sebat otobüsleri var ayvalığa giden onlar sayesinde ulaşırsın diye düşünüyorum.

www.sebatturizm.com.tr

soğukkuyudan aliağa yönüne doğru 1 km yürürsen serinkuyuya gelirsin orada otobüs firmaları olur onlarında taşıtları olur aliağaya giden diye düşünüyorum. yani yeni garaja gitmemek adına. ayrıyetten anayol dedikleride anadolu caddesi oluyordur. o caddeye 05:00 gibi bi saatte yani birazdan çıkın işte evden. o dediğim yere gidin bir sürü küçük minübüs oluyor onlarda yazanlara dikkat edin aliağa yazan atlayın. ama dediğiğim gibi otobüs firmaları var orada onlara yada herhangi bir insana orada sorabilirsiniz. oradan bindiğinizdede 45 dakkada aliağaya varır.

petkim'in servisleri vardı. sabah mesaisine izmir'den adam getiriyorlardı. bilmiyorum tanıdıkla falan bir şekilde ayarlanabilir mi? ya da hala bu servisler var mı?

Kopeklerin ezanda ulumasini spirituel bisiile mi baglamlandirdiniz? Eger oyleyse yapmayin.

köpeklerin tanrısı biziz bence.

sırf davranışa bakarak çıkarım yapmak da yanlış tabi.

köpeklerin uluması ezandan rahatsız olduklarından olamaz mı?
köpecik belki ulurken şunu demek istiyor: "hocaa bi sus aq, bi rahat vermedin.. uyuyacağız bas bas bağırıyorsun sabahın köründe" vs.. hı?!

kucukken duydugum fantastik bir sehir efsanesi;

"ezan okunurken seytan rahatsiz olurmus, dayanamazmis ezan sesine. ezani duymamak icin kopeklerin gotune girermis, kopekler de aci cekip ulurmus"

arabaya havlayan uluyan peşinden koşan köpecikler de putperestler oluyo heralde o zaman

şöyle bi deney fikrim var, bi süre günde 5 rekat cami hoparlörlerinden ezan yerine opera sanatçıları (bkz: o sole mio)'yu söylesinler, köpeklerin tepkilerini bide öyle inceleyelim.

1) Köpekler gök gürültüsünde de uluyorlar

2) Filler kemiklerini toplu bir mezarda gömüyorlar, ve anne fil vb ölürse ağlıyorlar. Onlarda da ucundan bir şey olabilir mi?

allah diye bağıran aslanı da gözden kaçırmış olacak şey değil...

@lord randal ve diğerleri;

öncelikle bahse konu kitabın linki.
www.netkitap.com

yazar insanlar dışında kimsenin tanrı gibi görülmez bir varlığın farkında olmadığından bahsetmiş, ve hayvanlarda en ufak bir belirti görememiş. bende de ufakken bize öğretilen ufak bir bilgiden(köpekler ezanda tanrıya saygı duyarlar, nasıl biz namaz kılarız onlarda o yüzden uu'luyorlar) fikrinden yola çıkarak bunun belirti olabileceği geldi aklıma. eğer siz köpeklerin neden böyle yaptıklarını biliyorsanız keşke onu yazsaydınız, he yok bilmiyor iseniz bırakın başkaları konuyu merak edip araştırsın.

ortada bi bok yokken dalga geçmeye çalışan hepinizin kafasına attırim!

izlediğin videolar otomatik kayıt edilmez ki?

önemli olan internet tarayıcın, yani önbelleği yani temporary internet files klasörünü soruyorsun.

cache'te bir süre tutulur. ama ayırt edemyebilirsin.
firefox için cache viewer eklentisi işine yarar.

o videolar geçici sürede tarayıcının hafızasında kalıyor.Sonra silinir.İDM işine yarar

bende senelerdir geçici süreli hafızada tutulduklarını sanıyorumdu. ama dün torrent'den indirmeye devam ettiğim 3.2 gb'lık videoyu (ayrı ayrı 67 tane ufak video) şöyle bi indiği kadarıyla izleyeyim dediydim di. attım playliste hepsini video yarıya geliyor ve haliyle diğerine geçiyor o sonuna kadar devam ediyor bitince diğerine geçiyor falan derken, birden 3-4 gün önce youtube'da izlediğim bir video çıktı ve sonuna kadar izledim kanlı canlı. şimdi bu nasıl oluyo o halde?

izlemediyseniz,
europa ve
pi

@pyro clustic flow, 2sini de izledim. tesekkurler. tavsiye edilmesi konusunda sizinle hem fikirim; Diger arkadaslar nasiplensin.

atışa devam:

ett hal i mitt hjarta ( ek uyarı: bunun sevmeyeni de çoktur)

the cement garden

Filmi izlemedim henüz, izlemek istiyodum bende. Ancak siyah beyaz ve fransız diyince aklıma la haine geldi direkt.

clerks

Geciktirici sprey? Krem or etc. gerci bunlar eczanede olmaz ama.. cipram veya cipralex gibi ssri'lerin geciktirici etkisi yaptigi soylentileri var.

recetesizler.

lustral var. reçeteli ama bana bugüne kadar soran olmadı. parayı verip aldım.

lustral reçetesiz mi satılıyor ya?

Video içeriğine bakamıyorum şu anda ama büyük ihtimalle apaçi dansıfilan.

İyi de sen o çok pahalı, halkın 99%'unun daha içeri giremediği diskolarda bunlardan farklı danslar icra edildiğini mi sanıyorsun? Adamlar eğleniyorlar işte kendi kendilerine, kime ne? Sen neden üzerine vazife çıkarıp onlar yerine utanıyorsun?

yaptıkları kötü birşey değil ki zaten? "kötü" nedir size göre?

bence üzerine fikir yürütülecek konular değil bunlar. iyi veya kötü olarak genele ait bir sonuç çıkarılması saçma.

böyle çıkarımlara varma durumlarını, pozitif bilimlerde, rasyonel durumlarda kullanmak gerek.

gayet kendi hallerinde kafa dağıtıp eğleniyorlar işte gercekten sen neden utanıyorsun? hem normal kime göre neye göre bir düşünsek işin içinden çıkılmaz. senin tarzın değildir o başka ama bu kötü olduğunun göstergesi olamaz.

cıks! bu da gol deyyil agga...

kimse savunmadı ki, sadece objektif yanıtlar vermeye çalıştılar. hem kötü kavramına gelirsek dünyada neler neler var, bir apaçi mi kaldı. dünyanın daha önemli sorunlarına kafa yormayı deneyebilirsin.

bence bunlar boş işler değil de mekanı burası değil,
yaptıkları sisitemin devamı, yan ürünü, bizzat sistem bunu üretmek amaçlı çalışmamaktadır ama
yan ürün olarak ortaya çıkmıştır ama bu yan ürünün aldığı reyting güclü, daha hissedilir olmalarını sağlıyor, o özgüven de bundan kaynaklanıyor gibime geliyor
burada öznel bir yargı var
teyid almaya, daha dogrusu öznel yargısının nesnelliğini ölçüyor sadece

öncelikle ülkemizde herkes çok ayrı kafalarda.
Apaçi dansı ise böyle gençlerin bana saçma gelen (onlara saçma gelen de bana güzel gelebilir) şarkılarda kendilerince dans etmeleri ve bunların bir şekilde yayılıp popüler oldukça milletin bilerek bu tarz danslar yapmaya başlamasıyla bugün konuşulan, gülünen, tartışılan bir dans haline gelmiştir.

Yani hep vardı bu tarz insanlar/gençler ve danslar. Dışarıdan milli dansımız olarak gözükmediği sürece sorun yok :)

... ve bir de aynaya bakarak utanmanızı tavsiye ederim

"bir tost"

Kötü, utanç, normal, anormal.. tüm bunları karşılayan durumlar kişiden kişiye değişmekle beraber kültürden kültüre de değişmektedir. Bana kalırsa bu çocukların bir ayıbı, kusuru yok. Gene bana kalırsa başkalarının hareketlerinden utanç duymak, psikolojik bir rahatsızlığa gebe olunduğunun habercisi olabilir.
Soru

-şu videoyu izleyip, "normal birşey bu" mu, "anormal birşey bu" mu diyorsunuz?-

şeklinde olsaydı, işte o vakit gerçekten bu şahıs merak ettiği için soruyor derdim, ancak bu haliyle şahsın yandaş aradığını düşenmemek elde değil.

He kötüler, kötü :)

"son derece normal birşey bu"

www.youtube.com

Yav arkadaş bunun adı eğlenmek. İlla şu tür dansı edip şu müzikle eğleneceksin diye birşey yok.

Videodakiler gibi kopup kopup çoşmak isterdim valla. Utanmıyorum onlardan imreniyorum...

normal de...seviyeye göre işte.
apaçi dansının boş, amaçsız (bazı kırolar bir amacı varmış gibi gösterilmeye çalışsa bile) olduğunu ve apaçilerin zekadan yoksun olduklarını rahatlıkla iddia edebiliriz sanırım.

son derece normal bir şey bu.

dansları değilde asıl sıkıntı hiç yakışmayan şekilde giyinip saç baş yapıp dikkat çekmeye çalışmaları bir de arka mahalle genci abazalığından sıyrılamamış olmaları. yoksa dans en nihayetinde, 40 yıl önce justin timberlake dans etse herkes deli derdi herhalde :)

bence dur daha ya, 3-5 denemeyle anlaşılmaz bu işler..

malibu.

@386 dx

abi ne bileyim, acı acı da içilmiyor mesela votka. hiç zevk alamadım ki.

vişne şarabı!

1- rakı - ama sağlam sofrayla, öyle kuruyemişle olmaz o iş.
2- votka - sevdiğin bi' şeyle karıştırabilirsin.
3- - listende olmasa da kırmızı şarap
4- bira.

- Votkayı sek mi içtiniz? Öyleyse bir de meyve suyuyla deneyin.
- Rakı muhabbet işidir, sırf kafa yapmak için içmeyin. Nasıl elin çekik gözlüsünün çay seramonisi var, bizim için de öyle bir iş olmalı rakı içmek.
- Bir de tekila deneyin.

vodka, baslangıc için elma suyu iyi gider. marka olarak ruski>smirnof>absolut dıısnda icmene gerek yok. tabi rusyadan fln gelmısler bunun dısında.

tekila,
viski,

votkayı, elma suyunu sevdiğimden elma suyu ile karıştırdım ama olmadı. absolut yerine smirnof deneyeyim bir de.

sevmezsin büyük ihtimalle ama şarap dene. listende bulunsun. istersen şirince'nin meyveli şarapları var, onları sevebiliten yüksek.

@bryan: hacı polish vodka ları da listeye almanı şiddetle öneriyorum. onlardan sonra ne absolut ne de smirnoff a vodka demeyeceksin.

