evet çok acıdım sana.

hayalinin ne oldugunu da yazsaymışsın iyiymiş

sağlam bir dayak şart. dayagin pedagojik gücüne inanalim.

evet, hepimiz cok aciyoruz.

gerceklestiremeyeceginden eminsen:

1 - kronik bir saglik problemin vardir
2 - kendine guvenin sifirdir.

eger ilk madde ise, kendine acimana gerek yok. bu durumda hayatini en iyi sekilde nasil yasayabilecegine bakman lazim, eli olmayan ayagiyla resim yapiyor, sagir olan beste yapiyor, ayagi olmayan olimpiyatlarda bile kosuyor (hos bu adam sonra sevgilisini oldurdu) yapabileceklerinin siniri yok. yeter ki sen iste.

ama ikinci madde ise, zihinsel sagliginin yerinde olmadigini dusunebiliriz. daha 17 yasindasin, tasi siksan suyunu cikarirsin. cok alkol alma, abur cubur tuketme. bol hareket et. spor yap. hatta biraz olsun bilincli spor yap. ben 30 yasindayim, abim 38 yasinda. ben su anda 3-4 km ancak kosabiliyorum, adam sabit tempoda 25 km kosuyor. ve eger bu konuda kendine guvenin yoksa o zaman acirim iste sana. ama ilk madde ise, acimaya gerek yok.

yeterli istek ve inanç oldukça başarılamayacak hiçbir şey yoktur.
sizde istek kısmı tamam gibi... inancı da aynı seviyeye taşıdınız mı bitmiştir.

kimsenin hayali gerçekleşmiyor zaten sana niye acıyalım. tek hayatı boşa geçecek olan sen değilsin ve olmayacaksın.
al bu da soundtrack olsun www.youtube.com

edit: gerçekleşmeyecek hayal yoktur falan yazmadım. gerçekleşmesi çok zorsa gerçekleşmeme olasılığı gerçekleşme olasılığından yüksektir genelde çünkü.

Hayalinden çok onu yakalayamayacağına( bu ne amk birden çok saçma geldi :) inanmışsın arab geçer. Ne istiyon süper star mı olucan ? Ajdarda senin inanan versiyonun işte dene bakalım belki olursun.

zaman?

yoktur bence. kaç yaşındaydı?

ne hüzünlü ki bu acıyı hafifletecek tek şey "zaman". bir kediyi sevmek bir insanı sevmekten çok daha kolay, çok daha köpüren ve çok daha huzur verici bir şeydir. çünkü bilirsiniz ki evde sizi bekleyen pür sevgidir. pür sevgi insan türünde bulunmaz. o yüzden bu tür acı insan kaybından çok daha büyük ve dokunaklıdır. iki kediniz ile bu konuyu uzun uzadıya konuşmanızı tavsiye ederim. onlar da emin olun ki "kedicennetindekikedi" kadar iyi kalpli, sevgi ve huzurdan yapılmışlardır. dediğim gibi onlarla konuşun zira kimse sizi bir kedi kadar iyi anlayamaz.

1 yaşına basmadan 2 gün önce öldü @ zombie0

çok üzüldüm :(

bir yerde okumuştum çok hoşuma gider bu söz;

''..mesele nedir biliyor musunuz? İnsan olmuş, hayvan olmuş farketmez. Mesele aslında ne kadar hayatını doldurduğudur gidenin..''

zamandan başka ilacı yok. bu duruma alışana kadar zaman geçecek. ara ara hatırlayıp üzüleceksin gene ama şu anki kadar çok yanmayacak canın.

güçlü olmaya çalış. sonuçta ne kadar üzülürsen üzül geri gelmeyecek.

Hepsinin yeri farklıdır elbet, lakin yeni bir kedi ya da köpek iyi gelebilir.

teslim zamanlamasini tutturabilecek msiniz? adamlar 2 gunde degil de 3 gunde gonderdiler.

3 gunde degil de 5 gunde gonderdiler. ne yapacaksiniz?

amazon.de'deki satıcıyla irtibata geçip ordayken elden almayı denesen?

1-fuar merkezindeki stand i vermezdim adres olarak, postaci iceri girmez sonucta, adini anons ederler gidersin buyuk ihtimalle almaya. sadece sana ve senin sipariste verdigin diger isme teslim edebilir. 2-odeme seceneklerinde visa varsa cikmaz, eft kabul eder cogu ve paypal. 3- almancaya gerek yok postaciya kimlik gosterip imza atarsin sadece 4- otel fuardan daha makul ama isim vermen gerekir.. senin yerinde olsam gitmeden bir hafta kadar once siparis veririm, oteli arar durumu izah ederim, siparis icin otelden birinin ismini alir o isme teslim edilecek derim, ama otel bu ise girmek istemeyebilir. o zaman paket ya en yakin postaneye geri gider yada saticiya. postanede sorun olmaz cunku paketi 1 hafta gidip teslim alman icin tutar. hic bu sekilde yapmadim ama en yakin postaneden alicam deyip o postanenin adresini verebilirsin gibime geliyor. postanede 1 hafta kalicak paket ordan teslim alman icin. ing ile halledemezsen istersen bana mesajla ulasirsin. satin aldigin yere telefon ederim ve en yakin postaneye. yardimci olurlar gibime geliyor.

puan tablosu gerektiginde "maclar"dan puanlari teker teker hesaplamak daha pratik olur sanki. cok fazla yuk binmez ve yapi daha basit olur.

@co2s2 hocam malesef yük biniyor, ben de binmeyeceğini düşünüyordum. ama aynı anda 20 takımın puanını hesaplamaya çalıştığı için, localhostta bile 10-12 saniye süre alıyor.

o yüzden puan tablosunu ayrı bir yere atayım dedim. daha hızlı görüntülensin diye.

asagida anlatiyor ama ben hala bu kadar yuk binmemesi gerektigini dusunmuyorum. alti ustu bir toplama islemi. maclar tablosunun yapisini degistirmeyi dusunur musun?

bu arada trigger'larin syntax'ini su linkte guzel guzel okuyabilirsin.

dev.mysql.com

ben de anlamadım hocam. toplama işlemini kolaylaştırmak için maçın puanlarını da hazırladım. ve şu şekilde hesaplatıyorum:

mysql_query("select sum(point) as point from maclar where team='".$team."'");

bence de en fazla 1-2 saniye sürmesi gereken bir işlem ama beklediğimden çok uzun sürdü.

10-12 arasi cıkar

Kaç shot çıkar bilmem ama tek kişi için bence 35'lik yeterli kafayı kurtarmak için.

50lik shot bardaklarından 7 shot; 100lüklerden 3-4 shot cikar

4-5 cl bir shot 9-7 arası makul

@otonom

3 kişiyiz aslında. artık kalan yüzdeleri bira ile kapatmaya bakacağız :)

teşekkür ederim yanıtlar için.

3 kisi 3'er shot atar. yanina da 2-3 bira eklerseniz keyiflenirsiniz.

taksitle yatıyor.

şimdi iade ettiğinize göre heralde 1 ay geçmemiştir. Dolayısıyla ödediğiniz herhangi bir miktar yoktur.

Hee olay ekstredeki görüntüyse evet önce - yazıyor sonra + her ay.

odenmemis para neden taksitle geri yatiyor anlamadim ki??

@co2s2
şimdi şöyle,
kredi kartı ile taksitli alışveriş yaptığımızda ücretin tamamı limitten düşer.

bu işlemin iadesi gerçekleşirse de atıyorum 6 taksitli bir işlem olsun, 6 ay boyunca o miktar karttan kesilir ve geri ödenir, dolayısıyla limit 6 ayda dönmüş olur ilk haline.
sanırım sorulmak istenen de buydu...

tchibo

decathlon?

migros'ta 7-8 tl'ye görmüştüm.

takımdaki polar eldiven olmaz. şu geçirmez olmalı.

geçenlerde gel alda 1 e 3 vardı ama ne oldu bilmem. 2 heryerde bedava zaten.

artik cogu yer bir tanesini 10 liraya iki tanesini 18 liraya gibi gibi fiyatlarla satis yapiyor. yemeksepeti'nden uzun uzun bakabilirsiniz.

(bkz: blue balls)

sadece dokununca agriyorsa, dokunmayin.

varikosel olabilir...doktora görünün bence...öncesinde de sözlükte hakkında yazılan entryleri okumakta fayda var (bkz: varikosel )

uzun süredir boşalmıyorsan, boşal geçer.

hayır canım ne alakası var?

makine muhendisligi okuduguna getirilebilir ama. ben de o bolumdeyim. selam.

sadece pasif bir erkek olduğuna kanaat getirebilirsin.

peki bu kişiler okuldan/işyerinden vs. değil de pek bir bağlantısı olunmayan kişiler olsa o zaman ne dersiniz?

kanaat değilde %60 öyledir diye tahminde bulunabiliriz.

bizim çaycı haydar abi'nin eşcinsel olabileceğine inanmıyorum.

tamamen farklı alanlar bunlar.

eğer böyle genellemelerden yola çıkacaksak belki de erkekten çok kız arkadaşı olanlara da eşcinsel gözüyle bakmak gerekir; ki bu da yine şu anki bahsi geçen karşılaştırmadan ne daha fazla abartıdır, ne de daha az.

yahu nereden bileceksin insanların nereden arkadaş edindiğini. okul/iş olmak zorunda mı? illa olmaz demiyorum ama ilk düşüneceğim şey bu olmaz benim

arkadaşları hep yabancıysan bu bir lan acaba? nedeni olamaz. zira çekinen insan fake hesap açıp orada takılır. kendi hesabıyla gizli takılması pek akıl karı değil.

o zaman bende eşcinselim, erkekten çok kız arkadaşım var ee bende kızım bunun nesi garip olabilir ki ? kızdan çok erkek arkadaşım olsaydıda başka anlamlar mı çıkaracaktık ?

karda yürüyüp izini belli etmiyor olabilir. yani kanaat getirilemez.

bu düz mantıkta eşcinsel erkeklerin kızlarla arası daha iyidir. daha çok kız kankası olmalıydı yani.

kendinden suphe mi duyuyorsun?

Tam tersine erkekten fazla kız arkadaşı olursa ve kız arkadaşlarıyla abartılı bir samimiyeti varsa eşcinsel olduğunu düşün.

alakası bile yok.

macbook pro alacak paraniz varsa dusunmeden alin.

pahalı

Bir küçüğü var bende, 5 serisi olan. Haliyle özellikleri daha düşük ama ona rağmen performansı çok iyi, oyun bile oynuyorum (Denediğim en üst oyun Cod mw2 oldu). Fiyat olarak pahalı ama bence hafifliği ve performansı ile hakkını verir. Ayrıca series 5'e de bakabilirsin o da iyidir hem bi 700-800 lira kadar da ucuz olur.

bakaya kalmışsın. geçmiş olsun.

