değil tabiki de..
bir kere o tavuklar dogal yetısmıyor
ayrıca monosodyum glutamat mı ne ondan vardı diye hatırlıyorum

www.kfcmademesick.com

saglik.bugun.com.tr

fritöze atılmış hiçbişeyin sağlıklı olması mümkün değil :D isterse en sağlıklı tavuklardan yapsın.

hiçbir işlenmiş gıdanın sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. hele hele tavuk meselesi tam bir facia.

www.youtube.com
www.youtube.com

ya abicim sallamayalım rica ediyorum. kfc'nin tavukları özel bir tavuk değil (ekleme: en azından türkiye'deki kfc'lerde satılanlar kfc'ye özgü bir tavuk değil). sabah erken saatlerde (dükkanlara mal gelme saati) kfc restaurantlarının önünden geçerseniz görürsünüz, bildiğiniz soğutmalı beypiliç kamyonetlerinden bildiğiniz beypiliç markalı tavuklar indirilir dükkana. yani migros'a gidip aldığın beypiliç marka but ile kfc'de yediğin but aynı but. amerikadan özel tavuk falan gelmiyor.

diyorsanız ki bütün market tavukları böyledir, sağlıksızdır, ona eyvallah, o tartışılır. ama o da kfc'ye özgü bir durum değil. marketten alıp yememeniz de gerekiyor bu durumda.

tek zararlı olabilecek şey tavuğu içine bandırdıkları katkı maddeli kaplama ve elli defa kızartma yapılmış artık transı da geçmiş zift olmuş kızartma yağları olabilir.

yoksa tavuk marketten aldığınla aynı. spam mail okuyup okuyup gaza gelmeyin.

olay fritözden öte, sonuçta bitkisel yağ o, aşırı diyemeyiz zararına ama tavuklar berbat şartlarda yetişiyor ve tamamen hormonla ilaçlarla şişirilmiş durumdalar.

food inc.'te var görüntüleri, food matters, forks over knives, bunlar da hep yediklerinizin ne halde olduğunu nasıl sağlıksız olduğunu görebilirsiniz.

haber olarak da zaten bu adamlar tazminat ödemeye mahkum edildiler. kfc ve zehirlenmek kelimeleriyle haberi bulabilirsiniz.

kimsenin salladığı filan yok. ki mesele kfc tavuğu da değil. ben genel olarak piyasaki tavuk etlerinin yenmesine de karşıyım. ve uzun zamandır da tavuk eti yemiyorum.

fast-food zincirlerinin tamami "junk food" (çöplük yiyecek) olarak tanimlanir.

epsl.asu.edu

www.youtube.com

belgeseli, bu zincirlerden beslenen kisilere neler oldugunu anlatir.

Bahsettiginiz markaya ozel olarak:

www.time.com

www.nytimes.com

Ozet: O marka, ABD'de, butun junk food zincirleri icinde, "en junk" olani olarak nitelendirilir.

Bir zamanlar e-mail araciligiyla, genetik olarak degistirilmis tavuklarinin fotograflari dolasirdi. Sundan daha korkunc gorunuslu tavuklar:

images.teamsugar.com

Neden tuyleri yok? Genetikleriyle oynanmis. Peki nicin? Eh, tuy yolma ile vakit ve enerji harcamayip, daha UCUZA satabilmek icin.

Hele o soslar! ABD'de sadece bir defa, bir sosun ucundan tadina bakmaya kalkmistim da midem agzima gelmisti.

kibritsuyu+1

mc donald's pınar'ın etini peynirini, unonun ekmeğini; kfc-popeyes gibi markalar da banvit ya da beypiliç gibi markaları kullanıyorlar.

izlediğimiz belgesellerdeki durum tamamen amerika'ya özel.

ha beypiliç, banvit ne kadar sağlıklı vs vs bunlar tartışılır da, kibritsuyu'nun dediği gibi, marketten aldığın tavuk neyse, orada yediğin de o.
hatta biraz dikkat edip bakarsanız mağazaların içinde bir yerlerde bu kurum "banvit/beypiliç/xpiliç/xbilmemne" ürünleri kullanmaktadır falan yazar.

food inc'teki olaylar ne kadar iğrenç ve üzücü olsa da, bizim ülkemiz için geçerli değildir.
bizim de kendimize göre gıda, tarım ve beslenme sorunlarımız var.

paranoya yapılacaksa da mantıklı şekilde yapmakta fayda var.

@blatta hiberna

ben tam tersini düşünüyorum. daha geçtiğimiz günlerde apikoğlu gibi bir markanın sucuklarında kanatlı eti çıktı. ha keza ismi gündeme gelen onlarca farklı firma var. bana göre mesele paranoyak olup, olmamaktan ziyade bizim halkımızın bazı büyük firmaları duyduğu bu anlamsız güven..

bir örnek vereyim. markete gittiğin zaman aynı marka sucuğun %100 dana, tavuk yazan ürünü ile %100 dana eti, tavuk eti yazan ürünü arasındaki fiyat farkını araştırır mısın?

adamlar %100 dana, tavuk diyerek hayvanın eti dışındaki her şeyini da mübah görüp, o şekilde işliyorlar. gerisini senin hayal gücüne bırakıyorum.

bu da 1 saat önce ajanslara düşen haber: www.yazete.com

@raif_efendi:

yazdığım anlaşılmıyor mu?

bizim ülkemizdeki markalara güvenmemek ayrı bir şey.
sen marketten de evine beypiliç ya da başka bir marka tavuk sokmuyorsundur ya da salamda sucukta apikoğlu değil, x kullanıyorsundur, bunlar farklı şeyler.

food inc adlı belgeseldeki rezaleti görüp, biz bunları mı yiyoruz demek ayrı bir şey.

çünkü food inc bizim topraklarımız dahilinde yaşanan gıda sektörü skandallarını değil, amerika'dakileri anlatıyor.
amerika'da yediğin kfc farklı, buradaki farklı.
oradaki başka bir tavuk fabrikasından çıkan tavuğu pişiriyor, buradaki başka.

yani fast food olunca konu tavuklar, etler, ekmekler sanki her gün amerika'dan geliyormuş gibi davranılıyor, onun mantıksızlığından bahsediyorum.

ben açıkçası tavuğun sağlıksız olduğunu bilsem de belli bir oranda tüketiyorum.
o yüzden kfc ya da x bir fastfood şirketindeki tavuğun sağlıksız olan yanı benim için kızarmış vs vs olması oluyor.

yani sağlıklı mıdır sorusunun birçok farklı cevabı olabilir.

ha şu da var, ülkemizdeki et ve tavuk sektörü her gün daha da kötüye gidiyor.
ama bence amerika'daki et ve tavuk sektörünün yanında biraz daha iyi genel olarak.

@blatta hiberna

mantikli paranoya bir (bkz: oksimoron)dur.

Junk food zincirlerinde, ASIL tehlike, satin aldiginiz yiyecekle beraber tukettiginiz; gazli icecekler, patates ve sogan kizartmalari, soslar, endustriyel pisirme teknikleri, trans yaglar ve bunlarin kombinasyonu ve daha da onemlisi tuketilen miktar ve tuketim frekansi yani KÜMÜLATiF MARUZiYET'ten kaynaklanir. Bu soylediklerim de, sadece ABD'ye ozgu degil, dunyanin 200 ulkesine ozgudur.

Zaten bundan 15 sene oncesine kadar, KFC, Taco Bell ve Pizza Hut zincirleri Pepsi sirketine aitti. Halen de anlasmalari var, bildigim kadariyla.

Siz Beypilic'ten (pilicin "bey" olani da nasi oluyosa?) filan aldiginiz tavugu, evinizde bu yontemlerle pisirmiyor, ayni soslarla, ayni yaglarla, ayni miktarda kaloriye maruz kalarak tuketmiyorsunuz. Gazli icecek tuketiminiz de muhtemelen daha az oluyordur, cunku, "BUYUK SECIM ISTER MISINIZ?" standard bir sorudur kasalarda.


Konunun uzmanlarindan ben smyrna da iki kelam ederse iyi olur.

Ben sizin anne olup olmadiginizi bilmiyorum. Ileride cocuklariniz oldugunda, bu junk food zincirlerine hangi gonul rahatligiyla gotureceginizi merak ediyorum.

Ayni sey kibritsuyu ustadim icin de gecerli.

aynı şeyden, ama farklıymış gibi bahsediyoruz.

hepimizin söylediği şey aynı, aslında hemfikiriz.

kfc, pizza hut, mcdonalds, vs. gibi zincir fast food restaurantlarında asıl zararlı olan şey hammadde değildir. türkiye için konuşuyorum. zararlı olan şey kfc'nin tavuğu, mcdonalds'ın köftesi falan değil. food inc. izleyip gaza gelmemek lazım. türkiye'de bu ürünler zaten yerli tedarikçilerden karşılanıyor. marketten aldıklarınızla aynı. ha diyorsanız ki "ben onlara da güvenmiyorum, marketten de almıyorum" sonuna kadar haklısınız. ama buna da, sırf bu yüzden "kfc zararlı" diyemeyiz. "tavuk sağlıksız" deriz ve hiçbir koşulda tavuk yemeyiz. burada kfc'nin suçu yok, tavuk üreticisinin suçu var.

kfc'nin ve diğer fast food'ların zararı ise kullandığı katkılar (soğan halkasının dışındaki kıtır, kfc'nin tavuklarının etrafındaki zamazingo), sabahtan akşama kadar yüksek ısıda içinde bin kere kızartma yapılan yağlar, hiçbir sağlıklı tarafı olmayan kolalar, gazlı ve katkılı içecekler, nasıl yıkandığı saklandığı belli olmayan yeşillikler, vsvs. malzeme aynı da hazırlama şekli asıl zararlı olan.

ben evde yeşilliğimi sirkeli sularla yıkıyorum, bu adamlar belki en fazla şöyle bir suya tutuyor ki ondan bile emin değilim. ben pişireceğim tavayı bir öğün sonra tekrar kullanacaksam bile işim bitince yıkıyorum, bu adamlar ızgaralarını leş gibi olmuş metal bir telle siliyorlar, sabahtan akşama kadar üstünde kimbilir neler ürüyor. yağlar sabahtan akşama yanıyor. zavallı karıcım hamileyken televizyonda mcbeefy reklamı gördü de hamile haliyle deli gibi aşerdiği halde götürüp de yedirmedim. gittim kıyma alıp kendim hamburger yaptım.

compadrito üstadım demiş, ben çocuğuma mümkün olduğunca bunları yedirmem. hani belki arada bir nefsini köreltsin, reklamını görüp görüp bi tarafı şişmesin diye.

compadrito'nun dikkat çekmesi ile okudum da.. ne diyeceğimi bilemedim. açıkçası ben 7 yıl mcd 1 yıl dominosta çalışmış birisi olarak her ne kadar gelen ürünlerin ne koşullarda üretildiğini bilmesem de dikkatimi çeken bir kaç olumlu şeyden bahsetmek isterim. öncelikle söylendiği gibi kesinlikle tüm ürünler (çok çok az istisnai ürünler. mesela mcd'de hardal) türkiye'de üretiliyor. bunun içinde kağıttan ekmeğe her şey var. bu sağlıklı olduğu anlamına gelmiyor. fakat çiğ ürüne baktığımda kesinlikle sorun görmüyorum. yani hijyen şu bu. ama tabii ki görsel anlamda (veya mikrobiyolojik anlamda) sorun yoksa bile genetik veya sağlığa uygun olmaması (çok şeker, çok tuz, çok yağ içermesi) da mümkün, ki öyle. aslında siz evde hamburger yapsanız sağlıklı hamburger yine yapamazsınız yine yapamazsınız. çünkü hamburger'e lezzet veren yağdır, bol susamlı tatlı mayalı ekmektir, bol mayonez veya ketçaptır. sebze burger denilen saçmalığı veya hindi burger denilen garipliği (ki ikisini de severim :)))) sağlıklı diye yemek anlamsız. çünkü o zaman hiç hamburger yemeyin kardeşim...

