Ama Fuzuli zaten o isimle taniniyor. Cevirmemek daha dogru olmaz mi?

@traveller mahlasının yanına bilgi amaçlı not düşmek için soruyorum yoksa özel isim çevrilmeyecektir elbette. Mark twain de bir mahlas ve anlamını ve yazarın bu mahlası seçim sebebini öğrenmek hoşuma gitmişti benim.

@cigerdelen pek çok ing-tur sözlüğe baktım edepsiz, saygısız, küstah diye geçiyor impertinent. Ekşi'de bile aynı şekilde. Oxford ing-ing te de gerekli saygıyı göstermeyen yazıyor.

@yadigar Vain iyi gibi teşekkürler. Tik attım ama başka önerileri olanlar da yazarlarsa sevinirim.

Anliyorum. He is called Fuzili, a person with vain / unnecessary... works as his work is considered... diye tanimlayabilirsin bence.

browser lar kullanici verilerini satarak müthis paralar kazaniyorlar. kim hangi siteye girmis, nereden nereye gitmis, kac dakika kalmis, neye bakmis ? bunlarin bilgisi sirketler icin degerli.

onları isp'ler satıyor diye biliyordum ben?

onun dışında arama motorları, hangi tarayıcıdan giriş yapıldıysa tarayıcıya da ödeme yapıyor.

öncesi değil ama sonrası için google karşısında çok önemli bir rolü olacak. yandex kendi browser ını yaptı gerçi ama bi opera birleşmesi falan olursa artk iki devimiz olur.

kırgızlar yatakta uzanarak yapıyorlar tek başlarına bile olsalar. sonra tekrar uyuyorlar. tekrar kahvaltı yapıyorlar.

amerikalilar krep yerler, bacon yerler, misir gevregi yerler

en guzel kahvalti ingiliz kahvaltisi. fasulye bacon yumurta her sey var.

fransa'da peynir, salam tarzı et ürünleri, kruvasan, kahve.

isviçreliler* de sadece fındık ezmesi yiyor olabilirler. bizim okula gelmişlerdi ziyarete. reklam olsun diye önlerine ne varsa koydum 5 yıldızlı otellerdeki gibi, bir kuş sütü eksik. hiçbir şeye dokunmadılar. sonra fındık ezmesi istedi biri. getirince hepsi aynı kavanoza daldı.

*aslında isviçreli olduklarından tam emin değilim ama büyük ihtimalle öyleydi. o aralar habire yabancı heyet gelip duruyordu, tam hatırlayamadım.

"Biz sabahleyin kahvaltı ederiz de bu yabancı eller ne eder? nasıl yapar." fotogaleri.ntvmsnbc.com

italyanlar espresso ve yanına kruvasan ya da muffin gibi bir tatlıyla yapıyor kahvaltıyı.
fransızlar da peyniri asla kahvaltıda yemezmiş mesela ve yiyenlere de görgüsüz muamelesi yaparmış, orada yaşan bir arkadaşım anlatmıştı.

@nobetciokur, fransızlar çok biliyor ya? Asıl kahvaltıda peynir yememek AYILIKTIR be.

bence net en güzeli ingiliz kahvaltısı. yağlı yağlı, bol kalorili.

midye dolma <3

barbunya

balık

kızılkayalar'da hamburger. cumhuriyet meyhanesi'nde rakı, balık ve meze geçidi.

(bkz: kazık) yemeliden ziyade yiyecektir, kaçarı yok .) onun dışında:

* kebap
* kokoreç
* işkembe / kelle paça
* mezeler (humus, közlenmiş patlıcan, cacık, vs)

zeytinyağlılar (taze fasulye, barbunya, yaprak sarma, vs.)
kebap türü yemekler (adana, urfa falan filan, sarma beyti şahsi tavsiyemdir)
hamsi tava, hamsi buğulama, yerli balıklar
pide, lahmacun

biri de dememis ki iskender diye.

florya civarına gidersen beyti'ye kesinlikle uğra. et yemeklerini daha iyi yapan bir yer bilmiyorum.

(bkz: istanbul lezzetleri)

hamburger denmiş, döner denmemiş. ilginçsiniz vallahi. döner döner döner diyorum. et ve yaprak döner olacak tabii ki.

en güzel yapan yer: (bkz: dönerci şahin usta)
güzel yapan ve lüks olan yer: (bkz: dönerci ali usta)

olmadı beşiktaş'daki yaprak dönercilerin hemen hepsi belli bir kalitenin üstündedir. yalnız mutlaka kendi özel pidesinde yenmeli.

tavsiyelerim azcik salas olcak kusura bakmayin.

sur kebap tatlisinida kesinlikle yiyin giderseniz.
kafadaroglu baklavacisi. sutlu nuriyesi meshur ama ben sobiyet derim.
konyalilar etli ekmek. tandir ve ortayada bir etliekmek.
baylan pastanesi
ciya restaurant mukemmel olmasada degisik yemkler tadabilirsiniz. ayni sokakta bir de lahmacuncu var.
birde sirkecide cag kebapci var ama adini bilemiyorum.

hafıza değil de cinsellikte problemlere neden oluyormuş sanırsam.

yok tabi ki öyle bişey, kara kedi görmek de şanssızlık getirmiyor.

kulliyen yalan.

dinci kesimin yalanlarından biridir. ayakta işemek unutkanlık yapar, mastürbasyon unutkanlık yapar gibi versiyonları da mevcut. bence çok yaratıcı bir fikir. şaşılık, kekemelik vs. deseler aksi kolayca kanıtlanabilir ama unutkanlık öyle değil. ayrıca her insanda ama az ama çok mevcut bir şey.

en en fazla şu olabilir. fazla porno fazla mastürbasyon doğurur. fazla mastürbasyon fazla sperm kaybı demektir. fazla sperm kaybı da fazla protein, vitamin, aminoasit, fosfor..vs kaybı demektir. fazla besin kaybı da karşılanamazsa eğer vücut vitaminsiz kalarak beyni zayıflatabilir.

Ama temel felsefe şudur, harcadığın kadar kazanırsan sorun yoktur :)

arkadaşım, din min bilmiyorum
ama çevremdeki birçok kişide onayladı ki hafıza zayıflıyor.

nymag.com

daha bugün okudum. porno ciddi bi bağımlılık, hakkaten de zararlı. ha bırakıyo muyuz hayır, ama farkında olmak lazım :)

Bizim sağlam pornocu bir arkadaş var paralı üyelikli falan a dan z ye bi harf söyle sana milf ten asian a her alandan en az ikişer tane isim sayar. Veya bir resim/ video göster direk sanatı icra edenlerin adını söyler. Adam shazam gibi soundhound gibi amk.

Burdan hareketle külliyen yalan olduğunu anlayabiliriz, gönül rahatlığıyla seyredebilirsin.

aynı şeyi mezar taşı okumanın da yaptığını iddia edenler var.


aksine porno izlemek hafızayı kuvvetlendirir. niye? "ben bu karıyı zencili filmde de görmüştüm amındaki benden hatırladım" diyebilirsin.

söylentiler...

katılıyorum.
aynı şey mezar taşı için söylenir denmiş. evet, ona da katılıyorum.
arabaların plakalarını okumanın da, evet ona da katılıyorum.
kara kediye ya da merdiven altında yürümeye inanmıyorum. onlar farklı.

neyse, katılmamın sebebi, bu tarz şeylerin zihinde tutulması ve eski veya az kullanılan verilerin arkaya itilmesi ile ilgili. çok fazla porno izlersen zihnin en son kullanılar bölümünde o resimler olur. porno yerine çok fazla kedi resmi bakmak de istersen. ya da çok fazla alışveriş yapmak, çok fazla tv izlemek.

zihinde çalışan bi cclenaer yok önbelleği veya geri dönüşüm kutusunu temizleyelim, klullanılmayan dataları arındıralım.

ben de monin alıyorum kıçibo'dan, azıcık yetiyor. (2-3 çay kaşığı diyelim.) tadını alamamanız ilginç geldi bana.

ne aromalı bu şurup?

sıvı kahve kreması dediğiniz süt kreması mı?

yahu bu şuruplarda dünya kalori var.

bir bardakta 300-500 hatta üstünü alıyorsun neden kullanıyorsunuz daha basit şeyler kullanın tarçın falan atın mesela yada çikolata bilmem ne daha faydalı olur.

ne aromalı olduğuna bağlı bu. mesela starbucks'ta bazı şurupların bariz tadı alınırken bazılarında sadece aromanın kokusu geliyor, tadını alamıyorum. bu da öyle bir durum bence.

@kulustur, üzerinde belirtilen miktarda konunca aşağı yukarı 40 kalori bu tür şuruplar. çok değil yani.

bildiğim kadarıyla bir kısıtlama yok, her yeri arayabiliyorsunuz ancak yurt dışı feci yazıyor ankesörlüde. ancak normal kartlar yerine bazı özel kartlar var. (eskiden superonline vardı ama o kapandı şimdi değişik birkaç marka var.) bunlar telekom hatlarını kullanarak internet üzerinden görüştürme gibi bir sistemleri var. ses biraz gecikmeli gidip geliyor ama aynı fiyata 15-20 kat daha uzun konuşmuş oluyorsunuz. (okulda azeri, arnavut arkadaşlar vardı, normal kartla 2 dakika konuşamazken daha ucuza aldıkları bir kartla 20 dakika konuşuyorlardı.)

kimisi için varlığının kanıtlamaması yeterlidir ? sana yeterli mi ?

ben o kadar zeki değilim. yok derim. hayır var diyen olursa döverim. bu.

Olduğunu kanıtlamayarak. (Tamam mı koçum)

insanlar her şeyi bilme ve açıklama yeteneğine sahip midir ki hakkında sadece kanıtlanamıyor diye yok sayılsın ?

kanıtlamaya çalışmayarak.

yahu önünde iki seçenek var o halde. inanmak yada inanmamak. bu kişisinden kişisine değişir. varlığınıda yoklugunuda kanıtlayamadığın seylere inanırsın yada inanmazsın. olaylar olaylar yani.

olmayan şey hayal edemediğin şeydir. :)

(bkz: olmayana ergi)

Hangi şey? (hangi sandalye'ye göndermedir.)

bir şeyin olmadığı kanıtlanamaz. ama bir şeyin "belli bir yerde, alanda" olmadığı kanıtlanabilir.

carl sagan'ın garajımdaki ejderha diye küçük bir hikayesi vardır bunla ilgili olarak;

www.eksisozluk.com

android 4.1 ve sonrasında resmi flash desteği yok. ancak flash player apk'yı sitesinden indirip kurabilirsiniz. daha sonra dolphin, opera gibi progralar açmaya başlıyor.

flash'ı yüklemeden önce flash'ın android'i kararsızlaştırabileceğine dair bir uyarı veriyor. benim tablette tuş kilidini açınca 5-6 saniye uygulamarın gözükmemesi gibi bir sorun baş gösterdi. onun dışında bir sıkıntı olmadı.

dolphin browser'ın betasını kur. sonra adobe flash player apk'sını bul onu da kur. eğer şanslıysan on demand olacak flash'lar ve web sitesinde flash olan yere tıkladığında açılacak flash, eğer şanslı değilsen, es explorer tarzı programlarla dolphinin data klasöründeki preferences dosyasını düzenleyip, orda "off" yazan flash player yerini "on_demand" olarak değiştireceksin. selamlar.

soruyu 2 kere okudum, anlamadım.

gereksiz bilgiler ansiklopedisi'nde bu sağ sol durumu geniş bir şekilde anlatılmıştı. cevabınız orada.

@vito andolini Gereksiz Bilgiler Ansiklopedisi'nin ilk 5'ini okudum ama marihuananın soldan döndüğüyle ilgili bir yazı hatırlamıyorum.

Hatırlatır mısın?

genel olarak sağ ve sol yönlerinin kullanımı ve süregelen alışkanlıkları anlatılmıştı ki sen de okumuşsundur. o açıklamadan yola çıkarak ben şeyi anlamıştım; sağda, iyi yönde, doğruda, kral olsa da zikime kadar. istenmeyen, kötülenen horlanan da olsa soldan döner bu meret. kimseyi takmazsın, adım şevket koklamışım kafam roket gibi ;)

1-kalp dünyadaki herkeste sol tarafta. *istisnalar var
2-bektaşi evrensel düşünmüş.

çay suyu koyup geleyim tekrar okuyacağım, hani dedim belki.

bu sözü yeni öğrendim, araştırdım (ki burayı bulmama sebep) üstüne de biraz düşündüm ve tahminim şöyle:

insanların yüzde 90'a yakını sağlak. sigara sağ elinin parmakları arasındayken sağdakine uzatırsan yanan ucundan tutmak zorunda kalıyor. (aksi için biraz kasmak lazım) ancak sağ elle sol tarafa uzatılırsa yanmayan ucundan tutulabiliyor. (bileği kasmadan, elin doğal hareketi ile) bence bu nedenle sola verilmesi daha uygun geliyor.

aslında o yaşta bilet alması gerekir ama güvenliğe rica etseniz kırmaz gibi geliyor.

kiz cocugu olmasi ve yasi itibariyle "abi abi" cekerseniz bence girersiniz. her halukarda riskli. cok pahali degilse bir bilet daha alin. hevesiniz kursaginizda kalmasin.

girer. turnikeden beraber geçersiniz.

almadıklarına şahit oldum.

biz o yastayken almiyorlardi... hem de 80'ler de :)

sonuçta stada girecek bir sürü turnike var. biri almazsa biri kesin alır. hertürlü 2ye1 yaparsınız rahat olun :)

(bkz: peder bank)

olasılıklar:
- baba/ana parası
- getirisi iyi iş
- miras
- piyango/loto
- zengin eş
- yolsuzluk

ha en büyük neden de dünyanın en büyük sorunu olan eşitsizlik zaten

abi simdi buradaki her insanin yasi veya sorumluluklari digerlerininkiyle ayni degil ki?

evlilik basli basina zaten bu sorunun cevabi olamaz mi?

dusun bekarsin, elektronik almak istedigin bisey var, alabiliceksin ama kalan gunlerinde anca corba icebilcek paran var. bunu yapabilirsin. dogru veya yanlis, ama bu riski alabilirsin.
zannetmiyorum ki ayni riski evli iken alasin. esine karsi sorumlusun bir kere fazladan.

her seyi alabilen gibi gozukenleri kendimce kategorilendirirsem

1- zengin olanlar. ama aileden ama kendi kazanciyla. surda ne kadar daha ucuzmus dusunmeden cat diye alabilenler.

