bende sendenim. bence normalsin badi. yanlızlık bizim doğamızda var sanırım. o açıdan pek sıkıntı yok bence.

garip bi'durum değil ki bu.hayatını birilerine göre endekslemeyen bir insansın belli ki.kişilere bağlanmıyosun çok da iyi yapıyosun bence.ben de böyle yaparım genelde bazen tuhaf mıyım gibi gelse de ben mutluysam böyle kime ne ki.ama yalnızlıktan da şikayet ediyosan bu nasıl bir çelişki böyle :)

arızalı değilsin kardeşim normalsin.biz yalnızlar birleşip yalnızlar kulübü kursak sayımız 1 milyon olur şerefsizim.

bence güzel adamsın. ama boşsun, bi şey yapmıyosun. bi şeylere yönelsen, istediğin gibi yaşasan bence etrafında "istediğin" insanlar olabilir.

twitter'da takip edilsin diye milleti takip eden, "2 follower'ım daha oldu" diye taklalar atan tipler tanıyorum. sözde çok saygı duyulan, çevresi geniş tipler. öyle olsan daha mı güzeldi?

Aslında güzeldir o durum ya, farklı bir havası var. Başkalarına karşı da öyle, böle bi kuulluk söz konusu. Ancak bazı geceler yalnız kalınca çok koyuyor ya adama, şu an sende olduğu gibi, işte o durumlar acınası bir hal yaratıyor. Olsun ya boşver, en rahatı.

@der meister dediğin şey çok mantıklı hakikaten. Bir duyuru okudum hayatım değişti de diyebilirim belki ileride:) Boş olduğum da doğru. Ama ne yaparım, nasıl yaparım kafamda hiçbir şey yok. İlgi alanı, genel kültürü iyi sayılabilecek biriyim ama tek başıma.

beni de yazın o listeye. aynen ben.
sonra da üzülürüm hafta sonları şöyle bi kafede çay içecek neden kimsem yok diye.

normal değiliz demeye dilim varmıyor ama normaliz de diyemiyorum. :/

aynı kafadan +1 daha fakat üzülmüyorum rahatım iyiyim böyle ohh miss

bendensin. yalnızlık güzeldir ...

İlk önce için rahat olsun yalnızlık konusunda kader ortağı bulabiliyorsun ustam.

hee şunuda bil ki yalnız olmanın sana sağladığı yararlar var. Kendin için planlar yap. Sonra ister uygular ister uygulamazsın. Sonuçta zaman geçirir, belki birini işleme sokarsın. Aklına mantıklı şeylerin gelme olasılığınıda göz ardı etmemek gerek.

inanın arıza değilsiniz. bazılarımızın kaderi bu. tutup abuk subuk ortamlara girmektense evde oturmak çok daha iyidir.

geri götüreceksin onlar da paşa paşa değiştirecek.

keçi veya tavşan tüyü gibi şeylerden üretilmiş olabilir. aldığınız ürün muhtemelen iyi bir bitim işlemi görmediği için kokuyor. dediğiniz kadar kokuyorsa bunun bir üretim hatası olması muhtemeldir. 3 kere yıkadıysanız iade etme şansınız da olmayacaktır muhtemelen. koku giderici kumaş spreyleri satılıyor. denemeye değebilir.

kurutemizleme yapan yerlerde bu tür ürünlere ekstradan koku falan sıkıyorlar. onlara bir götürün derim.

neden aldığın yere götürüp, durumu anlatıp değiştirilmesini istemiyorsun? kabul edilmezse, incelenmesini iste.

keçi tüyü koyun derisi gibi malzemeler ıslandıkça daha çılgınca kokar sanırım bunu bilmiyordun. aldığında bir kokuyorsa şu an 3 kokuyor demektir bu. ve eğer aldığın yere gidersen de sizin hatanız demeleri muhtemel. ama işin en başı ise malzeme iyi işlenmemiş. yani üretim hatasıymış.

sadece fikir yürütüyorum. ahıra girenler bilir ahır kıyafeti vardır. eğer onları giymeden girin o üste sinen koku yıkanmadan geçmez. hani böyle acil durumlarda el yüz yıkanır kolonya parfüm oda kokusu artık ne geçerse sıkılır ama tek yapılan şey o kokuyu daha berbat hale getirmektir. bence aynen böyle sıkacağın her koku o kokuyla birleşip kedi ölüsü kokusuna dönüşecek.

umarım çok para vermedin çünkü pek çaresi yok gibi.

ben izmir'deyim ve ürün 2-3 ayn önce bursa'dan alındı ki geç farkedildi koku.

o yüzden geri götürmem pek olası değil.

bir de şöyle bir durum var aslında yıkandığı ilk anda ıslakken gayet güzel yumuşatıcı falan kokuyor böyle güzel güzel sonra kuruyunca leş gibi kokmaya başlıyor tamamen kuruyunca ise çok fena oluyor koku.

telefonla durumu anlatsan, onların da mutlaka görmesini ve incelenmesi için göndermek istediğini söylesen belki yardımcı olurlar.

tavuk kıkırdağı yiyin.

mümkün olduğunca az yıka

tavuk kıkırdağı +1

yaklaşık 100 yaşında bir nenem var "kırmızı toprakla yıka beline dökülsün belik edelim saçlarını" der kırmızı toprak kil, belik örgü

herkes bu aralar saçını uzatmak istiyor galiba...tresan ısırganotlu şampuan uzamaya yardımcı oluyor hatta içerisine b vtamini, bepanten ve e vitamini ampullerinden 2 şer tane kırarsanız çok daha iyi olur.

(bkz: medobiotin)
bi araştırın. hızlı uzattığını okumuştum.

az yıkama, bol yıka kesinlikle. kafa derin rahatlar, gözeneklerin açılır ve besleyici bir şampuan işini daha kolay yapabilir bu sayede. badem yağı bilmemnesi fısfısı kullanıyordu annem gözle görülür etkisi vardı onun. bella mıydı neydi markası. düzenli olarak sıkınca saçların besleniyor ve hem uzuyor hem de zayıflığını gideriyor.

kirli sakal'ı duyan kızlar "ay 3 numara, behlül saçı olsn :d :d" dicekler hacı.

boy önemli. zamanında 2,5 sene saç uzatmış 170cm boyunda erkeğim. uzun boyda daha iyi olduğunu söyleyebilirim izlenimlerimden.

Yüz boyu kadar beden uzunluğun da önemli..Böyle 160 civarında isen uzun saçtan uzak dur derim..

bence ne olursa olsun kisa sac.erkeklerin uzun sacli olmasi bana tarzan izlenimini vermistir hep nedense.sakali zaten hic sevmem.

ne kısa ne uzun kararında. bardem değilsen gitmeyebilir ama www.pickhop.com

erkeğe, erkek saçı her daim en yakışan sanki

valla kızlara belli olmaz.

ben sağlıklı ve temiz uzun saçı çok beğeniyorum şahsen. amma yağlıysa tam tersi iğrenç duruyor. bıyıktan nefret ederim. kirli sakal olabilir.

hemen yanımda oturmakta olan ev arkadaşımsa bıyık-sakal tüm erkeklere yakışıyor diyor mesela şu an, bir de 3-4 numara saç klasiktir kurtarıcıdır diyor.

bizim evden bildirdim.

bu soruda yaş grubu çok önemli, erken dönem popüler ikona göre değişken belli bir olgunluksa kendi çevre ve beğenilerine göre sabit fikirli olur bu konularda.
18-25 yaş arası uzun saçlı idim sonrası kısa pek bir hayrını veya zararını görmedim belirteyim.

boyun 1.75'in altındaysa uzun saçı düşünme. erkeğim.

temiz olduğu sürece uzun saç da, kısa saç da iyidir ama özellikle saçını uzatıp onları günlerce yıkamadan yağlı yağlı gezen erkeklerden nefret ederim. Önce temizlik bence.

daha once uzatmistim saclari, keseli bi 2 sene falan oldu. kestikten sonra biraz koydu ama sonra alistim. arkadaslarim saclarim uzunken kestir kisa sac daha iyi olur derdi ama kestirdikten sonra pisman oldum. en basidinden saclar uzunken hatunlar acisindan sansim daha iyiydi :) bu arada boyum 1.68 sanirim.. tekrar uzatsam mi diye dusunuyorum ama useniyorum da uzatmaya.

kramp ya da fıtıktır. kramp ise kendiliğinden geçer. fıtık ise geçmiş olsun.

eğer çok ciddiyse doktora bi baktır istersen.

yuh.
doktora git.
dalağına,apandisite zarar vermiş olabilirsin.

erkeksin sanırım.
aynısını benim kuzen yapmıştı ısınmadan başlayarak. nur topu gibi göbek fıtığı mı deniyor yada kasık fıtığı mı öyle bir şey edinmişin sanırım.

geçmiş olsun kardeş. fıtık olma ihtimali çok büyük olasılık.

Sürekli olarak acıyorsa hemen acile koşun.Hareket edince acıyorsa -büyük olasılıkla- oradaki kas kasılı kaldı.Zamanla geçer.

1.www.akademikpersonel.org
2.personel.yok.gov.tr?
3.www.cevre.itu.edu.tr 4.ylsyrehberi.blogspot.com

seç seç oku.

şimdi sorularını cevapları 1 de. seç seç oku.
2 cari usul kadrolarını gösteriyor.
3 ve 4 ise meb bursu diye bilinen yurt dışı yüksek lisans olayları ile ilgili.

kafan karışık sanki iyice çorba edeyim dedim.

@cecilia teşekkkürler hakikaten kafam iyice çorba oldu.

1. linkte ya duyuruda ya da benim şirket bağlantısında (aklına gelebilecek her siteyi filtreliyor da) bir sorun olmasından kelli anasayfa açılıyor. Belki de sen o siteden hiç haberim olmadığını düşünerek anasayfa linki verdin. O siteye ve forumlarına bayağı göz attım, tek faydası her konuda birbiriyle alakasız bir sürü görüş ve çelişkili bilgiler almak oldu.

2. linke gelince, YÖK ilanlarının sadece ÖYP'ye başvuranlara mahsus olmadığını düşünmekle birlikte yılda bir defa toplu olarak (geçen yıl 2 kez oldu mesela, aralık ayında bir yerleştirme daha yapılmış) atamalar yapıldığını biliyorum. Bu benim sorduğum şeyin cevabı gibi gelmiyor bana.

3. link ayrı bir başlık konusu. MEB bursunu da araştıracaktım iyi oldu hakikaten.

1 için evet ana sayfayı verdim. geze geze doğru bilgiyi bulursun.
2 cari usul atamaları. yani eski sistem diyelim, mülakatlı. bilerek verdim şu anki kadrolar.

1- Geçen senelerde temmuz ayının başında esas başvurular aralık ayında ise boş kalan kontenjanlar için başvurular alındı.
2- Doğru.
3- Adı geçen siteden takip edebilirsiniz. yok.gov.tr den de duyuruluyor.
4- ÖYP standart araştırma görevliliğine nazaran daha avantajlı. Bence başvurmalı.

@naberlan teşekkürler. Peki önceki yıllarda bu kontenjanlar ne zaman açıklandı hatırlıyor musun?

mayıs ayıydı sanırım. yanlış hatırlıyor da olabilirim. takip etmek gerekir.

