asasdfds ciddi mi bu soru? "allah ile şeytan arasında tartışma"....

Allahla şeytan arasında böyle bir iddaa gibi durum yok ki. Herkes yoldan çıkarsa herkes cehenneme gider, cennet boş kalır.

Not: Cehenneme odun olarak kontenjandayım.

bi tek müslümanlar mı kurtaracak yani dünyayı soruya bak :) müslümanların 2 katı hristiyan var sen korkma sevgili kardeşim.
cevap: şeytan bu dünyanın egemenidir, onun kazanması gayet doğal.

Hikayenin sonu da belli ama. İyiler kazanıyor.

soru yanlış. galiba tam anlatamadın. Allah ın yarattiğı, Allah a karşı hiç şeyi kazanamaz. Kıyamete kadar mühlet verildi şeytana. Allah celle celaluhu zaten gelecekte olacaklar dahil her şeyi biliyor.

@1adam O Zaman İslamiyet tüm dünyaya mı yayılacak

Ay herseyi biliyor diyip sual edince bu bir imtihan dayanin demiyorlar mi bitiyorum. Olm boyle manyakca seylere mi inaniyonuz hakkaten. Gunah sevap yok, iyi kotu var. Bi anlayin gozunuzu seveyim. Ha seytan varsa da coktan kazandi zaten. Bi etrafina bak istersen.

sana çok iyi haberim var, supernatural'ın son bölümünü izle bütün cevaplar orada:

-------------------spoylırın allahı----------------------------


tanrı ile şeytan barışıyorlar, tanrı özür diliyor sonra sarılıp ağlıyorlar. dostluk kazanıyor yani, yaşasın fair play!

Once meleklerin secde mevzusuna dair aciklama ;

MELEKLER ADEM'E SECDE ETTİ....

SECDE;Boyun eğmek,isteyerek kabullenmektir.
MELEKE;Herhangi bir amaca ulaşmada, Allah'ın ve diğer canlıların kullandıkları her türlü araca (ilim,kol,el,resul,kitap,güç,araba,para vs vs..) Meleke,Melek denilir..
Bir insanın kendine ihtiyaç ihdas etmesi , onun ADEM olma vasfı ile olur...
Adem=ihtiyaçlı olmak demektir.
Yani susamak,acıkmak,üşümek,bir konuma gelmeyi istemek,barınmak istemek, ADEM konumunda olman demektir.. Bir ihtiyacını karşılamak için duyu organlarını kullanarak plan program yapman , strateji belirlemen senin "İNSAN" olma vasfınla olur..Bu konuyu , eğer hayatının ilk sırasına yerleştirir ve her şeyde,her fırsatta ÖN PLANA çıkarırsan , bu da “BEŞER” vasfınla olur.. İşte ; bir insanın kendisi için ihdas ettiği , bu ihtiyacının karşılanması esnasında ya da sürecinde , kendisine gerekli olan tüm materyaller yani MELEKELER , bu kişiye "SECDE" ettirilir (18/50 , 7/11 , 38/73 ve 15/30da)..Meleklerin Adem'e Secde Ettirilmesi bu anlamdadır ve hayatımızın her alanında günceldir..!
MİSAL verelim ; doktor olmak istiyorsun , çalış ol , bu hedefin için gerekli olan tüm melekeler sana SECDE ettirilir..Tuvalete gideceksin , buyur git , tuvalet senin için MELEKEdir , sana bu ihtiyacını karşılama noktasında secde eder , karşı çıkmaz..
Elini gözüne sokacaksın , yemek yiyeceksin, araba kullanacaksın, vs vs vs..
Bunları ve daha sayamadıklarımızın kişi tarafından yapılması esnasında bu iş için gerekli olan materyaller asla insana karşı çıkmaz , çünkü insanın ADEM olma vasfı gereği ona SECDE ettirilir..
Melekelerin secde ettiği Adem hep iyi şeyler mi yapar?. Tabii ki hayır. Bıçakla ekmek de kesilir, maalesef insan da öldürülür. Ancak melekelerin itiraz hakkı yoktur..

Seytan ( iblis ) mevzusuna dair;


İBLİYSte bir MELEKEdir ve dediğimiz gibi , bir kişi bir şey için kendine ihtiyaç ihdas ettiğinde yani ADEMleştiğinde devreye girmeye çalışır..Amaç , bu ademi oluşturan bu kişiye ihtiyacını giderirken , ona bunu NEHY işleterek yaptırtmaktır.
Eğer yaptırabilirse buna "İBLİYSin CİNNlenmesi" denilir ve bu durum 18/50de İbliys için kullanılan ''KANE MİNELCİNNİ'' deyimiyle yer bulur.

Maalesef bu deyimi çoğu ulema ''O CİNNlerdendi'' şeklinde çevirmişlerdir.Oysa bilinen manada CİNNler alemi diye bir alem yoktur.Burada İbliys için kullanılan ''o cinlerdendi'' deyimi YANLIŞTIR.
Doğru mana ; ''o cinlenir yani HAREKETLENİR yani AKTİF HALE GELİR'' şeklindedir ve 18/50`de ibliys bu şekliyle rabbin emrinden dışarı çıkar.Böyle oluncada ADEMleşmiş insana Allahın haramını yaptırır.

Halil ibrahim ÜLGÜ

tanrı; ''ben zaten biliyordum zaaa xD'' diyecek.

hani tün anlatılanlardan sonra en mantıklı senaryo bu :D

as mümin yahut mümin olmaya çalışan kardeşim.

öncelikle elini görüyor ve rest çekiyorum(şaka şaka poker falan anlamam hiç). yukarda giydirmişler baya da sormak istediğin anlaşılıyor bi şekil.

şeytan ortaya bi fikir atmış, Allah da ona müsade vermiş. şeytan Allah'a karşı bişey kazanmayacak ama bişeyler ispat edecek muhtemelen. benim itikadım şu yönde, bize verilen irade - insanoglunun tüm mücadelesinda olduğu gibi iyi ile kötünün savaşı. her türlü refah içinde de, savaş ortamında da, rahatta ya da rahatsız olsak da çıkan çatışmalar bize verilen iradeyle hangi seçimleri yaptığımıza bağlı. sorunun kümülatif cevabından çok sen/ben hepimiz kendi şeytanımızın (ahahah böyle diyince abilere bağladım) neleri ispat edebileceğine kafa yorarsak daha temiz olur.

cogu instagram follower kasiyor. okadar umutsizler yani :)

evet ya snap mnap gudik şeyler yazmışlar

neyse ümitsiz kız iyidir bu durumda hahhahahaha

bebege etilere filan gel,güzel giyin burda ferrari, lambo filan cok, birine yaslan fotonu ceksin arkadas.Gökten a. diye like yağar.hadi hayırlı isler.

Reel hayatta neye bakıyorsa ona : 1: PARA 2: YAKIŞIKLILIK

Tr yi keşfettiler tüm yabancı model manken ergenler burda görünüp takipçi kasıyorlar arıtk :)

tinderda yadığın gibi 3 kural geçiyor
yabancı ülke fotoğrafı
hayvanlı fotoğraf
ortamlı fotoğraf

bunlardan 2si en az

Sanal alemde kız düşürmek gerçek hayattan zor. Çünkü dediğin gibi abaza bol ve gerçek hayatta cesaretsizliklerini orda kullanıyorlar.

oncelikle caresiz kiz iyi degildir, onlar gercekte caresiz olduklari icin yapmiyorlar cunku. takipci kasan kizlarin hicbirinin umrunda olmazsin, bosuna onlara yurume.

onun disinda lola90 ve Nox+1
tinder'da cogunlukla zenginler ve cok yakisikli/guzeller sevisiyor. orta halliler birbirini cok zor buluyor. ama cook da imkansiz degil. oglanin fakir oldugu ve kizin da cok guzel olmadigi ama tinder'dan tanisip sevistikleri bir ornek oldu hayatimda. sen yine de guvenme tabii buna. zengin degilsen ya zengin gorunmeye calis, ya da sil direkt, hele tipin de yoksa. tipim idare eder diyorsan birkac zengin item iceren fotograf ekle. yurt disi fotograflari bence igrenc mesela, herrrrkeste var cunku. ferrari, maserati herkeste yok. en guzeller de sadece onlara gidiyor. ha, ben en guzelleri hedef almiyorum zaten diyorsan da, orta halli zengin item'lari da yeterli olur. (orn: mercedes, bmw, artik herkeste oldugu icin cok tavsiye etmesem de en son model iphone) ama senin yurt disina gitmis oldugun bilgisiyle ne yapsin ki? cok sacma. zengin oldugunu baska yollarla belli et. selfie de ben olsam begenmezdim ama begeneni cikabilir, bir tane de guzel bir selfie koy. kedili foto da koyma.

hayirli isler.

yakışıklı mısın? 22 23 yaşa kadar kızlar tipe bakar. ya gelirin ya da giderin olucak. yok öyle kediye like.

yoklukta giderim var

o zaman ben rakiplerimi elemem lazım hahah superlike atiim de önlere çıkiim

Valla ben sıfata bakıyorum. İnsanın ne olduğu yüzünden anlaşılır. Arabali foto koyanlari, dövmeli sakallı neo hippi tipleri, takım elbiseyle koltuğa serilip bacak bacak ustune atanları, ustsuz foto koyanlari, gümüş ya da altın bileklik takanlari profile bakmadan unlike ediyorum.

Ha bi de spor salonunda foto cektirenleri, kaslilari, foto modelleri. Ayrıca arabana gelecek kızla ne konuşmayı bekliyorsun. Ha dersen ki ne konusucam, sevissek yeter; o kızlar arabanın olmadığını anlayınca ne olacak.

tinder kullanmıyorum ama arabalı fotolar aşırıııı itici geliyor.

bence foto seçimlerin doğru. ama yakışıklı değilsin. hadi bir şekilde, filtrelerle fln kendini yakışıklı ve zengin gösterip birkaç kızla konuştun diyelim, reelde görüştüğünüzde her şey ortaya çıkacak ve o iş yine olmayacak. tinder işini bırak derim.

neye bakmıyorum?:
-Arabalı fotolara (ben zaten zenginim heheh)
-yüzün görünmediği karanlık/efektli fotolara, (ben çirkinimmmm ve bunun farkındayımmmm diye bağırıyo o fotolar)
-Profili sadece selfielerden oluşanlara (selfie çeken erkek maldır)
-Evcil hayvanını kameraya sokarak sözde sevimlilik taslayan tipitiplere. (Napıcam golden retrieverınla mı match olucam?)
-Spor salonunun aynasında/üstsüz foto çeken vücutlu abilere (Kafası "sen benchte kaç basıyosun"dan başka şeye çalışmaz)
-kadın gibi kısa paçalı skinny jean ve babet tarzı ayakkabılar giyen, saçları yapılı çok "fashion" erkeklere.
-sakalından yüzü görünmeyen çok şekilli hipsterlara
-güneş gözlüklü fotoğraflara (yüzleri olmasa tatlı çocuk aslında hepsi)

Yakışıklı olsun tabi ama düz adam olsun. Kasmasın. Kısaca kız düşürmek için çabaladığı çok belli olan tiplere bakmıyorum.

Tinder bizim ülkede ölü, boşuna yıpratma kendini. Altından sanki!

ambrosia + 1 kesinlikle.

şu ana kadar söylenen bütün tiplemeler piyasada bolca bulunan tipler. ve bil bakalım neden bolcalar? cevap: "TALEP"

bizde seçen kadın, o yüzden erkek modası diye bişey yok; erkekler kadınlar neyi beğenirse onu seçiyor. mevcut trend çok eski değil, hemen değişmez. o yüzden yukarıdakilerin yapma dediği her şeyi yaparsan daha büyük bir kitleye hitap edersin. he, hepsi bizim duyurucu gızlar kadar akıllı bıdık olmayabilir ama alacağını onlardan da alırsın, hatta onlardan daha kolay alırsın.

tinder hesabım yok ama eğer olsaydı direkt arabaya yaslanıp poz veren barzolar ile şirin görünmek için evcil hayvanları kullanan klişe herifleri elerdim. ardından kendini aynada üstsüz çekenleri unlike ederdim.

sanal ortamlarda tek baktığım şey YAKIŞIKLILIK! ama öyle böyle yakışıklılık değil hayvan gibi yakışıklılık. ardından (tabii biraz konuştuktan sonra) kafası çalışıyor mu buna bakardım. imla ve noktalama işaretlerine uyuyor mu, mantıklı ve kurallı cümleler kurabiliyor mu bunlar önemli. gerçi eğer insanüstü yakışıklı değilse kafasının çalışmasının hiçbir önemi yok benim için. suratına bile bakmam.

