(bkz: the longest journey)
(bkz: the longest journey 2)

sanitarium oynamadıysan pencereden aşağı atla.

bi de adventure fps karışımı gibi tam senin dediğin gibi değil ama vampire the masquerade bloodlines güzeldi.

jack orlando

longest journey 2 adventure filan değil haberin olsun, interaktif film.

yenilerden a vampyre story fena sayılmaz, küçük vampirin esprileri gayet güzel. ama bu da sam&max gibi bölüm bölüm ve daha tamamaı bitmedi.

sanitarium oynamadıysan pencereden atladıktan sonra çık tekrar atla. (bunun patchleri bir işe yaramıyordu diye hatırlıyorum, bilgisayarına sanal pc kurup win98 yükleyerek oynamak çekilen çileyi azaltır.)

runaway 2ncisi de çıktı diye biliyorum, 1'i sevdiysen eğer bakarsın.

ayrıca bu başlığa daa bakmadıysan mutlaka bak: (bkz: gelmiş geçmiş en iyi adventure oyunu)

benim favorilerimi oynamışsın ama ilaveten:


(bkz: indiana jones and the fate of atlantis)
(bkz: loom)
(bkz: discworld)
(bkz: simon the sorcerer)
(bkz: gabriel knight) point and click de sayılır ama diyalog çok.


piyasayı da burdan takip edebilirsin, benim bildiğim her adventure listede var:

www.maceraruhu.net

maniac mansion da oynamadım ama onu da çok överler. hatta hatırlamışken oynayayım hemen:)

yenilerden wanted ve secret files: tunguska da idare ederdi, vakit geçirtiyor.

yok yau sanitarium oynadım yazmamışım :)
loom, discworld, maniac mansion da oynadım. hatta day of the tentacle 2 vardı bi de, toonstruck falan, hey gidi hey...
runaway 2'ye bi de a vampyre story'e bi bakim olmadı...
bi de broken swordun da yenisi gelicekmiş diye okudum, heycanlandım...

bi de Syberia duydum çok.. nasıldır? tavsiye eder misiniz?

beneath a steel sky..

tam aradığın şey. bir ara level da vermişti. cesur yeni dünya bilir misin ya da brazil. buna bayılacaksın.

evet başlamıştım ama çözememiştim oyunu (beneath a steel sky), ötekini de (flight of the amazon queen) beğenmemiştim pek karakterler, plot olarak fln. ama bi daha bi kurcaliyim, takıldığım yeri geçerim belki bu sefer. walkthrough kullanmıyorum genelde, takıldım mı kalıyo :)

syberia 1 ve 2
the cameron files: loch ness
the cameron files: pharoah files

bir de hidden object oyunları vardır. bazıları çok saçma bazıları ise oldukça güzeldir. ravenhearst gibi bir adı vardı.

windows movie maker yapıyor bu dediklerinizi. windowsla standart geliyor, indirmenize gerek yok.

alala, wmm'i kurcalamıştım ama görmemiştim böyle bir şey. neyse teşekkür ederim, bir daha bakayım.

adobe premier...

sony vegas tabi ki.

bilgisayarın amd işlemcili ise bir ara toshibalar öyle bir problem çıkarıyordu. uygun sürücüyle gideriliyor.

sanki flaşdiski taktıktan sonra disk yönetiminden sürücü harfini değiştirirseniz olacakmış gibi geldi bana. tabii orada görünüyorsa.

çok fazla anlamıyorum ama "USB virus scan programı" benzeri bir şeyler yüklediyseniz oradan otomatik okumasını falan engellemiş olabilirsiniz..

- 1 dakikadan sonraki her konuşulan dakikaya 5 kısa mesaj bedava..

- gün içinde atılan 10 kısa mesajdan sonra 5 dakika konuşma bedava..

ha bir de bu bedavalar 1 ay içinde elimizden alınmayacak. öğrenci adama biriktirmenin ne kadar güzel bir şey olduğu tekrar hatırlatılacak..

turkcell'i satin alirsa gecerim ben. o sebeke altyapisini kurmak kolay degil.

özellikle üniversite gençliğine hitap edecekse şöyle bir şey olabilir;
şimdi çoğu öğrencinin kredi kartı yok ama faturaları babaları tarafından ödenen telefonları var.
gsm operatörü firmalarla anlaşıp gençlere taksitle alış veriş yapma imkanı sunacak. ve taksitleride cep telefonu faturalarına aylık yansıtacak
nasıl?
tabi bunun bir çok teferruatı olur ona girmiyorum.

- yaz / kis tatilleri
- partiler
- konserler
- bilimum bedava gadget
- "fish card" tarzi 'hayatinin odulunu' alabilecegin "redbull yarislari" formatinda yarismalar
- calculus'tan AA

al sana yarışma kazandıracak fikir;
belli bir miktara kadar(mesela 100 lira) telefon faturası ödenmeyecek. bu bedel gençlerin hesabına öğrenim kredisi gibi yazılacak. 4 yılın sonunda bu bedel gençlerden fitil fitl alınacak. tabi bu kısım daha yumuşak ve çekici olmalı:D
ayrıca bu bedeli verenler de birbirleriyle bedava konuşacak. haa işi daha da dallandırıp budaklandırırsak; o kişilere birer de kredi kartı edindirip, şahane sanılan indirimler yapılacak. ve yine ayrıca bu krediyi kullanmayı cazip kılmak için cüzi miktarlara dandik yaz kampları düzenlenebilir(mesela istanbul üniversitesi'nin yaz kampı ayarı). böylece gençlerin hem bu tarifeden karlı çıktıkları düşündürülecek, hem de düşünmeseler bile ortam için geçecekler. nasıl?
+rep!

''kontör yüklemezsen hattını kapatırız'' demeyene.

kotasız ve makul fiyartlı internet.

turkcell'in "1200dk konuşma 35tl" gibi olmasa da, ona benzer güzellikte bir kampanya düzenlesinler anında geçerim.

neredeyse beleş konuşturup mesajlaştırsın. gibi gösterip kazığı soksun. mühim olan his yani. gsm şirketini sömürüyor gibi hissedeyim ama o beni sömürsün mühim değil.

Öğrenci milleti beleşçiliğe (ki bu beleş kelimesini de sevmem) bayılır. Onları etkilemenin en güzel yolu yiyip içirmek, giyindirmek, gezdirmek, eline teknolojik alet edevat vermektir. Bunu başaran bir operatör oldu. Sıra iletişim bedellerine geldi. Bence üniversitelerin bedava laptop vermesi gibi her öğrenciye son teknoloji telefonlar ve tarifesi ağır gelmeyen hatlar dağıtılabilir. Böylece bağlılık artar, farklılık azalır. Burada bir şey sorun olabilir:

Şekilcilik ve cinsellik olmazsa olmazlardan. Gençler hep farklılıklarıyla ön planda olmak isterler. Bu farklılıklar büyük oranda arkadaş gruplarında çekişmeye neden olur. Operatörlerin rekabeti gibi. Kapsamı fazla genişletilmediği sürece arkadaşlar arasındaki rekabet ile operatörlerin rekabeti birbirlerinin içine olimpiyat halkaları gibi girebilir. Çok komik şeyler olabilir.

Düşünün mesela bir arkadaşlık sitesine sadece bir operatörün şebekesi aracılığıyla girilebilse neler olur neler :) Küçük bir tekelleşme gibi...

zırt pırt spam atmazsa geçerim. sırf onun için avea'dan turkcell'e geçmeyi düşünüyorum.

(bkz: micro machines)

micro machines
tinyurl.com

budur.
var ol.

www.buloyna.com

burda var mesela ilk versiyonu. sonra geliştirmişler ama. eski tadı vermez onlar.

bir de sadece 7 kez oynanmış. şaşırdım. site zayıf ondan galiba.

bu lavabo açları dökerken kaynar su da dökün. ama dikkat edin havayı solumayın cigerleriniz pert olabilir. dökün ve kaçın.. bi deneyin.

kaçamazsanız sorumluluk kabul etmiyorum.

sert bir hortum ya da inşaat demiri gibi bir şey bulup gidere sokup çıkarmayı deneyin.

üst kattaki tadilatı yapan sıhhi tesisat ustasına söyleyin. hatta evi yaptıran komşuya da söyleyin "ne kaçırdıysanız benim borularım tıkandı, giderim taşıyor" diye. ilgilenmezlerse carlayın biraz. onlar halletsin. para mara da vermeyin.

lavabo açları zaten kaynar suyla döktüm.. demir ya da hortuma gelince öyle itilecek bi yer değil.. bir küp düşünün içinde, köşesinde bir delik var.. içine demir falan sokulamıyor yani..
bir de kayıp düştüm şimdi :( morardı şişiiyor bacağım off.. bugün herşey beni buluyor

@kibrit suyu: carlayacak kimse yok ne yazık ki.. tesisatçı dün ben yokken kaçırmış ne kaçırdıysa.. ev de boş şimdi, oturan yok.. yöneticide de ev sahibinin numarası yokmuş!

bütün evi .ok basabilir. tesisatçı da açamaz muhtemelen, hemen aski'yi arayın, kukalı vidanjör yollarlar. ayrıca olayın masraf kısmını da yöneticiye havale edin.

edit: aski gelmez ise ve durum acil ise özel sektörden de yardım alabilirsiniz. google anahtar kelimeler: vidanjör ankara

o dediğiniz tüm banyoyu bastı.. vidanjör için 150ytl istiyorlar.. öğrenciyim şu an bunu karşılayamıyorum.. yönetici apartmanın sorunu değil diyip evden kaçtı.. ki apartmanın sorunu ben tıkamadım..
sonuç olarak emlakçımdan yardım istedim.. tesisatçı gönderdi ama hala yapamadılar.. uğraşıyorlar..

ayın 13 ünün uğursuzluğuna inanıyorum artık.. derse gidemedim, küçük çapta (tuz ruhu sayesinde ) zehirlendim, üstüne düştüm.. bir de tamir edemezlerse değmeyin bana ühühü..

takım elbiseden doalyı anlaşılmasın istiyorsan işe 2 hafta takım elbiseyle git ve patronun gözünün önünden ayrılma. takım elbise uygun değilse kumaş pantolon gümlek takılırsın ceket durur bi kenarda, kravat kolayca saklanabilir zaten. patron sorarsa tarzımı değiştirdim filan dersin. iş başvurularını gittikten sonra 1 hafta daha devam eder, kış geldi üşüdüm diyerek eski haline dönersin.

ama bu işi neden gizli yaptığını anlamış değilim. bırak patron anlasın. şirketteki her şeysen seni kaybetten korkacak ve bir müddet iyi davranacaktır.

Görüşmeye davet edilirsen mutlaka görüşeceğin firmaya giyim kuşam durumundan bahset. Senin yaşadığın durumu bir çok kişi yaşıyor, firmaya bunu anlatyırsan gayet makul karşılayackalrdır (takım elbisenin verususunu don atlet anlamıyorsan tabi). Düzgün bir spor giyimle de gidebilirsin.

Şu an çalıştığın firmaya bildirmen gereken süre 1 ay vs değil o kıdemine göre değişir. Sende durum 2 ay görünüyor. Yani sen bugün istifa edip 2 ay sonra ayrılacağını söyleyebilirsin. Ama firma da şunu yapabilir kıdem ihbarını verip seni hemen gönderebilir ki bazen bu avantaj oluyor. Özetle firmaya söylediğin an iş bulmak için 2 ayın var.Kılık kıyafeti ise o kadar sallama

Tabi ki çalıştığım şirketten iş bulduğum gibi anında ayrılmayacağım, belli bir süre devam edeceğim söyledikten sonra.
Benim de içimden geçen önce ayrılacağımı söyleyip sonra iş aramak - gizli kapaklı işler hiç bana göre değil böyle şeylerde - ama iş bulamazsam ne olacak?

2 aylık bir garantin var kanuna göre o arada iş bulmak sana bağlı. İyi düşünüp alman gereken bir karar ve de risk tabi. Hesabını kitabını iyi yapıp maddi olarak da yapabiliyorsan bu riski al derim. Her gün sevmediğin bir işe gitmek kötü ama olayın maddiyat boyutu var.

Kolay değil stresini tahmin edebiliyorum. Kolay gelsin

- Dikkat edin, sektör aynı ise müşteri portföyü yine öküz olabilir.
- Müstakbel patronunuz da uyuz biri olabilir, görüşme sırasında anlamak zor olur.
- Birden takım elbise giymek dikkat çeker, bir defalık işe yarayacak şey nikaha gitmek(!)tir. Hem izin almanızı sağlar, hem de takım elbiseyi açıklar.
- İş aramak için işyerine haber vermek gerekmez, ancak istifa edecekseniz haber vermelisiniz. Bu süre, oradaki toplam çalışmanıza göre değişir, standart olarak bir ay değildir. (6 aya kadar iki hafta, 1,5 yıla kadar dört hafta, 3 yıla kadar altı hafta, 3+ yıl da sekiz haftadır.) Ayrıca, bu ihbar süresince almanız gereken ücret kadar ödeme yaparak gayet de aynı gün ayrılabilirsiniz, yani ihbar süresini çalışmayıp ihbar tazminatı ödersiniz.

2007de rahatça yapılabiliyor ama yan duruyor sanırım bu seferde.

ya o da -2007- tabloları bozuyor..
ama dursun bakalım..
formatta öyle mi? beceremezsem bir kez daha sorucam.. çok teşekkür ederimm

şöyle bişey buldum, benden sonra işine yarayacaklara selam olsun:
word.mvps.org

bu listede üstte olan yani açık ara hd4650 üstelik ram'i de fazla

www.notebookcheck.net

@yohtur, peki sürücünün versiyonu ne? gpu-z ile bakıp söyleyebilir misin. ya da aygıt yöneticisinden sürücü versiyonunun tarihine.

şu an 3 çocuk yapmaya başlayacak insan sayısı 35 milyon olsa (ki bence fazladır) ve ortalama 25 yaşında diğer jenerasyon doğsa (40 senedne taş çatlasa iki jenerasyon çıkar);

sonuç = 35milyon + (35milyon).30 + (35milyon).90 gibime geliyor benim.

parametreleri değiştirmek sizin elinizde.

edit: ölümsüzlük iksiri bulundu tabi.

///sallamasyon///

yani bu böyle kafadan sallamayla olacak iş değil ama yine can sıkıntısından sallıyorum.

