reason us diye cevrilir. self-born da kendi kendini var eden demek.

çok teşekkürler @thewizardofearthsea; peki akademik makalelerde vs self-born tam olarak kendi kendini var eden diye mi geçer?

akademik makalelerde "causa sui" diye gecebilir belki.

self born doğuştan gelen ama gelirken biraz insanın kendi kişisel durumundan dolayı etkileri de içine alıyor.
Eğer tamamen hiç bir etki olmadan doğuştan gelen, yıllardır doğada bu şekilde var olmuş anlamındaki şeylerden bahsedecekseniz, ben akademik essaylerde falan instinct , instinctive kelimelerini kullanıyodum.

veterinerler hayır kurumu gibi görülüyor ki ben bu duruma çok kızıyorum. günde bu şekilde onlarca hayvan geliyordur veterinere. mesaisini bunun için ücretsiz olarak harcasa nasıl para kazanacak bu adamlar? daha tüm insanlık için ücretsiz tedavi gibi bir sistem geliştirilememişken bunu hayvanlar için beklemek adaletsiz geliyor bana.

not: doktor veya veteriner hiçbir tanıdığım yok.

tamam güzel bu mantığınızla, cebimizde para yok diyelim öğrenciyiz. hayvan ölmek üzere terk edip & gidelim o zaman?

naçizane fikrim mümkünse eğer operasyon boyunca kullanılacak malzemelerin maliyet fiyatlarının istenmesi. mümkünse verilmesi ama değilse de gene hayvanın kurtarılması.

veterinerlerin kazandığı paranın peşine düşecek değilim de zaten normal prosedürlerden aşırı derecede kâr ediyorlar. yaralı hayvanlara gerektiğinde ücretsiz veya kâr amacı gütmeden ve biraz zamanından da vererek yardım etmeleri bence gerekir. benim veterinerimin böyle bir durumda para istediğini görsem hiçbir şekilde tekrar oraya adımımı atmam.

Verdiği fiyat normal bence. Ne için ameliyat ediliyor onu bilmiyorum gerçi ama hayvan bakımı biraz böyle masraflı işte.

Veterinerlik fakülteleri ya da belediye klinikleri (hepsi yapıyor mu onu da bilmiyorum) sokak hayvanlarına ücretsiz bakıyorlar.

o işi yapanları hayvansever kabul ediyoruz ama ne yazık ki sırf parası için yapan o kadar çok ki... gerçekten hayvansever veterinerler sokak hayvanlarını getiren insanlardan yalnızca malzeme parası alıyorlar. olması gereken de bu.

(bkz: pegasos veteriner kliniği)

sagligin ozellestirilmesi tamamen durdurulup, tamami devlet eliyle ve bedava yapilmali. insanlar icin de hayvanlar icin de.

paragoz doktor ve veterinerler de sadece devletten gozlerinin doyacagi kadar maas almalilar.

abi diş hekiminiz de para almasın o zaman ? ya da gittiğiniz özel hastane ? ki bu insan canı, daha da beter kolaylıklar sağlanması lazım. adamın işini bedava yaptırmaya çalışıyorsunuz. hastaysan ve paran yoksa sen de ölüyorsun gerçek hayatta. unutmayalım.

Gururbey, sizin ifade ettiğiniz durum bence önemli. Diyelim öğrenci, diyelim cepte hiç parası yok, diyelim yaralı bir hayvan buldu, gördü, -ben buna benzer bir durumu 13 sene evvel yaşamıştım ve o bulduğumuz köpek hala bizimle- ne yapacak? Para isterler diye görmezden mi gelecek? Aslında hayvan için de insan için de ölüm kalım anında bunun bir bedeli olmaması lazım; lazım ki insanlar sokak hayvanlarını rahatça veterinere götürebilsin ya da katkı payını ödemediğinden dolayı hastaneye alınmama, bakılmama gibi bir durum olmasın. Ama maalesef veterinerleri böyle durumlarda şikâyet edemiyoruz. Bunun için yapılacak şey, geçici bir çözüm olarak, veterinere götürüp, durumu anlatıp, herkesten 3-5 toplayarak hayvancağızı yaşatmak.

Şimdi burada "Tabii alacak parayı bedavaya mı tedavi edecek hayvanı işleri bu" diyen adamlara araba çarpsa, siz de bunları özel hastaneye götürseniz, hastaneden bunlar için tedavi parası isteseler dünyayı ayağı kaldırırlar. Böyle de yavşak karakterliler işte. Ama iş kediye gelince "Veterinerler hayır kurumu mu?" Veterinerler kedi köpeğin üstünden bir ton para kazanıyorlar, bilmediğimiz bir şey değil biz de kedimizi götürüyoruz veterinere ne kadar tedavi parası kitlediklerinin farkındayız. Arada gelen iki tane yaralı kediyi de hayrına tedavi etsinler amına koyım ne olacak. Madem işleri bu, bu kadar karaktersiz orospu çocuğu olmasınlar.

Öncelikle siz müdahale etmeseydiniz ölecek olan bir canlıya yardım ettiğiniz için teşekkür ederim. Sokak hayvanların tedavi masrafları maalesef büyük sıkıntı oluyor. Olaya tamamen iyi niyetle yaklaşmışsınız, sonrasında 500TL faturayı görünce şok olmuşsunuz. Geçen sene bana da aynısı olmuştu.

Ancak oturup düşündüğünüz zaman veterinerler bir hastaneye veya başka yere bağlı olmadan kendi muayenehanesinde çalışan insanlar. Arkalarında SGK tarzı tedavi masraflarını ödeyen bir kurum da yok. Yani sokak hayvanından para almıyorum dediğinde bunu kendi cebinden ödemesi gerekir. Bu da sürdürülebilir bir şey değil.

İşin bir de öbür tarafından bakarsak piyasada çok fazla paragöz veteriner var. Siz bu fazla iyimser tahminle gittiğinizde, karşınıza faturayı şişirmek için gereksiz ameliyatlar yapan, kaza geçirmiş hayvana nakit para bulunana kadar müdahale etmeyenler yaratıklar da çıkabilirdi. Yine iyisiniz yani. Ama bu işin doğrusu ve hayvan sever veterinerlerin yaptığı sadece malzeme parası almak olmalıydı.

Üçüncü bir boyutta bazı belediyeler barınaklarda sokak hayvanlarına ücretsiz tedavi uyguluyorlar. Tabi buraları önceden bilmek gerekiyor.

yahu yasaklı değil ki artık neden tunnelbar indireyim?

valla yasak kalktı-girdi-çıktı kısmını takip etmedim ama tunnelbearı veya başka bi vpn'i kurduktan sonra video izleyebildim. yoksa ağ hatası uyarısı alıyordum videolarda.

hala yasaklı.
(bkz: spotflux)

@rabban, ama bilgisayarımızdan herhangi bir tünel olmadan girebiliyoruz, neden illa ki vpn kurmak gerekiyor, saçma değil mi?

yasak kalktı mı ki ya ? ben de giremiyorum cepten youtube'a.

@tanrı nasıl hâlâ yasaklı? olur mu, kalktı yasak, kalkmadı mı?

kalkmadı

twitter yasagı kalktı. youtube yasagı duruyor. oyle biliyorum.

@1 saat bende 50 dolar kalktı yasak, hiçbir şey olmadan bilgisayardan ben girebiliyorum. kalktı yahu.

DNS yi sıfırla giremezsin

anaaam, hâlâ yasaklıymış da benim yeni haberim oluyor. @tanrı çok sağol. gerizekalılığıma yanıyorum.

yassah hemşerim, yassah.

bir kere de ben yazayım.

Twitter yasağı kalktı, Youtube hala yasak.
Android Market'e "hotspot" yazarak ilk çıkan programı indirirsen istediğin tüm sitelere sorunsuz erişebilirsin.

samsung'un çamaşır makineleri gayet kaliteli. bizzat da kullandım. tavsiye ederim.

siemens tavsiye ederim. istanbul'daysanız eminönü'nde fabrika satış mağazası var, fiyatlar fark ediyor epey. servisinden getirmesine kadar 10 numara.

samsung elmas kazanlı modelleri

başın sağolsun..

ilk köpeğim geldi aklıma, zor bi durum, zamana bırakacaksın artık.

başın sağolsun. şu dünyadaki çoğu insanlara köpeği tercih ederim.

AcreaM'e düzeltisi için teşekkürler.

çok üzüldüm, çok zor bir durum başın sağolsun.

umarım ölürken acı çekmemiştir.

üzüntünü anlıyorum, başın sağolsun.

sırf bu yüzden köpek almıyorum işte. başın saolsun.

Çok üzüldüm.. Başınız sağolsun.. Son bakışını anlatışınız çok içime dokundu. Ben de 7 yıldır köpek sahibiyim, herşeyim o benim.. İçinize nasıl bir yumru oturduğunu tahmin edebiliyorum.. Kahretsin ki az yaşıyorlar... Kahretsin..

başın sağolsun

Ağladım yaa..
Başınız sağolsun. Öteki tarafta bulun birbirinizi :'(
Hayvanları insanlardan çok seven biri olarak acınızı anlayabiliyorum..

uyutmak zorunda kaldığım zaman inlerken kafasının altına elimi koyduğumda inlemeyi kesip gözlerimin içine bakıp sana son kez güveniyorum hoşçakal dostum dedi. 14 sene aynı yastıkta uyudugum 55 kiloluk bir pitbullun ölüme bile bensiz gidemeyeceği kadar güvenip sevdiğini görünce, ne aşk acısı ne para ne başka bir şey. köpek beslemeyin. o gidiyor ama siz kalıyorsunuz. besliyorsanız da evdeki her saniyenizi onun kısa kahverengi tüylerine değerek geçirin

Cok iyi anliyorum 15 yillik dostum kanser e yakalandi ve yasli oldugu icin tedavi uygulamayi uygun gormedi veterinerimiz. Son bir kac haftasini yasiyor muhtemelen, cok iyi anliyorum sizi. Basiniz sagolsun.

neyse sokağa atmamışsın, adammışsın.

niye ağlattın akşam akşam kardeş.
başın sağolsun, yapacak bir şey yok.
içinde özlemi, anılarınız, sıcaklığı dün gibi duracak ama yıllar geçse de.

hayvan sevgisini hiçbir şeye değişemiyor insan.

Başın sağolsun. Çok zor onsuz yaşamaya alışmak. Yeri gelip belki aynı yatakta koyun koyuna bile yattın. Acısı çok zor gerçekten. Ama ne mutlu sana ki, bir hayvanla o kadar süre yaşamanın ne demek olduğunu biliyorsun. Ülkemizde bundan bir haber o kadar çok insan var ki...

başın sağolsun. aynısını yaşadım.
Ne güzel ki hayvancağız senin gibi onu seven bir sahiple geçirmiş ömrünü, şanslıymış, sevilmiş. Ona iyi bir hayat vermişsin belli ki.

Başın sağolsun. Belli ki iyi bakılmış. Sahiplenmek budur.

Umarım her şey bu karikatürdeki gibi olur. Hem sizin için hem kendim/köpeğim için...

www.facebook.com

yapılan şeyin adı alt metin.
tiyatroda -benim açımdan buna- epik (almanca anlamıyla) veya brehtyen oyunculuk denir. bu çoğunlukla daha ziyade yabancılaştırma efektleri olduğunda (münir özkul kameraya dönüp: "yaa işte herkes böyle yapmalı, aile btçesine katkıda bulunmalı" deseydi yabancılaştırma olurdu) hatırlansa da . bana sorarsan, bir dert anlatma, bir öğreti verme durumunda da epikten/epik anlatımdan söz edilebilir.
bknz: brechtian theatre

@jimjim teşekkürler, sanki böyle göstere göstere "kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" yapmanın özel bi adı vardı gibi geliyor bana, daha nokta atışı bişey. ters ninja teriminde olduğu gibi özel bi terim vardı sanki.

yok

kör güzüne parmak?
kör kör parmağım gözüne..

ahah :) yok muydu acaba böyle bir şey, ben mi uyduruyorum :) "kör parmağım gözüne yaklaşımı" olsun o zaman, napalım

sanırım diegesis. anlatma, aktarma bağlamında. kısıtlı ve kaba ama bkz: tr.wikipedia.org

en çok digesis yaklaştı! sanırım benim istediğim terimin şu özelliği var: karakterler arası gereksiz bir konuşma olup sadece seyirciye dolaylı yoldan bilgi verme amaçlı olması. yani karakter cümleyi yeni tanıştığı birine söylemiyor, zaten her şeyden haberi olan birine söylüyor. bu nedenle direkt narrative olmuyor, başka bişey oluyor :) absürd örneklerine dair araştırma yapmak istiyorum ama nokta atış yapamadık bi türlü. almanca bilen var mı? kesin almanlar bi isim vermiştir :)

Baymak'ın kendi servisini aradığımı zannedip aramamışım, bu gelen Miray Isı diye bahsettiğim maalesef özel servismiş. Peki bu durumda yapılabilecek bir şey var mı? adamın adını biliyorum ama soyadını bilmiyorum, şirket sahibi de aynı adam yani eve gelen usta.

elinizde eşinizin imzaladığı üzerinde tarih olan belge var. o belgeye göre adam tamir ettim teslim ettim diyor. sonra baymak'tan aldığınız daha yeni tarihli belge (bir kağıt bırakmışlardır herhalde?) tamiratın baymak servisi tarafından gerçekleştirildiğini söylüyor. bu durumda baymak servisinin beyanına göre geldiklerinde kombi çalışmaz durumdaydı. bunu kullanarak ve telefon kayıtlarıyla (adamı defalarca aradığınızı gösteren) belki bir şey yapılabilir? o adam büyük ihtimalle savcılıktan kağıt vs gelirse tutuşur, sizinle anlaşma yoluna gider.

yapmış biri olarak söyleyeyim daha bunun doktorası var. melissa çayı ve ağlamayı tavsiye ediyorum anıra anıra, gerçekten. yalnız yanınızda ağlamanıza sabır gösterecek birinin bulunması şart.

