kiraya her şeyin dahil olması güzel iyi fiyat bence.

bu civarda boyle 1-2 tane var zaten, hemen hemen ayni tipteler zaten... sahibinden ve hurriyetemlak'tan bakabilirsiniz aktif ilanlara. emek'te oturuyorum bende, arabaniz varsa kapali otoparki olmasina dikkat edin sadece.

bir de fiyatta sıkı pazarlık yapin derim, önce olmaz filan diyeceklerdir ama ciddi aliciysaniz 2.750 filan olur bu is bence

* bir de ilana tekrar bakinca diger fotolari gordum asti'ye cok yakin olmasi oralarin cok kalabalik olmasi anlamina geliyor, rahatsiz edici olabiliyor , ozellikle asker donemlerinde filan

Güzel evmiş

ankarada kısa süre duracaksan olabilir. yıllarca oturacaksan kendi eşyalarını al bence.
buzdolabı beko 1800
çamaşır bulaşık altus 2300
yatak 2900 ponyden aldım ki o yatağı tokatlar her türlü eminim. aradaki kira farkıyla kısa sürede amorti edersin eşyaları

Önümüzdeki bir sene belli değil, o yüzden esyaliya yöneldim. Zaten ankara'da veya İstanbul'da kalmam kesinlesirse direk ev satın almaya çalışırım diye düşünüyorum 48389658 yıl taksitle.

pahalı ve küçük. şu an gözüne hoş gelebilir ama 1-2 yıl sonra batar. arkadaş bahçeli'den çıktı mis gibi ev, 2+1 2 bin veriyor. 1+1'e 2900 çok. gerçi her şey dahilmiş şimdi gördüm. yeri iyi güzel hoş da attıkları konum doğruysa, direkt eskişehir yolu'nun dibi çok ses olur orada.

hocam bence güzel ev, uzun süre kalmayacaksanız eşyalı olması da iyi. fiyatı da aşırı pahalı değil, o civarda düzgün bi ev 2000-2500 civarı zaten. eşyalı olunca normal.

tek sorun aşti'ye yakın olması. eve girip bi ses yalıtımına bakın. konya yolu gece gündüz gürültülü oluyor, bi kaç sokak aşağıda çok daha sakin ve sessiz bir ev bulabilirsiniz.

işveren rekabet avatajı ve işçinin işverene sadık olması ilkeleri doğrultusunda bu tip maddeler ekleyebilir. ancak elbette rakip işletmede çalışmak için bunun bir süre sınırı var. sanıyorum arada 2 yıl geçmesi gerek gibi bir şeydi ama net hatırlamıyorum.
böyle bir madde olması sizin rakip firmaya geçtikten sonra kesin bir tazminat ödemenizi doğurmaz. sözleşmede yazıyor diye işveren yapmak zorunda değil. ama yapmak isterse yapar ve sözleşmede de belirtmişse amacına ulaşır. tekrar söylüyorum bir süre sınırı olmalıydı bu süreçte. her şey ona göre izlenmeli.

rakip firmada çalışma konusunda uğraştırabiliyor (ama genelde umursamaz)

X seneden önce ayrılamazsın, demesini ciddiye alma, dava açarsa da kazanırsın.

Teşekkürler ,içimi ferahlattınız

Her iki tarafın da iyi niyetli olmasıyla alakalı bir şey. Çalışan elbette eski şirketinde belli deneyimler ediniyor. Bu deneyimleri rakip şirkette kullanamaz diye bir şey yok. O zaman çalışan bir şirkete mahkum olacak eskaza o şirketle yollarını ayırması gerekse işsiz mi kalacak. Bunun savunulur tarafı yok.ç O sebeple aynen dediğiniz gibi işe girebilmek için böyle bir sözleşmeye imza atsanız bile bu özgürlüğünüz yasayla korunmuştur.
Ancak eski işyerinizin geliştirmiş olduğu bir ürünü / teknolojiyi ya da pazar payı çalışmasını siz yeni şirketinizde kullanamazsınız. Bu gizlilik hem sizi hem de yeni şirketinizi bağlar. Ve bu konuda bir ağız gevşekliği yaparsanız hem siz hem de yeni şirketiniz hakkında eski şirketin dava açma hakkı vardır.

Örnek A şirketinin bir devlet ihalesiyle ilgili teklif çalışması sırasında o teklif projesinde çalışan elemanı Ahmet rakip B şirketine geçer. Ne tesadüf ki B şirketi de o devlet ihalesine teklif hazırlamaktadır. A şirketi B şirketinin bu ihasleye girmesine engel olmak üzere başvuru yapar ve kazanır (yaşanmış olaydır).

Enteresanmış. Normalde iskan olmadan kat mulkiyeti tapusuna dönüşemiyor biliyordum.
Sıralama kat ittifaki tapusu sonra bina yapılır iskan alinir sonra da kat mülkiyetine geçilir diye biliyorum.

15 yıl önce yapılıp da iskansız olan evin kat mülkiyeti olmaması lazım, kat irtifakı olarak kalmış olması gerekir.

İskanı yoksa bina zamanında projeye uygun yapılmamıştır, ya da her şey uygun yapılmıştır ama iş bittikten sonra gerekli harçlar yatırılıp işlemler yapılmamış ve iskan alınmamıştır.

Fakat e devlette bunu nasıl ve nerede gördünüz acaba? Çünkü iskan kelimesi bu konuda halk içinde kullanılan bir kelimedir, aslı yapı kulanım iznidir ve tapuda ya da e devlette bununla ilgili bir bilgi görebileceğinizi sanmıyorum.

Karıştıryormusunuz acaba? Tam olarak nerede ne yazdığını ekleyebilirseniz yardımcı olmaya çalışalım.

hocam teşekkür ederim sorun çözüldü babamın üzerine iki ev var babam diğer eve bakıp yeni evle karıştırmış.Şimdi arayınca anladık durumu :))

biyolog

Çiftçi olmasın?

Soru cidden baya üzücü :/

Çiftçi: farmer

bence de farmer denmesini istemişler. Ama emekli bile denir :)

farmer en mantıklısı hocam :)

ankara
eskisehir
bolu
sinop
samsun
ordu
konya

Malatya
Eskişehir
Kastamonu

Daha çok ufak şehirlerden örnek verirseniz sevinirim, eskişehir ankaradan ziyade

belli bi süre ağrı, erzurum, van'a maruz kaldıktan sonra Iğdır bana Avrupa şehri gibi gelmişti. Anlatamıyorum. Sorsanız da anlatamazlar. Başka bişey var. İnsanları, dokusu, işleyiş. Kendimi sıfır baskı altında ve aşırı özgür hissetmiştim. Bilmiyorum.

Ankara
Eskişehir
Samsun

Malatya,
Adıyaman,
Van,
Kastamonu,

Bartin(Amasra)
Sinop
Zonguldak
Kastamonu

Bu arada büyük olmayan denmiş kimse dikkat etmemiş.

Soğuk rahatsız etmeyecekse erzurum.
Samsun da olur

Doğu kesinlikle Iğdır. Doğunun parisidir. Çok rahat edersiniz.

Akdeniz sınırında ama Hatay da mı olmuyor :)

Eğer o olmuyorsa, Samsun.

chp/hdpnin oy oraninin yuksek oldugu bir yer yazardım.

ilce olarak, arguvan, samandag.

sinop
ordu
samsun

Amasya güzeldir, bir bakınmakta fayda var

Eskisehir

Küçük şehirde yaşıyorum iç Anadolu da. Yalnız başta söyleyim küçük şehirde yaşamak istemiyorum artık imkanlar çok aşağıda. Iç Anadolu da konya kayseri Eskişehir Ankara harici hiçbir yeri yazmam. Küçük yerde işim az olmasına rağmen böyle diyorum. Büyükşehir de işim fazla olacak ama en basit oturup adam gibi yemek yenecek kahve içilecek yer var. Yerinde olsam büyükşehir yazarım. Birde çok soğuk yerleri yazmam soğuktan nefret ediyorum. Karadeniz de samsun ordu yazardım. Doğu illerinden Malatya olabilir.

düzce bolu veya zonguldak.

eskişehir
kayseri
bolu

Gaziantep
Mardin
Diyarbakır

Türkiyede yüksek lisans basit, doktora gereksiz uğraştırıcı. İkisinde de etiket harici pek bi yetenek elde edemezsiniz bikaç istisna hariç. İş yoğunluğunu mesai olarak faxla değilse akşam programlarına bakın genelde tezsiz oluyorlar ama

işinde terfi ve maaş artışı alınca eğitime yönelmek istemeni göz yaşlarımla izledim ve mutlu oldum.

ama iş hayatıyla akademik hayatın pek alakası yok. eğer işinde yükselmek ve daha fazla maaş ve ünvan istiyorsan işine konsantre olmalısın. anladığım kadarıyla şansın da var. unutma kariyer denen şeyin 10 da 9 u şanstır.

iyi kariyerler diliyorum. bu arada en dipten başlayıp en sonuna kadar ulaştım neredeyse o yüzden yolun sonu çok aydınlık değil onu da yazayım şimdiden..

Kral yuksege hiç bulaşma 2010 da girdim 2020 de mezun oldum o da zorla:) doktora daha da uğraştırıcı. 10 kat fazla para kazandığın insanların egosunu okşuyorsun ben çok ayar olmustum. Arabayla okula girerken bile sıkıntı çıkıyordu bana Öğrenci diyince almıyorlardı işimi söyleyince kapı açılıyordu. Bence bulaşma diploma da masanın üstünde duruyor iki fotoğraf instagrama koydum olayı bitti:)

türkiye'de akademik eğitim olayını çok ciddiye almamak lazım. kendini geliştirmek istiyorsan piyasada tonla kitap dolu. etiket dışında bir işine yaramaz. sadece işinde kendini geliştirerek daha rafine bir bilgiye ulaşabilirsin. belki de ben empirist olduğum için bilmiyorum, tecrübe çok şeydir.

illa okuyacaksan MBA yap, doktora falan eger akademiden kovalamayacaksan gereksiz bas agrisi olur.

Özdek +1

Isinde yükselemedigin ya da mutlu olmadigin bir dönemde yükseklisansa veya doktoraya yönel bence. Doktoranin is hayatinda sana cok da bir katkisi olmayacak. Hazir para kazanabiliyorken oradan devam et.

uzaktan yüksek lisanslar var onları düşünebilirsiniz.Çünkü öbür türlüsü çalışan biri için(özellikle yoğun çalışanlar) çok külfetli.Haftada 2 gün derse gitmek , ödev ,sınav vs

işletme yüksek lisansı A101’lerde satılıyor

Hacettepe olsa da farketmez diyorsunuz?

odtü boğaziçi koç sabancı bir derece de. hacettepe falan bunlar hiç yoktan iyidir. imkanın varsa odtüyü zorla. marka değeri var.

Bu hafta kayit yaptirmam lazim, tekrar bu duruma gelmek icin kaybedecek zamanim kalmadi malesef. Ne bir mezun ne de okuyan bulabildim. Karar vermekte de zorlanıyorum malesef.

Makina mühendisiyim. Mühendislik yönetimi türkiyede - ankarada savunma sanayi harici pek işine yaramaz. Satınalmacıymışın bi de. Mba her ytürlü akar. Hatta alanında yüksek lisans yapmaktan bile daha iyi. Hacettepe kötü bir okul değil bu arada.

kesinlikle işletme. emin ol müh. yönetimi denilen bölümde de işletme fakültesinden gelen hocalar ders verirler.