şuan nüfus 70m diyelim. bunun içerisinde zaten çocuğu olanlar ve onların çocukarı da var. ki bana sorarsan ortalama 3 ü bulur, 11-12 çocuklu aileler pek bol çünkü. bu nedenle 0-22 yaş ve altı çocuk sahibi olmayanları evlendirip 3 senede 3 çocuk yaptıralım. bugün 0 yaşında olan 25 sene sonra 3 çocuk sahibi olmuş olacağına göre 2035 te bu kümenin tamamının 3 çocuğu olacaktır. genç bir ülkeyiz. şu an 22 yaş altı 30m kişi olsa 15mx3=45m yeni birey. yani 0-22 yaş arası 30m kişi 25 yıllık bir periyotta senede ortalama 2m yeni çocuk üretiyor. artık 0-22 olan 45m kişi olduğuna göre bunlardan yılda ortalama 3m katkıda bulanacaklar. o da yapar 3mx15=45m bu 45m nin en büyüğü 2050 de 15 yaşında olacağına göre onlardan yeni bir nesil türemeyecektir. yani 2050 de 90m yeni insan. şuan yaşayıp o sırada ölmüş olacaklara gelelim. insan ömrü 70 yıl dersek şuan 30 ve üstü olanlar o sırada ölmüş olacak. 0-22 30m diye sallamıştık. 22-30 10m, 30dan büyük de 30 m olsun. bu durumda:

70+90-30 = 160 milyon.

///sallamasyon///

160 değil 130 olacak tabii

sanirim asansor icin durum, maliyetten ziyade bekleme suresinin minimize edilmesi. cok asansorlu cok katli yapilar icin bir suru makale yayinlanmis bekleme suresiyle alakali olarak. sizin bahsettiginiz konu icinse, ustunkoru aradigimdan, bir tane bulabildim.

tinyurl.com adresinden erisebilirsiniz.

mesele maddi maliyetse durduğu son katta beklemesinden daha tasarruflu bir şey olamaz ki zaten.

evet incelenmiştir ki asansörün belli koşullarda belli katlarda beklemesi maliyeti değil, insanların bekleme süresini azaltır

hepsiburada gibi bazı alış veriş sitelerinde 2 tane kredi kartına bölebiliyorsunuz limit yetmezse.

olmaz. o iş sadece + bakiye olarak bir sonraki ay borcundan düşülür o kadar.

bankanıza sorun, axesse overload yaptığınızda limiti yükseltiyor mesela, hsbc de yapıyor olabilir

Eğer borcunuz yoksa kredi kartınıza yüklediğiniz para limitinizi artırıyor, İş Bankası'nda.

oluyor. worldcardımın limiti 2000 liraydı(ki hâlâ öyle). dediğinzi yöntemle 2100 liraya bilgisayar almıştım.

karanet ve internet farklı ağlardır ve karanet bulunan bilgisayarların fiziksel olarak internete bağlantıları yoktur, olması yasak ve tehlikelidir.

Eskiden taksimde bu işleri yapan netcopy center vardı ama bilmiyorum hala duruyor mu..eğer hazır poster almak istiyorsan beyoğlu halep pasajının içinde olmsaı lazım bi tane,bi de kadıköyde akmar pasajının içinde var..bunlar da olmazsa şu siteye bi bak derim www.blockposters.com

istiklalde atlas pasajında da vardı.

taksim meydandan gümüşsuyu'na inerken sağda var bi posterci.

akmar pasajında vardı bu işler eskiden hala var mı bilmem. kadıköy'de.

eğer anadolu yakasındaysanız bostancıda iskeleden çıkıp yukarı istasyona doğru giderken monstruck ın önünde bi eleman satıyordu akşamları yerde.Yolunuz düşerse bakabilirsiniz..

atlas pasaji denmis ayrica hemen karsisinda halep pasaji var orada da bir tane poster satan yer var

www.posteradam.com a bak istersen birde

toptanposter.net ve miniposter.net adresine bakınız ucuzposter orada. toptanposter orada

heroes 3 simgesine sağ tıklayıp uyumluluk modundan xp seçmeyi dene bir, olmadı yönetici olarak çalıştırmayı dene. bunlar işe yaramazsa google ağbimize soralım..

eski oyunları sorunsuz çalıştırmanın bence en iyi yolu vmware benzeri programlarla bilgisayara sanal pc kurup oyunun sorunsuz çalıştığı bir işletim sistemi sürümünü kurmak bence. ilk başta uuzun gözükebilir ama bir oyuna özel değil her oyun için "patch" yapmış gibi olduğundan uzun vadede avantajlı oluyor.

eski bir telefonun imei numarasını o telefona kopyalayanlar falan var... ama yasal değil, dolayısıyla garantisi de yok...
belki ben yardımcı olabilirim istersen (git: 93458)
ben kopyalama falan anlamıyorum, sadece 1 tane kendi pasaportumla kaydettirebilirim, ya da sen, tanıdığın birinin pasaportuyla kaydettirirsin, o durumda daha ucuza gelir

ilanda pasaportla kaydettirmeniz mumkun deil diyor.tam anlamadım bn neden boyle bir durum oluştuğunu numara ilişkilendirme falan.

onu ben de anlayamadım :(

bana da bu durumda çalıntıymış gibi gelmeye başladı.

htc lerin imei numarasını değiştirebilen programlar var nette.(link vermiyorum, kolay bulunuyor) kayıtlı başka bir telefonun imei ile değiştirerek (klonlama dedikleri bu zaten) kullanabilirsin. ancak yasal değil bu uygulama. ha yakalanma, tespit edilme durumu nedir dersen, ben yurt dışından n95 almıştım. yazılım güncellemesi yaptığımda birden hiç anlamadığım bir dile dönüştü ve ingilizce seçeneği bile yoktu, (çünkü belli bölgelere belli aralıklardaki imeiler veriliyormuş ve dile buna göre otomatik yüklüyormuş) ben de türkiye için bir imei buldum netten ve değiştirdim. daha sonra türkiye ye geldim, yaptığım bu işlemi unuttum ve belgelerimi alıp telefonu kaydettirdim. telefon zaten çalışıyordu ama bir kaç gün sonra telefonumun kaydedildiğine dair mesaj geldi. kimse "arkadaşım senin bu numara zaten kayıtlı ne iş?" demedi. 1,5 seneye yaklaştı sorunsuz kullanıyorum. ha dediğim gibi klonlama işi yasal değil ama ben kaydımı yaptırıp bedelini ödediğim için vicdanım rahat.

bir de şunu anlamadım, işkillendirdi beni:
"Sıfır gibi, ancak kayıtlı değil..."
"Telefon numarasıyla ilişkilendirilerek kayıt yapılmış olduğu için ..." hem kayıtlı, hem kayıtlı değil diyor.

uzun oldu sanırım. Ama tekrar hatırlatıyorum, imei değiştirmek basit ama yasal değil.

satıcıya mesaj attım.telefon bir tek numaraya ilişkilendirilerek kayıt yapılmış başka hatla çalışmıyor diyor kendisi.boyle bir yöntemle kayıt var mı?varsa çözülmesi gibi bir durum var mı.nasıl olurda yaparız .çok uğraştırır mı.telefoncu yapsa maliyeti çok olur mu?

çalıntıya benziyor.

arkadaşlar çalıntı değildir muhtemelen. yabancılar tek numaraya bağlı olarak telefonu kaydettirme hakkına sahipler. bu da öyle muhtemelen yabanc birinin pasaportuna işlenmiş bir telefon. tekrar kayıt edilemediğini bilmiyordum sadece.
yasal değil ama imei değiştirerek kullanılabilir sadece.

www.youtube.com

ayrıca: akıllı tv deki videoları www.akilli.tv den izleyebilir, firefoxla indirebilirsiniz.

fan page'ten okuyup çevirdiğim kadarıyla.Bu mom herkese mail yolluyormu$ ancak bütün mailleri silinmi$. Senden istediği çöp kutusuna gidip bütün bu mailleri undelete etmen imi$.Yani hepsini geri yüklemen.Eğer yanlı$sa biraz daha ara$tırayım?

hocam onu biliyorum zaten de, o işi nasıl yapacağım onu bilmiyorum (:

chapter 4 island menu ye geri gidecekmi$sin orada artık world of goo $irketine giden bir email simgesi gibi bi$i varmı$. ona tıklarsan hata verirmi$."Deliverance,” you can’t go, you get a 403 error message and are told to check your email. "diye.Aynı zamanda computer terminalde de bir email icon warmı$.Onu okuyup kabul etmen gerekiyormu$ deliverance'e girebilmen için.Bir mail daha alacakmı$sın kabul ettiğin mailden sonra mom clubünün özel üyesi olduğuna dair. Ondan sonra recycle bin'e gidebilirsin diyor.

oyunu bitirmiştim ama bölümü hatırlayamadım. bir screenshot filan koyarsan yardımcı olmaya çalışırım.

edit: Belegg in dediği gibi bir şeyler vardı. bölüm aralarında sana anlattıkları iyi okuman gerekiyor çözmen için. oraları atladıysan tekrar oku. çok da karışık değildi.

kareler üzerinde dolanan yeşil topları aşağıya doğru fırlat. (kırmızı ateşten geçirerek) yanmaya ve aşağıdaki büyük kutuları patlatmaya başlıyor. yavaş yavaş hap aşağıya düşüyor. 2-3 tıkanıklık olması lazım öyle. patlata patlata in. takıldığın ve yeşil topların bittiği bi yer falan olursa baştan başla. ilk denememde takılmıştım öyle, ikinciye denedim nasıl denk geldiyse patır patır patlayıp, kolayca aşağı inmişti hap. oyunun en kolay bölümlerinden, hiç bi numarası yok.

hocam öyle yapıyorum zaten. patlata patlata aşağı kadar indim. en son yeşil toplardan oluşan ağın üstünde kaldı. ordan sonra napacağımı bulamadım.

ağın solunda toplar var. onları sağdaki ağın ucuna doğru atıp, sallanmasını sağlayacaksın, ateşe değip tutuşacak o ağ. ya da topu bi şekilde sağdaki ateşte tutuşturup ağa yakalat tekrardan. hangisini becerebilirsen.

edit: ağı ateşe değdirmek zor olabilir. ağın en alt ucu sallanırken üst taraftan bi topu aşağı doğru fırlatarak ateşten geçirip sallanan yere denk getirmeye çalış. çok zor değil.

(bkz: calibre)

hic bir problem olmaz.

zaten her halükârda bir şirket kurmanız gerekiyor diye biliyorum. önemli olan şirketin türü, limited vs. adresin bir önemi yok.

profesyonel gözükmez yaptığınız iş. bunun dışında icann'in gelip sizin sitenizi ticari bu diye uyaracağını filan sanmam.

kalkıp da hepsiburada gibi bir site olmadığınız sürece, başkaları size havale/eft yapar, paypal'la öder yine de ulaşır o eğitimlere. kredi kartını da kabul edeceğim falan derseniz şirket kurmak gerekiyor mu bilmiyorum.

com.tr dışında, belirli uzantıları belirli kriterlere sahip kişiler alabilir diye bir kural yok, yani yasa dışı bir iş yapmadıktan sonra sitende istediğini yapabilirsin.

flash bozuluyor sanırım böyle bir durumda. eskiden direkt çöpe giderdi ama sanırım flash tamir eden yerler var artık. yine de pahalı bir model değilse akı karasını kurtarmayacaktır, yenisini alın derim ben.

Cevap niyetine: Bilgisayara bağlayıp yeni yazılım atmak yeterliymiş.

quick time player açıyor.. tanıdık bi melodi ama çıkaramadım..

melih kibar - mesaj

boğaziçi evlerinin reklamında da çalıyordu bu.

bişey değil. madem yapmışken tam yapıyım. şurdan da indirilebilir:

s1.dosya.tc

bence windows'lu cep telefonu al ona yüklersin, paraları yakındır.

garmin den şaşma.

cep telefonlarını tavsiye etmem, hangi gps olursa olsun şarjı içecek resmen, telefonunun şarjının da bitmesi iyi olmaz. (benimki telefonda mesela (hp'nin pocketpc'lerinden)

garmin'in grafiklerini çok sevmiyorum ben, içinde iGo yazılımı olan ve başarsoft haritalı gps modellerine bakabilirsin.

Mio C220 var bende, içinde de Başarsoft'un MioMap'i yüklü, gayet memnunum...

tam olmasa da sanki "hayır" kelimesi olabilir.

bu da sayılmaz bence ama bir de estağfurullah var.

Bitmek kelimesi hem yok olmak hem de yeşermek yerden bitmek anlamına gelir bu olabilir belki.
bitmek (I)
(nesne almayan fiil)

1 . Tükenmek:
"Dün akşam param bitmişti."- S. F. Abasıyanık.
2 . Sona ermek:
"Kıran kırana bir güreş bitmiş, Büyük Millet Meclisi, Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşaya devretmiştir."- T. Buğra.
3 . Çok yorulmak, güçsüz kalmak, çok zayıflamak.
4 . (-e durum ekiyle kullanılan fiil), argo söz Çok sevmek, bayılmak, beğenmek:
"Buğulu bir sesi var. Ben böyle sese biterim."- H. Taner.

bitmek (II)
(nesne almayan fiil)

1 . (bitki, tüy, diş, saç gibi şeyler için) Çıkıp yetişmek:
"Yeniden biten çocuk dişleri misali."- S. F. Abasıyanık.
"Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?"- F. R. Atay.
2 . argo söz Beklenmedik zamanda ortaya çıkmak.

kısmet kelimesi de buna benziyor, olur ya da olmaz anlamında...

ironiyle veya dikotomiyle alakası yok bence sorunun. bu yüzden sadece edip'in verdiği örnek dogru olmuş bence. aynı cümlede hem öyle hem böyle olur anlamı çıkmamalı. farklı şekilde kullanıldıgında tam tersi olabilmeli.

en sondaki. taşınabilir en azından.

en sondaki iyidir de stokta yok gözüküyor.

illa bu üçünden birisini mi almak zorundasın. external hdd alacaksan ilk olarak western digital öneririm. sonuçta arşiv yapacaksın yarın bir gün bozulması hoş olmaz. ayrıca 500 gb artık çok yetersiz kalıyor ne arşivleyeceksin bilmiyorum ama film vs için alacaksan 1tb al.
yerinde olsam 60 70 lira fazla verir şu tarz bir şey alırım.

www.vatanbilgisayar.com

fiyat farki olsa da 3,5" alma bence, 2,5" al.. tasinabilirlik onemli.. bi de guc kablosuyla falan ugras dur isin yoksa, ne gerek var allasen.. bu 3 secenek arasindan 3. sumantikli gorunuyor ama ayrintili teknik bilgi vermemisler hdd hakkinda ve stokta yok..

elmayla armudu karşılaştırmak gibi olmuş. disklerden biri 2,5 luk diğer ikisi 3,5luk. 2,5luklar hız konusunda bence insanı çileden çıkarmasalar da 3,5luğun hızına yaklaşamıyorlar tabii. 3,5luklar da taşınmaya elverişli değiller ve harici gü. gerektiriyorlar. bir de 2,5 luklar acaip hassas oluyor, bir kere düşerse yere elveda deyin. 3,5luk almaya karar verirseniz ki masaüstünde kullanacak bir yere taşımayacaksanız 3,5luk tavsiye ederim, seagate derim (maxtor u da satın almıştı galiba seagate) 2,5luk zaten tek seçenek sunmuşsunuz.

ben de western digital öneririm ve cidden 500 gb artık yetmiyor. zaten 35 gb'si olmuyor. bir de sürekli seyahat edip hard disk de sürekli olarak kullanılmayacaksa 3.5 inc almak daha mantıklı bence. sonuçta daha ucuza geliyor ve kırk yılda bir cafede ya da arkadaşta kullanmak için o kadar para vermeye ve hızdan da fedakarlık etmeye gerek yok bence.