Doktora yapanları dinlemek cidden cesaret veriyor, onların işleri daha yoğun. Ama eve gelip yine kendi projelerinle baş başa kalınca insanı ağlatacak duruma getiriyor hakikaten. Şu sıralar çıkmazdayız mesela biz. "Nasıl yetişecek? Nasıl sonu gelecek?" soruları zihnimizi yoruyor.

o beni delirtmeden ben hocayi delirtiyorum

yaptığın işleri hocana geriden bildir. "buffering zone" koy araya.

işe daha çok sinirlenip en son en iyisi okul diyorum geçiyor.

Genis olacan bebisim, takmayacan, daha da cozumu yok

seramik mi acaba? makinada yıkadın mı?

bulaşık makinesi sorunu gibi duruyor

yok seramik değil, porselen. makinada yıkadım. makinaya atınca ne oluyor ki?

makinenin tuzu çiziyor.çay bardaklarınız da çizik mi?

@AWD evet evet çizik. peki ne yapmam lazım?ne olur çözüm.

makinenin tuz ayarı muhtemelen makineyi getirip kuran kişinin yaptığı gibi kalmış.Yani tuz kireçli suyu yumuşatmak yerine bulaşıklarınıza zarar veriyor.Yani suyunuz o kadar da sert değil. Makinenin kitapçıklarını bulabilirseniz oradan bakıp makinenin tuz ayarını en düşüğe getirin.

Aslında suyun sertliğine göre renk değiştiren test çubukları var.Hangi renge karşılık tuz ayarı ne olmalı o kitapçıkta yazıyor.

Bizde de aynı dert vardı, test çubuğuyla suyu bi test ettik, çok da yumuşakmış çeşme suyumuz. Makinenin tuz haznesini komple boşalttık.Yıllardır öyle kullanıyoruz. Tuz ışığı sürekli yanıyo ama bulaşıklarda filan sorun yok.

çok çok çok teşekkürler AWD.

Kediler evde tek başına sıkılmaz. Mamasını suyunu yeterince koyarsan bir günlük eksikliğini hissedeceğini sanmam.

Bakma konusuna gelince, bence bir dene derim. Hastalıklarına derman olmasa da onları biraz yontmana vesile olabilir. Bakamıyorsan da sahiplendirirsin bir şekilde.

evde sıkılmaz kediler, alabilirsiniz eve.
mamasını, suyunu, kumunu bırakıp gitseniz 3 gün falan bile yalnız kalırlar.

kedilerin öyle kemirme falan tarzı huyları pek yoktur.
bir de zannedilenin aksine büyüdükçe laftan anlıyorlar.
yani köpek gibi otur otur, kalk kalk komut almıyor, ama mesela çıkmaması gereken bir yere çıktığında in aşağı diyince iniyor.
ya da isimlerini biliyorlar vs.

annemin de çok ciddi psikolojik sorunları vardı.
psikiyatristin önerisiyle köpek aldık, şimdi temizlik manyağı kadın köpeğiyle uyuyor geceleri.

psikologların ve psikiyatristlerin en çok önerdiği şey evcil hayvan beslemek.
bu takıntılarınız düzelir.
en azından törpülenir.
bir de daha mutlu bir insan olursunuz.

eve almak istiyorsanız, kablolarla oynamasın, düzenimi fazla bozmasın diyorsanız mutlaka 2 tane alın. çok şiddetle ve delicesine tavsiye ederim 2 kediyi. çünkü sıkıldıklarında, ki sıkılırlar birbirleriyle oynarlar; kablolara dalmazlar :) ayrıca oraya buraya yaklaşmasın diyorsanız bir sprey var, ondan alıp sıkıyorsunuz, yaklaşmıyorlar. Kedi beslemek hiç zor değil, dediğim gibi iki kedi beslemek tek kedi beslemekten her zaman daha kolay. Ama köpek deseydiniz sakın derdim.

iki kedi her zaman daha iyidir. kablolarla sadece küçükken oynayıp sonra unutuyorlar, hatta benim de bu konuda bir duyurum var. benimki de unuttu vazgeçti kablolardan. kediye duyacağınız sevgi simetri hastalığınıza iyi gelebilir, çocuk bakmanın light versiyonu gibi düşünün, her hareketi sevimli kerataların. bir de tırmalama sopası alın mutlaka, tırnaklarını koltuğa taktığını görürseniz hemen alıp sopaya götürün, oraya alışır. kapalı tuvalet alabilirsiniz hem görüntüsü düzgün olur hem koku olmaz. topaklanan kum kullanıp çişleri kakaları her gün toplarsanız koku da olmaz. yani ev temizliğinden ödün vermek zorunda değilsiniz.

facebook'ta hayvan severler acil, haysev kayıp patiler'e ilan versin mutlaka arkadaşınız. Bir de 100. yıl işçi blokları neresi?

İşçi blokları mahallesi, Balgattan demirköprüyü geçince olarak ifade etti arkadaşım google mapste;
goo.gl
Dediğim gibi ande sitesinde oturuyor arkadaşım büyük ihtimal o civarlarda kayboldu.

merhaba 100. yıl civarında oturuyorum ben de, arkadaşınıza önerebileceğim bir şey şu olur, facebook'ta çeşitli gruplar var o muhitte oturan insanlar tarafından sık kontrol edilen, dolayısıyla kediye ulaşılması daha muhtemel olan. mesela bunlardan biri odtülüler arasında eşya alım satımı yapılan "odtülü'den" grubu. kaybolan kedi ilanı görmüştüm orada ve bulunmuştu. denemeye değer diye düşünüyorum.

geçenlerde kaybolan ve sonra bulunan mişa nın sayfasına da yazabilirsiniz. Onun sahipleri internette heryere ilan bırakmıştı, azmin elinden kurtulmuyor.
www.facebook.com

kedinizin adını ve adıyla seslenildiğinde tepki verip vermediğini yazarsanız civarda ilgilenenler daha kolay arayıp bulabilirler belki de.

Kedinin ismi "Kratos" ama pek tepki vermez maalesef.

Facebookta 100. Yıl Evleri diye bi grup üye sayısı 3500 civarında ve faal bir grup. oraya yazmasında fayda var.

Sizin orada Animal Land diye bir veteriner var mutlaka biliyorsunuzdur. Oraya gidin, söyleyin. Bi tane kadın var bana epey yardımcı olmuştu. Tanıdıklarına, üye olduğu gruplara falan yazmıştı. Bi de fotoğraf götürseniz yanınızda iyi olur.

"kendimizi" kaybettik, anladım. beterin beteri varmış byakuya.

@buff arkadaşımın sürekli gittiği veteriner orası bilgileri var yani ayrıca 50 tane afiş bastırıp yapıştırmış civarlara bekliyoruz umut.

kuşları kaçıran bir alet var. ses dalgası yayıyor. al ondan. on güne kurtulursun.

nankörler. o kadar besledim.

zehirli yiyeceklerden birini bırak, birisi alır da nalları dikerse, diğerleri yemeyecektir ama kargalar da akıllı baya, yüzsüzlük edip gitmeme ihtimalleri var. en iyisi havalı tüfekle birini vur. (çok vahşice oldu biliyorum, ben de tasvip etmiyorum)

file çek balkona. balıkçı ağı gibi sağlam bir şey olursa geçemezler.

okurken cok guldum. kargalar zekidir. iple balonla cdyle falan korkutamazsiniz. yavrular ucacak kivamda mi?
o degil de o yavrular da seneye yavrulamaya sizin balkona gelecekler biliyorsun degil mi :D

karga attan daha zeki bir heywandir. ayricana da saldirgandir. Alfred abi, Kuslar filmini haybeden cekmemis. vakti zamaninda, ABD'de sutler siseynen satiliyokene, kapinin onune birakilan sut siselerinin kapaklarini delip, kaymaklari lupletirlermis.

en iyi cozum balkona ag germek.

Su tabancası ile kovalıyorum, hem eğlenceli oluyor.
Bazen maske takıp su tabacasının önüne kağıt bantı ile elfeneri takıyorum. Tripden tribe koşuyorum. Artık gelsinler diye bekler oldum:)
Su tabacasını şu pompasından ne kadar hızlı çekersen o kadar tazyikli su atanlardan aldım,manuel, çok yakında olduklarında canlarını acıtmıyor.

tüfekle vur.

balkona konuyor diye öldüremem ya, olmaz o. şömineyi kapattım kutularla, yavrulamaya gelemez ama ayakları kesilmiyor bi türlü. siyah poşet astım en son bi yerden duyup, o da idare etti bir iki gün. bugün geldim yine takılıyorlardı kombinin orda. helikopter böcekli balon diyolar, nerden bulunur ki?

bana da geliyorlar ama yerleşme yok. yerleşme farklı bir şey. biz besliyoruz, aynı zamanda evin içine de kumrular yuva yapıyor; eşit besin dağılımı olsun diye kargaları günün bazı zamanlarında kovmak durumunda kalıyorum. bunun için pembe/kırmızı oyuncak bir domuzu kullanıyorum. işe yarıyor. korkuluğa benzer bir oyuncak alabilirsin, insana benzesin ya da hayvana, koy onu. bu bir çözüm olabilir.

1000 lira bütçen varsa iphone 4 ve 4slerin ikinci ellerine bak. 1000 liranın altında bulursun ikinci ellerini rahat. İstersen 300-400 tl civarında iphone 3gs de bulabilirsin ki eğer anlattığın kadar tutumluysan senin için en iyisi bu bence. Bütün işlerini görür. Eğer mükemmel kamerası falan olsun demiyorsan iphone 3gs senin için en iyisi. 700-800e alabileceğin diğer markaların sıfır birçok ürününden çok çok daha iyi hatta.

edit: 4si 1000 liraya bulur musun bilemedim şimdi.

sakin iphone 4 almayin şurda 6 ay sonra guncelleme namina hic birsey gelmiycek ve telefon gittikce yavasliycak. bunlari 4 yil iphone kullanan biri olarak söylüyorum ve once hangi yazilimi kullanmak istediğinize karar verin derim ben. telefoncuya gidin bi android birde ios cihazlari kurcalayin sonra butceniz bin liraysa temiz ikinci el olarak android için samsung note 2 yada s3, ios içinde iphone 4s alabilirsiniz. gerci bu gidişle 4s lerde bir buçuk yil sonra guncelleme sorunu yasayabilir ama butcenize en uygun telefon o olcak gibi görünüyor.

Nexus 4 tek geçerim o bütçeye. Kaymak gibi akan bir telefon.

htc chacha. kullanıyorum "saniyede 23514325 sayfa açsın" gibi bir beklentin yoksa 5-10dan fazla uygulama yüklemezsen kaldırır seni.

s3 düştü o fiyata al geç işte.

onu beğenmiyorsan nexus 4 mis gibi.
iphone 4 bu saatten sonra olmaz.
2 yıldır kullanıyordum bu kış yavaş kaldığını hissedip salladım kız arkadaşa 5 aldım. yavaşlığa katlanırım illa aypon olsun diyosan bir psikologo git önce, zaten sonra telefona bütçe kalmaz. hadi iyi sabahlar.

2.el iPhone 4 aldım 700 tl. Şimdide iOS 7 çıkmış onu yükledim oh mis. Kesinlikle 2.el iPhone 4 al. Tüm işini görür

@nudistadam benim tek bildiğim iphone diye alayım mı dedim, yoksa illa iphone olsun gibi hiç takıntım yok. ucuz olsun, takoz olsun, bütün işimi görsün yeter ki. kullandığım da atla deve değil, email, facebook'tan misal kayıp hayvanlar konusunda kim ne paylaşmış, anında görmek altındaki yorumları okuyabilmek. çünkü yapamıyorum ben bu telefonla onu.

samsung s3 ya da nexus 4 al kafan rahat etsin..

bütçeni yukarı çekersen tabii ki htc one :)

Umarım bulunur. Yalnız nasıl bir klinikmiş ki orası tedavi gören köpek kaçabiliyor? Hayret bir şey yani.

kaşla göz arasında olmuş; gece yarısı gelen bir hasta vekili kapıyı açık unutmuş ve mişa'm da kaçmış.

Kozyatağında çalışıyorum iş arkadaşlarıma da söyleyeceğim umarım denk gelirim.