Maltepe üniversitesinde , beyin cerrahi prof. sayın Lüleci ozon tedavisi uygulaması var you tube izleyebilirsin , bilgilendirme ozon ilaç değil hücrelere dost

emin olmamakla birlikte kortizonlu değil.
hem kortizonlu olsa seni bilgilendirirdi doktor diye düşünüyorum.

değil.

yıkarım orayı. hehe. 150 dolar için değmez bence.

150 dolar için bağışlarım

Türkiye'de sperm bankası yok ki, nereye gidecek bu spermler? Oktar babuna olayı gibi olmasın sonra

istedikleri genlere sahip spermden varsa daha fazla para da eder
edit: ben yapmam para için öyle birşey benden gizli bi yerlerde milyonlarla çocuğum olucak
milyonlarca lafın gelişi kaç kişi alırsa benim spermden işte :)

yapmayın ağalar.

erkek olsam yapmazdım.

ben bağışlardım güzel para
ama bahsedilen 150$ elbette her bağışçıya değil testleri geçebilen ve belli özellikleri olan kişilere veriliyor. ayrıca extra özelliklerin olması bi avantaj(iyi bi üniversite bitirmiş olmak, uzun boy gibi sperm kalitesini etkileyen şeyler extra katkı sağlar donör olarak seçilmeye)

ama çoğu sperm bankası donör olarak düzenli sperm bağışlayan kişilerle çalışır sadece "paraya sıkıştım sperm bağışlıyım" gibi bi imkanin olmuyo çoğu bankada 3-4 haftada bir sperm bağışladığın takdirde paranı alıyosun ki genelde ödeme arkadan takip eder. 3. bağışında hesabına 2.ninki yatar yani

not: evet bi ara ciddi ciddi niyetlenmiştim ama bu sürekli bağışlama durumu beni bitirdi :(

bence bağışlama, genetik kodunu öyle herkesle paylaşma.

oradan çocuğun olsa, sonra evlenerek çocuk sahibi olsan ve bu ikisi evlense?

1-2 örneği de varmış bunun sanırım falan da fıstık. bir de böyle bakmak lazım.

shippingi ödesinler yollayayım burdan.

bağışla gitsin, yok canımdan yok kanımdan gibi saçmasapan şeylere girme. zaten spermini alıyorlarsa sağlıklı ve avantajlı durumdasın demektir, en azından dünyaya doğru düzgün olma şansı biraz daha fazla olan bir çocuk gelmiş olur. dinen de çocuk hayırlı olursa sana sevap olarak döner belki pek bilmem ama :)

@sinematematikci, sakin hocam. aslinda entrapmen'in yazisindan sonra editledim. yurtdisinda oldugumu belirtmeyi unutmusum, gerci son soruyla da anlasiliyormus..

dedigim gibi ben bagislamayi dusunmuyorum, bagisla falan demeyin. soruyu bagislayayim mi diye sormadim. sadece bu isin sistemini ve insanlarin tutumunu merak ettim..

kirayı ödiyemedik daha ilaç gibi gelir walla o para :)

1000'e bırakırım ben spermim değerli

Hayyyatta bağışlamam. Benim aynı modelimden üretecekler fakat başkaları yetiştirecek onu, başkalarının çocuğu olacak öyle mi? Yoookk öyle iş arkadaş. Allah ellerine düşürmesin. Umarım aklıma gelecek en son şey bile olmaz..

Sidik değil, bok değil bu. Bir hayatın başlamasını sağlayan mucizevi bir salgı.

Peçeteye silip atıyor olabiliriz. Altın yere düşmekle pul olmaz. :)

ömrünüz boyunca asla platonik aşkınızla seks yapamayacağınız anlamına gelir.

önemli soru: sen kız mısın yoksa erkek mi :)

kızım.

adamina gore degisir. bence hemen karamsarliga kapinilmamali.

kıçın başın açık yatma, çocuğun olmaz

ikinci soru bu bir rüya mı yoksa gerçek mi?

gerçekse bayram değil seyran değil, arkadaş senin niye alnından öptü :)

ne güzel lan, zaten platoniksin bi öpücüğü de koparmışın daha ne istiyosun.

bu gerçek, ayrıca daha da kötüsü kız arkadaşı varmış. vedalaşırken öptü, niye öptü ben de anlamadım :)

gerçekmiş ya la!

ee senden iyisi yok desene? hem platoniksin hemde hedefi 20cm şaşsa da öpücük öpücük işte. o zaman hayırlı olsun.
devam devam

bana olan ilginin farkındayım, ben de seni seviyorum ama o şekil diil demek istemiş olabilir.

helallim,yarim sana can gurban diyerekten opmüş olabilir.elemanın doğulu olma ihtimali var mı?

doğulu değil. kebap seviyor gerçi.

www.eksisozluk.com

şaka.

bence vazgeçme.istemese sevgilim var der asil bir veda şekliyle giderdi ama alnından öpmesi ay canım yirim seni anlamına geliyo sanki,uzaklaşma ama daha çok sus yanında derim :p

olur o iş bence. öpesi gelmiş ama direk dudaktan dalamayacağına göre alnından öpmüş. ayh çok alaturka :D şaka şaka olur öyle bence vazgeçme.

Alından öpmek "namusumsun" anlamına gelir. Bunun yanında, sevgilisi olduğunu söylüyorsa; "erkeğim ben, biraz gezip tozup sefa sürüp, sonunda hayatımı seninle birleştirecem" demek istiyordur.

Belki.

okumuyorum. pişmanım. +1

"Örneğin ben roman okumayı zaman kaybı olarak görüyorum.Birisinin kafasında yarattığı bir dünya size ne katabilir ki diye düşünüyorum ?" => farklı bir bakış açısı

sırf bilgi de bi yere kadar. bakış açısını da genişletmek lazım.

eskiden bilgilenmek zorunda hissettiğim için okurdum. böyle olunca romanı zaman kaybı olarak görür, bilimsel, tarihsel, felsefik, dini şeyler okurdum...

sonra baktım bunları okuduğum halde çevremde bunlardan bahsedecek, tartışacak kimse yok. roman okumaya başladım. anladım ki roman okumak kesinlikle zaman kaybı değil. yapacak işlerin varsa tabi ki git onları yap romanla zaman harcama. ama hobi olarak kendine ayırdığın zamanda roman okumak iyidir.

roman okumak, farklı kapılar açıyor insana. dünyanın monotonluğundan kurtuluyorsunuz. tabi çok cafcaflı bir hayatınız varsa orası başka.

yılda 20-30 roman okurum. ayda ortalama 2 taneye denk geliyor.

nadir okuyorum, pişmanım, devamlı okumak istiyorum ama bilgisayar artı üşengeçlik buna engel oluyor. tamamen irade meselesi aslında.

sadece eğlenmek için okuyorum.
gerçeklikten kaçıp farklı bir dünyaya gitmek rahatlatıyor çünkü.

sayı ile ilgili benzeri bir başlık açmıştım zamanında, işte çarpıcı cevaplar: (git: 293021)

okuyorum, pişman değilim. birinin kafasında yarattığı bir dünya (fantastik ya da kurgusal romanlardan bahsediyorsun sanırım) yine de insana bakış açısı sunar, farklı pencereden bakarsın. önyargılarla okumazsan, önyargılarının sınırlarını zorlarsın. etrafındaki insanların düşüncelerini daha iyi anlarsın.

hiçbir kitap senin dünya görüşünü etkileyemez, sen izin vermedikten sonra. ama mesela rus edebiyatından açlığı, fakirliği ve düzenin çarpıklıklarını öğrenebilirsin; rus edebiyatı sana fırsatlar sunar elindekilere daha iyi bakman için.

knut hamsun sana göçebeliği, insan hayatının sınırlarını, hatta anlamsızlığını sunar.

jack london okursan kendini doğada tek başına bulursun; zaman zaman da pis londrayı ziyaret eder, kendi haline şükredersin.

john steinbeck ise sana doğayı sevdirir. küçük mutluluklardan bahseder; onun kahramanlarıyla güler, onun kahramanlarıyla üzülürsün.

j.r.r. tolkien ise kaçırır seni gerçek dünyadan. zaten kendisi de yazdığı türün bir "kaçış edebiyatı" olduğunu söyler. "insan etrafındakilerden, kendi duvarının dışındakileri de düşünebilmeli" der. ihaneti, arkadaşlığı ve güzel çayır ve dağları görürsün.

gibi. kitap hem hoş vakit geçirmek içindir, hem bilgilenmek içindir. kimisi için de bunların ötesine geçip ormanda yürümek, günbatımını izlemek kadar zevk veren bir aktivite olmuştur.

zaman kaybı olarak gördüğün kitap okumanın dışında yaptığın işlerin yüzde doksanı zaten zaman kaybıdır. ne yapalım? istanbul'da yaşıyorum, televizyon mu izleyelim, ya da bilgisayarın başında oyun mu oynayalım?

6 sene kırgızistan'da yaşadım ben. orada devrim de gördüm, iç savaş da gördüm, açlık da çektim, kafama silah da dayadılar. ama şu an akıl sağlığımı korumuş olarak yaşayabiliyorsam, kitaplar sayesindedir.

kitap okumak asla zaman kaybı değildir; benim için bu böyle. eğer küçükken kitap okumaya alışmazsan bir daha kolay kolay alışamıyorsun, bu yüzden okumak sana ters geliyor olabilir.

hiç okumuyorum. oldum olası neftet etmişimdir kitap okumaktan. benim için zaman kaybı kavramında ilk başta yer alır. sinemada bunlardan biri benim için. bunun yerine bilimsel, teknoloji vb. makaleleri, yüksek lisans tezleri falan okuyorum, oyun oynuyorum. çok ta iyi güzel oluyor; kitap okuyanlara da bunları yapmalarını şidddetle tavsiye ediyorum. otobüste, metroda vb. kitap okuyan test çözen herkesi de burdan selamlıyorum. swh

okudugun kitaba gore degisir panpa. kimisi hayal alemine dalmak ister, kimisi rontgencilik ic guduleriyle kitabin sayfalarini acar, kitaptaki insanlarin hayatini merak eder. bir baskasinin hayatini anlama firsati bulursun. kitap okumak insani hissiyat olarak daha duyarli bir hale getirir, olgunlastirir. bunun canli orneklerini gordum..

thracian kitap okumayı zaman kaybı gördüğümü nereden çıkardın.Roman için böyle düşünüyorum sadece.okunan romanının filmini seyretmekle aynı iş yapılmış olmaz mı örneğin

okuyorum az da olsa. aslında okumayıp okumaya çalışanlardanım.

hoşça vakit geçirmek için kitap okumak da nedir? kapitalist, modern, herr ne haltsa işte, bu çağda, bi hobi kategorisi haline getirilmek isteniyor kitap okumak. bunun gibi "boş zamanlarda kitap okumak" gibi bir laf var bir de. ben bu tür yaklaşımların salakça olduğunu düşünüyorum.

bilgilenmektir sizin de değiminizle kitap okumanın amacı. ya da "cahillikten bir nebze daha kurtulmak". esas amaç budur.
bunun farkında bir biçimde okurken insan hoşça vakit de geçiriyorsa ne ala. ya da hoşça vakit geçirerek okumaya başlayıp esas amacı ıskalamıyorsa, böylesi de makbuldür.

roman kısmına değineyim. ben de sizin gibi düşünüyordum bir ara. fakat fikrim değişti. bir başkasının kafasında kurduğu dünya sizin hayal dünyanızda dahi olmayabilir ve siz bu sayede çağlar atlayabilirsiniz onu okudukça. buna benzer bir ifadeyi (bkz: murat menteş), -ki mevzumuz kitap okumaksa onun ismini özellikle anmak isterim- kullanmıştı. mealen, okumak insana görmediği, haberi dahi olmadığı şeylerden haber verir. dolayısıyla insan öğrendikçe ufkunu/zekasını daha çok geliştirir, demişti.

birşeyler daha diyecektim de unuttum. neyse kalın sağlıcakla.

