Dostum 20 bin tl alt sınıf 0 araba almak için bile yetersiz. uzmanı olmadığın bir işte risk alacaksan batma ihtimalin çok yüksek. körü körüne el taşın altına sokulmaz. moral olması açısından şu adamı biraz dinle. şahsen tanımam ama fikirleri çok değerlidir.
vimeo.com

20.000tl ile yapılacak iş varsa bile size güvenlik ağı olacak bir para bırakmaz. yanlışlardasınız.

iyi bi yazılımcı bul. iphone, android bilen ortak olun. yazılım şirketi açın. iphone uygulaması falan yaparsınız. belki tutar, bu ara çok moda.

aslen yazı konusunda yetenekliyim bir dönem metin yazarlığı yapmayı düşündüm hatta reklam odaklı bir ajans kurmayı belli markalara örnek projeler hazırlayıp ücreti bu isterseniz yapalım şeklinde bir tanıtım yapmayı düşündüm ki reklam sektöründe belli bir çevrem var.
iphone ve android ile ilgili bir kaç fikrim var bunu gerçekleştirme çalışmalarım devam ediyor fakat kendi yapamayacağım işle ilgili bir işe girmek istemiyorum.
20.000TL mevcut param fakat kredi veya KOSGEB desteği gibi bir kaç öneri olabilir.
Bu arada çok karamsar bir tablo çıktı ki anlayabiliyorum sebebini mesela bir dönem elektronik kart yapıp satmıştım(100e yakın teknik servisle bağım mevcut hala) ve adedini 20TL'ye maledip 70-80TL gibi bir ücrete satmıştım karaköy'de yaptırıp (çizimi bana aitti tabi)
Aslında amacım güvenlik ağı vs değil yani işi kurarım 3 sene sonra olmaz ve borçsuz batarım(ki bu noktada ticarete girmeyi pek istemiyorum o yüzden) o zaman denedim olmadı derim.
Fikir olarak neler olabilir? İnternet sermaye olarak en masrafsızı gibi geliyor ama Türkiye yurtdışı gibi bir finansal hacme sahip değil henüz ve aslında fikirden ziyade sizce denemeye değer bir şey mi bu?
Ha bu freelance çalışılabilecek bir işte olabilir bu tür önerilere de açığım.

android uygulamalarina yonelin bence piyasa bu konuda cok muglak bi vaziyette. android alip basini gidecek. hatta turkiyede tek olan android servisi bile olabilirsiniz. tabi bunu telefoncu mantigi gibi dusunmeyin, profesyonel servis. ajans catisi altinda yapabilirsiniz. hem reklam isleri de doner. ama agirligi android e verin gelecek var. batma riski yok bence.

sahaf aç.

etrafımda gördüğüm işittiğim ortaklıkların genel akıbeti hüsran oluyor. buradan hareketle ortaklık işini tekrar bir düşün derim.

bunun dışında bence sen taşı sıksan suyunu çıkarırsın moruk. yapaman edemen diyenleri dinlememelisin. yaş ve medeni hal olarak da en müsait zamanında olduğunu düşünüyorum. başarılar...

yan yat.

(bkz: huzursuz bacak sendromu)

edit: iki kere aynı soruyu niye açtın

ben de ayağımı sallarım uykum gelsin diye bebekten sallanmaktan kalan bi alışkanlık herhalde.

yetersiz imladan olabilir..

refleks gibi otustik ne la

magnezyum takviyesi dene. eksikliği böyle şeylere sebep olabiliyor.

Aynı fkirdeyim.

Vatan millet videolarını ya da popüler videoları neden paylaşıyorlarsa o yüzden. Ne olduğu değil yani önemli olan bu kişiler için.

çoğumuz gizli sapkınız. Bu aşırı bi manaya gelmesin. Her insandaki hayvani parçalama, kendinden zayıfa zarar verme güdüsü vardır.

boşverin, siz hayvanları seviyosunuz ben insanları.

kimseye kızmayalım.

o kanserli bebek resimleri için facebook 3 krş veriyor !!!111bir

görülmesi gerekiyor. etkilemesi gerekiyor. moralinizin bozulması gerekiyor. lokmaların boğazınıza dizilmesi gerekiyor. "bir köpek ölmüş" haberi kimseyi harekete geçirmiyor bu ülkede. ama o köpeğin ölürkenki görüntüsü bikaç kişiyi ayağa kaldırabiliyor. iştahınız kaçtıysa kusura bakmayın. böyle böyle kurtulacak bu hayvanlar.

bugün ilk kez gördüm. bacakları asitle yakılmış bir hayvan. bir de para ödülü verilecek diye kolpalamışlar. bunları paylaşanlar ya salak, ya da harbi zevk alıyor.

Arkadasim ne demek gorulsun ne demek moraliniz bozulsun?
3 ay once bicaklanmis kadin fesmi yayinladi diye haberturke soylemediginizi birakmadiniz.

İnsanlarda bazi duygulari uyandirmak istiyorsaniz sevimli kopekleri paylasin hayvan haklari hakkinda bilgi verin.

Tecavuzu kinamak icin tecavuz videosu paylasmaktan farki yok. Sadee bu konulardan etkilenen insanlarda tramva yaatiyorsunuz.

Yaptiginiz is degil. Sadece show yapiorsunuz show. Hayvanlar hakkinda hassasiyetiniz varsa bu videolari degil paylasmak izlemeye bile yureginiz dayanmaz siz show pesindesiniz. Gidin yuruyus duzenleyin hayvan haklari hakkinda yazilar yazin. Bir psikopatligi paylasip sucsuz insanlari yaralamayin.

şirin köpek resmi paylaşmakla kimse hayvan haklarına parmak basmıyor kardeşim.
geçenlerde bolu hayvan barınağında yerde tasmasıyla ölmüş, üzerine kar yağmış köpek resmi olmasa o kadar mama, o kadar ilaç yardımı yapılır mı sanıyorsun? sizin şu "psikolojimiz bozuluyor ühü" kafanızla dönmüyor bu işler. biz de üzülüyoruz, kahroluyoruz ama harekete geçmek için yapılıyor bunlar. insanlar hayvanları petshop'tan ibaret sanmasın, sahip çıksın, hayvan haklarına ve yasa değişimine ihtiyaç duyulduğunu anlasın, bazı normal 'ruh hasta'ları kediyi tekmeyelerek öldürdüklerinde cezasını çeksin diye yapılıyor.

şovsa şov. klavyenin başında ağlamakla kurtarılmıyor o canlar. gerekli yürüyüşler, dilekçeler, görüşmeler yürütülmeye çalışıyor sen canını sıkma.

hatta elini iki taşın altına sok da bir dilekçe de sen yaz ki bir kurum kuruluşa mail atan kişi sayısı artsın da adamlar harekete geçsin.

valla işyerinin önündeki kediye whiskas verdik. fakat bu dehşet videoyu gördüm. moralim çok bozuldu. o paylaşan kişiye neredeyse küfredecektim.

siz hayvanlara işkence yapan, onlara eziyet eden şerefsizlerin bu videoları izleyince hizaya mı gireceğini düşünüyorsunuz? hayatında bir hayvana yiyecek bir şey vermemiş insanların bu vahşetleri görünce koşarak kedi, köpek, güvercin besleyeceğini mi düşünüyorsunuz.

vahşet gösterisiyle insanlar bilinçlendirlemez. biraz mantık. lütfen!

arkadaşım kimse vahşet vidyosu izleyip kedi beslesin diye paylaşılmıyor o, sen çok yanlış yerde kalmışsın.

Ayaklarina asit dokulmus, tecavuz edilmis kopek resmi paylasmanin pozitif etkisini soyleyin bize. Yanlis yerde kalmissin filan. Bu laflara ihtiyaci yok kimsenin. Cevap da degil bu. Sadece laf yetistirme.

Sosyal medyada bunu paylaşmak demek, onlarca dilekçenin altına bir imza atmak demek, gerekli yerlere yazı yazmak demek, basının haberini çekmek demektir. bu zamana kadar atılan adımlar nasıl oldu sanıyorsunuz.

klavye başında kendi keyfiniz kaçmasın diye konuşmayın artık. bu ve benzer şekilde şikayet edip kılını kıpırdatmayan insanların ağzını açmaya hakkı yok.

tecavüze dikkat çekmek için tecavüz videoları hazırla,
cinayetlere dikkat çekmek için cinayet sonrası parçalanmış bedenlerin fotoğraflarını hazırla,
çocuk istismarına dikkat çekmek içni tecavüze uğrayan çocuk videoları paylaş.

zihniyetiniz bu kadar sığ işte. daha önceden tecavüze uğramış, annesi bıçaklanarak öldürülmüş insnaların bu videoları görünce neler hissedeceğini düşünme. pozitif etki bırakacağına negatif etkiyle bir şeyler yapmaya çalış. ne kadar kolay.

sığ beyinlersiniz. hepiniz sığ beyinlersiniz arkadaşım. uğraşma hiçbir şeyle. hayvanlara böyle yardım edeceksen hiç yardım etme daha iyi. senin yaptığın şeyin adı yardım değil çünkü, show yapmak. hepiniz SHOW yapıyorsunuz. karşınızdaki insanın neler hissedeceği umurunuzda bile değil. hayvanlara empati yaparken, o videoları izlediğinde, fotoğrafları gördüğünde o haftası mahvolacak insanlara empati yapmıyorsunuz. ÇÜNKÜ SAHTEKARSINIZ. bak bu kadar net yazıyorum. her biriniz SAHTEKARSINIZ. sizler cana değer vermiyorsunuz.

sizler sağa sola sövüp kendi EGONUZU tatmin ediyorsunuz. kendi VİCDANINIZI temizlemeye çalışıyorsunuz.

başka şekilde imza mı toplayamıyorsunuz arkadaşım? bu kadar mı acizsiniz?
tabi, kim uğraşacak ki normal şartlarla imza toplamaya, yürüyüş yapmayla. paylaş vahşet görüntülerini, vahşetle prim yap. bu ülkenin işi bu olmuş zaten.

hala konuştuğu şeye bakar mısın yahu. hala konuştuğu şeye bakar mısın.

klavye başından rahatsız olmuşuz. ulan tabi rahatsız olucam. paramparça olmuş, işkenceler görmüş hayvanların resimlerini gözümün içine sokuyorsun. ben yolda bile ezilmiş bir hayvan gördüğünde o gün yemek yiyemeyen bir adamım. beni rahatsız ediyorsun arkadaşım. sen, benim hayvanlara ne yardımlar yaptığımı biliyor musun da ARTİST ARTİST konuşuyorsun. EGOİST. senin istediğin olacak diye, insanları üzmeye ne hakkın var?

ne hakkın var şimdi senin o MİNNACIK beyninle paylaştığın video yüzünden benim haftamı sikmeye. ne hakkın var? hayvanlara işkenceden rahatsız mı oluyorsun. topla arkadaşlarını çık sokağa. hayvan hakları yasaları çıksın de.

hiçbir suçu, günahı olmayan insanların gününü/haftasını sikip atmaya hakkın yok. anladın mı? o hayvana işkence eden adamdan bir farkın yok. çünkü sen de sırf KENDİ EGON VE KENDİ VİCDANIN için bana psikolojik işkence yapıyorsun. anladın mı? anlayamazsın. çünkü İKİYÜZLÜSÜN. hayvanlarla empati yapıp, karşındaki insanla empati yapamayacak kadar ikiyüzlüsün.

o yüzden sizin gibilerden utanıyorum.

şampiyon önce sakin olmasını bil, ağzını dilini lisanını doğru kullan sonra tartışmaya gir.

pembe panjurlu toz pembe hayatta işler kuru yürüyüşlerle çözülmüyor. yapın yapın diye ağladığın yürüyüşler de yazışmalar da hız kaybetmeden yapılıyor.

Bu paylaşımları yapanların çoğu klavye başında ağlamaktan ziyade her haftasonu ormanlara atılan köpekleri besleyen, RM'leri düzenli kontrol eden ve bu hayvanların ne şartlarda yaşadıklarını göstermeye çalışan insanlardır. Sen ne konuşuyorsun iki gramlık öfkenle?? Aktivist hayvanseverler ne şartlarla ne angutlarla uğraşıyor o canlar için, nasıl yırtınıyorlar hiç ama hiç fikrin var mı? Yok çünkü "ne kadar acı :((((( çok üzülüyoruz :((((" deyip gözünü yummaktan başka bir şey yapmamışsın.

Aayrıca, şu sıralar paylaşılan köpek canın paylaşımındaki amaç da bunu yapanların bulunmasına yöneliktir. Çünkü bu köpeğin çektiği acı ÇOK uzun sürmüştür, işkenceye maruz kalmış bir hayvandır. Dolayısıyla işkencecinin en kısa sürede bulunması amaçlanmıştır.

Sahtekarlık, empati kuramama, cana değer vermeme gibi ithamlarını ciddiye bile almıyorum. aşırı sinirden saydırdığın saçma suçlamalar olduğu çok açık ve dayanağı sıfır.

çocuğa bir seçim hakkı veriyor. iyi bir şey.

2- hiç zikimde değil.

1- karı koca arasında kimse baskın gelemeyince ikisinin de istediği isim veriliyor (babalar dedeler falan)
2- ben de uyuzum çok anlamsız buluyorum bankada orda burda hayatın boyunca baska isimle sana seslenebiliyorlar ve aval aval bakabiliyorsun.
tek isimliyim gayet memnunum oooh :P

ali ve can ile birleştirilen isimlere tahammül edemiyorum....

örnek:alican, alikemal, alimert, canberk, cansel, berkcan, berkecan saysam daha bitmez. ha entel dantel isimleri de unuttun.

örnek:ada,atlas,rüzgar,bulut .. . .

bende çift isimliyim, çocuğum olursada çift isim koyarım.

isim karışıklığı yüzünden çocuğun başı derde girmesin.

birilerini üzmemeye çalışmak gibi bir amacı var sanki. yok annemin adını koymazsak anısına hakaret, yok bizde mutlaka paşa dedemin adı konulacak hayrullah olmazsa babam kalp krizi geçirir, o zaman bi de modern bir ad verelim de arkadaşları dalga geçmesin, gibi..
not: tek isimliyim, hatta adım 3 harfli* ve oldukça mutluyum.