@acemi: kızın abazani bakar öyle tiplere :) iyi vursun a bakmiyorsun işte, yoksa o steroidden şişmiş tipler sandığın kadar "iyi vurmuyor". Kimden nasıl bi performans çıkacağına kasına, arabasına bakarak anlayamazsın. Bari insan gibi biriyle muhatap olayım diye düşünüyorsun o noktada.

ben de arabalı, üstsüz fotoğraf koyan, param var diye bağıran tipleri direkt geçiyorum.

okuluna bakıyorum (yine amerika'da orada burada parasıyla okuduysa beni aşar, ama itü odtü boğaziçi artı puan)

işine bakıyorum, kendi işinin patronu, xyz holding yk üyesi gibi profilleri direkt geçiyorum yine.

ambrosia selfie çekenleri geçiyorum demiş; ben kasıntı ve yapmacık pozlar verenlerdense samimi selfieleri tercih edebiliyorum

hep yurtdışındaki fotoğraflarını koyanları da geçiyorum yine paralıyım diye bağırıyorsa.

zeka parıltısı gösteren bio'lar dikkatimi çekiyor.

kedili fotografları değil de köpekli fotografları olanlar böyle sorumluluk sahibi mesajı yolluyor bilinç altıma onlara bir bakıyorum.

ortak arkadaş varsa referans olur güvenilirlik açısından.

ortak facebook llike'ları da fikir verebilir

Kendi götlerine bakmadıkları kesin.

Ortalama ve altı kızları, Instagram linki paylaşanları vs. sola at. Match sayısı çok artacak.

güzel olur.

sonrasında "oh iyi oldu geç bile kalınmıştı" veya "aa aslında öyle biri değil ki neden öyle yaptılar" tarzında düşünürüz falan.

bence güzel fikir

Aman bize ne,hatta cs.

Teşhir direği diyorsunuz. Olur.

isterim.
insanların kendini toparlayabilmeleri/düzeltebilmeleri için

hayır. umurumda değil açıkçası kimin neden uçtuğu. sadece uçurulan kişiye sebebi bildirilmeli.

bence duyuru şeklinde değil de, o kişinin nicki arandığında karşımıza çıksa daha iyi olur. gereksiz ortalığı bulandıracak ve tartışma alevlendirecektir bence böyle olması.

"Demek ki boyle yapinca ucuyormusuz" diyebilmek adina iyi bir fikir.
Tekrar dusundum, angelus hakli.

kelleyi sergilemek gibi yani.. bence gerek yok.

Soru değil de duyuru şeklinde açarsanız olabilir. Şeffaflık adına doğru bi adim atmış olursunuz.

Çok saçma. Uçurulan kişi neden uçurulduğu konusunda bilgilendiriliyorsa yeter, geri kalanı teşhire girer ki bu da hoş bir şey değil.

İstemem. Rahatsız edici.

gereksiz ötesi

haha belediyelerin cenaze namazı ilanı gibi :D gerek yok ama tek bir sayfa/başlık olup bütün uçurulanlar liste halinde sebepleriyle yazılacaksa olabilir de. Hepsi için anasayfada ayrı duyurular göreceksek ı-ıh gereksiz olur bilgi kirliliği olur.

Atsız atacı Gök yeleli bozkurt gibi bir tarz oturtursanız neden olmasın?

şu en alta bi yere uçurulanlar gibi bi kısım ekleyin. orada kimin niye uçtuğu üç beş kelimeyle yazılsın. ayrı ayrı haberdar edilmeye gerek yok.

kişiyi arattığımızda uçtuğunu ve sebebini bilsek kafi.+1

cembacemba +1

ben isterdim. böylelikle "x nerelerde yahu" gibi duyurular da azalır sanırım. gerçi o kaybolanların çoğu uçurulmuş olmuyor ama olsun, "ne yaparsam uçurulurum" hususunda da örnek teşkil eder bu durum. benim oyum sarıgül'e. onaylıyorum.

ayrıca, kargn +1 demeden geçemeyeceğim. ÇAŞIT OLDUĞU İÇİN ATILMIŞTIR yazısı nesiller boyu altından kalkılamayacak bir utanç bence. herkes ayağını denk alır ona göre.

Çaşıt olduğu için atılmıştır +1

abi oldu olcak sallandıralım.

bence gerek yok.

"aman bana ne"ye çok daha yakınım. hatta ki uçma sebebinin ifşa edilecek olmasını hiç doğru bulmuyorum.

bence de güzel olur. hem ne sebeple uçuruluyoruz öğrenir ona göre ayağımızı denk alırız.

​100 Mbps Limitsiz 175 GB
​Taahhüt Süresi 36 ay
Apple TV (32 GB)​​​ ​ ​ ​veriliyor
fiyat 100 tl

AKN kotasını benim gibi her türlü dolduruyorsan en ucuz tarifeyi seç. Yok doldurmuyor veya fatura döneminin sonuna doğru dolduruyorsa paket 3 ü tercih et.

50 mbit ile 100 mbit arasındaki farkı günlük kullanımda ve dahi standart film-dizi indirmelerinde anlayamazsın, akk'yi yüksek al ki hızın bi önemi kalsın 2 hafta sonra. o yüzden 1. paket.

3 yil cok uzun sure taahhut icin,hele superonline a 3 yil soz verilmez.ikinci onemli not oldu faturayi unuttun odemenin acma kapama 25-30 lira para aliyor bu arkadaslar.evvelden 2 ayda kesiyorlardi simdi ilk faturada kesiyorlar.

50 mbit ile 100 mbit arasında en azından şu an için çok fark yok kullanımda. download süreleri düşer sadece. geri kalan kullanımda ikisi de yeterli. zaten randımanlı 50 mbit alabiliyorsan bence insan olana yeter.

ha ben olsam ayda 20 liranın hesabını yapmayıp 100 mbit 175 gb alırım ama o 20 lira senin için önemliyse kesinlikle 50 mbit 125 gb olanı seçerdim.

Kesinlikle 2 değil. 1 veya 3, ama akk'si yüksek başka bir şey varsa o da olur.

derdini sikmede azıcık kafanı ve interneti kullan güzel kardeşim.

adam telefona ne diyor? modüler diyor. ne diyor? götüne sokup çıkartabilirsin diyor. bataryayı söküp hoparlör takabilirsin diyor, kamera için lens takalbilirsin diyor, bluetooh modülü takabilirsin diyor.

yani sene olmuş 2016 hala 2dk google'de youtube'de arama yapmaya üşüniyorsun yahu.

ayıp ayıp.

bataryan biterse onu doldurmakla uğraşmak ve beklemek yerine yenisini takmayı düşünmez misin sevgili aynştayn?

pil'in cikmasi diger telefonlarinkine gore alisilmisin disinda. zaten buna modül diyorlar ve farkli aparatlar takilabiliyor. Olay bu ama yeni bir sey oldugu icin kimisine cok farkli, kimisine de normal geliyor. Ilk gordugumde fazla sasirmadim. Aslinda boyle olmali diger telefonlarda da.

@mrvengeance baktım lan vallahi. bi bok bulamadıydım ben:(

@baba jo ben takılıp çıkartılmasından bahsetmiyorum götünden takılıp çıkarılmasının ne gibi bir artısı var ondan bahsediyorum. aynısını zaten kapağı çıkarıp da yapıyorsun

lan o zaman sana bi kıyak yapiyim gel:

www.youtube.com

dikkatli izle, sınav yapacam sonra.

kapağı çıkartılabilen cihazları komple metal gövde yapmak imkansıza yakın, bataryası arkadan çıkan telefonların hepsi plastik neredeyse ve bu da premium telefonlar için olumsuz bir durum. lg bu sayede hem gövdeyi metal yapabildi hem de tak-çıkar olayını sadece pil boyutundan çıkartarak yenilikçi bir çözüm sunmaya çalıştı.

tutacak mı, büyük ihtimalle hayır. ama tasarım alanında tıkanma noktasına gelen akıllı telefon sektörüne ilham vereceği kesin, etkilerini göreceğiz ilerleyen nesillerde.

heykel sanatçısıysa heykel yapar yapar sonra sergi açar, o sergiye gelenler ya da eserlerden haberdar olanlar beğendiklerini alır.

daha sanayi tipi heykelcilikten bahsediyorsan bilemiyciim.

İnstagram denenebilir gibi.

+ olarak küçük bir dükkan açıp meraklısına satabilir

büyük meblağlardan ve büyük heykellerden söz ediyorsak tabii ki belediyeler. özellikle akp'li olmayan belediyeleri kovalamak gerek. gerçi fatih sultan mehmet heykeli gibisinden heykellerle akp'lilerle de bağlantı kurulabilir.

sergi işlerini biz de biliyoruz fakat şu an için işin sanat kısmıyla ilgilenmiyoruz. sadece ticaret gözüyle bakıyoruz şu aşamada. ne bileyim, oteller, fabrikalar filan ilgilenmez mi heykel yaptırmakla?

konu 'otellerin, fabrikaların filan' ilgilenmesi mevzusu mu yoksa ilgilense bile niye sana yaptırsın mevzusu mu? muhakkak ilgilenirler tabi.

Mini figürinler vb. yapmak markalaşmak daha çok para kazandırır. Büyük para kazanmanın yolu markalaşmaktır.

Ben bir ara kendi bustumu yaptirmak icin arastirma yapmistim, ama uygun bir secenek bulamamistim.

Bence kendi ayristirip uzmanlasacagi bir kac alan secip onlara yonelik web siteleri ile lead yakalamaya calisabilir.

Buna ek olarak bireysel kullanici haricinde dendigi gibi belediyeler, oteller vb de secenek olabilir eger baglantilari varsa.

sanat için değil para için yapıyorsan para kazanamazsın ondan, başka şeylere yönel derim.

@the thin white duke

eğitimini almış diye özellikle belirtmiştim ama neyse.

turizm sektöründe yer almak için okulunu okumana gerek yok, bir süre amelelik yapmayı göze alıyorsan iyi ingilizceyle girersin. ingilizceni geliştir, orta seviye bir yerde resepsiyondan başla, her şey yolunda giderse 3-4 senede ön büroda yönetici kademesinde yapacak iş bulursun.

turizmde kalifiye eleman önemli ancak alınan eleman eğitim görmüş mü diye kimse de takmıyor, yani tabiki turizm sektörüne girebilirsin. yaşanan olaylar,ülkenin durumu vsden dolayı çoğu otel(yabancı turist ağırlayan) bu sezon ya az eleman alıyor ya da oteli hiç açmıyor. dolayısıyla bu sezon işiniz biraz zor olabilir.
turizmgazetesi.com ve modhotel.com üzerinden ilanlara bakabilirsiniz.

eksiğin yok, fazlan var (hem de fazla fazla) ama uzun süre otellerde barmenlik yapmış biri olarak bu işlerin tanıdık vasıtasıyla döndüğünü belirtmek isterim.

tanıdığın falan varsa ayarlamaya çalış, internetten başvur, gözünü kestirdiğin otellerle yüzyüze görüş. farklı kollardan dene.

bir de tavsiyem (güney otellerini düşünüyorsan) çat pat rusça öğrenmen. departman müdürlerinin gözünde oldukça artı konuma taşır seni.

