serçe parmak kullanımı sıfır, bakmadan yazım hızım iyi.

on parmak, serçe parmak kullanımı var tabii ki. klavyeler her parmağın bir tuşa basacağı şekilde tasarlanmıştır. (başparmaklar istisna, iki başparmak da sadece space tuşundan sorumludur, sonuç olarak 10 parmak pratikte 9 parmaktır).

Bakmadan yazarım, çok da hızlı yazarım, sağ elimin serçe parmağını kullanmıyorum.

Edit: Duyuruda yaptığımız yarışmayı buldum. Drainage benim, der meister da der meister.

i.hizliresim.com

Bakmadan yazıyorum. Sağ serçe parmağı sadece enter için kullanıyorum. İdeal 10 parmak değil ama hızım iyi diyebilirim.

bakmadan yazıyorum, hatta çok hızlı yazdığımı söylerler. ben, benim gibi gününü internette geçiren herkesin benim kadar hızlı yazabildiğini sanıyordum ama öyle değilmiş valla, gavur gibi yazıyom essahtan. serçe parmağı kullanmıyorum.

bakmadan yazabiliyirum, serce parmagim bazen sadece enter icin.

mouse'u da cok kullanmam genel iitibariyle. klavye kisayollari ile hallediyorum genelde.

Ecet

eşim f klavye kullandığı için evimde f klavye var. q klavyede bakmadan ve hızlı yazabildiğim için uzun zamandır crtl+shift ile klavye modunu değiştirip f klavyeyi aslında q klavye gibi kullanıyorum. 9 parmak kullanıyorum.

turkegitim.net

bu testlerde genelde 3 dakikada 140 150 yazıyorum.

Bakmadan 10 parmak yavaş, normal alıştığım oldukça hızlı. Kendimi 10 parmağa zorluyorum.

Telefonun klavyesine de alışmışım ona da bakmadan yazabiliyorum.

evet yazıyorum. çocukluğumdan beri elimin altında q klavye var.

bakmadan yazmak sorun degil. en sevdigim yeteneklerimden hatta.
bir deneyeyim bakalim bunu yazarken kac parmak kullandim .

edit: 6 parmak. serce parmagi shiftler icin kullaniyorum da, benim anlamadigim niye 10 parmaga ihtiyac duyuldugu, sigmiyor ki 10 parmak klavyeye.

10 parmak yazıyorum ama 10 parmak tekniğinde değil, dikkat edersen klavyelerde f ve j harflerinin üzerinde kabartmalar vardır ve 2 elin işaret parmağı bu tuşlarda durur normal pozisyonda sol el işaret parmağını f ye koy sağ el işaret parmağını j ye koy otomatik olarak zaten diğerleride sıralanıyor, mesela f deki parmağın r ye ve v ye basar, de deki ortaparmağın e ve c ye basar.

zor değil f ile j yi bulduktan sonra gerisi teferruat.

ben 6 parmak yazıyorum. sol el 5 sağ elde işaret parmağı. böyle alıştım böyle gidiyor yanlış aslında :D ama bakmadan çok çok hızlı yazabilirim. pek bi marifeti yok :D

On parmak yazıyorum. Ne klavyeye ne ekrana bakmam gerekmiyor, uzun süre boyunca yazmam gerekirse gözlerimi kapatıp beremi de üzerine geçiriyorum. Karanlıkta gözlerim dinlenirken ben de yazıyorum.On parmak yazıyorsan serçe parmağını da kullanıyorsun. Her parmağın sorumlu olduğu harfler var.

kendi klavyemde evet, her klavyede yazamıyorum.

Bakmadan yazıyorum ama serçe parmağı çok nadir kullanıyorum

serçe parmağım yok, 10 parmak yazamıyorum da yeteri kadar hızlı yazabiliyorum

10 parmak f klavye kullanıyorum. serçe parmaklar da kullanılıyor tabii.

Azar azar bakiyorum illa ki klavyeye. Yanlis yaziyorum hic bakmazsam.

serçe parmaklar genelde shift enter vs için, onun dışında evet bakmadan yazabiliyorum.

klavyeye bakmıyorum, baya hızlı yazarım. 10 parmak yazmıyorum. ellerim büyük, parmaklarım acıyor çok uzun süre öyle yazarsam. Türkçe klavyede 10 parmak kod yazarsam parmaklarım düğüm olur çünkü.

ingilizce klavyeye geçince 10 parmağa geçerim diye düşünüyorum.

serçe parmaklarla sağ elin yüzüğü hiç kullanmadığımı farkettim bunu yazarken. 7 parmak diyelim. bakmadan yazabiliyorum evet.

bakmadan on parmak yazıyorum. bütün parmaklarımı kullanıyorum. şöyle izah edeyim, 3 dakikada 224 kelime yazıyor, 216 doğru kelime çıkarıyorum.

olan biten başlığı altında yazarların yeni temaya eleştirileri var. yenisi eklendikçe yeşil yanıyor.

entry girilin başlıklar eskisi gibi belirgin değil. çok ince bir şekilde kalın yazıyla yazılıyormuş. o kadar ince ki farkedememişim.

stajyersen en düşüğü işaretle, değilsen bir üstünü.

1500ü üni mezunlarına veriyorlar. tam gün calısan. gerisini sen düsün...

ben migrostan 34 liraya almıştım birkaç ay önce. bu da normal bence. gerçektir.

tıraş diye yazılır öyle de okunur

Bunların bir dünya sahtesi var piyasada. Git, Migros ya da Carrefour gibi sahtesinin satılma ihtimali düşük bir marketten al bence.

Ürünün açıklamalarda anlatıldığı gibi olması puanlamasında 43 küsür bin işlemde 4,8/5 almış, bu satıcıya güvenmezsem başka kime güvenip internetten alışveriş yapıcam.

eyvallah bu arada ben de alıyorum sayende.

gerçi çok büyük bi indirim gibi gelmedi biraz bakınca, 1 bıçaklısı hb'de 15 lira.
www.hepsiburada.com

adsl ise farketmez fiber ise superonline

tabi ki superonline

Vodafone'u sakın alma. En iyisi Superonline.

vodafone'un eskinin biri adsl'i olduğunu düşündüğümüzde kesinlikle uzak durmanız gerektiği kanaatindeyim. superonline da ttnet'den iyidir.

tabi ki.

senin ilgini o çekiyor sonuçta, arkadaşı seni ilgilendirmez.

sevilmeyen insana nispet yapmak için güzel bir fırsat. ondan daha samimi neden olmayasın=?

bu tapuya sahip kişide ev ve otel yoksa, arsa kirası alıyor.(belirtilen miktar) 1 ev varsa 70, artan ev sayısında belirtilen kadar, 1 otel varsa 950, ayrıca ne kadar figür varsa onların değerinin toplamı kadar. (Mesela 2 ev + 1 otel 1150 kira gibi)

zar attıktan sonra üzerine ilk sen gelirsen arsayı istersen satın alabilirsin. daha sonra üzerine gelen arsa kirasını sana öder. eğer tüm turuncu arsalar sendeyse 2. sıradaki arsa kira bedelini öderler. sen bu arsanın üzerine bir kez daha zar atıp gelirsen 1 ev kurabilirsin ve senin arsana denk gelen diğer oyuncular ev kirası öder. bu döngü otel kurana kadar devam eder. ayrıca ev kurarken senin 100m para ödemen gerekir. o da en altta yazıyor

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim +1

+ oyun kutusunda 32 tane ev var. bu yüzden çok fazla arsanız varsa evden otele geçmeyin. çünkü otel yaptığınızda oradaki evlerinizi oyun kutusuna geri koyacaksınız ve başları da ev alabilecek. bırakın 4er ev olarak dursun. millet ev alamasın.

otel kurabilmek için o arsada 4 tane ev olması lazım.

3 tane turuncun var ya mesela birinde 3 ev diğerlerinde 1er ev olamaz. 2-2-1, 1-2-2, 2-1-2 olabilir .
6 ev alıyorsan aynı renk dizisine 2-2-2 olmalı. anlatabildim sanırım. bir de bir roundda 1 arsaya sadece 1 ev alabilirsiniz. param çok hepsini 4lüyim 12 ev ver bana olmuyor. 3 ev alırsın. her birine 1er koyarsın.

eğer zarla bir yere geldiysen sahibi yoksa ama almak istemiyorsan açık arttırmaya girer.

oyunun amacı kapitalizmin pisliklerini göstermek. sık oynamayın. akrabalıklar zedelenebilir.

erken tekelleşmek oyunda iyi, hızlı bir şekilde tekelleşin ya da önünüze gelen yerleri alın. başkalarıyla pazarlığa girin, gökkuşağı yapın, osmanlıyı bitirdikleri gibi bitirin onları.

iskeleler saçma bir yatırım olarak görünse de 4ünü de alınca çok temiz para getiriyor. elektrik idaresi falan mantıksız. turuncu ve kırmızılar oyun bitirici bence. başlama noktasının yanındaki tarabyaya gelinmesi ve ev dikilmesi ölüm ama birisi geldiğinde tüm parasını sömürebilirsiniz ama başka yerlere yatırım yapmak daha mantıklı

otellerin maliyeti 100 + 4 ev demiş ya. demek istediği 500 yani toplamda. oteli dikmek için 500 değil 100 vericeksin.

sadece turuncu harbiye sende ise 14
diğer tüm turuncu mekanlar sende ise (hepsi sende olmalı) 28
turuncu harbiyeye 1 ev diktiysen 70 diğer evsiz turunculardan birine geldiyse 28
turuncu harbiyeye 4 ev diktiysen 750 diğer evsiz turunculardan birine geldiyse 28
turuncu harbiyeye otel diktiysen 950 diğer evsiz otelsiz turunculardan birine geldiyse 28
ev veya otel dikebilmen için tüm renkleri alman (3 turuncu) ve sonra bir daha o turuncularda durman lazım. sadece durduğun turuncuya (mesela harbiye) ev dikebilirsin toplamda 4 evin olduğunda (aynı renkte ama farklı mekanlarda olabilir) otel dikebilirsin
ev otel fiyatları orada yazılı
ev 100
otel 4 ev + 100 yani 500

Yetenek ve çalışma.

çünkü insan değil. ben onun artık droid falan olduğunu düşünüyorum. yiyorlar bizi insan diye.

adam topun vücudunun bir parçasıymış gibi hareket ediyor. basketbolu da nefes alıp vermek kadar doğal bir reflexmiş gibi oynuyor. konsantrasyonun ötesinde bir sakinlik var.

Onlar nişan alınmış hali aslında. Şut mekaniği çok temiz ve hızlı.

Peja stojakovic de üçlük benim için turnike gibi diyordu.

yetenek + şut mekaniği çalışmaları. ömer aşık nba gittikten sonraki çalışmaları ile faul sokar hale geldi, mucize gibi.

kaç tane yatırımcı ile yatırım planlanıyor, planlıyorum hiç öyle bir şey duymadım. paris'ten de istiyor muymuş rapor?

şirket kurulum, ortaklık vs gibi anladım tabi ben. resmi gezi falan ise başka tabi.

