New age iyi gider herhalde Kitaro, Vangelis karışık birşeyler yapılabilir.

Loreena McKennitt tarzı kelt müziği de iyi gidebilir bence.

enigma

zi punt

bunlar aralar için güzel ama yüzme esnasında daha gaz şarkılar lazım.

madalya töreni için aşağıdakiler oldukça klasikleşmiştir kanımca:
www.youtube.com
www.youtube.com

şahsen ben ne zaman bu ikisinden birini duysam çevreme bakınıp ya madalya ararım ya da havaya fırlatılan kep.

aralarda ve/veya yüzme esnasında da güncel/popüler duptıslar verebilirsiniz. handan yener, terkan gibi...

edit: eye of the tiger da olabilir belki ama havuzdan karaya yüzmeye devam edebilirler yarışmacılar o gazı alıp.

hah güzel bak, risk almaya gerek yok. klişelerden gidelim. çok teşekkürler.

Yüzme sırasında da şu uygun olur sanırım:

www.youtube.com

Bu da bir yerlerde işe yarar sanki;
Gökhan Kırdar - A Hero's Story

tonu değiştirir, sustain artar ama bend yapması falan daha zor olur, parmakları biraz zorlar alışması zaman alır, ayrıca tel kalınlığını değiştirdiğinde sap ayarını yapman gerekir, bilmiyorsan bilen biriyle ayarla.

benim matemetiğim mi kıt bilmiyorum ama 0,10 ölçüsü 0,9dan 9 kat küçüktür.

0,10 değilde 1,0 olmasın o?

@seljax 0.09 demeye çalıştığım :)

@r_u_h anladım. tonu ne yönde değiştirir?

eğer gitarda floyd rose veya benzeri yaylı bir sistem varsa, aynı akordda (diyelim ki standart - E) farklı kalınlıkta tel takımı kullanabilirsin. bu tonu iyi ya da kötü yönde değiştirir diyemem, zevke göre değişir, ama r_u_h'un da dediği gibi bend yapması tel kalınlaştıkça biraz daha zorlaşır, yani kalın tel solo için çok da iyi değildir diyebiliriz (istisnai olarak özellikle sevenler de vardır tabi ki).

eğer floyd rose tarzı bir köprün yoksa da değişik akord düzenlemeleri için kullanabilirsin. mesela ben si'ye çekerken 0.13 takım kullanıyordum. tel kalın olduğu için normal gerilime daha erken yani daha pes tonda ulaşır. (bkz: )

Edge iii floyd rose'lu gitarım var. Gitara başlayalı da 1 yıl falan oldu. Değişik tel kalınlığı denemek istiyorum. Sizce kaç taktırayım?

(bkz: gitar teli kalınlığı seçimi)

psamathos psamathides'e gidiceksin, ne dolaşıon buralarda sen (:

www.youtube.com

mesaj kutumu aydınlatırsan anlatmaktan memnuniyet duyarım :)

google'a "utorrent" yazıp utorrent'in resmi sitesini bulun, girin utorrent isimli programı indirin. indirme tamamlanınca kurun, o port ayarı vs hepsini otomatik yapıyor. program çalışır vaziyete geldiğinde ana menüde en sağ tarafta search(arama) bölümü olur, oraya istediğiniz şeyi yazıp enter'layın. size aradığınız şeyin .torrennt dosyasını bulur. sizde onu indirip, kurmuş olduğunuz utorrent programıyla indirirsiniz. bi karışıklık yok bunda aslında.

maalesef o search hiç bir işe yaramaz. sağlam bir tracker olması gerekiyor elinizde.

kickasstorrents sitesine girin. en kolay site. oradan download torrent deyin istediğiniz dosyaya, sonrası zaten utorrent abimiz kendi yolu bulup indirmeye başlıcak.

yani başta 10kb'lık dosyayı bulucaksınız filmin/dizinin vs, sonra utorrent abi onu size 700mb film/ 350 mb dizi haline getirecek misal.

mala anlatır gibi anlattım biraz ama, bana da böyle anlattılar başta. şimdi torrentsiz günüm geçmiyor.

3 kb la filan indiriyo ama.onu nasıl ayarlıcaz?

seeder sayısı yüksek olan torrentleri kullanacaksın ve download esnasında upload'a da izin vereceksin, 1 kb falan yapmayacaksın.

Balkona bir tane router, üst balkona da bir tane en az 5 db'lik anten.

Edit: Tabii neyle çektiğiniz önemli. Eğer laptop ile bağlanmak istiyorsanız ekstra wireless adaptör alabilirsiniz. Zira 4. kat az değil. Biz dubleks evde alt kattan bağlanamıyoruz.

anteni çıkarlabiliyorsa harici anten alın.

us robotics wireless modemlerinde modemi sadece aktarma aracı olarak kullanma özelliği vardı yani diyelim 1. katta internete bağlı modem var, us roboticsi 3. kata koyuyorsunuz ordan aldığı wirelessi yaymaya devam ediyor, deniyebilirsiniz.

ben şu linktekini aldım, 2 aydır 1.kattaki abimizin modemine 3.kattan çatır çatır bağlanıyorum. bu devirde internet lüx ise bizde 2 kişi öderiz faturayı hacım nolcak yani. bizi buna mahkum edenler utansın.

gsky-link.com High Power Wireless LAN USB Adapter

valla tam aynı tarz mıdır bilemicem ama "kayboluş" ve "sil baştan" öneririm. yazarları aynı. ken grimwood.

ben şu filmi olasılıksız ve empati karışımı bir şey olarak tanımlıyorm. onu dene istersen;

www.imdb.com

@kedili madam teşekkürler fakat olasılıksız ile empatinin yazarı adam fewer.

@tamamtamambuldum teşekkürler

@daglien izlemiştim bu filmi. teşekkürler.

Serçe parmağının tamamı, yüzün parmağınınsa serçe parmağına bakan yüzü uyuşuk, orta parmağına bakan yeri hissediyor. Değil mi?

edit: büyük ihtimalle sızdın ve kolunun üstüne uyudun. sinir sıkışmasıdır o (tahmin sadece!!).

bir nöroloğa görün. büyük ihtimalle ilaçla (bak ilaçla diyorum) 2 haftada geçer. olmazsa emg isteyebilir. ciddi bir şey olup olmadığı emg sonunda belli olur.

kendiliğinden geç-mez.

cerrahi falan oo-hooo yok şimdilik öyle bir şey.

carpal tunnel olmus olma ???

@Lazor
şimdi yokladım, evet aynen öyle.
ciddi birşeymi bu?

genelde cok pc kullananlarda oluo ama seninki gitardanda olmus olabilir
sanirim egzersiz tarzi hareketler ve bileklik ise yario ama cerrahi uygulama kesin cözüm
yinede cerrahi gereksiz sanirim. benimkide cok kötüydü bileklik ve pc kullanimini azaltmak ise yaradi

doktor değilim ama kesin dirseğini masaya dayayarak bilgisayar kullanıyorsun derim. değiştir hemen 10 gün içinde geçer.

ulnar sinir sıkışması denen bi mevzu var o olabilir.serçe ve yüzük parmağında uyuşukluk yapar. ben de uzun süredir var dirseğimi masanın kenarına dayamaktan oldu. 1 yıl oldu geçmedi benimki ama ameliyattan çekindiğim için doktora bile gitmedim. umarım seninki ciddi bişi diildir.

50 first dates

Le fabuleux destin d'Amélie Poulain

it's kinda a funny story

juno

kesinlikle the holiday, amelie ya da love actually triosu:)

groundhog day, it's a wonderful life

the hangover . kahkahalar atacağına eminim :)

bir seri olarak road trip, euro trip, boat trip. bol kahkahalı.

kesinlikle pineapple express

neseli hayat

izlemediysen "herşey çok güzel olacak"

garden state

fanı değilim ama
al beni yar derim

kanrevan içindeyim
çok damar oldu ama düş sokağı öyle zaten

seni tanımayan yok bu şehirde, ilginçtir ki tam da bu aralar tekrar dinlemeye başladım şu grubu hayırdır umarım

hüzün kovan kuşu.

gayret et güzelim

hala dinleyen varmı bu grubu yahu?

sevdan bir ateş en iyi şarkısı bence
ondan sonra
ölümler
ondan sonrada
hüzün kovan kuşu gelir derim.

bu arada hala dinleyen kalmadı heralde.

sen yine seni sev

gecenin rengi

Hesaplar farklıdır. Eğer daha önce alınmamışsa alabilirsiniz.

daha önceden kullanılmamışsa alabilirsin.

aynı değil.
aslında .tr uzantısı, internet ile geç tanışan ve isim.soyisim şeklinde hesap oluşturmak isteyenler için varolmuş bir şey sanırım.

aslında güzel olabilir ha. böyle oda oda yapsan misal siyaset odası, eski sevgili odası, bjk odası, fener odası zart zurt. buraların modları olsa arıza çıkaranları farklı konu konuşanları banlasa falan. otur yaz kodunu :D

demi ya gerçekten iyi olurdu...esesci abime söleyim bunu anca o yazar:D

compumaster yazar aslında. ssg uğraşmaz.

bugun ayni sey benim de aklima gelmisti bak.. yapan cikar mi ki acaba?

sourberry'de yok mu zaten boyle bisey?

eksichat.com

Sourberry'deki chat fasalitesinden sanırım haberiniz yok.