2- ailesiyle yasayip aile durumu iyi olanlar.
bunlar aralarinda ayriliyorlardir elbet
a- buna ragmen her seyi alirim demiyip tutumlu olanlar
b- nasilsa babadan geliyor, alirim istedigimi diyenler.

3- ogrenci olmasina kazanci olmamasina ragmen deli gibi burs alanlar ve bu burs paralarini bunlara harcayanlar.
yani 150 tl lik kyk burslarini bile cat diye hepsini gereksiz seylere yatiran eminim ki cok insan var. kaldi ki, 3-4 bursla toplam bir maas gibi kazanci olan insanlar da var, bazi anne babalar bu konuda acaip hirslilar. ama gunah ote yandan da. yazik gunah.

4- zengin olmayan fakat aklina koydugu seyi uzun zamandir hayal ederek almak isteyenler.

az yemistir, az harcama yapmistir, az disari cikmistir, biriktirmistir ve istedigi seyi almistir. cok yuksekte degildir gozu, tek bir istegi vardir.

5- devamli soran, arastiran ama aslinda almayacak olanlar.

her konuda bilirler. bilmeleri bir sey degil ama sanki habire birini alip birini satiyomus gibi boyle gosteren tipler kendilerini.


bi de tum bunlar disinda haksiz kazanclarla vs. elde edenler...

sana kolayliklar dilerim hayatinda.

ohh işte duyurunun böyle bir soruya ihtiyacı vardı.
Bende soruyorum ,
En kıytırık collezione , elsiwaikiki den bile kıytırık birşeyler alsan
kazak: 59.90
mont: 39,90
pantolon : 39,90 (en kötüsü hemde)
don: lan bildiğin don : 5-10 milyon

bu ne , illa pazardan mı giyinelim çok zor yaşamak , üzerine düzgün birşeyler almak .Bende senin gibi o sıradan insanlardanım hemde öğrenciyim ulan hesapladım günde 5 tlden fazla harcarsam zarara giriyorum.
Cevabını bilmiyorum ama bende birşeyler demek istedim.

valla hacı amma içlenmişsin yaa valla okudum içim karardı.

öncelikle şanslı olman gerek
sonrasında iyi eğitim,
eğitimde ve sonrası hayatta ekstra donanım (dil, xxx belgeler vs.)
biraz çevre,
kendini pazarlayabilme kabiliyeti,
doğru yerde ve zamanda doğru hamleyi yapabilmek,
kararsız kaldığında sana yol gösterecek doğru insanlar (misal ekşiduyuru)

bunların derecesi olumluya doğru yükseldikçe parada otomatik olarak artıyor.

çok çok zengin olmana, babandan para kalmasına gerek yok..
istanbulda yaşadığını varsayıyorum;
baban zamanında buralardan bir ev almış olsaydı ve sen şu anda kira ödemeden o evde eşinle yaşıyor olsaydın, kiraya ayırdığın parayla, tüm bu istediklerini yapabilirdin, sadece bir ev diyorum sana, öyle çok büyük bir servet değil.

bence doğru bir planlamayala siz de düzlüğe çıkabilirsiniz. ya da kazancınız düşük olabilir. bilmiyorum 30 bin tane parametre var.

ama yani artık bir dslr almak ne bileyim bir yurtdışına çıkmak çok bütçeyi sarsan olaylar değiller.

misal 270 euro ya prag gezisi buldum geçen 3-4 gün müydü neydi. sonracıma geçen sony alfa serisi bir dslr 870tl y di. uzun taksit şeyleriyle falan bunlar pakala karşılanabilir. ama misal taksit şeyine çok yük bindiyse harbi zorlanır insan.

ya bir de tabi evliyseniz evlilik bambaşka bir olay.

aksam maileşelim mudur musayit olursan, ben de sana 3-5 bişi danısacaktım.

ama genel olarak üzülerek söylüyorum baba parası : ((

abi süpersin! hakikaten ben de uyuz oluyorum bazen öle sorulara. biri çıkmıştı geçen gün mesela, "laptop alıcam, normal macbook mu aliyim, macbook pro mu, yoksa macbook air mi?" diye sordu. ulan dedim bu ne ya? millet internet ortamını buldu bol keseden mi sallıyo nedir? ya da para öyle bok gibi ki ne aldığı önemsiz. eskiden ailemin yanında yaşadığım zamanlarda yaşadığımız muhit daha bi lüksvariydi. mesela bi arabanın daha tvde, gazetelerde reklamları dönmeye başlamadan bikaç tane görüyodum park etmiş şekilde bi apartmanın önünde. demek milletin yaşamını idame ettirmekten öte, kenarda bulundurduğu 250.000TL si fln var her daim. birileri ev alıyor 500.000TL - 1.000.000TL'ye, birileri dünya turlarına çıkıyor, birileri tatile gidiyor 7 yıldızlı otellere. hakikaten anlayamıyorum bu olayları. ne kadar da çok zengin adam var ülkede haberimiz yok bence.

ben de evliyim bu arada ve askerden geleli 4 ay oldu iş güç yok. akraba, arkadaş ziyaretlerinde insanların anlattıklarını gıpta ile dinliyoruz hanımla ben; bu kurban bayramı nereye gidelim? new york mu, ontario mu, sydney mi... hayır millet olayın parasında o kadar diil ki, şu yeni çıkan çipli pasaportları nası yenileyeceklerini bile daha fazla dert edinmiş durumdalar kendilerine... (bu arada aralarından hırsızlık, yolsuzluk yapan yok bu bahsettiğim insanların. bildiğim kadarıyla hemen hemen hepsi ya mirasla ya da hırsla çalışarak şu an oldukları konumdalar)

işin özü, sanırsam iyi bir işten geçiyor. iyi bir iş de iyi bir eğitimden (multi-meziyetli yetiştirilme diyebiliriz). iyi bir eğitim de malesef durumu hali hazırda iyi olan bir aileden gelmeyi gerektiriyor. bu da tavuk/yumurta paradoksu gibi bişey aslında sanırsam...

genel anlamda pahalı faturalar belinizi büküyor olabilir, düşünün en boktan bir internet hizmeti bile 40 liradan falan başlıyor aylık. bir de o gözlemlediğin kişilerin bence büyük çoğunluğu öğrenci ve çalışan-bekar kesimdir. öğrenciler yukarda da dendiği gibi para babasıyla alıyorlar ya da eğer öss'de ilk bilmem kaça girdilerse milyarı aşan burs elde edebilirler. bunlarla çok rahat o dediklerini alabilirler. senin durumun da verdiğin örneklere bakılınca üzücü ama senin gibi de çok var hele istanbuldaysan zaten normal bir durum. istanbul gerçekten pahalı. ben de öğrenciyim, istanbulda yaşıyorum burs murs yok babamdan 250 ya da 300 alıyorum, zaten ulaşım açısından boktan bir yerde oturuyoruz. akbil parası, minibüs parası falan derken benim para da dayanmıyor. 1-1,5 sene vücut geliştirme yapıyordum onu da bıraktım çünkü hakkını vererek yapınca harçlığımın yüzde 50si oraya gidiyordu, minibüs parası+salon parası+yemek parası yemek dediğim de supplement falan değil, ton balığı, muz, yumurta, süt, tavuk falan. üst üste buluşmalara gitmiyorum mesela arkadaşlarla çünkü pahalıya patlıyor benim açımdan. bir halı saha maçı yapmak ya da ikinci lig takımının maçını izlemek bile 10'ar milyona patlıyor ortalama. evde televizyon izliyorum para biriktiremiyorum anasını satayım:)

türkiye geçen yıla göre %10 büyümüşşş. sürekli büyüyor zaten, senin cepteki paranın %10'u bu bahsettiklerini alan insanların cebine gitmiş (istisnalar olabilir, öğrencidir yemez içmez alır). türkiye'de insanlar bence mucizevi bir şekilde yaşıyor. 3 kuruş kazan, devlet bir sürü fatura, vergi vs. alsın çökertsin iyice, sen bununlada yetinme üstüne çocuk falan okut üni.de.

seni rahatlatayım,
ben de o adamlardan birisiyim yani bir çeşidiyim. istediğimi alabilme şansım var, saydıklarınızı almayı istediğim zaman ikinci kere düşünmeme gerek yok... ama nasıl.

Günde en az 13 saat çalışıyorum ki ortalama çalışma sürem 15 saat, sadece uyuduğum ve yemek yediğim zamanlar çalışmıyorum. allahın siktir ettiği bir ülkenin, orada olduğu bile bilinmeyen bir bölgesindeyim. can güvenliğim tam anlamıyla yok. ayrıca olabildiğince sağlıksız bir ortam. buna karşılık eşek yüküyle para kazanıyorum ve hiç bir masrafım yok.

öyle işte, bir noktada hayatından ne kadar feragat ettiğinle alakalı. eşitsizlik olsa da her durumda geçerli değil.
şükret diyemem ama evden çıktığında yaşadığın özgürlük hissi eve geldiğinde karşılaştığın sevgi, dolabımda duran 4000tl lik dslr den daha değerlidir sanırsam.

yukarıda bi arkadaş sanırım benden bahsetmiş. macbook mu alayım, macbook pro mu diye sormuştum ben de geçenlerde. la olum kısmetimize geçenlerde dededen kalma bi bahçemiz satıldı. çoluk çombalak herkese de pay edildi. ordan gelecek parayla bak macbook pro zaten alamıyorum, belki bi macbook alırım dedimdi. yoksa hayatımda tatile gitmedim lan ben, en son ne zaman yüzdüğümü hatırlamıyorum. iki sene boyunca her gün izmit-istanbul arası trenle gidip geldim okula.

Anlamadım.
Kaç para kira veriyorsun kardeşim ?
Ne kadar elektrik,su,telefon,gaz falan kaç para tutuyor ?
vallahi bende anlamadım.

hay ağzın bal yesin hocam. bende geçen aynı şeyi içimden geçirdim burayı okurken.
çevremde de hemen hemen aynı kazanca sahip olduğum insanlar deli gibi tatile vs giderken ben yaldır yaldır taksit ödüyorum nasıl oluyor diye düşündüğümda mevzunun aslında ayrıntılarda saklı olduğunu gördüm.
misal;
-adam ev kirası vermiyorsa(kendi evi ya da aileyle kalıyor) kafadan 400-700 civarı bir kira parası cepte kalıyor.
-ailesiyle yaşıyorsa birde elektrik-su-doğalgaz-internet gibi yaşamsal ihtiyaçlara para vermiyorsa bir 300-350'de ordan kalıyor yaptı mı sana 600-700 minimum birikmiş hemde aylık.
geri kalıyor kemiksiz maaş.
gelsin ayfonlar, gitsin tatiller...
bu şekilde çok fazla insan var. ailede anne baba çalışıyor evi onlar döndürüyor, üstüne evlatta çalışıp kendine onu bunu alıyor gezip tozuyor.
ortaya bu çıkıyor.
Kendi evi olanlarda babanın ananın zamanında aldığı evde kalıyorsa o da acayip tasarruf ettiriyor.
Ayrıca kazanılan paranın çalışılan işle de alakalı olarak arttığını düşünürsek ciddi manada farklar oluyor.
şöyle ki;
kurumsal bir firma ile kurumsal olmayan bir firmada aynı işi yapan, aynı sorumluluklara sahip 2 insan arasında bile 1000tl fark oluyor, bu gibi detayları da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
özetle şanslı olmak gerek :)

valla ben çok iyi biliyorum ki, ayda 800 liraya markette çalışıp 1 hafta önce blackberry' ye 1500 lira gibi bir para veren birilerini. ayda 100-100 öderim dedi. kendimden utandım. mantık şu. bir malın toplam fiyatı önemli değil ayda kaç kaç ödeyecekleri önemli..

BURAYI iyi okuyun..

2 yıl önce bir tanıdığım ayda 700 lira maaş alıyordu. arabalara meraklı. reina' nın önünden geçsin arabayla kız kaldırsın falan. ayda 730 lira taksitle honda city aldı bilmem kaç ay vadeli. arabası çizilmesin diye otopark a bırakıyordu. bir de benzinli. düşünün yakıtını. ama mutlu hissediyordu kendini. benzin parası vs harçlığını ailesinden istiyordu da öyle biniyordu arabaya.

2. örnek yazlık alan aile.

ayda 2.000 tl ödeyecek marmara ereğlisinden yazlık aldı bir başka tanıdığım. 60 ay ödeyecekmiş. bi kere her yıl marmara ereğlisinde tatile gidecekler ki bence kötü bir durum. aptallık yani her yıl başka bir yerde 2 milyarlık tatil yapsan 5 yılda 12 milyarın gider. bir de eve 5 yılda yapacakları masraf ve bakımı katmıyorum..

bu iki örneğe bakarak da insanların ne kadar aptalca şeyler yapıp lükse düşkün olduklarını da görebilirsiniz.

işin bir de sigara boyutunu karıştırmıyorum. sigara içiyorsanız günde 1 paket 5 tl den . ayda 150 tl yi sokaga atıyorsunuz. dslr makine hayaliniz mi?sigara hayaliniz mi diye sorar insan? sigarayı bırakmıyorsanız da hakkınızdır o makineyi alamamak. tabi içmiyorsanız sözüm geri..

ayrıca merak ettim toplam ayda elinize geçen ücret ne kadar da hiç para yetiştiremiyorsunuz?

kibritsuyu,

cok guzel cevaplar vermis arkadaslar. yalniz eksik gordugum bir sey var: burasi internette bir web sitesi. bunun onemli bir ektisi olarak her turden, her sosyo-ekonomik siniftan insan gelebilir. dolayisiyla gunluk hayatinda gorebileceginden cok daha farkli insanlar da goruyorsun.
yine web sitesi olmasinin bir sonucu su: sen bir tanesin, ama buraya yazan okuyucu binlerce. yuz kisiden biri para biriktirip bir sey almak istese her gun 10 kisi luks bir urun hakkinda soru sorar.
oyle yani.

İnsanların öncelikleri önemli. Evli olan için de bekar olan için de öncelikler belirliyor herşeyi.