Ben de hiç böyle bir soru ile karşılaşmadım gerçekten, bana da garip geldi. Potansiyel müvekkil burada bir irtibat bürosu yahut şirket şubesi kuracak ve yabancı bir şirket ile işbirliği yaparak bir proje gerçekleştirecek.

Hatta İngilizce soruyu da paylaşiyim:

"Apparently the Ankara bombing raised some concerns in company's security team.
We are waiting for their clearance to move forward with the project.
In the meantime, if you could provide me with a security briefing from a good source on Istanbul's security forecast.
My plan is to provide the company with this report, to show them that we can start in Istanbul and them asses the security concern in the rest of the country as the situation in Siria unfolds.
Please let me know what you think."

öncelikle il emniyet müdürlüğüne ve ordan iş çıkmazsa valiliğe konuyu aynı şekilde açıkça anlatan bir dilekçe yazabilirsiniz. tüm güvenlik önlemlerinin alındığına dair resmi bir cevap yazmalarını isteyin. emniyette iş çözülür diye tahmin ediyorum. olmazsa valilik de muhtemelen vali yardımcılarından birisine yönlendirecektir. dilekçenizi elden takip edin. mümkünse müdür yönetici vs her kimse bizzat görüşün. çok önemli olmayan basit bir yazıyla size yardımcı olabilirler.

sizin istediğiniz gibi detaylı bir raporu hiçbir güvenlik kurumu yayınlamaz. öyle olsaydı güvenlik açıklarını bulmak çok daha rahat olurdu.

Çok teşekkür ederim, ben de sizinle aynı fikirdeyim. Hiçbir kurum bu tarz bir raporu yayınlamaz tabii, ama tavsiye ettiğiniz yolu deneyeceğim.

ben kendim avrupa'lı bir firmanın tüm türkiye işlerini yürütüyorum bir yıldır. 2 şirket kurduk kaç sözleşme imzaladık bunlara fabrika kuruyoruz daha hiç öyle bir soru ne soruldu ne bahsi geçti. adam geliyor hiç bilmediği yatırımcının arabasına atlayıp hop çerkezköy, gebze, bursa falan fabrika geziyor, geziyoruz.

bence biraz senin yorumunu istemiş.bana kalırsa sen istanbul'daki polis sayısı falan bir kaç rakamla kendi görüşlerini vs yaz. yani adam merak etmiş adam. bence yine bir röportajın veya basın bildirisinin çevirisi de olabilir.

www.oecdbetterlifeindex.org

buradan, oecd ortalamasında bir güvenliğe sahip olduğumuzu,

en.wikipedia.org

buradan ne kadar fazla polis gücüne sahip olduğumuzu,

www.gov.uk

www.gov.uk

buradan da türkiye'de bırak iş yapmayı gezmek için bile herhangi bir risk olsa İngiltere'nin vatandaşlarına uyarı vereceğini gösterebilirsin.

Herkese cok tesekkurler.

çokzel <3

baydı. daha orijinal şeyler yaptırın.

ben kimsede görmedim bunu. o kadar yaygın mı ki?

bu dövme olarak yaygın olmayabilir ama konsept çok sıkıcı.

tüm göbeği veya sırtı kaplayacaksa kötü. 7-8 cm genişliğinde vücudun herhangi bir yerinde olacaksa güzel.

hitlerin bıyığı uçuyormuş gibi.

1.69 113 şahsın askere gitmesi mümkün değil.

Askerliğe "elverişlidir" inisiyatifi tamamen GATA'ya ait. gata'daki heyete gitmek istediğini, kendine güvendiğini falan söylersen muhtemelen "elverişlidir" yaparlar seni. ya da dediğin gibi 1 sene öteler, takribi 2 sene daha kiloyu korursan muafiyet alırsın.

5 sene önceye göre 3 cm kısalmışsın :) Bence seneye gel der, yine aynı kilodaysan heyet raporuyla elverişli değildir raporunu alırsın. Askerlik sıkıntılı iş, kimse doğru düzgün bilgi vermiyor. O an da ki yetkiliye bağlı.

ahaha, 5 sene önce ilk yoklamaya gittiğimde 1.69 ölçmüşlerdi boyumu, ben yine de herkese 1.70 falanım demeye devam ediyordum. Şimdi iş tekrar ciddiye binince gerçek boyuma geri dönmek zorunda kaldım

Direkt kilo sebebi ile kimseye vermiyorlar elverişli değildir raporunu. Her sene 1 kere olmak üzere 3 sene en az kontrole gidiceksin muhtemelen.

Gitmek istiyorum dersen de olmuyor. Orada seni koşturduklarında başına bişey gelirse hiçbir doktor o tehlikeyi göze almak istemiyor.

öyle hemen muaf tutmuyorlar.

ilk gidişinde kilon ve boyun standardı sağlamıyorsa 1 sene ertelerler. bir sonraki sene gittiğinde yine sağlamıyorsa 1 sene daha ertelerler. 3. yılda da gittiğinde sağlamıyorsa kesin bir şekilde muaf tutulursun.

114 kiloyla beni almışlardı oysaki. Gitmek istediğimi söyledim tamam dediler. Hiç öyle sorumluluk alır bi halleri yoktu. Tabi yine o an seni değerlendiren doktora bağlı, ille böyle olacak diye bişey yok. Ama ben yine de senin isteğinle olabileceğini düşünüyorum. orduya koşan adam da lazım, yazıcı da koğuşçu da falan da filan da..

Oraya amele lazim. Ben yeni geldim. Gitme. Al ertelemeni. Sonra da muafiet alirsin mis gibi.

Sene 2008 de 181 boy 116-117 kilo idim, ilk basta olmaz dediler, sonra ben gitmek istiyorum dedim, bana verdikleri saglik raporunda komando olmaya dlverislidir kismi bile tikliydi :))

Askerden dondugumde 80 kilo idim yalniz :)) su ana kadar da 85'i gecmedi, iyi ki gitmisim derim ondan.

Futbolculara ya da şirket sahiplerine, CEO'lara falan yazıldığına göre, hakaret ya da iftira olmadığı sürece sorun olacağını zannetmiyorum. Hukukçu değilim ama yasalar tüm vatandaşlar için aynıdır.

bir sıkıntı olma ihtimali olsaydı rte veya meltem banko ağzımıza sıçardı. hakaret içermiyorsa eğer çok çok mahkeme kararıyla başlığı sildirir.

vişneli değil limonlu ama bu tarifi denedim. üşenmesem her gün yapar yerim.

www.kolaykektarifi.net

annemin blog'undan kendi tarifi:

dildendileeldenele.blogspot.com.tr

aynen öyle yap. satıcıya eksi puan yaz ama parasını tümden teslim et. en doğrusu bence bu.

ben olsam aradaki farkın yarısını verip satıcıya - puan verirdim.
bol geliyorsa durumu satıcıya söyleyip kusura bakma birader derdim, parayı vermezdim.

ürün eline bol geliyorsa 2 dolarlık hak geçmiş sayılmaz. tam olsaydı hak verir fazla olan miktarı gönder derdim ama adam bunu haketmemiş. para göndermeden olumsuz yorum yap. vicdanını rahatlatmak istiyorsan parasını gönder olumsuz yorum yap.

bazen böyle durumlar olabiliyor satıcıya çok ters gitmeden kibarca "bana yanlış ürün göndermişiniz ürünü iade edip para talebinde bulunuyorum" de. sen pozitif yaklaşırsan o da işini çözmek için uğraşır.

öte yandan 7 dolarlık eldivenle iki teke üstüne çıkma be abim

içine nasıl siniyorsa öyle yap. için rahat çık yola.

şehire ve oyuna göre değişir. istanbul'da biraz zor ama dediğim gibi oyuna göre de değişir.

evet istanbul'dayım. emin olamadım ben de.

çok zor. 1 hafta önceden oyunların doluluklarına bakarsan zorluğunu anlayabilirsin aslında. riske atma bence.

oyun zaten yarın. geç fark ettiğim için şimdi netten bilet alma imkanım da yok. artık yarın gidicem şansımı deneyip.

ben ne zaman tiyatroya gitsem profesyonel oyunu dahil, biletler önceden tükeniyor ama salın da gayet boş koltuk kalıyor. gayet gidin deneyin şansınızı

ahaha :) sen gönder bir sorun çıkmazsa ben de hem digitürk'e hem metro turizme gönderecem. hatta mng kargo ile de yurtiçi kargo merkezine at boku eşek boku gönderecem.

bence suç değildir. insani atık diye gönder gitsin :)

www.shitexpress.com boyle bisey olduguna gore bence suc degil. zaten bitcoin odemesi var, bulamazlar

www.youtube.com

Güzel fikir

Efsane duyurulardan birisi olacağına yönelik bir hissiyat oluştu bende daha şimdiden.

Cevap: hakaret kapsamına alınırsa suç olabilir.

sunu gonder, tibbi atik geyiklerinden de korunmus olursun
urun.gittigidiyor.com

gerçek bok değilde plastik bok gönderilebilir. hizmetlerinizin plastik bir maketini yapmışlar notuyla beraber.

aşslsksk çok iyi soru :)
umarım suç değildir ya göndersene :)

Hll spr dvm.

Sabah sabah ne güldüm yahu :) eylemini bize de bildir ne olur. çok merak ediyorum ne olacak.

imdb'de bu tarz bir şey var.tam olarak dediğin gibi sayılmaz aslında. film sayfasının az aşağısında "People who liked this also liked..." yazıyor.

Criticker.
Aradiginiz site bu degilse bile alaninda oldukca iyi.

biraz önce karıştırdım :), şunu gönderecektim bu olabilir mi diye www.tastekid.com

tastekid! evet buydu, teşekkürler :)

Latin

afrikalı.

usain bolt neyse bob marley de o, çünkü ikisi de jamaikalı.

kökeni afrikalı, kimliği jamaikalı

zenci diye bir ırk yok ama sanırım senin soruna göre zenci oluyor.

İki jamaikalı aynı olmak zorunda mı?

9999/10000 oranında evet. sen kaç tane zenci türk gördün.

Ben bile cevaplardan tatmin olmadım:/

Afro-Jamaican

Afro-Jamaicans are Jamaicans of entirely or predominantly African descent. he first Africans to arrive came in 1513 from the Iberian Peninsula.

daha nasil zenci olacak?(git: )

soyle bi duyuru acmistim, yardimci olur: www.eksiduyuru.com

Var. Okulda sık sık iciyodum bi ara baska vakit gecmiyodu. Bıraktım ama.

Açılmadı link. bir süre sonra vücut alışıyor buna ve sonra tatmin etmemeye başlamadı mı peki? Ben bir kaç gün denetyimledim. Çakırkeyif dolaşmak güzel bir şydi. Daha derin düşünmeyi de etkilyordu ve sporda da sorun olmuoyrdu. Alışmasından korktum vücudun.

bi süre sonra alışıyorsun kesmiyor. bide aptal yapıyor

gümrükte çalışırken behzat ç ve tayfası gibi yaşamışlığım var. gümrükçüler az çok bilir. çok iş yapan bir müşavirlikte çalışıyorsan mesai kavramı diye bir şey olmaz. gecenin bir yarısı gemi gelir, tır gümrükte kalır sorun çıkar, muayene memurunu evinden alırsın vs gece üçlere dörtlere kadar çalışıp sabah sekizde kalkıp işe geldiğim çok olmuştur. alkolsüz bu iş yapılmaz. öğle yemeğinden sonra iki bira çakılır. bürodan çıkar gümrüğe giderken tekelde ayak üstü bir bira atarsın. arada mola verir arkadaşlardan birini alır arabada serinlemek için bir tane daha... akşam yemeği var bunun. patron ofisi terkeder, meyhaneye çevirmezsen olmaz. öyle işte. yaşlandım valla.

