350 ytl sports pack için her taraftaki standart fiyatıdır. daha ucuzu kapılasıdır.

nstc-u alıyorsan wiikey 'li olsun bari. tahtakaleye de bakabilirsin. cidden.

Eft bankalar arası hesaplarda yapılan, havale de aynı banka içindeki farklı hesaplar arasında yapılan para akratımı diye biliyorum ben. Bir de diyelim A kişisinin aynı bankada 3 hesabı var, bir hesabından diğer hesabına para aktarınca da virman oluyor.
İş Bankası internet işlemlerinden ücret almıyor ya da daha düşük ücret alıyordu, şu an durum nedir bilmiyorum. Diğer bankaları da bilmiyorum...

EFT iş günlerinde yapılabilmektedir, yani evet hafta sonu yaparsanız pazartesi işleme konur.

1-tabiki eft ile havale farklı olaylar..havale: aynı bankanın farklı şubeleri arasında yapılan para transferi olayı...eft ise iki farklı banka arasında yapılan para trasnferi olayı...eft ve havalenin komisyon oranları farklı olur.eft daha pahalıdır havaleye oranla...havale de aynı anda hesaba gerçerken eft hemen gerçekleşmez.eft olayında merkez bankasıda araya girer.netten yapılan transferlerde de bankadan bankaya komisyon oranı değişir.ama netten yapılanlar bankaya gidip yapmaktan çok daha makuldür.
2- evet..hafta sonu yapılan internet üzerinden para transferleri pazartesi işleme konur.
3-konu hakkında bilgim yok.

1- açıklanmış havale -eft farkı
2- havale (hsbc için en azından) anında geçmekte saat gün farketmez. eft ilk iş günü geçer.
3-ortak noktalardan bazı bankalar para alıyor bazıları almıyor değişiyor bu. sözleşemelerde filan var bunlar.

alakalı ilk olarak kendi bankam için mesela

www.hsbc.com.tr

e.f.t.
"elektronik fon transferi" deyip gachayım.

iş bankası'ndan bana her ay gönderilen 250 ytl her zaman 248 ytl olarak geliyor, sanırım havale ücreti alınıyor. ama ben 150 ytl'ye kadar eft veya havale için internetten para ödediğimi hatırlamıyorum. belki de benim paramı da bankadan gönderiyorlardır.

ortak nokta mantığı budur zaten yoksa hiçbir banka birbiriyle gerçek anlamda ortak değil şu an. şu an bu atm'leri tek bir kuruluş altına almaya çalışmalarının sebebi de bu.

ortak noktalarda hesabınızdaki bakiyeyi görmek için dahi ücret kesildiğini biliyorum.

sözlüktn arkadaşlar bana 1.0.x versiyonunu önerdi. ben de 1.0.x e göre yaptım bi şirkete. kesinlikle 1.0.x kullan 1.5.1 in uyumlu template leri olsa dahi hala arıza çıkarıyor.. denedim..

localhost (xampp) ile 1.0.x süper!

1.0.x taş gibi yahu. bir sorun çıkartmadı ve her türlü yan sanayinin desteği var sadece 1 tane çokta gerekli olmayan program diyordu ben 1.5.1 'de çalışırım diye ki onu da çalıştırdı bir şekilde.

1.5.0'a geçmeden önce eklentilerin vs'nin de geçmesini beklemek lazım.

hmm helpden bak ama yoktu diye hatırlıyorum. bi de ftpden yüklesen? total commander ile arkana yaslanıp.

evet tuvalet de aynı yere gidiyor ama tuvaletin içinde su var. klozetin yapısı ve/veya borunun deve boynu şeklinde olması, orasa su kalmasını ve kokunun geçmesini önlüyor. ama bizim müteahhitlerimiz çok cin olduğundan, kokunun o delikten de gelebileceğini düşünmeyip oraya sadece düz boru koyduklarından tuvaletin klozetten gelmeyen kokusu o düz ve içinde su duramayan borudan geliyor. bizimkisi yine içinde azıcık su kalacak şekilde. her gün su ve kokulu marc yer silme sıvısı döküp engelliyorum ama akşama kuruyor. o yüzden her gün her gün döküyorum. baş edemezsem o gider deliğinin üstündeki ızgarayı alüminyum folyoya ve naylona sarıp kapatıp izole ediyorum. başka da bir çözüm bulamadım.

aynı sorundan çekiyorduk. Arkadaş bir gün küp şeklinde koku tabletleri getirdi. Mavi okey zarından biraz daha büyük boyda tabletleri sifonun içindeki suya atıyorsunuz. Sifonun suyu mavi bir renk alıyor ve koku yok oluyor. Mucize bir tablet hatta şu anda bitti ve sifon bir süre çekilmeden durursa kokuyor gidip almak lazım.

adını markasını unuttum ama.

bu sorunu çözebilmek için içinde bir miktar suyu tutabilen gider modellerinden almalısınız. kendinizde yapabilirsiniz iki kap alacaksınız biri diğerinin içine 4-5 mm boşlukla girebilir şekilde olacak. içe konulan kabın yan duvarında tabana sıfır delik açın, dıştaki kabında yan duvarına bir delik açın ama iç kaptaki delikten 2 cm üstte olsun. bu iki kaplı düzeneği gider borusunun içine dıştaki delikten akan suyun borunun içine akabileceği şekilde yerleştirdikten sonra uç kısımlarını silikonla boruya yapıştırırsanız sorun ortadan kalkar. veya ben macgyver lık yapıyor da olabilirim.

onu halletmek için ilgili bölümü kırdırıp, bilmem ne yapıp, boruyu kibritsuyu'nun dediği şekilde değiştirtmek lazım bence. yani bir sürü masraf. bir kapak uydurun oraya, lazım olunca açarsınız.

abi biz veriyoruz. sözlükten mesaj atacamda anlamsız bir sorun var sözlüğe evden bağlanamıyorum adam gibi. sen bana bir mesaj at yarın akşam detayları vereyim.

tavuk harcı var. benzer oluyor. lezzet ve çıtırlık babında

Bi kere KFC tadını yakalamak imkansız. Denemediğim harç, sos kalmadı. İçine uyuşturucumu koyuyor elin gevuru anlamadım. O tadı tuturamıyorsun. Ama dersen ki tavuk ve harç istiyorum.
O zaman önerim Banvit Fileto Alıyorsun. Bir pakette Knor Çıtır Pane harcı. Çıtır pane harcının arkasında tarifi yazar. Benim önerim tavukları ince kesme. Cok kalinda olmasın. Yumurtayada cok batırma.. Bide firitöz kullan o ambiyansı görmedi mi tadını yakalayamıyorsun. Afiyet olsun =o)))))

kimi zaman harcın içine corn flakes katıldığını da duymuştum da bilemiyorum, biraz ağıza batar gibi geliyor
zaten o dokuya dikkatlice bakarsak muhtemelen başlangıçta cıvık bir sos olduğunu fakat kızgın yağa atılınca sertleşip dağılarak o enfes pütürcükleri oluşturduğunu tahmin edebiliriz.

orda 16 çeşit baharat var zor o iş.

monosodyum glutamat ilave ettikten sonra isterseniz gres yağına batırın, yine iştahla yersiniz.. bir başka deyişle, olay sadece harçta-sosta değil..

KFC in lezzeti genetik olarak değiştirilmiş tavuklardan değil 11 çeşit baharatın karışımdan oluşan özel tarifinden gelmektedir. Bir iddia ya göre içinde bu karışımın içinde sadece un, şeker,tuz, karabiber ve monosodyum glutamat olduğudur onu bilemem...

Cornflakes olması doğru ama bu kfc e özgü bir şey değil knorr un çıtır pane harcının içinde de gözle görülür şekilde cornflakes bulunmaktadır...

Son bi not: Eniştemin hindi çiftliğinden biliyorum. Piyasada satılan bütün tavuk ve hindiler genetik olarak oynanmış durumdadır. Bu şekilde daha çabuk büyüyen, eti yumuşak, damarlarından antibiyotik akan fakat yumurtlamayan ve çok çok kolay ölebilen (mundar olan) tavuklar yetişmektedir. Bu olay sadece KFCe özgü bir şey değil.

MSG kullanıldığı doğru, yani evde o kadar lezzetlisini yapamazsınız. Fakat MSG hakkında söylenilenler de doğru değil. Tek başına tadı bile yoktur bu molekülün. Flavor enhancer'dır yani gres yağının tadını daha da çekilmez yapacaktır :)

Knorr'un pane harcında da mutlaka MSG kullanılıyordur. Gayet de güzel oluyor bu harçla.

msg'den başka bir numarası yoktur.

çarpılırsın kutsal tavuk tanrısı çarpar adamı.
kızartma tavuk konusunda kfc'den güzel diye bir kavram tanımıyorum.

vardır da adresini unuttum. oblivion mods diye google'da aratıp ilk çıkan 3 siteden birine bakabilirsin. francesqos scaled items, creatures vs vs gibi bir ismi vardı.

Francesco's Leveled Creatures/Items Mod diye google da aratırsan rahat edersin. mod 100% kişiselleştirilebilir (customise), muhteşemdir. her creaure a bir level aralığı koyar. lvl 1 ken gidip de frost atronach a saldırırsan yatarsın vs. bildiğin morrowind gibi yapar oyunu.

mük-kem-mel dir.

edit: dayanamadım adresini de buldum 4.5b en son versiyonu

planetelderscrolls.gamespy.com

uzoyu bilmem de diğeri soruda olmamalıydı.

tek işlevi tozu toprağı külü tutması, filtre etmesi diye biliyorum. masraftan başka bir işe yaramaz. rakıya votkaya yazık olur.

Bence kessinlikle işe yarar. Çünkü alkolün kaynama derecesi sudan daha düşük olduğu için duman çekildiğinde daha fazla buharlaşma olur, ki bu buhar yoğun alkol içeren bir buhar. Bunu direk ciğerlere çekerek çok güzel sarhoş olabilirsiniz.

Ama pahalı tabii ona bi şey diyemem...

kafayı bulmak istiyorsan su yerine tiner koy :)aman diyim abi nargileyle havaya uçarsın.

Su yerine alkol koymak benim de kafamda vardı ama alkol oranı yüksek bir içkiyi oraya koymak bana israf gibi geldi. Onun yerine sıvı olarak tüketmek daha mantıklı.

Arkadaşınızın karışımı hakkında no comment.

suyun görevi filtre etmektir.su yerine votka koymanın bi faydası olacağını sanmıyorum.zira olay yoğunlukla ilgili.su yerine süt konuyor kimi yerlerde.kıvamı daha yoğun olduğu için içimi etkiliyor.arkadaşınızın arşa ermesi su yerine koyduğu uzodan değil tütüne karıştırdığı esrardandır.

dumanı süzerken az-çok tadını da değiştirir ama kafa yapacak kadar bişiy olmaz. nargile içerken kafa oluyorsanız zaten o karbondioksit zehirlenmesidir haberiniz olsun.

aylar önce bunu rakıyla denemiş bir arkadaşım kafasının hala güzel olduğunu iddia ediyor. :) doğruluk derecesini bilmemem.

