ilk tüyo; annesi bu kadar korumacıyken hayatta bişey yapamaz, biraz birey olmayı öğrensin. kaç yaşında bilmiyorum ama ortağı varsa birey olacak yaşı geçmiştir bile...

ingilizce için; çekinmek en kötü şey. az biliyorsa da pata küte girişsin. en önemlisi bilmediği hiçbir şeye atlamasın, sormaktan çekinmesin. gitmeden kalıplar ezberlesin. en önemlileri bellidir zaten; yardım için, ihtiyaçlar için, alışveriş için olanlar vs.

tripadvisor'u incelesin gitmeden bol bol. gezilecek yerleri not alsın, isimler çok önemli oluyor. ülkenin genel olarak kültrüne göz atsın, durduk yere farkında olmadan hakaret olarak algılayabilecekleri hareketler yapmasın.

Şunu bir erkek arkadaşımın başına geldiği için söylüyorum: "Haydi, bir çay içelim" diyen iyi mesleği olduğunu söyleyen ve güvenilir görülen yerli kimselerle "Yaşasın, ne sıcak insanlar" diye takılmasın.

Sinagapur da biseye dikkat etmesine gerek yok.basina bisey getirmesi icin bayagi ugrasmasi gerekir.sokakta gel bi damatlik takim verelim ya da rolex var vacheron var diyen 3-5 hintli kardesimizden gayri bisi olmaz.

Ama cocugun durumuna guldum.annesi aman olm gitme,sen ya basina bisi gelirse.birakin cocuk bi kendine gelsin bi ozguven kazansin.

Ps: fotograf makinesi kamera ozel bisi icin gelmiyorsa burada biraz pahaliya malolur ona.hong kong daha iyidir.hatta az desince bangkok daha iyidir.

Gidiyor zaten biletini aldı da tamamen benim teşvikimle oldu gibi yoksa ortağı gidecekti. Şimdi iş ortağı ve annesi biraz bana gıcık gibiler. Tee allaam ya. Param ve zamanım olsa ben ayaklarım kıçıma vurarak giderim :) Neyse ben işine yarayacak bir kaç ing. kalıp ezberlettirim , bir de buradaki tüyoları veririm.Zaten Almancası var, en kötü ihtimal onu kullanır. Yolu açık olsun inş.

singapur gayet medeni ve güzel bi yer. daha kalsaydık ya diye ayakları geri geri sürerek döner yurda merak etmeyin.

Kiz gibi kirilmalari alinmalari

Evet kiz gibi, ulan ne sinir oluyorum.

Yakışıklılığının aşırı farkında olması. Ya da diyelim ki tip yok, kendini yakışıklı zannetmesi, bi havalar.. mütevazılık candır.

tırnak yemesi ve yavşaklık. eşit.

ağzını yayarak sakız çiğnemesi.

küpe takması. Sevemiyorum,sinir oluyorum, o kişinin biraz ılık olduğunu belirten bir neon tabela gibi geliyor bana, elimde değil.(not:erkeğim)

edit: bir insan homo olmakta ne kadar özgürse homofobik olmakta da o kadar özgürdür.

sevgilisine, karısına anne muamelesi yapması. iki dakika uğraşıp halledebileceği bir işi kadına atması. "ben bulamadım nerede bu çoraplar" demesi. kadın evde olmadığı zaman sefil hayatı sürmesi, kendine bakmayı dahi becerememesi.

arkadaş ortamında; 'abi dün bi kızla yattım offf..' demesi.

aslında öyle bişey yoktur,tamamiyle hayal ürünüdür.
bundan daha irite eden ne olabilir ki.

ek cevap olarak; kültürsüz ve kendini geliştirmemiş olması

cinsiyetçi ve bu doğrultuda tabii homofobik/bifobik/transfobik olması.

homofobi ve erkek olmayı kutsal bi şey zannetmesi.

Yavaşlık. Tembellik. Benim 10 dakkada halledebildiğim bir şeyi onun 30 dakkada yapamıyor oluşu. Duş mesela. Evden çıkamamak mesela.

İçince kafa sikmeleri. Kendini bi bok sahip hayatin çemberinden geçmiş gibi havalar vs

Özel hayatini anlatmasi veya benim özel hayatini sormasi. Banane/sanane

Düzensiz, pis insan sevmem. Kadın erkek fark etmiyor

Kız düşürdüm lafını kullanmaları

İşedikten sonra elini yıkamayanlara da uyuz olurum

bide şişeden su içerken halı sahada falan ağzını degdirmeleri

birey olamamış olması. nerede inisiyatif, nerede tavsiye alacağını kestirememesi. aradaki dengeyi tutturamaması.

loralynn + nathanieltroy + 1

küfür etmesi. cinsiyetçi küfürlere hele dayanamıyorum.

küfretmesi, en ufağından en büyüğüne kadar.
sigara içmesi.
sigara içmeyip sigara içenlerden gözle görülür derecede rahatsız oluyor tavırları.
çevredeki herkesin kendini seviyor, önemsiyor olduğunu düşünmesi. bir nevi herkes bana hayran tavırları.
çok umursamaz hal ve tavırları.

Tüm kadınları sonunda anneleri ile kıyaslaması, çekilir dert değil büyümemiş erkekler...

kızlara haddinden çok değer vermeleri

herhangi bir kız hakkında atıp tutmaları.
ağzını yaya yaya konuşması.
trip atması.
erkek olduğu için kendinde bazı şeyleri hak olarak görebilme ukalalığı.
üşengeç olması.

yüksek ateşten ölceğini sanmıyorum. evde ağrı kesici bir şeyler yok mu? onlardan versen.

tekrar acile götürsen?teşhis olarak ne dedi doktor?
tasa sirkeli su yapıp koltuk altlarına,alnına falan koy.gerçi yapmışsındır zaten ama.geçmiş olsun.
edit:üstünü örttükçe sen aç.benim de ateşim çıkmıştı,doktor soyup vantilatörün önüne oturtmuştu,kapıyı da açtı,kar yağıyordu üstelik.ateşim düşmüştü o şekilde.

doğal yollarla vücut ısısını düşürümeye çalışın.üstünü kapatmadan yatsın evde de parasetamol varsa verin. çok ateşlenirse acilde yine ya novalgin benzeri ateş düşürücü yaparlar ya da serum bağlarlar. endişelenmeyin.

askerdeyken çok ateşlenen askerleri soyup buz gibi havada dışarı çıkarıyorduk ateşleri düşsün diye.

Ateş yaşa, varsa mevcut hastalıklarına bağlı olarak endişelendirmeli sizi, sakınca yosa ateş düşürücü verin

hastaneye gittiğinde ateşi 37'ye düştü aniden, iğne korkusundan mı, dışarısı soğuk olduğundan mı bilemiyorum. ağrı kesici ateş düşürücü verdik, nane limon içti 2 bardak, bir de doktorun verdiği ilaçları aldı 1 saat önce. yüksek ateş olmadığı için teşhiste olmadı, ilaç yazıp bunları kullan diyip salladı.

belki de düşer ateşi,sıkma canını.ilaçlar yeni yeni etkisini göstermeye başlar.

çok geçmiş olsun. umarım bir an önce iyileşir.

üzerine ince şeyler giydirin ve ince pike gibi bir şeyle örtün. arada alnı boynu dirsek içleri gibi yerlere nemli bez koyabilirsiniz.

Siz atesi saatte bir olcun. Yarin pazar. Uyursunuz ates bu. İlaçları aldiysa yavas yavas dustugunu goreceksiniz. Daha da yukselirse 112 yi arayip bilgi alin. Bu ilaclari verdim su kadar saat oldu ama dusmuyor napiyim diye.

ateş yüksek ama hastaneye gidene kadar soğuğu yiyince düştüyse sirke il ovun. ateş düşürücü verin.
şimdi şöyle bir durum var. ateş çıktığında iki yaklaşım var. ilki terlemek, ikincisi üşütmek. ateş 39.5-40 falan olduğunda ılık duş yaptırılır, ya da daha yüksekte buz kompresi bile yapılır. çünkü artık ateş iyice yüksek olduğundan terleme sınırını geçmiş demektir. ama daha düşük ateşte çok kalın olmamakla birlikte, üstüne normalde ne örtülüyorsa o örtülür ve ateş düşürücü ile yatağı ıslatırcasına (göl gibi) 3-5 kere terleterek mikrobu dışarıya atması sağlanır. ilaç alabiliyor mu, bir yan etkileşimi var mı bilmem. ilaç alabiliyorsa minoset gibi hafif ilaçlar yerine theraflu gibi biraz daha ağır ateş düşürücüler kullanmak daha iyi olur. ilaç alamıyorsa veya aldığı ilacı çıkarıyorsa iğne yaptırılabilir ama doktorun görüp onaylaması gerek. eğer 39'u görürseniz, yeniden başka bir acile götürebilirsiniz.
uyumak hastalığı iyileştirir, dinlenmek çok önemlidir. ateş uyumaya engel değil, zaten ilaç da uyutur. zaten daha kötü hale gelirse uyanır.

bu ates konusunda bi entari yazmam lazim benim.

japon askeri, yannis yapiyodunuz hocam.