ünide tiyatro bölümü okuyorum hocam. provalarda içmeyince çekilmiyor valla. yüzünü görmeye tahammül edemediğin insanla burun buruna 6 7 saat... bir şişe şarap alıyorum genelde iki gün yetiyor. etkisi geçtikten sonra gelen o saçma yorgunluk olmasa keşke.

acilmayan duyuruyu sadece sozluk yazarlarina acik bir sekilde acmisim. soyle ki:
i.hizliresim.com

Eger bebege yapabilecegimin en iyisini sunamayacaksam hicbir sey sunmamayi tercih ederim.

standart yaşam koşullarını sağlayamayacak kadar durum kötüyse doğurmamak en sağlıklısı. iyi bir yaşam sunamayacağın hayata getirdiğin çocuğun suçu ne? bu da bir soru bak. ama yok tatile gidecez, ülke ülke gezecez gibi bahaneler etik değil.

bu konuda fikir beyan edenleri anlamıyorum.
istenmeyen çocuklara siz bakıyor olsanız anlarım.

Eger gezicem tozucam diyeyse kurtajla kendimi aldirmak daha mantikli.

Eger soz konusu maddi sebeplerse bebegi oldurmekten ziyade para kazanmanin ve onu yasatmanin yolunu bulmaya yonelmek lazim.

La noix+1 tamam belki kösklerde, saraylarda yaşatacak durumda olmayabilirim hiçbir zaman ama başka bir hayatın sorumluluğunu almadan önce ilk başta maddi olarak hazır olmak isterim. Mama bile alırken düşünerek alacaksam, o çocuğa daha doğar dogmaz haksızlık etmiş olmaz miyim?


Sadece maddi olarak da bitmiyor is, zaman ayiramayacaksam anneanne/babaanne, bakıcı elinde olacaksa tüm gün, istediğim gibi yetistiremeyeceksem (en azından bebekligini yanımda geciremeyecekse) istemem.

Bunların haricinde psikolojik olarak hem annenin hem babanın hazır olması lazım bence. En azindan başka bir canın sorumluluğu né demek iyi düşünüp, taşınmalı. Kaç yaşına kadar sana bağımlı bir yerde. 2 yaşına gelince 'keşke biraz daha bekleseydik' demek istemem açıkçası. Hayata gelmeyi o seçmiyor, sen seçim yapıyorsun, o zaman yapabileceğinin en iyisini yapmalısın onun için. É bunun için de kendi hayatından fedakarlık yapmalısın, buna hazır mısın? O önemli.

Kısacası sırf hamile kalındı diye doğurmak mantıklı gelmiyor bana. Belli ilk başta psikolojik olarak zor olur ama ilerde daha büyük sorunlar yaşamaktan iyidir. Kaldı ki biyolojik olarak da tam olarak bir insanı hayattan koparmış olmuyorsun aslında.

la noix+1

uygun olmayan şartlarda bir çocuğu yetişkin olarak katlanmaya zorlandığımız dünyaya getirmenin benciliğinden daha etik bir tutum. tatil, gezme vs gibi durumları da gerekçe görüyorsa ebeveynler çocuğu dünyaya getirip her şeyin engeli olarak görmektense dünyaya getirmesinler daha iyi. (tabii önlemini almak kısmını yapmayı akıl etseler daha da iyi)

asıl soru sadece kendi biyolojik annelik/babalık isteği için çocuk dünyaya getirmek neden? neden insanlar bin bir türlü yapay dölleme yoluyla çocuk "yapmaya" çalışıyor? kimsesiz, ev ve bakım ihtiyacı olan bir sürü çocuk var ve tüm çocuklar aynı sevgiyi, sıcaklığı hak ediyorlar.

la noix+1 Paranın az olması veya ona güzel bir gelecek sunamayacağını bilmek ve bile bile "amaaan oluversin" demek hem çocuğa hem ebeveyne eziyet.

La noix+3000

Bebek de demeyelim. O henüz bebek değil. Daha basit düşünmek gerektiğini düşünüyorum. Bir hata olmuş olabilir ve farkedilen anda bu hatadan dönmek en iyidir. Etik mi diye düşünerek bu hata tüm hayata ve masum başka bir insanın hayatına yayılmamalı bence.

@madarch, dünyadaki sistemi "hümanizm" ile çözemezsin, her ne kadar ruhsuz hissettirse de bazı çocuklar şanslıdır, bazı çocuklar talihsizdir, bazıları da "normal"dir, bir çocuğu 9 ay karnında taşıyıp doğurmak ile evlat edinmek arasındaki fark büyük olacaktır.

Eğer konu eşinizle korunduğunuz halde hamile kalmaksa bence onun yaşama hakkı var. Ben kendimi öyle bir hamileliği sonlandırmakta haklı görmem. Ancak tecavüz, evlenmeden önce korunmuş olsanız da meydana gelmiş hamilelik veya cenindeki anormallikler durumunda karar annenin olması gerekir diyorum. Öte yandan her halukarda karar annenin olmalı ama dediğim gibi bazen "başım üstüne" demek gerekir bence.

Para değil zevk meselesi ve o zevkler etikten bin kat daha değerli.

Brk, kadınım, kürtajla birini öldürmuş olacağımı da düşünmüyorum (azıcık biyoloji bilgisi olan herkes de bunu bilir zaten). Çocuğun mutlu ve iyi şekilde yetiştirilmesini onemsemek yerine 'aaa ama cana kiymis oluyorsun' mantığını anlamak mümkün değil. Daha önce de yazmıştım, tekrar yazıyorum. O cocugun seçme şansı yok, sen yerine seçim yapıyorsun ve sırf kendi egolarin için iyi olanaklar sunamazken bile dünyaya getirmek kadar bencilce bir şey yok. Sadece maddi değil manevi olarak da iyi bir anneyi, iyi bir babayı hakeder çocuk. Sen psikolojik olarak hazır değilsen eziyet etmek niye? Ve evet kendimi de düşünüyorum bu durumda.

@brk37 - 189445545

Kesinlikle kendisine katılmıyorum ve kadınım. Ekonomik sorunlara ek olarak, paralelde doğmadan önce ciddi hastalığı olan çocukların aldırılmasını da haklı buluyorum.

Ama "doğurun da doğurun" diyenler kendisi istediği gibi doğurabilir, kimse kimsenin doğurmasına karşı çıkmıyor sonuçta.

Tmm brk istedi diye doguralim o zaman, biz bakamazsak o bakar

Zengin pici olmayacaksa olmasin demek de konuyu ne kadar anlamadigini gosteriyor zaten. Sen dogurt 15 tane o zaman. Korunmayin da cunku spermlerin yumurtalarin fikrini almiyorsun

O zaman bana biyolojik ve felsefik olarak yumurta hucresi ile blastomer arasindaki farki acikla. Birinin soz hakki varken digerinin niye yok?

Zengin pic diye konuyu saptirip karsisindakine yuklenen de sensin

"... kadın olduğundan şüpheleniyorum, böyle mantık dışı bahanelere erkekler sığınmaz"dan sonrasını okumadım.

Keşke annen de seni doğurmadan önce bi kere daha düşünseymiş.

Ne kadar ilginc ki iyi bir yasam sunmayi maddi olarak algilayanlar erkekler

Ve yine gunlerden bir gun erkekler kadinlarin hayatina karismayi kendilerinde hak gordu

Sanane kardesim ben boyle istiyorum. Sen ne yaparsan yap. Ben senin dogacak cocugun anasinin elinden tutup kirtaja goturmedigim surece bana ne yapip ne yapamayacagimi, ne hissedip ne dusunecegimi soyleyemezsin

4 yasindaki cocugunu oldurur musun ayni kapiya cikiyor diyen arkadas sen de silmissin ama merak etme gorduk yazdigini

Brk, sen şu üslubunu beğeniyor musun cidden? Konuyu saptiriyorsun diyorsun her cevap verene de daha ilk cevabında hepimize saldıran, konuyu saptiran sensin.


Çok meraklıysan günün birinde başına böyle bir durum geldiğinde çocuğun doğmasınà karar verirsin, doğar oturur bakarsın. Bizim ne düşündüğümüz de bize kalır. Maddi manevi iyi şartlarda çocuk yetiştirmek istemek benim hakkım ve bunun hakkında ne düşündüğünü de sana sormadım. Herkesin değer yargıları farklı.

bu konu tam olarak "bekara boşanmak kolay" deyiminin karşılığı.

etiklik meselesi göreceli. senin hayata bakış açınla bir başkasının hayata bakışı, hayattan beklentileri ve ahlaki değerleri farkli. o yüzden bu konuyu etik ya da değil diye tek bir kalıpta kategorize etmek pek doğru değil.

ben evliysem ve ilk çocuğum olacaksa aldırma taraftarı olmayabilirim. yaşam şeklimizi, harcamalarımızı, planlamamızı ona göre şekillendiririz. ama ikinci çocuk olacaksa aldırma konusunu düşünebilirim. ama son karar eşimin olur. anne bu tür olaylarda babadan çok daha fazla etkileniyor.

ben tek maaşla geçinen bir ailenin tek çocuğuydum; kardeşim olsaydi bana sunulan kısıtlı imkanlar da olmayacaktı ve belki hayatım baska bir şekilde şekillenecekti. ailenin sundugu imkanlar iyi değerlendirildiğinde iyi bir egitim, iyi bir arkadaş çevresi, iyi bir kariyer demek. ben bu sekilde yetiştiğim için sahip olacağım tek çocuğu da eldeki en iyi imkanlarla büyütmeye çalışma gibi bir bakış açım var.

aynı konuların tekrar tekrar konuşulması sıkıcı. gelinen nokta hep aynı; biri başka bir şey söyler diğeri başka. ben everest'e tırmanırım bir diğeri tırmanmaz.

şimdi bakamayacak olmak gibi bir şey var cidden. ama benim için bu suriyelileri kapsıyor; okulunu, özel dil/spor/enstrüman derslerini alamayacak olmasını kapsamıyor.

sürpriz olursa 9 ay taşıyosun zaten o bebeği, kediler gibi 2 ayda doğurmuyorsun. o sürede kendini hazırlarsın her şeye, maddi olarak da imkanın kadarını verirsin. şu an yaşadığım koşullarda sağlık problemleri olmadığı sürece hiçbir zaman düşüneceğim bir konu değil.

ondan silmedim tartışmayı gördüm girmek istemedim yoksa söylediğimin arkasındayım.

Ben de tamamrn la noix'e katiliyorum. Bu bir bahane degildir. Bu gelecege dair alinabilecek bir onlemdir olsa olsa. En kotu okula gidecgime okula gitmem, felcli cocugumu oldururum mantigiyla bir tutmak da mantiksiz, o cocuk zaten dogmus ya da o puan alinip okul zaten kazanilmis. Ama bunda henuz cocuk dogmamis, bebek statusune bile gelmemis. Yani henuz hicbir sey icin gec degil. Ben o cocuga o anda iyi annelik edemeyecek bilgisizlikte, ruh halinde, maddi kosullarda isem, neden dogurayim da cocuk benim yuzumden mutsuz bir hayat sursun?