çalıkuşu
anna karenina

aşk romanları, aşk filmleri hiç ilgimi çekmez ama bir ders için Kamelyalı Kadın'ı okudum 2-3 ay önce ve çok beğendim. onu oku, bir de üstüne La Traviata izle bari.

kürk mantolu madonna diyen olacaktır illa ki, güzeldir hoştur falan ama sürükleyici değil hiçbir şekilde. çok fazla öneri gelicektir bu kitap için baştan söyleyeyim dedim..

jane austen ın tüm klasikleri ;
gurur ve önyargı
ikna
northanger manastırı
kül ve ateş
emma

kürk mantolu madonna

Seni Beklerken-Judith McNaught

Kurt Seyt&Shura
Kurt Seyt&Murka

yuzbasi corelli'nin mandolini.

moğollar'ı andırıyo

Balçova tarafına doğru otobanda Selway diye bi yer var. orada bir sürü outlet bulabilrsin. Çiğli taraflarındaysan da Aosb'de bazı outlet mağazaları var.

mavişehir carefur 'da sarar mağazından aldım ben hem fiyatlar uygun hemde bayanlar çok samimi ilgileniyor.

alsancak-karşıyaka arasında altınyol denen yerde "Corners" denen bir alışveriş merkezimsi bir yer var. Sarar, Altınyıldız ve 3-5 markanın daha outleti var orada, fiyatlar uygun gibi.

torrent olması şart mı?

yo değil. her türlü gideri var aslında :)

mesaj attım.

iyi bir hoca bul, nota öğren, temeli sağlam kur..

1- zararı olmaz
2- 15-20 liraya aletler var al onlardan bitane"
3- youtube dan öğrenirsin
4- akorları öğren oyle gir
5 -(bkz: guitar pro)

paran varsa xwayyz +1

bir hocadan öğrenmek tabiki en güzeli. ama böyle imkan yoksa. internetten selim ışık gitar derslerini indirin orda sırası ile ilerliyor konular(100 ders toplam)

akort ile akor farklı şeylerdir. akort:bir çalgıyı doğru ses vermesi için ayarlama. armoniyi sağlayan seslerin birleşmesi.
akor: en az 2 sesin aynı anda basılmasıyla çıkan ses.
akord'u şu aşamada yapmanız zordur. kulağınız sesleri ayırt edemez. tuner diye aletler var onlardan almalısınız. diğer bir yöntem de diyapozon ile akord etmektir ki bu da başlangıç için size uygun değil. en kolayı şudur; harmonik ses akortlama yöntemi

tablara hemen girmemelisiniz

el pratiği başlancıç olarak ilk 4 perde üzerinde 6 telde sırasıyla 1-2-3-4 şeklinde ilerlemenizdir.

ilk zamanlar sempatik olabiliyordu da artık boku çıktı.

güzel, komik, gülüyoruz işte..

sözlükteki "olan biten" kısmına moderasyonun eklediği duyurularla yaygınlaştı bu hitaplar. moderatörler duyuru yaparken arada "sevgili romalılar" gibi ifadelerle başlıyorlardı espri niyetine.

sözlük moderasyonunun bir ara olay'da 'sevgili romalılar' hitabından geliyor. ilk başta ( duyuru'nun ilk zamanları ) kimileri romalılar dedi, sonrasında şuralı, buralı diye aldı yürüdü.

(git: 42826)

farklılaşma çabası...

ben arada gülüyorum arada düşünüyorum...

şahsen ben romalılar, galyalılar, yok bilememneler gibi artık boku çıkmış şeyleri görünce duyuruyu yada soruyu okumuyorum bile. ki cevap yazayım. bence site sahipleri bu konuda da birşey yapsın. ne romalısı ya?

asdjksadjsadsa duyurunun kaybı sdjfsdf

ben sıkılmadan 1 çiş molasıyla izledim, gayet başarılı.

ne sıkılması. izleceyeceğiniz en iyi filmlerdenb biri olacak o.

ilk başta biraz sıkıcı ama ortalarından itibaren olaylar gelişmeye başlayınca bidaha sıkılmıyorsun.

o arabanın yanındaki sahnede ağlıycaksın öyle bişey.kırmızıya dikkat.

masuz soyledim meraklan seyret diye.Şimdi daha çok artmıştır herhalde.Film siyah-beyaz diye ön yargılı olma.

dost tavsiyesi: o filmi "sıkılır mıyım, sürükleyici midir" diye sorma her yerde. döverler.

geç kalmış diğer bir dost tavsiyesi: eğer "ağlamak" bir derecelendirme kriteriyse, evet ağlayacaksın.

hiç ağlamam ben diyen bünyemin ağzına sıçmıştır.

ölebilir bile. acilen veterinere götürün

pil çelik ise ve kolay çıkarabilirse birşey olacağını sanmıyorum. Ancak uyduruk piller çelik olmadığından zarar verebilir siz yine de veterinere götürün danışın.

parcalayip yuttu ise zehirlenebilir. iclerinde turune gore farkli kimyasallar oluyor. cogu da agir metal. bir veterinere goturun.

bence ölür

gitti gider. buraya yazdığınız hata. hemen veterinere götürün en yakın.

ayran içirdik efendim

valla güldürdü :)

gitti veterine bir şey olmaz denmiş ayranı ciddiye alanlara selam yolluyorum burdan :)

duracell reklamındaki ayıcıklar pille çalışıodu. belki bu goldie'de öyledir hocam :))

olur.

üzerinden kâr edebilecek bir yöntem bulamadıkları sürece, ideoloji yayma derdi yerine insanlığın birikmiş ortak mirasını paylaşma hizmetinde ve kamu yararına olan bir kütüphanemiz olmayacak.

olsa da çürümeye terkedilecek.

küçükken, orada çalışanlar yüzünden okumaktan soğuduğumu bilirim hep.
her yerde durumlar nasıl bilmiyorum ama buradaki şehir kütüphanesinden nefret ediyorum. ancak insanlarda artık biraz(!) bilinçlenmiş durumda özellikle veliler internet kafelere uğramayı ihmal etmiyorlar ödev konusunda.

Temel google ansiklopedisi varken kütüphanelerin varlığı önümüzdeki 5 yılı bile garanti değil...

aydoğank haklı. suratsız olmayan kütüphane görevlisi yok nedense.

Çok haklısınız. Çoğu üniversitenin kütüphanesi bile mesai saati anlayışıyla çalışıyor. İTÜ Merkez Kütüphanesi yakın zamanda alınan kararla her gün, 24 saat açık kalmaya başladı. Geçen gün dersimi kütüphanedeki kitaplarla hazırlayayım dedim, bankoya yakın bir yere oturdum. Öğrencilerin çok acayip dertlerini, isteklerini duydum. Görevliler sabırtaşı gibi hepsine teker teker yapmaları gerekeni, neyi nasıl doldurmaları gerektiğini filan anlattılar, oldukça da yoğundular, çok şaşırdım. Biz öğrenciyken böyle değildi, demek bazı yerler zamanla iyileşebiliyor diye sevindim. Darısı başka kütüphanelerin başına.

valla belki yanlış bir şeylere sürüklemeye devam edeceğim konuyu ama bugün kitap almak için 6 aydır gittiğim kütüphanede, artık okuyacak doğru düzgün ne yeni bir kitap ne de ilgi çekici bir şey bulabildim.. ee işsisiz, maaş yok, evde otur otur sıkılıyoruz. bari 2-3 sene öncesinin güncel kitaplarını bari takip edebileceğimiz bir şekilde güncelliğini korusun şu kütüphaneler. fena olmazmı diye düşündüm.

bir cok sey de oldugu gibi kütüphanelerin calismasi da tamamen yeniden yapilandirilmasi gerekiyor.

icerisinde minik kafeteryalarin, pasta ve kahvelerin icilebildigi kütüphaneler ülkemiz icin oldukca utopik sanirim.

ayrica google´i kitaplarin varligindan daha üstün bir sey zanneden zevatlarin oldugu ülkede pek de iyi seyler beklememek lazim.

halk kutuphaneleri devlet dairesi zihniyetiyle calisan, genellikle kurucularinin koleksiyonlari ile olusturulmus ve butce sikintisi yuzunden yeni kitap alamayan kurumlar olduklarindan ilkogretimden sonra buralara pek ugranilmaz. yine de buyuk sehirler disindaki, herkesin evine ansiklopedi setleri, bilgisayar alamadiklari bolgelerde cok ise yararlar. ileri arastirmalar icin universiteler ve bakanliga bagli kutuphaneler kullanilabilir. maalesef turkiye'de pek cok universite sadece kendi ogrencilerine ve ender de olsa diger universitelerin akademik peroneli ve lisans ustu ogrencilerine hizmet verirler. onlarin da calisma saatleri degisiklik gosterir. itu daha yeni 24 saat calismaya basladi. ote yandan arastirma kutuphanlerinden suleymaniye kutuphanesi devlet kurumu olmasina ragmen aksam 5'te kapanmaz, cumartesileri bile aciktir. islam arastirmalari merkezi kutuphanesi'nden haftanin her gunu 09:00-23:00 arasinda yararlanilabilir. ise alim politikalari iyilesmeye baslayan kutuphanelerde artik bilgi-belge yonetimi bolumu mezunlari calismaya basladikca hizmet kalitesi de artacaktir.