Western Digital'den şaşmamak lazım. Bende 2 tane 500'lüğü var, zerre sorun çıkarmadı.

Sonradan aldığım 2. 500'lüğü elden çıkarıp 1 TB almayı düşünüyorum, uygun fırsat/kampanya vs. yakalarsam. Sana da öyle yapmanı tavsiye ederim. "500 yeter" dersen de, sen bilirsin.

bende birincisi var. alalı 2 ay oldu. sorun çıkarmadı henüz hızı gayet iyi, ses çıkarmıyor hiç. darty'nin beyoğlu şubesinden 174 ytl'ye aldım.

hayal kurmak güzeldir.. bilimum elektrikli alet usb den sarj almakta iken laptoplarda uygun voltaj, gerilim vb. sebeplerden ötürü sanırım olmamakta.

hatırladığım kadarıyla usb nin çalışma voltajı 5 ten azdır ve çalışma esnasında 100 mA akım çeker. USB pil şarj etme şartnamesine göre, usb nin amaç dışı kullanımında sağlayabileceği en yüksek akım 1 Amperdir.

laptopumun şarj aletinde 19.5 Volt 3 Amper çıkış verdiği yazıyor. evet hayallerle yaşıyorsun...

dediğiniz alet zaten var. "ipod recharger" adı altında belkin tarafından üretiliyor. amerika'da satılan versiyonun resmi linkte.

blog.wired.com

ama tabi yukarda sayılan sebeblerden ötürü laptop'unuzu şarj edemezsiniz bununla.

mr spock olsa mantik disi derdi bi guzel buna..

adaptörün + ve - uçlarına 3-4 cm lik birer tel değdirir bunu da adaptör girişindeki ilgili yerlere tutturursanız uç oraya girmeden de bilgisayar çalışır. arkadaşın hp bilgisayarını tamamen bambaşka bir girişe sahip olan benim asusun adaptörüyle yeni adaptör alınana (2 ay) kadar çalştırdık böyle.

soru biraz abukmuş tamam anladım. teşekkürler herkese.

@cashkopat,

adaptörün + ve - uçları neresi bilseydim pek güzel bi yöntem olabilirdi tabi =)yine de denemeye çalışacağım teşekkürler.

gotur hicbisey olmaz. 4-5 gunden nolucak. ha 28 kasimda yemissin ha 3aralikta

onu yemem işte

açınca belli eder. süt ürünler sinsi değildir, bozuksa feci kokar, kötü kokmuyorsa bozuk da değildir.

valla bence ayran yapılır ondan :)

kokmuyor, tadi da tatli

e niye son kullanma tarihi gectigi halde bu kadar guzel duruyor:) acmayinca birsey olmuyor mu yani birkac gun

yoğurtta rahat 15 gün falan aşabilirsin hiçbişey olmaz. tercübeyle sabit. hele açılmamışsa hiç düşünmez dalardım.

Bence yeme. Bırak bir iki gün sonrayı, bir iki gün öncesi bile yenmeyebiliyor. Tabii markadan markaya da değişir.

bozulmadan önce ekşir diye biliyorum ki ekşiyken bile sevip yiyenler var.

pas kuf koku yoksa yenir ya niye yenmesin. cok super oluyor hem beklemis yogurt hem eksiyor biraz hem yogunlasiyor kaymak gibi. oh mis.

bu kadar yazılandan sonra ye gitsin, bir şey olursa vebali burda ye diyenlere :)

o son kullanma tarihleri sağlık bakanlığı zoruyla bir takım prosedürler ve standartlar ile basılıyor.. süt ve süt ürünlerinde (yoğurt peynir süt vs hepsi) eğer kötü kokmuyorsa ve ekşi değilse yiyin bir şey olmaz.. (babamın işi nedeniyle az çok aşinalığım var bu konulara)

sadece o değil, pek çok gıda son kullanma tarihi geldi veya yaklaştı diye mucizevi bir şekilde bozulmaz.. uygun şekilde muhafaza edilirse uzun süre tüketilebilir.. tabi ürünün hava alması, uygun sıcaklıkta saklanmaması vb sebepler de son kullanma tarihinden önce bozulmasına sebep olur..

yani son kullanma tarihleri size bir fikir verir ama aslıdna kesin bir tarih değildir.

birazini yedim birsey olmadi.

Yoğurt denilen şey üstünde yazan son kullanma tarihinin 1-2 haftasına kadar aynen kalıyor anlamsızca. Sonra ekşimeye başlıyor. Doğal yazıyorlar ama içinde kesin bir şey var bu meretin.

Ben biraz geçince de yiyorum, henüz ölmedik, midemiz bozulmadı.

ye gitsin usta. yoğurt zehirlenmesinden birşey olmaz. yaz aylarında olsak yeme derdim ama. bide üzerine bak böle küf gibi bir tabak var mı diye. yoksa götür.

Tadı ekşimemişse yiyebilirsiniz, hiç bişey olmaz.

@ermanen
"Birazını yedim bir şey olmadı" nedir ya? Bambaşkaymış. Afiyet olsun.

isletim sisteminden olabilir mi?

amd işlemciden kaynaklı olması lazım. ilgili bir duyuru vardı ama dünkü aksaklığın kurbanı olmuş sanırım. çalıştığı diğer bilgisayarlar intel işlemcili ise dediğim gibidir. yaması varmış.

diğer işletim sistemleri de xp.

benim eski bilgisayarım da amd idi. ayrıca amd başka bilgisayarda problemsiz çalışıyor.

usb 1.1 in sagladıgı guc yetersiz kalıyor sanırım.

Başka PC'de çalışıyor mu? Eğer çalışıyorsa anakartta sorun var demektir. USB 1.1'dir ya da USB girişleri ağrızalıdır. PCI bir USB 2.0 kartı alabilirsin eğer öyleyse. $10 civarı olması lazım.

@metal revolution:
usb'ler başka hiçbir aygıtta sorun vermedi ama. öyle olsa flash disk falan takınca da sorun olması gerekmez mi?

evet evet benimde basima gelmisti. laptop usb 2.0 idi 500 gb hdd calisiyordu takir takir. masaustu usb 1.1 idi ayni sorunu veriyordu. iki bilgisayarinda anakart intel, islemciler intel, isletim sistemleri xp idi. usb 1.1 den olabilir o muhtemelen.

hardwareda bir problem olmasın? kablolarını falan kontrol ettiniz mi?

hatta belki de jumper yanlış yerde duruyordur

aynısı değil ama benzeri bi durum başıma geldi.bios boot ayarları tamamsa kablo değiştirmeyi dene.o da değilse çalışan cd deneyebilirsin.pardus çalışan cd iş görüyor.
elinde yoksa www.frozentech.com adresinden iso lara ulaşabilirsin.

belgeleri kurtamaksa tek amacın harici bir disk kutusu al ya da başka bir bilgisayara 2nci disk olarak bağla. muhtemelen diskin işletim sisteminin kayıtlı olduğu ya da bailangıç sektörlerinden bir kısmı arızlanmıştır. belgerin çok büyük bir ihtimalle sapasağlam duruyordur rahatça yedeklersin.

kabloyla ya da jumperla durumun alakası yok, nitekim denedim ve olmadı. aslına bakarsanız bilgisayar mühendisi olduklarını iddia eden bir kaç kişiye de gösterdim. hepsi de bu hdd çalışmaz, içindeki verileri kurtarmak istiyorsan şirkete göndereceksin orda açacaklar da bilmem ne yapacaklar diye muhtemelen yeni bir tane alayım diye beni yediler. hdd uzun süredir kenarda duruyordu. aklıma gelmişken yazayım buraya muhtemelen biri çıkar bilen diye düşündüm. ilgilendiğiniz için sağolun.

farklı bilgisayarlarda, farklı kablolarla denedim. ikincil olarak takıp açmayı da denedim ancak, ya ben başaramadım ya da arızalı hdd yi bilgisayar görmedi.

O hard disk olmus gibi geldi bana.

hardiskin tam modelini yazarsan yardımcı olma ihtimalim var. Maxtorun 40gb lık bir serisinde kronik bir problem var. Romuna nette bulunabilecek bir yazılımla müdahale ederek kurtarılabiliyor. Ama önerim bütün verilerini yedekle, bir daha ulaşman çok zor olabilir.

Arkadaşın 40gb lık maxtoru aynı saçmalıkları yapınca kurtaramadım, 600$lık bir donanım alınması gerekiyordu.

işin kompedanı adobe acrobat professional'dır. şirket lisansı ile acrobat 8 kullanmaktayım. oldukça iyidir. rakamsal anlamda tuzludur lisansı. dışarı açık duyuru olmasaydı başka bir seçenek önerirdim.

ABBYY PDF Transformer oldukça kullanışlı. türkçe karakter sorunu da yok bazılarının aksine. hem isterseniz çeşitli tabloları falan çerceve içine alıp resim olarak kaydetmenize olanak tanıyor.

(bkz: abbyy fine reader)

msj attim, tamam.

ocr nin kralı (bkz: finereader) dır efenm. pdf yi sadece pdf çeviren programlardan bile iyi ve hızlı çeviriyor. paralı lakin her kuruşuna değer bence.

o fiyatta bir şeyin gümrükte takılacağı kesin hele türkiyede satılan bir ürün için %1000. ayrıca çoğu ürünün garantisi satıldığı ülkeyi kapsar çünkü satış fiyatına eklenen garanti bedeli sadece o ülkedeki servise ödenmektedir. türkiyedeki servis bir para kazanmadığı için bu işten hiçbir garanti sunmak zorunda değildir. aksi uluslararası garantiler var ama onlar çok nadir bulunuyor.

zaten aksi olsaydı herkes paralel ihracat yapardı.
eğer getirecek biri varsa şunu söylemek istiyorum ebayde power sellerların sattığı ürünleri güvenle alırım sadece açıklamaları dikkatli okumanız lazım kazıklayanı görmedim daha power seller olupta.

laptop icin biraz riskli goruyorum sorun olursa geri gondermesi zor olur.

gumrukte takilma diye bir sey ise olmaz, degisti kurallar artik 1000 euroya kadar %10 vergi odeniyor standart.

1500€ ya kadar %10

e tamam %10 fazla bir şey olmuyor, onu da veririm de garantisi türkiye'de geçerli olmaz mı?

ben geçenlerde amerika'dan aldım bir tane gayet de memnunum. düşünce tarzımı anlatayım:

şimdi artık istanbul gibi yerlerde anakart'taki ufacık ayakları değiştirebilen makinelere sahip tamirciler var. her marka dizüstünü tamir edebiliyorlar yani. eskisi gibi bilgisayar bozulduğunda garantisi yoksa çöpe atmıyorsun. ama bedava da yapmıyorlar tabii. dolayısıyla ettiğin kâr ilerde arıza çıkarırsa onu karşılar mı bunu düşünmek lazım. ben mesela 2250 ytl ye aldım türkiye de benimkine muadil monster marka bilgisayarlar var ve fiyatları 4500 ytlden yüksek. monster a 4500-5000 vereceğime bunu alırım, 2 kere arızalansa yaptırmak için 500'er kağıt versem yine deli gibi kârdayım diye düşündüm. nazar değmesin taş gibi de bilgisayar çıktı, bir de garantisi olmadığı için hayatımda hor kullanmadığım ilk malzemem sanırım.

bir de şunu söyleyim yurt dışından getirecek biri yoksa gümrüğe takılma riski (ki ihtimal değil aslında kesin gibi bir şey) göze alınmaz. benim bilgisayar amerika 1300+kdv den satılıyordu arkadaş 2 ay sonra dönecekti. forum.donanimhaber de bu bilgisayarı amerika'dan getirmiş 1750 dolara satan bir adam denk geldi. beklemek istemedim ondan aldım, dolar da yükselmemişti o zaman 2250 tl ye hallettik, hem de bilgisayarı test ettim sağlam mı diye çyle aldım. yani tanıdık biri yoksa bu tür sitelere göz atabilirsin, hatta bu tür sitelerde ve gittigidiyor uygun komisyona istediğiniz bilgisayarı getiririz diyen adamlar var, onlarla irtibat kurabilirsin.

son olarak şunu belirteyim bence bu anlattıklarım 700 dolar için değmez neden dersen bence:

teknoloji mağazları genelde kuru 1,39 da sabitlemiş durumda, dolar ise 1,6 derse, bence:

1500*1,39+garanti > 700*1,6+komisyon-garanti

edit: gümrükte %10 ödeyeceğini bile düşünürsek:

1500*1,39=2085
(700+100+150)*1,6 =1520

2085 garantili, 1520 de garantisiz fiyat oluyor yani.

garanti türkiye'de geçsin istiyorsanız, uluslararası garanti sunan bir firmanın laptop'unu alın. bir de laptop'u isterken satış fişini falan da göndertmeyi unutmaytın. mesela asus'larda uluslarası garanti vardır, amerika'dan aldığım asus'u almanya'da tamire verebilirim gib.

orası ilgili ürünün garanti şartlarına bağlı tamamen. genellikle laptopların dünya genelinde geçerli garantisi oluyor ama 1 yıllık (türkiye'de satılan elektronik eşya için min. 2 yıllık garanti söz konusu kanunen)

tamsayıları belirli bir aralıktan seçmiyorsak fazla olma olasılığı neredeyse 0 olmaz mı?