çift isimliydim, ilkokul ve ortaokul yaşamım boyunca dalga konusu oldum, 16 yaşında babama dava açtık falan bir isme indirdik onu.

sonra efendim neden asosyal bu çocuk, efendim neden çekingen.

ben de keşke tek isimli olsaydım , çocuğumu keserim yine çift isim koymam :)
içim rahatladı benim gibi uyuz olanları görünce , yalnız değilmişim.

benim de hoşuma gitmiyor.

mehmet ali gibi (memedali bey bi yardım edin), ali rıza gibi, halil ibrahim gibi ikisi birden okunan isimlerden değilse, çevrendekilere nasıl hitap edecekleri konusunda ikilem yaratıyor. örneğin ismin "mehmet serdar tantunioğlu". sen serdar ismini kullanıyorsun. mehmet sadece göbek adı. ama nüfus cüzdanında ve bütün resmi belegelerde önce mehmet yazdığı için seni ilk defa görenler mehmet diyor. herkes serdar diye tanıyor, ama nüfus cüzdanı ile kayıt yapılan yerlerde herkes mehmet diyor. bir hastaneye yattığında mesela, mehmet tantunioğlu diye kaydediyorlar seni. serdar tantunioğlu diye ziyarete gelen kimse uğraşmadan bulamıyor seni. bütün doktorlar gelip "mehmet bey nasılız, mehmet bey şöyle, mehmet bey böyle" diyip duruyorlar. senin adın serdar, herkes sana mehmet diyor.

ilkokula başlarken kayıttaki görevli seni mehmet s. tantunioğlu diye yazıyor. bütün sınıf listelerinde adın mehmet oluyor. ilkokul arkadaşların seni mehmet diye tanıyor. liseye kayıt yaptırıyorsun, oradaki görevli de m. serdar tantunioğlu yazıyor. bütün lise arkadaşların ve öğretmenlerin de seni serdar diye tanıyor. liseden arkadaşın ilkokuldan ortak tanıdık birine senden serdar diye bahsedince, ilkokuldaki mal gibi kalıyor, "serdar kim lan" diyor, aslında çok iyi tanıyor ama tanıyamıyor. çok salak saçma bir durum.

ben tek isimliyim, çok memnunum. ama 55 yaşındaki iki isimli ve ikinci ismini kullanıp o isimle tanınan kuzenim, hala yakınır bu durumdan "ali bey diyip duruyorlar" diye. en yakın arkadaşım iki isimli. bu adam benim liseden arkadaşım. yakın arkadaşım olması sebebiyle hangi ismini kullandığını biliyorum. ama lise sınıf defterinde diğer isimi yazdığı için az görüştüğümüz sınıf arkadaşlarımız adamın o ismini neredeyse bilmiyor. ben liseden biriyle sokakta karşılaşıyorum, "kimlerle görüşüyorsun" falan muhabbeti geçiyor, "serdar'la görüşüyoruz sık sık" diyorum adam andon gibi kalıyor "serdar kimdi" diye, "hani vardı ya mehmet serdar, senin arkanda otururdu" diye açıklamak gerekiyor. gün oluyor hep birlikte buluşuyoruz, benim dışımda herkes adama "mehmet" diyor. ne gerek var tek isimle tanınmak bilinmek varken?

rapçilerin a.k.a. olayı gibi.

dedenin, ananenin ismi, hadi bi tane de yeni isim olsun. bebeğe abdurrahim demek garip geliyor, yaşlı birine de burak dede demek aynı şey gibi.

1- Kadın başka istiyor, adamın aklına yatıyor; adam da başka istiyor ve o da kadının aklına yatıyor, bu sayede ikisini birden koyuyorlar.

2- İki isimli biri olarak diyeceklerim var. Bu iş çok yararlı valla. Neden, a. google'da / fbook'ta benden sadece bir tane var ve o da benim. biri gogıla ismimi yazarsa direkt bana ulaşır, telefon numaramı alır. Veya nerde ne yapmışım yapıyorum görür.
b. İsmim A B C. Üniversiteye kadar ismim hep B C idi. Okulda yaşadığım bir takım ağır olaylar ve o olayları yaşayan adamı geride bırakma düşüncesi ağır basınca ne yaptım? Artık A C dedim kendime ve yeni çevrelerime. Ailem ve okul öncesinden beni bilen herkes hala B dese de, artık dünya beni A Bey olarak biliyor. Ve asla B piçinin yaptığı hataları yapmıyorum, bir daha B olamam - B'nin yaşadığı ve yaşattıklarını yaşatamam.
c. Benim A B C'de olduğu gibi ağız dolduran bir isminiz varsa hem kartvizitte hem de sorana söylerken hoş oluyor, ağır görünüyor. Berkcan Şekerpaşa gibi sırıtmıyor (lafım meclisten dışarı, Berkcan Şekerpaşa'lardan özür dilerim)

artık eskisi gibi çok çocuk yapılmadığı için insanlar isim heveslerini almak için koyuyorlar bence. yap 4 çocuk homojen olarak dağıt isimleride değil mi ama?

çift isimliyim
birbiriyle alakasız 2 ismim var ikisi de entel/ideolojik değil -yani okulda hocayla vs sorun çıkacak türden değil-
liseye kadar ikincisini kullanmıştım hep ondan sonra fark ettim neredeyse 2 ismim olduğunu. şimdi insanlara seçme hakkı veriyorum istediğinizi kulllanın diyorum her ikisini de sevip benimsedim
benimki babaanne adı olduğu için mecburi ama zevk için de olsa olurmuş bence hiç sorun değil. durup dururken muhabbet açılıyor işte niye 2 isim aa o arapçamı farsça mı yok şuralı mısın buralı mısın....

i.neden koymasınlar... ii.güzel birşey.

Nasıl tek isim koymak ayıp bir şey oldu yahu? Ne alaka?

çift ismi var diye kimlik bunalımına girecek insanı zaten hiçbişey kurtaramaz. tek ismi olsa da zor. ayna filan görünce de kimlik bunalımına girer o.

çift ismim olmasını isterdim, hem seçim hakkı veriyor hem de kulağa dolu dolu hoş geliyor.

iki ismim olsun isterdim ben de.

iki isimliyim kibritsuyu'nun dedikleri tamamen gercek. 1.5 yildir ev sahibim karsilastikca ilk ismimle hitap edip duruyor 20 kere duzelttim hala anlamiyor :)

öpüp kokladığım,
ağzını kemirdiğim,
düpçüğünü yediğim,
yarasına tuz bastığım.

ben çok yanlış gelmişim.

bisikletim var benim.

katanam var benim

güneş

sevgili olmasın dediğin için eşim dışında kedilerim.

kedilerim

Bakmaya başlayacağın kediye bağlanacağından dolayı bi süre sonra aldığın ırkın bi önemi kalmayacak gözünde her hali ile sana şirin gelmeye başlayacak.
Ben size para vermek yerine bakıma muhtaç bir kedi sahiplenmenizi öneririm.

bence gerçek bi hayvansever sokaktan bi kedi edinmeli. çünkü sokaktakilerin petshoplardaki kedilerden şanssız oldukları kesin. hayvanseverlere düşende onlara şans yaratmak olur diye düşünüyorum. mahalledeki veterinere sor o ayarlar mesela. hem sevaptır be ya..

yok sana fiyat miyat,donerciden kebap ısmarlıyo sanki!!birbir!!!!1111!!!

manavdan hıyarmı alıyorsun? illa cins kedi bakmak istiyorsan ya gidersin bir veterinere sorarsın ya da gidersin bir hayvan barınağına...

yazık.

ben bildiğim bi taneden örnek vereyim.
sokak kedisi: bedava.
barınaktan alınan binbir cins kedi: gene bedava.
sahibinden.com türü sitelerdeki yuvalandırma ilanları: gene bedava.

bence piyasa şu an çok uygun sakın kaçırma.

sakin olun millet sadece bir soru sorulmuş belki satın almayacak adam. bilenler söylesin işte hemen linç etmenin ne anlamı var.

priceless

millet nereye para vereceğini şaşırmış. inşallah sizin de çocuğunuzu parayla satarlar. o da can, bu da can.

golden çok rahat bakılabiliyor. problem çıkartmıyor.

beagle hakkında bir fikrim yok ama onun da çıkartacağını sanmıyorum.

Barınaklarda bir sürü yavru köpek var, çok rahat bulursunuz.

köpek beslemek konusunda köpeğin boyutunu hesaba katarak karar veriyor çoğu insan ama bu çok yanlış. aslında her türlü köpek bakılır yeterince özveride bulunursan ama bazı cinsler daha uygundur tabi.
beagle çok büyümediği için apartman dairelerinde yaşayan insanlar tercih ediyor ama aslında yüksek enerjili bir köpektir. ne kadar yürütebileceksiniz? ne kadar oyununa vs zaman ayırabileceksiniz? boyutuna bakarak almayın. bazı büyük köpekler çok daha kolay olabilir. jack russell da minicik köpektir ama çok enerjiktir mesela. cinslerine göre değişen karakterleri de çok büyük rol oynuyor. bazı iş köpekleri tembel yaşama ayak uyduramazlar. görev isterler, amaçsız mutsuz ve agresif olabilirler. vs vs... bi beagle iz sürmek ister mesela. burnunu izler, dışarıda çok vakit geçirmek ister. bunları düşünerek seçin derim.

ben yeterince özveride bulunabileceğime inanıyorum ama yine de daha uygun olarak nitelendirdiğiniz ırkları söyleseniz?

benim rottweiler'ım var. apartman değilde lojmanda bakıyorum (: sessizlik istiyorsanız rottweiler derim fakat vakit çok önemli. bakmaya pek fazla vaktiniz yoksa çevreye zarar verebilir! neticede korumacı köpekler ve apartmanda görmediği bir çok insan olacaktır. merdiven dairesinde karşılaşırsa sonuç kötü olabilir. o yüzden sıksık gezdirmek ve sosyallik kazandırmak şart.
mesela benim köpeğimin havlamasını 2-3 sefer duydum o da odaya aniden girenlere.. onun haricinde sesi çıkmaz... çıktığınıda görmedim.

ben balık ekmeğe en çok şalgamı yakıştırırım.

balık yemek yararlıdır ama ton balığı konserve ise hamilelikte çok tüketmiyorduk, sebebini unuttum.

1.hayır. yani balık nedense et gibi çok tüketilebilen bir şey değil. yani adana'da falan günde 3 öğün et ve etli yemek mümkün. ama balık veya balıklı yemek öyle olmuyor. yenmiyor. yani yenebilir sınır içinde zararı olduğunu duymadım. ancak derisini yememekte fayda var çok çok sık yeniyorsa. ve tabi ızgara yemek önemli. yağda değil. ızgara derken tava ızgara.
2.su ayran.

büyük balıklarda civa birikimi olduğunu duymuştum periyodu ayarlamak gerek.Onun dışında rakı yoksa şalgam içerim ben

haftada en az 3 gün balık yerim.

acılı şalgam limonlu roka off off diyorum.

valla hiç bir zararını görmedim.

Denizlerdeki kirlenme nedeniyle balıklardaki civa oranının arttığı, küçük balıkları yedikleri için büyük balıklarda civa birikiminin daha çok olduğunu ben de okumuştum bir yerde ama kesin emin değilim. İçecek konusunda ise balığın ağızda bıraktığı lezzetini bozmayacak tek içecek elbette içme suyudur.

çiftlik balığını sık tüketmemekte fayda var bence. bunlar nedir? marketlerde ya da balıkçılarda ucuza satılan çupra ve levrek. çünkü yemle besliyorlar bu balıkları. zaten tadı da normal deniz balığı gibi olmuyor.

deniz balığı yemek lazım, yukarıda da bahsedildiği gibi çiftlik balıkları yemle besleniyor, bu yem ise doğal değil firmalar tarafından organik ve inorganik maddeler karıştırılarak hazırlanıyor. tadından da belli olur zaten.

solungaçları kırmızı olsun diye bir madde katılıyormuş diye duydum bu çiftliklerden birinde çalışan gıda müh arkadaşımdan.

uzmanlar ayda en az iki defa somon yiyin derler, kalbe çok yararlıdır içindeki omega3.

Sonuç olarak boşuna dememişler denizden babam çıksa yerim diye..

Ben alkol almayacaksam ve balığın tadı güzelse genellikle su içerim ağzımın tadı bozulmasın diye. Tadı kötüyse şalgamla güzel gider.

balık yararlıdır. her gün yenirse metal zehirlenmelerine sebep olabilir. çiftlik balıklarında çeşitli suni yem vs dolayısıyla, deniz balıklarında da metal birikimi dolayısıyla risk vardır.

Of of of beyaz gömlek-siyah ceket fikri çok kötü sakın yapma!

Ceketle pantolon tabi ki farklı renklerde olabilir ama o noktada işte giyilecek şeyleri birbirine güzel uydurmalı.

Açık mavi gömlek yerine yine koyu mavi-lacivert falan gibi bi renk giyip üstüne de lacivert ceketini giysen iyi olur bence.

Açık mavi de olur. Giy gitsin.

ceket pantolondan koyu renk olmalı. o konuda kural budur. gomlekte mavi-lacivert-beyazdan sasma. ayakkabı kemerle uyumlu olsun. corap da siyah olsun..

söylediğiniz kombinasyon kendi içinde çok uyumlu. ama bu mevsimde krem rengi pantolon giyilmez.

freeters.wordpress.com

teknede yaşamayı çoğu kişi dışardan çok kolay sanıyor ama değildir. birincisi tekne çok masraflı bişeydir. durduğu yerde para yer. hele istanbul filan gibi bi şehirde bi marinaya ev kirasından fazla para ödersin. bi de teknenin masrafları biner üstüne. iyice hesaplayıp düşünmek gerek.

ben de hayatımın en azından bir kısmını teknede geçirmek istiyorum fakat ceral killer'ın da dediği gibi pahalı bir iş. türkiye'de denizcilik malesef lükse kaçıyor.. karavan daha ekonomik olur, tekneye göre de daha rahat olur diye düşünüyorum. karavanda kalmadım ama otostop çekerken karavan durmuştu bi kere. öğretmen emeklisi bir çiftti aracın sahipleri, karavan ile zamanında bütün avrupayı gezmişler. şimdi türkiye'yi geziyorlarmış. karavanda evden daha çok zaman geçiriyoruz falan diyorlardı. baya özenmiştim o zamanlar..

uzun süreli olmasa da ikisiyle de deneyimim oldu, ikisinin de artıları, eksileri var.. özetle
tekne ( bir arkadaşımın büyükçe bir yat gibi, tekne gibi bir şeyi var, arada takılıyoruz)
+ su, deniz, güzel koylarda süzülmek keyifli
+ balık avlarsın, yersin
+ dalıyorsan, ekip vs de varsa daha bir keyifli olur

- pahalı. yakıt, bakımı, vergisi, bakım ve demirleme.. tek tek çok koymaz ama bir araya gelince senelik ciddi problem.