@msne: baileys, jagermeister, limoncello, bacardi ile yapılmış kokteylleri tavsiye ederim. ve tabiki polish vodka.

rom ve votka kokteylleri deneyebilirsiniz.

rakıya devam.

faaip, hea gelen giden yok bu ara, temın etmek sıkıntılı.

en temiz ve güzel olanı donanımlı bir masa ile rakı.
alternatif viski+soda

yaş filan da belirtmemişsiniz ama . nasıl yapsak şimdi bilemedim .
hacı abi ,ben az evvel abbas yeşil rakı içtim ( 2 tane harbi toschaklı duble) . fena değildi , ucuz ve güzel. yanında iki elma bir de portakal yedim. önden de birşeyler atıştırmıştım. televizde de torrentden doğru behzat ç izledim. ortam bu !
rakı güzel ,içilir. abbas'a referans olurum yeri gelirse kaldı ki ilk içişim.Şimdi şartlar kurallar n'olursa olsun , bu rakı olayı başkadır hafız. rakı içmeyi bilmek en az cv'ye ehliyetim var yazmak kadar mühim bir olgudur. sen sittiret aliyi veliyi - sözüm meclisten dışarı - rakı al kendine , bak artık 20cc'likleri de çıktı. yanına güzel kayıntı yap. üstüne de bir bardak demli çay iç.bak neler oluyo o zaman

viskiden ötesi yoktur ya. viskiye sar sen.

tecrübelerinizle benimkiler aynı sayılır. bende sigara kullanmam mesela ama içkiyi ve içki kültürüne ilgi duyarım. yeni şeyler denerim henüz 27 yaşında genç olduğumdan tam bir tarzımı oluşturamadım. ama bu da birşeydir tabi. arkadaşlardan bir tanesi abbas rakı demiş mesela katılıyorum ona. yeni rakı üzerine tanımam tabi ama abbas'da güzel vede ucuz..
geçen bir mekanda görmüştüm. kokteyl ağırlıklı içki satışı yapılan bir mekandı. incelediğimde katalogğu maşallah kokteyl içinde viski, vodka, cin ve bir kaç tane daha alkol ile birlikte meyve suları vardı. bunuda deniyecem ben misal. sende böyle karıştır bişeler yap bakalım nolcak.
hadi hayırlı işler.

rakıyı öyle hemen es geçme, yalnız da içilir muhabbetle de, bi şans daha ver
kırmızı şarap, mutlaka dene
biranın hamallığını bence de yapma

@rn

yok zaten rakıyı es geçmedim. daha fazla mezeyle falan güzel gider gibi dedim:)

kış günü konyak es geçilmesin

madem denemeye başlamışsınız absinthe'i de deneyin.
cardinal melon
bir de bu sene ödül alan bir türk vodka markası vardı, onun vodkası süfer.

cin tonik sevdiysen martini de açar seni gibime geliyor.

kesmeşeker, whiskey, mavi sakal, dr. skull, kramp felan geldi aklıma.

astaroth'unkilere + olarak
esat tibet agırtan
diken

kreş

yerdenyüksek

umut kaya güzel bi' abi.
malt
ayyuka
bunlar da denebilir.

hariçten gazelciler?

çamur, dandadadan, karapaks, kesmeşeker, endişe, grizu, deli, iksir, kafein, karakedi, mat, replikas, nekropsi, objektif, zardanadam, ünlü...

(bkz: the climb)

antisilence
melek irdem

dinar bandosu
hardal
belki seversin: ceylan ertem ve yasemin mori

bilinik sayılır ama bu listede olmalı: gevende

kervansaray var. gayet ucuzdur.

santral garaj diye bir yer var bursada herkes bilir. oteller en çok orada konuşlanmıştır bursada benim bildiim. aklında bulunsun.

blackmore's night
loreena mckennitt

Bossa nova. Mesela Antonio Carlos Jobim.

morcheeba
portishead
starsailor
travis
lily allen

www.kunkapunka.com

sigur ros
mogwai
kafabindünya

tori abla* iyidir

rammstein du hast

babazula dinle hacı ben öle yapıorum...

çalışırken radyo dinlemek çok güzel yapıyo insanı. özellikle chillout lounge falan.
www.lounge-radio.com candır.

aphex twin - selected ambient works 85-92
aphex twin - selected ambient works vol-2

"Münir Nureddin Selçuk" dinle hocam. sakin sakin böyle

o mekik sehpasından başka bir şey yok. o da sıkıştırıyor işte daha kolay bir şekilde. sonuçta o kadar siz kendiniz de sıkıştrabilirsiniz.

bir dolu alet&hareket tarzı vardır karın için ama fitness'da insanları bir yere getiren aletler&hareketler değil sistemler&programlardır. bu işin uzmanı bir fitness hocasına danışın size doğru yolu göstereceketir.

not: eğer kiloluysanız kaslarınızın ortaya çıkması için sadece egzersiz yetmez diyet de yapmanız gerekir.

crunch var, leg raise var. alet tarzı birşey bulamazsın ama uygun pozisyon yaratan birşeyler var.

ayrıca üstteki arkadaşların dediği doğru, karın çalışarak karın yağlarını eritemeyeceğiniz için six pack falan görünmez ortalıkta. karın kaslarınızı geliştirmenize bir engel yok ama.

kardiyo hocam kardiyo.. bende de 10-15 civarı fazla var, yüzlerce mekik çekiyordum bir ara günde. yağdan başka birşey gözükmüyordu. o yağ tabakası erimeden alttaki hazineler ortaya çıkmaz:)

aşağıdaki adreste bir alet buldum salonlarda çalışabileceğimiz. buda sanırım en elit salonlarda bulunuyordur heralde. ben seneler önce gittiğim bir salonda mesela sadece mekik sephası vardı. ha onu orda yapmışım ha evde.

www.uzmantv.com

" primus " isimli grup yapıyordu diye biliyorum.

bence daha fazla hayat, hayallerini yasamaktir.

bu arada, @want2die duyuru cevabi nick uyumu olmus.

Kötü bir reklam sloganı gibi duruyor. Anlamına bakarsak istediğim gibi yaşamayı ifade ediyor.

sonsuz bir şey bu.

Daha fazla hayat: Bana huzur veren, beyaz fayanslı mutfağı olan, balkonlu ve bol ışık alan bir ev...

daha az mesai, kesinlikle..

Gösteri Peygamberi

Understanding Thermodynamics (H. C. Van Ness)

dublörün dilemması

das capital

kürk mantolu madonna, yalnızız, kuyucaklı yusuf, saik faik'in bütün kitapları,

otostopçunun galaksi rehberi?

amin maalouf-çivisi çıkmış dünya

nietzsche ağladığında

Tehlikeli Oyunlar, Kumru ile Kumru, Yaşamın Ucuna Yolculuk, Yaşama Uğraşı.
Bence ne tür kitaplar hakkında öneri beklediğini yazsaydın daha çok yardımcı olurduk.

@asfur belirtmediğime göre kutsal kitaplar değil. edebiyat, psikoloji, eğitim gibi. roman, hikaye, deneme hiç fark etmez.

Doğal Yaşam ve Başkaldırı - Henry David Thoreau

ayn rand hayatın kaynağı
orhan pamuk masumiyet müzesi
umut sarıkaya benim de söyleyeceklerim var bir - iki

the god of small things - gandhi
Dört Anlaşma - Toltek Bilgelik Kitabı, Don Miguel Ruiz
hitchhiker's guide to the galaxy
insan nasıl insan oldu - e. segal, m. ilin
bir çift yürek - Marlo Morgan
alıklar birliği - John Kennedy Toole
Küçük Prens - Antoine de Saint-Exupery
mülksüzler-ursula le guin
diriliş-tolstoy
insanın anlam arayışı - viktor frankl
cehenneme övgü - gündüz vassaf
atlas shrugged - ayn rand
kinyas ve kayra
the picture of dorian gray
Kürk mantolu madonna - sabahattin ali
yalnızız - peyami safa
dönüşüm - kafka
körleşme - elias canetti
anayurt oteli
tekilleşme-erhan bener
Aylak Adam

Eminim Şaka Yapıyorsunuz Bay Feynman

hakan günday - piç
hakan günday - azil
hakan günday - malafa
kısacası yazarın tüm kitapları.

Persepolis. Okuyunca pişman olmayacaksın. Kitap bitmesin isteyeceksin.

Büyük islam ilmihali-Ömer Nasuhi BİLMEN

bu firsattan istifade sormak istiyorum. cig kofte neden etsiz yapilir ki?

boylr olunca bulgur koftesi olmuyor mu?

hatta kisir??

avrupa birliğine girebilmek için etsiz çiğ köfte diye bir şey var diye duymuştum dün tv'de. herkes de memnundu. ben mesela normal çiğ köfteden daha çok beğeniyorum. ama hergün yersen mideyi delebilirsin. bende ülser var mesela 2 gün üst üste yediğimde ağrı oluşuyor hemen. sen şu an sağlam olduğundan fark etmiyorsundur ama öyle devam edersen sende ülser olabilirsin.

basur, kalın bağırsak rahatsızlıkları vs.

diklensen de,polise de gitsen,başkalarını da tutsan hepsinde de bir huzursuzluk olacak içinde.hele birde evliysen çocuğun falan varsa hiç bulaşma.yok mu tası tarağı toplayıp sakin bir yere gitme ihtimalin?yok işim gücüm yerinde kıpırdayamam diyorsan polis en mantıklısı

direk savcılığa verin.

babamın bir tanıdığı zamanında çözümü yurt dışına kaçmakta bulmuştu.

bi tehdit, zor kullanma vs. gibi bariz durumlar yokken para verilmisse polise, savciya ne denebilir ki? ha birsey olur elbet ama bence boyle bi durumda serbest kalma ihtimalleri cok yuksek ve sonrasi da muamma. bunun haricinde onlarin dilinden anlayacak birileri ile birseyler yapmak nereden baksan suca azmettirmek, kan alirlar bence, hic gerenk yok.

adamlar zaten devamlı içeri girip çıkan adamlarsa biri girince öteki, öteki girince diğeri geliyorsa savcılık bir çözüm gibi gelemiyor. onların dilinden anlayacaktan kastım suça azmettirmekten ziyade onlardan daha taşaklı daha sözü geçer birileri ile dur artık dedirtmek.
ve ne yazık ki kaçmak şu an için ne insanın kendine yedirebileceği ne de mümkünatı olan birşey.

ha bu arada bu adamlarla daha önce ortak bir iş yapılmışlığı veya herhangi bir alışveriş falan suç teşkil edecek hiç bişey yoktur. adamlar damdan düşer gibi gökten iner gibi çıkıverdiler ortaya.

polise güvenmiyorum.
son seçeneği seçerdim.