Ama tabii bunlar hep korunarak iliskiye girip yine de hamile kalma durumlari icin gecerli. Hem korunmadan iliskiye girip hem de hamile kalinca cocugu aldirmak bana biraz dusuncesiz ve bencilce geliyor.

hamile kalmak istemediğim için korunduğum ve yapılmasını gereken her şeyi yaptığım halde hamilelik meydana gelmişse ve yasal olarak kürtaj sınırını geçmemişse, ister maddi/ manevi hazır olmadığım için, ister everest'e tırmanmayı planladığım için kürtaj yaptırırım.
bu kadar duygusal olmayı bırakmanın zamanı gelmedi mi? böyle gidersek zaten 50 sene sonra, neredeyse 10 milyarlık insan nüfusu patlamış, besin ve temiz su yüzünden savaşlar çıkmış vs olacak, raat olun.

isteyen doğurur isteyen aldırır olm neyi tartışıyorsunuz? aldırmaya karşı çıkan yanlışlıkla olan embriyonun önce cenin, sonra fetüs sonra bebek olmasını izler, ebeveyni olur, aldırmak isteyen daha embriyo iken aldırır.. kime ne giriyor anlamadım?

niye bu kadar kastin soruda onu da anlamadim, kurtaji savunanlar neden savunuyor diye sorsana aga.

bu konuda bile kadınlığımızı sorgulayan insanlar çıkmış. zaten devletten topluma kadar neredeyse herkes sadece doğuran kadına değer atfedip gerisinin kadınlığından, insan olamamasından vs bahsedip aşağılıyor. kim ki kadın zaten!

kimsesiz çocukları kendi çocuğu gibi görmek (burada bahsettiğim şey hakimiyet kurmak değil, sevgi ve yaşam ortaklaştırma) hümanizmden kaynaklı değil. zaten bu anlayışa yaklaşabilse insanlar çocuklar tüm toplumun sorumluluğunda olur, daha sağlıklı ortamlarda büyürler. tabi bunu kabul edebilen bir dünya olmadığı için bu yazdığıma da "ortalık piçi" diye bir cevap bekliyorum(!) (zor koşulara maruz bırakmak istemeyen ebeveynlerin çocuklarına "zengin piçi" deme cureti gösterildiğine göre!

la noix +1

Savulun, duygusuz kadın geldi!

Diyelim ki dünyanın en zenginiyim, doğursam bebeğe tüm dünyayı sağlayabilirim. Diyelim ki her plansız hamilelikten olabilecek çocuğu kaldıracak kadar da param, imkanım, vb de var. Yine de eğer bir nedenden dolayı iki taraflı hazır olunmazsa rahatlıkla aldirabilirim. Dünyaya canlıyı koyduğunda kendi kendine büyümüyor ki. Onunla ilgilenmek, uğraşmak, kendinden vazgeçip ona adamak gibi şeyler gerekiyor. Bunlardan birini yerine getiremeyecek durumda olabilir aile. Aile çocuğa yük, çocuk aileye yük olabilir; insanların hayatlarında başka öncelikleri olabilir. Doğunca bakmaya hazır olmayabilir.

Az önce "Anne mi baksın, anneanne mi" tartışması vardı. Orada "Anne bakamayacaksa doğurmasın" diyenler de. (Nick'lerine bakmadım, kişisel olarak bir şey söylemiyorum) Diyelim ki bu kadın hamile kaldı. Doğurup bakmayacaklar, aldırsa yine olmuyor; ne yapacak bu çift? "İstemiyordun ama oldu, artık bakacaksınız mecburen" mi?

Kürtaj konusunda bakış açım şu
generationsforlife.org
Tamam, analojiyi hafiften dandik kurmuşlar, daha iyileri kurulabilirdi ama doğmuş biri öldürülmüyor kürtajla, doğmamış ve bunun asla farkına varmayacak olan biri zaten doğmuyor. Olmayan, olma kavramını asla hissedemeyen, sadece olma potansiyeli olan bir durum zaten olmama durumunu koruyor. Hani karındayken kalbi oluşur, omurgası oluşur ve hayatla ilgili temel tepkileri oluşur; o zaman olma kavramından rahatlıkla bahsedebiliriz ama morula/blastula hücreleri sadece bir potansiyel. Kesenin içi boşken, bir varlık yok ki içinde, dolayısıyla kese aşamasında ise "canlı" veya "canı var" diye düşünmek de gerekli değil. Kaldı ki, insanlar ilerleyen aylarda bile çeşitli hastalıklar nedeniyle aldırmak zorunda kalabiliyorlar.

İstenmeyen hamilelikten doğmuş çocuk yine sevilir, planlı çocuk kadar sevilir. Olmuşu olmamış yapamayız ama olmamışken olmamışa devam edilebilir bence.

Anne tarafım çok doğurgan, teyzem 7 çocuk aldırmış korunmalara rağmen (şimdi 70-75 arasında yaşı, onların zamanındaki korumalar bu kadar etkili değildi). Sonuncusunda 45 yaşındaymış. İki çocuğu da var. Dokuzunu doğurabilir miydi, el insaf. Haliyle böyle bir seçim yapmak zorunda ve hepimiz benzer seçimler yapmak zorunda kalabiliriz.

kürtaja son derece karşıyım. eğer bebek istemiyorsanız, öncesinde gerekli önlemleri alacaksınız. bu iş eskisi kadar zor değil, %100'e yakın önlemler alınabiliyor.
ancak bunlara rağmen hamile kalınmışsa, o karındaki şey fasulye kadar da olsa sizin çocuğunuz. sonuna kadar yaşam hakkı var. kendi çocuğunu öldürmekten daha canice bir şey yok.
maddi konular çok abartılıyor bence. 2 çocuğa bakabilecek bir aile 3 çocuğa bakabilir, o ekstra bir çocuk sizi fakir yapmaz.

Brk, tartışma kültürü olmayan, saldırgan ve saygısız olan sensin. Sürekli insanlara saldırarak, anlama problemimiz olduğunu iddia ederek bir yere varamazsin. Biz senin ne dediğini çok iyi anlıyoruz da sen bizi anlamaya pek yeltenmiyorsun. Kimse burada mağdur kadın edebiyatı yapmıyor, herkes kendi görüşünü bildiriyor. Keşke sen de algılarını biraz açsan da SALDİRMADAN anlamaya çalışsan.

İkili toplamları mı yoksa herhangi bir kural yok mu?

Mesela 4 tanesinin toplamı 25.432,15 olanlar da lazım mı?

excel de böyle bir işlem yok. toplama işlemi direk excel formülü şeklindeyse hücreye tıkladığın zaman hangi sayıları topladığını gösterir ama anladığım kadarıyla senin elinde excel formatında bir toplama işlemi yok.

hehrangi bir toplama işlemi yok
100 küsür sayı var ve bunların bazılarının toplamı 25.432,15

@crown evet 4 sayının toplamı da olabilir, 6, 7 veya 8 sayının da; onu bilmiyorum

kombinasyon sorusu, sayıları yazarsan üşenmeyip program yazacak birisi çıkabilir. Üşenmezsem ben de yazabilirim.

sanırım muhasebe problemi, tutmayan hesabın toplam rakamı elinde, hatalı girileri bulmaya çalışıyorsun. direk kombinasyonları deneyecek bir program yoksa tek tek kontrol sağlıklı olur.

@kimlanbu nasil bir program yazilacak?

@jaa tek tek kontrol imkansiz gibi :/

"subset sum" denilen bir işlem sizinki. benzer örnekler linkte var.

stackoverflow.com

python bilen birine bu rakamları l=[61.12,13.11,100.12,12.32,200,60.00,145.34....] formatında düzenleyip verirseniz bu kodlarla bi sonuç elde edebilir sanırım. fazla anlamam ama gönderirseniz bi deneyebilirim.

bilmiyorum ama çok merak ettim. takip etmek amacıyla bu cevabı yazıyorum :)

son bilgiler ışığında Excel için SumMatch eklentisini tavsiye ediyorum :)

download.cnet.com
www.youtube.com

@kaichi sağ olsun, youtube linkindeki solver çözümü işe yaradı :)

tom hardy

Fitzgerald

lan spoiler diyosun, yazdığın soru kabak gibi okunuyor. öncesinde bikaç paragraf uyarı koysaydın.

Aynen, daha dun konustuk evde. Son 3-4 aydir kesmistik, dun bi kere yiyelim dedik, yok mumkun degil yenmiyor.

Ben her gün tavuk yerim, herhangi bir öğünde mutlaka tüketirim, hiç olmadı bir salata falan yapmayı dene.

ben her gün yesem tiksinmem tavuktan. yapmayı bilmek lazım ya da yediğin yerin güzel yapması lazım. birkaç sefer bozulmaya yüz tutmuş, az pişmiş ya da iyi terbiyelenmemiş denk geldiyse tiksinmişsindir. uzun bir süre yeme. sonra kendiliğinden canın çeker.

Olmayan antibiyotigin tadini almak :))

Olmuyor bize oyle.

televizyondaki uzmanları(!) fazla takmayın kafanıza.

olmadi organik deneyin.

kanatci haydar'a gidin bi. resetlesin.

değişik soslar deneyin, köri, baharat, hardal vs vs
strogonof, kievski, çin, meksika, portekiz usulü bin tane şey var yapabileceğiniz. hayatta bıkmam tavuktan, soslarla mükemmel oluyor.

antibiyotik tadı nasıldır bir fikrim yok. ama plastik tadı almıyorum.

Daha dun yedik, gayet de güzeldi. İyi bir yerden alınan tavuğu güzelce marine edince ayıla bayila yiyorsunuz( ki ben sadece göğsünü zorla yerim normalde) sizinki de psikolojik olmasın?

ben de imkanı yok yiyemiyorum ki eskiden çok yerdim

bende tavuk alerjisi cıktı:) artık yemıyorum kı favori yemegimdi..

Yıllardır yemiyoruz biz. Hindi yiyoruz tavuk yerine gayet güzel.

Bu arada babam önceden yemek işindeydi, firmalarla anlaşırdı. İstanbul'a yakın bir yerde arkadaşıyla tavuk çifliğine gittiler de koşulları gördükten sonra biz bir daha yemedik. En iyisini yapıyorsunuz.

@jazzabel biz de tavuk işindeyiz yıllardır gömeriz. hatta bu akşam da yemekte tavuk, öğlen de 8 aylık oğluma tavuk yedirdim

Ben her türlü gömerim affetmem, çok garip bir durummuş valla. Antibiyotik tadı almak ne ya la, belgesel falan mı izledin?