6 aydır almanyadayım. Kitap okumasam yalnızlıktan çıldırmış bir şekilde ülkeme geri dönmüştüm.

oturup safi aşk romanı falan okursam hakikaten birinin kafasında kurduğu dünyadan bana bi gram fayda gelmez. ama kurgu olayların ortasında insana bazı şeyler anlatan, öğreten romanları gayet keyifle okurum. mesela bu anlamda vay beee diye bitirdiğim ilk akla gelen kitap İstanbul Hatırası - Ahmet Ümit.

okumaktan sıçmaya vakit kalmıo

ayda 1 kitap.

okuyorum.
bütün amaçlar değişik zamanlarda amacım olur. hoş vakit geçirmek, can sıkıntısı, bir şeyler öğrenmek, ne demiş bu gereksiz organizma diye meraktan, ....

yanılıyorsun.

saksel, genellikle roman - film karşılaştırmasında işe "tercihler dünyası" karışır. yani sen bir olayı 2 saatte yaşayıp bitirmek istersin, ben günlerce kendi kafamda kurguladığım mekanlar ve karakterlerle yaşarım. bir bakıma iki taraf da birbirini suçlar. sinema tercihinde ısrarcı olanlar, zaman kaybı ve yorucu olarak gördükleri kitaplardan uzak dururlar. kitapseverler ise her zaman sinema uyarlamalarına biraz "yukarıdan" bakarlar; ki hafif de olsa bu kibirin asıl sebebi "sahiplenme" içgüdüsüdür. yani haftalarca içinde yaşadığın bir odanın başkası tarafından 2 saat içinde tüm düzeninin değiştirildiğini düşün; kızgınlık duyabilirsin.

ben ise ikisini de yaparım; yani filmi de izlerim. şu ana kadar film konusunda tek çekincem yüzüklerin efendisi serisi olmuştu. kitabı olağanın dışında sahiplenince filmi ancak çıktıktan 4 sene sonra izleyebilmiştim. fakat yine de farklı bir deneyim olmuştu ve gerçekten iyi iş çıkarmışlardı.

dediğim gibi, tercihler dünyasıdır bu. kimisi balık tutar; ama balık umurunda değildir; kimisi de balık tutana güler ve balıkçıdan güzel bir somon fileto alır ve gider.

3poxT'nin dediğine katılarak, "aslında çok da önemli değilsiniz temsilcimizle muhatap olun daha mühim işlerimiz var" demektir temsilci göndermek.

özgüvene bak arkadaş öyle uçağın basamaklarına kadar apronda öpüşerek karşılamak uğurlamak ne demek

Lozan'da Türkiye'nin İsmet paşa tarafından temsil edilmiş olması o dönem verilen bireysel bir karar değildi, zira mecliste lozanla ilgili pek çoğu çok sert geçen tartışmalar meydana gelmiştir.

Dönemin başbakanı Rauf bey Lozan'da başdelege olmak istiyordu ve mecliste savaş meydanında kaznılan zaferin masada sağlanamayacağından kuşku duyan ciddi sayıda mebus bulunuyordu.

neticede lozan, 624 yıllık imparatorluğun hesabının görüleceği ve türkiye cumhuriyeti'nin tescili olacaktı.

Lozan'a gidecek olan delegeler bakanlar kurulu tarafından tespit ediliyor ancak bazı milletvekilleri "heyet-i vekile, vazifesini suistimal etmiştir" görüşünü savunuyor ve "hepimiz gidelim" teklifinde bulunuyorlardı. hatta toplantılarda bir ara "meclis bu seçimi yapmaya ehil midir değil midir?" tartışmaları bile yaşandı. (bkz: TBMM Lozan tutanakları)

Mustafa Kemal, Rauf bey'in başkanlığında lozan'a gönderilecek ekibin başarılı olacağından emin değildi, mudanya mütakeresinden sonra aklında olan isim ismet paşa idi.

Lozan'a gönderilecek heyetle ilgili görüşmeler devam ederken meclise "yeterlilik konusunda" iki önerge verilmiş, devam eden görüşmelerde delegelerin meclis tarafından seçilmesi ve bakanlar kurulu'nca alınan kararların onaylanması 61 oya karşı 121 oyla kabul edildi.

İsmet paşa bu seçimden sonra şu konuşmayı gerçekleştirdi,

"...
Yüce meclisin itimat ve teveccühüne teşekkür ederim. buna istinaden sulh konferansında milli isteklerimizin müdafaa ve istihsaline çalışılacağı tabiidir. Konferansta murahhaslarınızın hattı hareketi, yüce meclisçe kabul edilen anlaşmalarla misak-i milli'den mülhem olacaktır.
..."

yani, ismet paşanın lozan'a gitmesi atatürk'ün fikri üzerine meclisin kararıdır, Atatürk, ismet lozan'a sen git diyerek göndermemiştir.

Atatürk'ün gitmemiş olma sebebi ise, yürütülen kurtuluş hareketinin lideri olarak bulunduğu mevkii itibarıdır.

yıllar önce sormuştum bunu:

"ee devletin başındaki adam kendisi gitmez ki" denmişti.

Daha resmi olarak tanınmamış bir devletin başındaydı. Meşruluğu tartışmalıydı. Lozan'a gittiğinde itilaf devletlerince tutuklanabilirdi. Bu yüzden bildiğim kadarıyla cumhuriyet döneminde Atatürk hiç yurt dışı seyahati yapmamıştır.

konferansa katılım devlet başkanı seviyesinde değilmiştir muhtemelen. mesela ingiliz kralı değil, başbakanı değil ola ola dışişleri bakanı var sanırım. m kemal niye gitsin dışişleri bakanıyla konuşmaya?

"mütekabiliyet esası"yla açıklanabilir diye tahmin ediyorum. bu tarz toplantılara katılan diplomatik temsilcilerin statülerindeki eşitliğin esas alınması gibi.

okuyacağım kitap rafımda olmalı diyenlerden misiiz? (misiniz olacaktı..)

===> evet.

siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?:

===> altını üstünü karalıyorum not alıyorum. kütüphane bana ters.

yakınımda düzgün bir kütüphane yok. normalde kendimde 300 tane falan kitap var, bir de onları okuyorum.

rafta durmak değil diye düşünüyorsun da, ben de tam tersini düşünüyorum. çünkü geriye dönerek bazı yerlerden paragraflar okumak çok hoşuma gidiyor. mesela tolkien kronolojisi var bende, (yüzüklerin efendisi, silmarillion, hurin'in çocukları, roverandom, tehlikeli diyardan öyküler, peri masalları üzerine vs. vs.) ve o seriyi almaları için benim cesedimi çiğnemeleri gerekiyor.

kütüphane olayı bambaşka birşey, ölünce bütün kitaplarımı bir kütüphaneye bağışlayabilirim. ama ben para kazanmayan birisi olduğum için kitap bağışlama lüksüm yok şu an. zengin olsaydım verirdim o ayrı. ekonomik yönü de var yani.

insanın kendi kütüphanesinin olması da bambaşka bir duygu. ikinci el kitap ya da sarraflardan bulabilirsin ucuz olarak, onları dizmek, tozunu almak, aralarına not almak ve "kişiselleştirmek" çok bambaşka bir olay. çocuklarına verirsin ileride en olmadı. ama sonuçta senden bir parçadır onlar. çocukların kendisi gibi.

kendi kütüphanemi oluşturmak tabiki ilk nedeni.
ortaokulda bir arkadaşım vardı(hoşlanıyordum da ondan. çocukluk işte), neyse kendisi çok kitap okurdu. onun o zaman okuduklarına benim anca üniversitede okumaya fırsatım oldu.
bu kadar kitabı kendisinin mi satın aldığını sorduğumda, "hayır dedemin kütüphanesinden" demişti.
olaya bak, dedemin kütüphanesi.
kızın yüzünü hayal meyal hatırlıyorum ama ordan beri bir hedefim var.
dede olduğumda torunlarıma tarla tezek değil, önce kütüphane bırakıcam.

bu arada, şöyle de birşey var belki haberi olmayanlar vardır, ilan etmiş olayım. idefix.in oluşturduğu bu site nisan sonuna kadar kitaplarda yüzde otuz ile yüzde elli indirim yapmış.

kutuphanehaftasi.org

Romanlara vs. not almasam da ben de kütüphaneden okumuyorum. Yani benim sebebim başka, tekrar tekrar okumayı seviyorum bazı kitapların bölümlerini ve bende bulunması önemli olan kitapları alıyorum ama türk insanında pek kütüphane kültürü yok. Pek şirin yerler de değil çocuklar için ülkemizdeki kütüphaneler.

belki tek sefer okuyacağınız romanlar için kütüphane kullanılabilir. ama ben çok değer verdiğim yazarların kitaplarını yanıbaşımda tutmayı önemsiyorum mesela.

diğer yandan araştırma için de kütüphaneyi kullanıyorum ama kendi ilgi alanımla ilgili sürekli başvurduğum kitapları kütüphanede inceledikten sonra satın da alma ihtiyacı duyuyorum.
biraz da manevi değer verme durumuna göre de değişiyor sanırım. mesela ben başkasından da pek okumak için kitap ödünç almam. ödünç vermeyi de sevmem.

yine de korsan kitap almak yerine kütüphanelerin işlevinden yararlanmak çok önemli.

kindle için e kitap olarak edinemediğim yeni eserleri alırım. bu hafta bunu alıcam misal www.idefix.com

not alırım, benden başkasının sarılıp uyumadığını bilmek güzel( valla öle ne derseniz deyin) ara ara açar bazı bölümlerini bi daha okurum bazen orda olmaları bana güven verir ... falan filan.
kitap satan bir yerden geçiyorsam sekmez 2 kitap 1 dergi kokulu kalem silgi not kağıdı uç alırım. kitaplığımda okuduklarım ve okumadıklarım diye bir bölüm var. bazen azalır bazen artar.

tabi bir de şöyle bir şey var amiyane tabirle kerime nadir kalemleri hariç tonajlı kitaplarım benim hayatım boyunca elimi altında bulunması gerekir. okudum bitti denilemeyecek her okumada bir başka özümsenecek dili ağır bir çok kitabım var.