Buhar/duman gibi kutlesi ve isi kapasitesi cok az olan bir seyin, icinden gectigi siviyi isitip buharlastirabilecegini sanmiyorum. Yani nargiledeki alkol dumana karismaz bence.

alkol uçucu bi' madde olduğu için, ısınıp buharlaşmasına gerek olmadan da etkileyebilir pek ala diye düşünmekle birlikte, bu etkinin çok da büyük olmayacağını tahmin etmekteyim. mundar etmemek lazım rakıyı, yazık..

1-2 ytl belki çingeneler eskiciler verir. hepsine tabii.

ikiye ayırıp fermuar ekleyince guzel cuzdan oluyo onlardan.

apatch.org

msn discoverx ile de reklamdan kurtulabilirsin

apatch süperdir. discovery'e ise sakın bulaşmayın derim ben. tabii sizin bileceğiniz iş.

mess.be

eğer bırakacak bir yerin yoksa tatillere gitmeyi, yaz gelsin de bi güneye akayımları falan unut. şehirlerarası otobüsü, uçağı unut (oyuncak peluş kedi gibi sakin bir hayvan alacaksan, çantaya kafese koyup bagaja verince iki dakika içinde hem işeyip hem sıçıp hem de kusan bir hayvan değilse olabilir ama azıcık hareketliyse bile olmaz. hatta arabayı bile sevmezler. bizimki sevmezdi. 9 saatlik yolu burnumuzdan getirirdi)

onun dışında tipik kedi bakma sıkıntılarına katlanman gerekiyor. her tarafa tüyü dökülecek buna alışabilmen lazım. tırmalama kütüğünü öğrenene kadar halıları koltukları tırmalayacak bunu göze alman lazım. tuvalet eğitimi en kolayı. kumu bir sefer gösterdin mi alışır, sorun olmaz. erkek kediyse çiftleşme dönemlerinde ortalığa işeyebilir, ev sidik kokabilir. dişiyse de mart geldi mi bağrım bağrım bağırır.

başka bir sıkıntısı yok. bunların hepsine katlanırım diyorsan al. süpar tatlı hayvanlardır. yalnızlığı iyi paylaşır.

zerre şüphen varsa yapma...hatta şüphen yoksa da yapma. 2 ankara kedisi besliyoruz, ailenin çocuğu gibiler ama dertleri tasaları bitmiyor. Kısırlaştırmazsan çileden çıkarıyorlar, kısırlaştırırsan vicdan azabından kuduruyorsun. kızgınlık döneminde öyle bağırıyorlar ki beynin zonkluyor.

Çiş muhabbeti ayrı can sıkıcı, erkek kediler evde sağa sola işeyip işaretleyebiliyorlar. Kısırlaştırmazsan vazgeçmiyorlar da. Ev ahır gibi kokuyor. Kumları zaten ayrı dert. Bizimziler zçtığında gelip miyavlıyor gidip kumu temizliyoruz ama gene de koku yapabiliyor.

Bütün giysilerimde bembeyaz tüyler var, odamı her gün süpürsem bile yerde beyaz beyaz tüyler var. Kıl tüy döküyorlar o da ayrı bir can sıkıcı durum.

Veteriner masrafları da hiç az buz değil. Normal aşılarının yanı sıra hastalandıklarında antibiyotik parası vs derken servet ödüyorsun.

Mama masrafı ayrı dert...

Bu kadar zorluğa ve anlatmadığım daha fazlasına tahammülün olacksa besle, yoksa arkadaşlarının kedileriyle idare et, büyük sorumluluk.

arkadaşların söylediklerine katılıyorum.
ciddi bir sorumluluk işi. ben ailemle yaşıyorum kişi başına 0.60 kedi düşüyor. dışarda beslediklerimizde sayarsak 1 filan. gerçekten ilgilenebileceğini düşünüyorsan al. iyi düşünün internet evimi değiştiriyorum şu güzelim kediye bi yuva bulalım tarzı ilanlarla dolu malesef.

aşıları filan acaip para tutuyor kedide. ilk 6-7 ayda bir dünya para gidiyor aşıya. sonra senede 1-2ye düşüyormuş o.

aklınızda en ufak bir şüphe olmamalı kedi almaya karar verme sürecinde ki karar veren emin olan hemen yapar. bence hem sizin hem de kedinin iyiliği için almayın kedi tabi siz bilirsiniz, o kadar külfetli değildir maddi durum iyiyse ilk aşıları yeterli olacaktır. veterinerler fazla strese sokar adamı. benim iki tekirim var gayet sokaktan aldım hiç bir aşı da yaptırmadım turp gibiler. mama seçimi önemli tabi neyse ben bu konuda çok konuşurum, en iyisi bir göz atın;
www.kedigen.com.tr
www.miyavlar.com
kolay gelsin.

eger ogrenciysen ve 3-4 sene sonra sehirine geri doneceksen, ailenin hayvanlarla arasi nasildir bilmek lazım. cunku kediler ortalama 10-15 sene yasıyorlar, o kadar uzun sure bakabilir misin, ilerde baskasına verirsen psikolojik bir cok travma yaratirsin yavrucagiz da.

ogrenciler icin tavsiye etmiyorum ben. hem hayvan rezil oluyor, hem ev batiyor, bakımı zor, kısıtlı butcesi olan ogrenciler icin cok masrafı oluyor da diyebilriz.

öğrenci değilim, çalışıyorum ve yalnız yaşıyorum. çoğu tavsiye almamam yönünde geldi şimdiye kadar ve moralim bozuldu :( aslında kediyi buldum ama sütten kesilmesini bekliyorum, bu akşam görmeye gideceğim, erkek bir tekir kendisi:)

hepsini oynamadım ama oynadıklarımın arasında en zevklisi star wars jedi knight jedi academy 2

jedi knight academy 2 diyorum ben de. en azından yaz aylarına kadar. sanırım tahtını force unleashed e bırakıcak o zaman.

dark forces II: jedi knight
rogue squadron

janr belirtilmemiş, o yüzden biraz beyin çalıştırmak isterseniz pit droids diyebilirim.

republic commando da iyidir hani.

episode 1 racer da var.

jedi knight serisi
star wars rebellion (çoğu kişi sevmez ben bayılırım oysa)
bi de tabiki x wing: alliance

rpg severseniz kotor'ları denememezlik etmeyin. kısa zamanda, iş/ders arasında oynamak için de rogue squadron iyidir. türe göre değişir yani cevap.

yumurta kartonu! ben de hep düşünmekteyim, ama odamda bir kümes atmosferi yaratmak istemediğim için bu yönteme yönelemiyorum.

bunun yanında şöyle bir ingilizce kaynak önerebilirim ufak tefek önerilerin falan da bulunduğu, belki işini görür veya bi' ampul falan yakar kafanda..

www.soundproofing.org

bunun için en yakındaki prova stüdyosuna gitmenizi tavsiye ederim özellikle düşük bütçeli stüdyolardan öğrenecek çok şeyiniz olacaktır seve seve yardımcı olurlar yöntemler hakkında..

bunun iki yöntemi var.birincisi stüdyo vari yalıtım sistemleri kullanmak eğer profesyonel amaçlı ise bu çok pahalıya çıkacatır.ufacık ufacık süngerler demeyin euro ile satılıyor stüdyo amaçlı yalıtım malzemeleri.
ikinciside nasıl denir. ytong çift cam çift kapı cam yünü gibi şeylerle yalıtım yapmak buda işe yarıyor fakat çok iş çıkıyor.bildiğin inşaat işi işte.
yanlız şuda var akustikte çok önemli bir faktör.genelde amatörce yapılan ses yalıtımlarında sesin anlaşılabilirliği çok düşüyor.örneğin bass çalarken bateri titriyor ses yapıyor ayrıca herkez sade kendi çaldığını duyuyor falan zor işler yani.
genelde amatör çapta yapılan yalıtımlarda duvar süngerle kaplanıyor üzerinede yumurta kartonu yapıştırılıp boyanıyor fln.bana sorarsan işe yarar fakat kalkıp gecenin yarısıda son ses müzik yapamazsın ve çok çokta etkili olduğu söylenemez.

ama şunu yapabilirsin.duvarları cam yünü veya sünger ile kapla.üzerine yumurta kartonu.etrafada ses soğurma panelleri.bu bence yarı profesyonel bir sistem olur.
www.compel.com.tr buradada fiyatları ve özellikleri yazıyor.
ayrıca strafor kullanma sesi daha iyi iletiyo geçmemesi gereken yerelere :)

Yumurta kartonu gibi süngerlerle kaplanan yerler gördüm...
Benim istediğim işlem sonucunda odanın yine normal görünmesi, icabında boyanabilmesi... Ne bileyim bir tür kaplama gibi bir şey?

Ses havasız ortamda iletilir mi? Misal arasında boşluk bulunan bir kaplama ile duvarları kaplasak? Tam anlamıyla havasız olması zor zira iç basıncı düşer ve içe çöker. Ama ne bileyim iletimi daha düşük bir gazla falan doldurulsa?

Stüdyo kurmak, müzik icra etmek gibi bir amacım yok. Tamamen tepinmek, gürültü yapmak arzusundayım... Şu ömrümde dilediğim gibi gürültü yapamadım;)

eğer inşaat olayından korkmuyosan.muhakkak inşaat bazında yalıtım malzemeleri vardır ytong çeşitli kaplamalar fln.bi dekorasyon firmasına git sor yardımcı olurlar umarım.ama böyle yaparsanda odanın hacmi küçülecektir.birde abi tavanlar duvarlar neysede zemin nasıl olucak onu bilmiyorum.günümüzün binaları hoplasan aşağı düşüceksin gibi bir his veriyor adama.

iyikide profesyonel bişey değil duvarları gazla bile doldurdun :)

Dediğiniz gibi ses yalıtımı için kullanabileceğiniz en iyi malzeme arasında hava da olmayan iki katman olurdu. Sonuçta oldukça zekice fakat uygulanabilir değil. Belki hidrojen tehlikeli olabilir ama helyum kullanılabilir, ses iletimi konusunda bilgim kabaca olduğu için tam yorum yapamayacağım. Yani çok fark edeceğini de sanmıyorum ama. Bir de şu var, %100 yalıtım sağlayan bu yöntem kullanılabilse stüdyolar özel köpüktü vırttı zırttı uğraşmazdı.

ortam havasızsa ses iletilmez helyum varsa iletilir ama sesi değiştirir ince yapabilir. en iyi odaları görmüştüm belgeselde yumurta kartonu ne kadar sivriyse o kadar iyi oluyor 40 cm lik falan sivrilik lazım sana o da boyanmaz zaten. tepinmek başka o odada sarkı söylemek başka, tabana yaylı yatak koy tepin.

şimdi sünger tarzı şeyler bir miktar düz (micro düzeyde sesi hapsedecek kadar karmaşıklar) duvar görüntüsü verebilir ama yumurta kartano gibi mikro olduğu kadar makro boyutu da önemli bişiyden düzgün estetik verim alamazsın.

boya içinde montajından önce boya kovasına batırırsın.