(bkz: bakaya kalmak)

askerlik şubesini ara nerde oturuyorsan. telefonda da baya bilgi veriliyor. burada söylenenlerden daha kesin bilgi verirler. ona göre hareket edersin.

bakaya kalmamışsın. olsan olsan yoklama kaçağı olmuşsundur. askerlik şubesine gidiceksin.

kisa cevap askere gitmen gerekiyor.

uzun cevap askerlik subesine gidip "komtanim bana boyle boyle bir belge geldi, bana yol gosterin" demen gerekiyor. onlar da seni askere alsin, git yap gel kurtul.

sacma sapan yontemlerle ertelemeye calisma, hep engel olacaktir sana. nasil olsa yapacaksin.

çünkü digiturk gerek ekibi gerekse devlet nezdindeki gücü ile hemen engelleyip yapanların bi yerlerinden kan alıyor. digitürk için koskoca süper lige play off getirdiler, koskoca google blogspot hizmetini komple yasaklatmışlardı kollarının ne kadar uzun olduğunu sen düşün.

cunku turkiye'de sadece lig tv'nin maclarda canli yayin yapma hakki var, cunku lig tv para ile satilan bir sey ve sizin de para ile bunu satin almaniz gerekiyor.

lig tv'nin gerek sopcast, gerek diger kacak canli yayinlari engelleme hakki var. gayet acik.

en temizi adamlari arayip konusmak, aciklayin bu parayi pazartesi yatiriyoruz diye.

kime verdiyseniz seneti arayip anlatin durumu kafaniz rahat etsin.
1sn :)

salı akşam 16,30 a kadar süren var

senetler bankada o yüzden adamların elinden bir şey gelmiyor

banka duvarına işermiş

hacim ile ilgili bir bilgi eksik sanki?

eksik olmaması gerek, bana ne söylendiyse not aldım, yine de bilemem...

ya hacim ya da gazın özkütlesi. ikisinden birini bilmemiz şart. bağıntı ortada:

p.v = n.r.t

formul su sekilde :

p * v = n * r * t

p basinc (atm cinsinden)
v hacim (m3 cinsinden)
n gaz miktari (yani mol sayisi)
r gaz sabiti (8.2/10000)
t sicaklik (atm cinsinden)

bu formulde yerine koyabilmek icin hacim lazim. hacim ile birlikte yerine koyduktan sonra mol sayisi bulunacak, 16'yi bu mol sayisina bolunce mol kutlesi bulunur.

pervin-nurten seni çözüme götürür

Bir şey olmaz devam et..

böyle söylenmesinin nedeni balığın tazeliğinden emin olunamadığı içindir.doğru değil şöyle düşün balık mezeyle harika gider ve meze olarak haydari ya da beyaz peynir servis edilir.

hohho... 4 saat içinde yediğin şey öğütülüp barsaklarda süzülüyor. ye iç sorun olmaz. balık ve yoğurt tazeyse birlikte bile yenir, böyle yemekler var hatta.

www.e-tarifler.com

www.yemektarifleribul.com

lezzetler.com

(bkz: yoğurtlu balık körisi)

(bkz: sütlü balık)

(bkz: balık ve süt ürünü tüketmenin zehirleyici etkisi)

balık taze ise sorun yok.

kim cikartiyor bu hurafeleri?

10 yıldır hiçbirşey olmadı bana, üstelik ertesi gün değil aynı gün yiyorum ben. bunlar bitakım uydurmalar

senin saçlar sert büyük ihtimalle, brad'in saçlar yumuşak ve ince telli. sanırsam biraz ıslatarak bile o kıvama ulaşmış olabilir.

jöle gibi şeyler işini görür herhalde

bir de dax lar var ama onlar baya kalıp gibi de yapıyor.

Memoli saçı değil mi bu? Evet, peki artık demode ve yağlı görünmüyor mu? Evet, bence bırakın dağınık kalsın.

duyuru da ahmet kural saçı diye bir konu var, bir bakın

sac spreyi.

herhangi baska bir urun kullanmadan saclarinizi sadece su, tarak ve fon makinesi ile bu hale getirin. daha sonra biraz mesafeden kafaniza sac spreyini bosaltin.

sac spreyi olmadan bu saclarin boyle kalmasina imkan yok.

aradiginiz ayar "kulaklik takildiginda dahili hoparlorleri kapat" gibisinden bir ayar ancak her laptopta boyle bir ayar olmayabilir, olmamasi anormal degil.

olur da 5+1 sistemine de bagli.
var mi bu kablonun girecegi input?

var. receiver'ın çıkışı için caps ekledim.

olur, cihazdaki aux girişine bağlayacaksın.

bu kablo receiverdaki "aux in" girisine girer, ses verir ama receiverdan ayar yapmak lazim, sesi butun hoparlorlere yaymasi icin.

onu kulaklık girişine takacaksan benim gibi, 2+1 gibi bir şey oluyor. ben denemiştim. onda da ses kötü geliyordu ya. film yada müzik pek fark etmez, ben berbat bi ses almıştım. bir de pahalı lan o, max 3-5 liraya elektrikçide bulursun aynısında. da memnun kalmazsın bence.

evet kulaklık girişine takıcam. sesin berbatlığı receiver veya ses kartıyla alakalı olabilir mi? neyse ya bi deniyim. laptoptan müzik dinlemekten iyi olur diye tahmin ediyorum. bi arkadaş iphone'dan bangı bangır müzik dinliyor.

20dir en fazla. dayanamıyorum lan ben.

abartmıyorum 3 tam gün hiç uyumayan arkadaşım var

39 saat uyumadigimi hatırlıyorum

ayakta değil de en az 55saati bilgisayar başında 60 saat civarı...

3 tam gün uyumadığım oldu.
ve bu süre içinde durmadan çeviri yaptım.
hayatımın hatırlamak istemediğim dönemlerinden biridir.

48 saat! 35-36 saatin sonunda kontrol kalemine cep telefonumu yapıştırıp kameramanlık yapmaya başlamıştım. saçmaladığımın farkındaydım ama komiğime gidiyordu:)) 48 saatin sonunda kafayı vurup yattığımda başım yastığa değmeden uykuya dalmışımdır herhalde.. hatta yanıbaşımızda sokakta çalışma vardı, arkadaş gürültüden uyuyamamış, benim mışıl mışıl uyumama ayar olmuş, yastıkla kafama vurmuş ama tınlamamışım bile..

üç buçuk gün hiç uyumadıgım oldu. gözlerim kendi kendine kapanıyordu artık sonlara doğru

42 saat.

2 gün. 40 saatten sonra beyin kendini kapatıyo mala bağlıyosun.

bir buçuk gün falan. aptallaşıyor zaten insan bir zaman sonra.

62

37 saat tam,37. saatin sonunda odaya gittiğimi hatırlıyorum artık nasıl uyuduysam ondan sonra hala uykum var. (üzerinden 3 sene geçti9

bir kac kere 50 saati gordugum oldu. benzer bir sekilde toplam 3-4 saat uyuyarak yaklasik 90 saat ayakta kaldigim oldu. yalniz sonrasinda 24 saat kadar uyudum -neredeyse araliksiz-

4 gün.
yolculuk, ucak kaçırma, havaalanında sabahlayıp bavullar çalınmasın diye nöbet tutma, saat farkı vs derken 4 gün uyuma şansım olmadı.
4. günün sonunda nihayet yatağa yattığımda bu sefer de uyuyamadım. yani 5 diyebiliriz aslında.

53 saat, uyumak için yatağa girdiğimde bi yarım saat de yatak da döndüm durdum sonra uyumuşum.

40 saat civarı.

52 saat benim rekorum. Hiç uyumadan denmiş, ama bu süre içerisinde 2 kez otobüste 20-25 dakikalığına uyuyakalmıştım.

48
championship manager oynadım puu bana be

28-29 saat.o sonrasında 12 saatten fazla uyumuştum.

zencefil-bal karışımı olabilir. ya da otacı'nın bitkisel içerikli olanları var, adaçayı falan içeren. onu deneyebilirsiniz.

zencefil-bal+1 ama zencefil toz değil de kök olursa saha faydasını görürsün. Annem küçükken zorla sıcak pekmez-su karışımı içirirdi ama işe yarıyor. Bulabilirsen saf salep-süt de yumuşatır.

zencefil+bal+1

zerdeçal ekleyerekten

zencefil+bal+karabiber

yalniz su icmeyin.

meyankökü var.

bal+lımon+karabıber

12 soruyu tek tek yazdırmak yerine bir pool açıp linkini koyaydın ya, yine aynı şeyleri yazacak olsam da üşendim valla. çok geldi yaılar mazılar.

1- işletme okumak istiyordum, o yüzden akreditasyonu olması ve bünyesinde iyi hocaları barındırması sebebiyle bilkent üniversitesi'ni seçmiştim (sene 2006).
2- hocaları, marka değeri, bana sunabileceği imkanlar ve çevre.
3- evet, ilk tercihimdi.
4- ilk tercihime yerleştiğim için bunu geçiyorum.
5- belki boğaziçi'ni de yazardım ailemden ayrı okumanın bana getireceği olumlu etkiler sebebiyle. belki o zaman daha dişli bir insan olmak zorunda kalırdım.
6- ederim. öğrenciye değer veren, isteklerini kulak ardı etmeyen bir okul. yararlanmasını bilene çok iyi imkanlar sunuyor. sadece okulun ismi bile çok kapıyı açıyor.
7- bu çok klişe olacak ya; blkent'li olmak ayrıcalıktır diyeceğim :))
8- stajlar ve seminerler sayesinde mezun olduğumda "cv'me ne yazacağım" kaygısı taşımadım. yabancı hocalar sayesinde onların ülkelerinde de bağlantım oldu ve yurtdışına gitmek istersem sadece bu yolla bile 2-3 üniversiteden kabul alabileceğimi biliyorum.
9- kütüphanesi çok iyi. kütüphanede olmayan bir kaynak görürseniz bir form dolduruyorsunuz ve hemen getirtiyorlar.
10- bazı insanlar tarafından "bilkentli, şımarık, züppe, baba parası sevici, onların eğitimi de kötüdür şimdi, vb." yaftası var, bunu ben anlamıyorum gerçekten. zaten ankara'nın en yüksek puanla kabul eden lisesine girip mezun olmuşum, üniversiteyi başarıyla bitirmişim (hiç de sanıldığı gibi yata yata bitmiyor), iş sahibi olmuşum, kendi işimi de kurmuşum ama hala bana "siz zaten diploma satın alıyorsunuz bıdıbıdı". bunu diyen adamı econ 101 sınavlarına soksam geçemeyecek, en basit bilgi birikiminden yoksun, fotokopilerle uyduruk bir taşra üniversitesinden zor bela mezun olmuş. sonra gelip doğru düzgün bir kaynağı bile olmadan kendince beni küçük görmeye çalışıyor. üzgünüm, hiçbir kurumsal firma bunları yemiyor. kapısından giremeyeceği, değerlendirmeye bile alınmayacağı firmalara ben giriyorum. istediği kadar konuşabilir. önemli olan eylem.
11- okuldaki her şeyin pahalı olması. bir sıcak çikolata 5 buçuk lira, bir tost 7 liradan başlıyor. sadece yeme içmeye bile ciddi miktarda para gidiyor.
12- türkiye sınırları içinde konuştuğumuzu varsayıyorum. tabii ki bu liste alandan alana değişir. benim listem şöyle;

bilkent, boğaziçi, odtü (özellikle mühendislik okuyacak olsam belki bilkent yerine odtü'yü yazardım, diğer bölümleri için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim), itü, bilgi (reklamcılık, sinema ve televizyon, görsel tasarım gibi bazı alanlarda sundukları imkanlar ve hocalar çok iyi).

uc kere oss'ye girdim, ilk ikisine (sabanci ve gyte bilg. muh) gercekten girdim, ikisinde de iyi universiteler kazandim ama ikisini de bitirmedim. en sonuncusunu (sakaarya bilg. muh) da askerlikle alakali olarak kazandim.