çok üzüldüm, umarım hemen bulursunuz.. yemek ramak için çöplerin toplandıgı yerlere gider hayvanlar genelde oralar bakılabilir belki, restaurant falan artıklarının atıldıgı yerler. bir de ilan olayına girmeniz faydalı olabilr..

bugün saat öğlen 12.00'de haber aldık; facebook vs paylaştık,ilan bastık, bütün parkları, yolları gezdik; çöp konteynerlerinin üzerine, direklere, parklardaki direklere yapıştırdık ilanımızı. umarım bir çare olur.

çok tatlı.. bir gören çıkacaktır illa ki.. yüreginizi ferah tutun..

facebookta da bir post açarsanız daha çok insana ulaşır, biz de paylaşırız.
kozyatağıdna oturuyorum bende, etrafa söyleyeceğim.

arkadaşlar yanıtlar için çok teşekkürler, biz hala bulamadık. bir sayfa açtık mişa nerede? diye facebook'ta takip ederseniz, ilanımızı paylaşırsanız gerçekten çok seviniriz. yok çünkü, hala bir haber yok. çok kötüyüz.

dostunuz için çok üzüldüm yalnız tsirkul'un yanıtına kulak verseniz iyi edersiniz. negatif bir şey söylemek istemiyorum. moraliniz iyice bozulmasın :(

golden sanki evde beslemek için büyük gibi.

daha küçük köpeklerden alsanız.

hocam aynı seninle durumundaydım. öğrenci evi. köpekcik biraz yalnız kalıcak. dişi golden hemde beyaz. sahiplendiğine başlarda pişman olmayacaksın. hatta hiç pişman olmayacaksın.
ben 50 günlükken almıştım. getirdim eve küçücük bembeyaz dünyalar tatlısı. her şeyden korkuyo yatağa koyuyosun inemiyo yere koyuyosun çıkamıyo. evin içinde bıdış bıdış dolaşıyp. üstüne basmamak için yerlere bakarak yürüyosun. yere işiyo aaa ne tatlı işedi tipe bak yerim diyosun. sıçıyo lan boka bak sen mi sıçtın bunu diyip seviyosun. zaman geçiyo seni babası sanıyo. hemen yanına geliyo. mutfağa gidiyosun yemek yenceğini anlıyo hemen mutfağa koşuyo. buzdolabını açıyosun oturuyo tatlı tatlı bakıyo sana. yaramazlık yapıyo boynu bükük yanına geliyo anlıyosun bişey yaptığını. laptopunun tuşlarının hepsini parçalıyo kredi kartını kemiriyo telefonu çiziyo kabloları koparıyo ama kızamıyosun. gel zaman git zaman büyüyo ama sen hiç anlamıyosun onun büyüdüğünü. okuldan marketten dışardan biyerlerden geliyosun hemen kapıya koşuyo üstüne atlıyo sarılıyo gülüyo sevdiriyo kendini. sana mama aldım diyosun anlıyo o seni seviniyo teşekkür ediyo. küçük kızın oluyo senin. biri ona kızsın elini kaldırsın sinirden patlıyosun arkadaşlarına bağırıyosun kavga ediyosun. otur diyosun oturuyo koş diyosun yanına geliyo kafana atlıyo kulağını ısırıyo. mama veriyosun bitiriyo sen yemek yiyiyosan başında bekliyo. öyle tatlı bakıyo ki elindeki yemeğin ekmek arasının hepsini veriyosun. ağzına büskevit koyuyosun geliyo alıyo. ama en en en güzeli birlikte uyuyosun. yatıyosun yatağına onun geleceğini biliyosun yer açıyosun. uykusu yoksa biraz dolaşıyo evde takılıyo tek başına sen üzülüyosun neden gelmedi diye sonra karanlıkta sesi duyuluyo bıdış bıdış geliyo atlıyo yatağa yastığına koyuyo kafasını bi patisini göğsüne atıyo sende ona sarılıyosun salya sümük tüy içinde uyuyosun birlikte. sabah erken kalkıyo sen uyanma diye bazen yataktan bile kalkmıyo yatıyo tekrar uyuyo. sen ondan erken kalkıyosun izliyosun onu sonra uyanıyo esniyo hemen seviyosun o da yalıyo seni. onun yanında hiç üzülemiyosun atlıyo üzerine moralini düzeltiyo hemen. sinirli olduğunu anladığı zaman hiç yanaşmıyo kızarsın diye karşına oturuyo bakıyo. baktı hala çok üzgünsün ses çıkartıyo ama onu tarif edemiycem kafasını yere koyuyo o da senle birlikte üzülüyo iki patisiyle gözlerini kapatıyo. dışarı çıkınca hemen eve gideyim de yalnız kalmazsın diyosun.
hassiktir çok duygulandım

sonuç olarak öğrenci evine kesinlikle alma. senin için sadece tüy kaka çiş problem olur belki ama o çok üzülüyo aslında. zaman ayıramıyosun düzgün besleyemiyosun dışarı çıkıp gezemiyo. paran yoksa aşılarını yaptıramıyosun yemek yemiyosun aşı yaptırıyosun ona. çok keyifli ama öğrenciyken olmuyo. aldığına pişman oluyosun kendine değil köpeciğe üzülüyosun. okuldan sonra al ben öyle yapacağım

soyledikleriniz problem degil, eger zorluklar karsisinda pes eden biri degilseniz. ama keske barinaktan kurtarsaydiniz, ne kadar minnettar olurdu size, dert etmezdi aksamlari gec gelmenizi de..

bir de evlendiginizde, cocugunuz oldugunda onu isteyecek misiniz? askere giderken ne yapacaksiniz? artik 20 sene yasiyor kopekler, cogu apartmanda izin vermiyorlar, ya da davalik oluyorlar

çok zor çok iyi düşün derim. ben de öğrenciyken sokaktan sahiplendim, yemedik yedirdik, şimdi 13 yaşında. kedilerle de iyi anlaşıyordu. geldiğinde eve bir kedimiz vardı. yılar geçti, mezun olduk, iş-güç meseleleri. sırf evde yalnız kalmasın diye işten ayrıldı eşim. öğrenciysen zor, veteriner ateş pahası, aşılarını yaptıramayacaksın, iyi mama alamayacaksın, ha deyince çıkıp gidemeyeceksin, birkaç gün arkadaşlarımda takılayım olmaz... zor bak, çok zor. ne güzel kedin varmış, takıl kediyle... mezun ol, işin gücün olsun, büyük evin olsun, öyle köpek sahiplen derim.

Bahsettiginiz yaramazliklar davranis bozuklugundan fakat idrar kacirmak icin kesinlikle davranis bozuklugu diyemeyiz sistit olmadigindan emin misiniz ? Idrarda kan var mi veya kopeginizi son zamanlarda bi kosede mutsuzca otururken goruyor musunuz bunlar onemli. Veterinere danisin en kisa surede

köpeğim dişi ve herhangi bir sağlık problemi yok. veteriner kontrolünden geçti.

sorun köpeğe odada bakıyor olmanız.
köpeğin odası ve alanı olmaz.
sürü hayvanıdır, evde diğer canlılarla yaşamak ister.

yani "yanımıza alıyoruz, ama odası var, sonra oraya koyuyoruz" da olmaz maalesef.
evin tamamına hakim olmak ister, aksi takdirde dışlandığını hisseder.
o yüzden de serbest kaldığında ipini koparmış, çıldırmış gibi davranır.

evin içinde, salonun ya da ne bileyim koridorun bir köşesinde yatağı olacak.
ha, (mesela) mutfağa ya da başka yere girsin istemiyorsanız da kapısını kapamadan, şu tarz şeyler alın:

www.petburada.com

eğer yavrudan alıp, normal bir köpeği alıştırsanız "belki" olabilir.
o da çok iyi huylu ve sakin bir köpekse.
ama terk edilmiş hayvanı siz odaya kapayıp, kapıyı çekerseniz onu terk etmiş olursunuz.
sizi cezalandırır ya da dikkat çekecek hareketlerde bulunur.
ki zaten öyle yapıyor.

dediğim gibi, köpeğin evde alanı olmaz.
köpeğin alanı evdir.

ha, misafir geldiğinde falan bu kapılarla, sizi görebileceği şekilde bir yere kapatırsınız, durur.
ama onun için de sevildiğinden emin olması, çok iyi eğitimli olması ve psikolojik sorunlu olmaması gerekir.

muhtemelen köpek psikolojisi konusunda az bilginiz var, bu konuda daha çok şey okuyarak daha iyi anlayabilirsiniz.

yani terk edilmiş hayvanı tamamen rehabilite etmeden 1 saat bile odaya kapamak, travmasına travma katmak demektir.

köpeğimi odaya kapatmıyorum. Amerikan mutfaklı bir evim var. Salonda zaten yuvası var. Alanı dediğim yer onun alanı. Odası demek değil.

kemirme kopekte seratonini artiriyor, stresliyse, o yuzden de kemirme arayisinda olabilir. ben en son aci biber surmustum ayakkabiya. ondan mi bilmiyorum tekrar yemedi. ve bir suru oyuncak aldim, kemirmesi icin kemikler vs. zamanla duzeliyor ama sabir cooook onemli. sabretmekten baska yolu da yok zaten. istemedigin bir sey yaptigi anda oyun oynamayi birak, umursama, gormezden gel. kizip bagirsan canini acitsan cok sallamayabilir, ama onunla oynamazsan cok uzulur, yaptigini tekrar etmez.

benzer sorunları 12 yıl önce biz de yaşamıştık. nasıl çözdün derseniz, uyum sürecinde çok sabırlı olmak lazım derim. anneannem konuş demişti mesela. gerçekten konuştum ben de, zaman zaman bağırdım, küstüm. öyle anlaştık. ama sabır lazım. dikkat ve sabır. bir de mümkün mertebe yalnız kalmasın, kalıyorsa da dönüşte mutlaka bir ikram. yaramazlık yaptıysa, ikramı gösterip vermemek falan. ama illa ki konuşmak, halime gülenler oldu ama ben çok faydasını gördüm. ilk 1 yılın sonunda, eve girdiğim zaman yerlere serilmiş çöpler, kemirilmiş kapı, talan edilmiş halı bulmuyordum.

Sizin için geç olmuş ama sonradan gelenlerin işine yarayabilir.
Köpeklerde işe yarayan şey otorite değil, aranızdaki bağ ve doğruyu öğretmek. Otoritenin işe yaradığı ile ilgili bilimsel bir bulgu da yok. Köpekler ne yapmaması gerektiğini değil, ne yapması gerektiğini öğreniyor. Yanlış bir davranışı itaat eğitimi ile doğru davranışa çevirmeniz gerek. Ayakkabı yerine çiğnemesine izin olan oyuncak, ödül kemiği gibi bir objeyi tanıtarak ona yönlendirerek, bol bol sabır göstererek köşede oyuncağını kemiren bir köpeğe çevirirsiniz. Eski veya daha önce çiğnediği için kullanılmaz hale gelen ayakkabıyı vermeyin, her ayakkabıyı alabileceğini veya daha kötüsü bir ayakkabıyı parçalarsa kendisinin olacağını düşünebilir.

Negatif yaklaşım, bağırmak vb. sadece stresini arttırıp öğrenmesini yavaşlatır. "Hayır" derken bile nötr bir ton ile uyarmak daha faydalı.

ben o gırgırı hatırlıyorum, suya tutun sadece falan diyordu. bir de bu dediğin giysi tüylenmesinde filan da kullanılabilir. bir arkadaşıma soracağım nasıl bir malzeme olabilir diye.

sensodyne.

Sensodyne jel.

sensodyne jel. (beyazlatıcı etkili)

kısa sürede beyazlatma özelliği olan bütün diş macunları dişlerine ve diş etlerine zararlı, uzun vaadede kullanırsan zaten kendi kendine beyazlayacaktır ama hemen olsun istiyorsan diş hekimine görünmelisin. benim de tercihim sensodyne

pronamel sensodyne

edıt:colgate 1 haftada beyazlatıcı isimli bı zımbırtısı vardı. deneme.kullanma.sensodyne arası 1 paket kullandım iyi degıl.

sensodyne

ben şöyle yapıyorum; hem colgate optic white, hem de sensodyne onarım ve koruma aldım sabah birini akşam birini kullanıyorum. beyazlatıcı macunlar aksini iddia etselerde mutlaka az çok minelere zarar veriyorlardır bence. o yüzden bunu dengelemek için onarım ve korumayı da kullanıyorum içim rahat oluyor.

orda şu ara sadece küp vişne var. mistel yok

galatasaray lisesi'nin yanından cezayir sokağına doğru inen yeni çarşı caddesine gir, 300 metre yürü, sağda caddede bulunan ilk bakkalı göreceksin, 10 adım daha yürü solda sahhafın yanında bir bakkal var, orada var; eminim burada oturuyorum.

kuytudur daha az rüzgar alıyodur daha sıcaktır.
muhtemelen yumurta var ya da bırakmak üzere..

bozun pişman olursunuz o yuvalar pislik yuvası evi pire bit vs sarması riski var. benim balkonumda güvercin yuvası vardı ve haftalarca elektronik aletlerimin arasından beyaz böcekler çıktı. alın bence.