Genetik konular.. bu konulara girmem aslında. Çünkü gen değişimine kesinlikle karşıyım. Ama yapılacak bişi yok. Bu yapılıyor ve yapılmaya devam edilecek. Gerekçe olarak ise hep "açlık" öne sürülecek. Ama gdo ürünler nedense açların çok olduğu afrika ülkelerine vs hiç gitmiyor. (veya göze batacak seviyede gitmiyor) ha gdo ürün yesin köpekler diyorum sanmayın. ama amaç açlıksa biz de onlar da yiyelim gdo ürünlerden.

kfc abd'de çok çok ama çok mimli. ancak diğeleri de pek altta kalır değil. abd'de sosa bandım böğğğ dedim. bu gerçekçi bir yorum değil. (gerçek değil demiyorum) adamların saatleri(a.m.-p.m.), elektirkleri (110 v 60 hz) bile farklı iken sosu iğrençti demek doğru değil. alışkanlık onlar. senin böğğ dediğin sosa ben bayılıyorum mesela. barbekü sos.

konu burada çok dağılmış. ne desem bilemedim. türkiye'de marketten alıp pişrdiğin ile dominostan aldığın arasında kesinlikle kalite farkı olmaz. buna eminim. (malzeme kalitesi) çünkü mesela değişmedi ise dominos polonezköy ürünleri kullanıyordu. e marketten almıyor musunuz bunu kardeş? emin olun farklı bantlardan çıkmıyor ürünler. ha tabii ki şirketlerin isteklerine göre farklı ürünler yapıyorlar. ama bu hammadde olarak farklı şeyler kullandıkları anlamına gelmiyor. bi de paketleme farklı tabi. onlara doğrayıp gönderiyorlar mesela.

hamuru ise dominos bizzat kendi üretiyor merkezinde. onu da 5 günlük kullanıma uygun temin edip ona göre kullanıyorlar. taze taze. "donmuş ürün ıyyy" falan değil. veya abd'den gelmiyor!
bakın bi kez insanları ciddiye alıp ihl sözlükte yazdığım bir yazıyı ekleyeyim. yoruldum çünkü...
(of bulamadım. bir de ağır ki site.. saçma salak bir arama motoru var. bir şey bulmuyor. mcdonald's ile ilgili bir başlık idi. oradaki nickim smyrna. bulmayı becerirseniz haber verin bi zahmet.)

bahsettiğin adres burada : www.ihlsozluk.com
24. entry

ucunda top, püskül, pet şişe kapağı vs gibi bir şey olan misine yahut ipi, yüksekçe bi yere bağlayın, sarksın yani aşağıya. hatta bunların hepsini aynı anda da asabilirsiniz. önemli olan dikkat çekici ve hareket eden bir şey olması.

muhtemelen saatlerce oynar diye tahmin ediyorum. yün ipten yapabilirsiniz püskülü. sıkı yapın ki asıldığında kopmasın.

Yeni ortama alışmaya çalışıyor büyük ihtimalle. Ama yine de iyi gözlemleyin, belki rahatsız olduğu ya da ihtiyacı olan bir şeyler vardır.

kedi biraz aristokrat gibi, birini daha bulsak dövecek sanki. kedi oyuncakları varmış galiba, onlar hakkında bir şey bilen var mıdır?

bir de korktuğumuz için cam dışına çıkmasına izin vermiyoruz. vücut tasması gibi bir şey alıp istediği zaman cama çıkmasına izin mi versek?

lazer? yumak?
çıngıl çungul saçaklı toplar/anahtarlıklar?
bence biraz yorulursa daha iyi olur. oyun oynayıp enerjisini atması lazım.

evet kedi oyuncakları var. çeşit çeşit. kimi kokulu falan oluyor ama ben şahsen tavsiye etmiyorum sürekli kokulu bir oyuncağın burnunun dibinde olması uzun vadede sorun olabilir gibi geliyor.

kedi oyuncakları alabilirsiniz, ben pratik bir çözüm için söylemiştim hemen uygulamanız adına. kedi ilgi istiyorsa o ilgiyi vereceksiniz kaçarı yok :D
cama çıkma konusunda bir şey diyemem. zuppa doğru söylüyor, yeni ortama alışma çabası da var, ilgiyi kabul etmesi bile büyük lütuf cinsini de göz önüne alınca. bir süre sonra geçer sanırım, bol bol sevgi :)

bi durum daha var. şimdi lazer peşinde koşmayı çok seviyoruz ama tırnaklar zarar görüyor, kırılıyor haşinliğinden. bugün veterinere gitmek zorunda kaldı bu yüzden. bunla alakalı bi tavsiye bi şey var mı?

çok teşekkürler bi de sevgili cevap verenler. bi kediciğin mutlu olması için uğraşıyorsunuz hehe :)

kutu demeyi unutmuşum. 2-3 çeşit farklı boyutlarda kutu alın.ayakkabı kutusu, yumurta kutusu vs.oynasın onlarla işte.
www.youtube.com

bu lazer olayı kedi için kötü diye biliyorum ben. yakalayamadığı dokunamadığı bir şey olduğundan mütevellit sinirleniyorlarmış, lazer yerine elle tutulabilen bir şeyle oyun oynatın.

önüne kedinin boyutuna göre biraz küçük bir kutu atın bir daha yüzünüze bile bakmaz :D

Lazer değil de, böyle top olur , püsküllü bişeyler olur. Kediler çok seviyor genelde öyle şeylerle oynamayı.

petshoplarda içi çıngıraklı toplar var 1-2 liraya. onlar şahane olabilir. ayrıca aritranın dediği çok doğru, aynısını yaptım bütün gün işyerinde olduğumdan sıkılmasın yalnız diye. bot bağcığının ucuna bahsettiğim çıngıraklı topu astım, bağcığın diğer ucunu da salon kapısının tepesine çiviledim. saatlerce deli gibi oynayıp yorulunca da kucağımda uyuyor. tavsiye ederim.

benim kedim alüminyum folyoya bayılıyor top yapıp atıyorum önüne..

-tırnaklarını veterinere düzenli olarak kestirirseniz tırnak kırılması vb. sorunlarıyla uğraşmazsınız.
sağı solu da tırmalamaz.
eğer sakin yapılıysa, veterinerden tırnak makası alıp, kendiniz de kesebilirsiniz. ama önce veterinere sorun ve nasıl kestiğine bakın.

-tepeden asılı olan ve ucunda top vb. bulunan oyuncaklar gerçekten dedikleri gibi çok oyalıyor.
ayrıca veterinerlerde bir sürü oyuncak var. toplar, plastik fareler vb.
genelde 1-5 tl arası fiyatları. atın önüne birkaç tane, oynasın dursun.

-kedinizi asla dışarı bırakmayın. cama tasmayla bile çıkarsanız, onun tadını alınca kafasına estiği zaman çıkmak isteyecektir.
kediler köpek gibi değildir, kafalarına eseni istedikleri anda yapmak isterler.

cama metal (tırnağıyla yırtamayacağı) bir sineklik yaptırabilirsiniz.
oturup dışarıyı izler hiç değilse.

-eğer oyun oynamasına vb. rağmen aynı hissiyat devam ederse ona uygun bir kardeş edinmenizi ben de tavsiye ederim.

öyle bir hissiyat olmasa da, evdeki kedi sayısı 1'den fazla olduğunda ne olursa olsun daha çok sosyalleşiyorlar.
sizden beklediği ilgi azalıyor, kendi aralarında düzen kuruyorlar.
böylece yalnız bıraktığınız zamanlarda da aklınız daha az onda kalır.

yalnız ikinci kediyi evlat edinecek olursanız önce tanıştırın.

bazı kediler zaten başka kedilerle sarmaş dolaş yatacak yapıda olmuyorlar, ama en azından tanışma gerginliğinden sonra birbirlerini yemesinler.
ondan biraz daha az dominant yapılı bir kedi olursa, evin sahibinin sizin kediniz olduğunu kabul eder ve sorun çıkarmaz.
bunu, onu gördüğünde sırtüstü yatarak teslim olmasından anlayabilirsiniz.
ama eve girer girmez ikinciyi serbest bırakmayın. bir süre dursun kutusunda, o şekilde tanışsınlar.

kesin karar vermeden önce 2-3 gün kedinizle olan uyumuna bakmak istediğinizi söyleyin.

kötü köpek yoktur, kötü köpek sahibi vardır. pitbulun, dobermanın, dogonunda dost canlısını gördüm ben. her şey yetiştirilme tarzına bağlı.

Lütfen köpekleri sevmeden önce sahiplerinden izin alın. Hiç unutmuyorum bir evcil hayvan fuarında ablam bir K9'un kafasını yanındaki güvenliğin şaşkın bakışları arasında yoğura yoğura sevmişti. Sonra da dönüp adamcağıza "ısırmaz di mi?" dediydi. Adam da "aslında ısırırdı ama size denk gelmedi" demişti.

en son sanayide bir bulldoga gittim sarıldım, aman abla dediler de köpeğin alakası bile yoktu, kuyruk sallıyordu yazık. kendi halinde agresif olan köpek yok pek, genetik olarak yani. pitbull denilen hayvan uzun yıllar amerikada çocuk bakıcısı olarak kullanılmış, aşırı iyi niyetli ve koruyucu hayvanlar.
ayrıca mesela ufak cins terrierlere yanında sahibi varken yanaşıp sevmeye çalışmak daha tehlikeli olabilir. yine de köpekten anlamıyosanız hiç yanaşmayın, hiçbirine. siz hayvanın gerildiğini fark etmezsiniz, kap diye kapıverir. en son böyle bir dobermanı sevemedim mesela veterinerde çok çekindim, ama bi baktım ağlıyo hayvan meğer onun da alakası yokmuş. :)

hayır gidip de başkasının tanımadığınız pitbull, dogo, rottweiler(özellikle) köpeklerini sevmeyin, sonuçları kötü olabilir. bazıları sahiplerine karşı çok korumacı oluyor ve yabancılara tahammülü olmuyor, bunu bilemezsiniz.

aslında ben de çok sevmek isterim.köpek olsun kedi olsun,ama ne yapacağı da belli olmaz.insan biraz çekiniyo.konuşarak seviyorum,dokunmadan :)

tehlikeli. bırak onu benim cinsi ben olan köpeğimi benim elimdeyken sevmek bile tehlikeli. kıskanıyo hayvan. sahibinden izin al öyle sev. sahibi izin vermiyorsa israr etme vardır bi bildiği.

golden i sormadan sevebilirsiniz.

eyyorlamam bu gadar +1

ayrıca hayır, golden'ı sormadan sevemezsiniz.
benim golden'ımı biri bana sormadan sevmeye çalışıp yüzünü yaklaştırmıştı, yüzünden oluyordu.
son derece sevecen ve kedilerle yaşayacak kadar uysal olmasına rağmen bazen bazı şeylerden hoşlanmayabiliyor.
o yüzden köpeklerin cinsine değil, karakterine bakacaksınız.

mesela hiç eve hırsız girse oyuncağını götürür tarzı bir hayvan olmadı, ki goldenları öyle tanımlarlar.

eve arkadaşım yatıya kalmaya geldiğinde gece tuvalete kalktığında yataktan tuvalete onunla gidip, kapının önünde bekleyip, arkadaşım yatana kadar eşlik ediyor.

yani evin ya da ailenin üyesi olmayan adamın gece kendi kendine evde dolaşmasından hoşlanmıyor.

arabaya biri sevmek için bile olsa camdan elini soktuğunda hiç hoşlanmaz, hırlar vs vs.

o şekilde eğitilmemiş ve aile içinde yetişmiş olmasına rağmen bazen çok korumacı olabiliyor mesela.

sahibine sormanız en sağlıklısı.
köpek bir şey yapmasa bile sahibi hayvana dokunulsun istemiyor olabilir.
yeni aşı olmuştur vs, bir sürü şey olabilir.

sahibine bağlı.
iyi sosyalleştirilmemiş, agresif, ya da korumacı bir köpek ısırabilir.
normal şartlarda ısıracak bir köpek sahibi izin vermediği için ısırmayabilir.

üstte de dedikleri gibi hiçbir köpeğe sahibinden izinsiz dokunmayın.

golden bile olsa. hayvanın kulağında orasında burasında sorun vardır, sen bilmeden dokunursun, ısırır fln.
sonra pısırık köpekler var. sevmene bir şey demiyor gibi görünür ama pasif agresyon mu ne öyle bir nane vardır, senin sevmeni baskı olarak algılar, çok ileri gidersen ısırır. belli bir kıyafete, insan tipine gıcıktır, ısırır fln.

senin söylediğin köpekler kötü namları yüzünden ve tipinden dolayı korkulan köpekler. ama iyi bir sahibin elinde goldendan daha uysal pitbull çıkabilir.

kesinlikle kopegine bagli bir sey bu yani kopegin cinsine bagli degil. yeri geldiginde bir chihuahua da gayet saldirgan olabilir. kopege direkt temas halinde olmadan once sahibine sormanizi oneririm. kopegin karakterine bagli bir sey oldugu icin sahibi size daha net bilgi verir.

ayrica her kopegin kesinlikle dokunulmasindan hoslanmayacagi yerleri var. 11 aylik bir cane corso'm var ve tehlikeli irk olarak gorulse de tam bir yalaka :) baska bir arkadasimin da 1,5 yasinda cane corso'su var ancak kesinlikle basinin ustune dokunulmasindan hoslanmiyor ve bos bulunup dokunuldugu takdirde baya iyi tepkiler verebiliyor :) sahsen benim kopegimde patisine dokunulmasindan hoslanmiyor, cok sert tepkiler vermese de...

kanepede otururken yere düşen peçeteyi almak için elini uzatan arkadaşımı ısırmıştı köpek mesela. :) kanepenin altındaki şeyler onundu. norfolk terrier

kil maskesi yapıyorum ayda bir, çok iyi geliyor.
ihtiyacınız olanlar:

-kil
-gülsuyu

kıvamı tutacak şekilde karıştırıp, yüzünüze ya da istediğiniz yere süreceksiniz.
kurumasını bekleyip çıkaracaksınız.
duşta çıkarmanızı tavsiye ederim, temizlemek zor olabiliyor çünkü.

koku önleyici/giderici pudralarla olabilir belki.