Abidik gubidik soslar var ne yediğini bile anlamıyorsun, onları deneyebilirsin. Çin usulü falan.

temiz bir tavuk, güzel soslarla iyi bir şekilde pişirilirse cennet gibi oluyor. annem hiç bilmiyor mesela. marketten aldığı ucuz tavuğu haşlıyor, plastik çiğner gibi oluyor. okul yemekhanesinde terbiyeli bir tavuk çıkıyor yerken ağlıyorum öyle güzel. yani sana bağlı olay.

tavuk etini soslamazsan tabi plastik gibi olur yeğenim. fabrikasyon üretim o kadar olur.

mezuniyetin nedir?

edit: lisans mezunuysan 1500 civarı başlarsın. birkaç ay sonra 2 civarı olmasını istersin. yarınki görüşmede gümrük müşavir yardımcılığı için staj başlatılmasını isteyebilirsin. hemen stajın başlasın 3 sene sonra müşavir yardımcılığı sınavına girip kazandıktan sonra 3'ten fazla maaşın olur. sonra ver elini müşavirlik.

lisans

gümrük müşaviri değilsen asgari ücret + patronla olan muhabbetin kadar para iste.

tüketici haklarına şikayet et. arkasını bırakma. hatta şikayet etmeden önce şikayet edeceğine dair tehditler et. aynı fiyata daha donanımlı televizyon almak için uğraş. süreçte ne kadar yırtık davranırsan senin faydana olacak. yoksa bu ibneler üstünü kapatmak için elinden geleni yapar.

Kendilerine ayırdıklarını sanmıyorum. Muhtemelen yanlışlık olmuştur.

Stok hatasıdır, neye dellendin bu kadar? Paranı gasp etmeyecekler sonuçta. Siparişi iptal edip para iadesi yapmak gayet yasal ve standart bir durum.

garanti'de de var.

Bankacılık tamamen insan sikme üstüne kurulmuş bir sistem, normal yani.

maaş hesabınız yoksa hemen hemen hepsi kesiyor.

enpara kesmiyor. cepteteb, nuvo gibi şeyler de kesmiyor sanırım.

internet üzerinden havalede ziraat para kesmiyor. eft yapıyorsan da 21 kuruş kesiyor. belki ben maaşımı ziraatten aldığım için böyledir.

bende almıyor.

atm'den atarken 1tl aldigni gordum ben de.

dgs 2 yıllık önlisans bölümlerinden mezun olanların lisans programlarına geçmek için girdikleri bir sınav. senin işine yaramaz..

Dikey geçiş yukarıdaki arkadaşın dediği gibi. Sizinki yatay geçiş oluyor. Yatay geçiş şartları da değişken, en önemlisi not ortalaması oluyor.

uzun uğraşlar versen bile lys ve ygs ile odtü, boğaziçi, hacettepe gibi üniversitelere giremeyecekken; 2 yıllık önlisans bölümlerinden mezun olduktan sonra daha az uğraş vererek bu üniversitelere daha rahat girmenin yoludur dgs.

hayır

bildiğim kadarıyla tamamlamak gereklidir. zaten doktor ona göre doz yazar.

antibiyotik tedavisi yarım bırakılmamalı diye biliyorum.

Antibiyotik bitene kadar kullanılması gereken şeylerden. "...Antibiyotiği sağlık uzmanı (doktor, eczacı) tarafından belirtildiği şekilde kullanmamak da aynı problemlere neden olur. Örneğin, antibiyotik tedavinizi iyileştiğinizi düşünerek yarıda keserseniz bakterilerin tamamının ortadan kalkmamasına sebep olursunuz. Bu durumda geride kalan bakteriler, aldığınız antibiyotiğe karşı bağışıklık kazanır ve kullandığınız antibiyotiğe dirençli yeni bakterilerin üremesine yol açmış olursunuz. Bakteriler ilaca bağışıklık kazandığında hastalık komplikasyonları ve ölüm riskleri de artar. Ayrıca bu bağışıklık kazanmış bakterilerin tedavisi, normal tedaviye göre çok daha pahalıdır ve yan etkileri daha tehlikelidir. Örneğin, bağışıklık kazanmış bir bakterinin sebep olduğu tüberküloz hastalığının tedavisi, bağışıklık kazanmamış bakterininkine göre çok daha pahalıdır ve tedavisi 2-3 yıla kadar uzayabilir."

Aynı şekilde antibiyotik düzenli de olmalı. Saatleri şaşmamalı olabildiğince.

edit: aychovsky nin alıntıladığı yazı güncel bir tıbbi bilgi değil. evet eskiden bunun doğru olduku savunulurdu ama artık biliniyor ki hastalığın tedavisi sağlandıktan sonra antibiyotik almanın bir anlamı yok. zaten tüberküloz basilinin tedavisi için takibe alıyorlar düzenli kontrole çağırıyorlar tedavi 2+4 veya 2+1+5 aylık falan planlanıyor onu iyileştim diyip bırakamazsın. basit bir enfeksiyonsa ve tamamen iyileştiysen artık içmene gerek yok.

Aksine soguk olduğu için kısılır. Esrar içenlerin sesi kalın olur.

bence var. ozellikle aksamdan icip sabah kalkinca cok kalinlasiyor benimkisi.

Aft olma ihtimali yüksek ama aft normalde cok acır. Bademcikte de çıkar boğazda da dilde de. Geçen hafta dilimde çıktı üç gün konuşmadım.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim: hocam, benimki şişlik ya da iltihap değil, ama deneyeyim gene de. teşekkürler.

eksisozluk.com

bademcik taşı. bademciklerde ufak ufak boşluklar varsa, yemek parçacıkları oraya birikiyor. bende de oluyor bazen. parmakla bastırıp çıkartabiliyorum. tek çaresi bademciklerin alınması :)

@june & @she was my baby: ama bademcik taşı kötü koku yaparmış, bende öyle bir durum yok? bir de dürtükleyip duruyorum iki gündür, çıkacak gibi değiller :( hem bu yaşıma (30) kadar olmayıp şimdi olması normal mi eğer taşsa?

biriktiği yerin deliği, içerdekini çıkartacak kadar büyük olmayabilir. o yüzden kokuyu da tam vermiyor olabilir. bu durumlarda cerrahi olarak ufak kesip çıkartıyorlar. youtube'da videoları var. zamanında izlemiştim.

www.youtube.com

bir cesaretle bir kez daha, bu kez daha sert dürttüm ve çıktı :D taşmış demek ki. herkese teşekkürler. (bir daha olmaması için bademcik aldırmak dışındaki önerileri de alabilirim)

Iyi yuzme bilmeyen sevgilimle biraz denizde uzaklastik ama boyumuzu aşmıyordu. Nasıl oldu anlamadım birden kendimizi derinde bulduk. Sevgilim panikleyip batmaya başladı. onu kurtaracam diye uğraşırken beni de batırıp çıkarmaya başladı. Can havliyle iki tokat attım kucaklayip üç sefer kıyıya doğru fırlattım. Kısacık bir mesafe aslında ama sakin kalmasam ikimiz de ölebilirdik.

yüzme kursuna katılmıştım, boktan bir otelin bodrum katındaki havuzda çoluk çocukla beraber kapalı bir mekanda boğulayazdım. çok ama çok su yuttum, hocaya kendimi duyurabilmek için elimi su yüzeyinde çırptım, öyle kurtuldum.

dışarı çıkınca uzun bir süre nefes alamadım.

çocukken zatüreden öleyazmışım. bütün vucudum morarmış ve sabaha ölür demişler. sabah bir mucize gerçekleşmiş ve hayata tutunmuşum. hala ciğerim tam iyi değil ama olsun :)

okurken bile içim darlandı gençler, 2 tane bogulma vakası. geçmiş olsun

Ölümden dönmek değil de sıyırmak diyebiliriz :D Baya da komik aslında her aklıma geldiğimde gülüyorum. Bundan bir 15 sene öncesi tarladaki bahçe evine yeni tuvalet yaptırılmıştı ama öyle dandik bir şeydi ki zaten örümcektir karafatmadır derken korka korka girerdim. Altından da ırmak geçerdi yılan falan çok olurdu. Birgün yine girdim tam o sırada kocaman bir örümcek gördüm işimi alelacele bitirip kaçmaya başladım ben kendimi dışarı attıktan 2-3 dakika sonra tuvalet tamamen aşağıya çöktü ırmağa. Artık nasıl bıraktıysam :B

supraventriküler taşikardi -ama bu en kötü olanı
şehrin en kalabalık zamanı, yaz ortası, panayır var, ana cadde ve ona çıkan tüm yollar trafiğe kapalı ve zibil gibi insan dolu, olay yurtdışında
ben sadece kalbimin (o ara 150 atıyormuş) korkunç attığını, tüm kanımın çekildiğini, yerin ayaklarımın altından kaydığını hatırlıyorum (ve hayır yeşilaycı bir bünyeyim bişey içmemiştim, sadece çok ama çok yorgunum, okul, iş, deli gibi çalışıyorum, stres bin beş yüz ve zayıflıktan da kırılıyorum ve henüz esas hastalığıma teşhis koyulabilmiş değil)
küt diye bayılmışım beni bir arkadaş tutmuş da kafamı yere çarpmamışım ne nefes alabiliyorum ne nabız düşüyor, sağlık ekibi çağırmışlar buralarda bilincim biraz biraz yerinde
ekip gelince bir şeyler yaptılar hatırlamıyorum ama nabzım normale döndü tabi ki, beni sedyeye koyup 1-2 sokak aşağıdaki iftaiye binasına taşıdılar sedyeyle tıngır mıngır sedye üzerinde gittik o çok komikti
orada tekrar müdahale ettiler ben bu noktadan sonra tüm gücümü tüketmiştim ve yolu hatırlamıyorum
oradan ambulansla tıp fakültesine gitmişiz, gözümü nöroloji acilinde açtım sonra da saatlerce uyudum.

6 yaşlarında falan oç bi çocuk beni havuza itmişti. babam farketmese boğulurdum.

Büyükada'ya gittik manitayla, gezdik dolaştık, sevişicek yer arıyoruz. Aya yorgi'ye çıkmadan hemen önceki alanın sağ tarafından giden yoldan girdik, biraz ileride güzel manzaralı önü açık bi tepe var, oradan girdik çalıların içine. İyice sote olsun diye fizibilite çalışması yaparken bastığım toprak kaydı ve ben uçurumun kenarına yuvarlandım. Yüz üstü yatıyorum sürtünme artsın da kaymıyım diye, ama hareket ettikçe üst tabaka yumuşak toprak kayıyor. Sağ ayağımı birazcık sağ tarafımda kalan ufak bi taş Kaya parçasına dayadım çıkar yol arıyorum, manita sinir krizine girdi gülüyor yardım edemiyor. Ben de bozuntuya vermiyorum sakinleşsin diye ama resmen ölecem galiba modundayım, en ufak harekete kayıyorum çünkü. Sonra biraz sakinleştik, bu dallara tutunarak bana biraz yaklaştı, çantasını uzattı ona tutundum çekti biraz ben dallara yetişene kadar, tuttum dalı kurtuldum. Sonra ayak izlerime baktım, 1 metre falan kalmış uçmama, aşağısı direkt uçurum. Hayatımda en çok korktuğum an sanırım, aynı zamanda en eğlencelisi.