Mühendislik Yönetimi okumuş biri olarak yazıyorum, 1 - MBA, 2 - İşletme olsun. Mühendislik Yönetimi'ni dünyada tanıyan bilen yok, MBA, İşletme, Endüstri Yönetimi vs daha bilinen geçerli bölümler. Ders içerikleri benziyor zaten epeyce, zaten derslerde bişeyler öğrenmek için değil de CV'de 'yüksek lisans yaptım ben' diyebilmek için yapılıyor bunlar.

hacettepe işletme daha iyi gibi hocam satınalma için

Muhendislik yonetimi bitirenler "Msc industrial engineer-Engineering management" yazmislar unvana. Yani yuksek endustri mühendisi daha havali degil mi? Isletme 60 konyejyani var muhendislik yonetimi 30. Mühendislik yonetiminde 66 kisi eledim basvuranlardan vazgecmeye de gonlum el vermiyor.

Merak edenler icin mba kayit yaptirdim.

Dilko tarzı dil kurslarını kesinlikle tavsiye etmiyorum. Kadıköy dilko'ya kayıt olmak gibi bir hata yapmıştım.

Üniversitelerin dil kursları var. Haftaiçi akşam ve haftasonu yarım gün olarak. Bunlara bakabilirsiniz. Belki işinize yarar.

Goethenin yeni kursiyerler için kayıtlarının 5 şubat(bugün) olması lazım. Sabah erken saatte gidip sıra alacaksınız. Ben memnunum goetheden(not: başlangıç seviyesinden başlamadım)

Tömer varsa düşünebilirsiniz bence fiyatları çok uygun oluyor goethe’ye göre .
Tabi belli bir seviyeye geldikten sonra goethe çok çok daha iyi olur

Goethe dururken başka yerde neden kurs arıyorsunuz anlamadım?
kadıköy'e de şube açtılar üstelik.

özel ders için yine kadıköy'de (34710 ilan'dan bulun) alman göçmeni bir hoca var, ondan ders alırsınız, dünya kadar ders veriyor grup/sadece konuşma vs.

ayrıca tüm dil kurslarında A1.1 için para vermek biraz yazık bence. dualingo, youtube vs bir şekilde ilk kuru kendiniz halledin. en azından A1.2'den devam edin.

ayrıca ders programı mantığı konusunda yanılıyorsunuz. ders, manavdan domates almak değildir. çok olunca doğrusal olarak çok öğreneceksiniz anlamına gelmez, bu büyük bir yanılgı. verim önemli.
goethe'ye gidin, tarihi tutmazsa taksim şubesine bakın o da olmazsa gs'da ya da boğaziçi'ndeki kurslara bakın, hocalar genelde aynı oluyor.

Goethe, galatasaray uni kurslari be avusturya kultur merkezi kurslari tabi

308

leon çünkü daha güzel görünüyor.

Mantık 308, kalp Leon der. Motor şanzımanda 308 kanırtır, dizel + tam otomatik kombinasyonu ile.

tabii ki leon fr.. 150 bg müthiş bi araba:)

Leon otomatik almam, tirsarim. Cunku DSG.

2017 model dizel otomatik Leon kullandım. Aşırı rahat bir arabaydı. Bir buçuk senede 40 bin kilometre yol yaptım bir sorun yaşamadım.

her türlü leon.

her türlü 308.

Dsg yüzünden Leon yerine 308 alırdım.

308, aisin 6 otomatik, dv6fc motor, güzel bir kombinasyondur. ancak adblue koymayı ihmal etme.

şahsen ben dizel almam yine de. 1.2 turbo bakabilirsin servis bakımlı.

Leon bence, 308 çok dar ve cam tavanı açılmıyor vs.

Yeterli param olsa hiç düşünmeden leon alırım teknik özellik olarak bilmiyorum fakat leon çok şık görünüyor

ben şunu kullanıyorum:
www.johnlewis.com

Lazer yaptırıp kurtulsanıza

Ben berberimden aldım 80 liraya makine, onunla oluyorum.
Traş olduğun berbere sor kullandıgı modelden elinde muhakkak vardır yada getirttirir.

philiphs bodygroom almıştım ben çok kullanışlı göğüs, omuz,koltukaltı,ense kullandım
Sıfır kıl varmış gibi kötü de durmuyor.Farklı türleri var ıslak kullanılabilen vs.Ama benim kullandığım pahalı olmayanı

arkadaşlar, bütçe yok ki lazer yaptırmıyorum. niye lazer önerip duruyorsunuz, yaptırabilsem yaptırır kurtulurum zaten.

iğne miğne. kıllı gezmeye göre tercih ettiğim için tıraş ediyorum ne yapayım? denize havuza öyle goril gibi gidemiyorum çünkü.

makinem kırıldı, yenisini arıyorum.

abiler ablalar romalılar galiçyalılar. derdimi anlatamıyor muyum?

makine istiyorum yahu. sadece makine istiyorum ben.

param yok lazer yaptıramıyorum. çok istesem de ona verecek param olmadığı için yaptıramıyorum.

millet kazak esprisi yaptığı için kesmiyorum lan rahatsız oluyorum abi. siz kıllarınızla mutlu olabilirsiniz, kıllarınızı seviyor olabilirsiniz ama ben sevmiyorum abi, nefret ediyorum. kaşıntı yapıyor, koku yapıyor, sırtüstü yatarken kıvrılıp dötüme kaçıyor, sırtımı acıtıyor, plajda üstüm çıplak şezlonga yatıp kafamı hafif doğrultup kitap okurken kıllar ağzıma giriyor.

41 yaşında adamım. 15 yıl önce yaptığım askerlikten kalan espriler içime oturduğu için değil, kıllarımın ne kadar çok olduğunu anlayın da burun kılı alma makinesi falan önermeyin, bayaa bildiğin koyun kırkma makinesi önerin diye yazdım onları da.

velhasıl makine istiyorum abi.

peşin peşin söyleyeyim. ağda da yaptırdım. sir ağda. dört buçuk saat sürdü ve acıdan bayılma derecesine geldim. yine de sonrası çok güzeldi be abi. pişman değilim. o derece sevmiyorum kıllarımı. o yüzden şöyle 200 300 liralık bir makineyle mutlu mesut yaşamak istiyorum.

arz ederim.

Kıllarını betimlemene bakılırsa philipsin multigroom makineleri işe yaramaz. Ben sakal için kullanıyorum. 5 dakika sonra güçten düşmeye başlıyor ve kesme gücü moserle kıyaslanamaz bile. Dediğin gibi sana bir kırpma makinesi lazım. Moserlerin en büyük dayanıksızlığı düşmesi zaten, onun dışında 20 sene kullan hık demez.

Samimi diyorum, pille çalışan hiç bir makine kısa-orta vadede ortalama bir moser kadar verimli olmuyor. Hele ki 200-300 liralık makineler hiç bir işe yaramaz bence.

Nereden mi biliyorum, dedemin traş makinesi fetişi var. Alıyor kullanmıyor bana veriyor. Hiç biri benim sakal ve saç traşıma dayanamadı. Elimden ucuz/pahalı bir sürü makine geçti, moser bambaşka.

kalın ve gür kıllara lazer yaptırmak da bir çeşit işkence oluyor sanırım, bir arkadaş acıyor deyip bırakmıştı.

2015 yılında 60$' a amazondan almıştım. tabi o zamanlar kargo ücretleri abartı değildi. vergi olaylarını biliyorsun zaten.
www.amazon.com
kazaklı değilim memnunum baya. değişik uzunlukta kesmek için aparatı var. şarjlı.
yurt dışına giden birisi denk gelirse getirtmeni öneririm.

edit: suyun altında da kullanılabiliyor. su ile durulayarak temizlenebiliyor. yanlız tatildeyken bir pansiyonda deniz suyu karışmış musluk suyuna. az kalsın elime alıyordum aleti.

Reis eminönüne git tahtakalede berber malzemeleri satan zibilyın tane işyeri var. İstemediğin kadar çeşit var. Kaç yıllık yazarsın. BuIradan tavsiye mi istiyorsun

ilk seçenek biraz fazla soyut gibi değil mi hocam ikincisi daha teknik gibi

bu gibi sorulara tersten yaklaşıyorum.
hedef piyasayı belirleyin.
nerede ve ne gibi şirketlerde çalışmak istediğinizi belirleyin.
o şirketlerin güncel ilanlarına bakın
o şirketlerde çalışanların linkledindeki kariyerlerine bakın. geçmiş pozisyonları nelermiş, nerelerden gelmişler.
bu sayede hangi alanda eğitim almanız gerektiğini göreceksiniz.
zaten eğitim iş için tek yeterli şey değil, sadece kapı açacak. okuldan çok şey beklemeyin.

ingilizce mülakat ne demek? üstü biraz kapalı olmuş.

iş/burs/okul mülakatı ingilizce mi olacak yoksa dil sınavı için mi ingilizce mülakat demek istiyorsunuz?

Neyse, bir mülakatın hangi dilde olduğu alakasız bir şey zaten.

mülakata içerik olarak hazırsanız girer yaparsınız. yoksa ingilizce diye ekstra efor göstermenize gerek yok.

tabii cebinizde 3-5 tane konuya göre nispeten hazır cevaplar olsun ama o da cümle cümle kelime kelime ezber kurgu olmasın. hani önceden sorulabilir hazırlıklı olayım şeklinde yoksa başka bir şeye gerek yok.

başarılar.

bence çalışılmalı, internette örnek ingilizce mülakatlar var

-hangi şehirde doğdun büyüdün
-mezun olduğun okul
-askerlik durumun
-ehliyetin var mı yok mu
-önceki iş yerlerin
-kaç yıldır İngilizceyle alakalısın
-uğraştığın hobi, spor vs.

Bunları çalış rahat edersin, konu başlıkları olarak aklına getir yani.

Tecrübe 2 yıl bu arada

konuyla ilgisiz ancak tübitak ile olan bir anımı anlatayım, 2014 yılında bu kurumun it birimi için mülakata gittim, 2 3 aşama geçtikten sonra enstitü müdürü görüşmeye çağırdı ve alenen "tanıdığım" olup olmadığını sordu ben de herhangi bir yerde tanıdığımın olmadığını söyleyip çıkmıştım, uzun lafın kısası geçmem

tübitak'ı tam bilmiyorum ama merkezi uzmanlar şu an 7300 küsur maaş alıyor. Uzman yardımcısı da 6000 kadar alıyordur. Özel sektörde sürünüyorsanız kamunun güvenli kollarına kendinizi bırakınız.

yüksek yapmaya okul okumaya kendini geliştirmeye imkan saglıyor

Maaşlar şu an aldığınızın bi kaç bin üstündeyse geçilir bence

Tübitak’ta da hukumet torpilli bir suru gereksiz mudur vs var. bekledigin gibi olmayabilir. Yuksek lisansli muhendisin giris maasi 7500tl civariydi gecen nisan gibi. Uzman kadrosunu bilmiyorum.

mi 9 lite

Redmi Note 8 Pro

YouTube da Hardware plus ta karşılaştırma bolca var. Babanıza alacaksanız note 8 pro olabilir.

iphone 6s plus

bahsi geçen orta segment tüm telefonları kullandım. Aile üyelerine-arkadaşlarıma aldırdım. 2000-3000tl bandıda özellikle xiaomi sayesinde gayet iyi ürünler bulunuyor.
panel önemliyse, amoled tasiye ederim: mi9t, mi9 lite. paramız cebimizde kalsın ama panelinin de eksiği olmasın telefonu ise note8pro, ips lcd olmasına rağmen iyi bir panel kulllanılmış hdr destekli, renk gösterimi başarılı. şayomi ile filan uğraşamam derseniz samsung a70 ile fena iş çıkartmamış tabi bence sunduklarına göre bir tık pahalı. bahsettiğim tüm telefonların kameraları aşağı yukarı benzer sensör diyafram açıklığın sahip premium sınıfa yakın başarım elde eden ürünler. mi9tnin telefoto kamerası var 2x optik zum yapabilirsiniz. ama bunlardan bir eksiği olmasın biraz daha ucuz olsun diyorsanız xiaomi mia3. kameraları konusunda telefoto hariç bahsini geçirdğim tüm aletlerle aynı performansa sahip özellikle ana kamerası. selfie kamerası da fiyatına göre şahane ve 64gb 1399 1499tl, anroid one programı sayesinde uzun bir süre güncelleme alır. maliyeti neden düşük paneli 720p fakat amoled. bir teknoloji mağazasına gidip test edin ekranın çözünürlüğü rahatsız etmezde babanıza ilaç olur. beni şahsen rahatsız etmedi fiyatına göre. bir de redminote 8 düşünülebilir.

samsung a50 aldık anneme baya memnunuz

redmi note 6 pro. hem çok ucuz hem çok güzel telefon.