Kumaşından oluyor koku,
Ya çamaşır maknesine ya çöpe

önü kapalı terliklerden mi? önünü kes! dün öyle yaptım ben, önüne pencere açtım da rahatladım şimdi. yıkamak falan fayda etmiyor, yine eski haline geliyor.

(bkz: borik asit)

Bende çok merak ediyordum bu konuyu..
Özelikle hediye çeki satışını..
Misal "yilmazyildirim" nickli arkadaş sürekli olarak yüksek meblağlarda farklı firmaların hediye çeklerini satıyor.. Üst üste denk geliyorum aynı ilana..
Örneğin:
eksiduyu.ru
eksiduyu.ru

2.'yi bilmiyorum da, bbc listening videoları duyuru sahibinin dinlerken anlayamadığı yerlerdeki kelimeyi/kelimeleri sormasına dayanıyor.

adam/adamlar ingilizcelerini geliştirmek için listening egzersizi olarak dinliyorlar, anlamayınca youtube'a ekleyip, link verip soruyorlar.
zaten duyuruda da "şurada ne demiş? böyle mi demiş?" vs tarzı açıklama yapılıyor.

bazen nabız yoklama olabiliyor. farklı sitelerin çalışanları reklam yapabiliyor vs.

bende aşklı meşkli konuları açanların nasıl insanlar olduklarını merak ediyorum. şu duyuruya facebook connect gelse çooğmu şey istiyoğz.

1- insanlar videolarda anlayamadıkları kısımları buralarda soruyorlar işte.

2- herhangi bir şey değerinin altında bir fiyata almak için hediye çeki alıyor insanlar.

bir arkadaşın yaptığının reklam olduğuna inanıyorum. isim vermeyim :(

tamam da neden özellikle bbc neden özellikle listening?

www.google.com.tr

ilki deşifre yapıp çeviri yapıyo herhalde diye düşünüyorum...
hediye çeki de bi şekilde ele geçirmiş satıyor. ya da çeklerin reklamını yapıyodur belki.

bbc'yi tercih etmiş ingilizce geliştirmek için.
(doğal olarak)
bunu anlamak bu kadar zor olmamalı.

anlamak zor. çünkü sürekli bbc listening duyuruları görüyorum. linkte de paylaştığım üzere onlarca aynı duyurudan var. merak ettiğim şey acaba bbc listening'leri ielts, üds gibi sınavların müfredatında mı?

yok sanırım o bbc ci arkadaşın amacı, bbc yayınlarını türkçeye çevirmek, hem arşiv oluşturup başkaları yararlanabiliyor hemde kendine fayda sağlıyor. youtube da kanalı falan var çünkü.

ahaha, kaçardı. tabii ben de çıtçıtlı body falan giymeyen bir insansam.

abi bu nedir ya, sevisme ihtimalim oldugu gunun ta uc gun oncesinde ve sonrasinda bunu giymem.

sakın giyme

soluman ahahhaha:) diğer zamanlar için söz vermiyorsun yani:d
valla olay tamamen biter bence o anda. o nedir ya ahahah. alt üst takım bide.

hahahaah arkadaşım nereden geliyor aklınıza cins cins sorular
hevesiniz kaçar mı yok canım fantezi kıyafeti o :P

ahaha bu ne lan boyle, bunu giyen adam eger hastalikli bir fantezi pesinde degilse normal degildir diyorum.

ben hergün bu şekilde dolaşıyorum, şaka bi yana soğuklar geldiği için sordum lan yoksa bende giymiyom giyen var mı diye dedim.

eğer uzun süreli bir iişkiyse herşeyine alışmış oluyosun bana pek ilginç gelmedi.sevişmeyi kafaya koydysam devam ederdım hevesım kaçmaz.

@crimsonlady hava soguksa yapacak bisey yok :(

yani benim sevgilim yüz ve vücut olarak bu abi olmuyorsa allah aşkına yani neden kaçsın. iyi ve kötü halleriyle seviyorum

askerde bile içlik giymedim lan ben...

tam tersi hatun paçalı toplayıcı korse giyiyorsa :D

çıtçıtlı body denilen şey aynı zamanda zıbın gibi bir şey değil mi?

o ise allah belasını versin cidden.

bu içlik de onun erkek versiyonuymuş resmen.

Resimdeki şey içlik falan değil bildiğin kazak :) alttakini bilmem de üsttekini giydikten sonra direkt palto giysen olur yani. Bunlar bi yana, insan sevdiği kişiyi her türlü sever. Millet 365 gün Vakko'dan iki dirhem bir çekirdek mi geziyor, niye bu kadar gülünmüş anlamadım.

ya sevgilisinde bakar mı insan böyle bir şeye?

bu biraz aşırıya kaçmış bir durum olduğu için belki o an gülerim ya da takılırım, dalga geçerim, ama ortamı bozmam.

"sex killer" diyoruz biz buna arkadaş arasında.
Mesela bizim Dahsin hep giyer
www.youtube.com

aman yarabbi kaç kaç kaç...

Tabii cok soguk bir yerde yasaniyorsa, nema problema :)

isin bir de soyle bir tarafi var;

eger tek gecelik iliskiyse bu adamla emekli maasi kuyrugunda mi tanistin diye sormazlar mi insana?
yok degil, duzenli bir iliskiyse zaten oncesinden de biliyorsundur bununla karsilasacagini.

bir de fotograftaki erkege tavsiye, iliski sirasinda uzerindekileri cikartirken ornegin uzerindeki bogazli kazakla birlikte ustundeki fanilayi, altindaki pijamayla birlikte icindeki icligi de cikar bi zahmet. ayni anda, oh temiz is. riski de yok.

@emfuzi +1 hahahha gülmekten öldüm yahu:))

www.eksisozluk.com

Ancak uzun dönem ilişkilerde ve olay Uludağ, Kartalkaya filan gibi bir yerde geçiyorsa normal karşılanır. Yoksa en azından "hanımevladı" diyeyim. Arkasına tülbent te koydurur bu :))

ben hep giyiyom hiç de vermeyenini görmedim. kaldı ki seviştiğim kızlardan çok azı sevgilim

çok seksi geldi bana.

içlik seksi öldürür hacı

Erkek dediğin üşümez.

ben yaptım, çok da memnun kaldım.
tavsiye ederim.

teşekkür ederim. ürünleri satın aldım az önce. umarım ben de memnun kalırım.

Uzun yuruyusler

masaj.

en etkilisi kahkalarla gülmek ve masailer gibi olduğun yerde zıplamak. lenf sistemi hareketle çalışıyor. en büyük düğüm göbekte olduğu için güzel bir kahkaha birebir. veya köpek gibi delicesine derinden havlayabilirsiniz aynı mantık, ani diyafram hareketi.

neredesiniz?
istanbul'daysanız hangi semttesiniz?
veteriner antibiyotiğin devamı için bir şey demedi mi?
yemek yiyor olması çok iyi.
muhtemelen ateşi olduğu için halsizdir, normal.
bulunduğunuz yerin bilgisini verirseniz tanıdık veteriner tavsiye edebilirim gece bir şey olma ihtimaline karşı, onun için sordum.

istanbul kiziltoprakta oturuyorum. veterinerim iyi, pet veteriner klinigine goturuyorum, serkan bey var gayet memnunum. ama gece icin rahatsizim. suan hic hareket ettiremiyorum. miavliyor. yarin birdaha getir dedi ama suanki halini gorunce icim aciyor.

b1211.hizliresim.com

mesaj yazıyorum.

pinscher alırsan sorun olmaz

yalnız köpek çocuğun uyku saatinde havlar çocuğu uyandırırsa üst komşu çok fena olay çıkartır bence

Apartman ortamında köpek zor iş bence, kediye yönelmeli :)

golden türü bir şey düşünüyorum da zor olacak görünüşe bakılırsa

golden çok havlamaz yalnız.

apartman yönetmeliğinde köpek beslemenin yasak olduğu belirtilmemişse sorun olmaz.
eğer yönetmelikte böyle bir şey varsa ve size köpek yüzünden kafayı takarlarsa dava ettiklerinde hayvanın evden tahliye edilmesine karar verilir.

eğer yönetmelikte böyle bir madde yoksa besleyebilirsiniz.
dava açmaya kalktıklarında da o kadar başarılı olmazlar.

peki bu yönetmelik ben köpeği evime aldıktan sonra çıkarılırsa bir sorun olur mu ? ya da ben yönetmeliğin köpeği aldıktan sonra çıkarıldığını ispatlayabilir miyim ?

tabii, yani köpeği aldığınızda veterinerden bir aşı karnesi-kimlik çıkarttıracaksınız zaten.
onun tarihi de belli olur, apartman yönetmeliğinin değiştiği tarih de belli olur.
böyle şeyler artık pek olmuyor, ama oturduğunuz semt, apartman sakinlerinin profilleri vb. bunların hepsi etken.

dava açılması için de bildiğim kadarıyla çoğunluğun sağlanması gerekiyor zaten.

stopstream.tv

bir göz at.

zaten bitmiş bile.
teşekkürler yine de.

kargo şirketinin size en yakın şubesini arayıp sorun oraya getirip getirmediklerini.

web sitelerinde her şubenin telefon numarası oluyor.

her ilçe merkezine haftanın belli günleri geliyorlar diye biliyorum.

Uyku icin alti saat yetersiz bence. Yedi bucuk daha iyi olabilir. Bir bucuk saatlik periyotlarla uyur sinir sistemimiz genelde, dolayisiyla uyku saatini de bir bucugun katlarina denk gelecek sekilde ayarlamani oneririm. Alti azsa, ki bence az, bir sonraki secenek yedi bucuk. Daha sonraki de dokuz.

kendim yapıyor muyum hayır ama meditasyon olabilir.

kesinlikle meditasyon.

ego otobüsleri gidiyor en ucuz. 5.20 lira civarında ego kartıyla gidebilirsiniz. havaş yaklaşık 10-15 lira civarında ve biraz daha hızlı olur.

belediye otobüsü var 5 tl idi en son. kızılaya da gidiyor. havaşa gerek yok.

23.20 de uçak iniyor. o saatte otobüs bulabilir miyiz? bi de bu araçlar kızılay'a gidiyor mu?

3 alternatifin var.

1- ego otobüsleri 5.25 tl. ego bileti otobüs içinde satılıyor diye biliyorum.( o saatte hala çalışır mı ego'nun sitesinden bakman lazım)
2- havaş. ulus'ta inip kızılay'a metro ile geçebilirsin. (00.00'dan sonra metro yok ama, havaş kızılay'da durmuyor)
3- taksi (50 tl'den az yazmaz heralde, belki çok daha fazla)

(bkz: secure drive)

O saat icin, Havas + taksi yapacan gibi duruyor.

öldü tabi, tozu kalmadı.

bu resimler feyk olabilir, ama insanlık öleli o kadar uzun zaman oldu ki mevlidi bile okunmuyor artık.

keşke görmeseydim bunu tüylerim diken diken oldu.
cevabım da evet.

çoktan.

insanlık diye bir olgu yok çağımız dünyasında, zevkler dünyasında sizce nasıl insanlık olabilir . dünya = zevk .

insan olduk mu ki hiç

çoktan be abisi

yoo, bu gördüğünüz şey insanlığın bir parçası.

üzerine çoktan toprak attık. sen geç bile kaldın.

insanlık zaten bundan ibaret

öldüğü kesin de ben fotoğrafları anlamadım ne bir açıklama ne bir şey. neyin fotoğrafı ki bu? insanlık öldü demek için bunu görmemiz gerekmiyor.

günümü mahvetti, bu nasıl şey. Amerikan askerleri mi bu adamlar?

yok öyle bir sey olamaz. yurt müdüresinin hayvanlara kötü muamelesi varsa belediyeye sikayet et. kafasına göre gelip attıramaz.yurdun önü kimindir? rektörlügün haberi var mıdır bu e fermandan vs vs. bir sıkıntıları varsa belediye ile muhatap olsunlar. olmaz öyle kıytırık maille. sen kolla bebegi! sıkıntı yok.

kötü muamele ettiğini söyleyemem ama yurdun önünde kedi beslemeyin diyor;

"yurdun kapisi onunde kedi beslenmesine yonetim olarak izin vermiyoruz. Pirelenme problemi yasiyoruz, ve cogunlukla kedi pisligi temizlemek zorunda kaliyor personel arkadaslar. Bu nedenle yurdun kapisinin arasinda veya kapi onunde beslemek, bakmak uzere kedi getirmeyiniz, bulunan kediler uzaklastirilacaktir."

odada tutmam da mümkün değil, 12 adam yaşıyor dairede. kılı tüyü boku maması yurtta yapılacak iş değil.

müdüreye söyle kedideki pire insana gelmez, kedi pisliğini de arasan bulamazsın, pisliklerini gömerler.
kendimi bildim bileli sokakta da evimde de kedi besledim.
sokakta beslediğim tek bir kedinin pisliğini görmedim.
laf olsun diye atıyorlar işte.

bu arada sokakta hayvan beslemeye engel olmanın cezası var.
yurt müdüresiyle aranı bozma tabii, ama aklında olsun yani.

merak ettiğim şey şu, 3. kuzeyin önünden kedileri nasıl uzaklaştıracak. gözüken kadarıyla kediler onları uzaklaştırır ancak. (3. kuzeyde kalıyo olmasam bakarım ben derdim ama seninle aynı konumdayım ne yazık ki)

ev berbat olsa bile, her gün o denizin kenarında o boğazın güzelliği ile, o tarihe uyanmak, o bile insanı gençleştirir :) kendine gelirsin.

ama şu var o fiyata vermelerinin garip bir sebebi olabilir. ancak içeri girince anlaşılabilecek bir sebep olabilir. o yüzden dikkat etmek lazım. örneğin belki de kışın orada hiç oturulacak gibi değildir. soğuk, rutubet, gürültü, vs,vs, bir çok şey olabilir dezavantaj olarak.