1 saat falan nefeslenip sonra yine seviştik tabii ^_^

6 yaşındayken sokakta KEDİİİİİİİİİİ diye koşarken araba çarptı. yanımda bir topluluk oluşmuş, biraz yerde yattım herhalde. belki de bilincim gitti, bilmiyorum. adamın biri "öldü mü acaba, dürtsene" gibi bir şeyler diyordu, korkarak ayağa kalktım. adamın yüzündeki dehşeti görünce daha çok korkmuştum. ölen benim lan, sen niye benden daha çok korkuyon? iki üstte de aynısı olmuş, birilerinin "öldü mü lan o" demesi insanı dehşete düşürüyor gerçekten. hani birileri bu soruyu sorduğuna göre demek ki ya öldüm ya ölmek üzereyim herhalde diye düşünüyor insan :)

bir önceki sene de bedava domates diye ağacın birindeki kırmızı şeyleri yemiştik, apartmandaki bir elemanla hastanelik olmuştuk.

yine aynı yıl yeni dökülmüş betonun içine düşmüştüm ama belime kadar geliyordu. 24 yaşına geldim, hayatımda en çok korktuğum anlardan biridir. ileri gitsen gidemiyon geri gitsen gidemiyon. babam çekip almıştı ama nerden baksan iki üç dakika durmuşumdur orada :D

1 kg doğmuşum :)

1- 5 yasinda taklalar attigimiz bir trafik kazasindan kurtuldum. buyuk sans ki kimseye ciddi bir sey olmadi.

2- 6 yasinda boguluyordum. tanimadigim bir adam cirpinislarimi gorunce kurtarmaya geldi.

Bazıları sayılmayabilir bazılarını da artık anonim olmadığım için yazamıyorum.

*anne tarafından bir akraba bebek arabasının mandallarını indirmemiş. Annemlerin ordaki evde de böyle bir yükseklik var bir insan boyu kadar maksimum altında inşaat demirleri. Araba kayınca bebeği çıkardım ama tutamadım bir yeri sırt üstü düştüm aşağı bebek kucağımdayken. Kafamı iki yerden kesti o demirlerin ucu. Dikiş falan işte. Bebek ağlamadı bile ben de o günden sonra hiç üç numara yapamadım saçlarımı.

*lisedeydim hatırlamadığım bir sebepten kavga etmiştim işte ben gittiler sandım sigara yakmaya çalışırken taşla vurmuş kafama 8 dikiş de ordan.

*bir kere çok içmiştim tekli koltukta ters yatıyodum niyeyse. Kafam göt yerinde yani. Kusmaya başladım işte çok salak bişeydi iyi ki öyle ölmedim.

*sahilde ters çevrilmiş sandalların içinde takılıyoduk. Küreklere dayamışlar böyle. Arkadaş kolumdan tutup çekti hiçbir şey yokken kızdım tekrar giriyodum tam düştü kayık. Ölmezdim ama onda muhtemelen.

Onun dışında boğulmalar, ağır hastalıklar falan standart zaten. Her çocuk yaşamıştır herhalde.

Düşününce aklıma pek gelmedi ama gün içinde bile olabiliyor anlık şeyler. Six feet under tipi ölüm şekillerinden çok korkuyorum :)

Lisedeydim, 2. Sınıftaydım sanırım akşam okuldan döndüm minibüsten indim otobüs durağında. Karşıya geçicem tramvay yolu var. Geçtim karşıya tam tramvay yoluna adımımı atıcam arkamdan bi kadın bağırdı böyle feryat eder gibi. Anaa dedim nooldu biri kadını mı dövüyo olay mı var diye baktım arkama. Otobüs durağından kadın bana sesleniyormuş dur diye. Şoka girdim resmen önüme baktım ilk vagon geçmiş bile önümden. O adımı atsam cidden kalacakmışım tramvay altında. Hiç uyarı sesi verdiğini ray sesi geldiğini hatırlamıyorum kulağımda kulaklık da yoktu etrafıma da baktım sanıyodum. İnsanın açıklayamadığı anlar olur öyle bir şeydi sanırım.

3 sene önceki kışın bir gece abimle gece film izleyelim dedik. O günlerde annem konfeksiyondan cuvalla elyaf almıştı yer yatağı yapmıştı evde. Pofuduk bişey olmuştu ben de bayılırım yerde yatmaya. Gece serdim onu ben yerde yatıcam dedim. Odamızda da kömür sobası vardı çok soğuk olursa yakıyoduk. Yatağın ucu sobaya değiyodu oda dardı yani. Biz abimle sobayı yakmadan uyuduk. Sabah annem 6 gibi girmiş odaya biz derin uykuda duymuyoruz tabii yakmış sobayı çocuklar üiümesin diye, gitmiş odadan. Öğlen uyandık odada yanık kokusu var allah allah diyoruz bacadan herhalde. Kalktım yer yatağını toplıycam şoka girdim yatağın ucu 1 karış kadar bi alanı yanmış sobaya yapışmış kendi kendine sönmüş. bi çığlık attım bu ne diye annem geldi ben sobayı yakmıştım dedi abimle ben mal olduk oha anne ölecektik ruhunuz duymayacaktı diye. Anam anam ucuz atlattık. Ondan sonra evde bir daha kömür sobası yakılmadı tabii :)

4 yaşımdayken soluk boruma kocaman bir şeker kaçtı. baya çırpındığımı hatırlıyorum. morarmışım falan. ailem yanımda değildi hemlich manevrası bilmiyo tabi kurtarmaya çalışanlar da. ayaklarımdan yakalayıp baş aşağı çevirip sallıyolar sırtıma geçiriyolar falan. ben ise ulan ölürken bile huzur vermediniz diye sövüyorum 4 yaşımdaki halimle. lol. neyse zaten bi süre sonra nefessizlikten bayılmışım. ayıldığımda evde yataktaydım. göğsümün ortasında da sağlam bi ağrı vardı.

Hatırlamıyorum ama doğarkenmiş.

Annem beni erken doğurmuş, kimse beklemiyormuş. Çok stresli, gürültülü, üzüntülü bir hamilelik dönemi geçirmiş. O sırada annem-babam köyde öğretmenler, sancıları tuttuğu için hastaneye getirmişler. Yalan sancı sanmışlar, annemi ilçe hastanesinde yatak kalmadığı için bu jinekolojik muayene yapılan sandalyeye yatırmışlar, orada bırakmışlar geceyi geçirsin diye. Babamlara da "Eve dönün, yarın gelirsiniz" demişler. Saat 09.00 gibi annemin yanında hiç kimse yokmuş ve doğmaya başlamışım. Mesai 09:30'da başlıyormuş, kimse de doğum beklemediği ve orada yatak olmadığı için kimse yokmuş. Annem "Doğurunca aşağıda bir kova var, onun içine çakılacaktın. Doğmaman için uğraştım" diyor. Bir yandan da avazının çıktığı kadar bağırmış. O sırada bir hemşire işe erken gelmiş, elini yıkıyormuş. O annemi duymuş, eli yarı sabunlu bir şekilde gelip, beni doğurup öylece annemin kucağına bırakmış. Sonra ellerini yıkamış, gelip beni temizlemiş ve bir şeylere sarmış. Doktor geldiğinde beni annemin kucağında doğmuş bir şekilde bulunca şaşırmış. Ancak, fazla küçük doğmuşum. Doktor "ilk 40 günü atlatırsa yaşar, yoksa yaşamaz" demiş ama küvez, vb. de olmamış. Eve göndermişler. 40 günü atlatmışım bir şekilde.

Bir sonraki ise birkaç ay önce. İşe gidiyordum, servisi kaçırdığım için metrobüse doğru ilerliyordum. Üstte bir üstgeçit var, üstgeçiti de içinde görünmeyecek şekilde levhalarla kapamışlar. Üstgeçitte de işçiler çömelmiş bir şekilde çalışıyormuş. Üstgeçitin kendisi ile levhaları arasında 5 cm'lik falan bir boşluk var. Ben de üstgeçitin altında, metrobüse ilerlerken, tam üstgeçitin bittiği yere gelmişken ayağımın uç kısmına bir inşaat aleti düştü. 2.5 İngiliz anahtarı büyüklüğünde ve ağırlığında diyelim. Tırnağım morardı ama düşmedi. Pansuman yapıldı. Ancak, belki bir saniye farkla o şeyin 3-4 metreden kafama inmesinden kurtuldum. O ağırlığı kafama yeseydim şu an olmazdım, çok ağırdı.

otobüs çarptı.
kampüs içi körüklü otobüs bildiğin eziyordu. tekeriyle dans ettik. son danstı bi cm daha yakın olsaydım.

menisküs ameliyatından sonra okula 3.kez gitmişim sırtımda çanta son durakta indim yavaş inerim yürüyemem dizi hareket ettiremem nolur nolmaz diye.

tam indim çantaya bi çarptı körükten sonraki kapıdan inmiştim ön tarafı çevirince kıç tarafı dönüyor ya. hah öyle bişey oldu sanırım. bi baktım çanta kaldırımda ve düzgün bi biçimde ben yerdeyim ters dönmüş kaplumbağa gibi.

bi kaşe kaban ve bi güzel hırkaya maal oldu.

ayrıntıları açıklayamayacağım bir yerde bir saniyelik dusunceyle ya sakat kalacaktım ya da ölecektim.

Allah korudu.

Arizona dream.

2 ay önce izledigim zırt pırt aklıma gelen filmi yazıyorum. uzun ama deger. les petits mouchoirs

Danish Girl

Karides yetiştirebilirsin. Tam olarak bitkilerle uyumlu olur. Nasıl yetiştirildiği hakkında bilgim yok. Mobil olmasam araştırır yazardım senin için.

forum sitesi vardı, bi ara girip bakıyordum. halen de vardır. ama o dediğin şeyler baya baya tecrübe ister, sabır ister.

dediğin tarzda bitki cimli filan bende dusunmustum , ama bende 40lt civarı nano akvaryumda , karides salyangoz ve beta besleyecektim , halada aklımda ...

buyuk bir akvaryumda değişik bir balık dersen furcifer erkeği cok hosuma gidiyor buyuk illerde bulabilirsin , yanınada daffodil kolonisi hoş olur ilerde yapmayı dusundugum bi akvaryum - furciferler için ince kumlu boş bir alan daffodiller için arkada kayalık bir alan gerekecek

bu tarz akvaryumlar için deneyim gerekiyor

Bu soru erkek ve kadin acisindan farkli nitelikli cevaplar icerebilir. Ben erkeğim son sevgilimi sevgili olduktan bir hafta sonra bahsetmistim bir ay sonra tanistirmistim.

Ben kaçabileceğim kadar kaçıyorum. İş içinden çıkılmaz bi zaman alınca (genelde kızın trip atması) aileme konuyu açıyorum. 5 senelik ilişkim dışında hiçbirini tanıştırmadım, onu da 2. yılda tanıştırmıştım.

Kız arkadaşlarımın hepsi (istisnasız) ilk hafta bitmeden bahsetmiş oluyor.

Cinsiyet, yas, ideoloji, gelecek, gibi kriterler var.