(bkz: hipertermi)ye sebep olan haller disinda, ve havale gecirmesi yani (bkz: febril konvülsiyon) gecirmesinden korkulan cocuklar disinda, ates dusurulmez hocam.

atesi dusurunce naapiyonuz biliyonuz mu? bagisikilik sisteminin en buyuk silahini elinden aliyonuz.

atese neden olan sey bir viral veya bakteriyel enfeksiyonsa, bagisiklik sistemi, atesi yukseltip, o bakteri ve viruslari sikip atmak istiyo. cunku o zaman onnarin metabolizmasini bozuyo. siz bu tekere comak sokuyonuz, bindiginiz dali kesiyonuz.

peki hipertermi'ye sebep olan haller neler?

sicak carpmasi, gunes carpmasi (evet bu ikisi farkli seyler) ve bazi anestezik maddelere olan alerji.

bunlar disinda ve baska bi derdi tasasi hastaligi olmayan yetiskin birinin atesini dusurmek akillica degil.

virus ve bakterilere, "buyrun, meydan sizin, biz cekiliyoz, istediginiz gibi at oynatin" diyonuz.

atesi olan adami niye terletmeye calisirlar? ayagina, karnina termofor, sicak ihlamur, ustune cit kat battaniye filan? atesini daha da yukseltelim, bagisiklik sisteminin o virus ya da bakterileri sikip atmasina, bi destek de biz atalim diye...

haaa, bu arada mevsim kis ama, basina gelen olursa diye yaziyim buraya, basina hipertermi gelen olursa, gunes/sicak carpmasina bagli hipertermi olursa, yani atesin 40'i gormesini beklemeden, ilik dis yaptirin, havlu vermeyin, vucut islak kalsin, yatagi da islatin, sonra kuvvetli vantilator ruzgarina maruz birakin. kuruyunca bi daha ilik dus, bi daha vantilator... tibbi mudahale gelene kadar, siz saldirgan bir sekilde, fiziksel mudahaleyi yapin yani...

bibip:

hooop, kopi peyst! (bkz: ateş/@compadrito)

ateşi düşürmenize hiç gerek yok. eğer ama eğer 39'un üstüne çıkmaya başlarsa o zaman ılık bir banyo yaptırırsınız. korkacak bir durum yok. ateşten ölünmez. ateş vücudun mikroplara karşı bir savunma mekanizması.

acile de götürmeyin. ateş acil bir durum değil. duş yaptıracaksınız, dışarı çıkartacaksınız. ateş öyle düşer. doktorun verdiği ateş düşürücülerden vermediyseniz, verin bir tablet.

abimi böyle doktora götürdüm. doktor ilaç bile vermedi. bana döndü ve ıhlamur yap içsin. meyve al bol onları yesin. bol bol sıvı ve vitamin alsın iyileşir dedi. biz bu doktorun aklına uymadık tabii ki ve abim domuz gribi çıktı. günlerce hastanede yattı ve ateşi düşmedi. sonuç olarak diyeceğim şu ki tekrar hastaneye gidin ve ısrarcı olun.

abinize hastanede de tıpkı önceki doktorun dediği gibi bol bol sıvı ve vitamin verdiler zaten. çünkü gribin verilecek etkili bir tedavisi yok. tekrar hastaneye gidecek, ısrarcı olacak bir durum yok. ilacını verin, çok yüksek ateşi çıkarsa düşürün, kafidir.

yoktur. yokmuş gibi görünen de birşeylerden kaçıyordur, birşeylerin üzerini örtüyordur.

mümkün mü,olur mu öyle şey?
edit:sen niye hiç tik atmıyorsun bize?

Hepsi bir arada, salt değil hayat

Bence vardır da uzun süreli dertsiz değildir, kısa süreli dertsizdir.

bi insan kakasini rahatca yapabiliyosa, yuruyo, guluyo, calisiyo, seviyo, rahat nefes aliyo ve orasi burasi agrimiyosa, yakinlari da bu durumdaysa, gendine koftiden dertler yaratiyodur, sukursuzdur, suursuzdur, dombilidir...

vardır.psikonörolojik problemli insanlar etraflarında olup bitenleri anlamlandıramazlar.

Derdin tanimina gore degisir. Derdini sikeyim diye bosuna denmiyor, adam internet sayfasinin 3 saniyede acilmasini, ya da ogle yemegine neden mayOnez konulmadigini yemeginde neden baharat olmadigini filan dert edebiliyor.

Diger yandan, Hayattan Beklebtilerini dusuk tutan ve maslow piramidinin ilk 3 basamagi kendi emegi olmadan bir sekilde karsilanan insan da dertsizdir.

@n3tw0rk3r +1

@compadrito +1

@ rock n roll +1 evet hani tık?

(bkz: birlesik kelime/#11950461)

Ben de aynı sorunu arayüz de yaşıyorum. Bunun ayrı yazılması gerektiğini söylüyor.
Yalnız bu kurallar 5-10 senede bir değişiyor (kelimelerin yazılışı, harflere konulan şapkalar, vb.). Bunların birleşik yazılması daha doğruymuş gibi geliyor ama TDK'nın da sözünün üstüne söz söylenmez şimdi.

çapulcunun anlamını değiştiren tdk'dan mı bahsediyoruz? ben uzun zaman önce onu kaale almayı bıraktım.

ana yazım kılavuzunu dikkate alınız. tdk'nın bi(r)leşik sözcükler konusundaki uygulaması tutarsız ve dilbilimciler tarafından çok eleştiriliyor. zaten 1980 darbesi sonrasında (eski kadrosu dağıtılan) yeni tdk yayınevleri, yazarlar, aklı başında akademisyenler vb. tarafından ciddiye alınmıyor. yeni tdk "ayrı yazılan birleşik sözcük" diye bir şey uydurdu. sözcük dediğimiz şeyse tek parçadan oluşur, ayrı yazılan sözcük diye bir şey olmaz, olursa iki sözcük olur. ana yazım kılavuzu'nda bi(r)leşik sözcüklerle ilgili çok güzel açıklama ve tdk'nın tutarsız uygulamasının örneklerle çürütülerek yapılmış bir eleştirisi mevcut. zaten 10 yıl öncesine kadar üniversite sınavlarında bile tdk'nın imla kılavuzu esas alınmıyordu. yazdığınız sözcüklerin hepsi ana yazım kılavuzu'nda (ki 1980 darbesinden önceki son tdk başkanı ömer asım aksoy başkanlığındaki bir kurulca hazırlanmıştır) bitişik yazılmakta.

tdk'ya kalsa adamsendecilik yerine adam sendecilik yazılacak! halbuki madem ayrı yazıyorsun, o zaman adam sen decilik diye yazman gerekirdi! tdk'nın sitesinde verdiği sözde kurallar da birbiriyle çelişiyor. öne sürdüğü bir kural bir başka sözcüğün yazımında ihlal ediliyor. tamamıyla tutarsız.

sivrisinek: hayvan adı ve bitişik yazılmalı.
kabakulak: hastalık adı ve bitişik yazılmalı.
eskişehir: şehir ismi, bitişik yazılmalı.

orta kulak: organ adı olduğundan ayrı yazılmalı.


ayrı yazılması gereken birleşik kelimeler:

www.tdk.gov.tr

bitişik yazılması gereken birleşik kelimeler:

www.tdk.gov.tr

finlandiya. başka bir şey de söylemiyorum.

Sotckholm için tam söylediklerinizi söylüyorlar, ikinci elciler, gece yaşamı sakin ama seivmli, vb. Bana buz gibi, o yüzden, siz gidebilir misiniz, size göre düşünün.

tallinn.
ucuz da hem.

Bristol.. ingilterenin en fazla indy giyim kusam ve charity magazasi olan sehridir sanirim. Londraya da iki saat uzaklikta

o ne la

ben de biraz önce öğrendim. Anladığım kadarıyla,

sigortalıların özel hastanelerden yararlanabilmesi için parmak mı basması lazımmış, avuç mu tanıtması lazımmış ya da öpücük vermesi gerekiyormuş o kısmı pek anlamadım. Bugün son diye söylediler bana. Hiç öpesim yok.