Kaderimin Oyunu diyeyim ben.

yapıldı gibi hatırlıyorum ben, batsın bu dünya, dil yarası falan vardı içinde.

benim dünyam.

www.youtube.com

küfür etse onu da koyalım best of albüme diyebilirim.

yüzüğüne gurban olduğum.

söylenenler dışında kabahat seni sevende, akşam güneşi, yarabbim banko. bitecek dertlerimiz, çilekeş plase. sev dedi gözlerim gerilerden gelen gerrard! foto gralmış bu arada :)

ya evde yoksan, dile yarası, ayşem

(bkz: aklım takıldı)

www.youtube.com
şuna bak birde, adamdaki senteze bak, arayışlara bak.

aşk olsun yahu, biriniz de "al senin olsun"u yazmadı. listeme kendim ekledim :)

sevenler mesut olmaz
bir teselli ver
hatasız kul olmaz
seni buldum ya (favorimdir)
kaderimin oyunu
dertler benim olsun
beni böyle sev
çilekeş
vazgeç gönlüm
güle güle sevdiğim
ziyankar
gitti de gitti
dil yarası
kahrolayım
sen sev beni
beni biraz anlasaydın
bilmesin o felek
neredesin sevgilim
dilenci
aklım takıldı

listeyi beğeni sırama göre değil kronolojik olarak hazırlamaya çalıştım. arada unuttuklarım olabilir. ama bunlar da her türlü ilk 20'ye gireceği için sorun yok.

kimse yazmamış ama tek geçecek olsam

(bkz: hor görme garibi)

erkin koray yorumu da muhteşemdir ama orhan gencebay a aittir.

seni buldum ya, akşam güneşi, dil yarası, beklemek ibadet kalmak zulümdür, hasret rüzgârı, beni böyle sev, bilmesin o felek, sevecekmiş gibisin, dilenci, duyun beni, hayat kavgası, leyla ile mecnun, nereden bileceksin, sen farklı birisin, severek ayrılalım, sevenler mesut olmaz, aşk pınarı ,her cefa beni buldu

1- www.youtube.com Akşam Güneşi
2- www.youtube.com Gitti de Gitti
3- www.youtube.com Sevmenin Zamanı Yok
4- www.youtube.com Ziyankar
5- www.youtube.com Doğan Bir Pişman
6- www.youtube.com Bağrımda Bir Ateş Var
7- www.youtube.com Hor Görme Garibi
8- www.youtube.com Kaderimin Oyunu
9- www.youtube.com Sevecekmiş Gibisin
10- www.youtube.com Hatasız Kul Olmaz
11- www.youtube.com Dertler Benim Olsun
12- www.youtube.com Vazgeç Gönlüm
13- www.youtube.com Dilenci
14- www.youtube.com Beni Böyle Sev Seveceksen
15- www.youtube.com Bırakın da Yaşayalım
16- www.youtube.com Hayat Kavgası
17- www.youtube.com Ben Topraktan Bir Canım
18- www.youtube.com Sarhoşun Biri
19- www.youtube.com Mevsim Bahar Olunca
20- www.youtube.com Dil Yarası
ilk on sırasını değiştirmem ama, sonrası hallere göre :)) diğer listelere de keyifle takılıyorum. berhudâr olun.

iç benim için

ben duymadim daha önce.

Dışişleri'nin sitesinde vardır belki. Bir de konsolosluklar çok heybetli mekanizmalar değil. Mail atıp sormaktan çekinmeyin bence. Büyükelçilik tarafında ciddiye alınmazsınız belki ama konsolosluk yetkilisi biri gülüp geçecek kadar ego sahibi değildir diye tahmin ediyorum.

Duymadım ama sor gülseler ne olacak. Sormayana madalya vermiyorlar.

duymadım böyle bir şey, gerçi bir ulus mezunu olaraktan "zorunlu" staj işini de hiç duymadım.
aç telefonu ara sor çok düzgün cevap cevap verirler hiç çekinme.

olur abi.. ama turk konsolosluklari o islere pek sicak bakmazlar. En dogru adres Turkiye'nin BM daimi buyukelciligidir. Bir de Disisleri SAM stajyer aliyor. Cok zordur girmek ama epey yararlidir.

eski yugoslavya devletciklerine girmesen de olur. hatta girme.

İtalya'da resmi olarak otostop yasaktır. Otoyol kenarlarında tabelalar vardır burada otostop yapılmaz diye.

dediğini gerçekleştirmiş biri

goneforfishing.blogspot.com

arama motorlarında rasladım üstünden epey zaman geçmiş ama:
hitchwiki.org

hayır.
1.rezene çayı kaynat iç.
2.kuru türk kahvesini su ile yut.
%100 çalışıyor.

www.ilacrehberi.com

artı yakı batları artı en sevdiğiniz çikolata.

no haşhaş no alkol.

alkol bütün kötülüklerin annesi

Alkol regli daha yoğun hale getirirmiş, regl 2-3 gün daha uzayabilirmiş. Sebebi su kaybıymış. Alkol alınacaksa en azından yanında su da tüketmek gerekliymiş.

Küçük bir google araması ile bu bilgiye ulaştım. Karın ağrısı ve alkol ilişkisi hakkında net bir şey bulamadım. En iyisi ağrı kesici alın.

alkol güzelliklerin de annesi oluyor bazen.
peki faydası olmasa da zararlı mı bu duruma? (annemden izin koparmaya çalışıyom sanki:))
öyle bi net "hayır" demişsiniz ki,korktum biramı açmaktan geri durdum.

bira içeceğin varsa iç yahu 1 tane filansa ölmezsin. ne acılara dayanıyoruz her ay (regl, epilasyon, vs..) bi bira mı koyacak anasını satim :)

1 olacağının garantisi yok, olmayacağının var ama , heheh doğru dedin in vino veritas bacım. şu dünyada çin işkencesi ayarında şeyler yani bu kadınlık işleri. hadi sağlığımıza =)

advil isimli ilaç en iyi çare. 1 saatte hiçbir sancı kalmıyor.

apranax fort

rezeneye papatya da katıver. sıcak tut kendini.

yazında "yoksa" dan önceki bölüme komple evet diyorum.

samimiyetsiz

4+4+4 olayi.

düzenlenen yeni eğtim sisteminin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için yapılmış saçmalık.

yani sıçtılar ve kokmasın diye üzerini örtüyorlar bu reklamlarla... yıllar sonra da çıkıp "bakın kızların okula gitme seviyesini nasıl da yukarı çektik allahın izniyle!" diyecekler.

teşekkürler tayyeap

4+4+4 sisteminde kızların okula gönderilmeyeceği yönündeki tepkileri dindirmek adına yapılan beyhude bir çaba sadece.

Kız erkek fark etmez çocuğunu okula göndermek istemeyen ebeveynler için o salak reklamlar çokta tınnnnn. 2. 4 yılda dışardan bitirme imkanı tanırsan adam gönderirmi hiç o reklamlar engel olurmu?

Ayrıca cecilia +1

yemez uğraşma boşuna.

b. Erkek ögrenciler:

Ceket, gömlek ve pantolon giyerler; kravat takarlar. Okul yönetimince uygun görülmesi halinde, sicak mevsimde sadece gömlek ve soguk mevsimde ceket altina kapali yakali kazak giyilebilir.

Okul içinde bas açik, saçlar kisa ve temiz olur. Ense düz ve açik olup favori, sakal ve biyik birakilmaz. (EN HEYECANLI YERİ GELİYOR) Zincir, kolye, yüzük vb. ziynet esyasi takilmaz.

olmaz o iş.

Mudurun tokat atma gibi bir hakki oldugunu ben bilmiyorum. oyle bir durumda (ki yasadim) mebe verilen dilekce cok ise yariyor.

genel adaba uygun, türk örf bilmem nelerine uygun, ... gibi çooook genel sıkışıldıkça başvurmalık kesin bir madde vardır. yani herhangi bir hukuk boşluğu yakalayamazsın bence.

sanal hayvan yönetmeliği yazmış zaten açık açık ayrıca yönetmelikte geçmese bile takamazsın,taktırmazlar sana onu lisede.

edit: Öğretmenin vurduğu yerde gül biter, dilekçede neymiş!

ense düz ve açık ne lan puahahhaa

yeni deldirmiştim. üzerine bant yapıştırıp gidiyordum okula. fen lisesiydi.

cecilia +1

genel örf derler gider.

yoksa adam maddeye tek tek OLMAMASI gerekenleri değil OLMASI gerekenleri yazar bir de genel madde koyar olur biter.

yoksa:

kızılderili tüylü şapkası ile gelemezsiniz

astronot şapkası ile ile gelemezsiniz

vs vs gibi sonsuz ihtimal yazmak zorunda değil.

bir de bazen böyle efsaneler çıkar ki büyük çoğunluğu uydurma olur genellikle. işte, aslında yönetmelikte yazmıyormuş bu açıktan yararlanılır mı? Ya da oğlum hoca sana tokat atarsa 4 saniye içerisinde ona tokat atarsan refleks sayılıyormuş o yüzden bir şey olmuyormuş gibisinden.

Milli Eğitim böyle ince işlerle uğraşmaz, totaliter eğitim düzeni adamın götünü siker. Net. Çeşitli uyum yasaları çerçevesinde biraz daha yontuldular da, tabii kafa yine aynı çerçevede. Bir de bunların böyle sahte pozitif olanları vardır tuğlalardan köprüler örelim duvarlar değil falan, o tipleri de yumruklayarak dövmek lazım. Zamanında benim hiç olmamıştı ama, olan var biliyorum.

okuluna hocasına göre dayak/displin/çıkarttırma kısmı değişir. yeni deldirdiysen bazı eczanelerde görünmez küpeler oluyor şeffaf gibin. onlardan alabilirsin.

Yok 4 senedir delik . Anarşik kişiliğim devreye girdi:)

"muhterem kardeşlerim"

@egomanyak:

bu hangisine yanıt oldu?

'ey din kardeşlerim' diye başlarım her duyuruma.

bana 'abi,hacı,lan,olm' lu laflar kötü gelmiyor. sonuçta millet burda derdini soruyor. kişi kendini ne kadar rahat ifade ederse,cevap verecek olanlar da ona o kadar iyi yardımcı olabilir. ki zaten bunlarda bir saygısızlık yok bence. yazan kişi,yazış şeklinden vs. kendini belli ediyor. takılmıyorum bunlara pek.

haksız mıyım lan?

Sinema ile alâkalı bir duyuru açarken; "sevgili Atilla Dorsay'lar;"
Bilgisayarla alâkalı bir duyuru açarken; "sevgili Dennis Ritchie'ler;"
Aşkla alâkalı bir duyuru açarken; "sevgili Cezmi Ersöz'ler;" vb...

Bu hitap şekline buradan aşina olmuştum, ben de kullanmaya gayret ederim, çünkü sevimli geliyor. Herhangi bir şeyle alâkalı duyuru açarken potansiyel cevap verecekleri o şeyin duayenleri gibi göstermek, onları hafif şımartmak, cevabı yazmaya teşvik etmek güzel görünüyor gözüme, küçük bir şımarıklık barındırıyor. Ben böyle hitap etmeyi seviyorum, doğrudur-yanlıştır, bilemedim şimdi..

+ soru başlıkta diye başlayan girişler.

bu hitaplardan ziyade kisinin samimiyetine bakiyorum,nasil kullandigina bakiyorum.

günlük hayatta haci,baba,amk gibi hitaplari sevmem ama duyuruda kullanima göre hos kacabiliyo.ondan dolayi kisinin kullanimina bagli olarak kil olmak ya da cok eglenceli bulmak degisken.