1/200

tamamen götümden salladım.

%50
ya olur ya da olmaz.

99la 100le tamamen alakasız gibi duruyor cevap. herhangi bir tam sayının çift olma olasılığıyla aynıdır bence: yüzde 50

edit: ben eksiduyuru ana sayfasını incelerken cruor 2dakika35saniye önce davranmış.:)

rastgele secilmiş 100-99 ardışık sayı olmalı o soru, eğer ardışıklıktan bahsetmemişse, cruor ve yazark bece doğru söylüyor

%50 olur mu ya...

100 ve 99'un binom dağılımını hesaplayacaksınız, %50'den biraz yüksek çıkacak.
galadnikov gelsin, çözer bunu.

ya eşittir ya da 1 fazladır.

yüzde 50 sanırım

ardışık sayı ise tabi.

sayilarin ardisik olma sarti veya sinirli bir kumeden secilme sarti yok, tamamiyle rasgele ve sonsuz aralikta.

0.5'ten büyük olması lazım sanki, ters yöne mi gittin.

%50 hacı. o son seçilen sayının çift olup olmama olasılığı soruluyor aslında. o da ya çifttir ya tektir.

desdinova ya katılıyorum. 0,5 ten çok az büyük bir sayı olması lazım. mesai bitince uğraşalım bakalım, hoş bir soru.

galadnikov doğru gitmiş ama atladığı ufak bir nokta var.
Pr(Z>(50-49.5)/(25+24.75)^(1/2)) = 1 - Pr(Z<(50-49.5)/(25+24.75)^(1/2)) = 1 - 0.4721

= %52.79 çıkar.

Ufak bir dalgınlık yapılmış galiba.

Bu arada bazı sorularda Pr(X-Y>0) yerine Pr(X-Y>0.5) almak daha doğru olabiliyor. Ancak bu soruda ortalama 0.5 olduğu için Pr(X-Y>0) kullanmak biraz daha doğru.

-oo +oo aralığından 100 tane tam sayı seçersek bunların 0 tanesi çift olabileceği gibi 100 tanesi de çift olabilir. toplam 101 farklı ihtimal söz konusudur.

99 sayı seçtiğimizde ise 0-99 dahil 100 farklı ihtimal söz konusudur. yani çift sayı barındırma miktarlarına göre toplamda 101*100=10100 farklı şekilde sayı seçimi yapabiliriz.

şimdi gelelim 100'lük gruptaki çift sayı miktarının 99'luk gruptaki çift sayı miktarından fazla olması durumuna. mesela 100'lük grupta 7, 99'luk grupta 4 çift sayı var. bu bizim istediğimiz durumlardan yalnızca biri. diğer tüm durumları da hesaplayacak olursak 5050 ettiğini görürüz. şöyleki;

100'lük grupta 1 tane çift sayı varsa 1 tane istediğimiz durum söz konusudur o da 99'luk grupta 0 çift sayı olması durumu. 100'lük grupta 2 tane çift sayı varsa 99---0 ve 99---1 gibi iki istediğimiz durum vardır. 100'lük grupta 100 çift sayı varsa 100 tane de istediğimiz durum vardır. yani istediğimiz durumların toplamı 1'den 100'e kadar olan sayıların toplamına eşittir. n*(n+1)/2 yaparsak 100*101/2 = 5050 eder.

sonuç olarak:
istediğimiz durumlar / tüm ihtimaller = 5050 / 10100 = 0,5 eder.

buldugum kadariyla sonuc 50%. ben su sekilde cozdum, 99 ve 100 degil de 1 ve 2 ve 2 ve 3 durumlarina baktim. hic islem yapmadim sadece tum olasi tek-cift ikililerini yazdim ve saydim.. sonuc gercekten sasirtici :D ilk durumda 4/8 ikincide de 16/32 cikiyor.
yani bumbum dogru dusunmus sanirim.
cevabin 52.79% gibi kusuratli olmasi mumkun degil bi yandan, cunku 2 saatlik bir sinavdaki 10 sorudan sadece biriydi ve hesap makinasi yoktu sinavda.
cruorun cozumunde de soyle bir sorun var, bu sayilan tum olasiliklar birbirlerine esit olmadigindan toplayamayiz gibime geldi. eger 98 ve 100 icin de gecerli oluyorsa bu durum tabi lafim yok o durumda :)
herkese cok tesekkurler :)

cruor, amma atmışsın.

yaklaşım güzel gözüküyor ama; 100 tane sayıda 1 çift gelme durumu ile 99 sayıda 1 çift gelme durumunu aynı almışsın. ilkinde 100 farklı durumun sonucunu 1'e indirgemişsin halbuki bu 100 farklı şekilde olabilir. fark da zaten buradan kaynaklanıyor.

sana yanıldığını şöyle ispatlayabilirim. 99 ve 100 aynı diyorsan, 100 ve 101'e de aynı dersin 999 ve 1000'e de. peki;

1000 rastgele seçilen tam sayılar arasındaki çift sayıların, 100 rastgele seçilen tam sayılar arasındaki çift sayılardan fazla olma ihtimali de %50 midir? hiç sanmıyorum =)

arch101, sen de aynı hatayı yapmışsın. durumları sayıyorsunuz ancak o durumların ortaya çıkma ihtimalini hesap etmiyorsunuz.

yani;

1 yazı 99 tura gelmesi ile, 50 yazı 50 tura gelme ihtimali aynı değildir.

@desdinova

100 tane ve 99 tane olmak üzere iki ayrı grupta istediğiniz sayıları seçin. seçtiğiniz sayıların içindeki çift sayı miktarlarınız 0-100 arası ve 0-99 arası olmaya mahkumdur.

100 sayı seçtiğinizde 0 tanesinin çift olma ihtimalini ele alalım. bu ihtimale karşılık 99 sayı seçiminde 0-1-2-3......99 çift sayı seçme ihtimalimiz var. aynı şekilde 100 sayının yalnızca 2'sinin çift olduğu durumları düşünelim. yine aynı şekilde 99'luk grupta 0-1-2-3......99 çift sayı seçme ihtimalimiz var.


100---0 99---0 //yüzlük grupta 0 çift sayı, 99'luk grupta 0 çift sayı
100---0 99---1 //yüzlük grupta 0 çift sayı, 99'luk grupta 1 çift sayı
100---0 99---2
...
100---0 99---99 //böylece ilk 100 ihtimali görmüş olduk.


100---1 99---0
100---1 99---1
100---1 99---2
...
100---1 99---99 //ikinci 100 ihtimal


100---2 99---0
100---2 99---1
100---2 99---2
...
100---2 99---99 //üçüncü 100 ihtimal

...
...
...


100---100 99---0
100---100 99---1
100---100 99---2
...
100---100 99---99 //yüzbirinci 100 ihtimal

çift sayı miktarlarına göre 10100 farklı ihtimal olduğu anlaşılmıştır artık herhalde.


ya aslında rastegele seçilmiş 100 sayı içindeki çift sayı miktarı 0-100 arasında rastgele bi sayı tutmaktan farksız. aynı şey 99 için de geçerli.

siz binom minom nerden çıkardınız anlamadım.

@desdinova
"1 yazı 99 tura gelmesi ile, 50 yazı 50 tura gelme ihtimali aynı değildir." demişsiniz.

(2^1)*(2^99)] = 2^100

(2^50)*(2^50) = 2^100

bal gibi aynıdır.

@galadnikov

2^100 farklı atış

istenilen durumun gerçekleşme ihtimali = 1 / (2^100)

0.5^99 olarak yazdığınız şey zaten 2^99 olarak ifade ettiğim kısımla aynı. 1 e bölme ihtiyacı hissetmedim çünkü anlaşılacağını sanmıştım.

zarda 6 farklı atış yapılabilir. istediğiniz sayının gelme ihtimali de 1/ 6 dır.
bana bunu da açıklattınız ya...

@galadnikov

benim hesapladığım ilk attığımız yazı sonraki 99 tura olacak şekilde.
herhangi bi yerde yazı gelmesini kabul edeceksek tabii ki 100 kat artar ihtimalimiz. o da sizin yazdığınız C(100,1)'i açıklıyor şimdi. yazı tura sorusunu farklı ele almışız.

esas soruda geliş sıralarının bi önemi yok ki zaten. sadece miktarları önemli.

100 sayı seçmişsem 1.si çift ve 65.si çift diyelim. çift miktarı 2
başka seferde de 4.sü çift ve 19.su çift diyelim. çift miktarı yine 2.

çift sayıları hangi sırada seçtiğimizin bi önemi yok görüldüğü gibi. bize lazım olan 100 sayı içinde kaç tanesinin çift olduğu.

yukarda da dediğim gibi, bu durumun çift sayı miktarı diye doğrudan 0-100 arası bi sayı seçmekten hiç bi farkı yok.

yahu 100 sayı seçtiysek ve bunların 4 tanesi çiftse, hangilerinin çift olduğu bizi ilgilendiriyor mu da tüm 4 çift gelme olasılıklarının sayısını hesaplıyoruz.

100 tane sayının 4'ünün çift olduğu bir sürü durum var (hatta sonsuz aralıkta sayı seçimi yaptığımız için sonsuz olasılık var 2,4,6,5700 -- 2,4,6,64000000000000 -- 2,4,522 10^45 gibi ). fakat bizim için burda önemli olan 4 sayısı yani kaç tane çift sayı olduğu. isterse 2,4,8,20 olsun, isterse 2,6,10,84 olsun ne değişecek ki bizim sorumuzda? 100 tane rastegele sayı seçersek içindeki çift sayı miktarı 0 ile 100 arasında olmak zorunda. 101 farklı çift sayı miktarı söz konusu yani. bizim için önemli olan da bu zaten. çift sayıların neler olduğu değil.

ya olay çok zevkli de neresinden dahil olacağımı çözemedim.

zar örneğini çürütebilirim yalnız, diyorsun ki her zarın ihtimali 1/6'dır. doğru ama o tek zar için. bu konuyu modellemek istiyorsan çift zar düşüneceksin. orada da 2'den 12'ye kadar 11 tane outcome var ama her birinin olasılığı 1/11 değil. en yüksek olasılık 6/36 ile 7 gelme olasılığıdır. 2 gelme olasılığı (veya 12 gelme olasılığı) ise 1/36'dır.

yani her biri birer outcome ama bu outcomeların gerçekleşme ihtimalleri farklı yukarıdaki yazılarımda da belirttiğim gibi.

eğer benim verdiğim, cevabının yanlış olduğu ispatını düşünürsen anlayacağını sanıyorum.

ilk olayda 100 kere rastgele sayı seç, ikinci olayda 10 milyon kere rastgele sayı seç.

ilkinde 50 kere çift gelmesini beklersin, ikincisinde ise 5 milyon kere çift gelmesini beklersin. senin çözümüne göre ikinci olayda daha fazla çift gelme ihtimali %50 oluyor (ki bariz bir şekilde yanlış). çünkü 100 ve 99 arasında bunu iddia eden, 101 ile 100 arasında da bunu iddia eder. hepsinde de eşit olduğunu iddia eddiğinde göre 10 milyon ile 100'ün de eşit olduğunu iddia ediyorsun.

Pr(X-Y>0.5) şeklinde alıp çözersek o zaman sonuç %50 çıkar. Pr(X-Y>0) diye çözersek o aslında Pr(X-Y>=0) gibi oluyor. Bu nedenle %50 doğru cevap.

cevap kesinlikle %50 ve benim bu soruyu çözüm yöntemimde herhangi bi sorun yok.

siz takıldınız olasılığın bir takım temel hesaplarına. onları yazıp yazıp duruyorsunuz. sonra küsüratlı sonuçlar buluyorsunuz. sonra "yok yok 0.5'miş." diyorsunuz. başından beri anlatıyorum anlatıyorum ama olmuyor.

şimdi bu sizin amele yöntemi çözümünüz:

KOŞULUMUZA UYAN DURUMULAR

5'lide 1 tane çift olma durumu: 5 _____ 4'lüde 0 tane çift olma durumu: 1 ____ 5*1 = 5

5'lide 2 tane çift olma durumu: 10 ____ 4'lüde 0 tane çift olma durumu: 1 ____ 10*1 = 10
_______________________________ 4'lüde 1 tane çift olma durumu: 4 ____ 10*4 = 40

5'lide 3 tane çift olma durumu: 10 ____ 4'lüde 0 tane çift olma durumu: 1 ____ 10*1 = 10
_______________________________ 4'lüde 1 tane çift olma durumu: 4 ____ 10*4 = 40
_______________________________ 4'lüde 2 tane çift olma durumu: 6 ____ 10*6 = 60

5'lide 4 tane çift olma durumu: 5 _____ 4'lüde 0 tane çift olma durumu: 1 ____ 5*1 = 5
_______________________________ 4'lüde 1 tane çift olma durumu: 4 ____ 5*4 = 20
_______________________________ 4'lüde 2 tane çift olma durumu: 6 ____ 5*6 = 30
_______________________________ 4'lüde 3 tane çift olma durumu: 4 ____ 5*4 = 20

5'lide 5 tane çift olma durumu: 1 _____ 4'lüde 0 tane çift olma durumu: 1 ____ 1*1 = 1
_______________________________ 4'lüde 1 tane çift olma durumu: 4 ____ 1*4 = 4
_______________________________ 4'lüde 2 tane çift olma durumu: 6 ____ 1*6 = 6
_______________________________ 4'lüde 3 tane çift olma durumu: 4 ____ 1*4 = 4
_______________________________ 4'lüde 4 tane çift olma durumu: 1 ____ 1*1 = 1

________________ KOŞULUMUZA UYAN DURUMLARIN TOPLAM SAYISI: ______ 256
____________________ SEÇEBİLECEĞİMİZ TÜM DURUMLARIN SAYISI: ______ 512

_________________________________________________OLASILIK: ______ 0,5


burada görüleceği üzere her "5'lide 2 çift sayı durumu" için, o oranda "istediğimiz durum" da söz konusu oluyor. bu yüzden sizin yaptığınız "tüm durumlar"ın sayısını da "istediğimiz durumlar"ın sayısını da şişirmekten başka bişe değil.