- kışlık ve yazlık bakımı sıkıntı.. hava soğuyunca kızağa çekmen lazım, çekmezsen bir fırtınada sıkıntı olabilir..

- motordan, bakımından anlamak gerek, denizde aksiliklere karşı hazırlıklı olmakta fayda var zira.. en ufak bakımını başkasına yaptırırsan baş edmezsin..

- alışılıyor deniyor ama uzun süreli dalgalarda yoruyor adamı, sağa sola sallana sallana insanın şaftı kayıyor..


karavan : ( bir arkadaşım uzun süredi yaşıyor karavanda, ona misafirliğe gidiyoruz )
çekme karavan mı, moto karavan mı olayında bence cevap 'moto karavan'

+ yaldır yaldır gez, yol seni nereye götürürse, özgürce takıl. kısa yol yaparsın ya da uzun yol..
+ konaklamaya servet harcamak zorunda olmadığın için, seyahat özğürlüğün artar, maksimum hareket alanı..
+ moto karavanı uzun uzun anlatmaya gerek yok, herkese lazım, güzel bir alet.

- yakıt pahalı ama paran kadar gezme şansın var. yakın yerlerde, uzun süreli konaklama şeklinde bu sorun minimuma indirilebilir.. kötü bir şey yazayım dedim ama bak yine iyi bir şeye dönüşüverdi :s

- güvenlik olayına dikkat etmek gerekli.. için rahat etsin istiyorsan kamping bulmak gerek.. ( dağ başında değilsek bu da çok sorun değil aslında)

- moto karavanlar pahalı ( tekne gibi sürekli bakım gerekmez)

çekme karavan daha hantal olduğu için uzun yol için ideal değil ama az yer, yakın yer ama uzun süreli konaklama dersen çekme karavan da iş görür.

2 görmedim, hem sokak kedisi hemde ev kedisi besledim ama hiçbirinin patates kızartması yediğini görmedim. cips yiyen arkadaşımın kedisi vardı ama ondanda duymadım böyle bişey.
1 yemez demekki.
3 yemediği için zararıda olmaz.

benim kedi yiyor.
10 tane falan yedi.

1) Yer
2) Benim kedim, keyfi varsa bir iki ısırır. Ayrıca dişi kedim de doritos, ruffles, peynirli çubuk kraker vs yiyor çatır çutur. Ben yerken gelip ciyaklayınca tadına baksın diye bir kaç ısırık veriyorum.
3) Yağlı olduğu için zararlı haliyle, tadımlık vermek lazım değişiklik olsun diye.

LÜTFEN AMA LÜTFEN kedinize kızartma ve şekerli HİÇBİR ŞEY vermeyin lütfen. sindirim sistemleri bunları ne yazık ki dışarı atabilecek kapasitede değil. çok ciddi sağlık problemlerine sebep olursunuz. hayvancağıza yazık. ömründen yemeyin. kuru mama ve ıslak mama dışında bir şey vermemizin zararlı olduğunu söylüyor veterinerler. besin değerleri dengeli bir şekilde hazırlanmıştır çünkü kuru ve yaş mamalarda.

1. yer
2. evet bizim kedi yiyordu
3. herhangi bir zararını görmedim ben.

3- patates ve nişastalı dalgalar kedilere ciddi şekilde zararlı diye biliyorum, bir de şeker. hani 40 yılda bir verilir gariban çok istiyorsa ama abartmamakta fayda var.

tadımlık olsun diye verdim zaten.

benim kedim brokoli yedi en son. yani hepsi her şeyi yiyebilir. ama o yağ ve kızartma zarar verebilir yavrucağa. yedirtmeyin.

ya yiyebilir niye yemesin. bokunu çıkartmadığınız sürece (yağ-nişasta vs.) bence zarar görmez. ayrıca niye sadece kedi maması verecekmişiz onu da anlayabilmiş değilim. bu hayvanlar ilk kedi maması üretilmeden önce ne yiyordu? evinde yaşatan kimse yok muydu acaba. etçil hayvan sonuçta. hiç yaş/kuru mama görmeden sokakta on sene yaşayanı da var, faredir tavuktur bulup yiyor hayvanlar.

sonuç olarak, patatesle besle demiyorum ama bence doğru yoldasın panpa. balık ver, tavuk ver, et ver yesin. (tabi tavuk dışındakilere erişmek biraz zorlaştı ama, hamsi-istavrit falan filan işte..)

kuru mama ve yaş mama dışındaki besinler dengeli bir şekilde girmez vücuduna kedilerin. zararı bu yönden. almaları gereken mineraldi, proteindi vs. bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. bu yüzden özel üretiliyor kuru ve yaş mamalar. etrafımda veterinerlerle, tonla kediyle, köpekle büyüdüm ben. para kazanma kaygısı olmayan bir sürü veteriner arkadaşım, can dostum var. işin eğitimini almış, taptaze beyinler bunu söylüyorsa bu işin sencesi bencesi yoktur kanımca. pek tabii ki kedi mamalarından önce insanlar kendi besinleriyle besliyorlardı hayvanları. evet etçiller, doğalarında et, tavuk, balık yemek, kopartmak, parçalamak var ama ömürleri o kadar uzun olmuyor sadece bunlarla beslendikleri zaman. ayda bir kez tuzsuz, haşlanmış bir şekilde tavuk ya da balık vermekte sakınca yoktur belki ama kırmızı etten, hele ki pişmemişinden uzak tutmanızı öneririm. sokaktaki kedilerin onlarca yıl yaşadığını düşünmeyin lütfen. çok nadirdir. pis, parazitli, çiğ, kokuşmuş tonlarca şeyle besleniyorlar. yavrum nasıl yaşasınlar onca sene... :(

eğer hayvanınızın 15 yıl ve üstü yaşamasını istiyorsanız kuru ve yaş mamayı belli bir düzen içerisinde vermenizi öneririm.

benim kedilerim kedi maması dışında pek bişey yemez. ama yemek istedikleri, fırsat bulduklarında atladıkları, kokusunu alınca koştukları bikaç gıda var.
1-cips
2-patates kızartması
3-tavuk

kedi milletine genelleme yapmak zordur. benimkisi mama dışında sadece probiyotik yoğurt, kestane ve mısır patlağı yer mesela. önüne bi tabak kavurma koy dönüp bakmaz bile. o yüzden her kedinin kendi karakteri vardır, ha illa ki bişi demek gerekirse fazla yemediği sürece sıkıntı olmaz zira fazla yerse yağdan rahatsız olup kusabilir.

yer
benim kedim
bi bok olmadı

eğer ciddi birşeyden şüpheleniyorsanız anatolia ya götürmenizi öneririm. Paragöz olmadığını söyleyemeyeceğim ancak çok iyi doktorları var.

veteriner tarık mungan. marmara veteriner kliniği
benimkinin de doktoru kendisi. işinin ehli ve hayvansever bir doktor.

16.30-17 civarına kadar fakültede oluyor. sonrasında geliyor muayenehaneye ama anipa veteriner kliniği, moda'da. teoman aslan veteriner hekim.

haydarpaşa'da hayvan hastanesi var, hocalar deneyimli ama öğrenciye elletmemek lazım tabi.

aşı ya da iğnelerden sonra bazı kedilerde halsizlik, aşırı salya gibi durumlar olabiliyor. bu hafif çaplı bir alerjik reaksiyondur genelde. tedaviden sonra böyle bişey yaşadığınızda veterinerinizi arayacaksınız. tepkinin ciddiliğine göre size tavsiyede bulunacak. genelde biraz fazla salya akıtıp, biraz fazla yalanıp sonra düzelir kediler ama aşırıysa mutlaka veterinere götürmeniz gerek. veterineriniz bunu korkmaya filan bağladığına göre pek iyi bir hekim değil.

arkadaşlar çok teşekkür ederim tavsiyeleriniz için. kavga ettim zaten ilk gittiğim veterinerle. caddebostan'da bi veterinere götürdüm, ködi kliniğin adı. biltest dersanesinin sokağında, çok iyi bi klinik çok ilgilendi ordaki hanım. size de tavsiye ederim. dişlerinde sorun varmış ondanmış salyası, kanlı tükürük de ondanmış.

elxa bir yardım etsen?

Bir kedisever olarak üzüntünüzü anlıyorum ancak kusura bakmayın, bir hayvanı evinizde tutmadığınız sürece, o insanların yaptığını, burası hayvan haklarına özen gösteren bir ülke olsaydı dahi şikayet edemezdiniz. Hayvana fiziksel olarak zarar vermiş olsalar her halukarda şikayet edilebilirdi. Ama evinizden de alınmış değiller, bu insanlar kötü niyetli belli ki ancak, öyle olmayabilirdi de. Sokakta birisi kedinizi beğenip, bakmak üzere kendi evine götürebilirdi. O insan da, sen benim kedimi çaldın diye şikayet edilmez. Köpeklerini tasmasız gezdirirken kaybedip de çaldılar diyen isanlara hak vermiyorum. Hayvanlarınızı dışarı salıyorsanız bu risklerle yaşıyorsunuz. Çevrenizden çok emin olmadıkça hayvanlarınızı sokağa salmamalısınız.
Evinizdeki kediye verilen zararda bile yasa, hayvana verilen zararı "mala zarar vermek" kapsamında inceliyor. Şu durumda sonuç alabileceğiniz bir şikayette bulunabileceğinizi sanmıyorum.

amacım bunu yapanları savunmak değil yanlış anlamayın sakın fakat apartman ortamında bu kadar kedi beslemeniz doğru olmayabilir. herkes sizin kadar hayvanları sevmiyor olabilir. insanlar giriş katında fazla kedi olmasından rahatsız olabilirler. evet kediler harika yaratıklar fakat bu kadar çok sayıda kediyle içli dışlı olmak sizin için de kediler için de zor bir durum. bakın kediler kaybolduğu için huzurunuz kaçmış. ayrıca kediler de tahminen daha önce alışmadıkları ortamlarda.

insanlar kedileri bizim sevdiğimiz kadar sevmiyorlar ve tepkileri böyle acımasızca olabiliyor. sizin için de kediler için de üzgünüm. çok güzellermiş gerçekten de.

aslında 5199 sayılı kanun var da bu ülke insanlarına değer vermiyor, hayvanlara verir mi dersin?

gazete.tiyatroterapi.com bu babamın 2 gün önce yazdığı bir yazı, bilgisayara ben geçirmiştim ağlayarak, ki babam da hayvanları sever ama uzaktan uzaktan..gerçekten nefret ediyorum insanımızdan! evet kimse alışık olmayabilir, rahatsız olmuş olabilir, bunun için küçücük bebekleri çuvala koymak mı gerekir? çalarsın kapıyı adam gibi izah edersin, beraber sahiplendirmeye çalışırsın! bu kadar mı zor bunu yapmak?

hangi ormana, koruya götürmüşler acaba? anneleri de yok, mide bulandırıcılar hakikaten!

4 ekim hayvanları koruma günümüz kutlu olamaz hiç bir zaman!

kaza raporu var mı?

kaza raporu var. evet var. polis geldi tutanak falan tuttu. hatta bi ton da ceza yedim, mahkemeye cıktım alkollu oldugum ıcın falan.

Alkollüyken yediğiniz haltlara sigorta siktir çekiyor diye biliyorum. Yani 3. kişilerin zararını her zaman öder sigorta ama sonra sizden tahsil eder. Kusurlusunuz çünkü.

yaralanan kişinin ssk'sı vardı. o ödemiyor mu peki?

İçimden bir ses bir sürü duyuru erkeği şu an deli gibi o şarabı arıyor diyor :)

cabernet savignon demıslerdı. bol bol selam esliginde.

cabernet sauvignon olduğunu biliyorum. cabernet sauvignon bir şarap markası değil, üzüm adı. o yüzden şarabın izini sürmekte işime yaramıyor. cabarnet sauvignondan yapılmış bir şarap evet, ama hangi şarap, onu merak etmekteyim.

(bkz: yarra yering)

tamam, yarrak filan çok komik şeyler bunlar, güldük eğlendik hehey ama duyuruda, ciddi bi tahminde bulunabilecek bi şarapsever yok mu?

yedek ruh nikli yazara sorabilirsin. kendisi şarap uzmanıdır.

Bu arada benim bildiğim, "Cabernet Sauvignon" hem üzüm hem de şarap adı.

ben hiçbir şarap bilmiyorum ki markasını küçücük, yapıldığı üzüm kocaman yazılsın.

hem "cabernet" yazısının etiketteki konumuna bakacak olursak, "sauvignon" yazacak yer de kalmadığını görürüz. altında yazan minicik şeyin de üzüm isminin ikinci kelimesi olduğunu sanmıyorum.

özet geç: markası sadece "cabernet" olan bir şarap bu.

gagul görsellerden en yakın sonuç şuna benzettim, mühür falan:
www.vintnerscircle.com

@kibritsuyu, teşekkür ederim. sayfadaki görsel bahsettiğim şaraptaki etikete benziyor ama o görsel de pek bişey açıklamıyor malesef. sözkonusu sayfa bi şarap kursu satışı anladığım kadarıyla.
edit: o görseldeki etiket, yaptığınız şaraplara yapıştırılmak üzere sattıkları, cabernet sauvignon olduğunu belirtir bir etiketmiş. benimki öyle değildi. üzerinde mühür resmi değil, gerçek mühür vardı.

vedat milor'a sor, kesin biliyordur.

moldova sarabi olabilir o, bi arkadasin evinde benzer bi sise gormustum.

mantarin uzerinde de muhur var miydi?