1- herkes puanina gore secer:) sonrasinda sehir, okul/bolum geliyor.

2- once sehir, sonra bolum.

3- sayilir, uzerindekiler giremeyecegimi bildigim yuksek puanli yerlerdi.

4-

5- itu guverte, bogazici iktisat puanimin tuttugu ve bana sonradan acaba dedirten 2 bolumdur. su anda deniz isi yaptigim icin guverte okuyup kaptan olmak isterdim. bogazici iktisat da sadece okul bogazici oldugu icin.

6- bitirmedigim uc universite var, sonuncusuna sadece kayit yaptim ama diger ikisini herkese oneririm.

7- en uzun okudugum okul gyte bilg muh, gyte'li olmak "butik" bir universite keyfi veriyor

8- acikcasi sadece arkadas kazandim. su anda yaptigim isle ilgili bir sey ogrenmedim

9- istanbul'a yakin, hocalar yeterli ve ilgili, kucuk okul, herkes herkesi taniyor.

10- okumaktan degil ama bitirmemis olmaktan dolayi cok iyi hissetmiyorum.

11- istanbul'a uzak, az ogrenci, az bolum, taninmis degil.

12- bogazici, itu, odtu, istanbul, sabahattin zaim

1-Üniversitenin eğitimi ve sosyal imkanları
2-Puanıma göre.İstanbul Üniversitesi.
3-Hayır.
4-İlk üniversite , istediğim bölüm olan üniversiteydi.
5-Özel bir üniversitede burslu okumak isterdim,bunun için tercih değil direkt puan zamanına da geri dönmem lazım.
6-Tavsiye etmem.Sadece adı var.
7-Üniversiteli olmak deyince özgürlük.X yerine kendi üniversitemi koyduğumda bir şey hissetmiyorum.
9-Bazı hocaları.Devam zorunluluğu olmaması.
10-Eğitim alanında diğerlerinden düşük olmak.Sosyal imkanlarının olmaması.Yaratıcı ve araştırmaya yönelik eğitim anlayışından uzak olması.bla bla bla.
11-Onun aynısı.
12-ODTÜ-Boğaziçi Üni.-Ankara Üni.-Galatasaray Üni.-İstanbul Bİlgi Üni.

1- okula bakar, öğranci profiline, okulun prestijine. şehir seçer.

2- istanbulda olması + ayrıca okuduğum bölüm sadece bu üniversitede var.

3- hayır, hatırlamıyorum ama 15 falandı sanırım. 1.si hariç 15.ye kadar olan bölümleri ailem yazdı. günahım kadar sevmezdim.

4- bir özel üniversitenin tam burslu psikoloji bölümüydü. ingilizce psikolojiydi. seviyorum. ama şu anki bölümümden de mutluyum.

5- boğaziçini seçerdim çünkü sınav sistemlerinin hastayım. kulupleri de şahane oraya değinmiyorum.

6- üniversitemi asla tavsiye etmiyorum. bizim bölümümüze özerklik versinler, o zaman tavsiye edeceğim.

7- x universiteli olmak diyince utanıyorum ben. bu konuyu burada kapatıyorum.

8-

9-

10-11- acayip çirkin bir öğrenci profili var. hocaları egoist. bir tane sevdiğim hoca yok. ha var. ama o da turk degıl. hocalar ya. evet bu kısmını dusundukce okulu bırakasım gelıyor. okulda ısler ıgrenc yuruyor. en deger verılmesı gerekenler ogrencıler oldugu halde utanmasalar yuzumuze bakmayacaklar. dogru duzgun kutuphanemız bıle yok.

12- boğaziçidir, odtüdür. sebepleri hepimiz biliyoruz.

kayranin kedisi ile aynısı sadece bilkent 3. tercihimdi

1- verilen eğitimin kalitesine göre, mezunlarının iş bulma imkanına göre, kendi başarısi ile üniversitenin aldığı puan durumuna göre...
2- önce yapmak istediğim işi belirledim. sonra o iş için gerekli eğitimi veren bölümlerin puanını sıraladım.
3- bizim zamanımızda 18 tercih vardı, 4. tercihime girdim. hepsi aynı bölümdü.
4- ilki odtüydü, puanım yetmedi :) ingilizce eğitim veriyordu. hocaları çok iiyiydi. en yüksek puanla aalan oydu. odtü işte, niyesi var mı daha!!!
5- ankara siyasalı seçerdim. mülkiyeli olma havası var.
6- o zaman etmezdim, imaj olarak çok iyiydi, hocaları da çok iyiydi. ama biz hep asistanlardan ders aldık, hocalar onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapardı, onlar da bize insan dışı varlık muamelesi yapıp egolarını tatmin ederlerdi. dışı tercih edecekleri, içi bizi yaktı yani. şimdi de etmem, demode kaldı.
7- eğer kurumsal kimliği oturmuş bir üniversite ise o zaman "x ünivrsiteli olmak" bir anlam ifade eder. eski sınıf arkadaşlarımla muhabbet ederken bile öyle bi duygu hissetmiyoruz hiçbirimiz. ama mesela mülkiyeliler birbirini acaip tutar, her yerde mülkiyeliler kendi aralarında organizedir, iş başvurularında birbirlerini kayırırlar vs.
8- üniversite mezunu olmuş olmak dışında bi fark yaratmadı benim için.
9- bakınız 8. soru
10- sadece belli bir politik kesimin sözünün geçtiği bi okuldu. farklı sesler ya da tartışmalar yaşanmadı hiç.
11- bakınız 10.soru
12- üniversite değil bölüm belirler bu sırayı. her bölüm için en çok tercih edilen üniversite birbirinden farklıdır. mesela mühendislikle hukuk için aynı ilk beşi saymak çok saçma olur. en önemli tercih nedeni verilen eğitimin kalitesidir. ikinci kriter şehirdir. genel eğilim istanbul, ankara, izmir ünversiteleridir. burdaki okulların diğer illerdeki üniversitelere göre çok daha kaliteli eğğtim vermesi dışında, büyükşehir olması, imkanların (konferans, kurs vs )fazla olması, öğrenciye hitap eden sosyal yaşam imkanları vs vs...

1- maddiyat, is bulma kolayligi, rahatlik, sosyal statu, puanim bosa gitmesin, sehir, sevilen ilgi duyulan bir alan olmasi

2- sevdigim ve istedigim bolumdu, ama birkac tercih arasindan secim yapmam gerekiyordu ve biraz da puanim bosa gitmesin kriterine gore tercih yaptim (yanlis sebeplerle dogru tercihi yapmak oldu biraz benimkisi)

3- hayir

4- ayni bolumun daha yuksek puanli bir universitede olaniydi. ayrica eve daha yakindi o universite.

5- su andaki tercihimi hem bolum hem de universite olarak hayatta degistirmem. yanlis anlasilmasin universitemi spesifik olarak sevdigimden degil, baska faktorler etkili oldu bunda. istemeye istemeye gittim fakat benim icin en iyisi bu olmus, her acidan.

6- gelsin, sumuklubocek hizinda calisan ogrenci islerine ragmen guzel bir universite.

7- kendi universiteme yonelik ozel bir sevgi beslemiyorum fakat universiteli olmak gercekten ozgur olmak demek.

8- bir ust soruda dedigim gibi, bunlar ozel olarak x universitesinin degil genel olarak universite kavraminin bana kazandirdigi seyler. hangi seyler olduguna gelince, karakterim universite yillarinda oturdu diyebilirim, ailemden uzakta kendi istediklerimi yapmak, kendimi istedigim dogrultuda gelistirmek icin sinirsiz firsatim ve zamanim oldu.

9- manzarasi guzel

10, 11- dedigim gibi ogrenci isleri ve dekanlik biraz ilgisiz. bir de iyi hocalar ozel universiteler tarafindan kapilmaya baslandi son yillarda.

12- bogazici, odtu, itu, istanbul, marmara. insanlarin cogu tamamen puana yonelik tercih yapiyor.

1- puan aralığı, şehir, ilgi alanı, iş imkanı, arkadaş tavsiyesi, üniversitenin tanınmışlığı
2- seçmek istediğim bölüm (tıp) olan üniversitelerden, puan aralığımda, şehri idare eder, tus başarısı yüksek, ilkokul öğretmenim olur verdi. bir de kampüs şehir içinde.
3- 4. tercihimdi ama ilk 3 tercihim sırf babam 'belki kazanırsın' dediği için yazdığım derecelik 'ukte' tercihlerdi. yerleşmem 'olası' olan ilk tercihti yani.
4- istanbul üniversitesi çapa tıp fakültesi. nedeni marka olması, yaşadığım şehirde olması, cerrahpaşa'nın aksine uygulama ağırlıklı olması.
5- kocaeli üniversitesini seçerdim, büyükşehir olması ve yaşadığım şehre yakın olması.
6- ederdim. nedeni tus başarısında derecelik bölümlerle yarışması, ve başarılı-donanımlı doktorlar yetiştirmesi.
7- eziklik ve mahrumiyet hissediyorum. anadolu'nun küçük bir şehrinde istanbul'dan gelen bir genç öğrenci olmak ve tıp hariç diğer bölümleri vasat düzeyde olan bir üniversite ortamında yaşamak.
8- tek başına yaşayıp geçinmek, küçük bir şehrin yaşantısını gözlemlemek, lise yıllarının aratan bir üniversitenin varlığını idrak etmek.
9- türkiyenin en büyük kapalı spor merkezine sahip olması, kampüsün 10 dk. yürüme mesafesinde ve şehiriçinde olması, kampüste siyasi olaylar olmaması, başörtüsü yasağı uygulanmaması.
10- küçük bir şehir ve ufku çok dar olan öğrencileri olması. okulun hala inşaat halinde olması.
11- kampüsün büyük bir kısmının şantiye görünümünde ve çamur olması. online hizmetlerinin yetersiz olması. burs imkanının olmaması.
12- istanbul üniversitesi: şehrin göbeğinde ve az çok marka olması.
uludağ: bursada
9 eylül: izmirde
fatih üniversitesi: abiler ve dersane hocalarının etkisi
itü: istanbul'da ve teknik üni. olması.

ucuz etin yahnisi misali. kursa milyarlar verip memlekette kalan adamları anlamıyorum. birazcık daha kat anavatanında öğren.

