konu hakkında fikrim yok. ama görüntü atarsan daha iyi yardımcı olurlar bence.

bi arkadaşımın evinde yaşıyor. bahçeli onlar.
2-3 tane iyi anlaşan yatak odasında takılıyor, 2-3 tane iyi anlaşan bşaka bir odada, bazıları da salonda. öyle sürekli kapılar açık takılamıyorlar.

Kediler daha büyüdükçe ihtiyaçları artacak. Yedikleri miktar artacak. Kumlarını pisletme oranı artacak. 2 kedili evde bile kedilere mukayyet olmak yeteri kadar zorken, 8 kedi çılgınlık olur. Hayvanların refahı için de iyi değil. Hasta olsanız, bir yere gitmek zorunda kalsanız sıkıntı. Hayvanların bakım ihtiyacı logaritmik artıyor. 1 kedi x bakım istiyorsa, 2 kedi 2x değil xkare şeklinde bakım ister. 3 kedi xküp kadar bakım ister. Hastalıkları olacak bunların. Biri mantar kapsa diğerlerinden uzak tutma derdi var. Bahçeli ev olsa bir nebze bahçede diyeceğim ama ev içi zor.

Sonra bu hayvanlar büyüyünce kendi sosyal ortamları olsun isteyecek. Kısırlaştırsanız bile rekabete girme ihtimali yüksek. 2-3 kedi olsa her biri bir odayı sahiplenir. Ama 8 kedi için 8 oda ayıramayacağınıza göre onların da psikolojisi etkilenecek. Evet sosyal hayvanlar ama birinin saati diğerine uymuyor, gidip bazen ayrı yerde kıvrılmak istiyor hayvanlar. 2+1 evde 8 öğrenci yaşamak gibi. Evet gırgır şamata için iyi ama her zaman olmaz.

Şimdi küçükken sahiplendirmezseniz (dertleri de küçükken), kendileri büyüyünce (dertleri de büyüyünce) sahiplendirmek çok zor olacak. Geçtim erişkin kediyi ergen kediyi bile bazen sahiplendirmek çok zor. Şimdi başlarsanız anca sahiplendirirsiniz. Ayrılmak zor biliyorum ama hem sizin hem onların sağlığı (fiziki-psikolojik) için bunu yapın derim. Eğer böyle 2 katlı bahçeli bir eviniz varsa orası ayrı, bu var sayım apartman dairesi için.

Petlebi'den sahiplendir. WC kumu ile ugrasilmaz o kadar kedinin. Bizde 3 tane var evi bok götürüyor afedersin. Hunharca sıçıyorlar.

evde yaşayan alışıyor galiba da dışarıdan gelen için o koku dayanılmaz oluyor. oğlun kızın olsa evine gidilmez yani.

bence yaşayamaz. yaşamamalı.

Geçen kışta kendi kedim ve önceki doğumundan kızı ve kardeşi aynı anda doğurdılar. 10 tane yavru kedi 4 büyük kediye birden baktım. Bu arada bahçemde de besliyorum. İlk başlarda zorda olsa sevimliliklerinden bir şekilde başediliyor. Fakat oraya buraya s.çmaya başlayınca zor oluyor. Ben bebekleri 1,5 aylık olunca anneleriyle beraber bahçeye bıraktım. Zaten anneleri bahçede yaşıyorlardı. Fakat 4 büyük kedi ve küçüklerini de tuvalete alıştırmaya başlamıştım. İnsan kafayı yiyor. Şuanda evde 4 kedi var. Bazen 3 bazen 5 te oluyor. Zır kısmı bunlar bahçeye de çıktıkları için pire dertleri bitmiyor. Birde tuvalet derdi bitmiyor. Tuvalet için klozet üzerine olan aparattan alıp deneyeceğim çünkü sürekli kedi tuvalet temizliyorum. 8 tane büyük kedi ile aynı evde yaşamanızı tavsiye etmem. Çevreniz genişse tanıdığınız kişilere sahiplendirmenizi tavsiye ederim. En fazla 4 hatta 3 olmalı. Çünkü bu şekilde hayatınızı onlara adamış olursunuz. Yedirmek içirmek, tuvaletini temizlemekle bitmiyor. Hastalandıklarında yine siz uğraşacaksınız. Öncelikli olarak tanıdığınız kişilere sahiplendirmeye çalışın. Benim çevrem olmadığı için sahiplendiremedim. İnternette petlebi veya sahibinden de sahiplendirme ilanı veriliyor fakat oralarda da çeşit çeşit insan var. Kötü niyetli kişiler de sahiplenebiliyor. Ben bir kez sahiplendirdim bir hafta sonra kediyi iade etti. Ev sahibi istememiş. Duygusal bir bağ olduğu için de aklım kedi de kalmıştı. İade alınca üzülmedim.