@demented; mantarla ilgili bi ayrıntı hatırlamıyorum ama moldova şaraplarına bi bakıcam.

ya ben aradığın şişeyi birebir gördüm ama markasını hatırlamıyorum. mührü falan da biliyorum :/

@meriadoc; nerde gördüğünü ya da nerden alındığını hatırlıyorsan yardımı olabilir.

fotoğraftaki kişiye neden sormuyorsun ya da bir şekilde birine sordurmuyorsun?

fotoğraftaki kişinin zaten kendisi olabileceği aklınıza gelmiyor mu?

isminde "cabernet" geçen şarap markaları buldum ama yalnızca "cabernet" diye bir marka bulamadım. bunun şarabın markası olduğunu sanmıyorum, etiketin alt kısmında, fotoğrafta görülmeyen bölümde bir marka adı yazıyor olabilir... ama yok... bulamıyorum.

yok mu baska resim ya da gorgu tanigi? icime dert oldu valla.

cabernet diye marka olmaz, o zaten uzumun cesidi ve o ozumden yapilan sarabin adi.

illa ariyorsan bende 73 rekolte ve 76 siseleme, 80 rekolte ve 83 siseleme 2 adet kolleksiyon sarabi var, pazarliga acigim =)

almanya'da her hangi bi markette gördüm, moldova şarabı olduğunu sanmıyorum açıkçası. fransız/alman/italyan şarabı olabilir. ben de daha önce almıştım sanki, ben aldıysam merlot olma ihtimali daha yüksek. haftaya falan markete gider bakarım olmadı :)

aa fotoraftaki sensen selam ederim ben de. sarap ıcmeyen bi insan olarak derin uzuntulerımı ileririm.

Efendim patateslerimizi haşladıktan sonra çatal vb bir alet yardımıyla eziyoruz, iyice eziyoruz ki kıvamı pürüzsüz olsun.

Bir tencere/tavada bir dolu yemek kaşığı margarin varsa tereyağını eritiyoruz içine dilediğimiz kadar tuz ve yarım su bardağı süt koyuyoruz.

En sonunda ezdiğimiz patatesleri de tencereye ekleyip macun kıvamına gelene kadar pişiriyoruz.

İstediğimiz kıvama gelen patatesin içine envai çeşit peynir rendeleyip, üzerine salçalı naneli kırmızı biberli (mantı sosu gibi) bir sos döküp, dereotu/maydonoz gibi taze otlarla da lezzetlendirebilirsiniz.

Afiyet olsun.

Kaynak: Ben:)

patatesi iyice yikayin ve buyuklerse 2ye 3e bolun oyle kaynatin..tuz koymayin.
sonra pismis mi acaba diye catal batirin ara ara.
pistikten sonra kabugunu soyun, az biraz tuz,sut ve kasar peyniri koyarak, el blenderindaki ezen aparat ile kaymak kivamina gelinceye kadar ezin..
afiyetler olsun.. canim cekti evet.

patatesleri soyup büyük parçalar halinde kesip suya tuz atarak haşlayın. pürenin içine süt koymayı unutmayın.

patatesleri haslamadan once soyun, boylece elleriniz yana yana soymak zorunda kalmazsiniz. guzelce haslayin, iyice ezin. sonra bir tencereye biraz tereyagi koyup altini yakin. erisin, patatesi ekleyin, istege gore kirmizibiber, karabiber, tuz serpin. azar azar sut ekleyerek karistirin.bol sutlu gusel olur. kivamini isteginize gore ayarlayin. afiyet olsun.

haşlanmış patatesi pıt diye soymak için:
www.videojug.com

haşlanmış patatesleri soyup blendır yardımıyla ezin. önce tereyap sonra krema koyup yedirin. hemen arkasıdan rendelenmiş kaşar ve tuz ekleyin.afiyet olsun

1-püre yapmak üzere haşlanan patates asla soyulmaz, bölünmez. kabuklu olmalı. hatta olmuş mu diye kontrol ederken çatalla filan deşmeyi de abartmayın. nişasta kaybettirmeyin patatese.

2-elle püre yapın. asla elektrikli alet kullanmayın.

3-tereyağı!

4-arzu ettiğiniz ölçüde krema. (süt değil)

5-tuz+karabiber (muskat ve beyaz biber de girebilir)

kirtasiyecileri denediniz mi?

Yok kırtasiyeye sormayı düşünmedim hiç. Var mıdır acaba oralarda?

neden o verdiğiniz linkten almıyorsunuz ki?

ortaokul-lisede falan siralara ve dolaplara takmak icin gerekirdi, her turlusunu kirtasiyecilerden ya da carrefour vs.. gibi yerlerin kirtasiye bolumlerinden alirdik..

ayrica ille de degistirilebilir sifreli olacaksa o gosterdiginiz model cok ince oluyor, normal keski ile kirilabiliyor. 9euro luk masterlock model veya kale kilit'in anahtarli bazi modelleri daha kalin oldugundan buyuk kesici gerektiriyordu, bilginize.

İnternetten alışverişe pek sıcak bakmıyorum zaten bir de bulduğum hiç bir site bildiklerimden olmadığı için gidip elden almak istiyorum.

Ben de okulda dolaba takmak için arıyorum. Bir kaç kere gerektiği zaman kilidin hiç bir anahtarına ulaşamadık o yüzden anahtar yerine şifreli olsun istiyorum. Aşırı güvenlik gerektiren bir şey değil ama çok da adi olmamalı tabi. Onu sadece ne olduğu hakkında fikir vermek için koydum. Görünce anlaşılır diye düşünüyorum zaten.

Teşekkürler...

Yapı mareketlerde (Bauhaus, Pratiker vs.) birçok marka ve modeli bulunuyor.

altunizade capitol un en alt kattaki anahtarcıda var.

koçtaş vs, yapımarket kesnlikle

gizli kamera yerine normal kamera taktık, bilgin olsun diye tebliğ edilmesi gerek.

bence de gizli olmasın, aldığınız bakıcı da bile bile gelir bu durumdan haberdar olarak

çok ayıp.

bakıcıya söylemişler kamera takacağız diye. kesinlikle kabul etmem, başkasını bulun demiş.

kimsenin kabullenebileceğini zannetmiyorum. daha önce çocuk bakmış ve çocuğuna bakılmış birisi tarafından tavsiye edilen birinin bulunması en mantıklısı bence.

siz bütün gün patronunuz tarafindan kamera ile izlenseniz hos olur muydu sizin icin. en basta insan haklarina aykiri, güvenmediginiz kimseye cocugu emanet etmeyin. birsey yapacaksa kameranin görüntü alamadigi noktada yine yapar ne yapacaksa.

İyi de, kamera olduğunu bilen bir bakıcı, eğer ki kötü niyetli ise, zaten normal davranacaktır. Bir sonraki iş deneyiminde de kötü niyeti devam ederse, bu sefer başka bir çocuğun canı yanacak ve belki de psikolojisi bozulacak.

Birçok örnek gördük haberlerde, gizli kamera sayesinde o bebeklerin nasıl hırpalandığını.

etik midir değil midir bilemem pek umrumda olmaz böyle bi durumda olsam. yaklaşık 2 ay evvel böyle bi olayla karşılaştık. kuzenimin bebek bakması için görevlendirdiği kadın eve erkek arkadaşını alıyomuş. kamerayla değil de ses kayıt cihazı açık bırakılarak öğrenildi bu durum. her türlü önleminizi alın. gizli olmasa da haberdar ederek yerleştirin kamerayı en azından böyle abuk olaylarla karşılaşmak durumunda kalmazsınız.

sonuçta amaç kadının özel hayatını kayda almak değil, kendini savunamayacak ve başına neler geldiğini anlatamayacak bir bebeği korumak. haberlerde görüyoruz bakıcıların ufacık bebeciklere neler yaptığını. referansları ne kadar iyi olursa olsun, evde kimse yokken kadının bebeğe neler yaptığını kim, nasıl bilecek. yeğenimin bakıcısı tüpü açık bırakarak uyutuyormuş mesela çocuğu, tamamen tesadüf eseri ortaya çıktı bu durum.

valla patron beni kamerayla izlese gözleri dolardı heralde.

daha önce bu durumda bulunmayanlar anlamayacaklardır kasmayın.kimsenin alnında yazmıyorya güvenilir veya güvenilmez diye kalıcı zararlar gelmesindense takın gitsin kamerayı söylemenize gerek yok.çünkü söyleseniz bu sefer başka odada yapacak eğer kötü niyeti veya ihmali varsa.bi süre izleyin güvenilir mi diye sonra gönlünüz rahatlarsa çıkarırsınız.yalnız şöyle bir durum varki elbette size karşı olmayan ama garip davranışlar görebilirsiniz her insanda olabileceği gibi bu kayıtları asla saklamayın veya başka birşey için kullanmayın bu sefer size tazminat davası açabilir.

cevap veriyorum. bir arkadaşımın arkadaşı evine kamera koymuş kaydetmiş. bakıcı dövüyormuş malesef. ama eşini bile gizli kamera ile izlemek suç olduğu için polise bildirememişler, kadını kovmakla kalmışlar.

bunun üzerine arkadaşım da kıllandı. çinden bir gizli kamera aldı e-bay üzerinden. eve koydu, izledi, ve allahtan onda böyle birşey olmamış. ama önceki bakıcı ile olanları çevredeki diğer bakıcılar duyduğu için daha bi nizami davranmış olabilirler zamanla tabi.

sonuçta, siz farketmeyebilirsiniz ama o risk hep var. benim çocuğum ise söz konusu olan etiğin ta amk ben ama neyse. siz bakıcıya da bildirip kamera koyabilirsiniz bence...

etik değildir.
suçtur.

kendi evinize her türlü takabilirsiniz, suç değildir ancak amaç bebeği korumak olduğunda kamerayı gizlemek çok saçma. amacınız; bebeğe hiç bir şekilde zarar gelmemesini sağlamak olmalı, zarar gelmesi ve sonra zarar vereni yakalamak değil. gizlemeden takın. ben ve ailemde pek çok insan evimizde kamera kullanırız. bugüne kadar hiç bir çalışanımız bu ayıp ya da kabul etmiyorum vs demedi. kabul etmeyende problem vardır, emin olun. "patronunuz sizi izlese hoş karşılar mısınız" filan diyorlar da... milyonlarca insanın iş yerinde kamera var. restoranlarda, bankalarda, ofislerde. herkes zaten izleniyor, bu ayıp falan değil çünkü orası iş yeriniz. özel hayat ihlali filan yok. kadının evine takmıyorsunuz ki, kendi evinize, kadının işyerine takıyorsunuz.

marketlere takılan kamera ile eve takılan kamera arasında her halükarda fark var bence. markette (tabi kleptomanları/hırsızları yok sayarak, genele konuşuyorum) yapılacaklar belli, zaten üst baş giyinik, ihtiyacımızı alıp ödeyip çıkacaz. ama elxa'nın dediği gibi evde, bebeğe zarar verme amaçlı falan değil, sadece bizden başka kimsenin görmesini istemediğimiz bir şey yapacak olsak her defasında kamera olmayan bir odaya (tuvalete falan) mı kaçıcaz? saatler boyu asker gibi yaşanmaz haliyle :)

nacizane panoptikon diyorum ben, elbette bebek söz konusu, zaten izlenmiyor muyuz her tarafta falan diyerek hakli cikilabilir ama kamera ile izlemek, izlenmek insanlik ayibidir. bu ayiba ortak olmayin bence.

@saatgeceninonikisi; orayı ev olarak düşünmeniz yanlış. ortam ev olabilir ancak orası o kadının iş yeri. ofiste çalışan bir insan olsanız, nasıl başkasının görmesini istemediğiniz bişey yapacağınızda tuvalete vs gidiyorsanız, o kadın da gayet onu yapacak. bu işkence değil, orası işyeri! hepimiz iş yerlerimizde böyle yaşıyoruz. evinde gibi davranmamalı zaten o kadın. işyerinde evinde gibi rahat olamıyor diye o kadına üzülünmez yani olması gereken bu.

şöyle yapılabilir bakıcıyı da ürkütmeden. mesela gerekli yerlere kamerayı koysunlar açık açık. birka. farklı yere de şu sahte kameralar var 15 liraya falan pilli. harekete duyarlı yalandan oynuyo moynuyo ışığı yanıyo. onlardan koysunlar. bakıcıya da evimizde kameralı güvenlik sistemi var derler. böylece hem bakıcı sırf kendisi için konmuş gibi çekinmez hem de işini görür. ne biliyim bi fikir....

gizli kamera ile izlemek etik değil ama bakıcı kamera olduğunu bilirse bence gayet doğal bir durum. bunu kabul eden birisini bulun, sonucta pek cok anaokulunda da var kamera, veliler izleyebiliyorlar cocuklarını istediklerinde.

bugün işyerlerinde dahi telefonlar konuşmaları "güvenlik sebebiyle" kayıt altına alınırken, iş ortamınız kameralarla gözlemlenirken, şirket cep telefonunuzun her türlü ses ve yazılı kayıtları tutulurken, şirket aracınızla her anınız ekranda izlenirken hatta şirket cep telefonunuz da bu yolla takip edilirken bahsi geçen evde kamera ile izlenme olayı da bundan farksızdır.
size tüm bu kayıt işlemleri yazılı olarak tebliğ ediliyorsa ve sizde bu tebligatı alarak, okuyarak kabul etmiş sayılıyorsunuz mahkeme nezdinde dahi.
yani işverenin "bu telefonla yapılan görüşmeler kayıt altına alınıyor" diye telefon üzerine yazı koyması seni uyarması demektir.
buna karşılık sen o yazıya rağmen o telefonda sevgilinle "akşam süperdi, mahvettin beni" muhabbeti yapıyorsanız kendi kendinizi deşifre ediyorsunuz demektir.

kaldı ki bakıcının da bu noktada durumdan haberdar edilmesi birincil şarttır.
anne-baba biz bu kameraları güvenlik maksadıyla koyduk diye belirtmesi gayet yeterlidir etik açıdan.
zaten kameradan endişe duyanla işiniz olmasın. işini doğru yapan insan kamera önünde de yapar, kamerasızken de...

evli değilim, çocuğum da yok ama eğer olsaydı ilk tercihim ailemden birine baktırmak ya da işime evden devam ederek en azından 1,5-2 yaşına gelene kadar kendim bakmak olurdu. sonuçta minicik bir bebeğin en çok ihtiyaç duyduğu kişi annesi, sabırla ve sevgiyle yaklaşacak kişi de yine anne. ancak illa yabancı birine baktırmak zorunda kalsaydım kesinlikle her odaya gizli kamera yerleştirirdim ve bakıcının da bundan haberi olmazdı. etik de zerre kadar umrumda olmazdı. kendi çocuğumun güvenliğinden, ilerideki psikolojisi ve ruhsal gelişiminden daha üstün görmüyorum kabul edilen etik değerleri.

bilimsel veriler ortada; şiddet eğiliminin dışa vurumu -istisnalar olsa da- alınan eğitimle ters orantılı. ülkemizde de yerli bebek bakıcılarının çoğu başka hiçbir iş bulamadığı için bebek bakan ve eğitim düzeyi düşük insanlar. herhangi bir psikolojik değerlendirme testinden geçmiyorlar. nereden bilebilirim bebeğim ağlarken dizi keyfi bozulan bakıcının hıncını benim çocuğumdan çıkarmayacağını? çocuğumu kazara düşürse bile belki bana haber vermeyecek işten atılmamak uğruna ama zamanında fark edemediğim için çocuğumda kalıcı hasarlara sebep olacak. belki mesai saatlerinde çocuğu uyutup kendi de uyuyacak ya da eve yabancı insanları alacak. bebek bakmak o kadar ciddiyet gerektiren bir iş ki, saniyelik boş anınız bile çocuğun hayatına malolabilir. (kendi çocukluğumda da yaşadığım bazı olumsuz şeyler var bu konuda, o yüzden çok çok temkinli yaklaşmak gerek diyorum.)

