basmane tren istasyonundan bornova yönüne giden metroya binin. son durakta inin. ege üniversitesi hastanesinin önüne geleceksiniz. hastanenin icinden yürüyerek gecin. ikea hastanenin arkasinda.

Metroyla bornovaya,ordan da servisle veya yürüyerek forum bornovaya

teşekkürler herkese

sbarro varsa megamenü

pizza

taş fırın'dan lahmacun söyleyebilirsin. veya dominos falan var.

dominos, orta boy bol malzemos.

donmuş yılanı eve getirip ateşın yanına koyan kizilderiliyi hatirla, yılan ısınınca ilk işi ev sahibini sokmak olmustu, neden yaptin diyen adama da, i am a serpent, that's my nature demisti.

ekmekle oynamak insana yakışmaz.
senin altında çalışmak onun için en ağır ceza olur zaten.

bence ekmeğiyle oynama, gururuyla oyna.

bence moğolistan'da yaşamak lazım. sinir yok, stres yok.

ben olsam son nefesinden bir önceki aşamaya kadar ümüğünü sıkarım, akıllansın.
siz şimdi ailesi var falan diye bırakacaksınız ama o darbe yemediği için aynen devam edecek.

keser döner sap döner gün gelir hesap döner.
gün olur devran döner horoz domalır tavuk gömer.
tempus fugit tempestas vigit gallus inclinat pullus defiget.

ben olsam affetmezdim. kaba kuvvet değil tabii. işinden etmekten bahsediyorum.

Haketmiş bence abicim ağzını burnunu kırmayı :D Ama bence işten çıkarma yerine bu işe ihtiyacı da olduğundan dolayı iş yerinde burnunun sürtülmesi daha makbul gibi geldi. Hem elinden tek seferde kurtulmamış olur, hem sen uzun süre onu ezerek tatmin olursun hem de işten çıkartmadığın için de büyüklük sende kalır falan filan...

@atmacaged, "doğasında nankörlük ve hainlik" olduğunu tecrübe ile sabitledik, benzer bir hainliği bekler misin diye sorsan, ölmek üzere olsam da kan verse içine zehir mi kattı derim, bu kadar çok güveniyorum.

@dunyanin dans eden sarki soleyen pisligi, ekmekten ziyade aileye giren tek para bu arkadaşın aldığı maaş ve lise öğrencisi bir kardeşi var.

bir yanım, "s.ç ağzına o sana acımadı" diyor, diğer yanım "ailesinin suçu ne" diyor.

siz olsanız neden ne yapardınız?

bu anlattıklarına göre sen haklısın.
o düşük bir adam.
şu an ipler senin elinde

o zaman adam nasıl olur ona göster. (onu işinden edince ailesini cezalandıracaksın bunu unutma)

Herhangi bir şey yapma. Kendin de muhattap olma. Ama lafına inanacağı, siktir çekemeyeceği birisi durumu anlatsın. Yani "Bak bu adam senin hayatını sikebilecek durumda çok afedersin, ama senin asla olamayacagın kadar şerefli oldugu için sana kıymıyor." gibisinden kanına dokunacak laflar etsin :D

@joker hakki, evet bu bir nebze olsun benim içimdeki yangını söndürebilir, zira bu arkadaştan intikam alasım var lakin ne yaparsam yapayım işin ucu suçsuz günahsız annesine uzanıyor, kadıncağız neden çeksin bu itin cezasını.

@cecilia, bu arkadaş tek yaşasa, umurumda olmaz saniye tutmazdım da işin içinde aile var

odana çağırt, ne düşünüyosan yüzüne söyle hepsini, sonra kendisine iş bakmaya başlamasını, o zamana kadar orada çalışabileceğini söyle. sonra da 'şimdi yıkıl gözümün önünden' de:) bi de mümkünse başına güvendiğiniz birini koyun ki arkanızdan bıçaklamaya kalkmasın. ama o kişi de yaşça bundan daha küçük olsun, iyice ezilsin. ayak işleri yapsın.

bir şekilde para kazanır dışarda kasmaya gerek yok o kadar.
zevkini çıkara çıkara postala.

sanırım ve yapacağım şudur;

arkadaş istifa etmek isterse memnuniyetle kabul edip, referans mektubumuzu vereceğim, kalmak isterse "ne zaman intikam alacak" sorusunu içinde taşıyarak istediği kadar çalışsın.

Kendisine değil sektörü, dünyayı dar et. Elinden geleni dibine kadar yap.

öyle bir gecer zaman ki dizisindeki bi sahne geldi gözümün önüne. (diziyi baslarda takip eden, boka sarinca birakan biriyim. o nedenle gelismelerden haberdar degilim). caroline denen kaltak zamaninda cemile'ye tonla kötülük yapmisti. gün geldi caroline dara düstü. kocasi hapsi boyladi falan filan. bu arada da cemile is güc sahibi oldu vs. caroline o kadar kotu duruma düstü ki cemile'den para istemek zorunda kaldi. cemile napti peki? yerdeki kovayi ve paspasi al bi güzel basla ise dedi. yani onu oracikta yerin dibine soktu. bi nevi gururuyla oynadi. ha ben niye bu kadar detaya girdim onu bilmiyorum ama o bahsettigin ibneyi isinden etmektense, (ki ailesini ve varsa cocuklarini göz önünde bulunduruyorum) yapmasi gücüne gidecegi bir is verebilirsin. kisacasi zamaninda yaptigi ibneligi "al amina kodumun oglu" konulu bir tatla ona yasatabilirsin.

merhaba arkadaşlar

ben hikayedeki ayak kaydıran arkadaş. durumdan haberdar oldum.

teşekkürler

@zargana, belki bu sefer yırtarsın ama unutma beterin beteri var:)

finish him!

hacı elemanı işinden sen etme.

Eğer onun üstünde bir mertebede çalışacaksan ona hayatı zindan et. Kendi işten çıkarsa çıksın, çıkmazsa her gün kendine lanet etsin.

Ben melek değilim. Eğer o işyerinde çalışmayı istiyorsam adamı işten çıkarttırırm. Hayatını zindan etmek beni daha hırslandıracaktır. Bu bende stres yapacaktır. O yüzden bir seferde işten çıksın, s. olup gitsin nereye gidecekse. Sonrasında takip etmem, sektörü ona dar etmem, Allah'ından bulsun.
Ama ikimiz aynı çatı altında..., yok olmaz.
Borç aile vs. bunlar bizzat onun sorunu, hatta bu sorunu daha önceki davranışlarıyla kendisi oluşturmuş.

kampanyaya göre degisiyor. bazı puanlar sadece benzin ya da gıda da kullanilabiliyor. bazi puanlar süreli, belli bir süre sonra gidiyor, bir ara bonus cok yapiyordu bunu, bazilari da öyle kaliyor orada. sen ne zaman kullanirsan. ben ilk firsatta kullaniyorum hic biriktirmiyorum genelde.

benim kastettiğim alışveriş yapınca meblaya göre birikenler, kampanya ile alakaları yok sanıyorum pek.

işte kampanyalar o alisveris kampanyalari. mesela diyor ki sana, maximum kart ile benzin al su kadar, sana su kadar maxipuan bedava. sonra bir ögreniyorsun o puanlar sadece aynı benzincide gecerli. diyor ki git boyner den alisveris yap yüzde 10 puan, anam bir bakiyorsun o ay kullanmazsan gidiyor. diyecegim o ki, her puan puan kazandigin magazaya göre farklilik arzeden sekillerde gidiyor.

@sabac seni çok iyi anlıyorum ama @atmacaged anlamadı sanırım. biraz açıklamaya çalışayım : şimdi kampayaları filan boşverin sıradan bir alışverişte kazandığımız sıradan 3-5 maxipuan ın son kullanma tarihi nedir?

beklentilerin farklı olması etkenlerden biri.

kanka hayat bole

çünkü her şey maddiyat olduğu için... çok dertliyim ama özet geçeyim. bir kızla tanışıyorsun. her şey mükemmel. müzikten de, sinemadan da, edebiyattan da vs. aklına gelebilecek bir çok konuda saatlerce konuşabiliyorsunuz. ne oğlan çirkin, ne de kız... çirkin olsa da önemli değil gerçi. işin özeti birlikteyken "huzurlular".

sonra...

sonra evlilik mevzusu başlıyor. yok şurada oturalım, düğünümüz şöyle olsun, o olsun, bu olsun... sonra iki tarafta da yorgunluk başlıyor. ya boğazlarına kadar borca girip, boğuluyorlar. yahut yol yakınken ayrılıyorlar.

sonuç...

sonuçta kimse o istediği hayatı yaşayamıyor. birilerine çektirdiği sıkıntıyı, yıllar geçtikçe başkalarına dayatamıyorlar. elde olana razı geliyorlar... ama iş işten geçiyor.

farkli hayatlari kesistirecek kumelerin azligindan.

antihero'ya katılıyorum. beklentilerin farklı olması önemli bir sebep. kendi beklentilerini karşılayacak birini bulamamak da önemli bir sebep. kişi yalnızlıktan öldüğü halde karşısına çıkanları hâlâ olmadık şeylerle değerlendirip insanları beğenmeme huyundan bir türlü vazgeçmiyor. biri seni seviyor ama sen saçını beğenmiyorsun, duruşunu beğenmiyorsun, cimri olduğunu söylüyorsun, konuşurken r'leri söyleyemiyor diyorsun, burnu 28 derece sağa doğru yamuk ve dudağının kenarında ben var diyorsun, özgüveni yok bunun ezik lan bu diyorsun vs vs vs say say bitmez.

pasif kalmanın da önemi var tabii. herkes biri gelsin beni çıkarsın bu olduğum yerden diye bekliyor. kadın erkek farketmez. yalnızım dediği halde bu sorunu çözmek için hiçbir şey yapmayan sürüyle insan görüyorum. öyle bekliyorlar. ne olmasını bekliyorlar acaba?

cunku kimse gercekten aramiyor. sadece baskalarinin onlarin hayatlarina gelmelerini bekliyor olabilirler.

@arafa
ya ortada evlilik mevlilik yokken de büssürü insan ayrılıyor onları napcaz?
ayrıca ailelerin filan gazına gelinmezse bi nikahla işi halledip (belki ortak kararla balayı ya da ne biliyim gelinliğe filan özenilebilir) düğünde takılan takıyla araba alan bisürü insan var yavv
mobilyayı şunu bunu da abartmamak mümkün sma doğru düzgün bişey de insan istiyor. ömür boyu bekar evinin kırık koltuklarında mı oturalım?