Valla apartmanın içinde doğalgaz saatlerinin üstüne yaptılar ve o bile bildiğin pislik. İkisi de yokken kaldır at derim kuş doğmadan. Alışırlarsa üçer beşer gelirler. Sokak kuşları hiç sağlıklı şeyler değiller. Hele evin içinde...
Tabii hayvan düşmanı değilim, o saatlerin üzerindekini de kaldırıp atamadım ama her sene biri geliyor, diğerinin yumurtasını atıyor yuvadan, etraf pislik doluyor falan, of yani. Atın, eve her nasıl giriyorlarsa onu da engelleyin.

sabah dişisi gitti, yuvaya bir baktım ki yumurtlamış!
@whoosie eve girmelerini engellemek istemem; üç senedir böyleyiz, yani evde bahar-yaz kuşlarlayız. korkutamam, girmeyin diyemem. öte yandan bit vs haklısınız.
@yuto yumurtlamışken nasıl alayım, mümkün değil.

elim kolum bağlı kaldım.

artık mecbur o kuş yumurtadan çıkıp büyüyene kadar duracak orada, yerini değiştirirsen ya da ellersen genelde yumurtayı ya yuvadan atıyorlar ya da bir daha üzerine oturmuyorlar. çok rahatsız olmam diyorsan bırak büyüsün, çok güzel oluyor yavruyu izlemek. uçabildiği zaman gelince hepsi birlikte gidiyor zaten o zaman izin vermezsin tekrar girmelerine sorun çözülür.

e bebeğe uçmayı nerede öğretecek, evin içinde mi? kuş beyinli yaa fghsfdsh
yuvayı bozmaya vicdanın el vermeyecek sanırım, keyfini çıkar. herkese nasip olmaz böyle bir şey, benim başıma gelse ellemezdim.

peki bit sarıyormuş diyorlar allah aşkına evin içinde ben ne yapacağım, yani ne yapmam, nasıl bir önlem almam gerekir? bir de evde köpeğimiz var.

bit açısından bir şey diyemeyeceğim çünkü bizde hiç öyle bir sorun olmamıştı. biraz pisliği oluyor ama bit böcek vs. görmedik hiç. anneannemin evinde yüklüğün üzerine yuva yapmıştı. torunlarım diye seviyordu :) hatırladığım kadarıyla 20 güne falan yavrusu yumurtadan çıkıyor. biz seslerinden rahatsız olmuştuk sabahın köründe manyak gibi bağırıyorlar :)

edit: yumurtlamasaydı balkona falan taşınabilirdi ama bu saatten sonra taşınmıyor diye biliyorum. yerini değiştirmeden sadece yumurtaya dokununca bile kabul etmiyorlar. aslında köpekten korkarlar yavrusunu yiyebilir diye ama sizdekiler cesurmuş anlaşılan :D

yavrularını yumurtadan cıkarsın, ucursun, ondan sonra temizliginizi yapıp yuva yaptıkları alana oyuncak bebek vs koyun. korkululk gibi görüyorlar ve bir daha gelmiyorlar.
bizim de balkonumuza yaptılar, hiç bit böcek vs olmadı. dünya tatlısı yavruları oluyor, yazıktır kıymayın.

@maral yok kıyamam zaten, imkânı yok.

Bitler için aktardan okaliptus yaprağı alıp bulunduğu yere koyabilirsiniz...

yani öyle çok fazla video izleyen biri değilsen çok bile gelir.

1gb alacaksanız kota aşımında hızınız düşen tarifeden alın.

en güzeli 2 gb gayet yetiyor video fln da izleseniz

1gb var, rahat rahat yetiyor bana. Video filan da izliyorum. S3

8.5gb kullanmisligim var. 4gb lik paket kullaniyorum. genelde 1,5 2 arasi kullanim oluyor.

pek fazla video izlemiyorsanız 1 gb rahat yeter. yok her dakika youtube sömürecekseniz mümkün değil.

video ile hiç işim yok sürekli navigasyon, internet, twitter, facebook falan kullanıyorum en çok kullandığım ay 300-400 mb olmuştur.

bizim arkadaş iphone habire aplikasyon yüklemiş beleş aplikasyonlar sürekli bağlanıp reklam fln çekiyomuş bide facebook a bişiler yüklüyomuş işte durum guncellemesi fln atıyomuş diyodu 1 gb ay ortası gibi bitmiş birde internet paketi yokken iphone aynı 3310 diyodu :D alo - alo :D

yalan mı söylediniz he? 4 günde 400 mb neyle yedim? video da izlemedim hiç. :/

otomatik guncellestirmeleri iptal et.

yalnızca maillerime bakıyorum, aylık en fazla yaklaşık 80mb gidiyor.

vallahi bilmiyorum nasıl şikayet ediliyor ama her bulduğun platformda ifşa et şerefsizleri. hakemlerine kadar. öyle hakem mi olurmuş. akademisyenler de biraz düzgün yapmalı artık işlerini bu ülkede

ÜAK'a başvurun. Bulunduğu okul ve dergiye durumu dilekçe ile belirtin.

Ya dava açmak?

bandini dostum, uzun bir aradan sonra selam,

İlk şikayet merciin YÖK olur, dilekçe ile başvurabilirsin. Hemen soruşturma açarlar. Dava yoluna gideni duymadım, kanuni olarak intihal Türkiye'de bir suç değil, çok uğraşmak lazım. Akademik yollar ile soruşturulur. Üniversiteye ve YÖK 'e dilekçe ile şikayette bulunursan soruşturma başlar.

yazinin yayinlandigi dergiye de noterden bir ihtarname gönder, o yazının intihal oldugunu belgeleyen bir eki de bulundur. yazinin intihal sebebi ile dergiden cekildigini ve gecersiz oldugunu bildirir bir yazi versinler sana. şayet yaziyi vermezlerse mahkeme yolu ile o yaziyi alacagini belirt (bunu yapamazsin ama akademik tayfa tırsaktir, o yazinin yayinlanmasinda hakemlerin ve editörün de sucu var, kendi başlarina bir iş gelsin istemezler).

hırsız arkadaşın bulundugu üniversitenin Üniversite Akademik Kurulu'na da benzer bir yazı gönder, intihal nedeni ile disiplin işlemi yapmazlarsa yine mahkemeye gidecegini bildir. intihal nedeni ile işine son verilenler var, herkes kacamiyor.

şu yaziyi da kaynak olarak kullanirsin.

web.deu.edu.tr

Herkese Cok Tesekkurler. Son olarak bunun cezası ne olacaktır? Bunlar Doktora öğrencisi ve araştırma görevlisi

Sana verdıgım lınktekı makaleyı okursan, baskasının yazdıgın kendı yazmıs gıbı yazmak hapıs cezası gerektırıyor paraya cevrılemıyor. Eskıden hakımler, ıyı de cok az kısıye ulasmıs, cok zarar gormemıssın, kımse duymamıs kı kıyıda kosede yayınlananı dıyordu. Sımdı alenıyet sartı da kalktı, yanı kac kısı gordu kı dıye soramıyor hakım, yayınlanmamıs olsa bıle aynı ceza gecerlı.

Intıhal yaptıgı ıcın gorevıne son verılen ve ılısıgı kesılen yard. doc bılıyorum. Ama unıversıtenın kendı dısıplın kurulu ve yok verır o kararı. Oralara basvurmanız bu ısın pesını bırakmayacagınız ızlenımını vermenız gereekır. O yuzden bır avukat ıle gorusun sızın yerınıze yazısmaları o yapsın karsı taraf altına sıcsın bıraz

kuş gelmesin diye cd asıyolar.o zaman gelmiyomuş öyle diyolar

denedim, rüzgar estikçe ses ediyorlar birbirlerine çarpıp, duvara çarpıp.

yazık belli ki aç. sana derdini anlatmaya çalışıyor. bence yiyecek bir şeyler koy balkona. camı didiklemek yerine yemeğini yesin gitsin. hiç olmazsa gürültü çıkarmaz.

ama dertten ölecek kadar varmış gerçekten :)

bir ara yapıyordum onu. sonra balkonu geri alana kadar canım çıktı, yaklaşınca gagalıyorlar falan yuva yapıp yumurtladıklarında. ben yine de az önce bir şeyler koydum ama hayırlısı bakalım.

parlak rüzgar gülleri var 1milyoncularda. onlar genelde işe yarıyor diyorlar. ama yine de balkona yiyecek koymak iyi fikir. kışın kar falan yağınca hele dev bir sevap point olur

kuş kovucu şeritler var, duyduğum kadarıyla pencere kenarlarına yapıştırılıyor ve oldukça etkili.

cd yi uhu ile cama yapıştırsan olur o iş.

boş poşet as oralara bir yere. veya eski kaset içlerini çıkar kahverengi şeridi sğa sola gergin olmayacak şekilde uzat.
ama bana sorarsan hergün penceremi tıktıklayan bir kuşum olsun isterdim.

her gün camımı tıklayan kuş iyi güzel de sabahın 6'sında nöbet ertesiyken yapınca olmuyor işte, o zaman sıkıntı.

zaten yeri kar kapladığında yapıyorum öyle bulgur, kuru ekmek koymak falan, işte bahar aylarında geri alma konusunda sıkıntı oluyor gerçi balkonu ama kısfmet.

rüzgar gülü iyi fikir. en azından nöbet ertesi günlerde...

o senin kısmetin, tak tak çalıyor camını hiç geri tepilir mi? koy ekmeğini, ser darıyı... merak etme bizde de var, alırsın balkonu geri, birlikte takılırsınız balkonda, ciddiyim.

plastik kuş konmaz diken:

www.osman.com.tr

dost yayınlarından basıldı koltes'in oyunları, onun içinde var. bak: www.nadirkitap.com

acil ulaşmam gerektiği için pdf olarak lazım :/

www.eksiduyuru.com

ah be anacım ya, şizofrengi'yi buralarda bir avuç insan bilir. sabah sabah nasıl sevindim bu soruyu gördüğüme, bende de pdf'leri yoktu, indiriyorum şimdi. çok teşekkürler hem helios'a hem leadri'ye.

leadri sağol. bende de 2 sayısı yoktu. indirememiştim sitesinden zamanında hata veriyordu.

ben kendim yapmadım, yapacak bir ortamım yoktu ve zamanında bitirip çalışmak durumundaydım, ama kardeşime tavsiye ettim, hatta ısrar ettim bir sene uzat diye. nedenini soracak olursan, ben öğrencilikten bir şey anlamadım, kantine gidemedim, geyiklerden randıman alamadım, arkadaşlarımın etkinliklerine katılamadım, sabah akşam çalış dur. kardeşim de yatay geçiş yapmıştı, ilk yıl 26 ders yüklediler buna, o da aynı, sürekli çalışmak. ben de dedim ki, hem adam gibi tez yap, sadece tezi bırak ve bir yıl uzat, şöyle tadını çıkar. yaptı, bir sene uzattı, tezden de memnun uzattığına da memnun.

4 sene üniversiteden sonra sizi 40 sene (büyük ihtimalle) sikko bir çalışma hayatı bekliyor.

paranla yapacağın 2 haftalık(o da şanslıysan) tatil, 2 aylık yaz okulu geyiklerinin, üstüne 1 aylık boş vaktin yanında hiç bir şeydir bence. he bütler biraz daha bayık ama..

Tabi ki para sıkıntısı normalin üstündeyse bitirip çalışmaya başlamak daha iyi olabilir. O ayrı..

hayat hiç de okul gibi değil. bu yüzden okulu bir sene daha okumak güzel.

çalışma hayatı kötü değildir elbet fakat öğrencilik güzel şey... Etrafımdan, ailemden, hocalarımdan biliyorum... İnsanlar eşşşşek gibi çalışıyorlar... Bırak tatil yapmayı, kitap okumaya zamanları kalmıyor... Tabii ki git hayvanlaş benim gibi 2-3 yıl uzat demiyoruz... Ama en azından bir yıl uzat, hem yeni insanlar vs tanırsın hem de o bir yılda belki hayata bakış açın değişir... Çünkü sonrasında o bakış açını değiştirecek zamanın bile olmayacak...

okul uzatmak iyi değildir. halbuki ben de üniye ilk başladığımda öyle düşünmüştüm, uzatayım kafa rahat nede olsa öğrenci hayatı.

sanıldığı sürekli çalışmaya gerek yoktur okulu uzatmamak için. doğru zamanda doğru kişilerle çalışırsanız rahat rahat da bitirebilirsiniz. öte yandan çalışıp eğlenceyi kaçırmamak arkadaş ortamı kurmak için en güzel tavsiye okul kulüpleridir. ne bilim tsm olsun, hal müziği olsun şarkı söylemekten korksanız çekinseniz bile gidin. ben gitmedim lakin ihtiyacım ve isteğim yoktu. ama gidenleri gördük.