Bırakın kütüphaneyi benim evime yakın kitapçı bile yok. Ama kebapçı desen bolca var. Kitap almak için büyük alışveriş merkezlerine gitmek zorunda kalıyoruz.

Kimse okumuyor. Okuyanlar da kitaplarını paylaşmak istemiyor. Bu yüzden kütüphaneler yetersiz. Ayrıca bu alana aktarılan para az. Özendirici çalışmalar yok.

olmayacak.

saat 4:30-5:00 'i bulur.

3de showlar başlıyor ilk yarışma da 3.30da başlar smaç en son oluyor onunda saai 5i falan bulur.

kimler var smaç yarışmasında?

smaç yarışmasında billups-earl boykins-chris paul-carlos arroyo var.

sorabilirsin..

sen sor hoca, burdan biz yardımcı olmaya çalışırız, ayıp ettin, şşş

özellikle büyük şehirlerde ilanlara başvuru sayısı çok olduğundan, çeşitli sorgu kriterleriyle sayı makul seviyeye indirilmeye çalışıyorlar. bazen bir ilana 5 bin kişi başvuruyor. bu sayıdaki cv tek tek incelenemez.

kariyer.net birden fazla cv oluşturmaya izin veriyor. istanbuldaki bir tanıdığının adresini kullanıp yeni bir cv oluşturabilirsin. ilanın bulunduğu lokasyona göre o adresin bulunduğu cv ile başvuru yapabilirsin.

ayrıca 3 hafta çok kısa bi süre. çok daha sabırlı olmalısın. :)

sabır en büyük erdemdir. istanbulda oturup istanbuldaki ilanlara başvuruyorum. toplam başvuru sayısı: 97 geri dönen sayısı: 2 sabır sabır...

3 ay kimse aramaz aramaz sonra bir gün 2 farklı firma aynı gün iş görüşmesi için arar. böyle gariptir bu işler.

( 9 aylık işsizlik günlüklerimden. )

six feet under eksik kalmış sanki.

misfits'i öneririm. ingiliz dizisi. çoğu sitcoma 5 basacak kadar komik. ayrıca heyecan dolu bir dizi. ilk sezon 6 bölüm, ikinci sezon 7 bölüm, 3. sezonu ise garantiledi. Her bölüm 40-50 dakika.

spartacus gods of the arena derim ben. lost gibi ilk bölümden sarmıyor ama 5-10 bölüm sonrası bırakamazsın.

losttan sonra spartacus ve skins adlı igi diziyi izledim ve halada izliyorum sanada tavsiye ederim.

hayret, kimse House dememis? tek gecerim.

breaking bad, oz, the wire. bunlar hard core isler.

bunun disinda soft core olarak dexter, walking dead, spartacus.

avatar the last airbender (lost'la aynı zamanda yayında idi ve bitti. lostla kafa kafaya kapışır)
hikaru no go

@burty:

"spartacus gota" toplamda zaten 6 bölüm olacak ne yaptın hocam sen ya :S

ben de o boşluğu yaşadım. şu an prison break, house, big bang theory, spartacus, himym ve avatarı izliyorum. tabi geriden geliyorum.

flashforward devam etseydi kesinlikle tavsiye ederdim.

ama 2 haftadır hayatmı değiştiren ve yıllardır ben bunu niye seyretmedim kafama sıçayım dediğim bir dizi var artık: battlestar galactica. losttan sonra artık kendisi de rüyalarıma girmeye başladı. izleyin izlettirin.

bundan sonra izleyeceğin hiç bir dizi lost gibi olmayacak. tatmin etmeyecek. beklentileri düşürerek izleyin. ben losttan sonra bir sürü diziye başladım ama dikiş tutturamadım. tek takip ettiğim himym şimdi. ha bir de lostla beraber prison break izliyordum. izlemediyseniz yardımı dokunur biraz.

edit: prison izlemişsiniz. film izleyin o zaman siz de benim gibi :)

Bunu dinledim,www.youtube.com

sevgilimle beşiktaş hentbol maçına gittim. üstüne bir de yendik.

ders çalıştım ve çalışıyorum.

siparis verdik gelmesini bekliyoz ev arkadasimlan, kopek gibi yiyicez sonra. sonra da icip, namazimizi kilip uyuruz.

çay içiyoz.

çay içiyorum bir yandan da tatlıyı beklemekteyim.
ikisi aynı zamanda olsun dedim
ama şimdi ayrı ayrı zamanlarda geliyor ya sinir oluyorum arkadaş.
neymiş daha soğumamış.

sabah erken uyandım büyükpapamı hastahaneye götürdüm sonra eve geldim kahvaltı filan derken öğle oldu. şimdi akşam olmuş. hiç bişi yok yani. olsun istiyo muyum? olsa fena olmazdı hani :p

bilmemkaçıncı ay dönümünü kutladık telefonda laf olsun diye. sevgililer günüyle işimiz yok.

onun dışında okul iş filan. normal günlük şeyler.

mal gibi oturduk evde. oturduk derken kedim ve ben. kedim daha çok uyudu, ben o arada ders çalışıp, arta kalan zamanlarda six feet under izledim. tam heyecanlı yerinde bıraktım ki geceye izlemeye niyetim olsun. ama olmaz büyük ihtimalle. portakal yiyorum şimdi de. soyuyum yersin?

şehirler arası yolculuk. her sene yaparım. tek başıma.

ben içiyorum şu anda mesela da, ben ayrı birşeye deyinicem. sevgili olandan daha fazla sayıda olmayan var bence ülkede be!
is it true?

safelinking.net

RemoveWAT diye program var ama onu denemişsinizdir zaten heralde.

passiflora bu tür durumlara iyi bir çözüm

bende mezun olduktan sonra ilk mulakatıma girmeden önce aynı endişeleri yaşamıştım. tavsiye üzerine sakinleştirdiği söylenen bir ilaç kullandım. evet sakinleştirdi ama kafayıda biraz bulanıklaştırdı. ben ilaç kullanmanı tavsiye etmiyorum. ayna karşısında çalış diyeceğim klasik bir öneri olacak ama konuya girişine, tavırlarına kendin bir ayar verebilirsin bu şekilde. muhtemelen boşuna endişeleniyorsun. mülakata girdiğinde stres falan kalmıyor. hem biraz heyecana ihtiyacın var. heyecanlanmaktan korkma.

mülakat esnasında bir şey yeyip içmeyin. çay içer misin? derlerse sağ ol. de eğer paniklersen elinde titreme olduğu belli olurmuş.

koku yapmayan alkol alabilirsiniz. viski vb. ama görüşme saati sabah erkense tabi kim uykudan kalkıp bunu alacak demi? mantıksız. ee o zaman benim pek tavsiyem kalmıyor. ama şunu söyleyebilirim ki, yarın ki iş görüşmeniz olumsuz geçerse ve bunun gibi bir kaç görüşme daha olumsuz geçerse artık, hiç bir görüşmede heyecan kalmıyor (:

"sağ kısmından sol kısmına geçişteki zaman farkı" dejavu'daki açıklamalardan sadece 1 tanesi benim bildiğim. yani kanıtlnamış bir şey değil. başka açıklamaları, tanımlarıda var dejavu'nun. bi kesinliği yok yani. o yüzden sizin bahsettiğiniz olayı çürütmüş olsa bile bu dejavunun yalan olduğu anlamına gelmiyor bu arada. biraz sert ve ters oldu sanırım ama. bu da benim yazım tarzım hacı ya (:

kaç kişilik olduğuna bağlı. mesela paketler var 10 kişilik, 5 kişilik vb. eğer onlardansa kurabilirsiniz. ama tek kullanıcı içinse yine kurabilirsiniz tabi ama yasal olmaz benim bildiğim.

lawrence durral in iskenderiye dortlusu. 4 cilt su gibi okuyo. her kitabin adi ayni zamanda bi karekter adi ve ayni olayi farkli kisilerden dinliyorsun, harbiden edebiyat harikasi. olsa da okusam yine:)

tarih diyorsan, "şah ve sultan".

bilim-kurgu dersen:

the left hand of darkness
the dispossessed
foundation
bildiğimiz roman dersen:
american psycho
suç ve ceza aka prestupleniye i nakazaniye

orhan pamuk'tan "sessiz ev".

sarsılmanı garanti ediyorum.sarsılmazsan gel beni bul,ip adresim belli.

aman allahım birisi angelanın küllerini tavsiye etmiş. evet dram okumak istersen, geçrek bir yaşam öyküsü. angelanın küllerini önerebilirim ben de.