@niye ama
valla bundan daha 20-30 sene önce birçoğumuzun anası,babası o kırık koltuklarla bir ömrü paylaşmışlar. kimse kusura bakmasın. bütün genellemelerin saçma olduğunu bende biliyorum. ancak kadınların genelinde olan doyumsuzluk, mutsuzluk bu kadar insanın yalnız kalmasına neden oluyor. lanet olsun tüm salon, mutfak ve yatak odası takımları :)

herkes aslında o kadar kalabalik ki, kimse yalniz kalamiyor. herkes, kafasinda eski ile dolastigi icin yeniyi de eskiye benzetiyor, eski neden eskide kaldi ise, yeni de o yüzden yeni eskilere ekleniyor. bu durumda, herkesin kafasinda bir sürü eski oluyor o kadar ki o kalabalikta yenilerin gercekten yeni olabilecegini düsünemiyor insanlar.

bir de tabii, herkes magdur olmayi seviyor, herkes yalnizlik edebiyati yapmayi, herkes beni kimse anlamiyor, halbuki ne özel bir insanım demeyi seviyor. aynı bokun soyu oldugumuzu anladigimizda gercek gomünizm gelecek, herkes eşitlenecek, kimse yalniz kalmayacak.

kadın olan taraf olarak üstüme alındım galiba :)
o kadar da "bütün kadınlar büfe alıp içine kristal bardak doldurma" delisi değil.
diğer beklentiler karşılanıyor kafalar uyuyorsa mobilya düğün bilezik bi ilişkiyi bitirmez
yalnızlığınıza başka kulp bulun bence

sadece kadınlarda değil erkeklerde de var o doyumsuzluk duygusu. 120 parça kristal yemek takımım olsun demiyorlar belki ama çoğunun benzeri kriterleri var. erkeklerin yok değil mi, bizim de var. belki de o yüzden kesişmek daha zor oluyor. ama günümüzde insanlar bir başarı kavramına takmışlar, keşke kelimeleri gerçek anlamlarıyla kullanıyor olsalar. araba, para, ev vs gibi şeylerin bir arada olma haline başarı diyorlar. şaşılası bir durum.

bu arada evet, en azımdan benim gördüğüm kadrıyla, kimse aramıyor ki aslında. insanoğlu çelişkilerle mi dolu, yoksa aslında karmaşık değiliz de kendimizi tanımadığımız için mi öyle görüyoruz kendimizi?

çünkü yaşadığımız ortam yeni insanlar ile tanışmamıza olanak sağlamıyor. iş okul, çalışma saatleri vs

senin süründüğünü duymak/görmek istiyor bence

abicim/ablacim, ego diye birseyi hic duymamis gibisiniz. herkes begenilmek, begenildigini bilmek, degerli imis gibi hissetmek ister. kendisinin sevgilisinden bu ihtiyacini karsilayamadigi icin size sardırmis bu saatten sonra, siz de afedersin s.kimde degilsin anlamina gelebilecek (ona göre tabii, ben orgie halinde görsem bile mutluluklar dilerim ilgili şahsa) bir hareket yaptiginizda egosunun yaralandigini hissetti alıngan ilgi beklentisi icindeki kisilik. bu ego işte böyle kedi götü gibidir, cok yalarsan yara yaparsin.

@bonjurkes öyle bişey olmadığını görünce de kayboldu yani

insanları kafanıza göre bi kalıba koyup yargılamayın hemen. adamın sevgilisi olsa da sizi unutamadı belki de, sizden bir ışık bekliyordu. fotoğrafı gördü sizin geri dönmiyeceğinizi anladı, kıskandı, vs dayanamadı blokladı. gibi bir şeyde olabilir.

edit: fake yapma lan erkek tarafıymış :))

@nedensizce fotoğraf gayet normal. üç kişi yanyana durup poz vermişiz. temas bile yok :)

kadın milleti işte. ne bok yiyeceğimiz belli olmaz. ben herkese vereyim ama eski seviglim kimseyle beraber olmasın diye düşünürüz. evet aynen böyle.

salaak. diyorum dokunmayın şunun gibilere nesilleri tükensin :/

benim eski hatunu okudum şu satırlarda :( kız deyip geçiceksin birader boşver :)

ahahahaha olm çok iyi ya. klasik kız kanka işte :D

birisi perfect present tense birisi simple past tense heheheheheh ne de güzel açıkladım :)

şimdi şöyle ki, olay olmuş bitmiş ise past simple, olayın etkileri hala devam ediyorsa present perfect tense kullanılır deyip gayet sıradan bir açıklama sundum. şimdi tabii buradaki i saw ve i found ile ilgili aklıma hiç örnek falan gelmedi ama şu bakınıza bakmakta fayda görüyorum.

(git: #363015)

edit: lan bi git bakınızı veremedim şuraya lanet olsun. link vereyim bari: www.eksiduyuru.com

present perfect tense:
(bkz: #9374762)
(bkz: #9743373)
(bkz: #16349255)

past simple tense:
(bkz: #11624063)

amerikalilar present perfect yerine simple past i da kullanirlar sıkca o yüzden ifade edememistir.

cok basit olarak simple past artik bitmis gecmiste olmus olaylarla ilgili konusurken, ayrinti verirken kullanilir. mesela

what have you done today?
I have written letters.
when did you start writing them?
I started at 11 o'clock.

burada da görüldügü gibi, bugun henuz bitmedigi ve bugun mektup yazma işinin devam etme olasiligi oldugu icin soru ve cevap present perfect te. yani henuz iş bitmemis, gecmiste başlamis ama hala sürüyor. ama mektup yazmaya başlama eylemi, bu iş ile gecmiste olmus ve artik geride kalmis bir ayrinti. burada da simple past kullaniyoruz. zülal balpinar ve timothy leary anadolu üniversitesi stüdyolarindan bildirdi.

direkt olarak fiilin geçmiş zamanı yani found, saw kullanılan cümlelerde geçmişte olmuş bitmiş olaylara ve before, last, yesterday gibi zaman belirteçlerine bakılıyor.have'li has'li olanlarda sıra sayılarına (first,second,third), kerrat sayıların kullanımına, etkisinin devam edip etmediğine bakılıyor.

özet:işin ne zaman yapıldığı ve zaman belirteçlerine dikkat.

örneğin i saw him last night.
i have seen him at the office just before ya da it is the first time i have seen a lion.

headway in hepsi var bende. kargoyla yollayayım diyeceğim ama 14 yıl öncesine ait basım ve benim karalamalarımla dolu. ingilizceye ilk onlarla başlamıştım :)
ayrıca penzefer mi oldu kitapçılarda bulunmuyor mu ki ? orjinali pahalı derseniz fotokopileri de bulunur oxford batmaz ya

herhangi bir maddi/fiziki nedeni yok hocam, pdf olarak lazım bize, bilgisayardan okunacak/bakılacak..

bu işler icin teachingtips diye bir rus sitesi vardi, hala duruyorsa.

infrastructure ve company nin birlesiminden meydana gelen bir blend word gibi görünüyor bu durumda altyapı şirketi olarak cevirsen yanlis olmaz

türkiye'deki markalar icin bir altyapi şirketi olarak hizmet verecek olan bu yeni şirketin kurulması üzrerinde anlaştığımızi duyurmaktan kivanc duyuyoruz sevgili konuklar diyerek ambiyans da ekledim ceviriye.

atmacaged haklısın valla. teşekkürler.

hakliyim tabii :)

merhaba,
ben de izmir' deyim ancak buraları bilmediğimden istanbul' da bildiğim yerlerden internet yoluyla veya gittikçe alıyorum eşyaları. internet adreslerini vereyim en ucuz bulabileceğiniz güvenilir yerlerdir.
www.refleksfoto.com
www.klasfoto.com
www.tripodfoto.com ve sanalpazarda giftshop75 (bu da doğubanktan piksel foto, mesaj yazarsanız özel indirimli ilan da açıyor) hangisinde uygun bulursanız güvenebilirsiniz, izmir' de bilip te söyleyen olursa ben de faydalanabilirim, yoksa siz buradan bakabilirsiniz.
selamlar.

izmir'de hayyam kadar ucuz bir şey bulamazsın sanırım.

izmir de hayyam gibi bir yer yok. daha önce kemeraltnin girisinde güzel izmir işhani vardi, orada fotograf tamircileri olurdu. simdi o han da gitti. kemeraltinin icinde hamza rüstem in oglu mert rüstem in dükkanı var. makine almak icin falan orasi uygundur ama fiyatlar konusunda biraz fazla söylerler. kibris şehitlerinin girisinde sagda, refo foto vardi. orasi da eskilerindendir izmir'in.

bir de gittigidiyor da necip diye bir abimiz vardı, balcova civarinda oturuyor. her türlü ikinci el, parca, dslr, lens ihtiyaci icin uygun fiyat verir. bunun disinda sahibinden.com da izmirli olup da satis yapanlar oluyor. ben en son emel sayin filtremi o sekilde aldim mesela.

doktor yok mu etrafta? hastanenin oradan otobüs gecmiyor mu? eczaciya bu kadar güvenmen sence de yanlis degil mi?

silverdin dedigin muthis bir krem, tek gözün kör ama cildin pespembe yasamaya devam edersin.

silverdin dünyanın en gereksiz ve işe yaramaz kremidir.
iz kalmasını istemiyorsanız en kısa zamanda bir cildiyeciye gidin, o size doğru düzgün bi özel karışım ilaç yazar ya da işe yarayan bi krem verir.

yarın gidicem zaten de kör olmıyım :(

ne yarını dostum acil servis denen bir şey var. hiç bekletme bence.

samsung ve lg nin var o fiyata telefonlari, tuşlar da büyük ama menü bizimkilere biraz karmasik geldi. bir bakin isterseniz.

mediamarkt'ta düz model sıfır telefonlar oluyor o fiyata. yakınınızda varsa bir uğrayın derim.

ben 100 liraya samsung e1150 aldım eylül'de, gayet memnunum, şarjı 2 hafta falan gidiyor, küçük, kapaklı, daha ne olsun. tuş büyüklüğünü bilemeyeceğim göreceli bir şey sonuçta piuravirtual.com

otv koyuldugundan firladi fiyatlari bunlarin.

nokia 1110'u 60 liraya sattigimiz zamanlari hatirliyorum ben :) simdilerde en ucuz nokia telefon 1280 ve 150 lira civari. ha sadece otv ile aciklanabilir mi bu artis? pek tabii ki HAYIR!

edit: 1250 ne lan? 1280 o.

Gittigidiyorda, 90 liraya 1203 ün sıfırı vardı fırsat ürünlerde. Tabi bir gününü alır her türlü.

filmi düşünürüm. şu anda aklıma gelen, babun film'di sanırım, onların bir kısa filmi vardı.

edit ek: filmin adı hakimiyet'miş. www.babun.org



kitap olarak metis'ten çıkan "son tiryaki" var. hikaye toplamaları var. yaşlı bir amcanın yazdığı ve o kadar da iyi olmayan hikaye kitapları var yine. bir de politik soslu "görevimiz katliam". daha dergi ve fanzinlerdekileri saymıyorum. var yani.

ek: mehmet açar'ın da var bu türde kitapları.

ek ek: alien'la ilgili çevirmen bir ablanın yazdığı kitap da vardı, ama bulamadım onu ya.
buldum; www.idefix.com

bir de şunlar var:

türkiye bilişim derneği de her sene bilim kurgu öykü yarışması düzenliyordu. www.kayiprihtim.org

www.izafet.com

mehmet emin arı da var bak. eskiden öykülerini yayınlıyordu nette, şimdi kaldırmış olabilir.


ek ek ek: kült dizi sır dosyası da buraya biraz bulaşmıştı.