Japonca işini ilerletirsen rehberlik yoluna gidebilirsin. Keza ingilizce de öyle. Kendini yalnızca otel diye bağlama, acentalar/mağazalara da girebilirsin. Bu tip yerler ne okudun demez genelde

Kuşadası turizm 13 sene saygılar :)

Mikrofiber yorgana devam

Yorgan

daha ince giyinip aynı yorgana devam ediyorum ben, yaz da olsa yorgana gömülme keyfinden vazgeçemiyorum <3

Baba jo+1

Yumuş yumuş yorganım <3

yurtta kalıyorum, yorganım var. bu havada yorganla yatılmayacağı için üstüm komple açık yatıyorum. bazen uykudayken yorganı üzerime çekip 5 litre su kaybetmiş olarak uyanıyorum ama.

tanga + yorgan

Ben hala yorganlayım.

yaz kış mikrofiber yorgan ftw

yorgan örtüyorum. bence hava hala soğuk.

yorgan. askerde yazın da yorgan örtüyorduk.

yorgan, üstelik bugun ekstra soğuk

Ikea'da filan sicaklik seviyesine gore yorganlar var. yaz yorgani da alabilirsiniz oradan (ya da baska bi yerden)

Onun disinda ben pikeyle yatiyorum.

pike. üstünde de polar battaniye. niye bu kadar zahmete giriyorum bilmiyorum ama yorganla kan ter içinde kalıyorum. pike tek başına da ince geliyor.

neferkity +1 Havalar daha da isininca pike ya da carsaf, bazen de hicbir sey.

yorgan. ikea'nın pofuduk yorganını kullanıyorum yaz kış. yazın çok sıcak olduğunda pikeye geçiyorum ama onun dışında hep ikea yorganı.

yorgan ama çok ince bi şortla falan yatıyorum.

battaniye + (kedi tüylerini toplasın diye) pike

ikea yazlık yorgan +1
şunu kullanıyorum:
www.ikea.com.tr

şu havalar için ideal. terletmiyor pek.

yalnızlığımı...

pamuk yorgan. anacagızım eski minderleri verdi yorgancıya pamukları bi güüzel dövdürüp yorgan yaptırdı. bi geleneksel benmişim meğer. ama bu aralar fazla sıcak oluyor cidden bazı geceler uyanıyorum bi bakıyorumm ki üstüm açık.

Yorgan kalın geliyor, battaniye ince geliyor, çözüm: iki tane battaniye üst üste

bu havada üşüyen insana diyecek bir şey bulamıyorum. pike var yatakta ama örtünmem. üstüm çıplak yatarım.

kalın battaniye

Gecenin sessizlğini örtüyorum üzerime, örtündükçe daha soğuk oluyor haliyle. Sonra boğazıma kadar karanlığa gömülüp kayboluyorum.

Yorgan + 1
Yazın ince battaniye ya da pike ile yatıyorum ama hala yorganlıyım ben. Üstelik ayağım üşüdüğü için kısa bir süre fan açarak ayakları ısıttım. Bir de benim oda yazın bile evin geri kalanına oranla serin, iklimin birkaç derece farkettiği bir oda. Enlem çizgisi salonla aramdaki koridordan mı geçiyor artık, ne.

haha :)

şişmanken küçük göründüğünü söylerler aksine, o da sadece görünme işidir, boyut hala aynıdır. bence sana öyle geliyor :)

tam aksine, etrafındaki yağlar eriyince daha büyür. yani biyolojik olarak büyümez ama daha büyük görünür devilred'in dediği gibi.

abi 58 kilo yetişkin erkek mi olur, sen nesin ki penisin ne olsun? boyunu bilmiyorum gerçi ama hani ideal kilon 58'in üzerindeyse ona çıkmaya çalış bence. vitaminsizlikten belki daha küçük görünüyodur gözüne.

normalde tam tersi oluyor. ekstra 10 kilo için 1 santim gider. yani penis olduğu yerde durur ama yağ tabakasından dolayı ocak dışı kalır, toplamda 6 santimse 5 görünür anadın mı. kendimden biliyorum amk. mis gibi pipi gitti yav :/

Kuculmez. Kesin bilgi.

Pipiyi değil kilonu dert etmelisin bence.

Dostum yanlis anlama da burada ki bircok kisinin sadece penisi 58 kilo zaten. Nesin sen hobbit falan mi? Ekmeh ye ekmek, kilo al biraz. O ne oyle.

@der meister @kareem said:
boyum 170, en fazla 63 kiloya çıkabildim. sonra hep bir düşüş yaşadım. iştahım tam zannedersem çünkü boğazım da hiç boş kalmıyor. ama nedense kilo alamıyorum, hep kaybediyorum.

o değil de çevremde 116 kiloluk adamlar var. kiloları sizin tam iki katınız kadar! :)

öte yandan kilo al diyenlere bakmayın. sağlıklı olacak kiloda olun yeterli. şişman olmaktansa zayıf olmak daha iyidir.

kilo verdikçe penis etrafında gömülü olduğu deriden çıkar dolayısıyla kilo verdikçe uzar. senin küçük görmen psikolojik olsa gerek

tabi, 43 ol mesela komple içine kaçar.

özel, türizm-konaklama-inşaat.

özel ve imalat.

Dövlet

ozel/finans(it tarafi)

part-time devlet ana.

bence burada devlet memuru coktur, millet mesai saatinde hep burada:)

Devlet+serbest meslek.

devlet

özel

özel

Kendi işimde kendimin patronuyum :(

Özel

Ozel / Internet Urun ve Hizmetleri

Ozel, it

donanımlıysan özel, üşengeçsen devlet

Devlet

devlet ya. türkiye'de yaşayacak olsam devlet memuru olmayı çok isterdim ben. mükemmel bi şey bence. bug gibi abi. çalışma saatin belli, maaşın her zaman standart üstü, tatilin belli, kafan rahat. bi de nedense ben devlet dairelerini hep sevmişimdir çoğu kişinin aksine. bana sıcak, samimi, rahat gelir. yukreyn'de tutunamazsam dönüp devlet memuru olmaya kasarım kesin shfsjk

ha tabii devlette ne olacağın da önemli. ben sabahtan akşama kadar yatıp 3 bin lira maaş alacağım bi iş düşündüm mesela. her devlet memurluğu öyle değil.

Devlet, üstüne bir de sağlam bir unvanın varsa ek göstergeli ve yeşil pasaportlu :)

yabancı devlet - eğitim öğretim.

çalışıyoruz, ücret almıyoruz.

şimdi öğrendim ben çalışmıyorum
bazı ekip arkadaşlarım çalışıyor.
Çalıştıkları saatin parasını alıyorlar.

Resmi tatillerde çaışıyosan ve ücretini vermiyolarsa sigortaya şikayet etmeyi deneyebilirsin.

özel, çalışmıyoruz, resmi tatil.

nöbetçiler var, çalıştıklarının 1.5 katını mı ne alıyorlar. ( izin veya ücret)

Çalışıyoruz. Ek ücret almıyoruz +1

Özel sektör 3 asağı 5 yukarı böyle. Şikayet edersen de çok bir şey eline geçmez. Sonuçta buradan ayrıldığında gideceğin yerde de başına gelecek olan bu. Firmaya ceza keserlerse "aman tanrım bir daha bunu yapmayacağım" demesini beklememek lazım. Tabii hak aramanı engellemesin bu. Hak aranmasına karşı değilim hatta teşvik ederim. Muazzam beklentilerin olmasın diye dedim. Türkiye burası.

Özel sektörde çalışıyorum. Ofis. 19 Mayısta brüt 315 TL yatacak.

Edit: Puantaj ile görüştüm, resmi tatil olarak geçtiği için 425 TL civarında olacakmış.

özel, çalışmıyorum.

çalışıyoruz, ücret almıyoruz.
birazdan patrondan yarınki (istanbul) "1. vazifemiz yürüyüşü"ne gitmek için izin almayı deneyeceğim! olmazsa yıllık iznimden yarım gün kullanıp gideceğim..

bu vesileyle istanbul'daki herkesi davet etmiş olalım;

tgb düzenlemiş ama kimin düzenlediğinin önemi yok. önemli olan yarın orada olmamız gerektiği.

***

19 mayıs 1. vazifemiz yürüyüşü,

saat: 12.00
yer: şişli/osmanbey'deki atatürk evi'nden dolmabahçe'ye yürüyüş...

Ben zaten normalde de çalışmıyorum, erkek arkadaşımın sırketinde her bölümden biri nöbetçi kalıyormuş. O kalan kişi de günlük aldığı ücretin 2 katını mesai ücreti olarak alacakmış.

çalışıyoruz, ücret almıyoruz +1.

şikayet edin diyen duyurucuları görüyorum, nereye şikayet ediyoruz tam olarak onu bi' diyin hele, baya şikayet birikti.

çalışmıyoruz. özel sektördeyim ben de. yaklaşık 15 kişi çalışıyoruz.

Özeldeyim, bizim ekip çalışmıyor. Destek ekibinden en son gelen kızcağız nöbetçiymiş ama yarın.

Özel sektör. Eskiden çalışan sayısı azken çalışıyorduk. Mesai falan almıyorduk.

Daha sonra eleman sayısı epeyi bir arttı. İşçiler birleşti, patron kalleş dendi.

Hakkımızı isterük dendi, şimdi bütün resmi tatillerde tatiliz, diyelim ki gelindi, çift mesai olur. Ayrıca öğle tatili diye birşey de yoktu, sonradan 1 saat öğle tatilimiz var.

Kölelik zor valla.

Özel sektör çok puşt. Baş edebilmek için birlikte hareket etmek lazım, yoksa sabahtan akşama kadar çalış nereye gidiyorsun yeter diyen olmaz.

Özel çalışmıyorum. Üstüne cuma da tatil. Olur da çalışacak olsaydım resmi tatil günü çalıştığım için 2 kat fazla mesai alacaktım. Ya da istersem ücret yerine günlük çalışma saatimin 2 katı olan 17 saati izne çevirebilecektim. Şaka değil gerçek.

Çalışmıyoruz, 4 yıldır özel sektördeyim hiçbir resmi tatilde çalışmadım ve beni kimse zorlayamaz. Siz de çalışmayın, hep birlikte anlaşın, kimse işe gitmesin.

çalışmıyoruz, özel sektör. ama bu 6-8 arası şahsıma mesai gömülmesine engel değil tabiki. anasını satayım böyle şeyin. bırak da evimde olayım saatinde. 9 da evde mi olunur ulan.

Nope.

çalışmıyorum. hatta 20 mayıs da ara gün diye onu da tatil ettiler. 4 gün tatilim mis gibi :)

hem çalışıp hem ekstra ücret almıyor hem de alacak izin olarak kullanamıyorsan evet, biraz "enayisin". özel sektör genelde böyle evet ama hakkını bilmeyen işçilerin de bu durumda payını yadsıyamayız.

ben çalışmıyorum, bizimkiler yönetim ofislerindekilerin resmi tatillerde çalışmasını özellikle istemiyor.

ofis, özel, çalışmıyoruz.

Özel ofis çalışmıyoruz çalışsak saat ücretinin 2 katı mesai alırdık.

ozel, calismiyoruz. calisan bir grup var (uretim+kk) onlar cift mesai aliyor. 20si tatil degil.

1- hedefin bahçeköy durağı, geçen otobüsler ve daha fazlası için tıklayınız...
www.iett.gov.tr
(en kolayı hacıosman'dan 42hm)

2- içini çok dolaşmadım, bana küçük geldi muhtemelen çok yerine gitmediğim için. aynı sebepten görülmesi gereken özel bir yer göremedim, baraj göleti var bitane etrafında da bişey yok zaten. ondan önce dere kenarında mesire alanı gibi biyer var ama o da beklediğim gibi değildi.

3- sahipsiz köpekler dışında bir hayvan görmedim(öldürme potansiyeline sahip)

İzlenmez. Çok leş dizi.

çerez niyetine izlenir bence. sadece kızlara özgü de değil.

Harika bir dizi, New York'un sokaklarını daha iyi görebileceğin bir dizi yok.

Adindan belli, izlenmez.

aman izleme

1 2 ve son sezonu izle.

valla liseli bir ergen erkek olarak ben izliyordum, en azından üniversiteye geçene kadar izledim kısa bi süre; "bunlar ne hayatlar yaşıyor amuğaa" diye vay vay çekiyordum, içerdiği türlü entrikalarla kadın milletini tanımada çok yardımı olmuştur gelişme dönemim için. şimdi eski sevgilimin üvey babasının evlatlığıyla homoseksüel bi ilişkideyim, bi önceki sevgilimi evlatlık aldık, kocamın ondan olan çocuğunu seviyoruz; torun sevgisi çogzel bişeymiş harbiden.

ben canım acayip sıkıldığında tanımadığım insanları, dışarı bira içmeye davet ediyorum. 3 - 4 kişiden 1 tanesi kesin kabul ediyor. hem biri ile tanışmış sohbet etmiş oluyorum hem de kafa dağıtıyorum. bir çok arkadaşım oldu öyle.