Ben sosyal bilimlerden birini okudum, akedemik kariyer yapsam bile iş şansım ancak kpss'ye bağlı, hocalardan birine kendimi yüzsüzce bağlamadıktan sonra. Mezuniyetimden beri, farklı yerlerde çalıştım. Her çalıştığım yerde para biriktirip sonunda istediğim birşeyi aldım veya o para iki işyeri arasındaki işsizlik dönemimi finanse etti. Şimdi mesela bir netbook almak istiyorum, bunu da taksitle değil tık diye ödeyerek yapmak istiyorum yani işe girilecek kenara para atılacak öyle alınacak o alet. la traviata nın dediği gibi 5 numaradakiler gibiyim acil alıcak olmasam da buraya gelip sormayı ve alıcağım zamana hazırlık yapmayı seviyorum. Ha öte yandan ben eşim dışarıda olduğu için babamla yaşıyorum, kira derdim vs.m yok. Kız çocuğusun deyip babam benden birşey de beklemez. Belki o yüzden bu kadar rahat para biriktirebiliyorum.

Şimdi sizin durumunuzdan gidersek, biryerlerde harcadığınız fazla birşey yaptığınız bir "hata" olmalı. Kira mı çok yüksek, mutfak harcamaları mı, kıyafet alışverişi mi biryerden bir sızma var.

Bir ara deli gibi msn money ve diğer ingilizce finans/kişisel bütçe/tutumluluk bloglarını okuyordum. Göze görünmeyen pek çok gereksiz harcamayı görmenizi, harcamalarınızı düzenlemenizi, bütçe yapabilmenizi kolaylaştırabilir.

bekarlık sultanlık.

yanıtımı açayım biraz:

la traviata'nın değindiği üzere bekarlar hayatlarını daha diledikleri gibi yaşabiliyorlar, anlamlı/anlamsız risk alabiliyorlar.

bırak elektronik eşyayı parasını sokağa bile atabilir. sene 2006, elimiz yeni yeni ekmek tutmaya başlamış. işyerinden bir arkadaş maaşını bu ay yüzde 40 zamlı almak ister misin, dedi. nasıl olacak deyince dünya kupası oynanıyor, brezilya'nın şu maçına bütün maaşı yatırcaz dedi. Kazanamazlarsa? O zaman bütün ay simit yeriz. yatırdık parayı. evli biri bunu yapamaz, yaparsa da uzun süre evli kalamaz gibime geliyor.

sadece evin kira olması bile büyük masraf. 650TL gibi bir kira gideri var desek yılda 7800TL yapıyor. 2 yıl biriktirir ayanığı yerden kesecek bir araba alırsın. 1 yıl biriktirir macbook alırsın iphone alırsın tatile gidersin. evim evim güzel evim diye boşa dememişler

eksi sozluk'un yazar profilini soyle goruyorum: ailesinin durumu fena olmayan, bu sayede cocugunu oyle veya boyle okutabilen okutabilmis ailelerin cocuklari. universite ogrencileri. cogu istanbul'da. universite bitene kadar o durumu fena olmayan aile sayesinde rahatlar. daha sonra da istanbul'da, orta-iyi bir universite mezunu olarak soyle veya boyle bir is buluyorlar, devam.

herkes yazmış birşeyler benim ekleyeceğim şu ki. abi yaptığın masraflar arasında en fazla yer kaplayan aslında ufak paralar.yani evde yemek yerıne dışarıda yediğin yemek bile 10 lira fark ediyor sana. sahsen ben universite öğrencisi olmama rağmen devlet memuru olan abimden daha lüks yaşıyorum. bunun yanısıra ailemden de 5 kuruş para almıyorum.ha nasıl yapıyorsun dersen 300 burs+200 kredi normal gelirim olmakla birlikte senın gibi yuva kurmus adamların yapamayacagı bazı günlük işler buluyorum mesela telefon alacak oldugumda gidip bi alışveriş merkezinde standta bekliyorum gunlugu 50-75 liradan 1 hafta al sana telefon parasının yarısı.ayda bir kere bu tarz işleri yapınca bu tarz lükslere cok rahat para ayırıyorsun.ancak gel gör ki ne zaman bir ev bir aile sahibi oldun işte o zaman düzenli gelire sahip olmak durumunda olduğundan seçme hakkın olmuyor. ancak ve ancak gördüğüm kadarıyla eksıduyuruda oldukca aktifsin birçok kişiye cevap yazmıssın buradan azıcık aklı basında bir insan oldugunu cıkartaraktan sana tavsiyem güvenli bir şekilde borsaya girmendir.kenara koydugun 1000 lirayı akıllıca yönetirsen günde 20-30 lira gibi bir rakam elde edebilirsin bu da gunluk harcamaların için oldukca ıyı bır rakam. hatta oldu olacak bir borsa tiyosu vereyim sana.. TSKB son 2 ayda istikrarlı bir sekilde yükselerekten bana oldukça güzel bir para kazandırdı bir incele bak derim

Öncelikle şunu sormak istiyorum: Ana-baba parası diyoruz da, o da genelde onların emekli maaşı veya üç kuruş parası. Onlar nasıl geçindiriyorlar evi? Bir yandan da evlatlarının istediklerini alıyorlar. Ana-baba olmak, özellikle bu devirde çok zor...

Eminim şu anda size lüks gelmeyen ama ufaktan ufaktan maaşınızı kemiren bir sürü harcamanız vardır. Buna bir yerde oturup kahve içmek, öğle yemeklerini dışarıda yemek de dahil olabilir. Bazı insanlar o ufak harcamalardan kısıyor. Bazıları teknolojiyi çok yakından takip ediyor, bir şeyi alıp biraz oynayıp hemen satıp üzerine az bir şey koyup yeni modelini alıyor. Tatil için de biriktiriyorlar genelde.

Evlilik-bekârlık ayrımına girmiyorum. Ev geçindirenle geçindirmeyen arasında dağlar kadar fark var.

Banka kredisi ve kredi kartı borcu olaylarına da girmeyeyim. Bazıları battıkça batıyor.

sorudan biraz bagımsız ama geçenlerde istanbul'da fashion's night out diye gece düzenlendi. ünlü markalar satış yaptı. yaklaşık 6 saatte 50milyon dolar ciro yapılmış. sözlüğe yazdım bastılar kötü oy u demek ki millete para var :)

benimde dslr em var gelen krediyi biriktirip aldım. tabi baba parası yiyoruz hala büyük etken.

burda uzun uzun anlatamam da. bundan 20 yıl önce hiçbi şeyimiz yoktu annem ve babam cok calıştı cok tasarruf yaptı. şimdi evimizde var her şeyimiz var bana göre. harcamaları düzenlemek tutumlu olmak önemli. benim gördüğüm.

evlenirken bize mi sordun cierim... şaka şaka...

benim için kira ödeme yükümlülüğü ve kendisini bağlayan herhangi sağlık problemi olmayan herkes zengindir. O yüzden bu kriterlere girip de aglayan kimi gorsem kovarım.... belki direk alakası yok ama bi yerlerde ekonominin en buyuk çarkının 14 17 yaş arasındaki genç kızların harcamaları üzerine kurulduğunu falan okumuştum ki bu grubun kendi başlarına para kazanabiliyor ihtimalleri sıfıra yakın.

onun dışındaki her şey öncelik meselesi... senin ailenin huzuru için harcayacagın para her şeyden önemli başkası için alacağı dslr makine;) kazanılan paradan bağımsız;) insanlar bu tip durumlarda diğer şeyleri kısıyor... benim derdim mümkün olduğunca çok yurt dışına çıkmak misal... paramı ona gore ayarlıyorum ki sağlam kira ödeyip tersine çalışan bi peder bank sistemine dahil olsam da;) yemeği evde yiyip, içkiyi tekel bayii önünde içmek, vizyon filmleri bilgisayarda izlemek felan... araba alacak durum olsa da aylık akbil ile takılmak... kız arkadaşlara birlikte üretmenin, paylaşmanın kutsallığını anlatmak etc etc...

yazıya baktım da tekrar yanlış anlaşılmaya musait olmuş, meselenin özü aslında eşin de çalışıp hala şehir dışına çıkamıyorsan bence acilen patronla konuşup zam istemelisin... please no offense...
bi de burada yaklaşık iki yıl once aylık 1000 tl ye 1+1 eve cıkabilir miyim die soru sorulmuştu soran kişi moderatorluk yapıyor sozlukte yanlış hatırlamıyorsam adama o paraya unut die cevaplar verilmişti de araya ben girmiştim dağılın die;) böyle bi yer burası...

kibrit abi sakin ya :(

eger ingilizce biliyorsan sana ucuz yaşamak hakkında püf noktaları veeren birkaç resim atayım. 4chanden aldıydım işe yarıyor.

@wessago buraya atsana merak ettim şimdi

anlattığınız şeylerin hepsine sahibim. sanırım bu biraz şans meselesi.

- anne babamın eğitim seviyesi yüksek, dolayısıyla aylık kazançları da epey yüksek.
- gerek dedelerimin, gerekse anne babamın zamanında yatırım amaçlı aldığı arsalar geleceğimi garanti altına alıyor. yani ilerde kazandığım parayı sadece kendime harcayacağım.
- iyi bir eğitim görüyorum, kaba tabirle ilerde rahat etmek için köpek gibi çalışıyorum. (henüz mezun değilim ama daha şimdiden torpil, kayırma olmaksızın ayda 2000 lira+her sene 10% artış teklif eden yerler oldu. başlangıç için fena sayılmayacak bir meblağ bence.)
- evimi ailem dayayıp döşemek istiyor, nikahımı da organize etme hayalleri kuruyorlar daha şimdiden. dolayısıyla sıfır borç+birikimle evlenmiş olacağım ki bu çok büyük bir artı.
- kredi kartı kullanmıyorum. (yine bu da çok büyük bir artı, kredi kartı olunca 3 lira harcayacağınıza 5 lira harcıyorsunuz çünkü.)
- evlendiğimde kendi maaşıma bir de eşimin maaşı eklenecek ve bu sayede refah seviyemi korumuş olacağım. tabii okulu bitirir bitirmez evlenmezsem bir de evlenene kadar yaptığım birikimler olacak.

bu durumda 500 liralık bir ipod neden benim bütçemi sarssın ki? muhtemelen bana gıcık oldunuz ama hiç borcunuz olmadığına göre şöyle bir tavsiye verebilirim; bir altın hesabı açtırıp her ay eşinizle beraber 1'er, 2'şer altın alın ve unutun. düğün gibi bu tarz acil bir durumda elinizde sıcak para bulunur ve azar azar biriktireceğiniz için bütçenizi de yormaz. diğer türlü evliyken birikim yapmak çok zor.

kayranın kedisi, evlenelim mi ?

kullanılma amacını da belirtirsen daha güzel yanıtlar alabilirsin.

makine mühendisliğinde okuyacak birisi kullanacak.oyun falan da oynamak istiyormuş

oyun işi kasar bunda. ekran kartı 110ncu

www.notebookcheck.net

62 numaradaki 4650 piyasada bu fiyatın çok altındaki bilgisayarlarda bile bulunuyor.

eğer en dıştaki ışın kaynaklarını ortada kesişecek sekilde ayarlarsak, ortadan gelecek ısınları ise birbirlerine paralel sekilde yapar isek ısınların kesistiği yerde enerji miktarı daha fazla olacağı için bu kesişim bölgeleri ısın kılıcı fonksiyonlarını yapacak fakat sonsuza uzayan ve kesişmeyen ışınlar ise herhangi bir etki yapmayacaktır.
yfrog.com
surada biraz çizmeye calıstım anlattığım seyi. ha bu sekilde ısın kılıcınız konik oluyor ama bu saatte bu kadar calısıyor kafa

keman yayı şeklinde bir kılıçla üstesinden gelinebilir bence bu problemin. ama tek tarafı keser tabii.

bir de star wars'la alakam yoktur ama bildiğim kadarıyla ışın kılıçları etraflarındaki enerjiyi yoğunlaştırmak suretiyle çalışıyorlar. bizim sunumlarda kullanılan lazer işaretleyici mantığıyla bakmamak lazım yani.

güç kristali bulsak yapıcaz da kristal yok işte...

@fortisvita bide jedi bulmak lazim tabii

www.howstuffworks.com
Buraya bakarak yapabilirsin.Ama dikkatli ol.

taş takip edicen. rakip ne atmış falan ona göre elini düzenlicen. gerekirse elini bozucan.

anneannem deli gibi okey oynar, yenmek mümkün değil. taktiği ise çok basit, oyunla ilgilenir. kim ne atmış, kim hangi taşı yerden almış hepsini takip eder, rakibin elini tahmin eder -genelde de başarılı olur- ve ona göre oynar.

alta tas vermeyecen usta. ne pahasina olursa olsun. gerekirse oyun sonuna kadar tutacaksin, alttakinin alma ihtimali olan tasi.
olasilik hesaplayacaksin, tas takip ederek, erkek-disi perlerin, 12-13-1'lerin nerelerden ne kadar gelismeye musait oldugunu hesaba katacaksin. durum varsa cifte gideceksin, durum varsa yerden okey cekmeye doneceksin. nerler var neler.

biri yerden taş aldığında taşı diğer taşların arasına ya da yanına koyacaktır. bunu takip ederek serinin gerisini tahmin edebilirsiniz. bu hem rakibe taş atmamanızı hem de o serideki taşları hâttâ o kişinin eline yarayacak taşları gereksiz yere beklememenizi sağlar. bazı usta oyuncular anlaşılmasın diye ellerini dizili bulundurmazlar bu nedenle.

Psikolojik baskının sonuc getirmeyeceği bir oyun olmadıgı için cevap belli,psikolojik baskı.

okey eşli oynanınca zevklidir , en mühim kaide. eşlerden biri konsantrasyon bozarken , öbürü ekmeğine bakarsa başarı peşi sıra gelir. rakibi yoran ( sik sik konuşarak , sürekli taşlarla oynayarak , sigara içip dumanını rakibe üfleyerek -türküler eşliğinde - , biraz öne geçince pahalı şeyler söyleyip karşı tarafı yıldırmak suretiyle v.s v.s ) takım arkadaşının sayesinde sen de milletin eline çaktırmadan bakabilirsin , taş çalabilirsin , balyaların altına göz atabilirsin. budur .

oyunu takip edemiyorum diyorsan, renk katin ve canak oynayin. bak nasil oyuna konsantre ediyor adami :)

iki gün önce bir okey oyununda yancıydım. masadaki elemanlardan birine yaklaşık 5 6 el üst üste çift okey geldi. tabii insan kıllanıyor haliyle. ısrar ettik nasıl yapıldığını gösterdi. pek okey oynamadığımdan dikkat etmedim ama taşlar dağıtılırken bi şekilde buna müdshale edilebiliyor. bu arada bahsettiğim adam parasına felan oynuyormuş.