bence adalete güvenin. ailenizi güvene alıp (bir yakına, şehir dışına vs gönderip) hukuk savaşına başlayın. bazen sanıldıgı kadar güçlü olmayabilir bu köpekler. tırsabilirler hukuku görünce

is turunu ve ilgili organizasyonun buyuklugunu bilmiyorum ama bazi sektorlerde bu bahsettigin karanlik tipler konsolide ve buyuktur. bu gibi bir durum soz konusu ise polise gitmek pek bir ise yaramaz, hatta polise gittigin icin basina is de acilabilir, polislik kurumu guzel ve iyi bir kurum olsa da icinde calisan kisiler de memurlar, bazi memurlarin amaci ve etigi kurumunkiyle ayni olmayabilir. (gg olmadan anlatmak uzun surdu heh)

ayni durumda hatirinin gectigi karanlik tipler eger bunlarin rakibi ise tartismanin ortasinda kalabilirsin. yani restoranin var diyelim, bir kac hafta para kazaniyor musun ona bakilir, sonra bir gun karanlik bir tip gelip sizin vale servisine ihtiyaciniz var, bizden alacaksiniz diyebilir, ve sen evet dersin, ucreti de ne ise verirsin. uc hafta sonra baska bir tip gelir ve "onlardan almayacaksiniz, bizden alacaksiniz" diyebilir, simdi ona hayir dersen ve ikinci gelen birincisinden guclu ise ertesi gun restoranin onune uc tane is makinasi park ederler, cektiremezsin ve efektif olarak restoranina arac ile gelinemez. bunun sonu o iki karanlik tipler grubu arasinda bir guc savasina donusurse sana olan tehditler de buyur, ve bazi barlarda goruldugu gibi mekan onunde kursunlamalara kadar giden bir yola girersin.

demek istedigim, ilgili karanlik tiplerin guclerinin buyuklugunu kestirebiliyorsan, ve bunu polisin halledebilecegini dusunuyorsan polise gidebilirsin. bunu da cevrendeki benzer isletmelerin sahiplerine sorarak ogrenebilirsin, onlar ne yapiyor?

eger konsolide edilmis sektorlerden birindeysen ve polisin basa cikamayacagi, hatta bazi memurlarin da dahil olma ihtimalinin oldugu bir karanlik tipler grubu ile karsi karsiya oldugunu dusunuyorsan, en guclusu kim ise ona siginman gerekir, ama eninde sonunda onlara da para vermek durumunda kalacaksin, cunku sonucta onlar da sana bir hizmet veriyor olacak. artisi var, en azindan bir sure talep stabil ve ayni kisiler tarafindan olacak. eksisi ise hala para veriyor olman. ve evet su anda hatir geciyor gibi olabilir ama gelecekte oyle olup olmayacagi belli olmaz. bence yalnizca bu riski aliyor iseniz ikinci karanlik tipler grubuna basvurabilirsiniz.

benim onerecegim sey sudur, bu sizinle direk temasa gecen karanlik tiplerin mutlaka bir patronu vesairesi vardir. bu tarz organizasyonlar uzum yemek isterler ama bagciyi dovmek yalnizca son raddede digerlerine ornek olmasi icin olur. eger odeyemeyeceginiz bir miktar talep ediliyorsa ilgili patron ile direkt gorusmeyi sertce isteyip onunla acik ve secik olarak maddi durumunuzu, hangi miktar odemeyi kaldirip kaldiramayacaginizi ve neyin mantikli oldugunu konusabilirsiniz. ortada bir kar varsa, karanlik gucler organizasyonlari bu kardan ufak pay ister, size buyuk rahatsizlik verip is yapmayi birakmanizi istemez. merkezi otoritenin zerre duzen saglama kuvvetinin olmadigi ortamlarda bu tur karanlik tiplerin olmasi dogaldir, birisini engelleseniz bire bir digeri baska bir gun gelecektir, bu durumda en iyi diger secenek stabilite olduguna gore stabiliteyi mantik ile saglamanizi oneriyorum. yine de yakindaki isletme sahipleri ile bir konusun, onlar ne yapiyor onu ogrenin..

eger bir kurum degilseniz ve sadece gelirinizin yuksek oldugunu dusunuyorlar da kisi olarak sizden para talep ediyorlarsa o zaman durum degisir. olmayan parayi alamazlar, yani zaten "gelirim eskisi gibi degil" seklinde bir yalan soylemeyi dusunmussunuzdur, bunun tutmadigini dusunerek size minimum zarari verebilecek ikinci sey olan tasinmayi oneririm.

ve bundan bir kurtulus yok, philadelphia'da bir barin gece 2 de kapanmak yerine 3.30 da kapanabilmesi icin mayor john street e verilen paradan ve o para verilene kadar onde bekleyip hasilattan pay alan polis memurlarindan tutun da dc de baska bir mekan para vermeyi reddettigi icin alkol ruhsati basvuru cevabi gelmeden alkol satildigini ihbar edip mekana buyuk ceza yazdiran karanlik tipler bile var. en kral ulkede bile onlarla yasamayi ogrenmek gerekiyor, ama bir savas cikarip ortasinda kalmak yersiz..

normalde tiklemek yetiyor gibi ama ben zaman ayırıp cevap yazan fikrini paylaşan herkese teşekkür etmek istedim yinede. teşekkürler arkadaşlar.

etrafında bu karanlık tiplerin başedemeyeceği ağır abilerin olması lazım.

bu ağır abiler senden para pul istemezler. arada bir ufak tefek hatır gönül işleri olur mesleğin, yeteneğin itibariyle.

mekana gizli kameralar kurup, internette bir servera kayıt edilse(mafya durumu çakozladığında kasetteki görüntüleri sildirmemesi için) ve siz diklendiğinizde bunlarda ortalığı dağıtıp çekse silahları falan.. sonrada o görüntüleri show tv, star vb. yayın kuruluşlarına yollasanız türkiye sallanır diye umuyorum.

eve lamba gibi takmak için olanları diyorsanız. kadıköyde bir mağaza var ufak. tarif edebilirim.

yok lamba gibi takmak için değil; kirişte çakılı bir çivim var, ona takıp sallandırıcam aşağı.
ama lamba gibi nasıl kullanılıyor, ne gerekiyor? ekstra olarak onu da düşünebilirim =)

çapına göre fiyatlandırılıyor, 15-30-45 lira gibi fiyatları vardı en son. sanırım 10 cm çapında olan ufaklar 15 lira gibi bişeydi. tabi bu fiyata bunları döndüren mekanizma dahil değil. öyle sadece sabit sallanır durur.

tünelde şişhane de nerdeyse her dükkanda bulursun yahu

eminönü, mercan yokuşu, tahtakale çok var bunlardan. motorlusu da var bunların hatta bizim pansiyondaki bundandı. basınca düğmeye ağar ağar dönmeye başlıyor motoru küçük elektrik faturasında pek farketmezsin diye düşünüyorum farkı.

Şişhane'de vardır ve büyük ihtimalle tarif edeceğim yerden daha ucuzdur. Benim bildiğim yer Kadıköy'de, Boğa heykelinden belediyeye doğru giderken sağ kolda ufak bir dükkan. Motoru filan da gelip takıyorlar isterseniz.

ilk görüşmenin bir benzeri sizi bekliyor, ama bu sefer daha detaya inersiniz muhtemelen. fazla umut bağlamadan gidip görüşün, çünkü işverenlerin beyninde onlarca bizon oynaşıyor. ama ikinci görüşmeye çağrılmak iyidir, umarım hayırlı olur sizin için.

3e kadar yolu var :) bölge müdürü zart zurt ile görüşüyorsun. adam seni tutarsa bi üstüyle görüşmeye çağırıyor.

ik (insan kaynakları) departmanı ile görüşeceksinizdir büyük ihtimal. yine sizi tanımak ve o iş için uygun olup olmadığınızı anlamak için birde ik yetkililerinin görüşleri alınacaktır. eğer onlarda okey verirse sanıyorum maaş mevzusunu konuşabilirsiniz. tabi eğer ilk görüşmede değinilmediyse konuya.

direkt patronla görüştükten sonra yapılan 2. görüşme bana kalırsa işe alınma açısından iyi bir alamet. patron; "bakın bunun gideri var, bir de siz bakın beğenecek misiniz" demiş olabilir. bana kalırsa işe alınacaksın.

bazı şirketler 3 görüşme bile yapıyor. ama ilk görüşme patronla yapmışsa iyi değil. iyi bir şirket böyle yapmaz. yakında iş aramaya başlarsın:)

(bkz: windows movie maker)

teşekkür ediyorum, cidden işime çok yaradı.

wondershare flash gallery factory standart

1- www.imdb.com

1) L'ours [The Bear] - 1988 www.imdb.com Bu %100 bahsettiğin film.

2) Bu bilgilerden bir şey çıkarmak imkansıza yakın. Biraz daha bilgi verir misin?

3) Habitación en Roma [Room in Rome] - 2010 www.imdb.com Bulgar filmi değil ama şu film olabilir bi göz at istersen...

2- www.imdb.com olabilir mi?

1 nolu filmi buldurdunuz, teşekkürler.
2 ve 3. filmler için düşündükleriniz değil malesef.
2. film için biraz daha aklıma gelen şeyler; trt ve cnbce'de oynamıştı. eü.. neşeli bir filmdi.

3. filmden bir sahne; okullar tatile girer, ve kızlardan biri diğerini evine davet eder, ailesiyle tanıştırır, masada yemek yerlerken kızın erkek kardeşi onu tahrik eder. ve kızkardeşimin, bu getirdiği kızla ilişkisi var deyip kalkar gider..

olması muhtemel.

derler. diyarbakırda diyolardı en azından. asker tıraşı yapcaksın 2 bile kısa. 3 iyidir.

saçları kazıtmak isyan manasına gelir. giderken biraz uzatıp git. gittiğin zaman herkesi baştan tıraş ediyorlar zaten. tıraş edene de dersin mümkün olan en kısa şekilde kes diye. bir şey denmediği için ben 1 numara takıldım sürekli.

her yere göre değişiyor. temel bir kural yok. mesela bizde 3 numara gibi kısa bir traş olmak yasaktı. o yüzden berberimiz (askerdeki) çok afedersin sik gibi bir tarz benimsetmiş askeriyeye onu uygulardı herkese. ama 3 numaraya vurdurup gelen arkadaşlarımız vardı mesela, onlar hep 3 numaraya vurdurarak devam ettiler güzel güzel. berbere gittiklerinde adam bakıodu hmm bunun saçı zaten sivilde de 3 numaraymış, yine o şekil devam edelim deyip onu 3'e vuruyor.
özet: 3'e vurdur öyle git askere

internetten de olsa bikac turkle muhattap ol cok rahatlatiyor valla. spotify varsa yapayim bi liste sana sonra linki vereyim

playlist soruna cevap vericem ama bahsettigin sanatcilar ile pek alakasi yok. ben de aileden esten dosttan uzakta tek basima yasiyorum bi suredir. bazen bi ufak alip www.themeyhane.com aciyorum.

olur öyle, unutursun sonra yeniden depreşir, böyle gider bu... çok dert etmeye değmez, ama isterseniz konuşabiliriz çünkü sizi anlayabiliyorum...

vega- elimde değil
vega - tadın kaldı
vega - iz bırakanlar unutlumaz

ya alakasız ama son zamanlarda inanılmaz şeye diyor bu şarkılar beni :(((

@lpkli tosbaga spotify yok ama bulup kurayim ( ya da ne yapilacaksa ), mesaj atayim akabinde.. tesekkur ederim
@dengesiz pamuk dedim ya takintim yok, TSM de cok severim.. yas uzum efe ile o web sitesi iyi gider gibi gorunuyor.. kiza meze yaptirayim haftasonuna:)cok sagol
@ermanen dedigin gibi, arada depresiyor.. bu sefer feci depresti.. kisa zamanda ziyaret etmem lazim sanirim.. mesaj aticam.. sagol
@cedric tweedledee vegayi severdim ben de.. ucmus gitmis aklimdan.. bu yazdiklarin ilk albumlerindendi sanirim.. 99 falan? sagol!