Pola, hadi gel bir şeyler içelim diyen bir çok arkadaşım buralardan tanıştıklarım.

Farklı tarzlarda şarkıları söyleyip kaydetmek, sonra dinleyip silmek.

Ben mesela sahilde bisiklete binerken halısahadaki maçları seyrediyorum, sonra sahaların girişlerindeki kapıları sürgülüyorum.

Biten şeyleri atmaktan ben de mutlu oluyorum, sonu gelmeden çöpe atmak yerine bitirebilmeyi başarmışçasına, param boşa gitmemiş gibi hissediyorum.

Onun dışında nevresim değiştirmek. En geç 3 günde bir değiştiriyorum sırf bu yüzden :D

dondurma yemek

Bu hafta sonu bisiklet kiralayıp sahil ve plaj boyu gezdim, uçurtma uçurdum. Böyle mutluluk var ama bu da çok sağlam bir mutluluk. Bunu yaz bitene kadar yaparım rahatlıkla, uçurtma her seferinde olmasa da arada keyifli oluyor. Ekim'den sonra imkansız hale geliyor. Yapmayı sevdiğim daha minik şeyler biten şeyleri atmak çok zevkli geliyor bana. Bakım yapmak, ağda gibi şeyler kuş kadar hafif hissettiriyor. Bir de tabaktakilerin önce kötülerini yiyip yavaş yavaş en iyilerine gelmek, o en iyiye yaklaşınca çok hak etmiş gibi hissediyorum.

Kendime bir şeyler ısmarlamak :)

Mutsuzsam mutsuz oluyorum ben. Mutlu olmaya çalışırsam daha da mutsuz oluyorum çünkü. Mutsuzken sakin kalmaya çalışıyorum. Öyle hoşuma giden, aniden modumu değiştiren küçük bi şey gelmedi aklıma. Yok sanırım.

geçen gün ana ekranı açık unutup yanlışlıkla telefonuma dokunmuşum, whatsappla instagram yer değiştirmiş, uygulamaların hepsinin yeri bir sıra kaymış. sonra whatsapp için telefonu açtığımda bir garip oldum, böyle anlık bir heyecan geldi 'allah allah whatsapp burada değildi?!' diye. sonra fark ettim ne olduğunu ve iki gündür böyle kullanıyorum, değiştirmedim. hala her açtığımda gözüme farklı geliyor ve ilk seferki heyecanı yaşıyorum jasjhahah. ay çok mutlu oldum kendi kendime. böyle bir şeye mutlu olacağımı bilsem çok önceden yapardım. benim için de şok oldu. hehheh:D

Evde biseylerin yerini degistirmek, yenilige alisana kadar gozume hos geliyor. Ya da cekmece dolap vs duzenlemek. Esyalari duzenli uyumlu gormekten haz aliyorum gecip izliyorum dolabimi veya cekmeceyi. Bir de tanimadigim birine yardim etmek.

farklı yerlerde yatmak (yerde, koltuklarda ya da başka bir otel odası yatağında vs), dışarıda uyumak (parkta, plajda, bankta vs), sabaha karşı dışarıda bulunmak, bir sokak köpeğiyle münasebette bulunmak, farklı saatlerde işe gitmek ya da işten ayrılmak. ayrıca kedinin yatmak için tuhaf, yeni yerler keşfettiğini görmek de acayip hoşuma gidiyor. bir de kampta gece hacet gidermek büyük bir iş başarmışım, böyle bir doğa insanıymışım gibi hissettiriyor. o da favori hislerimden.

sesli bir şekilde şiir okuyup kaydedip daha güzel okumaya çalışmak

ben seyahat planı yapıyorum. gidemeyecek olsam da yapıyorum. booking.com'da otelleri hostelları falan araştırıyorum, bütçe planlaması yapıyorum, çantama koyacaklarımı listeliyorum, gideceğim yer ile ilgili araştırma yapıyorum, orada konuşulan dillerde birkaç kelime öğreniyorum, sonra tekrar bakıyorum otellere vs. peki sonuç olarak ne oluyor? bir yere gidemiyorum. neden? çünkü para biriktirebilme gibi bir yetim yok, aptal saptal şeyler alıp borç açıyorum başıma. ama olsun, seyahat planı yaparken kafam dağılıyor. kendimi o şehirlerde yürüyormuş gibi hissediyorum, içimi bir mutluluk kaplıyor. hem belli mi olur, belki bu planlar bir gün işe yarar, bu yaz olmasa da belki seneye giderim :)

saati tahmin etmek.

bulunduğum ortamda saatin kaç olduğu merak ediliyorsa "dur bakma" diyerek bikaç saniye düşünüp olabilecek en doğru şekilde tahmin etmeye çalışıyorum. dakikası dakikasına tutturduğum çok olmuştur, en son bugün 3 saniye ile doğru saniyeyi kaçırdım.
i723.photobucket.com

Cisimleri atese vermek:)

Oje sürmeyi çok seviyorum. Kendime bakmak iyi geliyor sanırım.

Bisiklet sürmek kendimi cok özgür hissettiriyor.

Boya yapmak. Sırf bu yüzden geçen yazı abuk sabuk bir sürü şey alıp boyayarak geçirdim. Yer kalmayınca yarısından fazlasını atmak zorunda kaldım. Renklerle oynamayı seviyorum.

kendi yaptığım birşey aklıma gelmedi ama annem gece yürüyüşe çıktığımızda suratında çocukcu bir gülümsemeyle yollardaki babaların üzerlerinden atlar.

Pilates topunun ustunde ziplaya ziplaya mutfaga nasil gidildigini lutfen biri bana aciklasin:)

çöpe bir şeyler atmak, kendime ödül olarak ot içmek. başga yog :(

Ben sıkılınca esneme hareketleri yapıyorum. Canımın yanması çok hoşuma gidiyor.

Evde bir yıldır kullanmadığım şeyleri bulup çöpe atmak. Kafamdaki sorunlarımı da atıyormuş gibi hissediyorum.

Makyaj yapmak. Sıkılsam gecenin bir yarısı da olsa makyaj yapmak için kalkarım ya. Bir sürü şey denerim sonra siler uyurum ahahs.

Kahve öğütmek.

kpop açıp kedinin patisiyle tempo tutturuyorum, halay çektiriyorum.

www.youtube.com

köstebek kurabiye +1
buna ek olarak google map'te gezinmek. büyükşehirler, gidemediğim yerler öncelikli ama özellikle kırsal alanlarda streetview mükemmel oluyor.

him biten seyleri atmak +1 turdesleri birlestirmek, ayni kaba koymak :)

googlelamak, daha sonra yapmak uzere bir seyler ogrenmek, DIY seyleri

aliexpressten ivir zivir bir sey almak

sen açmış olabilir misin? aynı tip başlık açma konusunda ihtisas sahibi gibi duruyorsun çünkü ^_^

@babajo vurdu gol oldu.

Sene 69, vietnamdayız. Yanımdaki eleman konserve fasulyeyi beğenmedi bu ne la böyle dedi ilk o açtı hacı, ben şahidim. Gir bak inanmıyorsan.

roma merdivenleri var findiklinin karsisinda. findikli parki var sahilde. biraz devam ederseniz besiktas four seasons otel karsisi setustu var, otelin arasindan da olsa guzel outdoor yerdir hem sehir, hem ara deniz manzarali. (keza ust sokagi da oyle) "e buraya kadar geldik" derseniz ortakoy palanga caddesi uzeri, ve dereboyu'ndan girilince kilisenin ust sokagindan kopruyle karisik guzel aksam kareleri yakalamak mumkun istanbul siluetiyle. devaminda kurucesme parki var ama karsisindaki benzinci bira satmiyor, gidecek olursaniz biralari ortakoy'den alin.

cihangir merdivenler yasaklı değil diye biliyorum, bir süredir gitmiyorum ama yasaklanmış olsa elbet duyardım gibi geliyor.

cihangir merdivenler'de en son bulunduğumda geç saatlerde gelen patavatsız bir grup sebebiyle kalabalık bir kavgaya dahil olmuştuk. son zamanlarda pek tekin olmayan tiplerin de uğrak noktası olmaya başladı.

ankara'ya çok yakın derken, 270 km civarı, 2,5-3 saat arabayla. istanbul'a daha biraz daha yakın, yarım saat civarı.

kışın ölüdür akçakoca, bağlı olduğu il düzce'de de bi cacık yok. hayat tarzına bağlı biraz da, sinema tiyatro konser gibi kültürel aktivite istiyorsan unut; en yakın şehir merkezi düzce'de bile tatmin edici şeyler yok. o para orada yaşamak iyidir ama ben bu para için gitmezdim, 4 falan olsa sırf biriktirmek için gidilebilirdi.

not: kütüğüm akçakoca'da, hiç yaşamadım ama her yaz gideriz 2-3 ay.

13 sene düzce'de yaşadım. bana göre türkiye'nin en yobaz şehridir. ama akçakoca sahil kenti olduğundan dolayı sanırım, düzce'ye nazaran biraz daha iyi. düzce'den uzak durulduğu takdirde yaşanır, neden olmasın? diğer alternatiflere de bakmak lazım, daha iyisi varsa akçakoca ilk alternatif olmamalı derim.

soruna cevap: yerleşmem. ege'de bir sürü sahil kenti var, kıbrıs'ta bir sürü yaşanacak yer var(bakma millete, o kadar güzel yerler var ki) akçakoca'da ne yapayım.

Okuldan Kabataş'a shuttle var. Kabataş'tan boş tramvaya binip Zeytinburnu durağında inip metrobüsle devam edebilirsiniz gibime geldi. Daha iyi bir cevap gelebilir, ilk aklıma geleni yazdım.

Shuttle saatleri için: www.bilgi.edu.tr

olabildiğince raylı sistem kullanmak lazım ama tramvay çok yavaş, hele ki ta en başından binmek çok vakit kaybettirir. şuradaki duraklara servis var mı öğrenebilirsen metro ile daha hızlı gidebilirsin. oturmak için yenikapı'ya gitmen lazım ama orası da mesafe olarak çok uzak değil santral'e.
www.metrobus-duraklari.com

Şahıs borcu olmaz ki. Varsa şirketin borcu olur, o da şirket bilgileri ile çıkar.

arkadaşın böyle bi adamla niye evli onu anlamadım ama bahsettiğiniz gibi e devlet şifresi ile kredi filan çekilemez bence.

SGK hizmet dökümüne bakıp prim gün sayısına bakacaklar galiba, borç denmez ona, emeklilik prim hesabı için bişeyler görürler diye düşünüyorum. Buna bakmak için edevletten başka yol yok evet ama şifreyi onlara vermesine gerek yok, kendisi girip hizmet dökümünü bastırıp versin.

Tesekkurler hepinize. Arkadasim beceremeyecegi icin sifreyi bana vermesini soyledim.ne istiyorlarsa ben cikarip gondereyim e devlet uzerinden istedikleri.

altına.

usdtry çok belirsiz bu hafta. haftayı bekle yatırım yapmak için.

baba jo+1 altın iyi gözüküyor.

Altın ve kurlar çok yüksek bu ara, faizde kalmak bence şu an için en iyisi. Veya borsa'da hisse kovalanabilir, endeks de düşüşte.

@kint borsa kovalayacak kadar anlamıyorum açıkçası bu işlerden. peki altından kasıt, altın hesabı gibi mi yoksa altının kendisi mi?

Ayni sey sayilir. Kuyumcudan gidip ceyrek, yarim, bilezik alirsin. Bankada hesap acip gramla alirsin. Cok buyuk meblaglar soz konusu degilse banka uzeerinden yapmak daha saglikli.

hizmet dökümü şu ana kadar çalıştığın yerleri ve oradan aldığın maaşı gösterir belgedir, e-devletten alacaksın. işe giriş bildirgeni ise çalıştığın yerden.

idata'nın sitesinde direk devlet memurları için belgelerin listesi var..

memurlar yeşil pasaport alamıyor mu ?

1. her memur yeşil alamaz. kadro derecesinin 3 ve alti olmasi lazim.

2. kurumunuz size hizmet çizelgesi verebilir. ayri maas bordrosu da kurumdan alip ekleyebilirsiniz.