Aynen benim de gidip yapasım yok :D

yalan habermiş

ben özelde yaptırdım. demek ki özeller de yapıyor.

Olay bildiğim kadarı ile şu: Diyelim ki devletten sağlık güvencen var. Özel hastanelerin de sınıfları var, a-b-c, vb diye. Devlet güvencen hastanenin sınıfına göre senin oradaki işlemlerini kısmen karşılıyor. Örneğin normalde 100 tl olarna muayene 30 tl'ye geliyor, vb.
1 aralığa kadar damar haritalı tanıtım cihazlarında parmak-avuç içi, vb taratmaz isen, bundan sonra devlet o ödediği kısmı vermeyecekmiş. doğrudan parası neyse o kişinin cebinden verilecekmiş.

bu işte bi yanlışlık olduğunu, medyanın insanları yanlış yönlendirdiğini düşünüyorum.

evet 1 aralık'ta böyle bir uygulamaya geçiliyor. bugün bu uygulama olmadan muayene olmak için son gün.

lakin avuç içi kaydı vermek için son gün olmasını aklınız alıyor mu ya? ben niye muayene olacağım zaman gidip kayıt vermiyorum? ösym bürosu mu bu, kayıtlar mı kapanıyor? niye kimbilir ne zaman muayene olucam diye milyonlarca adam hastanelere gidip 1 aralık'tan önce avuç kaydı versin ki abi olur mu böyle saçma bir şey.

son gün olan şey, uygulamasız son gün olması. uygulama yarın başlıyor. avuç izi olmayan muayene olamayacak. ama avuç izini kaydettiremeyecek diye bir şey yok. kaydettirir, sonra da muayene olur. haftaya gittin doktora, avuç içi kaydın yoksa önce kayıt ederler, sonra muayene ederler. olması gereken de budur. yoksa özel hastaneler hasta bakmak yerine kpss başvurusu yapar gibi kuyruk kuyruk adamın izini almakla uğraşır.

kibritsuyu na katılıyorum. ben yurtdışındayım ve yeni seneye türkiye ye ancak gelebilceğin. eee nolcak şimdi gircek mi bütün muayene paraları? saçma bu, ayrıca hasta değilse, el izi vermek için ne demeye hastaneye doluşçak millet akıl alır gibi değil!

Süre kısmında ben de kararsızım ama dün akşam haberler "! Aralık'a kadar haritasını izini vermeden giden kapıda kalacak ya da parasını verecek" dedi. Dün öğrendim ben bu olayı, bugün de işteydim. Herhangi bir özel hastane oluyor mu, onu da bilmiyorum.
Bu saçmasapan "işi olmayanların 219 tl vermesi" için de böyle bir panik olmuştu, süreyi 1 ay uzattılar. Belki bu da böyle olur.

inanır mısın ben de bugün öğrendim. böyle bir uygulamadan çalıştığım şirketin dahi haberi yok. eğer bugün gerçekten son günse ve bir daha kayıt olmayacaksa ülkede ayaklanma olur, kimsenin haberi bile yok çünkü. son gün olayında kesin asparagas bir durum var.

evet bugün annemi doktora götürdüm (ki kendisinin avuç izleri daha önceden alınmıştı), görevlilere sordum biz de kayıt yaptıracak mıyız gelmişken yapalım diye, "yoo şimdi yapmıyoruz zaten, doktora geldiğiniz zaman yapılacak" dedi.

yok yani öyle önceden gideceksin de, el izi verip kayıt yaptıracaksın da, yoksa muayene etmezler kapıdan dönersin de falan. önceden de gitsen "manyak mısın kardeşim, şimdiden niye yapalım, doktora geldiğin zaman yapıcaz" diyolar.

yani yine gerizekalı medyanın olayı götünden anlayıp milleti şaşırtması diyebiliriz.

olsa olsa bu uyarılar özel hastane yönetimleri için olabilir. sgk diyor ki "bak kardeşim, 1 aralık'tan itibaren bu sistem zorunlu olacak, avuç içi okuma cihazı vs gibi altyapını hazırlamazsan 1 aralık'tan itibaren hasta bakamayacaksın haberin olsun". tabii haliyle sistemi hazır olamyan hastaneye gelen hasta da muayene olmadan geri dönecek. ama dangalak medya bunu öyle anlıyor ki, zannediyosun 1 aralık'a kadar el izini vermeyen muayene olamayacak.

maslak'ta da olması lazım ama yerini bilmiyorum. 4. leventte metro istasyonunun oralarda var. istinye taraflarında da olması gerek bir tane ama istinye'deki uzun zaman önceydi, duruyor mudur bilmem.

Maslak`ta noter var. hem sanayide, hem de ing bank genel mudurlugunun orada:

www.hukuki.net

spring giz plazanın altına yeni bir noter açıldı. var buralarda, kasma.
ayrıca alakası yok, her notere gidersin.

kızım. sinir oluyorum.

arkadasım diyeni "sevmek" istegi olusur bende usulca mesela :))

"bilader". bazen "kardeşim".

kanka ve oğlum.

ben dostum'u çok kullanıyorum ya :/
kaşar denmesinden huylanıyorum.

hacı, hafız

kanka

sevmediğim ve beni sevmeyen bir insanın canım diye hitap etmesi çok itici.iş yerimde vardı böyle biri.ikimiz de birbirimizden nefret ediyoruz ve ikimiz de bunu biliyoruz,ama o denli sahte bir insandı ki,arsız,yüzsüz,hep canım derdi.

kanka, baba, bilader(birader), hacı.

kanzi

kız, kızım, canım, dostum bide arkadaşım diyorlar içten değil hiç.

güzelim. sevgiliden gelse bile fena.

Tatlım

arkadaşım, kaarşim

birader cok itici geliyor.

Gülüm, bebeğim. Hayatimda duyduğum en antipatik iki kelime, kazik kadar insana bebegim demek kimin aklina gelmis bilemiyorum.

Bir de tanimadigim insanların canım demesi. Zamanında duyuru bile acmistim bununla ilgili, agizlarina kurekle vurasim geliyor.

Aşkım, bitanem, bebeğim, çiçeğim, böcüğüm, gülüm, kocişim, panpa, kanka, azizim, hop, hişt, alo, oğlum, kızım.

hacı, hocam ve panpa.
tiksiniyorum.

Ben de Marks&Spencer'dan böyle bir şey aldım, pamuk diye aldım ve kumaş delicesine sentetik ve streç dediğimiz yapıda çıktı. Elimde patladı o. Aldığın şeyi alırken mıncıklamak bir iki esnetip görmek gerek.

Eğer uğraşcaksan Tüketici Mahkemesi tek çözüm bence. Ulaşmak da zor değiller. Mesela Sultanbeyli kaymamakamlığında onla ilgili bir daire vardı.

yahu gap in gömleklerini çok beğenirim ben. peki naylon olduğunu nasıl fark ettin ki? ama bazı yüzde 100 lerde az çok karışım olur sentetik.

97/3 pamuk/elastan oranına kadar yasal olarak sorun yok ama elyaf içeriği doğru değilse çok canları yanar, sıkıntılı. Böyle bir riski alırlar mı emin değilim.

Ayırt edilmeyecek gibi değil ki, abartı dereceed fark var yani. Bildiğin naylon gibi gömlek. Etiketinde %100 cotton yazıyor, sri lanka malı. Tükeciti haklarına mı gitsem acaba gerçekten. Sırf gömleğin parasını vereceklerse boşuna uğraşmiym :)

Büyük firmalar öyle risk almazlar diye düşünüyorum. Acaba apresi (kumaş boyası) çok olan bir model mi? Tüketici mahkemesi çözüm. Eğer bir tarafından iplik alabilecek gibiysen o ipliği yakmayı dene. Kül haline dönüşürse doğal madde, top olup sönüyorsa karışık.

Çok merak ettim konuyu ve Tekstil mühendisi bir arkadaşıma danıştım.Kız dünya üzerinde neredeyse hiç %100 pamuklu bişey kalmadı, hele 80 tl ye ''imkansız'' dedi. doğal olarak tüketici haklarına falan gitmesin etiketin patent kurallarında sentetik içerik dahildir kesin boşuna uğraşmasın dedi

GAP'ın bazı modellerinde poplin kumaş kullanılıyor, senin gömlek de öyle olmasın? Gerçi poplin serin tutar ama dokusu naylon gibi.

www.hurriyet.com.tr

psikolojideki adını bilemiyorum ama, öyle bir durum yok denince, neler var demeden geçemedim.