5 sayı seçeceksem bunların içindeki çift sayı miktarı 0 ile 5 arasında olmak zorunda. 4 sayı için de 0 ile 4 arasında olmak zorunda. 6*5=30 tüm durumlar. 15 tane de istediğimiz koşulun oluştuğu durum var. (yukarıda 100-99 için anlattım nedenini)

buradan yola çıkarak doğrudan 15/30=0,5 dememizde herhangi bi sorun yoktur. inşallah artık anlatabilmişimdir. benim çözüm yöntemime yanlış demekten vazgeçersiniz.

zar örneğiyle bizim sorunun ne alakası var? zar sorusunun şartları ile bu sorunun şartları aynı mı? şunu bi idrak edin yahu. zar sorusunda gelen sayının kaç olduğunun önemi var çünkü gelen sayıları topluyoruz, bizim soruda ise tek mi çift mi olduğunun önemi var.

zar sorusunda sayıların toplamlarının 3 gelmesinin ihtimali bariz şekilde 2/36'dır. 1/11'i siz uyduruyorsununuz. çünkü benim dediklerimi anlamamışsınız.
"benim mantığıma göre 1/11 miş". yahu benim dediklerimi siz böyle anlıyorsanız ben daha bişe demiyorum.

siz başbaşa verin anlamaya çalışın artık. benim yapacağım başka bişe kalmadı. size kolay gelsin.

cruor ayni soruyu 100 sayi ve 98 sayi icin de cevaplayabilir misin peki ayni yontemle?
cevabin 1/2 oldugu konusunda hemfikiriz herhalde artik, sadece cozum yonteminde sikinti var gibi.

100'lük gruptaki çift sayı miktarı 0-100 arası = 101
98'lik gruptaki çiftsayı miktarı 0-98 arası = 99
tüm durumların sayısı 101*99 = 9999

istediğmiz durumların sayısı (100*101/2)-1 = 5049
çünkü 100'lük grupta 100 tane çift sayı varken, 98'lik gruptaki çift sayı miktarı 0-98 arasında olabilir. yani 100'de 100 çift durmuna karşılık öbür grupta 99 değişik durum söz konusu 100 değil. o yüzden 1 eksiğini alıyoruz.

5049/9999 = 0,504950495049....

yeri değil ama , cruor tebrik ederim çözüm için. eşit olmaları ihtimalini hiç düşünememişim ben de nedense.

bi yanlis anlama var galiba ama, soruda ardisik olma gibi bir sart yok, tum pozitif tam sayilar arasindan rasgele seciliyor sayilar.

hiç mi çizgi film izlemedin?

2 ihtimal var:

1) araba havaya uçar,şoförün kafası çiçek açar, başının etrafında kuşlar döner;
2) arkadaki arabanın tekerleği kayar, takla atar;

benceyse, hiçbibok olmaz;

bi çizgi filmde patetes sokuyorlardı motor patlıyordu ama gerçek hayatta egzosun patlaması lazım (muzun fırlamadığını kabul edersek). ama o sıcakta erir akar gider muz. yalnız patlarsa iyi patlar zarar ne kelime.

mythbusters'ta denenmisti

patates ve muz denediler ve ikisi de disari firladi, ama guvenme yine de belki SIKISACAGI tutar.

bişi olmaz. şaka yapılmak isteniyorsa egzoz düdükleri var. Şaka malzemeleri satan yerlerde olması lazım.

egzos fırlatır muzu nolcak. egzosa tam oturtulmuş bi patates belki işe yarar, o da egzosun böyle çürük çarık bi köşesi varsa ordan patlar ama patates de fırlar en nihayetinde.

bir ara egzost gazıyla şişen balon tiği krikolar vardı hatırlarsanız. koca aracı kaldırıyordu. onu geçelim gazları öyle sıkıştıramazsınız arkadaşlar, gaz ama onun da bir karakteri direnci var. e şimdi egzost borusu mu daha dayanıklı yoksa sıkıştırdığınız muz mu? birisi seve seve biriken gaza yol verecek artık hangisi verirse...

muz biriken gaza yol verene kadar gaz egzozdan çıkamadığı için geldiği yere geri gider mi, nerden gelir, giderse patlama falan? bunları bilemeyiz...

yanlis bilmiyorsam disardan ea bolumunde olan ekstra dersleri vererek ossdeki mf kismini ea yapabiliyorsun.

acikogretimle de okuyabilirsin sosyoloji bolumu varsa.

ayrica yasin da oyle cok buyuk degil. ben de isletmeyi birakip tasarima gectim, su anki sinifimda 25 yasinda insanlar bile var.

mahkemeye başvurunca fm yi tm yapıyorlar diye biliyorum.

aceto'nun blogundan copy paste
-----------------------------------
"şte bu Türk futbolu için büyük kayıp (!) Galatasaray TV ve Beşiktaş TV kapatılıyor. RTÜK, Doğan Grubu'na D-Smart üzerinden yayın yapan bu kanalların lisansı olmadığını tebliğ etmiş, grubun başındaki Murat Saygı da kanalları kapatma kararı almış. Fenerbahçe, tv kanalı kurdu diye girilen bir sidik yarışıydı bu. Ne Galatasaray'ın ne de Beşiktaş'ın böyle bir televizyona ihtiyacı yoktu. Kurulduğu günden bu yana da, GS TV ne kabloluda ne Digitürk de yer aldı. Beşiktaş TV de bir zaman sonra Digitürk'den çıkartıldı. Kimse de seyretmiyordu zaten. 10 yıl önce oynanmış 3-5 Avrupa Kupası maçını günde 5 kere ekrana basıp yayın yapıyor; hesapta altyazı geçen abuk sabuk sms'lerden (bkz: foto) para kazanıyorlardı (!) İlk günden Digitürk ile anlaşılsa, ligin özet görüntüleri ve arşivini yayınlama hakkına sahip olup günde sadece 8 saat yayın yapsalardı belki ayakta kalabilirlerdi. Avrupa'daki örnekleri araştırmadan kendi ekibini, stüdyosunu kurmuş Fenerbahçe'nin arkasından denize atladılar ve boğuldular. Kulüplerin değildi zaten bu kanallar. Doğan grubunun yayın parkını kullanan stüdyoda arka planda bir fondular sadece..."

galatasaray tv başlığında ve galatasaray.org da yazan frekenslar bende çalışıyor, doğru yani.

frekans : 10970
sembol hızı : 30000
polarizasyon : dikey
fec oranı : 5/6

- den + ya, elektronlarin aktigini dusunuyorsun, - kutpunda cok elektron var.

compumaster'ın söylediği doğru olmakla beraber, tersiymiş gibi düşünülür.

yani bir soru çözerken nasıl kabul edip de çözüm yapmalıyım?

akma yonu ile akim yonu farkli kavramlar mi oluyor yani, bu iki farkli durumun mantigi nedir?

akım denilen elektron akımıdır. illa yönü gerekiyorsa akımın doğrusu budur; ancak sorularda genelde akımın yönü fark etmez. skaler sonuç iki türlü de aynı çıkacaktır.

akım denen şey elektronların hareketi değil mi zaten niye akımın yönü elektronlrın akma yönünün tam tersi alınıyor diye bir soru soracaktım ben de ama bunun daha derin nedenleri olabilir ve benim ihtiyacım olan şu anda sadece soru çözmekle alakalı olduğu için bu soruyu sormadım. evet sormadım.

ben sordum senin yerine, sen soruna donebilirsin

@desdinova evet bi de istediğimiz bir yönde seçebiliyoruz ya böyle akımı bu istediğimiz yönde seçme olayı birden çok güç kaynağı olduğunda mı oluyor? yoksa bi tane güç kaynağı olsa zaten akım yönü de belli değil midir?

@compumaster: o zaman güç kaynağı içinde -'den +'ya devrede de +'dan -'ye diye düşünülebilir herhalde.

yahu neden işi zorlaştırdınız, akım denilen şey potansiyelin yüksek olduğu yerden düşük olduğu yere doğru akar. işin aslında potansiyelin düşük olduğu yerden yüksek olduğu yere elektron transferi vardır, ama akım denilen şey -'den +'ya hiçbir koşulda akmaz. potansiyel farkın yüksek olduğu yerden düşük olduğu yere akar. yani mesela +'dan +'ya da akabilir bazı koşullarda, bu sebeple söyledim.

tek bir pil durumunda ise pozitif kutuptan negatif kutupa doğru olacaktır akım.

@tom riddle'a katiliyorum. akim +'dan -'ye akar. Elektronlarin gittigi yonu karistirmanin alemi yok. Sonra da simdi "akim cok hizli olmasina ragmen elektronlar aslinda cok yavas hareket ediyor" falan dersiniz :)

baba bişey alacaksan, çok genel olarak dell tavsiye ederim. Hız konusunda performansları iyidir.

Öncelikle Toshiba ve Macbook alma çünkü tuzlu olmasın demişsin ve onlar = Notebook'ların Ferrari'si

HP'lerin ve Asus'ların güzel ucuz modelleri var. Kampanyaları da takip et, fırsatın varsa Yazıcıoğlu'na falan bir gidip tek tek sor, şaşırtacak derecede ucuza satılanlar çıkabilir.

Bir de artık herşeyin external'ı olduğunu unutma. Harici ekran kartları bile yavaş yavaş çıktığına göre dikkat etmen gereken şey alacağın aletin ses kartı, ekran kartı falan değil, onları ileride yetersiz bulursan upgrade edebilirsin. Önemli olan hiç değişemeyecek/değiştirilmesi zor komponentler. Yani CPU'su, ram'inin max. kaça kadar yükseltilebildiği ve ekranın büyüklüğü olmalı.

fujitsu siemens'in son modellerini iyi bi araştırın diyebilirim.. fiyat-performans ölçeklendirmesinde benden bir hayli iyi notlar aldılar.. ;)

bekle dolar düşsün;)
-acer aspire 5920g-

packard bell ipower gx

bence beklemeye değer bir bilgisayar. fiyatı özelliklerine göre çok uygun.

www.donanimhaber.com

dört çekirdekli işlemci
4 gb ddr3 ram
1 gb geforce 9800 gts
1900x1200 ekran

ne alirsan al mumkunse vista olmasin. tum tadini aliyor adamin.

dell xps m1330 cillop

Ne alırsan al değişen servis kalitesidir. Daha doğrusu kalitesizliğidir. Eğer bulabilirsen 30 iş gününden önce tamirat yapıp sana iade eden bi servis bul. Sonra o servisin ilgilendiği laptopu bul ve al. Tek dikkat etmen gereken şey bu dostum.

O sigarayı bırakmazsan ölürsün asıl :)

Spordan bişey olmaz. Doktora gitmiştim ben spor yaptıktan sonra elim falan şişmeye başlamıştı. Sporu bırakayım mı falan dedim, "her koşulda spor sağlıklıdır, devam et" dedi, haklı da.

Spordan dolayı sorun olursa bile sporu tavsiye ediyorlar. Sen spora devam et bir haftada alışır bünye (günlük gittiğini varsayıyorum).

Ama o sigarayı bırak, nefesin burdan bile kötü kokuyo.

siz kalp seslerini iki kere saymış olabilirsiniz, 170-180 nabızla köpek gibi nefes almanız gerekir valla.

koşan bir insanın nabzından bahsediyorum.

want2die ın dediği gibi nabız 15-20 dakika 180 gitmez, en azından bu kadar hamken dayanamazsın. uzun süredir spor yapmadığından nabzın daha çok ve çabuk yükselecektir normal insanlara göre. yine de 180 için depara yakın bir koşu lazım. bence nabzını 130 tutmak sıkıntı yaratmaz. uzun süredir spor yapmadığından daha aşağıda tutmanı imkansız görüyorum zaten.

ha olur da çarpıntı artar ölecek gibi hissedersen sakın durma. koşuyu bırak yürümeye başla ve derin nefes al,ver . 9-10 nefes sonra geçer.

27 yaşındaysan bence sigarayı azaltmana gerek yok. normal zararları dışından ekstra hiçbir durum olmaz spor yapıyorsun diye. sadece spordan yarım saat önce ve sonra içme. (yine de bırakmak iyidir tabii.)

dağınık konuşuyorum ama salon kaliteli bir yerse önce ciğer kapasiteni ölçerler ona göre bir program verirler zaten. değilse kendin de yapabilirsin. herkesin evinde bir antrenman bilgisi kitabı bulunması lazım aslında. ya da internete de bakabilirsin. cooper testi filan. kendi antrenman programını oluşturmak en güzelidir. testler genelde maksimum kapasiteni ölçer ve kapasiteyi zorlamadan yani kapasitenin belli bir yüzdesini kullanarak bunu artırmaya yönelik rakamlar verir. yani sana bir x buldurur nabzını vs ölçtürerek sonra bu x koyarsın bi yerlere şu kadar koşarsan bu çarpı bu kadar şınav çekersen şu kadar tekrar sonra kapasiten ortalama şu kadar x olur gibi bir değer verir. nasıl beslenmek gerektiğini de anlatır.

profesyonel bir danışman bulmanız daha iyi olur. direk proteinlere girerseniz işin içinden çıkamazsınız.

değil 27, 17 ya da 87 yaşında olsan dahi sigara ve alkolü bırakmalısın.bu işi yapacaksan tam yapmalısın, yoksa vücudunun tüm potansiyelini kullanamazsın, çalışmanın sonuçlarını göremezsin, demoralize olursun ve devamlılık sağlayamazsın.salonlar, sokaklar şu an çatlayan derilerinden, "gelişmiyom lan" deyip steroide sardıktan sonra ortaya çıkan hormon bozukluklarından, oturmuş yağlarından, 1 ay ara verseler hacmi 2 kat azalan kaslarından şikayetçi adamlarla dolu.disiplin olmadan spor olmaz, daha doğrusu yararı olmaz.burda baya benzer konu var bunlarla ilgili, onlara da bir bakmanı öneririm.

şuraya bir bak: www.kiloaliyorum.com

sonra spor öncesi esnetme gerdirme nasıl yapılır öğren.

koşu zordur, hızlı yürü, varsa eliptik bisiklet var koşu yerine yapabilirsin ve eklemlerin zarar görmez.

dambıl mambıl işleri sıkıcı ve insanın doğasına aykırı geliyor bana, yürüyüş, eliptik bisiklet, yüzme kardiodur, candır, belli bir süre sonra vücut direncin artar, kolay yorulmaz ve sporcu gibi yaşamaya başlayabilirsin.

zayıflıkla ilgili olaraksa, spor iştah açar, ama hemen bir iki seferde değil, düzenli yapabilirsen, başlangıçta değil ama zamanla kilo alabilirsin. ama kilo almak oldukça zor bir iştir (koca götlüler bu durumu pek bilmezler, boşver onları). kilo almak için beslenme alışkanlığında değişiklikler yapman gerekebilir. ekonomik ve kalorili yiyecekler : Cicibebe, Bifa escape kraker (bim den temin edebilirsin), tuzlu fıstık, tatlı, vb.