Bebeğim var, bakıcım var ve kameramda var. Bakıcımın kamera olduğundan haberi de var. Bütün gün oturup ne yaptığını izlemiyorum ama içim rahat olsun diye arada bir bakıyorum. Zaten her şeyden önce Allah'a emanet diye çıkıyorum evden, çünkü her yere kamerada koysan kötü niyetli insan ne yazık ki yapacağını yapar.
Bu arada kameradan ziyade bebeğin davranışları daha iyi bir ipucu olur bakıcının ona nasıl baktığı ile ilgili.

Bir de sonuç olarak ; mevzu 6 aylık savunmasız bir bebekken yemişim etiğini afedersiniz.

Not = bu arada kamerayı kabul etmeyen bakıcıyı da anlamadım. Görüştüğüm her kadına mutlaka sorarım, kamera istemem diyen çıkmadı. Hatta şu an bebeğe bakan ablamız, ben olsam ben de koyarım, istiyorsan her odaya koy demişti. kadının izin vermemesi bana garip geldi.

sevgili snowflakes; senin türkiyedeki yaşam koşullarından haberin var mı acaba ki, para tatlı geliyor diyip, çocuğuna daha iyi bir gelecek sağlayabilmek için çalışmak zorunda kalan bir insana, istifa etsin kendisi baksın diyebiliyorsun. bez, mama, doktor, ilaç, aşı, kıyafet vs artı bir de her ailenin normal kira, elektrik, su, mutfak masrafı tek maaşla, hem de büyük şehirde!! sen şimdi dersin ki imkanları yoksa doğurmasalarmış.

arkadaşımın çok eskiden beri tanıdığı yardımcısı, bebeği olduktan sonra da bebek bakıcıları oldu. güven vs. ye rağmen, mutfak ve salona ( evde bebeğin en çok vakit geçirdiği 2 yer) kamera taktırdılar. internetten online izlenebilenlerden. her özlediğinde açıp seyrediyor. hem özlem gideriyor hem de bebeğinin gününün nasıl geçtiği hk. bilgisi oluyor. ne kadar yiyor, uyuyor vs.
güvenilsin ya da güvenilmesin bu tip durumlarda kamera konmalı.

gizli yapmak suç ve etik değil ama şüphelensem ve çoğu yere hakim, kamera taktırcak maddi gücüm olmasa gizlice yerleştirim. başka bi durumda hayatta yapmam ama böyle bir durumda yaparım. baktım dövüyo vs., adam tutar bir tenhada ben de ablayı dövdürürüm. bu durumda dağdan taze inmiş bir ayı olabilirim ve olmayı da şahsen sorun olarak görmüyorum.

not: kamerayı kabul etmemesi normal bir tepki değil. kolay değil ama bulunur illa iyi bir bakıcı.

- alakasız gibi ama kardeşime yardıma gelen evli kadın, temizliğe gitti evlere manitalarını atıyordu. evet çoğul. saklıycak, gizliycek bir şeyi olmayan insan kameraya şarlamaz mantıken.

bu konuda www.bebekizle.com sitesini ziyaret edin, hem bilgi edinirsiniz hemde çözüm bulabilirsiniz. şu an istanbulda 1000 in üzerinde ailede bu sistem kullanılıyor. Gizli kamera kesinlikle olmamalı , etik dışında burda amaç bakıcının bir şey yapmasını engellemek, gizli kamerayla ancak olanı izlersiniz.

allah mesut etsin.

hoca kıza torpil yaparsa iş değişir ya da kız torpil isteyecekse.
yoksa niye sorun olsun ki.

bence olmaması lazım. torpil olursa iş değişir yazmışlar ki torpil olur! bununla ilgili bi şeyler okumuştum amerikada sallamıyorsam üniversitede asistanlarla bile öğrencilerin ilişki yaşaması yasak bu durumdan dolayı.. ama ilişkiyi okula hiç yansıtmadan yürütebiliyorlarsa vs. aslında bir problem yok..

yaş farkı daha fazla diyelim 12 kadar
asıl dedikodular filan çok çirkinleştirir işi sanki

olmaması gerekir,suistimale çok açık..

lisans öğrencisiyse farklı, yuksek lisans, doktora ise cok farklı olur. hiçbir hoca da lisanstaki öğrencisiyle birlikte olmaya cesaret edemez. cok seviyorsa beklesin mezuniyeti:)

siz hangi tarafsınız? erkek tarafıysanız kutlarım. literally.

ben kız tarafıyım
hoca da bekar bu arada

etik değil bence. hele bir de dersine giriyorsa hiç değil...

Çıkar ilişkisi yoksa olabilir.

Sanırım ortaya çıkarsa ikinizede ceza gelir okuldan. Yani sana gelirmi bilmem de hocaya kafadan gelir.Yine bildiğim kadarı ile öğretmenlerin öğrencilerle okul içerisinde yakınlık kurmaları yassah!
Ha benim fikrim mi?
2 tarafta memnunsa etik gudik büdik önemsiz.

yasak mı gerçekten

Bir arkadaşımla ar.gör birlikte oldu bir süre. (arkadaşım erkek ar.gör. hatun) okul içerisin de gayet öğrenci + hoca pozisyonunda takılmak durumundalar dı mesai saatleri içerisinde.

TR'de yasak değil freee, rahad ol

etik nedir?
görecelidir.

gerçi öğrencisiyle birlikte olan ve evlenen de çok insan var ama...
her olay özel olmakla birlikte ortalama bir görüş bildirmek gerekirse etik değildir bence. iler tutar hiçbir yanı da yoktur.

dersine girdiğin hocanın yatağına da girince bariz bir şekilde diğer öğrencilerin hakkını gaspedebilme olasılığın %99.9'a çıkacağı gibi, hocalığın öğrencilerine yansıttığı karizmayı bir gönül ilişkisinde kullanan hoca da önce kendini bir güzel sorgulamalıdır.

fetva veriyorum: gizli kapaklı oluyorsa caiz değildir.

kendi mutluluğunuzu böyle küçük şeylere bağlamayın, ne istiyorsanız onu yaşayın..

ben hoca oslam yapardım, hiç de çekinmemkimseden. söylemezdim gerçi, olur böyle şeyler. her şey karşılıklı...

@freee

Bekarsa ve sana ilgisi olduğundan eminsen sorun yok. lisansta okuyorsan bitene kadar çaktırmayın bence. Ayrıca hocan olması sorun değil de, 12 yaş belki sorun olabilir, yani ne bileyim eğer sen de yaşından küçük gösteriyorsan ilerde yan yana geldiğinizde baba-kız gibi durmak istemezsiniz herhalde. Bi de, duygularını iyi ayırt et; sadece hoca olarak (bilgisine, yaptığı esprilere) mı hayransın ona, yoksa seninki gerçekten aşk mı?

yakın bir arkadaşım yaşadı benzer durumu ve şu an evliler:) hoca-öğrenci birlikteliği yasaktır ve cezası vardır. ama eğer okul içinde neredeyse tanımamışçasına davranıyorsanız ve torpil vs dönmüyorsa sorun olmuyor. dikkatli olmanız lazım.
12 yaş da ehhh denebilecek bir fark bence. daha da önemlisi boşverin beni onu bunu siz mutluysanız devam edin ama okulda dikkat ederek:)

olabilir neden olmasın..herhangi bir çıkar amacı güdülmediği sürece..

etik mi değil mi diye sorulması bile yanlış bence. hayatta her şey olabilir. eğlenmenize bakın.

bu ilişkilerin hoş karşılanmaması veya etik bulunmaması torpil ihtimalinden dolayı değildir. pek çok ülkede bunun yasak oluşunun nedeni, ilişkinin istismara girmesidir.
hoca, öğrenciden çok büyük olmayabilir. yaşı büyük öğrenciler ya da genç hocalar gayet mevcut. ikisi de torpil istemeyecek, yapmayacak karakterde olabilirler. yine de uygun değildir.
uygun olmamasının sebebi, hocanın bulunduğu konumdur. bir öğrenci için, öğretmen disiplin ve otorite figürüdür. rol modelidir, etkilidir. bu yüzden bu ilişkilerde, öğrencinin hür iradesinden emin olunamaz. dışarda tanışsanız etkilenmeyeceğiniz bir insandan, hocanız olduğunda, kürsüde durduğunda etkilenebilirsiniz ve bu insan da bilerek ya da bilmeyerek bu statüsünden faydalanabilir. ensest ilişkilerin de yanlış bulunmasının önemli bir sebebi budur. etkilenmeye açık bireyin, etkileme potansiyeli yüksek kişiyle ilişkisinde istismar ihtimali yüksektir. patron-işçi vs ilişkileri de bu sebeple hoş karşılanmaz. sebep torpil değildir. öğrenci haketmediği bir şey elde etmesin diye değil, öğrenci farkında olmadan istismara uğramasın diye yasaktır.

bence sorun yok ama çaktırmasınlar bence insanlar bazen çok konuşuyor

Yasak diyen arkadaşlara ben de sorsam. Nerede yazıyor diye... Not vs. karşılıklı çıkar yoksa sorun yok bence ... Öğrencisi ile evlenen birçok tanıdığım var... Eğer hoca şu anda dersinize girmiyorsa sorun da yok zaten demektir. Sorun olursa bana müracaat edin... El Clasico diyebiliriz...

(bkz: necmettin pamir)

bence önce bir tane daha ortopedi uzmanına görünün bir fikir daha alın yani iş beyin cerrahiye gitmeden bir sefer daha kontrol de yeni bir fikirde yarar vardır.. bunun için samatyadaki istanbul eğitim ve araştırma hastanesinde ilhan açıkgöz beyi tavsiye ederim. paragöz değildir, ameliyatı gerçekten son çare olarak düşünür..

ama olmazsa da beyin cerrahı olarak yine aynı hastaneden
wwww.istanbuleah.gov.tr
paracıdır biraz ama iyi doktodur..
geçmiş olsun..

ali zırh

cengiz kuday (avrupa yakasında)

ben hala kurtulamadım. kolay değil.

bir işi son ana bırakmamış olmanın, halledip aradan çıkarmanın, kafanda ve midende gezinip duran o "yapmam gereken bi iş var ya ooof" duygusundan kurtulmuş olmanın verdiği hazzın bağımlısı ol. bi işi bitirince o anın tadını çıkar, o hafifliği yaşa ve kutla. bi süre sonra sırf o hazzı yaşamak için işlerini zamanında yapmaya başlayacaksın telaşla.

var aslında ama göründüğü kadar basit değil. kendimi zorliyim değişeyim diye olmuyor.

bi kitap var onu okumanı tavsiye ederim

(bkz: overcoming procrastination) türkçe çevirisi (bkz: ertelemek yasamı kacırmaktır)

mümkünse sözsüz

post rock

(bkz: richard clayderman)

monica molina.
bütün şarkılarını gittiğim bir restaurantta dinledim. dayanamadım albümünü aldım.::)

ayrıca chill out müzik türünü tavsiye ederim.

fusion ve smooth jazz kâfi.

buddha bar compilationları epey faydalı olacaktır.

(bkz: cafe del mar)

yoko kanno-the seatbelts. cowboy bebop soundtrack. dehşet parçalar var albümde.

restoranın konseptiyle direkt alakalı bu soru.

otel restaurant'ı

magaza.hammaddeler.com

buyuruuun :)

foodie emel başoğlu'nun hem tarifi var nette hem tükanı var hem netten spariş olanağı var. :)

eminönünde satılan malzemeleri tavsiye etmem. çikolotaları çok adi.

eminönüne ne hacet gir bir tane süpermarketten al işte.

bunlar süpermarkette satılan şeyler diildir, önce onu açıklığa kovuşturalım, bilmiyorsak cevaplamaya inanmayalım.
eminönünde aranmaya, bulunca da kalitesiz olmasına rağmen almak zorunda hissetmeye gerek yok bence.
metro grossmarket, pastamalzemeleri.com.
metro çok da ucuz değil aslında. yani perakendeye kıyasla müthiş bir tasarrufunuz olmaz. toplu alım yapacaksanız tabi, daha karlıdır. ama bence oturduğunuz yerden alın, web sitelerinden şaşmayın.

pek detaylı bir bilgim olmasa da kediler üzeirnde, kedisi olan yakın arkadaşım aynı dertten muzdaripti. sorunun azgınlık olduğu ortaya çıktı. yani karşı cinsle ilişkiye girmek istemesi, girememe sonucunda da bu davranışlarında asabiyet yaratmakta. çözümü ya çiftleştirmek ya da kısırlaştırmaktır. arkadaşlarrım kısırlaştırdılar. şimdi sakin uysal bir kedi oldu kendisi

2.5 aylikken cinsel azgin olmaz. benim kedim de oyleydi buyudu sakinlesti. eline kolonya sur o zaman isirmaz. bir de isirdigini cizdigini filan oyun saniyor isirinca cezalandirmak lazim. ha cezalandirmak derken vurmayin hayvana sakin.

ya dediğim gibi uzaklaştırıyorum falan anlamıyo, kolonya denedim olmadı...

kardesleriyle fazla oyun oynayamamissa acitma sinirini bilmiyor olabilir. o sizi acittiginda siz de azicik kulagini falan cimdikleyin ogrenir o zaman.