Edit: ustteki yazi silinince havada kalmis biraz.

Olay karışık. Jocasta Kompleksi var (Oedipus'un annesinin adı Jocasta) ama bu biraz daha bilinçli cinsellik gibi.
en.wikipedia.org
Tam olarak, aşırı korumacılığı karşılamıyor, tamamen cinsel dürtüler ile ilgili.
Zamanında yaratıcı anne sendromu diye bir şey okumuştum, biraz Freudien, biraz Jung'dan esintilerle yazılmış. Özetle, baba anne birlikteliği orgazma yatkın değilse, zamanla anne içinde biriken boşaltamadığı enerjisini çocuğa kitler ama tabii ki çocuğa cinsel yaklaşamaz ve dolayısı ile çocuğa korumacı bir sevgilisi gibi davranmaya, kocasına da çocuğu gibi davranmaya başlar diye. Okuduğum kitapta buna yaratıcı anne sendromu diyordu. Anne erkek çocuğunu "Ben doğurdum dolayısıyla ben yarattım." der, bunla da şu garip sevgili enerjisi birleşince, oğul başka bir kadın ile sevgili olduğunda sanki aldatılıyormuş, sevgilisini elinden alıyormuş hissine kapılır. Bu şekilde anlatıyordu, buna da yaratıcı anne adını vermişti.

Edit: Böyle durumlar var. Sorunlu falan kesinlikle değilsin. Toplumlarda babanın kıza, annenin oğla düşkün olması çok yaygındır. Bu da çoğunlukla cinsel değil, aşırı korumacı ve üstüne düşmeci bir tavırdır. Yüz küsur yıllardır insanlar bunları çalışıyor zaten, bu var da neden var diye. En azından Freud'dan beri kah onu destekleyen, kah onu tam karşısına alan bir ton teori var ama özel isim ile adı konulmuş değil ve bu doğrudur diye bir şey yok. Bu teorilerin hiçbiri sonuca ulaşmış değil. Sonuç olarak bu var ve çalışılan bir şey.

Edit2: Freud derken onunla başlamıştır demiyorum ama onunla birlikte popülaritesinin ve halka inişinin arttığı kesin.

Edit3: Burada bir ad arayışında olduğunu düşündüğüm için bu okuduğumu uzun uzun anlattım, çünkü bir tek onda bu olaya böyle bir ad veriyordu.

Psikolojide bu tip durumlara tek bir isim vermektense ilgili gelenekte yeri araştırılır. Yani mesela psikoanalizde phallic evre oedipus kompleksi gibi. Fakat psikoanaliz dışında bir dolu gelenek var, cognitive behavioral vs. Psikoanaliz kökende ilk beş yaşa bakar. Ama dediğim gibi kişinin hayat hikayesine bakılır, hımm sen oğlunu kıskanmışsın sende şu var demek çok saçma. Nedeni, geçmişi, öyküsü, şimdiki zamanda temsili falan değiştirir yani kısaca.

viskoz selülozla ilgili bir şey diyebiliyorum. poliüretan plastiğin bir türü olabilir. sallıyor da olabilirm ama.

İkisi de tekstil üretiminde kullanılan sentetik maddeler, genelde sağlıksız olurlar. Hava almaz, terletirler.

poliüretan bir çeşit polyester iplik.

sık dokunmamış yün içlik tavsiye ederim ısrarla.

yün alacaksan etiketine mutlaka dikkat edin. dışında yün değil de "yünlü" yazıyorsa yün oranı az olabilir. polyesterli ise problem olur.

biraz pahalı olabilir ama kalitesi bariz ortada. spor yapmam terlemem rahat ederim önemli değil diyorsan bu kadar para verme tabi.
(git: www.kutupayisi.com)

Ben dagi'den termal içlik aldım geçen kış, çok iyi tuttu. yün içlik beni kaşındırıyor. alt içlik 35-40 gibi bir şeydi, üst içlik biraz daha ucuzdu. erkekler için ayrı, kadınlar için ayrı ürünler var. Abim de geçen kış oradan aldı, memnundu.

para durumuna göre sıralıyorum, en büyükten küçüğe randıman olarak;

jack wolfsin
columbia
lafuma
puhu
saydığın markalar

adidas nike alma da... laylon bi işe yaramıyorlar.

Columbia kullanıyorum gayet iyi ve kullanışlı.

my girl mü acaba
www.imdb.com

Hayır..
Biri ne zaman romantik film sorsa önerilirdi o ya ben de birine yazıldığını görüp izlemiştim.. Gelmiyor aklıma bir türlü..

flipped

Başka seçenek yoksa abes durmaz. Koyu kahvede pek de abes durmaz.

edit: Başka seçenekten kasıt siyah deri mont veya koyu kahverengi ayakkabı.

Siyah var bi tane kol kisminin renk gitmis. Bi de yakalar dokulmus.

kahve - siyah
lacivert - siyah

birlikte tercih edilmemesi gereken renkler lakin kullanılabilir durumda olanlar içinde alternatif yoksa elbette giy, nolucak sanki. hem montu elbet çıkaracaksın içindeki renkleri güzel kombinle yeter.

Metro aksaray, oradan Yusufpasadan taksim minibüs otobüs. Tahmini 30-40 dakika

28o beşiktaş-otogar otobüsü mecidiyeköy'den geçer. oradan metroya atlanabilir. ama süresi uzun olur.

otogardan taksime direk otobüs vardı kalkmadı ise ona bin.
Direk mecidiyeköy e de vardı.

83O OTOGAR-TAKSİM

otogarın içinden metroya bin, 2-3 durak sonra merter'de in. merter metrodan çıkınca direkt karşında metrobüs var.ona bin mecidiyeköyde in.mecidiyeköy metrobüs çıkışında da metro var direkt taksime çıkıyor. uzun gözükebilir ama değil.

Tunç kafiye

bir de örnek verseydin keşke, tunç uyak mı demek istedin acaba?

şunun gibiyse cinaslı uyak

niye kondun a bülbül, bahçemdeki asmaya
ben yarimden ayrılmam, götürseler asmaya

twist and shout - the beatles
www.youtube.com

sağol

Bildiğim kadarıyla, ikinci cümle Die ile başlayacak. Üçüncü kur terk. edit: 3. cümle demek istemiştim. Cümle sayamadım.

Der değil. Die Waschmachine ist kaputt!

almancada bu ne sorusu ve cevabı artikel ne olursa olsun das kullanarak oluşturulur

radiergummi mesela. artikeli der bunun.
was ist das? das ist ein radiergummi. der is neu.

ek: sonu e ile bitiyorsa ve hiç fikriniz yoksa artikeli büyük ihtimal die'dir diyiniz.

Floresan tüpünün gazının bitmeye yakın halinde pırpır etmesi durumu var, biraz yerinden oynadı ise hafif temassızlık nedeni ile pırpır etme durumu var. Başka durumlar var mı, bilmiyorum.

cidden geçiyor çünkü. benim bildiğim öyle en azından. gaz.

icindeki gazla alakali, anot katot arasindaki elektron akisi bu gaz sayesinde oluyor muhtemelen omru doluyordur.

gazın bitmesi gibi bir durum yok aslında. zira o tüp sızdırmaz bir tüp ve gaz dışarı kaçamaz. olay elektrodların eskimesi ve yüzeylerinin iletkinliği kaybetmesi. ayrıca gazın içindeki civa zamanla cam, floresan madde ve elektrodlar tarafından emiliyor. düşük civa seviyesi yüzünden yeterince iyonize olamıyor ve böyle değişik desenler oluşabiliyor.

belly dance.

Lokum, boşuna Turkish Delight değil.

ayısı, öküzü, hırsızı, soysuzu, hortumcusu

rakı,kebap

ucuz tatil

Findik

Boğaz köprüsünden başka şeyi var mı acaba ? Hiç bir şey yokmuscasına her şeyde boğaz...

bu yazmakla bitmez ki. o kadar çok ünlü şey var ki. ama belli başlı olarak kategoriye ayırmak gerekir. mutfak yemek antik yerler deniz bunlar her ülkede olabilen şeyler zaten. türkiyede ise bunlardan yüzlerce var. bence internetten famous dish/place/beach etc. of turkey diye aratabilirsin. off o kadar çok ki.

ya pamukkaleden peribacalarına kadar çok şey var ama ilk akla gelen boğaz rakı balık türk lokumu baklava.

elma çayı.
3 ömür daha yaşasam asla nasıl olduğunu anlayamayacağım ama öyle.

yoğurt

mercimek çorbası

Kelle paçaaaaa

mercimek köftesi :P

bursa; iskender
hatay; künefe

kuru kayisi. boyle yazinca tuhaf oldu ama marketlerde ambalajlarinin uzerinde 'turkiye kayisisi' yazisini surekli goruyorum.