Valla bana da çok uygun geldi. Gidip bir görmek lazım bir bit yeniği var mı.

Manzaraya ne kadar para vermek istedigine kara ver bence :) bi de baska yerde olsa bu ev ne kadar ederdi diye dusunup ona gore hareket edebilirsin. Bi de pek yali gibi gelmedi bana :)

hafız 2 kişi zor be. çıkılır da zor yani. mesela ben sevgilimle yaşamak isterdim bu evde, ama şimdiki maaşlarımızla imkansız gibi bir şey. belki zaman içinde.

bir de, yaşama masraflarımı çıkarttıktan sonra kenarıya 3-5 koyabilmeyi isterim hep. birikim yapmak iyidir, zor zamanda yolda kalmazsın. o açıdan sadece konaklama için 3000+ lira vermek(faturalarla birlikte), bu güzel manzaraya rağmen zor geliyor.

Ev fena degil gideri var. Hele o kiraya baya bir gideri var. 1000 liraya baska yerlerde hicbir ozelliksiz evler var..

@she was my baby fotoğraflarda rıhtım var yahu denize sıfır daha ne olsun.


@king lizard tutarsan bir haftasonu gelirim :p

@fasxwall fiyat bana ucuz geldi, 3 kişi tutsa 2500e bağlasalar öyle bir evde kuzguncuk ki merkezi sayılır bir yerde oturmak inanılmaz ucuza gelir.

var mıdır acep bir sıkıntısı, diğer daireler dolu gözüküyor.

enteresan.

@saygilarefendim öyle zor ama 2-3 bekar adam için ideal, 2 couple bir evde yaşayabilir mi onu bilemem, çok uyumlu arkadaşlar olmaları gerekir ama zor yni.

ben bakardım, bir bit yeniği yoksa tutardım. (maddi durumum olduğunu varsayıyorum.) süpermiş yaa.

büyük bir deprem olduğunda, deniz, tüm o deniz kenarında diye övüle övüle bitirilemeyen evleri yutacak, dezavantajı bu olabilir.

not: diğerlerinin de yıkılacağının farkındayım.

bildiğin apartman dairesi. bodrum katı. ayrıca ben korkardım olası bi depremde direkt denizin içine göçmek istemem

açıkçası ben beğenmedim.
ışık almıyor ve basık tavanlı gibi görünüyor.
1500 lira olan dandik evlerden pek farkı yok gibi.
mutfağı falan küçücük.
2.700 lira kira verebileceksen, içi bundan daha güzel olan doğru düzgün bir ev tutabilirsin.

fiyat pek normal değil istanbul piyasasına göre ama gidip görmek gerek tabi, kiracı çıkmak istemiştir, ev sahibi de acil yeni kiracı bulmak istiyordur belki, kim bilir. ama denize bu kadar yakın olması, en ufak fırtınada bile yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. bir de deprem konusu da var, ben olsam biraz huzursuz olurdum orada. ayrıca gördüğüm kadarıyla, bu eve bir hırsızın girmesi çocuk oyuncağı ama bunun da çözümü bulunur tabi.

ama herşeyden öte bence gidip eve bak derim ben hazır kiracı da oturuyorken. hem kendisine de sorarsın, neden çıkmak istiyormuş, daire nasıldır...vs. en iyi o şekilde anlayabilirsin.

aman diyim rutubet varsa isterse saray olsun oturulmaz.

Çok, bayılırım! Ama dokunamam, millete soyduruyorum kabuğunu, öyle yiyorum.

sevmeyeni sevmem.

@buff o tüylü şeftalidir.

Cok

seftaliyi isirarak yemekten hic hoslanmam, mumkunse benim icin birisi kabugunu soyup kucuk kucuk dilimleyecek, ben ellerimi hic bulastirmadan catalla yiyecegim.

Kıllı şeftaliye aşığım.

En sevdigim

@solijenitsin zaten şeftali tüylü olur, öbürünün adı nektarin.

nektarini daha çok seviyorum.

severim de, dokunurum da.

yoo neden küflensin?

bizde tasmanın aynısından var, ama adres yazma yeri yok.
sırf tasma hali olana biz metal madalyon taktık.
o da yıllar içinde silindi, yenilemek lazım.
ama madalyonu da tasmayı da 10 yıldan uzun süredir kullanıyoruz, küflenme paslanma olmadı.

yok onu ayrı aldım da kapladım kendimce ıslanınca adres yazdığım yer silincekti çünkü :)
teşekkürler.

metalin üstündeki baskı bile siliniyor, yani birkaç kez yenilemek lazım.
ama ekstra bir yıpranma olmaz herhalde.

ben hepsini götürdüm en yakın kütüphaneye bağışladım. hem başkaları da okuyabiliyor. hem evde yer kaplayıp toz üretmiyor. istediğim zaman gidip kütüphaneden alabiliyorum.

ama işte gösteriş merakı. sahiplenme hevesi. entel görüneyim çabası.

Dekoratif olarak model arıyorsanız;
www.dekorister.com.tr

@lily
evet haklısın boğar baya. ama bahsettiğim oda sık kullanılmayan fazla eşyaların konulduğu çamaşır astığımız oda.

aslında aradığım şey yer kaplamayan, çok eşya alan bir depolama fikri.

@ayemverihat
dekoratif modelleri istemiyorum çünkü çok yer kaplıyor, evin en çok kullanılan bölgelerini işgal ediyor vs. ben ortalıktan kalksın, derli toplu temiz olsun istiyorum.

şu an 2 adet 3 lü kanepe altı kitap dolu, onun dışında yaklaşık 5 kolide gömme dolapta var.

bende de çok fazla kitap var.
odanın 2, salonun 1 duvarı tavana kadar kütüphane.

senin için en iyi çözüm derinliği iki kitap alabilecek büyüklükte olan kapaklı dolaplar.
tabii onu da iyi ölçüp biçmek lazım, bu sefer dolaplar yüzünden oda küçülmesin.

bence söylediğin şekilde o odayı dekore edebilirsin, ama kitap çok ağır olur, yani altının boş olması ağırlık açısından sorun oluşturabilir.
kütüphane görüntüsü istemiyorsun, ama o kadar kitabın olunca ister istemez olacak mecburen biraz.
ya da en azından bir kısmını bir yere bağışla, birine ver.

@blatta hiberna
ağırlık konusunda şöyle fikir yürütmüştüm; mutfak dolapları da duvarda yüksekte asılı duruyor üstelik çok daha ağır porselenler, tencereler taşıyorlar diye düşünmüştüm. Gerçi deprem bölgesindeyiz pek sağlıklı bir fikir değil düşününce.

@ayemverihat:

dolapları tavana asar gibi, altı boş kalacak şekilde yerleştirirse belli bir ağırlığın üzerini kaldırmayabilir, onu demek istedim.
yani o kadar kitabı da resimdeki gibi incecik raflı dolapları asarak ortadan kaldıramazsın, yetmez.
daha büyük dolaplar olması lazım, onu da asmak ne kadar mantıklı olur bilmiyorum.
hoş da görünmeyebilir.
yani bence de en iyisi normal, bildiğimiz raf/dolap.

odanın çökmeyeceğini biliyorum çok şükür.

@yue:

yani resimdeki gibi iki tane böyle dolabı assan bir şey olmaz, ama sana o kadarı yetmeyecek sonuçta.
daha büyüğü de hem kötü görünür, hem de dediğin gibi depremi var, bilmemnesi var.
açıkçası tepemde kocaman kocaman asılı dolaplarla yaşamak istemem.

ki zaten bu tarz asılan raflı dolapların daha derin/genişleri güzel de durmaz.
o da bir tür yer kaybı yani.

@ayemverihat:

L şeklinde menteşe benzeri şeyler var, onlarla tepesinden/yanlarından (görüntüyü bozmayacak şekilde) duvara tutturulur normal dolap, ne olacak ki?

hatta evdeki her dolaba bunu yapmak lazım depreme karşı.

altı boştan kastım, sadece duvara asılan dolap işte.
yani sadece asılı duracak ve yere değmeyecek.

örnek verebileceğim düzgün bir link bulamadım.

@ayemverihat:

şuradan yola çıkılabilir fikir olarak.
www.mobilyapi.com

bunun daha büyüğünden bahsediyoruz tabii.

bu arada ayemverihat'ın verdiği linkteki gibi bir şey yapabiliyorsan, bence de öylesini yap.
her zaman hayalimdir öyle bir kütüphane tarzı.

@ayemverihat:

ben de diyorum ki, o verdiğim linktekinin daha büyüğüne/genişine ihtiyacın olacak. hatta zaten 1 tane de yetmeyecek. güzel olmaz ki.

ben de senin dediğini diyorum zaten. bence de senin verdiğin linklerdekinin benzeri yapılmalı.
ya da kapaklısı işte, o da yue'ye kalmış.

@ayemverihat
altı boş benim soruda sorduğum şekildi aslında. amacım yukarıda olsun yer kaplamasındı. ama dedikleri gibi pek hoş görünmeyecek, boğacak vazgeçtim.

evet, normalde boğmaz, yer de kaplamaz.

ama kitap sayısı çok fazla diyor.
ondan 5 tane yan yana koysa hem yer kaplar, hem boğar, hem de muhtemelen kitaplar yine sığmaz.

o yüzden bence sen raf yaptır.
bu sabaha kadar gider. :)

bari yaptırınca da bir duyuru açıp fotoğrafını koy da görelim. :)

köpeğinin tuvalet eğitimi olduğunu varsayarak konuşmak gerekirse önce evdeki bütün halıları bi yıkamaya yolla. sonra git bi pet shopa köpek parfümü al, çok yoğun ve ağır kokuludur, bazıları hacı yağı gibi kokuyo dikkat et, meyve aromalıları olması lazım onlardan bulabilirsen hiç kaçırma, köpeğinin kulak arkalarına ve sırtına 1er fıs sık. köpeğin yiyip içtikleri de çok önemli, profesyonel mamadan başka bişey yedirmemeye özen göster, dişleri için de bişeyler bulabilirsin pet shoplarda.

öğrenci evinde baktım ben de 1 yıl, tabi halıları yıkamaya yolluycak enerjiyi genç bünyelerimizde bulamadığımızdan o çiş kokusuyla yaşamayı öğrendik :)

hayırlı olsun bu arada mutluluklar dilerim

profesyonel mama ya da barf'la beslenen köpeklerde koku olmuyor.
tuvalet eğitimi olduğunu tahmin ediyorum.
büyük ihtimalle beslenme şeklinden olabilir.

Çok teşekkür ederim :)

Yeni evde ki halılar felan hep yeni zaten. Köpüşün gezdiği yerlere zaten halı koymayacağız. Yemek olarak sadece Proplan Sensitive ( Somon + Pirinç ) veriyorum. Tuvalet eğitimi var eve çiş kaka hiç yapmaz kızım. Parfüm olayı tüy dökmesine sebep olabilir mi acaba ? adresemama.com dan mama sipariş ettiğimde yanında parfüm gönderdiler onu kullandığımda hayvan deli gibi tüy dökmeye başladı. Biraz araştırma yaptım şu toz şampuanları önerdiler. Deneyen var mı ?

açıkçası ben parfüm olayına karşıyım, çünkü dediğiniz gibi tüy dökmesine neden olabiliyorlar.

bir de proplan'la besliyorsanız, tuvalet eğitimi de varsa neden kokuyor ona kafam takıldı.
13-14 yaşında benim köpeğim.
bir sürü de kedi var evde, ama koku yok.
hadi biz evin içinde almıyoruz diyelim, bir sürü insan girip çıkıyor, ev kokmuyor diye şaşıran da oluyor.

yani hayvanlar iyi beslendiklerinde, iyi bakıldıklarında kokmazlar.
acaba yatağı, halı vb. sentetik falan olabilir mi?

bir de ne kadar zamanda bir yıkıyorsunuz?
çok sık yıkanmaması lazım.
çok yıkanan köpek de kokuyor, derileri için de çok yıkanmak iyi değil.
derisiyle ilgili bir sorunu yoksa, sağlıklıysa 1-2 ayda bir yıkamanız yeterlidir.

toz şampuanlar köpeğin en ideal banyo yapma şeklidir zaten, pek ıslanmaya gelebilen hayvanlar değiller, kullandığın mama gayet iyi, parfüm olarak biraz pahalı bişey alırsan alerji vb. şeylerle karşılaşacağını sanmıyorum ama çok yoğun bişey olduğu için 2-3 haftada sadece bi kaç fıs sıkman gerekli

Valla bekarken yılda 5 i geçmiyordu banyo yaptırmam. Toz şampuanı bi deneyeyim bakalım o zaman.