50bin tl dediğin 10bin dolar bile etmiyor. O da yarı yarıya vergi zaten sıfır araç alırken.
Gerçek şu ki, ülkenin kötü yönetilmesinin bedelini hepimiz beraber ödüyoruz.
Hayat pahalılığı var çünkü ekonomi bitik,ekonomi bitik çünkü devlet kadrolarında liyakat yok, ülkede adalet yok demokrasi yok, huzur yok. Kavga var, savaş var, hır gür var, yeğencilik var, admcılık var, dincilik var.
Bilim yok, sanayi yok, teknoloji yok, sanat yok.
Yok oğlu yok.

50.000 lira şu anki piyasada hiç de çok bir para değil. Evet 50.000 çok para fakat araba bakıyorsan değil.

Şimdi benim anlamadığım bütçe 50.000. Astra üzerinden gideyim bugün yeni bir astra satın almak istesen en az 130.000 tl. Düşük km'li bir astra bakıyorsun 4-5 senelik temiz bir astra bakıyorsun.

Söyler misin adam neden temiz 4-5 yıllık düşük km'li astrasını sana satıp üstüne en az 60K koyup yeni bir araba alsın?

Bende getz var 2005 model, bugün arkadaş gir bak fiyatlara inanamazsın dedi, girip özelliklerini yazdım ortalama 36 bin lira yazıyor. daha 1 ay önce 30 bin civarıydı. ikinci el arabası olan satmasın derim.

cevap: getz öneririm.

Şu devirde 50bin bütçem olsa, kmsine kazasına hasar kaydına bakmadan, en uzun süre binebileceğim arabayı almaya, karı o şekilde yapmaya bakardım. Yani kazasız olsun yılı km si düşük olsun satarken kar edeyim noktasından bütçe olarak bi 100bin uzaktasınız.

micra bulabilirsin iyidir hocam, ama onlarında fiyatları yükseldi baya 2012 ve üzeri modeller için söylüyorum

Hocam o paralara dusuk km bulamazsin, yasi kucuk araba da bulamazsin.
Mesela corolla bakıyorsan 10+ yas corolla alabilirsin anca.

Corolla, astra, golf hep piyasa arabalarina, yani tutulan arabalara bakıyorsun ama butce dusuk. O paralara bu araclar olmaz. Illa bunlardan birini alscam diyorsan dusuk model alirsin.
Corolla'nin 2006sini falan alirsin anca, km de 100binin ustunde olur ki 100-120bin km bu paralara iyi.

Hem tutulan arabalara bakıyorsun, hem de dusuk km istiyorsun. Bu yuzden alamiyorsun araba.

@denizgonen, 4-5 yaşında bir arabayı hayal bile edemiyorum 50 bine. piyasadan bihaber misin? Düşük km derken de 40 binde olsun falan demiyorum. 150-160 binlere tamamım ama yok. Geçtim 4-5 yaşı, 2008 model üzerinde bir araç yok bu fiyatlara. Olanlar da ağır hasarlı vs.

@stavro, 150 binde 2005-2008 model arası dediğim arabalara 50 bin vermeye hazırım. 2010+ olsun, km de 100bin altı olsun diye bir krater belirlemedim doğal olarak.

Astra üzerinden konuşuyorum. Astra h kasalar classic 3 adı altında 2013 yılına kadar üretildi. O bütçeyle alman arabası bakma. Düzgün bakıldıysa km çok da önemli değil. 2003 kasa corollayı 2013'e kadar kullandım. Sıfır sıkıntılı bir araba idi. Lps'siz olanını arayabilirsin.

www.sahibinden.com

bugun senin butcen yakin butcede bir arkadasa araba bakiyorduk malum sitede, temiz bi elentra ve nissan note satildi. aramaya inanirsan bulursun.

Segment beklentini düşürüp b sınıfına bi bak. Daha üst model ve daha düşük km bulabilirsin.

Otomatik vites arıyorsan mantıklı değil, bu paralara bulsan bile o şanzıman hayata küstürür seni büyük ihtimal ile.

"Dizel, manuel, 2010 üstü, 50 bin TL'ye kadar, 150 bin km altı" bu seçeneklerde bir sürü model çıkıyor mesela;

www.sahibinden.com

Şuna da bi bak hocam. Güzel şeyler var. Evo, cruse fena değil mesela.

sahi.io

bence araştırmaya devam edin. ben salaklık mı ettim diye düşünmeye başladım.
3 ay önce 90.000'deki 2004 opel corsa'yı 36 bin'e sattık.

benim gibi saflar olabilir belki.

Cruze al

2 sene önce 41bin'e aldığım 2007 corsa şu an 48-50bin bandına çıkmış. araba alınacak bir zaman değil sanırım.

derya deniz forumlara ve sınırsız ürün yelpazesine hoş geldiniz :D

yaş kaç?

saç dökülmesi genetik ve yaşla ilgili bir durum diye biliyorum? baba amca dayıda durum nasıl?

genel olarak akrabalarım arasında saçı dökülan yok. alnı açıldı ama 60 yaşında.

benim yaş 30.

kaşınma vs demişsin geçici bir cilt hastalığıysa geri çıkar merak etme. aile de kellik varsa genetik kelliktir. cilt hastalığı varsa doktorun vereceği ilaçlarla daha kısa sürede düzelir. genetikse hiç bir şey çözüm olmaz. ama dermatoloji de en kolay uzmanlıklardan olduğundan çok iplenmeyen bir bölüm olmaya başladı doktorlar arası. nerde bir rahat edeyim kimseyle pek muhattap olmayayayım diyen tip var bu dalı seçer olmuş. o yüzden doktorun da bir çare olacağını sanmam.

not : %25 kel ve sayısız dermatologa gitmiş spor

benim dayımlar kel o yüzden ben de kelleştim ailede yoksa dökülmenin genetik olması zor bence dermatolog bir kan testi yapsın belki vitamin eksikliği vardır

www.sacimindoktoru.com

Hocam aktif çalışma ortamını seviyorum demişsin sonra memurların iş yüklerinin az olması hoşuma gidiyor yazmışsın, hafif bir çelişki var. Şahsen ben 1 yıl kpss çalışacak maddi ve manevi imkana sahip olsaydım kesinlikle özel sektörden kurtulmayı denerdim. 4 yıl çok matah bir süre değil ayrıca yıllar arttıkça o iş yerinden ayrılman daha da zor olacak senin için.

@kanlakarisikyagmur yanlış ifade etmişim dinamik çalışma ortamını seviyorum, işimi de seviyorum fakat gün içinde bir sürü benim işim dışında şeylerle uğraşıyorum :(

Baska okula geç, ders saydır. O sırada af çıkarsa geri dönüp bakarsın ama af daha yeni çıktı, bir süre çıkmaz heralde. Yeni okuldan mezun ol, eski okula afla dönersen ordan da mezun olursun. Tek soru, aynı dersleri her iki yerde de saydırmak sorun olur mu? Sanmıyorum ama bunu bilse bilse eski okulun öğrenci işleri ofisi bilir.

Ben de atıldım. İşime konsantre oldum. Boşver yüksek lisansı.

çalışıyorsan zaten zor bu işler. çalışmıyorsan devam et kafa yormaya.

çalışan için yüksek gerçekten çok zor. Tezsizi bilmem ama tezli gerçekten zor

Başka okulda başlayıp ders saydırabilirsin ama yönetmeliği iyi oku çünkü genelde 2 ders falan saydırabiliyorsun ve saydırdığın zaman onları bir daha başka yerde kullanamıyorsun diye biliyorum. Yani gidip de tekrar başka yerde kullanırsan eski kullandığın yerde kredin dşüyor bu defa orda mezun olamama riski doğuyor.

niaaa mesaj atilamiyormus. bosa gitti yazilanlar.
turkiye'de af cikmama ihtimali yok.

mesaj atilamiyorrrrr

abim için: 1 kutu çikolata, pazartesi-salı zorunlu izin

yemeğe davet edildim ama parasını benim ödemem gerektiğini söylediler.
bir kuruşluk bile hediye vermediler.

İlk yılbaşı hediyem oldu. 3lü bıçak seti, ayrıca ev malzemeleri mağazasından tutarını bilmediğim hediye çeki. Bir hafta sonra işten çıkarılıyorum ama neyse.

Migros yılbaşı kolisi + 30-31 aralık zorunlu izin. Çocuklar yemek organizasyonu da istedi ama patron onaylamadı.

Küfür etmeyecekseniz söylüyorum.

Bir departman yemeği yapıldı geçen hafta dışarıda. Her şey sınırsızdı. Dün öğleden sonra happy hour tadında sucuk ekmek, kestane, mısır, bira, şarap şeklinde bi etkinlik daha vardı. Pazartesi de biz ekip olarak mesai bitimine doğru ofiste bi şeyler yiyip içeceğiz.

Hediye olarak mi band 4 verdiler. Çikolata daha gelmedi ama her sene dağıtıyorlar onu da.

İzin isteğe bağlıydı ben birleştirmedim.

Kıskançlıktan beni tiklememiş, ühü ühü.

izin isteğe bağlı.

her şey sınırsız şirket yemeği
yine her şey sınırsız happy hour
geçen senelerde bluetooth speaker vs dağıtılmış da geçen sene dandik bi paket dağıtılmıştı bu sene pazartesi belli olu

hediye? hediye ne arar la haris patron firmasında? 1 ocak tatil olursa en büyük hediye olur.

31 aralık yarım gün olsun, bir de maaşları 5'inde değil de yılbaşından önce yatırsınlar başka bir şey istemem.

Özetle kurumsal yapıdan uzak firmalarda genelde babayı alırsınız.

Gecen sene guzel bir kazak almisti patron. Ondan onceki sene de guzel bir gomlek, ikisini de cok beğendim. Eksi firmada da guzel bir yilbasi seoeti vermislerdi. Su an yurtdisinda patron, muhtemelen bir sey alamayacagiz bu yilbasi.

Sınırlı içki diyerek gidip sınırsız içtiğimiz şirket yemeği, bir de kendi ürünlerimizin olduğu hediye paketi.

Kuzenime gelen yılbaşı sepeti, şirket yemeği ve çerez çeşitlerinden oluşan hediye paketi.