2- sevgili güzin ablalar/abiler.

1.dert döken tarz hoşuma gidiyor. "öyle oldu da böyle yaptım ne yapsam ki daha başka akıl verin..."
2.şu şudur bu budur. bu nasıl çalışır? (devlet dairesine arzuhal yazıyor sanki, az rahatla)

Ey cemaati muslim diycem bundan sonra

nitelik nicelikten önemli benim için, bazı kullanımlar konuya göre çok alakasız ve rahatsız edici dururken bazen de cuk oturuyor. bu sebeple bütüne bakıyorum misal yukarıda örnek verilmiş sevgili atilla dorsay'lar sinema sorusunda hoş olabiliyor mesela. zeka pırıltısı olan her şeyi severim yaratıcıysa ve yerindeyse seviyorum yok yaratıcı değilse veya yerinde değilse sevemiyorum.

"selam ey x'ler" tarzı olan şeyle bazen çok cıvıyor ama genelde seviyorum onları. özellikle yaratıcı olanları. o hitabın özelliği soru hakkında ipucu vermesi. o sebeple kullanışlı.

abi, hocam a karşı kötü hisler beslemesem de şan, olm, aq, panpa, kanka, ayaklarını sevmiyorum.

dini şeyler dışında hiçbir kelimeden rahatsız olmam

hepsinin kökeni budur:

dostlar, romalılar, yurttaşlar, dinleyin;
ben caesar’ı gömmeğe geldim, övmeye değil.
insanın ettiği kötülük yaşar ardından,
iyilikleriyse toprağa girer kemikleriyle.
bırakın, öyle olsun caesar için de.
soylu brutus muhteris dedi caesar için:
öyle idiyse, ağır bir suç bu,
ve caesar bütün ağırlığıyla ödedi suçunu.
burada brutus ve ötekilerinin izniyle
(çünkü brutus şerefli bir insandır,
ötekiler de öyle, hep şerefli insanlardır)
konuşmaya geldim caesar’ın cenazesinde.
dostumdu; vefalı ve dürüsttü bana karsı;
ama brutus muhterisdi diyor:
brutus şerefli bir insandır.
caesar nice esirler getirdi roma’ya,
fidyeleriyle devlet hazineleri doldu:
bundan ötürü mü muhteris göründü caesar?
fakirler ağlayınca gözleri yaşarırdı;
bir muhteris daha katı yürekli olsa gerek,
ama brutus muhterisdi diyor,
brutus’sa şerefli bir insandır.
geçen bayram hepiniz gördünüz,
krallık tacını üç kez sundum ona,
üçünde de almadı. ihtiras denir mi buna?
ama brutus muhterisdi, diyor;
brutus’sa şerefli bir insandır, şüphesiz.
ben brutus’a karşı konuşmuyorum, hayır;
bildiğim kadarını söylüyorum yalnız.
hep sevdiniz onu bir zamanlar,
boşuna da değildi, elbet sevginiz;
sonra ne oldu da yanmıyorsunuz ölümüne?
ey düşünce, yırtıcı hayvanlar arasına kaçmışsın;
insanlar yitirmiş akıllarını... bağışlayın beni;
yüreğim şurada şimdi, caesar’ın tabutunda:
konuşamam dönünceye kadar bana.

marcus antonious'un tiradı, julius caesar, shakespeare

www.lapetite-pologne.com bu mu?

eğer buysa votka

hayır o değil. ilaç şişesi gibi bişey bendeki

yani her ne şişesindeyse bi çeşit votka.
krakow yakınlarında bi yerde üretilen yerel bi votka.

www.krakowskikredens.pl

buysa eger likormus (cakaleriginden yapilma).

(bkz: brendi)

www.hayyam.com
bir de sangria var aklıma gelen.

şampanya?

iki kere mi fermante ediliyordu ne sankim

vermut

martini

burcak? www.eksisozluk.com

geçen hafta sayısal lotoyu tutturdum de.

kuaföre git, süslen. pudra sür.

ben olsam gitmezdim.

bence de gerek yok.

-birbirimize yakın davranmayalım sakın, istemiyorum, engelle bunu dedi.
-beni özlediğini söyledi.

bu ikisinden zaten meyilli oldugu anlasiliyor karsi tarafin, bisey yapmana gerek yok.

ıslat.

cinsiyetiniz nedir?

@uyuyanadam erkek taraf benim.

hatunun niyeti var bence zaten akışına bırakın. kontrolü size bırakmış hem de. yaklaşın.

neden ayrılmıştınız bu da önemli bence.. ex ten next olmuyor..

kesin mutlu son... ama ne kadar sürer bilmem.

"birbirimize yakın davranmayalım sakın, istemiyorum, engelle bunu dedi."
çevirisi: seni istiyorum, yakın davran, zaten istemesem te buraya gelmeni istemezdim. ama bunları söylemeye cesaretim yok, sen öküz gibi direk olaya girme de işte özlem giderelim filan gerisi gelir.

görünen o ki, sizin de serzeniş eylemine bi tutkunuz var,
satırlarca anlatmanıza bakılırsa yani? :)

bi de "konuşmayı sevmeyen" imzası ekstradan ironik olmuş :)

sorunun cevabı "insanların hayvanlardan farkı nedir?" sorusunun cevabıyla eşdeğerdir sanırım

ben değilim.

evlat olsa sevilmeyen cinsten insan modeli bahsettiğin.

geberelimmi lan. konuşuyoz işte.

bu kadar basit bir konuda upuzun konuşabiliyorsan gayet sıkıcısın insanlar ile konuşurken. sussa da gitsek derler herhalde. ama insanların fazla konuştuğundan çemkiriyorsunuz. combofix denediniz mi? sanki size virüs bulaşmış.

bence hoşlanmıyorsan ortamdan uzaklaş. çok büyütmüşsün.

panpa cok haklisin, bi imza da ben atarim yazdiklarinin altina.

(bkz: arthur schopenhauer/100)

tutku insana yaşadığını hissettirir sıkıcı insan. o sikko şeyler aslında sadece sikko şeyler değil. karşındaki insan dünyanın tüm yoğurtlarını yiyip puanlamak gibi bi hobi edinmiş olabilir ne var yani.

al benden de o kadar, altına imzamı atabilirim.

bazen özenmiyor değilim gerçi o kadar cümleyi arka arkaya sıralayabilen insanlara ama olmayınca olmuyor işte, ne yaparsın. yeteneksiz olan bizler miyiz, yoksa onlar mı abartılı, bu konuda iyice bi düşünmek lazım derim ben yine de..

hocam senin sevdiğin ya da hoşlandığın tek şey içki markası mı?
başka bişi yok mu hakkaten?

bu bahsettiğin şeyi sen kafa sikmek olarak algılıyorsun belki ama insanlar birşeyler öğrenmeyi seviyorlar. o herşeyi anlatanlardan biri benim.
yeni şeyleri öğrenmeyi ve lafı geçtiğinde anlatmayı çok severim.
sırf bu yüzden "iceman bilir abi ona sorun" diyen onlarca insan var çevremde.
kafa sikicilik sanırım böyle bişi.
e senin merakın ilgin olup anlatmadığın bişi olunca da insanlar sana hope ender bilir soralım demezler muhtemelen.
e sende konuşmayı sevmiyorsun gördüğüm kadarıyla ve yeni ortamlara girdiğinde de bol bol susan, ortamı dinleyen oluyorsundur dicem de onda da milletin anlattıkları kafa şişirici diyorsundur.

neyse çok kafa şişirdim kaçtım by.

solmamış ölmüş o.

yeni bir krizantem almadığnız sürece yapacak bir şeyiniz yok ne yazık ki. Zira kendisi artık aramızda değil. RIP

yanındakine baka baka solmuştur:) hem ona hiç güzel sözler söyledin mi? yatarken iyi geceler dileyip, sabah günaydın diye sevdin mi onu? bunların hiçbirini yapmamışsın sonrada gelmiş burada çiçeğim çiçeğim diye ağlıyorsun, olmaz böyle biraz çeki düzen ver kendine..

bence vurmak gerek artık acı çekmesin.

evet.
cumartesi sabah pazar sabah öğlen oturumlarına teşrif edeceksiniz.

b

henüz vahiy alamıyorum kız kimdir nedir yaş kaç ne durumdasınız filan.

c en normali gibi?

yarınki olay ne?

d)müsait olunca beni bi ara

b veya c şıklarından birini dene ama a yı tavsiye etmem daha ilkten.

"arada bir denk gelirsek kouşuyoruz" lafından yola çıkarak a yada b dersen çuvallarsın söylim.en mantıklısı c duruyo bu aşamada.

abi a şıkkını unut şimdilik çünkü kızı tırsıtırsın.

bence bi yere davet et, sinema ona karşı hislerini belli etmek için güzel bi fikir.

c, kesinlikle c. ne olursa olsun c. c mantıklı, c güzel. c'ye ters cevap verse o kadar koymaz. c'ye olumlu cevap vermek de daha kolay. c iyidir.

boy kaç adonis var mı çünkü çoğu kızımız bunlara bakıyor ne yazık ki sen iyisi bak böyle bir durum var sen nasıl karşılayacaksın bu durumu diyebilirsin

a) seni seviyorum ebenin amı de

birkaç buluşmadan önce açılmana gerek yok.zaten birkaç yere davet ettiğinde eğer sana meyli var ise kabul edecek ve bu davetlerde yüzü gülecektir.havadan sudan hayattan muhabbet edersiniz çay veya kahve eşliğinde. veya sinema demişsin,eh olabilir.sonrasında ondan hoşlandığını söylememen için hiçbir sebep kalmayacaktır

işin zor paşa, a ve b'yi dersen sıçarsın taşa, c'yi dediğinde yok olmaz derse ya da bahane üretirse zaten ürkek ceylan olur yolda da gördüğünüzde eskisinden daha az konuşursunuz. sprite acı gerçekler söyledi. ama şunu unutma hemen hemen her kadın sen adam gibi konuştuğun sürece gayet düzgün tepkiler verir ama sen de bunları deneyimleyeceksin. iyi kötü artık, bir şekilde doğru yolu bulacaksın.

bence sizin durumunzda sinema da biraz buyuk bir adim sayilir. kucuk baslayin bence. bi kahve icmeye cagirin veya aksam disariya cagirin. illa hemen bir sey olmasina da gerek yok, ikinci randevuyu alabilirseniz sevinin, mutlu olun. alamazsaniz da unutun gitsin.

gidin bi kahve için, çay için. güzel güzel muhabbet edin biraz samimiyet oluşsun aranızda. sinema hiçbir şey kazandırmaz aranızdaki ilişkiye.

önce c ve akşamda b yi söylersin.

Ayrica lars von trier ve lukaa moodyson gibi entellektuellerin filmlerini seyret
hanimefendinin tutumlarina dikkat et bu yonetmenlerden bahsederken
bu arada umarim hatta haddimi asacagim ama umariz hanimefendi uff snane be slk .s .s cılardan degildir

beraber birer bira devirin sonra nereye gideceğiniz belli

bankayı ararsan yardımcı olurlar sanırım

Az önce öğrendim geri alınamıyormuş :(

Evlat acısı gibi koydu 40 TL.