çok sıkıcı gelmiştir hep bana dama.

satranç bilmelerine rağmen damayı tercih ederek oynayan arkadaşlarım vardı okulda. damada daha bi "arcade" havası var sanki.

bence de farklı tadlar.

Dama sıkıcı.

kağıt oyunları yerine satranç oynanan kahveler vardı eskiden. çok iyi oyuncuların aynı zamanda çok iyi dama oynadığını da gördüm.

beyin tek yönlü çalışmayı sevmiyor. obsesiflerin bile kafa dağıtmaya ihtiyacı var. dikkat damaya yönlenince bilinçaltı arka planda satranç oynamaya devam ediyor, oyunları sindiriyor. ben satranç molalarında poker'i tercih ediyorum, şans faktörü yüzünden lanet ettirip koşa koşa geri döndürüyor zira =)


dama da güzel bir oyundur bu arada. iki ustayı saatlerce izleyebilirsiniz.

dama bana da her zaman sıkıcı gelmiştir satrancın yanında.

mbrfix benzeri programlarla halledebilirsiniz.

www.gezginler.net

verilerin önemliyse magic recovery ile geri getirebilirsin.. ama diskle fazla uğraşma

sag kolu duzgun calismiyor mus. ve agri varmis. fazla asilmamasini tavsiye et.

nereli yahu bunu yazan?

sağ kolumda problem var, düzgün çalışmıyor diye başlıyor.. sonra sıvıyı idareli kullanmaktan bahsediyor.. ayrıca kolu bazen büyük oluyormuş ve ağrılanıyormuş.. bir şey anladıysam arap olayım

@kafam kadar gulsah ya brezilyalı bir arkadasım bu sekilde mesaj atmış bende anlayamadım size sorayım dedim.

it gets big derken şişiyor diyor galiba?

kan düzgün dağılmıyor şişiyor o yüzden demek istemiş olabilir.

sağ kolunda problem varmış, nedeni ise damar yollarındaki tıkanıklık, bu da acıya sebebiyet veriyor.

Nod32 ücretliler arasında şu anda en iyi. Avira antivir, kaspersky vs... gidiyor sıralamada. Ama nod32'den vazgeçme bence.

Not: Ben Avira kullanıyorum.

şöyle bir sıkıntı var. ben de memnundum aslında. şubat ayında fujacks diye bir virüs girdi nereden girdiyse. ne kadar exe doyası varsa bulaştı. bulaştı ama dosyalar da çalışıyordu. nod32 buldu virüsü. temizle diyorum, temizlemiyor. temizledim diyor ama exe dosyasını da bozarak temizliyor. ne kadar lisanslı muhasebe programım falan varsa hepsi çalışmaz oldu. virüs de temzilenemedi. yayıldı her tarafa. buluyor temizlemiyor, bozuyor falan. formatladım en sonunda, lisanslı programlarıma formattan önce işlem yapamadığım için tekrar bir miktar ücret ödedim falan. o yüzden soğudum kendisinden.

babam o sıra yeni bilgisayar almıştı. ağ üstünden benim virüslüye bağlı. bi bağlantıda ücretsiz 1 aylık deneme sürümü olan mcafee aynı virüsü buldu, bulaşamadan sildi attı. nod32 illa bulaştırıyor. sonra temizliycem diye iyice bozuyor bu virüsü. korktum açıkçası.

www.av-comparatives.org

bu siteden pdf şeklinde indirip bakabilirsiniz.

www.av-comparatives.org

işbu dosyada görüldüğü üzere avira ve nod32 farkını ortaya koyuyor gerçekten.

Çok bilinen tüm AV programlarını denedim, 1 yıldır Kaspersky Internet Security kullanıyorum, gayet memnunum. NOD32'ye göre biraz daha ağır bir yapısı var ama kasacağını sanmam. Tecrübelerimden yola çıkarak en iyisi diyebilirim.
Not: Denemedim ama Microsoft Security Essentials'ın da iyi olduğunu duydum. Sanıyorum ücretsiz de.

Kaspersky

Valla virüs programı kullanmayı bıraktım bırakalı hiç bir virüs bulaşmadı :)

Bir tek USB Disk Security kullanıyorum.

İnternetten virüs bulaştırmayı cahillik olarak görüyorum. Resmen dosya ben virüsüm diye bağırırken... kaydet, veya aç diyor insanlar...

ben win7 release i ile birlikte norton 2010 key i kazandımdı, onu kullanıyorum kasper fln siker. performansa dokunmuyor cok memnunum. nod32 malum sekilde kullanmıstım da bence norton 2010 daha iyi.

security essentials için orjınal windoz kullanman gerek verfy ediyor kurarken.

Ben de lisanslı nod32 kullanıyordum ama usb disklerde falan sürekli virüs oluyordu. Diskleri başka bilgisayar takınca hemen virüs var diye ötüyor ama benim nod bir türlü yakalamıyordu. Ben de artık virüs programı falan kullanmıyorum :)

Nod32 benim ve bazı arkadaşlarımın işletim sistemi dosyalarını sildi ve sıkıntılara yol açtı. O zamandan beri uzak dururum.

Avira Antivir Premium Security Suite.

En iyisini, hiper güzelini kurun, sonra abuk sabuk sitelere girin, virüs bulaştırırsınız illa ki. Öyle sitelerle işiniz yoksa para vermeyin, AVG kurun gitsin.

(bkz: vmware)

insan gibi oynayamıyacağım yani ben bunu, illa sanal bişeyler lazım. peeey

insanlar fallout oynasın diye :P araştırdım. aha

"I fixed this problem on Vista by downloading the High Resolution patch from NMA (www.nma-fallout.com). Then manually editting "f2_res.ini". Find:

;Set the screen resolution here
SCR_WIDTH=640
SCR_HEIGHT=480

;Set the number of colours here
; 8 for 8bit(original)
; 16 for 16bit colour (set only if your not using Sfall with graphics modes 4 or 5)
COLOUR_BITS=8

Set the resolution to what you want and change COLOUR_BITS to 16"

adres : www.nma-fallout.com

peki henüz oyunu kuramazken ben bu patch i nereye patchliyeceğim?

Windows 7 Professional, Windows 7 Ultimate ve Windows 7 Enterprise'da Windows XP Mode diye bir olay var. Windows 7'nin içinde Windows XP penceresi açıp Windows XP kullanıyorsun; bu şekilde de oynayabilirsin oyunu. Ne var ki sendeki sistem yüksek olasılıkla Windows 7 Home Premium'dur ve onda dediğim Windows XP Mode yok...

windows.microsoft.com

Oyunun başka bir PC'den kurulmuş Program Files dizinindeki klasörünü alıp aşağıdaki partch'i yapmayı denesen?

7 aylık bi telefonu neden değiştirme ihtiyacı duydun ki? blackberry düşünebilirsin.

lütfen neden degiştirdin yok neden böyle yaptın demeyin sadece görüş belirtin yeter

yurtdışından n900 gettirebilirsin ama kapaklı n97 benzeri bi kapak sistemi war ama yukarıya doğru kalkmıyor kızak sistemli n900 de internet için mozilla firefoxkullanılıo haberin olsun kamera 5mp araba falan içinde fm transmiter var kendinden

htc evo 4g

ayfon'a atmadik bok birakmamislar yahu.. anten problemi disinda bi problemi yok aletin.. anten problemi de abartildigi kadar degil.. oyle bile olsa bumper'i var case'i var arkadas.. her turlu ayfon..

samsung i9000 galaxy s almayı düşünüyorum ben. 1250 liraya sahibinden.com'da görmüştüm.

ucuz gelir diyorsan samsung galaxy beam'i araştır. (bkz: samsung i8520 beam) ebay'da 900 dolar. iphone 4g'deki her şey var, üstüne galaxy s'teki her şey var, üstüne projektörü var. evet projektörlü.

Iphone 3gs'i düşün bence.Telefonun default özelliklerinden ziyade hergün yenisi çıkan o muhteşem uygulama arşivi için bile alınır.Hem nfs oynayabileceğin,hem kitap okuyacağın,sözlük olarak kullanacağın hem de güzel görüntü kalitesinde film izleyeceğin muhteşem bir multimedya cihaz(telefon demek gelmiyor içimden)

e72 iyi gider.

organların en hızlı bir biçimde alınması gerekiyor bu yüzden hastane gibi bir ortamı düşünebilirsin. ne biliyim boş şırıngayla oksijen vermek gibi damara falan.

Organlara zarar vermemek için en temizi kendini asmak. House'un bir bölümünde vardı böyle bir muhabbet. Hatta adam, sanırım kanı sulandırmak için aspirin alıyordu öncesinde.

Ama yani... Yapmayın böyle şeyler.

bence boğularak ölüm organlara zarar verir. çünkü boğulma aşamasında metabolizma hâlâ çalışıyor ama hücreler yeterli oksijeni alamıyor olacak. beyne giren bir kurşun daha sağlam bırakır diğer organları diye düşünüyorum. beyin nakli yapmayacaklarına onun zayi olması sıkıntı olmaz.

kan kaybı da fena fikir olmayabilir. hastanede bile bir şah damarınızı keserseniz kutulma ihtimaliniz zayıf. ama mevcut kan organlar alınana kadar idare edebilir.

tahmin bunlar, doktor değilim.

şu kan depolanan şeylerden bir 10 tane falan alıp onları doldurmak da fena olmaz, hem kan da kullanılır ziyan olmasın.

seven pounds filmini izle, konusu direkt bu.

beyin olumu gerceklesmis sekilde hastanede buluvermen lazim kendini. yani asmakla falan olmaz kalbin durdugu andan itibaren organlar geri getirilemeyecek sekilde heba olmaya baslarlar.

geride kalan mirasçılarının onayı gerekiyor. tek başına istemen yetmez. hatta üzerinde noter onaylı imzan bulunan belge bile olsa yetmez. sen öldükten sonra cesedin artık mirasçilarının tasarrufunda bulunan bir eşya sadece. önce onlarla konuş. hata onlara de ki size tek vasiyetim organlarımın tümünü bağışlayın hakkımı helal etmem sonra de.

ikisi de spesifik bir seçenek olsaydı çarpılırdı. ama sen ilkini seçmiyorsun, ilki zaten rastgele bir şarkı. rastgele bir şarkının açılma ihtimali 1 zaten. sadece ikinciyi seçiyorsun.

yalnız ilk şarkıdan sonra atıyorum ismail yk- bas gaza gelme ihtimali 1/8600. ikinci şarkının ismini vermen lazım. e duyuruyu göster :)

Onu söyledim ama, konuşmada var adam bunu anlamıyo ve ısrar ediyo konuşmada görüldüğü gibi. Yani hani farklı bi şeklide anlatmam lazım. Bilsem gidip tek tek seçtirecem şarkıları da ev adresini bilmiyorum.

ortada seçilen iki şarkı yok, yalnız bir şarkı var dersen jeton düşebilir. bence o kafasında birinciyi de seçiyor. yani sonuçta shuffle'da iki ismail yk nın art arda gelme ihtimali 1/8600*1/8600.

yazı tura üzerinden şöyle anlat bence. ikisinin de aynı yüz gelmesini istiyoruz değil mi, şimdi onun mantığına göre bu ihtimal 1/4. şimdi bütün ihtimalleri tek tek ele alalım: ilk attığımızda tura gelmiş olsun. bu ihtimal 1/2. ikinci attığımızda da tura gelme ihtimali de 1/2 olduğundan ikisini çarptığımızda 1/4ü elde ettik.

şimdi ilk attığımızda yazı gelmiş olsun. bu ihtimal de 1/2. ikinci attığımızda da yazı gelme ihtimali 1/2 olduğundan sonuç yine 1/4.

sonuç olarak iki yüzünün de aynı gelme ihtimali: 1/4+1/4=1/2

8600de de bütün şarkıları bu şekilde tek tek ele alırsak 1/8600 sonucunu elde ederiz. sayının çokluğu tek tek ele almayı imkansız kılıyor ama mantıkta değişen hiçbir şey yok.

bu arada olasılık 1/8599 , 1/8600 değil :)

Arkadaşınızın haklı gibi de olabilir. Zira ilk şarkının gelme ihtimali de önemli gibi geldi. 8600 tane şarkıdan önce 35. şarkının gelme olasılığı 1/8600 haliyle, hemen arkasından 36. şarkının gelme olasılığı da 1/8600 olunca çarpılır bunlar.

Ama ilk şarkıyı önemsemeden çalan şarkıdan sonraki şarkının gelme ihtimali derseniz sizin verdiğiniz sonuç doğru. Onda da verdiğiniz (8600 * 1/8600) * (1/8600) hesabına gerek yok, zaten ilk şarkı önemsiz olduğundan direk 1/8600 dersiniz.

Şöyle düşünelim, bi 8600 şarkı m3u listesinde kayıtlı olsun. Winamp'ta shuffle açıksa listeye çift tıklayınca rastgele birini seçer: 1/8600 Arkasından gelen şarkıyı çalma ihtimali de 1/8600 olur.

Aman gece gece... Ama arkadaşınız daha haklı gibi.

hehe, Manert'in yazdığını ben yazacaktım. ayrıca ard arda çalacak şarkılardan sıra numarası küçük olan ilk olarak çalacaksa işlem iyice uzuyor. ama yanılmıyorsam o uzun işlemin sonucunun 1/2 * 1/8599 olması lazım. sonuçta 8599'ta bir ihtimal ard arda gelen şarkılar çalacak ve üsttekinin önce çalma ihtimali yüzde 50.

yanlış anlamadım sanırım değil mi, normal listede arka arkaya gelen iki şarkının shuffle'da da arka arkaya gelmesi mi soru? öyleyse bir sorun daha var, sözkonusu ilk çalan ve bir sonraki şarkı değil de, örneğin 8600 şarkılık playlistten rastgele 100 şarkı dinlerken arada böyle bir şeyin olmasıysa işler karışır. ama öyle değilse, yani sadece iki şarkı çalınan listede çalınan ilk şarkı ve ikinci şarkının arka arkaya olmasıysa duruma şöyle bakılabilir:

1. şarkının ve arkasından 2. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
2. şarkının ve arkasından 3. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
...
8599. şarkının ve arkasından 8600. şarkının çalması: 1/8600 * 1/8599
topluyoruz olasılıkları, (1/8600 * 1/8599) * 8599 = 1/8600 yapar!

ama işte listeden sadece 2 şarkı çalınması gerekiyor. öbür türlü durum için gece kafası elvermiyor.