İkisi de büyük global firmalar.

yılbaşı yemegi+500 tl hediye çeki

Pazartesi salı zorunlu izin, bir kutu çikolata, 15 gb internet ve kablosuz kulaklık

şirket yemeğe götürdü iş çıkışında hesabı da şirket karşıladı.Bir de ajanda verdiler

kocccaman şirket öyle böyle bütçe kısıntısına gitmedi. kutlamayı 80 km uzaktaki genel merkezin otoparkında yaptılar. servis kaldıracağız dediler 2 saatlik meyve suyu ikramı için. hediye olarak çikolata+kuruyemiş.

Çok geçmiş olsun, çok sevindim. "kanser iyileşir" diye bir kitap önerecektim ama anneniz iyileşmi zaten. Geçmiş olsun demiş olayım yine de.

Sağlıklı beslenme cuk oturur gibi duruyor, özellikle şekerin zararlarını anlatan cinsinden olursa daha da iyi.

mümin sekmanın her şey seninle başlar kitap serisinden birini veya hepsini tavsiye ederim.

Louise Hay kitaplarından biri çok tatlı olur bence, o da kanseri atlatmış ve insanlara hem beden sağlığı açısından hem de ruhsal açıdan çok faydası olmuş biri.

Dr alberto villildo dört bilgeli :)

Çok geçmiş olsun benim de bir yakınım atlattı bu illeti :) o da bu aralar çok fazla sağlıklı yaşam ile ilgili Kitaplar okuyor.Böyle bir kitap alabilirsiniz bence

Tango kursuna gittim bir yıl (sezon), ergen kaynadığını görünce bırakmak zorunda kaldım.

Dikiş kursuna gittim. 1 sene, faydalıydı. Epey bir şey öğrendim. Makinem de var. Ihtiyacım oldukça basit dikişleri yapıyorum. Faydalıydı.

Örgü kursuna gittim. Ceket ördüm kendime. Bebek yeleği ördüm sattım. Faydalı.

Bağlama Kursuna gittim. Solfej okumayı öğrendim. Kesik kesik olsa da önüme gelen türküleri çalabiliyorum. En sevdiğim.

Kuran Kursuna gidiyorum. Tecvit öğrendim. Dakikada 1 sayfa okuma hızına erişmek hedefim. Belki hafız da olurum. İnandığım için faydalı.

Tango kursuna gitmiştim incitici davranışlar gördüm devam ettirmedim.

Tiyatro kursuna gitmiştim. Şişik egolu bir yöbetici onu bunu küçümsüyor lakap takıyordu hadsiz hiç tahammül edemedim.

Tel kırma diye el sanatı kursu vardı çok ince işçiliği vardı, hocası da tahammülsüzdü devam etmedim.

Türk işaret dili kursuna gittim. Epeyce güzel ve eğlenceli idi, Tercümanlığa (yani 2.kuruna) gitmeyi de çok istiyordum henüz fırsat yaratamadım. (oldukça emek-çalışma istiyor)

autocad kursuna gitmiştim , ingilizce kursuna gittim,gitar kursuna gittim ,tenis kursuna gittim ama bunlar hep öncedendi. Artık iş güç derken hiç bir kursa gitmiyorum çok hevesim de yok

üniversiteden sonra c ve uml kursu almıştım.

İngilizce, Photoshop, yoga
Gitmeyi düşündüğüm ilkyardım, gıda güvenliği

Foro(dans), capoeira, dagcilik, diksiyon kursu gittiklerim.

Gitmek istedigjm cok var.

Gitar.

Üds hazırlık(kursun yarısında üds/kpds kalktı. Yerlerine yds geldi. Kursa yds olarak devam etmiş bulundum).

Diksiyon.

İşaret dili(elde olmayan sebeplerle tamamlayamadım).

Şu an bateri kursuna gidiyorum.

Piyano, ispanyolca ve model uçak yapımı kurslarına da vakit yaratıp gitmek istiyorum. Ama şu sıralar zor gibi. :(

Yetenek fakiri olsam da resim kursuna başladım.

Fransızca. (İstanbul Fransız Kültür Merkezinde)
A2'yi bitirdim, biraz göz atsam unuttuğum şeyleri hatırlarım. Arada bakmaya çalışıyorum. Amacım 30 olmadan ikinci yabancı dil öğrenmekti, halen 1 yılım var :D

İngilizcesi iyi olmayanlar önce İngilizcelerini geliştirsinler ama.

gitar, ney, fransizca, yoga, kapoera, tenis, basketbol, yuzme

99'da kickboks kursuna başlamıştım. şu anda eğitmenlik yapıyorum.
2000 civarlarında tiyatro kursuna gittim. kurs sonrası iki profesyonel ekiple de oyuna çıktım ama çok vakit istediği bıraktım.
2002'de gitar kursuna başlamıştım. sonra tanbur, yaylı tanbur, perdesiz gitar olarak devam etti. kursa gitmesem de evde çalışmaya devam ediyorum.
2003'te tango kursuna başlamıştım. şu anda eğitmenlik yapıyorum ve yüksek lisansımı da bu alanda yaptım.
2010 civarlarında solfej ve şan dersine gittim. yeteneksiz olduğum için boşuna para ve zaman kaybetmemek adına bıraktım.

yazınca fark ettim ki aslında sandığım gibi çok da istikrarsız biri değilmişim.

gün boyu aç gezdiğin için olabilir mi? öğünlerini biraz kaydırmayı dene istersen. ve su miktarını akşam öğünü öncesinde artırabilirsen süper olur.
bende de aynı durum vardı, bu şekilde çözdüm.

aynı durum bende de var öğlen işyerinde yemeği zor yiyorum ama akşam oldu mu boğazım hiç durmuyor

Bizde öğlen yemek çıkıyor ama et ve biber yemediğim için makarna ve pirinç pilavından başka bir şey pek yiyemiyorum, ayda 4-5 kez evden getiriyorum. Evde ne varsa peynir kutularına koyup getiriyorum. Öyle yemek termosum fln yok, peynir kutusu candır. Sebze yemeği oluyor genelde, bazen bakliyat olabiliyor. Hafta sonu bolca yemek yapıyorum zaten, her akşam uğraşmıyorum.

pazar günleri marul, salatalık, havuç vs gibi sebzeler, mısır ve sevdiğim birkaç şeyi daha yıkayıp kurutup doğrayıp hazırlıyorum. Sonra bunları sulu şeyler alta (mesela domates), marul yaprakları en üstte kalacak şekilde kavanozlara koyuyorum. Eğer marullar kuruysa ve hava almayacak şekilde kapatırsanız, rahatlıkla kararmadan duruyorlar. Ben de sizin gibi vejetaryendim uzun süre, bazı sağlık sorunları nedeniyle yeni yeni hayvansal ürünler tüketmeye başladım. Eskiden nohut, mercimek, fasülye vs gibi salatayla karıştırılabilecek şeyleri ayrı bir kapta götürüp iş yerinde karıştırarak tüketiyordum. Şimdi et, tavuk vs gibi şeyler götürüyorum ama temel sistem aynı yani.
Ayrıca akşam evde ne yersem ertesi gün de öğle yemeğinde yemekten rahatsızlık duymuyorum.
Tabii ben yemeği biraz "ölmemek için yapılması gerekenler" kategorisinde gördüğüm için önemsemiyorum pek. Aynı zamanda keyif almak da istiyorsanız tatmin etmeyebilir.

goturuyorum. ama haftada dort gun. bir suru yemek kabi almistim ama onlar kadar pratik olmasa da cam saklama kaplarini tercih ediyorum. minik bir lunch bag aldim. haftalik planim su sekilde:

pazar aksami, pazartesi ve sali yiyecegim yemegi hazirliyorum. sali aksami da, carsamba ve persembe yiyecegim yemegi hazirliyorum. cuma sosyal gunum. arkadaslarimla ogle yemegi randevularimi bugune koymaya calisiyorum, hem bu sayede sosyal programim sekteye ugramiyor, hem de kendime o gun izin vermis oluyorum. bir nevi cheat day gibi yani. istikrar bu planlamayla geliyor. siz de gunlerinizi secin, programinizda o gunlere hazirlikli olmak icin, bir onceki aksama aktivite olarak yemek hazirlamayi koyun.

vegan yemekler konusunda cok bir bilgim yok. agirlikla vejetaryen besleniyorum, bence turk mutfagi bu konuda cok basarili. ama siki bir vegan diyeti uygulamaya kararliysaniz zilyon tane site, blog, instagram sayfasi var. degisik seyler denemeye ve gerekli malzemeleri bulmaya (arama ve satin alma) imkaniniz varsa haftada bir saatinizi bu kaynaklara bakip yemek secmeye, malzeme listesi cikarmaya ayirabilirsiniz. sonra da haftalik alisverisinizi yaparsiniz.

bence ogun planlamak cok keyifli bir is. motivasyonlu bir insan oldugunuzu gosteriyor, bir yerden sonra bu duzen oturdugunda kendinizi baska konularda da (spor, sosyal hayat, alkol, diger) disipline etmenize yardimci oluyor.

Maalesef artık çok düzenli değil. Artık dışarıda çok kolay vegan yemek bulabiliyorum.

Ancak ilk veganlık yıllarımda, üniversite 3 ve 4. sınıflarda düzenli götürüyordum. Minik bir termos-yemekliğim vardı, içine kendi yaptığım sebzeli böreği koyuyordum ya da tahıllı bir salata. Her zaman meyve koyuyordum. Atıştırmalık kuru meyve ve kuruyemiş de çantamda olurdu. Mecburen istikrarlıydım. Aç kalıyordum aç. Tüm gün kampüste kalıp, tez yazmam, dil sınavına hazırlanmam ve normal ders yükünün de altından kalkmam gerekiyordu. Üniversitede bulabildiğim vegan seçenekler: soğuk ve pörsümüş Ankara simidi ya da çiğköfte idi.

Biraz yük taşımaktan sakınmamak gerekiyor. Ben küçük bir cam kavanozda bitkisel sütümü koyup götürüyordum staj yaptığım yere.

Masterda bol bol smoothie taşıdım, her sabah yanıma alıyordum.

Yazın işe götürdüğüm pirinç kağıdına sarılı atıştırmalıklar bayağı yaratıcı oluyordu. Tahin soslusundan, grill sebzelisine kadar her türlüsünü denemiştim. Hem doyurucu hem de lezzetlilerdi. İnternette çok tarif var: www.ilovevegan.com

Bence işin sırrı, hep aynı şeyleri yememeniz ve çeşitlilik yaratmanız.

Ben çalışırken sefer tası almıştım 3 katlı onunla götürüyordum. ama bunun her akşam yıkaması, doldurması falan var. eğer üşeniyorsanız bir gün oturup 5 günlük yemek hazırlayıp bu yükten kurtulabilirsiniz.

www.reddit.com adresinden ilham alabilirsiniz, arada vegan yemekler de oluyor. genelde insanlar pazardan yemekleri hazırlayıp her gün için bölmeli plastik kaplara koyuyor. ama başka cam vs. kap da ayarlanabilir tabi.

cam saklama kabinda goturuyorum, kapagi kilitli bir sekilde sizdirmayan. onun haricinde soda, meyve, cikolata falan gotururum.

eski kız arkadaşım her gün sandviç getirirdi işe.Dışarda yemeyi sevmiyordu ve çok çabuk doyuyordu.