Protein tozu vb. işlere girme, boş işler, yemek yeme olayına özen göster. Çok yemek yiyor ama zayıf felan muhabbetlerini boşver, gerçekten çok yemen yemiyor o insanlar (ya da bir öğün yiyor sonra iki gün yemiyor vs). 3 öğüne dikkat et. 3 öğün artı akşamdan sonra abur cubur yiyerek kilo alabilirsin ama bunu yaparken spor yap yoksa sağlıksız birşey. Spor her türlü öküzlüğü dengeler, ama yeme konusunda yaptığın hayvanlığı, spor konusunda da yapman gerekiyor.

Bu şekilde kas olarak kilo alabilirsin.

Sigarayı bırak, bırakamıyorsan önce azalt sonra bırak. Onu da yapamıyorsan s.g.

nabız konusunda ise, eliptik bisiklette nabız ölçer alet bulunuyor. koşu da jogging yap, deparla koşma, zaten öyle koşulmaz.150-160 birşey olmaz genel olarak senin yaşında. ikinci bir kural da nabız artışı yapan sporlarda antremanı bitirirken yavaş yavaş azaltman gerekir tempoyu, birden bırakıp oturmak, cehalettir. ikinci büyük hata ise, antremanın sonuna doğru var gücüyle depar atmak gibi yanlış birşey yapmaktır. yavaş başla, jogging yap, yavaşlayarak bitir, insan gibi.

40 dk kürek çekince dinlenmek için koşardık, sonra hızlı yürüme, ve yürüme temposuna geçer bitirirdik. kürekten sonra gidip oturulmaz örnek olarak.

illa diskten okuyacağım diyorsa alcohol ya da magicdisc gibi sanal cd-rom programlarından birini kur. daha sonra isomaker benzeri bir programla driver dosyalarını cd imajına dönüştür. sanal cd-romuna windowsun bakmak istediği sürücü harfini ata. imajı tak, okusun oradan. zahmetli ama ben bir keresinde böyle halletmiştim.

gözat dedikten sonra driver'ı çıkarttığınız klasörü gösterin.

söylediklerinizi yarın deneyeceğim teşekkürler.

Win 98'e ekran kartı tanıtmak dünyanın en kahredici işlerinden biri olduğundan sana önerim HDD'nin kullanılmayan bi köşesine de Win 98 CD'sini kopyalaman. Zira ileriki adımlarda senden Win 98 CD'si isteyebilir. Zaten sürücü CD'si takılı olduğundan "nassı yaneee" diye isyan etmen olası. CD istediğinde Disket var kısmından kopyaladığın kısmı gösterirsin. Kolay gelsin...

nod32 güncelleme esnasinda epeyce ram yiyor ve cpu dalgasini yoruyor. bununla alakali olabilir diyecegim fakat sadece bu oyunu oynarken sorun yasiyorsaniz bilemiyorum.

oyun online bir oyunsa aynı portu kullandıklarından olabilir. varsa nod32 de port ayarını değiştirip bir deneyin derim.

nfs'yi yükledikten sonra program files'ta ilgili klasörde (muhtemelen c\programfiles\electronicarts\**) "gimme.dll" dosyasının adını "gimmex.dll" olarak değiştiriyoruz. bende sorunu çözmüştü.

bu gibi durumlarda en kesin çözüm bilgisayara virtual machine, virtual pc programlarından birini kurduktan sonra internetten win98 indirmek ve bilgisayarın içinde win98 işletim sistemiyle çalışan sanal bir bilgisayar oluşturmaktır. patch bile yüklemeden gayet güzel çalışıyor oyunlar. grim fandango, myst gibi yamaları hiçbir işe yaramayan bir çok oyunu bu şekilde oynadım, tavsiye ederim. belki ses kartının driverını yüklemek gerekebilir onu bulmak da çok kolay genel bir ses kartı olduğu için. iyi eğlenceler.

cashkopat'in dedigi en mantikli cozum. cunku xp altinda cali$tirabilseniz bile oyunun grafiklerini yuksek cozunurluklere ayarlayamiyorsunuz. ayarlasaniz da 640*480'de imi$ gibi yine de.. ya win98 altinda oynayacaksiniz oyunu -ki sirf onun icin i$letim sistemi degi$tirilmez- ya da sanal makine prg'lari kullanacaksiniz..

sag klik/ozellikler/uyumluluk/win98 'i denedikten akabinde hala sorun cozulmuyorsa yukardaki arkdaslara aynen katiliyorum.

limewireden indirip kurdum bu oyunu. oynanıyo felan güzeldi. sonra most wantedi kurdum onu bitirdim. bu sırada bi büyük markette snopy marka tirreşimli vibrasyonlu elfrenli vitesli güzel bişeyi 30 ytlye gördüm hemen aldım eve getirdim kurdum. most wantedde sürmek zor oluyordu. hemen aklıma eski oyun geldı ama yazılar okunmuyordu. gitmediğim cdci kalmadı, aynı cdciye 3 kere gittim. oyun acılıyor; loading kısmında xp masaustune cıkıyor. hatta sonra sonra bilgisayar sürekli mavi ekran ve ya reset atmaya başladı bu nfs5 porche cdleri yüzünden. geçen de collection buldum. sözlükten okumustum ea eski oyunları 1 araya toplamış diye, onu aldım o kökten bozuk çıktı. xpyi tekrardan onarttım. lütfen buna bi cevap verin de sakin sakin araba süreyim :D

Yapmak zorunda degilsin. Istedigin kisiyi ya da evliligi bekleyebilirsin.

Etrafindakilerin tepkilerini dinle, ama cok da aldirma. Eger sen neyi neden yapip yapmadigini biliyorsan, ve bununla icin rahatsa sorun yok.

onu ve benzeri şeyleri yazan arkadaşlar birçok diğer alakalı alakasız konunun altına da seks ile ilgili birşeyler yazıyorlar. :) ona takılma bence.

Öncelikle otun bokun cinsellik üzerine kurulduğu 21. yy'da kendini böyle saf ve temiz tutmayı başarabildiğin için seni kutlarım.

Ben diğer nefsi ihtiyaçlar gibi seksin de ruhu kirlettiği kanaatindeyim. Sadece özel kişilerle özel zamanlarda yapılması taraftarıyım. Sen de en doğrusunu yapıyorsun. Şimdi bunu yazdım diye ben de gerici diye tepki alacağım ama olsun :) Bakirelik elbette tabu olmamalı, ancak önüne gelenle düşüp kalkanları mutlaka incelemeni tavsiye ederim. Ruhlarının nasıl karardığını, nasıl duygusuzlaşıp robotlaştığını görmek seni kararına daha sıkı bağlayacaktır.

soruya cevap olmayacak ama bunu söyleyen kişinin en başta cinsiyeti daha sonrada yaşam tarzı falan herşeyi açıklar sanırım. bir arkadaşının cinsel hayatı, inancı kılı yünü kendine özel alanı seni beni neden gersin ben bunu anlamıyorum.
sözlükte "ortamdaki kiz gidince degisen erkek muhabbeti" diye bişi var mesela buna benzer bi durum olmasın :)
onun harici yetişkin bi insana neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini söyleyen tiplerede uyuz oluyorum tabii bunun konuyla ilgisi yok :)

Takmayınız, efendim. Herkesin değer yargıları farklıdır. Mesela dünyanın en çekici kadınlarından Adriana Lima da sizin gibi düşünmüş. Ardından aklıma futbolcu Kaka da geliyor. Bu durum sadece bayanlara özgü de değil. 25 yaşında bir erkek olarak ben de tercihimi bu yönde kullandım. Herkesin aşk, doğru insan, cinsellik yargıları farklıdır derim ve sözü fazla uzatmam:)

@Ataturkiye , verdiğin cevapla şaka yaptığını düşünüyorum??

@bambam, beden de hayat da sizindir başkalarının söylemlerini dikkate almasanız da, en azından bir değerlendirin derim. durduk yere "bir şeyler hissetmediğin insanlarla hadi seviş vs" diyorlarsa eşeğin kulağına su kaçırıyorlardır. ama aşık olduğun/sevdiğin insanla sevişmek için, devletin onayını beklemek de saçmalığın dik alasıdır. gerçi cinselliğe ihtiyaç duymadığınızı belirtmişssiniz; 20 yaşınıza gelmenize rağmen bunu belirtmeniz biraz garip, aseksuel olabilir misiniz? ya da ihtiyaç duyup bunu bastırıyor musunuz? bkz: seks yapmiyorum eksikligini hissetmiyorum . ayrıca şu başlığa da göz atın derim: cinsel ozgurluk . her şeyden öte bu tercihinizin sebebi din de olabilir, ki bu durumda sorgulamanız da abes olur; e emrediliyorsa dinin buyruklarını yerine getirmekle mükellefsiniz.

"acikcasi ama son zamanlarda erkek arkadaslarim basta olmak uzere cogu insandan garip tepkiler aliyorum.. "

bu ne demek ki? benim cinsel hayatımdan haberdar insan yoktur bunu paylaştığım kişi/kişiler dışında. dolayısıyla kimseden ne tercihlerimle ne de deneyimlerimle ilgili garip yorumlar almıyorum. konuşmayın gitsin bu kadar sinirinizi bozuyorlarsa. insanlar denyo efendim. büzemiyorsunuz ağızlarını. konu neden hep sekse geliyor onu da hiç anlamıyorum zaten. çılgınlar gibi itiraf toplumu olmuşuz gidiyoruz.

erkek arkadaşlarınızdan aldığınız tepkileri normalleştirmiş ve üstüne "bayanlar da" dahil olmak üzere diye bir ek yapmışsınız. konuyu bir de insanların yalnızca kardeşlerine değil de "kız" kardeşlerine getirmişsiniz. ciddi anlamda bir cinsiyet ayrımcılığı yapıyorsunuz siz de. seks yapıp yapmamanız hiç kimseyi ilgilendiren bir konu değil. ama siz eğer başkalarının kız kardeşi vs. sini yapıyor ediyor diye, "bayan" /ben kadın derim daha güzel/ arkadaşlarınızı sizi seks yapmaya teşvik (? doğru kelime mi bilemedim) edici cümleler kuruyorlar diye yargılıyorsanız, bunu illaki dillendirmeniz gerekmez düşünmeniz de yeterli, burada bir sorun vardır. o kadar da sütten çıkmış ak kaşık değilsiniz diye düşünüyorum.

özgüven eksikliğini de sekse bağlayanlar ayrı bir konu. batılı anlamda seks bir nevi fethetme duygusu yaratıyor insanlarda. oysa seks bir sanattır, paylaşmadır. insanın kendisini ve karşısındakini tanımasının en yalın yollarından bir tanesidir. tam üç bin kadınla/adamla yattım diyen de dombilidir zaten. ya da kollektif bir sanat anlayışı vardır bilemeyeceğim.

@Egotm katılıp katılmamakta özgürsün. Hatta yanlış da düşünüyor olabilirim. Ama fikir benim fikrim :)

kendini eşine saklayan erkek arkadaşım var, yaşı 26. söz konusu tabu bu yönde çalışmadığı için kimse kendisine " kır zincirlerini" diyemiyor ama çevresinden aldığı şaka, takılma yollu baskının çok daha fazla olduğunu garanti ederim. o bunlara göğüs geriyorsa sen neden yapayamasın?göğüs germe dediğim şey de umursamamak üzerine kurulu. ha, sosyal yaşantın özellikle ikili ilişkiler ara sıra sekteye uğrar. benim okuduğum bölümde kızlar %1 den azdı pek anlamam ama kızlar arasında da, erkekler arasında da (zaten) popüler kızlar "olmaz" demeyenlerdi. yine de kendine çok iyi arkadaş grubu kurabilirsin, bu engel değil.

ayrıca yalanlara kanma. öyle hayatın anlamı, yüzde 51 i filan değil. sevdiğinle ve çok isteyerek yapmıyorsan en azından. gs-fb büyük maç ama bir beşiktaşlı, bir cim bomlunun ya da fenerlinin duyduğu heyecanı duyabilir, aldığı zevki alabilir mi bundan. lakin ben galatasaray a gönül verdiğimden o hafta benim için hayatın yüzde 51 i bu maç oluyor.

"meret" yaklasımınız pek saglıklı degil sanki. ha bi de, tatmadıgınız bi seyin eksikligini hissetmemek de ilgincmıs.

@ataturkiye, yukarıda saydığın mesnetsiz şeylere "Ruhlarının nasıl karardığını, nasıl duygusuzlaşıp robotlaştığını görmek" fikir dediğin için şakanın ölçüsünü kaçırdığını düşünüyorum. robot ile kastettiğin, akıllı/deli bir kişinin söylediklerini sorgusuz sualsiz/ ya da doğruları büküp yerine getirmek ise yanlış tarafa doğru bakıyorsun derim. ayrıca sana şu anlamlı bkz ı veriyorum. bedenimi alabilirsin ama ruhumu asla

elbette sırf laf olsun diye bir cinsel ilişkiye girmeyin ama;
bence beklemek, zamanla beklentilerinizi de yükseltecektir. bu işin kafanızda git gide daha büyük bir mesele haline gelmesine sebep olacaktır. ilerde aşık olduğunuz biriyle bile cidden problemli bir cinsel hayatınız olmasını istemezsiniz inanın.

yani içinizde böyle bir istek yoksa apayrı bir konu. lakin normal cinsel istekleriniz var ama sırf karşınıza tamamen sevip güvendiğiniz birisi çıkmadığı için bun isteklerinizi bastırıyorsanız beklentilerinizi, seks hakkındaki düşüncelerinizi en azından gözden geçirin derim. inanın sizin sağlığınız için söylüyorum.

İlla bilmem kaç yaşına kadar biriyle yatacaksın diye birşey yok ama bence sen gözünde bu meseleyi fazla büyütmüşsün. Hatta kızma ama biraz da özgüvensizlikle ilgili bir durum. Cevaplara da bakıyorum seks yapmadan da yaşanabileceğini bile anlayabiliriz nerdeyse.