4 senede bitirirsen 4 sene kaybedersin, 5 senede bitirirsen 1 sene kaybedersin derdi bizim üst dönemler. ben 5.5 senede bitirdim gayet de zevkliydi.

işletme, maliye gibi yatarak geçilecek bir bölümde okuyorsan yeterince gezmişsindir, yatmışsındır gereği yok. ama matematik, mühendislik gibi sınavlardan kafanı kaldıramadığın, sabahlara kadar ders çalıştığın bi bölümdeysen doğru dürüst ne gezebilmişsindir ne etkinliklere katılabilmişsindir. o yüzden 2 3 ders bırakıp uzat ki rahat rahat gez dolaş, 2 haftalık tatil yerine 1 senelik tatil yap. ailenin yanına dönünce ortam çok stres oluyor, 1 sene daha kendi başına olmanın rahatlığı da var. yabancı ülkelerde gençler üniversteye başlamadan veya 1. sınıf sonunda okulu dondurup 1 seneye yakın ülkeyi, dünyayı geziyorlar kafa dağıtıyorlar. bizde bu olmadığı için uzatıp dağcılık kulübüne falan giriyoruz.

para olmadıktan sonra uzatmanın pek bi anlamı yok. ya okul kantininde 10 tane çay içerek geyik yaparsın ya da evde yatar uyursun, oyunlara tv'ye sararsın. kısacası harçlık sıkıntın yoksa uzat, gez toz arpacık.

yattigin yerden, bir halt yapmadan baba parasi yemek guzel geliyor insanlara. calismak zor geliyor

iş hayatının kötü olmasının bir numaralı sebebi sorumluluk üstlenmektir. yıllarca sorumluluklar alacaksınız ve bunları yerine getirmeniz istenecek sürekli. çok önemli bir durum olmadıkça(hastalık vs.) her sabah erken kalkıp işe gideceksiniz. ben de 1 sene uzattım okulu. okula gitmek gibi bir gayem olmadı hiç bir zaman. erken saatte derslerin hiç birine gitmemişimdir. e o rahatlığa alışınca bünyede ters etki yaratabiliyor yeni koşullar. bi de ben 4.sınıfta başladım çalışmaya uzattığım sene de çalıştım. e okulu uzattın niye çalışıyorsun? çalıştın niye okulu uzatıyorsun? ne yardan geçtim ne serden :)

Ya öyle bırakma nolur. Dışarı atamaz mısın?

sakın vurma hayvana yazıktır. kendiliğinden de ölmesin mümkünse dışarı çıkar ve sal gitsin.

elinle atma, bak şöyle yap kovanın ağzı büyüklüğünde bir karton düz bir şey bul, ince ve sağlam olsun ama. kova kapalı ya, o düz ve sert şeyi kovanın altından, kovayı kaldırmadan yavaş yavaş ittir. sonra kovayı çevir, o düz şey kapak gibi olsun. elin de değmez hem, onu öyle götür dışarı bırak.

ne kadar büyüklükte fındık faresi mi?

fare zehiri al. kovayı azıcık kaldırıp hızlıca zehiri içine at. ölür hemen.

kovaya sprey sık ve yak ölür.

kedi bulabilme ihtimali varsa, kediyi de bu işe koşabilirsin. öldürmez, sadece alır ve gider.

kovanın tamamı dolana kadar içine işe, sonra kovanın kapağını kapat. boğulur ölür.

kovayı kapatıp, kovayla birlikte izlanda'ya git ve kovayı bir yanardağın içine at. kesin ölür o zaman.

ninni soyleyerek uyut ibneyi. sonra sarsmadan disari cikar yere koy. ustunu de selpakla ortuver. usumesin gariban. yanina da yolluk ver biraz. peynir mi koyuyorsun napiyorsun, yaziktir.

aç ve susuz öldürmek ... cani misin ?

aç ve susuzluktan öldürmek çok zalimce. yak ve boğ gibi tavsiyeler veren arkadaşları da kınıyorum. o da bi canlı, o da kendi ekmeğinin peşinde.
alt tarafı çantanın içindekileri kemirdi diye bunları haketmiyor. temiz bi ölüm veremeyeceksen kovanın altına bi karton sür sonra al evden uzak bi yere bırak. kendin yapamazsan yapabilecek birinden yardım iste.

o kovayı kaldırdığınız an uçarcasına kaçacaktır o. ona göre iş yapın.

pak denen cihazın varlığından bir tek ben mi haberdarım?

www.ciftligim.com.tr

al bu aleti yakala fareyi sonra nereye gönderiyosan gönder.

dışarı atamazmış, sen atamıyorsan başkasından rica et allah allah, yazık be oradaki can. aç susuz öldürme planları yapıyor bir de. benzeri şartları sen de yaşarsın umarım yaşama biraz saygı duyarsın en azından.

çok zor değil yani bir karton, sert bir yüzey vb. bulup kovayla dışarı çıkmak sen yapamıyorsan başkasından rica etmek, en kötü üç-beş kuruş ver.

bir sopa veya kürek işini görür. kafasına kafasına vur. geçmiş yıllarda köyü fareler basmıştı. yardıma gitmiştik. fare dediğim de kedi kadar büyük şeyler. küreklerle depolarda fare öldürdük hep. o gün bir katliam yaşanmıştı.

psikopat mısın neden ölüme terk ediyorsun hayvanı? git evine uzak bi yere bırak hayret bir şey.

fare dediğimiz yaşam formu minik kalpli olduğundan bir süre zorlayınca yorulup durulur. o vakit istediğin gibi güvenlice paketleyip uzaklaştırabilirsin.
bir kaç kez ard arda dürtükle (insanca) ardından yorulup durulacak. bu dinlenme periyotları sıklaştıkça senin dürtüklemelerine tepki vermemeye başlayacak. en sonunda kaşığın üzerine bile alabilirsin. sorun çıkartmaz.
sevimli böcek temizleyicileridir fareler. (belki de fare değil böcekçil olabilir daha sevimli)

bende de aynı durum söz konusu. çok fena ayağa düştü bu esrar, 13 yaşında yakınım var içtiğini bildiğim, anlayamıyorum çok kızıyorum ama yapacak bir şey yok maalesef.

"yüzlerce defa yanımda içilip teklif edilmesine rağmen ağzıma sürmedim" aynısı benim için de geçerli
bi de erkek tanıyorum kız arkadaş kriteri "esrar içmemiş" olmaktı, yurt dışında yaşıyor gerçi ama Türk. Bilmem buldu mu.
Ben iradeli değilim sadece hevesli değilim o nedenle de içmedim.Gözlemlediğim: çoğunun sebebi merak diye düşünüyorum. Dertle tasayla bi ilgisi yok sırf kafayı güzel yapıyo işte hepsi o. Kimse dur demez herhalde, kimse farkında bile değil ki ...

içmeyin tüüü kaka

icmek icin dert tasa olmasi gerekmiyor bence.

niye birilerinin dur demesi gerekiyor ki ? içen içer içmeyen içmez . irade merak vs vs .. alkolden bir farkı yok sadece biraz saygıyı hak ediyor içene de içmeyenede.

fitne abi bu. klişe olucak ama, göründüğü kadar masum değil. radikalherifin de dediği gibi arayış bi nevi. ama herkes mutsuz diye filan değil.
nankörsün. şımarıksın ama mutsuz olduğundan çaktırmıyorsun ya da kendin de farkında değilsin... işsizsin, en önemlisi de bu. cidden, her sabah götünü tavana vurdurucak bir derdin işin gücün yok ya... tamaam, al sana sabahlara kadar çürümelik eeen k u u l uğraş anasını satayım.

ben de içmedim ama meyletttim bir ara, itiraf edeyim. aranıyoruz hacı biz aranıyoruz.

sigaradan, alkolden daha kötü bir şey değil. sizi bu kadar rahatsız etmemesi lazım.

Dert tasa meselesi değil ya, ot ne anasını satayım 1 saatlik kafası var. Bunların hepsi denyo, sırf havasını atmak için, "yeaa geçende arkadaşlarla ot takıldık" diyebilmek için kullanıyorlar. Yoksa esrarın derde tasaya bi faydası yok.
Sen ağzına sürmemekle en akıllıca şeyi yapmışsın, boşver ne merak et ne de dene. Bunu kullanan insanlarda sike sürülecek akıl yok, hepsi malın önde gideni.

şu yaşıma geldim benim etrafımda -bildiğim/farkettiğim- içen kimse yok valla.. cevapları okuyunca gördüm ki çok pırıl pırıl çevrem varmış doğrusu!

uzak durmakla doğru yapıyosun hacı, öyle kafa kurtarma orada dursun! bir kez sokakta kriz geçiren birine şahit olmuştum (haroyin kriziydi sanırım), kendini öyle şekillere sokacak maddeyi kullanan adamın zihnini seveyim!! saygı.. ya evet.

Yine abartılar yine abartılar... Ya şu ülkede mutluyken, ya da keyifliyken bir şey içilmeyecek mi arkadaş... İlla her bira içenin ya da ot vs artık ne boksa içenin dertli, derbeder ya da dibe mi vurmuş olması gerekiyor... Ot'un medikal amaçla kullanıldığını da unutmayalım lütfen, arabeske vurmaya gerek yok yani...

Bu mesele irade meseleside değilde başka bir olay... Gerçi bu gözler 2 saatte 5 litre coca cola içip abi kafeinn kafası yaşıyom yeaaa diyen angutta gördü... Ne diyeyim ki :)

canım kardeşim sen en güzelini yapıyorsun, emin ol. bir tür "moda" herhalde, ben öyle düşünüyorum, üzerine sohbet etmek, yeni bir jargon oluşturmak, içmeyeni dışlamak, topluluk ve ortaklıkla ilgili bir durum. başka ortak olacak şeyler bulamadıklarından, boş zamanlarda ne yapacaklarını bilemediklerinden geliştirdikleri bir eylem. uyuşturucunun sentetiği, doğalı diye bir şey olmaz; sonuçta uyuşturucu madde. benim de en tiksindiğim şey, ister içkiyle ister başka bir şeyle olsun "uyuşmuş" insan.

ben de sigra içmem, içmedim ama esrara hayır demem herhalde. aklı başında her insan "güzel kafayı" tercih eder. güzel kafa diyorum ama beni anlayanlar vardır.

(bkz: esrar/@compadrito) bir kisiyi bile vazgecirsek, kar, kardir.

kimse dur diyemez bildiğimce bu olaya. esrar keyif vericiler içerisinde hava cıva. küresel uyuşturucuyla mücadele savaşı kaybedildi. goo.gl
satışı devletler kendi kontrollerinde yapma yöntemleri üzerine çalışıyor ve bunlar resmi söylemler.
boşver. goo.gl

iradeliyim diyebilmen için esrarın senin gözünde çok kötü bir şey olması gerekiyor ki sen de içmemek adına bir savaş veriyor olasın. mesela benim saçlarım rastalı olduğundan herkes beni esrar içen rahat bi tip sanıyor ama ben ne esrar ne sigara ne de alkol kullanmam yani kırk yılın başı ortama ayak uydurmak için bira falan içerim o kadar. belki inat yapmışsındır esrar içmemek için. beraber esrar içmek istediğin kişi sana bunu teklif etse sen de bi denerdin diye düşünüyorum. ben geçen bi denedim beynim sallandı kusuyodum. içenlerin bi işine yarıyor ki içiyorlar ama. en kısa yoldan kafayı kurtarmak tabirinde genellikle haklılık payın var ama daha çok alkol almak gibi bi eğlence sanırım.

bence tam bir ergenlik, beni de araniza alincilik. esrar icene kadar hobi bul, gez dolas, eglen, mutsuzum diye niye gidip esrara sariyorsun?

esrar dedigin sey ottur. eroin, kokain gibi kimyasal bir sey degil. simdiye kadar dunyada esrar sebebiyle olen tek bir kisi bile rapor edilmemis. bagimlisi degilim 2,3 kere denemisligim var. kafasi fena olmuyo, guzel muhabbet. ayrica bazi ulkelerde serbest oldugunu da unutmamak lazim.

esrar'a karsi gosterilen bu tavrin sigara ve alkola karsi gosterilmesi daha mantikli. ayrica esrar'in amerikada neden yasaklandigini bir okumak lazim.

evet arkadaslar , içmeyen insanlar süper insanlar , en iradeliler , en ergen olmayanlar.. herşeyin iyisini hayatında hiç esrar içmemiş insan bilir. o yüzdendir ki içmeyen arkadaşlar herşeyi eleştirip onları ergenlikle yaftalayabilme hakkını kendilerinde görmeliler. en süper insan içki sigara alkol kullanmayan devletini milletini seven itiraz etmeyen , herkes nasıl yaşıyorsa öyle yaşayan insandır.

esrar içenler de en dertli , en iradesiz , en looser , en ergen , en kendini bişeylere kabul ettirme hevesi içinde olan gereksiz insanlardır. aman ha içmeyin.


gençler hangi kısmı anlayamadınız ? sizin hayatınız size , onların hayatı onlara.. gördüğüm kadarıyla siz içmeyerek onlardan daha fena kafalara erişmişsiniz.. aferin devam edin hep etrafınızda sizinle en ufak farklılıklar içerisindekileri mallıkla suçlayın. onları durdurmaya çalışın , bir otorite oluşturup bu işe son vermesini talep edin.. gerektiğinde elinize sopa vb araçlarla bu otoriteye destek çıkarak sizlerde katkı saglayın.. hayatınız çok güzel geçecek böyle yaparsanız.

son söz bu gençlikle gurur duyuyorum.. ne güzel ahlak ve iyilik timsali insanlar var ..

tekrar belirtmek istiyorum içmeyin ... geçen arkadaşın kaynı içmiş ölmüş..

isteyen bırakır ben 5 sene kadar sigara içtim ve bir anda bıraktım 1 sene oldu. üstelik öyle hazırlık aman azaltma bilmemne yok. kendimi sağlığa verdim. artık yağlı et bile yiyemiyorum. alkol çok nadir tüketiyorum, olursa şarabı tercih ediyorum. çevremde birkaç kişi oldu öyle esrar kullanan ama çok çok az. irade ile alakalı olabilir. biraz çocuklukta var, sorsan işte sistem çok kötü hayat beni mutlu etmiyor triplerine girerler. he herşeyi çözdün bir felsefen kaldı.

icmem, icene de mani olmam.

valla 4 yıldır 1.5 derece miyopum. artma azalma yok. hep takarım gözlüğü dışardayken.

miyop um bende.gözümü açar açmaz gözlüğümü takıyorum sürekli.bir uyurken takmıyorum gözlük yamulmasa onuda yapcam ya :d neyse sonuç ne mi ne daha çok ilerliyor numaram ne iyileşme var.senelerdir aynı derecelerde.sürekli takınca iyileşmiyor onu biliyorum yani.

takmak numarayı artırabilir.