(bkz: fight club)

shibumi - trevanian

Kur'anı Kerim :)

hocam bildigin bi durum varsa acikla da biz de bilelim..

türkiye'de o tür şeylere sıra gelmeden dünya güçleri el koyar olaya. alırlar garibi kapatırlar bi labratuvara, hayatını bellerler adamın.. deneyler, şunlar bunlar.. başka yolu yok!

türk vatandaşlığına alınırsa, onun altındaki maddeler gerçekleşecektir zaten. son 2 madde için ise vatandaşlığa gerek yok. evet transkript istenir ve yüksek lisansa başvurabilir.

astronomi tezi yazarken kafayı sıyıran yazar var mı?

bence sahilde sikerler, o kadar ugrastırmazlar belge fln.

uzaya gönderilmez, türk vatandaşlığına alınır, askerlik yaptırılır, seçme ve seçilme hakkı olur, transkript istenir, getirebilmişse yüksek lisansa da başvurabilir, yaşını da devlet bahçeli hesaplar, her türlü 40 yapar.

gel gel korkma.

bence iyi prim yapar çok kız götürür...

o adamın nasıl yaşamak istediğine bağlı...

uzaylının istekleri neden görmezden geliniyor ben onu anlamıyorum! hiç mi hakları yok?!!1 ne biçim bir ülke burası!!11bir!

sakin ol ve o elindeki uzay mekiği kolunu yavaşça yere bırak.

sdjfsdljfsdf uzun olduğundan dolayı okumaya üşenmiş sanırsam sdljfsdlfs

Erasmus öğrencilerinden farklı muamele görmez.

değil..

aynen katılıyorum. bi kaç tırt özellik dışında(pencere sürükle bırak olayının kolaylaştırılması vs) tamamen aynı windows. ha biraz sürücüleri güncelleştirilmiştir belki biraz daha hızlı oyun oynarsın o kadar.

windows 7'niz varsa kurmaniz vista varkenki durumdan daha kotu olmaz, hatta daha iyi olur muhtemelen. ama win7'niz yoksa ve vistadan memnunsaniz tabii ki normal bir durum.

vista sistem kaynaklarını daha çok tüketiyor.. sistemin nerdeyse hepsi windows için harcanıyor, diğer programlara yer kalmıyor..
bu da kasıntı demek..

windows 7 daha rahat bir işletim sistemi..
microsoft'un yaptığı en iyi windows...

normal degil tabiki de. patlak bir işletim sistemı o.

ben de kullanıyorum, çoğunluğun bahsettiği gibi bir kötülüğünü görmedim. ama xp'nin eline su dökemez.

sistem kaynakları yeterliyse gayet normal bence. bikaç yamugu var kopyala yapıştırda falan sıkıntı cıkarıyor ama onuda programla çözmek mümkün.

vista home premium kullandım (hayatımındaki en kötü os)
vista business kullandım (xp ile aynı kalitede ama görüntü ve kullanıcı arayüzü bakımından daha üstün dü )
win7 ( vista business ile aralarında pek fark yok. yani geçsemde win7'e geçmesemde pek fark anlaşılmadı diyebilirim)

sonuç: bence hiç uğraşmayın, zaten win8 çıkacak. o zaman tekrar düşünürsünüz. ama madem memnunsunuz hiç uğraşmayın.

win 7 kullanınca normal olmadığını anlarsın

ben de aynı senin gibi vista'dan gayet memnundum ama power user olduğumdan hadi geçeyim dedim win 7'ye. geçişin ertesinde 1 günlük kullanım sonucu ilk tepkim şu oldu: e iyi de ne farkı var bunun?? ben bile bunu dediysem vista'dan memnun ortalama bir kullanıcının durduk yere win7'ye geçmesine hiiç mi hiç gerek yoktur. ha, geçersen de zararı olmaz hatta çok az faydası olur, ama zahmetine değer mi desen; değmez. vista iyidir vista candır.

ortalama bir kullanıcı olarak, iyi donanımlı bir masaüstü bilgisayarda vista kullanıyorum. kimse inanmıyor ama memnunum ben de. kendimi tuhaf hissediyordum. yalnız olmamak güzel bir duyguymuş :)

şişenin dibini ayakkabıya sokup duvara vur.

vida?
matkap?

şişeyi geniş bir tencere içinde kırıyorum sonra ordan alıp bardağa boşaltıp içiyorum demişti tanıdığım biri. dedim sakın birdaha yapma.. cam parçacıkları mideni mahfeder. ben şu yöntemlerle baya bi şişe açmıştım. mantara uzun ve kalın bir vida takıyorum. ardından pense ile vidadan tutup kaba kuvvet ile çekiyorum. yani bir vida, birde pense.

teşekkürler çıkardım
vida tornavida pense

çıkarma da sok bi dahakine. şişeye girsin ne olacak.

kaşığın arkasıyla ittir şişenin içine

güvenle içine itebilirsin, defalarca tecrübeyle sabitledim.

çok komplike çalışmışsın, ne o öyle burjuva gibi, direk içeri kaktır...

özet olarak,

özel bankalarda satış baskısı var ancak devlet bankalarında yok.

misal; çok iyi 2 arkadaşım ticari bankacılıkta portföy yönetmen yardımcısı ve birisi vakıfbank diğeri yk.

vakıfbank da çalışan 2 3 ay müşteri ziyareti yapmadığı halde sadece müdüründen ya gitsen iyi olur gibi laflar yerken, yk de olan haftada 2 3 yere gidiyor ve bu az bulunuyor.

evet bankacılıgın bu kadar zor oldugunu bilmiodum cok kararsızım bırakıp bırakmamakta

başka iş bulmadan bırakmayın bence.

virus programi siliyor olmasin.

.rar dosyası internete yüklenirken sorun olmuştur. yani yükleyen kişinin bağlantısı kopmuşsa, dosya yüklendi gösterebilir oysaki dosya boyutuna bakarsanız bunun yüklenmemiş olduğunu fark edebilirsiniz. sizde dosyayı indirirken ne kadarlık bir yer kaplıyor buna bakın. 0.00 kb falan ise o dosya zaten bozuktur. sizde bir problem yoktur.

www.youtube.com
bundan iyisini tanımam. (sözlerini okumayı unutmayın)

tinysong.com

www.youtube.com

süperdir.

sizin tarzınıza göre değişir ki bu. bir tarzım var ama güzel olan herşeyi de dinlerim görüşünü benimsiyorsanız siz de benim gibi o zaman iş değişir tabi;

yusuf taşkın - ağla sevdam

(bkz: kahır mektubu)

29 dakika sürer. acıtır.

Kahır mektubuna bir oy da benden. 29:28 saniye başla dinlemeye bir yandan da iç. Hiç Zeki Müren ama falan deme DİNLE !

çık dışarı kalabalık yerlerde dolaş abi. yapacağın en iyi şey o. istanbul'daysan istiklal'e git. dolaş, iç. sonra yatıp uyu.
dertleşecek falan bir arkadaşın da mı yok?

abi ne çıkıcam bu soğukta allasen, çıksam da istiklal e mi gitcem. giderim sahile kimse yok ohh mis. kafayı dinlerim. ben kalabalıktan bıkmışım.

ayrıca yok abi istemiyorum dertleşmek falan... kalsın dertler benimle :)

mastürbasyon yap, vur kafayı yat sonra hacı. "cenabet yatmam" diyosan bi de ılık duş al, oh mis.

ben de senin kafadayım. "bu geceyi atlatsam yeter" moduna geldiysen kalabalık yerlere at kendini. mümkün olduğunca az düşünmeye çalış. tecrübe konuşuyor bak.

abi ne masturbasyon yapmayı ne de kalabalık yerlere girmeyi istiyorum yav :/ hiç biri içimden gelmiyo. kalabalıkta daha fena düşünüyor insan. yalnız kalmak istiyorum ama bişi düşünmek istemiyorum. döner istiyorum ama dönmesin istiyorum. :/

içki varsa yumulun yoksa gidin alın.

abi yat uyu o zaman. kapa gözlerini hayal kur. artık ne çekiyorsa ilgini onun üzerine hayal kur işte. biraz içki, abartmadan. ya da evde passiflora varsa dik kafaya bir iki yudum yat uyu.

yarın erken kalkmak zorunda olduğumdan o işi de yapamam. düşünmeye hayale başladım mı uyku muyku gidiyo zaten. :/

bi suredır bende de var hacı, caresı yok saga sola donucen ıste.

geçmiyo mnskym :/

hafız ne güzeli al eline bi makine bol bol foto çek..çekmeye başlamadan önce netten biraz bilgi topla..sonra fotolar üzerinde pc de oynama felan yap..
zor geldi diyosan puzzle al bi tane 1500 parça..depresoan birebir.

izmir 70'lik rakı
(ben içiorum, tavsiye ederim, ne gaza getirir diğer içkiler gibi, ne kusma yaratır.. sakin sakin takılırsın ekşiduyuruda böyle :))

grooveshark

ufizy

ufizy +1

fizy nedir ey cemaat ? bu isin piri, orjinali, en efendisi, en bagisi hakedeni grooveshark'tır biline..

fizy = cURL'dur bu alemde.

hacılar grooveshark kapalı,
ufizy şarkı seçiyor. mesela emrah-unutabilsem çalmıyor
ttnet müzikde üyelikti, ttnet kullanıcı adıydı, şifresiydi uğraştırır ki zaten kapasitesi ne..
şöyle fizy ile kapışacak tarzda bişe yok mu ya?