Havlu, mutlaka turkish towel olacak, mevlevileri, ince bardakta çayı, lokumu,nazar boncuğu

başbakanı, havayolu, tecavüzleri, terörü, antalya'sı, ayasofya'sı

"siktir"

ciddiyim. bu ülkenin en bilinen şeyi "siktir". vietnamlısından tut irlandalısına, çekinden tut kolombiyalısına herkes biliyor.

Her gün ölmeyi isteyerek uyanırsınız. Kolay gelsin.

Ben bunu 5-6 ay kullandım ama 10 yıl kadar oluyor. Ağlamaktan helak oldum ki kolay ağlayan biri de değilimdir. Metroda camdaki görüntümde o gün üzerimdeki renkler uymadı diye durağa çıkınca çantamı yere fırlatıp hönkür hönkür ağlıyordum. Reklamlarda adam son bisküviyi yedi diye hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Komedi dizisi izlerken bile, en saçma bir şekilde bir anlam yükleyip ağlıyordum. Sonra hapı bıraktım, kendime gelmem 1.5 yıl aldı. Hani, ağlamam gerekmediğini ve hatta çok salakça olduğunu bildiğim halde ağlıyordum.

"Komedi dizisi izlerken bile, en saçma bir şekilde bir anlam yükleyip ağlıyordum"

+1

bunu başkalarına nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. demek ki tek değilmişim.

Valla aynen. Ne kadar gerizekalıca bir şey yaptığınızı biliyorsunuz ama ona engel olamıyorsunuz. Her duyguyu abartarak böyle yirmi katı yaşatıyor. Normalde makul, mantıklı bir insanken; o ilaçla bir cadı, efendime söyleyeyim bir drama queen oluveriyorsunuz. Ben de bıraktım, düzelmem bir kaç ayımı aldı. 6 ay geçmiş; yeni kendime geliyorum diyebilirim.

Kullanmak zorundaysanız güç vereyim bari :) Göğüsleriniz, cildiniz, saçlarınız gözle görülür şekilde güzelleşecek :)

Tekrar kolay gelsin :D

Aslında ciddiyim ama abartmışım. Şöyle ki 2002 gibi bıraktım, 6 ayda ağlamayı bıraktım ama diane 35 vücudumu su bidonuna çevirmişti, vücudumun eski haline dönmesi 1.5 yılı aldı. Psikolojik etkisi fizyolojik olandan daha çabuk geçti.
Yoksa ağladığım şeyler, günlük ağlama kotam hiç abartı değil, tamamen gerçek ve ciddi. Hayatımda hiç bir şeye o kadar ağlamadım. Hatta, her şeyin toplamına o kadar ağlamadım.

Bu ilaç ne işe yarıyor ki peki böyle berbat etkileri olmasına rağmen insanlar neden kullanıyor?

Kendisi doğum kontrol hapı olup, doğum kontrolü dışında da hatunsal her türlü sorunun çözümünde, kistlerde, düzensizliklerde, istenmeyen tüylerde, vb. kullanılır. Başka haplar bu kadar ağır olmayabiliyor.
Olay şu, doktor "Bunu en az 6 ay kullanmalısın" diyor. Sonra 3 ayda sen manyaklaşmaya ve şişmeye başlıyorsun. Bazılarına 1 yıl, 2 yıl kullan diyor. O zaman iyice deliriyorsun falan.
Bunlar da antibiyotik gibi, başladın mı kürü bitirmen gerekiyor. Yarım bıraktın mı işe yaramıyor, kendini boşa zehirlemiş oluyorsun.

Tabii, bu hapa başladığında seni böyle yapacağını bilmiyorsun ya da bu kadar olabileceğini tahmin etmiyorsun. İlk defa öyle bir durumdasın, daha önce karşılaşmadığın bir durum ve ilaç. Dolayısıyla alternatifin var mı, onu da bilmiyorsun. Doktor almanı söyleyince, ona güvenip kullanıyorsun. Yoksa, hiç başlamazdım, aslında ihtiyacım pek de yokmuş. Sadece kendimde beğenmediğim özellikler vardı, onları elemek ve biraz daha hatunumsu olmak için doktor tavsiyesi ile aldım. Kaş yaparken, göz çıkardım sonra.

5-6 sene önce kullanmıştım ama ilk cevaptaki hissin ilaçtan kaynaklandığını şu an farkettim. her gün ölmeyi isteyerek uyanmak doğru tespit. ama ilacı bıraktıktan sonra o etki sürmüyor öyle aylarca.

ben de kullanıyorum. ilk ay olur olmaz ağlıyordum ama bu etkisi geçti. ben fazla olumsuz bir durum görmedim. kilo vermeyi zorlaştırıyor olabilir ama o bu ilacın mı yan etkisi pcos'un mu bilemem. 3 aydır kullandım sonra bıraktım ve şimdi yeniden başladım ama ne kadar devem edeceğimi bilmiyorum. kullanmayı bırakınca acayip fark etti ama. sivilceler geri döndü. adet düzensizleşti. şimdi bırakınca ne olacak diye düşünüyorum daha çok.

to rome with love güzeldi, şehir denince aklıma ilk bu geldi kriterlerine uyabilecek.

(bkz: in bruges)

www.imdb.com

mr. nobody diyeceğim onu izledim diyeceksin.

donnie darko
Just Like Heaven
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
The Fountain

bucket list
yes man
50 first dates
million dollar baby
the dictator
truman show
click oldboy
catch me if you can
shutter island
hitch
pretty woman
perfume - the story of a murderer(bu film de çok güzeldi)
yes man
bruce almighty
the kite runner)ben kitabını okumuştum,
filmi de güzel dediler :) )
the pursuit of happyness
wall-e(çok güzel animasyon filmiydi)
memento
gajini
my name is khan

500 days of summer'ı öneriyorum,woody allen filmleri çekildiği şehri çok güzel gösterir ama tarzını ya çok seversin ya sevmezsin yeni filmlerinden birini veya eski izleyebilirsen annie hall'a bakabilirsin,groundhog's day var bi güne hapsolup hep o günü yaşamak zorunda kalan bi adamla alakalı hoş bi filmdi,bilimkurgu ve aksiyon istemediğinden hep hafif romantiğimsi filmler önermek zorunda kaldım

In the name of the father,
Dogville,
Mystic River,

Bilmem bu kadar filmden sonra bir işe yarar mı ama (bkz: Pleasantville) ve (bkz: Groundhog Day)

stand by me

Intouchables +1
Truman Show +1
Black Swan
Now You See Me (Siddetle oneriyorum, bayilacaksin eminim!)

before sunrise
before sunset

boşverin bence siz film izlemeyin.

kizil ejderi izle o vakit

onun serisini izle

bi de "identity" izle

duyuru'da "psikolojik gerilim" diye aratirsan daha fazla oneri de bulabilirsin

kızıl ejder bugunku programa alınmıstır! identity de yarına :)

(git: 693970)

konu olarak aynı değil ama güzel bir gerilim www.imdb.com

kuzuların sessizliği gibi diil tam olarak tarzı çok farklı ama dünyanın en gerici filmi olarak geçer,the shining hiç bişey olmasa bile gerer öle bir filmdir bi araştır derim veya zaten biliyosundur

(bkz: in the mouth of madness)

Acimiyor. Allerjenleri tek tek damlatiyorlar daha sonra küçük bir iğne ile her damlanin ortasına bastiriyorlar. Kabaranlara alerjiniz oluyor. Allerji testinden iki hafta önce antihistaminik veya antiallerjik ilaç kullanmayı kesmelisiniz.

Minik minik bir şey batırıp üzerine test için farklı içerikleri olan damlalardan koyuyorlar daha sonrasında kızaranlar hangileriyse size dokunan şeyler çıkmış oluyor. (bahar polenleri, ev tozu, domates, fındık vs gibi farklı kategorilerden şeyler oluyordu içinde)) acı denmez *ki yapıldığında 8 yaşında falandım* hafif tatlı kaşınmalar oluyor o çizik dediği şey ve sonrasındaki damlalarda. aşırı tepki gösteren bir cilt yapınız da yoksa korkulacak bir olay yok testte. geçmiş olsun şimdiden

O halde ben de bir soru sorabilir miyim?