Bence mücver en güzel vejetaryen yemeği:) yoğurtla beraber koyabilirsiniz.
Peynir ekmek salatalık vs. de olur. kahvaltı gibi
Mantarlı domatesli makarna
Havuç-kabak-patlıcan-domatesi küp küp doğrayıp azck yağda kızartma yapıp yoğurt ve ekmekle beraber koyabilirsiniz.
Hellim peynirini kızartıp salatanın içine karıştırabilirsiniz.
Hazır falafel satılıyosa ondan alıp pilavla birlikte koyabilirsiniz. Hazırı yoksa kendiniz de yapabilirsiniz çok zor değildi galiba.
Fırında beşamel soslu haşlanmış karnabahar/brokoli(buna haşlanmış tavuk göğsü de ekliyolar bazen ama siz vej. versiyonunu yaparsınız)
Sandviç en mantıklı şey aslında, kaşar-hellim-marul-beyaz peynir, canınız ne isterse koyarsınız ve çok doyurucu olur.
Patates püresi ve balık/mantar da yiyebilirsiniz balığı bıraktıysanız Brüksel lahanası haşlarsınız.

Haksız kazanç varsa üzülüyorum tabi ki. Ama çalışıp hakkını alan biriyse ondan çok seviniyorum. Bana da motivasyon oluşturuyor çünkü.

kendimden başkaları ile ilgilenmiyorum

Güzel bir kızla sevgili olan at hırsızlarını görünce üzülüyorum. Lan diyorum bu adam nasıl buldu hatunu? Adamda tip yok, kafa yok., nasıl yaptı bunu diyorum.

Kötü bir düşünce kabul ediyorum ama yapacak bişey yok.

arkadaşlarım isterse uzaya gitsin gram umursamam.. ben kendi hayatıma bakarım..

gerçi çevremdekiler daha ingilizceyi bile sökememişken benim 3.yabancı dile yürüyor olmamdan dolayı onlar bana gıcık oluyor olabilir bilemiyorum :)

baskasinin ne mutlu olmasi, ne mutsuz olmasi ya da daha genel olarak baskasi hakkinda hic bisey umrumda degil.
baskasi kimdir dersen, ben esim annem ve babam disindaki herkes

Çok samimi bir arkadaşım var. Benimle aynı CV'ye sahip. Ben deli gibi çalışıyorum ama konumum aynı, ama o (bana göre) benim kadar çalışmadığı halde yükseliyor.
Öncelikle bunun az önce yazdığım kadar basit olup olmadığını anlamaya çalışırdım. İlla torpil olması gerekmiyor çoğunlukla. Ya da torpil bizim bildiğimiz "hamili kart yakinimdir" şeklinde olmuyor. Çoğunlukla özel sektördeki pozisyonlamalar kişisel ilişkiler, sosyallik vs. üzerinden yürüyor. Yani ben öküz gibi önüme bakıp çalışırken arkadaşım vakit ayırıp "networking" yapmışsa bana da iç çekip kendime küfretmek düşüyor. Üzülüyorum kendi halime ve yine kendime kızıyorum biraz daha sosyal olamadım diye. Arkadaşımın durumundan mutsuz değilim, kendi durumumdan mutsuzum, ki arada bence büyük fark var.
Bunu birebir yaşadım. Sonradan toparlandım ve yükseldim, bunu da belirteyim.

Yakınım, sevdiğim biri ise başarılı olan mutlu olurum.
Değilse umrumda olmaz.

benim üstüme basarak yükselmediyse umurumda olmaz.

ben başkalarının sahip olduklarına özenmem. başkasının mutluluğuna üzülmem. mutluluk hormonal bir durumdur. bu hormonlar dışarıdan vücudumuza giren şeyler değil. kendine odaklanmayı bilirsen umursamazsın.

üzülürüm tabiki fakat insan belli bir yerden sonra daha duyarsızlaşmaya başlıyor bu tip konularda.Aman bana ne ya herkesin kendi kaderi diyorsun

yok.

madrid'den aldığım el yapımı don kişot ve sanço panza figürlerimi bırakırım sanırım, değerli sayılabilecek onlar var. öyle çok fazla kişisel eşya takıntım yok.

Valla adımın yazılı olduğu bi yarışmadan kalan cam plaketimsi bir şey var. Onun dışında günlüklerim, kitaplarım, biletlerim filan var. Başka da bir şeyim yok.

dedemden babama, babamdan bana kalanlar var. hepsinin ayrı hikayesi var. ben ölene kadar saklarım çocuklarım ne yapar bilemem.

Günlüklerim, sayfalarca notlarım, gezip gördüğüm yerler, okuduğum kitaplardan öğrenip kendime kattıklarım eğer aktarabilirsem ve çocuğum olursa onlara kalacaktır. Tabi ne olur ne olmaz bilemeyiz, bunlar hep mukadderat elbette.

çocuk sahibi olmayı düşünmüyorum. ben öldükten sonra kim tarafından, nasıl hatırlanacağımı umursamıyorum. o yüzden bu tip şeyler biriktirmem. hiçbirimiz bir oscar shindler değiliz. eninde sonunda azot döngüsüne karışacağız. kendini fazla ciddiye almamak lazım.

niyetin varsa, paran da varsa bir rolex al. hem kendin kullanırsın, hem mirasçıların baş tacı ederler hem de değerini yitirmez. sıkışırlarsa satıp durumlarını düzeltirler.

@kayıtsız +1
Maalesef kadir kıymet bilmeyen bir nesil yetişiyor.
Ben de bir şey bırakmayı düşünmüyorum.

Ayrıca ek olarak kendi ailemden falan yemek takımı kalsın çok isterdim şöyle eski ipekli peceteleri, servis takımları, gümüş çatal kaşığıyla. Ne harika olurdu.
Romanlarda falan gorup okuyunca çok özenirim.

Onlarla ne harika sofralar kurulur.

saatim var , para koleksiyonum var,günlüğüm var bu kadar.

Hicbir seyim kalmaz. Chanel canta almistim ikonik klasiklerden annem kullansin sonra bana ben benimkilere birakirim diyodum. Anenm teyzeme hediye etti cantayi. Planlarim altust oldu

babadan, dededen el emeği eşyalar var sadece bende de, bir gün olursa çocuklarımda faydalansın isterim.

hayalim bir arsa alıp içine bir ev yapıp 3/5 ağaç dikmek torunuma kadar yolu var o zaman.

bu arada bu kişilerin eşyaları (çeyiz sandığı falan) torunuma bırakırım kafası ile alınmış şeyler değil nihayetinde, bu eşyalara değeri sen/ben veriyoruz aile yadigarı diye, senin de o gün geldiğinde sahip olacakların ie bu gün sahip oldukların arasında fark olacak sonuçta. hayat işte akıp gidiyor bir şeyler kalıyor bir şeyler gidiyor.

eşya bırakmayı anlamsız buluyorum. kalırsa mücevher kalsın. eşya insana yük oluyor.

almam.
düzenli almam yani. özel alanlara ihtiyacımız var hepimizin.

Düzenli almam. Arada sırada seve seve. Geçenlerde komşunun oğlanı işe aldırmak gibi bir aptallık yapacaktım. Düşünüp duruyordum "ben sabah bunla yürüyüp akşam bunla dönemem ki her gün bıkarım" allahtan istemedi de kurtuldum.

Bu bile dert oluyor bana bak.

Almam. Sen dogrusunu yapiyorsun. O nolcak aliver diyenlerin arabasi yoktur.
Bi de bi yerde duymustum. Arabadaki insan sayisi artinca daha fazl benzin yakmiyor mu ya bunu hep merak ediyorum. Yanlis mi duymusum acaba

@flipsflops
Teknik olarak kesinlikle daha fazla yakar evet ama bu kayda deger bir miktar midir onu bilmem, oturup hesaplamak lazim.

Bazı jestler zamanla görev halini alabiliyor o zaman sıkıntı olabiliyor.

Düzenli asla almam. Hem verdiğiniz örnekleri yaşama oranı yüksekliği hem de alışmış kudurmuştan beterdir anlayışı bunu yapmama engel oluyor. Üniversiteye 1.5 yıldan fazla bir süre otostopla gidip geldim. Yıllardır araba otostopçu da alırım. Ancak bazen olayın hukiki boyutunu düşündüğüm de otostopçu işinden de vazgeçmek üzereyim. Yolda kalan insanlara yardım etmek çok büyük bir iyilik. Ancak dediğim gibi herhangi bir kaza durumunda filan yaşanılacak olaylar iyi niyetleri zedeliyor.

bu sekilde duzenli yapilan iyilikler goreve donusuyor dediginiz gibi, ben de sevmiyorum boyle seyleri, kimseden boyle bi sey beklemem beklenilmesini de istemem.

arada alınır da düzenli olarak almam kesinlikle. yaptığın iyilik görev haline geliyor+1

adam senin arabanla "bugün beni şuraya atıverir" diye plan yapıyor asfdgfhgjh

@baskalasim
Kaza bela durumda benim nasil bir hukuki sorumlugum oluyor? Taksirle adam oldurme gibi bir şeyden suclanabiliyor muyum mesela, bu tarz bir seyi mi kastediyorsun?

Bir süre arabasızdım kimsenin arabasına binmedim .Otobüs durağına gidip otobüse biniyordum.Şimdi arabam var düzenli olarak kimseyi taşımıyorum ama arada sırada alıyorum.Hatta sevdiğim bir kişi olduğunda yolumu da uzatabiliyorum.

@stavro
Tam detaylı bilmemekle beraber bir örnekle anlatalım.
Kardeşim anlatmıştı çok uzun zaman oldu içeriğini çok hatırlamıyorum ama aşağı yukarı şöyle bir şeydi; Kayseri Erciyes yolunda vatandaşın biri otostop çekiyor. Yanda oturan astsubay olmak üzere şoför de iyilik niyetine duruyor vatandaşı alıp yola devam ediyorlar. Biraz ilerledikten sonra arkalarından bir araç çarpıyor ve arkada oturan otostopçu arkadaş ölüyor. Ardından polis mahkeme derken bu iki arkadaş büyük sakata geliyor. Ölen arkadaşı nereden tanıyordunuz? Neden arabanıza aldınız gibi terletici sorularla beraber kan parası uğruna Astsubay arkadaşın maaşının bir bölümüne uzun bir süre el konuluyor. Meslek durumları sıkıntıya giriyor, şoföründe başına bayağı bir iş geliyor.

@stavro
Mobildeyim düzenleyemedim şoförün başına galiba dediğiniz gibi cinayet durumları sarılıyordu. Anlayacağınız amaç ne kadar iyilik de olsa başınıza bela olma olasılığınız çok yüksek. Bugüne kadar sayısız otostopçu aldım. Otostopçuyu sağ salim indirine kadar yol zulüm oluyor.

düzenli asla almam yolda denk gelir görürsem ve trafik uygunsa dururum yoksa devam ederim.

araç benim değil ise;
yakıta ortak olmak istediğimi söylerim. kabul etmezse binmem.

araç benim ise;
2 sebepten dolayı kesinlikle götürmem.
a)özel alan, sorumluluk vs.
b)hukuki boyutu

ölüm vs. durumu, taksirle ölüm çok uç örnekler ancak taşıyanın da sorumluluğu var. (ticari olmasa bile... kaldı ki düzenli olarak ödeme alsan ve ailesi bu durumu beyan ederse mevzu çok farklı bir yere uzanır)
ticari bir durum yok ama düzenli olarak taşıyorsunuz. bir miktar kusurun da sizde olduğu bir kaza yaparsınız ve yolcu çalışamayacak duruma gelir. sgk tarafından malulen emekli edilir. sgk size dava açar "senin yüzünden oldu" diye.