2.5 ay kızgınlığa girmek için çok erken değildir. gayet de girmiş olabilir ama ısırmasının sebebinin ne olduğu belli olmaz. bazı kediler ufakken öyledir, zamanla geçer. oynamayarak düzeltebileceğiniz bişey değil. mümkün olduğunca oynatın, enerjisini atsın hayvan. yoksa daha da agresifleşir. elinizle değil, ısırmaktan zevk alacağı bi objeyle oynatın. kedilerin de dişleri kaşınır. şu an siz farketmeseniz de o diş değiştiriyor olabilir. genelde sahipler fark etmez ama kediler dişlerini döker, yenilerini çıkartır. etrafta küçük kedi dişleri bulursanız havale geçirmeyiniz. normal.

benim oyle bi kedim oldu loralynncim.

biraz daha buyudugunde, daha da saldirganlasti. yabani hayvan gibi isiriyodu boyle.

umarim oyle bi kedi degildir.

umarım yaa :/ napcağımı bilemedim...

kendisi temizlenir normalde.

onun disinda zor da olsa yikamak en temizi. ama kediyi sik sik yikamak da iyi degil diye duymustum, derilerindeki onlari koruyan yag tabakasina zararli miymis neymis.

emin degilim tam, birazdan gelir bir suru kedi uzmani, aydinlatir hepimizi.

patilerini ıslak bezle temizleyin yeter. çok leş olursa da bir kaç ayda bir hayvanı strese sokmadan zeytinyağlı sabun veya özel şampuanları ile yıkayın. Gene de yıkamanızı tavsiye etmem.

küvete sokmayı falan deneme! genelde patilerinin ve kafalarının suya girmesinden hoşlanmıyorlar. Ben kendi kedimi balkonda, biryere sokmadan sırtından su dökerek yıkıyorum. Ses çıkarmıyor rahatladığı için. Ama onun nasıl izin vereceğini bilmelisin yoksa vücudunda kalıcı yaralara sebep olabilir.
Not: Ne olur ne olmaz üzerinde kimyasal kalmamasına dikkat et, kendilerini yalarken farketmeden vücuduna alabilir onları.

kendisini temizlemiyor ve sokak kedisi formunda, leş gibi kokarak geliyor, yatağımda uyuyor bu yüzden rahatsız oluyorum tabii. banyoda ağır yaralar alıyoruz :) ıslak mendile bile karşı ama ıslak bezle deneyebilirim.

o kendisini temizler en fazla nemli bezle ayak altlarını silin. ama sakın sakın kolonyalı mendil falan kullanmayın. yalana yalana tertemiz olur o

te-miz-le-mi-yor :)

hepsievcil.com

adresinde bir şeyler var. Kendi kendine temizlenmiyorsa bedensel veya ruhsal sorunları varmış pisinizin.

ya şöyle söyleyeyim, kendini yalıyor ama çok çok az, iki patisini yalar bırakır, yani öyle özel olarak temizleneyim gibi bir derdi yok hayvanın. inanılmaz pisletiyor kendini dışarda :(

ıslak mendil no!
kuru temizleme tozu + tarak yes!

o kendisini temizler... benim boncuk erkek ama pırıl pırıl valla.. tertemiz kokuyor... ama her uyandığında baştan aşağıya yaler kendini.. oyun oynarken arada patiye dil atar sonra devam eder.. kediniz yavruysa biraz kendini temizleyemiyordur belki büyümesini bkleyin.. onlar kendini temizliyo diye biliyorum.

o kediyi değiştir sen. bende mis gibi 4 tane yavru var ama daha 4 günlük :)

ıslatmadan kullanabileceğiniz köpükler var kediler için. kedi şampuanı diye araştırabilirsiniz.

bazı kediler kendini temizlemez, doğrudur. benim de vardı öyle bi tane. ama hayvan hem dışarı çıksın hem eve girsin istiyorsanız bence "temiz değil, rahatsız oluyorum" diyerek kendisine yaptırım uygulama hakkınızı kaybediyorsunuz. sonuçlarına katlanacaksınız. o kadar rahatsız oluyorsanız dışarı salmayın ya da eve almayın. kedi "kir gösteriyor" diye yıkamak, kendisine perde veya dantel örtü muamelesi yapmak ve hayvanı en büyük fobisi olan su ile terörize etmek doğru değil.

kediye yemekleri biraz oyunlu bi şekilde ver.
evin bazı yerlerine sakla
bunların yerini hep değiştir.
böylece sokakta çöpe girmez.

hıncını çıkaracağı oyuncaklar olursa diğer kedilerle kavgaya da pek tutuşmaz.
sağa sola tırmanabilse, ağaç tepelerinde de gezmez :)

sen onu sildikçe kendini temiz tutmak gibi bir ihtiyacı da kalmıyor.
ıslak pamuklu bir bezle onu silersen, hem oyun oynamış olursunuz. hem de onu temizliğe teşvik etmiş olursun, kendini yalamaya başlar, tüylerini kurutabilmek için.

sen ona ortam sağlasan, kedi pırıl pırıl hayvandır, tertemiz. kirlenir, temizlenir.

çöp karıştırmıyor canım :) kedi kısır değil ve özgürlüğünü kısıtlamak istemiyorum. kendi çapında dolaşıyor ama arabaların altına falan girdiğinde leş olarak geri dönüyor. e tabii diğer kedilerle de oynuyor. hayvanın hayatını kısıtalyamam ki, benim oyuncağım değil sonuçta :)

kesin karıştırıyodur, kedi bu. mahalledeki yemekleri takip edip hakkını savunmazsa alaşağı ederler, hiç bi şekilde de çiftleşemez öyle bir pısırıklıkla :P

normalde herkesin dediği gibi kediler kendilerini iyi bir şekilde temizleyebiliyorlar. Fakat bazen birtakım rahatsızlıklardan ötürü (örneğin kemik sorunları) kendilerini temizlemekte zorluk çekiyorlar bu durumda görev size düşüyor. benim kedimin böyle bir durumu yok ama kendini iyi temizleyip temizlemediğinden şüpheleniyorum :) ıslak mendillerle temizliyorum fakat petler için özel olarak üretilmiş ıslak mendiller onları kullanmak lazım özellikle bu aralar polarvetin kedi köpek temizleme mendillerine taktım çok iyiler

polarvet.com.tr

dyson için antialerjiktir diye duymuştum. 1000 liranın üzerinde bir fiyatı vardı galiba.

çok güzel modelleri varmış gerçekten. teşekkürler.

Sulu sistem elektrikli süpürge almanızı öneririm. Tozları suya çekip yapıştırdıklarından, ortama geri vermiyorlar. Çok çeşitli marka ve fiyat seçeneği bulunan bir ürün. Toza alerjik bünyem Fakir Duo kullanıyor. Karar verirken fiyat/performans karşılaştırmasından daha çok, eve gelen kadın bunu nasıl kullanır diye düşündüm açıkçası. Gerektiğinde de rahat rahat kullanayım demiştim kendi kendime. Bazıları epey bir komplike çünkü.
Hastayım çok. Cümlenin başı sonu belli değil. Umarım anlamışsınızdır.

hepa filtreli siemens kullanıyorum. memnunum.

suya çekenlerden al. diğerlerinin egzosu iyi değil, tüm tozlar geri çıkıyor. suya çekenlerinki suda kalıyor. ucuz değil ama maalesef, fekat çok faideli. heh bak july de demiş, okumadıydım.

hacı kesinlikle suya çekenlerden al biz ailece astımlıyız lan sen düşün artık. bi çok marka var bizdeki neydi hatırlamadım şu an evde değilim yazamadım.

şimdi sigara biraz sıkıntılı bir konu. işe alımlarda hiçbir şekilde ayrımcılık yapılmaması lazım, eyvallah.

ancak sigara akarı kokarı olan, kullananın çevresindekileri de etkileyen bir şey. bunun aksini idda edeni akışkan mekaniği, gaz dinamiği kitaplarıyla döverim.

dolayısıyla sigara kullanıyor musunuz sorusunu, "denize atatürk mü düşse kurtarırsın, peygamberin mi" sorusundan, veya yemek masasında tüketilenlerden iman katsayısı tahmini yapılmasından ayrı tutuyorum. evet, pek hoş değil, ama ayrımcılık sayılamaz.

iki çalışan grubu alın, biri sigara içiyor, biri içmiyor olsun. bunların gün içinde kullandıkları molayı ölçün, sigara içenler masalarından en az 1 saat fazla kalkıyordur.

benim işyerim olsa sigara içen insan çalıştırmam.

elemek için bahane yapıyor bazıları.

son yasaklarla birlikte içerde de sigara içilmediğini düşünürsek epey bir işgücü kaybı yaratıyor. ayrıca bunun bir de ramazan ayı var, adam zaten oruçluyum sigara içemedim başıma vurdu diye 1 ay hiçbir şey yapmadan oturuyor. ben olsam ben de sigara içmeyen adama öncelik tanırım.

her halukarda ayrımcılıktır. sigara içen daha fazla mola kullanıyor ya da tehlike oluşturuyor gibi gerekçeleri çok saçma buluyorum. işyerinde yasaksa yasağı doğru dürüst uygulamakla yükümlüler zaten. çalışanının molalarını kontrol altında tutamıyorsan her halukarda aynı tehlike içindesin. sigara içmeyen de günde 50 defa kalkıp bi hava alıyım diyebilir o zaman. yani işyerinin kuralları bellidir. sigara içmeyeceksin diyeceksin ve bunu uygulatacaksın. ben başa çıkamıyorum, o yüzden ayrımcılık yapayım diye bi saçmalık olamaz.

valla henuz evlenemedim ama son gittigim 3 nikahta da, nikah sahitleri, gelin ve damat muzik esliginde defteri imzalayacaklari masaya geldikten sonra masaya geliyorlar. genelde cagriliyorlar.

arabaya atlayan cocuklari ezebilirsiniz, mahkemede hafifletici sebeplere girer nikah heyecani.

tebrik etmek istedim cevaptan ziyade.

sadece nikah ise düğün gibi teraneler olmuyor, düğünde yok garsonu ayrı gelir, yok kılıç kesmez, çiçekçisi gelir para ister, zart olur zurt olur. nikahta selamün aleyküm girersin içeri alkış kıyamet, evet mi evet, yan tarafa geçip gelsin paracıklar, bu kadar. bir katılımcı olarak gördüklerim bunlar. su akar yolunu bulur nasıl olsa, fazla heyecan yapmaya gerek yok.

ya herseyi senin düsünmene gerek yok, boyle seylerle ne diye yoruyorsun kafanı. 10 dk önce nikah salonunda ol. size bi oda gösterecekler orda bekleyeceksin. sonrasında zaten ne yapman gerektiğini söyliycekler, sen de yapacaksın. müzik baslıycak masaya geçcsksiniz, memur gelecek, bıdı bıdı laflar olacak. imzalar atılcak. şak şak şak yapılcak, bitecek.

kafayı çatlatma aman diyim.

Cumartesi trafiğini gözönüne alarak 20 dakika kadar önce salonda olacak gibi çıkın. Sizi bir odaya (gelin odası) alacaklar. Bir sürü akraba, arkadaş odaya gelip bıdı bıdı konuşacak, gelinin ayakkabısına bekar adları yazılacak. Her bir şey getiren (çiçek, şeker vb.) gelip abi getirdik diyip gözünüzün içine para için bakacak. Burada iki şey yapabilirsiniz: 1. 5 TL verip savarsınız veya 2. "paralar babada" diyerek yaşlı babanızın başına atarsınız bu tür insanları. Çıkış şarkısı denen şeyi yanınızda cd olarak getirdiyseniz bu cd'yi nikahtan sonra almak bir arkadaşınızı görevlendirin. Kardeşinize bu görevi vermeyin, heyecandan gül gibi orijinal cd'nizi orada bırakır, gelip yanınızda dikilir. Masaya oturduğunuzda şahitler de gelir, imzalar atılır, minik şirin espiricikler havada uçuşur, ayağa basılır, kutlama seramonisi için salon dışında bir yere götürürler sizi, hurra bütün salon da gelir, el sıkışılır, öpüşülür, fotoğraf çektirilir, gelinin kucağına bebe verilir, "ay çok yakıştı" denilir, gülünür. Sonra herkes gideceği yere gider.

arabanın kapıları mutlaka kilitli olsun! o çocuklar şak diye kapıyı açıp elde zarf, çanta ne varsa kapıp kaçıyor gelin gördüler mi. yaşanmıştır.

zarf dağıtmiycaz düşüncesinden bir an önce kurtulun, zarf dağıtın. zira zarf alamayan çocuklar gelin arabasının çiçeklerini yolmaktan, arabanın kaputuna çıkıp oturmaya varan çirkeflik yapıyorlar.

gidin bir bankaya 15-20 tane 1 liralık ya da 1 dolarlık banknot alın, zarflara koyun, zarfın da ağzını kesinlikle yapıştırın. camı aralayıp 2-3 tane verirsiniz, onlar zarfı açana kadar uzar gidersiniz.

o zarfların içine monopoly paraları koymalı aslında.

neden tembelliğe alışmak, sürekli hazıra konuyor olmak. icat edenler icat ediyor, çalışması gerekenler her gün çalışıyor, senin bir şey yapmana gerek kalmamış gibi hissediyorsun. hatta bu nedenle, çevrene bakıp "lan daha ne icat edilebilir ki?" diye sorduğunda "meh, hiçbir şey" cevabını veriyorsun.

olması gereken tabii ki bu değil.

tembelliği doğuran başka bir neden de şu an yaptıklarını sana ait hissetmemen, yolunu daha belirleyememiş olman. senin olanı bulduğunda, onun için çabalayacaksın da zaten. ama dikkatli ol ve bunun arkasına kesinlikle sığınma. kaçmak için kullanabileceğin en güzel bahane budur.

uzun lafın kısası, yapılacak çok şey var daha. unutma, sen bu dünyaya sadece tüketmek için gelmedin.

not: kelimeleri, kendi anlamlarıyla değerlendirmek her zaman basittir. satır aralarını okumak ise hepimizin yapması gerekendir..

ben planlıyım fekat benım patron aniden bişeyler yapıyor o planlar yan basıyor. gerci acil bi durum olmadı pek.

Üstadım bazen hayat size müsaade etmez. :)

Ben 2 sene önceden planlayarak kalp ameliyatı olmaya karar verdim. Her tür naneyi ayarladım (iş, hayat, hastane, nekahat v.s.) Ancak gel gör ki kaldı 12 gün kan bulamıyorum hala. Hayatın cilvesi işte, en az bulunan kan gruplarından birine sahibim. :) Bazı şeyler son dakikaya kalıyor azizim, dünyayı yıksanız dahi kalıyor.