Geçen sene Çapa'dan alerji testi için gün almıştım, 13 ay sonrasına verdiler. Ben onu unutup yazın tatile çıktım, döndüğümde alerji gününü geçirdiğimi öğrendim. Bu iş özel dışında nerede yapılır, yaptırılır?

aciyabilir de acimayabilir de. alerjin yoksa problem olmaz. varsa biraz kasinabilir.

kanama falan olmuyor zati.

ama neye alerjin oldugunu anlamak önemli. bi tahminle gidersen daha iyi. yediklerin, içtiklerin, dokundujlarin vs.

neye alerjin oldugu bu yüzden önemli: ona göre antijen denenir: en tozu akari, polen, ari, ilac,.besin vs

Acimiyor tabii ki rahat ol dostum ota boka alerjisi olan bir sahsiyet olarak guven bana..zaten alerji testinden de korkuyorsan bence evinden disari cikma doktora falan da gitme..relax ol .trust me!

Ben de yazları iznimi Seferihisar'da geçiriyorum. Aptallıktan değil, özellikle o yıl doğan hayvanlar hiç araba görmemiş oluyor. Kışın yazlıkçılar olmayınca günde bir-iki araba gelince, o da onlara denk gelmeyince görmüyorlar. Sonra yazın olayı anlamakta güçlük çekiyorlar. İstanbul'daki gibi günde 500 araba görmüyorlar. Seferihisar'ın yolunun aktifliği ile İstanbul'un yolunun aktifliği arasında uçurum var. Buradaki hayvanların bir haftada öğrendiğini orada bir yılda öğreniyorlar, sonra yeni nesil doğuyor zaten

Bir de şu da var ki Seferihisar'da insanalr daha fazla hayvan dostu ama hayvanlar kışın kalan insan çok az olduğundan daha aç. DOlayısıyla her gelene "Bana yemek verecek" gözü ile bakıyorlar.

İyi ama içgüdüsel olarak üstüne devasa bir şey geldiği zaman önüne atlamak yerine kaçmaları daha mantıklı değil mi? Bunlar durdukları yeri terk edip araba geçerken önüne çıkıyorlar, normal yerlerinde dursalar bir şey olmayacak yani, yanlarından geçip gidecek araba.

"Herkes aynı şeyi yapıyorsa yani hayvana çarpmamak için duruyorsa, korna çalıyorsa vs. hayvanlar arabanın zararlı bir şey olmadığını hatta onlardan korktuğunu falan bile düşünüyor olabilirler. "

Bu da benim aptal oldukları tezimi kanıtlıyor o zaman.

Tezler öyle kanıtlanmıyor canım. Her hayvan yaşadığı bölgenin koşullarına uyum sağlar. İstanbuldaki bir köpeğin maruz kaldığı araba sayısı ile seferihisardaki araba sayısı bir değil. Ayrıca "aptal" sıfatı ile etiketleme merakı nereden geliyor? Bundan sonra yazlık yerde araba kullanırken bır zahmet yavas gidersin, sinirlerin de boxulmaz.

Niye bir sürü seferihisar tarzı yazlık bölgeye gittik şimdiye kadar, hiçbirindeki hayvanlar buradakilerin gösterdiği davranışları göstermiyor. Hayvanların arkasından ileri geri konuştuk biraz ama kusura bakma.

Hiç sorun değil, biz de burada 2-3 arkadaş arkandan konuştuk; dönen geyiği duysan şaşarsın :)

şimdiye kadar en açık konuşanlar friends gibi geliyor.

lostun ingilizceside basitti

seinfeld gayet iyidir bunun için.

Friends+1

Friends gerçekten çok rahat bir dile sahip.

friends te gülmekten konstantre olamayabilirsin ama :)

o işaret şu işaret galiba --> \

o da bağlı olasılık. atıyorum bir insanın salak olma olasılığı değil de sarışınların salak olma olasılığı. yani önce sarışınlar içinden seçiyorsun.

yok o işaret eğer o değilse o zaman bilmiyorum demektir.

Şimdi b'den başlayalım. Formülü şu P(B|A)=p(BA)/p(A)
Yani, pay kısmı iki olayın kesişimi (birlikte olma olasılığı), payda kısmı da "given that" ile verilen olayın tek başına olma olasılığı. Pay kısmında kesişim olacağı için {Both chips are of the same color.} ve {Both chips are red.}'in kesişimi yine {Both chips are red.} olayı. Hem aynı renk olacak, hem ikisi de kırmızı olacak'ın kesişimi ikisi de kırmızı olacak. bu olasılık 6'nın ikili kombinasyonu.
Paydadaki A olayının olma olasılığı ise 3 çarpı 6'nın 2'li kombinasyonu. Çünkü bu olay beyaz, mavi ve kırmızı için birer kere gerçekleşebilir ve herbirinin gerçekleşme olasılığı 6'nın 2'li kombinasyonu.
Sonuç olarak aranılan olasılık 1/3

anladım sayılır çok teşekkür ederim.

@aychovsky


B kesişim A' için, 2*C(6,2) dedim bu mantıkla.
A' = yani Acompliment'in ihtimalini nasıl hesaplamalıyım.

Grecikmişim ama öyle değil.
B olayı iki çipin de kırmızı olması, A olayı ise iki çipin aynı renkte olması. Dolayısıyla A' olayı da iki çipin aynırenkte olmaması. B ve A' kesişirse hem iki çp kırmızı olacak, hem de iki çip aynı renkte olmayacak. Dolayısı ile bu olasılık 0, c şıkkı 0 oluyor.

50+

20 falan

ne işe yarıyor bu.. geçen birkaç ay içinde yine yaptılardı..

22

22

29

ondokz

18

29

24

28

20

30

40

26

21

20

13

23

zgrydn e kadar 23.9 etti ortalama

ganyotçuğum ve kendi yaşımı düzelterek ekledim bu arada

edit: bu sorular iyi oluyor -28 eledim sizi aşklarım

31

@glori,

"not everything revolves around you"

:)

26

@douchebag: duyuru is enough for me :(

19

31

30

gloriciğm, daha 18 yaşında 28-'leri eliyorsan görüşelim. ben sana keriz buliyim, sen de hazine avcılığı yap, parayı kırışalım he? o ışığı gördüm sende.

22

33

Glorinin 18 olduguna inanmam en az 25tir
Ben 18-19

29

26

28.

bir ankete daha katılmanın huzuru içerisindeyim.

glori'nin gerçek yaşı 32. hepinizi kandırıyor.

26 male Artvin. you?

23 kanka

21

seeekkkkizzz

29

35

22

20 yıl 5 ay

30

(bkz: bim)

istanbul'daysan tahtakale'de pasta malzemeleri satan bir kaç dükkan var. orada bulabilirsin.

her markette vardır, ben baharat tarafında Bağdat baharatlarının pasta süsünü almıştım. Bir tane de Sprinkles yazan çikolatalı bir şey almıştım ama markasını hatırlamıyorum.

bazı marketlerde var
www.droetker.com.tr

Yeri gelir editör kitabı baştan çevirebilir.

Bir hata çıktığında, hesabı da editörden sorulur.

Yazar zaten o kadarını yapamıyorsa, bir oturup düşünsün "Ben ne yapıyorum" diye ama editör de bu yüzden var diye biliyorum. O da işini savsaklamış sanırsam. Asıl iş editörün, yoksa Pucca nasıl kitabı düzgün Türkçe ile yazsın?

ana dilinde bi kitabı okuyorsan yazar dahil herkes hatalıdır. nasıl olmuş basılmış o kitap ilginç doğrusu :) eğer çeviri olsaydı, redaktörün hatası olurdu.

yazim kurallarindan (baglaclarin yazilma sekli, kucuk-harf buyuk harf, bazi bilesik kelimeler vs vs) editor sorumlu olmasi lazim

ancak ozne-yuklem uyumsuzlugu ve benzeri seylerden, yazarin sorumlu olmasi gerekir.

Editörün görevi yazının üzerinden geçip kusursuz olmasını sağlamaktır ama yine de ben yazar olsam kendimi hem gramerinden hem imlasından sorumlu hissederim ve hele yazdığım romanda sayfa başına 2-3 tane hatada kendimi affetmem:) Kitap yazmaya girişen insan bunu hakkıyla yapmalı.

peki, ek bir soru sorayım:

süreç bakımından: yazar kitabı yazdı, bitirdi. yayın evine verdi. yayın evi editöre verdi. editör kontrollerini yaptı.
buraya kadar böyle mi? bundan sonra ne oluyor? yazar son halini görüyor mu kitabının?

Roman denetimi yapılmışsa redaktör, yapılmamışsa yazar sorumludur.

kelebek etkisi değil dimi?

Malesef

run lola run?

O da degil :(

City of Angels mı?