@blatta hiberna muhtemelen odadaki havasızlıktan diye düşünüyorum. Yada ağız kokusu. Odadayken nefes alışverişinden koku yapıyor olabilir.

Sabah çıkardığımda yağmur yağıyordu. Eve girdiğimizde ayaklarını yıkadım. Islandığında kokar diye saç kurutma makinesiyle biraz kuruladım. Daha sonra kaldığı yerleri bi güzel paspasladım. Toz şampuan ve güzel kokması için biraz bebekler için pudra deneyecem bakalım sonuç ne olacak.

Ağız kokusu için ne öneriyorsunuz peki ?

pet shoplardan benim dana için bişey almıştım, uzun ödül mamasına benzer diş macunumsu bi kokusu olan bişeydi ismini hatırlayamadım, sorarsan gösterirler zaten, iç parazit olabilir ayrıca, kakasını yaptığında biraz incelemeni öneririm, tabii emin olmadan iç parazit hapı yutturma.

dişlerinde plak oluşmaya başlamış olabilir, ya da salyası kokuyo olabilir, onun için bu bahsettiğim ağız şeysinden almalısın, nası kullanıcağını da sorarsan anlatırlar zaten.

eğer iç parazitten değilse, ağzında da bi problem yoksa muhtemelen mamadan kaynaklıdır, başka ihtimal gelmedi aklıma. ben profine'ın hipoalerjenik dışı turkuaz renkli olan mamadan kullanıyodum, onun da adını hatırlayamadım :) dışkısında bile öyle rahatsız edici bi koku olmuyodu, gayet de bayıla bayıla yiyodu

ağız kokusu için en iyi şey kemik. dişleri pırıl pırıl oluyor. cinsini bilmiyorum ama büyükçe bişiyse haftada bir verebilirsin.

kediebesi bi kere verdim kemik midesinde gaz yapti mahvoldu hayvan. Felç gibi arka ayaklarını hiç kaldiramadi felan. O yüzden kemikten çekiniyorum.

sanırım işkembe sarması diyolardı, kemiğimsi bişey yine pet shoplarda bulabilirsin, onlar da işini görebilir, muhtemelen diş kaşınma döneminde vermişsindir hatta, böyle çeşit çeşit kemiğimsi beyaz,sarı şeyler

evet tabi kimi cinse gelmiyo kemik. o zaman şöyle diyeyim dişler en iyi sürtünme ile temizleniyor, kemirebileceği bişi verin. :)

zona olabilir. kulaktan duyma ilaçlara riayet etme. doktora git kesinlile. hiç bir şey sağlıktan önemli değil.

zona çok ağrı yapar.
muhtemelen kurdeşen olabilir.
bu tip cilt hastalıkları birbirine çok benziyor.
o yüzden bir doktora gidin önce, ona göre ilaç alın.

Aynı sorunu bende çok yaşadım ne yazık ki... En başta ılık suyla duş al sık sık. Sinirlenme kendine hakim ol üzülme v.s. Bunlara yaklaştın mı kendini frenle ortamdan uzaklaş... Ama en önemlisi en başta söylediğim sıcak su ile sakın banyo yapma azdırıyor :)

okulu bitirmekle bitirmemek arasında bocaladığım son sınıfta ayak parmaklarımda kırmızı, küçük noktalar çıkmıştı. doktor stres kaynaklı olbileceğini söyleyip impetex diye bir merhem vermişti. kaşıntı falan yoktu. iyi gelir diyemem ama cilt doktoru daha fazla yardımcı olur. rahatsızlık okul bitince kayboldu.

ben 1-2 kişiyle o sayede iş ilişkisi kurdum.
hiç facebook gibi aktif takılmak zorunda olduğunuz bir yer değil.
bence zararı olmaz.

Tavsiye ederim , facebook benimde olmadi ve olmiycak , LinkedIn is kontaklari konusunda beklenmedik firsatlar yaratiyor. Normalde ulasamayacagin kisilerle tanisiyorsun

lmgtfy.com

alice in the chains - nutshell

lithium - nirvana

alice in chains - would?

www.youtube.com bunun üzerine tanımam
www.youtube.com

laundry room - nirvana

Alice In Chains - Down In A Hole www.youtube.com
Chris Cornell - Can't Change Me www.youtube.com

nirvana - lake of fire

eddie vedder-long nights

tezgahı sök ters çevir çift taraflıysa

evet, laminant tezgah onlar.

bence laminant tezgah satan 1-2 yere durumu anlatıp sorun, en iyi onlar bilir.

evyeye yakın bi yerde ise evyeni daha büyük bi evyeyle değiştir. her türlü sıradan bi evye tezgahtan daha ucuzdur.

delik değil o. kaplaması yanmış o kısmın. en iyi ihtimal ile benzer bi kaplamadan parça bulup o bölgeye güzelce yapıştırabilirsin.

aynı kaplamadan bulamazsan tezgahın altından görünmeyen bi yerden ısıtarak sökebilirsin.

www.bbc.co.uk

ntv'de de seçimlerle ilgili canlı yayın var.

işsiz kalan insanların çoğunda oluyor böyle.
her duyuruya herkes aynı şeyi yazıyor diyeceksiniz, ama madem evdesiniz ve boştasınız, spor yapın.
yani çıkın yürüyün, koşun.
para harcamanıza da gerek kalmaz.
mutlaka yararı olur.

meditasyon yapın bir de.

senin durumunun aynılarını yaşıyorum dostum. doktora falan gitmeden kafama göre ilaç kullanmaya başladım ben ve daha kötüye gitti her şey ilacı da bırakamıyorsun falan tavsiye etmiyorum bunu.

acaba böyle durumdakilere parasız destek veren yardımsever psikologlar veya yurtdışındaki gibi dert paylaşma kulüpleri vs. yok mu? olması lazım arkadaş!

aynen ücretsiz biyerler olmalı da onlara da ne kadar güvenilir yani ?

bence bizim ilaçla falan işimiz yok konuşacak insan lazım. hiç tanımadığın birine güvensen nolur sanki. kredi kartı şifrelerimizi vermeyecez ya derdimizi anlatacaz.

philips'i bilmiyorum.
ama mümkün olsa geceleri actifry'ıma sarılıp yatacağım, o derece.

philips daha iyi diyolar. actifry'ın içinde dönen bi kol var yemekleri çevirmek için. genelde koyduğunuz şeyi parçalıyor. soğan halkası, köfte falan.

saçma olur tabii ki.
evli insanla ilişkiyi kadın/erkek kendi kendine mi yaşıyor?
nesi mantıklı anlamadım.

saçmalık başka bişi değil. isteyen istediği ile yatar, kime ne? senin kocanı devlet mi koruyacak başka kadınlarla yatmamaktan?

neye göre ama?

o dediğin şey tam akp'nin yapacağı bişey.

ilk önce evliliği koruyoruz diye amaçlanır halk hak verir. seneler sonra ülkede eşinden başka karşı cinsle oturup çay içemez hale gelirsin. sonuçta herşey sevişmek değil. devlet karını cafe köşelerinde aldatıyosun diye de ceza verebilir.

@nezaretten taharet: benim sorudan anladığım kadarıyla evli biriyle ilişki yaşayan kişiye ceza verilecek.

yani caydırıcı olacak ki, insanlar evli insanlara yaklaşamasın.
evli kişinin alacağı ceza hakkında bir şey denmemiş soruda.

yanlışsam düzeltin.
ha, bence yine de saçma.
herkes kendi ilişkilerinden ve evliliğinden sorumludur sonuçta.

Var galiba öyle bir ceza. Direk o sebepten verilmiyor ama verilebiliyor. Erkeğe de kadına da.

3. kişiye tazminat davası açılabiliyor zaten.

evli birisiyle bilerek birlikte olan kişiye birlikte olduğu kişinin eşi evlilik birliğini bozduğu gerekçesiyle tazminat davası açabiliyor, özellikle aldatma üzerine gerçekleşen boşanmalarda yapıldığını duydum, okudum

konuyla ilgili ek bilgi:

fransa'da metreslere miras hakkı kanunu çıkarıldı.
yani kanun diyor ki, "sen onun karısısın, ama o kadın da bu adama 10 yılını verdi." (mesela)
isviçre'de de tartışılıyormuş sanırım.
yani bu da çok eleştirildi, ama olaya bu açıdan da bakmak lazım bence.

bir de ilişkilerin tarzını bilemezsin.
bunlar karışık konular çünkü.
yok karı koca ayrı yaşıyorlar, evlilik kağıt üstünde oluyor.
yok adam kadına evli olduğunu söylemiyor, sonradan ayrılamıyorlar bilmemne.
kullanıma çok açık.

@nezaretten taharet. ya akp hükümetine karşı bir insanım ben de.

hani böyle bir kanun olsa olabilecekleri soruyorum. hani çoğu kanun gibi düzgün kullanılamayacağı aşikar.

ama ben düzgün kullanıldığını ve tanımladığını varsayalım diyorum bu durumda mantıklı gibi geliyor sonuçta aileyi koruyacak.aldatılan insan bir şekilde bunun intikamını maddi ya da manevi olarak alabilecek.

aldatıldıktan sonra maddi manevi rahatlama peşinde koşan insan zaten biraz aldatılmayı hak etmiş olmaz mı?
ya da insanın gözü maddi manevi rahatlamayı mı düşünür o sırada?

yani aldatılmayı hak etmekten kastım şu:
elbette kimse aldatılmayı hak etmez de, bazen bazı insanların eşleri o kadar ilgisiz, alakasız, özensiz vb. olabiliyor ki, karşı tarafı resmen başkasının kollarına itiyor. ha, o da gitmesin başkasının koluna, istemiyorsa boşansın tabii ama işte pratikte öyle olamayabiliyor.
+
sonuçta aldatılmışsın, maddi olarak rahatlasan ne olur, manevi olarak(?!) rahatlasan ne olur. ki zaten manevi olarak da nasıl rahatlar insan onu da bilemem.
+
çok yakın bir arkadaşımın ailesi böyle bir şey yaşamıştı. karı koca birbirlerini çok seven, 15 yaşlarından itibaren birlikte olan bir çift. adam da kadın da başka kadın/erkek tanımamışlar hayatlarında.
evliliklerinin 10. yılında falan (biz küçüktük o zaman), adam karısını çok sevmesine rağmen başka bir kadına aşık oldu.

ve o dönem öyle olaylar olmuştu ki, bu karı kocanın arkadaşı olan annem bile ne kocaya, ne diğer kadına, ne de arkadaşı olan kadına kızabilmişti. yani olayda bir "suçlu" bulunamadı bir türlü. herkes söylenecek bir şey yok diye sustu oturdu. sonra adam ailesine döndü. ama bu ilişki 12 yıl sürdü.

yani herkes kötü niyetli, herkes çapkınlık peşinde değil ki.
zaten bu gibi durumlarda aldatılan insan kadar bunu yaşayanlar da acı çekebiliyor.

o yüzden anlattığım hikayeyi düşünürsek, kocan aşık olmuş başkasına.
artık o adama ne diyebilirsin?
seni rahatlatabilecek ne olabilir ki?
ne kimseye kızabilirsin, ne de maddi manevi rahatlık peşinde koşarsın bence.
zaten hiçbir şey de insanı rahatlatamaz, bir de hırsını alamamış insan konumuna düşersin.

bu işler zor, yani yasakla yasayla bilmemneyle olmuyor.
öyle olsa, dünyada kimse eşini aldatmasın diye dizi dizi yasalar çıkarılırdı.
kimse de boşanmazdı, aldatmazdı vs vs.
yasası, cezası olsa bile bunlar kimseyi durduramıyor sonuçta.

Bunlar sosyal konulardır. Hukuk'a bağlanması saçma olur.

ama işte senin karının veya kocanın aklı, sana karşı sevgisi yok mu?

ne zamandan beri güvenmiyor olduk eşlerimize. bunu anlamak istemiyorum ben. böyle bir olay olamaz. zaten aldatıyorsa 3. şahısı ipe alsalar ne olacak? ben eşimden ayrılmışım mutsuz olmuşum, 3. şahısın amına koyayım ilgilendirmez beni bi yerden sonra.

cezanın verildiği yerde iş işten geçmiştir.

ki, ceza bunu önlemez de. aksine, daha da tatlandırır, cezbedici hale getirir.