Eski Dünyanın Orduları diye bir kısa film projesi var, kendi sitesinden izleniyor. Biraz daha kısa tutulsaymış, daha başarılı olurmuş gibime geliyor. Final kısmı iyi. Zamanında Metis'in bastığı, Müfit Özdeş'in bilim-kurgu öykülerinden derlenmiş Son Tiryaki diye bir kitap var, gayet iyidir. Kitapçılarda bulunmaz. Metis'in deposundaki son kitabı ben almıştım iki sene evvel. Sahaflardan çıkar; ama zor denk gelir. YKY'nin yayınladığı, bilim-kurgu çevirileriyle tanınan Dost Körpe'nin Nötralizatör diye bir kitabı var, üç kere aldım -6 lira mıydı neydi-, üçünde de birileri elimden alıverdi, geri gelmedi; henüz okuyamadım. Yakın zamanda dördünce ve umarım son kez alırım. YKY yakın zamanda Dost Körpe'nin yine bilim-kurgu içerikli bir kitabını daha yayınlayacak ama ismini-cismini bilmiyorum. Sadece yayınlanacağından haberdarım.
Ekleme: Aydın Boysan'ın Yıl: 2046 diye bir romanı var, değişik. Beğenmiştim okuduğum zaman. Mimarılığından mütevellit yerleşkeler hakkında gayet iyi fikirler vardı içinde.

Edit: Buradan anlıyoruz ki; oxi benden hızlı yazıyor. :)

(bkz: eski dünyanın orduları)

çoğu bilimkurgu komedi ve kopya tabii.

"Dunyayi kurtaran adam vb" neleri kapsıyor? kaç filmi elimine ediyoruz bu mithiş tarifle?

@yapacakbirşeyyok; kaç tane film var da, kaçını eliyorsun o tarifle? Bilmediğim, kapalı devre çalışan bir bilim-kurgu sektörümüz mü var?

@AhmetVural1987 hakir görücü sorucunun türk sineması külliyatına hakimiyetiniz mi var? benim listem var mevzudan çakana..

star wars için şöyle bir amatör işi varmış: www.youtube.com

o tarifle bence "astronot fehmi" kesin elenir.

@yapacakbirseyyok, o mithiş tarifle kastettigim, dunyayi kurtaran adam filmine benzeyen dunyayi kurtaran adamin oglu, Turist Ömer Uzay Yolunda, turk yapimi superman, Cuneyt Arkin'in bulundugu italyan ortak yapimi supermenler filmi ve varsa bilmedigim, bu turlere benzeyen, saglam bir senaryoya sahip olmayan filmlerdi. Basta bunu belirteyim dedim ki bastan arkadaslar zahmete girmesin. Oldu mu?

film değil de 80'lerden dizi vardı trt'de, bilimkurgu - dram arası.
(bkz: kavanozdaki adam)
saçma gibi ama ben tırsmıştım adamlar neler düşünüyor diye.

Arti sunu da ekleyeyim, ortada hakir gordugum bir durum da yok. Ancak onemli olan sormak ve cevabini almaksa ben o filmlerle bilim kurgu filmi olarak ilgilenmiyorum.

muhakkak sizin ilgileneceğiniz, gönlünüze göre de bilim kurgu olur bir gün.
firnge gibi istiyorsunuz herhal. hani paralel evrene gitti diye kafasına perçemli peruk takılıp, 80 yıllar modası bot üstünden lastikli pantolla paralel evrendeki olivya diye gazlanan müthiş bilim kurgulardan. liseliler için gayet tatminkar :) homoti bile fazla ya buraya.. hakir görmüyormuş.. peh!

@yapacakbirseyyok, hocam senin problemin nedir? Basitce bir soru uzerinden insanlara sarmak mi? Ah evet, dunyayi kurtaran adam dunya sinema tarihinin en guzel bilim kurgu orneklerinden biridir. Benzerleri de ayni saygiyi hakeder. Umarim sen de mutlu mesut bu filmlerle, sahane listenle, uzun bir sinema omru gecirirsin. Ben sana daha ne diyeyim? Liseliymis, bilmem neymis... Mutlaka birine denk gelecek miyiz?

yau o vakit anladığın bilim kurgunun tarifini yap bi ki edebiyle cevap üretelim. birşeyleri yok syıp, kategori oluşturmayın.
gora olmaz, dünyayı kurtaran adam, turist ömer vs olmaz, metal fırtına yok.
ne biliyonuz ki birşeyleri yoklara atıyorsunuz? la en kahraman rıdvan'ın senaryoları, galip takin'in tezgahları, kenan yararın kanırtmaları dahi tek başına efsane iken, milletin bunları çekmeye parası yetmedi diye cevabı baştan belli sorularla ukalalık etmenize cevap vermek mi kastı? hadi canım..

@yapacakbirşeyyok; sana ne amk insanların hangi filmi, hangi kitabı hangi statüde değerlendirdiğinden? Senin gibi gereksizler yüzünden soğuyorum şu cânım siteden. Bir soruya da gereksiz gereksiz atlamayın amk. Bilmiyorsanız yazmayın kardeşim şuraya. Yazma amk. Git The Fountain izle, 31 çek.
@bosch kalfa; kusura bakma dostum; sinirlendiriyor bu gereksizler beni. Biraz dağıttım konuyu, mâzur gör.

Edit: edebiyatı karikatürden, çizgi romandan ibaret gören bir taslakmışsın sen, ben de ciddiye alıp sinirlenmiştim sana, kusura bakma.

Kardesim, ben ne sordugumun ne dedigimin farkindayim. Edebi ile cevap veren gayet de guzel cevabini verdi. Galip Tekin'in Bulent Arabacioglu'nun yarattiklarini dunyayi kurtaran adam sacmaligi ile bir tutuyorsan onu bilemeyecegim. ne biliyorsan, cevap vermek istiyorsan cevap verirsin, olur biter. Olayi nereden alip, benim ilgilenmedigim filmleri yok saymama, parasi olamayip filmini cekemeyenlere ukalalik yapmama kadar getirdin. Cevabi bastan belli dedigin soru icin cevap veren bu kadar insanin cevabini yazsaydin o zaman. Kendinde misin sen?

mehmet açar'ın siyah hatıralar denizi'ni okumuştum, bence saf bilim kurgu. biraz solaris havası olsa da.

@AhmetVural1987, ustadim, konu ile ilgili verdigin cevaplar icin cok tesekkurler. muthis yardimci oldu. oxibrinth ustadim, verdigin linkler icin de ayrica sagol.ayni zamanda ermanen, marikaki ustatlara da tesekkurler. Bu arada kavanozdaki adam'i hatirladim sonradan. degisik bir calismaydi 80'lerde...

@portnoi, tesekkurler :)

Sımdı artık coktan kapanmıs kayıpdunya oykulerın ve yazıların yayınlandıgı bır bk dergısıydı. Davetsız mısafır sımdılerde baska sekıl almıs olsa da basılı halınde oykuler barındırıyordu. Albemuth fanzın kısa omurlu olsa da, guzel bır denemeydı. Oxıbrınth ın hatırlamamıs olması bızlerı uzdu :)

atmacaged, cok tesekkurler.

Bır de tabıı, atılgan var. Benım bıldıgım ılk bk dergılerınden. Sımdı bu dergı ısımlerını nnıye verdık, bu dergıler yalnızca bk ıle ılgılenen genclerı genc heveslı yazarları bır araya getırmıyordu. Bk nedır ne degıldır fantastık ve gotık korku ıle ılıskısı nedır, turkıye de bk var mıdır olması mumkun mudur, degılse nıye degıldır. Yıllar yıllar once bu konular usulu ıle tartısıldı, konusuldu. Sımdı buralarda o abılerden bırı olsa, buraların moda tabırı ıle ayarın allahını verırdı genclere. Allahtan gercekten bk sevdalısı adam yalnız adamdır, kalender adamdır ve farklı dusunceye saygısı vardır. Az kaldı oyle ınsanlardan artık.

ya gençler metal fırtına demeyin demişsiniz ama, orkun uçar'ın bir kitabı vardı içinde kısa bilim kurgu öyküler vardı. beğenmiştim zamanında.
(bkz: kızıl vaiz)

@unalub, tesekkurler. ya bir seye aciklik getireyim de icimde kalmasin. metal firtina demeyin derken soz konusu romani asaladigim, hakir gordugum anlasilmasin. aslina bakacak olursaniz bir muhabbet esnasinda biz bir grup bilim kurgu sever insan, turkiye'deki bilim kurgu turunun varligi uzerine cahilce sohbet ederken, var midir, nerdedir, neden adamakilli bir film gorememekteyiz diye soylenirken, herkes eteklerindeki taslari silkelerken biri cikip metal firtina deyiverdi. Bence metal firtina daha cok bir politik gerilim ya da bir politik-kurgu gibi bir sey... Yoksa yazari bilim kurgu uzerine nimetler sunmustur, candir, canimizdir, kimseyi asagilamak haddime degildir.

efendim canım.

soyle hayatim

30 olmama 5 sene kaldı, şimdiden cevap verebilir miyim?
buyur canım:P

sag yap gel.

buyur canım?

olgun seviyorsun ha ? anasını satayım bizim üniversitedki kızların yarısı senin gibi.

nasil yardimci olurum?

ahah. mevzu nereye gitmiş. adamım ben de. heteroseksüelliğin kalın duvarları arkasından derin bir şeyler soracaktım oysa ki.

sor.

evet benım arada sıkıntılar oluyor ilaki ama evet bu benim

30+ ama raya yaklaşamadım bile :( gene de cevap vermek istiyorum. soru nedir?

%10 fazlasıyla bile var.

Şimdiye dek hayatım kısa veya uzun vadeli, önemli veya önemsiz hedeflerin peşinde geçti. Peşinde demek yanlış oldu. Ama neticede olup bitmesini beklediğim bir şeyler vardı hep. Hedef demeyelim de, mihenk taşları. Lise bitsin, üniversite bitsin, master bitsin, askerlik bitsin. Doktora bitsin vs.

Şimdi böyle bir amaç/hedef/beklenti yok önümde. Fena yaşamıyorum. Memnunum halimden. Ama bir boşluk hissi var bir yandan da.

Size de oluyor mu?

olmuyo canım benım.

hımm, bana asla olmaz bu. yeni hedef bulurum dakikasında!

Tam varıyorum ki hedefe bir yenisi başlıyor

hedef ve hayal biter mi hiç?

hayallerim tabi ki bitmiyor. sürekli dalıp gidiyorum da beni zorlayacak veya uğrunda çabalayacağim bir mevzu yok önümde.

rahat batmasıdır belki.

çocuk yoksa sorumluluk azalmasından dolayı bir rahatlık durumu var. kariyer filan da tehlikede değilse bir salma oluyor evet. orta yaş bunalımı vs hemen yakında, bırak biraz keyfini sürelim.

bekar bir üyesi olarak ben.

