hostelworld, tripadvisor gibi yerlerin puanları çok değerli.
Erasmus'ta çok fazla hostel de kaldım.
benim de uykum hafiftir ama en zevkli şeydir hostel'de kalmak.

6 kişilik oda birisi gelir gecenin 4'ü sen sabah 6-7 de uyanacaksındır sarhoş gelir sağa sola çarpar uyanırsın.
Hostel de kalan kitle genelde öğrenci o yüzden mal adam olmaz herkes saygılıdır birbirine.
Eğer gençsen çok lükse alışkın bir insan değilsen kesinlikle kal. Çok insanla tanışırsın eğlenceli olur.
hostel'i iyi seçmelisin ama puanlar yorumlar çok önemli

ben 14 yaşından beri yurt-hostel ev arkadaşı derken bulduğu yerde uyuabilir bi insanım orası başka ama hostel kalınamaz bi yer değil bence. bütün gün gezeceksiniz gelip sızacaksınız...hiç gece 3'te odaya sarhoş geleni denk gelmedi bana henüz. öğrenci iseniz veya bütçe darsa bence oteli boşverinn hostelde kalın.

Biraz yaşla, rahatlık arayışıyla ilgili bir konu ama seyahat eden her insanın en az bir kez hostel tecrübesi yaşamasını tavsiye ederim.

croswell'in söylediklerine aynen katılıyorum.

dünyanın en hassas uykulu adamı olabilirim, ben de defalarca hostelde kaldım hiç sorunsuz. herhangi bir eczanede bulabileceğin slikon kulak tıkaçları çok işe yarıyor, hatta bazı hostellerde resepsiyonlarda bile veriyorlar bunları. öte yandan hostellerde isanlarla tanışmak falan inanılmaz keyiflidir.

askerlik yaptıysan hostel zaten hilton gelir. hostelworld ve booking.com sitelerinden yorumları oku. sakin mi yoksa gürültülü bir mevkide mi öğrenirsin. odadakiler sessiz de olsa bazen bulunduğu bölge (hastaneye yakın, ana caddeye bakan vs veya bar üstü, disko yanı vs) önemli.

hostele gidersen verdiğin para düşük olacağı için beklentin de düşük olacak ve her şeyden rahatsız olmayacaksın. hotele gidersen beklentin yüksek olacak, temiz çarşaflarda sessizce uyumak, güzel bir açıkbüfe kahvaltı vs arayacaksın, en küçük pürüz keyfini bozacak, keşke hostele gitseydim diyeceksin.

bence hostel.

şu ana kadar gördüğüm her yerde uygulanıyor.

ben tekelden alıyorum. ama tabi adamın bana göz aşinalığı var, tanımadıkları kişilere satmıyor olabilirler.

çoğu el altından veriyor.

Bayramda memleketimdeydim aldım saat 23.30 civarı gibi bir şeydi. Kontrol yok, fiş veren yok zaten. Heralde öyledir büyükşehirler dışında. Burada denemedim hiç daha almayı.

Beyoğlu'nun işlek ara sokaklarında, aynı sokakta satan da, satmayan da var. Satan uluorta satıyordu hiç çekinmeden. Satmayan sorduğumda "satmıyoruz" dedi ama el altından satıyor gibi bir hali vardı.

az önce aldım ben. kazağın altına sokarak eve götürdüm fakat çok ciddi samimiyetim var tekel bayii ile.

bu yasak sayesinde dişçim, kuaförüm gibi büfem de oldu. genelde gece 3-4'e kadar açık olan bir yer vardı. ama daha erken saatlerde oradan daha yakın büfelerde vardı. sadece o saatlerde gidiyordum oraya. yasaktan sonra baktım yakın olanlar ık pık yapıyor, akşam saatlerinde de olsa gece 3-4 gibi de olsa sürekli o büfeye gitmeye başladım. sanırım hemen herkeste böyle oldu.

bence haksızsın

haksızsın. o şekilde aşık olduklarından hangisi hala hayatında?

eskiden ben de senin gibi düşünürdüm. sonra büyüdüm. sanki ilk anda deli gibi aşık olmayınca yürümez, ilerisi gelmez zannediyordum

sonra hayatıma şimdiki sevgilim girdi. yalan yok, erasmus sırasında eğlenmelik olarak düşünmüştük ikimiz de ilk başta.

şimdi 2.5 sene geçti üzerinden. ilk başta sadece yakışıklı gelen adama sırılsıklam aşık oldum. üstelik baya da sonra aşık oldum (3-4 ay sonra)

haksızsın. çok saçma. bir insana "aşık olmak" sadece kaşının gözünün güzelliğine bağlı o zaman sende. bir insanı sevmek için tanımak, onu keşfetmek gerekir. fikirlerini dinlemek gerekir. espri anlayışını çözmek gerekir. duygusal yapınızın uyuşması gerekir. bunların da olup olmadığını o insanla zaman geçirmeden anlayamazsın. hiçbir insan mükemmel değil. belki ilk tanıştığınızda sende yanlış bir intiba bırakacak, ama aşık olacağın, senelerini beraber geçirip milyon tane anı biriktireceğin bir kişi? kendine böyle kurallar koyarsan kendi mutluluğunuzu zorlaştırırsın.

Tanidikca sevenlerdenim.fizige asik olmak bence sacma. Nasil biri oldugunu bilmeden nasil sevebilirsin ki ? Bir bakista insan taniyabilecek ,ruhunu okuyabilecek giftim yok ,genlere asik olmak da ureme ihtiyacindan oteye gitmez

ben de hep birinin zamanla sevılecegını dusunurum yanı tanıdıkca seversın ama bu hıc olmadı hep carpıldım ben bırılerıne fakat gel gör ki o da kendı yaratımımız oldugundan cok uzun kalmıyor. o yuzden tanıyıp sevmek daha guzelı. o zaman da dıyeceksın kı bunca zaman yanımdaymıs ama ben gormemısım. o belkı de coktan karsına cıktı kım bılır.

ilk görüşte hissettiğin şey cinsel çekimden başka bir şey değildir. tanımadığın bir insanı nasıl sevip, bağlanabilirsin onu anlamıyorum ben de.

ben ilk görüşte hissetmek istiyorum mesela daha karşıma çıkmadı ama tanımadan hiç bir şeyini bilmeden sadece tipi değil burada olay hisler işte o sırada bi anda bu kişi o olmak istiyorum ilk görüşte aşk değil ilk görüşte his.

mantıklı olan tanıdıktan sonra sevmek aşık olmak tabi. ben de tanıdıkça sevmemeye başlıyorum ama

o his olmasını istediği ve bence mantıklı olan his bütün bunları barındırıyor gibi olucakmış gibi geliyor aslında bana. yani ilk gördüğümde hissettiklerimin içinde tanısan çok seversin var zaten..

ilk görüşte evleneceğim adam değil de bununla çok iyi oluruz uçarız coşarız çok severiz kesin çok uyumlu oluruz dediğim iki kişi oldu ve doğru da çıktı eğlendik falan. olurmuş oluyormuş gibi geliyor.

ya bu ilişkiden ne beklediğinle alakalı olarak çok değişkenlik gösteriyor.

ama tanıyıp 3 ay sonra tamamını seveceğim mükemmel diyeceğim bir aşk, evlilik yerine
ilk görüşte aşık olup kısa sürede evlenip daha sonradan çıkacak uyuşmazlıklarımıza da ilk görüşteki ve sonradan sürekli değişip gelişen eğlenceli aşkımızla yenmeyi isterdim.

ilk an en tatlısı ya <3

ben senin gibi düşünmüyorum.

ilk görüşte aşk denen bişey bence yok. kim ben ilk görüşte aşık oldum diyosa da yalan söylüyodur. önceleri olmaz bu insanla diyip, sonradan aşık olan çok gördüm. karsındakiyle paylaşımlarına, zevklerinizin uyuşup uyuşmadığına, fikir paylaşımlarınıza bağlı. sen ilk görüşte onunla anlaşacağınızı nerden biliyosun ki? aşk içinde; sadece tipe odaklanmamak gerek

senin ilk gördüğünde hissettiklerin heyecan ve onun göreceli güzelliğine duyduğun bir sempati sadece. aşk değil o

Bence de haksızsın, tam tersi durumlar da yaşanabiliyor. Herkesin zevkli farklı...

haklısın. aşk zaten sadece "o an"dır. o bi an içinden geçen hislerdir, yüzündeki aptal gülümsemedir, gözlerinin içinin parlamasıdır, aptala dönmendir.

ama daha başına gelmemiş bir şey var o konuyu daha yaşayamamışsın. tanıdığın birine de aşık olabilirsin, 1 yıldır tanıdığın gördüğün konuştuğun kişiye bi anda bi bakarsın "o an" gelir. işte en kötüsü de odur.

yani aşk "ilk an" değil, kesinlikle "o tek an"dır. anlamsızca, ona bakarken saniyede 55 kere onu istemektir, keşke ya nolur ya, allahım nasıl ya demektir. bazen ilk gördüğün an "o an"dır, bazense 5 yıl sonra.

tam "o değil de beni bi glori anlamış:/" diyecektim ki;

dusunuyorumbulamiyorumoyleyseyokumgaliba; görmüş ve arttırmış. :)

smartk'ya da selamlar..

bir an var arkadaşlar valla billa. ama düşünüyorum...un da dediği gibi "ilk an" olmayabilir ama "o an" var :) olmalı..

Bence haklısın. Şöyle diyeyim; sanal ortamda konuştuğum biri vardı. bu kişiyle epey bi süre konuştum, konuşurken bile aşık olacağım korkusu vardı. Burada şu da önemli, görünüş. Yani, ben belki muhabbetinden çok haz aldım ama ona o şansı tanımada görüntüsünün de payı vardı.

Bi zaman sonra tanıştık ve hayatımda aldığım en pozitif enerjiydi. Sürekli güldüğümüzü hatırlıyorum. Yani, daha önce de sevdim, deli divane oldum, güldüm falan ama böyle hani içini ısıtan minik de olsa bi samimiyet nasıl desem bi ışık gibi bi şey oldu adını bilemiyorum.

Öyle işte. aşık olduğum çok mu belli oldu ki? :/

haksızsın. öyle bir şey yok bence.

kesinlikle katılıyorum. Ben sevgilimi ilk gördüğümde tamam budur demiştim. hatta bir araya gelmemiz her bakımdan imkansız olsa bile "yok ben biliyorum biz birlikte olacağız, bizim kaderimiz " diyordum. arkadaşlarım gülüp geçiyodu saçmalama diye ama ben çok rahattım, olacak çünkü "o" diyordum. ama bu dediğim karşılıksız sevgi veya saplantı değil, karşılıklı sevgi.
Oldu da. üstelik o da beni görünce öyle düşünmüş.

Yaklaşık 3,5 yıllık bir ilişkiden sonra aşktan, sevgiliden, evlilikten buz gibi soğumuştum. Bunun ardından yaklaşık 3,5 sene yalnız kaldım. O kadar rahattım ki, o sorumluluğu almayı, ciddi ilişki kaldırabileceğimi tahmin bile edemiyordum. Hep kaçtım ilişki kurmaktan. Bunu yaşayan çoğu kişinin anlatmakta zorlandığı gibi bende zorlanacağım ama ilk görüş şeysi oldu işte. Birlikteliğimizin 1. yılı kasım ayında dolacak ve biz nisan ayından beri nişanlıyız. Mayısta da evleniyoruz. Yakın çevrem, evlilik hakkında düşüncelerimi bilenler hala şaşkın bu kararı bu kadar çabuk aldığım için.

Özetle şunu diyeceğim. Ben ilk gördüğüm anda evleneceğim adamın o olduğunu hissetmiştim. O da bana aynı şeyleri hissettiğini söylüyor. Tabi bunu ilk gördüğün anda "ben senlen evlencem ya la" diye söylemiyorsun. Biraz zaman geçtikten sonra ilk anda hissettiklerimin doğruluğuna kanaat getirdim.

bu benim hayatımda olmalı bu benim olmalı düşüncesi ile onunla yaşamasan bile onu yaşıyorsun.

şu an birlikte olduğum erkek arkadaşımla ilk tanıştığımda hayatımda başkası vardı şimdiki erkek arkadaşımsa benim için öylesine sıradan bi tanıdıktı ama o zaman bile çok garip bir his vardı içimde sanırım. yani aşık olmamıştım geceleri onu düşünmüyordum ama bi farklıydı. ilişkime de hiçbir zarar vermedi bir önemi olmadı. sonra seneler sonra tekrar aynı ortama geldik hayatımda kimse yoktu ve deli gibi kapıldım. evet bir şekilde anlıyorsun.

aşka bu kadar anlam yükleyip beklentileri bu kadar yüksek tutup da bi türlü tutunamayanlara ve bende şans yok diyenlere bayılıyorum. onlardan olmayın...

Olaya bir açıklık getirmek istiyorum şahsen.

Tanıdıkça aşık olmak gibi bir durum yok alışmak, kabullenmek, bağlanmak gibi bir durum var ve bu aşkla karıştırılıyor maalesef değil. Elmalarla armutlar karıştırılmasın. Bir de malum artık herkes internetten tanıştığı için ilk görüşteki yoğun çekim ve aşık olacağını hissetme gibi durumlar reddediliyor haliyle. Ama size dışarı çıkıp gerçek hayata karışmanızı öneriyorum bu noktada.

İlk görüşte aşk diye bir şey cidden var, bu kavrama zerre kadar prim vermemekte ısrar etmiştim, ta ki ilk görüşteki o tuhaf çekimi yaşayana kadar. Kusursuz bir his, karşınızdakini tanıdıkça zaten katmerli olarak artıyor bu his çünkü "Budur" diyorsun git gide.

tamamen katılıyorum, ben de öyleyim. şimdiye kadar; biriyle tanışıp, ona zamanla aşık olmadım hiç. hep ilk görüşte aşktı. fiziksel anlamda değil bu, farklı bir şey. o etkiyi, çekimi hissediyorsun alakasız bir şekilde. ilk anda etkilenmezsem bir daha mümkün değil bir şey olmaz bende.

goalsarena.com

www.goalsarena.org

Mutlu ol.