Ben oldukça mutsuzum, kendimi oyalamaya çalışıyorum.

mutsuzum, mutsuzluktan ölüyorum ama mutlu gözükmeye çalışıyorum. anam babam olmasa 5 dakka durmaz sıkarım kafaya. yaş 18 değil yimmibeş :)

şükretmeyi bilirsen mutlu olursun. ve mutluyum çok şükür...

bence de öyle valla ben her şeye rağmen süperim ama insanlarda genelde mutsuz gözükerek ilgi çekme manyaklığı başladı.

Mutluyum lan!
insan çok mutluyum demeye utanıyor ne biçim depresif milletiz

hiçbir zaman musmutlu? bir insan olamadım. her zaman bir yanım hüzünlüdür. sanırım bu da ayrı bir manyaklık.

küçük mutsuzlukları,endişeleri, huzursuzlukları görmezden gelerek mutlu oluyorum. hayatımda iyi-kötü bir sürü şey var. iyi olanlara odaklanmaya çalışıyorum. olmuyor bazen. bazenler çoğalıyor bazen.

hayatım çok güzel hayat.. bir çok kişinin çok isteyeceği onları mutlu edecek bir hayat.. fakat benim istediğim bir hayat değil ne yazık ki..

çevrem bende olan sorunların ya da yaşadığım zorlukların yarısını yaşamamış/yaşamayan, ama sorsan hayatın sillesini yemiş kadar mutsuz olan insanla dolu.

aslında sorun sıkıntılar, zorluklar falan değil.
sanırım mutluluk ya da mutlu olmak bir şeylerden bağımsız gelişiyor.
önemli olan yaşam enerjisi.

çok büyük bir sorunum da olsa sevdiğim insanla saatlerce sohbet edip, kahkaha atabilirim.
yani sürekli olarak sorunlarımla yaşamam genelde.

ayrıca mutluyum ve yaşamaktan da keyif alırım.
bazen insan derdinden tasasından da keyif alabiliyor.
hayatı sevmek lazım.

bu mutsuz görünmeye meraklı olma ya da mutsuz olma halleri bence insanlardaki temel psikolojinin bozukluğundan kaynaklanıyor.

ben de mutluyum diyebilirim.ha bazen çok umutsuz,üzgün olduğum oluyor.ama her zaman beni mutlu edecek bişey bulurum.mesela mükemmel bi ailem var.hiçbir zaman beni yalnız bırakmayacaklarını,desteklerini üzerimden hiç çekmeyeceklerini biliyorum.aç,açıkta değilim.hobilerimle ilgilenebiliyorum.hayatımı çok etkileyen sağlık sorunlarım yok.herhangi bir engelim yok,fiziken,ruhen.bi de çok hırslı bi yapım olmadığından mutlu olabiliyorum.sahip olduklarının farkında olursan mutsuz olmazsın.o söylediğin kişiler belki de mutlu değillerdir,ve destek arıyolardır.

aynı şey bende de oluyor fazla uyuduğum zamanlarda.

normal, bana da olur.
az uyku gibi çok uyku da baş ağrısı ve sersemlik yapıyor.
tıbbi nedenini bilemem.

yaygın olarak olduğu anlaşılıyor gelen cevaplardan. ama bunu engellemek için bir çözümü olan var mı? yani haftasonları az uyuyayım diye saat kurmak istemiyorum açıkçası.

aynı kaynım. bende de oluyor.

kesinlikle var, ben doktora gittim, bu şikayetin sebebi genelen burunda deviasyon imiş. Uyku sırasında yeterli oksijeni sağlayamadığımız için kendimize başağrısı ile uyanmamız muhtemelmiş.Fikir olsun diye paylaşayım dedim.

@sannora aklımda bu konu ile ilişkisi olabileceği gibi ciddi bir şüphe vardı. uzun zamandır burnumdan çok rahat nefes alamıyorum. doktora gitsem ameliyat yaparlar diye bir düşüncem de vardı. bir tedavi uygulandı mı peki bu rahatsızlığınla ilgili?

doktor hemen ameliyat dedi, özel sağlık sigortası da biz karşılamıyoruz dedi, beklemedeyim şimdilik. Bu esnada ottrivine kullanabilirmişim, burun içindeki etleri büzerek kısa süreli de olsa rahatlama sağlarmış. Breathe right denemeyi planlıyorum. Ameliyat da çok zor değilmiş aslında ancak acıbadem hastanesi 7bin lira dedi..

kötü muhitte oturma.
bence kesinlikle 1. seçenek.

insanlar evin içindeyken dışarının ne önemi var, önemli olan evin içinde huzurlu olman falan diyor, ama öyle bir şey yok.
oturduğun çevre, komşuların, semtin esnafı vb. bunların hepsi çok önemli.
o yüzden nezih bir semtte otur.
çok çok eski bir bina derken durumunu bilemem.
çok eski olan, ama taş ve çok sağlam olan binalar da var.

evin işe yakın olması da iyi bir şey.
bunun karı var, kışı var.

üstelik yolda geçireceğin zamanına ve fazladan harcadığın paraya yazık.

evi sadece işe göre ayarlamak bence mantıksız. oldu da o işten çıktın diyelim, o zaman ne olur? hangi ev daha merkezi, ya da daha kolay ulaşıma sahip vs gibi düşünmelisin bence. senin hayatın iş ya da işten arta kalan kısımdan ibaret değil, hepsini kapsıyor...

işyerine yürüme mesafesinde oturmanın zevki paha biçilemez. her sabah-akşam trafiğe girip siniriniz bozulmayacak, artı günlük en az 1 saat daha kendinize vakit ayırabileceksiniz..

nezih bir semt diyorsunuz üstelik..bina eski bile olsa biraz tadilat ve düzenlemeyle halledilir. uzun uzun düşünmeye bile gerek yok..kesinlikle 1 i seçerim ben..

iş yerine yürüme mesafesinde oturmak cidden çok büyük bir artı, ha iş yerin çok sikko bi yerdedir, hayatın da orada geçer bilemem, ama mesai bitince o yol insanı öldürüyor o yorgunlukla. ama eski bina beni düşündürdü, zira allah yakın zamanda bi kentsel dönüşüm yapacak diyor deprem mühendisleri, dikkatli olmak lazım.

1. secenek.
arabayi satip biraz da renovasyon yaparsiniz tamam iste :P. Kiraydayken renovasyon ne kadar mantikli tartisilir tabi.

günde 3 saat bana kalsın diye iş değiştirmeyi bile göze alan biri olarak (günde 60 km'den 10 km'ye düşürebildim) yürüme mesafesinde otur derim ama ev çok da sağlıksız olmasın. gerekiyorsa 900 ver düzgün bir yer olsun.

net 1 abi.

hem işe yürüyeceksin hem de nezih semttesin.

Bir söz vardır eskilerden "ev alabilirsin ama semt alamazsın" diye ...

1 bence de

Keskesin, 1.

kötü muhitte serseri hırsız falan yoksa 2. seçenek. çünkü eski evin tesisat derdi bitmez. bi de giriş karanlık olur ve gürültü gelir. evdeki rahatlık önemli. bi de deprem muhabbeti var tabi.

kötü muhitle kastın nedir? veya semt olarak belirtirsen daha iyi olur. komşular da çok önemli ama şans işi bu.

bisiklet al her gün 10 km pedal basmak dizlerinle göğsün arasında kalan bölgeyi yunan tanrılarının heykellerine benzetsin, ikinciyi seç tabii ki. uyluk çevresi gelişkin insanlar kalp damar problemlerine daha dayanıklı olur diyolar.

www.nationalarchives.gov.uk

www.textkit.com

jimithekewl.com

tıbbi terimlerle kelimelerin çoğunu bilmek kısmı da alakasız da neyse.

@ayemverihat of ömrümü yediniz enteller. diğer bildiğim dillerden ve tıbbı terimlerden dolayı aşinayım diyorum, "ya alakasız da neyse" diyorsun. pannus mesela "göz perdesi" tıpta, pannus latince kumaş demek. alakalı yani. adamlar "ya bıdıbıdıus latince görmek demek hadi bunu avuç içini tanımlamakta kullanalım ki gıcıklık olsun" demediklerine göre az çok kelimeler çıkartılır. amaan laf olsun diye dedin işte...

yani çok affedersiniz de, ingilizce-almanca-fransızca-italyanca vs vs dahilinde olan kelimelerin yarısı latince zaten.

sizin dediğiniz gibi olsa benim de şu anda şakır şakır latince biliyor olmam lazım, ki okulda latince dersi almışlığım var.
ayrıca tüm biyolog ve doktorlar falan da latincede aşmış olmalı aynı mantıkla.
kelime bilmekle, ispanyolca grameri öğrenmekle olmuyor.
italyanca belki.
o da fikir verir sadece.

dil anlamaktan kastınız "kelime çıkartmak"sa onu bilemem tabii.

ayemverihat+1 kısacası.

kendimi yumrukluyorum şu an. latince biliyorum demiyorum bilsem burada ne işim var zaten. neden kurs önerin diyeyim ulan? kelimelere aşinayım ama dil bilgisi konusunda berbat durumdayım diyorum.

ya allah aşkına sırf ayar vermek için heyecanla yazmayın. az bi yazdıklarımı okuyun sonra yine verecekseniz verin ayarınızı.

bir dili bilmek için sadece gramer veya kelime bilgisi yetmez. "bende kelime bilgisi az çok var ve gramer için de bana hoca, kurs ya da her ne zıkkımsa artık önerin ki ben bu dili öğreneyim diyorum" siz bana "ya sırf bir iki kelime biliyorsun diye o dili de mi biliyorsun yani off pnc :/" diyorsunuz. aga cidden komik olmayın.

Soruna cevap veremeyecğeim ama gazla hareket ediyorsan kısa sürede bırakırsın bu işin peşini. Gerçekten öğrenmek istiyor muusn onu düşünmelisin.

"tıbbi terimlerden dolayı biliyorum-ya da tahmin edebiliyorum "

ok.

şöyle bir durum olsa:

istanbul'da taksicilik yapan ilkokul mezunu osman olsa. hayatında hiç ingilizce kursuna gitmemiş. aşırı genel kültürlü falan da değil. tam anlamıyla düz - normal bir adam.

bu adam EN AZ 500 kelime İngilizce biliyordur.

keş (cash), money, seks, futbol, international, argüman, dikte, sosyal, orgazm, homoseksüel, penaltı, ofsayt, gay, otomatik, pas, fuck, clip, record, moda, kalite, high, şık, kontrol, aktif, pasif, ok, bye, kiss, face, shit, pop, müzik, matematik, kültür, menü, telefon, televizyon, telgraf, otomobil, fax, randevu, teknoloji, klip, bas, basket, light, soft, normal, anormal, enflasyon, kriz, mesaj, center, galeri, kopya, mail, computer, master, kür, spor, elektrik, elektronik, kanser, filtre, kart, kahve, sigara, şort, bikini, klinik, doktor, anten, video, diet, record, teknik, kredi, fon, faul, kek, sandviç, sezon, rramvay, metro, radyp, program, favori, host, hostes, kontes ...

bu kelimelerin kimi ingilizce kimi fransızca kökenli zaten ikisinde de ortak gerçi oraya girmeyelim.

hatta türkçe'den ingilizce'ye geçenler de var:

mosque (mescit), yoğurt, kebap, sandal, kandil.

bu osman kalkıp da

"kelimelerin çoğunu tahmin edebiliyorum " dese iç organlarımızla güleriz, "soytarı mısın sen" diye de ekleriz.

ortamın anasını ağlatacak kadar sağlam bir ingilizcen ve fransızcan vs vs varsa, kelime konusunda ehh... sıkıntı yaşamazsın belki diyeceğim ama

"tıbbi terimlerle kelimelerin çoğunu bilmek " nedir?

en baba hekim kaç latince kelime bilir? kimisi de eski yunanca latince bile değil ama hepsini aynı desek kaç kelime edecek?