Haram zıkkım olsun...

gitti gider.
ösymnin iade yaptığı henüz tarihte yazmaz.

netten başvuramıyorsun da yakınında bir özel üniveriste ya da devlet üniversitesi yokmu bir koşu başvursan yarın

bir sürü üniversite falan başvuru merkezi aslında. Muhtemelen yarım saat işten izin alıp kayıt yaptırabileceğiniz bir yer vardır.

the shining, sprited away, jeux denfast çok overrated filmler. into the wild'ı beğenmiştim gerçi ama v for vendetta tam bir hüsrandı yani...

ıssız adam

hala para verdiğim için üzülüyorum.

ne yazık ki fight club hakkında böyle düşünüyorum.. bir de son zamanlarda pek bir gişe yapan inception ve black swan ile ilgili böyle düşünüyorum =/

let the right one in, kendimi kesecektim sıkıntıdan.

into the wild'ı izlediğimde direk bunu düşündüm ben de. "bu muymuş yani" dedim.

fight club'a da katılabilirim.

ethernal sunshine of the spotless mind

v for vendetta'ya katılmamakla birlikte the godfather diyorum. iyi film ama abartıldığı kadar iyi değil.

ben kill bill ve matrix'i çıktığı zaman hep kötülemiştim. hele kill bill'in şu ıslık melodisi meşhurdu uyuz olurdum ona. yıllar sonra kill bill vol 1'i izledikten sonra haksızlık ettiğimi düşündüm ve hemen arkasından ikincisini izledim. ondan sonra favorilerimden oldu.

the godfather'a ben de katılıyorum. once upon time in america'yı çok daha sevmiştim oysa.

inception başı çeker bu konuda. the hungers games de var tabi.

yazılan filmlerin bir kısmını görünce kanım dondu. Zevk meselesi falan filan diyerekten yaşadığım dehşeti hafifletip The hunger games (iddaa ediyorum yönetmen kitabı okumamış,zira o kitabın bu kadar kötü uyarlanmasının başka bir açıklaması olamaz.) diyip bu duyurudan koşar adım uzaklaşıyorum.

edit: Yazmazsam içim de kalacak, üzgünüm ama ekşi sözlük bir siki beğenmeme timi burda da varmış demek ki.

bunu aslında şurdan çıkaralım, abartılmayan filmlerden örnek vereyim kendi çapımda:

back to the future serisi

terminator 1-2

Interview with Vampire

gibi gibi.

ayrıca soruya cevap olarak inception +1

ethernal sunshine +1000000

izlediğim en sikko filmlerden biri.

the godfather'a sonuna kadar katılıyorum. abartıldığı kadar yok kesinlikle. ikinci filmi daha iyi mesela ama birincisi hak etmiyor gördüğü değeri.

ben ne kadar zorlasam nbc filmlerinde sıkılıyorum. belki zevksizlikten veya sinemadan anlamamaktan filandır bilmiyorum ama bana tekdüze, sıkıcı ve abartılmış geliyor, bilemedim.

inception izlediğim en dandik filmlerden biri zaten. filmin büyük çoğunluğu bomboş kuru aksiyondan ibaret.

bilimum woody allen filmi.

kesinlikle old boy

jeux d'enfants yüzyılın overrated i bence.

old boy
taxi driver

aklima ilk gelen old boy ve v for vendetta oldu. v for vendetta'nin bence sinema acisindan pek bi olayi yok. ama hani fikir, ideoloji dersen de grafik romanini okurum, daha iyi..

abartılmış olarak görülen filmler hangi kıstaslara göre değerlendirilerek "abartılmış" olduğu kanısına varılıyor merak ediyorum. Adam şu filmde sıkıldım o zaman overrated bu diyor. Var mı böyle bir şey? Hani tamam herkesin kendi fikridir beğenmedim, sıkıldım dersin de abartılmış kelimesini bu sayılan filmler için kullanmak biraz abartılı değil mi? Godfather, V, Fight Club.. Old boy nasıl abartılmış olur arkadaş aklım almıyor.

film konusu subjektif olduğundan istediğiniz tüm filmlere abartı diyebilirsiniz. düşünce özgürlüğüdür.
karayip korsanlarına da katılıyorum fakat inception cevaplarının bol olması üzdü beni :(

v for vendetta gerçekten de tam bu tanıma uygun.

@oziloz +1. siz beğenmeyince abartılmış oluyor zaten amk.

oha be abi woody allen, taxi driver , fight club , fatih akın , old boy filan sayılmış. kişi tarafından sevilmeyen filmler overrated olmuş. hayır böyle önemli isimler,filmler götü boklu iki üç adam tarafından eleştirilince çıldırıyorum ya. adam woody allen'a overrated demiş ya sladkjfsdlkjfflk.

abartılan filmler dedik abartılmayan hatta çoğunluğun bilmediği filmleri söylemişsiniz amk.

Filmler zaten abartılı olur yoksa seyredilmez

woody allen filmlerine overrated dediğim için tepkiler aldım. hatta biraz üstte bir arkadaş, götü boklu herifler woody allen'a overrated diyor diye taşak geçmiş aklınca.

aramızda götü boklu olmayan tek isim olarak bir de sen söylesen fikrini biz de duyalım bakalım. dünyanın en antipatik adamının entel filmleri tepeden tırnağa overrated dır bana göre. ayrıca duyuruyu bir kez daha okusana: abartıldığını düşündüğünüz filmler? DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ! subjektif fikir yani. çaktın?

pulp fiction'ı yazmamışım, içimde kaldı kaç gündür =)

Hababam sınıfı. Güzel bir film tabii ama yok 55 milyon kez çıksın yine gülerim gibi yorumları görünce hep abartıldığını düşünmüşümdür.

kelebek etkisi bence

abartılan filmler derken insanlar tarafından abartılan filmleri kastetmiştim. arkadaşın biri woody allen filmleri demiş. saygı duyarım tabi ama entelektüel kesim dışında woody allen'ı tanıyanın pek olduğunu sanmıyorum. mesela arkadaşıma sorsam bilmez döt gibi kalır. into the wild dedim çünkü sözlükte olsun, sinema sitelerinde olsun hep 18 yaşını doldurmamış, yolunu bulamamış ergen gençlerimizin favori filmi. o yüzden abartıldığını düşünüyorum. bana göre sıradan bir ergen isyanından öte değil.

en görev adamı leylek demekki. öbürleri çok hoşgidim akıllı

Belki de leylekler göç mevsimlerinde, yılın belli dönemlerinde gelip evlerin bacalarına falan yuva yaptıkları için olabilir

Leyleklerin belirli dönemlerde gelip bacalara yuva yapmasıyla ilgili olabilir.

Şöyle bişi buldum
www.millifolklor.com

daha önce hiç pelikan görmemiş bir adam; gagasında balık taşıyan bir pelikanı havadayken gördüğünde, gagasında bohça içinde bebek taşıyan bir leylek olduğunu zannetmiş. sonra bu garip olayı kahvede arkadaşlarına anlata anlata... olaylar gelişmiş.

her kuşu siktik bir leylek kaldı da o yüzden..

mchslmdnc +1

1. yonja'da tanıştığı bir kız ile en yakın arkadaşım 7 yıldır beraberler, güzün evlenecekler.
2. liseden bir arkadaşım 2 yıldır evli, karısı hamile, yine flört sitelerinden buldular birbirlerini.
3. bir kız da beni buldu bir arkadaşlık sitesinden, fena da değildi ama olmadı :)

bir de artık 18-35 yaş arasındaki nesil ayda ortalama 70 saatini internet başında geçiriyor. bu nesil ayda 60 saat kadar bir kısmı ulaşım araçlarında olmak üzere 80 saat kadar dışarıda zaman geçiriyor. Bu açıdan bakınca evin dışında bir sevgili bulma oranı ile internette bulma oranı birbirine gitgide yaklaşıyor.

şunu da düşün; internetten bir kişinin sadece facebook profiline bakıp karakteri hakkında baya bir fikir edinebiliyorsun. mesela joy fm, efes one love festival veya salvador dali.. gibi bir zevk ve tarz içerikli gruplara girerek kendi yaşam tarzına daha yakın kişileri daha kolayca bulabiliyorsun.

Üstelik internetten birisine çıkma teklifi ettiğinde hayatının sonu olmuyor, o kişi "seni" tanımıyor, sadece rumuzunu tanıyor. günlük hayatta karşına çıksa bile rezil olma olasılığın olmuyor. Böylece günlük yaşantını daha rahat geçirme imkanın da oluyor.

izlediğimiz hollywood filmlerinin beynimizi yıkamasından dolayı internetten sevgili bulmayı abes bir şey zannediyoruz. ama bizim gibi gününü internet başında, sözlük başında geçiren; üstelik interneti porno izleme dışında da kullanabilen, internetin iyi kötü ciğerini bilen bir nesil için; internetten sevgili bulmak çok normal karşılanmalıdır.

ayrıca internetten sevgili bulan kişilere bok atan arkadaş çevrelerinin de yarısı okuldaki sınıf arkadaşını düşürmüştür o kadar. devlet tarafından yan sırana, ayağına getirilmiş bir kişiyle bir iki yıl sonrasında bir ilişki yaşamak; internetten sıfır bilgiyle, emekle ve riskle bir sevgili edinmekten daha az cesaret içerir.

özetle bana kalırsa internetten birisiyle ilişki yaşamak (tabi kastettiğim evlenilecek kişilerdir, eğlenilecek kişi kum kadar) bir çok tanışma modelinden daha cesurca ve daha saygıdeğerdir.

benim çok yakın bir arkadaşımın 1.5 senedir süren ilişkisi gördüğüm kadarıyla gayet güzel gidiyor. birbilerini seviyolar falan. ama mesela uzun zamandır ikisinin de facebook hesabı yok tanıştıktan sonra o mecraları yasaklamışlar birbirlerine.

benim cevremde var bi iki kisi, cok olmadi evleneli ama su ana kadar mutlu gozukuyorlar. cesitli kurslara falan yazilma sansiniz yok mu? kurs vb aktiviteler de insanlarla tanismak icin iyi bir yontem. resim kursundan tanistigi biriyle evlenen ve cok mutlu olan bir adam da taniyorum..

olan da var olmayan da var. aslında internette tanışılan insanların da normal hayatta tanıştıklarının da çok farklı olduğunu düşünmüyorum ben mesela. daha önce tanımadığın bir insanı tanıyorsun her ikisinde de sonuçta.

daha çok kötü insana denk gelmek de bence şöyle oluyor; günlük hayatta tanışabileceğin insan sayısı yeni bir ortama girdiğinde atıyorum 10 ise internette denk gelip tanışabileceğin insan sayısı belki 100 hatta çok çok daha fazla. şu durumda kötü biri olması ihtimalini en az 10 kat arttırmış oluyorsun, bu nedenle de önyargıyla bakılmasına sebep oluyor. ama bence gayet normal hele ki sosyal ilişkilerin sosyal medyayla bu kadar yer değiştirdiği bir zamanda, bu kadar teknolojik bir ortamda.

aslında olur mu öyle şey minvalinde baya nutuk atma amaçlı gelmiştim ama sinematematikci öyle yazmış ki hipnotize oldum basiretim bağlandı.

sinematematikci; ikna kabiliyetinin farkındasındır umarım.