35 yaşıdayım hiç işey olund değil

hasta iken nasil masturbasyon yapilir mi soru
yoksa hasta iken masturbasyon yapsam birsey olur mu sorusu mu
yoksa hasta iken masturbasyon yapmak daha mi zevkli bana mi öyle geliyor sorusu mu, nedir yani soru?

sanırım "nezle, grip gibi hafif hastalıklardan birine sahipken mastürbasyon yapılır mı? yapılırsa nolur?" demek istemiş. öyle düşünerek cevap vereyim, bir halt olmaz. hatta ter falan atılır, iyi gelir.

yapılır yapılır, seks de yapılır. bısı olmaz. ter atarsın ıyı gelir.

yapılır. bir zararı olmaz. daha rahat uyursun.

ben burnum tıkalıyken yapınca tıkanıklık açılıyor :P

urunu goremiyoruz, screenshot.

senin minik herif şu anda böyle ayıcık papatyacık gibi şeyleri iplemez. bu yüzden paranı böyle şeylere saçma ve bi köşede biriktir. ileride herif sana minnettar olur eğer bunları almak yerine para biriktirmiş olursan.

ilk 5 sene cocuk nerede uyuduguna, ne giydigine, nerede banyo yaptigina bakmaz. önemsemez. cocuga para harcamak sizi rahatlatir, gelenlere gösterir, "ayy inaounmiyoeraummmm ne tatli degil mi, hamdi biz de aynisindan yaptiralim cocugun odasina" dedirtirsiniz.

yazik, koyun parayi kenara cocugun daha büyük ihtiyaclari olacak ileride ona harcarsin.

ürünü ekleyemedim bir türlü. Ürün 3 boyutlu trafik halısı, 130a 180 boyutlarında. Unnado'nun sitesinde indirimde de, bilemedim.

2 yaşında kardeşi olan biri olarak söyleyeyim tamamen gereksiz.
onun bütün ilgisi önce anneye, sonra çevredeki eşyalara yönelecek. tek bir peluş hayvanı beniimseyip onunla oynayacak. pet şişeler en sevdiği oyuncak olacak. yüksek ihtimalle top ve araba tarzı şeylerle oynayacak. trafik fln umru olmayacak. ne kadar içli dışlı olmaması gereken şey varsa onlarla ilgilenecek. gözlük, telefon gibi.

le guin cevirilerinin büyük kismi metis'ten cigdem erkal ipek tarafindan yapildi. siddetle öneririm kendisini, cok basarili bir cevirmendir. hala duruyorsa eger, kizlaragasinda ufak bir yeri vardir kendisinin.

Can yayınlarının çevirileri güzel oluyor.

karamazovlar için söyleyeyim. bende 68 basım cem yayınlarından çıkma leyla soykut çevirisi var onu tavsiye ederim, sahaflarda bulabilirsiniz. geçenlerde bir kitapçıda otururken hem can'ın hem de iletişimin çevirilerini okudum birer bölüm bilhassa iletişiminki rezaletti. Dediğimi bulamazsanız Can'ı tercih edin derim ama, can yayınları da en sevmediğim yayınevi galiba. Sadece iş bankası kültür'den çıkanı okumadım onu bilemeyeceğim. genel olarak iletişim'in rus klasikleri çevirileri kötü zaten, ulus baker falan da sevmezdi onları.

the hitchhiker's guide to the galaxy için kabalcı yayınevinin beşibiryerdesini tavsiye ederim.

Kafka çevirileri için Kamuran Şipal'i tavsiye ederim. Kimilerine dil tuhaf gelebilir ama bence iyidir.

Dava ve dönüşüm e Can yayınlarından sahibim oldukça başarılılar.
Dostoyevskiler için İş Bankası kültür sanat yayınları Hasan ali yücel serisi güzel.

The hitchhiker's guide to the galaxy içinde kabalcı yayınevi versiyonu var. O da güzel. ben de tek tek olan versiyonu var ben memnunum.

ha bir de mesela Can yayınevinden çıkan Karamazov kardeşler 30 lira iken (aynı sayfa sayısı,aynı sayfa kalitesi,aynı tür kapak vs.vs.vs.vs.) iş bankasında 20 lira.

Kitapçıda ki kadına sordum bön bön bakıp cidden çok saçmaymış dedi. Twitter dan can yayınlarına tweet attım cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadılar.

Kafka için kesinlike Ahmet Cemal çevirileri.

clockwork orange
quentin tarantino
www.imdb.com

(bkz: battle royale)

(bkz: history of violence)

(bkz: das experiment)

(bkz: scarface)

(bkz: american history x)

(bkz: oldboy)

(bkz: sympathy for mr. vengeance)

(bkz: sympathy for ms. vengeance)

(bkz: from dusk till down)

ilk önerideki gibi quentin tarantino nun yönettiği, yazdığı, oynadığı, desteklediği tüm filmler.

(bkz: klass)

(bkz: takashi miike)

emeğe saygım var ancak ben pek beğenmedim yazıyı. :) ayrıca bu yazının bir yazılış amacı var mıdır ?

lise son en fazla. kliselerle dolu, laf dolandirmaktan başka bir amaci yok.

metafor yapma, yapma artık daha fazla. yapma işte onu!

kimsenin süleymaniye'si olmak istemem, o ne yav.

paranın, gösterişin ve rahat yaşamanın.

edit: sadece soruya cvp veriyorum, gerisi göreceli çünkü.

@elxa, bana anlat... uyarma ikna edici şeyler söyle.

Bence sen bu soruyu zorla evlendirilen, zorla kapattırılan, dövülen, sövülen, her şeyi geçtim salt cinsiyeti yüzünden hor görülen kadınlara bir sor. Sonra gel bir daha konuşalım.

anlatsak anlayacakmısınız

var olmanın mücadelesini veriyorlar. ancak bu mücadelenin kadınlara has olduğunu düşünmüyorum.

bu sistem kadini, erkegi, escinseli cinsel kimligine bakmaksizin eziyor. eger söyledigin, kadinlar amma yaygarasini yapiyor bu işin, erkek de eziliyor ise, bir dereceye kadar haklisin ama o işler öyle degil iste. bu sistem herkesi eziyor ama kadinlari daha bir eziyor, ögütüyor, yok sayiyor. simdi su sordugun sorunun yanıtlarını vermek icin o kadar cok sey okuman, o kadar cok sey düsünmen ve o kadar "ulan ben ne odunmusum" diyerek kafani duvarlara vurman gerekiyor ki burada iki üc cümle ile bir sey aciklamanın imkani yok.

insan gibi yaşayabilmenin mücadelesini veriyoruz

hala gerçekçi bir açıklama gelmiyor zira herhangi bir ciddi mücadeleleri yok.
neymiş "var olmak." var olmak mücadelesini orangutanlar dahi bilinçli bilinçsiz zaten yapıyorlar.
ben sadece ülkemizdeki kadınları baz alarak sordum soruyu.
onların çalışmasına gerek yoktur olsada olur olmasada mantığı...
bu yüzde kadınlara herhangi bir ağır zorunluluk yüklenmez onlarda istemezler(çoğu).

"AB'de çalışan kadın oranı yüzde 63.9. Türkiye'de ise bu oran yüzde 26"

"2000 yılı itibariyle Türkiye'de 25 yaşın üzerinde okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyon 625 bini buluyor. Bu rakam erkeklerde 1 milyon 176 bin kişide kalıyor."

"Erkeklerin hemen hemen yüzde % 70'i, kadınların ise sadece dörtte biri çalışıyor. Çalışan erkek sayısı yaklaşık 17 milyon iken çalışan kadın sayısı 6 milyon civarında, yani erkeklerin üçte biri oranında."

vs diyerek gider bu konu...

misal ben akraba tacizine karşı mücadele verdim
erkek olan bildiğin cinsel tacizdi
kadın olanlarda ise örtün kapan tacizi
13-14 yaşımda sokakta oyun oynarken kendi paranı kazanıp okursun veya evlenir -ilk istemeye gelene veririz gidersin- diyen bir aileye karşı mücadele verdim
şimdi yıllar sonra tüm bunlar olmamış gibi yapma mücadelesi veriyorum
evet eksiden nasıl hatun kaldırılar'a göre biraz daha "mücadele" en azından

-kadın olarak cinsel tacize karşı mücadele vermeniz, tacizi yapan
insanın karaketeriyle, düşüncesiyle ilgili.
-"ilk gelene veririz gidersin" mantığı yine kişinin ailesinden kaynaklanan
bağnazlık.

yani bu tarz verilen mücadele bir yaşayış ve "kendi ayakları üzerinde durma"
davası değil, ayrı bir mevzu.

ve kadınların verdiği mücadele ülkemizdeki erkeklere göre o kadar komikki...

neyi anlatayim ben 2 cumle ile? lilith'den mi baslayayim, antik yunan felsefesinde bile kadinin yerinin simdikinden cok farkli olmadigindan mi, erkek egemenliginin kurdugu ekonomik, siyasal sistemlerin kadinlari nasil disari ittiginden mi? bilmiyorum ki nasil anlatayim? bati toplumlarinda ronesans ile kadinin varliginin sorgulanmasindan tutun, kadinin sosyal hayattaki yerinin sanata yansimasi kadar bir suru konu var. kendiniz de yazmissiniz "utu, bulasik" diye. kadinla ozdeslesen isler bunlar. tum bu islerin kadinlarla iliskilendirilmesi, kadini ekonomik ve siyasal sistemin disinda tutmak icin ortaya atilmis olabilir mi? kadinlardan bahsederken sosyal gen farkliligindan soz etmek dogru mudur? feminizm olarak algiladiginiz "zirva"lar kadinin ustunlugunu hakli cikarmaya calisan ayrimci gorusler olabilir mi? feminizm ve radikal feminizm hakkinda ne kadar bilgi sahibisiniz? ozellikle 2. dunya savasi'ndan sonra kadinin is gucune duyulan ihtiyac akimlari nasil etkiledi?

buraya kadar nasil geldigimizi bir cirpida nasil anlatayim ki?

bugun kurdugunuz her cumle ve sirtinizi dayadiginiz her ogreti erkek egemen toplumun urunudur. "kadinlarin mucadelesinin erkeklere komik geldigini" samimi olarak yazdiysaniz cehaletin boyutu sandigimdan cok daha buyukmus, diyecegim.

aktardığınız veriler kadınların kişisel tercihlerinden ziyade, toplumların/ülkelerin ekonomik ve genel gidişatının hesaba katılmasını gerektirir. avrupa ile karşılaştırma yapacaksanız, sanayileşme-kentleşme-ücretli çalışma bakımından da türkiye'yi ilgili ab ülkeleri ile karşılaştırmanız gerekir. mesele çalışmayan ayşe'lerin çalışan fatma'lardan çok daha fazla olması diyil.

ilk sorunuzda diğer ülkeleri karıştırmamamızı isteyip akabinde kendiniz karşılaştırma yapmışsınız. karşılaştırmaya razı geldiyseniz eğer, gerekli bütün kriterleri de hesaba katmanız gerekir, mevcut durumu mukayese etmeniz yetmez.

umarım derdimi anlatabilmişimdir...