8600 şarkıdan şarkı1 yahut şarkı2'nin gelme ihtimali:
2/8600

kalan 8599 şarkıdan, kalan şarkının (şarkı1 veya şarkı 2)'nin gelme ihtimali:

1/8599

8600 şarkılık playlistten belirli iki şarkının peşpeşe çalması ihtimali:

1/8599 x 2/8600 = 1/36975700 eder.

yok eğer mevcutta çalan bir şarkıdan sonra belirli bir şarkının (yahut listede o şarkının hemen arkasında gelen şarkının) gelme ihtimali soruluyorsa o da yukarıdan da anlaşılacağı üzere 1/8599 olur.

onun dediği,(1/8600*1/8600) o iki şarkının ardarda gelme ihtimali olur. sen haklısın;)


edith piaf: aynı şarkı repeat olabilecekse tabii, yoksa ben fakirim ipod u bilmem

kapı gibi raporun varsa ve raporları inceleyip ikna edici bulurlarsa (ki büyük ihtimal bulurlar) verirler çürüğü. boşuna kestaneyi çizdirme şimdilik :)

(bkz: pembe tezkere)

ayrıca www.radikal.com.tr

edit:link sözlükten alıntıdır.

@mrtksn
akademik kariyer niyetim yok; lisans bana yetecek gibi görünüyor. ki onu yapsam bile sonrası var.. mcdonald's + göz olayları da zor; turp gibiyim.
@sakingitarist
raporlar var da, hangi raporlar çürük için geçerli bulunur ki; masaba$ı i$ de verebilirler bu durumumda, benim niyetim hiç gitmemek.
@herkes
kestaneyi çizdirme niyetim yok da, aktif halde olunca da geçerli mi merak ediyorum. askerlikte yakalanırsan ceza alıyormu$sun, ya öncesinde kanıtlarsan gitmeme durumu yok mudur; yok mu aranızda/tanıdık bi askeri doktor neyin :(

mühim not: kimseyi askerlikten soğutmak da istemem; ya$asın tsk, ya$asın askerlik! helololo

duhül halinde (belli olduğu) resim istiyorlar. pasif olarak resim gösterip yırtan var aktif olunca oluyor mu? bilmiyorum ve sanmıyorum.

aktifte de yırtamama durumu var bence :)

umarım askere gidersiniz ve şansınıza da doğu'da bi karakol çıkar.

@ahtapotsalatası
umarım ölürsün.

yurtdışı olayı var hafız. 3 yıl falan yurtdışında resmi olarak çalışınca bedelli var 28 gün.
bi de abartmaya gerek yok ya. 5 ay işte. zaten kafan meşgul tıkır tıkır geçiyo zaman. kitap falan okursun bol bol.

@dorian greyfurt
hiç olmazsa ona giri$eceğim de ($artlar elverirse) saçıma (yıllardır uzatmı$ım) zarar gelsin istemiyorum. hadi onu geçtim, bi de nereye dü$eceğin muâllâk; garip bi yerde ahtapotsalatası kıvamında bi komutana denk gelebilirsin. 'ü$üyoruz reis' kıvamında ölme/öleyazma ihtimalimi bile göze alamıyorum.

@bunch of
counter falan oyna sen, 5 numaralı silah vardı orda çok iyiydi; sonra n'ooldu bilmiyorum :/

bence boşuna hayal kurmayın, gidip yapacaksınız o askerliği.
migren, karaciğer ile falan bırak çürüğü, eğitimden bile yırtamazsınız (acemi birliğinde yaptım askerliğimi, 4 dönem gördüm, kimler geldi aklınız şaşar). yurtdışı da alt kattaki bakkal değil, öyle her canınız istediğinizde gidip istediğiniz kadar kalamazsınız. cinsel ilişki olayını ise şakasına söylediğinizi farzediyorum.

@turkish tekila
ye$il pasaportum ve iyi derecede ingilizcem var; gider çalı$ırım. benim için askerlikten çok daha kolay ve keyifli bir süreç olacağından da $üphem yok. çalı$ma iznini de alınca çatır çatır çalı$ılır; ki bunun ardından tam muafiyet söz konusu olsa imkânlarımı da zorlarım hiç dü$ünmeden. askere gitmemek de hayalperestlik falan değil; mümkün bu belirli $artlarda, ben de o $artları ara$tırıyorum.

toplumu askerlikten soğutmak hukuki bir suçtur.

@0dy
+rep
bunun için yukarıda askerliğin ne kadar iyi bir $ey olduğunu, tsk'yı ne kadar sevdiğimi belirttim. 'mühim not: kimseyi askerlikten soğutmak da istemem; ya$asın tsk, ya$asın askerlik! helololo' $eklinde; soğuyosa toplumda vardır bi $ey.
benim sağlık problemim olduğu için yapamayacağımı dü$ünüyorum ne yazık ki :( gönül ister yapmak; ama fizyolojim elvermiyor. cinsel tercihlere saygı duymamak, ayrımcılık yapmak vs. de insan haklarına aykırıdır; suçtur.
(bkz: masum değiliz)

@ateistanbul gel beraber resim çekilelim ikimiz de yırtalım. ikimiz de tanımıyoruz birbirimizi, ibne de değilim lan gülme. ben de üniversite mezunuyum ama 5.5 ay da çok. yurtdışına gidecem bende olmazsa. ama resim onlarda kalıyosa yandık.

yurt disina yuksek lisans vs. egitim gibi biseyle gitmeyi dene, sonra oralarda is falan ayarlamaya calisirsin. yesil pasaport ve ingilizce calisma izni almani kolaylastiracak seyler degil. bir de 3 sene calisinca dovizli yapabilirsin ama askerlikten sonra da donup 6 ay mi 1 yil mi ne calisman gerekir. tekrar edeyim ki yurtdisinda bir yerden calisma izni almak bir hayli zor / imkansiza yakin eger cok ozel bir konuda uzman vs. degilsen.

@shell :)
orada 5.5 ay'ı da çok bulan insanları gördükçe mutlu oluyorum; insanlar çok normalmi$ gibi kanıksamı$ genelde. + ben de ibne değilim hocam. olmayı da dü$ünmüyorum; ama 'bi kereden bi $ey olmaz' mantığına götürür bu $artlar adamı :) dü$ündüm de resimler bizde kalırsa 'askerlik hatırası' olarak saklanır falan, onlarda kalırsa da ilerde ünlü olmadığımız sürece sorun çıkmaz gibime geliyor (:

@interkamil
zaten y.dı$ı olayı en son ihtimal; bedelli vs.'den de öte muafiyet alma durumum olsa iyi olacak (@0dy'de söylediğim üzere fizyolojik açıdan iyi olacak; yoksa çok istiyorum askerlik yapmayı, vatanıma milletime hayırlı bir birey olmayı) cCc

silopi'de yüksekova'da yapan bazı arkadaşlarım biz her gün s.kildik diyor aylarca. sen bir kere s.kilirsin ne olacak diyor hacı. gülüyorum şimdi ama dur bakalım ne olacak. ben de ciğerimden ameliyat olmuştum ama yerler mi bakacağız.

not: askerlik çok iyidir. her Türk genci askerlik yapmalıdır. her Türk asker doğar. ay akşamdan ışıktır.

@shell
umarım ciğerlerin hayat boyu sana yardımcı olur (:

soğuyan arkada$lara zorunlu not: $ehitler ölmez, vatan bölünmez. + en büyük asker sizin asker.

şu radikal linkini okurken şunu gördüm soğudum yeminlen eşcinsellik isteği kalmadı içimde:)

“Doktor fotoğraflarıma baktı ve yüzümün açıkça belli olmadığını söyledi. Ardından benden yeni fotoğraflar çektirmemi istedi. Fotoğraflar konusunda bana yardımcı olan arkadaşım Ankara’daydı. Yanımda sadece güvendiğim, ancak aramızda cinsel ilişki bulunmayan bir dostum vardı. Çaresizlikten bu işi onunla yaptık."


edit: ccc'ler uyanmadı daha. ben yazayım şimdi faşistlik yapmasınlar. "40 yapar"

i.radikal.com.tr fotoğraf da harikulade :)
o kısmın ba$lığı da süper: ‘Fotoğrafları bastırırken çok sorun yaşadım’ zaytung haberi gibi..

(bkz: beyin bedava)

@shell: arkadaşlarınıın dediği kadar zor değil be. özellikle kısa dönemleri kimsenin iplediği yok. geçer gider.

"Karşınızdaki insanların eşcinsellikle ilgili bilgileri medyadan edindikleriyle sınırlı ve siz de o profili seçmek zorundasınız."

bu arkadaşın da tsk hakkındaki bilgisi medyadan edindikleriyle sınırlı sanırım. eşcinsellere karşı ön yargılara değinmiş hep ama kendi ön yargılarını görememiş.

ateistanbul, şahsi kanaatim git yap askerliğini. girdiğin her iş görüşmesinde bu soru sorulacak, arkadaş ortamında sorulacak özel deyip kestirip atarsan insanların kafasında soru işaretleri olacak. karaciğer raporunu bile sunma bence.

ya ne epilepsi hastaları ne şizofrenler, yapıyor. turp gibiyim diyorsun başım ağrıyor askerlikten yırtar mıyım diyorsun puhahaha

tüm hastalıklarını bildir. sonra askeriyede başına bişey gelirse bakımsızlık ve ilgisizlikten ölüm noktasına gelirsen vay babam ben niye hastalıklarımı bildirmedim vs. dersin. şubedeki ilk sağlık kontrolüne girdiğinizde bildirirsiniz.


ayrıca hastalığınızın büyük ihtimal herhangi bir engeli yok gayet askerlik yapabilirsiniz. hatta boyunuz posunuz varsa komando olmak isterseniz komando bile yapabilirler.bu gayet kesin maddelerle belirlenmiş hastalıklar dışında hastahanede tetkikten geçmeden gidip gidemeyeceğinizi anlayamazsınız. fakat 1 ay boyunca askeri hastanede güzel güzel gezebilir ucuz ve leziz yiyeceklerinden yiyebilirsiniz. ama dikkat edin raporlarınız kaybolmasın. takibini acı acı yaparsınız. ayrıca askeri hastahaneden tekrar rapor çıkarmanız gerekecek askeri hastahane devlet hastahanesi raporlarını tınlamamaktadır ve güvenmemektedir. haliyle raporunuzu aldığınız hasthaneden tekrar rapor çıkarıcak ve tekrar askeri hastahaneden aldığınız bir raporla (çifte rapor)
doktorunuzun ( büyük ihtimal albay - korkma o kadar hızlı olacak ki görmeyeceksin bile ehe ehi ) karşısına çıkıcaksınız.

bu süreç yaklaşık bir ay sürecek ve sonunda askere gidiceksiniz ve eğitime çıkmayacak genelde koğuşta oturacak veya iş yapacaksınız.

askerliğe gerçekten gitmesi imkansız görünen sakat, ağır hastalık geçirmiş insanları hastahanede görünce içiniz kahrolacak bu insanların zamanını çalıp kalabalık yaptığınızı farkedeceksiniz.

tabi götünüze fili livata yaptırıpta yırtma ihtimaliniz var. bence bunu siz düşünmelisiniz tam size göre fakat askere gittikten sonra 1 ay içinde hastahaneye gönderilir pembe teskerenizi alırsınız.

son cümlemi tüm hasta olupta askere gidemeyen ve türlü zorluklar çeken insanlarla dalga geçtiğinizi, götünüzü siktirmekten hoştnut bile olabilceğinizi düşünerek söyledim.

(bkz: sike sürülecek aklı olmamak)
(bkz: liseli detected)

@fukka vb.
halkı askerlikten soğutma suçu varmı$ ya; o eğer gereğince uygulansaydı, hakikaten hapishaneden çıkamazdınız.

1995 yok. 1996 var merkez bankasında en son

1$ 85.637
2 000 000 000 = 23 354 dolar

(git: 165956) şurdan bişey yapabilirsiniz belki.

gün ve ay olarak versen daha iyi olur 95 yılında kur çok oynamış, 38765-61361 lira arasında değişmiş kur.

maximus?

rodeo?

(bkz: ülker rodeo) vardı ama... güzel de bir reklamı vardı. görev seni bekliyor mustafa...

rodeo'ymuş.

bu arada geçmiş zaman kullandık hep ama hala satılıyor di mi ülker rodeo?

satılıyor

ilaçları var bunun. (kırsal kesimlerdeki belediyelere ya da sağlık ocaklarına sorup beleşe de getirebilrisiniz.) en kötü ihtimalle çadırın etrafına kükürt dökebilirsiniz.

2 kişilik altı olan çadırlardan alın 25 30 lira bişey.

en dandiğinden bi örtüyü (çöp poşeti bile olabilir; ama kolay yırtılır) yere serin. kenarlarını da büyük bantla çadıra bantlayın.

nota olmasın demişsin gerçi ama, ben olsam çok sevdiğim bi bestenin full notalarını yaptırırdım. "müzik" yazısına pek ısınamadım açıkçası..

özel olarak ilgilendiğin bir enstrüman varsa onun dövmesi?

@poset piyano dövmesi fikir olarak iyi ama görsel olarak hoş olmaz gibi geldi.

google'a müzik, music vs. yazıp görsellere bakabilirsiniz.

ayrıca benim önerim, agacın dalına oturmuş ortaçağda kullanılan klasik gitarlardan çalan üçgen şapkalı bebek yüzlü gülümseyen çocuk.

pan yaptır?
edit: ya da musalardan müzikle ilgili olanını?

on-off ya da volume vs. düğmeleri türünden bir şey.

Eğer piyano çalmayı biliyorsan, dirseğin ve bileğinin arasında kalan kısma piyano tuşları yaptırabilirsin. Sıkıldıkça çalarsın falan.