Turkce agirlikli ve dengeli besleniyorsan ttnetmuzik diyelim madem.

grooveshark iyi. proxy mroxy halledin grooveshark kullanın. ben superonline fiber ile herhangi bir işlem yapmadan kullanabiliyorum şu an.

yahu fizy zaten grooveshark'tır, dailymotion'dur youtube'dur, şarkıyı türküyü ordan çeker kendileri. ttnetmuzikte üyelik olmadan da şarkı dinlemeniz mimkin, bir unkle yoktur ama bir portishead bir massive attack vardır yani.

Tek miyim lan su anti-fizy propagandamda çok merak ettim.

vpleer

mühendislikteyse minimum 2.500'ü var başlarken, çılgın atanlar istisna tabi. yok benim gibi kamu'da falansa 1.700'le falan başlar sonrası da coşup hazineye falan girmezse çok yükselmez üst limiti var yani.

hocu bölümü bilmiorum ya. bu arada 1000 tl üstü alırmı almaz mı onu söleyin. alıosa zaten ben hiç uğraşmiim buna yaklaşmaya.

arkadaş bu maaşları kim alıyor çok merak ediyorum. hep arkadaşlarınızın arkadaşları.
(bkz: bir arkadaş)

kardeş ben sana söyleyeyim kız büyük ihtimal 1500 lira civarına zar zor iş bulur mezun olduğunda. sonra zamanla artar (yıllık tüfe oranı kadar). ilk işinde 1 sene piştikten sonra muhtemelen 1500 lira az gelmeye başlar başka bir işe geçer 2000 lira maaşla, ondan sonra nerede başlarsa başlasın 2000-2500 lira civarına başlar sonra tüfe oranına göre her yıl zam alır. bu hesapla 5-6 yıl sonra 4000 lira civarında maaş almaya başlar ama kurumsal bir şirket değilse o kadar maaş vermek yerine işten çıkarmayı tercih eder. sonra sıfırdan başlar tekrardan 2500 lira maaşla. bu böyle ömür boyu devam eder. ya da kurumsal bir firmaya girer zamanla yönetici olur falan.
yukarıdaki arkadaşların yazdığı gibi öyle yüksek meblağlar alan yok; eğer ticarete atılırsan büyük ihtimalle kızdan daha çok kazanırsın. kendini "kurumsal satış" konusunda geliştirmeye bak, kız odtü mezunu biri olarak mühendislik yaparken sen müdürü bile olabilirsin.

exordinary ++1

odtü mezunu, sütçü imam mezunu farketmez. adamlar sizin kendinizi ne kadar geliştirdiğinize bakar. 1000 lira üstü tabi ki alır.

sabah sabah çok güldüm lan

daha kızı tanımıyosun ilerde senden çok para alcak mı onun hesabını yapıyosun

bu 2500+ diye sallayanlar nerelerinden sallıyorlar bir söylesinler.
bölümden bölüme değişir. 4000le de başlayabilir, 1200e de başlayabilir.
asistan falan bile olsa 1600+ alacak öyle düşün.

Bence olmaz o iş, boşver sen... Yürümez kesinlikle...

işini bırak, bu kızla evlen,kendine gaffur pijaması al,göbek yap kızın parasını afiyetle ye.
olmaz davul bile dengi dengine diyorsan;
odtü mezunu > aöf
aöf > açık lise
aöf = aöf
boğaziçi,bilkent≤odtü
ilkokul terk = tanımsız
lise terk (o kunuya hiç girmiyorum pampa)
yukardan kendine uygun kız seçebilin

@han20
devam edelim öyleyse...

odtü<başkent,yeditepe,osmangazi,ankara,istanbul,marmara

("boğaziçi,bilkent≤odtü" kısmın götünden sallamışsın kardeşim)

@duygusal pehlivan
aynen öyle hatta kaynak göstereyim sana: kıçım :)

evde (freelence), yazılım, grafik tasarım, reklam şirketlerinde.

web programcı, web programcılığı işi yapar. iyi kod yazar, kafası çalışır.

önce programcılık mantığını öğrenmek lazım. bir prog. dili öğrenince diğerlerini öğrenmek daha basittir. mantık aynıdır hemen hemen.

web programcı, web tasarım ajanslarında vb. veya freelance çalışabilir.

hiç bi bilgisi yoksa temelde html den başlamalıdır. sonra üstüne css öğrenmelidir. sonrada artık hangi prog. dilini öğrenecekse php olur asp olur onu sular seller gibi öğrenmelidir. kendini sürekli geliştirmelidir. ajax falan öğrenmelidir. jquery gibi şeyler de öğrenmelidir. internetten kod çalıp ben yaptım dememelidir, kendini kandırmamalıdır.

echo "Hello World!";

arkadasim gitti araligin sonunda urdun'e is seyahati icin. bir problem yasamamis. siz turistik amaclarla gidecekseniz orasini bilemem.

yarın hemen dış işleri bakanlığını ya da ürdün konsolosluğunu ararsanız en kesin cevabı alırsınız.

bu işsizlikte oraya da gideirm. anasının a. na da giderim o kadar diyeyim. hayat dediğimiz şey o kadar abartılacak bi şey değil. ölsen ne yaşasan ne.

hiçbir şey yok ürdün'de, sadece muhalifler tunus işinden sonra protesto ettiler ama kalabalık azdı ve o günden sonra bir şey olmadı.

valla ben de sormuştum daha önce ama yok sanırsam bilen. olursa beni de haberdar et, ya da açalım böyle bi yer :)

rock'n beer da var. alsancakta.

edit: stüdyo tarzında yok ama sanırım. sadece ekran karşısında arkanızdaki elemanlar da pes 11 oynayacak şekilde.

bornova'da sanırım böyle bir yer açılacak yakın zamanda. afişler falan yapıştırılmış ancak henüz tadilatta. ne zaman açılır bilemiyorum. bu zamana kadar böyle hiçbir yer açılmaması bu yerler için büyük eksiklik. tabii eğer gerçekten yoksa böyle bir yer.

karşıyaka merkezde'de var ufak bir yer. metro istasyonundan biraz aşağıda

doğum kontrol hapı işte.

will smith bir filminde toprağa muz kabuğu gömmenin faydalı olacağını söylüyordu ama.

bana takılabilirsin istanbuldaysan.

Joe Henderson'dan Blue Bossa'yı dinleyin, iyi gelebilir.

piiz

mutsuzluğunun nedeni ne

ikincilerin hiç bir zaman şansı olmaz ama genede +1 lord henry extended edition diyorum.

illinoisairship.tumblr.com

:(hiç birini de bulamadım şarkıların yolladıgınız videolarını bulsamda acılmıyor üüüü

böyle günlerde, sığınılacak liman vazifesi gören 2 şarkıyı gururla takdim ederim.

www.dailymotion.com
www.dailymotion.com

@ edgenabby
1 işten cıktım:(
2 parasız kaldım:(
3 hep hayal kırıklıgı yasıyorum artık:(
4 hiç bişeyi basaramamıs gibi hissediyorum:(
5 sadece aglamak istiyorum
6 umudumu yitirdim

@ ornette ,@ crue(videolar çalışmadı hata verdi bana) dinliyemedim bulamadım nette ondan yorum yapamıyorum

gül gibi depresyonun olmuş senin güle güle kullan. alışırsın..

eğer mutsuzluğunun sebebi gerçekten yoksa, düşündüğünde "bunları takıyor olamam heralde" diyorsan, bir psikiyatra git, anksiyete bozukluğun olabilir. (googledan bakın uyuyor mu size)

:)

@akalmor belki hayatımda eksiklik halı saha macıydı ama malesef ne ankaradayım ne top oynamayı biliyorum ne de otuz yas ustuyum:/

Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.

Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.

Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.

Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..

O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz.

Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.

Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor.

Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen.

“Alışmaya” çalışıyoruz. İncinen yerlerimize her gün küçük yamalar dikiyoruz.

Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. “İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!” diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden!

Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; “Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım terfilerim ne olur?” kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor.

Aynı durum ilişkiler için de, bitmiş ama süregelen evlilikler için de, hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi?

Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez mi?

Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi?

(alıntı yaptım. bana ait değil bu yazı. kime ait olduğu altta yazıyore)
Yazar : Deniz Yalım Kadıoğlu

Ben genelde C.tesi akşamı Beyoğlu senin Nişantaşı benim takılırım. Bu hafta da -bazıları beni ekse de- arkadaşlarımla öyle yaptım. Oh çok iyi geldi. Eve de yeni geldim.