Ne yapmanı değil de bunları yaparken ne yapmamanı söyleyebilirim en azından: Açıkta cam yünü veya ytong bırakma. Cam yünü lifli malzeme, uçuşur eder ciğerlerinize dolar. Ytong (bildiğimiz gazbeton modelinden bahsediyosan) da tozlaşma yapar açık bırakılırsa, o da körpecik ciğerlerinize zarar.

Baya şehir efsaneleri ile dolmuş burası müdehale edeyim(açılın ben doktorum)...

Yumurta kartonu denilen şey "akustik düzenleme için" etkisi olduğu düşünülen fakat şehir efsanesinden öteye gidemeyen bir malzemedir.(bazı durumlarda çırılçıplak duvardan iyidir, ancak bu mucizevi bri madde olmasından değil, halı assan onun yerine aynı şey, hatta muhtemelen daha iyi)

Senin sorduğun şey için bakarsak sünger falan da öyle. Duvarları "yumuşak" daha net konuşmak gerekirse "düşük yoğunluklu" maddeler ile kaplayarak "ses geçirmezlik" sağlayamazsın. Böyle bir şey fiziksel olarak mümkün değil. Burada tavsiye edilen süngerler, kaplama malzemeleri vesaire "akustik düzenleme" için kullanılır, yani odanın içinin akustiğini ve yansımalarını kontrol etmek için. Odanın ses geçirgenliği üzerinde etkileri "koca bir sıfırdır". Bunları karıştırmamak lazım.

Odayı "ses geçirmez, dışaıdan ses almaz, dışraıya ses vermez" bir hale getirmenin ucuz bir yolu yok. Malesef. Özellikle odayı maruz bırakacağın frekans yoğunluğuna göre yapman gereken şeyler değişir ama en büyük problem düşük frekanslarda olacaktır. Çünkü bunlar yapı tarafından fiziksel olarak iletilirler. bunları kesmek için öngörülen çözüm "oda içine oda inşa etme" işlemidir. Oda içine, esas oda ile hava boşluğu ile ayrılan, altı neopren papuçlarla yapıya temas eden(bu papuçlar fiziksel titreşimleri sönümleyip düşük frekansların yapıya iletilerek her yere yayılmasını engeller) ayrı bir oda yapılır ki bu da baya maliyetli bir olay.

Fakat odamda kick drum tokmaklamayacağım, elektrik bas çalmayacağım, subwoofer kullanmayacağım diyorsan böyle bir çözüm yerine odanın duvarlarını "özel yalıtım malzemeleri ile kat kat kaplaman gerekir". Fakat bu katların hangi malzemelerden ne kadar kalınlıkta olması gerektiği meselesi hesap kitap işidir, frekans geçirgenliğini bu belirler. Ve bu işi yapması ehil olmayan kişiler için tehlikelidir.

Ve bu iş de biraz masraflıdır, yani bir kaç milyarına malolur, ve işi bilen birine yaptırmazsan işine yarayacak kadar etkili olmayabilir. Yani şunu alayım bunu alayım duvara yapıştırayım olsun diye parayı boşa savurmak da mümkün.

Bu işlemler doğru bir şekilde yapıldıktan sonra, oda müzik amaçlı kullanılacaksa şayet, bu başlıkta bahsedilen süngerler, diffuserlar vesire ile akustik düzenleme yapılıp odanın reverbrasyonu "biraz" öldürülür, rezonant modlar kontrol altına alınır. O sonraki iş.

Yani malesef yapmak istediğin şeyin "profesyonel olmayan" ve "ucuz" bir yolu yok. Ancak "yarı profestyonel-profesyonel" skalasında onbinlerce dolardan 3000-5000$ arasına inebilecek skalada çözümden bahsedebiliriz eğer hakikaten istediğin şey "dışarıdan ses gelmesin, dışarıya ses çıkmasın" ise.
Kolay gelsin.

want2die, söylediğin madde de bir akustik düzenleme maddesidir. sesin medyumun arkasına geçmesini engellemesi fiziksel olarak mümkün değildir. ses ışığın aynada yansıdığı gibi bir oraya bir buraya yansımıyor(sadece maddenin yalıtım özelliğine göre olan kısmı yansıyor), çarptığı maddenin yoğunluğuna bağlı olarak arka tarafa geçiyor. Yani piramitlerle falan "yalıtım" sağlayamazsın, ancak oda içinin akustik düzenlemesini sağlarsın.

Senin yaptığınızı söylediğin şey bir klima kanalı içinde kısmen işe yarayabilir(zaten havalandırma kanalları için yapılabilecek çok farkı bir şey yok), ancak bir duvarın "arkasına" ses geçirme konusunda yapabileceği şey koca bir sıfırdır.

Bu işi piyasanın çok altında yapabilecek birini tanıyorum.
İletişmek isterseniz: [email protected]

@gerrain
Cam yününün akciğer zarı kanseri yaptığını biliyorum, uyarı için sağol yine de.

@inatci kahraman aga
Hocam büyüksün;) Bu teklif ne zaman kadar geçerli? Zira bu dediğimi şu an için yapmam mümkün değil, daha çok ön araştırma gibi bir şeydi, yine de çok teşekkür ederim, adresi yazdım bir kenara...

@Herkese
İlginenen herkese teşekkür ediyorum.
Çevre mühendisi aday adayı olmamdan ötürü gürültü kirliliği kontrolu hakkında epey bilgim var, ama hep büyük ölçekli işlere göre teorik bilgiler. Mevcut kaynağa göre yapılabilecek şeyler hakkında az çok bilgim var ama bunlar büyük ölçekli yerlerdeki sabit kaynaklarla ilgili, misal "want2die"ın verdiği örnek. Ama ben sabit bir kaynak değilim ve yapabileceğim gürültüyü ölçebileceğim ekipmanım da yok ki gerekli hesaplamaları yapayım...
Bu sorudaki amacım; "Büyük ölçekli işlerde teorik bilgiler kesindir, doğrudur da hani küçük ölçekte pek bilinmedik kolay bir yöntemi var mıdır?" şeklindeki merakımı gidermekti, akustik bir kaygı yoktu, sadece ses yalıtımı amaçlıydı. Üşenmeden uzunca anlattığı için kurukafa'ya ayrıca teşekkür etmeyi bir borç bilirim.

Teklif sonsuza kadar geçerli.

ubuntu.com adresinden live cd iso dosyasını indirerek boş cd'ye yazabilirsin. hatta yanlış anımsamıyorsam normal kurulum cd'si aynı zamanda live cd oluyor.
daha sonra bilgisayarın bios'una girerek cd'den boot edecek şekilde ayarlaman gerek.
ardından cd'yi takıp bilgisayarı başlattığında Ubuntu açılacak.
Ubuntu'yu açtığında, senin disklerini görmüş ve onlar için birer kısayol yaratmış olması gerek... zayıf bir belleğe iye olmam ve şu an test etme şansım olmaması nedeniyle benden şimdilik bu kadar..

su anda deli cesaret'yle yukled'im live olarak calisiyor ama yazmasi zormus//
mercii

sda1 yada sda2 filan gibi isimlerle harddisklerin ulaşabilirsin. (yada mediadan sorun yoksa zaten 40 gblık storage 20 gblık partition vs diye gözükecektir)

usb taktıkların, cd olarak taktıkların anında desktopta gözükür.

arkadaşın da belirttiği gibi, masaüstünde yada benzer bir yerde kısayol yaratılmamışsa da disklere doğrudan adreslerini yazarak ulaşabilirsin.

Linux'ta IDE diskler sırayla şu şekilde adlandırılmıştır:
/dev/hda
/dev/hdb
...

sondaki a,b,c diye giden kısım kaçıncı disk olduğunu belirtir. eğer bir diskte birden çok bölüm (partition) varsa, örneğin ilk diskini C: ve D: olarak ikiye ayırmışsan da bu durumda o bölümler şöyle görünür:
/dev/hda1
/dev/hda2

SATA ve SCSI diskler ise aynı şekilde şöyle sıralanır:
/dev/sda
/dev/sdb
...

samanpazarı'nda envayi çeşidini bulabilirsiniz.

60-70 kağıda istanbulda orta seviye kahveci takımları bulunuyor. alırken şişenin düzgün olmasına dikkat edin, şişe ile ser tam otursun sonra banttı oydu buydu uğraşırsınız. bi de aliminyum kaplamalı parlak olanları tercih etmeyin hem pahalıdır hem öğrenci evinde dökülür onun kaplaması, biraz daha pahalı olmakla birlikte vidalı bir takım almak ilerde eve gelip şişeyi kırması mümkün bir sürü arkadaşınızdan koruyacaktır(vida ser ile şişe'nin bütün olarak durmasını sağlıyor, normal nargileyi serden tutup hızlıca kaldırın şişe kaç parçaya ayrılır tahmin edin sonra)

bunun dışında marpuç konusunda her türlü nazı yapın. marpuç nargilenin ele gelen kısmı olduğu için güzel olması önemli bence. gene de 100 ytl sırf marpuça bayılmayın. zaten ortalama marpuç ömrü 2 yıldır.

www.hepsiburada.com

maltepe pazarında da var nargileciler.

asla netten nargile alma derim.

Tophane'de satılıyor.

kızılayda yüksel caddesinde "limon bazaar" diye bi yer var ya, onun alt katından aldık biz, 50-80 ytl arası. süper. tavsiye ederim.

deniz otobüslerinde herbiri yaklaşık 10.000 hp 4 adet ana motor olduğunu düşünürsek yakıt sarfiyatını varın siz hesab edin.

yakıt tüketimleri litre/saat olarak verilir. 60metre boyunda bir yolcu gemisi 3000 lt/sa yakar. motorlarını bilmek gerek...

ççoooook yakıyorlar. öyle böyle değil.

abi 1 hafta önce söyleseydin bakardım vardı sattık ya =(. ama km başına 1000lt diil de saat başına 1000lt gibi bir rakamdır o.

sarap dumanının verdiği hp bilgisini Google amacadan öğrendiklerimle birleştirdim.

10.000 hp = 735 kWh
turbocharged diesel motor için tüketim değeri 0.23kg/kWh
Buna göre motorların tüketimi 735 kWh * 0.23kg/kWh ~ 184 ton/h
4 motor için 736 ton/h
1lt motorin 840kg imiş.

Not: 1/8 oranı pek kafama yatmadı. Bu durumda ihtiyacımızın iki katı büyük motor olup yarım devir kullanmak acayip avantajlı oluyor.
736.000/840kg = 876lt/h

Denizcilerin kullandığı yakında ÖTV indirim var. İndirim oranını buladım litersini 3.0lt aldım.
876 x 3 = 2628 ₺/h

Bu motorlar tam devirde çalıştığındaki tüketim. Yarım devirde tüketim maksimum seviyenin 1/8'ine düşermiş.