çünkü kendini geliştirememiş yurtdışına çıkmamış burada 4 sene okul okudu diye mükemmel konuştuğu sanılan ucuza çalıştırabilecekleri türk hocaları topluyolar.. çok iyi anadolu liselerinde bile durum bu olabiliyor benimki öyleydi..
ingiliz ya da amerikan hocaların ders verdiği bir okul bul.. ingiliz kültür.. amerikan kültür.. bu tarz yerlerde olabilir ama sallıyorum hiç emin değilim..

amerikan kültür olabilir

www.resimler.tv
karikaze.files.wordpress.com
2.bp.blogspot.com
sphotos-b.ak.fbcdn.net
www.candemirag.com

pipır neymiş hoca ya :D :D :D ahahaha

Dünyadaki her ülke, İngilizce'yi kendi aksanıyla konuşur.

Fransız, Fransız gibi (aksanıyla)
İtalyan, İtalyan gibi (aksanıyla)
İspanyol, İspanyol gibi (aksanıyla)
Koreli, Koreli gibi konuşur.

Bir tek Türk milleti Amerikan gibi, İngiliz gibi konuşmaya çalışır. Senin dil yapın ne ise onu öğren. Ezikliğin bu denliliğidir. Sen hiç aksanına kasan Alman, İtalyan gördün mü? Göremezsin.

Bir ingilize ''uyuyamıyorum'' derdirt bakalım. Diyebilir mi senin gibi? Sittin sene diyemez, sen de onun gibi ''earth'' sittin sene diyemezsin.

Bu nedenle bu saçma sapan konunun üzerinde bu kadar durmayın diyorum ben. İngilizce öğrenin adam gibi, aksan değil.

ingiliz neden amerikan aksanıyla konuşmaz, ya da amerikan niçin ingiliz aksanıyla? avustralyalı, yeni zelandalı, afrikalı hepsi kendi aksanıyla konuşur ingilizceyi.

önce bunu bir düşünün. ne yapacaksınız aynı onlar gibi konuşup? kanal kanal gezip çakma amerikan aksanınızla elizabet mi diyeceksiniz? :)

humancentiped haklı. Düzgün konuşmayı öğren, aksanın zaten mükemmel olamayacak, önemli olan kısım o değil yani. Şakır şakır ingilizce konuşan hintliler tanıyorum, aksanlarından bi bok anlaşılmıyor, ama zamanla düzeltiyor gittiği yerde. Hintliler, Çinliler, Tayvanlıların ingilizcesi anlaşılıyorsa türklerinki kat be kat anlaşılıyor, ingiliz triplerine girmenize gerek yok.

Yeter ki grameri, cümle kurmayı, yazmayı, kelimeleri vesaireyi öğrenin. Aksan basit bir şey.

tamam arkadaşlar texas lı rolü ya da liverpool dan kopup gelmiş gibi yapmasına gerek yok ama.. ben.. şahsen bok gibi aksanı olduğu için anlaşılmasına rağmen saygı görmeyen çok insan gördüm. tabi bi almanca fransızca bunlarda ingilizceden çok daha önemli ama.. ağır aksan yapmasa da düzgün konuşması önemli. pipır pepır falan derse düzelmez.. kaldı ki ufak ses değişiklikleriyle bambaşka anlamlar kazanabilen bi dil.. vay herkes kendi aksanında konuşuyomuş problem değilmiş.. nasıl değil o hintlilerden hangisi yönetim kadrosuna çıkıyo hangisi marketing okuyo.. mühendis oluyolar o yüzden kimse siklemiyo aksanı adam kontak halinde değil bilgisayar başında tüm gün..
ingilizce altyazıyla sonra altyazısız bol bol film izle ! aksan önemli.. rol yapmaya çalışmadığın ya da abartmadığın sürece problem olmaz.. ama dedikleri gibi gramer, cümle yapısı, kelime haznen bunlar iyi olmadan olmaz

tabii ki de gramer ve dili iyi kavramak önemli ama düzgün konuşmak da çok önemsiz değil gibi geliyor bana. Amerikalılar, İngilizler falan farklı konuşabilirler bu normaldir. İngilizlerin bile içinde farklı aksanlar olabilir. Türkçe'de de var sonuçta şehirden şehire göre bile değişiyor aksan. Hintlileri ana dili ingilizce olanlar anlar ama aynı cümleyi bir ingiliz bir de hintliden dinlediğimde ingilizin konuşması daha anlaşılır geliyor. Bizi de ana dili ingilizce olmayan biri dinlediği zaman neden anlamakta zorlansın ki? Bir ingiliz gibi konuşmayız belki ama en götümüzden aksan üretip biz de böyle konuşuyoruz demek yerine ana dili ingilizce olanlar nasıl konuşuyorsa ona yakın konuşmakta fayda var.

humancentipad ve roket adam'a katiliyorum.

onemli olan takir takir konusmak. gerekiyorsa karsindakini anlamadigi kelimeyi sorsun ama genel olarak cumlenin geneli anlasiliyor, kelime kelime anlamaya gerek kalmiyor her zaman.

ancak takir takir konusamayinca karsindakinin ilgisini kaybediyorsun.

adam gibi aksaniyla ogrenmek varken salak milliyetci triplerine girip turk aksaniyla telaffuz et :( diye oneri verenlere aldanma.
sen adam gibi aksaniyla ogren. think kelimesini tink diye okuma.
ulan en basitinden three ile tree arasindaki o telaffuz farkini bile aksan vermeden belli edemezsin. ne salak bir dusuncedir bu 'turk aksaniyla konusmalisin' olayi.

ben anadolu lisesinde ogrenim gordum. ingilizce ogretmenimiz yaklasik on yil incirlik ussunde tercumanlik yapmis biriydi. onun disinda yurtdisi tecrubeleri de vardi. bunun icin tam bir amerikali aksani vardi ve iste ogretmen bu diyordunuz. sansliydik biz. sanirim simdi amerikan kultur'de calisiyor.
boyle hocalardan egitim almaya calisin.

''think kelimesini tink'' diye okuma diyen adamla buluş, allah aşkına bir ''think'' dedirt.

O böyle ağzını yüzünü Amerikanlaştırma çabası ile yamulta yamulta think derse aç bir tarafını gül. Zaten diyemeyecektir emin ol.

20 yıldır İngilizce konuşuyorum, ben 'think' derken ''ya bi dakika o arada ne dediğini anlamadım ne dedin think mi dedin sen'' diyenini duymadım. Bu konunun üzerinde duranını da duymadım. think deyişime gülenini de duymadım. anlaşılmadığımı da duymadım. istediğim şeyi gayet de güzel ifade ettim. ağzımı burnumu yamultmadım think diyeceğim diye.

anca bunlar gibi Türkler güler sana. sen rahat ol. bilimini, oku, anla, anlat; ondan sonra nasıl istersen öyle konuş.

think'i tink diye okumaymış. bi çay koyun allah aşkına.

tink diyeceksen hic ingilizce ogrenme. karsimda ingilizce biliyorum deyip de think'e tink diyen adam gorursem gulmekten sandalyeden dusuyorum ben.

aslfhaslkdh adama bak, agzini da mi yamultacakmismis, ulan bunun nesi ayip? adam gibi dili ogrenmeye calisiyorsun. turk aksaniyla verince turkun gucunu dunyaya mi duyuruyorsun?

boyle beyinden muaf insanlar da yorum yapiyor ya, uzuluyorum ya.

..karşıdakinden saygı görmek istiyosan dili düzgün konuşucaksın bu kadar basit.. tree three farkı da önemli thing think farkı da önemli.. thought thanks i düzgün diyebilmek de önemli. birinin bisiklete sürekli pisiklet demesinden kağıda kağat demesinden hiç bi farkı yok.. karşındaki gülmez düzeltmez belki yabancısın diye ama entegre olmak lazım.. almanya da 40 sene kalıp düzgün almanca konuşamayan insanlar gibi olma.. niye doğrusu varken türk ingilizcesi öğrenesin ki nasıl bi mantıktır.

''saygı görmek istiyorsan dili düzgün konuş'' bir tek 3. dünya ülkelerinde geçerlidir dostum. hiç merak etme kimse sana Amerikan ya da İngiliz aksanı ile konuşamıyorsun diye saygısızlık etmez. Bir tek burada o saygısızlığı görebilirsin, insanlar sıraya girmişler saygısızlık tespit etsem de bir şekilde ifade etsem diye. Kanadalı müdürlerimiz hiç bir zaman bir Hintli'ye gülmediler, bir Mısırlıya gülmediler, bir Türk'e de gülmediler. Gülmezler. Bu arkadaşlar nerede yaşıyorlar, kimlerle çalışıyorlar ya da karşılaştılar ben anlayamadım.

Aç bak Hint bloglarına, hiç bu konu tartışılmış mı? Bir tek bu memlekette dert bu çünkü.

Beni Türk milliyetçiliği ile falan sınamışlar, birisi de çıkıp dememiş ki yahu adam bütün sorunun bizim millette olduğunu söylüyor, adam bizleri (böyle düşünenleri) yeriyor.

hintlilerin anadili öncelikle artık ingilizce.. isviçre almancası gibi düşünebilirsiniz yazılış aynı tabi ama bi dialekt..
kanadalılar çok insancıl çok anlayışlı olabilir ama..
almanya 3. dünya ülkesi değil diye düşünüyorum.. ama almanlar amına koyuyo kötü konuşunca.. ingilizlerin de farkı yok.. fransızları herkes biliyo zaten heralde..bunlar da mı 3. dünya ülkesi

hintliler için 'bak hiç bi bok olamadılar anca mühendis' demek de inanılmaz bir cahillik örneği gerçekten. kardeş sen olayı çözmüşsün, daha bişi yazmaya gerek yok.

hayır anlamadığım özellikle mi tersten anlıyorsunuz, okuduğunuzu anlama sıkıntınız mı var? biz aksanlı konuşma demiyoruz ki. adam gibi konuşman, aksandan daha önemli diyoruz. yoksa muhteşem ingiliz aksanı yapabiliyorsan elbette yap. ama bakıyorum, ülkede ingilizce bilen insan oranı %99, adam gibi konuşan yok, öyle adamlar geliyor ki advanced yazmış, sertifikası falan var, gak guk ediyor. e sen orada gak guk takılırsan iki kelimeyi bir araya getiremezsen istersen ingiliz aksanı yap, ister amerikan aksanı yap, hiç bir önemi kalmaz yani.