Malesef

Joe Black'e çok yakınlık gösteren bir film olsa gerek, ben de merak ettim şimdi.

time traveler's wife vardı ama o olabilir mi?
eric bana oynuyor başrolde.

Made in Heaven olabilir mi, gerçi onun konusu biraz farklı.
www.imdb.com

özellikle şu şehre git dediğiniz yerler var mı?

bosna hersek'te mostarı görmeden dönmeyin bence. 83 tlye bileti nerden buldunuz acaba?

Pegasus, 23 ocak. Budva'ya bakıyorum, Mostar'a bakıyorum. Var mı başka öneriler?

ohrid, kotor, mostar, saraybosna, belgrad,

kotor'u es geçersen allah carpar.

Ha bu arada, kışın nasıl olur buralar? Ocak 23-Şubat 13 arası? Donar mıyız ki acep?

yolları bizim buradaki 8 gidiş 6 geliş yollar gibi zannetme. en azından tem ve e5'ten kastım... o kadar dar ki yollar, şaşıracaksın.. bosna hersek bu konuda çok amatör ve kesin kar yağar sen giderken ve yolda kalabilirsin.

tren dene derim. karadağ da cok dağlık orası da kötü:)

he çok güzel ülkeler ama karda kışta zor.. bence gittikten sonra tren dene..

yada belgrad a git 2 gün kal, takıl biraz dön:)

mostar'a da uğraman lazım.

Belgrad çok şirin, tavsiye edilir.

Yalnız tarihlere şimdi dikkat ettim de şunu belirtmek isterim: Boşu boşuna "Balkanlardan gelen soğuk ve yağışlı hava" diye bir kalıp oluşmamış.

Kışın gitme mi diyorsunuz yani?

ben olduğuna inanıyorum ama hiç denemedim.

yok.

evet kesinlikle böyle olduğunu düşünüyorum. her şeye iyi tarafından bakmaya çalışırım. kötü tarafını görmek istemem. her işte bi hayır vardır derim. pozitif hayaller kurarım ve beklerim sabırla. hayatım şu an istediğim gibi şükürler olsun. =)

tabi ki var. mesajları nasıl gönderebileceğin ve hayatında pozitif dönüşlere yol açabileceğine dair detaylı bilgileri içeren kitaba sadece 99TL'ye hem de kargo parası ödemeden sahip olabilirsin, üstelik şimdi sipariş verirsen piyasa fiyatı tam 230 TL olan 12 CD'den oluşan set de ücretsiz!

Benden mesaj bekleyen evrenin ben ta amk. Mesaj gelince bir düğmeye mi basıyor bu evren amk, kaç karakter kaç kelime gerekiyor bu sktiğimin evrenine bir tepki vermesi için...

Olayın özü şu:

Karşılaştığın olaylar, karşılaştığın insanlar vb karşısında olumlu ya da olumsuz tavır takınman, gülümsemen ya da surat asman senin verdiğin kararları, ve karşılaştığın insanların verdiği kararları etkiler. Dolayısıyla olumsuz düşünüp, olumsuz kaşılayıp olumsuz da kararlar verince hayatının büyük bölümü olumsuz oluyor. Sen güleç yüzle karşılarsan insanları, hoşgörülü olursan, küçük şeylere takmazsan, istediğin şeylerin olması ya da olmaması bile bazen farketmez mutlu bir insan olarak yaşamını sürdürürsün.

Sen gül ki dünya da sana gülsün ve seninle gülsün amk.

bence var. ben karşılığını alıyorum.

gelmiş geçmiş en büyük salaklıklardan biri olduğunu düşünğyorum. lütfen bu işten para kazanan şarlatanların çarkını döndürmeyin; kuantum düşünce tekniği, nlp, bu, hepsia aynı bok. eskiden "büyücü" diye para kazanıyolardı, günümüzde ise bu şekilde.

insanlar kötü olaylar için birilerini / bir şeyleri suçlamak için can atar. çünkü sorsan kimse başına gelenleri haketmiyor - çok özeliz ya, çok farklıyız ya biz hep iyiyi hak ediyoruz.

yok öyle bir şey abi. yarın sokağa adımını attığın an sana bir tır çarpma olasılığı ne yaparsan yap aynı. yarın kanser olduğunu öğrenmen için de geçerli bu, az sonra bir yakınının ölüm haberini alman için de.

beyin aktivitesiyle evrende değişiklik yaratabileceğine inanan herkesi bunu açıklamaya davet ediyorum, lütfen beni de aydınlatın.

evet var.
o olumsuz sandığının aslında olumlu bir karşılık olduğunu göremiyorsun sadece.
bu normal çünkü büyük resmi göremiyoruz her zaman.

var. cem yılmaz'ın dediği gibi "hayri şuradaki de 1 aydır dolanıyo yolla onu geri" diyo, dileğin kabul oluyor.

www.edize.com

Offfff! Tabii ki yok!
(bkz: olumlu düşünce)

inanıyorsan var, inanmıyorsan yok. laf olsun diye değil, net olarak böyle bu.

kopegin duasi kabul olsaydi gokten kemik yagardi

not: mobilden giriyorum editleyemedim:

agnostgim.

karşılığını alabilmek için tam manasıyla saf enerjiyi göndermen gerek. insanın bilinci ne yazık ki buna engel. bunu yapabilmek için çok uzun yıllar çalışmak lazım ya da gerçekten temiz-saf olmak lazım. diyeceksin ki neden çocuklar her istediğini yapamıyor o zaman? korku engelliyor. işte bu tür duygularımız ve bilincimiz olmasa belki de her istediğimize daha kolay ulaşabiliriz.

ben caldiriyorum o beni ariyor

Mesaj yollamaya, özellikle "Olumlu düşün, güzel şeyler olsun" olaylarına, hatta genel olarak sözdebilim (bkz: pseudoscience) dallarına kesinlikle inanmıyorum. İnandığım şu: Mutlu veya neşeli isen biraz daha dayanıklılığın yüksek oluyor, özgüven verdiğinden, bazı yapamayacağını sandığı şeyleri yapmaya cesareti daha fazla olabiliyor kişinin. Bu da bence insanın kendini tanımamasından geliyor. Kendini iyi tanıyan ve bilen insan, bence bunlara gerek duymaz. Tabii kim kendini tanımış, o da ayrı konu ama bunlar bence konu konu ayrılması gereken ve konu ile ilgili bilinci de kapsayan şeyler. Örneğin, bir insan kariyer konusunda kendini çok iyi tanıyor olabilir, neyi yapacağını ve neyi yapamayacağını iyi biliyor olabilir. Bu nedenle de olumluya-olumsuza ihtiyaç duymaz, temiz bir şekilde yapar veya yapmaz. Ama aynı kişi aşk-meşk olaylarını bilmiyordur, kendini tanımıyordur. Bu nedenle, iyimserlik-karamsarlık kavramları onun atacağı adımları etkiliyordur. Bu nedenle, çevreden alamadığı gazı kendinin vermesi gerekir. Bu nedenle, işe baştan pes etmeden yaklaşması önemli olabilir. Örneğin, ölümcül hasta bir kişinin erken teşhiste olumlu düşünmesi önemlidir, kendisine savaşma gücü verir. Kişinin kendine kendine plasebo vermesidir. Salata yaparken kimse olumlu-olumsuz düşünceye ihtiyaç duymaz ama büyük bir karar vermesi gerektiğinde veya olaya kendi müdahale edemediğinde biraz da onun sorumluluğunu üstünden atmak ister. Bence buradaki olumlu düşüncenin de etkisi atla deve olmaz, ancak birtakım küçük engelleri atlamaya güç verir. Tabii, mutsuz mutsuz oturacağına, mutlu mutlu oturmak da daha rahattır, bu da bir faydadır.

Ama olumlu ile bunu kastetmeyip "Çok güzel şeyler olacak diyelim, güzel şeyler dileyelim, güzel şeyler olsun. Evren bu mesajı alsın, bize güzel cevaplar versin. Hadi bakalım hayırlısı." diye düşünmekse, o çok ama çok saçma. Feci hayal kırıklığı olarak geri döner. "Saldım çayıra, mevlam kayıra" bile daha iyi bir hayat felsefesi bence. Şansı ise tesadüf olarak yorumluyorum, büyük resimde aşırının da çok aşırısı derecesinde önemsiziz.