@ daglien güzelmis yazı

bir zamanlar içinde bulunduğum ama şimdi kıçımla güldüğüm durumdaymışsın. insan olgunlaştıkça ben bunlara mı üzülüyormuşum bunlara mı daralıyormuşum diyeceksin. o yüzden önemseme bunları. sevdiğin şeyleri yap. ev güvercini al besle en azından.

sanırım sana yardım edebilirim

@ 386 dx nasıl?

cnn türk de mfö var. kafanız dağılır.

ya spor ya alkol.

evet her ne kadar birbirinin tam tersi iki şey gibi gözükse de bana böyle dibe vurduğum durumlarda - çok sık dibe vuruyorum ben, ya da nadiren dipten çıkıyorum diyeyim - bu ikiliden birin deniyorum ya da ikisini birden - basket oynayıp sora içiyorum, ehe -
hayet de iyi geliyor.

tüm cevapları değerlendirdim ve kendimi yemeğe verdim saolun=)

isveç'te yüksek lisans yapıyorum. ben IT güvenlik bölümünde yapıyorum, bir de sınıf arkadaşım yazılım bölümünde yapıyor. ikimizin sınıfında yaklaşık 70er 80ar öğrenci var(evet biraz fazla kalabalık) her tür memleketten. Programlamanın psini bilmeyen insanlarla dolu iki sınıf da. Çoğu bir kaç sene çalışıp gelmiş falan ama en basit konuda tıkanıp kalıyorlar. Tamam okul dünyanın en iyilerinden değil bu konuda ama teknik anlamda avrupa'da az çok isim yapmış bir okul.

Japonya'yı bilmiyorum. Her öğrenci her hafta robot mu yapıyor? Yoksa yapan öğrenciler mi var sadece yapan?

Şöyle ki Türkiye'de robot anlamında tek yapılan şey bir kaç robot topluluğu üç beş üniversite'de. Ne robot ne de hardware konusunda pek bir gelişmişlik söz konusu değil Türkiye üniversitelerinde. Hep yazılım üstüne yöneliyor üniversiteler ve öğrenciler. Çünkü daha kolay ve ucuz :).

Nitekim doğru düzgün eğitimi verilse robot da yapılmayacak bir şey değil. Ama ilgi yok.

şimdi software'i geçtim, hardware sorularına dair doyurucu bilgiler ve ilişkiler kuramayan öğrenci ile her c# ödevinden sonra 1 saat kendi başına c# kasan öğrenciye kadar hepsini aynı üniversite içerisinde aynı dönemde okurken görüverdim, tabii ki şimdi başka yerdeler bunlar.

öğrencinin kendi özverisi ile üniversite kalitesi birleştirici etki verir. kendinden sakınmıyorsa buyursun asistanlara danışsın yapacak çok konu söylerler kardeşinize.

son sınıf bilgisayar müh. öğrencisiyim. Pazartesi intro. to robotics dersinden demo yapacağım. Her hafta lab saatlerinde yeni robot yaptık. Falan filan. Gayet ülkemizde de yapılıyor bunlar. Hatta geçen sene iki sınıf arkadaşım singapur'da arama kurtarma robot contest'inde dünya birinci oldular. Seneye de türkiyede yapılacak yarışma.

Ülkemizi bu kadar küçük görmeyin.

Robot işi bilgisayar mühendislerinden çok elektrik elektronik mühendislerinin işi. Elektrik elektronik müh.deyim, okulumuzdaki makina mühendisliği ile ortak çalıştığımız oluyor.

Misal 1980 lerden kalma robotlar oluyor, kontrol kartlarını görmen lazım yemek masası kadar olanları var. (DC motor kullanılmış, feedback potansiyometrelerle sağlanıyor vs) Arkadaşlarım bunun için yeni sürücü ve program tasarladılar. Eski kontrol kutusu tamamen kapılarla ve analog devrelerle doluydu. Bizimkiler el kadar bir mikrocontroller lı sürücü tasarladılar, bilgisayar arayüzü tasarladılar...

Şimdi sen bunu uçlarda gezmeyen bilgisayar mühendisliği öğrencilerine ver bakalım tasarlasınlar. Elektronik bilgisi lazım, bilgisayar programlama bilgisi lazım, microcontroller programlama bilgisi lazım, modern kontrol teknikleri bilgisi lazım Her şey tam olsa bile elektronik konusunda yeterli bilgisi yoksa ya yapamıyorlar ya da yaptıkları ezbere iş oluyor.

Misal elektronik mühendisliği öğrencileri de makina mühendislerinden yardım alıyor, çoğumuz mekanik aksam tasarımından anlamıyoruz.

Bu kadar karmaşık olmayan robotlar da var. Misal servo ve step motor kontrolü kolaydır, hazır sürücüleri vardır, sadece programlama ile müdahale edilebilir. Mekanik aksamları nispeten kolaydır, internette hazır bir sürü çizim var. Bilgisayar mühendisliği öğrencilerini elektronikten soğutmadan yönlendirmek için "basit" projelerle sevdirmek lazım, ilgisi varsa kendisini geliştirir zaten.

Bilgisayar mühendisleri de programlama konusunda elektronikçilerden fersah fersah yukarıda geziyorlar. Tasarladıkları algoritmalar daha verimli oluyor.

Bilgisayar mühendisliğinde okuyanlara da robot yaptırılıyor, hatta bir arkadaşım 1 ay önce yardım istemişti. Yukarıda bahsettiğim gibi servo motor kullanacaklardı.

Onu geçtim bir kaç sene önce izmir fen lisesinden manyak bir öğrenci geldi bölümümüze, çizgi izleyen robot yapmak için PIC programlamayı öğrenmek ve kullanılacak komponentler hakkında yardım almak istiyordu. Üşenmeden haftalarca bölüme geldi çocuk.

Bu yüzden bilgisayar mühendisliği öğrencilerini elektronik alanına bodoslama sokmak yerine elektrik elektronik ve makina müh.leri ile birlikte çalışmaları sağlanırsa en başarılı sonuçlara ulaşılır. Dediğim gibi ilgisi olan zaten ucundan bucağından girişiyor işe.

Bütün japon öğrenciler de her gün robot yapmıyordur elbet ama ülkemizde üniversite öğrencileri okula lise mantığı ile devam ediyor.

Olaya bilgisayar ya da elektronik mühendisi olarak değil de genel manada ¨mühendis¨ olarak bakmakta fayda var. Çünkü x mühendisi y dalındaki bir tasarımdan anlamasa da o alandaki kaynakları okuyup araştırabilecek matematik ve fizik bilgisine sahip olmalıdır ki mühendislik fakültelerinin ilk senesinde ağırlıklı bu dersler verilir. Ama bizdeki öğrenciler yüksek ya da düşük farketmez sırf öss puanları oraya yetiyor diye mühendislik yazıyor ve dersleri de lisedeki gibi takip ediyorlar, birilerinin gelip onlara tüm terminolojiyi öğretmesini bekliyorlar.

Bilgisayar mühendisliğini bilemeyeceğim ama elektronik mühendisliği okuyup, bir devreye bakarak ¨of japonlar nasıl yapmış abi bunu¨ diyen adamlar çok fazla. Öte yandan evinde, okuldaki laboratuarlarından çok daha iyi bir ortam oluşturan öğrenci de var. (ha diğerleri araya tanıdık sokarak acacip tesislerde staj yaparken bu öğrenci staj yeri bulamıyor o ayrı:D)

Yani özetle üniversitelerdeki fiziki koşullar pek iyi değil (ama üniversitelerin, tübitak'ın, sanayi bakanlığının yüksek meblağlı teşvikleri var yararlanmak isteyenler için), öğretim görevlilerinin bilgileri de çok yetersiz düzeyde; ama aslında bunlar hiçbir şekilde bahane olamaz. Bu toplumsal olarak tembelliğe çok yatkın olduğumuz için böyle ne yazık ki.

ilk cevap beren nilly nicki arkadaşın da dediği gibi bu sadece bilg. mühendisliğine has bir şey değil. her bölüm böyle bizim ülkede, diğer ülkeleri bilmiyorum ben. mesela dün işyerimde şöyle bir muhabbet döndü; bizim şef ile bosch fabrikasında çalışan bir tekniker muhabbet ediyorlar. tekniker işyerindeki mühendislerin birşeyden çakmadıklarını, okulda teorik öğrenip, iş başına geçince hiçbirşey yapamadıklarını anlamadıklarını söylüyordu. haklı da adam. bize soruyorlar nasıl işlediğin işin deyu. ne yazık ne acı değilmi? ama burada yine öğrencinin de suçu var tabi. yani okurken gidip kendini yetiştirmen lazım bir işyerinde fabrikada vs. yarı zamanlı da olsa çalışman işi kapman lazım. ben bedava çalışırım yeterki birşeyler öğreneyim dediğinizde sizi 1 yerden kovarlar 2 yerden kovarlar 3. de kabul ederler. ama öğrenciler hala uyanamadı. o 4 senelik okulu bitirince kral olacaklarıını sanıyorlar. bende sanıyordum.. 2 üni bitirdik şimdi lise mezunularının çalıştığı bir işte asgari ücretle çalışıyorum. yani hata öğrencide de var.