2628 / 8 = 328 ₺/h

45km ne kadar sürede gidiyor bilmiyorum ama iskeleden ayrılırken ve yanaşırken tam yük, sabit hızda giderken yarım yük gibi hesaplasan sağlam bir meblağa ulaşırsın gibi.

@zombi 8 sene önce sorulmuş bu soruya neredeyse uzay zamanı büküp, zaman yolcuğu yaparak verdiğiniz bu cevapla, "gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır" sözünün canlı kanıtı oldunuz. Tebrikler.

dancer in the dark

singing in the rain

notre dame de paris

hisseli harikalar kumpanyası

hair
jesus christ superstar

zaten yazılmış ama, hair'den ötesini tanımam...

Chicago

The Phantom of the Opera, Notre Dame de Paris

Cabaret

tabiki de they are on a mission from god. yani
blues brothers

romance and cigarettes
all tahat jazz
ve elbette herkese katılıyorum, hair

Bir kaç tane daha ekleyelim:
Cats
Queen at the opera
West side story
Tommy
Chess
Starlight Express
Fame
ve tabii ki Hair :P

moulin rouge
sound of music
grease

iskandinavya her zaman diger yerlere gore(hatta turkiyeye gore bile) daha pahali. ozel olarak norveci bilmiyorum ama cok arastirmadiktan sonra ucuza bulmaniz zor gibi.

tıpkı almanya'da olduğu gibi norveç'te de klavye dizilimi farklı diye biliyorum. q klavye değil yani.

norveç feci yüksek vergilere sahip bir yerdir.

burdan temiz ikinci el notebook düşürmek daha mantıklı bence

Norveç her zaman dünyanın en zengin ülkeleri arasında dereceye sahiptir :D hiçbirşey ucuz değildir.en az iki katı fiyatına bulursun. benden söylemesi. isveç biraz daha makul. norveçliler genelde isveçe geçerler günübirlik. alışveriş yapıp geri dönerler.

operaci gmail com

irtibat

halen aramaktayım arkadaşlar. bulamazsam son çare olarak satın alıcam. zaten kutulu sürüm çıkınca almayı düşünüyordum da betası için acele etmeyeyim dedim.

yasak bu arkadaşlar.

kucağında çalışacaksan msi s430 altındaki fanlar sebebiyle sorun çıkartabilir. vr330'u hiç görmedim bilemiyorum.

bunun dışında s430 sessizlik olarak çok çok yüksek performanslı olmasa da idare eder.

s430 daha hafifmis galiba.ama her ikisi de takoz(yeni serilere gore) bi de
forum.donanimhaber.com daki yorumlara bakmakta fayda var...

sanırım 1 aylık süre içinde kanda anlaşılıyor.

sanırım özel olarak bakmazlarsa anlaşılmıyor.

'bir arkadaş' ot içtikten 2-3 gün sonra acile kaldırıldığında kan testinde ot ile alakalı bir şeyin çıkmadığını söyledi, belki çıkmıştırda doktor söylememiştir bilemicem o kadarını artık.

korkunun ecele fazdası yok:)

anlaşılsa da bir şey yapmazlar bildiğim kadarıyla. confidential bilgi (tabi kardeşler aile polikliniği türü bir yere gitmiyorsanız).

Başınızı diğer tarafa çevirin ve kafanızı başka bir şeyle meşgul edin. İşe yarar sanırım. Zaten artık eskisi kadar acıtmıyor iğneler ya da bana öyle geliyor. Geçmiş olsun.

Özellikle THC maddesine bakmaları lazım, ki zaten thc nin vucutdaki yarı ömrü yanılmıyorsam 12 saat filandı. 12 saat sonra yarısı gitmiş oluyor, bir 12 saat daha kalanın yarısı gitmiş oluyor şeklinde yani. O yüzden kandan görmeleri zor. Ama kıl ve saçdan çıkar. Narkotik polisi hep taramaya kişinin saç tellerini gönderir. 6 aylık bi saç telin olsun diyelim, 6 ay içinde ne içmişsin çıkıyor.

Bildiğim kadarıyla esrar tahlilleri rutin kan tahlilinden farklı bir şey, hatta 5'li kit denilen bir şeyle bakılıyor (kokain ve dört şeye daha), 150-200 milyon gibi de bir fiyatı var bu analizin. Şimdi rutin kan tahlili nispeten çok daha ucuz bişi olduğuna göre, bu beşli taramayı yapmıyorlar demektir. Ama şu da mümkün olabilir, mesela esrar rutin kan taramasındaki bir değeri sapıttırabilir, doktor bundan işkillenip bir esrar taraması isteyebilir. O kadarını bilemicem.

ben de daa çok özel olarak bakmasalar da, rutin olarak baktıkları başka bi şeyden anlaşılır mı filan diye düşünmüştüm. ama öyle bi risk de yok anladığım kadarıyla ok.
çok teşekkürler.

dayim emlak i$leri ile ugra$iyor ona sordum $imdi.
eger yapilacak olursa o evlerin tamami yikilir diyor. ve eger oyle bir $ey olursa da herhangi bir kira odeme, ev yapma durumunun olmayacagini soyluyor. "hangi biri ile ugra$ilabilir? o kadar odenek vermez devlet" diyor.

devlet orayı alıp yol yapacaksa evsahibine istimlak bedeli verir. o bedel 17 binden çok mu olur az mı bilemiyorum ama, baş ağrıttığına değmez. ben olsam almam.

aynisi bizim bir tanidigin basina geldi. adamin 30 senedir piyasa degeri 300.000 ytl olan bir arsasina, yol geciyor diye imar hakki vermediler. arsaya da birsey insa edemedi haliyle.gel zaman git zaman, gecen sene belediye bu ve ayni muhitteki diger binalari cocuk parki yapmak amaciyla istimlak etmeye karar verdir. bu amcamin arsasina da 100.000 ytl (her beldiyenin mahalle/sokak parsellerinin m2 fiyati vardir. sizinkini belediyeden ogrenebilirsiniz) verip postaladilar. etraftaki binalarda oturanlara ise daire basina 20.000 ytl veriyorlar(ki ederi en asagi 100.000 ytldir onlarin). haliyle mal sahipleri belediyeye karsi dava actilar, davalari hala devam ediyor ama kazanacaklarini hic zannetmiyorum. senin alacagin konutun arsasi da sana ait olacaksa, belediyeye gidip arsanin m2 sini ogrenmen ve parseli 17.000 ytl nin uzerinde cikiyorsa al ; yok eger degilse, hic girme elinde patlar o konut derim. zaten belki sati$i bile yapilamayabilir o konutun. oyle cetrefilli isler iste. gelismeleri merakla bekliyoruz efendim.

izmitte merkezden üniversiteye bildiğin dümdüz bir yol yapmaya başladılar. doğal olarak tepelerdeki gecekondu bölgesini yıkmaya başladılar. tüm esnaf ve taksicilerden duyduğum burada evi yıkılanlara tokiden daire verildiği. o viranelerin yerine taş gibi toki dairesi almak büyük kazanç bence.

sanırım diğer yerlerde de toki siteleri varsa oradan verirler.

bu toki evi verme olayı sadece dönüşüm projelerinde olur.

ya ne alırsan al. 2-4 yıl arası bir sürede eskiyecek. bunu düşünerek al. bi de asla son teknoloji diye en yeni çıkan şeyleri alma. fiyat düşüklüğü, performans yüksekliğinden bence daha önemlidir.

diğerlerine daha teknik cevaplar gelecektir sadece eskiden beri(amd ati'yi satın almadan önce bile) tercihim şu şekildedir; amd işlemci+ati ekran kartı ya da intel işlemci+nvidia ekran kartı birlikteliği.
"Neden?" diye sorma...

evet eskiyecek ama şu anda oyun oynayamıyorum yaw :) hazır okulu da bitirdim mezun oldum. bunlar zaten çok pahalı değil sadece ortalama üstü parçalar. yani bana öyle geldi. yamuluyo da olabilirim piyasadan çok da haberdar değilim tabi.
işlemci ekran kartı birlikteliğine ben de aynı şekilde yaklaşıyorum zaten intel işlemci düşünmemin nedeni son iki seferdir amd işlemci ati ekran kartı kullanmış olmam. değişiklik olsun dedim. hem bu arada c2duo teknolojisi falan intel amdden ilerde heralde bu aralar..

1-anakart olarak gigabyte p35 ds3l veya p35 ds3r öneririm. quad core da dahil yeni 45nm lik tüm işlemcileri desteklerler.
2-işlemci olarak e8xxx serisini tercih et. çünkü hem daha yeni hem daha performanslı hem de daha ucuz. üstelik 45nm teknolojisine sahip. yani daha az enerji tüketir ve daha az ısınır. e8200 öneririm.
3-kullanacağın kasa bir çok şey için yeterli olur. aopen ların psu lar sağlamdır. ama alacağın ekran kartına göre de değişir kullanman gereken psu miktarı.
4- ram olarak 667 veya 800 mhz olanı al. normal bir kullanıcının bu ikisi arasındaki hız farkını anlayamayacağı söyleniyor. yani bütçene hangisi uygunsa onu al.
5- ekran kartı olarak da piyasaya yeni sürülen nvidia geforce 9600gt yi şiddetle öneririm. f/p oranı aşmış bir kart.

thg yi kurcala,

www.pclabs.gen.tr

iki ay bekleycek sabrın varsa hd 2600 xt alma bende var memnun değilim bir sürü uyumusuzluk çıkartıyor oyunlarda nvivda piyasayı yemiş bitirmiş vesselam . ati de nvida da piyasada bir kaç ay içinde yeni nesilleri yaygınlaştırmaya başlayacaklar sanırım beklersen xt 2600 yerine hd 3600 gibi bir modelini falan alabilirsinati de ısrarcıysan . güç kaynağı kaliteli al , zaten600 watt aşağısı ilerdeki herhangi bir upgrade için yalan olur.

aslında bu gibi durumlarda tamir edilse bile aynı sorun tekrar olabiliyor hatta hiç açılmıyor. tamir ettirmek yerine yeni televizyon alırsanız daha uygun olur dusuncesindeyim.

5 senelik sony nin tüpü mü bite4rmiş yahu? bizdeki en az 10 senelik ama hala canavar gibi. şanssızlık diyorum. evet, bence de yenisini alın. 450 eurodan ucuzdur hem o televizyonlar şimdi. h

televizyon 5 senedir açık mı peki? imkanı yok ya o modelin tüpünün bitmesinin. başka sorunu varsa bilemem tabi. yeni bir lcd en makulu olacaktir. tupluler uretimden kalktigi icin. (sony'de en azindan)

tüpü bitti diyen servis sizden fena para koparmaya çalışmış bence.

20 senelik sony'imiz var. tüp bitmesi diye bir olay yaşamadık. tuner kaydı s bandı çıktı filan ama tüp bitmedi.