Bence de 2. nedenine gelirsek, en azından ukte kalmaz içinde. Kafanda hiçbir zaman keşke yapsaydım, seçseydim demezsin.

Ha sonucuna gelirsek, olumsuz olursa da olsun. zaten şimdi de mutlu değilsin. en azından denedim de, olmadı dersin.

2

ben de 2'ye ulaşmak için şu an hayatımı erteliyorum mesela, 1-2 yıl belki de daha fazlası.

edit: nedenleri konusunda barbara çok haklı. ilerde pişmanlık olmaz elinde olan fırsatı deneyip de şansını zorlamadığın için. şans zorlamak konusu benim konuyla ilgili gibi gerçi ama durumun spesifik olmadığı için böyle oldu.

2

2

Ben 2.yi yaptım, ve yazdığın gibi oldu. İstediğim gibi olmadı 2. Ama şu an 2. bitsin diye bekliyorum. 3.'de olacak gibi.

2

düzen bozmak kolay değil ama bozma fikri beyni kemirmeye başladıysa o yeni sayfa açılmalı diye düşünüyorum.

@april12th 3. bir seçeneğim olsaydı hiç bu kadar sıkıntı yaşamazdım da şu an bu düzeni bozmak zor geliyor. devam ettirmek de zor geliyor. kendimi alkole vurasım var fena.

2
her zaman yapamadıklarımız için pişman oluruz. yaptıklarımız için değil.

kesin bir mutsuzluktansa mutluluk ihtimalini seçerdim sanırım 2 diyorum

ben de ikiyi yaptim, zor oldu (hala zor gerci) ve su an da dünyanin en mutlu insani degilim ama yapmamamis olsaydim cok daha mutsuz olurdum.

2

2

2. Aklında hep kalacak keşke onu yapsaydim diye

antik.eksisozluk.com ne kadar dogru bilmiyorum ama

olur olur.

diyebilirsin tabi. ha günümüzde artık böyle kullanan da çok insan/alman yok. onu ne kadar tanıyorsun sorusuna tek kelimelik doğru cevap vermek yerine "also ich kenne ihn ja nicht ganz gut, nur oberlæchlich" tarzı cevaplar veriliyor. artık "karşıdaki beni anlar mı" düşüncesi yüzünden mi açıklıyor kelimeyi yoksa sizin gibi "acaba doğru mu" düşüncesi yüzünden mi açıklıyor bilmiyorum ama genelde durum bu.

teşekkür ettim!

vurdumduymaz

sülalesi raad

siki taşşağına denk diyoruz biz.
dünya sikine minare götüne de diyebilirsin.
"ipimle kuşağım sikimle taşşağım" var bir de.

İngilizce soruyorsanız carefree diyebilirsiniz. Insensitive olumsuz bir anlam barındırıyor sanki, emotionless da amacının dışına çıkıyor. Carefree iyi sanki.

kafaya takmayan diyebilirsin belki
ingilizceyse carefree

En basitinden bir cool denilebilir sanki

(bkz: nonchalant)

istediğiniz manayı tam karşılıyor.

laid back kullanilabilir. genis, rahat manasinda.

spontaneous

bunun için en güzel kelime "reckless"

Reckless +1

biraz daha paraya kıy adam akıllı bir şey al derim.

massimo dutti

jack jones

fiyat aralığın için zara ve mavi'ye bakabilirsin.

peki bunun atıyorum mavi'den, levi's'tan farkı nedir?

biri sarar biri hatemoğlu gibi mi kalıyor mesela? biri dockers da diğeri kiğılı mı?

100 tl ucuz mu kot için anlamadım, sınırım kısıtladı mı?

erkek içinse avva.
fabrika da iyidir.

guess al

100 tl ne yahu? ilk kotun bir de.. git maviye, colins'e... seç beğendiğini, giy üstüne. yakıştırırsan alırsın. yanında biri olsun. olmasa da olur. çalışanlar da yardımcı olur.

mavi den pantolon haric her seyi alabilirsin. mavi nin basligina bakarsan ne kadar dandik oldugunu gorursun. hemen yirtiliyor ag kismi. ne alayim dersen de wrangler derim onun da basligini incele (bkz: wrangler)

Düzgün bir fiziğin varsa wrangler.

Fiziğin düzgün değilse levi's (fiziği düzgün olmayanı düzgün gösterir, özellikle popoyu toplar). YKM'deki levi's fiyatları uygundur, 501'in 80-90 TL'ye versiyonları mevcut.

mavi, eski mavi değil. hiç önermem.
levi's ya da wrangler a bak. birkaç model dene, ordaki çalışanlardan tavsiye iste. beğendiğini al.

Arastirdin mi hic?

araştırdım baya hatta baya mail attım ama şirketlerden bir türlü dönüş alamadım bu yüzden de zorlanıyorum şu an

erasmus stajıyla ilgili tek söyleyeceğim şey, ülke seçmeye gelmediği. bulduğun her ülkedeki her şirkete mail atacaksın kabul alana kadar. ben de en başta ille de isveç'e gitcem diye tutturmuştum, baktım olmuyor, tüm avrupa'yı mail yağmuruna tutup son anda belçika'da bulabildim mesela.

almancam iyi olduğu için almanya'da böyle bir staj yapmak istiyorum, kendimi mesleki anlamda daha rahat geliştireceğime inanıyorum.

kacan otobus sendromu:) 30 yas demıssın

kısa süre içinde olmasını yine insan maymun gibidir örneğiyle açıklayacaklar ama benim aklım almıyor. inanmak istemedim belki de.

sorun insanların evlenmesi mi, bu şekilde evlenmesi mi?

tahmini cevap: uzun ilişki sonrası olan monotonluktan sonra yaşanan ufak bir heyecan bile bir bok zannediliyor ve kendini o kişin kollarına bırakıveriyorsun. kimi zaman doğru insan kimi zaman yanlış insandır ama kısmet tabi hep.

evlenmezse ölecek hastalığı var onlarda bence.

uzun sürünce de pek bişey olmadığını gördüklerinden bi an önce evleneyim de tekrar böyle maceralarla uğraşmayayım kafası oluyo sanırım. çevremde de zibil gibi varlar.

yaşla ilgili. türkiye'de çoğu insan birini sevdiği için, onunla bir aile kurmak istediği için falan değil; sadece "yaşı geldiği için" evleniyor. dolayısıyla o yaşlarda böyle alelacele evlenmeler oluyor, "hazır evlenecek birini bulmuşken" falan diye düşünülerek. ülkemize has bir arıza.

Bi yaştan sonra özellikle kadınlarda öyle bi panik oluşuyor ki inanamazsın. (Bu yaş gözlemlerime göre 25+. Ve arkadaşların da söylediği gibi bu ülkede evlilikler taraflar birbirini çok sevdiği, uyumlu ve sağlıklı bir çift oldukları için gerçekleşmiyor. Tamamen "aa buldum, bari evleneyim de boşa gitmesin" kafası. Erkekler genelde ne olduğunu anlamadan dahil oluyolar zaten olaya. Ne bileyim enteresan işler :D Ben de bi sonuca bağlayamadım.

biraz yaşın etkisi biraz düzenli sıkıntısız hayat isteme, uzun süreli ilşkilerde olan insanlar çevrenin eee evlilik ne zaman sorusundan bıkmış oluyolar haliyle, birde şöyle gözlemleyin çoğu pişman değil bu evlilikten herkes hayatında güzelce devam ediyor.

uzun ilişki sonrası erkek bunu kabullenmekle uğraşırken kadın "olgunlaştım çözdüm bu olayı ilişki uzmanıyım çok netim" moduna giriyor, sıradakini de bu süzgeçle seçtiğine inanıyor olabilir...
benim bir diğer tespitim, evlenilen kişinin son sevgiliye benzemesi, katılınır mı bilmem,,

@dusundumdusundumdurdum hocam ole demeyeydin iyiydi ya mutlu oluyorlar dedin butun gunum rezil olucak simdi

uzun ilişki esnasına neyi isteyip neyi istemediğini, neyi idare edebileceğini, neye katlanamayacağını öğreniyor. ayrıldıktan sonra ise nokta atışı ile kafasına göre birini bulup evleniyor galiba.

öyle bir tabaka var zaten.

yıkarım

genellikle

İlk işimdir.

Bakkala bile gidip gelsem sanki ellerim kirlenmiş gibi hissederim.

Yıkarım.

her zaman.

ilk iş ellerimi yıkarım ben de eve girince.

öyle bir tabaka var derken?

@efrasiyab?

eve gelince ilk işim kendime yemek hazırlamak olur, o yüzden yıkarım.

Hayır. Bazen, köpek sevdiysem yıkıyorum.

eve gelince ilk işim istisnasız duş almaktır.

Duyurunun pisi benim galiba. Şimdi duyuruda soruyu görünce fark ettim, eve gelirken sokaktaki kedi/köpeklerle oynamamışsam yıkamıyorum. O zaman da evdeki kedilerime mikrop taşımayayım diye yıkıyorum, kendimi düşündüğümden değil.

her zaman

genellikle. bilhassa elimi dışarıda bir şeylere vurmuşsam..

evet yıkarım. hatta kedi köpek sevmişsem hemen yıkarım araba kullandıktan sonra da hemen yıkarım. hele para falan tuttuysam acil yıkarım.

ben de aynı sebeplerden istemiyordum liseliyken, hatta annemle babama çemkirip duruyodum. şimdi düşününce ne salakmışım diyorum. o telleri takmasam şimdi ne tipsiz bi şey olurdum kim bilir, dişler yamuk yumuk falan.

Diş önemli bir şey :) imkanın varsa bir iki sene çile çek ve hayatının geri kalanını inci gibi yaşa. Yemek yerken elbette zorlar ama bu katlanılmayacak bir zorluk değil; insan hayatta her şeye alışıyor. Elde edeceğin sonuca değer! :)

yemek yerken sorun çıkarır mı diye değil, kötü görünecek diye istemiyorsun :)

ama hata ediyorsun, kısa bir süre diş teli kullanıp sonra muhteşem dişlerinle çok daha iyi görüneceksin. yoksa tüm hayatın boyunca kötü görüneceksin :)

sorun çıkarır ama telleri çıkardığın gün tüm sıkıntılarını unutturur. süper olur dişler. bir de tel çıktıktan sonra özgüven patlaması gelir.

1. zaten tanrının yokluğunu bu şekilde ispatlamak çok saçma ki. yani tanrı kavramı, varlığıyla tüm kötülüklere engel olacak bir varlık olmak zorunda değil. belki de tanrı var, ama kötü? belki de umursamıyor? belki de dediğin gibi sadece sınıyor insanları? yani evet, bahsettiğin konuda bir tutarsızlık yok. fakat başka tutarsızlıklar var. en azından tanrının varlığıyla ilgili olmasa da semavi dinlerle ilgili tutarsızlıklar var yani. din olayını geçtikten sonra; zaten "tanrı", konsept olarak varlığının ya da yokluğunun ispatlanması mümkün olan bir şey değil. zamandan ve mekandan bağımsız olan ve her şeye gücü yeten bir varlığın, gerçekliği ya da gerçek dışılığı zaten mantık olarak ispatlanamaz.

1- hayır inandırmazsın. Bana annemden bile 99 kat fazla rahmeti olduğunu söyleyen bir varlığın dünyada bu kadar acılar var etmesi aklımın alabileceği bir durum değildir. Ayrıca beni sınava sokmak diyorsan sınavın sonucunu zaten biliyor ona rağmen sınav yapıyor. Yani benim cehenneme gideceğimi bile bile beni yaratıyor. Yani cehennemde yakmak için insanlar yaratmış oluyor. Tutarsızlık...

1)Neyin derdindesin anlamadım bir şeyi çürütmekle yükümlü değilsin neye inanmak istiyorsan ona inanırsın. Kafan karışıksa zaten burda kim ne derse desin seni tatmin etmeyecek ikili diyaloglar halinde uzayıp gidecek.

2)Hadis var bununla ilgili ben bazı kullarıma cehennemde cenneti yaşatırım diye. ayrıca cehennemi de tek bir yer gibi düşünmemek lazım derece derece kat kat. Sonuçta birer bilgisayar programı bile olsak bizi programlayan bir şey var.

1. kimi için adaletsiz olan kiminin evindeki işindeki adalettir belki. bu kavramlar çok bireysel. hastalık da sağlık da veba da ölümler de her şey son derece somut ve bunlar somut bir yerde somut varlıklarla yaşanıyor. çocuklar hasta, adalet yok o halde allah/tanrı yok diyen zihniyetin bencil ya da çok duygusal baktığından başka bir şey düşünemiyorum.

öte yandan test mantığını da hiç düşünmedim. test olsun olmasın bir şekilde yaşıyorsun, tepkilerini kendi yararın ya da kendi algıların ekseninde vereceksin ve yaşayacaksın. ahlaki açıdan görünmez kurallar koymaktan başka bir şeye yaramıyor bunlar. testtir deyip iyi insan rolü yapan yine testi geçemez. günah diye iyilik yapan yine sevap işleyemez. özünde iyi olan insan inansın inanmasın her dine kitaba göre zaten en iyi insandır. sonuç olarak her türlü olduğun insan önemli inanç çok da önemli değil. ya x ise ya y ise diye debelenmek bir şey değiştirmiyor.

yaratıcının varlığını çürütmek ya da kanıtlamak için tonlarca şey ortaya atılabilir. ama ne gerek var? inananın bir sebebi yok inanmayanın da yok. bu içten ve karakterden gelen bir şey.