3. alternatif olarak "to whom it may concern" diye bir yazi da alabilirsiniz yönetimden.

aktarmayı aynı havayoluyla yapıyorsan bavulu onlar taşıyor. 2 saat öyle çok uzun bir süre değil bence, bişeyler yiyip içerken internette dolanıp, bişeyler okuyup ya da takip ettiğin bir dizinin bölümünü izleyip geçirebilirsin. şehir detayı vermemişsin ama çıkıp gezebilirsin de, ben olsam öyle yapardım.

hiçbir şey yapamazsın. in, tekrar öbür uçağa bin derken zaten zaman geçecek. belki ilk uçağın rötarlı kalkacak vs. aktarmalı uçuşlarda zaten 2 saat bir pay bırakmak her zaman iyidir. garantidir. çok takılma. aktarmalılarda zaten biletini keserken valizi de son durak için etiketlerler. valizi binmeden verdikten sonra b şehrinde alırsın.

2 saatte hicbir yere cikamazsin. Havalimaninda takilirsin ancak. Ic hatlara gececeksin anladiigm kadariyla o ulkede.

Gidip pasaport kontrolunden gecip ic hatlar kismina gececeksin -tabi tam olarak transfer deske danisman daha iyi olur, genelde ikinci kez securityde beklemesin insanlar diye transfer yolcularinin ayri bir noktada pasaport kontrolu olabiliyor-

Bir de gittiginiz ulke ve havalimanina bagli bavul isi!
Iki uluslararasi transfer olsa -mesela paris aktarmali amerika- bavulu almiyosunuz. Onlar hallediyo. Ama uluslararasi sonra domestic olunca ulkeye gore bavulu alip tekrar vermeniz gerekebilir!!

O yuzden ulke ve gideceginiz sehri soylerseniz daha saglikli bilgi edebilirsiniz.

Evet ergence yazilmis bir yazi, sikildim okumadim hatta. "Tabağınızdaki ölü hayvana utanmadan biftek diyeceksiniz." kismindan sonrasini okumaya gerek duymadim.

hissizlik konusunda yalnız değilsin diyebilirim. şahsen savunduğum herhangi bir şey için "ölmeye değer" diyemiyorum, hayatta seni tutan bir şeyler kalmaması lazım.

yani hayatın çok ama gerçekten çok anlamsız olmalı. sansasyon yarattığını sanıyorsun ama hepi topu 15 minutes of fame

edit: cidden 2. denememde okuyabildim ben de, yazı berbat.

@stavro aynen o kısımdan sonra ben de atlaya atlaya okudum. Offf veganların hepsi birer melek ya. Utanmasalar et yemek için de "kapitalizmin oyunu" falan diyecekler. İlk insanlar da soya sütü içip kinoa yiyodu çünkü he.

Yazıyı okumadim. Gecen gün bir kullanıcı burada aktivist bi arkadaşınin intihar ettiğinden bahsetmişti, aynı kişidir belki. Hayvanlar yeniyor, ülkeyi bok götürüyor, insan onuruna uygun yaşamıyoruz diye çekip kendini vuracak kadar gözü kara bi insandiysa ben tebrik ederim, saygı duyarim da muhtemelen intihara meyilli ydi, ciddi bi psikolojik sıkıntısı vardı. Gordukleri de umudunu hepten yitirmesine neden oldu. Yoksa kimse anası, kocası, babası öldü, aç açıkta kaldı diye canına kiymaz.

ölüm yarıştırmak ne kadar "kötüyse" dert yarıştırmak da o kadar "kötü"; ikisi de kişinin kederlenmesiyle alakalı ve kime neyin keder verdiğini değerlendirmek diğerlerine düşmüyor. sen terörist ölünce üzülmüyorsun, olayın terör boyutun düşünmeden empati yapabilen biri ise sadece bir insan öldüğü için üzülüyor.

empati eksikliğinden fazlasıyla açıklanacak bir durum değil yani.

Stefan Zweig kamp deneyimini bizzat yaşayanlardan daha mı fazla acı çekti? Hayır, ancak Avrupa'yı nazi işgali altında görünce intihar etmeyi seçti. Ne o, ne de bu tip intiharlar en büyük acıyı kendilerinin çektiği iddiasında değiller. Ergenvari bir narsisizm hareketi de değil; çünkü narsisizm bir şeyin 'en'i olduğunu iddia ettiğinde açığa çıkar. En kötü olduğunu, en iyi olduğunu, en beceriksiz olduğunu vb.

En başa dönersek, evet dayanamıyor. Birçok kimse dayanamıyor. En çok da 'senin' yüzünden dayanılmıyor. İnsanların deneyimlerini hiçe sayanlar, daha kötü durumdakilere bakıp şükredenler, senin neyin eksik ki diyenler yüzünden dayanılmıyor. İnsanların hiçbir karar vermesini istemeyenler, kendileri hakkında verdikleri her kararı sorgulayanlar yüzünden dayanılmıyor. Kadın kendi yaşamı üzerinde bir karar vermiş, duygularını ve deneyimini aktarmış; gelip burada kişinin en özel kararı (çünkü yaşam üstüne bir karar) üstüne karışma hakkını kendine reva görebiliyorsun. Ne yapsınlar; onkoloji servislerine gezi düzenleyip hallerine şükür mü etsinler? Hiçbir bireysel deneyimi (sanat, edebiyat, sinema) yaşatmaya çalışmayıp trendleri takip mi etsinler? Hep gösterilen daha kötü sebebiyle iğrenç bir yaşamı kabul mü etsinler? İntihar etmek isteyenlerin ya da yaşamından memnun olmayanların nasıl yaşamasını uygun görürsünüz haşmetlim?

@protector niye saptırıyosun, kadının intiharıyla ilgili bişey sormadığımı belirtmişim zaten. Ben yazının içeriğinden bahsediyorum, hadi kadın dayanamamış intihar etmiş, beni ilgilendirmez. Benim sorduğum kadının arkasından intihara bu kadar güzelleme yapmak niye? Kadının intiharıyla benim tabağımdaki etin ne alakası var?

"Ya ben bi hissizim amk? Şimdi bu isyan eden aktivist arkadaşlar ikinci dünya savaşı sırasında gözünün önünde babası kurşunlanan çocuktan, cephede gözünün önünde arkadaşı ölen, kolunu bacağını kaybeden askerden, birinci dünya savaşında bebeğine ekmek pişirecek buğday bulamayıp kayısı çekirdeğini ezip de un yapıp ekmek yapan kadından, maden göçüğü altında kalan kocasını kaybeden dört çocuklu eşten, siyasiler ego savaştırırken vatanından olan muhacirlerden, nişanlısı teröristlerce kurşunlanıp şehit edilen genç kızdan daha mı çok dert yükleniyorlar sırtlarına? Evet dünya bok gibi bi yer ama gerçekten çile çeken güzel insanlar bir şekilde dayanıp intihar etmiyorlar da bu arkadaşlara noluyor?"


şu paragraf komple sana ait. Eleştirdiğin noktanın, kadının senin tabağındaki ete karışmasıyla hiçbir ilgisi yok. Keza, intihar güzellemesiyle de. Konuyu benim başka bir tarafa çektiğimi sanmıyorum.

İntihar eden eder size mi soracaktı intihat etme nedenim mantıklı mi diye

sikik loser edebiyatı

Okuyamadım. Bayaaaa bir zorladım ama olmuyor. Ne hakkında olduğu hakkında hiçbir fikrim yok o yüzden. Konuşma diline bakarsak 1. ihtimal vegan, 2. ise feminist. Hangisi olduğuna dair gerçekten bir fikrim yok çünkü okumak imkansız. Bu dil ile bir şeyler anlatmaya(!) çalışanların, bir yere varabileceklerini sanması, bu "ben çok zekiyim, her şeyin farkındayım" tavırları çok komik. Düzeltiyorum trajikomik.

Pamuklara sarılarak büyütülmüş, döneminde ciddi bir buhran yaşamamış konformistler, en ufak bir şeyde çok etkilenip, depresyonlar, anti-depresanlar moduna giriyor. Herkesin taşıyabileceği yük elbette ki farklı. ABD'deki "shaming" ve hassaslık hikayesi bunun en uygun örneği. Belki de medeniyet böyle çıt kırıldım olup, her şeyden etkilenmeye, depresyona girmeye doğru evriliyordur. Bilemem ama senin belirttiğin gibi işte. Çocukluğundan beri yoksullukla, bir şeylerden mahrum kalmakla ne bileyim genel olarak zor olduğu kabul edilen dertlerle büyüyenler böyle "narin" değillerken, ana ocağında baba kucağında sorunsuz sıkıntısız büyüyenler "yha sevgilim beni terk etti. ölmek istiyorum." kafasına girebiliyor. Bunun "şükürcülük" şeklindeki saçma bakış ile alakası yok.

Ha tabii ben daha hissizim ama yazı da cidden kötü. Ergen denmesini de garipsemem bu yazının kafasına. Ben de kafası karışık bir insanım mesela. Dünyaya "reset" atılması gerektiğini, nüfusun şöyle en fazla birkaç on milyon seviyesine düşüp, tekrardan kaliteli bir şekilde gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii o kurtulanlar orta çağ kafasında ya da mağara adamları değil, belirli bir zeka kapasitesi üstünde olmalı. Hal böyle olunca ölen insana değil, neden ve nasıl öldüğüne göre üzülüyorum. Bu yazı sağolsun hiçbir fikrim yok neden öldüğüne dair.

"Sizler bir gün zenginler gibi her şeye sahip olduğunuzda mutlu olacağınızı sanıyorsunuz. Hayır. Onlar da sizin gibi mutsuz. Çünkü tatmin = tatminsizlik. Bu bir paradoks. Ve dünya bu paradoks üzerine kurulu. Ne kadar tatmin olursanız o kadar tatmin gerekecek ve o hırs sizi medeniyetin koruyucusu haline getirecek."

Beyin koşarak uzaklaşır...

Hak verdiğim yerler de var hak vermediğim yerler de var.

Neticede "gerçekten çile çeken"i sen ben bilemeyiz, kimin "gerçekten" çile çekip kimin çekmediğine karar verme hakkımız mı var? Sana gerçek gelmiyordur, ağır gelmiyordur ama ona geliyordur. Bu durumun ağırlığından ziyade kişinin o duruma verdiği tepkiyle alakalı. Ben kıyasen oldukça zor bir hayat yaşadım, kıyasen de hiç zor bir hayat yaşamadım. Kıyaslamaya kalkışırsan kendi duygularını da kıyaslaman gerekir. Seninkilerin gerçek olduğuna kim karar versin?

Birinin acısı diğerininkinden yüce değil. Herkes herkes kadar güçlü olmayabilir. Güçsü olmak da hak, intihar etmek de (sağlıksız da olsa) hak...

Yargılamak bayağı kibirli bir davranış.

Dünyanın gidişatı konusunda kendim kadar karamsarını görmedim. İntiharı bir hak olarak görmemem bir yana, bunu dünyanın kötüye gidişiyle ilişkilendirmeyi çok saçma buluyorum. Kimsenin başkalarının acıları sebebiyle yaşamına son verecek kadar iyi olabileceğine inanmıyorum ki bunun mantıklı hiçbir açıklaması yok. En kötü insanın ölümü bile kaydadeğer bir iyileşme sağlamazken kötülükten şikayetçi olan birinin ölümü neye yarar? Bana kalırsa bu durum intihar için vicdani bir gerekçeye ihtiyaç duymaktan kaynaklanıyor. Ayrıca intihar fikrinin tanrısızlıkla yakın alakalı olduğunu düşünüyorum.

kyk sana verdiği parayı geri alırken en baba yatırımdan bile fazla faizle geri alıyor ki zarar etmesin. dediğin gibi kolay olsaydı herkes bu taktiği uygulardı.

yok ama illa olmak istiyorsan evet.

niye cahil olasın? Harvard'da okuyanlar da İstanbul'u Türkiye'nin başkenti zannediyordur mesela.

@nathanieltroy o da doğru

maalesef bence cahilsin. ama çoğunluğun içinde sırıtacak kadar değil.

değilsin; ben de bilmiyordum sen söyleyince öğrendim. ben cahil değilim mesela, o yüzden bunu bilmemeyi cahillik ölçütü olarak alamayız.