Arkadaşların da dediği gibi o televizyonun tüpünün bu kadar kısa sürede bitmesi imkansıza yakın. Teknik servis kötü niyetli olabilir başka bir teknik servis varsa onlara gösterin önce.

aynı sorun bende de vardı,malesef bozulduktan sonra bir işe yaramadığı için evin karşısındaki eskiciye bağışlayıp yerine arçelik 70 ekran tv aldım, üstelik 500-600 ytl arası birşeye patladı. kısacası tamir olayı cidden yeni bir tv fiyatına geliyor.

herkes söylemiş zaten, tv'nin tüpü o kadar zamanda zayıflamaz. benzer bir sorunu biz de arçelik buzdolabı ile yaşamıştık. aldıktan 2 yıl ganratili olarak aldıktan 3,5 yıl sonra buzluğunda çatlamalar olmuştu. servis gelip gördü, garantisi bitmiş ücretini verin halledelim dediler. arçelik genel merkezi ile görüştük. biraz sert çıkınca sorunun garanti ile ilgili olmadığını kabul ettiler ve buzdolabı bizim seçtiğimiz yeni bir modelle değiştirildi.

bence eğer onunla idare ederim diyorsanız siz de biraz uğraşın bu konuda.

öncelikle sitenizin dns ayarlarına hakim olmanız lazım. google.com/a 'dan login olun.
buradan ilk olarak sitenin size ait olduğunu kanıtlamak için cname ve mx recordlarını ayarlamaanız lazım.

şimdi düşündüm dde detaylı bir anlatımla uğraşmak zor geldi. google help kısmında video anlatımları var oradan bakınız.

Beleş versiyon en fazla 100 email dagıtmaya izin veriyor.Daha fazla mail dagıtmayı planlıyorsan hic baslama derim.Tabi para verip premium hesap almak istemiyorsan..

repair skilli sizden iyiyse o atlar zaten, "dur abi ben yaparım" gibisinden..

fastshot seçmeseydin, kafaya göze nişan alma gibi seçeneklerden yararlanabilirdin ki, güzel olurdu bence.. perk olarak gifted ve skilled öneririm şahsen

skillde ise smallgun gayet iş görür bir skill, rifle vs. gibi silahlar da small gunsa giriyor çünkü.. speech oynaması zevklidir ama bir miktar intelligence olmazsa pek de bi işe yaramaz.. lockpick için de aslında sağda solda bulduğunuz alet edevat yeterli olabilirmiş

çok da şöyle yap böyle yap denecek bi oyun değil aslında fallout serisi.. sizin oynayışınıza göre şekillenir. mesela bi sonraki karakterinizde intelligence, speech, luck, sex appeal vs. üzerine yoğunlaşıp small guns vs. hiç vermeden oynamayı denemenizi öneririm.. göreceksiniz onun da tadı çok farklı olacak

small gun'i maksimuma getirip (fallout 1 veya 2 de maksimum %300'du o bakimdan soyluyorum) silah olarak uzerinde kirmizi isigi olan bir pistol var (adini hatirlayamiyorum) onu oneririm. perklerde de critical hit leri secerseniz, cogu kisiyi (mutantlar dahil) 1-3 vurusta yere serersiniz.

teşekkür ederim bir kaç sorum daha olucak. ilk başta para ile ilgili ticaret yaparken illa parayı verirken o ok tuşlarını mı kullanmak zorundayız? 2000 altın vereceğim oluyor 2000 e getirene kadar canım çıkıyor. yok mu sayıyı elle girmek gibi bir marifet? bir başka sorumda, elimizde ki alet edevat eskiyor, kırılıyor mu? mesela elimde .44'lük magnum revolver var. bir adette yedekte tutuyorum kırılır diye. sizde yedektekini satmamda bir sorun olur mu?

valla parayı yazıyordun diye hatırlıyorum ama çok oldu oynayalı hatta dur ilk fırsatta yükleyeyim tekrar oynarım.

ama aletler eskimiyor kırılmıyor.

hafif ve degerli seyleri siz tasiyin, agir, nispeten ucuz ve gerekli olabilecek seyleri ise npc lere verin. strength 10 olsa bile kapasite yetmeyebiliyor

ayrıca npcler ile konuşup onları ayarlayabiliyorsunuz. yani ben repair edemezsem sen et. ben lock pick yapamazsam sen yap deyu. ben şahsen gifted+small frame öneririm. eşya taşıma işini zaten npcelr yapar.

para işini bir türlü beceremedim.. bu arada flare bir işe yarıyor mu? satayım mı?

parayı nümerik klavyeyle yazabilirsin.
Flare'ı sat. Sora çal bi daha sat. Sonra yakalan bas kafasına kurşunu.
Big guns'ı esgeçme, bozar geldi mi bozulursun walhalla.
Bozar ne diyorsan, Jackal diye bir film vardı hatırlarmısın? ordaki silaha benzer.

@sv3n evet biliyorum:) bozar chaingun sanırım?
para olayı için teşekkür ederim buarada:) acayip zevkli bir oyun ama daha adam akıllı actiona giremedim neyse daha başlarda sayılırım şuan valut civarında takılıyorum

ahh kafayı yemek üzereyim.. sanırım bug oldu oyunda.. curtis denilen veleti hiç bir yerde bulamıyorum. normalde couteryardtaki barın önünde takılıyormuş ama bende yok onun yüzünden wrench bulamıyorum..takıldım kaldım..daha önce bu problemle karşılaşan kimse oldu mu?

ya şimdi açıkçası ne yapacağına bakar. nerede kullanacaksın falan.

5er watt 'lık bu sistem benim için sinek vızıltısı sayılır mesela ama senin evin daracıktır manyak komşuların vardır zaten sonuna kadar açamazsın sesi filan.

bunun dışında 6 wattlık 4+1 kullanıyorum creative son derece yeterli geliyor bulunduğum yerde. (ailemin evinde hayvani bir modifiye stereo amfiye 4 kolon takıp (65x2+ 60x2) evde kimse yokken sesi yükseltmeyi seviyorum.

2- Benim bildiğim 6 kişi olması lazım ama yataksızlar, yataklı olanları bilmiyorum. Bir de aldığınız biletin nereden nereye kadar olacağı, vagonun boş olup olmamasına bağlı, biletler 1'den başlamıyor satılmaya, karışık satılıyor. Bunu gişeye gidip biz şu kadar kişiyiz derseniz, isteğinize uygun bir yer ayarlarlar(elbette boş yer olduğu takdirde).

4- 6 kişilik yerden 4 bilet alırsanız 4 kişi numaralarına göre oturur, diğer iki kişilik yer satılmazsa gelen giden olmaz, ama satılırsa bilet sahileri en doğal hakları ile gelir otururlar...

kuşetli vagonda 4 yatak var. bunlar ranza şeklinde. normalde 4 kişilik oturma yeri var. (çok kaynaşırsanız 8 kişi de sığarsınız)

pullman olanlar apayrı. orada mahremiyet filan yok bildiğin otobüs mantığı.

kuşetli vagonda fark ödenerek kalınıyor mu az kişiyle bilmiyorum ama kalınması lazım. yataklıda oluyorsa bunda da olmalı.

kapısında kilit yok galiba kuşetlinin emin değilim tam.bi de seri bilet alırsanız internette aynı kompartmandan veriyor olması gerek. en kötü telefon açıp öğrenebilirsiniz.

1.numarasiz vagondan almadiysan numaralidir.

2.simdi bunda soyle bir sey var; normalde 6 kisilik, ama yeni trenlerde 4 kisilik yer satarlar. 2si satilmaz, gece carsaf battaniye filan da dagitirlar. ama eskilerde (misal dogu ekspresi) 6 kisilik yer satilir, nevresim de dagitilmaz. grup icin aldiginda bir arada verirler ama +2ler mesela yan vagona dusmeyebilir, o hangi vagonda yer olduguna bakar.

3.bittabi, istersen 10 kisi bir kampartimana gir, herkesin bileti olduktan sonra no problemo.

4.oncelikle eger biraz yukarida dedigim gibi kusetli kompartimandan aldiysaniz zaten yaniniza 5 ve 6.yi vermezler. yok oyle degilse konduktore gerek kalmadan kendileri bile dovebilir.

5.yalan. kompartiman her daim daha rahattir. yatak olmasi bir yana grup halinde yolculuk yapiyorsan pulmanda o kadar rahat muhabbet eddemezsin, kompartimanda rahatsin ama kafana gore takil.

yataklıda 6 kişilik yer oluro. ama en az 4 kişi bilet alırsanız ve tren dolu değilse sizin için orayı kapatıyorlar. bunu yaptırmazsanız 5. ve 6.yı almama gibi bir şansınız yok. yataklı tabi ki daha rahat. bilet kontrolünden sonra kapınızı kilitlersiniz, yanlış yere girmeye çalışanlar veya olağanüstü durumlar hariç rahatsız eden olmaz.

yataklı bambaşka bişiy karıştırmayın lütfen. kuşetli vagon'da yatak var tamam ama yataklı vagon otel odası gibi bişiy ve pahalıdır diğerlerine göre.

karıştırmayınız.

kafamdaki soruların hepsi ve daha fazlası yanıt bulmuştur, pek minnettarım her birinize, sağ olun, var olun =)

kick boks. ama fiziksel yapında önemli.

180cm'e 73kilo vucüd'da kas yok diyebiliriz

Şayet altı aydan daha uzun süre devam edebileceksen kesinlikle Aikido derim.Öyle kaslı vucuda hoplamaya zıplamaya hiç gerek olmayan bir spor, tabi iyi bir hocadan öğrenmek gerekir, piyasada bir sürü çakma haca var ve genelde ücretler çok pahalı.

sokakta bulaşan olursa kendimi daha iyi savunayım ve "6 ay" diyorsanız aikido, kung fu, karate do, judo, vs "do" ları aklınızda çıkarmalısınız. bunlara 2 sene devam etmeden kendinize güveniniz gelmez. 6 ayda mesafe kat etmenizi sağlayacak boks ve kick boks vardır (böyle yazılıyorsa çok yanlış). fiziksel yapınız gereği boksu seçin derim. boy 180 se yanınıza adam yaklaştırmazsınız. (kendi gitmişliğimden değil de ev arkadaşım boksör eskisi)

Aikido dediğin, bişey yapmadan önce oturup konsantre olman falan gerektiren bir vücut sporu. Yolda bulaşan adama "dur bi konsantre olayım" deyip, kenara bağdaş kurup gözlerini kapatıp konsantre mi olacaksın?

Kickbox ise "Allah ne verdiyse" dalmayı öğreteceği için senin için daha mantıklı.

aikido dediğin şey bir savaş sanatı, biri sana saldırdığında "dur bir konsantre olayım" diyip bağdaş kurmazsın, çünkü aikido sana bu gibi durumlarda konsantrasyonunu ve soğukkanlılığını korumayı öğretir.

aikido

aikido'da adamı dövmezsin adamı kendi enerjisiyle uzaklaştırıp etkisiz hale getirirsin. ki zaten aikido ile bedensel bütünlüğü yakaladığında kavga edeceğini sanmıyorum "hadi canım" der geçersin. ancak sana saldırılırsa öğrendiklerini uygularsın.

ha bu kadar kısa sürede adam dövmek istiyorum ben diyorsan kickbox da sana pek bir yarar sağlamaz. 6 ayda ancak vücudunu alıştırır hareketleri öğrenirsin. gerekli akıcılığı sağlayabileceğini sanmıyorum, 3 yıl yaptım. kickbox'da zihin boşaltmak ve zinde kalmak için yapılır en azından ben öyle yaptım. müsabakalara falan bakma sen. adam dövmek için istiyorsan git arkadaşlarını çağır onlar dövsün.