Selamlar...

son anda aksilikler çıkabiliyor her türlü. aylardır üzerinde çalıştığınız portfolioyu evde çıkan orta çaplı bi yangında kaybedip sonra; "çabuk herkes bana yardım etsin bunun bi haftada bitmesi lazım" diye kendinizden geçebiliyorsunuz.

ananas suyu dökün kekinin üzerine bence. sek' in olanı çok güzel.

kremasinin icine damla sakizi koyun, azicik. benim cok hosuma gidiyor

@demre: keki bol şekerli süt ile ıslatıyordum. onun yerine mi ananas suyu kullanayım? hmm.. ilginç olur bak.
@crucio: damla sakızı, bildiğin bakkaldan alınan damla sakızı mı? kremayı çırparken atacağım yani? allah allah, ilk defa duyuyorum bunları. o da iyiymiş..

şimdilerde facebook'ta çok görüyorum. kızlar barbi bebeklere etek şeklinde pasta yapıyor, şekil olarak çok güzel, bayağı hoşuma gitti.

kek konusunda uzman değilim fakat annem yaparken görmüştüm; sanırım tiramisuydu. kahve ile ıslatıyordu keki kendisi. benim de aklıma ananas suyu geldi şu anda. erkek olduğumdan ötürü pek yatkın değil elim böyle şeylere. sadece bir fikir sunayım dedim:)

@sotw: şekil olarak değişik bi şey yapamam herhalde. hazır kekten pasta sonuçta..

pastaban ile yapilan yalanci tiramisuyu senelerdir yaparim. onu isterseniz tarifini verebilirim. icine baileys vs de koyabilirsiniz hatta.

chaplincafe.blogcu.com
chaplincafe.blogcu.com

henüz yapmadıysan buralara bakıp fikir alabilirsin.Bizzat kendi yaptığım pastalar.
Kolay gelsin sorun olursa sözlükten msj at lütfen.

cignedigimiz sakiz degil:). hap seklinde pastalarda, tatlilarda kullanmak icin damla sakizi satiliyor. nasil kullanildigini bilmiyorum ben yiyiciyim sadece:)))

annem ve ablam yeni birseyler denemek istediklerinde portakalagaci.com'a bakarlar. oradan da bulabilirsin farkli lezzetler

sakız koyacaksanız miniminnacık kullanmalısınız. pudingi kremayı pişirirken atacaksınız içine. böyle tırnak ucu kadar bişi yeter. soğuk hazırlanan krem şanti gibi şeylere eklemek zor tabi erimez, katır kutur kalır, toz halinde de var ama her yerde bulunmuyor. bir de sakız ezmesi gibi bişi var o bulunuyo bazı marketlerde, kipa mesela.

farklı tatlar için de reçel koyabilirsiniz biraz, sulandırıp da kullanabilirsiniz hatta. mesela güzel bir böğürtlen reçelinin tanelerini koyarsınız reçelini de sulandırıp keke emdirirsiniz. güzel oluyor.
bir de pandispanyasını kendiniz yapmayı deneyin, çok keyif alacaksınız. :)

yani, tam olarak çok farklı bi şey aramıyorum. herkes bi şeyler yapıp getircek bi dost toplantısına. ben yaş pasta yapcam. kolay olsun, bi alay işim gücüm var. ama acızık daha güzel olsun istiyorum. hani, yiyen desin ki "aa hep yaptığımız hazır kekten yaş pasta, ama çok hoş olmuş seninkisi" falan :) ayrıntı peşindeyim.

amaç pratik, kolay ama etkileyici, farklılık yaratıcı bişeyse yine hazır ürünlere yönelin. dr oetker in glazürleri var. büyük bir pasta için bikaç paket almanız gerekir yanlız. pastanın üstünü öyle bişeyle kaplayıp pasparlak bi çikolata görünümüne kavuşturabilirsiniz kolayca. yine dr oetker in dekor glazürleri var. ince tüpte, renkli, kalem gibi. onlarla üzerine yazı yazabilir, bişeyler çizebilirsiniz. ya da marketten krema sıkma uçlarından alıp pastanın kremasını şekilli sıkarak filan süsleyebilirsiniz.

www.droetker.com.tr

www.droetker.com.tr

yie o kadar afili işe gireceksen bak daha neler var :)
magaza.hammaddeler.com

butter vanilia ekle.

dr oetker'in hazı dolgu kreması var kakaolu ve vanilyalı olmak üzere iki çeşit. krem şanti yerine bunu kullanabilirsin araya koymak için. hazırlaması da çok basit, aynı krem şanti gibi soğuk sütle çırpıyorsun hatta şanti gibi kullanmadan önce dolapta iki saat kıvam almasını beklemene de gerek yok, hemen çırpıp kullanıyosun. ben bisküviyle yaptığım kolay pastalara koyuyorum bunu. ona bile çok güzel bir tat veriyor. hatta iki paket yaparsan üst kaplamasını da yapabilirsin pastanın. illa sadece araya kullanacaksın diye bir şart yok.

hazır keki ananas suyuyla ıslatırsan araya da muz ve/veya ananas koyabilirsin. muz ve ananasın tadı birbirine çok yakışıyor.

üst süsleme için de gene muz-ananas ikilisi kullanıp, onun üstünü de jöle ile kapla, yoksa meyveler kararıyor.

damla sakızı tablet olarak satılır,(ve pahalıdır) eğer muhallebi yada puding gibi kaynatarak hazırlanacak birşey de kullanmayacaksan, havan gibi bir şey de iyice ez, toz haline getir, yoksa erimez. hatta işini garantiye almak için, o tozu çok az sıcak suda bekletip öyle kullan. pasta kreması için bir tek damla sakızı tanesi hatta yarım tane yeterlidir. küçücük şey bile acayip aroma verir.

beyaz krema ile yapacaksanız, tamamını krem şanti ile yapmak yerine keşkül yapın (onlar da hazır var), yarım yarım karıştırıp kullanın. yani atıyorum 2 paket krem şanti yerine, 1 krem şanti 1 keşkülü karıştırın, öyle kullanın. oldukça lezzetli oluyor ve krem şanti azaldığı için yağ tadından baymıyor.

ilk gün ikisini de ayrı odaya koyun ama her iki kedinin yanında da mutlaka biri bulunsun. yeni kediyi bırakıp öbürünü sevmeyin. onlar kapıların altından filan patileşmeye başlarlar. Birinci günün sonunda kontrollü bir şekilde aynı odaya alın.

Aynı odadayken kavgaya başlarlarsa sert şekilde el çırparak hayır filan deyin. ilgilerini çeksin. ama her boğuşma kavga değildir bunu unutmayın. alışırlar umarım kısa zamanda.

eve yeni getirdiğim kediyi daha hiç görmeden, kokusunu almakla bile deliren pisiciği nasıl alıştırdığımı anlatayım.
yeni kediyi direkt ayrı odaya alıyoruz. eğer iki adet insan varsa, iki kedinin yanında da insan olmasına, yalnız kalmamalarına dikkat ediyoruz. ben tek olduğum için seanslar düzenleyerek ilgilenmiştim ikisiyle de.
eski kedimizi izliyoruz. bir süre tamamen uzak durabilir. oda kapısına yaklaşmak bile istemeyebilir. kendisini sevip okşuyoruz sürekli. maksimum şefkat gösteriyoruz. bu bir-iki gün sürebilir. zorlamıyoruz.
ikinci gün mesela eski kedimiz kapıya yanaşıp koklamaya ya da kapı altından burun sokmaya filan başlar. en azından kokuya alışır.
sonra kapıyı açıp araya bir çeşit tel, sineklik, çit filan koyuyoruz. birbirlerini görüyor ama dokunamıyorlar. büyük ihtimalle bu süreçte eski kedi oda kapısının yakınına konuşlanıp uzun süre seyredecek. bu dönemde tıslamalar hatta ciyaklamalar olabilir. müsaade edin. yapma filan diye azarlamayın asla.

sonra çiti pati darbeleri ile çökertilmiş, kedileri birbirleriyle oynarken buluyoruz.

hangi aşamayı ne kadar süre uygulayacağınız size kalmış. ben yaklaşık 5 gün sürdürdüm bunu. insanlar oo 5 gün onların oryantasyonuyla mı uğraşıcam filan diyor, kestirme yollara başvuruyor. yapmayın. ilerde çok rahat ederseniz. ailemde herkesin iki kedisi var. bir tek benimkiler birbiriyle arkadaş. her gün koyun koyuna yatıyorlar, sürekli birbirlerini yalıyorlar. bu şekilde yapın sizde. uğraştığınıza değecek.

yanlis anlamadiysam 100trilyonda bir ihtimal gibi duruyor...

şaka mı yapıyon:)

mumkundur

telefonda otomatik tamamlama ozelligi var mi? bence imkansiz degil ama cok zor bir ihtimal.

benim telefonumda bazen vazgeçtiğim mesajlar kaydediliyor, onun gibi bişeyin üstüne eklemiş galiba yazdıysa da.
yani başı varmış da mikkkk kısmı çocuk tarafından eklenmiş.

eveet, ama araştırılması gereken nokta; sadece sana mı yollamış?

yok artık.. belki yüzde 1 ihtimal falan..

tr.wikipedia.org

bence yarım kalmış bir mesajdan çıkma tuşuna bakınca taslaklara kaydetmiştir. tesadüf olarak o mesajı açan çocuk sonuna mikkk ifadesini de yyine tesadüfen yazıp birine yollamıştır. daha önce uluslar arası arama yapan b.sayarda öyle yerlere girip sorunu çözemediğimiz birçok çocuk gördüğüm için bana normal geldi.

yeğeni basıp yollamıştır umutlanma derim. biten bitmiştir.

" benim telefonumda bazen vazgeçtiğim mesajlar kaydediliyor, onun gibi bişeyin üstüne eklemiş galiba yazdıysa da. yani başı varmış da mikkkk kısmı çocuk tarafından eklenmiş."

alıntıdır.

mikkkkkk kısmını bile yapması olanaksız görünüyor. mijjjj olsa tamam ama k harfi 5 tuşunda 2. harf aynı harfi tesadüfen çok sayıda girmek çok zor. İlk telefon kullandığınnız günleri hatırlayın, 2. harfe geçmeden 1. harfi iki kez yazar, yanlışlıkla üç kez basarsınız falan... Yani o kadar sayıda k çok çok zor ki seni oyle nasıl bırakayım kısmına gelmiyorum bile.... T9 bile olamaz bu kadar mantıklı bir kelime çıkmış olma ihtimali yok....

bu arada olayı merak ettik be ya, size mi geldi msj?

öyle bir ihtimal 1 yasındaki bir cocouk için yüzde 0. çocuk gelişii uzmanıyım. mesaja baktım.bırakayımdan sonraki 2 nokta çok ilginç.2 noktada birakmış. yetişkin tarzı bisey. hadi diyecem. bu cocul rastgele tuşlara bastı.. yan yana gelen 32 harflik bir kombinasyon olusturabilmesi mümkün degil

Daha önce yazılmış ama gönderilememiş bir msj söz konusu. Hatta ve hatta msj gönderilmeden önce alıcısı da siz olarak belirlenmişsiniz ama msj size gönderilmeden alıcısı bilinen bir msj olarak taslaklara kaydedilmiş. 1 yaşındaki güzel kardeşimiz de cep teliyle oynarken taslakları açmış daha önceden yazılmış msj ı kendince çok anlamlı bir şekilde yani "mikkkkk" olarak editlemiş göndere basınca da msj size geligelivermiş.

Şimdi bu fikrimi destekleyecek cevaplar sizde:
Bu cep telini 1 yaşındaki çocuk kullanmadığına göre normalde kim kullanmakta. Yani size msj yazması muhtemel bir kişi mi (eşiniz, sevgiliniz, yakın arkadaşınız)?
Söz konusu cep telinde yeni bir msj oluşturun alıcı ekleyin ve göndermeden kırmızı tuşa/çıkma tuşuna (bize kaydedeyimmi etmeyeyimmi diye sordurmayan doğrudan masaüstüne çıkan) bir basalım. Sonra msj lar içinde taslaklar ya da kaydedilen msj lar ibi bişeyler arayalım. İnşallah ta görelim ki göndermediğiniz msj orada durup durur.

Aklınızın almadığı bu gizemli olayın karanlık, soğuk ve dar koridorlarından sizi kurtardığım için bana teşekkğr etmenize gerek olmadığını bilin.

Herhalde söylememe gerek yoktur: Taslaklar ya da kaydedilen msj lar gibi bi yerde gönderilmemiş olarak bekleyen msj gönderildikten sonra elbette daha önce bulundugu bulunamayacak. Yani msj gönderilmiş olduğuna göre preset bir msj ya da önceden yazılmış kaydedilmiş bir msj olarak beklemeyecek doğrudan "gönderilen msj" lar içerisine kaydedilmiş olacaktır. Eğer ayarlarınızda gönderilen msj lar kaydedilmiyorsa orada da bulamamanız oldukça doğaldır.

sarhoş eski sevgilinin yazıp "dün 1 yaşındaki yeğenim telefonla oynuyodu ama..." demesinden daha düşük bir ihtimaldir.

sozluk.sourtimes.org
sozluk.sourtimes.org

1 yaşını biraz geçkin, kendi başına bilgisayarı açıp, age of empires oyununu açıp, oynayan çocuk tanıdım.
ama bu daha düşük ihtimal.

(bkz: salvia divinorum)

halüsinasyonlar götürsün sizi.

(bkz: rahat battığında yapılmaması gerekenler)

tantum

halüsinasyon görücem derken başka şeyleri tersinden görmek... yasadışı olmak... gg! mesela... büyük sözü dinlememek...soruyu gerçek anlamda cevaplamak... kimseyi eleştirmemek... istediğim yerde istediğim fikrimi söylemek, soru sorularak akıl istendiğine göre cevap hakkı doğmak...stop.