@elxa

tamam işte benden ondan bahsediyorum.
günümüz davası para, pul davası olması yani ekonomi
meselesi olmasından dolayı seninde dediğin gibi kadınların bu sistemin
tek bir yanı olan ekonomik dalında yer almaması bu mücadelede olmadıklarını
gösterir. ve bu sistemin en önemli dalı olan ekonominin içinde olamamaları
kendi istek ve arzuları neticesinde değil
bireylerin aileleri ve yüzyıllar önceki sistemin neticesinden dolayıydı.
fakat şimdiki şartlar artık çark etti. ben bundan ve bu zamandan bahsediyorum.
ekonomi mücadelesi içinde olmayan bir kadının verdiği mücadele gerçekten çok hafif bir mücadele olarak kalıyor.

soruda kadın yerine erkek de olsa temel esas mutlu olmak norveçde yaşayıp hergün farklı balık yiyen zengin amcam da mutlu olmak istiyor, balta girmemiş ormanda böcek yiyende. kadın, erkek, gey her insan mutlu olmak ister, mücadele bunun için kimi inanarak, intihar ederek, inkar ederek bir şekilde mutlu olunur.

bu soruyu da belki merakın için sordun belkide dikkat çekmek için ama sonunda aldığın her sonuç seni mutluluğa yakınlaştırır.
bence mücadele bunun için beyaz insan.

@ tedirginlik hucresi,
ab ile ülkemizdeki kadın çalışma oranlarını karşılaştırabilirim. fakat başlıkta dediğim gibi bana sadece diğer ülkelerdeki kadınların çalışma oranlarını, verdikleri mücadeleyi bizim ülkemizi baz almadan vermemenizi söylemek istedim.

@ writeitright
evet her insan verdiği mücadelede kendi çıkarlarını düşünerek adım atıyor ve bu adımlarını da çoğu kişi mutlu olmak için yapıyor.
ve bu mutlu olma davasında en az enerji harcayan kadınlar bunu anlatmaya çalışıyorum.

sartlar degisti mi? pardon da ne kadar degisti? geleneksel modernist toplumsal yapi ile postmodernizm arasinda kalmis bir yapidan soz ediyoruz. kadin kimligini bu kargasada nasil bulabilir ki? evdeki kadin da surece etki eder, bunu atlamayin. kadin dediginiz caniniz isteyince acacaginiz bir abajur gibi kosede durmaz. marksist gorus evliligi istikrarli isgucu araci olarak gorur ornegin. evdeki kadin, para kazanmiyor olsa da ekonomik faaliyetlere etki eder. ne diyecektim unuttum ekonomi mekonomi yazinca siz. ama her neyse postmodernizm bireyciliginde kadinlar icin islerin tersine dondugunu yazmanizi anlamis degilim. muhtemelen hepimizi yiyen bir sozluk yazarisiniz ya da yazdiklarimizla alay edecek yer ariyorsunuz. bunlar muhim degil de; bu zihniyete sahip cok insan var. onun icin laf yetistiriyorum.

o bahsettiğiniz okuma yazma bilmeyen daha doğrusu öğretilmeyen 4 milyon kadın da girse sizin muazzam ekonomi mücadelenize (!)bu sefer de elimizdeki işleri alıyor bu kadınlar diye bağırırsınız. bu nedir biliyor musunuz zayıflık,
çook büyük mücadeleler vermeniz gerektiyse normal bir hayat için, bir de dönün kendinize bakın, acaba bende mi bişeyler eksik diye, yetenek, eğitim, zeka vs, kadınların suçu değil bu, onlar da kendi mücadelelerini veriyorlar, bkz yukardaki anneme iş arıyorum duyurusu.
şahsi algılamayın ama durum bu.

-"kadin kimligini bu kargasada nasil bulabilir ki?"

dediğiniz bir süreç...ab ülkelerine kıyasla ülkemizdeki kadınlar kimliklerini çok çok zor buluyorlar. bazılarıda bulmak istemiyor.

-"evdeki kadin, para kazanmiyor olsa da ekonomik faaliyetlere etki eder."

yazımda ekonomik faaliyet içinde yer almaz diye bir düşüncem yok zaten
ekonomik faaliyete etki ederler yalnız erkeklere oranla daha az bir etki... bunu anlamayabileceğinizi tamin ediyorum.
bu etkinin nedenini kabul ediyorum yıllar önceki sistemin temelleri vs.. tamam ancak bu etki neden bu süre zarfında yabancı ülkelerde büyük bir hızla azalırken
ülkemizde durum vahim bunu demek istiyorum. yabancı ülkelerdeki istihdam diyeceksiniz...
peki bu istihdam da ülkemizdeki erkekler için yer oluyorda kadınlar için mi yok veya bir erkek en basit örneğiyle bir komi olurken kadınlar neden daha az.. bunun ab istihdamıyla alakası olmasa gerek.

@pinking of you
evet ben o mücadelenin içinde bizzat olduğum için olayları çok iyi biliyorum.
normal bir hayat için mücadele verdim. normal bir hayattan sizin anlayışınız nedir bilemem.
fakat bu normal hayat mücadelesinde kadınların gerçekten çok pasif ve tabiri caizse beleşçi olduklarına kanaat getirdim.
bu arada çalışan kadınlara saygım sonsuz sayıları az olsada annenizin elinden öperim.

katıldığım bir söyleşiden hatırımda kalan 3-5 cümleyi aktarmak istiyorum ismi lazım değil konuşmacı kocaeli civarında konuşlanmış çok uluslu bir fabrikanın tepe yöneticisi anlatıyor. Yurtdışı merkezimizden yetkililer (kendi üst lerinden bahsediyor) ik vb. yönetim kademesinden gelindi fabrika inceleniyor vs. -kısa keseceğim-işçi sayıları ile ilgili raporlar istenmiş şu kadarı erken bayan 3 tane gibi komik rakamlar 300-500 tane erkek gibi düşünün baya işçi çok sadede geleyim raporlar yazılmış vs. normalde o şirket işe alım sürecinde cinsiyet din dil ırk ayrımı yapmazmış fln açıklıyo önümüzdeki kadın erkek sayıları eşitlenene kadar demişlerki bayan personel alın yanlızca böle olmaz işte bizim ceo itiraz etmiş ülkemizin jeopolitik kadınlara bakış açısını anlattık fln şubu ikna edememişler 6 ay insan alamadık işe ihtiyaç olduğu halde diyo özellikler bayan arıyoruz ama çalışan, başvuran yok çok nadir işe alınanlarında eli işte gözü oynaşta " " tabiri aynen size type etmiş bulundum benim görüş veya yorumum değil, biraz karışık oldu ama anladınız siz eminim

@mehdix
yani pavarotti durum bu.

kadınların zengin, kendilerinden güçlü erkek aramaları sorduğun sorunun cevabı, bunun eğitimle alakası falan yok, ama bu kitle eğitimli kitlede belki yüzde 10 daha azdır. Kürk mantolu madonna yı oku yazar senin sorduğun soruları kendine sormuş bir zamanlar ve bu konu hakkında diyaloglar geçiyor kitapta

benim duyurum değil o örnek olsun diye gösterdim size ama evet benim annem de okumuş ve çalışan bir kadın, yavaş yavaş emeklilik planları yapıyor, çalıştığı şirkette ki gayet kurumsaldır, kadınlar hamileliklerini sıraya koyuyorlar ki bişekilde kovulmayalım diye.

ama beleşçi kadınlar da yok mudur , vardır elbette olmaz mı. işte onlardan birine denk gelmemek de sizin şahsi kabiliyetinizdir herhalde, gerisinin mücadelesi de kendisini ilgilendirir.

@up Ne yapmak ne söylemek istediğini kendide bilemeyen arkadaş, birde bu yazıdada sıkça olduğu gibi kararsız ve değişken fikirlisiniz.d

soruyu soran arkadaşa gereksiz ve temelsiz bir biçimde yüklenilmiş. bence dünya erkekler için daha zor bir yer. hadi öyle sormuşsunuz ülkemiz için konuşalım. erkek üzerindeki baskı, kadına göre çok daha fazla. erkek kazanan olmalıdır, güçlü olmalıdır, kadınını koruyup kollamalıdır, para kazanmalıdır, statü kazanmalıdır, güç kazanmalıdır, saygı görmelidir vs. vs. kadından tek beklenen ise erkeğinin karısı olmasıdır(kadınların çok az bir kısmı bu durumdan gerçek anlamda rahatsız olmakta, burada yaygara koparan çakma feministlere yarın zilyoner bir adam evlenme teklif etsin, %90'ı ruhunu satacaktır, yani onlar kadın olduğu için demiyorum, erkek de olsa götünü bile satar ancak kadınlar, çok eziliyoruz, kadın olmak çok zor, erkek egemen toplum gibi zırvaladığı için kadından bahsediyorum bu örnekte) pek konsantrasyonum yerinde değil o yüzden akıcı ve güzel yazamıyor olabilirim umarım demek istediğimi anlatabilirim.

bir de ülkemizde kadın olmak çok zor:(( diyen kitlenin profiline bakalım. aslında günümüzde sadece doğuda ve aşırı muhafazakar ailelerde uygulanan, başını kapatma baskısı, zorla evlendirilme baskısı, cinsel taciz vs.(kaldı ki sanılanın aksine kadın tacizci sayısı hiç de az değildir, bizzat başıma gelen örnekler var lakin buranın konusu değiller) hadiseleri örnek olarak veriliyor. yahu tamam zaten kimse bunların normal ve kabul edilebilir şeyler olduğunu söylemiyor, yani biz iki şehirli kadın ve erkek olarak doğuda yaşanan zorla çocuk yaşta evlendirilme vakasını televizyondan izliyoruz. sonra yanımdaki kadın "türkiye'de kadın olmak çok zor:((" diyor ve yaygarayı koparıyor. yani tabii ki bu konulara duyarlı olacaksın ve mücadele edeceksin ancak ne diye toplumun bazı kesimlerinde yaşanan olaylardan, toplumun başka kesimindeki insanları(erkekleri) sorumlu tutuyorsun. yani izlediğimiz o olayda, ikimiz de aynı şeyleri hissetmeliyiz. yani orada "türkiye'de kadın olmak çok zor:((" yerine "türkiye'de insan olmak çok zor:((" demen gerekirdi. bunun dışında baskıcı, muhafazakar ailelerin küçük kızların başını kapatma hadisesi vs.(bugün bir imam hatip lisesi'ne gidin kızların çoğu hallerinden memnundur, deyin ki elimde sihirli değnek var size başınızı açma özgürlüğünüzü veriyorum deseniz %70 i başınız açmaz, yani illa başları kapalı diye feministçilik oynamak adına onların savunuculuğunu yapmana gerek yok, o öyle bir aileden gelmiş ve durumu içselleştirmiş hatta ilerde kendi çocuğunun da başını kapatacak, sen ise farklı bir aileden gelmişsin ileride kızının başını asla kapatmayacaksın) bir kere kadınların bu olayları yanlış yorumlandırması, bu sorunların kökünü yanlış yerlerde aramasından dolayı, bugün istanbul denen şehirde bir mekana, iki erkek gitmek istediğinizde, kapıdan alınmayabilirsiniz, haksız yere tacizci damgası yiyebilirsiniz(yanlış anlaşılmayı geçtim, yüz vermediğiniz, teklifini reddettiğiniz bir kadın bu "bu adam beni taciz ettieeğğ!" dese herkes o kadına inanır, herkes size saldırır, siz de bir sapık olarak hayatınıza devam edersiniz. acaba herkes neden bu duruma inanır? mesela aynı olay norveç'te başınıza gelseydi, insanlar o kadına direk inanır mıydı? ya da ülkemizde bir erkek, bir kadın tarafından taciz edildiğini söylese kim inanır? arkadaşları dahi inanmaz. ancak finlandiya'da bu kadına dava açıp kazanabilirsiniz ve kimse de bunu anormal karşılamaz.