@Egotm,

(bkz: #13880207)

o seks yap diyen benim lan.

bir önerme için de demiyorum, en basit ve direkt yolu olarak gözüküyor. onun dışında tabii ki işinizde yükselmeniz, sosyal açıdan insanlar ile birlikte vakit geçirmeniz özgüveninizi tavan yaptırabilir. yoksa muhakkak seks yapacaksınız, rüzgarı arkanıza alacaksınız demiyorum; ki denmez.

ama hızlı bir etkisi olduğu da gözardı edilmeyecek bir gerçek.

özgüven için başka bir kaynak da spor, ek olarak belirteyim.

pardon ama erkek arkada$larindan veya yakinlarinda biri saldiray abi mi? senin acilen sevi$men lazim diye ortalikta gezdiklerine gore :)

egotm hakli, aseksuel olabilirsiniz. ve bunu kabullenmek istemiyor olabilirsiniz.

bryan fury daha bir hakli. bilmediginiz, tecrube etmediginiz $eyin eksikligini nasil hissedersiniz veya tam tersi hissetmezsiniz o da bir muamma.. daha once seksin igrenc bir $ey oldugunu zannedip tecrube ettikten sonra muptelasi olan da yok degil :)

yazacağım her cümlenin başına bi 'bence' koyun efenim:
bekaret cehalettir. bir insanın dünyayı tanımasındaki önkoşul kendini tanımasıdır öncelikle. sonra da 'diğerleri'ni. seksin nefsle bi alakası yok. doğallığın dik alası. iki insanın birbirinin ne hissettiğini en yakından görmesi. bunun yanında da fizyolojik bir ihtiyaç. ama siparişle olacak iş de değil. iki insanın birşeyler paylaşması gerekli. ama bu aşk olmak zorunda da değil.
seks yapmış insanların 'ruhlarındaki kararma' o kişinin insan doğası hakkındaki en büyük bilgi eksikliklerinden birini tamamlamasından gelir. sonunda gerçekten empati yapmıştır çünkü. gerçekten hissetmiştir bir başkasının ne hissettiğini, hem de iliklerinde.
evet seks insanları değiştirir fakat bunun ne yönde olacağını büyük oranda deneyimin niteliği belirler. tecavüze uğramış biri dünyanın karanlık yüzünü görüyorken, sevgilisiyle yapan kendisine duyulan sevgiyi tüm gerçekliğiyle hisseder. casual sex diye tabir edilendeyse eğlencenin, arzunun saf halini hissedebilir insan. ama seks bi tabudur ve aşılması gerekir. cahil kalmamak için.

peh, ben bunu sözlüğe de yazayım nan.

açıkçası bir hanıma bu şekilde baskı yapıldığını ilk defa duydum. genelde erkekler arasında bir gurur meselesidir bu.

nacizane tavsiyeme gelince; artık öyle bir dönemdeyiz ki sevişmeyene adam gözüyle bakılmıyor özellikle üniversite yaşlarında. eksikliğini hissetmedim diyorsanız sizin için bir sorun da yoktur. ister yaparsınız ister yapmazsınız, bu konuda kimse size baskı yapamaz, ayıplayamaz.

ayrıca "evlenmeyi mi bekliyorsun, ailen için mi yapmıyorsun" diyen çevrenize de bir alkış yollamak istiyorum ben kusura bakmazsanız.

bir erkek olarak, benzer baskılarla bazen ben de karşılaşıyorum, ama inan bu durum öyle çirkin bir hal aldı ki günümüzde, mastürbasyon yapmak bile daha doğruymuş gibi geliyor insana. sırf daha naif olduğu için...

türk filmlerinde çokça kullanılan 'biz onunla sevişiyoruz' lafı evrim geçirip bünyelerimizde terli bir şekilde vücut buldu ve sanırım günümüzde köküne bağlı kalmayarak işteş olan tek fiil budur. sev-mek?

not: ayrıca otu boku cinselliğe bağlayan, hayatında freud okumamış, ota boka sırf cinselliği meta haline getirmek için freudyen yaklaşımlar sergileyen arkadaşlarım; sizi esefle kınıyorum!

erkek arkada$inizi tanirsiniz en azindan, size tahammül edemeyip çekip giderse bir boka yaramayan herifin tekidir!

öncelikle herkesin vajinası/penisi kendisine aittir. yani dışardan insanların söylediklerine kulak asmayın. ancak seks çok ama çok güzel bir şeydir. kendiniz için doğru olduğuna inandığınız, gerçekten sevdiğiniz biriyle yapınız efenim.

18 yaşında erkek olarak..
aynı baskıları bende alıyorum.

en yakın erkek arkadaşım 1.5 senedir kafamı sikiyor.. 'gel karıya gidelim' diye..mümkünatı yok diyorum.. 'GAY' damgası yedim kendisinde misal..

yakışıklı bir erkek geçince önümüzden, dönüyor bana 'bak lan. hoşuna gider bu senin.. diğereri gitmediğine göre..' diye şaka yapıyor göt..


kendi içinizde 'değer' biçtiğiniz bir olguyu kolay kolay paylaşmayı istememek çok çok normaldir.. hatta olması gerekendir..

kimsenin bir barney stinson olmasına gerek yok.

soruna şebnem ferahtan bir cümleyle cevap veriyim;

sevişmek sevmekten gelir...

cok buyuk anlamlar yukleme bence, hayal kirikligi olur. "ee bu muydu?" dersin.

sonucta sevgilini seviyorsundur herhalde bu durumda sevmeden sevisiyor konumunda olmayacaksin zaten ama yine de kendimi hazir hissetmiyorum diyorsan bekle. bir de kadin irki genelde ilklere farkli bir anlam yukleme potansiyeline sahip oldugu icin o ilk mumkunse seni aldatmayacak ya da 2 gun sonra cekip gitmeyecek guvenilir biri olsun.

Konu cinsellik olunca yine herkes yazma istegi duyuyor, ben de dahil:)

Burdan sonucu siz cikarin artik..

edit: basligi ilk gordugumde "tabu" oynuyla ilgili bir soru sandim, soylemeden gecemedim bunu da

atatürkiyenin yanıtına katılmamak elde degil. ayrıca bambam ben de 24 yasında evlendim ve bakireydim. esim de aynı sekilde. kocam veya ben baskası ile yatmıs olsaydık %100 mutlu bi evliligimiz olabilecegine inanmıyorum. kocam benden once bi baska kadınla olmus olsa, hep dusunurdum,hep üzülürdüm,
bi şekilde sevdigim, hayatımmı adadığım insanın teninin kokusunu, sevişirken yuzunun aldıgı sekli, etini, çıplaklıgını baskasıyla paylaşamazdım ben. o bir sır ve bunu ancak ben biliyorum, benim aşkımın özünde bu var.
bence cinsellik çok ama çok özel bişey ve tek eşle paylaşılmalı, aksi takdirde yaşam boyu yanında olacak insanla "özel" olan neyin olacak ki.
tabi bu benim fikrim. ki öncesinde bir suru insanla birlikte olup, evlenip cok mutlu olanlar da var. tamamen kafa yapısı ve sen de tek eşli olmak istedigin için kimse seni garipseyemez.

"Zevkinin payidarı yoktur bu işin,
Sevişin gençler sevişin"
Böyle bişi olması lazımdı (; Bilmiyorum da "paldır küldür" yapanlar daha bi' değersiz gözümde, gerçi izafî bi' durum, hayat standartları belirliyor bu "bekaret" konusundaki genişliği.Ama bi' erkek olarak, yapma! diyemeyeceğim (;

Seksî yorum sayımız, ben dahil.
32 oldu oleeeeeyyy ooooooooo 32 oldu oley 32 oldu oley 32 olduu oleeeyyy..

bence porto ama üstte oynanabilir

üst oynayacaktım, sonra 2 oynayayım derken iki takım istatistiklerine bakınca fenerbahçe'nin deplasman maçlarının pek de iç rahatlatıcı olmadğını fark ettim. o yüzden 1 oynadım.

bu arada aceto'nun yazdığının tam tersini yazmışsın tribal enfexion, porto uzun yıllardır kendi evindeki ilk maçları kazanamamış.

0 diyorum. bu maça oynar mıyım?
hayır

not: yalnız kayseri alır maçı

fenerbahçe'nin bu pamuk şekeri kıvamındaki orta sahasıyla cl'de deplasman maçlarında puan alması çok zor gözüküyor. umarım yanılırım.

beraberlik verdim, bir kuponda'da 2,5 altı.

ilk yarı 1, ikinci yarı x.

biraz eski bir kart olduğu için driver güncellemesi gerekiyor olabilir. sitesine bir uğrayın.

Bazı oyunlardan kastın nedir?
zamanında ben de kullandım o karttan. pek başarılı bir kart değil ama düşük detaylarda pes 2006 ve homm 5 gibi oyunları da sorunsuz oynadım. Yani oyunların istediği konfigrasyona göre takılma oluyor olabilir.

çok da çılgın bir para harcamadığından dostum, kendin demişsin

(bkz: attan inip eşeğe binmek)

bu dedigin yoldan para kazananlarin yasal olanlarina benzinci, yasal olmayanlarına da karaborsacı deniyor...

petrole yatirim öyle bidonla litreyle olmaz. bu ise yatirim yapmak istiyorsan varil (barrel) birimi kullanilir. 42 galon standarttir.

kisisel olarak petrole yatirim yapmak icin söyle saglamindan 50.000 $ (ki az bir rakamdir endüstri acisindan) en az gerekir. Petrolü de öyle alayim varilleri koyayim depoya seklinde degil, futures opsiyonlari vb. sekilde yapabilirsin yani kagit üstünde.

illa yatirim yapmak istiyorsan BP, Royal Dutch Shell, Total vs. bunlarin hisse senetlerini al.

@ alpinsamuray
benzinciler aldıkları benzini 6 ay - 1 yıl bekletip satmıyorlar ki. ne kadar çok yakıt satabilirlerse o kadar çok kazanıyorlar. sürekli tankerle yeni yakıt geliyor. zaman içinde oluşan fiyat farkından bi kar elde etmiyorlar.

karaborsacılık olayı içinse ortada bi kıtlık söz konusu olmalı. sürekli fiyat artışından anlaşılacağı üzere bir arz-talep dengesizliği söz konusu fakat bir kıtlık söz konusu değil. nereye gitsek bulabiliyoruz çok şükür. eskiden yağ şeker zulalayan çakal esnafların mantığından bahsetmiyorum. bildiğimiz yatırımdan bahsediyorum. parayı döviz, altın, bono, hisse senedi, gayrimenkul gibi şeylere değil benzine yatırmaktan söz ediyorum.

raf(?) ömrü pek uzun bir madde değil bildiğim kadarıyla.

bir de şöyle bir şey anlatayım. bir keresinde geveze bir kamyoncuyu yaklaşık 2 saat dinlemek zorunda kalmıştım. onun ağzından aktarayım.

"ben bu kaçakçılık işine 14 yaşında başladım. kaçakçılık dediysem resmi kaçakçılık tabii yasa dışı bir şey yapmıyoruz. hatay'dan sınır dışına minübüsşe yolcu taşıyorudum. tabii asıl parayı boş depoyla gidip dolu depoyla dönerek yapıyordum. o zamanlar kamyonların deposu küçüktü. 120 litreydi. herkes gizli bölme yaptırıyordu, yoksa kazanamıyordun. tabii devlette adamı olan 2 tonluk depoyu ruhsata işletiyordu. ruhsata işlettin mi kimse bir şey diyemez, yoksa söker atarlar depoyu. rüşvet vermezsen tabii. sonra bir gün bilmemne kamyoncular derneği başkanı gidiyor Koç'a diyor ki: senin gücün vardır. şu 120 lt. sınırını yukarı çek, 150 bin kamyon alıcaz senden" koç da ford cargo yu çıkarıyor fabrika imali 600 lt depo ile. devlet de veriyor ruhsatı bu kamyona. inanır mısın dünyanın en dandik kamyonudur. ne bir konfor ne sağlamlık. uzun yola hiç gelmez. ama çıktığı gibi kapışıldı. neden? eskiden 120 lt depoyla gidiyordun, yarısı zaten yolda gidiyordu. günde ancak 1 sefer yapabilirsin o yoğunlukta. sat 60 litreyi kazancın x milyon. ama altında ford cargo oldu mu depoda daha yarım ton mazot var. litresi 100 bin lira orda. hesapla bakalım. car car car... cur cur cur"

benzinin depolama maliyetleri o fiyat arbitrajını yok eder. amaç Türkiyedeki yüksek benzin fiyatlarından para kazanmaksa denildigi gibi benzinci olmak gerekir. o şekilde bile kazanç sanıldıgı kadar olmaz zira iş yasadışı değilse büyük payı vergilerle devlete gider.

the man'in dedikleri çok doğru. ek olarak: aracı kurumların yarattıgı veya yurtdışından alımına aracalık ettiği fonları inceleyip enerji endeksleri almak küçük miktarlar için olası. yatırılacak para yeterince çoksa, vadeli kontratlar da alınabilir.

elinde patlar...

bu sorunun aynısını bir banka görevlisine sormuştum. küçük yatırımcı için böyle bir fırsat yok demişti.

konuyla alakası yok ama yazasım geldi

@cashkopat: yıllarca bu sebep yüzünden doğrudüzgün bir tren ağımız yok zaten.. keza havacılıkta yıllarca tk nın tekelinde kaldı..

hep daha fazla kamyon, hep daha fazla otobüs satmak için.

benzin çok volatildir. dendiği gibi adam gibi depolayacaksan maliyetini çıkarmak için çok yüksek hacimde bir yatırım yapmalısın. yok adam gibi depolayamayacaksan da 6 aya kalmadan o benzin az olmayan miktarlarda uçacaktır, sermayen havaya karışacaktır.
bir de nereden alıp nereye satmayı planlıyorsun ?

titreme motor kaynaklı mı, yoksa alttan da sallıyor olabilir mi? motor kaynaklıysa bilemeyeceğim ama alttan ya da arkadan geliyorsa eğer denge kollarından biri gitmiş demektir.

düşündüm de motor kaynaklıysa da motorun destek noktalarından biri kırılmış olabilir. başıma gelmişti 90 model bir taunus'ta. nedense yüksek hızlarda sallamıyor, kalkarken ve rolantideyken acaip sallıyordu.

Anlattigin bana sanzimanla ilgili bir sorun gibi geldi. Yuksek vitesle dusuk devirde hizlanmadaki belirtiler var cunku. Ama servise goturmeden nasil anlarsin bilemem.

zangırtı ayağın hala debriyajdayken oluyorsa, büyük ihtimalle krank keçesi yağ sızdırıyordur. bu sızan yağ baskı plakasına bulaşmıştır, titreme ya da zangırtı o yüzden oluyordur.

eğer ayağın debriyajda değilken oluyorsa, ikincil ateşleme (secondary ignition) (bujiler ve kabloları) sorunu olabilir.

kısmen tıkanmış bir enjektör de aynı belirtileri gösterebilir.