önce içerik, sonra şekil. özeti bu. orjinal aksan hiç yapma demiyor kimse. ki istediğin kadar yırtın, yine aksanın olacak, yine yabancı olduğun anlaşılacak, orası da ayrı konu.

hayatında yurtdışında yaşamadıysan, çok kültürlü bir ortamda bulunmadıysan böyle ufkun dar kalır işte.

.. yurtdışında tanışılan edilen hintlilerin yüzde 90ının mühendis olduğu gerçeği cahillik örneği midir.. yalan mı yani hintlilerin çoğu mühendis olmuyo mu ? yanlış mı biliyorum?
nasıl aksanlı konuşma demiyosunuz ben mi türkçe bilmiyorum heralde ben de yanlış okuyorum think e tink de bişey olmaz diyo adam açık açık ..

merak etmeyin şu an da yurtdışında yaşıyorum..
neyse sıktı abi.. ben yardımcı olmaya çalışıyodum.. hayat senin hayatın istediğin gibi konuşursun.. dil öğreniminde başarılar diliyorum

Bir bok olamamış hintlilerin listesine bakalım mesela: en.wikipedia.org ne bileyim bunun gibi bir sürü makale var adamların 'mucizesine' istinaden yazılmış: articles.timesofindia.indiatimes.com

Biraz araştırsan öğreniyorsun böyle şeyleri, adamlar efsane işlere imza atıyorlar.

''think'e tink de'' nerede yazıyor yukarıda, birisi bana bunu söylesin.

tamam sen th sesi için dudaklarını bük, dişini de işin içine katarah fpthhh diye bir ses al öyle söyle. ben 5 saniyede 21 İngilizce kelime söyleyebiliyorum, hızım bu. hadi için rahat edecekse think'e tink diyorum. mayıs ayında bir kongrede küçük bir de sunumum var ingilizce, orada da tink diyeceğim senin için.

ben nerde hintlilerin HEPSİ başarısız dedim.. nerde HEPSİ mühendis dedim..ki başarısızlıkla ne alakası varsa mühendisliğin.. demek istediğim sözlü değil teknik işlerde dilin çok önemli olmadığı işlerde daha öndeler..nerde HİÇ BİRİ bi yere gelememiş dedim.. bi dil konuşulurken doğrusunun söylenmesi gerektiğini aksi takdirde hoş olmadığını belirtmeye çalıştım.. ama belirtemedim heralde ki yurdumun insanı saldırmaya başladı

th sesi için böyle komplike şeyler yapıldığını da hiç görmedim söylemeden geçemicem.. senelerdir ingilizce dizi film izlerim.. dilini dişlerinin arasında sıkıştıracaksın bitecek, doğrusu varken..
5 saniyede 21 kelime vuuuuuuf.. hemen bi rap albümü çıkarmak lazım.. hızlı konuşmak meziyet olsaydı rapçilerle irlandalılar dünyayı yönetiyor olurdu :) bi de kokainmanlar :)

neyse valla çok uzadı..saygısızlık yaptıysam affola, herkes kendi istediğini yapmakta özgür.. iyi akşamlar

bizim ingilizce hocası anlattıydı, türklerde aksan çok fark edilmiyormuş. doğru-yanlış bilemem. ama ruslar, araplar gibi değişik harfler-telaffuzlar yok. yani normal konuşunca rahat anlaşılıyor ve ses rengi sırıtmıyor. ayrıca think ve tink'in farkı aksan değil, telaffuz.

amerikan kültür olamaz.

arkadaşlar olayın bu kadar holiganvari bir şekilde tartışılmasını istememiştim.
hintliler de yarım yamalak konuşuyor ama sorun olmuyor konusunda ise adamlar kendi içlerinde de ingilizce ile hintçeyi karıştırıp konuşuyorlar artık neredeyse. henglish diyorlarmış buna da. Bu arada hepsi mühendis ya da değil ama microsoft'un birçok sunumunda hintli bir arkadaş o garip ingilizcesi ile saatlerce konuşur ve bunu milyonlar dinler.
Konuşulanlardan çıkardığım birinci not: akıcı ve hızlı konuşmak daha öncelikli, eğer sesi doğru çıkarıcam diye akıcılığı kaybediyorsam o sesi doğru çıkarmayı öğrendikten sonra kullanmak daha mantıklı.
Yorum yapan herkese teşekkürler

dil kodlamasını atlıyoruz sanki burada. üniversitede dört yıl yabancı hocalarım think'i düzgün telafuz ederlerken, türk hocalarımın telaffuzunda mutlaka bir gariplik oluyordu ki bu adamlar masterını amerika'da yapmış kişiler. diyeceğim o ki kurslara native speaker olan hocaları var mı diye sor, sana faydası olacaktır. yurt dşında da kal ama yüzde yüz native gibi konuşacağını sanma. bu farklılığa hem ergenlikten önce dile maruz kalmaman neden olacaktır (çocukken amerikada yaşasaydın o aksanla konuşurdun) hem de yıllar boyu konuştuumuz dilin bilinç altımızda yer etmiş fonetiği neden olacaktır.

Marka olarak bir tavsiyem olmasa da kapsüllü almamanızı söyleyebilirim.

Philips paslanmaz çelik kullanıyorum çok çok çok memnunum

tchibo kapsüllerle çalışıyor. sürekli ordan almanız lazım yani. o nedenle başka markalara bakın derim.

kapsullu olanlar filtre kahve makinesi degil, espresso makinesi.

bence arcelik alin kurtulun

Philips gayet iyi, çok memnunum.

ben 1 ay önce delonghi aldım. çok memnunum. sabah bana şu saatte kahve yap deme özelliği bile var.

Uygun istiyorsanız Bluehouse'ın makinesi 40 tl idi fırsat sitelerinden birinde ama nasıl yapar bilgim yok. Tchiboya hiç bakmayın ben de geçenlerde baktım onlar filtre kahve yapmıyormus, latte espresso vs yapıyor ayrıca her kapsül 1 bardak demek. Yani kapsüle de baya servet dökmen gerekebilir:)

tefalin 150 tl civarı olan bir makinesi var cok iyi. şaşma derim.

delonghi'nin 50 TL'ye bi makinesi vardı.

2 arkadaş aldı, olağanüstü falan diolardı

Delonghi'nin "Sabah bana şu saatte kahve yap" denileni süpermiş (fikir süper en azından) modeli, ve fıyatı ne acaba? Bakayım ona ben.

Şu mu 50tllik delonghi: www.istanbulbilisim.com.tr

sanrım benim dediğim www.istanbulbilisim.com.tr
bu ama hepsiburadadan ben 90 tlye almıştım.

www.hepsiburada.com

rtsp://v7.cache6.googlevideo.com/ChoLENy73wIaEQmdvzbSEOefERMYDSANFEgDDA==/0/0/0/video.3gp

rtsp://v4.cache2.googlevideo.com/ChoLENy73wIaEQmWfIS2mXgHjhMYDSANFEgDDA==/0/0/0/video.3gp

sayfada sağ tıkla kaynağı görüntüle de
orada youtube diye arat, karşına gelecek video uzantısını yerlerde araştır

norveçte petrol olduğu gizli saklı bir şey değil. hatta petrol ile ilgili bir eğitimin varsa çok rahat göçmen olarak gidebiliyorsun.

norveç isveçi aşağılar, isveç de sanırım finleri. tıpkı amerikalıların kanadalıları aşağılaması gibi. çok da şaşılacak bir durumu yok. biz de bir yığın laz fıkrası var, aynı hesap.
danimarka kimi aşağılıyor bilmiyorum. onlarla da ağzında patates varmış gibi konuşuyorlar diye dalga geçiyorlar.

edit: bir de fince, danca isveççe ve norveççeden apayrı bir dil. diğerlerinin geldiği dil ailesi aynı iken fince farklı bir dil ailesinden geliyor. bu da finlerin başka bir coğrafyadan gelmesini ve iskandinav olmamasını açıklıyor.
bununla ilgili araştırma yapabilirsin. ben tam anlatamamış olabilirim ama özetle böyle.

bir de şu olay var: O taraflara İskandinavya da denir malum. Ancak nedense isveç, danimarka ve norveç Finlandiya'yı iskandinavya'ya dahil etmez.

finlandiya aslında pek ortalarda görünmüyor ama isveç ve danimarka'nın arası gayet iyi. norveç de "en iyi, en baba benim" havasında yanlış hatırlamıyosam.

bu konuyla ilgili en iyi ve eğlenceli kaynak: satw.com

danimarka-isveç arası her zaman iyidir.
isveç finlandiya'yı ezer. bir süre finlandiya'yı kontrol etmiş, hatta bu yüzden finlandiya'da yaşayan isveç kökenliler ile birlikte finlandiya'nın ikinci dili isveççe olmuştur. finliler de isveçlileri pek sevmezler.
yanlış bilmiyorsam iskandinav ülkeleri isveç, danimarka ve norveç ile kısıtlıdır. finlandiya'yı bu gruba sokmak için nordik veya kuzey ülkeleri demek gerek. bu 3 ülke hem dil hem de köken olarak birbirine benzese de finliler bunlardan ayrılır. dilleri bambaşkadır, ural-altay'dan gelir. bu yüzden finlandiya kendine özgü bir ülkedir, avrupa'dan da bu özellikleri ile ayrılır.

isvec, norvec ve danimarka cermen kokenli toplumlardir. hatta bunlara kuzey cermenler denir. (izlanda'yi da dahil edebiliriz belki)

finlandiya ise neredeyse bir baltik ulkesidir. iskandinavlar'a ne dilleri benzer, ne de kulturleri. estonya ve letonya ile daha yakin oldugunu soyleyebiliriz.