@daglien
bence bahsettiğiniz anlaşmazlıkta problem öğrencide değil üniversiteden yeni çıkan bireyin herşeyi yapabilmesini bekleyen teknikerde.
Tam zamanlı bir lisans okuyan öğrenciye part time köle olmadığı için kimsenin yüklenmeye hakkı yok. Gel gör ki üniversiteler de bu öğrenciye her pratik şeyi öğretemez. Sanayi çok geniş bir alan, her birini tek tek 4 senede öğretemezsiniz. Belli başlı temeller verilir ve genelde de teorik olur üniversitelerde bunlar. Girdiği yeni işte ise işi 1-2 ayda öğrenmesi beklenilir aldığı temellerle.

kanka sabahin koru be. azaltmaz herhalde. azaltiyorsa bu saatten sonra da cani sagolsun yani

Evet azaltır, ne yerseniz yiyin diş macunun etkisini azaltır, bir tek beyaz peynir ve türevleri, kalsiyum olduğundan ötürü, "nispeten" diğerlerinden daha az olumsuz etkiye sahiptir.

meyvelerde şeker olduğu için, meyve yedikten sonra ağzımızda bakteri üremesine veya bakterinin beslenmesine müsait ortam oluşur. hem de meyvede doğal şeker olmasına rağmen. dişleri çok fırçalamakta kötü aynı zamanda, mine tabakasının aşınmasına sebep olur. bir şekilde dengelemek lazım, mükemmel olmaya da gerek yok.

mandalina değil ne yersen zaten azalacaktır o etki. sadece etkinin seviyesi farklı olur. he şöyle sorsaydınız; yatarken dişleri fırçaladıktan sonra meyve yesem fırçalamanın etkisi n'olur?
şöyle olur: mandalinada c vitamini olduğundan dişler üzerinde bir asit tabakası bırakır. ve evet bu iyi birşey değildir. mesela daha kötüsü de olabilirdi ki o da çikolata yemek.. ama bunlar yerine diğer arkadaşların bahsettiği gibi peynir yerseniz pek bir zararı dokunmaz.
sigara kullanıyorsanız ek bilgi olsun; dişler fırçaladıktan sonra içilen sigara dişlerde sararmaları daha da erken vakte çekiyor.
özet ve sonuç: dişler fırçalandıktan sonra artık ya gidip uyumak lazım, yada bir süre (1 saat olabilir) onları dinlendirmek lazım.

mandalina ve diger turuncgiller cok asidik olduklarindan herhangi birsey yediginde olusacak zarardan daha fazlasini verecektir dis minesine.
peynirin yarattıgı etki ise bildigim kadarı ile kalsiyum icermesinden degil agizda bazik bir etki yaratıp asidik etkiyi notrlemesinden kaynaklaniyor. eger canın cektiyse ve tekrar fırçalamaya useniyorsan hemen ardindan bir kaç lokma peynir ye, en azından daha az hasarli olacaktir

Onu bilemem ama mandalinanın tadının etkisi epey azalıyor!

Ingilizcem iyidir,

Heveslendiğim parçaların çoğu elektro-gitar. Önce klasik gitardan mı başlamalıyım?

yaşla alakası yok ben de iki sene önce kendi çabalarımla başladım, 22 yaşındayken, ileride bir rock yıldızı olma çalışmalarım ara ara devam ediyor :P internette birsürü döküman video var eğer orta düzey ingilizcen varsa.bazen bu döküman video fazlalığı motivasyonunu düşürüyor hangisiyle uğraşacağım diye fakat o anlarda elinden bırakmadan devam etmeli

öğrenmeye başladıktan belli biyere gelene kadar sıkıcı fakat birşeyler çıktığını görünce hem çalmak hem de öğrenmek aynı derecede zevkli, önceki duyurunu da okudum özellikle classic rock parçalarında 1 seneden daha az sürede çalabileceğin basit fakat çok havalı sololar var örneğin jethro tull - aqualung

youtube da selim ışık gitar derslerine bakabilirsin

erkek arkadasım 24 yasında bas çalmaya basladı. kıtaplar, youtube, bilgisayara kuracağın programlarla ögrenebilirsin. müzik aleti çalmayı öğrenmek kolay değildir, azim lazım en basta. ingilizcen varsa internet tutorial kaynıyor.

hayır, kesinlikle 'klasik gitarla başlamak' diye bir konu yoktur. o bir pazarlama hilesi. ne çalmak istiyorsan o enstrümanla başla.

linkte açtığınız konuyu okudum ve öncelikle ordan deyinelim konuya; öncelikle sizin tarzınız genel olarak "rock" müziktir. ama sizin jenerasyonun en büyük problemi olan hiperaktiflik ve benzeri yeni çıkan isimlerdeki hastalıklar nedeniyle kendinizi tanıyamıyorsunuz.. evet bu biraz derin oldu.. şu anda ne ben anlatabilirim zaten bunu. nede siz anlayabilirsiniz. ama ben yinede deneyeceğim; müzik piyasasında (dünya genelinde) şu an pek albüm çıkartan yok. "single" diye bir konsept var. diğer bir adı daha var ama şu an hatırlayamadım (hatırlanası bir değere vasıl olmadığını da düşünüyorum) velakin, eskilerde bu işler şöyle oluyor iken; bir grup yada sanatçı albüm çıkardığında en az 6 şarkı olurdu ve o şarkıların tamamı efsane olabiliyordu. efsane olmasada 20-30 sene boyunca dinleyip sıkılmıyordunuz. ama şimdiki dünyada, zamanın verdiği stres, sorunlar vb. nedenlerden ötürü genç nesilin hiçbir şeye sabrı ve saygısı kalmadı. (ki bu gençlerin suçu değil) bu olaylar müziğe de yansıdı. yeryüzündeki en iyi albümün orjinal imzalı halinide alsa müziksever genç kişi o albümü baştan sona dinlemez. dinlese bile 2 yada 3'ü geçmez. (eskiden böyle değildi ama siktiredelim şimdi onu)
ee sizin sorunu burada anlamış olmanız gerekirdi ama ben gene anlamadığınıza emin olduğumdan devam edeyim. hal böyle oluncada full albüm dinlemektense, gençlik ne moda ise, yada takıldıkları ortamda hangi şarkılar söz konusu oluyor ise onları alıp, sanatçının yada grubun diğer eserlerinden bihaber pozisyonda müzik zevklerini şekillendirmekteler. bu aslında bir yerde iyi de birşey.. neden iyi birşey? mesela kendimden örnek göstereyim.
previously on daglien: benim zamanında kaset'den cd'ye geçilme aşaması var idi. korsan cd ve mp3 diye birşey yoktu. ben her hafta harçlığımla 1 tane orjinal kaset (rock albümü) alırdım. ve de öyle senin kadar geniş bir müzik yelpazem yoktu. ki hala linkteki verdiğin grupları dinlemişliğim yok çoğunun. sadece isimlerini ve kaliteli isimler olduklarını bilirim. mesela ilk nirvana albümü dinlediğimde pek beğenmiş ve tam 1 seneye yakın zamanda tüm kasetlerini (orjinal hepsi) almıştım. şimdi düşünebiliyormusun bir kişi bir grup dinlior ve başka şarkı dinleme şansı yok. ee bu durumda ne yapar? ne bilir? yani hangi grubu bilebilri ki başka o tarz müzikler yapan. işte öyle idi, bir tane sağlam müzik grubu yada sanatçı buldukmı abanırdık full albümlerine kadar. müzik hayatımın ilk senesini nirvanaya 2. ve 3. senelerini metallicaya adadım. ondan telli de bir ortamımız oldukça arada kaset değişimleri yapmaya başladık (bu arada bu anlattıklarım benim zamanıma ait olan genellemelerdir, o zamanların her rock müzik severin ortak durumlarıdır) nirvana ve metallica'dan sonra megadeth diye bir grup öğrendik, hep sert gidiyoruz o aralar, yine ortam genişledi, başka biriside hiç metallica dinlememiş mesela ona albüm verdik, o bize cranberries diye bir grubu çok sevdiğini ve elinde 3 kaseti olduğunu söyledi, değiiş tokuş ettik vs. böyle böyle geldik bu günlere..
şimdi flashback'den geri dönelim
işte bu yüzden biz bir albümü baştan sona onlarca yüzlerce kez dinleyebiliyoruz. çünkü bizim yaşadığımız dönem bizi buna alıştırdı. ki zaten doğru olanda bu!
bu arada kısa bi flashback'tan sadece 3 grup dinlediğimiz gibi bir sonuç çıkartmaya kalkmayalım, büyük yanlışlık olur. zira ben ve benim gibilerin müzik arşivini bir görseniz durup bir kaç dakika hayatın anlamını düşünürsünüz.

bu yazdıklarımdan sizin dezavantajınız şurada devreye giriyor; artık teknoloji gelişti mp3, winamp, internet, download, torrent denen şeyler var. merak ettiğiniz tarzlardaki sanatçılar hakkında bilgileri çok kısa bir aramayla bulabiliyorsunuz ve ona ait eserleri bedavaya edinebiliyorsunuz. buda eskiye oranla daha geniş bir müzik yelpazesi sunuyor size, eğer müzisyen olmakta ciddiyseniz bu extra bi katkı sağlar size.