evin büyüklüğüne ve sizin ne kadar uğraşabileceğinize bağlı. 7 kedi hep kavga eder diyenler sağlam uyduruyorlar onu söyleyeyim. hele ki kardeş büyüyenler. kısırlaştırılmaları şartıyla söylüyorum tabii bunu. evinde çok daha fazlasını, üstelik sakat vs. olup ekstra bakıma ihtiyacı olanları besleyen insanlar tanıyorum.

Not dark yet+1
Kavga edenler olursa da ona gore bir duzenleri olur.
Evde bir arada barinamazlar diye bir sey yok.
Alisirlar.
Millet iki gun kavga edince "ay olmuyo" diye birakiyor.
Hemen alisamasalar da zaman icinde ogrenirler.

edit:
evimde dört erkek kedi bir arada yaşıyor.
bir tane de dişi var.
arada bir anlaşmazlıklar olsa da, onlar kendi düzenlerini kuruyorlar.
bir arada yaşayamaz diye bir şey yok, yaşarlar mis gibi.
hatta tam tersine, dişiler daha çok alana ihtiyaç duyuyor, erkekler daha sosyal her zaman için.

Alışırlar ilerde, hem bunlar kardeş bebeklikten tanıyor olacaklar birbirlerini. Alışırlar.

iki aylık kedi çocuk demektir. şimdilik kavga etmiyorlar, haylazlık yapıyorlar. ama büyüdükçe kavga kaçınılmaz olacak.
büyüdükçe erkekler kendi özel alanlarına sahip olmak isteyecekler. eviniz müstakil ve bahçeli değilsa bu ciddi bir problem olacak. aynı evi en fazla 2 erkek paylaşır. üçüncüsü sorun demektir. dişiler bu konuda daha esnektir. sahiplendirmeniz çok daha doğru olur.

Kedilerin kavga etmesi konusunda insanlar gibi düşünebilirsiniz. İyi anlaşan kediler bazen kavga ediyorlar bazen oynuyorlar, anlaşamayan kediler anlaşamasalarda aynı evi paylaşabilşyorlar. Bahçeniz var mı bilmiyorum benimkilerin bazısı kafası kızınca bahçeye gidiyor sonra geliyor. Erkek kedilerde kısırlaştırmayıbca işaret bırakma ihtiyaçları oluyor. Bu çok büyük bir problem çünkü kıyafet veya kumaş bir eşyaya bırakırsa koku gitmiyor. Çok iğrenç bir koku yaşamayan bilmez.

Keşke zamanında böyle senet sepet işiyle uğraşan birinin evini tutmasaydınız...

Cevaba gelirsek elinde senet olduğu için hacize verir söke söke alır o parayı. Anlaşmaya çalışın en iyisi depozitoyu şimdiden isteyin alttan almayın sakın.

Avukatlar daha iyi bilir ama kontrat bitiminden 2 ay önce arayın, yenilemeyeceğinizi, çıkacağınızı söyleyin. Kira kontratında evin durumu yazar, olduğu gibi de yazıyor olabilir, boyalı vs de. Orada ne yazıyorsa o halde çıkarsanız 2 ay önceden yazılı bilgi vermek kaydıyla eşşek gibi verecek depozitonuzu. Bizim bir arkadaş da böyle bir deliye çatmıştı, en son araya 3-5 kişi girdi aldı parasını. Depozitoyu elden vermeyin, bankadan yatırın. Bilmemne dairenin depotosu yazın açıklamaya da bir dahaki sefere.

Birde ajitasyon yapın, hastalık, vafat bişi sallayın. Köprüyü geçene kadar. Yoksa çıkmak ister miyiz, taşınmak kaç para vs ağlayın biraz. Çok severek oturuyor ama durum bu vs

Son ayın kirasını ödeyip senedi alıp da eğer depozitoyu vermezse bir ay daha otursak evden çıkartabilir mi peki? bu daha mı mantıklı ki acaba :/

2 ay önceden bildirmezseniz o 2 ayı da ister. Bizim eski dükkan sahibi de aynı kış avukattı. Bu yolla kurtulduk kendisinde

kira sözleşmenize bakın. şu kdar ay önceden yazılı bildirimde bulunmak şartıyla kiracı kira sözleşmesi sonunda evden çıkar tarzı bi şey yazar. o süreye uyarak önceden adama bildirin ve bunu -varsa mail adresi- mailine yazın yoksa whatsappten yapın. sonra kira süresi bitiminde çıkın.