çocuklarına, anneleri ile internette tanışman hiç tuhaf gelmeyecek. buna emin olabilirsin.

abim ve yengem internette tanışarak evlendiler, iki çocukları oldu, mutlular. biz de mutluyuz çünkü internetten tanışmış olmaları bizi ilgilendirmiyor, bizi ilgilendiren abimin usturuplu, kendine göre bir eş seçmiş olması. gerçek hayatta tanıştığı alakasız bir insanı getirip karım demesi çok kötü olurdu.

1.5 yıl süren ilişkim oldu , normal ilişki normları dışında bir ilişkiydi.ama internetten olmasıyla ilgili değildi bu durum. şans meselesi.internetten olması ekstra bir başarısızlık ihtimali katmayacaktır ilişkiye.Yalnızca , güvenlik açısından düşündürücü olabiliyor ama ilk etapta.

bizim karşı komşumuz olan çift internetten tanışmışlar, 5 senedir de evliler hatta çocukları bile var. gayet de mutlular.

bi hayvan olacaksın hangisi olursun?

awkard question. hastayım dedim dedim inanmadınız, bak noldu şimdi?

dilemma. ikilem.

veya onun bi çeşidi..

ismi nedir bilemedim ama örnek vermem gerekirse ben webcamle konuşurken bir arkadaşıma şu an içeri bir psikopat girse beni kameranın önünde canlı canlı kesse naparsın diye sormuştum. arkadaş bir süre bana şüpheyle yaklaştı :) halbuki sadece geyik yapmak istemiştim :)

ergen soruları :)

How I Met Your Mother'da bunun gibi sorular çıkıyor bazen, ama hep aklı uçkurunda erkeklerin soracağı türden sorular...örnek vermek gerekirse, bir bölümünde şuna benzer bir soru vardı:

"kapını aniden Jessica Alba çalıyor, ama deniz kızı formunda...belden yukarısı mı balık olsun istersin yoksa belden aşağısı mı?"

ben olsam 1. seceneği yazardım. amerikalı olsan 2 uyardı ama , genede senin bilecegin bisey. 1 yada 2 yazı tura at , 2 gelirse bidaha at taa ki 1 gelene kadar :D

bigger is better yaz. :D

erasmus tişörtü mü :D

www.youtube.com

facebook'ta birisi siyasi içerikli bir fotoğraf paylaşmış. altında arkadaşlar arasında tartışma başlamış dindar-dinsiz ekseni etrafında.
ortalara doğru konuya doğrudan giriş yapan birisinin yorumu gerçekten güldürdü, aynen kopyalıyorum:

"hadi bir besmele cekelimde şeytan dagilsin kardeşlerim. bismillahirrahmennihrahim."

doğallığa mı güleyim, duruma mı güleyim bilemedim ama. sadece güldüm.

elini kaldır anne masayı sileceğim dedim. annem masada duran sol elini sağ eliyle tuttu kaldırdı.
ben krize girdim anne sol eline aynı görevi yaptırmaya kıyamadın mı diye
annem önce bozuldu,
sonra dalgındım dedi,
sonra sen benim yaşıma gel seni de görürüm dedi,
sonra haklısın ben niye öyle yaptım dedi :D ben bu ikna olma şekline daha çok güldüm.
çenem ağrımıştı o derece.

esmeralda'yı yeni keşfettim--türkçe dublajlı olanını.
dinleyip dinleyip gülüyorum.

Geçen gün rakı masasında otururken penis boyu-ayakkabı numarası geyiği döndü epey bir süre. Herkes bi' şeyler söyledi. En son ben ayakkabımı çıkarıp 46 numara olduğunu herkese gösterince 41 numara ayakkabı giyen bir arkadaş dirsekten sonrasını göstererek : "tamam beyler anladık hepinizde bu kadar ... var" dedi. Epey bir güldük ki daha da gülerim ben buna gideri var :)

ofisteyiz geçen gün. patron "ben çıkıyorum" dedi. dört-beş kişi falanız etrafında. bizim 30 yaşlarında bir abla var. "beni de bıraksanıza" dedi. patron da "olmaz sanayiye gidiyorum işim var ters kalır" dedi. ben de gereksiz ve fevri bir çıkışla ortaya atladım: "olsun abla sen de git kaportayı düzelttirirsin." üç saniyelik ölüm sessizliğinden sonra dakikalarca yarıldık. baya bir utandım gerçi seviyesizliğimden ama pişman mıyım, yoooo..

www.youtube.com

0:55 ten sonrası

3 beyazdan uzak dur;
milf ve ebony e yönel.

çikolata, yağlı tatlı falan çok yediysen son bikaç hafta da yapabilir. Bi ihtimal yani.

cildin yaglıysa cıkar,yagı azalt

stresten de olabilir.

bende de 21 yaşında başladı çıkmaya. tetradokstan roaccutanea kadar sayısız ilaç kullandım. hala çıkıyor. onlarla yaşamayı öğren en kısa sürede derim.

yağlı yiyeceklerden uzak dur.hormonal dengeni 2 taraftanda denge tut anladın sen onu.bende 24 yaşındayım hala çıkar.

Dişiysen polikisitik over sendromun olabilir. Erkeksen çok asılma emi çocuğum, fazlası sivilce yapar.

sporu yaklaşık 1 senedir yapmıyorum. öncesinde ciddi bir spor geçmişim var ama hiç 85 kilonun altına inmedim mesela. akşamları çıkıp 1 saat yürüsem mi ne yapsam bilemedim

40 değil 25 olacak o :)dikkat edeyim bakayım neler olacak

öncesinde ciddi spor geçmişin varsa neden olduğunu bilmelisin. spora ara verince kaslardaki gevşeme kilolu havası yaratır er kişide. poponda oluşattan biraz çıkıksa ahanda sana kocaman bir göt.

bence çok takılma. dev gibi bir adamsın sen. ne olacaktı yani.

dinci değil de varoş diyebiliriz.

dinciliği eskidenmiş.

şu an baya pavyon minvalinde.

hakikaten öyle. yazık ya elimde olsa çıkaracam uydu listesinden. boşa yer kaplıyor

pavyon emekçileri konusunda deruni bilgileri olan bir abimiz orada gördüğümüz bütün hanımların beylerin birer pavyon emekçisi olduğunu ama çok komik rakamlara o pogramlarda çalıştıklarını söylemişti.

**emekçi falan baya sol söylem havamdaymışım şu an fark ettim**

türk tipi kanal. eşi kapalı olup rakı içen tipler vardır ya. öyle işte.

aslında flash tv türkiye'nin aynasıdır bu sebeple boş yere yer kaplamamaktadır uyduda.

hahahaha ilahi :) ağdadan kim ölmüş ayol? git bi paket soğuk ağda bantlarından al. zaten yarısını yapıcakmışsın. yeter de artar bile.. acık ısıt elinle.. iki avcunun arasına al sürttür üç beş kez ya da kaloriferiniz yanıyosa hala onun üstünde beklet biraz sonra aç bantı ikiye ayrılıcak. bir kanadını bi güzel yapıştır bacağına. ittir elinle güzelce yapışsın sonra çek! Cart! bitti bile.. yalnız: 1- merhametsiz olucaksın! 2-hızlı olucaksın, 3-mıy mıy olmıcaksın, cart diye çekiceksin. gözünden süzülen sadece bir damla olucak fazlası yok!

ahahaha çok teşekkür ederim. peki normal ağdadan önce makine ile falan kısaltmam gerekir mi ? malum her ne kadar fazla olmasa da erkek bacağı. yoksa direk yapıştırayım mı ? (korku bindi içime)

bacağın arka taraflarını yaparken sorun/zorluk yaşar mıyım ?

direk yapıstır bisi olmaz bence.arkalar acır evet.

kesinlikle kısalt. ciltten uzağa doğru değil mutlaka cilde paralel çekmeye çalış yoksa çok kızarır. gergin tutmaya çalış. arkasını yaparken de harmandalı oynar gibi dizi yere koyma hareketini yaparcasına büküp kasacaksın bi güzel. kolay gelsin. aynı bantı bi kaç kere yapıştırabiliyosun genelde.

direkt yapıştırın. kısaltmanıza gerek yok. yalnız bantı yukarıdan aşağıya doğru elinizle bastırarak yapıştırın, sonra aşağı kısmından yukarı doğru hızlıca çekin. bir çırpıda çekin yani. daha az acıtır. kolay gelsin :)

geçen gün benim canım sıkıldı ev arkadaşımın bacağını aldım cart curt acayip zevkli bir şey. yalnız tüyler çok uzunsa o ağda bantları biraz zor alıyor. eğer sürekli yapacaksan ısıtma makinaları var kartuş sir ağdayı koyuyosun içine fişe takıyosun ısıtıyo sonra ağda bandıyla yapıştırıp çekince ne var ne yok geliyo. 30tl filan toplam fiyatı. onlardan al derim. bi de bim'de satılan ağda bandı var çok ucuz içinde daha fazla var ve veet'ten daha iyi alıyor. tecrübeyle sabit:))

ağda yaparken olay yönlerde bitiyor. ağda bantını tüylerinin çıkış yönünde yapıştırman gerekiyor. yani bacağının üst kısmından aşağı doğru yapıştırıp, iyice yapışsın diye yapacağın ovma hareketini de aynı yönde yapman gerek.

bantı çekerken de elinle bantın alt tarafında kalan derini hafifçe gerdir ki daha az canın acısın. bir de bantı çekerken bacağına 90 derece değil mümkün mertebe 180 dereceye yakın bir açıyla ve yapıştırdığın yönün tersine çek.

ağdayı uygulamadan önce bacaklarının temiz olduğundan emin ol. yağlı ya da ıslak bir cilt ağdanın iyi yapışmasını engeller. bunun için ağdayı uygulamadan önce bacağına bir miktar talk pudrası sürebilirsin ama bu da bant kullanırsan bantların tekrar kullanılmasını engeller. 1 paketten çok daha fazlasını kullanman gerekir.

bacağında kalan ağda parçalarını bebe yağıyla hafifçe silerek çıkarabilirsin. zaten ağdadan sonra bacaklarını yağla silmen rahatlatır.

bir de bence bant alacağına roll-on ağdalardan al. yapman gereken tek şey üzerinde tarif ettiği şekilde ısıtman ve roll-on mekanizmasını kullanarak bacağına yine yukarıdan aşağıya doğru sürmen. üzerine ağda bezini yapıştır ve çek.

bir de ağdayı bacağında ne kadar az tutarsan o kadar az canın acır. fazla bırakırsan bir süre sonra ağda soğumaya ve katılaşmaya başlar. çıkartmakbaya acı verici olabilir.