2 ve3. albümler olsa gerek.

tadin kaldi sarkisi hafif muzik albumunde, diger ikisi tatli sert albumundeydi hacilar :)

rüzgar - zifiri
ogün sanlısoy - büyüdük aniden
duman - yanıbasımdan
mor ve ötesi - ayıp olmaz mı
teoman - bazı yalanlar
bülent ortacgil - sensiz olmaz
kumdan kaleler - sana dair
feridun düzağaç - oysa ellerin
gripin - gelme gideceksen
öztürk - güneş sensiz doğacak
mavi sakal - iki yol
feridun düzağaç - yalnızlığım sana emanet
erkin koray - anma arkadas
ezginin günlüğü - leyla


şimdilik bunlar geldi aklıma bi umarım faydası olmuştur.

bunu dinlersen kesin türkiye'ye dönersin artık ama yazmadan da edemicem hocu : )
yusuf taşkın - ağla sevdam

Al abi bunlar iki uc kadeh idare eder

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

reiki, sex, koşu

stresini tetikleyen şeyler neler?
önce bunları düşünüp bul ve mümkün olduğu kadar aza indirgemeye çalış.

boş zaman yarat kendine. bir hobi edin. güzel sanatlarla uğraş. bu arada yaş kaç?

Namaz kıl

@yigitkaraca, yaş 21. stresin nedeni de yaptığım işte çok yoğun ve sürekli sorunlarla uğraşıyor olmam.

meditasyon, fitness.
bir de şöyle bişey buldum; belki yardımcı olur.
www.dostsite.org

git esnaf lokantasında çorba iç daha iyi. burger king, mcdonalds falan ne bunlar ya. buralarda yemek yedikten sonra bana bunlar oluyor: mide bulantısı, midede boşluk hissi, sahte doymuşluk hissi ve ağızda kalan iğrenç tat. istisnasız.

tuz parayla mı oha. dönercilerde eve götürmek için biber turşusu, pul biber bile beleş ülen. isteyin veriyolar. bugüne kadar hiç gitmemekte haklıymışım o börgırcılara.

4-5 senedir bu tip yerlere gitmiyorum. bunun nedeni 5 sene önce big mc filan yedikten sonra aşırı yorgun düşmemdi. bir süre sonra maraton koşmuş gibi yoruluyordum hiçbir şey yapmadığım halde.

yani iş sadece tuzun pahalı olması değil. bin türlü sağlık sorunu da yaratıyorlar.

baldur +1

arkadaş vermeyin şu çöpe o kadar para ya... yurtdışında en ucuz, en adi yiyeceklerden biri burada en pahalı satılanların arasında... resmen milleti mikiyorlar.

gidin döner yiyin sosisli yiyin daha iyi ben de yemiyorum bir iki senedir mcdonalds, burger ve kfc'den. bir kere soğudun mu bir daha dönüp bakmıyorsun bile zaten.

alla alla o zaman kim akp ye oy veriyor_? sen vermiyon ben vermiyom kim veri ?
gibi olmuş,

yalancılar sizi, ya da tesadüfen hepiniz aynı anda duyuruda online oldunuz.

soruya cevabım: parası olmasan tuzu da yemesin zaten, git neidüğü belirsiz 1 liraya satılan lahmacun ayrandan alın sız.

akp ile tuzun (burger kıng'in) ne alakası var ya? her bokuda adamlara atmayın ya.

dün akşam yedim para mara istemedi.

valla sos zımbırtısı ve bilmem ne bakterisinden sonra burger king'İ bıraktım, mc donalds'ı daha önce bırakmıştım lezzetsiz diye.

şu an balık lokantaları ve ciğerci apo, ciğerci bahattin, tantuniciler ağırlıklı fast foodcuyum.

misal bahattin, herhangi bir ücret talep etmeden buz gibi suyu, nar ekşili ezme salatayı, pişmiş soğanı, sumaklı soğanı hemen hazır ediyor sipariş verildiği anda, bazen siparişler gelmeden ezme bitiyor, adam hoop yenisini getiriyor sormadan...

ha bir de tek popeye's var, onun da patatesleri ev yapımı gibi, sosları daha doğal, tavukları da parça tavuk, burger&mc gibi püre gibi olmadığı için yiyorum..

tuz paralı değildir. bence sen yanlış anlamışsındır.

gidin ev yemekleri yapan restoranlarda yiyin. en güzeli.

ya bu duyuruyu görünce canım çekti, sipariş verdim, dünya kadar tuz getirmişler, nerden duydunuz öyle olduğunu? hiç manası da yok tuzun paralı olmasının.

ayrıca yerken ağladım, hastasıyım.

@atmosphere

hacı sözlükten okudum sabah. bi ton entry girmişler

tuz olayı, gtten sallamanın ve gtten anlamanın en nadide örneklerinden biri. çük kadar pakette tuz ulan bu. parayla satılır mı? azcık mantıklı olun ya. her şeye inanmayın.

kitap fuarına gittiğimde yedim fazladan tuz istedim para falan almadılar.
mc çiler ağırlıklı la galiba burda :)

mc zaten yemiyorum 10 yaşımdan beri, burger ise son dönemde o kadar çok sinirimi bozdu ki ordan da yemiyorum artık. menü aldığımda ketçap mayonez vermediler defalarca, özellikle istersem verdiler, ben söylemeden menüleri büyük boy yaptılar, para üstlerini hep yanlış verdiler vs vs bir defa değil defalarca farklı şubelerinde başıma geldi bu hadiseler; sanırım şirket politikası bunlar. şu et hadisesi sonrasında da rahatça gözüm kapalı bir şey yiyemiyorum artık; bıraktım burger kingi de. popeyes fena diil, ordan yiyorum illa o tür bir şey yiyeceksem.

burger king sayesinde her "çüküm hıyar" diyene tuzu alıp koşmamak gerektiğini öğrenmiş olduk. neden? çünkü tuz paraylaymış... :p

adam mcdonalds'tan beyler.

ayrıca yiyorum 2 haftada 1 mutluyum lan

yok lan mcdaonalds tan değilim :) ipnemisiniz olum sözlükte yazıyor açın bakın :) oranın yalancısıyım. tuz olayı öle diyil diyelim diğerleri tamamen doğru.

ben vazgeçemiyorum ama selülit yapiiy

yaklaşık 15 gün önce üniversiteden bir hocam bahsetmişti bundan sebebi şuymuş : tuz insanlarda kilo almanın baş düşmanlarından , ee fastfood olayın başkahramanlarından bunun yüzünden artık bütün fastfoodçularda tuz ücrete tabi olacak demişti.

tuz değil de "ekstra tuz" paralı sanırım. ekstra olan bir şeyin paralı olması da pek garip değil sanki, sonuçta tost yerken de abi şunun içine bi kaşar daha at dedin mi para istiyor adam üstüne.

3 sene önce burger king'de çalışırken bizde sistem her sos'tan (barbekü, ketçap, mayanoz) 1'er tane menüyle birlikte veriliyordu. müşteri isterse 2.lerde veriliyordu. ama daha fazla isterse verilmiyordu. para ile almak istesede verilmiyordu çünkü kasadan ketçap yada mayonez için kesilebilecek bir fiş çeşidi yoktu. ama gelen müşteriler bazen ya sizin şu şubede mayanoz için 100 lira alıyorlar siz almıyorsunuz nasıl bir şey bu sistem her şubede farklı mı diyorlardı. sistem yoktu ki farklı olsun. yani o güne değin bir sorun olarak görülmemişti sanırım bu tür ufak şeyler. son yıllarda sorunlar yaşanınca o şubedeki çalışanlar ve müdürlerde öyle kendi aralarında bir kural koymuş oluyorlar. ama bu o şubenin en üst müdürünün çözmesi gerekli birşeydir. çünkü bir müdür gelir mesaiye başlar tam o sırada bu mayonezlerden sorun çıkartan bi müşteri oldu diyelim hemen müdür gelir noldu falan ? müşteri +mayonez istiyor. veremiyoruz deyince sorun çıkartıyor efendim. verin gitsin, uğraşmayın der sorun çözüldü sanılır. ondan sonra gelen müdür ise bu durumu görünce olmaz herkese 1'er taneden fazla vermeyin der. arada kalan gene işçi olur. arkada üretim board'larında olduğu gibi, önde kasada da böyle üst yöneticilerin beceriksizlikleri hep alt tabakaya yansır, kaos oluşur. sonuç olarak en üst düzeydeki şube müdürü kendi üstündekini (gerekirse amerikayı) durumdan haberdar edip, tüm şubeleri içerecek olan sistematik kararı almaları gerektiğini bildirmelidir.
tuz olayını ise bilmiyorum. 3-4 sene önce tuz verilmiyodu galiba yada ben hatırlayamadım.

"iş hayatında astta kalıyorsanız aşk hayatında üste geçin."

"Müdür değil misiniz, alayınız yavş..." Pardon, Recep İvedik söylemişti bunu

Altta kaldım diye yerinme, üste çıktım diye sevinme.
bu da değil sanki :(

"Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin: Hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek amaç ne ise, onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır; herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, fakat sen buna karşı direneceksin. Önüne sonsuz engeller de yığacaklardır. Kendini büyük değil, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin." M.Kemal ATATÜRK

yok bunlar değil. google'da bulamadı.. napsak ki.