"düzenli olarak almam" diye bir şey yok malesef. yağmur yağar, alırsınız. "ıslanmadım" diye minnettar olacağını düşünürken ertesi gün "e bugün niye almadı sırtında mı taşıyacak sanki" olur.
sürekli araçla gitmediğimi, düzenimin belli olmadığını ve güzergahta uğrayacak yerlerim olduğunu düşünmesini sağlardım. ya da hiç bu kadar kasmaz, sorumluluğu keyfim ve kahyasına atardım. her sabah "ayıp oldu mu?" stresiyle yaşanmaz.

birden fazla kişiyle aracın fazla yakıt yakması da önemli tabi. km başına %0.00000001 ciddi bir sarfiyat olur bence :)
yazan arkadaş emin olmadığı için açıklama yapmış da olayım. 2 yolcu ile seyrin, tek yolcuya göre yakıt sarfiyatına etkisi hesaplanmayacak kadar düşüktür.

bu tip uygulamalar yapan çalışanlar var, benzini aralarında bölüşüyorlar ya da diğer arkadaşların da dediği gibi her zaman olan durumlar değil. zaten karşı tarafın size benzini paylaşmayı nezaket kuralları gereği teklif etmesi gerekir, sizin de kabul etmeniz gerekir. ve evet, otomotiv sektörüne yarı mamül üreten bir firmada argede çalışıyorum, tüm amacımız gram ölçekte bile olsa yarı mamülleri olabildiğince hafifletmek, üstelik performansını daha da arttırarak. yani arabada ne kadar kişi o kadar benzin.

ha, büyük resme bakarsak da: bir sürü kişinin tekil olarak araba kullanmasındansa araba paylaşımı yapmak çevre için daha yararlı tabi. ama ona varana kadar zaten toplu taşıma ve bisikletle ulaşım öncelikli olmalı. tabi bunları yapabilmek için de türkiye'de olmamalısınız XD yine de en son greta thunberg bize saydırdığında "karbon ayak izimiz düşük ya bizim :( " diye ağlayan arkadaşlar vardı :D , o yüzden bize varana kadar amerika vs var yani.

özgürlüğün kısıtlanmasına ve olayın yakıt paylaşılmadığı sürece görev haline gelmesine bakarsak: kesinlikle doğru, herkes sömürmeye bayılır çünkü. ama türk insanı olarak da çok duygusalız, pek mantıklı düşünemiyoruz toplum olarak. o yüzden karşıdan böyle bir öneri gelmedikçe siz ağzınızı bile açmayın konuyla ilgili. tabi ki de karşınızdaki kişiyi tanımıyorum ama toplumun geneline bakarsak olayın kırılganlıklara gidebileceği mevzubahis. kısacası hiç kasmayın, herkes kendisi gitsin. ha çok zor bir gündür, kardır yağmurdur, toplu taşıma yoktur, o zaman amenna. ama öteki türlü zaten zor hayatlar yaşıyoruz, hele de işe gidiş gelişlerde hiç gerek yok bence.

not: eskiden hümanisttim, artık değilim XD

Yakın arkadaşım vs için asla bu konuyu dert etmem; alırım. Zaten o kadar yakınim olunca 'bugün kendin dönsen iyi olur, ben şuraya ugrayacagim' diyebilirim.

Yakın olmadığım birini her gün her gün almam ama kişiligim gereği biraz paylaşımcı biriyim. Yağmur yagiyordur, hava soğuktur ya da o gün sadece asansörde denk gelmisizdir; alır bırakırım. Dediğim gibi zorunluluk olmadığı müddetçe sıkıntı yok benim için.

Bu arada böyle durumları benzin parasıyla düşünme kısmını ayrıca korkutucu buluyorum; iki gündür arabayla bırakma konulu duyurularda 'e daha çok yakıt harcanıyor, parası bizden çıkıyor' vs gibi yorumlar okuyunca bayağı şaşırdım zira ben ailemde de böyle bir şey görmedim. Bu tarz konularda da aklıma en son gelecek şey cebimden çıkacak paradır. İnsanları alıp Van'dan İstanbul'a getirmiyoruz sonuçta. Sosyal ortamlarda yaşarken bu derece para odaklı olmak hiç doğru gelmiyor.

arada birisinin arabasi bozuk oluyor, ya da baska bir durum oluyor yapiyorum, senede 2-3 kere. duzenli yapmam benzine ortak olsa da yapmam zira o zaman hususi araca gerek yok eger para harcamak istemiyorsan gidip otobuse/metroya bineceksin, araba isini unutacaksin.

devamlı bir şeyler konuşma zorunluluğu, bir paylaşımda bulunacak olma kısmı beni yoruyor ve istemiyorum.

Almam çünkü bir süre sonra bu senin vazifenmiş gibi görülüyor.

hatır taşıması deniliyor bu duruma. olası bir kaza durumunda tazminat istenebilir.

www.tazminathukuku.com

ben duzenli olarak almam. ihtiyac durumunda alirim.

ancak ablam bunu yapiyordu eski isinde, 2-3 yil yapti, evden cikar, 5-10 dk yolunu uzatir, 3 arkadasini alir, ise oyle giderdi. donuste de yine yolunu uzatir, arkadaslarini birakir, eve oyle donerdi.

ben bir arkadasimin benim icin bunu surekli yapmasina razi olmam. icim asla rahat etmez.

Ben sahsen yakitinda degilim, duyuruda yazdığım gibi benim takildigim nokta "ozel alan" mevzusu ki genel olarak insanlar da ayni fikirde buradan gordugum kadariyla.
Alacagim adami zaten alirim, yakit parasi falan beklemem kimseden. Duzenli almaya gelince, yakiti paylasmak degil tamamini odeyecek de olsa istemem acikcasi.

Almam...Sen bu adamı 364 gün taşı 1 gün taşıma suçlu sen olursun. İyilik yapma görevin olur derler bu birinci sebep.

2. sebepte hatır taşımacılığı. Yakınları sana dava açarsa b.ku yedin çok afedersin.

Kardeşin ne istiyorsa onu. en az 24 25 yaşında biri sonuçta kendi kararını rahatlıkla verebilir.

daha yeni mezunmuş, istediği ilk şirkete girsin. para gelir birkaç yıl sonra. gençlik ve hayaller bir daha gelmez.

ben de öyle yaptım. yeni mezun olduğumda istemediğim bi yerle görüşüp teklif aldım. aynı dönemde istediğim bir yerle de görüşüp stajyer olarak başladım. ilk yeri reddettim. aradan 4 yıl geçti, iş yerini değiştirsem de şu an iyi kazanıyorum. iyi ki istediğim alanı seçmişim.

Is hayatini ilk is cok belirler. Ve gunde kac saatini gecirecek, birakin istedigi isi secsin.

Istedigi iste cok daha basarili olur, 2. Isi secerse kardesinizin basarisiz olma ihtimali daha yuksek

Ilk isin kotu gitmesi motivasyonu bitiriyor. Istemedigi ise sirf parasi iyi diye gidince bazi insanlar is hayatindan soguyor. Bana ilk isim sonrasi oyle olmustu. Bunu da dusunsun. Ilk is sevdigi is olsun derim yani

Savunma sanayiine girsin de görsün ebesininkini. Samimi söylüyorum yani girsin, iki seneye kalmaz başka yere kaçar zaten.

teşekkür ederiz yorumlarınız için

İmkanı ve adı daha iyi olan firmaya girsin. Türkiye de öyle hayalin peşinden gitmek diye bı şey yok.

8 yıllik meslektaşı.

düveroğlu. 60-70

erdemoğlu. baya pahalıdır. geçen sene 75 tl falandı.
güllüoğlu yine pahalıdır net fiyat veremiyorum.
sincan yakınlarında iseniz emek künefe çok sağlamdır tatları ve ucuzdur.

ulustan camuzoğullarından aldım geçen. millet beğendi. fıstıklı baklava 40 tl. fıstıklı sarmaya benzeyen bir şey 50 tl.

Illa baklava olmasi sart degilse bagdat tatlisida denenebilir.

Fistiklisi/cevizlisi 50-60 tl arasinda degisiyodu galiba.

düveroğlu +1

Roll on da yapar, koltuk alti teri de yapar.

benim deodoranttan oluyordu , iz bırakmayan deodorant aldıktan sonra bir daha olmadı

deodorant yapıyor. roll-on daha fena yapıyor.

Pudralı deodorant yapar genelde pudrasız kullanırken lekeyle karşılaşmadım.

antiperspirant özellikli deodorantlar yapıyor onu (pudralı oluyorlar genelde).

Yukardakiler +1 iz yapmayan deodorantlar diye pazarlananlar var piyasada. Rexona nivea siyah beyaz kutular. Onlara da bi dene istersen.

İçinde alüminyum olmayan deodorant alın. Zaten onların üstünde deodorant yazıyor. Diğerleri anti-perspirant

Deotak kullanmanı öneririm.

güzel film falan da imax da izlenmese de olur. thor ragnarok desen imaxda izle derdim.

ben imax de izledim. öneririm kesinlikle daha iyi.


hatta gold class 4d gibi sinema salonları yerine her zaaman mümkün oldukça imax tercih ederim. her zaman daha iyi

Aksiyon filmi falan olsa anlarım da joker gibi bir filmi imax izlemek gördüğüm en gereksiz tercih. Oldu olacak 3D izleyin.

The dark knight’ı imax de izlemiştim öyle aman aman bir artısı yoktu.

İmax iyi ama hocam çok da farkı olmaz bence.

hayir hic farketmez. paran cebinde kalsin. sorarlarsa gene imax'ta izledim dersin her turlu.

düğünlerin aranılan insanı,

her merhaba diyene gramla gidiyosan tabi çağırırlar :D

Yakın gördüğüm insanlar haricinde düğünlere gitmiyorum.

Birbirini tanımayan 2 kişiye yaptım. yıllık iznime denk geliyor, şehir dışındayım diyip gitmedim. Reddedemiyorum enteresan bir sebepmiş. Yeterince kararlı olursan edersin bence.

Çok yakın olmadığı sürece gitmiyorum. En son 1 yıl beraber kaldığım ev arkadaşım çağırdı gitmedim.

gitmem. hadi bir delilik yapıp gidiyorum diyelim gram asla takmam.

çok net gitmiyorum ben.
birinci derece akraba olmadığı sürece işim olmaz.

yakın arkadaşlarımınki de dahil hiçbir düğüne gitmedim. düğünleri sevmiyorum diyorum bitiyor olay.

çok yakın biri değilse gitmem. çok yakın olmayan akraba arkadaşa da gitmem. son 5 yılda 2 düğüne gittim. gitsem de altın falan takmam. amaç mutlu gün paylaşmak. bahaneye ihtiyaç varsa, çok istemek ama: işten izin alamamak, o tarihte o şehirde olamamak, o tarihte yurt dışında olmak, o tarihte çok hasta olmak, o tarihte aşırı yakın akrabanın düğününde olmak zorunda olmak :D

teşekkürler arkadaşlar ,sanırım biraz daha kararlı olmam gerekiyor :)

kalkıp elimi yüzümü yıkıyorum, merdivenlerden aşağı inip kantinden bişeyler yiyip tekrar yukarı çıkıyorum. bazen dışarıda bi hava alıp geliyorum. işim varmış gibi dolaşıyorum.

ya da ofisten birine gidip bişeyler soruyorum. konuşurken uykum açılıyor.