Bir de bunların çok kişisel olduğuna inanıyorum, toplumsal, evrensel veya uzamsal olarak baktığımda iyice gereksiz geliyor bana. Uzayın büyüklüğünün hayalgücüne bile sığamayacağını iyi bilen bir kişi, hala kuantumlarla oynuyorsa, vay onun haline. Tabii, burada da herkesin ayrı bir eşiği var. Kimininki yüksek, kimininki düşük. Herkesin de kendine göre bir kırılma noktası var.

ne mal arkadaş çevren varmış diyecektim ama baktım aynıları burda da doluymuş vazgeçtim

ne zaman buna inanmaya kalksam dostum murphy ile karşılaşıyorum...

vimeo.com

55:00 dan itibaren :)

nasıl düsünürsem düsüneyim kupon yatar son mactan hepsini denedim

Bence yok.

Sadece heykel değil, aslında ana olarak resim üstüne ama içinde heykel ve mimari üzerine Sanatın Öyküsü var. O iyi bir giriş kitabı.

e

servis

c

en son e+f(metrobüs)+c kombosuyla gidiyordum. şu an çalışmıyorum.

A ile ama bazen D
yakinda surekli D

f) adı batasıca metrobüs

a-b

g) servis

a

C+d+e

yürüyerek

E

f) vapur + dolmuş

e) yürüyerek

avrupa yakasında kaldığım zaman otobüs+metro, anadolu yakasında isem metro+vapur+füniküler.
toplamda hep 1 saat 10dk.

a)

otobüs
veya
metro
veya
taksi

b

a ve g

a

Havaalanina tel yaptirma parasini egitime harcarsan boyle olur bence normal.

evlerin ses yalitimi muhtesem olmali : )

piste ordan yuzup cikmak normal insan isi degil bence de. hem mesafe uzun, hem orada yasayanlar bunun farkindadir.

terörist saldırıya açık, üstelik eğitimli teröristlerse havalimanının işleri baya zor.

Ordan yüzerek piste gelip saldırı düzenleyecek adamı zaten tel mel durduramaz. Tel dediğin ne ki.

Belki öyle pek kimsenin sallamadığı yerdeki bir pisttir. Korunaklı olmasını pek iplenecek bir yerde değildir.
Bu da ayrı bir şey mesela.
www.youtube.com

almanyada havaalanlarına girişte bile xray cihazlarının olmadığını düşünürsek, orada tel örgü aramaya hiç gerek yok.

st.maartende tel orguler var piste giremezsinki burda resmen kayiga bin gec piste

Orası öyle de orayı aşmak uçak geçmediği zamanda pek zor görünmüyor.

(bkz: Raging Bull )

trance

the life of david gale+1
aslında aklıma bir şey gelmedi de, biri yazınca bu filmin kaçırılmaması gerektiğini doğrulamak istedim

en bilinenlerinden biri the pursuit of happyness çok da iyidir hatta gerçek hayat mıydı ne..

blind side

Rocky 4. tıtıtıtı
Şaka şaka Fitzcarraldo.

belgesel ama "man on wire"

remember the titans

thank you for smoking.
adamın lobisini yaptığı işten dolayı, isteğine yakın gibi geldi.

nisan ortası gibi uluslararası film festivali olur. mart gibi kadın filmleri festivali olur. atmıyorsam 1 mayıs civarı işçi festivali filmleri olur.

istanbul film festivali, if, filmekimi, uluslararası randevu istanbul film festivali, filmmor, uluslararasi uzakdogu film festivali

hmm, birkac tane daha olacakti ama? belgesel ve kisa filmler icin var birkac tane de. valla aklima gelmedi isimler.

Boğaziçi Film Festivali var, benim de bugün haberim oldu. İstersen gidelim beraber.

www.bogazicifilmfestivali.com

Bisikletli film festivali var. ( uluslararası bir festival, farklı şehirleri dolaşıyor)
www.bicyclefilmfestival.com

Bir de Başka Sinema ile "Bize Her Gün Festival"

1001 belgesel, ottawa kısa animasyon, biz de varız(istanbul modern'de), istanbul kısa film, mimarlık ve kent filmleri, akbank kısa film.

bu festival sayılır mı bilemedim;

www.mafm.boun.edu.tr

Gezici Festival

www.gezicifestival.org

giv mi a rizın tu lav yu (portişet miş o)

paradise circus

paradise circus ve teardrop ile en kolaylarını kapayım bari.

better things, protection
ek: sly, three

unfinished sympathy

teardrop

angel, what your soul sings, special cases, prayer for england

i want you

yazılmış ama paradise circus - söyleyeni hope sandoval <3

sly

en.wikipedia.org

Ilahi Angel'cilar...

Evet, var. İnternet bankacılığınız varsa, karşı tarafın TC kimlik numarası ile yollayabiliyorsunuz.

operatör koşulu var mı hocam? tüm operatörlere mi yollanabiliyor?

operatör koşulu yok diye biliyorum, kendi tc kimliğinize/cep numaranıza yollayamıyorsunuz

cebe havale kısmından..
bahis sitelerine de bunla yukleniyor..

her gün yıkanan saç için bir kere şampuan, çok az saç kremi. vücut için de lavantalı beyaz sabun.

3 günde bir iki saç, bir veya iki vücut yapıyorum. iki veya üç haftada bir de kese yapıyorum. beyaz banyo sabunu ile yıkanıyorum çünkü duş jeli pis hissettiriyor. sonra duş jeli sürdüm, o temizlensin diye ekstradan haşlıyorum kendimi. krem falan da aynı şekilde sürdükten sonra hoop banyoya. bu kışın. yazın her gün bir vücut, bir saç yapıyorum.

her sabah uyandıktan sonra 1 vücut- 1 kafa.

Hergün 1 saç 2 vücut. Ama sırtımı keseleyemiyorum :(

Duş jeli konusunda da sana hak veriyorum. Durulanmamış hissi bırakıyor, köpürmüyor falan. Bence duş jeli normal sabunlandıktan/liflendikten sonra güzel koku bırakması için kullanılmalı.

çocukken sokakta oynayıp kir içinde kalıyoduk (köpek yalasa doyar derlerdi bana mesela)
o yüzden bi sürü kere yıkarlardı.
şimdi zaten nerdeyse hergün duş aldığımız için maksat kir temizlemek değil de, ter'den falan kurtulmak.
2 saç, 1 kere vücut yetiyor.
sabun kuru ciltleri kurutabiliyor, ondan sonra uyuz gibi kaşın dur.. duj jeli iyi bu konuda, cildi nemlendiriyor.

Haftada 1 kese yapıyorum onun dışında her gün duş. (Çok nadir 2 günde bir hava çok soğuksa falan)

En çok uzun saçlarımla uğraşıyorum. 2 kere şampuan + 1 krem + ayda 1 kere saç maskesi

Belirli bir sayım varmış şimdi farkettim o da 2. Bir kere sabunlanmak az geliyor bana. Yüzüme ayrı vücuduma ayrı temizleyici kullanıyorum. Ponza taşına bayılıyorum.

Bu kadar saçma detaya rağmen ortalama 6-7 dakikada bitiyor işim.

şampuan, bazen saç kremi, kese yapacaksam kese, ponza zımbırtısı, yün lif ile duş jeli.
bu sırayla, ama hiç sayı yok.

duş jeli sabundan daha iyi durulanıyor bence. ne zaman sabunlansam üzerime yapışmış gibi hissediyorum, kaşınıyorum. duş jellerini almanyadan aldırıyorum ama.

şarkıyı başlatır suyu açarım. müziksiz banyo yapmıyorum asla.
uzun süre ıslanmak. suyla oynamayı seviyorum. saç kremi - şampuan - saç kremi tekrar ve saçları kremli bırakıp saçları toplayıp vücuda geçiyorum - duş jeli vücut peelingi kese kafama göre değişiyor vücut kısmında - kafama göre zamana ihtiyaca yönelik - sonra kremle beklemiş saçın üzerine tekrar şampuan durulayıp tekrar kremle saçları taramak. kremi azıcık bırakır gibi yani tam durulamadan bitirmek - maske yapıcaksam kremli saç bekleme esnasında krem yerine maske oluyor

her gün yıkanıyorum, 1 saç bir vücut.

akşam spor yapıyorsam, günde 2 kere. sabah iş öncesi spor yapıyorsam hali ile ikinci banyoya ihtiyaç olmuyor.

bir sac bir vucut yetiyor. kadinlara da allah kolaylik versin diyorum.

komple ön yıkama ve yüz dahil vucuda sabun,saça şampuan.

durulama

yüz dahil komple sabunla köpürtülmüş lif, bu sırada tekrar şampuan,şampuan kafada bekliyor.

nadiren duş jeli

durulama

çıkmadan önce soğuk duş

boy abdesti ise 3 kez duşun altına girip çıkmak-banyo öncesinde niyet edilmiştir-

kurulama

son

@AWD agza burna uc kere su almayi unutma abi.