"ayaklar baş olursa kıyamet kopar"
onun değil miydi lan yoksa?

söz dedin de aklıma geldi, yazayım.

anlatanın yalancısıyım...

atatürk vefat ettikten seneler sonra bir genelge yayınlanmış. tüm kamu kuruluşları, atamızın kendi alanlarıyla ilgili söylediği bir sözü dairelerine, girişlerine vb. asacak. işte birisi "istikbal göklerdedir" yazıyor birisi "öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" yazıyor, birisi "beni türk hekimlerine emanet edin" yazıyor... ulan mezarlık müdürü araştırıyor, soruşturuyor bulamıyor. mezarlıkla ilgili ne söz yazılır? denetimler de başlayacak, yazmazsa zıpçıktılık olacak. neyse yaptırıyor bir tabel asıyor girişe.

daha sonra müfettişler gezmeye başlıyorlar genelgenin uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmek için. gün geliyor sıra mezarlık müdürlüğüne geliyor. müfettiş arabayla yaklaşıyor kapıya, iniyor, kafasını kaldırıyor ve o tabelayı görüyor: "benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır."

wishbone ash
-phonenix (live memphis '71) mümkünse
-throw down the sword

funkadelic - maggot brain şarkıları

ama jethro tull'a duygusuz demişsin harbiden kalbim kırıldı üzüldüm. bilemedim aklıma gelmedi şimdi ama öyle deme lan koskoca jethro tull.

@hobarey belki yanlış albümlerini dinlemişmdr.var mı önerin albüm olarak?ben aqualungu dinlemstm

jethro tull - thick as a brick albümü iyidir

en güncelinden başlıyarak en eskilere kadar iniyorum;

dream theater - scenes from e memory
portishead - sour times
yes - fragile
king crimson - in the court of the crimson king
eloy - inside
eloy - oceans
camel - mirage
superstar - jesus chrisht superstar the rock opera
pink floyd - animals
vinnie moore - out of nowhere

şu an aklıma gelenler bunlar hocu.. ama sen buradan bir kaç albümü dinlersen eğer muhakkak ki beğencek ve hasta olacaksın. işte o noktada tekrar dönersen başka varmı böyle albümler deyu.. işte biz o gün bütünleşeceğizz : )

Focus grubu ve özellikle focus III ve Moving Waves albümleri
Steve Hackett - Voyage of the Acolyte albümü
Harmonium - Si On Avait Besoin D’une Cinquieme Saison albümü
Genesis - Selling England By The Pound, Nursery Cryme, Foxtrot, Trespass albümleri
Grobschnitt - Rockpommel's Land ve Solar Music Live albümleri

1- o dış görünüş mevzularının hepsi ilk izlenimde etkili. ilk izlenimi birkaç cümle bir anda değiştirebilir ama karşıdaki.

2- yeterince peşinden koşturanların peşinden koştuysa adam, artık sıkılmış ve kolay hedeflere yönelmiştir.

3- hatun, adamın ihtiyaçlarının çoğuna yanıt veriyordur. para, seks vs.

kendisiyle barışık ve kaprisleri olmadığından daha rahat anlaşırsın, üzerine eğlenceli biriyse bildiğin kankanın sevgili versiyonu olur.

bu çok normal.

fiziksel güzellik dediğiniz olayın büyük kısmı aslında insanların kendi içinde çekici bulduğu kişiyi yansıtmıyor. medya tarafından beynimize pompalanan imajlar bunlar. öğretilmiş bir güzellik algısı var yani bu bir.

ikincisi evrimsel süreçte her birey kendine en uzak olan geni arar. esmerlerin sarışınları, sarışınların ise esmerleri beğenmesinin altında yatan temel sebep budur.

şimdi erkek gözü ile güzelliğin çekiciliğinin iki boyutu var. ilki kendi içindeki hormonlar ve fiziksel çekim ikincisi toplumlsal statü. yani insanların çoğunun kolunda çok güzel kızlar gezdirmesinin tek sebebi beğeni değil gösteriş de olabiliyor.

kadın tarafından bakınca cinsel çekicilik kadar karşısındaki erkeğin gücü ön plana çıkıyor. bu adam alpha male olmaya ne kadar yatkın. kadın buna göre seçim yapıyor.

özetle bu karşı cinsler arası seçimde birden çok kriter mevcut ve birçoğu düşünerek kolay fark edilemeyecek kadar derinlerde yatan içgüdüler.

ayrıca egosundan kurtulabilmiş ve artık toplumun begenisine ihtiyaç duymayan bir insanın seçimleri de hali ile çok değişiyor. çok yakışıklı bir adam düşünün şimdi bu adamın kendine olan özgüveni tam artık ne kendine ne de topluma birşey ispatlamaya ihtiyacı yok.
karşısına bir kız çıkıyor belki çok güzel değil ama bizim o kızda göremediğimiz bazı özellikler adamın dikkatini çekiyor. ve bu adam seçimlerini topluma çevresine ve medyanın dayattığı güzelik algısına göre değilde kendi aklına ve içgüdülerine göre yapıyor.

bir de (bkz: aşkın metafiziği)

(bkz: sense of humour) sahibiyse olabilir

sevgili edinmek isteyen kızları ARZ olarak varsayarsak.
sevgili edinmek isteyen erkekler de TALEP olsa.

aradaki değişimi sağlayan özelliği de sadece yakışıklılık, güzellik dersek. diğer değişkenler sabit.

sevgili arzı talebi karşılamadığı için. erkek kişisi kendi yakışıklılığına eş olan güzellik yerine daha az güzel kıza razı olmak zorunda kalıyor. yoksa açıkta kalıcak. bunun sonucunda balon diye tabir ettiğimiz kızlar oluşuyor.

peki bunun nedeni nedir? niye kız cephesinde arz daha düşük. tabiki rekabeti kısıtlayıcı etmenler nedeniyle serbest piyasa ekonomisinden uzaklaşılması.

yani mahalle, anne, baba baskısı. kadın psikolojisi. egosu. falan fıstık.

yine ekonomik analizden gidersek. bir varlığın gerçek değerinin oluşabilmesi için çeşitli varsayımlar yapılır. burda temel nokta bütün alternatifleri seçebilme ve değerlendirebilme şansı olması gerekir.

kadın erkek ilişkilerinde seçimde ise bu varsayım sağlanamaz. çünkü olay kısıtlı bir piyasada döner. arkadaş ortamı, kurs, okul gibi. bu durumda kusursuz bir seçim yapmak olanaksıztır.

farklı piyasalara girme olanağı olanlar her zaman daha avantajlı olacaktır.

bir de, çirkin kız yakışıklı erkek çiftlerinde. çok gözlem yapmadım ama. sanki kızlar daha bir kendine güvenen tipte oluyor(çakma özgüven). erkekler de daha bir naif duruyor. "kendine güven" erkekler tarafından bir çekicilik unsuru olarak görülüyor gibime geldi. gerçi bir maymun kendine güvense ne olur. olmasa ne olur diycem ama ayıp olacak.

O Safinaz dediğiniz öyle bir bakar, öyle bir laf eder ki, Biret Pit gelse köpeği olur. Kafası boş yakışıklılara işlemez tabii.

"When you start to know someone, all their physical characteristics start to disappear. You begin to dwell in their energy, recognize the scent of their skin. You see only the essence of the person, not the shell. That’s why you can’t fall in love with beauty. You can lust after it, be infatuated by it, want to own it. You can love it with your eyes and your body but not your heart. And that’s why, when you really connect with a person’s inner self, any physical imperfections disappear, become irrelevant."

Beautiful Lies - Lisa Unger

Kız akıllıdır, sohbeti iyidir, konuşunca suratınıza bakmıyordu, kültürlüdür, saçma sapan kaprisler yapmıyordur vs... Güzel kızlar kurban olsun öyle kızlara.

söz konusu ülke letonya ise normaldir.
www.boxerdergisi.tv

sokak kedisi

norvec orman kedısı olabılır.Israrla isteyiniz.

Norwegian Forest değil sanırım. Onların göğüs kısmındaki tüyler daha dik değil miydi?

sk+1

sokak kedisi ama azıcık kilolusundan :D

melezin melezinin melezi sk hatta üsküdar'da var bundan istiyosan adresini veriyim git al :p

norveç orman kedisiyle uzaktan yakından alakası yok bu arada

british short hair kırması da olabilir.

puma

yamaha elektro gitarlar ucuz ve iyi oluyor genelde.

www.eksiduyuru.com
buna bak bence.. çok güzel alet.

pantpas al. uc gunde bir gidersin.

ilaç olmasın mümkünse. millet nasıl 2 gün falan tutabiliyor. ben de öyle tutmak istiyorum.

ya bir şey diyecem de ne kadar fazla o kadar iyi. sindirim sisteminizin güzel çalıştığını gösteriyor bu. be bu hale getirmek için ne kadar uğraştım bir bilseniz :/

muz yemeyi alışkanlık haline getir sıçmak için dua edersin :)

kola?
ya ne güzel dertler bunlar

tam gelince ayağının üstüne otur. 4-5 gün tutarsın öyle sonra ağzından çıkar.

lifli şeyleri(meyve sebze) azalt. Kabızlık yaptığına inanılan leblebi kola muz kullanabilirsin, kuru çay ağzına atıp su ile yutmak.

Yanlız çok ilginç olmuş; şu an problem değil ileride problem çıkarır :) ilerisi neresi

ne güzel bağırsakların isviçre saati gibi tıkır tıkır çalışırken neden zorluyorsun kendini dışkını bünyende tutacaksın diye.
ben kuzenimi bu yüzden kaybettim... bok muhabbetine gitti gencecik yaşında...
bazen 2-3gün 5gün tuvalete gidemiyordu. bunu da pek paylaşmak istemiyordu anne babasıyla, 33 yaşında 7gündür tuvalete çıkmaya çalışmış çıkamamış, aniden fenalaştı ve hastaneye gittiğinde artık çok geçmiş, bağırsaklardan zehirlenmiş ve zehir tüm vücuda yayılmıştı.
2 saate gözlerini yumdu ve gitti...

kır dizini otur oturduğun yere.. gelince de git işte.. içindeki kötülükler, pislikler gitsin...
senin yerinde olmak için neler vermezdi kuzenim.. ama kader işte...

bende de aynı sorun vardı. sigarayı bıraktığımda otomatikmen düzeldi.

yeme alışkanlıgını degiştir , biraz az ye

günde 2-3 kere tuvalete gitmek,sindirim sisteminin iyi çalıştığını göstermez:)
normal bir insan 2-3 küçük 1 tane büyük yapar.

katı yiyecekler ye. yine kakan gelecek ama dışarı çıkmakta zorlanacak. işte günde 2-3 defa 1-2 dakikalığına suratın garip bi hal alacak ama o düşmanı içeride tutmayı başaracaksın.

az yemek kesin ve tehlikesiz çözüm.

bence hep montla gez, evde de cikarma montu.