@alkolik imam tanri sonucunu biliyor evet ama sonuca mudahale etmiyor, dusunku ucaktasin ve birbirine gelen iki trenin kafa kafaya carpacagini goruyorsun ve not aliyorsun bu iki tren 2 dk icinde kafa kafaya carpisacak.. simdi sen bunu yazdin diye mi bu iki tren carpisti yani? gozunu actiginda cehennemde olsan 'hop birader ne oluyoruz' diyecektin bu seferde. madem ahirete inaniyorsun kotu oldugun yonlerini degistirmeye calis, halen hayattayken? tutarsiz olan sensin bence.

2. soruya istedigim gibi cevaplar gelmezse devreye girebilirim :p

2) Kalu bela'da ruhlar dünyaya gelmeden önce Allah'a bir söz verir. “Hem de Rabbin, Ademoğullarından, bellerindeki zürriyetlerini alıp ta, onları kendi nefislerine şahit tutarak ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?,’ (dedi). Onlar da, ’Evet Rabbimizsin, şahit olduk ‘ dediler.” A’raf Suresi, 172. İman etmedikçe bu sözü tutmamış oluyorsun.
Bir de şöyle bir durum var. İslam dini dünyaya sadece bir sınav yeri olarak bakar. Allah ben sizi yarattım, siz de bunun karşılığında beni hatırlayın, varlığımı bilin, bana kulluk edin diyor. bunun yanında iyi insan olun, dünyanızı güzelleştirin, ben de sizin ahiretinizi güzelleştireyim diyor. Kim cennete kim cehenneme girer orasını sadece allah bilir.
inanç benim gözümde temelde bir teşekkürden ibarettir. elime koluma ayağıma bakıyorum. varlığıma bakıyorum. beni var eden bir varlık olduğunu biliyor, ona şükrediyorum. allah da benden bunu istiyor bence.

2) STV dizisi repliği gibi bir cümle olacak ama dünyanın kendisi koskocaman bir kanıt. Ben minicik bir çiçeğe bakıp Allah'ı görürüm, başkası koca kainata bakar ama hiçbir şey göremez. Bizler için böyle devasa ve kusursuz bir düzen kurmuş bir varlığın da kendisine inanılmasını beklemeye her türlü hakkı var diye düşünüyorum. Gerisi sadece kulların tercihi.

aslında sosyolojik anlamda kendimi "inançlı" değil "iman eden/etmek isteyen" kategorisinde görüyorum ve bana göre ikisi aynı şey değil; iman etmek = emin olmak demek düz bir çeviriyle. inanç, ontolojik varlıklar için geçerli ki benim ontolojik ve gökte sultanlığı/mekanı olan bir varlığa "inancım" yok bu anlamda. ama madem 2 seçenek sunmşsun ben 1'e daha yakınım.

1) cık, olmuyor öyle pek, tutarsızlıktan çok miskinlik ve sefalet var. "ulan sakata gelmeyelim amaaan inan işte" şeklinde bir bakışı ben onursuzca buluyorum şahsen. cesaret yok duruş yok hiçbişey yok, safi çıkarcılık.

2) toplumsal ya da ikili ilişkiler anlamında bencillik fedakarlık ekseninde fedakarlığa yakın olduğun denli benim bakışıma göre erdemli olan sensin; "inanc"ın olmasa da.

1- (bkz: teodise)
2-Bir firmada çalıştığını düşün. çalışanların temel amacı önceden belirlenen amaç(karı) gerçekleştirmek. bunu yapabilmenin birinci adımı ise amaçlara inanmaktır. derler ya inanmak başarmanın yarısıdır diye. öyle bakarım ben buna. yoksa tabii ki, tanrı kendisine insanların iman etmesini sağlayacak bir niteliğe -ki buna omnipotent veya kadir -i mutlak olma demek gerekir- sahiptir. eğer böyle ise ve hala senin iman etmeni bekliyorsa, burada aranacak hikmet, işte başta verdiğim örnektekine benzer (nitelik ve derinlik açısından ondan daha güçlü) olmalıdır.

inançsızım.

1) öncelikle tanrının var olup olmaması önemli değil. çünkü kesin olarak yok da desek var da desek dünyada ve evrende olan bitene bilimsel olarak verilmemiş ek bir tanım vermemiz gerekmez. önemli olan hastalıklı ve ilkel gelenekleri sürdürülen dinler. soruna cevap olarak da şunu söylemek istiyorum: yanılıyorsun. tanrıyla empati kur. olağanüstü güce ve bilgiye sahip "her şeye kadir" bir varlık olsan sims oynar mıydın? hayal et, durup dururken bir grup insan yaratıp eşcinsel ilişkiye giriyorlar diye katlediyorsun. bu şey gibi, sims'de güzel bir ev yapıp aileyi kurup, havuza girdiklerinde merdiveni kaldırmak gibi.

"Tanrı yok, çünkü dünyada adalet yok, çocuklar hasta olup ölüyor"

inaçsızlığını bu söz ile destekleyen kaldı mı ya?

2. soruya cevap: inanç kavramını yüce kılan şey, inançsızlığın nankörlük olarak görülmesi. yani allah'ın dediklerinden -özetle ve basitçe- anlaşılıyor ki; ben sizi yarattım, size hayat verdim, o kadar nimetler verdim. verdiğim bütün bu nimetlere rağmen "ben"i tanımayan, kabul etmeyen yansın!

Kusursuz muazzam nizam intizam gibi kelimelere de ayrı kılım. Evrende büyük bir kaos varken bir sürü yıldızlar süpernovalara yol açıyor pek çoğu ölüyor çarpışıyor ve düzensizlik içinde geçiyorken;"Nizam intizam düzen" var diyenler tamamen "STV" dizilerinden fırlamış yobaz kafalardır. Dünya üzerinde kaos varken uzayda pekçok karadelikler ve yok olmalar varken neyin düzeni? Güneş gittikçe büyüyor gelecekte dünyayı da içine alarak yok edecek. Bunun nesi düzen? Dünya dahi ekseinden kayıyor bunun nesi düzen?

efendilikle sıkıcılık aynı kefeye koyuluyor bazen. sizin de sorununuz o. bi insan hem eğlenceli hem de efendi olabilir. bunlar birbirinin zıttı değildir. anladığım kadarıyla siz hem efendi, hem de sıkıcı bir insan bulmuşsunuz. dolayısıyla yanında sıkılıyorsunuz. efendi adam illa öyle sus pus oturan, espri yapamayan biri olmak zorunda değil yani. sizin bulduğunuz adamın sıkıntısı efendilik değil, sıkıcılık.

tek cevabı zaman bence.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu;

aslında sıkıcı değil de çok çekingen diyebiliriz. yani bişey söylerken 100 kere düşünüp öyle söylüyor.çok ince düşünceli ve yapı olarak da ağır birisi.

haklısın bi taraftan hem efendi hem eğlenceli de olabilir insan. ama bu çekingenliği nasıl aşabiliriz, neler yapmam lazım durumu kolaylaştırmak için bilemedim?

palve +1

süper ve çok güzel :) zamanla senin etkinle kalıplarının dışına çıkacaktır zaten. senin arada dürtmen ve bazı şeylerde ilk adımı atan kişi olman gerekiyor bir süre. efendi adam candır yaa kendimden biliyorum :))

kadın halinle espiri şaka falan yapma. dinen caiz değil.


sessizlik iyi bişe değil.

ne istersen karşına çıkıyo rabbim veriyo, akıyoo diye bişe yok. sen döne dolana arıyorsun istediklerini. ee yaradan da dayanamayıp al lan al ne bok yiyeceksen al diyodur bence. der yani. ben olsam derim. nihayetinde ben onun suretiysem, evet ben böyle düşünürüm.

straight gigolo; şu aşamada çok ters teper sanıyorum. henüz 1 ay oldu tanışalı.

belki de asıl soru hiç böyle şeylere girip giremeyeceğimiz.. daha önce uzun süreli bir ilişkisi oldu mu, nasıl bakıyor bu durumlara bilmiyorum..

ne istersen karşına o çıkıyor. :) biraz fazla mazbut birini istemişsin. allah gönlüne göre vermiş. :p

iki ya da daha fazla kişili sohbetlerde awkward silence denilen olay bol bol yaşanıyor. bu durumda çoğu insan telefonlara göz atıyor. bi vine, fotoğraf falan gösteriyorlar. ben çok samimi olduğum insanlarla buluştuğumda bu sessizlik beni germez ama çok samimi değilsem (yani bir duvar vardır hep, onun aşılması da zaman alır) konuşma devam etsin diye bildiğim bir şeyi sorarım. böyle bir çözüm geliştirdim.

çok sık mesajlaşma kötü bir şey bence. sanıyorum rutin bir günde beraber değilsiniz, bu nedenle zaten ortak olarak pek konuşacak bir şeyiniz olmuyor. sürekli mesajlaşarak da tüketiyorsunuz doğal olarak.

son olarak da 'straight gigolo' adlı aptal trollü de kafana takma.

korkma bence ya o kadar umutsuz da olma
evet bi ihtimal çok efendi ve çok sıkıcı bir adam olabilir, öyleyse bile çekilmez değil ama çok süper değil tabi.
ancak bir diğer ihtimal 31 yaşında bu adam belki yaşı gereği oturaklı olmak gerektiğini düşünüyor, belki ortamı öyle/öyle yetişti üstelik daha 1 ay olmuş belki daha rahat hissedecek zaman geçtikçe? çekimserlik 1 ay içinde atılacak şey değil ki.
üsteleme fazla ama sen girişken ol, zaman gerekiyor o kesin, efendi adam bulmuşsan kıymetini bilmelisin :)
bu kadar çok mesaja gerek yok diyebilirsin bence kabalık değil. aynı şekilde o yapmıyorsa sen esprili, tahrikli (inceden) şeyler yazabilirsin az ama öz şekilde.
mutlu olun be :)

arkadaşlar şimdi bir yandan geyiğe vurup "sevişin geçer, tahrikli mesaj" vs diyorsunuz da durumun vehametini anlatamadım sanırım.

şöyle de bir ihtimal var:
daha önce pek uzun, ciddi ve hatta kısa bir ilişkisi de olmamış olabilir.

evet var böyle bir ihtimal. henüz bu konuları konuşmadığımız için bilemiyorum. sessizlik ortamında da çat diye böyle bir konuya geçemiyorum ki zaten çok yavaş adımlarla ilerliyoruz.

böyle bir ihtimal söz konusuysa eğer o zaman ne olur, ne yapılır bilemiyorum.
benim uzun bir ilişkim artı bikaç da kısa ilişkim oldu. cinsellik konusu onun için sıkıntılı olabilir ya da öncesinden rahatsızlık duyabilir şayet kendisi çok da fazla birşeyler yaşamamışsa..

yani durum ciddi, geyiğe son:)

bir de şunu söylemem lazım, çok düşünüp kafa patlatıp sürekli mantık çerçevesinde ihtimalleri değerlendiriyorsun. yapma, bence bu çok yanlış insan ilişkileri hele ki gönül ilişkisi üzerinde düşünmek bana hiçbir zaman fayda sağlamadı, kimseye sağladığını da görmedim en güzeli akışına bırakmaktır.

zaman ver bacım açılır zamanla. biraz sabır...

Ickili yemege cikin sarapli falan. Onun yaninda ona rahat oldugunu hissettir. Bolca soru sor. Merak etme zamanla acilir.

bence iett şöförlüğü falan daha zor. düşünsene bütün gün yenikapı beylikdüzü arası gidip geliyosun mesela. sabahtan akşama kadar. baya fena bence.

hizmet sektörünün genelinde var bu durum.

sonuçta bankadaki memur da çok şaşalı bir iş yapmıyor.

bu işleri robotize etmek için öncelikle bu insanlara farklı işler bulmak gerekir. adamı sıkıntıdan kurtaralım derken işsiz bırakmayalım ;)

iett soforu 3 bin lira maas aliyo guvenlik gorevlisi 800

Acımıyorum, üzülmüyorum insanlar çalışıyor para kazanıyor hepsine saygı duyuyorum girişte çıkışta merhaba kolay gelsin/iyi çalışmalar diyorum.

sıkıcı değil de gerçekten bütün gün ayakta durup o parayı almak kötü. yorucu ve ücreti düşük bayağı. iett şoförü 3-4 katını alıyor onun.

tatil günlerinde insanları çalıştıran sektörlerden nefret ediyorum. bu şekilde çalışan herkes dünyanın en zor işini yapıyor bence. bir de hizmet sektörünü de, insanları sömüren kapitalist, tüketici politikaları da sikeyim. teşekkürler.

meslektir, saygi duyarim. "keske daha iyisini yapabilse" diye dusunurum sadece. o isi yapmasinin bir sebebi vardir zaten. ailesi zengin olsaydi, iyi okullara gidebilseydi yapmazdi. ayrica faydali bir is yaptikllarini dusunuyorum.

ben de calistim guvenlikte, ayni paraya ayakta dikilip kosturacagima oturdugum yerden merhaba-iyi gunler demek, insanlarla muhabbet etmekti isim. kongoda ciplak ayakla madene inen, sogukta lagim kazan adam var. o insanlar icin guvenlik ölmussun de cennete dusmussun gibi.

dünyanın en kötü işi mali müşavir olmak! sürekli değişen mevzuatı takip etmek zorundasın. sürekli güncel bilgiye sahip olmalısın.