50 ? 100? 150?

ciddiyim bak, pannus şudur ok süper. başka kaç kelimeyi biliyorsun saysana.

al sana "para" makalesinin latince karşılığı:

la.wikipedia.org

veya matematik:

la.wikipedia.org

veya kültür:

la.wikipedia.org


kaçını bildin ULAN?

kültür ve matematiği kafadan bildin ama ona eminim. onu osman da bilirdi gerçi.


bana kalsa bizim osman aynı makalenin ingilizcesini okusa çok daha kelimeyi bilirdi. hatta sen osman'ın bildiği ingilizce kelime kadar latince kelime biliyor musun?

dilbilgisi konusunda biraz zayıf olmana, internetten latince öğrenme falan girmiyorum.

osman da bayağı biliyormuş ingilizce'yi ha, toefl 110 alır.

edit: bu arada yine aynı Osman bayağı bir avrupa dili, arapça, kürtçe, farsça da biliyor desek yeridir.

oradan ilk cümleyi irdeleyelim beraber:

Pecunia Latine dicitur res quaedam quae danda est si quis aliquid emere vult.

latine: latin :)
dicitur: dikte etmek olduğu anlamamak için gerzek olmak lazım. diktatörden bile çıkartılır bu kelime.
quae: que olarak ispanyolcada da kullanılıyor zaten.
danda: dado ispanyolca.
est: is ingilizce.
quis: que :)
aliquid: quid-thing aliquid-anything
vult: want :)

translate'e bakmadan bu cümleden anladığım şey: latinler parayı istediği bir şeyi almak için kullanıyormuş. :)

ha bu tercüme yanlış mı hem de nasıl. ama önemli olan kelimelere herkesin aşina olması ama kafatası içinde taşıdığı şeyi sadece başkalarına ayar vermeye çalışmak için kullananların bunu inatla görmek istememesi. bak birader cidden biraz düşünürsek her şey yoluna girer. ama ayar vermeye çalışmadan.

editus ":)": hâlâ dil bilmekten bahsediyor ya. aga latince biliyorum demedim kurban olayım artık okuyun şu yazdıklarımı. öğrenmek istiyorum kurs önerin dedim. ah ah.

edit 2: adam internet demiş ya. ahaha. kurs hoca kaynak dedim internet sitesi önerin demedim. aga nerenden tutsak elimizde kalıyorsun.

sana kimse ayar vermiyor ya da vermeye çalışmıyor.
sadece latince bilmediğini ve başlangıç noktanın yanlış olduğunu söylemeye çalışıyoruz.

yani x bir kişinin bir kursa gitmesiyle, senin kursa gitmen arasında bir fark yok, olayı bu kadar basite indirgeme.

ayar değil bu. sorduğun soru yanlış.
sorunda kullandığın ifade, "dil bilgisi konusunda biraz zayıfım."

zayıf değilsin, bilmiyorsun diyoruz biz de.
bilmiyorsun, ona göre hareket et.

yani japonca da sondan eklemeli bir dil, her türk zaten biraz japonca biliyordur o zaman gibi bir mantıkla hareket etme.

son yazdığın cümleden senin anladıklarını ben de anlıyorum.
ama sorduklarında anlıyorum da, dilbilgim zayıf biraz demiyorum.

yabancı dil bilen herkes bunun civarında bir şeyler anlar zaten.

sana diyoruz ki, bilmediğini kabul et, ona göre plan yap.

almanca biliyorsan almanca üzerinden latince öğreten bir kitap önerebilirim, ama önce bulmam lazım kitabı.

1234781374 defa söyledim bir daha söylüyorum; bu dili bilmiyorum. ama kelimelere a-ş-i-n-a-y-ı-m ama azıcık beyin biraz da eğitime sahip her birey latince'ye 1-0 önde başlar zaten. elin ingilizi ve bir türk aynı anda arapça eğitimine başlarsa sizce hangisi daha önce tamamlar? kelimelerin "çoğu" na aşina olan türk mü yoksa "alchemy" den ileriye gidemeyen ingiliz mi? aga harbiden sıvamayın.

"almanca biliyorsan almanca üzerinden latince öğreten bir kitap önerebilirim, ama önce bulmam lazım kitabı."

biliyorum ya da bilmiyorum dersen...
boşuna odayı altüst etmiş olmayayım yani.

ha pardon bilmiyorum. :) neyse konu kilit, teraziye tık.

bence de konu kilit.

osman hemen başlasın ingilizce öğrenmeye ve "kelimelere aşinayım" desin.

ben de sana "latinceyi biliyorum sanma" demedim.

yine aynı yerdeyim.

""tıbbi terimlerden dolayı biliyorum-ya da tahmin edebiliyorum ""

ve yine diyorum, TIPTAN DOĞRU kaç latince kelime biliyorsun?

ama şimdi ispanyolca ingilizce hepsi koştu imdadına.

küfür edip laf dolandırma kısmında bile iyi değilsin ki, soruma hala yanıt veremedin.

soruma net yanıt verir misin?

"kelimelerin çoğunu diğer dillerden ya da tıbbi terimlerden dolayı biliyorum-ya da tahmin edebiliyorum diyeyim-" bak soruda bunu yazmışım. aga bak cidden sıktın. ortaya bir laf atıp geri lafı yemek zorunda kalırsan ye. debelenme. debelendikçe lokman büyüyor.

her zırvana cevap verdikçe "ya tamam hadi orası öyle ama bi de şuna cevap ver bakalım" diyorsun ki bu sabaha kadar sürer.

tekrarlıyorum 12348783748795874295794287 defa tekrarladığım gibi ama bunda da anlamazsan artık yeter. bu dili bilmiyorum. latince denen dili bilmiyorum. tekrarlıyoruz latince denen bu zıkkımı bilmiyorum. burası anlaşıldıysa devam edelim. diğer diller ve tıbbi terimler sayesinde latince kelimelerin büyük bölümünü biliyor ya da tahmin edebiliyorum. bak soruda da yazdım bunu aynen. örneğin;

xxx es amigos mio=>ispanyolca
xxx est amicus meus=>latince
xxx dost-i men est=>farsça
xxx is my friend=>ingilizce
xxx benim dostumdur=>türkçe

burada da bir problem yok sanırım. en azından artık olmaması lazım aga lokma cidden büyüdü.

edit: latincede est sona da alınabiliyor. farsça ile benzerliği daha net görülebilir ki aynı dil ailesindeler şaşırmamak lazım.

xxx amicus "meus" "est"
xxx dost-i "men" est"

1.


3390483948394 kez değil 1 kez bile sana

"latince bildiği sanma"

"latince bilmediğinin farkında mısın"

"sen bilmiyor ki latince"

"latince ve sen.. yok hayır"

DE
ME
DİM
.

bunu anlamaman ve daha

"ben latince bildiğimi söylemedim ki" demen

bundan ekmek yemeye çalışman acınası.

2.

debelendiğim de yok orası öyle ama burası da böyle dediğim de yok ki aynısını yazmışım.

adam fransızca ingilizce bilir ayrı

ama

(aptallara dert anlatmaktan zor olanı ne olabilir):

"kelimelerin çoğunu diğer dillerden ya da tıbbi terimlerden dolayı biliyorum-ya da tahmin edebiliyorum "

burada

bu rada

YA DA kısmından sonra

"tıbbi terimlerden dolayı biliyorum-ya da tahmin edebiliyorum "

demişsin ya.

tıbbı terimlerden dolayı kaç tanesini biliyorsun bana onu söyle.

özetin de özeti:

ortalama bir hekim

TIPTAN DOĞRU

kaç latince kelime bilir?

ok ?

bunu anlamak istememen

"ben latince biliyorum" diye sümüklerinle oynaman

uzun geçişli atipik cümlelerinle komik olman

bunlar eğlenilesi. ki eğlendim de.

ama aynı soruda 3. olacak sanırım.

üç-ÜNCÜ kez:

bir hekim tıp eğitiminden dolayı kaç latince kelime bilir?

daha da amigolar ispanyolcalar anlatıcaksan hiç anlatma demeden önce

4. kez gelsin:

ortALAMA biR hekİM (böyle yazıyım ki dikkatini ver buraya)

tIP eğitiminden DOĞru

kaç latince KELİME bilir?

ilk metinde ne demişim:

"tıbbi terimlerle kelimelerin çoğunu bilmek kısmı da alakasız da neyse."

2.de ne demişim:

""tıbbi terimlerle kelimelerin çoğunu bilmek " nedir?

en baba hekim kaç latince kelime bilir? kimisi de eski yunanca latince bile değil ama hepsini aynı desek kaç kelime edecek?

50 ? 100? 150? "

üçüncüde:

""tıbbi terimlerden dolayı biliyorum-ya da tahmin edebiliyorum ""

ve yine diyorum, TIPTAN DOĞRU kaç latince kelime biliyorsun?

ama şimdi ispanyolca ingilizce hepsi koştu imdadına"


ok ?

bu kadar net bu kadar yalın bu kadar ısrarla aynı soruyu soran ama yanıt alamayan bir insan olarak

aynı soruda bir daha sorayım:

bir insan dedi ki:

"tıbbi terimlerden dolayı biliyorum-ya da tahmin edebiliyorum "

dedi. valla billa dedi.

ben de ona dedim ki:

"tıbbi terimlerden doğru kaç tane LAT-İNC-E kelime biliyorsun"

ok?

ok?

okeeeey?

OKAAAAY?

genelde karşı tarafın isteklerini pek önemsemeyen, rahat biri değilse, sadece bu konuda böyle davranıyorsa saçma buluyor olabilir.

büyü yaptırmandan filan korkuyor olabilir.

isteğini saçma buluyordur, yüzüne vurmak istemiyordur.

çok film izlemişse bütün kızlardan saç biriktirdiğini düşünüyor olabilir.
:)

belki uyuşturucu kullanıyordur ve test yaptırıp öğrenmenden korkuyordur

Bahane uydurmuş resmen. Bir tutam kesmek demek gidip en öndeki saçı zort diye dibinden kesip vermek değil zaten. Arka tarafın altlarından biraz kesse yeterdi o. Önemsememiş. Saçlarını sevdiğinizi biliyorsa, çok hoşuna gitmesi lazım aksine.

bence umursamamzlıktan bı tutam kesip vermek için kuafr bıle sart değil hemen kes ver.ayrıca bence çok tatlı bi istek.. arkadasın dedıgı gıbı buyuden korkuyoda olabılır

@blatta hiberna: saçma bulması bir ihtimal evet. ben söylediğimde gayet sevinmişti halbuki. iyi yalan söylüyor demek...

@isildur: eheh. ona zarar vermek isteyeceğim son şey, bunu biliyor. bir de bu tarz bir şey düşünmüş olabileceğini sanmıyorum...

@aklınabişeygelmez: ilk cevabım sizin için de geçerli.

@goldentitan: :) sanmıyorum...

@secilmis uye: çok uçuk :/

@saatgeceninonikisi: kesinlikle katılıyorum. önemsememiş.

@mantarlıbörek: haklısınız.

ne kadar tatlı bir istek yahu :) ne varmış bir tutamcıktan geçiştirmiş gibime geldi :)

kesinlikle büyü korkusu.

tabi ki saçma buluyordur, kız yine efendiymiş seni terketmedigine sukret. azıcık dik durun ya. erkeksiniz olm siz. ne bu tavırlar.

bir tutam saçla ne büyüler yaptırılır.

@mondey moore: isteğm umursanmamış çok net ortada.

@heyamo: ya o inanır mı bilmiyorum da ben inanmıyorum böyle şeylere. o da inanmaz.

@kırkbir: beni tanımadığınız için bu cümlenizdeki yanlışları açıklamaya gerek görmüyorum bile.

@monkey: açıkladım.

belki de sadece "al bak sana saçımı getirdim" demek ona saçma geldiği için getirmemiştir. senin istedğin değildir belki onun için saçma olan. aşık adam yapar :)

makasla karşısına dikil veriyor musun yoksa ben mi keseyim diye bağır! :p

bence de sevimli bi istek. arkadaş bu nasıl kombinasyon ya böyle adamlar umursamaz kızlarla, öküz gibi adamlar aşkından ölen kadınlarla filan. niye ulan:/

ben vermiştim saçımdan 2 ayrı kişiye. şimdi ulen acaba hangisi büyü yaptırdı da böyle bahtım çöktü bi anda diyorum. vermesin bence de.

eger cozum bulamazsan, sana sunu onerebilirim. ben epileptik kedide denedim ve basarili oldum:

depakin oral solusyon 200 mg

bu bir antiepileptik. insanlar icin kullanilan bir ilac.

bunun cocuk dozu, cocugun vucut agirliginin her bir kilogrami basina, 10-15 mg.

1 mililitre depakin solusyonda, 200 mg etken madde var.

1 mililitrede yaklasik olarak 20 damla olur. demek ki, bir damla depakin oral solusyonda, 10 mg etken madde var.

kedin bir kilo agirliginda ise, gunluk 10 mg'la yani bir damlayla baslayabilirsin. iki kilo agirliginda ise, iki damla damlatirsin.

kedinin agzina bir ya da iki damla damlat. sonuc alamazsan, gunde 6 damlaya kadar cikabilirsin. bunu da 3 sabah, 3 aksam olacak sekilde ayarlayabilirsin.

tabii butun bunlari, baska hicbir care bulamazsan diye yaziyorum...

Altıntepe/Bostancı'da Migros ve Çilek Mobilya'nın arasından, aşağıya (sahilden kalkan) dolmuşların olduğu yere inen sokakta, (inerken) solda bir pet shop var. Orada Ahmet Bey var.

Arkadaş Pet Klinik 02163672638 Bağdat Cad. Ger Apt. No:26 Altıntepe /Maltepe Istanbul Küçükyalı

merhaba, mesaj yolladım.

dişiyse senede 1 ay miyavlar. erkekse sağa sola işer. ne kadar erken o kadar iyi 6 ay iyidir bence. bi kere başlarsa işemeye geçmişler olsun. kısırlaştırsanız da durmayabiliyor..

kısırlaştır.
kısırlaştırmadan olmaz.