çook çok teşekkür ederim

soba var, sobada ısıtabilirim. ama baktım güzel oluyor gerekli ekipmanları edinebilirim.

arka kısımlar hakkında bilgi verecek olan var mı ? orayı nasıl yapacağım ?

eğer kazasız belasız atlatırsam olayı resmini koyacağım teşekkür için aljfhajkfs

toplum neye hazır değil birader?

topçular popçular mankenler bodyciler basketbolcular volaybolcular daha aklıma gelmeyen birçokşeyciler anadan kılsız mı doğuyor?

hadi heeeepppsini geç erkek adam kıllarını almaz diye bi ayet mi var?

rahatsız olan her ademoğlu istediği kıllarına müdahale edebilir. çoğu zaman müdahale etmesi gerekir(elmacık kemiklerinde kıl çıkan erkekler gözünün altından gırtlağına kadar jilet mi atıyor? elmacık kemiklerine ağda yapılıyor. bi sürü berberde gördüm ben bunu kız başıma. hiç mi görmediniz? )

yemişim o toplumu. sen bu işleri hiiiç bilmiyorsun daha cımbız kullanamayacak haldesin. bantları falan çekemezsin. hele kartuşu mümkünatsız. zaten ay canım yanıyor ay çok acıdı demekten yapamazsın bi kere de ( bi de erkek olacaksınız) farzet yapsan çekmesini bilmediğin için kılların yönünü bozarsın sonra çıkışta çok saçma çıkarlar. hadi onu da geçtim nasıl gerdireceğini bilmediğin için morartırsın bacaklarını. gören tecavüze mi uğradın der.

git bi berbere bişeye ya.

@cecilia toplum buna hazır değil orada öyle küçük bir espriydi. bütün yazını bunun üzerine dökmen seni yormuş olmalı sadece. zaten din hayatımın hiçbir noktasında olmadığı için dinin ağda konusunda bir etkisi yok benim için.

ayrıca deneyip görelim. belki yapabilirim. belki çok güzel olacak. son olarak da toplum buna hazır değil cümlesini eleştirirken "erkek adamın canı acımaz" klişesiyle senin de toplumun dayatmasıyla bazı kalıplara sahip olduğunu bize dolaylı yoldan gösterdiğin için teşekkürler.

önerin için ayrıca teşekkür ederim.

:D tamam tatlım seni utangaçlığınla başbaşa bırakıyorum.

soğuk ağda bantları hiçbir şeye yapışmıyor. 3-4 liraya satılan ağda kartuşlarından al, çaydanlıkta ısıt. bi de ağda bezi alacaksın tabii ki. o da ucuz bi şey.
tüyleri kısaltmak şart. ağdayı yapıştırmadan önce de pudra sür, daha az acır.

gecen aldım bimde epi diye ağda bandı var fena değil veetten kat kat ucuz 40 tane var ıcınde 5 lira

kesinlikle kısaltın. hatta eğer mümkünse önce jiletle alın, tırnağın yarısı boyunda (yaklaşık 1 cm) uzadıklarnda ağda yapın, çok uzun olursa çok acır.
zaten geniş geniş anlatmışlar, arkalara nası ypacam demişsiniz o kalmış:
ayağı sandalyenin üstüne koyarsanız diz 90 derece duracak şekilde, hafifçe eğilerek arkasını rahatlıkla görebilirsiniz. o şekilde almak daha kolay olur, öbür türlü oturduğunuz yerden bel ağrısı falan olur.

cevaplar için çok teşekkür ederim. bim'e gelen övgü sayısı 2 oldu. bim'i deneyebilirim galiba. ama jileti kullanmayı hiç düşünmüyorum. makinem zaten bayağı alabiliyor. yeterli olacaktır galiba.

heyecan yaptım nedense

şort giymek için mi bu hazırlık?

@neysene 12'den vurdun. ama baktım hoşuma gidiyor (gülüşmeler) bütün vücuda yapabilirim. yada acıyı göze alamayıp lazere gidebilirim.

el alışkanlığı diye bir şey var. kadınlar küçük yaşlardan aşina olduklarından çok kolay geliyor. ama bir erkek daha önce denemediyse ya da yapılışına şahit olmadıysa onun yapması çok zor. durup dururken gereksiz yere canını yakma bence.

bence sir ağda al. ısıtma haznesiyle kartuş takımı 35-40tl civarı sanırım. fişe tak.30 dk falan ısıt. kartuşu çıkar, ucunda rulosu vardır onu bacağının üzerinde, tüylerin çıkış yönünde tek yönlü olarak hareket ederek sir ağdayı sür, sonra o takımla birlikte verilen kağıtlardan bir parça (15-20cm uzunluğunda kesebilirsin) yapıştır. bir kaç saniye sonra bacağa paralel tüylerin ve ağdayı sürdüğün yönünün tersine (genelde aşağıya doğru sürülür ve yukarıya doğru çekilir) çek.

bu arada; sir ağda kesinlikle suyla temas ettirilmez, yıkanmaz. onun bir de yağı vardır. işlemden sonra kalan sir ağdaları o yağ ile temizlemen gerek. birkaç saat boyunca da suyla temas yok.

bir de; erkeklerde kıl boyu ve yoğunluğu kadınlara göre çok fazla olduğu için, tavsiyem: çok küçük alanlar şeklinde yap. yani bacağı boydan boya sürme mesela. 3-4cm2'lik küçük alanlar halinde yaparak ilerle. tek seferde büyük alana yaparsan, onu çekmek de sorun olur, acısı da büyük olur.

ama tekrar etmek istiyorum; bu işten anlamayan, alışık olmayan bir erkeğin yapması mümkün değil. kadınların bildiği bir şey olduğu için bize kolay geliyor. varsa yakın bir kadın arkadaştan yardım almak en güzeli..

aslında bende yapmak istiyorum ama aldığında kıl kökleri kabarıyor ve uzun vadede bile geçmiyor. ayrıca ilk çıkmaya başladığında (alınacak kadar uzamadığı fakat çıkmaya başladığı aşamada) kötü durur diye korkuyore

@holy driver, bir kız arkadaşımın eşliğinde yapma ihtimalim var aslında. öyle yapayım madem.

ağdayı yaptıktan sonraki 3 gün içinde hala ağda izleri belli olur mu ? kızarıklık, kabarıklık falan

eğer bir kadın yapacaksa, ne üç günü, belki cilt çok alışkın olmadığı için ilk yapılma esnasında biraz kızarıklık olur. bir süre sonra da geçer. gün falan sürmez yani.

şu bilgiyi de vereyim. neden normal ağda değil de sir diyoruz?
ağda bildiğimiz, hatta eskilerde evlerde şeker su ve limonla yapılan bir ürün. hatta şeker diye yiyorduk çocukken.. ve şekerli olduğu için kıl diplerini besliyor. oysa sirde öyle bir şey yok. sir kılları inceltiyor ve azaltıyor. lazer yapılamıyorsa kötünün iyisi en ekonomik sir ağdadır. bir de en güzel tarafı kıllar çıkarken kaşındırmazdı diye hatırlıyorum (lazer çıktı sir ağdayı unuttuk)

çok teşekkürler holy. bugün gerekli şeyleri alıp yaparım galiba.

rica ederim, sonucu buraya da yaz biz de öğrenelim tecrübeni;)

arkadaşımın evindeyim, kendi evime geçicem sonra. ev yani, bu havada evde durulmaz ama başka seçeneğim de yok gibi.

Birazdan spotçularda buzdolabı bakmaya çıkcam.

bi ustte zirve var, istanbul'da olup evde oturan panpalar, cikip ona gelin.

çalışıyorum :/

nöbet var işyerindeyim , fonda manu chao çalıyor , nette dolanıyorum.

evdeyim, haftaya vizeler var çalışmam lazım:(

zirvem var

Yurttayim kafam hala iyi. bugün kordonda piknik var. ona gitmeyi düşünüyorum.

çalışıyorum. maliyet hesaplamaca.

şu an çalışıyorum, sonra anneme söz verdiğim için zamanında, modadaki pikniğe katılmak yerine ev gezmesine gidicem :/

yumurta dayanmış vaziyette vizeler başlıyor ders çalışmalıyım. (bkz: yusuf yusuf)
evdeyim.

birazdan bir gösterime katılmam gerek. çıkınca da planladığımız uçurtma için uğraşıcam. akşam kurs katılımcılarıyla yemek yeyip sonrasında da arabayı teslim etmem gerek. ancak gece gelebilirim eve.

ipod'umu sattım onu kargoya vericem, sonra da markete gidip uykusuz ciltlerinden birini alıcam. yedincisi eksikti bende onu alcam. altı mıydı ya da..

sonra yine evdeyim. 1-2 altyazı çevirisi yapıcam, sonra film ya da dizi izlerim. modern sabahlar'ı dinlerim.

evdeyim,önce fenerbahçe maçları var önce basketbol sonrada futbol onları izleyeceğim. Şimdi de nat.geo wild da dr.pol u n veteriner kliniği diye bi program var acayip sardı.

evdeyim vizeler var ona çalışmam gerek. hava da çok güzel. ben de aldım bilgsayarı balkonda kahve içip nette takılıyorum. böyle de asosyalim

birazdan karşıyakaya gidip dolaşacağım akşam tiyatro sonra da alsancak geceleri vuhuuuu. :)

Evdeyiz tek olsam zirveye giderdim icimde kaldı valla

epey yanmistir.

çoğu, bayası, epeyi, belkide hepsi.

düğmesine basıp pancar motoru gibi bir ses eşliğinde sarma işlemini yapan bir makineyse (88model kodak irandan kaçak gelen hala daha taş gibi çalışan) bütün film yanar. 36 poz çeker zaten. çektiğin kadarı yanmıştır.

nasıl bir yerde açtın. karanlık bir yer se çok bişi olmaz. ışıklı bir ortamsa eyvah eyvah..

haa sadece açtığı yerdeki ve sağında ve solundaki yanmıştır. yani en fazla 3 tanesi.2 film ileri sar devam et.

filmli makine mi kaldi yahu,cok yanmamistir,bikac foto gitti ama.

gün ışığında açtım odamda az önce. film olduğunu unuttum içinde.
36 pozun 13 tanesi kadarını kullanmışımdır. şimdi filmler üst üste sarılı olduğuna göre alt katlardaki filmler yanmamıştır diye düşünüyorum.

o yüzden ne kadarı yanmıştır diye sordum. yani aslında soru; sarılı ve herhangi bir kapağı olmayan 36 pozluk filmin gün ışığını aldığı 40 saniyelik zaman diliminde kaç pozu telef olur?

2-3 ya da 4? muhtemelen üstten ışık sızmaları olacaktır pozlarda diye düşünüyorum ne dersiniz?

o hic belli olmaz, dogrudan ışık alan kareler zaten gitmistir, digerlerine de böyle tatli bir yesillik kirmizilik gelmis olabilir. hersey banyoda belli olur.

@ground ikinci cevabı +1.

iki ileri sar devam et. muhtemelen o poz ve 1 yada bilemedin 2 öncekine kadar yanmıştır.

geçmiş olsun, tansiyonu düşmüştür muhtemelen bana da oluyor. kalça kemiği özellikle ilerki yaşlarda uzun sürede kaynıyor diye biliyorum bir de. bayağı bir yatacak yani.

sizler böyle bir olay duydunuz mu?

====> duydum tabi duymaz olur muyum. geçmiş olsun.

yaşlılarda kalça kemiği kırılmasında ölüm - sakatlık riski mevcuttur, yüksektir.

yaş ilerledikçe daha da artar.

kalça kemiği çok büyük ve 3 boyutlu bir kemik.

kırık olunca sivri uç bağırsakları cinsel organları büyük ve sinirleri kesebiliyor.

kan yağ kemik pıhtısı atabiliyor.

enfeksiyonlar olabiliyor. hareketsizlikten dolayı başka şeyler tetiklenebiliyor.

geçmiş olsun.