şunu da anlatayım; kickbox yaptığım zamanlarda aikido yapan bir arkadaşımın daveti üzerine salonlarına gitmiştim ilk 30 dakika koşu esneme sonraki 30 dakika da sadece takla attık. ben sıkılırım böyle eğitimden deyip "ne iyi etmişim de aikidoya gitmemişim" demiştim. ama uzun vadede çok güzel olduğunu biliyorum keşke sıkılmayacak bir adam olsam. benim vücuduma kickbox daha yatkındı onu seçtim değil olay zaten bu sporlarda vücudunu eğitirsin ve yaptığın spora göre gelişir kasların. sadece aikido bana biraz daha hareketsiz geldi o kadar.

aikido,judo,karatedo gibi sporların sonundaki "do" eki izlenen yol anlamındadır.fiziksel ve ruhsal disiplin amaçlı sporlardır.eğer hayalinizde 6 ay bi kursa gidip uçan tekme, aduket,finish him hareketiyle böbrek sökmek gibi şeyler varsa bunu unutun.amacınız sadece adam dövmekse 6 ay boyunca kursa vereceğiniz parayla 2 tane şopar tutun en azından garanti olsun.yoksa 6 ay aikidoya gidip öğrendiğiniz şeylere güvenip adama dalarsanız yiyeceğiniz sopanın haddi hesabı olmaz.

lisede aikido eğitimi almış bir arkadaşa bir gaz anında uhaa diye uçarak dalmıştım. adam 2 eliyle yerinden bile kıpırdaman bişiy yaptı. tam üstüne doğru uçarken kendimi birden kapıya yönelmiş buldum. tabii çota diye kapıya geçirdiğimi belirtmiyorum bile.

aikido çok sağlam işe yarar bir olaydır bu örnekte yaşadığımla görüleceği gibi.

tabii elinde tabanca olan bir psikopata hiç bir dövüş sanatı fayda etmez bence o ayrı.

ben çok araştırmıştım bu martial art çeşitlerini. ne kick box ne de aikido kardeşim. her şeyi içinde içeren, kick boxı da aikidoyu da karateyi de, güncel hayatta en çok işine yarayacak WING TZUN öğrenmek daha mantıklı. Youtube'de filan bir videolarını izle istersen Emin Boztepe diye arat.

gencler, yigitler, romalilar... su savas sanati bundan ustundur, otekisi daha iyidir, aikido kikboxa basar ama wing tsun hepsinin amina kor gibi bir sey yok.(wing tsun dediginiz de kung-fu'nun bir varyasyonu bu arada)

onemli olan insanin kendine yakisani giymesi, yani kendi vucuduna, karakterine uygun olani yapmasi.

6 ayda aikido ogrenilmez. 6 yilda da ogrenilmez, 16 yilda da ogrenilmez. hayatin boyunca ogrenirsin. bunun yolu bu. o yuzden kick box senin isteklerine daha cok cevap verecek gibi geliyor bana.

6 ayda ogrendigin kickboxun yarisini ayaklarini kullanmak icin harcasan, 6 aydan sonra ayak hareketleri yapmayacagindan, onlari hem zihnen hem de bedenen unutacaksindir. geriye ne kalacak, yumruklar. bunlari da kullanmazsan, bunlari da uzun surede ayni sekilde unutacaksin. ayni durum aikido icin de gecerli. evde, 6 aydan sonra aikido calismaycagin icin bunu da 3-4 ayda unutacaksin. sen kotunun iyisi olarak boks u sec bence. o kadar kisa surede ancak yumruk gelistirebilirsin.

c: hic biri!!WING TSUN kesinlikle... hele 6 ay gidiceksen kesinlikle wing tsun yapmani tavsiye ederim.. siddetle hatta.. salon sporlari ile bosuna zaman kaybetmeni istemem.. 4,5 senedir wt ile ugrasiyorum ve wt hayat kurtarir.. bu kadar..

3. sezon bölümü wikipedia'dan bakabilirsin.
dün akşam sildim 3. sezonu o yüzden hatırlayamıyorum adını.

"The Perfect Castaway"

"Perfect Storm" ve "Cast Away"i birlestirmisler (:

genel bir cevap vereyim. bu tip dizi bolumlerine dair meraklar icin, en kolay-hizli kanak tv.com. genis bir arsiv, bolum bolum kisa aciklamalar, quote'lar vs. is gorur.

western digital'ler bayağı sorun çıkarıyormuş. pek tavsiye etmiyorlar.

Ben de uzun süredir araştırıyorum, Maxtor'un pek fazla kullanıcısı yok belki de bu yüzden sorunsuz görünmekte. WD kullanıp gayet memnun olan arkadaşlarım bulunmakta. Ben de kullanışlılık açısından WD'yi önermek istiyorum. Daha uygun bir fiyat içinse aşağıdakine bakabilirsin, HepsiBurada fiyat konusunda biraz uçabiliyor da..

www.ekonomikticaret.com

1senedir western digital kullaniyorum ben.
hic sorunum yok, gayet nefis cihazlari var.
ben de 1tb almayi du$unuyorum para olunca (my book2 essential)

WD 500 gb'lık modelini kullanan biri olarak, şimdiye dek hiçbir sorun yaşamadığımı belirteyim. Ayrıca şık bir ürün, sorun yaşayacağını da sanmam.

wd sorun çıkartıyorsa tüm elektronik eşyaları komple atalım yahu.

opera.

tek geçmek diye bir kavram yok. bunun farkına varalım. benim kullandığım en başarılı olduğunu düşündüğüm yöntem firefox üzerine ie tab kurmak. böylece altta köşede bir düğmeye basarak ister ie- ister firefox motoruyla siteleri gezebilirsiniz. (arayüz firefoxun arayüzü )

ayrica ie tabin ayarlarindan firefox'a kil kapan sayfalari otomatik olarak ie ile acmayi da ayarladin mi tadindan yenmiyor. bu sayede alttaki dugmeye bile basmaya gerek kalmadan sayfalari firefox uzerinden gorebiliyorsunuz. eklentilerle beslenmis firefox gibisi yoktur.

u3 desdekli firefox kullanıyordum ama doğru düzgün çalışmıyordu (sayfayı geç açmalar, bazı sitelerde yazı imlecinin görünmemesi vs.). opera dendi. baktım nedir ne değildir? u3 uyumlu versiyonu da varmış. bugüne kadar fazla üstüne düşmemiştim. sanırım aşık oluyorum...

hiç plug-in yüklenmemiş bir firefox bile, ie'den kat kat yavaş açılıyor. hele hele ie7 kullanırsanız iyice güzel oluyor. ya da maxthon eklenmiş bir ie6 da olabilir.

ancak safari var. opera, firefox falan yalan. süper olmuş..

safari'nin de büyük beklentileri var bilgisayardan. her bilgisayarda rahat çalışmıyor.

tarayicini ozelle$tirmeni seviyorsan ff derim. zira zilyon tane plug-in var. ie icin bilemiyorum. ama yava$ligina katlanmak zorundasin. ie tab ile kullanirsan guzel olur :)

ama yok istemiyorum ben plug-in falan, rahat rahat gezeyim dersen sadece dersen opera gercekten iyi ;) ie yerine opera kullan bence. ama activex cali$tirman gereken yerlerde ie'yi mecburen kullanacaksin tabi :)

yeni tanıştım operayla ve firefox dan vazgeçirdi beni...mouse gestures mükemmel bir özellik.firefox da plugin olarak geliyor o sanırım.fakat opera bahsedildiği kadar hızlı gelmedi bana..firefox tan hız olarak aşırı farkını göremedim.ama preferences kısmını pek kurcalamadım.pek çok ayar koymuşlar.kurcalanarak performans artırılabilir belki.özelleştirilebilir bir tarayıcı istiyorsan firefox,kurulduktan sonra uğraştırmadan özellikleriyle mest edecek birşey arıyorsan opera diyorum...

firefox. ozellikle 3. surumu beta seviyesini gectiginde win icin safari ile kapisir.

The Descent
Notorious

6.his derim buna izlenmediyse eğer. lakin izlendiyse, transporter 2 de önerilir. gerim gerim germeseler de aile film olduklarını düşünüyorum.

the descent
arlington road
the rope
ravenous

"the game" desem...
bir de "oldboy" var, her film tavsiyemde vermek zorundayım, ister animasyon sorsunlar yine de tavsiye ederim oldboy'u

oldboy AILE ile izlenecek turden bir film degil =))).

hannibal serisi de olabilir.

panik odası, hic korku yok bunda.

son bir kaç yıldır türk yapımı din temelli gerilim filmleri revaçta. aile yapına uygunsa tabi.

the birds.
sonracıma
the others

öcü möcü yok öyle vahşet filan da yok ( the birds'dekiler günümüzle kıyaslanamaz) gerilimli, çok korkunç bişiy de değil.

funny games?

the shining

akşam haberleri.. (amma masaj kaygılıyım ha bugün)

İzlemediyseniz se7en.

in dreams

audition.aileme izlettim hayır dualarını aldım

Red Eye; sadece başını izleyip "lan bu adam beni mi kafaladı" deme sakın.
Çok büyük beklentilerle izlemezseniz, isteklerinizi tam anlamıyla karşılar.
Belki de izlediniz ve bunları boşuna yazıyorum... Neyse...

the skeleton key
flightplan

2 arkadaşım doktora yapıyor. abimde bu yaz mastera gidiyor.
sor iletirim en kötü. ama sözlükten sor sonra buradan unuturum filan.

ben de yardımcı olabilecek birilerini tanıyorum.

kardeşim isveçte yüksek lisans yaptı.
sorularını yazarsan iletirim.

sadece ram parası verirsin. o da ne kadarlık ram takacağına bağlıdır. eğer ram'in varsa sembolik cuzi bir para alırlar belki onu da almazlar.

hiç zannetmiyorum öyle olduğunu, format atmak için bile 25-30 ytl alıyolar.

taksana kendin yav? ram kapakları genellikle garanti yapıştırmasıyla alakasız yerlerdedir.

parasız.

laptopa ram takmak gerçekten çok kolay.

katılıyorum ince uçlu bir yıldız tornavidayla vidalarını söküp ram i soketine oturtucaksın çok basit ve pek bir riski yok. eğer daha önce böyle bir şeyle uğraşmadıysan dikkat etmen gereken noktalar,
- ramin temas noktalarına asla el sürme, statik elektrik zararlı bişeydir.
- ram in yalnızca bir oturma şekli var başka türlü girmez. laptoplarda ufak bir kilidi vardır doğru şekilde sokete sokup aşağı doğru bastırırsın tık diye yerine oturur.
- elbette bütün bu işlemi laptopu elektrikten kestikten sonra yap. şarjını bile sök yani. ne olur ne olmaz.

bide burada tahmin edemediğim bir hatadan dolayı sorumluluk kabul etmiyorum.