Allah türkiyede çalışan herkese yardım etsin,sabah 7.30 akşam 19 falan bütün günümüzü iş yerlerinde harap ediyoruz.Aklı olan kaçsın gitsin valla ne tam karşılığını alabiliyoruz emeğimizin,ne de 65 yaşını bekleyerek ömür harcama lüksümüz var.

hacı rahat ol ya. bu uçak boeing'in gözbebeği şu an. o çıkan 1-2 arızadan sonra, bu uçağın uçamayacağı ortaya çıksa hayatta uçmazlardı zaten 787'lerle. sen canın için endişeleniyorsun da, bu havayolu şirketleri o uçak bir düşse ne kadar zarar edecek onu düşünsene, sırf uçağın fiyatı 150-200 milyon dolar. bunun hisse kayıpları, kötü reklamı, tazminatları falan... adamlar da onun için endişe eder haliyle. güvenli olmayan uçağı uçururlar mı hiç. kaldı ki zaten sertifikaları falan da bizdeki gibi araya amcaoğlu sokup almıyor bu adamlar, o uçak güvenli olmasa uçurmazlar onu. rahat ol, bin tadını çıkar.

ciddi ciddi soruyor musun bunu ya? hem de burada? bu ucaklara ucan tabut derler. her 4 ucustan 2'si cakilmis, 1 tanesi de ciddi tehlike atlatmis bir ucaktir bu. sakin binme

ikna oldum. sagolun varolun.

saatleri ayarlama epub olarak var. istersen atayım calibre'yle pdf'ye çevirebilirsin.

www.freekitap.com

bu da otomatik www.mediafire.com

avustralya

çooooooooooooook.
kanada
avustralya
isviçre
brezilya
sanırım bir de yeni zelanda.

hepsinin listesi için:

en.wikipedia.org

edit: düzelttim linki.

bozma izle işte sağlam film.

ayrıca bu filmi izlemek filmin güzelliği bi yana ilginç bir tecrübe olmuştu benim için.

duyuruyu da kaldır bence.çıtlatıcaklar inceden alta şimdi.keyfin bozulacak

fragmanından bir şey anlamayabilirsin zaten ya. filmi izle, anlarsın bence. o kadar da zor anlaşılır bir film değil.

kolay anlaşılması babında ne dense spoiler olabilecek bir film. izleyip biraz kafa yormak gerekiyor. dikkatini verip algılarını açıp izlemek lazım.

çok güzel bir film. bence izle, wachowsky kardeşler yapmış yine yapacağını.

izledim sevmedim.
ahan bunu izle hacım www.imdb.com

izlediğim en iyi filmlerden, 3 saati anlamıyorsun zaten hatta biter bitmez bazı güzel sahneleri için başa almıştım.
saat gözünü korkutmasın, anlatıp da büyüyü bozmak istemiyorum. mutlaka izle ama.

kitabi guzel ama film bokum gibi. zaten kitapla da alakasi yok. cocuk masali.

izledim baya sevdim. biraz zor bir film.

www.scene-stealers.com
schizzi.files.wordpress.com
www.cinemablend.com

big fish, amelie.

perfume

Can dostum

big lebowski

önce kendine bu kızla seks için mi beraberim diye sorman lazım

hayır ise devam, evet ise yolları uygun bir şekilde ayırmakta fayda var

başka biriyle de çıksan aynı şeyleri yaşayacaksın muhtemelen.

ömür boyu beraber olacak olsanız bile değişmeyecekse (ki mümkündür), "seks için beraber değilim" diyerek sürdürmek zor olur tabii. tedirgin olabilir, çekingen olabilir, ancak iğreniyorsa durum sıradan olmayabilir. size dair bir sıkıntısı yoksa, geçici bir hal olmaması çok mümkün. konuşun, demiyorum; bazı şeyler konuşmadan da anlaşılabilir.

amacının illa seks olması lazım değil arkadaşım, sağlıklı bir ilişkide cinsellik olması gerekir yani. senin de genç bir insan olarak ihtiyaçların var. hani dini inançları vardır, şudur budur, çekiniyordur falan da iğrenmek ne demek lan? olur mu öyle şey? bir konuş bence kendisiyle bu konuyu. terk et demiyorum da, bir konuş kendisiyle. ne diyor bak bakalım.

Yaşınızı belirtmemişsiniz. Eğer 20'li yaşların başındaysanız 3 -5 ay normaldir. Daha önce bu konuda hiç tecrübesi olmamış (bekaret) yada kötü bir tecrübe yaşamış olabilir. Bu konuları içine atıp tabu hale getirmekte hatun milletinin üstüne yoktur. Tatlı dille bu işin sebebini öğrenmeye çalışın. Bu yaşına kadar bu konuda hiçbirşey bilmemiş veya öğrenme imkanı olmamış olabilir. İlişkilerde cinsellik, kişiden kişiye muazzam fark eden bir konudur. Size çok saçma gelebilecek bir sebepten ötürü hatun kişi bunu o anda kaçınılması gereken bir durum gibi kafasına takmış olabilir.
Sizin için de en az onun kadar önemli bir karar olduğunu ve bunun ilişkinizde el ele vererek geçirmek istediğiniz bir evre olduğunu belirtin. Sizden gelecek olgunluk ve heves kızı da cesaretlendirir.
Öncelikle öpüşme olayını eğer şimdiye kadar yapmadıysanız sinemanın dışına, gizli saklı olmayan ortamlara da taşıyın.

Bazı "ekstrem" durumlarda hatun kişi cinselliği gelecekteki kocasına saklamak gibi akıl almaz fikirlere sahip olabilir. Yani sizinle uzun vadeli bir birliktelik düşünmüyordur. Açık açık bunları konuşmaktan asla kimseye zarar gelmez. Eğer bir iş belli bir insanla olmayacaksa da olmaz.

Eğer gösterdiğiniz özveriyi karşı taraftan göremiyorsanız kim olursa olsun yol verin gitsin. Dürüst ve net olun. Piç olmayın. Değmez.

Hıyara benzemeniz yada benzememeniz seks yapma şansınızı etkilemiyor. Malesef bunun evrimsel kanıtları türkiyede bolca mevcut :P

aynen 20'li yaşların başındaysanız 3-5 ay normal,biraz daha bekleyip;kızın rahatlamasını bekleyebilirsin.
yoksa ayrıl.
istememekle;iğrenip istememek çok farklı çünkü.

ikimizde 20'li yaslarda sayiliriz. sadece seks degil, ufaktan yaramazlik yapmaya kalksam bile bozuluyor. Evlenmeden olmaz kafasina yakin bir dusunceye sahip. yapacak birsey yok.

gönül şevişmek ister. öyle elletmem şaaaaptırmam, mezara paket yaptım gibi şeyler genç adama ters bu zamanda yıl 2014 ve hepimiz yalnızız.

abi işin çok zor. yaşı kaç kızın, niye istemiyor, sebepleri neler bunu öğrenmelisin. onun dışında gerçekten aşık değilsen hiç uğraşma dön arkanı git. cinsel yönden tatmin olmazsan başka şeylerde patlak verir ilişki. karşındaki melek değilse tabii. karşındaki iyiyken cinsel eksiklik de sorun olmuyor.

aldatır.

bi açıklaması ve sebebi yok.
yaptığı işi aldatmak olarak görmeyebilir bile.
herkesin ilişkiye verdiği önem, ilişkiye bakış açısı ayrı.

gördüğüm kadarıyla, erkekler kadınların aldatma sebeplerini kavrayamıyor.
çok normal, bi sik anlamıyorum ben de.

ama kendimi ortalama bir kadının bile yerine koyarsam, cinsel yönden ne kadar fazla talep gördüğümü ve "normal" bir sevgilinin ne kadar gözden çıkarılabilir olduğunu hissederim.

yani, şöyle bir düşünce mevcut olabilir, "hmm, istediğim gibi biri değilmiş, başkasını bulurum ben de." yani zaten aldattığı kişiye karşı bir sorumluluk, bir bağlılık hissetmediğinden veya bağlılık hissetmekten kaçındığından kadın için aldatmak bu açıdan doğal oluyor. işin komik tarafı ise, iki cinsin de ilişkiden asıl (dile getirilen) beklentisini düzenli bir ilişki edinmek için ilk olarak gözden çıkarması.

olayın erkek tarafında ise, erkek mücadele ediyor ilişki edinmek için, (yani bu genelde böyledir. ) erkeğin bir seçeneği varsa kadının on tane seçeneği oluyor.

bu ciddi bir fark. özgüveni ilüzyon yaratacak seviyelere çıkarabilecek bir fark. kimi kadınlar için erkekler de bu rolü yerine getirsin diye varlar. kimi erkekler için sikiş/sokuş amaçlı kadınlar olduğu gibi.

toparlarsam;

hiçbir sebebi yok, doğal bir süreç. sadece yeteri kadar flörtleşemeyen, bu konuda özgüven sahibi olmayan insanlar fazla ciddiye alıyor aldatmayı. toplumda da bu kadar fazla ayıplanan bir şey oluyor. (sevgililik müessesesinden bahsediyorum)

ha bence çok nankör bir yaklaşım aldatmak.
aldatana da yol verin gitsin.
aldatılmaktansa aldatmak daha kötü bence.

yapabildiği için aldatır. doyumsuzluk da var işin içinde.

aldatır.
seviyordur.
ama aldatır.

seven insan aldatmaz. çok net yani. çok basit. insan nasıl dokunur ki abi başkasına? nasıl "sevmek" kavramları var insanlarda ya. benim sevgi anlayışım böyle bir şey değil. ben sevgilimi seviyorsam dünyanın en güzel 5 kadını üstüme koşsa elimi sürmem. süremem abi. yapamam yani. bu kadar basit. hem sevip hem başkalarına dokunabilen insanın sevgisini hiçbir zaman anlayamam ben. benim hayat anlayışımda yok öyle bir şey.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

abi seni yemişler ya.
çok pis dokunuyolar valla.

@ramsay bolton beni yemediler abi, seni yemişler :) başkasına dokunan insan seni sevmiyordur. bu kadar basit. seviyorsa dokunmaz, dokunuyorsa sevmiyordur.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

kendimden bahsediyordum ya :D
aldatmak isterim ama saygımdan vs. aldatmam?

ha ama senin dediğin de doğru.
yine de çok ilginç insanlar da var. açık ilişki kafası vs.

aldatmaktan söz ediyoruz tabii abi, yoksa açık ilişki önceden anlaşılmış bir şey tabii. anlayabildiğim bir şey değil ama saygı duyarım. fakat o "aldatmak" olmaz sonuçta, aralarında anlaşmışlarsa. ama insan sevdiğinin güvenini boşa çıkaramaz sanırım yani. ihanet ayrı bir şey.

PSikiyatristler, ilişki bilmem neleri, ve isviçreli bilim adamlarının ortak bulgusuna göre,

Erkek fiziksel olarak aldatabilir, ama aynı anda karısını seviyor ve ona aşık olabilir, seks sonrası kadına aidiyet hissetmeden eşine/sevgilisine/karısına dönebilir.

Oysa kadınlar psikolojik olarak tek eşli olduklarından eğer gerçekten seviyorlarsa erkeklerden farklı olarak duygusal olarak sevdikleri erkekten başkasıyla seks yapmazlar, eğer yapıyorlarsa bu o adamı sevmediklerini ve saygı duymadıklarını gösterir.

Tabii bu bütün aldatan erkekler aslında eşlerini seviyorlar demek değil. Aldatan erkeği temize çıkartmakta değil.

Sadece kadın aldatması ve erkek aldatması arasında bir fark var.

cinsel anlamda tatmin olamıyorsa ilişkisinde, aldatıp başkalarında arar tatmin olmayı.

heyecan icin de aldatabilir, o heyecan bambaska bi seydir baska yerde bulunmaz.

gerçekten seviyorsa aldatmaz emin ol. kendimden biliyorum.

ama soylemeyi unuttum o heyecan bambaskadir ama seven insana sevdigi kisinin heyecani mutlulugu yeter baska bir heyecan arayisi icine girmez, tabii ben gercek asktan bahsediyorum bunu yasamayan biriyle asla tartisilmaz bu konu.

çok değişken var. ilişkisindeki durağanlıktan sıkılmıştır, aldatır. sevgilisine karşı eski hislerini kaybetmiştir (o öyle olmadığını söylese bile), aldatır. başka bir adamdan/kadından inanılmaz derecede etkilenmiştir, aldatır. cinsel ya da ruhsal açıdan tatmin olamıyordur, aldatır. aldatıldığını düşünüyordur, intikam için aldatır. sevgilisini seviyordur ama yine de aldatır. bu nedenlerin hepsi bir arada olabilir ya da sadece biri geçerlidir. ama sonuç değişmez: karaktersizlik ve de sorumsuzluk.

tatmin olunmayan bir ilişkiyi eli yüzü düzgün şekilde bitirmeden başkasına yönelmek, korkaklık ile kişiliksizliğin buluştuğu insanın davranışıdır. kendince mantıklı sebeplerinin olması (tek eşliliğe inanmıyordum zaten, sarhoştum, sevgilim bana kötü davranıyordu, bir anlık bir şeydi vs.) bu sonucu da değiştirmez. bu insana hiçbir durumda güvenemezsin.

çok eşlilik de savunulabilir bir olgu. ama tek eşli gibi davranıp hem kendini hem de partnerini kandırmak bizi yine yukarıda bahsettiğim sonuçlara götürüyor.

can sıkıntısı sadece, ama şahsen aldatmaya karşıyım, söylemek taraftarıyım.

romanya 5-0 kazanırsa bizim hollanda'yı 2 farklı yenmemiz gerekecek. 6-0 kazanırlarsa 3 farklı yenmemiz gerekecek falan. bizim 1 farklı kazanmamız durumunda romanya'nın en fazla 4 fark atması gerekiyor.

Bizim averaj 4 , romania nin 1... Kurallara gore puan ve averaj esitliginde daha cok gol atan uste ciktigi icin romanya 5-0 yenerse bizim 2 farkli kazanmamiz lazim cunku romanyanin attigi gol sayisi daha fazla..

romanya'yı deplasmanda 2-0 yenmemiz büyük avantaj sağladı. o attığımız ikinci gol belki de dünya kupasına götürecek bizi. 1-0 yensek. romanya'ya yarın 3-0'lık galibiyet yetecekti.