cogundan bahsedilmis ama bildigim kadariyla tam liste vereyim.
finler isveclilere cok giciktirlar, cunku Isvec tarafindan hukmedilmislerdir bir 200(tam ne kadar hatirlamiyorum) yil falan. Finler surekli Isveclilere gay falan der öyle homofobik bir ulke olmamasina karsin. Her firsatta laf sokarlar ama bir yandan da kiskaniyorlar gibi geliyor bana.
Isvecliler (hatta anladigim kadariyla tum Iskandinavlar) Finleri pek sallamaz. Garip bir ulke olarak adlandirirlar genelde. Sallamaz ama kucumser bir durus yani.
Isvecliler Norveclileri de kucumser. Cocuk gibi konustuklarini, hep sacma sapan aktivitelerde bulunduklarini falan söylerler. Butun sebebi kiskanmalaridir cunku Norvec Isvec'ten cok daha zengin ve gelismis bir ulkedir. Binlerce isvecli norvece calismaya gider; bazen donemsel bazen kalici.
Isvecliler danlari da biraz garip gorurler. Ama genelde referanslari dillerinedir. Agzinda bir sey varmis gibi konusmalarina uyuz olurlar ve cok gulerler buna nedense. Isvec'te guneye gittikce(Danimarka'ya yaklastikca, Malmö'ye dogru) Isvecce sivesi Dancaya dogru kayar ki buna Skånca denir. Onunla da dalga gecerler. Ne göt irkmis birader bu isvecliler de, herkesin diliyle dalga geciyorlar amk.
Bir de bu ulkeler tum tarih boyunca birbirleriyle savasip durmuslar mal gibi. Sanirim Isvec genelde en gucluleriymis, bir ara hepsini fethetmis galiba.

ama bunlarin hepsi böyle kardesler arasi tatli bir rekabet su anda. Aslinda öyle hakikaten sevmeme yok, ki hepsi birbirine cok pis kiyak gecer. Bu ulkelerden birinde vatandas iseniz, digerine goctugunuzde(ki keyfi bir hareket olabilir) neredeyse butun vatandas haklarina sahipsiniz. Bir fin hadi ben Isvec'te yasayacagim diye karar verdigi takdirde, ertesi gun bunu gerceklestirebilir. Gidip Isvec hukumetinden burs bile alabilir aninda.

elimde norvec,isvec ve danimarka halkini esprili olarak karsilastiran bir kitap bile var. bu kadar genelleme yapilmasi dogru degil tabi ama genel gorus soyle: isvecli, norvecliyi koylu olarak goruyor; petrolden once cok fakirdiler ya. norveclinin isvecliye buruklugu var, bitakim tarihsel olaylardan dolayi. norvecli ozellikle yazim diliyle danimarkaya, konusma diliyle isvece yakin. isvec ve norvec, danimarkayi sever. hatta simdiki norvec krali, zamaninda oylamayla norvece gelip kral ilan edilmis danimarkali bir prenstir. finlandiya apayri bir ulke olarak goruluyor; sebepleri aciklanmis zaten.

Finlilerin kendilerini iskandinav saymamaları gibi bir şey yok, çünkü zaten adamlar iskandinav değiller. İsveç-Norveç-Danimarka bunlar hepsi birbirlerine amcaoğlu. Ha zamanında İsveç Krallığı Finlandiya'da da hüküm sürmüş bir süre falan ama tarihsel olayları pek bilmiyorum.

İsveçliler'in Norveç'e gıcık oldukları ve Danimarkalılara ise sıcak yaklaştıkları gibi düşüncelerim var kendi kendime.

herkese cevapları için teşekkürler, anladığım kadarıyla finliler apayrılar, isveç hepsinin atası benm gibi davranıyor. norveçe petrolsüz bir köylü gibi davranıyor, finlandiya'yı ise asimile etmeye falan kalkışmış. ama aslında bir düşman kardeşlik durumu da var. yani tehdit içten değil dışardan olsa bunlar o anda birleşip birlikte saldıracaklar sanki. hehe.

Karşı değiliz/değilim zira bu bir fikir değil. böyle fikir olmaz olsun.

sadece kiz ya da sadece erkek diye kontenjan ayrilmasi, gercekten hak eden ve calisarak o noktaya gelmislere haksizlk olur. kadinlik erkeklik pipi ile meme ile degil bilinc ile olur. ayrintili bir calisma icin

sex nedir? gender nedir? toplumsal ayrişmanın eşiğinde bir sırat köprüsü sorusu. basılmamış yüksek lisans tezi. müntekim gıcırbey. rte üniversitesi, 2003.

ayrımcılık.

nasıl okul öncesi eğitime erkekler gitmiyorsa makina ya da elektrik mühendisliğine de kızlar gelmiyor. o yüzden de internet denen zıkkım var. gidin tanışın sevişin, pozitif ayrımcılık adı altında ortamın *mına koymayın..

o kadar saçma bir fikir ki, karşı çıkmaya bile değmez..

aslında bu fikir kağıt üzerinde olmasa da uygulanıyor dünyada. mesela abd okullarında kadın erkek oranı bir istatistiktir, bazı okulların bunu dengede tutmaya çalıştığı doğrudur (55% 45% max.)

kanuni değil, fakat uygulanıyor. ve tabii ki eşitsizlik oluyor, yanlış nereden bakarsanız

fırsat eşitliğine aykırı

her ne kadar kadın-erkek eşitliği olsa bile, bazı mesleklere yönelik eğitim erkeklere daha uygunken, bazıları da kadınlar için daha uygundur. bu tür eğitim veren bölümlerde kadın-erkek eşitliğinin sağlanabilmesi için kişilerin istemedikleri halde o eğitimi almaları ve dolayısıyla o işi yapmaları gerekecektir.

üniversite eğitimi çalışma ve başarıyla elde edilir, sırf eşitlik sağlamak için bazıları hiç hakketmediği eğitimleri alma şansına sahip olurken bazıları da hakkettikleri halde eşitliği bodukları için o eğitimi alamayacaklardır.

cinsiyeti ilgili bölüme girmek için göz önüne alınacak faktörlerden saymazsak eşitlikten bahsedebiliriz. eşit sayıda kız ve erkek alınarak olmaz. boş kontenjana sırf x cinsiyetinde olduğu için girebilenler olur sonra.

sirf kontenjan dolacak diye calismayan kizi almak, calisan erkege haksizlik olur

bir erkeğin puanı daha yüksek olduğu halde, o bölüme kadınlar daha az rağbet gösteriyor diye, kendinden binlerce daha düşük sıradaki kadınlar kadın kontenjanı boş olduğu için girebilirken, o giremeyecek.böyle eşitlik mi olur.

izmit korfezi liman doludur, ambarli, tekirdag, bandirma vs bir dolu vardir. onemli olan yukun ne yuku oldugudur.

tekstil ürünleri

kamyonla mi? konteynirla mi?

her ikisi de olabilir

eline 1500 geçmesi için 2000 yatırmaları gerekiyor evet. öbür türlü düşük geçer eline.
yarım gün hakkında birşey bilmiyorum ama.

1) 1500tl net olarak anlaştığınız için daha az ödeme yapmaları söz konusu olamaz. paranın tamamı bankaya yatacaksa brüt maaş üzerinden yatırmak zorundalar.

2) (git: 507278)

sigortandan çalmışlar zaten. asgari yatırmışlar sigortanı.

3 kişi toplanıp iş mahkemesine başvurun. hem yüklü ceza yerler hem de bütün farkı alırsınız. işten istifa etseniz bile 3-4 ay boyunca bu mevzu için mahkemeye başvurma hakkınız var. ama dediğim gibi 3 kişi.

bunlara ceza veya yaptırım gelmiştir. korkup elden verme olayından vazgeçmişler. 100 kişilik şirket bu işten ortalama 50bin lira kazanç sağlıyor. o tatlı paradan (bana göre hırsızlık) vazgeçmek istemiyorlar.

bütün hikaye bu aslında.

İş mahkemesi dışında itiraz etme hakkın da olmayacak çünkü sözleşmende de asgari yazıyordur muhtemelen.

gecen sene size 700 lira net yatirmak icin yaklasik 280 lira da vergi/ssk yatirmalari da gerekiyordu.

yani brut maasiniz ortalama 1780 lira idi.

eger zam yapilmadigini dusunur ve ortalama 1780 lira brut maas uzerinden gidersek, bu seneki net maasinizin ortalama 1241 lira olmasi gerekiyor.

en azindan bu kadarini yapsinlar, eger adam gecen sene odedigi 280 lirayi da denklem disini cikarirsa iyice orospu cocuklugu yapmis olurlar ki, o kadar da olmaz.

Excel degil de belki bu isinize yarar..
www.wolframalpha.com

dediğini vba ile yapabilirsin belki. biraz daha açıklar mısın durumu? yani örneğin formül değişken mi olacak? değişken olacaksa atıyorum bugün tek parametreli olan formül yarın 3 parametreli mi olacak. daha net anlatabilirsen yardımcı olmaya çalışırım.
excel'de yapacaksan vba haricinde yapabilmen çok mümkün gelmedi bana. çünkü soru soracak diyalog açılmasını sadece vba ile sağlayabilirsin.

mesela tesis işletiyorum ve günlük hesaplamam gereken 5 tane değer var.
Ben bu değerleri bulabileceğim formülleri biliyorum.
Her değerinde formülünde birden fazla ama her zaman sabit parametreler var
Formülde uzun uzun yerine koymaktansa kalıp halinde bir yerde hazırlayayım değerleri gireyim hesaplasın soru cevap dialok olmasa da olur.

formülü yazarken değişkenleri bazı hücrelere işaret edeceksin, sonra işaret ettiğin hücrelere de bu değişkenlerin değerlerini yazacaksın işte.

basit bir örnek: B5 hücresine =A1+2*A2+B3/5 formülünü yazacaksın; A1, A2 ve B3 hücrelerindeki değişkenleri de istediğin şekilde değiştirdiğinde formülün sonucu otomatik olarak değişecek. bu excel'in temel fonksiyonu zaten. Diyalog işine girmemeye çalış, sakat.

eger formulleri yazarsaniz excel'de hucrelere yazmaniz gereken formulleri buradaki arkadaslar (ya da ben bulabiliriz)

İyi biliyorum. 28 ;)

biliyorum - 17

biliyorum 30 yasindayim. ama sarkiyi yillar sonra gamma ray cover'i ile tanidim ve daha sonra pet shop boys sarkisi oldugunu ogrendim.

biliyorum 28 yaşındayım.

sanki 27 üstü biliyor, zaten normal. ama daha ufaklar ne alemde? 17lik istisna bakalım bozacak mı kaideyi? belki de sadece pop kültürüne yakın olmakla ilgili...

yes. 23

Biliyorum, 23. Uzmanlık alanım 80'lerdir.

biliyorum- 8

biliyorum, 28.

biliyorum - 23

yoksa türk halkım yine çekiniyor muydu bilmiyorum demekten...