2 buçuk yıldır gözlük kullanıyorum. sağ 2.00 sol 1.75'ti ilk aldığımda. şimdi sağ 2:25 sol 2.00 oldu. sürekli kullanıyorum. doktora nereye kadar gider bu dediğimde 3:00 civarında durur demişti. yani gözlük takınca da ilerliyor ve iyileşme de yok.

ayrıca vatanperver'in dediği gibi gözlüksüz hayat çekilmiyor.

1992 ya da 93 yılında gözlük kullanmaya başladım; miyoptum, sanırım 2 küsur numarası vardı her bir camın, astigmat da vardı. seneler geçtikçe numara arttı ve 6'lara kadar geldi, ben gözlük falan takamıyordum, okurken falan takardım gözlüğü, ama rahat edemiyordum. 2004'te gözlerim sıfıra düştü. Miyop falan kalmamış, gizli hipermetrop denen bir halt varmış. Şimdi 0,50 ve 0.75 hipermetrop ve astigmat kullanıyorum. Uzağı görmekte hiçbir problemim yok, canavar gibi görebiliyorum. Miyopun sıfıra düştüğünü ve hipermetrop kullanacağımı söyleyen doktor da gözlükleri yalnızca okurken kullanmamı, hipermetropun hızlı ilerlediğini dolayısıyla tam numaramı değil düşük numara vereceğini söylemişti. Sağolsun, şimdi her şey yolunda.

gözlük taksan da takmasan da miyop asla iyileşmez (numara gerilemez) diye biliyorum ama "bak ne diycem simdi"nin yazdıkları çok ilginç. ha şöyle bi şey duymuştum gerçi; yaşlılıkta (bayağı ileri yaşlar) iyileşebiliyormuş. hipermetrop artarmış ama miyop azalırmış.

@bak ne diycem simdi: sizin yaş kaç sorması ayıp?

tanıdığım iki kişinin miyop gözleri birden sıfırlanmış. ben de allahtan böyle bişi bekliyorum açıkcası :D

15 yıldır gözlük(bazen lens) kullanıyorum. bu süre içerisinde 7-8 kez numaram değişti desek bunların 2-3 seferinde azalma olmuştu. bence kişiye göre değişir. çok farklı insandan çok farklı şey duydum.

mesela kontak lensin de az dereceli astigmatı iyileştirdiğini söylerler. bende olmadı ama çok uzun zamandır artmadı da.

ye bir şey olmaz.

büyük ihtimal bozulur bence. koklasan zaten dayanamazsın heralde bozuksa.

büyük ihtimal bozulmuştur evet, çiğ et belli bi sıcaklıkta çok kolay bakteri üretebilen bi hal alıyo. kokladığın zaman ekşi ve kesif bi koku geliyosa tam olarak emin olabilirsin. kokmuyosa bile yeme, gıda zehirlenmesinin şakası olmaz.

evet

büyük ihtimalle evet, bozulmuştur. sen iyice bir kokla bir tuhaflık var mı diye, bir de eline al yapış yapışsa bozulmuştur. yeme derim, besin zehirlenmesi falan hastaneye taşınırsın bozuksa.

yoguranin tirnaklarinin arasindaki bakteriler, koftenin icerisinde uremeye devam ediyorlar o sicaklikta. bir toksin salgiliyorlar. o toksin, kofteyi pisirmeyle inaktive olmuyor. bakteri yasayamiyor ama toksin hala aktif durumda. besin zehirlenmeleri boyle oluyor.

üvez de fena ısırır ha! bizim de karşımız ağaçlık, akşamüstü karasinekler oluyor, raid kullanıyorum karasinekler için olanından, hiç değilse azaltıyor, böyle içinde sıvı var, prize takılıyor. detan'ı da denedim beş para etmedi, tavsiyem raid, maalesef.

Bazı marangozlar çok daha ucuz ve sağlam yapıyorlar. Çevrenizde bir soruşturun derim, muhakkak bulacaksınız öyle bir marangoz, ona yaptırın. Ikea'nın ürünlerinin rengarenkliği çok özendirici, ancak çok dayanıksız. Ayrıca buna vereceğiniz 726 liraya -ki, çok çok pahalı- çok daha büyük ve sağlam bir tane yaptırabilirsiniz. Özellikle tanıdıksa falan, çok çok ucuza yapıyorlar, biz bir ayakkabılık bir de mutfak tezgahını boyu kadar tek bir dolabı 100 liraya yaptırttık, çünkü sadece malzeme parasını aldılar, işçilik almadılar tanıdık olduğu için. Tanıdık olmasa bile, pazarlık yapar, 726'dan çok daha düşük fiyata yaptırırsınız, diye düşünüyorum.

bu ne çok pahalı. marangoza yaptırmalısın bence de. en fazla bunu yarı fiyatına falan mal olur bence.

bence şundan al 2 tane, koy yan yana, ben 3 tane bundan alıp yan yana koydum gayet güzel, fiyatı da 99 TL.

www.ikea.com.tr

tek parça kocaman yerine daha küçük ve birden fazla olması kullanış açısından daha avantajlı olur. ve civardaki mobilyacılara fiyat sorun, daha ucuza yapılanı mutlaka vardır.

bir de rengi koyu olanlar ortamı daraltıyor, bakınca içini karartıyor insanın. açık tonlar hem kitaplığa daha çok yakışıyor hem de ortamı geniş gösteriyor.

adres varsa eğer romanlarımı gönderebilirim. öyle ahım şahım sayıda yok zaten, 6 7 tane filan.

olur dersen şiir kitabı da gönderirim.

ne tarz kitaplar gönderme niyetindesiniz? ona göre yardımcı olmaya çalışalım? ne güzel bu alışkanlığı edinmeye çalışıyorken, çocukta ters tepecek kel alaka bir şey göndermeyelim?

askerdeyken ince memedi okutmuştum sevmişti, hakan gündayı da sevdi, alamut kalesini de, insan olmak diye bir kitap alıp göndermiştim onu da sevdi. tabi ağır birikim gerektirecek şeyler olursa çocuk okumaktan soğur haklısınız.

Çocuğun ismi ve adresi şudur: Yusuf Özün
Yeniköy Mh. Orman İşletme Cd. Bahçe Sk. Apt No:2 Kat:3 Tirebolu/Giresun

(Not: İlçede sanırım bir tek Aras Kargo teslimat yapıyormuş)
(Not: Kargo ödemelerini karşı taraf ödemeli göndermeyin. Dilerseniz gönderinizin faturasını bana [email protected] adresine gönderin. Ben herkese tek tek havale olarak geçeyim)

Çok güzel düşünmüşsünüz. Ben yarın uygun bir şeyler seçip göndereceğim.

siz hangi ildesiniz? sizinle aynı ilde olanlar tek bir kargo yaparsa maliyeti azaltabiliriz?

phoebe'den şöyle bir teklif geldi. isterseniz kargoyu istanbul'da tek elde toplayıp oradan tek kargo şeklinde gönderelim diye. ben istanbul'dayım. hangisi daha az maliyetli olur bilmiyorum. zaten topu topu kitap göndermek isteyen 4-5 kişiyiz. bunun her tarafı maliyet olsa ne olur bilmiyorum. fakat istanbul'da kitapları toplamak için nasıl bir yol izleyebiliriz. kitapları elden de teslim alabilirim sizlerden. ya da bana kargolayabilirsiniz. ama bu sefer yine kargo parası vereceğiz. bilemedim beyler. önerilere açığım.

ben de istanbuldayım. eğer ortak bir yer bulabilirsek (beşiktaş, taksim, kadıköy) gibi, kitapları toplar ve kargolarız. hem ayrı ayrı kargo ücreti vermemiş olur kimse, hem de kitaplar tek elden gitmiş olur.

ben izmirdeyim yalnız :), çevremden kitap toplayacaktım. o zaman biz burdan göndeririz. size de orda merkezi bir aras kargo şubesinde buluşmanzı tavsiye edebilirim.

farklı şehirlerde olanlar toplayıp tek elden gönderebiliriz öyleyse. istanbul'da okocha, ben ve başka gelen olursa onlar toplarız. izmir'de de phoebe toplar ve birer posta olarak yollarız.

evet öyle yapabiliriz. İstanbul'da bulunan arkadaşlar hangi aras kargo şubesinde buluşalım. Sizler kitapları verirsiniz. Şubedeki kutulardan birine koyar göndeririz.

ben 25idne istanbul'da olacağım. eğer isterseniz istanbul'a size kargolarım, isterseniz buradan kargolarım. derseniz ki bekleriz, o gün de getirebilirim kitapları.

klassno aslında sende bizim buluşacağımız kargo şubesine karşı ödemeli olarak gönderebilirsin abi. bizde orada kutudan kutuya transfer yaparız. ayrıca hepinize çok teşekkür ederim. Önerileriniz, anlayışınız ve kitaplarınız için..

tamamdır, ben kendi çevremi organize ederim, bir hafta içinde de göndermiş oluruz.

teşekkür ederiz. istanbul'daki arkadaşlar barbaros bulvarındaki aras kargo şubesi sizce nasıl? Ben anadolu yakasındayım ama tahminim beşiktaş merkezi olur. Siz ne derseniz ben ona uyarım.

bu duyuruyu bence bir süreliğine üste taşırsak daha çok kitap çıkar. arkadaşınızla da şöyle bir anlaşma yaparız; biz ona kitapları göndeririz, o da orada mutlaka kitaba ihtiyacı olan bir okul vardır oraya verir ve kitap bitirdikçe oradan değiştirir. hem de biz bir taşla iki kuş vurmuş oluruz. olabilitesi var mıdır sizce?

@okocha ben kitapları yarın kargoyla beşiktaş aras'a yolluyorum öyleyse. siz bana özelden cep numaranızı vs verin, gönderdiğim vakit hem size haber veririm, hem de kargodan ulaştığında mesaj alırsınız.

duyuruyu bir süre üstte tutmak için kiminle iletişim kurmak gerekiyor bilmiyorum ki. ricami zaten duyuruda belirtmiştim. ama gözden kaçırdı moderatör arkadaşlar sanırım. kitapları okula verme fikride çok harika bir fikir.

ben moderatörlerden birine mesaj attım ancak diğerlerine de atarım şimdi.

modere edenler compumaster, dambil, deckard, fader, galadnikov, groove salad, hollowlife, kahvegibi, kibritsuyu, kobuzchu kiz, robin

yalnız yanımdaki kitaplar 3 4 tane. bir kısmını istanbul'da bırakmıştım. istanbul'a geçince biraz daha kitap toplar arkadaşlarla göndeririz.

tamamdır. duyuruyu üste taşırsak daha verimli olacağız gibi. inşallah duyuruyu üste alma yetkisi olan bir arkadaş elimizden tutar.

duygulandım,kolaylıklar diliyorum..

okocha, çok hoşuma gitti yardımseverliğin.

Bence şöyle bir şey yapılabilir.

Kitaplar sende toplandıktan sonra bir kargo firmasından rica edersen, ücretsiz teslim ederler diye düşünüyorum. Bağış için dersen, insanlık adına bu işi yaparlar.

elimde verebilecek 10 larca kitap var ama öğrenci adamım sana elden versem olmaz mı Beşiktaş'ta oturuyorum işte

adam kitapçı açıo beyler. dikkat edin tongaya düşmeyin.

Öncelikle tebrik ederim, çok çok güzel düşünmüşsünüz. Genç arkadaş adına sevindim, iyi ki yanınıza gelip de merakla sorusunu sormuş size... Pekala naçizane fikrim şu ki; bu gencin sürekli bir adresi varsa -hâlâ inşaatlarda çalışıyorsa zor gibi ama- direkt ona göndersek, içine notlar, yazılar filan iliştirsek, farklı insanlardan farklı zamanlarda kitap alacak olması onun için daha anlamlı, daha sevindirik olmaz mı ki? Bilemedim.. Ben olsam çok mutlu olurdum herhalde.

balekmek'e katılıyorum, ben de pazartesi göndereceğim.

açık söylüyorum. duyuruyu samimiyetsiz buldum.ağabey okumadığın kitapları gönderirmisin demiş ve burası aklına gelmiş. benden biri istese okumadığım kitaplar aklıma gelir.kitap okumuyorsam okuyan bir adet arkadaşımın artan kitapları yeterli olur.

okudukça kendini güçlü hisseden şahıs için söylüyorum. bir ya da iki kişinin kitaplarının rahatlıkla yeterli sayıda olması gerekiyor. evinde mini kütüphane oluşturmasına gerek yok. gerçekçi olalum okuyamayacak gönderilen miktarda kitabı.

bu mikarda kitabı bir liseye bağışlasanız daha makbule geçer.


edit: sanane istediğimiz yere bağışlarız diyecekler veya trollemekle suçlayanlar olacak ama yapabileceğim bir şey yok.