Niye bunu bilmek zorunda olasın ki? Harvard ile MIT coğrafik olarak dipdibe ve sürekli kavga halindelermiş, ben de bunu bir 4-5 yıl önce öğrendim. Bildiğim için de bilgili sayılmam, pratik ve gereken bir bilgi değil.

cahil olsan bile bilgilenebilirsin, sıkıntı yok.

ben de ek bilgi vereyim mesela; Boston, Harvard'ın yanında, Berklee College of Music, MIT ve Cambridge College gibi okullara da ev sahipliği yapıyor aynı zamanda.

harvardda okuyorsan cahilsin. okumuyorsan değilsin.

ilgi alaka meselesi. bilmek zorunda değilsin.

Bilmeyip ustune bunu kutsayacak kadar cahil degilsiniz en azindan. Cevaplarin cogunda bilgisizlik ovulmus ki hos degil. Dunyanin en iyi universiteleri nerededir ne is yaparlar bilmek gerekir.

monitör işini araştırıyorum 1-2 aydır, ben de alacağım ama acelem olmadığı için sindire sindire bakınıyorum; biraz bişeyler öğrendim.

fiyata etki eden ana faktör panel tipi. ips panel doğru renk ve geniş izleme açısı verirken tepki süresi bakımından nispeten yavaş kalıyor. neye göre nispeten, tn panele göre. tn panel 1 ms tepki süresiyle oyuncular için ideal panel tipi ama renk doğruluğu ve izleme açıları bakımından ips'ten geride.

ips panelli monitörler daha pahalı, güzel ips bir ekrana verilecek parayla çok güzel ve hatta daha büyük bir tn panel alınabiliyor. ips'in tepki süresi düşük monitörleri(5ms ki bu da ortalamadan sadece biraz daha iyilikte bir süre) daha pahalı, o yüzden hem oyun oynatsın hem de grafik işlerde üzmesin, film izlerken renkler solgun olmasın, yata kalka izleyeyim diyorsan ve 20 inçin üzerine çıkmayı düşünüyorsan 700 liralardan başlayacaksın.

benzer paraya oyun iş için pek çok şekilde özelleştirilmiş tn monitörler alınabiliyor. tek özellik panel değil tabii, flicker free olsun, mavi filtresi olsun, yenileme sıklığı olsun, vesa desteği ve hareket kabiliyeti olsun; kaliteyi belirleyen birden çok faktör var.

bu kadar anlattım bi sonuca varamadım fark ettiğin üzere, çünkü ben de kendi kafamda bi sonuca varamadım. 700-800'lere çıkmamın imkanı yok, o yüzden ben tn alacağım gibi duruyor ama ben oyundan çok bişeyler izliyor olacağım, o yüzden ips'e gönlüm kayıyor; biraz da büyük alıp yataktan yata uzana izleme niyetim de cabası.

görüntü işi çok kişisel, bence fiyatını makul gördüğün bir tanesine git bak media markt'ta falan. acer'ın şu monitörünü murat gamsız'a sormuştum, o bütçeler için ideal olduğunu söylemişti. www.akakce.com
gidip görme fırsatım olmadı o yüzden kendi yorumumu ekleyemiyorum, sen git gör ver kararını. acer kötü marka değil bu arada. wiewsonic de değil, ucuza göreceksin araştırma yaparsan, duymadım diye kaçma; monitör işini biliyorlar.

ben şu anda indirim bekliyor gibiyim, acelem yok nasılsa. bişeylere karar verirsem haber ederim sana da.

fotoğraf/video/grafik tasarım vesair renk ve kontrast tutarlılığı önemli olan işlerden herhangi biriyle ilgilenmiyorsan, bütçen de kısıtlıysa ips almana gerek yok. ucuz yollu tercihen hem hdmi hem de dvi-d girişi olan (ilerde playstation ya da başka ikinci bir cihaz falan bağlarsın belki diye) bir şey al geç.

valla guzel bir monitor buldum gibi fiyat iyi
yorumlar da iyi
www.hepsiburada.com
alirim herhalde
elimdeki eski monitoru de saydırıyorum.
fotograf video falan olayımız yok ufaktan gaming film dizi falan.

bende şu var www.hepsiburada.com

bir yıl kadar oldu alalı, gayet memnunum. tavsiye ediyorum.

ben de bundan var: 550-600 arasi bi seye vatandan aldim. memnunum. sadece elektrik dalgalanmasinda anlik ekran gidiyor sonra geliyor. onun sebebi olarak da yurttaki elektrik duzeneginin sebep oldgunu saniyorum. her sey tek prize bagli cunku buzdolabi fln.
www.hepsiburada.com

ankaradaysan vatan sogutozu subesine git. 50-60 monitor vardir sanirim canli gorebielcegin.

fiyati arttirip azaltan bi diger etken ise HDMI cikisinin olup olmamasi.

hdmi yok ama ihtiyaç yok gibi dvi dan giderim
hdmi tv ye bağlı şu anda.
o ucuz olanı aliyim ya. ya da almiyim. bilemedim :)

bilgi verme amaçlı
c box u aldım.
eve geldim
baktım bleeding vardı baya
ortada da kırmızı ölü piksel
firmaya geri götürdüm.
biraz agladılar ama degistirdiler 2-3 gün bekledim.
simdi aldigimda cok az bleeding ve ölü piksel yok.
umarım pişman olmam.

tavsiyem
firmada denemeden parayı ödemeyin.

Ahahaha anacım efsaneymiş.

Cinsiyet K
Sevmediklerim "sı" ile bitenler ve tabii ki "piremses"

Sevdiklerim de ismimle olanlar.. lcham der mesela arkadaşlarım bile, bence çok tatlı bi söylem :)

Hoşuma gidenler: İsmimle hitap edilmesi
Hoşuma gitmeyenler: İsmim dışında her şey

K

ismimle hitap etmesi hoşuma gidiyor.
canısılar beybisiler aşkısılardan nefret ediyorum. bazen sinir olduğumu bildiği için "beybisiiiii" diye sesleniyor.

samimi bulduğum tüm hitaplar hoşuma gidiyor benim. öyle ıyy onu demesin derdim yok pek sanırım. geçmişte aşkım lafından hiç hoşlanmazdım ama gerçekten çok sevdiğin adam dediğinde hoşa gidebiliyormuş. samimi bir şekilde söyleniyorsa böcek bile güzel gelebiliyor bana. gerçi ben samimiyet konusunda hepten ince eleyip sık dokuduğum için ancak gözüm kör olmuş derecede seviyorsam hoşlanıyorum bu tarz hitaplardan.

Hoşuma giden: İsmimle hitap edilmesi.

Gitmeyen: Kızım.

İsmimle hitap etsin mümkünse. Aşkım, bebeğim, hayatım gibi olan hiçbir şeyi sevmiyorum.
Belki ismimin yanına -cım, -iş ekleyebilir.

Ama ben hitap ederken çok saçmalıyorum. Beybilito, minnoş, bebeksi falan bile derim.

K

Şu ara birkaç kere "aşkım" duydum, hayatını aşkım demeyi basitlik olarak görenlerle harcamış biri olarak çok hoşuma gitti. Aşkım çok hoşmuş.

Kadın cinsiyim.

valla bi dönem en yakın arkadaşına mercimek çorbası olarak seslenmiş birisi olarak abicim, hacım veya arabesk hitaplar haricinde hoşlandığım kişinin her hitap şekline tavım ben. vay efendim sadece ismim olsun, yok işte aşkım demesin vs. heç şeyimde olmaz. 1,5 iskenderim diyebilir, ayıcığım diyebilir, rospu çocuğu diyebilir, eşşoleşşek diyebilir... ha şimdi aklıma geldi, sonu -iş veya -oş'la biten ılık şeyleri de sevmiyorum. tontişim, aşkitom vs. hani bu tip hitap şekilleri normalde komik gelir bana, "AAYY İĞREANÇ" demem ama bana karşı kullanılmasını istemem.

erkeğim bu arada.

hoşuma gitmeyen:
fıstık
hayatım
güzellik
canım

bi kere bir önceki ex laf arasında gayriihtiyari 'gülüm' demişti, o hoşuma gitmişti bak :)

canımı sevmiyorum. anacım da diyebilir ama canım olmasın.
canısılar beybisiler aşkısılar diyenim olmadı mümkünse de olmasın.

güzelim, fıstık, bebek diyebilir. yavrum kelimesi de gayet hoş. ne istiyorsa onu desin nutellam bile diyebilir ama yapmacıksız samimimyet mühim.

şuana kadar hiç aşkım demedim ama yerinde ve nadir kullanılırsa o da şahane olabilir.

Gülüm yavrum demeyi severim. Gülüm gayrı ihtiyari çıkıyor bazen seviyorum da bu lafı.
Bi kere paşam diyordu bi hatun muaha çok tuhaf gelmişti. Bana canım hayatım falan denebilir ama ismim daha iyi sanki.

Anacım'ı çok kullanıyorum günlük hayatta, muhabbet içinde kullanıyorum.
in vino veritas + 1
Sevmediğim hitap yok bulamadım. Düşündüm ama rahatsız eden bir şey bulamadım. İçten geliyorsa her şeyi sever, her şeye gülerim. En yakın arkadaşım Mahsun Kırmızıgül vurgusu ile "Belalım, yaban çiçeğim" der (ki ezelden rock'çıdır), her duyduğumda kahkaha atarım. Abim bana "hacı dayı", oda arkadaşım "hacı abi" der; herhalde bir hacılık auram mı var, neyse artık. Diğer oda arkadaşım "beybigül, beybican" der. Patronlardan biri "civciv", başka bir patron "tatlış" der. Düşününce, ismimi kullanan pek yok galiba. Ama seviyorum hepsini. İçlerinden gelmiş öyle demek veya o an onu yakıştırmışlar öyle. Her türlü eheheehe diye sırıtırım ben.

Sevgili açısından da içten gelen her şey götürür beni. Dalağım, böbreğim'e kadar yolu var. Aşkım da derim, saldırasım geliyorsa ş harfi, içim gidiyorsa m harfi uzar.

Bebeğim, gülüm, yavrum üçlemesi dışında (bunlardan üretilen kelimeler de dahil) kalan hitaplarla ilgili pek sorunum yok. Bu üçünden de en antipatik gelen kelime, bebeğim. Koskoca insanlara bebeğim demek kadar saçma bir şey yok bana kalırsa.

K.

hic hosuma gitmeyenler: hatun(um), -si ekiyle bitenler, prenses, gulum, yavrum.

duymayi tercih etmeyeceklerim: hayatim, canim, fistik/fistigim

hosuma gidenler: ismim, ismim + iyelik eki "sacdemetim" gibi.

bir de bence hitapta en onemlisi cok abartmamak. yani oyle her gun her dk degil de arada bir, boyle sevgi dolundugunda falan "canimin ici", "sevgilim", "bebegim" gibi sozler hosuma gidebilir ve anlamli gelebilir ama her cumlenin basina sonuna kondugunda anlamsizlasiyor.

Genel olarak ismim ve ismimin türevleri ile hitap edilmesini tercih ederim geriye kalan tüm hitaplar inanılmaz derecede itici geliyor. En deli olduklarım da çıtır, hatun, fıstık falandır. Prenses, aşkım, minnoş ve ponçik türevlerini hiç söylemiyorum. Prenses lafını sadece annemden duymayı severim, sanırım düz bir insanım :/

İsim yeterli. Bahsi geçen hitaplar yapmacık ve bu sebeple tiksindirici geliyor.

ne söylediği değil, söyleyen hoşuma gidiyor

Hiç hoşuma gitmeyenler:

- sı diye bitenler (aşkısı, canısı.. )
- herhangi bir şeyin her cümlenin başında ya da sonunda kullanılması (aşkım, sevgilim dahil.)
-

Hoşuma gidenler:

- nefesim
- ömrüm
- ütopyam :)
- şapşik
- (sırf söyleyenden ve söyleme şeklinden ötürü keyiflenebildiklerim de oluyor. (salak, aptal, at gibi..)

gerçi soru başlığı "bizim duyduklarımız" ama ben bir tane de kendi kullandığımı söylemek isterim. son kız arkadaşıma arada coşarak "cici" derdim. "çok cicisin" falan. bir tek bunu sevmezdi. ben de anlam veremiyordum sevememesine. "kocaman kadına cici diyo ya" diyordu. ki yaşı 25 idi. :) bana böyle parıltılı, narin bir anlam veriyor cici. o yüzden kullanıyorum. sanırım onda çok farklı bir şekilde tanımlıydı. neyse.