bilmiyodum zannediyordum ama sarkiyi acinca hatirladim. 22yas

11 kişi biliyorum demiş. 105 kere bakılmış soruya. bunların 30 tanesi tekrar bakanlar desek, kalır geri 75. cevap vermeyenler %95 bilmediğinden sallamayıp cevap vermedi, cevap vermeyen 64 kişi desek, 61 kişi bilmiyor diyebiliriz. 3 kişi de bilip de sallamadı ve onların yaşları zaten 27 üstü. bilmeyen 61 kişi de %95 27 altı. yani duyuruya bakanların %18'i biliyor yaklaşık bu şarkıyı. bu 14 kişiden de muhtemelen 6'sı 27 altı, 2'si de 18 altı. 8 diyen kişiyi, 8 olarak düşünüp değil de bu espriyi 18 yaş altında birinin yapmış olmasını istediğimden 18 altı olarak aldım. eyyorlamam bu kadar.

not: 6'nın içinde 18 altı olanlar da var.

lemmiwinks harikasın :D

forum falan ama burada anlatmislar basitce: www.head-fi.org

bu tarz farklari hakkiyla anlamak icin bilgisayara bagli hoparlorlerin adam gibi olmasi gerekir. adam gibiden kastim 200 liralik logitech hoparlorler degil. 200 liralik logitech hoparlorlerle farki anliyorum diyen adam yalan soyluyordur.

winamp olsun, itunes olsun, windows media player olsun ayni sesi verirler. aralarindaki tek fark ekolayzir ayarlarindan kaynaklanir.

eger laptop hoparlorunden ya da kulakliktan dinliyorsaniz mp3 dinleyeceginize radyo falan acin, ayni ses gelecektir.

kendinizi bu sacma seylerle yormayin

Kesinlikle ve kesinlikle Samsung Galaxy SIII diyorum.

s3 +1

Şu ana kadar yapılmış en iyi iki telefon oldukları fikrine nereden kapıldın? Neye göre en iyi oluyor bunlar?

Troll sorusu olur bundan anca.

su ana kadar yapilmis en iyi telefon kesinlikle samsung galaxy note 2'dir.

arkasindan nokia 3310 gelir.

"ahmetcan44" haklı, eğer soru "şu ana kadar yapılmış en iyi telefon" ise benim yanıtım SonyEricsson w810i olur, aksini iddia edenle kavga bile ederim.

1200 liraya 0 mı satılıyor yahu?

5 kullanıyorum öyle böyle değil verdiğin parayı sonuna kadar hak ediyor

bence istanbul var. yerlisi yok. komple kapitalist. devletin müdahelesi sıfır. orman kanunları.

Londradan ayrı tutarak city of london var mesela kapitalizmin kabesi. Şirketlerin çalışan sayısına göre oy hakkı sahibi olduğu, belediye başkanını şirketlerin seçtiği, şehrin tüm mal varlığının bir şirkete ait olduğu yani şehrin şirket olduğu, kendine ait polis gücü olan bir şehir.

doha
abu dhabi
manama
kuwait city

singapur

sahibinden'e bakmanız daha iyi olur. genelde pazarlık payı çok fazla oluyor ama en azından üst limitleri belirlemek adına bakılabilir.

www.sahibinden.com

Avira

avg ve avast ın metihlerini çok duyuyorum ama hiç kullanmadım.
allah hepimizi cimri bilgisayar kullanıcılarından korusun.

avg
symantec
ya aslında hepsi beleş değil mi bunların ya crack diye bir şey var :)

symantec'i salla. para verip aldım, bi virüs musallat oldu bilgisayara silemedi gitti. kingsoft diye bir program var. beleş bu.

microsoft security essentials. lisanslı windows ile bedava kurulabiliyor. gayet de sistemi yormayan ve güvenli denebilir. referansı da milyonlarca windows.

@ozdek +1

anahtar kelime "lisanslı windows". bizim işyeri benden de cimri olduğu için (benden duymuş olmayın ama)kaçak kullanıyoruz windowsu.

comodo internet security

kaçak kullanıyorsanız bile lisanlıymış gibi görünüyordur. bu yüzden bahsedilen programı kurabilirsiniz.

tik atmaycaksanız niye soru soruyorsunuz?

panda cloud

abbyy finereader indirin, halledersiniz

ben asagidaki linki kullanarak "adam" gibi sonuclar aldim daha once ama su anda acrobat pro kullarak dogrudan yapiyorum bu donusum islemlerini.

www.pdfonline.com

ancak burada bir problem var, elinizdeki dosyanin 100 mb oldugunu soyluyorsunuz, o zaman tahminen icinde bol bol sekil vs olan bir dosyadir. bu tarz pdf-word donusumlerinde bazi tablolari, bazi kenar cizgilerini resim olarak ceviriyor, bu yuzden de dosya boyutu sacma sapan sekilde buyuyor.

biraz teknik olacak ama:

word'de vektorel olan (bu yuzden de dosya boyutunu cok etkilemeyen) bir sekil/cizim, pdf'te hala vektorel oluyor ancak pdf'ten word'e donustururken vektorel olarak degil de raster olarak donusuyorlar.

kisacasi, dosyada bol bol cizim/sekil vs varsa dosyanin orijinalini bulmak sizin icin daha hayirli olacaktir.

ssg?

ben 7 yildir Microsoft'ta calisiyorum.

zaten tiryaki olmayanların nikotin ihtiyacı en fazla 4 dal(mış).daha yeni başladıysanız psikolojiktir yaşadığınız şey,''içmiyorum hülen!'' diyerek bırakırsınız;eliniz ayağınız titremez,'sigaraaaaa!!' diye ağlamazsınız.ama sakın ha isteyince bırakabilirim diye sigara içmeyin.o iki-üç dal sigarayı uzun süredir içiyor olsaydınız 'sigaraaaaa!!' diye ağlardınız..

2 seneye yaklaştı sigaraya başlamam ve yeni yeni sıkıntı oluşturmaya başladı. öksürük, akşam iyi uyku alamama, saçmasapan zamanlarda sigara içmeyi istemek falan.

2-3 sigara ile yetinebiliyorsan lütfen bırakma.

keşke ben de o kadarla yetinebilsem. ne kadar güzel olurdu. her yemekten sonra bir tane yetse of of.

yesilay kolu baskanligi yolunda onemli bir virajdasin kanimca. benim kendi deneyimim acisindan konusuyorum , tamamen birak , bugune kadar hic sigarayi azaltip da biraktigim olmasi. hos sigarayi biraktigim da olmadi ama azaltip tekrardan ayni rutine dondugum cok oldu.

günde 2-3 tane yetiyor ama paket olmaması şartıyla, yoksa paket aldığımda akşama kalmıyor bile.

bu tamamen kendinize ne kadar hakim olabildiginizle alakali birsey.

mesela yarin evden cikmazsam aksam 8-9'a kadar sigara icmem herhalde.

ı harfi için ağız açıklığı minimumda kaldığı için. örneğin spor kelimesi için s den p ye geçmek için en tasarruflu yol ı harfi.

benim bildiğim bu.

aslinda iki sessizden ilkini okumus oluyorsun.

her ne kadar biz sessizlerin sonuna "e" harfini koyup "be" "ce" seklinde okuyorsak da asil okunuslarinda daha bir "I" harfi var gibi.

bir de bu kelimeleri ayirip okumaya calisalim:

elekt rik
s por ( "se" degil "sI")
t rabzon ("te" degil "tI")

boyle bakinca oluyor degil mi?

büyük ve küçük ünlü uyumuna uydurmadığımızda at sikine kelebek konmuş gibi bir his oluyor ve rahatsız ediyor.

hayır efendim orada herhangi bir vokal yok.

-i-/-ı- yok orada. i'li okuyorsan hata ediyorsun.

şuraya www.vizerehberiniz.com bakınca gördüm ki banka cüzdanı ing olacakmış, ama daha önce şöyle yanıtlanmış;

www.eksiduyuru.com
tabii bu daha mantıklı

ben daha once bazi evraklarimi (ssk bildirgesi vs) turkce goturdum, problem olmadan vizeyi aldim.

ben, arkadaşım ve hatta annem türkçe başvurdu. sorun olmadı.

çok teşekkürler arkadaşlar.

peki şu formatta bi resmi yazıyı şekil olarak aynen yine bu formatta mı çevireyim. hani türkçe yerlerin birebir ingilizce karşılıklarını aynen bu yazıdaki kurallarla mı yazayım??
örneğimiz şu : www.memurlar.net

@eddie akademik vize

evet o formatta cevirin, bir ornegi var bende ama eklemeyi beceremedim maalesef.

ciddi misin? harika olur yükleyebilirsen :)

satılan ürün ya da hizmetin sayımı mümkünse, sayımdan sonraki sonuç hepimizi aydınlatabilir belki

ekip bişi demiyor, neden böyle oldu diyince "işler kırık" diyor heps, ya da susuyorlar.

maaşa zam iste panpa ilk olarak. ikinci olarak da ik'ya eleman talebinde bulun, ekibinde işe yaramayan adamlardan kurtul. ki sanırım ekip olduğu gibi işe yaramıyor. Başlarında biri olmayınca yatıyorlar.. Yönetici olmadığında liderlik insiyatifini kullanacak biri olmadığından da kaynaklanıyor olabilir bu, eğer elemanlardan biri bu yönde bir eğitime, eğilime sahip olsaydı böyle bi şey olmaz dı diye düşünüyorum. + şöyle bi'şey de olabilir. Bu adamlar yöneticinin her işi takip etmesine, görevlendirmesine, yönetmesine alışık oldukları için başlarında biri olmayınca sudan çıkmış balığa dönmüş olabilirler. Ama zannımca yatış olayı daha mantıklı..

@doruk, sayımda bi sıkıntı yok, kaçak veya hile olması imkansız. bildiğin satmamış ekip işte, yatmış evde, veya arabayı bir cafeye çekip takılmış vs. vs.