Arkadaslarimdan cok yakin olan ya da bizi birlikte görenler haric kimse bilmez. Sorarlarsa yalan söylemem, üstü kapali gecistiririm, ailem 6-7 ay sonra ögrendi, gayet modern, rahat bir aile, anneannem haric akrabalarimdan gören tanisan yok, hem geren bir mevzu, hem de zibilyon akrabamin dedikodusu cekilmez, facebooktan instagramdan ekleyip fotograflarina bakmaya bile kalkarlar. Gerek yok. Ek olarak özel hayatimi paylasmayi sevmiyorum, söylemeyi vs mantikli bulmuyorum. Ciddiyse tanistirirsin gerekli gördügün bazi kisilerle, o da istiyorsa. Yoksa hic geregi yok bence.

@aynadakiyabanci +1

bence de erkekler bu konularda daha rahat söyleyebiliyorlar. benim şaşkalozluğumdan söylemeye gerek kalmadan anlamışlardı :)

Bahsetmiyorum, tanıştırmıyorum

Esim de ben de ailelerimizle ilk defa evlenmeye karar verince tanıştırma olayına girdik, 2ay sonra söz kesildi. Esimden once de kimseyle tanistirmadım ailemi sadece annem ismen bilirdi erkek arkadaslarımı o da uzun sürecek de bahsedicem de... 1 2 kişi biliyordur en fazla.

evlenmeyi düşünmediğim sürece tanıştırmam sanırım. bahsetmem de. ketumum bu konularda.
gadınım.

Anamin genelde baslarda haberi olur, dışarı çıktığımda "x le buluşmaya gidiyorum" deme rahatlığını yaşamak için söylüyorum.

Ancak bu yasima kadar hicbir sevgilimi tanistirmadim. Sanırım evlilik kararı verdiğimizde aileler tanışmadan önce ayıp olmasın diye tanistiracagim :D

Kadın tarafıyım.

Ben eski ilişkimi bahsetmediğim halde annem tanışmak istedi hatta ağladı neden bana anlatmıyorsun diye :) birinci yılda tanıştırmış oldum. Sormasa tanıştırmazdım sonrasında ailelerin en yaşlı üyeleri dıdılarımızın dıdıları bile tanıştı. Evlilik gibi saçma sapan bir şeyler oldu bir dahakine istemeye gelirlerken bahsedicem.

ben başlarda bahsediyorum anneme ve kardeşime genelde. ama sadece son sevgilimi tanıştırdım. çünkü "evleniriz bunla biz ya" diye. onun ailesiyle de mezuniyet töreninde öyle bi tanıştık ilişkimizin 4. ayıydı.

Hiç.

ablamın düğününde memlekete birlikte gittik ve ailemle tanıştırdım.

Focus veya 2. El golf

My chef

hece olcusune uysun diye.

biraz baktim da tam olmasa da yaşadigi zaman 12. padisahin devrine yakın. ama o zaman da kendisinin çocukluk çağlarina denk geliyor. o devrin anlayisina göre padisahlik konusu nasil yorumlaniyor ya da padişah kelimesine bölgesel/yöresel baska bir anlam mı veriliyo ayrica bakmak lazim.

Ben de baya arastirdim ama herhangi bir sey bulamadim. Hece ölçüsüne uydurmak için karacaoglan gibi bir adam götten sayi uydurmaz diye düşünüyorum.

karacaoglanin 20li yaslarindan itibaren basta olan padisahlar onyedi on sekiz on dokuzuncu padisahlar.

gotten sayi uydurmak degilki, sembolizm var orada. sayi olarak da on altiya kadar da on ikiden baska bir sayi uymuyor olcuye zaten.

mavide vardı.

wakie

Duolingo

www.voscreen.com

en sevdiğim ve en eğlenceli olanı bu.

Çocukluğa inmek lazım. Aile, arkadaşlar vs en büyük etkenler. Rol modellerine bakmak lazim.

toplumun beğeneceği ve öveceği yeteneklere veya doğuştan gelen estetik güzelliklere sahip olamamak.

bunlara sahipseniz bile bunları açıkça veya gizliden egonuzu şişirecek şeyler görmeyecek kadar mütevazı olmanız.

kaç kardeşsiniz? sen kaçıncısın?

Genellikle dalga gecilen konulardir. Mesela bir cocuk eline mikrofon verilip kalabaligin önüne atildiginda heywüecandan altina yapip rezil olduysa, kalabalik karsisinda korkusunu kolay kolay yenemez. Birkac kisiden fazlasina konusma yapamaz. Kilonla dalga gecildiyse, annen yeme sistin sistin vs gibi bir sey dediyse, bu sana özgüvensizlik olarak döner. Red yediysen bol bol, acilmaya korkarsin.

Kisacasi yaralarimizdir bizi alikoyan. Bizi zamaninda neyin üzdügü, ne zaman rezil oldugumuz, kimin neyimizle dalga gecip, ciddiye almadigidir temel kaynak.

Ha ama daddy issues, mommy approval, sudden realization. Var da var. Sen koltuga uzan, cocuklugundan anlatmaya basla, ancak öyle dibe ineriz.

cocukken 'dur yavrum bir yerini kircaksin, aman dur bozacaksin, sen dokunma ben yaparim' gibi cesaret kirici seylerin cok soylenmesi. bunlarin yerine cocuguna yardim etmeyen yabancilari da kinarlar halbuki o cocuk bir seyi kendi basina basarmis olmanin gururunu duyar.

Bir konuda kotuysen iyi oldugun konular da olmali. Ben docentlerin yaninda ozguvensiz hissediyorum ama arkadaslarimin yaninda degil cunku kendimi arkadaslarimla esit goruyorum. Yuksek lisans yapiyorum, uluslararasi projelere katildim, saygi goren bir isim var... senin kendini basarili gordugun ne ozelliklerin var? Genel kulturun iyi duzeyde mi? Somut basarilarin neler?

Kendini her konuda yetersiz görmek, diğerlerinin senden daha iyi olduğunu düşünmek bu yüzden hiçbir zaman ön planda olmayı istememek. Hata yapmaktan, küçük düşmekten, rezil olmaktan hep korkmak. Kendini güvende hissetmemek. Ailenden senin her zaman arkanda olduğunu söylese de söylemese de bunu hissetmemek.
Benim özgüven eksikliğimin nedenlerinin bunlar olduğunu düşünüyorum.

insanın içinde olacak kardeşim özgüven
adı üstünde ÖZgüven

Bence de insanin içinde olacak. Kiz kardeşimle ben. Ayni aile ayni fiziksel ozellikler o cok neseli dans taklik yetenegi tiyatro ozguven her sey var kizda. Ben daha pasifim. O gezer tozar ben ders calisirim mesela... Sadece tiple falan olmuyo bu işler bence cirkinler daha ozguvenli..

yönetmeliğe göre böyle bir kesilme nedeni yok. mesela en yakın şu var: "Asgari ücret düzeyinde devamlı gelirle çalışması." benim bundan anladığım, devamlı bir gelir elde etmediği sürece sıkıntı olmaz. ama türkiye'de yaşıyoruz. bu parayı atıyorum bir banka görevlisi görsee ve kyk'ye "burs verdiğiniz kişi cebinde 10.000 lirayla geziyor" dese, kyk de bursu hukuki dayanağı olmamasına rağmen kesebilir. açılan dava lehe sonuçlanır ama boşuna uğraşılmış olur.

ayrıca tl olarak vadesiz hesapta 1-2 yıl kalırsa fena erir o para benden söylemesi...

Vadesiz hesaba 10bin koyup 2 sene bekletmek gibi bir yanlisa düşmeyin. Vadeli hesap acip ufak ufak tıngırdasın. Hesabı yine sen aç. Burs aldigin hesaba ait banka olmasin. Hatta devlet bankası olmasin. Bir sıkıntı olmayacağına eminim.

belli bir süre kyk'nın yatırdığı burs/kredi'ye dokunmayıp o hesapta biriktirme durumu tespit edilirse hem mevcut paraya el konulması hem de bir sonrakilerin yatırılmaması ilk imzalanan sözleşmede yazıyordu. tavsiye etmiyorum, başka hesaba yatırın.

madem o kadar uzun vadeli düşünüyor, altın almasını tavsiye edin.

asus zenfone 2

+1 zenfone 2

çok cahilsin keşke ölsen diye mesaj at ona

önce bilgi yarışmasında, sonra güreşte yen

Hiç zevk vermiyorsun de.

verme oyun falan, sallama hiç. kaçırdım kültürlü çocuğu diye derdine yansın:)
ayrıca çıkarımını da yap hafiften soğumaya başla.

oyun filan verme ez geç

(Bkz: hoşlanılan kızı barbutta ütmek)
(Bkz: hoşlanılan kızı billada ütmek)

yenilme hacı sonuna kadar eziş :)

Acıma go go go

bir el ver. zaten çıkaracağını çıkarmıştır. bir ver başka verme.

Oyun vermedim, 7-0'dan sonra bir oyun aldı kendisi :)

beni de bu yüzden mi davet ettin, bilgimi ölçmek için. vay be.

iyi ki hiç oralı olmadım. gerçi oynayıp kalkan popini biraz düşürsem de iyi olurmuş.

Ya bu oyunu ben de oynayip iyi ego kasiyorum, demekki yalniz degilim hahaj .

Bence bu kadar birikim farkı olan biriyle yakınlaşma ama sen bilirsin.

Ayrıca trivia crack'te iddialıyım, kendine güvenen varsa boyunun ölçüsünü alayım. B) kullanıcı adım için pm. Hepinizi sırayla tokatlarım. :)

recuva indir. kur. tarat.

Easeus da kullanabilirsin.

Bilgisayarın toplam hafızasının %70'i silindi. Recuva 100 mb diyordu.

www.eksiduyuru.com

Önce arayıp sonra duyuru açsanız daha guzel olur. Link bugün açılan bir duyurudan. Bunun gibi onlarca duyuru var.

güzel
sade
şık
ve farklı ben beğendim.

erkeğim

Cok zarif bence.

çok şık.
yalnız, bunun altına nasıl bir topuklu ayakkabı tercih etmeli?
düz siyah, bence sırıtır. belki krem rengi bir aykkabı şıklığı tamamlar.

Bana biraz çoccuksu gibi geldi, renginden galiba. bi de sanırım kolları omuzunun üstünden biraz sarkıyor, yani tam sıfır kol değil. eğer öyleyse ona da bi ayar çektir bence.

Açık krem rengi bir topuklu ayakkabı ve ayni renk çanta ile çok şık ve sade olunur. Yalniz bu kıyafete sade makyaj ve çift kahkullü topuz gider. Erkeğim bu işlerden anlamam :)

üst kısmındaki danteller bir bana mı 35 yaş üstü geliyor? :( üst kısma ne yaptırılabilir?