(bkz: içimde ateş var atalay üzüyorsun beni)

belki (bkz: astral seyahat) (bkz: lucid dreaming) (bkz: dream herb)

halüsnasyon, sanrı görmek çok boktan birşeydir efenim söylemek gerek. salvia tr sınırları içerisinde bulunması zor, internetten sipariş edilebiliniyor ancak yasallığı türkiyede tartışılır başınıza iş açabilir.

tantum, öyle 5-10 tane felan içmeniz lazım.. onun muadili roche'un viloritil gibi bir ilacı vardı..

aman hocam bunlar sakat işler.

evet sorunuzun cevabı: documentaryheaven.com / total isolation.
eğer tüm sesleri ve ışığı keserseniz yaklaşık 14 saat içinde istemediğiniz kadar halüsinasyon sizi bekliyor olacak. nispeten zararsız.

salvia divinorum yasadışı değil. gglik herhangi bir durum yok.

www.evcini.com bir sefer blogunda bahsetmişti böyle malzemelerden. siteyi az biraz karıştırın, ölçü kabı filan diye arayın bakalım. esat'ta bir yerlerde bir dükkandan bahsetmiş olabilir :D (biraz ihtimalli oldu ama) ben tam bilemedim şimdi. ama darty, electro world filan gibi yerlerde de çok çeşitli alet edevat var. esas ikea da çok güzelleri var ama :) böyle şık mutfak aleti dükkanları oluyo "mal" larda oralara bakınabilirsiniz. servis tabakları filan da çok hoşuna gider eminim. sonra aklıma budun gibi dükkanlardaki hediyelik mutfak aletleri geldi. hani böyle komik çatal kaşıklar filan. değişik bardak altlıkları filan olur hep öyle dükkanlarda. efendim sonra paşabahçeee evet oraya da bakın :) acaip güzel şeyler var. servis örtüsü alabilirsiniz, herşey olur :) ay coşma geldi pardon...
pasta olayıyla kendinizi sınırlamayın, genel mutfak ihtiyaçları gibi düşünün, listeniz çok genişler diyeyim bari.

www.pastamalzemeleri.com

kontrat bunu gerektirir tabi ki. öğrenci olarak 5 yıllık kontrat yapmakla çok büyük hata etmişsiniz. kim 5 yıllık kontrat yapıyor ki artık? eğer evle ilgili bi sorun bulabilirseniz, x sorun yüzünden çıkıyoruz, keyfimizden değil iddiasıyla kontratı düşürmeyi deneyebilirsiniz.

birini bulun sizin yerine. en leş tiplere verin evi. yerinize başkasını bulursanız depozitoyu alıyosunuz. en azından o madde warsa

bir ay önce haber verip terkedebiliyorsun galiba. ama tabi bu 1 yıllık kontratlar için. bir avukat ile konuşsanız iyi olur.

kontrati gormedim ama karsi taraf hakli sanirim. konusarak halletmeniz lazim. ev sahibinin kabul edebilecegi, daireyi tutacak birini bulun. iki taraf anlassin, sizin anlasmanizi da iptal etsin ev sahibi.

siz duruma yapici bir sekilde yaklastiktan sonra ev sahibi de kabul eder bence, yoksa zaten odeme zorlugu cekeceginiz icin mahkemeyle avukatla ugrasmasi lazim, pratik cozum tercih edilir.

ev sahibi kirayı banka hesabı yerine elden alıyorsa vergi kaçırıyor. sizin de elinizde koz olur o da kontrata pek uymuyor anlamına gelir, aklınızda bulunsun.

Bir ay önceden noterden ihbarname gönderirseniz sorun olmaması lazım.
www.uzmantv.com

ntv'nin sitesinde bu konuyla ilgili bir röportaj vardı, Malesef, siz evden çıktıktan sonra, ev sahibi mahkemeye verip, sizden kira alabiliyormuş. Ancak başka biri oturursa o zaman alamazmış, ki anladığım kadarıyla sizin yine mahkemeye gidip, ev dolu olmasına rağmen kira istiyor bu insan evledı demeniz lazımmış. Yerinize birisini bulup çıkma şansınız var, tabi ama 5 yıllık kontrat olunca, onlar da evden çıkınca ne olacak sorusu geliyor akla?

küçücük bir parçadan bir şey olmaz. doğal antibiyotiktir derler hatta.

üremez, rahat olun.

hiv taşımıyorsanız, organ nakli yaptırmadıysanız, steroid kullanmıyorsanız hiçbir şey olmaz.

@kedi olmus gidiyorsun bakteriden oluşan bir yapı nasıl doğal antibiyotik olabilir ki

antibiyotik filan değil, küfler gıda zehirlenmesi konusunda en tehlikeli oluşumdur ama bi parça yemekle hiçbişey olmazsınız.

küfler değil ürettikleri toksinler zehirlenmeye sebep olur, bu da uzun yıllar boyunca farklı ve yüksek dozların vücutta birikmesi ile oluşabilecek bişey. öyle ishaldir, ateştir, kusmadır vb. rahatsızlıklara sebep olmaz.

iyide hocu bir iş mülakatına gitsen herkesin bildigi gibi takımdır , saçtır felan bunlara dikkat edicen. tamam farklıyım kimsenin hakkı yok felan diyorrsun ama kabul edilmek istedigin yer bir devlet dairesi . yani oraya uygun olmak zorundasın işi istiyorsan. çare yok.

yok sanırım.

ya ustalar ne alaka uzun saçla. memurluğa alsınlar hele bi kestiricez zike zike. bunu bilmiyorlar mıydı yani herifler?

Ben adliyede uzun saçlı küpeli genç çalışanlar da görmüştüm (belki mülakata takım elbiseli gittiler, saçı sonradan uzatıp küpe taktılar, o kadarını bilemiyorum).

sizin yere ve zamana uygun davranamayacağınızı düşünmüş olacaklar ki elemişler. evet bu mülakatlarda kişinin kılık kıyafetine, oturup kalkmasına, konuşmasına filan bakılıyor. zamanı nasıl kullandığınızdan gözünüzün ne tarafa baktığına kadar çok fazla kriter var. bilgi birikiminiz değil hal ve tavırlarınız ön planda. ve evet, ben de karşımda at hırsızı kılıklı biri gelse işe almazdım ne kadar zeki ve bilgili olursa olsun. yere ve zamana uygun davranışlar sergilemesini beklerim işe alacağım kişinin.

zaten kıyafet kalıplarına uymak zor geliyorsa, devlet memurluğu sizin için uygun değilmiş. daha serbest bir iş bulmanızı öneririm ben.

sanırım kıyafetin mülakat jürisinde "bu aday ciddiyetsiz biri" havası uyandırmış. zaten mülakatlar da bu tür elemeler için kullanılır. en rahat çalışma ortamına ve kıyafet serbestliğine ünivde çalışırken sahip olursun. ama orada bile işe giriş mülakatlarında takım elbiseyle girmen beklenir.

hocam devlete memur olmak niyetindesin, özellikle adalet bakanlığı gibi kasvetli bir kurumun memuru olmak için biraz efendi görünmen gerekirdi. bu benim görüşüm.

sana diğer seçeneği söylüyorum, sınav sonucuna idare mahkemesi'nde dava açarak taraflı davranıldığını ileri sürerek hakkını arayabilirsin. belki de bu alanda emsal teşkil edebilirsin. (bunu söyleyen bir avukat arkadaş)

soruna cvp olmayacak hacı ama bi el at yaa, 2 aydır f de çalışıyorum 70 yazabildim bi daha olur diye de şimdiden çalışmam lazım diyorum ben ne yapiyim ne ediyim?

nasıl göründüğünüz ve görünmek istediğiniz tercihi özel zamanlarınızda size aittir ancak görüşmede nasıl göründüğünüz zaten mülakatın bir parçasıdır. hem de önemli bir parçası. işe alınırsam düzelticem tabi, bunu bilmiyorlar mı tavrı yanlış. sen orda işe nasıl baktığını, saygı duyup duymadığını ya da işi ne kadar istediğini bikaç dakikada karşı tarafa iletmeye çalışıyorsun. giyim bunun çok önemli bir parçası. mülakata giderken, orada çalışmaya başlamış gibi bir hal ve tavır içerisinde gidilir ve ona göre giyinilir. mülakatı yapan seni öyle hayal ederek değerlendiriyor zaten ve oraya yakışıp yakışmadığına bakıyor.

evet gösterebiliyorlar, özellikle dişi zayıfsa, yeterince beslenemediği belliyse.
bizim de sokağımızın köpekleri var 2 erkek, aralarına oldukça zayıf bir dişi katıldı, ne yemek verilirse verilsin önce dişi doyana kadar yiyor, sonra bizim kafadarlar paylaşıyor. dediğiniz gibi belki de kızışma dönemine hazırlık olabilir. daha iyi taşısın yavruları diye.
(bkz: gen bencildir)

genelde kedi-köpeklerde dişi erkek kavgası çok az olur. ortada yavru varsa filan erkekler o yavruya saldırırsa anca kavga çıkar. ya da çiftleşmek istemiyorsa, kısırsa filan.
bi çobanla konuştuk, bizim köpek dişi, onların da ayı kadar akbaşları var, kurt gibi, hepsi erkek. dedi ki erkekler asla kancığa girişmez, saldırmaz. çünkü dişiler alfa gibi bişiymiş. ama dişi olsa saldırır dişiye dedi.
bizim mualla da (kedi) mahallede erkek kedilere göz açtırmıyor, sazını alıp serenat yapanın kafasında sazı parçalayıp güzelce yolcu ediyor. inanılmaz kaslı pazuları var :)

dişi-erkek kavgası bazı istisnai durumlar dışında hayvanlarda olmaz pek. dişi-dişi kavgası mümkün, erkek-erkek kavgası çok yaygındır. erkek kedi için, dişi her zaman çiftleşme ihtimali olan bi hayvandır, durup duruken saldırmaz. dişi, çiftleşmek istemiyorsa sulanan erkeğe saldırabilir.
insanların erkek erkeğe ortamlardaki hallerini ve ortama bi dişi girince kendilerine aniden çeki düzen vermeleri komedyasını düşünün. aynı şey.

hamile iken regl olmak mümkündür ama dediğiniz şartlarda hamilelik ihtimali gayet düşük gözüküyor.

Hamile iken, tam regl kanaması gibi olmasa da, kanama görülebilir. Emin olmak için, kan testi yaptırın. Sağlık ocaklarında bile, ücretsiz HCG bakıyorlar.

saçma birşeyler söyliycem.
beyniniz o dönemki bir anıyı kategorize etmekte zorlanıyor. bunun da bugününüzle bir bağlantısı var. oturup ayık kafayla o evi ve orada yaşadıklarınızı gözden geçirin.
gördüğümüz rüyalar beynin anıları tasnifleme şekli. bu bilgiden yola çıkarak belki rüyanızı yorumlayabilirsiniz.

çok benzerini yaşadım.yıllarca üniversitede aslında zorlukla geçtiim dersten rüyamda kaldığımı gördüm.Korku filmi gibiydi kalbim küt küt atardı.yıllarca sürdü ter içinde uyanırdm sonra sevinirdim rüyaymış diye.
kendini başka şeylerle oyala.olayı düşünme.rüyalarını unut.kimseye anlatma ve 6 gibi uyanmaya çalış.dehşet rüyalar 6 dan sonra görülüyo.terapi filan hikaye.sorunu kendin çözeceksin.ben artık kurtuldum.yıllarca sürdü ama bu yöntemlerle hemen kurtulursun. Kendine meşgale bul oyalan ve unut..

tekrarlayan rüyalar genelde bilinçaltınızın size bişey anlatmaya çalışıyor olmasıdır. siz anlamadığınız sürece tekrarlamaya devam eder.

Nerede arıyorsun? Türkiye içinde bilemiyorum ama Ebay'den falan rahat getirtebilirsin. Gittigidiyor, sahibinden'de de olabilir.

doğru baya varmış

oyuncakçılarda var. büyük oyuncakçılar film ve tv programlarının figürlerini satıyor. maxitoys filan. kanyondaki oyuncakçıdan gördüm en son simpsons figürleri.
bi de gittigidiyor da ve gereklişeyler.comda da vardı bi ara.

zeytin donunca bozuluyormuş. ben de geçen gün tecrübe ettim. gres yağına benziyordu tadı.

Zeytini paketten çıkarıp hepsini yıkayıp kavanozda saklardım ben eskiden. Daha yarısına gelmeden küflenirdi kıçı başı. Meğer paketinde tutmak veya kasede filan ise zeytinyağı ile doldurmak gerekliymiş. Eğer pakette ise sizinki yiyin bence, hiç bir şey olmaz. Olduysa da tipinden belli olur zaten.

yağlamadan saklarsanız zeytin bozulur, saplarının olduğu yerlerde ufak pamukçuklar oluşmaya başlar ama yağlarsanız bozulmaması lazım. ama donmaması da lazım. donduysa buzdolabınız fazla soğuk ayarda çalışıyor. donmak; tadını, kıvamını bozabilir ama sağlığınıza tehlike oluşturmaz bence dondu diye.

(bkz: alice in wonderland)

çok saol zozjotejmnk(hocam o nasıl nick öyle yazana dek göbeğim çatladı:)..filmin türykiyede ne zaman çıkacağına dair bir bilgisi olan var mı?

5 mayıs 2010 yazıyor imdb.

edik; oha neremle okuduysam martmış yaa : ))

5 Mart olmasi lazim yamulmuyorsam...

bi aksilik çıkmaz ise 5.mart

teşekkürler..hazır başlığı açmışken bir soru daha sorayım.johnny deep filmlerinde inanılmaz makyajlar yapıp kıyafetler giyior.çarli,makaseller,karayip korsanları vs..aynı ekibi mi kullanıyor?

ya tim burton yönetmeni filmin, tim burton ile alakalı bir şeydir o makyaj şusu busu ki, çarli de tim in. makasalle de öle.

Tim burton & johnny depp eküriliğinin ortaya çıkardığı bi yaratıcılık bu, görüntüler charlie'ye çok benziyor..film güzel olucak gibi

deep değil depp yalnız onu belirtmeden edemedim. hem sorucu hem cevapçılara...

Bence ilk olarak servise başvurun,
Onlardan gelecek cevaba göre hareket edin

tinlamadılar.

yahu aynısı bana da oldu, nası yapıyolar bunu anlamıyorum. bence çirkeflik yapın sonuna kadar.

bence pili degistirdiler :/

cihazı kapatın, pili çıkartın, cihazı fişe takın, pili takın.

kız arkadaşımın laptop'ında da sizinki gibi bir sorun oluyor pili tamamen bitince -şarj olmuyor, şarj ışığı dahi yanmıyor-. bu yöntemle çözüyoruz. siz de bir deneyin.

bryan fury'e katiliyorum, servislerde bazi hötörölar pili degi$tiriyor.

sikayetvar.com a yaz. sony gibi bi marka sallar heralde bu olayı. belediyeye git. orada bi heyet bakıyodu bu işlere. olmazsa japonyaya kadar mail at ara. şaka deil ciddi söylüyorum. türkiyede malesef servisler etik değerlerden uzak çalışıyolar. toshiba servisi mesela. bol şans

tüketici mahkemesine gidecem de... blöf yap, yemezlerse harbiden ver mahkemeye...

bunlar köpeksiz köyü bulmuşlar değneksiz geziyorlar...

sony'e mail atın durumu anlatın servis ismi fln vererek