ancak burada bile gelip "kadınlar neyin mücadelesini veriyor?" diye bir soru sorarsanız(bence gayet normal bir soru)
"anlatsak bile anlamazsın liseli!!11" şeklinde saldırılara maruz kalabiliyorsunuz. her neyse, eğer ülkemizdeki kadınlar hallerinden memnun değillerse önce aşağılık komplekslerinde kurtulmayı öğrenmeliler. o zaman hayatlarından daha memnun hale geleceklerdir.

ingilizce varsa avaxhome.ws da var bir sürü.

mail adresini sözlükten pm atarsan mail yollayım.

hatay renkli duraginda, hastaneye cikan dik yokusun hemen başında sagda bir girit yemekleri lokantasi vardi. mithatpasada da bir girit yemekleri lokantasi olmasi lazim.

daha fazlası için:

www.google.com.tr

uzun yıllardır gitmedim ama, buca heykel'in orada çapa lokantası vardı. halen duruyordur umarım. harikadır. tinyurl.com

efes otelin arka sokağında adı sanırım giritli'ydi bi yer var. bi de çankaya tarafında çeşnili diye bi yer var fiyatları daha uygundur. cumhuriyet ticaret lisesinin yan tarafında o da. Tabağını doldur doldurabildiğin kadar 7-8 lira civarıydı geçen sene.

can we take a picture together?

eğer beraber çekilek mi şeklindeyse "can we get a picture together?"
fotoğrafımızı çeker misin şeklindeyse "can you take a picture of us?"

i want to take a picture with you can we?

could you pls ve im begging u falan da ekle tam olsun

Lets take a picture together

abi ben yurt dışına gitmedim ama 8 sene yurt dışında kalan arkadaşım şöyle diyo


can we got a picture ?

yurtdisinda kalan arkadas can we got dememeli,anglophone bir memleket miymis kaldigi. hic söylenmeyen herhalde causative hali kaldi o da söyle

can we have our photo taken?
can we get our picture taken?

akıttığı peçeteyi, sıçtığı boku galerisine koyan denyolar'ın olduğu yerde güzel çekilmiş porno bence sanatın ağababasıdır.

ben sayiyorum. tüm sanat pornodur da diyorum hatta. hodri meydan.

sanattır tabi ya, xart boşuna mı var.

sanat olanı da var sanat olmayanı da. çıkan ürünlerin büyük çoğunluğunun* kötü olduğu bir sanattır diyebiliriz

bilinmeyen jung diye bi kitap var özellikle red book u anlatıyor, güzeldir. bi de tabi filmini çektiler ya en son, daha göremedim ben de ama merak ediyorum. bir de tabi kırmızı kitaba bakabilirsin, henüz görmediysen..

ben de film hakkında hep kötü şeyler duydum onu söyliyim o zaman. filmi izlemeyi düşünmüyorum, en azından şimdilik.

he bir de belgeseller ve röportajlar da var aratırsan. matter of the heart mesela video.google.com müthiş kaliteli değil ama belki ilgini çeker. bu arada bu belgeselde kendisini de izleyebilirsin. :)

modern man in search of a soul, the archetypes and the collective unconscious kitaplari temel kitaplar. ingilizcesinden takip edebilirsen daha iyi olur, türkce cevirileri cok sıkıntılı olabiliyor. edebiyattaki yansimalari acisindan bkacaksan northrop frye da önemli bir isimdir arketip incelemesinde.

bir de tabii gerek edebiyat gerek sinema da jung cu analiz üzerine yazilmis bir sürü makale ve tez var, cogu ingilizce. uygulamasi acisindan buna da bakabilirsin.

telefonla internete bağlanmanızı sağlayan 3g paketleri hariç kotalı internet paketlerinizde (aksine bir hüküm yoksa) upload'lar kotanızı etkilemez. profilinize yüklediğiniz video da bir upload sayılır.

mobile modemler ve telefonda kota giden+gelen veri olarak hesaplaniyor. normal evden baglandiginizda sadece gelen veri.

ek$ibition'a yüklediğim son fotoğraflardan birinde Pergamon Museum heykel fotoğrafı vardı. Yazar hesabım kapalı, link veremiyorum. Bir bakın isterseniz. O fotoğraftakiler beni özellikle etkilemişti. Zaten Pergamon Museum komple etkileyici :)

neveryetmelted.com

Michelangelo - Davut heykeli:

www.google.com.tr

Michelangelo - The Pieta:

www.google.com.tr

Manneken Pis (Belçika'daki işeyen çocuk heykeli. Küçücük bir heykeldir ama çok meşhurdur.):

www.google.com.tr

La Estatua de la República

eksibition'a koyduğum resmi:
www.eksibition.org

Onemli degil ama fantastik eserlerin yer aldigi bir sayfa icin bakiniz: spektakulersehirheykelleri.tumblr.com

gaudi'nin binalari birer heykel gibi, sanat eseri hepsi de.

makale okuyarak, içlerindeki güzel kelimeleri, kalıpları bir yere not alıp kendiniz de kullanmaya çalışarak. çok eğlenceli konularda yazılmış makaleler vardır, örneğin tüketici davranışları vb. eğlenerek okuyabilirsiniz.

Bi tane atayım misal:
Giiliz Ger and Russell W. Belk. I'd Like to Buy the World a Coke: Consumptionscapes of tbe "Less Affluent World"

www.provost.bilkent.edu.tr

grammer hataları kolay ama makaleni yazdıktan sonra al eline başka makalelerle karşılaştır, büyük ihtimal en önemli eksiğin savunduğun görüşü savunmandır, yani support detail dediğimiz şeyler, kendini eleştirirken acımasız ol biraz da şimdilik.

Her ne kadar eğlenceli konuları okumak zevkli olsa da becerebiliyorsan ağır konular oku (mesela ben tolerans hakkında yazıyordum, yazarken çok sövmüştüm ama inan çok şey öğrendim) , söyleyecek çok şey var ama bunlar da yararlı olur eminim, kolay gelsin:)

bol okumak lazim, okudukca begendigin kaliplari cümleleri bir yana not etmek lazim. yazi egitiminin başında kopya cekmek, taklit etmek caizdir. sonra sonra kendi kaliplarini olusturur yazarsin. güncel konularla ilgili ciddi makaleler okumak icin the guardian, badsubjects ve bbc.co.uk adreslerini öneririm. asıl mesele ilgini ceken, okudukca birseyler ögrendigin ve keyif aldigin seyleri okumak.

ben bu ara "çalışmanın temel sorunsalı" kalıbına takmış durumdayım.

radyolarin podcast dosyalari oluyor internet sitelerinde. her radyo kanali yapmiyor, her programin olmuyor.

Aynı seyı sen yapsan bu kadar gostere gostere coktan orospu damgası yemıstın. Sen bu okuze sevgılı demeye devam ettıkce o daha cok yapar boyle seyler. Haklı cocuk, senın gıbısını bulsam ben de yaparım.

normalde kıskançlığa, hatun tribine ve facebookta ilişki durumuna karşı biri olarak haklısınız gibi. nitekim erkek kişisi sizi sevgili mi olarak görüyor yoksa fuckbuddy mi, bir emin olun.

sevgili açgözlü ve aranıyor. bu şekilde davranması normal değil.

sevgilin seni terk edecek.

atmacaged artı bir.

valla bence haklısın. rahatsız edici bir durum

atmacaged +1

sen de aynını ona yap, benle başla mesela.

kaç kaç kaç kaç kaç kaç kaç

aynı soruyu daha önce de sormuştun geçen gün sanırım. neyse. sevgilin artık umursamıyor belli ki gözden çıkarmış seni. daha da üzücü bir şeye şahit olmadan ayrıl sen ondan.

ulan böyle bi' hatunu bi' biz bulamadık arkadaş ya :D

elemanı ıslak sopayla döv.

oha bu boku ben yesem başıma ne gelir bilmiyorum. peygamber sabrı dedikleri bu olsa gerek.

bir de, seninki terk edicek seni. demedi deme.

çorabı rahatça yukarı çekmek için :)

idmana geldin, esofmani cikartip sortla devam edeceksin idmana, esofmani cikarayim dedin o da ne, ayakkabilari cikarmadan cok zor oluyor esofmani cikarmak. ya ayakkabilari cikarip esofmani cikaracak ve tekrar ayakkabilari giyeceksin, ya da yandaki fermuari acip rahat rahat takilacaksin.

sadece tasarım :)

aynı zamanda bir sakatlık vs olduğunda donu indirmek yerine paçayı yukarı çekebiliyorsun...

bir de fermuarı açık bırakınca yandan yırtmaçlı giymişsin hissi veriyor. ben seviyorum.

nazar boncuğu işlemeli şık bir aksesuar en favori hediyelerdendir.

peştemal v.b yöresel örtülere, havlulara da bakabilirsiniz.

aklima su tarz bi sey geldi: www.minehediyelik.com

çini süslüme tarzı birşey al.
porselen çaydanlık gibi.

pasabahce nin magazalarinda cok güzel hediyelikler var. düzgün kutulandiginda hicbirsey olmaz. cok da ilginc geliyor islemeli sürahiler, nazar boncuklari falan.

türk kahvesi 1-2 uyduruk kahve fincanı bide bakır cezve al çok seviniyolar lan isveçli bi arkadaşıma almıştım bunları değerli bişey sandı

ben çok güzel bi tespih hediye etmiştim bi profesörüme(polonyalı), çok çok beğenmişti hala da elinde cebinde taşıyor :).

mutfağımızla ilgili birşeyler olabilir.
insanlar, çoğunlukla farklı kültürlerde ki yiyecek/içecek hediyelerine çok seviniyorlar.

www.mubi.com

(bkz: criticker)

mubi.com

watchdogs of our own minds

nerede kullanacaksın ki?
bir de fotoğrafı bilgisayarda görüntülediğinde zaten belli miktarda küçültülmüş görünür. asıl boyutu daha büyüktür.

picasa.google.com
www.irfanview.com

en basiti yakinlastirip print screen almak ama bu sefer de cözünürlük düşer.

ne fotografi cekmek istiyorsun, nasil fotograflar ilgini cekiyor, fotograf cekmek icin birlikte oldugun bir grup/dernek falan var mi yoksa tek başına makineyi alip cikiyor musun?

bunlar önemli sorular, ona göre yanitlar da degisir.

valla iki lens daha alıcam 550d ile bir kaç deneme çekimi yapmştım onda da 18-55 vardı pek bi olayı yok evet. ama hakim olana kadar idare eder.
benim gibi amatör arkadaşlarım var onlarla takılıyoruz.
portre ve ve manzara fotoğrafları ilgimi çekio,makro vs bana göre değil pek.