örneğin gitar çalmakta ciddi iseniz, burada ciddiyetten kasıt; ömür boyu bir uğraş yada meslek haline getirmek istemekte iseniz, bu kadar farklı tarzda ve kaliteli şeyler dinlemiş olmanız gelişiminizde bir yerden sonra size extra katkı sağlar. bunu da biraz açayım, sırf megadet, metallica, slayer dinleyen bir kişi düşünelim, bu kişi gidip troy stetina'dan da ders alıyor olsun, aradan 2-3 hatta 4 sene geçsin artık eleman teorik ve pratik olarak orta seviye bir gitarist konumuna erişir ama bu zamandan sonra kendi kendini aşması gerekmektedir. bu andan itibaren troy stetina gibi bir hocanın dahi yapacak pek bir şeyi kalmaz. yani kendini daha da ilerletmek, müzik adına bilinmeyenleri öğrenebilmek için farklı müzik tarzlarını (daha üstün müzikleri) duyuması, dinlemesi lazım ki onlardan örnekler çıkartabilsin, kendini geliştirebilsin. yani bir gitaristin gerçekten iyi olabilmesi için 6 sene çalışıp, emek harcayıp bu işe gönül ve akıl vermesi lazım.
sonuç: şu ana kadar yazdıklarımdan bir bok anlamayacağınızı düşünüyorum şu an ama bu işe gönül verip meslek haline(gitaristlik) getirmek istersiniz belki bir gün deyu gönlüm rahat. çünkü işte siz o gün anlayacaksınız bunları.
her nolursa olsun, siz gitar öğrenmek istiyorsanız hiç bir imkanınız yoksa bile, bir internet aracılığıyla çok güzel bir eğitim seti elde edebilirsiniz. "selim ışık gitar dersleri" diye google'dan yazınca çıkar. o da olmadı yaşadığınız şehri yazın aynı yerde isek bende yardımcı olabilirim belki.

saygılar.

az önce yazdım yazdım sonra gönder deyince kayboldu lanet.. şimdi yeniden yazıyorum hatırladığım kadarıyla..


Bu martta ben de 21. yaşımı dolduruyorum. 2010 Aralıkta Keman öğrenmeye başladım.. Yani yaşın bu işle ilgisi yoktur.. Ha 5 yaşında öğrenmeye başlasan fena mıydı? muhtemelen şimdi 15 yıldır gitar çalmaya alışmış olacaktın hayli.. şimdi başlarsan da muhtemel 30 yaşında benzer bir olgunluğa gelebilirsin enstrumanını çalarken.. bu tamamen senin kişisel gelişimin olacağından...

Ben geçen aralıkta öğrenmeye başlamadan önce 1 sene kadar sağa sola baktım, interneti dolaştım, nereden nasıl öğreneyim, keman nedir? nasıl keman makbuldür diye.. en son bir arkadaşımın da tavsiyesiyle bu internetten baktığım derslerden birine gittim başvurdum direk.. şimdi 1,5 ayda 10 kadar bestenin üzerinden geçtik hocamla beraber.. Hala yeterince iyi tutamasam da kemanımı..

Ben kemanımı alırken hocama danıştım, ben öyle isteyince beraber gittik, birkaç yer gezdik, hocam aldı tek tek çaldı kemanları, alabileceğim sınıra yakın kemanlardansa satıcının gösterdiği daha ucuz bir kemanı uygun buldu hocam.. benim aradığım renklere de çok yakındı, hem fiyatı beklediğimin/bütçemin yarısından ucuzdu(400 kadar ödedim, 900 kadar bütçem vardı)..

Enstruman seçerken bir bilenle beraber gitmeni,
Satıcının sözüne en son güvenmeni,
Bir şekilde hoşuna gitmeyen, kafana takılan enstrumanı almamanı tavsiye ederim..
kısaca iyi bir enstruman da diğer şeyler gibi sana göre iyi olacağından, kendin karar ver, kötü bir enstruman alma..

Onun dışında öğrenirken de bir metod izlemek,
Notaları doğru şekilde okumayı gitarla beraber öğrenmek,
Kendine örnek alacak kimseler bulmak,
sana yardımcı olacaktır zannediyorum..


bir ton adam var yurt dışında bir yerlerde 30 unda gitar çalmaya başlayan..

www.eksisozluk.com

yaşadığın hayata bağlı. boş vaktin varsa, her gün belli bir saat ayıracaksan başla. ama öyle haftada 1-2 saat elime alırım diyorsan zaman olarak, mızıka falan çal. gitar çok karmaşık bir enstrümandır. hem teknik hem de armonik olarak çalışacağın bir sürü konu var o dediğin parçaları falan hakkını vererek çalabilmek için.

gözlerinin içine bak.

heyecan yapma

direk git konuş mal mal bak bak bi halt olmaz yani

vay arkadaş, bu muydu ya. gittim işe 12 saat çalıştım geldim, 1 haftadır da düşünüyodum nasıl bir girişim yapabilirim bu masum kıza diye. hiçbir şey gelmiodu aklıma doğru düzgün. neyse artık yarın doğaçlama yapmaya çalışayım bari.

yeme içme konusunda istanbuldan pahalı bir şehir daha yok. ankaraya gidince yemeğe ne kadar çok para ödüyormuşum diyorum. kiralar istanbula göre uygun izmirde.

mesela bornovada 600-650 ye ortalama ev cok rahat bulursun. 1500 gayet yeterli bence.

karşıyaka'da 500'e falan üç artı bir fıstık gibi evler bulursun. araban varsa ulaşım çok rahat zaten her yere. on beş dakikada alsancak'tasın. izmir çok ucuzdur, 1500'e geçinilir yalnızsan.

arkadaşım ben 700 euroya viyanada yaşıyorum 1400 liraya yani. uçak biletlerimi falanda katsan işin içine 750 euro oluyor aylık masrafım, ki biletler en ucuz 200 euro civarı oluyor. izmirde 1500 lira ne demek farkında mısın?

çok güzel geçinilir. istanbuldan çok daha ucuz.

bence geçinemezsin ama bu kadar insan geçinebilirsin diyorsa vardır bir bildikleri.

kabaca hesabım elektrik-su-internet-aidat-kira birlikte 850-900 lira olsa geriye kaldı 600. 600'den 400tllik eğlence masrafını çıkarsan kaldı geriye 200. 200tl ile ay boyunca hem yemek yiyip hem de yollara düşmen gerekiyor. bilmiyorum bana mantıklı gelmedi.

eğer ev kirasına 600 lira falan bayılmak zoruna gidecekse evka 2 taraflarında 1+1 300 e de ev var. yalnız işte eğlenceye düşkünsen biraz uzak kalıyor evka2. araban varsa hiç sorun değil. her yer yakınlaşıyor o zaman. benim evde herşey elektrikli bana yazın 40 falan geliyordu. şimdi de 100 falan olsun hadi. su 15 i geçmez. internet faturalar falan kasarsan 500 e ev masraflarını kitleyebilirsin benim gibi. 1500 le burda kralsın ben söliyim sana borcun harcın yoksa.

geçinmen senin giderinde yapabileceğin kısıtlamalara bağlı.
araban varsa geçinmen zor, çünkü aylık 400-500 TL civarı arabaya vereceksin. Benziniydi, vergisiydi, bakımıydı ortalama olarak..
500'de kiraya - 250 faturalara ödesen
sana yiyecek içecek giyim masrafların hariç 250 TL kalıyor.
ayda bi kaç 100 TL de kenara atmak lazım, arada ekstra masraflar çıkabiliyor çünkü. sağlık problemi, arabanın arızalanması, evden beklenmeyen tadilat, vs vs
yeme içme konusunda izmir daha ucuzdur. özellikle bornova, buca gibi öğrencilerin yoğunlukta olduğu semtlere konuşlanırsan bu konuda çok sıkıntı çekmezsin.

hem olabilir hem olamaz. bulacağın eve göre değişir. bazı insanlar o kadar şanslı ki kral bir ev sahibine denk geliyor.200 Tl kira yeter diyor. Bir arkadaşıma ev sahibi bizim dairelere bak yeter kira almayayım demişti. o zaman da araban olsa bile babalar gibi yaşarsın. ama 500 ve üstü bir kira için 1500 lira ile yaşaman zor. odundu kömürdü ya da doğalgazdı falanı filanı hesaba katılınca çok şeyler çıkıyor.

izmirde tek kişi yaşayan biri olarak:

500 lira kira (göztepe: alsancağa 15 dk)
yazın 30 40, kışın elektrikli soba kullanımına bağlı olarak 80 100 elektrik
5 8 lira arası su
30 da internet
dışarıda yeme içme yol dahil 500 lira

yani 1.100 tl gibi bişi ile gayet güzel yaşanıyor efendim.

araban olursa heryere ulaşım kolay denmiş ama, abi zaten heryerden, heryere ulaşım neredeyse var ya! minübüs, vapur, metro, otobüs olmak üzere 4 farklı ulaşım imkanı var hacı daha ne olsun.