5-6 ayda kısırlaştırabilirsin, sakıncası yok.
bu kediden kediye değişir.
eğer hayvanın sıkıntısı yoksa, 1 yaşını bekle.
ama mesela benimkilerden biri resmen erken girdi "ergenliğe".
o yüzden hayvan yerinde duramıyordu, 6 aylıkken kısırlaştırdık.

kısırlaştırmazsan yılın belli dönemlerinde çiftleşmek için ortalığı ayağa kaldırıyorlar.
aynı zamanda evden kaçma vb. halinde bir kediyi hamile bırakma-hamile kalma gibi tehlikeleri de elemiş olursun.
sakinleşiyorlar ve çiftleşme dönemindeki gibi kendilerini perişan etmiyorlar.
erkek kediyse kızgınlığı geldiğinde her yere koku bırakabiliyorlar bir de.

erkek kedi için bir yaştan önce olmaz. sizi rahatsız edene dek bekleyin bence. erken yapmak bazen gelişimde sıkıntı yaratıyor.

bize fakültede en az bir yaşına gelmiş olması lazım kısırlaştırmanız için diye öğrettiler. fakat şimdi makalelerde okuduklarım, yurtdışından duyduklarımız vs özetle diyor ki ''hayvanın ilk kızgınlığına girmeden önce yapılacak olan kısırlaştırılması çok daha iyidir.'' sebep olarak da kısırlaştırmanın, ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek bazı sağlık sorunlarının önüne geçmede faydası ve bunun ilk kızgınlıktan önce yapılmasının, bu öne geçmede daha avantajlı olduğu anlatılıyor.

hiç kısırlaştırmamak gibi bir olayı şahsen tavsiye etmem. kendi kedimi kısırlaştırdığımda iki buçuk yaşındaydı. solunumla ilgili rahatsızlığı olduğu için tereddüt etmiştim anesteziden. daha sonra ise kısırlaştırmamak ve anestezi riski arasındaki seçimi kısırlaştırma olarak yaptım. tercih tabii ki sizin fakat kedinizin sağlığı için kısırlaştırmalısınız derim.

bazı hekimler hayvan 6 aylık fakat gelişimi çok iyiyse operasyonu hemen yapar, bazıları gelişimi ne kadar iyi olursa olsun kitaptaki bilgiye sadık kalır ve 1 yaşına kadar bekler. bu hekiminize kalmış. hangisinin doğru olduğu tartışmalı bir konu. bu yüzden hekiminize güvenin, onun tavsiye ettiği zamanda kısırlaştırın derim ben.

gayet tatlı bir seye benziyor
önüne yemek koymazsan yiyemez yani camdan atmana gerek yok

sakin ol ve elindeki kediyi yavaşca sokağa bırak

benimkilerden de biri öyle.
1 yaşında oldu, hâlâ diğerleri uyurken evin içinde gezinip uyuyanları uyandırıp oyun oynamak istiyor.

sevdiği bir şeyi keşfedin. mesela bizimki kağıttan yapılmış toplara deli oluyor. kağıt sesi duyar duymaz yanımızda.
10-15 dakika koşturun evin içinde bir şekilde, yorun yorabildiğiniz kadar.
bir tanesi de çok sakin olmasına rağmen lazere deli oluyor.
koridor boyu koşturup koşturup duruyorum.

6 ay daha çok genç, en hareketli ve en zor iletişim kurulan çağları.
aklını dağıtacaksınız.
1-2 aya kadar hiç değilse bağırmanızdan anlamaya başlar.

ha bu arada, biz de evde kedi var diye hayatımızı ona göre düzenliyoruz.
biri ekmek çalmaya meraklı diye ortada ekmek falan bırakmıyoruz.
ekmek kutusuna koyuyoruz.

sen de bunu yapacaksın, yani hayvan beslemenin bir numaralı kuralı evde hayvan yaşadığını unutmadan yaşamak.
tezgah üstünde bıçak falan da bırakma ayrıca.

bazıları gerçekten çatlak oluyo buzdolabını açan kedi biliyorum,ama atayım falan deme sahiplenecek başka birini bulmaya çalış bari.

yanağını vs sıktın mı hiç ? ya da çenesini hafifçe dürttün mü ?

bu fotoğrafta daha çok küçük.. şimdi tam bircanavar.,
kağıt toplar veya elime ne geçerse veriyorum ama kısa bir süre rahat bırakıyor. sonra yine beni deli etmek için geri dönüyor..

kardeşim, ben hayatım boyunca bir sürü kediyle yaşadım ve büyüttüm, ama bu hayvan gerçekten normal bir hayvan değil. çenesini hafifçe dürtmek ya da kulağa fiskenin çok ötelerine geçebiliyorum ara sıra ama umrunda değil.
tabiki dışarı atmak ya da başka birinin hayatını mahvetmek gibi bir düşüncem yok. ama etrafta bırakın ekmek bırakmayı, hiçbişey bırakamıyoruz. sayesinde ev çok derli toplu.. kurallara uyuyoruz.

fakat bbuzdolabının kapağını açamamasına rağmen açık bırakılmış bir dolabın içine girip erzakları yiyebiliyor. ya da buzdolabının içinde oturup bana bakıyor. köpeğimin mamasını yiyor. köpeğim de 12 yaşında ve bu kediden çok korkuyor. ağlıyor sürekli bana ...bir hayvan psikoposu falan yokmudur buna çare bulabilecek, eğitebilecek.

öncelikle kısırlaştırdınız mı? eğer öyleyse daha çok yemek isteyebilir.

veterinere danışırsanız daha doyurucu gıdalar önerebilir size. ayriyetten çeşitli rahatsızlıkları da olabilir (şeker hastalığı vb.)

mutfak kapınızı kapalı tutun ve cezalandırmayın. inadına devam edebiliyorlar böyle durumlarda.

bu anlattıklarının hepsini bahsi geçen kedim de yapıyor.
hayatımda gördüğüm en hareketli ve yaramaz kedi diyebilirim onun için.
ama bir süre sonra toparlanıyor.
kısırlaştır kısırlaştırmadıysan, biraz da olsa etkisi oluyor.

bir de fazla takılıyorsun bence.
biz de geçen gece kırılan kül tablası sesiyle uyandık, ama annem sehpanın ortasında bırakmış, ona kızdık neden bıraktın orada diye.
yani genç, hareketli kediyle böyle yaşanıyor.

şunu da ekleyeyim, hayvanı bu kadar sevmiyormuş gibi konuşma.
hastalanır, bir şey olursa evde yarattığı sessizliği ve hareketsizliği hiç istemiyorsun inan. çok kedi beslemiş biriysen bilirsin ne demek istediğimi.

bizimki çok ağır bir hastalık atlattı. iyileşinceye kadar isterse perdelerde sallansın, ama bir şey olmasın diye uykularım kaçtı gecelerce.
yavru kedi, yapacak yani rahat ol biraz.

mutfakta kapı olmasını o kadar çok isterdim ki..kısırlaştırmadık, kısırlaştırmayız

kısırlaştırmanız lazım.
o zaman hiç kızma hayvana hareketli diye.
iyice çıldıracak çünkü.

kedi fındık ve bisküviyi nasıl yer lan.
kuru ekmek yiyorsa evlat olarak nüfusuna al.

kısırlaştırmanın iyi birşey olduğunu düşünmüyorum. kedi, bebekken geldi sokakta annesi terketmiş, bununla ilgili bir travma olduğunu düşünüyorum. sürekli boynumu emiyor annesi gibi. seviyorum canım tabi ki, öyle yazdığıma bakma, işin esprisi..

rondolarda bu oluyor.
bizde de tefalinki var.
o da işte 2-3 yıl dayandı, sonra randımanı düşmeye başladı.
küçük ev aletlerinde normal bunlar.
ama servisiyle bir görüşün, belki sırf bıçağını satın alabilirsiniz ya da değiştirirler.

kuvertür (çiğ yerseniz) lezzetsiz olur. o eritilip pasta masta vslerde kullanılır. mesela eritip çilek içine batırırsanız çileğin üzerinde donar ve çikolatalı çilek olur.

abi 2,5 kilo çikolatayı alıp napıcan? bozulur bence tadı güzel bile olsa.

goo.gl

bunu buharda eriterek çikolata kalıplarına döküp, içine fındık, fıstık vb. ya da likör tarzı şeyler ekleyerek kendi çikolatalarınızı yapabilirsiniz.

ama mutfak meselelerine meraklı olmak lazım biraz tabii.

yapım şeklini ve tariflerini internette bulabilirsiniz.

Kaliteli olanlar lezzetli de olur ama çoğu tatlı yapımı için üretilen, küçük ambalajlılara kıyasla daha ekonomik olan çikolatalardır bunlar. Genellikle pek lezzetli olmaz. Kalitelisini hem bulmak zordur, hem çok pahalıdır.

hediye olmaz kaba kaçar. yok arkadasım kocaman onunla alakalı komikli şakalı hediye olsun dersen buyur

bana alınsa ben yerim. (yine de hediye olmaz) bol kakao az şeker olanları en güzeli. ama taş gibi gerçekten diş geçmiyor, kırabildiğin kadarını ağızda eritme şekli.

bildiğim kadarıyla elit çok kötü bir marka değil. bunun yerine elit alın.

Elit çok kötü. Ben aldım, bir sene durdu sonra çöpe attım.

Bunların kilosu 12 liraya geliyor, kaliteli çikolata değil demektir bu. az ama öz al bence.

hayır neden korkayım ki?

hayır, neden korkalım?

Ben erkeklerden korkuyorum.

sağa sola köpek gibi saldırdıklarından dolayı korkuyorum. polise bile saldırabilenden herşey beklerim.

not: bu da dahil olmak üzere tüm genellemeler yanlıştır

açıkçası ben bazen korkuyorum. bunda, bir tanesinin beni, kaldığım yere kadar, uzun süre takip etmiş olmasının payı çok çok büyük ama.

hayır

korkmam bu kadar sert olmaları normal yaşadıkları yer türkiye.

izmir'dekilerden kork, istanbul'dakilerden korkma :)

korkmuyorum ama türk-müslüman-sunni-muhafazakar-milliyetçi erkek 'ten korkarım. devletin görmek ve yetiştirmek istediği tipik insan modeli.

gece de, gündüz de rastlasam korkmuyorum.
özellikle hava karardığında tenha bir yerdeysem erkeklerden biraz çekiniyorum, zaman zaman da korkuyorum.

Onlara ters bir şey yaparsam ağzıma sıçacaklarını biliyorum, o yüzden yanlışlıkla bile ters bi şey yapmamak için göz teması bile kurmuyorum.

Ama yolda yürürken başıma bir şey gelse koşup yardım edeceklerini de biliyorum.

evet yaa çok korkuyoruz. böyle yolumu değiştiriyorum tabancama falan sarılıyorum

çok şeker bir üst kat komşum vardı, gül gibi geçindik kendisiyle, sonra öğrencilik bitti taşındık.

korkmuyorum. bağdat caddesi taraflarında ve taksim taraflarında çok kez karşılaştım. kötü laf yada kötü bakış atmazsan kimseye zararları olmuyor.

özellikle travestiden korkmam.
ama sokakta görüp de korktuğumm kişi travesti olabilir. am erkek ve ya kadın da olabilir.

bundan korkarım mesela
www.youtube.com

korkmuyorum. azımsanmayacak sayıda travestiyle de muhabbetim oldu. (bir sosyal sorumluluk projesi için çok sayıda, bir kere de gecenin bir yarısı durakta beklemek zorunda kaldığımda 2 tanesiyle). bunların hepsi de aslında çok şekerlerdi. değişikler, ve kibarlardı hepsi de. değişik hayat hikayeleri vardı. siz onlara karşı leş bir tavır sergilemedinizde, bir çok erkekten de kadından da daha kibarlar.


ayrıca bu insanlar sağa sola köpek gibi durduk yere saldırmıyolar. hayatları senin benim gibi değil ki. ben gece yarısı sokakta travesti görsem korkmam, korkmadım. ama bi erkek görsem içten içe korkuyorum.

www.youtube.com
bundan korkulur mu be oyşşş

idefix
kitapyurdu
nadirkitap

d&r nasıl peki?

ilginç bir şekilde d&r iyi.

ben şahsen pandora kullanıyorum, kitap katalogu fena değil, hızlı da gönderiyorlar.

idefix, kitapyurdu ve başka birkaç siteyi çok uzun yıllar boyunca kullandım.
ama artık sadece d&r kullanıyorum, her şeyinden çok memnunum.

www.imdb.com

(bkz: into the wild)

Edit: (bkz: the reader) da based on olabilir...

İlaveten www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

ikisi de güzel

catch me if you can

www.imdb.com

the pursuit of happyness

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

aklıma gelenler.