Oğlan kişisiyim. (bunu da konunun ışığında bilerek böyle söyledim. kullanmayı severim. eşcinsel değilim yoksa. bununla onların anlaşılmasını da sevmiyorum. gayet güzel bir kelime bence "oğlan")

ismimle hitap edilmesinden nefret ederim çünkü ismimden nefret ediyorum,
ismim dışında herşeye okeyim

Erkek arkadaşımın her türlü hitap edisini seviyorum. Aşkım falan dese bir tane yabistirir miyim kestiremiyorum :) neyseki demiyor.

manitama muhtar diyorum

sadece adımla hitap edilmesi hoşuma gidiyor.
-bebişim, aşkısı iğrenç .

gokhan atestepe +1

Fıstığım diyen bi sevgilim vardı, öyle içten doğal söylerdi ki anında affederdim. Konu ne olursa olsun.

+ Akşam gelemicem...
- Neden? Niye? Nasıl?!*
+ İşim çıktı fıstığım benim, müşteri geldi vs vs...

Bi başka sevgilim ''meleğim'' diyodu. İğreniyorum bu hitap şeklinden meleğim ne ya. Iy. (Zaten uzun sürmedi)

Meleğim, Güzelim sevmediğim hitaplar.
İsmimle hitap edilmesini tercih ederim.

ben kişiye özel hitaplar kullanırım genelde, bir sevgilime dediğim şeyi bir başkasına dememişimdir bu yüzden. bunun sebebi genel geçer hitapları kullanmayı sevmemem, yukarıdakiler gibi; samimi gelmiyor hiç biri. çok sevilen ve ilişkide yeri olan bir hayvan varsa ya da herhangi bir hayvan karakteristiğine benzeyen bir özelliği varsa kullanırım. aynı şekilde sevdiği, ilişkide bir dizi/film karakteri de olabilir; asıl olay bir anlamı ya da çağrıştırdığı bişeylerin olması. tabii bunlar aşksal sevgi bildiren hitap konusu için geçerli; onun haricinde günlük arkadaşlarıma kullandığım "keke, kanki, panpiş, hacı, abi" gibilerini elbet kullanırım.

bana edilen hitap konusunda isimden fazlasını talep etmem ama yukarıda bahsettiğim gibi kişisel bir şey demek istiyorsa der, çok sorun etmem.

şarkıyı şimdi dinledim ve beğenmedim. whitney houston şarkısı gibi.

örovizyon için fazla bir şarkı olduğunu düşünmüyorum, farklı bir tarzda olsa bile müzikal açıdan "doyurucu" ve "dolu" bir şarkı değilmiş; ilk kez şimdi dinledim.

İlk defa dinledim, diğer adaylar neydi ne değildi bilgim yok.

İzlediğim şeyi sevmedim, arada derede kalmış tam olmamış bir iş gibi geldi bana. Ben de anlamamış olabilirim tabii orası ayrı.

kadının sesi güzel ama şarkı öyle ahım şahım güzel değil. durup duruken ayy bi dinleyeyim demem.

Fena bir şarkı değil bence ama bunun orijinal hali böyle değildi. Her sene Eurovision şarkılarından kendime seçiyorum bir iki tane, bu sene ve iki önceki sene orijinal hallerinden hiç şarkı seçemedim ama bu halini beğendim. Kayıttaki hali Eurovision için fazla değil bence, ne eksik ne fazla.

@aychovski bak bu da audio only si 3 ay önce upload edilmiş
www.youtube.com
çok da farklı değil...
tabi eurovision versiyonunda biraz süslenmiş back vokaller altyapılar vs..

bu şarkı önceden beri iki favorimden biriydi. letonya ilk dörde giremedi diye çok kederliyim.

nakaratı güzel, eski bir türküden alınmaymış zaten. gösteri de güzel, etkileyici. örovizyon için fazla bir şarkı olduğunu düşünmüyorum yine de.

bir de öneri; yorum sormuşsun, seninle aynı fikirde olmayanlara da tik vermelisin.

İnanılmaz güzel bir şarkı. İlk dinlediğimde tüylerim diken diken oldu. Arada Türkçe ağıt çok güzel gitmiş. Hikayesi ile bağlantı kurunca daha da bir anlam kazanıyor. Akşam bütün gece kafamda çalıyordu zaten, ben çok beğendim. Aynı şekilde düşünen epey arkadaşım da var, bir sen değilsin :)

Saçları açıkken kesinlikle hayır, topluyken eh. O zaman da sakallarının garip kesimine odaklanıyor insan, sebebini sorguluyor yakışıklılıktan ziyade.

Gel beraber ağdaya gidelim diyesim geldi.
Keşke sakallarıyla ve uzun açık saçlarıyla gizlemese güzel yüzünü.

Kadınsı yüzüne sakal yakismamis, bi egretilik var adamda. Kullandığı topuzun şekli de hiç manly değil ama vücut muazzam. Değişik, çelişkili duygular yaşattı bana. Yakışıklı mı, gayet yakışıklı ama görmek için norvece gidecek kadar değil :) ya da yüreğimi hoplatmadi yani.

Çok da yakışıklı değil. Tipim hiç değil. Bende çoğu kadın bu adamı yakışıklı bulmaz.

Kadının abazanligi da hiç katlanılır gibi değil, bu arada :)

saçı sakalı kesip gelsin. ben beğendim.

diğer kadınların aksine yakışıklı buldum. hoş genel olarak sarışınları severim bunun etkisi var büyük ihtimalle.

sarışın sevmem ama bunu çok beğendim

sarışın severim ama bunu pek beğenmedim.
saçları açıkken gözüme gözükmesin

Sarışın sevmem, sakal hiç sevmem. Çirkin bir adam kesinlikle değil, vücut süper ama bundan çok daha yakışıklıları var etrafta.

Gözüm yok ama uzun zamandır internet ya da filmlerde gördüğüm en yakışıklı adam. Adriana Lima, Doutzen Kroes, vb neyse, onun erkek versiyonu. Konuştuğunda gerizekalı değilse ya da doğru düzgün kafası çalışıyorsa yakışıklı. Dibim düşebilir her an. Normal kanının aksine, açık saçlı hali daha iyi geldi.

Saçları topluyken iyi, açıkken çok kötü. Zaten uzun saç çok nadir erkeğe yakışıyor.

Lakin vücudu benim için biraz fazla gelişmiş, yüzü de biraz tombul, alyanak resmen. Erkekte sakala bayılırım, abiye de yakışmış.

Ama overallda nedense çok çok beğenemedim. Sarışın erkek ben de pek sevmiyorum, ondan olabilir. Daha çok vücudu irite etti beni. O kafaya o vücut olmamış gibi. Yine de gerçek hayatta yolda görsem oha der döner bakarım.

Saclar topluyken yandan yakisikli. Karsidan bakinca surati cok genis duruyor. Linkte anlatildigi gibi delirecek kadar da degil yani.

Edit yapamadim.
Erkegim. :)

Yakışıklı. Saçları 3 numara hayal edince daha bir yakışıklı.

Man bun ile profilden poz verirjen yakisikli, diger turlu lise bitince sac sakal uzatmis al yanakli metalci anadolu delikanlisi tipi var.

Cok begenemedim. Ama sirf yandan fotolari gorsem bi hareketlenmeler olurdu heralde :D

saçlara puanım 10.

yes.

30 yaşında hala teğmen miymiagjakjh.

Bok attığıma göre gerçek yorumum; Yakışıklı.

hemi de ne yakısıklı

ki ben esmer severim.

@humb
valla aynı şeyi düşündüm 30 yaşında yüzbaşı olunuyo bizde demek ki bunlarda sistem farklı yada bu sonradan asker oldu. alsdişasl

saçı topluyken, açıkken, sarışınken, esmerken, koşarken veya perende atarken... adam her türlü yakışıklı.

Erkegim. Kesinlikle yakisikli. Yani epey yakisikli. Sanat eseri gibi adam.
Ama o sakallara ceki duzen ver derdim benim fikrimi sorsa.

kezbanlar için evet.

profilden çok iyi ama önden o kadar iyi değil.

sonuç olarak bence yakışıklı ama çok çok da değil.

Aynı İskender Paydaş, bir tane sağlık bakanı vardı İsveçli mi Norveçli mi neydi o yakışıklı, ondan çocuk yapılır:))

Adam yakışıklı değil, güzel. O saç, sakal pek olmamış sanki, çok karışık geldi.

Bu adama da b.k attık şükür.

erkeğim. Yakışıklı ama öyle teğmen mi olur amk gelsin bakiym bizim orduya eşek traşıyla nasıl oluyor bi de öyle görelim.

sarışın, man bun, uzun saç, bu kadar sakal hiç sevmem. haliyle adamın hiçbi çekiciliği yok. ay götüm diyebilirsiniz bana ama hiç beğenmedim :( kumral renkli göz seviyorum ben :(

Herseyin fazlasini itici bulmusumdur hep. Saci, sakali suratini bogmus. Gömlegi kaslarina iki beden kücük. Karizmamin altini cizeyim derken üstünü cizmis. Beni cekmedi.

ulan erkeğim ama benim bile dibim düştü.

yakışıklı ama çekiciliği yok.

Profilden çekilmiş fotoğraflarına bakınca işte Tanrı erkeği yarattı diyorsun. Gömleği sonuna kadar iliklenmiş, saçlar açık, dağınık sakallı fotoğrafları ise hiç olmamış. Oysaki üniformanın içimizi ferahlatması gerekiyordu.

Bir muadili de şu www.buzzfeed.com

Ben erkekte sarışın severim ve bunu da beğendim. Yalnız o sakalları derhal kesmesi gerekiyor. Sakal şu hayatta en nefret ettiğim ilk üç şeyden biridir. Saçlar aynen böyle kalabilir, benim için hiçbir sakıncası yok.
Off efkarlandım bak yine akşam akşam. Neden benim çevremde hiç böyle erkek yok..? :/

neyse ki beğenenlerin sayısı beğenmeyenlerden fazla
zevkler ve renkler ama adam iskandinav tanırısı gibi resmen
neyse bu piçe de bok atıldı ya erkekler huzur içinde yaşamına devam edebilir.

Yakışıklı.

Edit: Takibe başladım kendisini. :)

bu adamı beğenmeyen kadınlar "yakışıklı gibi ama niye sevmedim acaba" diye düşünüyorlarsa ben söyleyeyim, elmacık kemiklerinin çıkık ve etli olması yüzünden. erkeksi bulmayanların sebeplerinden biri de bu.

yakışıklıdan çok güzel erkek bence, kimilerine çekici gelmemesini anlayabiliyorum.

biraz topaç yüzlü bi kimse sanırım kendisi.

Buna da b*k atiliyorsa ne diyelim simdi.
Biraz daha bakarsam adama ben bile niyeti bozarim:)

otobüs zorunluluk mu? metroyla taksim'de inip kabataş'a füniküler aktarması daha kısa sürer.

Metro

Otobüsse teknosanın karşısındaki otobüs durağından 30A, 30M beşiktaş'a gider. Oradan da Kabataş'a aktarma.

Ama metro daha mantıklı.

Birçok insanda vardır muhtemelen ama herkeste farklı bi etki yaratır. Ben mesela o şarkıyla bi sure aşk yaşıyor gibi hissediyorum. Her duyduğumda kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor, inanılmaz heyecanlaniyorum. Bi de dinlemem mumkun değilken kazara bi yerde duyarsam sevdiğim abi bana gulerek "Merhaba!" demiş gibi, bi yerlere kahve içmeye çağırmış gibi, koluna dokunmuş gibi hissediyorum. Tuylerim diken diken oluyor.

Var, kurtulamıyorsun.

Kaygısız ve kayıtsız bir adam olmak lazım.