Öğle arası çıkıp arabada uyurdum 40 dk falan evvelden. Çok güzel gelirdi o uyku bana. Çok da zinde uyanırdım. Gündüz şekerlemesini hep sevmişimdir.

Çalıştığım ilk iş yerlerinden birinde de içeride uzanmak için bir bölüm vardı. Patron ve patroniçe, karı koca ikisi de mimar, "çocuklar uykunuz gelirse çekinmeden dinlenin mutlaka" demişti. O koltukta hiç uyumadım.

Birisyle konuşmak. yoksa sarpa sarıyor

Sprey limon kolonyaları var. Masaüstünde bulunsun. Ele alna biraz da burun deliklerine sür kokla mütemadiyen.

uyuyorum. hatta bir keresinde öğle yemeğinin ağırlığı da çökmüş, bi uyumuşum, akşam mesai bitiminde uyandırdılar hadi gidiyoruz eve diye. çok tatlı bi uykuydu.

ben çay içip yanında da tatlı bir şeyler yiyorum.Bir de öğle arasında yemekten sonra 30 dk falan kestiriyorum.

Çıkıp biraz uzaklaşıp AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA diye bağırıp dönmüşlüğüm var. Başta eğlenceli ve işe yarıyor ama iki üç defadan sonra o da anlamsız oldu.

Ben de direk uyuyorum valla. Önünü alamıyorum, uyku tren gibi üstümden geçiyor.

tuvalete gidip klozete oturup bes dakika kapiyorum gozumu

espresso

SebaMed dokulme karsiti iyidir.

Bu sorun için doğal Bıttım Sabunu’ndan daha iyi bir çözüm görmedim şu ana kadar. Bulması kolay değil. Kilogramı 100-150 ₺ bandından ama gerçekten koruyor ve güçlendiriyor saçları.

ben panplus kullandim iyi urundu.

Dermalute

prozinc

@levent nereden buldun sabunu?
yani her yerde var gibi ama sen sanırım orijinalini bulması zor diyorsun?
bi de kullanıp bizzat gözlemledin mi sonuçlarını?

@jimjim Türkiye’nin en iyi, özellikle “en doğal” defne, zeytinyağı ve bıttım sabunlarını denedim. Bıttım’ı 5 yıldıraralıksız kullanıyorum. Ve nadiren şampuan kullanmak zorunda kalıp tekrar onu kullandığımda ortada çok ciddi fark var.

Bıttım’ın anavatanı Siirt. Bizzat Siirt’e de gidip gezdim. Şu an kullandığım sabunun kilogramı 120 ₺ ve standartizasyonu çok iyi. Senin her yerde var dediklerin marketlerdeki Mehmet Aydın vs. Bıttım sabunuyla yakından uzaktan hiçbir alakası yok.

Dökülmeyi engelleyen hiçbir şey olmayabilir ama geciktirmenin mümkün olduğu ortada.

www.youtube.com

arkadaşın saçı cidden dökülüyordu.. son halini görünce baya şaşırdım..

erkek tipi sac dokulmesiyse sampuan fayda eder mi ki? bilmedigim icin soruyorum, bilenler yanitlarsa sevinirim. bana etmez gibi gelmisti.

alpecin kullanmıştım bir aralar iyiydi gerçekten

Ya bircok akademisyen asiri hiyar oluyor, inek gecmislerinden dolayi sosyal becerileri algilari gelismemis oluyor diye dusunuyorum - o yuzden takma. Universitede sort giyilmeyecek de ne giyilecek? Nerede giyilecek? Asiri sacma bir muhabbet acmis.

karışamazlar. o üniversitede yazın arş. görlerden kisme şort giymiyormuymuş acaba.

sacmalamis. hoca diye ciddiye almaniza gerek yok bence.

onlardan her yerde var demek ki. bizde de bir tip tişört şortla gelmeyin falan diyordu. daha saçma olanı bir sonraki gün ben hariç herkesin grand tuvalet gelmiş olmasıydı.

Bıraksın bu işleri. Geçen sene de benim hocam bu tarz bir şeyler demişti ama herkes iş çıkışı geldiği için şıktı, benim çalıştığım yerde serbest kıyafet olduğu için çok salaştım. Kafana göre giyin sen de.

aklıma ilk gelen şortunuz çok mu kısa, belki otururken bazı görüntüler veriyor olabilirsiniz.

eğer bu değilse, onlara neymiş ya, boş verin.

sanırım saygısızlık olarak algılamış olmalı. yaşlı ise x kuşağı sevmez bu tarz işleri. çünkü onlar farklı ekollerden/gelenekten geliyorlar ve bizim de aynı yoldan geçmemiz gerektiğine inanıyor olabilirler.
zaten bu tarih itibariyle isteseniz de giyemezsiniz malum havalar soğuyor.

Hemen kesmeyin giymeyi otorite kabul ettirdim diye de triplenebiliyor hocalar. Bir iki daha giyin sonra bi tık daha smart casual'a kayarsınız. İmaj nihayetinde zaman zaman size avantaj da sağlayacaktır alımdır, hoca seçimidir, kongreye gönderilme, araştırmaya davet vs. Durumlarında.
Ha yok ben diplomayı alsam yeter gibiyse donla gidin hoca egosundan odasında kudursun.

öğrencisine dememeli bence ama eski kuşak takabiliyor evet.

Fakat araştırma görevlisi okulun çalışanı, bir arkadaş ar.gör'ler giymiyor mu demiş de evet baya giymiyorlar benim çalıştığım ve gördüğüm yerlerde :D İletişim fakülteleri çok daha rahattır ona rağmen giyen görmedim.

herkes tersini düşünmüş ama, şortla gitmek rahatlık alameti gibi görünür. elbette istediğiniz kıyafetle gidersiniz, ama ben üniversiteden herhangi bir hocamı ziyarete gideceğimde bile özenli giyinirim. şort ahlak açıdan sıkıntı olduğundan değil, fazla rahat bir kıyafet olduğundan yadırganır.

kimsenin kıyafetine karışmam ama yüksek lisansta şortla derse giren arkadaş olsaydı ben de dönüp hocaya bakardım, acaba ne diyecek diye. daha ciddi, daha kurallı bir yer orası. akademik anlayışta şort... bana da garip geldi.

bence giymeyin. zaten havalar da soğudu. elbette keten pantolon ve ütülü kumaş gömlek giymenize gerek yok. ama yüksek lisans doktora hazırlığı olarak geçer. eşofmanla, şortla gidince işi basite aldığınız düşünülebilir. kaç tane makale yazmış, senelerini akademiye vermiş insanlar, ders vereceği kişinin de duruşunu kendilerince özenli görmek istiyorlar. derste -patlatmak ya da cakkıdı cakkıdı ses çıkarmak harici tabi- sakız çiğnemenin de bence saygıyla alakası yok. ama çiğnenmez. bunun gibi.

Yüksek Lisans yaparken aynı zamanda okulda asistan/araştırma görevlisi gibi bir göreviniz varsa giymeyin. Ama düz yüksek lisans öğrencisi adı üzerinde öğrencidir ve öğrenciler ne giyiyorsa onu giyer.
Sadece biraz dikkat edin, böyle önemsiz şeylere takıp egosunu sizin üzerinizdetatmin etmesin...

çocuk ya da yazlık bölgeler hariç şort giymenin anlamı yok hoca haklı

hocam, çok uzun sakalın vs olduğunda da kestir olum şunu diyen hocalar da olabiliyor.Ama araştırma görevlisi olma fikrin yoksa çok önemli değil kılık kıyafet.

yalnızlık, sevgisizlik.

Çok çalışıyorum, daha az çalışacağım bir iş arıyorum.

İşsizlik, zamlar, yalnızlık

Begendigim kisi beni begenmiyor

Derdim yok.sadece şu aralar planlarımı hayata geçirebilmek için zamanın hızla akmasını istiyorum.

Daha çok para kazanmalıyım. Başka hiçbir derdim yok.

Uyku bozuklugu

planlarımın gerçekleşememesi ,paramın istediğim şeylere yetmemesi ve yaşıtlarından geri kalmışlık hissi.

Daha öok para +1

Herkes parasız sanirim.

bi kız var. nasıl oldursam bilemiyorum.

daha çok para lazım.

insanlar

yazayım...

selanikte yanlızım. arkadaşım yok. her akşam üstü yanlız kahve/iki bira içiyorum. 1 ay daha katlanmak zorundayım. iş/eğitim için geldim. ama yanına geldiğim kişi felç geçirdiği için boştayım. farklı bir departmanda, nezaketen vakit öldürüyorum.

geldikten 2 hafta sonra tendinit'im azdı. 1 ay oldu geleli ve yürümekte zorlanıyorum. Kaldığım yer 1 oda 1 balkon, ocağım yok, doğru dürüst yemek yemedim. ağzımda aftlar çıktı ve 1 haftadır konuşmakta/yemekte hatta su içmekte zorlanıyorum.

buraya gelmeyi ben istemedim. bir nevi zoraki oldu. oluşturduğu ekonomik çöküntü ayrı, 30'undan sonra ailene el açma muhtaçlığının yarattığı çöküntü ayrı...

1 hafta sonra 32 yaşıma giricem. yaşıtlarımdan bazılarının çocukları okul çağına geldi benim daha kendi ailemi kurmak için girişimim bile yok.

Araba kullanmayı öğrenemiyorum, yani boş yolda kullanırım da trafiği okuyamıyorum, şu yaştan sonra ehliyet almaya kalkıştığıma pişmanım, üstelik berbat bir kursa denk gelmişim.

Trden uzakta yalnızım.

Sinir bozacak ve korkutucu derecede baş dönmelerim var.

proje bitiyor. yeni isimi ayarlayamadim.

Saçım dökülüyor. Çok fazla hem de.
Bir de geçen seneden beri bir sağlık sorunuyla uğraşıyorum, geçmiyor.

kontrolsüz öfke problemim var arada ama üzerine çalışıyrum ve epey ilerleme kaydettim

yüksek lisans bitince iş bulamazsam ailemin yanına dönmem gerekecek ve o şehirde ailem dışında kimseyi tanımıyorum ve aşırı aşırı küçük bir yer, çok sıkılıyorum. ayrıca uzun uzun ve sıkı sıkı sarılacağım birinin varlığını özlediğimi hissediyorum :(

paramla iş kuramamak. bir sektör bulamamak.

işsizimi anksiyetem var, karşılıksız aşığım, garibanım vs.

çözümlü çıkmış sorulara bi bakın bence.

Tahminimce 5500 civarı.

3500

4500-5000

hocam yani köklü savunma sanayi firmalarına göre düşük kalıyor diyebilir miyiz?

otomotiv sanayinin maaşları istisnalar dışında her daim savunma sanayinden düşüktür.

Man 6 net bilgi

bence lego her zaman en güzel hediye.. friends serisinden olabilir.

Korku-macera kitabı

D&R Hediye ceki candir. Gidip istedigi kitabi, kirtasiye ihtiyacini kendi alir.

okul gereksinimlerini karşılarsanız güzel hediye olabilir. kırtasiye ürünleri cep yakıyor :(

h&m gibi mağazaların da hediye çekleri var, eğer kıyafet ihtiyacı varsa öyle bir şey de olabilir.

O yaşlarda sevdiğim şarkıcıların CD'sini, konser DVD'sini alsam çok sevinirdim. Kuzenin ne dinlediğini bilmiyorsanız D&R hediye çeki +1.

urun.n11.com

geçenlerde bi arkadaşım aynı yaşlardaki erkek kardeşine kablosuz kulaklık almıştı , düşünebilirsiniz bence.

kablosuz kulaklık +1

bayılıyor o yaştakiler böyle şeylere.

develi, ulus

özler döner, etlik.