olur. ben yaptım oldu.

edit: ama 1 ay sonra yapamıyorum diye bırakmazsan ben de bir şey bilmiyorum.

ali ağaoğlu musun mübarek.

belediyenin açtığı meslek edindirme kurslarına sor...bizim burda var ordan biliyorum

önce ne tarz çalmak istediğine karar ver.

klasik(klasik müzik),pop,caz,rock ne istersen.sonra bir kitapçıdan onunla ilgili kitap al.internette istemediğin kadar video bulabilirsin.

yalnız neye başlarsan başla ilk başlar her zaman çok sıkıcı olacaktır.hiçbir ses istediğin gibi çıkmıycak ellerin acıycak falan.sabırlı ol çalışmaya devam et.yaparsın.

ayrıca ben de yaptım. oldu. :)

kendi kendine öğrenme şansın %5. yani öğrenirsin bir şekilde ama başta yanlış oturacak olan tekniğin peşini bırakmaz.

eger ingilizcen varsa internet uzerinden ogreten guzel siteler var
yanlis hatirlamiyorsam, el yakmayan bir ucrete uye olunan baya profesyonel siteler var.
ben de kendi kendime ogrenmistim, ama uzun suruyor. daha sonra ders aldigimda tutmayi falan yanlis ogrendigim icin duzeltmek biraz zor olmustu.

selim ışık gitar dersleri var internette 100. videoluk. mesela o videolarda anlatılan bilgileri ben 2 senede öğrendim özel gitar hocasından ama videoları izleyip de anlatılanları tam olarak anlamayı bekleme. bekleme çünkü kafana takılanı sorabileceğin hoca olmayacak. yada bu tür yerlerden soruları sorabilirsin tabi ama hiçbiri bir hocadan ders almak kadar iyi olmicaktır bunuda bilmek lazım.

Ne kadar iyi öğrenmek istiyorsunuz? Kendiniz öğrenirseniz videodan da öğrenseniz bir yöntem, bir tutuş geliştireceksiniz ve bunu kırmak sonradan mümkün değil neredeyse. Kendi yönteminizle belli bir yerden (kumsal gitaristi) sonra gelişiminiz durur.

En azından ilk dersleri hocayla yaparsanız doğru bir teknik ve tutuş geliştirirsiniz, gelişiminiz de durmaz. Mesela, videoya ne kadar dikkatli bakarsanız bakın siz rahatınıza geldiği gibi veya videodakine uygun ama size uygun olmayan bir pozisyonda tutacaksınız. Hocayla başlarsanız durmadan tutuşunuzu düzeltecek ilk zamanlarda, sonra doğru tutuş oturacak.

çoğu yerde kampanya var, gitar alana 2 ay kurs bedava gibi. orada olayı anlarsın , birazda üzerine düşersen yaparsın. enstrüman çalmak tekrarla alakalı bir şey zaten, maksat olayın özünü kapmak.

ben de yaptım oldu. hem de 16-17 yaşımdayken. şu an bilumum bar programı, konser vs.'de gitar çalıyorum.

youtube nimeti sağolsun.

google'dan youtube diye aratıp giriyorum. eskiden youtube yazıp ctrl+enter yapıyordum. artık böyle.

makat +1

yekka yekka, buyur! code.google.com

ie explorer menulerinden tools / internet options / connections / lan settings'e kadar gel, orada "address" yazan yere şunu copy-paste et;

go.navige.com

ardından okey işte.

modemin arayüzünde erişim yönetimi olması lazım(access management) orada, torrent, rapidshare, icq veya msn gibi şeylerin erişimini engelleyebilirsin.

marka model?

QoS ile yapabilirsin diyorum.

modem izin vermiyor ise bu işi yapan özel yazılımlarda olabilir. gugli'den de bakmak lazım.

ilk olarak istek
ikinci olarak: (bkz: sigarayı bırakmanın kolay yolu)

video.google.com

bıktım tozunu denedim. hiç işe yaramıyor.

lınkteki videoyuda ızledim o da bi işe yaramıyor.

irade yetmez ama istemek yetebilir.

linkteki videonun bir de kitap versiyonu var.
ben hem kitabı okudum, hem de videoyu izledim.
işe yaradı.

(bkz: sigarayı bırakma yolları/@alkolik imam)

(bkz: champix)
(bkz: #16467443)

kesinlikle champix

Kimseye söylemeden bırakmak, başkaları siz söylemeden sigara içmiyor olduğunuzu farkederse bu hoşunuza gider ve belki de bir daha içmek istemezsiniz.

24 saat ailenizle geçirin. babanızın yanında sıkıyorsa için. onlarla oturun, dizi filan izleyin. 2 ay sonra aramazsınız.

Aslında dünyanın en kolay işlerinden bir tanesi. Fakat kendimizi,çevremizden duyduğumuz; çok zor, imkansız, dayanamazsın gibi sözlere o kadar çok inandırmışız ki... sigarayı bırakmayı dünyanın en zor işi haline getirmişiz.

14 sene günde 1 paket sigara içen biri olarak, 13 şubat gece yarısından sonra yolda yürürken son sigaramı içtim. Bir yandan da acaba bu benim son sigaram olsun mu diye düşünerek yürümeye devam ettim. Kendi kendime; bu son sigaramdı dedim ve sabah uyandığımda sigara içmedim. Daha sonra bu inat haline geldi. Sigara içme isteğim geldikçe, bakalım ne kadar daha içmeyeceğim dedim. Elime de yarım litrelik bir su aldım ve durmadan ondan su içtim...

Asıl bomba olan, o günün 14 şubat olması ... Sevgilimin yanına gittim ve ona; "Seninle daha güzel ve daha sağlıklı bir yaşam geçirebilmek için sigarayı bıraktım" dedim. (sevgililer günü hediyesine bakar mısın?)

Şimdi sana soruyorum; birine verdiğin hediyeyi geri alır mısın? tabi ki almazsın!
Aynı gün içerisinde bu kararımı o kadar çok kişiye söyledim ki, eğer tekrar sigara içersem hayatımın en büyük rezilliğini yaşardım.

Aklıma her geldikçe su içtim (günde 4-5 litre sudan bahsediyorum).Her zaman elimde su şişesi vardı.

Kısaca ilaç,video falan hikaye...

Bunlara ek olarak, kız arkadaşım benden 6 ay sonra sigarayı bıraktı. Biraz benim direktiflerim biraz da "sigarayı bırakmanın kolay yolu" adlı bir kitapla...

allen car, sıgarayı bırakmanın kolay yolu.. kitabı cd si de var galiba..

Meditasyonu deneyin.

irade yeterli olmalı!
şu meşhur kitapta'da zaten bundan bahsediyor. ben sadece irade ve sakızla ve çayla işi başarmıştım. sigara isteği aşırı bastımı, çıkıodum dışarı 2 demli çay içiodum kesiodu. strese girdiğimde, yada heyacanlandığımda bu sefer vücut istemiodu ama yıllarca süren o ağız alışkanlığından ötürü ağız bişelerle oyalanmak istiodu o zamanda sakızı atıodum. 2 sene oldu hala şu ağız alışkanlığından kurtulamadım o ayrı. yani bu süreçte çay, sakız harici başka şeyler kullansaydım bağımlılığımı onlara yönlendirmiş olacaktım. onları kesmeye teşebbüs ettimmi bu sefer tekrar sigara gelecekti aklıma, kısır döngü oluşacaktı böylece sigarayı bırakmamış bir süre ara vermiş olacaktım. kitapta bunu anlatıyor aslında, ben 5-6 kere okudum o kitabı, 30'un üstünde bırakma deneyimim oldu (her defasında bişeler öğrendim, kitabı daha iyi kavradım) ve sonunda başarabildim.

(bkz: body worlds)

bio rezonans

cinderella - nobody's fool
ratt - round and round
black label society - fire it up
black label society - forever down
nevermore - narcosynthesis
nevermore - the heart collector

Accept - Can't Stand Night
Accept - What Else
Accept - Princess of the Down
Accept - Balls to the Wall
Accept - Son of a Bitch
Accept - Amamos la vida
Rainbow - I Surrender
Rainbow - Rainbow Eyes

Ekleme: Bunu kesin dinle Warlock - All We Are

Liquid Tension - acid rain

70's istersen, sharemyplaylists.com

black stone cherry - lonely train

hard rock için
Ramallah - Days of Revenge
www.youtube.com

türkçe müzik için :(bkz: sıfır km)'nin albümü

hmm, sistem geri yükleme noktası vardır o zaman yada sistemin bir yedeği makine'de bir yerde duruyordur. oradan yükleniyordur olabilir.

yok hayır biraz bilgiyar içinde araştırma yaptım. kanaatimce usb bellek tarzı bir şeyle kurulacak ama emin olamadığım için duyuru açmayı uygun gördüm. yook mudur başka bilen?

İnternette, harici diskler üzerinden nasıl kurulum yapıldığını anlatan tonlarca yer var.

evet ama bir çok yer iyi yer anlatmamış. en azından denemiş arkadaşların önerilerini beklediğim için açtım bunu.

Windows 7 USB DVD Download Tool ile indirdiğin windows 7 isosunu kolaylıkla usb diske yazıp format atabilirsin.

bu tarz makinelerin diskinde bir recover bölüm olur. oraya atarlar kurulum dosyalarını. kurulumu başlatmak için genel olarak bilgisayar açılırken "f11" tuşuna basmak gerekir. şimdiye kadar kurduğum makinelerde f11 tuşuna atamışlardı hep. deneyin derim.

bilgisayarı yeniden başlat; f11 veya f12 (altta yazar hangisi) ile boot options'a gir; oradan win7 değil Recovery olanını seç; gerisi seni yönlendirir.

not: yaptım ordan biliyorum :) marka da aynıymış yav

aegon başlamak için kötü bir tercih olur, bireysel emeklilik ve hayat sigortaları için öncelikle bir bankanın iştiraki olan şirketleri tercih et. yükselme imkanı kısıtlıdır. ancak sigorta satabilen kişi hemen her türlü şeyi satabilir.

adam gibi maaş vermezler prim hesabı çalışalım der seni it gibin dolandırırlar.
ayrıca segem in kursları vardır sigorta teknik elemanı diye sertifika veriyor. sigorta acentası olanlar ücretsiz eleman yollayabiliyorlar.
bizim millet poliçeyi görse alır soba tutuşturur o derece. sadece araç sigortası ve kaskosu yaparsın bir kaç fabrika ve nakliye işi bulursan ne güzel ama o da çok zor. sigortacı arkadaşlarım var işlerin nasıl döndüğünü birebir görüyorum.
hiç güzel bir meslek değil.
pazarlama işi gibi demiş doğru demiş.

anladım arkadaşlar. bu iş bana uygun değil. teşekkürler.

yahu korkmasına gerek yok, benim bir arkadaşım -valla bir arkadaşım- hatta bir değil iki arkadaşım yaptırdı endoskopi, gayet sakinleştiriciyi vermişler, uyandıklarında pamuk gibi hiçbir şeyden haberleri olmadan tüm işlem bitmiş. ne bir boğaz acısı ne bir gıcıklanma hissi. gayet rahat geçmiş yani.

uyutuolar zaten hissetmez bişi. beni uyutmuşlardı yani.