O parça bizim o dönemde hayatımızda eksik olan parça.

bende katiyen yok, ne kadar seversem seveyim sıkılırım çok sık dinlersem. bazen çok dinlemek istiyorum ben de ama bilerek dinlemiyorum, hasbelkader çok dinlemişsem de biraz özlemek için nadasa bırakıyorum. bu yüzden çalma listelerim hep karışık çalar, arada uzun süredir dinlemediğim bir şarkı çıkar mutlu olurum.

Neden kotu olsun ki

Tekrar tekrar dinle iste

Cok hosuma giden bir sarkiyi 750 kere dinleme huyu var ama huzunlu sarkilar olmuyor bunlar pek.
Dinleye dinleye midem bulanmasin diye her istedigimde acmiyorum ben.
Su an kabak tadi verme asamasina gelmek uzere olan buj parca var surekli dinledigim mesela: www.youtube.com
Haliyle etkiliyor tabi biraz, surekli fazla keyifli dolaniyorum ortalikta:D

Hatta youtube linki vermek icin acinca yine kapatamadim:)

hem de alası var

haftalarca dinlediğim şarkılar oluyor

var bende aynısı zamanla geçiyo

bir sorun olduğu kesin. önce 5 saniye basılı tut, bi değişiklik olmazsa 10 saniye. genelde tek tuşlu cihazlarda bişeyler yolunda gitmeyince o tuşa uzun basmak sorun çözer, heheh.

red olur mu bilmiyorum, tahminim eksik/yanlış belge diye idata'ya geri gelir belgelerin, yeni form doldurup yollarsın. hiç karşılaşmadığım bir şey baştan söyliyim, tamamen mantık yürüttüm.

Bence sorun olmaz yani red yemezsin. Ben İngiltere vizesine başvurduğumda bir an aklım Türkçe'ye gitmiş doğum ayımı Oct. seçip ekim olarak girmiştim :) Ama sorun çıkmamıştı.

bence hiç bir şey olmaz. o formun yarısını bile doldurmadan veriyorum her seferinde hiç sıkıntı çıkmadı.

Hic sanmiyorum. Sikinti olmaz.

sorun cikmadi 6 aylik verdiler. tesekkurler

elbette çok fark vardır. ama "anı fotoğrafı" çekiyorsanız ya da çok yüksek çözünürlüklerle işiniz yoksa, çok basit anlamda bu kadar pahalı bir makineye ihtiyacınız yok.

pahalı kameraların pahalı olmasının temel nedeni sensör büyüklüğü/kalitesi ve elbette optik kalitesi. fotoğrafın kalitesini belirleyen temel unsurlar bunlar.

6s ya da benzeri bir cihazla sıradan bir manzara fotoğrafı çekin, aynı fotoğrafı pahalı bir makineyle çekin. standart bir monitörde ekrana sığacak boyutta bakıldığında herhangi bir insan fark görmeyebilir. asıl fark raw'da, büyük çıktılarda, baskılarda ortaya çıkar. bir de bu makinelerin çok avantajlı olduğu az/ters ışık gibi koşullar var tabii.

ama dediğim gibi anı olsun, eğlence olsun diye fotoğraf çekiyorum diyorsanız iyi bir cep telefonu az ışıklı ortam haricinde yeterli bence. bir basamak üstüne çıkayım derseniz ufak bir aynasız alıp 2 lensle mutlu mesut fotoğraf çekebilirsiniz.

3000-4000 tl ye alacağın dslr makine ve lens ile tabii ki ciddi fark olur. ihtiyacının ne olduğuna bağlı tabii. hatıra amaçlı çekeceksen bence yeterli iphone

edit : gece fotoğrafı da çekeceksen iphone bi b.ka yaramaz tabii.

telefonların fotoğraf kalitesi eksiksiz ışıkta alt-orta seviye dslr'lar ile yarışabilecek seviyeye geldi, eğer günlük kullanım amacıyla çekilmişse tabii. telefonların en büyük sorunu düşük ışık, bu da cihazlarda kullanılan optik araçların fiziksel boyutuyla ilgili; yani malzeme mühendisliğinde çığır açıcı teknolojik ilerlemeler olmadığı müddetçe telefonların 3-4binlik dslr'ları yakalamasına imkan yok, çünkü fiziksel olarak birinin optik araçları daha büyük ve daha çok ışık alıyor, süzüyor vs.

videoda ise fark daha fazla, özellikle optik görüntü sabitleyici konusunda. bu da optik bir parça ve 9 milimetrelik bir cihaza koyabileceğiniz en mükemmel ois bile lenslerin veya gövdelerin içindekilerle yarışamaz. (telefonların bu saatten sonra 5 santim kalınlığına ulaşmayacağını varsayıyorum)

teknoloji dedim ama bu ilerleme sadece telefon için olmuyor, daha yavaş da olsa dslr'lar da benzer şekilde ilerliyor, gelişiyor. bana kalırsa yakın gelecekte dahi orta-üst seviye makineleri yakalama imkanı yok telefonların.

%21.58

bu havaray 25 senedir gelecek yalniz cok bel baglamayin bence

kapalı hava, yağmur, karanlık bulutlu günler.
sıcaktan güneşten güneşli havadan nefret ediyorum. herkese enerji verir benim enerjimi çeker. yaşamak istemem o günlerde.
gerçi kişi mi sormuştunuz sadece bilemedim.

bir de yumurtanın beyazını severim, sarısını sevmem :)

spoiler yemek. kimse sevmez ama ben özellikle okurum-_-

spoiler yemeyi bende seviyorum :)

Spoiler'ı ben de seviyorum. Hatta bir şey izlemeden önce özellikle açıp okuyorum ne yazılmış neler olmuş diye. Bunu filmi izlemeden önce kitabını okumak gibi de düşünebiliriz. Spoiler mevzusunu namus meselesi haline getirmek kadar büyük aptallık görmedim ben.

Spoiler + 1
Karakterleri öğrenir öğrenmez kitabın sonunu okur, filmlerin sonuna bakarım.

justin bieber niye sevilmiyo mesela onu anlamadım 1 2 sarkısını dinledim nefret edilecek bir sey yok

spoiler şahane bi'şey ya, +1.
hazırlıklı olmayı ve sürecin nasıl işleyeceği hakkında fikir yürütmeyi seviyorum.

kendim varım. gıcık oluyolar bana ama ben çok seviyorum kendimi.

Soğuk duş, deniz. Bulaşık yıkamak. Bulaşık yıkamayı sahiden cok seviyorum :(

bulaşık +1 ve ütü. terapi gibi geliyor bana.
bi de suşi var, çevremde seven tek kişi benim :s

@kaputt +1

yaz, güneşli hava, sıcak ruhumu daraltıyor. kapalı hava iyidir.

ütü +1, o kırışıklıkların düzelmesi, kumaşın dümdüz, yumuşacık, sıcacık olması; anlayamazsınız...

ben tersi bi örnek vereceğim. bu konuda çok doluyum. herkes tarkanın sanat müziği yorumuna bayılıyor. benimse içim bayılıyor. koşa koşa herkes cdsini falan aldı. şirkette bile çalıyor amk.

bu kadar duygusuz mu söylenir. muazzez ersoy bile daha iyi lan resmen.

oh. rahatladım.

uzun otobüs yolculukları

kitapların sonunu okumak.
kasvetli havalar, bayılırım. kar-kış, soğuk.

bir de liveleak videoları :/

spoiler +1

bu durumda spoiler yemek "kimsenin sevmediği ama sizin sevdiğiniz" kategorisine girmiyor. herkes seviyomuş ya la

inşaat işçisi, kağıt toplayıcısı, kamyon şoförü gibi meslekleri icra eden BAZI genç adamları çok seksi buluyorum. bildiğin yakışıklı oluyorlar falan. bunu sosyal hayatımda saklamak zorunda kalmak da çok can sıkıcı.

@hushhush benzeri serdar ortaç için geçerli bende, bir ara serdar ortaç'a çok yükleniyorlardı, ben de sebepsiz yere adamı savunma ihtiyacı hissetmiştim.

Tek basina cikip gezmek. Etrefimdakiler pek sevmiyor ama ben severim. Arkadaslarla gezmeyi de severim ama.

Bayat cay. Taze cayi hic sevmem, cayi agiz tadiyla icebilmem icin cok beklemis olmasi lazim. Bayat olmali.

Patlama, alev topu gibi seyler. Alevler ne kadar buyukse o kadar haz aliyorum izlemekten. Patlama da ne kadar siddetliyse o kadar haz veriyor icten ice.

Kurumus ekmek.

Bir de aklima geldi, her kebapciya gidisimiz de ben ciger sis yerken istisnasiz her seferinde "oyyk nasil yiyorsun su cigeri yahu.." diyor. Bir dahaki gidisimizde uzun namlulu silahla gidip, eger ayni seyi soylerse vuracagim:)

Allah

- Ispanak, pırasa, brokoli, avokado hepsini de çok seviyorum her gün yesem sıkılmam.
- Lunaparktaki oyuncaklar, nedense yakın arkadaşlarım, ailem hepsi de korkuyor oyuncaklara binmekten, anca dönme dolap, çarpışan araba filan, çok üzülüyorum gerçekten.
- Yeni sezonu başlayan dizileri tüm sezon bitene kadar izlemeyip bekletmeyi seviyorum, daha heyecanlı oluyor böyle izlemek.
- Sonradan aklıma geldi bir de lisedeki en yakın arkadaşım, kızdan herkes nefret eder, ben seviyorum.

Sütlü çay.

uzun otobüs yolculuğu +1
tırt yiyecekler, pamuk şeker falan
polar pijama
heidi klum :)

bayatlamış yumuşamış püskevit
eski evler, yıkık dökük mahalleler
diyalogdan ibaret bayık filimler
ütü +1
uzun otobüs yolculuğu +1

spoiler
ali ağaoğlu
acun ılıcalı :(

yumurtanin beyazini sarisindan daha cok sevmek +1
bol diyaloglu bayik filmler +1
enginar, kereviz gibi sevilmeyen sebzelere bayilirim
konya sekeri
guneste kalip ici asiri isinmis arabanin sicakligi (cok sacma)

normalde böyle bir duyuruya sinik cevap vermekten alıkoyamazdım kendimi ama şu an kendimi hazır hissetmiyorum :(

pessoa'dan huzursuzluğun kitabını okudunuz mu azizim?

Barlas Özarıkça - Ters Adam

Edebi kitap önerisi sanırım. O zaman, yukarıda ismini görmediğim ama ünlü olan birkaç yazar ekleyeyim: james joyce, oğuz atay, milan kundera, nabokov, faulkner, flaubert, beckett, brecht, umberto eco, camus, sartre ve thomas mann.

pavese - yaşama uğraşı

Hakan bıçakçı barış bıçakçı, efendim Hakan günday gibi isimleri boşver derim. Belki çerezlik istiyorsan. (Kinyas ve Kayra hariç tutulabilir)

Ayfer Tunç, bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi (muazzam).
Erhan bener, kedi ve ölüm (az bilinir ama o da muazzam)
Tanpınar, saatleri ayarlama enstitüsü (hatta ilk bunla başlanmalı başlanmadıysa eğer)
Sevgi Soysal, Tante rosa
Abdülhak Şinasi hisar, Çamlıca'daki eniştemiz
Beckett, Godot'yu beklerken

Aklıma ilk gelenler bunlar, bir de kurmaca değil ama bence keyif alırsın, okumadıysan Nurdan Gürbilek oku her akşam tok karna. Kör Ayna Kayıp Şark ve Mağdurun Dili özellikle.

bir tür sosyal deney falan mı yapıyoruz?

ben de tavsiyede bulunayım o halde.

joyce, nabokov, beckett, faulkner, eco ve atay'ı ben de tavsiye ediyorum. ek olarak thomas pynchon, john barth, robert coover, donald barthelme, angela carter, muriel spark, fowles, robbe-grillet, michel butor, claude simon, perec, queneau, blanchot, raymond roussel, cortazar, bolano, rushdie, ishmael reed, alejo carpentier, vesaire. hepsini seveceğinizden eminim. lakin duyuru insanlarının düşüncesi neden önemli, onu anlayabilmiş değilim.

bir ebedi gökçe belik. ben bitiremedim ama yorumlara göre çok güzelmiş :)

Latife tekin - sevgili arsız ölüm , yusuf atılgan kitapları, v.benzer - dost/yasamasiz

V.o.bener - dost/yasamasiz olacak. Mobilde düzeltiyor.