Cici piknik, özge piknik, peçenek döner.

bunlara + olarak,

ulus'da besiktas donercisi
kizilay'da duveroglu (anittepe'de asil subesi)

not:pecenek'te kredi karti gecmez ve cumalari kapalidir.

Biraz yol gitmeye üşenmezseniz Kulu’da dönerci cengiz var epey meşhur. Google’layabilirsiniz hatta.
Ben döner seven bi insan değilim ama içinde hiç yağ yoktu tamamen etten yapmışlardı.

ulus beşiktaş der susarım.

Peçenek Döner, Esat Aspavaların karşısındaki Mutlu Döner.

merkez lokantası, demetevler.

Cici piknik cok bozmus. Pecenek'e bak

Akay yokuşunda Mutlu Kayalar, Hoşdere sonunda Atakuleye yakın Cumhuriyet, Ulus'ta Beşiktaş.

Konya kulu ankaraya 70km cengiz doner

düveroğlu da iyidir ,fakat son zamanlarda gitmedik umarım bozmamıştır

hacıbayramda nazım usta diye bir dönercide yemiştik, artık çok acıktığımızdan mı yoksa gerçekten çok mu iyiydi bilmiyorum ama ankarada yediğim en iyi dönerdi. (peçenek, özler ve ismini hatırlayamadığım başka dönercilere kıyasla)

hacıbayram nazım usta +1 diyorum.

tavuk ve tavuk döner yenilecekse göz bebeğim germeç'i tavsiye ederim. anıttepede.

İskitler peçenek iyiydi ama bozmuşlar ve 30 tl yapmışlar. Cumaları kapalı
Balgat peçeneği sallayın.
Cici çöp oldu.
Etlik özler çöp.

Halis döneri ve Keçiörende onur kuzu döneri övüyorlar

Normalde maviden pek hoşlanmam.Hatta kırmızı tonları daha çok severim. Ancak tercihim kesinlikle translucent blue.

translucent blue. diğerlerinin ortasından geçen birleşme çizgisi rahatsız edici. laminant parke gibi.

Blue

cherry +1

honeyburst ve 3. paylaştığınız arasında kaldım. 3.nün tek seri üretilmiş olması koleksiyon değerini arttırır ayrıca. yine de honeyburst sanırım. ateş ediyor honeyburst.

eksiup.com

Bence blue

mavi +1

3.yü beğendim. Ender olan şeylere zaafım var, ondan da olabilir ama tonu çok sevdiğim bir ton.

yapacağım müziğe göre değişir, gitarda klasik ton ve görünüm kafasındayım, eğer sıcak gevrek tonlarla klasik rock blues çalacaksam honeyburst ya da tobacco sunburst bir gibson seçerdim (gönderdiğin fotoğraflarda yok ama görsellerden bakabilirsin)

fakat daha sert, modern bir müzik yapacaksam bunlar arasından mavi olanı beğendim

3 numarayı görünce uzun uzun bakası geliyor insanın. ben bi konserde görsem gitarı izlerdim konser boyu, öyle beğendim. keşke kendimde yetenek olsa da alsam :)

translucent blue+1

öğrenci işleri her durumda halleder takvimden ve danışmandan bağımsız. sıkıntı olmaz yani.

Ben yıl sonunda başka hoca üstünde gözükürken değiştirttim başka üniversitede. sıkıntı olmaz ki ekle sil zamanı halledilir zaten.

Hocam öğrenci işleri danışman imzası olmak zorunda demiş.

Ders ekle bırak dönemi de daha başlamamışsa niye sikinti olsun ki? ekle birakta ekler dogru dersi ve onay alir. ekle birak onun icin var.

hepsi okuluna okul içinde fakültesine bölümüne göre değişen şeyler. bu bilgilerin hiçbiri yok. fal bakıyoruz resmen. yeter artık.

arkadaşlar çözülmüş, teşekkürler ders ekle bırak döneminde herkes kayıt yapabilecekmiş.

abi sen de çok tuhaf adamsın ha. okulu uazttın diye kızların bakmayacağını düşünecek kadar kafayı yakmışsın ama para lazım olunca aslanlar gibi de evden çıkıp çatır çatır çalışıyorsun, paranı kazanıyorsun. kendine bu kadar yüklenme. ben de yapamam değil ama mesela acayip anksiyeteli ve sayko biriyim, bana "çık barista ol" desen belki intihar ederim, sürekli insan ilişkisi gerektiren işlerden o kadar korkuyorum. sen para lazım deyip pat diye sokağa atlayabiliyorsun. genç adamsın daha okulun bitmemiş, tezgahtarlıkla baristalıkla günü kurtarıp işine bakacaksın işte, kendine neden bu kadar yükleniyorsun? sakin ol.

soruna cevap: o insanların çoğu mecbur maalesef. insan sıkışınca ve de alışınca çok şeye katlanıyor. sen "anam babam laf ediyor" diyordun. o insanlar çalışmazsa akşam ekmek yiyemez. o motivasyonla gerekirse taş bile taşırsın. 14 saat çalışır, sadece uyur, ertesi sabah kalkıp yine işe gider de gıkını çıkarmazsın. niye? alternatifin aç kalmak çünkü. şartlara bağlı yani. senin hayat standardın günde 10-11 saat ayakta durup iş yapmadan yaşayabilecek kadar iyi. haliyle bunu yapmak seni yoruyor, sana batıyor. diğerleri hem alışıyor zaman içinde hem de "bunu yapmayıp ne yapacağım, alternatifim mi var?" diye düşünüyorlar.

o yüzden allah aşkına sen de sabah akşam "okul uzadı, hayatımın anlamı yok" diye dövünmek yerine önüne bak. "iki sene kaybettim" deme, "15 tane ders verince okul bitecek" de. hukuk okuyordun. üzerine düşersen iyi iş yaparsın. işini bilen avukata kimse "ama sen okulu geç bitirmişsin" demez.

sen tembel değilsin de düşünce yapın çok sakat işte. kendini aşırı yıpratıyorsun. para lazımsa çıkıp çalışıyorsun, kazanıyorsun. ağırlık çalıştığına göre öyle disiplinsiz, hımbıl adam da değilsin. e hukuk öğrencisisin. okul uzamış, bırak uzasın. genç adamsın, alttan 2-3 ders bırakmak dünyanın sonu değil. sen niye bu kadar geriyosun kendini yav. sakin olsana.

Evde yatip dizi izleyip para harcamadan yasamak diye bir sey yok. Bazi insanlar tum ihtiyaclarini kendi karsilamak zorunda. O yuzden baska meslegi olmayanlar beden iscisi olarak da olsa calisiyor. Evden cikmasan da temel masraflar var cunku.

Sen alismamis oldugun icin oylesin. Aksama kadar bedenen calismaya vucut alisinca senin gibi olmuyor. Ama ona gore de beslenmek lazim tabii. Masa basi calisan insandan fazla enerji harciyorsun cunku. Ona gore beslenmezsen yine halsiz olursun.

rumelihisarı'ndan fulya'ya kadar yayan yürüyerek 1 ay anketörlük yaptım. marketleri dolaşıyordum. gün sonunda ebem dikiliyordu ama kendi kazandığın para ve muhtaç olmamak gibisi yoktur.

"Merkezi bir yerde çalıştığımdan liseden biri görecek diye utanıyorum o okuldan mezun olup ola ola garson mu oldu bu diyecekler diye, lisede tanınan bir tiptim. Walter da nobel sahibiyken o durumlara düşmüştü."

-önceki duyuruya ithafen

öncelikle hiçbir kimse emeğiyle çalıştığı ve para kazandığı yerden utanmamalı.
çalışan insanların büyük bir kısmı fiziksel güç gerektiren işlerde çalışıyorlar. doğru-yanlış bunu tartışmıyorum durum tespiti yapıyorum.
bellki siz çaresiz kalmamışsınız. evden para almak yerine bir iş macerasına koyulmuşsunuz. peki ya evde para alacak kimse olmasaydı? ya okuyup ve daha zor şartlarda çalışmak zorunda kalsaydınız aynı zamanda? hayatta hiçbir şey kolay değil. kimse şu okulu bitirdi diye direkt olarak başarı basamaklarını 4'er 5'er atlamıyor. işin zorluğunu görmeden işi kolaylayamazsınız.

bence bu kısa zamanda olsa bu deneyimler sizin hayatınız için bir fırsat. sonrası için bir ders çıkarabilmek hatta ileriye sağlam bir adım atabilmek için bazen yerinde saymalı hatta bir adım geriye gitmek çok faydalı olabilir!
ek olarak hukuk okuyorsunuz diye herkes kapılarını açıp sizi bekliyor çalışmak için sanıyorsanız şimdiden söylüyorum yok öyle bir dünya! sizin gibi binlercesi var bunun farkına varın.
biraz tembel birazda zorluk görmemiş olarak gördüm sizi.

Kusura bakmayın, günlerdir duyurularinizi okuyup duruyorum ve yazmadan duramadım. Tabii ki sadece duyurulariniza bakarak yorum yapmak çok doğru değil ama şunu söylemek istiyorum; hayata bakış açısınız, ruh haliniz ve düşünce biciminizde değiştirmeniz gereken şeyler var gibi duruyor. Sürekli aynı şeyleri düşünüp, takip hayatınızı sağlıklı bir ruh hali ile geçirmeniz mümkün değil pek. O yüzden lütfen kendiniz için bir şeyler yapın. Anladığım kadarıyla maddi konularda sikintidasiniz, bu yüzden profesyonel yardım oneremiyorum (belki devlet hastanesine gidebilirsiniz) ama durumunuzu toparladiginiz anda mutlaka yardım alin. Şu anda da belgeseller izleyerek, birkaç kitap okuyarak az da olsa kendinize yardımcı olabilirsiniz. Kitap ve belgesel vs tavsiyesi için bana mesaj atabilirsiniz. Hiçbiri kişisel gelisim kitabı vs degil, merak etmeyin. Psikiyatri ve psikoloji bilimleriyle ilgili kitaplar. Dunyayı sevin, hayata pozitif bakın, haydi sevgi çemberi kuruyoruz önerileri vermiyorlar yani. Ruh sağlığı alanında eğitim alanlarin, çalışanların da yararlandığı kitaplar.

Yorgunlugunuzun sebebi alışkan olmamanız,iyi beslenmemeniz gibi faktörler dışında ruh halinizin iyi olmaması olabilir. Bu durum bedeninizi sandığınizdan çok daha fazla etkiler.

Nasıl iyi besleneyim ki? Uyanıp kahvaltıda 3 5 bir şey yiyip gidiyorum işe. Dışarıda sağlıklı nasıl besleneyim günlük yemek parası diye verdikleri 3 kuruş 15 lirayla?

Ben de anketörlük yaptım 16 yaşımda. 5 gün yaptım onu da. Tutunamayanım tam :d

Hocam biraz da alışkanlık kazanıyor insanlar sanırım.Benim bir arakdaşım su dağıtım bayisinde 3 ay süre ile çalışmıştı harçlığını çıkartmak için.Diyordu ki ilk haftalarda tek damacanayı bile kaldıramıyordum fakat son zamanlara doğru 2 damacanayı rahat taşıyordum diye.

İshal?

saç ektirdim de.

hamilelik

kıl dönmesi

Kıl dönmesi

Sizofreni