Kapsül yutturma diye bir şey var. Endoskopi alternatifi olarak ama parça falan alamıyorlar o yöntemle. Diğer arkadaşların yazdığı gibi endoskopi yaptırdığını hissetmez bile...

endoskopiyle de parça alamıyorlar? benim sadece videomu çekmişlerdi, parça almak yani biopsi içinse başka tarih vermişlerdi ben korkudan gidememiştim ya uyutmazlarsa diye :)

valla korkacak bir şey yok. iki kere endoskopi olmuş biri olarak konuşuyorum, ikisinde de güle oynaya girdim çıktım. ki ben olduğum vakitler daha uyutmuyorlardı, sadece ağzı uyuşturacak sprey sıkıyorlardı.

eğer uyutarak yapıyorlarsa zaten korkacak hiç bir şey yok. eğer uyutmadan sprey sıkarak yapacaklarsa, kabul ediyorum hortumun yemek borusuna içeriden çarpması garip hissettiriyor, öğürtüyor falan, ama o esnada televizyondan mideyi izlemek gibi bir tecrübe de yok. biraz daha zor, ama çok daha enteresan bir tecrübe. fakat hiç bir şekilde korkacak bir şey yok.

ayrıca son sorunuza cevap olarak da, eğer doktor endoskopi demişse o endoskopi yapılacak, başka bir imkanı yok bunun.

Bana da uyutarak yapmışlardı, nerde yaptıracak biliyor musunuz? Çoğu yerde uyutarak yapılıyor. Eğer öyleyse hiç bir şey hissetmeyecektir. Ben ayıldığımda bana yapmadılar endoskopi diye tutturmuştum, o derece :)

ben çocukken yaptırmıştım. boğazdan boru girince burundan nefes almaktan başka çare kalmadı, zor oldu alışması, birz boğaz acıyor. gözlerden istemsiz yaşlar geldi. evet o zamanlar zordu. hele çocuk olunca daha da zor oluyor. ama şidmi teknoloji ilerlerdi. arkadaşın da bahsettiği gibi kameralı hap'lar mı ne vardı geçen tv'de gösteriyrodu.hapı yutuyon normal bişe gibi. onun etrafında kameralar var. ekrana görütüyü online iletiyor.

çok işlevli, az eşya her zaman iyidir.

ikea

en güzeli bu işlerden anlayan bir arkadaş bulmak.

anladığım kadarıyla başlamak için çok bi zamanın yok. o yüzden derim ki, bütün evi birden döşemeye kalkma. evi ya da odayı değiştirsen bile kullanabileceğin, yani tamı tamına oraya göre olan eşyalar alma. en çok lazım olan şeylerden başla, ve en içine sinenleri al. ne bileyim, mesela benim için rahat bi 2li koltuk (bak takım demiyorum:)), bi çook rahat tekli koltukumsu, yatak, komodin, çalışma masası, yemek masasıdır bu başlangıç. sonra bunları yerleştirince istediğin gibi, geri kalanları için bişeyler canlanmaya başlar aklında gördüklerinden, onlara yönelirsin.

evi çok doldurma, az eşya daha modern durur. renk seçimlerine dikkat et. eğer direk güneş görmüyorsa ve süper aydınlık bi yer değilse daha açık tonlara git ama temizlemesinin de zor olduğunu unutma, kolay temizlenir şeyler al.

baya eşya aldıktan sonra da tablo, resim, puzzle, ayna, kitaplık(aksesuar gibin ama mini) şeylerle duvarları dekore et.

bence :)

edit: ikea fikir almak için şahane bi yerdir alışveriş yapmasan bile, mutaka her bi yerini incele, notlar al bi not defterine. ama semt içindeki marangozlar filan da çok uygun fiyata çok güzel şeyler yapabiliyorlar, onlara da göz at mutlaka :)

salon
- tv ünitesi, dolaplı, çekmeceli olsun.
- salona alacağın kanape, yatak olabilen cinslerden olsun. kanape dışında koltuktan ziyade, 2 tane tek kişilik rahat sandalyelerden koyabilirsin. öyle istemezsen de 2 kişilik daha küçük bir kanape koyabilirsin. ikisi farklı renk olursa daha canlı durur. birazı yeşil, birazı turuncu mesela.
yere küçük bir kilim yeter, hatta makinaya sığabilecek cinsten 2 parça halinde atarsan yere, yıkaman da kolay olur.
- kitaplık alırsan kapaklı olsun, açıkta kalırsa tozlanma derdi oluyor.
- yemek masası alcaksan da modern çizgili olmasına dikkat edebilirsin.
- duvara sticker alabilirsin.
bu arada mobilyaları ceviz ya da meşe tonlarında alma, uyuz duruyorlar bence. venge ya da akçaağaç favorim hatta akçaağaç direktoman favorim.

girişe portmanto ( raflı ayakkabılığı olanlardan al, ayrıca ayakkabılık alman gerekmez)
yatak odasına da, gardrop ve şifonyer tamamdır. en güzel şifonyerler ikea'da. çekmeceleri azcık geniş olsun ki, gerekirse, tişört vs de koyabil.

Kendimi senin yerine koydum, tecrübelerime dayanarak yazıyorum. Öncelikle takım olan mobilya düşüncen varsa, uzaklaş hemen. Çok saçma bir şey gerçekten. Evlerimizde mobilyalar oturuyor. Minicik evler, tıkış tıkış mabilyalar. Son derece çirkin tahta parçaları, işlevsiz ve bir sürü yer kaplıyor. Hayatını kolaylaştıracak çamaşır ve bulaşık makineleri, buzdolabı vs. konusunda bir iki şey söyleyeyim. Onlar zaten olacak. Sorun çıkarmayan bir markadan ve kampanyaları olan ürünlerden al. Şu ürünü alırsan, bu ürün yarı fiyatına gibi.Sağlam olması esas olan. Özelliklerine de sen karar ver.

Yatak odasından başlayalım önce. Yerinde olsam, gardrop almazdım. Taşınmalarda filan, başa bela oluyor. Üzeri toz, altında toz bir sürü. Çok gereksiz. Ev sahibinle konuş veya ev seninse sorun değil. Duvar renginde boyanacak bir dolap yaptır. Gayet şık ve işlevsel dolap sistemleri var. Kapakları hava alabilecek dolaplar. Görmüşsündür veya bak amerikan fimlerinde. İşte öyle bir şeyler. Bunu yapamıyorsan, tek parça olarak taşınabilen fonksiyonel bir gardrop al. Ve bol çekmeceli şifonyer. Yine altta çekmeceleri olan komodin. Dikkat edeceğin en önemli şey, hepsini yerinden oynatmadan altını temizleyeceğin yükseklikte olması. Yatağın da öyle olsun. Rahat ve yüksek. Işığın geldiği tarafa bir ayna ve önüne, kalın renkli camdan raf yaptır bence. Tuvalet masasından çok daha rahat ve kullanışlı. Önünde pek çok ıvır zıvırını bulundurabilirsin güzel görünecek şekilde.

Makinede kolayca yıkanabilecek bir halı-kilim arası bir şeyleri yatağın yanlarına ve yer varsa, ön tarafına atabilirsin. Altına bir şeyler koyabileceğin, sandıklı bir oturma koltuğu yatak ucuna. Hepsi bu kadar. Bir şeyleri kombinlersen, tek tek bile alabilirsin. Yatak örtüsü ve perdeyi, Perde-yerdeki halı/kilim, komodin-şifonyer, Yatak başlığı-oturma koltuğu vs.

Giyinme odası da yapabilirsin. Yatak odana daha az eşya koyarsın böylece. İlgilenirsen, anlatabilirim. Sabah sabah detaya girmek istemiyorum boş yere.

Salonda en çok önem vereceğin şey rahat kanepenin olması. Her şeye ondan sonra karar ver.
İster yatak olsun, isterse olmasın, çok çok rahat olsun. Kolay temizlenebilir ve hatta o da yerden yüksek olsun. Hiç çekmeden temizlensin. Ergonomik sandalyeleri olan yemek masası, minik bir büfe, modern bir şey, belki istesen ayrıca bir ayna, o da modern bir tasarım. Televizyon köşesi, o kısmı da kendin tasarla. Bir iki objeyle, son derece modern ve şık bir köşe hazırlarsın. Çirkin tahta parçalarına, bir sürü para verme.

Kitaplık istiyorsan, kapalı olsun. Toz almakla uğraşma. Kaç oda var, evin durumu nedir, bilmiyorum. Mantık şu olmalı: Kolayca taşınmalı sökme-takma olmadan, kolay temizlenmeli, sağlam, kombin, rahat ve evin büyüklüğüne uygun eşyalar olmalı.

Daha çok detay verirsen ve ilgilenirsen, daha çok fikir verebilirim.

Güle güle otur evinde.

zevkle..
valla biraz insanın içinden gelmesi lazım gibi geliyo bana. keşke benim mesela sürekli böyle bi iş yapabilecğeim bir işim olsaydı. %100 performans ile çalışırdım.
önce evi şöyle bi kafanda oturt odalar kaç metre kare, hol genişmi, gerekli yerlerde mezure yada metre ile ölç bak, daha sonra ikea'ya uğra yada böyle spor şeyler sevmiyorsan klasik bellona, ipek mmobilya falan oraları dolaş. ama yok yeni güncel şeyler istiyorum diyorsan ve evin eşyeları senin için önemli şeylerse o zaman acele etme. bir şeyi bir yerden gördünmü onun takımını almak zorunda değilsen sadece beğendiğin parçasını al. diğer ona uygun parçayı 1 hafta sonra gezdiğin yerde bulursun. cuk oturur. aşağıdaki sitelerde de çok harika şeyler var. internetten sipariş verebilirsin.

www.zamazing.org
www.yankodesign.com

ikea'da yine odayı döşemekle ilgili yardımcı olan departmanda var galiba. onlara danışabilirsin. yada yabancı ülkelerde evinizin içini döşeyen firmalar var yine. tabi bunlar çok lüx sınıfına giren kişiler diye umuyorum ben. ama yinede kendi bütçeniz elverdiği ölcüde bunları araştırabilirsiniz. internet elimizin altında.

kotun altına bu olmaz daha spor şeyler giymen lazım

takım elbise altına olur klasiktir bu model ama kot pantolon altına olmaz diye düşünüyorum.

pekala böyle birşey kotun altına olur mu? klasik bol kesim bir kot diyelim.

flo.com.tr://flo.com.tr/products/product/c1/7/p/7121/?img=19188

kot gömlek için cok ağır....
ayrıca tabanı kösele gibi kesme topuk. onlar kalmadııı yeğeeeeennnnn

paşam çok ama çok klasik, nerdeyse kumaşın altına bile gitmez dicem - emekli gibi olursun - .