@accorbite, peki tersten bakarsak, yönetici bu ekibe her gün deli gibi baskı yapıyor, sürekli arıyor, satış istiyor, arada tehdit ediyor, gözlerini korkutuyor ve zorla satış yaptırıyorsa, buna bir tepki olarak topluca yatışa geçmiş olabilirler mi?

hayır canım ne alakası var. öyle yapan adamlarsa zaten maaşa zam, işe son demek lazım. İşleri satmak değil mi bu adamların? neye tepki veriyorlar? işlerini yaptıkları için mi? Çalışmıyorlarsa abanıcaksın tabiki 300.000'den 25.000'e düşüşlük tepki mi olurmuş. Maaşlarını kotalı prime çevirin hatta,öyleyse kotalarını yükseltin bak nasıl çalışıyorlar. Sürekli satış yapmak değil mi bu adamların işi? Bakkal işletiyorsanız, müşteriyi ayağınıza bekliyorsanız o başka..

geldikten sonraki rakamlar yine 100-150bin ortalamasına çıkarsa tam olarak dediğin gibidir bence.

ek not: dediğin gibi satış için zorlama, baskı, tehdit varsa; otoriter yönetici kimliğinden sıyrılmalısın bence. çalışanlarla birlikte kendi işinizi yapıyor havası vermeli, ya da çalışanı satışa teşvik eden bi prim sistemi getirmelisin, mümkünse tabii

ultimatom cekeceksin.

ornek: arkadaslar bir daha boyle olursa yani ben sizin basinizda degilken satis bu kadar duserse sizinle yollarimizi ayirmak durunda kalacagim.

ornek2: bir daha ben yokken satisi boyle dusururseniz sizin izdirabinizi sikerim amin ogullari.

anladigim kadariyla dolasarak satis yapan bir satis ekibi.

eger ara ara ofise de ugruyorlarsa, ki ugruyorlardir, iclerinden bir kisiyi herhangi bir sifat vermeden, sizin yaptiginiz ise alistirin, en azindan sizin ne yaptiginiz hakkinda fikri olsun, tatile gittiginizde de "benim yerime sen bakarsin, sunlari sunlari yaparsin, takip edersin" gibi birsey soylersiniz.

bir de kesinlikle hepsiyle teker teker 10-15 dk konusun, neden boyle birsey oldugunu anlatsinlar. belki gercekten mantikli bir aciklamalari vardir ama ekibi suclamadan once, boyle donemleri tekrar yasamamaniz icin neler yapmaniz gerektigini sorun, sizin oldugunuz donemle olmadiginiz donem arasindaki farki sorun.

bu arada satis yapilan mal ne?

@cosmicstring işte ben de ona şaşırdım, ben aynı portfolyoyu ve cvyi defalarca attım ama hiç hata vermemişti. (artık sıkıntıdan hobi olarak iş başvurusu yapıyorum:) ben de ona şaşırdım. şimdi wetranfer falan göndersem karşı taraf onunla uğraşmıyor genelde. ben şansımı deneyeyim. teşekkürler

@ecaz, ama her server'ın farklı limitleri farklı koşulları vardır. sen hep aynı şirketin aynı emailine göndermiyorsun ki bunu. hep farklı şirketlere (dolayısıyla farklı domain + hostinglere) gönderiyorsun. bu sefer gönderdiğin hosting ve domain demek ki kabul etmemiş bu kadar büyük dosyayı.

@aradaki uzaklık evet şimdi anladım ben onu, hiç bilmiyordum öğrenmiş oldum:) büyük ihtimalle diğer adaylar da benzer problemleri yaşayacaklardır. teşekkürler:)

prensip olarak cv'de cok fazla resim olacagini, boyutunun buyuk olacagini zannetmiyorum ama portfolyo dediginiz anda ortalik karisir.

portfolyo dosyasinin kalitesini biraz dusurmeyi deneseniz? normal sartlarda 10mb'in altinda dosya kabul etmeyen mail server gormedim, yani cv+portfolyo 8-8.5mb kadar olursa cok iyi olur. 9'u asmayin, mail eki olunca boyutlar biraz artabiliyor.

bu arada portfolyoyu internette kendi sitenize koyma fikrini dusunun derim, eger siteniz yoksa bir tane yapma fikrini de dusunun derim, yillik maliyetiniz 100-150 dolar kadar olacaktir. belki daha bile dusuge halledersiniz.

ornegin bluehost'tan hosting satin alip, themeforest'ten de portfolyo icin bir wordpress temasi alirsiniz piril piril olur. cok da guzel olur.

web siteniz yok mu? portfolyoyu sitenize koyun. cv'de de sitenizin linki olur zaten. yil olmus 2012, hem portfolyolu calisilan bir sektorde olacaksiniz hem de web siteniz olmayacak? olmaz bence. hem siteniz olursa basvurmadiginiz yerlerden de portfolyonuzu goren kisiler olabilir

@co2s2, @crucio evet web sitesine doğru gidiyorum gibi görünüyor. kesinlikle katılıyorum, sadece bazı şeylerde karar veremediğim için biraz geri plana attım site işini ama sanırım bir an önce hayata geçirmem gerekecek. teşekkür ederim tekrar tekrar :)

1 - c# iyidir

2 - bir noktada (yeterince kalifiye iseniz) bir sirkette calisma sansiniz var ama sanki web uzerine gidenler bu aralar daha revacta gibi. ama mobil uygulamalari da goz ardi etmeyin derim.

3 - c# iyidir

sql ile platform bağımsız (web/masaüstü)her türlü ilişki içinde olucaksın zaten, o yüzden sql konusuna mutlaka eğilmelisin. ayrıca web/masaüstü çok keskin çizgilerle birbirinden ayrılmıyor programlama konusunu genel olarak aşmış biri bu duyuru örneğinden yola çıkarsak c# ile masaüstü uygulamarı geliştiriyorsan çok kısa sürede php ile web uygulamaları geliştirebilirsin. syntax vb. hemen hemen aynı.

limango'nun tech kismina bakin, uygun seyler oluyor.

ancak gercek hayatta gormediginiz kilifi almayin, ben de internetten gercek hayatta gormedigim bir kilifi aldim, 2 gunde parcalandi.

bana gore apple'in kendi urettigi smart cover alinabilecek en iyi kilif. hem islevsel, hem de yer kaplamiyor. eger saga sola atip durmuyorsaniz arka tarafinin cizilme ihtimali de cok dusuk.

limango'da siparişler geç geliyormuş diye okudum. hatta ekşi sözlükte okuduğun entry'lerde 1 ay bekleyen bile varmış. öyle bir sorun olmasa aslında çok uygun şeyler buldum orada.

hollanda'daki fiyatlarin amerika fiyatlarindan daha fazla oldugunu onaylayabilirim.

dolar fiyatlari direkt olarak euro'ya donusturuluyor diyebiliriz. asagi yukari boyle cogu urun (istisnalar haric).

1 - www.gamespot.com / www.merlininkazani.com
2 - www.virginradioturkiye.com
3 - www.turkcealtyazi.org

1 - gamespot +1
2 - billboard
3 - imdb

hayvan gibi pahali makien ve lensler.

adamların kullandığı en dandik lens 6 bin avro, var gerisini sen hesap et..

hem ekipman, hem photoshop, hem de doğru ışık kullanımı diyelim. hepsinden biraz yani.

hayvan gibi pahalı lensler ve dünyanın en iyi fotografçıları

iyi fotoğraf makinesiyle iyi fotoğraf çekilir diye bir şey yok. nat.geo. fotoğrafları hakkında konuşuyorum; o seti size verseler o fotoğrafların aynısını çekebileceğinizi düşünür müsünüz?

burdaki fotoğraflar da öyle ahım şahım fotoğraflar değil yani, www.boston.com

sorunuza geleyim. o kadar net fotoğraflar elde etmek için arkadaşların dediği çok pahalı makine ve lenslere gerek yok. full frame bir makineniz olsun ve L serisi zoom lensiniz olsun gayet çekebilirsiniz.
neden nat.geo. fotoğrafçıları hayvan gibi pahalı lensler kullanıyor diye sorarsanız. çünkü nat.geo'ya çalışıyor :)

bkz. canon eos 5d mark2, canon 70-200L ya da canon 135mm f.2L

ışık kullanımı, makineyi iyi tanımak, f-stop ve shutter ayarlarını iyi yapabilmek, doğru kompozisyonu yaratabilmek, doğru kadrajı yakalamayı bilmek gibi bir sürü etken de var. ayrıca bu adamlar bi tane fotoğraf çekiyo o fotoğraf böyle süper oluyo değil. adam pahalı ekipman ve yukarıda saydıklarımla 50 tane fotoğraf çeker 1 tanesi öyle güzel olur.

L serisi lenslere hayvan gibi pahalı lens değil demek saçma. ayrıca spor fotoğrafını 5d ile çekene herkes güler (hangi lens olursa olsun) saniyede 3.9 frame ile spor fotoğrafı mı çekilir.

"En iyi makina en iyi fotografı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı." demiş üstad ara güler.

elbette daktilonun romandaki yeriyle, makinanın fotoğraftaki yeri aynı değil ama "insan unsuru" fotoğraftaki en mühim unsur, bunu unutmamak lazım. bu fotoğrafları çeken adamların eline pek de özel olmayan, klasik makinaları versen yine çok güzel şeyler çıkar ortaya.

fotoğrafçılık sanattır, zanaat değil.

@ekşi sözlük kullanıcısı iseniz basın

1d mark serisi fotoğraf makinesi mark2'den daha seri olabilir ama daha ucuzu da var =) yani ben o fotoğraflardan çekebilmek için minimum gerekli fiyat/ekipman yazdim. mark2 almazsın gider 1d mark alırsın.

hayvan gibi pahalı makina ve lensler. artı mekanlar. aslan kaplan vardı da biz mi çekmedik. mesela ben ankaradayım. ne çekem? neyse. fotoğrafçı tabii ki önemli ama imkanlar sağlansa 3-4 sene içerisinde böyle fotolar çekebileceğime inanıyorum. zaten olay da bu. sıfırdan başlıyoruz ve çabalayarak bir yerlere geliyoruz. ama adamda azcık göz olsun ver eline bilmem kaç bin dolarlık makinaları. çeker yani. bunlardan bir iki gömlek altını çeker belki ama çeker.

ekipmanla falan alakası yok arkadaşlar. bu tamamiyle fotoğrafı ışığı vs bilmekle ilgili bir şey.

bazı bankalarda, eğer o bankada halihazırda bir hesabınız varsa mümkün oluyor. ancak hiç hesabınız yoksa o bankada mümkün değil maalesef.

iş bankası özelinde ise, bilemiyorum.

eger soruyu dogru anladi isem mumkun degil.

sanmıyorum ama belki form indirip dolurup, kargoyla gönderme gibi bi seçenek vardır. ama ben de sanmıyorum pek. yine de 444 02 02 'yi arayıp sorun isterseniz?

ahaha, çok hoşuma gitti bu amma velakin kesin bir kıllık var deyü yapmazlar bedava

Jammer ya da sinyal i kesebilecek herhangi bir cihaz vasıtasıyla bu iş zaten yapilabilir. Ancak atladığınız bir şey var. Sistem bağlantının lokalde mi (kullanıcı taraflı bir sorundan dolayı mı) yoksa baz istasyonu nedeniyle mi kesildiğini anlayabilir. Yüksek ihtimalle yemezler. Denemesi bedava.

pili çıkartsan o da aynı sonucu verir gibime geliyor. sen bence avea'ya geç rahat et. 2-3 dakika fazla konuşacağım diye heba olmazsın ;)

ben zaten avealıyım, kendim vodafone lu olmadığım için deneyemiyorum zaten.

vodafone'dan vodafone'a bedava degil mi ya?