Samimi samiyetsiz yorum yapmak bana düşmez.
Ama ben de kitap verebilirim iki üç beş tane.
Nerede nasıl toplamaya karar verdiniz.
Buluştuğunuz yer neresi ne zaman olacak vs.
Veya birisi iş yerinden alabilir kitapları benden.
Seyrantepede çalışıyorum.

Dönüş yaparsanız sevinirim.

okocha ile toplanan kitapları bölgede bir okula (büyük ihtimalle bir lise olacak şekilde) bağışlamak ve arkadaşının da istediği zaman gidip oradan kitaplarını anlamasını sağlaması şeklinde konuştuk.

ben bugün okocha'nın verdiği adrese birkaç tane gönderdim.

1-Hanımlar beyler, zaten kamyonet dolusu kitap istemedim. 1-2 tane istedim herkesten. Kimseyi kitaplarından ayırmak istemem.
2-Ben kendi kitaplarımdan gönderiyorum tabiki. Ama bunlar sadece benim seçtiğim doğrultuda olan kitaplar. Aşağıda bir arkadaş Amin Maouluf demiş. Ben sevmem mesela. Yani ben ne okumuşsam çocuk onu okumak zorunda değil. Ama başka insanların göndermesi çeşitlilik yaratır diye düşündüm. Çünkü herkes kendi birikimini seçimleri doğrultusunda oluşturur. Belki de yanlış düşündüm.
3-Neden samimiyetsiz olabilir diye de düşündüm. Benim bir menfaatim mi var buradan ki samimiyetten uzaklaştırıyorsunuz. Aksine kargo paralarını bana yıkabilirsiniz dedim gönderecek arkadaşlara.
4-Dileyenler mesaj atabilir -ki atanlar oldu- onlara direk çocuğun adresini de verebilirim, ki duyuruda da verdim.
5-Kar tanesiyken büyüyen fikir şimdilik şöyle arkadaşlar; Kitaplar bende biriktikten sonra bölgede bir okula verilecek. Delikanlı -ki adı Yusuf-, peyderpey gidip oradan alarak okuyacak. Böylesi bana da akılcı geldi. Yani böylelikle düşün sirkülasyonu hızlandırmış olacağız.
6-Hep söylediğim gibi rasyonel önerilere her daim açığım. Kimseden yakasına yapışarak bir talepte bulunmuyorum. Zaten bu tarz şeyler gönül işidir. Ama acımasızca yargılama veya samimiyetsiz gibi ithamlar hakikaten böyle yardımlaşmalarda insanın motivasyonunu bozuyor. En azından bunu yapmayın bari hocam.

olm altı üstü 1 tane insana kitap gönderilecek 300 kişi kuyruğa girmiş.. 1 insan lan 1

bu adamın dolandırıcı olmadığını nerden biliyorsunuz? @okocha kusura bakma ama sana güvenmiyorum

cocugun dolandırıcı ya da eski kitapci acma hazirliginda bir cakal oldugunu düsünenlere diyecek laf yok. ama defaatle kitap toplamis, kitap göndermis, kitap vermis geri alamamis birisi olarak yapilanin yanlis oldugunu da söylemeden edemeyecegim. duygusal düsünerek, "ne güzel, okumaya hevesli ama imkanı olmayan birisine yardimci olacagim, hem o okuyarak aydinliga kavusacak hem de ben kücük burjuva vicdanımı rahatlatacagim" demek ve bu dogrultuda hareket ederek, acaba diyenlere cemkirmek yaygin karsilasilan bir davranis. ben iki yol izlenmesini tavsiye ederim nacizane.

1- arkadasi bölgesindeki kütüphanelere yönlendirmek ve kütüphane kullanicisi haline getirmek. her ilcede bir halk kütüphanesi var iyi kötü, yine her ilcede bir lise, bri myo var. oradaki edebiyat hocasina gidip derdini anlatsa, yok sana kitap vermiyorum diyecek insan zor cikar.

2- kitaplari bölgedeki kütüphaneye bagislamak ve arkadasi yine oraya yönlendirmek. "kitap acligindan" muzdarip bir gence yardim etmenin yolu, onun önüne yiyemeyecegi kadar cok ve cesitli kitabi yigmak degil, kitap okuma istegini ve aliskanligini uzun vadeye yayarak kalici hale getirebilecek yol aramaktan gecer diye düsündüm ben.

okocha'yi da tebrik etmek lazim elbette.

@inayet prensi adımız ortada. çalıştığımız firma ortada. telefonumuz ortada. ben güvenip bu bilgilerimi oraya yazdım. ama siz bana güvenmiyorsunuz. problem bende değil. siz göndermeyin hocam bir şey. daha ne diyeyim.

@atmacaged 2.maddeyi okudum. ve akla yatkın geldi. Fakat birinci madde çok fazla teoriye kaçıyor. Zira bizler bile aklı selim insanlar olarak daimi kütüphaneye gidiş alışkanlığımız yok. Zira buna zamanımız dahi yok. İkinci hususta bahsettiğiniz önüne yiyemeyeceği kadar kitap koymak mantıklı değil bencede.

@okocha

haksız ithamlarımdam ötürü özür diliyorum. ama kabul et ki altı üstü 1 insan için burda kampanya başlatman saçma sapan olmuş. bu tür kampanyalar okullar için başlatılır. yüzlerce öğrenci vardır ve yüzlerce kitap gerekiyordur. 1 insan içinse buraya gelip binlerce yazardan kitap yardımı istemek akla dolandırıcı seçeneğini getiriyor.. ben yapsam bana da dolandırıcı desinler yani

okocha, birinci maddede söylediklerimin gerceklesmesinde de bir mani yok. simdi bu genc arkadas seni okurken görmüs, heveslenmis ve seni ve kitap okuma azmini idealize etmis ve o heyecani sürdürmek istemis. ama bu heyecanin hakikiligini ve samimiyetini sınamak icin, arkadasa dogrudan yardimci olmak yerine, kitap bulabilecegi yerler hakkinda bilgilendirmek daha gercekci bana göre. hakikaten kitap okumak istiyor ve bu konuda vazgecilmez bir dürtü duyuyorsa, gider arar bulur okur.

okumanın bir heves degil, bir lüks degil, bir "aydınlanma aracı" degil (karikatür benim icin birsey ifade etmiyor, ya da daha dogrusu bilgiye ulasmada kitabin ve formal bilginin araciliginin son derece modern bir yanilsama oldugunu düsünüyorum, her kitap okuyan duvarin öte tarafini görseydi, süleyman demirel en keskin bakişli insan olurdu) ama nefes almak gibi, rüya görmek gibi, sevgiliyi sabah uyurken dayanamayip öpmek gibi bir refleks oldugunu düsündügüm icin bunca yaygarayi koparisim. kimse kimseyi aydinlatamiyor, hele evdeki eskileri komsu cocuguna vererek, eski kitaplari köy ilkokullarina bagislayarak, kimseyi kurtaramiyoruz. umarim derdimi anlatabilmisimdir.

@inayet prensi ağabey binlerce yazar falan yok. toplasan iki elin parmağını geçmeyecek kadar adamız. binlerce yazara gitmesin diye direkt sözlüğe değil buraya yazdım.

@atmacaged ağabey çok teorik düşünüyorsun. yazdıklarında yanlışlanabilir taraf sadece pratiğe uygulamasının teorik düşün kadar kolay olmadığıdır. ben üniversitede okurken kütüphanelere gider araştırırdım. lakin şimdi evden işe giderken trende 10 sayfa okusam kardır diyorum.

İstanbul içi elden verip toplu gönderim ile yollamak için son tarih nedir hocam peki ? 25 Haziran gibi İst e dönücem, ben de vermek isterim bir kaç tane; İst içi yer önemli değil..

temmuz 1 son tarih diyelim.

giresun belediyesi ile görüştüm. gezici halk kütüphanesi varmış. eline geçen kitapları bağışlarsan(büyük ihtimalle meb binası olacakmış. ordan liselere dağıtacaklar miktara göre ama bağış yerini kararlaştırmadık tam olarak.) her hafta uğrayacaklar. eski kitabını verip yenisini alabilir.. ama senden cevap bekliyorum.
edit:
ayrıca kabul ediyorsan çocuğun adresini de gönderirsen işleri hızlandırmış oluruz

çocuğun adresi yukarıda ağabey zaten. gezici kütüphane fikride fena değil aslında. çok ilginç ve kulağa hoş geldi.

biraz daha net cevap verirsen mesaileri bitmeden az daha çirkeflik yapıp yarından itibaren kütüphaneyi evine uğratmayı düşünüyorum.

çocuğun ismi yukarıda adresi yukarıda. becerebilirersen makbule geçer. daha net cevap şöyle. kütüphaneyi çocuğun adresine uğrat.

çocuğun evine kütüphaneyi götürmek sorun değil. kitapları meb e bağışlama konusunda bir şey demelisin.

hele bir neyimiz var ortaya cıksında

@okocha kitapları meb'e bağışlayalım. çocuk da gezici kütüphaneye ya da meb'in belirleyeceği bir okula giderek alsın kitap okumak istediği zaman.

nasıl yapalım o işi. kimle irtibat kuralım beyler

@miucee yardımcı olabilir misin bu konuda?

şu ana kadar gelen kitap varsa bir liste yaparmısın aynı kitapları göndermeyelim

eğer bilimsel kitaplar (tübitak yayınlar odtü yayınları) okur hoşuna gider derseniz benden 5 kitap çalışır.

arkadaşın giresunda yaşıyor, ben de giresunda kitapçıyım.
istediği kitabı alıp okuyup getirebilir.

rasyonel önerilere açıkmışsınız, buyrun rasyonel öneri: 10-15 kitap ismi verin ve/veya tercihimize bırakın, herkes birer ikişer göndersin. bir kişiye kitap göndermeyi kampanyaya dönüştürmenin gereği yok. olayın bu kadar büyütüldüğünden hatta varlığından haberi olmasın bu arkadaşın mümkünse.

kitap bağışları kişiye yapılmaz. güven problemini kaldırmak istiyorsanız. çocuğa en yakın okulla görüşün orada bunu isteyenler mutlaka vardır. öyle bir irtibat bulun kitaplar okula gitsin daha fazla kişi yararlansın. bir kişiye kitap bağışını ilk kez duydum. ki giresundan bahsediyoruz iyi kötü 200-300 kitap vardır her okulda. ama yine de gönderilsin tabii ki fakat bir okula. kişiye değil.

tamam beyler kitap falan istemiyorum. ne gerekiyorsa ben yaparım. siz işinize bakın. okula da ben gönderirim, çocuğada. 1 arkadaş kitap gönderdi onu da geri gönderirim. daha mesaj atıp uzatmayın. zamanında netameli ne de güzel yazmış: www.eksisozluk.com

insanlıklarıyla bize büyük bir ders veren ekşi duyuru sakinlerine çok teşekkür ederim. şimdi s.ktirip gidebiliriz buradan.

diyaz

feriha

ben minnoş, boncuk, kıl, tüy gibi isimlere karşı olduğumdan, önerim: ece. kedi asil hayvandır kraliçe gibi bir isim yakışır.

bir klişe: pamuk.

Bianca
Gözleri çok dikkat çekiciyse Zümrüt de olabilir.

kedu (noktali u)....eski kedimin adi , bidaha kedim olursa yine adi kedu olur.

plase;kezban.

kiz zirvelere de getir , severiz:):)

pirinç.

şemsi

yasmin

hamur

seray

sakız

beyaz

psişik.

kedi1

belki ileride yeni kedi alırsan kedi2, kedi3 diye adlandırabilirsin. takibi kolay olur.

7 sene oldu evleneli, memura sormuştum, yok öyle bir şey demişti.

www.uzmantv.com

hayırdır bilader ne bu acele? :)

nişanlını alacaksın, bir tekne, bir de kaptan, açılacaksın denize. uluslararası sulara çıktığına emin olunca kaptan basacak nikahı. tarih alma yok, beklemek yok, kesin ve hızlı çözüm. balayı da içinde olacak böylece. all included yani. hadi tebrikler :)

sattığınız kitapların çevirmenlerinin ismini yazın kitap bilgilerinde. o sattığınız sayfalar, harfler tek tek birisi tarafından yaratılıyor. gökten inmiyor.

uye olan herkese her gun en az 1, kimi zaman 2-3 tane mail atmaktan vazgecin ya da en azindan uyelik esnasinda bu tur duyurulari alip almama tercihi koyun.