çok fena bence düşünme bile.
kot altına giyersen, yolda görsem kıro derim valla.

yas 21 diyorsun baktığın ayakbı 50 yaşındaki adamlar için ben 30 yaşındayım dönüp bakmam buna

ayrıca kot altına bu tarz bence daha güzel gidiyor
www.yesil.com.tr

sana yakışmaz

docker's tan falan bakın kot altına. bunlar gitmez size.

bi kaç gün önce bende şunun siyahını aldım; www.dockersturkey.com

inanılmaz rahat, %100 deri imiş ayrıca. kot ve kanvasla gayet iyi gidiyor.

ilk linkteki ayakkabının siyahını ben 2 ay önce bim'den aldım. iş görüşmelerine giderken giydim. zevklerimiz uyuşuyormuş bak senle. bende çok severek aldım ayakkabıyı. lakin hiç koyta denemedim. o yönde bir yardım veremeyeceğim.
Not. bim'den 30 TL'ye aldım.

evet mümkün. kişiyi önce engelleyin (dalga geçmiyorum) sonra engeli kaldırın. bunu yaptıktan sonra. o kişinin profiline girin orada "arkadaş olarak ekle" yazısı çıkıyorsa işlem tamamdır.

hesabı dondurunca oluyor galiba ama emin değilim.

arkadaş listene bakınca eklediğin insanı görceksin.. yol ver.

arkadaş listenden direk isteği geri çekebilirsin

ryu +1 en kesin en şeffaf yöntem o dur ;)

tabi geri alsan da mail coktan gitmistir. hani duymasin istiyorsan diye diyorum.

arkadaş listesinden kaldırmışlar yavrum sen bizim kusurumuza bakma, yaşlandık herhalde:) eklediğin insanın sayfasına gidip iptal ediyorsun muş bende şimdi farkettim

sormanda bir sakınca görmüyorum ben.

bence bu tür durumlarda kaldığınızda, iş görüşmesi olur yada başka bir çıkmaz şey olur. size normali nasıl geliyorsa öyle davranın. mesela bu durumda normal olan sizin arayıp, ben şu kişiyim ve pazartesi en geç geri dönüş yapacağınızı belirtmiştiniz. haber gelmeyince meraklandım, durum nedir acaba diyebilmenizdir.

o markalara ulaşabilmek için daha çok kıçımızı yırtalım diye uğraşıyorlar olabilirler. çok iyi güzel büyük markalar ya!

yazar ikea'dan reklam almış olamaz mı ? İkea ucuz değil bana göre de, seçmece ürünleri var tabii ki istisna sayılabilecek.

yazar ikea'dan reklam almış olabilir ama bu benim görüşümü çürütmüyor. neden dersen; best seller'da yer alan bir kitap ne diye böylesine önemsiz bir firmanın reklamını alıp da kendine sınır koysun. yani reklam almakla alakalı bir durum var tabii ama olasılık az.

gunumuz dunyasina tuketim kulturu hakim. fiyatina ya da kalitesine bakmaksizin, bize olaganustu gosterilmis, adeta hipnozla empoze edilmis urunleri almak ve her zaman daha fazla kazanmak amaci guduluyor. mesela sectikleri renklere bakalim. bu restoranlarin neredeyse hepsi kirmizi agirlikli. kirmizi insani ceker ama cektikten sonra da rahatsiz edip iter. gel, ye, hemen git ki yenileri gelsin! fast food sistemi buna gore isler. bilmediginiz bir yere gittiginizde yiyecek adam akilli birsey bulamazsaniz ilk tercihiniz fast food olur. bunun sebebi de bu beyin yikamayla bilincaltinda olusan ultra super urun imajidir. mesela bir lokantaya gittiginizde temizlik unsurunu onemsersiniz ama bir fast food restoranindan suphe duymazsiniz. cunku fast food muazzamdir! amac en uzak, en ucra koselere ulasip, insanlarin beyinlerini yikayip paralarini somurmektir. bunun icin ise teklik imaji yaratilir. "her yere her kulture her zevke ve her keseye uygun". bu boyle olmasa da hipnoz olan beyin, bunu benimsedigi icin gozundeki imaj da bu dogrultuda olacaktir. bu tarz dunyaca unlu markalara bakin, restorani, kafesi, magazasinda ilk goze carpan imaj, dis gorunus yani nasil gorundugudur. Starbucks subelerini, ikea magazalarini, hatta tum global zincir markalarini inceleyin. en onemli sey nasil gorundukleridir. urun kalitesi ise ikinci, ucuncu hatta dorduncu plandadir. ilk amac ise hizmet vermekten ziyade para kazanmak, her an bir onceki andan daha da fazla kazanmaktir.

haci avustralyadayim dedigin seyler burda ayak takiminin aldigi seyler.

isveçliyse milli duygularla ikea'ya övgüler yağdırmış da olabilir.

fiyatları nerdeyse aynıdır tahminimce yurtdışı ve burası ile. ama alım gücü denen birşey var. sen maaşının 2 katı ile ikeadan oturma grubu alırken, adam maaşının 4te biri ile alıyor aynı takımı.

biraz daha fight club... :P

porno

bornozla oturan sevgili.

aşk

hocam en etkilisini bilmiyorum ama. burada yazılanlardan ortaya bi karışık yap bence. mesela arkada müzik olarak da kullanabileceğin sırf bu iş için olan albümler var;
www.we7.com

eric clapton

para

erkan oğur

Enigma - principles of lust ve ayni sarkinin remixleri

ikisi de hassiktir çekmez bence.

bence konuşmazlar. yollarına devam ederler.

bence kobe sodexo kartlarını bonoya verip karşılığında ebay de satmak için gözlüğünü alır.

bono kahkahayı basar.

yaptıkları işi ne kadar iyi yaptıklarına bağlı bence. mesela kobe evet işinde en iyiyi kovalayan bir kişiliğe sahip. bu yüzden kendisi hakkında yapılan yorumların hangisi doğru hangisi yanlış, hangisi yapıcı bunlara karar verebilir seviyede. bono dediğiniz kişi de, işinde sürekli kendini geliştirme çabası içinde olan, yaptığı işe saygı duyan ve kendisine de bu yüzden saygı gösterilmesini isteyen birisiyse ve kobe yada karşı taraf bunu görebilirse, o zaman hassiktir çekmezler birbirlerine, selam verirler, oturur konuşurlar (ortam ve zaman olursa) iyi bir dost edinmiş olurlar.
ama mesela bu örneğe karşıt bir örnek verelim. kobe karşısına hmm kim diyelim. (yabancılardan kimse gelmedi aklıma) murat boz'u koyalım. şimdi murat boz'un yaptığı iş işmi? kobe bunun neresine saygı duysun?? hani tamam türkiyede pop'un en önde geleni olabilir ama sanatsal bir yaklaşımla baktığın zaman bu kişinin şarkıları hiç bir şekilde snatla örtüşmüyor. 2010 yılı itibariyle, insanlrın hoşnutluklarından doğan bir eğlence, anlık zevkten başka birşey değil bu tarz kişilerin yaptıkları müzikler (aslında müzik demekte hakaret). işte kobe yada onun denginde insanlar böyle insanlara pek önem vermezler. versede o olay çıkartmamak için, gündeme böyle gereksiz birşeyle gelmemek içindir. "sen süper bi sanatçısın beğenerek dinliyorum seni" demesi bunun yanlış olduğunu da göstermez..

kobe bryant mı kobe tai mi?

hocam bence sonuçlar beklediğin gibi değilse askere git. ha bugün, ha yarın. en azından o aradan çıkmış olur, kafan rahat olur.

edit: amma beylik konuştum yav.

yaşın daha fazla ilerlemeden askerliğini yap derim. işe alırlerken ilk sordukları sorulardan biri de askerliğinizi yaptınız mı oluyor çünkü. arkadasımda senin gibiydi üniversiteyi yeni bitirmişti bankacılık sınavlarına falan giriyordu ve çeşitli işbasvuruları yapıyordu ama hiçbir yere giremedi. sonra askere gitti geldi 2 bucuk milyarla işe basladı. ha demiyorumki sen de direk 2 bucuk milyarla işe baslarsın ama en azından işbasvurularında önündeki en önemli engellerden biri olan askerlik sorununu aşmış olursun. yaşın da 25 olmus zaten daha fazla geciktirmeden git derim.

sizde bir sorun yok, ülkemiz ürettiği insan kadar iş, eğitim ve sağlık hizmeti üretemiyor. bu durumda bunların hepsi için uzun kuyruklar oluşuyor. size tavsiyem sürüden farklı haraket etmeniz, yoksa sıranızı beklemekten başka çok bir çareniz yok. bekleyecekseniz seveceğiniz bir iş için bekleyin en azından.
farklı düşünmek sizin yaratıcılığınıza kalmış birşey. kendinizi iktisatla sınırlı görmeyin. ileride göreceksiniz ki, önemli olan bitirdiğiniz üniversite değil iş tecrübeniz.
örneğin ben felsefe mezunuyum, IT sektöründe çalışıyorum. Bu sektöre girdiğim dönemde herkes microsoft üzerine yoğunlaşırken ben o sıralar türkiye'de çok bilinmeyen cisco ürünleri üzerine uzmanlık edindim, hata daha ileri gidip cisco için bile o dönemde marjinal (1998) sayılan voice ürünleri konusuna eğildim.

bende 35 aldım sınavdan. ve çoğu kişi böyle almış. pazartesi açıklanacak nasılsa kendin kontrol edebilir oradan durumu analiz edebilirsin. hani herkes düşük olunca mecburen barajın altına ineceklerdir. 60 puan belki yeterli olabilir.

(bkz: bana özel)

sertab erener' in son albümünde koparılan çiçeklerin akustik versiyonu var. tam aradığınız gibi, tavsiye ederim.

My Immortal Akustik

Bizaare Love Triangle

sting - shape of my heart

opeth - harvest

peyk - istanbul
www.youtube.com

bana teşekkür edeceksin *

ayça şen - astranot

Dünya erkeklerinin ortalama boşalma süresi

İngiltere 7.6 dakika
ABD 7 dakika
İspanya 5.8 dakika
Hollanda 5.1 dakika
Türkiye 3.7 dakika

www.meleklermekani.com


oha çok az lan bunlar. he bi de bence tecrübeyle doğru orantılı olarak artabilen süredir.