İkili averaja bakılmıyo yani kötü olmuş bu ya. Hollanda'yı 2 fark yenmemiz çok zor. Kaldı ki Romanya Estonya'yı 5 fark yenebilir neyse sağolun cevaplar için.

romanya estonyayi o kadar farkli yenemez ya. romanya kim amk

ronaldo bi israil maçından sonra israilli oyuncuyla formasını değişmemişti. internette de işte filistin olaylarından dolayı mı değişmedi acaba diye 100 tane haber çıktı. sonra "mesut ronaldo'yu müslüman yapmış" geyiği başladı, oradan yürüdü.

tıpatıp aynı kaderi paylaşıyoruz dostum. beni bir de black mirror böyle yaptı, ama o da kısacık. başka ben de bulamadım, bu vesileyle duyuruna da yancı olmak isterim.

ikisi çok farklı dizi ve senin neyi seveceğin muallak. herkes gelip sevdiği diziyi önerecek burda. ama önerelim yine de:

six feet under
the sopranos
sons of anarchy
house md
fringe
the killing

edit: bunları izledin mi mesela? bunlar da olmuyorsa daha az bilindik önereilebilir. bir de önerilerden sonra ne izleyeceğine karar verince paylaş bizle de :)

fringe var lost tarzı

walking dead izlemişsindir muhtemelen ama ilk 2 sezonu özellikle bir çırpıda izleniyor.

animeye sarabilirsin o zaman bir süre.
şuan naruto'ya sardım mesela ve çok kısa süre önce başladığım halde naruto+naruto shippuuden bitmek üzere. şu sıralar böyle saran bir dizi yok beni de pek.

dragon ball da iyidir, hele z serisinde bir savaş bitene kadar 15-20 bölüm geçiyor ki illaki merak ediyor ve bir bölüm daha açıyorsun bitene kadar.


dizi olarak supernatural'i de deneyebilirsin.

battlestar galactica izlemeyi dene. ha bir de death note.

Üç bölümlük In The Flesh izlesene. Walking dead tadında. Ama işte üç bölüm sadece.

Aynı şekilde Black Mirror'da güzel.

abi oz'un got'un sarmadığı adama sopranos, six feet under önerilir mi yahu. kafanıza göre yazıyorsunuz.

prison break bile heyecanlandırmadıysa ne heyecanlandırır bilmiyorum. akıl mantık üzerine kurulmuş dizilerden izlememişsin pek, öyle deneyebilirsin bir de.

house of cards
orphan black

önereyim o yüzden.

Rome izle. Iki sezon zaten lakin dolu dolu.

breaking bad 5. sezon 9. bölümü izleyip 10. bölümü izleme gereği duymayan insan da problem var derim aga. muhtemelen o kadar gelmedin.

sen fazla büyütmüşsün bb ve lost'u o saydığın dexter, got,spartacus, the wire, oz, sopranos prison break gibi diziler elit yapımlar kasma kendini.

arkası yarın dizileri izle, o tarz şeyler bekliyorsun belli ki diziden. yani doctor who mesela öyle değildir, birçok filler bölüm vardır içinde, konudan bağımsız film tadında.

bence homeland ve the americans seversiniz siz. eğer bb veya lost gibi değil de daha gerçekçi bir şey arıyorsanız downton abbey de izleyebilirsiniz, ama sizin beğeneceğiniz şekilde bir arkası yarın dizisi olmayacak muhtemelen.

The killing

bu kişiden kişiye göre değişir ya. kimi 2 güne gazını kaçırır, kimisi azmeden devam eder. pimsleur diye bir şey var, baya faydasını gördüm ben.

şöyle bi şey aklıma geldi şimdi uydurdum: telefondan bbc, cnn gibi sitelerden günlük olarak haberleri takip et. bilmediğin kelimelerin anlamına da yine telefonun aracılığıyla kontrol et ve bi yere kaydet. böylece bilmediğin kelimeleri bi kaynakta toplarsın. gerisi kolay zaten ;)

(bkz: duolingo) akıllı telefonlarda en çok kullanılan dil uygulaması. sen azmeder devam edersen b1-b2 arası bir seviyeye gelebiliyorsun. tabi ingilizce bilip ingilizce üzerinde başka bir dil öğrenmek istediğini varsayıyoum.

dumanın içinde durma,dışarı çık.geçmiş olsun.

geçmiş olsun. tüm camları aç cereyan yapıp çıkar birazdan. dumanı çok solumamaya çalış.

sakin ol ve kapı pencereyi açıp evi havalandır. yaralanmamış olmanız büyük şans.

çok geçmiş olsun.

Evin içinden çıkamam diyorsan bir bezi ıslat ve ağzına burnuna kapat. Nefes almanı kolaylaştırır. Çok ayakta dolanma Mümkünse evin en alçak seviyedeki yerine geç otur. Tüm camları kapıları karşılıklı aç. Büyük badire atlatmışsınız ancak bundan sonra bir şey olmaz. Duman bir iki saate gidecektir.

Kardeş büyük geçmiş olsun, ucuz atlatmışın, evde piiz miiz varsa biraz iç de kendine gel..

Alev alma nedenini düşündüğümde ya tencerenin sac kısmının yıllar yılı kullanıla kullanıla delinmesi ya da tencerenin içindeki yağa su karışması geiyor aklıma.. ilk şık daha mantıklı gibi ama tencereyi de yeni aldıysan o zaman bir şey diyemem.. ikinci seçenekteki yağ+su karışımı yağ kızarken patlamasına, o patlayan kısmın da tencerenin çevresindeki her şeyle birlikte tencereyi de yakmasına neden olmuş olabilir .. Elbette bu yazdıklarımın hepsi şimdi düşündüklerim, kaynak malum yer yani..

Bir daha tencere alırken dikkatli seçmeye çalış bi' de.. Ayrıca tüpün hortumunu da kontrol et (hayır, çakmakla değil, deterjanlı köpükle)..

m.youtube.com

"suya koyamadık" sakın! asla! alev almış yağı suyla söndürmeye kalkarsanız bütün evi yakarsınız. üstünü örtmek, kapak kapatmak kısacası oksijensiz bırakmak yangın tüpü yoksa yapılacak tek şey.

ben su dökmüştüm kardeşim sonra bildiğin cama falan alev atladı, camlar, doğramalar alev aldıydı, sonra çok panik yapmayınca söndü. az daha panikleyip bi daha su döksem duvarlar falan da alev aldırdı herhal...

bunu mutlaka birisi yazacak. önce ben yazayım:

"seviş geçer"

herkes böyle değil. sevgiliniz demek ki beraber iyi vakit geçirebildiğiniz bir insan değil.

ne güzel konuya uygun resim bulmuş trol arkadaş. trol dediğin böyle eğlenceli, düşünceli olacak :)

ideal bir durumda sevgili aynı zamanda iyi bir arkadaş da olmalı. beraberken konuşacak ortak bir konu bulamıyorsanız ya da rahat rahat saçmalayamıyorsanız o ilişkide bir şeyler eksiktir. fazla uzun ömürlü olmaz ne yazık ki.

Benim de kafama bu düşünce girince ayrılmıştım mesela. Pişman değilim pek

bence sende sıkıntı var. ben erkek arkadaşımla herkesten çok eğleniyorum. herkesten çok eğlenmek bir kriter değil ama en azından sıkılmamak gerekiyor dediğin gibi. sevişmek dışında:

- film izliyoruz.
- çıkıp kahve içip konuşuyoruz.
- evde kahve içip konuşuyoruz.
- beraber iki diziye başladık ortak zevk denebilecek onları izliyoruz.
- yemek yapıyoruz.
- alışveriş yapıyoruz.

kısacası yaşıyoruz işte.

o sevgili olmamış. yeni bulun.

ayrıl net

Hayır herkes öyle değil. Beraber saçmalayamadığın, yanında en rahat tavırlarını sergileyemediğin, eğlenemediğin insanla uzun süre bişeyi yürütmek zor olsa gerek. Sizinki pek normal değil yani. Sevgili yalnızca sevişilen kişiye denmiyor. Paylaşabildiğiniz daha bi ton başka şey olmalı.

Banka kurları hep öyledir.
Bir de başka ülkedesin, türkiyede bile kendi aralarında 5 lira alıyor bu ibneler, başka ülke sisteminden türkiye sistemine baglanıyor falan, aklınca geçiriyor, maliyeti var mı desen? Artık yok, eskiden dial upmuş sistem, gerçekten bir hat maliyeti oluyormuş, ama artık o da yok.
Sırf geçirmece.

çünkü bankanız dövizi pahalıdan satıyor. yani evet bir nevi kazıklıyorlar sizi.

bu arada aşağıda da aynı başlıkta ilan varmış.

@cruseo teşekkür ederim. geçen yıl bankaya mail atmıştım neden böyle oldu diye. onlarda dolar kurları üzerinden dönüştüyoruz bıdı bıdı demişlerdi. bende üşenmedim dolar kurları üzerinden çapraz dönüştürmüştüm ama 2oo lira öyle de böylede geçirmişlerdi. adamlar deseki masraf alıyorum anlayacağım ama kuru yüksek göstermek nedir arkadaş.

star wars'la hatun düşürüldüğünü de ilk defa duyuyorum lan. başakşehir'e git hacı. başakşehir bim'de hepsi duruyo daha dokunan yok.

güngörene gel, bizde şekil yapma yok bro.

Zaten her dükkanda 3-5 tane varmış, öyle korkunç bir,izdiham olduğunu sanmıyorum

Duyuruyu görünce bim'e gittim az önce. Daha ellerine bile gelmediğini söylediler...

Kardeş, içeriden bilgi aldım, yazayım..

- Metrekaresine, ölçeğine ya da semtine göre değişmeksizin bütün BIM mağazalarına 8 tane figür gelmiş.. 4 karakterden çifter çifter yani.. Sözlükte bu kadar hır gür çıkınca içten içe "hadi lan, alalım biz de" diyenler de oldu benim gibi ama bazı denyolar bütün seti (evet, 8'ini birden) aldığı için özellikle ara sokaktaki BIM'lerde bile kalmamış..

- hepsiburada'da da iki ilan gördüm ben, aynı bu figürler, tanesini 50'den satıyor piç kuruları.. Yani sorunun cevabı evet, bu yüzden de birkaç saatte tükenmiş olabilir..

- "Ellerine gelmemiş" diye bir şey yoktur bence, bütün mağazalara geliyordur.. Ama aynı sayıda gönderildiği için ve ilk maddede yazdığım öküzler yüzünden geldiği gibi bitmiş, bittiğini de o sorulan eleman görmemiş olabilir..

Bazı yazarlar fazla fazla alıp "ihtiyacı olanlara gönderebilirim" diyor.. Başlık altındaki entryleri dikkatlice bi' tara derim ben..

yalnız millet de amma para varmış. 17 lira tanesi :)

bence bu bayramda, bayram sebebiyle bi ara. bayram dönüşü 10 15 gün sonra da iş için ararsın. ama bu "gel bizimle çalış" lar yalan olur genelde..

Telefon numarası varsa muhakkak ara. En azından "denemedim" demezsin. Arada arasaydın iyiydi, ama şimdi araman yavşakça olmaz.

bayramını kutlamak için aradığında konu elbet işe gelir, adam da saf değilse anlar amacını. bence toplu mesaj gibi bir mesaj atıp adama kendinizi hatırlatın. bir hafta on gün sonra da arar durumu anlatırsınız.

iş istemenin yavşakça bir tarafı yok bu arada. "onlar da o kadar kişiye ekmek parası veriyor" anlayışından kurtulun.

@john ee hooker ekmek parası veriyor anlayışı değil de, ben olsam bi "işi düşmese halimizi hatrımızı soracağı yok" diye düşünürüm yani. ondan öyle dedim, iş istemek yavşakça olduğu için değil.

Kesinlikle ara ve okulu bitirdiğini, uygun bir pozisyon varsa (eleman ihtiyacı varsa) onlarla çalışmak istediğini söyle. Bu hayır işi falan değil sonuçta adam seni işe alacak, alırsa.
Okulun son döneminin yoğun geçtiğini falan söyleyebilirsin aramamış olmana bahane olarak. Sorun yapacaklarını sanmıyorum bu durumu.

arasana. durduğun hata. bayram diye ara hatta. babamı da arıyolar sürekli işleri düşünced, iş bulsun diye. babam çok seviniyo mesela. olsun ama yine de aradı çocuk diyo. ara sonra keşke arasaydım diceksin. ayrıca yani ben daha önce de ara demiştim sana. madem beni dinlemeyip burda sorcaksın niye bana soruyosun. teallam.

ben biraz daha genel bir bakış açısı için söyledim, size özel değil.

hem işiniz düştüğü için aramak bu kadar garipsenmemeli. yani iş arıyorsunuz ve tanıdığınız, bildiğiniz yerlerden başlıyorsunuz. böyle düşünün. hiç tanımadığınız birinden iş istemek daha mı iyi?

çalıştığın yer az biraz kurumsal ise stajını orada yapanlara biraz daha fazla ilgi gösterirler genelde. dönüş yapmanda sakınca yok bence. dövcek değil ya?

Durdugun hata, simdiki calistigim yere sordum da girdim mesela, ustelik aynen ben de orada staj yapmistim ve arada soracagim bir sey olursa gidiyodum. Hemen sor hemen

olur tabii hocam niye olmasın aslında şu anda da adamın dibisin aslında ama kendine bakış açınla alakalı bir şey bana kalırsa. çok da samimi olma kızlarla ani bir şekilde samimi olunca arkadaşlık olayına yatıyor olay, sebebi de kızlar hemen yollu görünmek istemiyorlar arkadaş ayağı yapıyorlar falan. mesafeni korumalısın biraz.