hem portre hem manzara bir arada zor, iki ayri ekipman seti iki ayri ugras demek.

kompozisyon konusu ile ilgili biraz okuma yapman belki başlarda iyi olur.

www.fotoritim.com

fotoritim bir cok acidan besler seni, fotografa ısındırır.

bir de benim takip ettigim bir yabanci site var, fotograf kültürünü genisletir başkalari nasil yapiyor ögrenirsin.

www.americansuburbx.com

18-55 başlangic icin yeterli olur, ekipman depolamak yerine yürüdügün yerde, ayakta otobus beklerken, pencereden disari bakarken fotografi görmeye odaklanmaya calis derim nacizane.

illa kayak montu olmasa da, soğuk bir yerlerde yaşıyorsanız acaip sıcak montlar üretiyorlar. bir de kaliteli malzemeden deli gibi.. boşa atılan bir para olmaz alındığı takdirde..

jw iyidir ama ayni paranin yarisina columbia north face falan da alabilirsiniz. limango markafoni trendyol da sürekli kampanyasi olur ya birinin ya ötekinin.

kesinlikle ama kesinlikle degmez.

oha şaşırmışlar.
the north face bile o kadar pahalı değil ya.
JW'nin maksimum ederi 150-180tl'dir.
Şubatın 2.haftasıdan sonra fiyatları düşer, bekleyin.
550tl'lik JW'yi 155tl'ye aldı arkadaş geçen sene boyner'den...

englishpage

www.ego4u.com

deal with olabilir mi?

handle da olabilir sanki ama.

bu ugrasma normal bir iş mi yoksa zorlu bir ugrasma mi olacak?

zorunlu bir uğraş. yani mesela internetten bir ürün sipariş ediyorsun ve yanlış beden geliyor. bu ürünü değiştirmek için uğraşman gerekecek, boşa vaktin gitmiş olacak falan.

"zorlu"yu "zorunlu" olarak okumuşum, pardon.

mesela "I may have to make an effort and spend more time in order to change it." desem saçma olur mu? karşılar mı?

kolaydan zora dogru

deal with / trouble myself / strive / to be at pains / hammer away at smth/ to get the shitty end of the stick sonuclarini veriyor zargan.

ya işte ben de sesli sözlük'ten bakınca bir sürü fiil çıkıyor ama uyduramıyorum hiçbirini. yukardaki gibi yazacağım sanırım.

illa cümle istiyorsan

i may have to trouble myself with returning the dress i bought online.
I will be at pains with returning the dress i bought online.
I may be hammering away at returning the dress i bought online.
I may have to get the shitty end of the stick while returning the dress i bought online.

dersin.

i may have struggle again daha uygun gibi geliyor bana

Cümleyi görünce aklıma direkt hassle fiili geldi nedense.

"deal with" en uygunu bence de

onun dışında "tackle" kullanılabilir. daha zorlu birşeyse "struggle" olabilir.

have to deal with kral bence

hassle

it will be a hassle for me to return it back.

"deal with" hiç olmaz çünkü "icabına bakarım", ben "hallederim" gibi bir anlam taşıyacaktır o zaman.

uzun zamandır siteye girmediğim için benim cevabımdan sonraki cevapları görmemiştim. tik koyamadığım için özür dilerim. mesaj yoluyla aldığım bir sitem dolayısıyla bunu buraya yazma ihtiyacı hissettim.
benim yazmak istediğime yakın olan cevaplara tik koydum sadece, ama cevap veren herkese teşekkürler.
ben aradığım fiili bulamayınca daha basit bir cümle kurdum, şöyle:

"...so you may have to make an effort and spend more time in order to change them."

yani kurmaya çalıştığım cümledeki şey öyle yoğun bir "struggle" gerektiren bir mevzu değildi.

süzme yoğurt ve bal çok güzel oluyor bence. Kahvaltıda da çok güzel oluyor =)

ben süzme yoğurt ve bal karışırıp hem yiyor hem de yüzüme sürüyorum nemlendirici maske olarak.

adanada işini bilen bazı kebapçılar masaya önce bunu getirir. yoğurt süzme değil de hani peynir gibi yoğun bir kıvamda olmalı hatta küp gibi kesilip üstüne bal dökülmeli. yine adanada bir dönem milletvekilliği de yapan bir kişiyi masada sadece ballı yoğurt ile bir 70 lik bitirdiğine şahit olmuştum da şaşırmıştım.

amaç yemek :)

izmir güzelbahce de altinoluk mandira yapar bunu, cok da güzel olur. ama taze dogal yogurt ve bal olacak, market yogurdu ile yapinca olmuyor.

adana da kadirlide camız sütünden yapılmış yoğurdun üstüne bal dökülür ve mükemmel olur:)

amasra çeşm-i cihan balıkçısında yemiştim ben, şahaneydi.

gayet güzel oluyor. fakat bal dandikse çok bişey bekleme.

küçükken babamla her akşam olmasa da gün aşırı yoğurt (ev yapımı), bal (köy yapımı) ve mısır ekmeği (ana yapımı) üçlüsünü yerdik. offf ne özlemişim...

hani yatmadan önce hafif mide kazıntısı olur da ne yesem diye düşünürsün ya. işte bu vakitlerde yenecek en iyi şey; yoğurt-bal ya da yoğurt-pekmez ikilisidir. ekmeksiz tabi

cok haklisin güzel kardesim. yarin öglen taksim de bulusup askerlik cüzdanlarimizi yakalim ve vicdani retci oldugumuzu ilan edelim. neresi uygun sana bulusmak icin?

upload.wikimedia.org

burada görünmeyen, fransa ve portekiz, zorunlu askerliği kaldıralı 10 yıl olmadı. zorunlu olarak girdiği orduda subay olan bir fransız söylemişti bunu. almanya ise 2011'e kadar zorunlu askerlik olan bir ülke idi. norveç ve finlandiya'da da halen zorunlu askerlik var. askere gitmemek için danimarka vatandaşlığına geçenler de olabiliyormuş. israil'de kadınlar da zorunlu olarak askere alınıyor, hem de 2 sene. kısa dönemleri de yok.

tamam benim demek istedigim bu sistem sacmalik degilmi?

tamamen zorunlu değildir. türkler askere ya seve seve, ya sike sike gittiğine göre yarısı severek gidiyor olmalı dostum. mesela ben sike sike gitmiştim.

Birde söyle duşun olası bir savaş halinde,askere gitmemiş genclerimizi bende dahil askere alınca dimdizlak mal gıbi savaş sırasında acemiliği geçirecek belkide bok yoluna gidecek.askere gitmeyi istiyormuyum hayır,vicdanı retci olsan adamın götunden kan alıyorlar askere gitmek daha iyi diyor insan icinden.

Birde sen gitme ben gitme kim sınırda düşmanı gozetlicek,PKK ile kimmmucadele edecek.polisin olmadıgı yerlerde(koylerde,merkez dısında vs)kim asayişi sağlayacak.

Ayrıca kimse gücenmesinde zorla askere almasalar sınırda nöbet tutacak gönüllü sayısı bu ülkeye yetmez.o nedenle askere gitmek sacma değil gereklidir.

bir kere tarih bilgini düzelt de gel dostum. 90 yıldır savaş yok demişsin ama Kıbrıs Barış Harekatı'nı es geçmişsin. savaş yok diyorsun da güneydoğu anadolu'da pkk ile bizim askerlerimiz yakantop oynamıyorlar. her şey tastamam doğru, sistem tamamen doğru düzgün işliyor demiyorum ama orduyu, hükümetleri eleştirirken en azından mevcut durumu da gözönünde bulundurmalıyız.

dostum bir an önce sana tarih kitapları okumanı öneriyorum lakin yaşadığımız bu toprakların savaşsız geçirdiği bir 50 yıl yok.

zorunlu askerlik bizde olmalı lakin sorunlu memleketiz. iç çatışmalar, terör, sınır komşularımızın istikrarsız tutumları (özellikle iran, ırak, suriye, ermenistan) buna en buyuk etken. yarın obur gun evini, aileni, kendini konvansiyonel anlamda korumayı bılmelisin. he ben humanist adamım savaşmak bana göre değil dersen sana da mutlaka savaş halinde sistemin bir çarkını emanet ederler. ayrıca afganistan zorunlu askerlik için çok kötü bir örnek.

ha ben 15 ay yaptım. öğrenmek istersen öğreneceğin çok şey var. şu gun savaş çıksa çok zorlanmam açıkçası ama tabi ki insana anlamsız gelen bir çok şey de oluyor. buna çok fazla yapabilecek bir şey yok.

ben en azından 15 ay 6 ay değil de sadece temel bilgilerin alınabileceği bir 3 aylık eğitimin hemen liseden sonra verilmesi taraftarıyım. 3 ayda öğreneceğini öğrenirsin fazlasıyla öğrenirsin çünkü.

şahin k. ile ilgili röportajlar vardır bak.
denizden çıkmış buz gibiiiiiiii.

ben de fanzinimsi bir kitapcik var, beyoglu pasajindan almistim. porno ve türkiye de pornografi üzerine.

öküz dergisinde bir ara bu konuları işleyen bir gazeteci abi vardı. sene 90 lar tabii.

yerli film sektorumuzde pornografi mi varmis?

turkiye'ye pek deginmiyorlar ama birkac yazi hatirliyor gibiyim 5posta'da.

70'ler erotik sineması üzerine kitaplar mevcut.

çok ciddi bir şekilde ilkokul düzeyinde hikaye kitapları okumanı tavsiye ediyorum.

merhaba,
modern şair olabilirsiniz demektir :) şaka bir yana, hikaye kitapları okuyun doğrudur. mesela reşat nuri romanları okuyun.
selamlar.