Yok oyle birsey, coca-cola calisanlari da dunyanin her kosesinde coca-cola urunleri icerler. Bazilari diet kola icmez ama ornegin, icinde daha fazla kimyasal oldugu icin, bazilari turkuaz tarzi islenmis su icmezler, dogal olmadigi icin, bazilari hic kola icmez, bazilari da kola disinda birsey icmez.

Mcdonalds hamburgerlerinde sumuk, pepsi siseleri icinde hamambocegi, eti biskuvilerinde domuz yagi oldugu gibi soylentiler her donem -kasitli olarak- cikarilir, coca-cola sembolunu ters cevirip birseye benzetenler, ya da gelirinin yuzde bilmem kacinin israilin silahlarina gittigini iddaa edenler de hep olmustur, olacaktir.

Kola, ya da gazli icecekler, sagliga faydali icecekler degillerdir, zararlari da oyle ahim sahim kanitlanmamistir, icmek istemiyorsaniz icmezsiniz, ama ben en azindan turkiye'de uretilen coca-cola'nin temiz oldugunu yerinde gormus biriyim, derdiniz temizlikse, gonul rahatligi ile icebilirsiniz. Ayni seyi pepsi icin de soylerim ustelik, gormemis olsam da, belli standartlarla, belli prosedurler dahilinde uretim yapilan, surekli temizlik kontrolleri geciren boyle tesisleri kotulemek, ve buna inanmak en hafifinden insafsizliktir.

bir tanıdığım coca-colanın istanbul bölge müdürlüğünü yapmış ve gayet eve de geliyordu çoluğa çocuğa da içiriyorlardı. iş yerinde de bolca tüketiyorlarmış efendim. şimdi cola-turca da çalışıyor parası daha çok olduğundan mütevellit.

coca cola hakkında cok efsane vardır firma bunları ciddiye alıp hemen cevaplar sitesinde orda burda.

kocaman firmalar böyle saçma sapan hatalar yapmayacak kadar akıllılar.

yanlış anlama olabilir. coca cola'cılar pepsi'ye ellerini sürmezler, pepsi'ciler de coca cola'ya öyle. mesela bir pepsi'ci mcdonald's'a gidip coca cola içerken bir üstü tarafından görülürse işten atılır. evinde kullanması da hakeza, pepsi şisesiyle doğum günü pastası aynı karede fotoğraf çektirirse ilişiği kesilir. çok gaddarca gelse de insan alışıyor, marka imajı açısından önemli ve mantıklı. olsa olsa budur. kulaktan kulağa yamulmuştur. yoksa bedavaya ne tatlı içiliyor biliyor musun lıkır lıkır sdlkfjkldfjsdfkljsdk.

coca-cola'nın adana bölge sorumlusu (önemli bir mevkideydi ama tam olarak bilmiyorum görevini) bir arkadaşa bizzatihi sordum ben bu soruyu, "saçmalama yahu" demişti. lıkır lıkır da içiyordu coca-cola'yı. hatta pepsi de içiyordu desem inanır mısınız bilmem ama onu da içiyordu aynen öyle lıkırından.

Abicim gel beni dinle, sen yarın götür, aynen iade et onu ;) Daha ilk günden böyle yapan alet ilerde neler yapar.. Parana acımıyorsan sinir sağlığına yazık.. Ben Yargıtay'da mücadele veriyorum Acer'la. Davayı kazandığım halde temyize götürdüler. Daha ne diyim sana?!.. Yol yakınken dön bence. Aldıktan sonraki 30 gün içinde değişim veya iade yapabiliyorsun. Git bi Toshiba falan al, kafan ağrımasın en azından.. Bide ekşiduyuru'da da bi araştırma yap istiyosan tabi. Ama sen de göreceksin, %95 çoğunluk Acer almayın diyor. Yine de karar senin tabi.. Ama benim çektiklerimi çekmeni de istemem açıkçası.

herhangi bir ayar yapmadan ses çıkmıştı bende bir şarkı yürüttüğümde.

mortanius'a sonuna kadar hak veriyorum, şu an üşendim ama benim duyrulara bakarsan görürsün, önemli yazılarım var. geri verme ya da başka marka ile değişme şansın varsa hiç düşünme derim.

ekşi duyuru genel kanısı. "acer alma boka batma."

sen git o acer ı at, ne bilem asus al toshiba al.

acrupa yakasındaysan gel beraber gidelim servisine.acer a kötü diyenlere bakma.yıllardır acer kullanıyorum ferrari ve travelmate serisi kullandım,acer a laf atanlar sadece laf atıyorlar .benim de aldığımın ilk haftası sağ hoparlör göçtü ama kulaklık fln kullandığım için 1 sene sonra servise götürdüm.sadece hoparlör için götürdüm servise ama ,yapılan genel testte işlemcide problem olduğunu görmüşler sıfırıyla değiştirmişler,ama beni en çok da benim hatamdan kaynaklanan kırık çizik kasayı müşteri memnuniyeti çerçevesinde değiştirmeleri oldu ,halbuki servis için yazdığım kağıda öyle bir şey yazmamıtım bile.şimdi acer marka laptontla yazıyorum kucaklamak istiyorum o ayrı.10 dan fazla arkadaşım tavsiyem üzerine acer aldı(şu yeni çıkan abisik şekillilerden değil),hepsi de memnun,acer ın tek yanlışı ilk senelerinde ihlas pazarlamayla iş yapmalarıydı(hoş ihlasın nesi varsa ,harbiyim ama ),diyeceğim o ki gel seninle servise gidelim icabında.ama acer yıllardır istikrarla laptop üreten bir marka olarak her zaman iyidir.

sorun halloldu sağolunuz :)

@radikalherif
istisnalar kaideyi bozmaz diye de bir laf var sonuçta.. şu sorudaki mesajlara bile bakarsan acer'ı kötüleyenler çoğunlukta. e vardır bi hikmeti değil mi?

cahit berkay'ın yapıtlarını bulup dinlesen yeterli olur sanırım.

ayrıca, belki ilgilidir ;

videos.emule.com(ic1zzsopsza

moğolların film müzikleri serisi var.

zaten eski türk filmlerinin %90'ı cahit berkay'ındır.

Cahit Berkay'ın hemen hemen bütün parçaları mevcut. Onun dışında değişik tatlar arıyorum. Var mıdır bilginiz?

belkıs özener albüm çıkarmıştı,o baya güzeldir. bir de yeşilçam şarkıları diye 3-4 albümlük seri çıktı.link bulursam yollarım :)

O dönem çoğu zaman önce şarkı menşur oluyordu, sonra da şarkıya senaryo yazıp, mümkünse yorumcuyu esas kız/oğlan yapıyorlardı. Nuri sesigüzel'in bile filmleri var misal. Arada tersi de olmuştur, mesela ayhan ışık, fatma girik 45likleri. Neyse olayımız o değildi. Sözlük'te mesajın olcak birazdan. iyi akşamlar

www.ogrenciimecesi.com

bu değilse de öğrenci imecesi olarak google'da aratsın.

hatta bir de kouelohab diye aratsın

iki sitenin de forumlarına baksın.

umuttepe.net'e bakın

sony reader ve amazon kindle yeni bir görüntüleme teknoloji kullanıyorlar (e-ink). bir de irex iliad var evlere şenlik (630 yuro).

ucuza en iyi ebook okuma yolu laptopunuzu yan koymak şu an için.

iphone da okunuyor. books diye bir application var.

nokia 6600 alabilirsin. 90 liraya fln satıyorlar artık, ve repligo ya da pdf viewer applicationlarını küçük bir araştırma ile bulman mümkün.

dandik mp4ler de iş görür.

yok boyle bisi. cep telfonunda ebook okunmaz, okunmuyor da. her 3 cumle de ekrani yukari asagi hareket ettirince ebook mu okunur allasen?

series 60 bir aletten okunmuyor. denedim vaktinde n gage ile. bir cep telefonu için kallavi bir ekrana rağmen okunmuyordu.
belki psp gerekli programlar varsa işe yarar.

bunun dışında kapağını kıvırıp erkanı dışa dönük kullandığın notebooklar vardı onlara bir bak derim ama pahalıdırlar.

sony psp ve 1 adet application ile 4" ekranda canavar gibi okursun

evet psp...

ben pspdeki ni bile beğenmiyorum..
e book bilgisayarda okunur sadece, yolda kıpır kıpır olurken gözbebeklerinin yorulmaması için 10-15 saatlere alışık cerrah fln olmak lazım

www.egm.gov.tr

amerika icin pasaport almak diye bir sey yoktur. pasaport almak diye bir sey vardir.

pasaportu alıp vizeye başvuracaksın. pasaport neyse de vizeye başvur da gör işte prosedürü.

önce bulunduğunuz ilde en yakın emniyet müdürlüğünden pasaportunuzu çıkartın.
sonra amerika konsolosluğunu websitesinden telini alıp arayın ve başvuru için gerekli belgeleri, görüşme tarihi vs ayarlamaya çalışın.
Belge hazırlama kısmı asıl prosedür evet.

pasaport almak kolay bişiy. parayı veriyorsunuz bir iki gün sonra alıyorsunuz denebilir.

amma amerikan vizesi gerçekten dert bişiy. mümkünse sözlükteki amerikan vizesi başlığını okuyun. dikkat edin.

tübitak mam'da işiniz varsa ve çıkışta gidecekseniz www.mam.gov.tr adresindeki servis güzergahlarından (muhtemelen izmit 1-2-3-4-5'den biridir) uygun olanı buluyorsunuz ve ana meydandaki servis alanında saat 5 gibi ilgili otobüsü bularak içine güzelce kuruluyorsunuz. kart soran olursa da (ki olmaz) ziyaretçi olarak geldiğinizi söylüyor ve ulaşımı nasıl sağlayabileceğinizi bilmediğinizden yakınıyor ve en azından servis şoföründen nasıl gideceğinize dair bilgi alıyorsunuz, bu kadar.

tübitak doğru hatırlıyorsam çayırova yakınlarında oluyor. gebze tren istasyonu- adapazarı ekspresi ile maşukiyede inebilirsiniz. tahminim budur tabii.

aradığınız oyunun adı sanırım "Vikings: The Strategy of Ultimate Conquest"
repler gamespot.com'a :)

şaka gibi... sanırım bu evet. yok yahu olamaz kaç senedir arıyorum ben. mümkün değil ki?
heheh kafayı yedim :D

Çok teşekkürler.

yaa ben de oynardım bunu! çok iyi oldu. bakiim hemen siteye :)))

oho oh oha. bir an taa 90lardan falan kalma vikings oyununu diyorsunuz sanıp ağlayacaktım da. amigada tek disketlik oyuna 100 mb diyince üzüldüm ağladım.

ankara'da kipa varsa orada olsa gerek. izmir'dekinde var en azindan.