Sosyal medyada popüler olmak için ekşisözlüğü ve duyuruyu ticari amaçlı kullanmanız çok itici.

dehri, entrapmen ve sorularsorularr'a canı yürekten katılıyorum. zira ben, bir kitap faresi olarak sitenizden gebersem, evet büyük konuşuyorum, kitap almam, kitap için bu sitenin yüzüne bakmam. ne bir künye, ne kitabın orijinal adı, çevirmeni vb hiçbir açıklama yok, kör göze parmak gibi kitap kapakları gözümüze sokuluyor. bir de allah aşkına, kitap mı var bu sitede?

the phantom of the opera ingilizce penguin yayınları varmı?

ellerine sağlık. eş anlamlılar çok şık olmuş.

bayağı bayağı iyi yalnız. elinize sağlık

eline sağlık, teşekkürler!

kendim sordum, maalesef hiç ses seda çıkmayınca yine kendim yanıtlayayım dedim. bu sorunu yaşayanlar olursa belki yardımcı olur bu yanıt. öncelikle bir sistem onarma diski yarattım; sonra da bu diski çalıştırarak sistemi onar dedim. sorun çözüldü.

kosesinden bir asilarak bir cekiyorsun tamam. eger yemezse jiletle takilacaksin.

nalburlarda boya çözücü var, ama tiner değil, boya çözücü diye satılıyor. ondan alıp, kurumuş yapıştırıcının üzerine sürüp biraz bekleyip, herhangi bir şeyle hafif kazırsanız çok kolay çıkar.

ılık suyun içine biraz bulaşık deterjanı döktükten sonra fısfıs yardımıyla üzerine sıkarsan 10 dakika sonra kolayca çözülür.

benzinle

keşke çatalla delseydiniz. merkezi pişmez başka türlü. delin her yerini. çok delerseniz de dağılır. en iyisi fırınlayın siz onu.

patatesi küp küp kesip öyle haşla.

o patatesi iyice parçalayıp haşlyın. sonra da azıcık süt ve margarin ekleyerek püre yapın oh mis. kimyon ve tuz da eklerseniz möhteşam olur.

patates haşlarken mutlaka suyuna 1-2 yemek kaşığı tuz atılmalı; ayrıca patates büyükse, böyle kocamansa, ben dörde bölüp öyle haşlıyorum; çünkü tek atınca dediğiniz gibi haşlanmıyor. neyse, bir dahaki sefere aklınızda olsun, tuz ve bölmek...

çok geç ama bir dahaki sefer için yazayım yine de,

1-büyük patatesler haşlamalık değildir, minik veya orta boy olmalı. o yüzden alırken tek bir boya abanmayın yapacağınız yeeğe göre elinizde seçenek olur.

2- patates haşlarken asla ve asla soyulup haşlanmaz özellikle püre yapılacaksa. su çeken patates lezzetini kaybeder.

daha önce verdiğim bir cevaptan yapıştırıyorum, deneyin faydasını göreceksiniz:

mikrodalgada haşlamak için:

patatesi iyice yıkayıp, soymadan birkaç yerinden hunharca çatallayıp delik açın
dört beş kat ıslak kağıt havlu ile sarın. ama şakır şakır. en iyisi kuru sarıp, musluğun altına tutmak ve sıkmadan öyle sulu mulu mikrodalgaya.
dört dakika yüksekte.
durunca, başaşağı çevirin (fırını değil patatesleri).
bir dört dakika daha.
hemen çıkarmayın eliniz yanar.
eğer yeterince yumuşamamış ise, 2'şer 2'şer dakikalarla devam edin, ama başlangıçtaki 2x4 yetecektir.

içine su girmiyor, özlü özlü mis gibi oluyor, gerçek patates tadı alıyorsunuz.
bildiğiniz kumpir. kabuğu da yenir.
afiyet olsun.

hiç vesvese yapmadan çok çok ciddi bir önerim var, başka bir veterinere götürün; istanbul'daysanız feridun kalyoncu'ya götürün, şiddetle tavsiye ederim.
bizimkinin veterineri, bizi 3 yıl boyunca "hayvan kabız, yok bir şeyi, lavman yapalım" diye uyuttuktan sonra, feridun kalyoncu'ya gittiğimizi ve böylelikle köpeğimizin barsak fıtığı olduğunu öğrendiğimizi, ameliyat için geç kalındığını, geçen süre boyunca 11 yaşına geldiğini, anestezide sorunlar çıktığını, bizim dokuz doğurduğumuzu, onun ise tarifsiz acılar çektiğini, aslen bir melek olan feridun bey'in teşhiste geç kalındığı için dikecek kas bulamadığını söylemek isterim.
özetle feridun bey candır, her veterinere güvenmeyelim ne yazık ki...

evet her veterinere güven olmaz, ben de tavşanı götürdüm veterinere, ilk yapılmaması gereken şey olarak öğretilen şeyi yaptı, kulaklarından tutup kaldırdı hayvanı, yanında çalışan veteriner arkadaş çaktırmadan müdehale etti düzgün tuttu sonra.

valla bizim mahalledekiler kar yağarken çocuklar gibi şen olup birbirlerini kovalıyolar yuvarlanıyolar vs.

nereye gittiklerini ben de bilmiyorum ama soğuktan arabanın altlarına girebiliyolar. araba çalıştırmadan önce korna çalmakta yarar var o yüzden.

iyi ama araba da bir süre sonra motor soğuyunca geceyi nasıl geçiriyorlar yani nasıl sağ kalıyorlar? :/

kuytu köşelere gidiyorlar, mesela ufak bir toprak parçası bile olsa, oradaki ağaç diplerine, arabaların altlarına saklanıyorlar. evvelki sene istanbul'a kar yağdığında açık alanlardaki ağaç diplerinde, üzerlerine kar örtülmüş olarak görmüştüm çevredeki köpekleri. bu nedenle böyle durumlarda, dediğiniz gibi, kedi evleri yapmak gerekiyor, ama belediye topluyor bu evleri, bu nedenle, sürekli olarak yapmak için karton, koli bandı, çöp torbası gibi malzemelere bolca ihtiyaç var. köpekler için ise, yanılmıyorsam erzurum belediyesi yapmıştı, tahta palet ve battaniye lazım. donarak ölenler oluyor çünkü, az da değil sayıları...

o zaman kar altında kaldıkları için ya da saklandıkları için biz göremiyoruz bedenlerini öyle mi? ama karton da eriyen karla vs. ıslanacak, çıkıp ateş yakasım filan geldi gece gece öf çok kötü ya :s

su koymak dışında şunu yapabiliriz: youtu.be

Konyada da apartman altlarindalar genelde. Hani merdiven alti bosluk olur ya en sevdikleri mekanlar oralar.

kursa gitmelisin, ama mutlaka kendine kendine de çabala, bizim tavsiyelerimizi de beklemeyi ihmal etme.

ben ünide öğrenmiştim. açıkçası zorlanmadım ama biz dersler gereği sürekli haşır neşir olduğumuzdan pratikle güçlendirdik. canın sıkıldığında çalışacaksan çok zorlanırsın ve süreç uzar. kurs öğrenmek için denetleme mekanizması vazifesi görür. kurs hocaları iyi ise koşarak git.

tarih vakfı'nın kursları vardı, hem de çok makul bir fiyata. araştırın der, tavsiye ederim. kendi kendinize çabalamanın da elbet faydası var, ama dediğim kurs şayet hala varsa, devam ediyorsa, çok kısa bir zamanda, kelime bilginiz de iyiyse matbu bir evrakı, kitabı okuyabilirsiniz.

tam olarak hangi olayla bağlantılı geçiyordu, biraz daha ayrıntı versen anlatayım hemen

şöyle mi? "yasanın (davanın diye de çevrilmiş olabilir) önünde bir kapıcı durmaktadır. Taşralı bir adam bu kapıcıya gelerek yasaya kabul edilme ricasında bulunur." diye başlayan, bekleyen adamın yaşamının sonuna kadar devam eden ve nihayetinde kapıcının "bu kapı senin için yapılmıştı" gibi bir lafıyla biten kısım mı? hani bir türlü adam kapıdan giremez (yoksa girmez mi, girmek mi istemez, gireceğini mi düşünmez yoksa?).
"Senden başka kimse kabul edilemezdi bu kapıdan, çünkü bu kapı yalnızca senin için yapılmıştı. Artık şimdi kapatacağım onu."
Eğer öyleyse, ahlaken kesinlikle yorum yapmam, ancak, şunu tavsiye edebilirim, yasa ve adalet ikiliği, doğal hukuk ve pozitif hukuk ile ilgili düşünmenizi tavsiye ederim. Hatta bu konuda Zeynep Direk'in Defter'in 40. sayısında yayımlanan "Yasanın Kaynağı Üzerine" adlı bir makalesi vardır; tam da bu hikaye ile başlar. Benden bu kadar...

(bitter cikolata'dan izin alınarak duyuru tarafımdan soru'ya çevrilmiştir)

ilk mesajın benden olsun. tebrikler, analı babalı büyütün, hayırlı güzel günler yaşasın inşallah :)

ne güzel bir haber, tebrik ederim :)

tebrikler, yakında bez nasıl bağlanır, gaz nasıl çıkartılır gibi sorular sorarsın artık :D

ilk bıdı bıdılar benden gelsin o zaman :)

ne yap ne et emzir
sarı giydirme sarılık olur
çok kalın giydirme, çok ince de giydirme
sen şimdi beceremezsin, annenleri çağır onlar yıkasın
tuzlu suyla yıkayın büyüyünce ter kokmasın
bıdı bıdı bıdı bıdı

şaka bir yana en önemli dileklerim:

hayırlı ve sağlıklı bir evlat olsun, allah analı babalı büyütsün

@baldur, teşekkürler, sorularımla duyuru kullanıcılarına ışık olduğuma inanıyorum :P

@lazpella, tuzlu su işini deneyebilirim, o dolmuşlar dile gelse de konuşsa yani :)

tebrikler, bebeğinize size ve ailenize mutluluk sağlık dolu ömürler dilerim

Allah analı, babalı ve en önemlisi sağlıklı bir şekilde büyütsün :)

Film önerisi istemişsiniz ama hangi tarzdan hoşlandığınızı yazmamışsınız.

Ha pardon!

Allah analı babalı büyütsün.

Hasret kalmışız böyle hoş duyurulara..

beraber uzun ve mutlu yıllar diliyorum :)

ben de 5 aylık baba olarak anlatayım, sonra bana duacı olursun, tabi öncelikle allah analı babalı büyütsün ve en önemli allan evlat acısı göstermesin kimseye, amin.

sarılk için kesin çözüm yok genelde azda olsa her bebek kapıyor bunu, güneş buldukca camdan giren güneşin önüne koyun. biraz sararırsa da korkmayın geçiyor bu. ayrıca beşiğin üstüne tülbent koyun yüzü açıkta kalmasın.

gaz sorunu 4.ayın sonuna kadar sürebiliyor, gaz için damlalar var ama bulaşmayın elinizde geldiğince. inek sütü, çay içme kola falan zaten yasak, acı de yeme bunlar gaz yapar bebeğe. gazdan dolayı çok ağlar bebekler, o günler geçiyor korkmayın, askerlik gibi bitmez gibi gelir ama bitiyor :)

kabızlık da çok sık görülür, yukarıdaki ile aynı şeyler.

pişik için muhakkak ilk önce bez değişikliğine gidin (marka değiştirin, bizim kızada marka değişince sorun büyük ölçüde geçti, primadan hagise geçtik)

ıslak mendil kullanmayın.

zeytin yağı pişikte iyidir.

saç kurutma makinasını açarak kısa süreli susturmak mümkün ama uzun süreli huzur için evden birinizin kaçması gerekiyor.

topuktan kan alma olayına kocanızı götürmeyin ben neredeyse hemşireyi dövecektim o işkence nedeniyle o kadar sinir omuştum.

neyse, zor bir süreç ama zevkli. rast gele

bebeğe çeyrek takıyorum hemen (:

Tebrik ederim. Allah analı babalı büyütmeyi, hayırlı bir evlat olarak yetiştirmeyi nasip etsin.

qoddar, işte bana böyle şeylerle gelin :)

2 yaş annesinden geliyor ; maceraya hazır mısın :)

tebrik ediyorum , sağlıkla sıhhatle , sevdiklerinle büyüt bebeğini inşallah.

tebrikler. burdan güzel haberler duymak ne güzel. kimse sormamış, ismi ne peki?

Hiçbirşeyin ve hiçkimsenin tutsağı olmasın diye Özgür, memleketini adında yaşasın diye Ege :)

ne güzel isimler, sağlıklı ve mutlu bir hayat diliyorum :)

bebeğe maşallah da benden :)
hayatı boyunca huzurlu ve mutlu olsun!

takarız tabii ki sonuçta biz de bir abi, amca, dayı sayılırız(:
yahu o değil de bir an böyle gaza geliyorum, ben de istiyorum sonra aklıma bir türlü uygun eş bulamadığım geliyor, üzülüyorum. ben de istiyorum çocuk bee
(:

Allah anali babali sevdikleriyle kotuluklerden uzak buyutsun. Erkekse de adi bora olsun :))

Tebrik eder, size ve bebeğe sağlıklı, gerektiği kadar analı-babalı ve huzurlu bir hayat dilerim.

Cosmic amcası yesin oni. Matematik ve fizik sorularını sorsun büyüyünce :)

ben de tebrik ederim, özgür bebek mutlugunuza mutluluk katar insallah :)

Tebrikler :) Allah torunlarınızı da görmeyi nasip etsin.