Bana biraz orta yas elbisesi gibi geldi aynen dediginiz gibi dantellerden dolayi.ust kismi cok begenmedim biraz demode.bi seyler yaptirabilirseniz rengi falan hoşmuş.

yani fikir güzel de babaannemin bi düğüne giderken giydiği kıyafet gibi. en azından saç veya takıyla modernleştirilmesi lazım

mankenin değil senin üstünde nasıl durduğu önemli. vitrindekiyle üstündeki aynı olmaz

bence güzel saçınla makyajını da şöyle yapsan mesela? screencapped.net

Koca popolu pide memeli ekvator belli geoid vücutlu değilsen güzel

Zaten yukardaki gibi değilsen çuval giysen de yakışıyor

fikir olarak güzel, sade ama şık değil bence. dikimini ve kumaşını sevemedim.

peki son soru: çırağan'a olur mu? :(

Merak etme senden kıroları da olacak çok takma

Not: suada

Ciddili cevap: Yav çırağan olsa ne fark eder mekanla değil insanlarla yapıyonuz baloyu. Ayrıca ülkenin ortalama sosyoekonomik durumu belli. Koç üni falan değilse çok takılma bence. Hoş bir elbise ağır olmayan bir makyaj uygun saçlar ve uyumlu ayakkabıyla güzel görünürsün zaten

eğer elbisenin içinde kendini kötü hissediyorsan vaktin varken değiştir. bir de ortamına bağlı. özel üniversitede mi okuyorsun? balo elbisesine 40 bin vermiş insanları duydu bu kulaklar. tek gecelik bir elbise için bu kadar abartmaya gerek var mı bilmiyorum. o elbiseye dört teker takınca arabaya dönüşmesi gerekiyor bence; ama tercih meselesi tabi.

Model çok zarif. Saçlarınızı dalgalı bir şekilde bol bi topuz yaptırıp romantik havayı tamamlarsanız harika olur :)
Yalnız bir tek rengi çok riskli geldi bana. Her ten rengine gidebilecek bir renk değil.

teyze geceliği gibi.

izinden kastettiğin şey, izne ayrılıp yüksek lisans bittikten sonra işe geri dönmekse hayır yok. ücretsiz izni bile askerlik gibi yurtdışına birkaç seneden fazla görevlendirilme gibi zorunlu durumlarda veriyorlar.

kastettiğin şey mesai saatleri içinde derslere girmek ise onun için de izin yok ama çalıştığın kurumdaki amirlerin gayri resmi müsaade edebilir.

sağlık bakanlığına bağlı çalışıyorum. öyle bi izin yok. dilekçe verip yıllık izninden düşerek izin verilebiliyor sadece.

meb'de var ama

Ekşiduyuru!

Hem moderasyonu daha iyi hem de çölde bir vaha gibi.

tespitler şahsım adına yerinde.

İkisini de sevmiyorum. İşlerimi halledebildiğim yerler olarak görüyorum.

Duyuru sözlük ile aynı amaca hizmet etmiyor, o nedenle birbirlerinin alternatifi olduğunu düşünmüyorum ama duyuru biraz daha küçük ve dışarı çok fazla açılmamış bir komün. O nedenle biraz daha samimi geliyor olabilir kullanıcılara.

Ekşiduyuru tabi ki..

Canım sıkıldıkça buraya giriyorum.. Sözlüğe çok ihtiyacım olan durumlar haricinde girmiyorum bile.. Saçma sapan bir yere dönüştü uzun zaman önce..

Ekşi vakit öldürmek için duyuru ise bir bilgi kaynağı

Sözlük hevesimi aldım kaç yıldır ve burayı keşfettiğimden beri sözlük ikinci plandaydı, artık kaçıncı planda olduğunu ben de bilmiyorum. Tespitlerine katılıyorum fazlasıyla :)

Yıllardır duyuru benim için.

yerine göre duyuru yerine göre sözlük

sözlükte enteresan yazıları,insanları tanıma olanağın oluyor.farklı konular hakkında bilgi sahibi olabiliyorsun.küfür içerikli,laf sokmalı,bakınızlı yazıları okumadan geçiyorum.sözlük çok öfkeli ve içi boşaltımış bir site çoğunlukla.aradan bulduklarımla idare ediyorum okumak için.

duyuru ise daha insancıl.birebir etkileşim sağlayabilyorsun. çok insancıl kişiler olduğu gibi aynı sözlükte olduğu gibi sinir,stres yaptıracak insanlar mevcut. bunu da duyuru için geliştirilmiş çeşitli yazılımlarla engelleme imkanın var.

Liseden beri zamanımın çoğunda sözlük hesabımı kullanırdım. Burayı fark edince, daha keyifli gelmeye başladı. Buradan devam ediyoruz bakalım.

Şirket firewall'una sözlük takılıyor, duyuru takılmıyor. Benim için tek kriter bu.

Duyuru sözlüğe göre çok daha katlanılabilir bir yer. Sözlük "nerede çokluk orada bokluk" sözünün tam olarak karşılığı. Çoğunluğu üç beş konu etrafında dönen sonsuz sidik yarışları. Ama birşey var ki, popüler. İnsanlar faydasız da olsa popüler olana ilgi gösteriyor. Burası daha bilgiye yönelik, daha faydalı, daha temiz.

Ikisini ayiramam ancak ilk yazar oldugum zamana gore duyuruda daha fazla vakit harciyorum. En basitinden onceden bir konu hakkinda merak ettigim birsey oldugunda direk eksiye bakar gecerdim. Simdi eksiden bakip duyuruya geliyorum arama kismina terimi yazip buradaki duyurulara da bakiyorum.

Sözlük belediye çöplüğü gibi ama çok uzman bir sürü insan var.

Burası daha samimi bir yer. eskiden ilginç de gelirdi de yıllardır aynı demirbaş insanlar var, her halta aynı cevabı veriyorlar. bi noktadan sonra kimin hnagi duyurunun altına ne yazacağını tahmin edebiliyorsun. Fazla sirkülasyon yok. Aynı şey yüz bin kere sorulup cevaplanıyor. Bilgiye ulaşmayı bilmeyen bir sürü insan var, insan içinden çüş lan bu da sorulur mu artık bari aramaya bak falan diyor. Moderasyon, mehhh. Eskiden daha doyurucu ve emek verilmiş cevaplar gelirdi şimdi toplu linçler circle jerk'ler falan var. Eskiden gönül işleri açana gülerlerdi şimdi en çok cevap gönül işlerine geliyor. Bi de özel bi şey de sormadığı duyurusunu sebepsizce silen bir sürü mal var. Ben en çok bundan soğudum, arada takip ediyorum ama bi şey yazasım gelmiyor :) bi de quora var tabi. Orası varken duyuruya ciddi soru sormak manasız hale geldi iyice. Anca otobüs saati, dil kursu, sevgilim instagramda göt beğenmiş napayım, bu şarkı nasıl sizce, balkanlarda nereye gideyim falan soruyosun o kadar işte :) bu da bir yerden sonra sıkıyor.

İyi özelliklerine gelince,
Buranın güzelliği doğrudan iletişim kurabilme olayı. Bi konunun uzmanı sana doğrudan yardımcı olabiliyor. Nadiren ilginç güzel insanlarla tanışabiliyorsun.

Ama site biraz arkaik kaldığından, kullanıcı kitlesi, çapı dar olduğundan çok insana ulaşamıyorsun ve belli başlı konular haricinde doyurucu cevap gelmiyor. Zaten onları da buraya sormuyorsun. 30 yaş altı kullanıcılar çoğunlukta olduğundan tecrübe kokan cevaplardan çok öğrenilmiş bilgilerle dolu bir sürü ezbere şeyi on kişiden aynı anda duyuyorsun. Böyle böyle şeyler işte.

ekşiduyuru! buranın az keşfedilmiş ve kısıtlı kullanıcıya sahip olması, amacı ve insanları bana her zaman iyi geliyor. arada bikaç troll çıksa da hallediyoruz.

eksisozluge neredeyse hic girmiyorum artık.

sözlükte badiler var, duyuru'da yok. sözlükten arkadaşlarla borsa paylaşımlarımız oluyor.

sözlük iş, duyuru eğlence gibi.

artık buranın mottosu kutsal bilgi kaynağı olmalı :) sözlük şu anda twitter ile aynı.

duyuru kötünün iyisi.

ekşisözlük moral bozup insanların aptallıklarını görmekten başka bir işe yaramaz oldu artık. sıklıkla takip ediyorum ancak alışkanlıktan öte değil.

duyuruda 7 yıldır bir sürü soruma cevap buldum, cevaplardan da biir sürü şey öğrendim. ama artık insanlar sıkılmış, bunalmış durumda. sorular da cevaplar da çoğu kez pek ihtiyacı karşılamaz boyutuna gelir oldu.

sorunuza cevap olarak kısaca; evet, duyuruyu sözlükten daha çok seviyorum.

Sözlükte sol frame'e bakinca insan üzülüyor. Debelerde en az 3 futbol, 2-7 kadinsizim, fuckbuddy, kezban, kadinler rererö basligi var. En az 2 adet ünlü, dizi, gereksiz insan basligi var. Kalanlardan bir kismi garanti olarak @2 dagitmis seklinde. Kalanlardan da haber maber bir seyler kapmaya cabaliyorum.

Duyuru eskisi gibi aktif degil, sorulan sorularin kalitesinin zamanla düstügüne inaniyorum, bunda hepimizin sucu var muhtemelen. Benim kesinlikle vardir cahilligimi affedin. Bir dönem acayipmis dedigim seyler döner, bilmedigim duyurulardan bir sürü sey kaparken simdilerde googlenarak bulunabilecek ya da anlamsiz anketimsi duyurulara en cok cevap yaziliyor. Eskiden torna, fotografcilik, programlama, teknik veya matematik sorulari gibi daha spesifik durumlara cevaplar yazilirken son dönemde bu sorular bos kaliyor gibi.

Eskiden kullanici kitlesinin daha renkli oldugunu düsünüyorum. Ilginc soru ve cevaplarda oranca azalma görüyorum. @ive been mistreateda kalitiyorum. Circlejerk tespitiyle vurdu zaten.

sözlükte popüler başlıklarda arkadaşların dedikleri doğru. ergen yuvası, @2 sikmiş muhabbetleri gidiyor. aynı şeyleri defalarca yazıyorlar. ama bilgi, tecrübe, kültür paylaşılan ve popüler olmayan başlıklar da var. gelmesinler zaten böyle başlıklara. adam meme capsleri koymuş, debeye girmiş. duyuru'da böyle şeyler görmezsin.

ama duyuru'da bu kadar kültür paylaşımı, bilgi paylaşımı da yok. soru soruluyor, benzer sorular. 50.000'e en iyi dizel araç gibi. duyuru sözlük kadar doyurucu değil.

yiyip yapılan başka şey. insülin direnci için açlık kan şekeri ve açlık insülinine bakılıyor. sonra bir formülle çarpılıp bölünüp bir sayı bulunuyor. o sayı yüksekse insülin direnci var deniyor.

kaç saatlik bir açlık gerekiyor?

12 saatlik açlık gerekiyor.

Sabah gideceksen bir onceki gun aksam 8den sonar yemeyi icmeyi kes. su da icme.

belki çözüm olmaz ama geri yükleme noktası varsa sistem geri yükleme yap.

Bence üniversiteyi arayıp durumu iletin eğer problem olursa yardımcı olup olamayacaklarını sorun.

delikler optik işaretlerin olduğu kısma denk gelmediyse bir sıkıntı olmaz. sen yine de üniversite ile görüş

burty; olay ösym'lik değil üniversitelik. kendi sınavıyla alıyor.

Sayisal loto'da okumayinca el ile dolduruyorlar ya bunda da sorun cikarsa uyarı verir sistem sorumlu da gorur ve duzetir. Hele ki universiteye özgü bir sinav okunacak kağıt sayisi da azdır. Hic sorun çıkmaz kuruntu yapmayın.