@karakteristik: pokemonlu sırt çantası değil yalnız, oraya lütfen dikkat.

hocam ben orayı fark etmemişim gece gece sen napmışsın öyle. ben de acayip severim bilgisayar oyunlarını hatta bazı nerd muhabbetlerini falan tabii sadece bazılarını ama dışardan hiç belli etmem sen de öyle yapacaksın ben bi tane kız görmedim böyle bir erkekten hoşlanan.

hiconsumption.com

çanta şu yahu, sıkıntı yaratır mı? yaratır demeyin, nasıl ayrılayım ben bundan?

kendi sikletlerinle takılacaksın. karizmatik ve cool kadınlardan uzak duracaksın. gerçi çocuk ruhlular da hep kuğul tipleri sever, kendimden biliyorum. şaka lan, kendimden falan bilmiyorum. gözlemlerime dayanarak konuşuyorum. senin de işin zor. dışarı fazla yansıtmasan olur.

hacı adamın dibiymişsin ya. sana gelsin www.youtube.com

hatunlar senin gibi adamlara çok bakmaz ama. malesef panpa.

yapma o çanta olmaz. çok zor bir şey değil ya bi gömlek bi keten pantolon giyeceksin, teknoloji muhabbeti asla ama asla yapmayacaksın karşındaki dişi yapmadığı sürece havadan sudan konuş gitsin işte "nerd" gibi görünme de naparsan yap şansın olur baya.

madem öyle, bu da sana gelsin: www.youtube.com

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu: hatunlar değil zaten istediğim şey de, dediğim gibi bir gün karşıma özel olduğunu düşündüğüm biri çıkarsa onu kaçırmaktan çok korkuyorum.

@kislar gecmez beresiz: zaten kendi sikletimde takılırım, olgun birinin nasıl benimle işi olmayacaksa benim de onunla olmaz. dışa da çok yansıtmıyorum, yani bir arkadaş ortamında çıkarıp ds oynamaya ya da "abi ya mega charizard x süper değil mi!" falan gibi muhabbet açmaya çalışmıyorum ancak yine de az da olsa o çocuksuluk okunuyor dışarıdan. daha büyüyemedim mi acaba tam olarak?

@proletarier aller lander vereinigt euch: giyim tarzımda radikal değişikliklere gittim aslında, baskılı tişört giyerken bir anda dediğin gibi gömlek giyen biri oldum. nerd muhabbeti asla yapmam, nerd de değilim çok, sıkıntım "çocuk lan daha bu!" diye mi görünüyorum endişesi. yoksa nerdlük yok allaha şükür.

daha ne kadar büyüyeceksin? charizard bile olmuş mega. bana göre hava hoş, sana göre hava hoş, kime göre hava hoş değil ulan o zaman? kafaya takacağın bir durum değil. sonuçta mizacın, doğan bu. kimyanın uyduğu biri çıkarsa karşına zaten, içinde bir şüphe uyanmaz. endişelenme.

@kislar gecmez beresiz: "daha ne kadar büyüyeceksin? charizard bile olmuş mega." gece gece sesli güldüm, süperdi.

pokemon seven bir kızla olur mesela...

kendin ol yahu kasma kendini hiç, ne güzel doğal bir insansın işte daha ne olsun.
nerdlüğün geekliğin ne kusur var hem, arada çanta güzelmiş, sen bakma millete.

yaşlan ama büyüme, kendin gibi birini de bulacaksın elbet, hele ki hiç aman kuul olayım ağır abileşeyim gibi bir düşünceye hiç kapılma.

@kyha: dediğim gibi, istesem de ağır abi olamam zaten, öyle bir niyetim de yok. yalnız nerd falan çok yalnış ifade ettim kendimi ben sanırım, tabii bir kusur değil ancak nerd de değilim. hatta mesela bienallerden, sanat filmlerinden zevk alan da biriyimdir. bunun yanında ama böyle çocuksu bir yanım da var ancak işte bu beni bazen korkutuyor bahsettiğim hususta.

olmadığım biri gibi asla olamam, olmam da zaten. tiksinç.

@herkes: çok teşekkür ederim yorumlarınızdan ötürü, sanırım olgun biri gibi davranmak değil de, nasıl anlatsam, olgun yönümü biraz daha dışa vurabileceğim konusunda karara vardım.

abi yeni tanıştığınız bi kızla nasıl arkadaş olmayı başarıyorsunuz. şöyle erkeklere de hastayım ya. yani nasıl gelişiyor ilişki neden arkadaş olarak görüyorsunuz kızları anlamıyorum? ya da bir kızla arkadaşlık kurmaya iten sebepler ne senin? erkek arkadaşın mı yok, çok mu yalnızsın? annen senin kız gibi mi büyüttü?

meriç dolu burası aq ya.

@baldur: karşı cinsle arkadaşlık kuramıyorsan o senin problemin bence. barda yalnız bir kıza yanaşıp tanıştıktan sonra arkadaş olmuyorum elbette, bir şekilde arkadaş ortamında ya da okulda falan tanıştığım kişilerle muhabbet arkadaşvari ilerliyor. nedeni de 'meriç' olmam, aynen. i am the king of meriçes.

abi ne kadar kızla tanıştıysam hepsiyle arkadaş ayağına muhabbet gelişti diyorsun. bunun detayı lazım? bunlarla sadece tanışıklığın mı var? yoksa tanışırım, belki çıkarım, bir şey olur şeklinde bakıp, sonra arkadaşlığa evrildiğin kızlar mı?

<3 olur yaaa olmaz mı?? adamın dibisin cidden.

imza: çocuk ruhlu yaşlı kadın (3 gün sonra 28 olucam mesela ben! :3 )

not: dişiler olgun erkek sever, diye bir hadise yok. bu tamamen elektrokimyasal bir olay, bu konuyla indirekt olarak alakalı bir duyuru cevabım vardı, ancak dün sildim -neden sildim ben de bilmiyorum, canım istedi- ama olgunlukla şunla bunla alakası yok, mesela bir kaç duyuru üstte de bir arkadaş tiple mi alakası var, demiş, o da değil. zaten senin de dediğin gibi, olgun bir birey oluyorsun özünde, yaş geçtikçe, ama olgunluk ne? ona bakman lazım. çünkü ben şunu anlamıyorum: "bu yaptığın yaşına uygun bir davranış değil." cümlesindeki "uygunluğu" kim belirliyor? japonya'da olsan hiç de tuhaf kaçmayacak -çünkü adamların olayı anime izlemek, josei türü anime var, bildin mi? çalışan genç kadınlara yönelik. ama tr'de izleyince "lan bu yaşta çizgi film mi izlenir?" tepkisi alıyorsun, adam bunun sanatın bir dalı olduğunu anlayamıyor yani. ya da renkli giyiniyorsun -evet, bu bana biraz çocuksu gelir her zaman, ama kendim de öyle giyinirim misal- ama bu da aslında ne bileyim, mesela çalıştığın yerde kot-tişörtle gezebiliyorsundur, ama sen istediğin kıyafeti seçersin misal, bunun gibi. yani pokemon oynaman ya da oyun konsolu kumandası şeklinde çanta kullanman senin tercihinken ve bunda da tamamen özgürken, gerizekalının tekinin gelip de "yaşına uygun değil." demesi, kafamda çok çeşitli şiddet sahnelerinin yaşanmasına sebep oluyor misal -yani direkt ağız yüz dalacaksın..- neyse, kızlara gelince, direkt arkadaş oluyorsan bunun sebebi senin tavrın değildir sadece ya da şöyle diyeyim: sen de arkadaş olarak yaklaşıyorsan, kız senden hoşlansa bile tavrını belli edemeyebilir, o yüzden karşındaki kızı suçlama. kıza hoşlandığını belli edecek, ona değer verdiğini gösterecek, kendin için bir arkadaştan farklı konumda olduğunu gösterecek şekilde davranırsan, baştan direkt arkadaş olarak giriştiyseniz bile, sevgililik yoluna gider. erkeklerin friendzone korkusu var da, o olay aslında öyle işlemiyor, kız senden hoşlandıysa, senin tavrına göre friendzone'a koyabiliyor bazen. yani kız hoşlanıyor, sen de hoşlandığın halde askerlik arkadaşı/playstation kankası gibi davranıyorsan, friendzone'a gidersin tabi. ama bunun için cool karizma olmana gerek yok, yani bir kıza hoşlandığını belli etmen için. olay orada. yani çocuk ruhlu olmayı bahane olarak gösterme, bunun olayla alakası yok, hoşlandığın kızla cesurca ilgilen. ha belki de seni baştan arkadaş olarak görmüştür, o zaman yapılabilecek bir şey yok, gerçi o denge de çok ince ama, sen ilgini göster, aldığın tepkiye göre davranışını diğer yöne itersin, yani hoşlandığını belli ettin ama kız arkadaşça davranmaya ısrarla devam ediyorsa -dikkat! bazı dişiler çekingen olduğu için onlarla biraz daha uğraşman gerekebilir :)) - o zaman arkadaş olursunuz, ama önemli olan hoşlanmanın aniden aşk-meşk'e dönüşmemesi, buna dikkat et. ben yıllardır öyle yapıyorum, gerçi insan gene de hayallere dalıyor, ama hoşlandığın kimseye olan hislerini, karşılık alana kadar o seviyede tut, çocuksu da olsan, yakışıklı da olmasan, karşılık görünce de go go go! :D

ha bir de, ben şu anda senin gibi bir arkadaştan çooook hoşlanıyorum, benim gibi çocuksu bir kız arkadaş da edinebilirsin -ha ben daha edinemedim kendisini, o ayrı.. :( -

olmadığın biri gibi görünmeye çalışmak kadar itici bir şey yok.nasıl hissediyorsan o şekilde kal.ayrıca benden adam olur mu,ne demek?adamsın zaten.herkesin kişiliği,karakteri farklıdır.

@baldur: yok yahu, hoşlandığım kızları friendzone'a çekmedim, hoşlandığım bir kız olmadı zaten yani öyle çıksak ne güzel olur falan diyecek kadar (karen gillan'ı saymıyorum ehehe). sadece hani karşı cinsten de bir talep henüz görmeyince, ileride hoşlandığım kişi olması durumunda onunla da arkadaş konumuna düşmekten korkuyorum, sorun bundan ibaretti.

@pasp: benim gibi arkadaşların talep gördüğünü görmek çok güzel :D dediklerini not ediyorum. bu arada direkt arkadaş olmak kızlarla şu ana kadar bir problem teşkil etmedi, dediğim gibi hoşlandığım biri olmadı çünkü. bu arada sana da kolay gelsin çalışmalarında hehe.

@rock n roll: adam derken yanlış bir ifade kullanmışım, kast ettiğim şey yetişkinlik idi. hani çocuğum da, adam olacak mıyım gibisinden.

çanta güzel hacı, çantadan ayrılma ;)

eyvallah.. da benim arkadaş da bazen çocuksuluğun dozunu abarttığı için birbirimize defter, kalem, silgi atmak gibi salaklıklar yapıyoruz ya da kulak dibinde sesinin sonuna kadar bağırmak gibi huyları var, falan.. -kendisi 30 yaş üstü bu arada, belirteyim :) - zaten o kadar da değilsindir XD bu arada çanta süper, nereden bulabilirim?

@fempusay: çantadan ayrılmam çok zor zaten, sağol :)

@pasp: çantam pazardan, allah korusun nazardan ehehe. ebay'den aldım çantayı.

otuz değilim, o kadar da çocuk değilim bu arada yahu o da ilginç bir vakaymış, eğlenceli :) sanırım bunlar hep yaşanamayan çocukluklardan kaynaklanan şeyler.

yok çocukluğunu yaşamış dolu dolu da büyüyememiş işte :D ben de öyleyim, ama kafalarımız çocuk :D

macro center'a bi bakın.

macrocenter'ın internet sitesinde gözükmüyor maalesef.

yok turkiye'de benim bildigim. igrenc bir sey ayrica ya kim iciyor bunu diye dusunuyordum ben de.. ama bir ihtimal milano gourmet'te (nisantasi sakayik sokak) olabiliur. arizona falan zatiyorlar cunku.

hem verebildigim kadar ucuza demissiniz hem de hangi ulkeler arasi hizli tren var demissiniz.. hizli degil de bir kademe alt seviyedeki trenlerle seyahat ederseniz cok cok daha ucuza gidersiniz gideceginiz yere. zaman cok onemliyse harcayacak para varsa binin tabi de ogrenci isi degil hizli tren. biletleri onceden alirsaniz cok daha ucuz olur ayrica o da ayri bir sey. 20 euroluk bilet seyahattan bir kac gun once 60a cikabilir.

kalacak yer internetten halledilir onceden halledin o isi de.. hrs.com booking.com falan bir suru site var

amsterdam ve brugge a gidin derim ben bir de.

berline tercih ederim ben sahsen.. beklentilerle ilgili tabi

Cok parametreli bir soru olmus.

Kalacak yerler icin :

Bu siteler denendi,kullanildi.

www.hostelworld.com
www.booking.com
www.hostelbookers.com

Hostel icin St. Christopher's lari kullanabilirsin. Eglenceli oluyor epey.

ucak biletleri icin

www.skyscanner.com
www.ryanair.com (ryanair icin sozlukte bir arama yap)

Ryanair turu yapabilirsin. Ben hep aralarda kullandim. Aklimda boyle bir tur yapmak.