Real'de görmüştüm sanırım, 2TL civarındaydı...

migros

normal patlamış mısırı al. cam bir kaseye koy. içine bir miktar ayçiçek yağı koy. üzerini sağlamca streç film ile kapat. 3-4 dk bir süreyle maksimumda ısıt.

bu kadar. üzerine tuz eklemek sana kalmış.

not: mısır son derece tutulabilir sıcaklıkta olacak ama cam kase inanılmaz sıcak olacak bu sebeple sakın çıplak elle tutma, çıkartırken folyoyu çatalla del buharı çıkarken uzak tut ellerini.

saçma ama istanbulda d&rda görüp şaşırdım. yalnız yabancı bir markaydı, kazık olabilir.

d&r'da benim de gördüğüm 7 liraydı. ya da benim gözlerim bozuk.

"orville redenbacher" markası var, sanırım D&R da gördüğünüz bu, makro gibi marketlerde de var, üçlü pakedi alındığı yere göre 6-7 ytl arası değişiyor. Sweet&salt modeline hayranım tam bir şişmanlama makinası

denenmiş ve süper güvenli bir yöntem var şöyle ki.. bir kahverengi kese kağıdını alıyoruz, içine mısırlarımızı, istersek yağ ve tuzu koyuyoruz ve ağzını katlayıp bir adet tel zımbayla kapatıyoruz.. en yüksek derecede döndürmeye başlıyoruz taki patlama sesleri artık uzun aralıklarla gelene dek.. mükemmel oluyorlar.. tel zımba parlamıyor bu arada korkmaya gerek yok..

erzincan mandırada var. 2 ytl falan tanesi.

Avea kontörlü hat bile alsan aylık 21'den aşağı ödemeyeceksin. Ayrıca doğru düzgün çekmiyor ankaranın ortasında bile.

Şu anda en mantıklı davranış turkcell tarifelerini incelemek. Bilmem kaç yıldan fazladır kullandığım avea hattım var, ben de Turkcell'e geçme planları yapıyorum.

turkcell tabii ki.
hem servisleri, hem her yerde çekmesi filan..

turkcell'de sizin için uygun bir tarife vardır bence. eskiden vardı 3 tane telefon numarası için ucuza konuşma gibi..

bir de turkcell'e alışan insan için avea sinir bozucu olabiliyor. bana oldu en azından, geçemedim ben.

valla sözlükte de yazıyorum burda da yazayom avea çekmiyor diye bir şey görmedim duymadım (acun gibi hissettim kendimi ama harbiden) çevrende avea kullanan varsa (ki vardır) onlara sor bence
İstanbul filan bilmem ben en son 1453 de gitmiştim nasıl bi yermiş diye görmeye

köfteburgeri istanbulun muhtelif mekanlarına beklerim

az konuşuyorsanız türkselden kaçın. ciddi söylüyorum, bi ton gereksiz servis var, bunlara para alıyorlar, üstelik en çok reklam sms'i atan operatör. avea ya da vodafone en iyisi. turkcell bunlara göre nispeten daha pahalı. ayrıca avea hattım çekmedi diye büyük bir sıkıntı çekmedim, çekmediği olmadı bende. ankara, izmir, manisa üçgeninde uzun süre böyle bir sorun yaşamadım.

zaten 20 lira geliyormuş. daha ne kadar az gelecek ki? vodafone ya da avea'da bazı tarifelerden yararlanabilmen için ayda 15-20 ytl değerinde konuşma yapman gerekiyor. hazır 20 ytl iken hiç bulaşma bence..

bende hem tcell hem avea mevcut. açıkçası ikisinden de memnunum. avea çekmiyor diyenleri denizin ortasında bile çekiyor heyhat diyerek selamlıyorum. böyle kafadan atma tespitlerle bir yere gelemeyiz. ha çekmeköyün ilersinde dağların ortasında çekmiyordur belki ama (ömerliye kadar giderim agyet güzel çektiğini biliyorum) o tip yerlerde tcellin çekmemesine bile şaşmam yani o derece.

hem turkcell hem avea var bende. turkcell tabiki en kazık olanı ama heryerde çok güzel çekiyor. avea'da da bazı yerlerde çekim sorunu var sahiden. ama beni çıldırtacak ya da iletişimimi tamamen kopartacak bişeyle de karşılaşmadım. mesela istanbuldaki kendi evimde aveayla eskiden cam kenarına gidiyordum rahat konuşmak için kopukluk olmasın diye ama geçen sene yeni baz geldi şimdi heryerden çekiyor. izmirdeyse ailemin evinde konuşmada sıkıntı yok(salonda, mutfakta vs) ama çocuk odasına girdimmi(biraz içtarafta kalıyor) arıza çıkartabiliyor bazen.

kendi sorumu cevaplayacak kadar jiletçi olayım :) taze meyve içermesinden ötürü şişede olanları almayın onlarda çok koruyucu madde var boşverin evde yapın gibi çok uyarı okudum az önce araştırırken.#11295377 şuradaki tarifi denicem artık bi ara
ama bende şöyle bi tarif var manyak ooldu hacı derseniz çok sevinirim. teşekkürler :)

# ispanya'dan gelen bir tarif sayesinde orjinaline en yakın halini elde etmiş bulunmaktayım, hemen paylaşiyim:

2 şişe kırmızı şarap (biz angora ile denedik)
yarım bardak brandy
2 bardak portakal suyu
1 bardak limon suyu

geniş bir kaseye boşalatılır ve içine;

3 dilimlenmiş şeftali
1 limonun kabuğu
1 tarçın çubuğu

Sangria mutlak tarifi olan bir sey degil. Cok iyi olmayan saraptan yararlanmak icin yapilan bir icecek. Biraz yuksek alkollu icki (brendi vs) ve biraz da meyve suyu eklediniz mi olur. Yavas yavas kendi tarifinizi yapabilirsiniz.

askerde o bulunamaz. paha da biçilemez.

evet!
''sıvı oksijen'' diye bir şey duymuş olman lazım. dalgıçların kullandıkları örneğin. fakat nasıl oluyor bu iş diye sorma çünkü ben de bilmiyorum.

oksijeni sormadığım bariz sanıyordum, heterojen karışımı soruyorum..

getirelebilir tabi ki. heterojen karışımda olsa belli elementleri belirli miktarlarda bulunduruyor. ama sadece laboratuvar ortamında gercekleşir buyuk ihtimalle. cunku bu işlem icin sadece havanın sıcaklıgı dusurmek yetmez. basıncıda arttırmak gerek aynı zamanda. sonuc olarak mumkun ama sen getiremezsin evde:)

sıcaklık değil ama yüksek basınç altında olabilir. o sıcaklığa çıkarmak tahminim imkansıza yakın (oturup hava bileşimini hesaplamak lazım.)

sonuçta ama aradaki farktan dolayı önce oksijen sonra azot vs gibi ayrık bir hale gelebilir yoğunlaşmış hali.

hava sıvılaşır. donabilir de herhalde.
bunun için önce sıkıştırılır, sonra biraz soğutulur sonra da sıkışmış hava serbest bırakılır. Joule-thomson etkisiyle oldukça soğuya havanın bir kısmı sıvılaşır.

cama hohlandığında sıvılaşan kısım yalnızca nefesteki su buharıdır. aynı şekilde soğuk havalarda ağzımızdan çıkan buhar gibi.

ama yukarıda yazdığım olayda toptan sıvılaşma vardır. zaten karışım olduğu için belli bir buharlaşma ısısı da yoktur.

dalgıçlar sıvı oksijen kullanmazlar. tüpte sıkıştırılmış oksijen kullanırlar. onu da dalmak için değil, ilkyardım malzemesi olarak bulundururlar.

ayrıca kafeste ise kedi köpek falan otobüsler kabul ediyo bildiğim kadarıyla

biz şahsen adını hatırlayamadığım bir anadolu otobüs firmasıyla konuşup, kafes içerisinde rottweiler yavrusu göndermiştik.

daha bu yaz annemle birlikte kopegimizi yazliga ugurladim.

damla ile sanirim uyutup sonra ozel kutusuna koyunca bagaja aldilar (giderken ulusoy, donerken kamil koc)

ama donus yolunda uyanmis sanirim ve havlamis falan. olay olabilir : )

ilaç verilirse ulusoy ve kamil koç alıyor (ikisiyle de hiç problem yaşamadım), varan almıyor (bileti alırken hayvan kabul etmediklerini belirtmedikleri için -web sitesinden aldım, herhangi bir uyarı yoktu, koymak zorunda değiller diyebilirsiniz ama diğer firmalar koyuyor böyle uyarıları- elimde kafesle ve biletle varan'ın kapısından dönüp kamil koç'tan tekrar bilet almışlığım var)

yanında kimse olmadan götüreceklerini sanmıyorum ama "uyuttuk hayvanı, orada zaten karşılayacaklar" falan diye muavine yalakalık yapıp götürmesi sağlanabilir, bilemedim..

doğrudan alakalı değil ama; bu kadar uzun bir yolda (ben de istanbul-izmir getirip götürüyordum) uyutma için de veteriner tavsiyesi iğne değil hapla uyutmak.. iki adet veteriner kusma + daha erken uyanma yüzünden iğne yaptırmayın, hayvan yolda sefil olmasın demişti bana..

bu koşullarda hayatta göndermem teşekkürler.

smile'da kampanya var diye duydum ben?
ttnet'ten 10ytl falan du$uk fiyatli.

smile gayet iyidir fiyat olarak. kalite olarak da zaten hepsi aynı, tt.

gerçek anlamda tek rakibi tellcom zira a tipi lisans başka yok.

evde digiturk ya da uydu yoksa kablonet.

512 sınırsız 29+7(tv)
1024 sınırsız 39+7(tv).

adsl ye göre daha stabildir. upload download hızınızı kesmez vs.

(bkz: smile adsl/@uther)

bu sayılanlar arasında sadece turbonet ve kablonet alternatif olabilir. diğerleri zaten ttnet alt yapısı kullanıyor. aynı b*kun laciverti diyeceğimiz şeyler yani.

turbonet her yere hizmet ver(e)miyor ve hakkında çok da iyi şeyler duymadım.

kablonet kullanan arkadaşlarım ise genel olarak çok memnunlar.

kesinlikle kablonet

smile kullanıyorum kampanya ile kablosuz modem aldım.bağlantısı her gece kopuyor 5 para etmez bir sistem yani akşam 7 ile 12 arası nete giremiyosun kopuyo geliyo kopuyo geliyo
zatende türk telekomun bağlantısını fason olarak satıyor.bağlantı arasında pek fark yok

ama ben derim ki kablo net al.hem kablo tv falan da var.ücretlerini bilmiyorum fakat şuan kablonet atağa geçmiş kampanya falan yapmış

not: ayrıca smile nin verdiği airties modemi tek portlu diye geri gönderdim bana ücretsiz philips 4 portlu modem verdiler iki modemde rezil.