Bu yararlı bilgiler için teşekkür ederim arkadaşlar. Cumartesi için servisten randevu aldım. Bakalım ne diyecekler. Sonucu buraya yazarım. Kalın sağlıcakla..

Benzin..

en.wikipedia.org

Açıkçası fazla hayalperest olacak, biliyorum. Ancak uçak radara da yakalanmamak için fazla aşağıdan uçuyordu. Batman o meşhur kancasını uçağa saplayıp kendini çekebilirdi diye düşünüyorum. Ne de olsa o Batman!

amerikan ordusunda kullanılan bir yöntemdir o (black ops). tom clancy romanlarında falan vardır.

gokdelenden kacarken firlattigi $ey i$ikli mi$ikli bir balondu, ucak tam olarak gecmesi gereken yeri bilsin diye. pek ihtimal vermiyorum gercek olmasina, hayal urunu bi sahne diye du$unmu$tum. hadi diyelim halati beline doladi ve diger ucu ucaga bagli. ilk hareket aninda o halat adamin belini kirar gibi geliyor.

karadan, hareket halindeki helikopterin sallandırdığı merdivene tutunma sahneleri görmüşsünüzdür. helikopter gayet yavaş uçar hatta kahramanımız koşarak yetişir ipe. ben canlı olarak denizde yapılanını gördüm askerdeyken özel kuvvet gösterisinde. adam denizden normal bir insanın koşu hızından çok daha hızlı uçan helikopterin sallandırdığı merdivene tutundu gitti. bundan daha iyisi yani daha hızlısı yapılabilse onlar yapardı diye düşünüyorum çünkü şahane bir gösteriydi. yine de uçaklar helikopterin o anki hızı kadar yavaşlayabilir mi bilmiyorum. bu durumda dengesiz pamuk' un dediği gibi bel kırılması, ya da çekilen g'den dolayı iç organların yer değiştirmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilir. adamlar da bunu şöyle aşmışlar sanırım. Dag'in verdiği linkten alıntı:

"Because of the geometry involved, the person being picked up experienced less of a shock than during a parachute opening."

yani adam direkt uçakla aynı istikamette gitmiyor. böylece şok kat kat azalıyor. mantıklı bir yöntem ama "batman"da böyle teknik bir uygulanmadı sanırım. belki de paraşütü fırlattığı tabancaya şok emici bir süspansiyon sistemi yerleştirilmiştir, bu da kendi üzerindeki etkiyi azaltmıştır, bu da mümkün bence.

aynı durumu ben de yaşıyorum, tam bi haftadır yapmam gerekn çok önemli bi telefon görüşmesini yapmadım, odam birbirine girmiş durumda, bir üşengeçlik var üstümde. ama böyle şeyler genelde dönemsel oluyo. bazen insanın içinden gelmiyo. ama bi süre sonra da birden gaza gelip her şeyi toparlıyosun. benimki çoğu zaman nereden başlayacağımı bilememe hissimden kaynaklanıyor sanırım. kendime plan program bir şey yaparsam uygulayabiliyorum da, sadece düşünce de kalırsa kılımı kımıldatmıyorum.

seni bilemiyorum...

(bkz: depresyon)

internetin bir köşesinde denk gelmiştim: daha çok zeki/yetenekli insanlarda görülen son zamanların yaygın psikolojik bozukluklarındanmış efenm. bu kişiler işleri başkalarına nazaran daha pratik ve çabuk olarak hallettiklerinden "ne de olsa hallederim" mantığıyla önceleri yumurta kapıya dayanıncaya kadar üşeniyor, durum ilerleyince yumurta düşüp kırılsa bile erinmeye devam ediyorlar. doğru vitamin takviyesiyle bu psikolojiden kurtulmak kolaylaşabiliyor. salt kimyasal destek yetmez tabii psikolojik bir rahatsızlıktan kurtulmaya, gayret göstermeniz lazım.

ben pharmaton kullandım, gayret göstermedim. iyileştim diyemem ama hâlâ yumurta kapıya dayandığında harekete geçilen safhadayım. en azından ilerlemiyor yani. ağabeyim vitamin de almadı (başta),büyük sıkıntılar çekti(sonradan geçti şimdi benden iyi durumda).

(bkz: erteleme hastalığı)

yalnız değilmişim, gün geliyor bilgisayardan flashdiski çıkarmaya eriniyorum. ve kilit nokta şu ki, kafamdan şunu yapmalıyım lafı geçtiği anda yapmak bir eziyet halini alıyor. hiç düşünmeden yapsam çok daha kolay olacak.
sanırım profesyonel yardım almak gerekiyor, ben almak üzereyim aldığım numaraları bir arayıp randevu alabilirsem:))

edit: aa bi yerlerde beklettiğim bir pharmaton vardı başliim bari ben de, telefon edene kadar:)ravioli sana yardımcı olacaktık güya, kusura bakma.

valla ben yıllarca bu dertten muzdarip oldum. çok ölümcül bir şey olmadıkça herşeyi ertelerdim. beni askerlik adam etti. artık hiç bir işi bekletmiyorum. yapılması gereken bir şey varsa hemen o anda yapıyorum. artıık değil odamı dağınık görürsem evi filan bile topluyorum.

bu çok yaygın bir sorun. bende de var. şu an yapmam gereken basit basit şeyler o kadar çok ki, ve hepsi de birikti iyice. benim yöntemim savaşmak. ciddi ciddi bunla savaşıyorum. ne kadar dünyanın işi gibi gözükse de "hayır, yapıcam" diyorum ve sonuçta yapmıyorum. bir gün işe yarayacak ama eminim.

ravioli yalnız değilsin.Hatta kaç haftadır düşündüğüm şeyi burada görünce ben ne zaman yazmışım oldu.

benim genel yapım budur.Hatta bi ara nasıl olsa kalıcam diye dersleri çalışmayı bırak,vizelerine bile girmedim.(evet yazıklar olsun hala kafamı dağlara taşlara vururum)

Sanırım bunun nedeni kendi mutsuzluğum.Okulu bitirmek için 2 senedir harcadığım efor ve omuzlarımda hissettiğim sorumluluk duygusu yüzünden kayış koptu,buzdolabında 1 aydır duran bi dünya para verip aldığım ama tadından nefret ettiğim sushileri atmak bile zor geliyor.Ya da en basitinden elektrik faturasını ödemeye gideceğime bir film seyrederim o sırada dünyanın en mutlu insanı olurum.

yalnız bi ara 2 hafta halamın köpeğine bakmıştım.Onun verdiği sorumluluk duygusu ve sevgiyle ben de büyük bir değişim yaratmıştı.Bir canlının hayatta kalmasını sağlamak ve sarfettiğin eforun boşu boşuna gitmemesi yüzünden sanırım.Artık öyle günde 2 tane film seyretmeden veya bilgisayar oyununu bitirmeden uyuyamayan kız gitmişti yerine tuzluk şişesinin üzerindeki yağ izlerini temizleyen kız beliriverdi.

gecenler su haberi okuyup, masumiyetime inandim.
www.ntvmsnbc.com

ben de bu sorun var ve netizen'in yaptığı gibi bir liste hazırlamak iyi bir çözüm gibi. mesela yazlık kıyafetlere, ayakkabılara falan mı ihtiyacın var yaz bir kağıda, sırayla gidip al, o kağıdı çöpe attığın zaman vicdan azabı yerine mutluluk hissedeceksin. hem listeleme yöntemi çabukluk ve disiplin de kazandırır.

kıyafet, ayakkabı vs almak deyince tüylerim diken diken oluyor.
3 yıldır ayakkabı alamıyorum kendime, en yeni tişörtümü 4 sene önce almıştım (arada hediye gelenler, annemin aldıkları filan oldu).
takım elbise almam gerekiyordu, iş görüşmeleri vs. için. 2-3 ay boyunca bizimkiler baskı yaptı git al diye. alamadım. 2 hafta önce resmen zor kullanarak götürdüler en sonunda.

keşke beninmki de ev toplama cd yazma gibi bişi olsa. yüksek lisans tezimi yazmam gerekiyor. 1 ay gibi bir vaktim var ancak daha hiç bir deneye başlamadım bile. veremezsem atılıcam ve 2 senem boşa gidicek. 1.5 aydır memleketime gidemedim belki bu haftasonu çalışırım diye ama bu cumartesim de arkadaşlarla age of ve pes oynayarak geçti ve buralarda takılıyorum hala. biri beni tokatlasın ve kendime getirsin lütfen

bende bir kaç zamandır böyleyim diye yazacakken cevaplara baktımda herkeste aynı şeyi demiş. bende bu duyuruyu favorilerime ekliyim bari.

Hepimiz böyleyiz...

kurtulması zor galiba.. ya da ben kurtulamıyorum. en acil işten an önemsiz işe farketmiyor sürekli ilerde hallederiz düşüncesi. bi şekilde hallolur mantığı.misal bağkur primi taksitlendiriyorlar dunyanın borcu var ama o sıraya girmek, o işkenceyi çekmek zulum geliyor. bi şekilde oderiz boyutuna giriyor. ki git sıraya gir adam gibi indirimli taksitli öde. lanet olsun yarın son gün:)
Devlet işlerinde genelde böyle ama. bi sürü yapılaması gereken işlemi var diye öğrenim kredisine falan başvurmamıştım. aslında şimdi ödemeye çalışan arkadaşları gördükçe iyiki üşenmişim diyorum.. bazen işe yarıyor.:)

(bkz: dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugu) / attention deficit hyperactivity disorder
(bkz: dikkat eksikligi) / attention deficit disorder

ulan amma sorunluymuşuz hepimiz bea...

bende biraz daha farklı yapaacağım şey işime geliyosa çok aceleciyimdir gece gözüme uyku bile girmez.ama işime gelmiyosa sopayla döve döve zor yaptırırsınız.öleceykmiyim doktor bey?
işime geliyo gelmiyo derken istediğim yada zoraki olan bişey.

normalde, hiç işin yoksa, "hiçbirşey" yapmamak hiç zevkli değil.

ama yapacak çok işin varsa, hiçbirşey yapmamak kadar eğlencelisi yok.

bence çok yaygın bir özellik bu, canın sağolsun, gece bir 7.4 daha olsa, gün boyu o kadar yorulduğunla kalırsın, yazık.

yeni top'lu yazar alımları yanlıştı diye bir çok eski yazar ortaya çıkar bu soruyla, ki bence de yanlıştı:)

ek$i sozluk bir internet sitesi abicigim?! bir internet sitesinin ki$iligi mi var ki dogrusu yanli$i olsun? sen sadece sozlugun moderatorlerini, admin(ler)ini suclayabilirsin verdigi kararlardan dolayi...

ha bana sorarsan, sozluk icin kotu oldu dedigim;

1) (bkz: 21 aralik 2006 sozluk darbesi)

2) (bkz: badilist in kaldirilmasi)

3) (bkz: 4 kasim 2007 klonlarin saldirisi)

1) cogu ki$i 'ay $akaydi zaten, biz eglendik. siz eglenmediyseniz o sizin sorununuz.' dese de bence hem gereksizdi hem de sozlugun imajina olumlu bir $ey katmadi, aksine goturdu. ayrica bu sanal-sozde darbeden sonra sozlukten ayrilan, 'bana gore' sozlugu sozluk yapan bircok yazarin -ki aralarinda bircok celebrity var- olmasi da ayri bir konu...

2) soylemeye bile gerek duymuyorum.

3) yazar alinmasin anlaminda demiyorum tabii ki. ancak af buyrun, $uursuzca yapilmi$ bir alim idi bu. yazar alimlarinin hala kapanmami$ olmasi, halihazirda bulunan moderator sayisi ve bunlarin aktiflik durumu ve caylak-onay bekleyen caylak sayisi goz onunde bulunduruldugunda; sanki aceleye getirilmi$ bir alim izlenimi veriyor.

yanlış bilgi olsa bile sonradan düzeltilebilir ki?

İşte kime göre neye göre durumu var o yüzden yazdım zaten oraya, kötü olduğunu düşündüğünüz, yanlış olduğunu düşündüğünüz şeyler de olabilir ama bu suçlamak değildir illa.. Yapıcı olsun diye seviyeli eleştiri kıvamında olması yeter cevapların...

@katafalk kişilik yükleme sanatı var :) genel sordum sadece suçlamak amaçlı olmadığı için soru, zaten anlamışsın demek istediğimi ve cevabını yazmışsın güzelcene:)

Arkadaşlar, bu soru bana ve başkalarına sorun yaratacak nitelikteyse uyarabilirsiniz ama ayar vermeden lütfen.. Başta masum gibi göründü bana ama şimdi işkillenmeye başladım:)

"herkesin konuşma hakkı olsun, 'ama en çok bizim sesimiz duyulsun'" diye düşünen sözde herkese, özde kendine özgürlükçü "bir çok" grubun ekşi sözlük'ü megafon olarak gözlerine kestirdiklerinin ve hep imrendiğim olağanüstü bir koordinasyonla/organize olarak/topluca yazar olmak için pusuda bekliyor oluşlarının moderasyon, daha doğrusu toplu yazar alımını uygun görenler tarafından fark/tahmin edilememiş olması bence ekşi sözlük' ün kendine yaptığı en büyük yanlıştır.

bunu da hiçbir entry'mde dile getirmeden buraya yazınca birilerini arkadan hançerliyormuşum gibi hissettim ama düşününce sözlükten çok da uzakta değiliz.

bende de aşırı yavaş. gün içinde bir nebze daha iyiydi ama şimdi iyice yavaş açılıyor sayfalar.

az önce "server too busy" hatası aldım. maçtan olsa gerek.

sozluk ahalisinin 3\4u online oldugu icin olabilir

server busy yazisini bugun cok defa aldim.
diyebilirim ki tum sene boyunca en zor sozluk takip ettigim gun idi.

opera nispeten daha iyi sonuc verdi explorer'dan ama, tesaduf mu bilmem.

bence öss'den değil de türkiye'nin galibiyetinden dolayı böyle.

yavaşlık herkeste var da...olan biten butonu da çalışmıyor sanırım.

kan aranıyor duyuruları açıksa olay'a tıkladığınızda sıvayabiliyor genelde. (alakalı mı bilemedim ama)