Bir de Sevilla'ya git mutlaka.

polonya, çek, slovakya, macaristan, avusturya ve almanya arasında sağlam tren bağlantıları var, bunları mutlaka kullan. benim çok içimde kalmıştı kaunas'a gidememiştim, oraya da mutlaka git. ayrıca vilniustaysan riga sana 2,5 talinn ise 5 saat uzaklıkta, o ikisini de bi araya mutlaka sıkıştır. talinnden feribotla finlandiyaya geçebiliyorsun ve kısa sürüyor, bunu da aklında bulundur. eklemeden edemedim, arkadaşın dediği gibi hızlı tren pahalıdır, sen hem konaklamayı aradan çıkarmak hem de daha ucuza seyahat edebilmek için gece trenlerini kullanmalısın, gece trende uyuyup sabah şehri gezebilirsin böylece.

almanyadan ryan air ile barselonaya 4 euroya gidiş dönüş bilet bulmuştum, bunları mutlaka araştır.

son olarak, avrupada görmeden dönme diyebileceğim tek yer romadır. görmeden dönme, görmeden ölme.

ryanair ve airbaltic sitelerini takip ederek last minute offers veya çok önceden bilet alarak uçakla oldukça ucuza seyahat edebilirsin.

varşova berlin arası tren oldukça ucuz ve keyifli

ecolines ve eurolines (gene önceden ve internet üzerinden alarak)ucuz otobüs firmaları.

güney avrupa için gene ryanair veya easyjet. 6 euroya paris-barcelona yapmuştık mesela. (bilet alrrken hangi havaalanı ve iniş saatinin kaçta olduğuna dikkat et, bu tür uuz firmalar şehir dışındaki havaalanlarını kullanıyorlar ve, kel alaka bir saatte inersen uçak biletinin 3-5 katı kadar havaalanı-şehir içi transferi ödemek gerekebiliyor.)

riga, talin, krakov görmeden gelme. krakow için varşovadan bile güzel diyolar. ben de gidemedim, içimde kaldı.

ben bu programı güney kuzey ve orta avrupa olarak üçe bölüp yapardım. kışın kuzey avrupayı gezmek soğuk ve havlrın erken kararması yüzünden pek keyifli olmayabilir. yazın da güney avrupa çok sıcak olur. yazın kuzey ve orta avrupa gezip, baharda güney avr yapardım. hem güney avr baharda nispeten daha az turistik sezon olacağı için ucuz bilet ve konaklama bulman daha kolay olur.

ayrıca konaklama için couchsurfing dene. otelde kalmaktan çok çok daha keyifli, gittiğin yerin yerli insanlarıyla tanışmak ve onların sana tavsiye edeceği yerleri gezip görmek, hiç bir gezi kitabında yazmayan, bilinmeyen şeyler görmeni sağlar hem de konaklama işini bedavaya getirmiş olursun. dünyanın her yerinden de arkadaşın olur.

hostel konusunda yardımcı olamıyorum ama tren konusunda:

www.raileurope-world.com

bi de budapeşte de gezilebilir bi destinasyon.

hayırlı olsun erasmus öncelikle:) tadını çıkar;)
şimdi öncelikle Euro bölgesine girince her şey pahalı gelicek sana ama mantıklı olursan çok da sorun olmaz.

*ben polonyada Erasmus yaptım,polonya çok ucuz,varşovanın maksimum 2 günü var,öyle aman aman bir yer değil,küçük ve rahat gezilir.

berlin türk insanının bilmediği kadar güzel bir yer;kesinlikle gitmeni tavsiye ederim..paristen daha çok gezilcek yer var,paris kocaman bir balon bence.
(litvanyadan varşovaya ulaşımı ayarladıktan sonra gezip direk otobüsle[polskibus]6 saate berline de geçebilirsin hem de çok ucuz olur)

hostelworld.com'dan mesai harcaman gerekicek;yorumlar/fiyat/lokasyon herşey ayrıntılı yazar ona göre seçer ayarlarsın,avrupada ülkeden bağımsız olarak ortalama/üst hostel fiyatları 18-25 euro günlük. ben yurt tarzı odada kalırım dersen daha da düşer;) biz arkadaşla 2 kişilk odada kaldık hep.
roma'yı beğenmeyen olmadı ben anca gidicem..

çoğu yer için ryanair ve wizzair'E ihtiyacın olcak.

sorun olursa pm at.

coachsurfing'den olabildiğince bulmaya çalışıp hostelworld ve booking'i son çare olarak kullanmayı düşünüyorum. Bu gezi 1 ay sürecek en fazla o yüzden trenlerde gece treni yaparak gitmek çok mantıklı. şimdi geriye bir tek rota çizmek ve hangi yerlerde tren hangi yerlerde uçak tercih edilir o kalıyor. ryanair'in bazı havaalanlarinin uzak olduğunu duymuştum. yazdigim sehirler arasinda hangilerinde bu var bilen varsa süper olur. bir de hangi sehirde ne kadar kalmali? bir rota cizmek nasil bu kadar zor olur ki

panpa ryanair'e bak. kaunas'tan çok ucuz uçuşlar var. ben barcelona'ya 30 euro'ya mı ne gitmiştim.

salento'da benim yerime de kop :(

Oncelikle zaman ayirdiginiz guzel yorumlariniz icin cok cok tesekkurler. Dogu Avrupa'da tren Batı Avrupa'da ucak kullanilmasi onerildi. Trenleri normal tren olarak almayi planlıyorum. Internetten degil de aninda alsam gittigim yerden cunku saatler esnek olabilir biletler yansin istemem. Bu gibi durumlarda ucretler artar mi ucak bileti gibi. Yoksa hep standart midir?

Ucak biletlerini Barcelona, Venedik, Paris, Berlin, Roma olarak almayi planliyorum. Venedik'ten Roma'ya nasil gelebilirim?

Vilnius'tan Krakow ve Varsova'ya otobüs bulabilirmisim. Oradan Prag ya da Berlin'e gecmeyi dusunuyorum. Sonrasinda belki Amsterdam ya da Brugge olabilir ama biraz pahali olduklarini duymustum.

Paris icin herkes ayni kotu yorumu yapiyor ama 4 buyuklerde de bir tek Paris' i gezmemi söylediler. Sevilla'yi tavsiye eden cok oldu fakat Barcelona Sevilla Madrid arasini nasil gececegim hakkında fikrim olmadigi için silmistim listeden.

venedik - roma arası easyjet'te uygun uçuş bulabilirsin, trenle floransa - pisa - roma şeklinde de yapabilirsin, fazladan 2 yer daha görmüş olursun eğlenceli olur.

doğru avrupa için biletlerde şöyle bir yorum yapabilirim, avusturya ve krakow dışındaki yerlerde son dakka biletini de çok pahalanmadan alabiliyorsun ama krakow uçuk bi fiyat vermişti prag'a dönüş için birkaç saat sonrasına, öyle ki gece hostelde kalıp ertesi gün otobüsle brnoya ordan da trenle prag'a gitmek çok daha ucuza geliyordu o fiyatın yanında, biz de onu tercih etmiştik.

bir de aklında bulunsun, bir öğrenci grubunda kişi sayısı arttıkça bilet fiyatı düşüyor, grupça gitmek çok daha uygun olacaktır. kalabalık grup olunca hostel ayarlamak da çok daha uyguna gelecektir.

paris için ben kötü yorumunu yapamam, christmas'ta kesinlikle görülmeli bence, biraz soğuk olabilir ama christmas ruhu dedikleri şey var ya, onu resmen hissediyorsun :)

çok canım çekti yalnız, şubata kadar nasıl sabrederim bilemedim :)

çok eğlen, sorun olursa pm at.

Cok tesekkurler cevaplar icin

not almak iyidir. okuduğun şeylerin önemli kısımlarını not al. hatta ben böyle ufak kartlar hazırlıyorum üzerinde ufak trivia bilgileri olan. mesela atıyorum 2. dünya savaşını hatırlayacaksın, kartın ön yüzüne "2. dünya savaşı" yazacaksın, arka tarafına işte "falanca devletler şu tarihler arasında şu sebepten savaştı, şunlar kazandı." yazacaksın. böyle 100-150 tane kart hazırlayıp günde 1 kere bakıyorum. ön yüzüne bakıp detaylarını hatırlamaya çalışıyorum falan. aklımda kalıyor öyle.

@little miss rejectee

aynen ben de öyle çok ekmek yedim hafıza konusunda ama çok yoğun okurken ve not almadığımda anımsamadığımı fark ettim. şu an okuduğum sayfanın dağılımını üstündeki grafikleri fotoğrafları çok iyi anımsıyorum ama yazılarda o kadar başarılı olamıyorum :/ iyi teknikler geliştirmem lazım.

@cigerdelen

çok haklısın okumak var okumak var dediğin gibi bazen sadece gözle beyinle algılama oluyor benimki.

@bugunku antremanda..

ben de notlarımı böyle alayım süper fikir.

practice makes perfect demişler. o şakır şakır tarihleri ve olayları sayan kişiler genelde yıllardır o işle meşgal olmuş insanlar. bir kere okuduğun kitaptaki tarihleri ve kişileri 1 sene sonra çat diye hatırlamanın mümkünatı yok. hafızayla da alakası yok bunun. öğrendiklerini not edip düzenli olarak gözden geçirmen gerekiyor.

sana 2 gün önce akşam ne yedin desem cevap vermeden önce 30 saniye düşünürsün. ama selvi boylum al yazmalım filmindeki kamyonun rengini sorsam çat diye söylersin. olay tamamen pratik işi ve olayı yaşaman gerekiyor iyi bir şekilde ezberlemek için.

Aklında kalmıyorsa
1) aslında o kadar da ilgini çekmiyor
2) o bilgiyi öğrenmek için yeterli hevesin yok.

Kendini zorlama bence. Farklı bi konuya yönel.

anlatmanın çok faydası oluyor, ne kadar çok anlatırsan o kadar akılda kalıyor.

@roket adam

genelde okuduğum her şey böyle. okuduğum an şahane ama sonrası yok. hayatımın içine yedirebilmek istiyorum okuduklarımı.

sevgi görünce kaçarım

@tafafb ama neden? bağlanma korkusu mu nedir? tanımlayabilir misin?

kadınım. bugüne kadar hangi ilişkimde dobra olduysam karşı taraf bir şekilde kaçtı. eski erkek arkadaşım bir keresinde "sen bana bu kadar açık davranmasaydın ben arkamı dönüp gidebilirdim rahatlıkla ama şimdi o ihtimali elimden aldın" demişti. sanırım durumu özetliyor. öküz.

oho, "biz şimdi neyiz?" evresini atlıyorsun, sonra da kaçmamızın nedenini sorguluyorsun. ambale olmaya ihtiyacımız var.

kamil onlar. evet korkuyorlar muhtemelen. veya kolay görüyorlar, sürünmek istiyorlar. belki de kendileri bir şekilde elde ettiklerini düşündüklerinde tatmin oluyorlar. ama o elde etme şansı elden gidince soğuyorlar.

boşver onları. sen aynen devam et lütfen.

erkekler avcı karakterlidir. kezban tripleri yapmamak lazım evet ama avlanmasına müsade edeceksiniz.

ya belki çok alakalı olmayacak ve erkek olarak üslubum hoş gelmeyebilir size; ama şöyle birşey var (bir nevi murphy kanunu gibi)
bi süre kendiyle ilgilenen kadın olmayan erkekle biri ilgilenmeye başladığında ve belli bir seviyeyi geçtiğinde erkek çevresinde onunla ilgilenen başka kadınların da olduğunu farkediyor.
bu durumda ne oluyor doğal olarak? "lan bu hatuna takıldım ama şu da iyiymiş yea" diyip oraya kayıyor biraz. derken "aa bu da iyiymiş" çorap söküğü gibi slkdjfgfh.
sahiplenme veya sahiplenilme konusunda kadınlar erkeklerden daha net. bunu çokça yaşadım. kadınlar sahiplenilmek isterse bunu bütün varlığıyla hissettirir. tam tersi de aynı şekilde.
ancak erkek bu konuda tereddütlüdür. çünkü erkeklerin çoğunluğu tek eşliliğe alışkın değildir. gizli egoya bağlı bir popülarite merakı vardır belli etmedikleri. bu da özetle erkeğin kendi bakış açısına göre "çevremde bana ilgi gösteren çok kadın olan erkeğim ben, ne güzel" fikrini ortaya çıkarıyor.
tabi bu dönemler geçicidir ve herzaman öyle olmaz.
biraz daha psikolojik olarak irdelersek (umarım bu kısımdan rahatsız olmazsınız)
işin içinde seks varsa erkek kaçmaz. eğer bir erkek karşısındaki kadına kayıtsız şartsız bağlanmışa bu istisna olur ama sizin hakkınızda düşündüklerinde tereddüt ediyorlarsa "seks varsa huyuna git" denklemi çalışmaya başlar. eğer bu ihtimali göremiyorlarsa kaçabilirler.

son olarak yazdıklarım bahsettiğiniz kişiyi tanımamamla beraber onun hakkında bir karlama çabası içermez, genel olarak anlatmaya çalıştım. sonuçta er kişiyi siz daha iyi tanıyorsunuz :)

senin gibi kadınlar ne yazık ki karşıma çıkmıyor :(

çünkü mallar. hakikaten. kendi uğraşıp peşinden koşması, sonra bir şekilde elde etmesi lazım. aynı senin gibiydim ben de, sonradan akıllandım. taktik vs hiç sevmeyen biriyim ama bu şart, %100 çalışıyor: gerçekte sen yönlendirsen de, onun seni tavladığını düşünmesine izin vereceksin. hakikaten anlamıyorlar. tecrübeme göre, erkeklerin hemen hemen hepsi bu şekilde.