Güzel oluyor di mi :D

Ya da aşağıdakilere benzer bir şeyler yaptırabilirsin. Favorim Gitar tabi ki ...


tinyurl.com
tinyurl.com

photos-h.ak.fbcdn.net
(bkz: a tout le monde)

keman salyangozu.
f deliği (genelde bayanlar sırtlarına yaptırır, sen kasıklarına yaptır enteresan olsun)
do anahtarı. kaçıncı çizgi olduğu fark etmez. soranlara da ukalalık yaparsın karizman olur...
ya da bir müzik terimi olabilir. sıfat olarak seni en benzeşen hangisiyse, aynı nota üzerindekiler gibi fontla ustaca yazılır...
dolce, allegro ma non troppo, affetiuso vb gibi...
arp lir türevi şeyler çok feminen ama belki silofon, vibrafon, marimba gibi şeyler yaptırabilirsin enteresandır...

(bkz: mesdres)

Kamil Koç, Varan, Ulusoy.. Özellikle Ulusoy ve Varan'ın kedi köpek kafesi için özel havalandırmalı yeri var, Kamil Koç'da kabul eder. Ayrıca 2 haftalıksa eğer sokun çantanıza, plegicil diye bir ilaç var veterinere danışıp damlatın ağzına ne kadar damlatılalacaksa mutlu mesut bir yolculuk geçirin, kimseye de söylemeyin kedi olduğunu, gece yolculuğu yaparsanız daha kolay :)

sanırım kişi yanına kediyi alamayacak kargo ile yollaycak?

eğer siz taşıyacaksanız ulusoy'da bir bayanın kafesi ile kediyi ayağının altında götürdüğüne şahit olmuştum.

treni de bir araştırın bence. ne zaman trene binsem kedisi olan birine rastlarım.

tren derim.. biz öyle getitmiştik birkaç sene evvel avuç içi kadar bir kediyi.. gerçi, o zaman da gelip sormuştu görevli kadınlardan biri "nerde bunun karnesi" falan diye ama, kediyi görünce birden yumuşayıvermişti (hatta tutup kondüktöre falan gösterdi kediyi eheh).. yani o gün bizim şansımıza mı böyle bir müsamaha gösterilmişti bilmiyorum ama, üstteki arkadaş da yazmış hep görüyorum kedili birilerini trende diye.. bir araştırın, olmazsa binin gitsin kutuya koyup.. trenden atacak halleri yok ya kediyi, zaten bayağı bir sonra geliyorlar kontrole..

Alakasız ama 1 aylık olduğunda falan veterinerden bi kafa kağıdı çıkarttırın, vet zaten verecektir ama vermezse de isteyin. Bu tür işleri çok kolaylaştırıyor.

çok yakın zamanda ankara ekspresiyle kedimi ankaradan istanbul a getirmeyi planladım. fakat elimde kediyi gören yetkili biri "yassah arkadaşım" zihniyetiyle almadı bizi. müdürlere kadar çıktım almadı. ben de biletimi iade edip doğu ekspresine örtülü kuşetli aldım. bu trende evcil hayvanlar için kargo bölümü var. ama ben bayan olduğumdan kompartımanımda kimse yoktu. yetkili de sağolsun kimse şikayet etmezse kedi yanınızda kalabilir dedi. kapımı kapattım, kedimi çıkardım. iyiydi. fazladan 5 lira mı 10 lira mı ödüyorsunuz kedi için.

arkadaşlar, bağışlayın ama kedinin yaşını yanlış yazmışım. 2 haftalık değil 2 aylıktır..

bu arada malesef ben istanbul'da olduğum için kedinin bana gelmesi lazım. tek veya birileriyle. hatta siz sevgili yazarlardan yok mudur oradan buraya bu aralar gelecek olan :) aracınıza atsanız, böyle yorulduğunuzda kenara çekip biraz kedi sevseniz felan :p

yine de tabi bu garanti olmadığından diğer cevap veren arkadaşların cevapları da şu an bi yandan incelemeye, sindirmeye başlıyorum.

unisex değil de hermafrodit kelimesini kullanırdım ben bu saat için. bence bir ürünün unisex olması için herhangi bir cinse aitmiş gibi gösteren özellikleri olmaması yani nötr olması (ya da epsilon) ile mümkündür. (bu özellikler tabii ki de sonradan genelin kabulüyle ya da bazen genele dayatmayla oluşmuştur belki ama felsefeye girmeyelim şimdi) iki cinse de hitap eden özellikleri varsa bence iki cinse de hitap etmiyordur. demek istediğim italyan sivri burun bir ayakkabıyı pembeye boyayıp unisex olduğunu iddia edemeyiz. bu saat de böyle bence. genel görünüm erkeksi ama taşlar işi bozuyor.

kısaca: erkeğim ve bu saati takmam. düşünüyorum, kadın olsaydım yine takmazdım.

(cümleler hep düşük olmuş, dünden beri uyumadım idare edin.)

bir bağyan olarak taşlı diye ben bakmadım bu saatler.. boşver bence.. daha iyilerine layıksın sen..

o kız sana yaramaz

onu bunu bilmem ama ikinci linkteki çakma

çakma olduğunu bende biliyorum ama o açıdan başka foto bulamadım :D taşlı olduğunu göstermek içindi :D

Siz buradan, sevdiceğim msn den kötü derken, zaten bende soğudum...

ama siyahı da var bunun :D

Neyse... Alternatif benzer model önerebilirseniz çok sevinirim.

nokia ya fax çekmen durumunda açıyorlar . ama tek hatla açtırabilmiştim ben

duyuruda ara, geçenlerde birisi yazmıştı, bilmem ne kadar ucretle telefonlar kayıt ettirilir passporta diye.

bir de sanırım 20-30 liralık dandik telefonların imeilerini bunlara kopyalama yöntemi var. kopyaladıktan sonra eski telefonu kırıp atıyorsun böylece sistemde gene tek imei kaldığından klonlandığı analaşılmıyor.

@cashkopat

her telefonda olmaz malesef o

htc desire getirtmistik 3 tane. her telefona emei kopyalanmiyor. 3 pasaport bulana kadar bi taraflarimiz catlamisti.

ABBYY PDF Transformer Pro

bu işin piri,

(bkz: abby finereader) dır.

bir vücut geliştirme sitesinde okumuştum insanın gün içinde en güçlü olduğu vakit akşam 5-6 gibiydi.

ben bu sporu sabah uyndıktan sonra yapsam terimi atsam, sonra duşumu
kahvaltmı yapıpı işe gitsem, yorgun hissder miyim kendimi tüm gün boyunca:

ilk 3-4 gün belki ama zamanla daha dinç hissetmeye başlarısınız. sabah sporu iyidir.

cashkopat'a katılıyorum. ve kesinlikle spor yapın diyorum. bi kaç hafta sonra farkı hissedeceksiniz. örneğin ben 9 10 saat uyuyup gene de yorgun kalkan bir inanken 6 7 saat yeter oldu.

Mail adresime bu yaziyi gondermistim maalesef linki almamisim, linkini bulan olursa yaziyi kaldiririm. Faydali olabilmesi dilegiyle,


nsan vücudu fabrika gibi devamlı düzenli ve dengeli bir şekilde çalışır. Saatleri ve dakikaları şaşmadan görevini yerine getirir. Vücudunuzda ki bio sistemler her gün aynı şeyleri tekrar eder. Bilim adamları sistemlerin alışılmış düzeyde düzgün yürümesine "kronobioloji" cümlesini kullanırlar.

Merkez saat ayarı beynimizde düzenlenmiş ve bundan dolayı bazı biyolojik bağlantılar akşamleyin bazen de sabahleyin ayarlanmıştır. Bu beynimizin IŞIK ve KARANLIK ikilisiyle hareket etmesine göre hafızaya alınır.

Mesela hormon sistemlerini bir inceleyelim. Vücudunuzdaki büyüme hormonu olan HGH nin en maksimum düzeyde çıkışı uyuduktan 1- 2 saat sonradır. Buna Phase4 de denilmektedir ki genel bilim açıklamasıyla uyku seansı diye nitelendirilmiş yani "REM" (Rapid eye Movement) tabiri kullanılmıştır.

Erkek hormonu diye adlandırılan Testosteron ve diğer yapıcı hormon olan Kortizol hormonları sabahleyin maksimum düzeyde etkisini gösterir. Yaratıcı, insan vücudunu öyle düzenli ayarlamıştır ki hormonların sistemleri ve iniş çıkışları çok ince detaylı bir şekilde tespit edilmiş ve biz insanların vücuduna sunulmuştur. Bazı ilaçlar hormonların yapı ve düzeyini bozabilir ya da anabolik steroidlerin hormon iniş çıkışlarını normalin üstünde bir etkiyle yönetmeye çalışabilir. Fakat ister steroid olsun isterse doğal supplementlerle hormon seviyesini yükseğe tırmandırmak için alınan ilaçlar olsun, bunlar 24 saat içinde hangi vakitte alınırsa alınsın, Testosteron hormonunun maksimum yükseğe çıkış zamanı yine sabah vakti olacaktır.

Bazı Steroid tipli ilaçların maksimum etkisi, kısa zamanda kısa süreli olmak kaydıyla ortaya çıktığı için genelde hormon dengesinde yükseliş ve düşüş noktaları farklı olur.



alt

Vücudumuz genel anlamda beynimizle irtibatlıdır. Yapılan her hareket ve adımlar beyin ile yönetilir ve tatbikata geçilir. 24 saat içinde hangi vakitte egzersiz uygulanırsa uygulansın vücut belli bir zaman sonra bu vakte adapte olur ve programlanır. Bilim adamları sabah ve akşam vakitlerini bölerek vücudu idmandan geçirmeyi planlamışlar ve vücudun tepkisini ölçmek istemişler. Bu düşünceyi faaliyete sokmuşlar ve yanıtını da almışlar. Amerika da yaşları ortalama 21 olan 13 erkek seçilmiş ve bir yıllık ağırlık idmanları takip edilmiştir. Sabah idmanlarında Testosteron hormonunda yüksek artış gözlemlenmiştir(Normalde zaten Testosteronun en yüksek çıkış zamanları sabahlarıdır). Akşamları yapılan egzersizlerde kortizol hormonunda azalma ve testosteronda artış gözlemlenmiştir. Buradan yola çıkarak bazı uzmanlar ve araştırmacılar akşamları yapılan antrenmanlar da daha çok anabol etkinin olacağını düşünmüşlerdir. Bu araştırma da ilginç bir sonuç da şöyle ortaya çıkmıştır; Akşamları egzersiz yapan sporcularda ertesi günü sabahleyin iş esnasında stres’li oldukları gözlemlenmiş. Vücutları akşam egzersizlerine bir anda zorla alıştığı için vücut bu ani değişikliği kabullenememiştir.

ideal_antrenman



Diğer Avrupa da yapılan bir araştırmaya göre yaşları 20- 25 olan ve yaklaşık 8-15 ay arası vücut geliştirme yapan 12 sporcu ele alındı. Sabah, öğle ve akşam olmak üzere 3 gruba ayrıldılar. Genel manada zayıf tipli şahıslardan ziyade yapılı sporcular antrenmana bağlandı. Daha önce akşamları antrenman yapan şahıslar sabah vaktine, sabah idman yapanlar ise akşama ve karışık egzersiz yapanlarda öğle vaktine alındı. Bu araştırma Amerika da yapılan araştırmaya nazaran daha ilginç sonuçları ortaya çıkarmıştır.

Büyük kas grubu için 3 ve küçük kas grubu için 2 egzersiz ve her egzersiz 3 set olarak uygulandı. Setler piramit sistemine göre 12- 10- 8 şeklinde ayarlandı. Bu testler 6 hafta sürdürüldü ve sonuç itibariyle;

Sabahcılar; 4 sporcunun hepside sabah egzersizleri ardından o günü çok dinç geçirdiklerini ve kendilerini tüm gün boyunca çok iyi hissettiklerini söylemişlerdir. Gözlemler sonucu Testosteron hormonunda yüksek bir artış tespit edilmiş. Sporculardan 3’ünde %10 kuvvet artışı gözlemlenmiştir. Daha önce kalbinde ritim bozukluğu yaşayan bir sporcu ise %60 düzeldiği analiz raporlarında açıklanmıştır.

Öğlenciler; 4 sporcunun da testosteron seviyeleri akşam seanslarına nazaran daha çok arttığı görülmüştür. Sabah egzersizleri ile öğlen egzersizleri arasında çok büyük fark olmamakla birlikte genel manada öğlen egzersizlerini yapan şahısların, kendilerini günlük bitkin ve halsiz hissetmeleri dikkat çekmiştir. Fakat araştırmada ilginç bir sonuçta bulunuyor. Bacak egzersizlerini yapan 4 sporcunun hepside, öğlen seansında (13- 14.30 arası) diğer sabah ve akşam seanslarına nazaran daha çok kuvvet inşa ettiği görüldü.

Akşamcılar; 4 sporcunun da testosteron seviyeleri artmıştır ve kortizol hormonunda düşme görülmüştür. Bazı sporcular ertesi günü kendilerini yorgun hissetmişler, bazıları da geceleri rahat uyuyamadıklarını bildirmişlerdir. Akşam seansında sporcular 6 hafta boyunca çok istekli antrenman yapamadıklarını açıklamanın yanı sıra vücudun alışması için en az 12 gün geçtiğini söylemişlerdir. Bir sporcu ise 22 gün sonra bu seansa alıştığını bildirmiştir. Kuvvet artışında %8 artma görülmüştür. Gelişme analizinde her 3 vakitte de aynı orantılarda gelişmelere rastlanılmıştır. Fakat unutmamak gerekir ki bu gelişme takibi ancak 6 haftalık bir izlenim sonucudur.

İki Araştırma sonucunda ortalama bir şablon çizilebilir. Bu bilgiler kayıda alınabilir ve değerlendirmeye tabi tutulabilir. Fakat, ‘İdeal Antrenman Vakti’ konusunda her nedense danışmamız gereken temel bir zaman dilimi yok mudur? Genelde pasif bir zaman dilimi seçilmiş ve meselenin gerçekten bu şekilde sonlanacağı düşünülmüştür. Peki ya biyolojik zaman akımı bu mevzuda ne diyor?

alt

Biyolojik Ritm ve düzen’e göre Sabah saat 09.00 ile 11.30 arasında Sportif performans ve dayanıklılığın en zirvede olduğu zaman gösterilmiştir. Saat 16.00-18.00 arasında ise ikinci defa vücudun sportif baskılara verebileceği cevap olarak bildiriliyor. Bu gerçekten doğru mudur?