Ahmet Hamdi Romanları okumalısın.

bende de aynı sorun olduğunu düşünüyorum; bence bu düşünme tarzından kaynaklanıyor. konuyu düşünüp daha kafada somutlaştıramadan yazmaya başlayınca böyle bir şey oluyor. noktalama işaretlerini iyice çalış (noktalı virgül kullanmayı bilen birkaç insandan biri olabilirsin hem de), konularını cümleye koymadan alt alta yaz sonra toparla.

noktalama işaretlerini ve ekleri nereden çalışabiliriz?

düsük cümle ve üc noktanın kimseyi daha akilli, daha içli ve daha duyarli göstermedigini aklınızdan cikarmadan, basit ve sade yazmaya calisin. bol bol yazin.

aldırsın.

aldirsa bebege niye yazik, savasta tecavüz magduru kadinlar da ayni sekilde düsünse, aldirmayayim zorla becerdiler beni ama cocuga yazik, günah falan dese, cocugu her gördügünde yaşadigi utancı hatirlamayacak mi?

bebege yazik falan degil, tıbbi ve etik sınırlar aşılmadıgı sürece kürtaj iyi birseydir.

ortada bebeğe yazık diye bir durum yok, ortada bir bebek yok henüz zira. ayrıca zaten tecavüz vari bir durum da söz konusu. türkiye yasalarına göre 2 ay 10 güne kadar aldırılabilir.

bu olay gerçekse lütfen bir daha kadın adamın ülkesine hem deçocukla birlikte gitmek gibi bir hata yapmasın. mümkünse de izini kaybettirsin, adam buraya gelse de bulamasın.

kesinlikle aldırsın bebeği. tabi ki vazgeçmesi kolay değil ama diğer yandan hem yeni doğan bebek, hem diğer çocuk, hem de anne için herşey daha da zorlaşacak..

aldırsın. o çocuk dünyaya gelse de hayat zindan olacak gibi.
allah kolaylık versin

Anne olmadan önce bu soruyu sormuş olsaydın cevabım aldırsın olurdu. Şimdi değil. Bu işler uzaktan bakıp yorumlanabilecek mevzular da değil. Kadın kendini nasıl huzurlu hissedecekse öyle yapsın.

evet sagolun fikirlerinizi paylastiginiz icin. kadin bid aha asla oraya gitmeyecek. adam olse cenazesine gitmez cocugunu da gondermez. ortadan kaybolmasi mumkun degil malesef . sui o da oyle dusunuyor :) anne olmadan once olsaymis hic dusunmezmis ama simdi zorlaniyor karar vermekte

aldırsın,
dünyaya bir demet çiçek değil, bir çocuk getirecek.

sürekli tedirgin, diken üzerinde yaşarken bunu çocuklarına hissettirmemesi imkansız. zaten bir çocuğu var ve bu psikoloji ile büyüyecek, ikinciyi ateşe atmak niye?

maddi olarak zorlanacak; en azından bir çocuğa daha iyi şartlar altında bakmak varken, ikinci çocuğu ateşe atmak niye?

uçaklarda bile oksijen maskesini önce anne kendisine, sonra çocuğuna taksın derler. anne iyi olmadıkça (maddi ve manevi) çocuklara da bir şey veremez.

şu noktada @atmacaged +1 kesinlikle katılıyorum. "tıbbi ve etik sınırlar aşılmadığı sürece kürtaj iyidir."
istemeden yapılacak doğumla gelecek çocuğun sorumluluğunu ve yaşadığı sıkıntıları nasıl göğüsleyecek?

kürtajın eşiğinden dönmüş bir bebek ve şimdi yetişkin bir olarak bu dünyaya gelememiş olmayı pek çok kez tercih ederdim. gerek yokmuş.

aldırsın derim. yalnız şunu da unutmayın, bir bebek aldırmak kadının psikolojisinde uzun uzadıya sorunlar yaratabilir. çok ama çok büyük bir olaydır kadınlar için. ama tabii o çocuğu doğurursa, bu durumda daha fazla psikolojik sorun çıkacakmış gibi duruyor. bu sebepten aldırması, kötünün iyisidir.

manybooks.net ücretsiz

Altkitap ya da altzine adreslerıne bakarsanız bır suru sey bulabılırsınız. Hayaletgemı arsıvlerını de onerırım, oku oku bıtmez

www.ihbarweb.org.tr sayfasından bir şikayet gönderdim az evvel ama sanırım konu başlıklarında bu tür rezillikler için bir konu bulunmuyor. intihara yönlendirme seçeneğini seçip açıklamada da belirttim. isterseniz bu şekilde yapabilirsiniz.

şurasi üstünden de bir deneyin isterseniz

bilisimsuclari.iem.gov.tr

bir de söyle bir sey var

Yasadışı siteler (web sayfaları) ile ilgili şikayetlerinizi [email protected] adlı e-mail ihbar adresine bildirebilirsiniz.

karnıyarık
biber dolması

baklavayı koyun ki, insanlar önce yunanlarda görmesin.

baklava cok zor ve zaten baskalari satiyor hocam. ayrica merak etme turklerin yemeklerini biliyor herkes :)

belki sütlaç falan gibi bir tatlı yapabilirsiniz. onun gideri olur bence.

her türlü meze, bir de kısır.
peynir tatlısı fln olabilir.
zeytinyağlı yaprak sarma ve mantı iyidir. ama mantıyı pişmemiş olarak da satın. tarifini koyun evde yapsınlar.
reçel yapabiliyorsanız ev yapımı reçel satın.

çiğköfte
cevizlisucuk
pestil
pastırma
sucuk

talaş böregi etli tavuklu ayri ayri

ben olsam lokum satardım.

Aaa, kimse çibörek dememiş!

kısır, mercimek köftesi, patates salatası gibi günlerde misafirlere yapılan şeyler olabilir.

zaman diye bir şey çıkmış, oldukça etkiliymiş.

erkek adam ağlamaz.:)

@benaslında.. dişi kadın napar?

vücut zamanla zehri atıyormuş..

zaman maman tamam da, o andan bahsediyorum yahu. kendisi de biliyor zamanla geçer, ama o an öyle olmuyor zira zaman henüz geçmiş değil. nasıl atlatılıyor? evde olsan koca gün ağlar zırlar zamanı geçirirsin. iş yerinde öyle olmaz ki. ama nasıl olur bunu soruyorum?

izne ayrılsın, zaten gözler filan şişmişse hasta gibi duruyordur. ben müdür olsam hemen izin verirdim, millete bulaştırmasın diye.

litrelik kolanın içine bünyeye göre votka koyarak gün içinde alınabiliyor dedi bir arkadaşta bana.
ve müzikten uzak durmak gerekiyormuş

izne ciksin bir süre, olacagi ameliyat varsa olsun kurtulsun. illa iş yerinde olmasi gerekiyorsa kendini işe güce versin. kafasini kaldirmasin.

geçiyoooooooooo beni dinlesinn :) sevgisini hakedeni beklesin :)

burdan zetaheade selamlar konuyla alakalıdır :)

işe versin kendini. zorlasın gerekirse. denendi her türlü oluyor.

Ben hayalet gibi dolaşıp abanıyordum sigaraya.

tezi teslim ederken yayınlanmasına izin verdim diye kağıt imzalıyoruz. onu imzaladıysanız sanırım mümkün değil.

tek yol o dosyanın oradan silinip tekrar yüklenmesi, yök te bir tanıdık yoksa cok zor.

guzel 1 soru dostum cinleri insanlardan once yaratti onu biliyorumda ilk hangi varligi yaratti onu bilmiyorum melekler olabilir diye dusunuyorum.

işler karışır aga.

allah ezeli ve ebedi.

bizim "dini" bilgilerimiz hz. adem ve sonrasındaki chapter ile ilgili. hz. adem yaratıldığında cennet var şeytan var bir sürü şey var ortam kalabalık yani.

ama bu yaratılanlardan da katrilyon yıl önce, allah bir şeyler yaratıyormuş yani. en azından dindeki allah inancına göre böyle olmalı.

yani allah bir şeyler yaratmaya hz. adem ile (ve cennet şeytan elma ortam vs vs) başlamadı.

allahı kim yarattı peki

kısmına kadar gideri var bu muhabbetin.

melekleri saymazsak, insan derim..

...ve tanrı kadını yarattı

soru güzel evet.

insan kesinlikle DEĞİL.

dediğim gibi hz. adem yaratıldığında ohooo bir sürü melek var şeytan var hatta allah "bakın ben yarattım nasıl olmuş" diyor da şeytan kapris yapıyor vs vs vs.

ama şu var:

allah'ın yalnız oldugu hıcbır sey yaratmadıgı ve "dur yaratayım yahu cok sıkıldım" dediği mutlak sıfır bir zaman var mı?

mantıken olmalı.

4 büyük melek olabilir.

(bkz: azrail)

(bkz: cebrail )

(bkz: Mikail )

(bkz: israfil )

Bir rivayette Hz. Cabir anlatıyor:
- Ey Allah'ın Resulü! Anam babam sana feda olsun, Allah'ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz, diye sordum. Şöyle buyurdu:

- Ey Cabir! Her şeyden önce Allah'ın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nurudur. O nur, Allah'ın kudretiyle onun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne kalem, ne cennet, ne ateş / cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ve ne de insan vardı.?

Allah mahlukları yaratmak istediği vakit, bu nuru dört parçaya ayırdı. Birinci parçasından kalemi, ikinci parçasından Levhi (Levh-i Mahfuz), üçüncü parçasından Arş'ı yarattı.

Dördüncü parçayı ayrıca dört parçaya böldü: Birinci parçadan Hamele-i Arşı (Arşın taşıyıcılarını), ikinci parçadan Kürsi'yi, üçüncü parçadan diğer melekleri yarattı.

Dördüncü kısmı tekrar dört parçaya böldü: Birinci parçadan gökleri, ikinci parçadan yerleri, üçüncü parçadan cennet ve cehennemi yarattı.

Sonra dördüncü parçayı yine dörde böldü: Birinci parçadan müminlerin basiret nurunu / iman şuurunu, ikinci parçadan -mârifetullahtan ibaret olan- kalplerinin nurunu, üçüncü parçadan tevhitten ibaret olan ünsiyet nurunu (La ilahe illallah Muhammedur-Resulüllah nurunu) yarattı. (bk. Aclunî, I/265-266).

evet evet hz. muhammed olması mantıklı.

"sen olmasaydın kainatı yaratmazdım" buyurmuş allahü teala hz. muhammed.

ama kafa karıştırıcı noktalar var.

hz. muhammed den önce allah tek yalnızmıymış?

demek ki öyle imiş.

Allah dogmamis ve dogrulmamistir,Allah icin mekan diye bisey yoktur oncesi ve sonrasi yoktur.onu bizim anlayabilmemiz imkansizdir

islam dini'ne göre soruyorsan:

ilk olarak peygamber nuru'nu yaratmış ve bundan diğer canlılar yaratılmış.

varlık olarak ilk melekler yaratılmış. sonra sırayla bitkiler, hayvanlar, cinler ve insanlar.

elfleri kanka.
sonra insanları yarattı ve bilge elfler, cahil insana öğretmeye başladı.

kadın memesi. sonra da "oha çok güzel oldu lan" deyip mıncıklamış.

bazi din alimleri ilk yaratilan insanin adem olmayabilecegini söylüyor. kendini bilen ilk insan adem di diyorlar.

bu cevaptan önceki tüm cevaplar insanoğlunun yarattığı mitolojik-efsanevi değerlerdir.

benim cevabım ise; bilinemez. önce hangisinin yaratıldığının cevabı bilinemez.

varlık kelime anlamı olarak kullanılıyor ise evrendir ilk yaratılan. canlı olarak soruluyor ise bitkilerdir bence. din veya başka bir kaynağa dayanarak söylemiyorum. kendi düşüncem.

mikail hacı. ilk yaratılmış.
Tüm evren yaratılırken tanrının yanında olduğu falan yazıyordu ama şimdi nerde yazdığını bulamayacağım :))

@eddie, bence bu soruyu daha usturuplu sormalısın, zira bir yaratıcıdan bahsediyoruz. Ve cevap; evet var, ve bu dediğini muhtemelen takip edecek bir sistemi vardır. şimdi onun kalbini çok kırdın ve onu üzdün. şimdi kendini suçlu hisset ve affettirmeye çalış. çünkü o seni yarattı.

@omen senin duyuruya da böyle hariçten bildiri okuduk ama kusura bakmayasın.

ya meleklerden sonra falan pek olmayacak ama tek hücreli basit canlılar? kurana göre yorumlarsak bunlar önemli değil diyip sallamışlardır..