İşte bu dediğin tipleri anca taktik yapan kezolar paklar. Kendisi elde edecek ya haspam... Sana karşı hisleri yoksa aynı ortamda aynı modda devam etmek istemeyebilir o da var. İlişki fikrinden korkuyor da olabilirler.

erkek içgüdüsünden sanırım, belki kendisi başlatmak istemiş olabilir veya dobra dediğiniz tutumu kendisi takınmak niyetinde olabilir.

malum koruyup kollama dürtüleri. öylesine denk gelmiş olabilirsiniz.

erkek tarafı olarak çok açık, pat pat sevgisini anlatan bir kızdan ben de uzamıştım. geriye dönüp bakınca saçma geliyor fakat o dönem nedense şimdi uzaklaşayım yoksa bir daha bırakamam gibi düşünmüştüm ben de.

her seferinde ilk adımı kendisinin atması, atıp reddedilmesi, reddedildikten sonra peşinden sürünerek ikna etmeye çalışması, ikna ederek kadını kazanması beklenen bir grubuz. hoşumuza gidiyor mu? kişiye göre değişir. "asıl eğlenceli olan kovalamaktır, yakalamak değil" diye bir durum var. gerçi bunu flört dönemi için de kullanıyorlar. neyse konu bu değil.

işte bu yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı erkek daha önce de bu tip bir şeyle karşılaşmadıysa afallayabiliyor. ne yapacağını bilemiyor. belki de bu "erkeğin görevi" ilan edildiği için böyle bir durumda kendini eksik hissediyor olabilir. bir de pek ilgi gören bir cins olmadığımız için, görünce şımarılabiliyor. tabii paradoxical'ın yazdıklarını da unutmamak lazım.

çünkü mal falan değiller. açık sözlü olmak iyidir ama dobralığı biraz kısık tutmak lazım. yani nazlanmayın tabi ama çok da dobra olmayın. ufak bir sinyal vermek yeterlidir. çünkü dobralık gibi durumlarda erkekte bu geri tepebilir. bana karşı mesela şanslıydım çok kız bu şekilde açıldı, ama sonradan bunların aslında yarısından fazlasının biraz problemli insanlar olduklarını farkettim. dobralıkları da hayatta pek bir şeyden gocunmamalarından geliyordu. neticede önyargılı olmaya başladım zamanla. bir erkek sizin gördüğünüz tüm kızların sayısından fazla kızın çeşitine denk geliyor. önyargı oluşması doğal. garanti oynayın o yüzden.

bir ekstra daha var ki o çok daha içten bir şey. sizi hakikaten iyi bir arkadaş olarak görmüş ama ardından açılmanız sonucu yıkılmış olablir. yine kendimden örnek vereyim. yakın geçmişte sevdiğim iyi bir arkadaşım bana açıldı. gerçekten çok güzel bir kız falan ama hiç öyle bir şey düşünmemiştim ve sinirlerim bozuldu. neticede kendimi rahatsız hissettim. böyle bir şey de olabilir.

vay ansını. böyle kadınlar da var ve bir de böyle kadınlardan kaçan erkekler de var ha?

içgüdüyle alakası olmadığından emin olabilirsin. ben de baya erkeğim yani. içgüdü olsa bende de olurdu o içgüdü. ilişki dünyasında en nefret ettiğim şey işin stratejiye dönmesi, satranç oynar gibi oynanması falan. seviyorsan belli et, söyle, bu kadar basit ya. saygılar diyorum. karşılaştığın bu aptal tripleri erkek dünyasına mal etmemek lazım. vardır mutlaka kıymetini bilecek birileri. senin gibi çok yok çünkü.

kadına erkeğe empoze edilmiş bir takım ilişki normları var, bir kadın/erkek modeli oturmuş kafaya netekim, bazısı bunlara sıkı sıkıya bağlı bazısı değil, neyse uzatmayalım, bu kalıpların dışında davranışlar/kadınlarla karşılaşınca adam korkuyor işte bir çok adımın atlandığını düşünüyor, bildiğin yandan çevirme yapılıyormuş gibi hissediyor la la la la kaç kaç diye geri çekiliyor, dengesi bozuluyor. bir de dikkat ettim kadın/erkek özellikle kendisine kötü davranana süründürene bir tapınma hali kendisini seveni, iyilik edeni ise bir nevi küçümseme hali iyice aldı yürüdü, güce tapmanın fonksiyonumu nedir ne değildir çözemedim.

yani bizim erkekler aman oyun oynayan kadın, aman torrent kullanan kadın, yok özgür kendi ayaklarının üstünde durabilen kadın, zeki güzel entelektüel kadın filan istiyorum diye yardırır sonra en bir yaralı ceylan modeli sünepe mıymıy ve kendine kötü davranan kadına koşar.

hani ilişki başında hele ilgiliz bir kadın/erkeğe karşı iken bir bilinmezlik süreci oluyor olmuyor dur olacak galiba filan vaziyetleri vardur ya bilmiyorum artık o bilinmezlik sürecinin heyecanı adrenalini midir nedir, onun bağımlılığı mı.

ha tabi bir de bir çok erkeğin bir ilişkiden esas beklentisinin seks olması da var hele ki kuuuul takılan tiplerin.

hemen öyle sevgi mevgi diyince deploy flare&evasive manouver durumu da oluyor

kartları açık oynayınca iyice denge kaçıyor.

çok böyle kuuul takılan elemanlar hele ki böyle aynada çalışılmış gülüşlü, böyle pozumsu duruşlu, ağır hareketli, kendi hayatının baş rolünü oynuyor havalarındaki adamlar davardır genelde, hakkaten aradığın aşksa, duygularını açtığında kaçmayacak birileri ise badaklara koş, kuuuldan ıssız adamdan filan köfte olmaz.

Belki çok çirkinsin. Belki duygularını ifade ederken kullandığın dil, "belediyeden nikah tarihi haftaya mı alalım1!!!!1!!" havası uyandırıyor.

Bir kadın erkekleri korkaklıkla itham ediyorsa genellikle orada kabullenmek istemediği başka bir acı gerçek oluyor.

Gayet normal bence. Ben de işler ciddiye binerse kaçanlardanım. Demek ki uzun vadeli düşünmüyorlarmış seninle bıyık kardeş. Erkek olmakla falan alakası yok.

arnold +1

erkeğim.

sana bir ilişki şansı "verecek" ve "sürdürebilecek" kadar seni beğeniyor, ancak seninle olan ilişkisinde her koşulu gözardı edebilecek kadar beğenmiyor.

anladığım kadarıyla ikinci kısımda olmadığın için de, onun izin "vermesi" gerekiyo bazı şeyler için, bunlar da "dobralık" olarak değerlendirdiğimiz duygu ifadeleri.

bu tarz ilişkilerde erkekler genelde kendileri ilişkide yeni bir seviyeye geçmeden, (ör: senden hoşlanıyorum, seni seviyorum, seni çok seviyorum..., ,...çocuğumuzun adı ahmet olsun) en azından bir süre için, onun "güvenini kazanana dek" karşı tarafın geçmesini istemiyorlar diye düşünüyorum.

ama bu yolu izlemek, erkeği "peşten koşmasına", "kendi elde etmesine" teşvik etmek değil. Sadece bir psikoloji, çünkü muhtemelen, dışardaki diğer kızları da elde edebileceğini düşünüyordur ve daha iyi olarak gördüğü kızlar varken başka birine ilişki "lütfetmek" onun için zor bir şey.

tabii erkeğin kendini nasıl gördüğü de önemli, eğer, gizlimsi bir narsisist bozukluğa sahipse, sadece kendinin muhtemelen "sahip olmasının" zor olacağı kızları kendine layık görmesi gibi bi durum ortaya çıkıyor.

bence erkeği manipüle etmeye çalışmadan en azından ilişkiye razı olmasını sağlamak gerekiyor. muhtemelen kafası karışıktır ve biraz hayallerde yaşıyordur o çok afedersiniz ibne.

psikolog vs. değilim, sayısız ilişki problemi, durumu, başarısı dinledim ve yaşadım. benim diyeceklerim bunlardır. sadece o ilişkiye kendisinin fark etmeden ikna olması gerekiyor.

bence aynı şeyleri kadınlar da yaşıyor. ama bunu farklı şekillerle ifade ediyor. (ör: "biraz hızlı gitmiyor muyuz?")

iyi akşamlar.

ben monster truck ile park halindeki araçları eziyorum

ateş saçan bombom adamı arıyorum icabına bakıyor

ben beyzbol sopasıyla bilgisayarımı parçaladıktan sonra elektrikli testereyle evin bahçesindeki ağaçları kestim geçen. buna tik atmazsan seni de bulup evinin camına taş atıcam.

ben tik alamadığım için ev arkadaşımı canlı canlı yakıp, kedilere yedirdim.

Ben pek hatırlamıyorum ne yaptığımı ama videosu var: www.izlesene.com

pfff.

tik nasıl alınır nasıl verilir bilmiyorum bile.

az bile. ben intihar ediyorum her seferinde.

uff snne be slk .s.s

rush

this is the end
world war z

kafa dağıtmalık filmler.

(bkz: enough said)

scenic route

pan'ın labirentinin yönetmeni Guillermo del Toro pasific rim diye bir film çekti.klasik hollywood filmi ama farklı birazda doyurucu..

miracle in cell no: 7

Man of Steel
After Earth (sonuna kadar shyamalan'cıyımdır. sonradan nankörlük etmedim bir çoğu gibi)
Lone Ranger
Pasific Rim
Wolverine
Red 2
Elysium
The Heat / Ateşli Aynasızlar
Kick-Ass 2
Growns Up 2
Conjuring
r.i.p.d (çok deli sevmedim ama olsun)
Turbo 3D
Rush
Malavita
We're The Millers (çok deli sevmedim ama olsun)
Blue Jasmine (bir woody allen'cı olarak çok deli sevmedim ama olsun)
Riddick
Despicable Me 2

now you see me (mantık hatalarını bir yana bırakırsak keyifli bi filmdi)
world war z (brad pitt'in konu mankeni olarak yer aldığı klasik zombi filmlerinden farksız ama yine de sürükleyiciliği olan bir film)
we are the millers (ortalama bir komedi fena değil)
this is the end (acayip boş ve gereksiz bir film bence ama yine de çerezlik izlenebilir.)
trance (inception tadında ama eksik birşeyler var dedirten bi filmdi pek sevemedim)
warm bodies (izlediklerim arasında en iyisi buydu galiba,olayların zombi gözünden anlatıldığı değişik bir fantastik-romantik-zombi filmi)

ya ben hep dandik filmlere denk gelmişim ya da bu yılki filmler cidden fiyasko. (piyasa filmlerinden bahsediyorum tabii festival filmleri ne alemde hiç bilmiyorum)

Blue Jasmine
Le Passe (festival sağolsun)
La Vie d'Adele (festival sağolsun)

jack taylandda bi hatunla tkaılıyodu. hatuna kendi koluna bir dövme yaptırtıyordu ısrar edip. o dövme o bölgenin insanına ait, kutsal bir manası olan bir şeydi sanırım. dışarıdan birinin o dövmeyi yaptırması, oraya ait olmaya çalışması gibi bir manaya geliyordu. o sebepten dolayı kızın abisi ve arkadaşları tarafından dövülmüştü.

Üstteki abimizi hafızası için tebrik etmeye geldim. Oha kaç sene geçti lan üstünden. Tebrikler. Gidiyom. Bay.

bizimle yürüyor ama bizden biri değil demekti o galiba.

(bkz: he walks among us but is not one of us)

6

7'de ötesiyim, 5-8-9-13-15 dinlemem, 14'te knockin on heaven's door Guns n' roses cısıyım.

kalan numaralardaki tanımlamalar cuk oturur üstüme...

8

1 ve 5 im. bazılarını ya hiç dinlemiyorum da tüm parçalarıyla dinliyorum.

windowpane (ya da toptan damnation diyelim) opeth'çisi atlanmış, kınıyorum.

beni genelleyemen. hepsinden biraz birazım. acık ondan acık bundan

5
12
13
15

bi saat düşündüm,

creep den değil ama radiohead,
du hast tan değil ama rammstein,

en sevdiğimizi soruyorsan 13.

7.

15
fretless remcisi desen 1 olcaktım

yalanım yok.
1
12
13

1. 2. 3.

ben schism tool'cusuyum. başka şarkılarını bilmiyom. illa bunlardan seçeceksek 3 numero. diğerlerinin bazılarının sülalesini sayarım bazılarını da hiç dinlemem.

Give it to me baby aha aha Offspringcisi
(bkz: pretty fly) for a white guy

1,2,3,4,5,8 radiohead(karma police),10,11,12,
9,15 hiç dinlemedim.
diğerlerini de dinleyip sevmedim.

2-4

2, 6, 8'im.
10, 11 değişir.
14'te patience guns n' roses'cısıyım.

14

15 ve a tout le monde megadeth'çisi

1-3-9. 5 diyemem, yıllarımı verdim. hakaret olur :)

takipçi ya da rt satan siteler falan var?

twitterda cok insan seni takip ediyorsa firmalar sana reklam veriyor "ay sekerim gecen gun birgunsu parfumeride cok acayip firsatlar vardi yaaa" falan yaziyosun, parayi aliyosun

kullanıcı olarak takipçi sayın fazlaysa viral reklamlardan alırsın. yazılımcı olsan takipçi satma işinden alırsın.

arkadaşım demiştiki "19k takipçim var, 30.000 falan olsun toyotodan reklam falan alabilirim" tarzı bir şey demişti, bol takipçi varsa reklam alırsın sanırım

Resim çok küçük. Okunmuyor. Link verseniz?

Görünmezlik rulz.

Ek: Ayy bi de zihin okuma verin bana. Başka bişey istemiyorum.

görünürlük.

adam fawer'ın empati adlı kitabında karakterlerin "empati" diye bi özelliği vardı. karşılarındaki insanların hissettiği duyguları kontrol edebiliyorlardı. mesela sadece bakarak karşısındaki insana korku, hüzün, mutluluk, güven, aşk gibi duygular aşılayabiliyorlardı istedikleri şiddetlerde. ben bunu isterdim. harika lan düşünsene. iş görüşmesidesin daya güveni, barda bi hatunla konuşuyosun daya şehveti falan. süper bence.