SRG Araştırma ekibinin kurduğu ve benimde bizzat 3 yıllık idman araştırmalarım sonucunda ilginç bir tesbite vardık. Öncelikle biyoritm düzene göre yapılan idman ve yaşanılan hayat akışında motivasyon ve beyin kontrolü çok daha üst seviyede. Bunun avantajları idmana mükemmel bir şekilde yansımaktadır. Uzun vadeli idmanlarda gördüğünüz faydalar öyle basite indirgenecek gibi değil. Şimdi sizlere biyoritm idman düzenini saat saat aktaralım.

Sabah 05.00: Böbrekler faaliyettedir. Bu vakitte ağır idmana girmek, böbreklerin çalışma temposunu değiştirir.(erken kalkan sporcu bir bardak sıcak suya iki yemek kaşığı elma sirkesi katıp da ılık hale geldikten sonra içerse, vücudunu zinde ve iç organlarını %100 faaliyette tutabilir)

Sabah 06.00: Vücutta Glikoz ve aminoasit maddeleri kanda belirli oranlarda artmıştır. Metabolizma hareketlenmiş ve o günün işleri ve faaliyetleri için enerji ve protein hizmete girmiştir. Bu saatte ağır idman dengeyi bozar. Hafif yürüyüş veya pilates gibi esneme egzersiz uygundur.

Sabah 07.00: Mide seansı başlamıştır. Bu vakitlerde alacağınız gıda maksimum işlem görür. Kalın bağırsaklar da dışkı için kolay ve kuvvetli bir işlem görür. Karbonhidratlar metabolizma tarafından bundan sonraki zaman aşamalarında şiddetle ihtiyaç olan enerjiye dönüştürülür. Bu vakitlerde idman yapılmamalıdır.

Sabah 08.00: Bu vakitte mide vaktidir. Aynı zamanda kan basıncı ve kalbe baskı artar. Yüksek tansiyonun artacağı ve kalp sorunu olanlarında bu vakitte sorun yaşayabileceğinden dolayı idman yapılmamalıdır. Özellikle kalp sorunu olanlar damar sertleşmesi ve tıkanması gibi ölümcül vakaları yaşayabilirler. Kışın Nar ve yazında kiraz yemeyi tercih etmemelidir.

Sabah 09.00: Savunma mekanizmanın arttığı bir zamandır. Bu vakitte kolay kolay virüsler zarar veremez. Kortizol hormonuda bu vakitte en yüksek seviyeye çıkmıştır. Aktif spor’un yapılacağı zamandır.

Sabah 10.00: Hem zeka’nın hemde bedenin açık olduğu zamandır. Sportif veya zihinsel egzersizlerin rahatlıkla ağır tempoda yapılabileceği önerilir.

Sabah 11.00: Kalbinde güçlendiği zamandır. Aktif ağır sporların yapılabileceği serbest vakittir.

Öğle 12.00: Bu vakitte yavaş yavş kabiliyet ve verimlilik düşer. Vücudun güç ve dayanma kapasitesi azalır. Vücutta fıtrî olan dinlenme ihtiyacı kendini hissettirmeye başlar.

Öğle 13.00: İnsanın yorgun düştüğü zamandır. Uyku impulsları en yoğun olarak bu saatte güçlenir. Vücut formdan düşer. Çalışma performansınız, günlük ortalamanın yaklaşık %20 altında seyreder. Vücut sıcaklığı azamî dereceye ulaşır. Organlar en alt düzeyde çalışır. Sadece karaciğer, öğle yemeğini hazmettirmek için safra kesesini devreye sokar. Böylece yağlar çözülür ve kasların ihtiyacı olan glikojen geriye kalır. Bu vakitte antrenman yapmak, bedeni yormala birlikte maksimum performans artacağı da düşüncelidir. Bilimsel veriler farklı cevap verse de, geniş çapta ve uzun vadede yapılacak araştırmada farklı sonuçların çıkacağı gözlemlenmiştir.

Öğle 14.00: Vücutta uyuşma devam eder. Bu vakitlerde diş ağrısı da az olur. Konsantrasyon bozukluğun yaşandığı en yoğun zamanlardan birisidir. Biraz uyumak beden iyi gelecektir.

Öğle 15.00: Vücudun enerjiye kavuştuğu zamandır. Tekrar aktifleşmeye başlar. Bu birazda iç aktifleşme hesabıdır. Vücutta sıcaklık düşer ve dolayısıyla bu vakitlerde insanlar daha az terler. Genel olarak spor yapılabilir fakat ağır sporların hemen bu vakitte yapılması çokda uygun düşmez.

İkindi 16.00: Vücudun dayanıklı, kuvvetli ve performansa sahip olduğu zamandır. Çünkü artık kortizolün etkisi azalmış ve savunma mekanizmamızda yüksek seviyesede işlem görmeye başlamıştır. Bu vakitte idman yapılması idealdir.

İkindi 17.00: İç ve dış organların faaliyeti yüksek seviyededir. Kan dolaşımı ve kasların faaliyeti tam yerindedir. Kuvvet artışı ve oksijen harcanması yükselir. Pankreas’ın da en aktif zamanıdır. Hatta tat alma ve koku duyularınızın da en aktif zamanıdır. Antrenman için ideal bir zamandır.

Akşam öncesi 18.00: 37,4 dereceye ulaşmış vücut sıcaklıkları yavaşça düşüşe geçer. İnsan bedeni dinlenmeyi düşünür. Bütün gün hareketsizde kalsanız bu vakitte vücut aktif çalışmak istemez. Biraz durgunluk baş gösterir. Akşam yemeği için uygun bir zamandır. Antrenman için uygun bir zaman değildir.

Akşam 19.00: Tansiyon ve nabız bu saatte düşmüştür. Vücudun dinlenmeye ihtiyaç duyduğu zamandır. Proteinli gıdaların alınma zamanı olarak bazı beslenme biyoritmciler bildirmektedir. İdman için çok verimli bir zaman değildir.

Akşam 20.00: Ortalama olarak 95 milisaniye ile günün en kısa tepki süresine (dikkat) sahiptir. Bu durum kısa sürede değişir. Saat 22.00’ye doğru iyice yavaşlar. Konsantrasyon ve hareket kabiliyeti yönünde artış gösterir. Bu açıdan bazı refleks idmanı gerektiren sporcuların bu vakitlerde 20-30dk refleks hız çalışmaları önerilebilir. Kas geliştirmek için bu zamanlar çok önerilmez. Ayrıca ilaçların vücutta maksimum etki göreceği zaman olarak belirtilmiştir.

Akşam 21.00: Sindirim organları yavaşlamaya başlamıştır. Bu vakitlerde çok ağır gıdalar tüketilmemelidir. Çünkü midenin hazmetme gücü zayıflamıştır. Mide asidi salgılanması azalmış ve gece yarısında ise neredeyse tamamen durmuştur. Kalan yemekler ne olursa olsun bağırsak sahasındaki mukozaya hücum eder. Dolaylısıyla midede bir ağırlık ve ekşimeyle beraber uykumuzun da kaçmasına sebep olur. Bu vakitlerde antrenman çok da mantıklı değildir.

Akşam 22.00: Bu vakitte akyuvarlar aktifleşir. Eğer yüksek oranda ilaç alıyorsak bu vakitlerde azaltmak veya hiç almamak önemlidir. Toksik madde içeren ilaçlarıda bu vakitlerde kesmek uygun düşebilir. Bu saatten sonra vücudun, zehirleri parçalama gücü iyice azalır. Büyüme çağında çocuk ve gençlerin bu saatlerde yatması gerekir. Çünkü yattıktan 1 saat sonra büyüme hormonu aktifleşir ve diğer zamanlara nazaran iki kat daha fazla işlem görür. Normal olarak bu vakitlerde idman yapmamak uygundur. Vücudun başka bir işlemde bulunduğu zamandır.

Gece öncesi 23.00: Dinlenme vaktidir. Sakinleştirici sinirler(parasempatikler) vücudun kontrolünü devralmıştır. Kortizolün salgılanması azalır. Sakinleşme ve rahatlama boy göstermiştir. Metabolizma faaliyeti en alt düzeydedir(Anabolik Steroid gibi bazı ilaçlar metabolizmayı normalin seviyesinde yine aktifleştirebilir). Tansiyon, kalbin vuruş ritmi ve vücut sıcaklığı düşmüştür. Bu vakitte hormon seviyesi düşüş gösterir. Cinsel hormon seviyesini düşünerek veya bazı faaliyetlerle artırmış da olsanız, idman için gerekli anabolik akımı harekete geçirmiş olmazsınız. Bunu da hesaba katarak, bu vakitlerde antrenman yapmak doğru değildir. Bu saatte en uygun şey yatağa gitmek için hemen hazırlıkların yapılmasıdır.



Genel olarak biyoritm ile ideal idman vakti hesaplaması en doğru araştırma ve seçimdir. Çünkü kendi biyolojik düzeninizi bilmediğimiz takdirde, hayatın akışında kaptırdığınız zamanlama sizin gelişmenize bir engel teşkil edecek yol olabilir. Bahsedilen zamanlama haricinde idman yaparak maksimum verim aldığını söyleyen birçok sporcu çıkacaktır. Bu sporcuların arasında ilaç almayan doğal sporcularda olabilir. Fakat aynı sporcular biyoritm üzerine idman yapmayı denediler mi? Eğer denemediler ise bence hemen denemeye koyulsunlar çünkü gerçekten işe yarıyor.

Yarın yeni bir güne erken kalkarak merhaba deyin. İdmanlarınızı sabah 09.00 – 12.00 arasında veya akşam 16.00 – 18.00 arasında yapmaya çalışın. Çalışan sporcular için bu zaman dilimleri zor gelebilir ama elinizden geldiği kadar uygulamaya çalışın. En azından zayıf bir bölgenizi haftada bir kerede olsa bu zaman diliminde çalıştırmayı deneyin.

şöyle bir şey var yalnız düşeyara formülünün çalışması için listenin alfabetik sıralı olması gerekir. bu nedenle örnek dosyada c'yi sorgulayınca doğru sonuç vermiyor mesela. bunu gidermek için b ve c sütunundaki değerleri seçin. (altı hücre seçili olacak yani. b7,8,9 ve c7,8,9) sırala tuşuna basın. bu kadar. sıralamayı b sütununa göre yapacaktır ve yanlarındaki değerler kendileriyle taşındığından yanlış bilgi oluşmayacaktır. ondan sonra istediğiniz maddeyi arayabilirsiniz. yalnız listeyi her yeni madde eklediğinizde bu iki sütundaki maddeleri seçip sırala ya basmayı unutmayın.

(git: 133353)

altyazı senkron ama çabuk kayboluyor diyorsunuz yani?

bs playerla izlediğinizi varsayarak söylüyorum. alt tuşuna basılı tutup oklarla geri veya ileri yaparak bu ayarı tutturabilirsiniz. hızlı geçiyorsa alt a basılı tutup geri ok a basacaksınız.

altyazı dosyasından bir örnek:

00:00:03,900 --> 00:00:05,980
Birini mi arıyorsun?

dosya böyle gider. 3,9 la 5,98 arasında bu yazı gözükecek demektir.

şimdi bu dosyayı excel'e her boşlukta sütun atlayacak şekilde kopyalayıp yapıştırırsanız,

a sütünunda altyazının gösterilmeye başlama zamanı b sütununda aradaki ok c sütununda da altyazının kaybolma zamanı bulunur.

c sütunundaki rakamlarının hepsini 1-2 saniye uzatacak bir formül yazıp yeni değerleri ilk yaptığınız işlemin tersiyle (her sütunun arasına boşluk koyacak şekilde) metne dönüştürürseniz alt yazılar 1-2 saniye daha fazla gözükür. (bence bir saniyeden fazla uzatmayın ki çakışma, yani bir yazı silinmeden ötekinin gösterilme durumu olmasın.)

yapamazsanız eğer alt yazı dosyasını bir yere yükleyin, ben sizin için deneyeyim.

gom player da izliyorum.

(git: 162881)
ben ilk cevaptaki siteyi kullandım oldu gayet.

google'a future mail yazınca bir sürü site çıkıyor bunu yapan.

o diilde google'ın böyle bi hizmeti varmış zaten takvimde.

google calendar sms de atıyor.

benim annem bir melek var o da güzel.

(bkz: 1 kadın 1 erkek)
(bkz: tatlı hayat)

(bkz: yedi numara)

(bkz: tatlı kaçıklar)

dizi değil ama komedi dükkanı.

ilgi çekmek için ünlüleri davet ettikleri ilk bir kaç bölüm dışında süper komikti.

bi aralar çekirdek aile vardı çok güzeldi bulabilrsen onu izle.
birde mutlaka izlemssindir ama izlemediysen avrupa yakası da olabilir.

onu sen sağlayacaksin dediyse ok de ve ortadan kaybol arama sorma,seviyosa ilgiyi gosterir.

Dostum böyle saçma şey olmaz.

Üstteki yoruma katılıyorum ve arttırıyorum: siz sevgili değilsiniz.

cinsiyetinizi, yaşınızı ve sevgilinizin temel karakter özelliklerini (iş, güç, hobi vs.) söylerseniz daha somut öneriler gelebilir sanırım.

silinecek ama, üsttekilere:

soruyu soran başlıkta belirttiği üzere normal bir şey sormadığının farkında. nedir bu insanları ezme istediği bir türlü anlamadım. belki arkadaş durumun farkında olmasa yazılanların bir mantığı olabilirdi.(yine kaba olurlardı ama en azından kişi ayna tutulmaya çalışılmış derdik.) ama tam tersine başlıktan alınan cesaretle insanlar daha çok eziyorlar soruyu soranı. bu tarz davranışları kınıyorum...

17 yaş veya altında olduğunu tahmin ediyorum. bu konuda bilgi verirsen çok güzel fikirlerim var.

Sizin ilişkiniz ters. "Bana yeterince ilgi göstermiyorsun" lafını aybaşı durumundaki kızlar, "onu sen sağlayacaksın" lafını da onların hayvan erkek arkadaşları söyler genelde. Bunu tartışabilirsiniz sabahlara kadar.

yer imlerini yönet var menüde?

ff gibi gormek derken ?

ad personal bar diyorsun sonra ctrl+d yapıp ordan istediklerını personal de goster diyorsun ya da mousla tasıyorsun.

crayon physics, braid.

machinarium plant vs zombies

xmoto. büyük boyutlu dersen daha yardımcı olurum

eywallah ama küçük boyutlu ama bağımlılık yapanları tercih ederim. mesela ballance die bi oyun var onun gibi

plants vs zombies güzel gerçekten.
armadillo run. world of goo.

(bkz: crimsonland) 6mb filan. sözlükte yazılanlar yeterli sanırın bağımlılık seviyesini anlatmaya..
(bkz: elastomania) 10mb'dan küçük. (orijinali budur, xmoto da neymiş...)
(bkz: zuma) (bunu bilmeyen yok gerçi.)

mount and blade warband ve red alert 2 diyorum ben. biri 500 diğeri 400 megabyte.

Sever misin bilmiyorum ama www.kongregate.com da çok çok bağımlılık yapıcı şeyler var. Bir de hedef koymayı sağlayan puan sistemi falan var. Bu sefer yaparım, şu sefer olücük falan derken saatler gidebiliyor.
Onun dışında, Peggle, plants vs zombies ve bilimum popcap oyunu işini fazlasıyla görür.

nasıl unutulmuş, icy tower.

gümrüğe muhtemelen takılır. detaylarını bilen biri açıklar =)
gümrüksüz gelen kargolar abd'den bana 8-10 günde geliyordu...

fotograf makinesi dslr falan değilse güzelce paketlenip gift falan işaretlendiyse sorunsuz gelme ihtimali var. gümrüğe takılırsa posta aracılıgı ile bi kagıt geliyo onunla gümrüğe gidiyon falan biraz uğraşırsın para falan onlar söyler.

değeri, üzerine gift yazılmazsa 100 yazılırsa 300 avroya kadar olan eşyalar takılmıyor. eğer takılırsa da değeri 1500 avroya kadar olanlar için yüzde 10 vergi ödüyorsun. faturasının olmaması fark etmez, değeri türkiye fiyatına göre gümrükçüler belirliyor. kimin adına geldiyse gümrüğe bizzat gidip alması gerekiyor. içinden illegal bir şeyler çıkarsa direkt tutuklayabilsinler diye sanırım.

çok pahalı bir model olmadıkça aslında sıkıntı olmaz. hatta içine türkçe bir "iyi günlerde kullan" yazısı yazarsa inan çok faydası olur. sonuçta oradaki gümrük memurları da insan ve gerçekten hediye olduğunu hissederlerse geçirirler. tamamen oradaki memuru ikna etmekle ilgili bir olay. gümrüklü malın gümrüğünü bile iptal edebilirsin sonra ama ne gereği var baştan güzellikle halledebilecekken.

bir de orjinal kutusunda gönderilmemesi yani makinanın ikinci el gibi gözükmesi de her zaman işe yarar. malum ikinci el eşya bedeliyle sıfırı her zaman için farklı olacağından ve ikinci el bedelleri göreceli olacağından geçme ihtimalini arttırır.

bu kadar açıklamadan sonra yine belirtmek gerekir ki gümrükle ilgili her işiniz şanstır.

istediğin cevap bu değil biliyorum ama mekik çekmeye başlamadn önce yarım saat kadar koş.

bir de karın tek kas grubu değil. üstü, altı, ortası, yanları var. farklı mekikler farklı yerleri çalıştırıyor. elinle yoklayarak nerenin çalıştığını bulabilirsin. tam yatıp yarım kalkıp inmek, ya da tam kalkıp yarıya kadar inip kalkmak mesela. biri yukarıyı biri aşağıyı çalıştırır.

bir de setli çalış. setler sabit, artan, azalan ya da piramit olabilir. bence sabit başla zamanla piramit yaparsın. diyelim ki maksimum 30 çekebiliyorsun. 3x15 yapabilirsin. bunun tam hesaplamaları antrenman kitaplarında var. piramit de şöyle, maks. 30 ise setler 9-12-15-12-9 gibi. tabii fayda bölümü son setlerde. onları atlama.

zaten 1 haftayı bırakın ortalama bi göbeği bile 6 ayda anca sixpacte çevirirsiniz o da düzenli çalışmayla yoksa o da olmaz. belinize dikkat edin yeter mekikte, yan grupları çalıştırırken özellikle.

Acı gerçeği söyleyeyim: mekik çekerek göbeğini eritemezsin, karın kaslarını da çıkartamazsın -çıkartmaktan kasıt, görünür kılmak.

Mekik çekerek göbeğin altındaki karın kaslarını büyütür, serpiltirsin. Ama üzerindeki yağ tabakası gitmedikçe amacınıza ulaşamazsınız. Zannettiğiniz gibi mekik çekmek o bölgedeki yağların erimesini sağlamaz.

Göbeği eritmek için bir diyet uygulayın ve kardio çalışın. Kardio olarak evde ip atlayabilirsiniz. Diyet olarak günde 3 öğün yağ oranı düşük ve bol proteinli bir beslenme izleseniz yeterli.

Kulağa geldiği kadar zor değildir.

istediğim bilgilere ulaşamasamda, verdiğiniz bilgiler için teşekkürler :)

virüüüüüüüüüüüs geçmiş olsun. bi format lazım.

edit: combofix diyenin kafasına ceket geçirip karambol yapıyolarmış.

evet virüs var. format son çare. bir sürü program var temizleyen. temizleyene kadar sürücüye sağ tıklayıp araştır/explore diyerek erişebilirsiniz disklere.

(bkz: amvo)

format demek de combofix demek kadar klişe olsa gerek.

dostum güvenli kipte aç, bilgisayarımdayken, araçlar, klasör seçenekleri de, gizli dosyaları göster de, 34dada.exe, gibi ne kadar dosya varsa hepsini sil.

sonra başlata gel çalıştır de, msconfig yaz enterla, çıkan pencerede başlangıç sekmesi altında sana yabancı gelen saçma sapan programların tiklerini kaldır, uygula de.

www.hardwaremania.com

bu linkte işinize yarayacak bilgiler bulacaksınız. Daha önce benim de başıma gelmişti, virüsü temizleseniz bile "birlikte aç" sorununu çözmek için Registry'de de düzeltme yapmak gerekiyor.

worlcard adamcıkları dedikleriniz "yastık" iseler ben de benzer bir oyun hatırlıyorum. adı da cushions mıydı pillows muydu neydi, yastıklı bir şeylerdi işte.

sanırım bunu arıyorsunuz:

combat pillows.

www.iwannaplay.com

combat pillows da güzelmiş ama ben indirilen bi oyun değil browser'dan oynanan bi oyunu soruyordum.

dünyadan insanlarla -4 kişi herkes değişik bir renk- online oynanıyor. 5 saniye içindeydi sanırım yakınındaki bi kareyi seçiyorsun süre bitince atlıyorsun, ordaki silahı alıp işte atom bombasıdır, buz atmadır kullanıyordun silahını.

buldum buldum :)

www.gamenet.com

önceden sonunun belli olduğuna inanmıyorum. tuttuğunu görünce devamını getirdiler bence.

---------spoiler--------
walt diye bir çocuk vardı kayboldu önce. sonra babasıyla geri yollandı vs. şimdik 6.cı sezonda geri dönüşler yapıyorlar ne walt'tan ne de my boooooooy diye bağıran babasından haber yok. nereye gitti bunlar? aynı uçakla dönüp adaya düşüyorlardı. 6.cı sezonda ise yine geri dönüyorlar ama bu walt'la babası yok. eğer önceden belli olsaydı tüm senaryo o çocuk daha küçükken 6.cı sezonda gösterilecek olan bölümler çekilirdi
--------spoiler----------

başlangıçta 4 sezon olarak tasarlanmış, tutunca 7 sezona çıkarılmış, sonra 6'ya indirilmiş diye biliyorum. başta belirlemiş oldukları bir son var. güzergâhı değiştiriyorlar işte.

benim düşüncem (ve zamanında bir yerlerden okuduğum şeyler) ise; senaryonun ana hatlarının dahi belirli çerçeveler ölçüsünde bir kaç kez değiştiği.

aslında bunun hakkında bir yazım var ama kenarda duruyor.

özünde olay şu; andrew smith diye bir eleman var. bu çocuğun en az iki kez lost senaryosunu çözdüğü söyleniyor. fakat onun teorileri ortaya çıkınca, senaryoyu değiştirdikleri söyleniyor carlton cuse ve damon lindelof'un.

zaten fanboylarını en çok takip eden senarist ikilisi bunlar. inanılmaz bir takip içindeler, sürekli yapılan işleri ve teorileri değerlendiriyorlar, çok sükse yapmış teorisyenlerle irtibata geçiyorlar vs vs.

4815162342 sitesine bakabilirsiniz.

ama bir gerçek var ki, nereye sokarlarsa soksunlar iyi toparlıyorlar senaryoyu. bak şimdi yazasım geldi kenarda duran yazıyı.

benim düşüncem, bir önümüzdeki bölümden itibaren bu adamların görülmedik şeylere imza atacakları olması kurgu açısından.

çünkü en basitinden, şimdiye kadar izlediğimiz 8 bölümün doldurma bölümler olduğunu düşünüyorum. sahneler çok uzun sürüyor eskiye göre. salak saçma şeyler koyuluyor bazen, olmadık detaylar yani. sanki birileri(!) uzatın uzattığınız kadar doldurun bu bölümleri demiş.

sona saklıyorlar bir şey, ama ne? göreceğiz.

geçen sene hollywood senaristlerinin yapmış olduğu grev sonrasındaki sıkıntı belki bu durumu özetler.bir de yönetmenle yapılan röportajı okumuştum ki beni hiç tatmin etmedi.dizi bu belirsizlik nedeniyle sarpa sardı sanırım...www.yuzsekiz.com

hiçbir derinliği olmayan, dandik bi laf işte. ben de anlamıyorum stadyumun dışına koca koca yazacak ne özelliği.

bence burda "ne mutlu türkim diyene" de ki yaklaşım söz konusu.

ayrıca vermeden geçemeyeceğim: (bkz: #14635673)

hatta şöyle diyebiliriz; eldeki malzemeye bakınca mutlak değer olarak büyüklüğü kastetmiş olması da kuvvetle muhtemel.

fanatizmi anlatmış bence. o kadar büyük bir şey ki bir hiç uğruna insanları birbirine bıçaklatabiliyor. gözleri kör, mantığı esir ediyor, dünyayı iki renge indirebiliyor. insanları yalanlara inandırmak kolay diyebilirsiniz ama fanatizm o kadar becerikli ki sorgulama ihtiyacı bile hissettirmiyor, kendi söyledikleri yalanlara inandıyor. bazen aile sevgisinin ötesine geçiyor. farkı bir büyüklük gerçekten.

ya işte biz kupa aldığımızda büyük değiliz sadece ve diğerlerinin kendileri için gördükleri büyüklükten farklı bi büyüklük bizimkisi, onlar kendilerine büyük diyo ama bizim büyüklüğümüz farklı olduğundan onlarla aynı ipte bile görmeyiz kendimizi diyor. yani ben öyle bi anlam çıkartıyorum.

fenerbahçe=büyüklük demek istemiş işte islam çupi. bir de bu sözü rambo okan değil islam çupi söylemiştir, bazıları bu ne saçma söz gibilerinden yaklaşıyor da olaya.

basit bir şekilde biz fenerbahçe'yi topla oynama oranı için sevmedik diyor.

bir de böyle başkalarının koyunluğu reddetmesi sebebiyle agresifleşen koyunlar var, onlarla da bu büyüklüğün dışında kalan tatlı su fenerlilerini ilgileniyor, alakalı diye eklemek istedim.

www.fenerbahce.org

böyle bir büyüklüktür işte. Olayları çarpıtmaya çalışmak ve çirkeflik büyüklüğüdür.
yoksa üstünde düşünmeye bile gerek kalınmayacak bir söz. küçük hesapların büyük takımı olmaktır.

basariya endeksli bir sevgi degil bu diyor. mesela en basarisiz donemlerde bile diger takimlardan daha buyuk ortalama seyirciye oynar diyor.
fanatiklik yapmiyorum bu ortalama olayi dogru isteyen gidip bakar arsiv kayitlarina(eskilere bile) ama diyecegim baska bir tezatlik var. fenerbahce kaybedince gazete satislari cok dusuyor, baska haberler yaratmak zorunda kaliyoruz alsinlar diye haberturkte spor mudurlerinin bir soylesisinde dile getirilmisti ve onaylanmisti hepsi tarafindan. bu da ilginc.
yani her taraftar takimini seviyor ama fenerbahceliler bir baska seviyor, uzuntuleri de bir ayri travma seklinde oluyor diyelim.

valla ben de heves ettim. önceki hafta hohner in yedili bluesband setini aldım 125 liraya. internetten de birkaç video ve kitap indirdim. bendometer ps yazılımını satın aldım. şu ana kadar sadece "c" bluesbandi kullandım. başlangıç için o bir süre yeter bence

cihaz cracklenmıs se, direk herhangi bir dvd yazma proramı ile burn image ile yazınca olur. dusuk hızla yazın 2x-3x fln.

sanırım crackli cihaz ama takınca cdyi unable to read disc yazıyor ve oynatmıyor internette okudum wii unlocker varmış bir program bundan haberdar olan varmı acaba

ben imgburn ile yazıyorum, çalışıyor. bunun dışında indirdiğiniz oyunun pal/ntsc olma durumu var. cihaz palse oyun da öyle olmalı. ona bir dikkat edin.

bir de evde harici disk varsa "wbfs manager" ile oyunları ona atıp oradan çalıştırmak tak çıkar zahmetinden de kurtarıyor.

bikac milyona satilan kulaklik ciftleyiciler var. duz mantikla olur gibi?

ses ciftleyici alabilirsin ucuz olur onlar. ya da usb ses karti ki o kazik olur ama gercek 4+1 keyfi yasatir.

urun.gittigidiyor.com

www.dealextreme.com

Yalnız bu şekilde bağladığınızda gerçek bir 4.1 performansı beklemeyin.
2.1 mantığı ile çalışan iki sağ - iki sol hoparlörünüz olacak.
Rear - front ayrımı olmaz.
Ek bilgi olsun diye söyledim.

kucuk bir ihtimal de olsa o ciftleyiciler karti yakabilir.