sorunuza gelince yukarıda da yazılmış senedi icraya koyup parasını alır. siz ‘biz bunu kira ödemeleri için verdik’ şeklinde ispat edemezsiniz hukukumuz buna müsait değil.

kirayı vermeyelim depozitoyu kiraya saysın olmaz. herkes yapması gerekeni yapmak zorunda.

bir ay daha oturalım olayına gelince oturup sonra çıkarsanız bu yine o ayın kirası için de icra takibini başlatır ve haklı olur.

yapmanız gerekense ‘süresinde’ bildirimde bulunun. süre sonunda evden çıkın. senetlernizi vs aldıktan sonra depozitoyu vermezse onun için siz hukuki işlemler başlatın.

Ben kiracı olsam ve hakikaten kalbimden evde en ufak zarar verdiğime inanmasam ve ev sahibi depozito üzerine yatsa evden çıkarken depozito kadar zarar veririm eve.

senedin olduğu sürece her şey olur. hele avukatsa mutlaka olur. ayrıca depozitoyu vermeyeceğini nerden biliyorsun? kira sözleşmesi yapmadın mı? orada hangi hasarlarda depozitoyu kullandığın yazar.

o mesaj uygun olmaz çünkü depozitonun mantığına ters. depozito = sizin eve vermiş olabileceğiniz zararlar karşı güvence. depozitoyu vermemek gibi bir şansı yok. haklıysanız açarsınız davanızı alırsınız depozitonuzu. siz depozitonuzu elden verdiyseniz ve bunu kanıtlayamazsanız zaten avukatın insafına kalmıştır verip vermemek. bu ülkede hukuk sadece avukatlar içindir sanılıyor ve yazı/belge yerine söze güveniliyor maalesef. sonuç hep hüsran.

normal olan şudur: senetlerinizi almışsınız zaten. son senedinizi de alırsınız kiranızı ödeyince. ev sahibi eve bakar makul bir süre içinde ardından depozitoyu size verir.

hiçbişey yapamazsın. çok rahatsızsan çık apartamndan. tek çözüm bu

Konus belki laftan anlayan birileridir cozersin. Zabita falan bakmaz boyle bi seye. Uyumsuz komsu da hakkaten cekilmiyor, tasin +1

uyardığını ve dinlemediklerini var sayıyorum. noterden ihtar çek. yine akıllanmazlarsa bas davayı.

kesinlikle elin kolun bağlı değil. hukukta komşuların birbirlerine sorumlulukları var

alors +1

dava açılınca parayı bastırıp avukat tutmak zorunda olacaklarını öğrendikleri an iş çözülür.

kutuplaşma arttıkça katılım yükselir. ortadaki rant çok büyük. bizdeki sebep bu. azerbaycan'a zaten demokrasi denmez.

secimler formalite oldugu icin.

bizde çok yüksek. abd'de falan da aslında çok düşük bize göre.

bizde çok yüksek. çok politik bir milletiz :)

azerbaycan bir demokrasi degil+
azerbaycan vatandaslarinin hatiri sayilir bir kismi, türklük müslümanlık atayurdu meselelerinde tahmininizden farklı düsünüyor ama bunu dile getirecek bir politik ortam yok, bu sebeple oy vermeye de gitmiyor.

Bu konuda temel kaynak için bkz.
www.idea.int
tüm dünya www.idea.int

Katılım oranı yüksek/düşüklüğünü en fazla etkileyen faktör katılımın zorunlu olup olmamasıdır. Dünya ortalaması Türkiye'den fazlasıyla düşük olmakla beraber mesela Belçika ve Lüksemburg gibi Avrupa'nın göbeğindeki gibi ülkelerde zorunlu katılım olması sebebiyle bizdeki gibi yüksektir.

EK: salt zorunlu katılım etkilemez elbette. sosyo-ekonomik faktörler (nüfus büyüklüğü gibi), siyasi faktörler (siyasi ayrışma/kutuplaşma gibi) ve kurumsal faktörler de(seçim sistemi, seçmen kaydı koşulları vs.) ve son olarak kişisel faktörler (seçmen yaşı, eğitim vs.) de etkilidir.

normalde siyasetin ülke gündeminde bu kadar yer almaması gerekiyor. yani x partisi gidip y partisi geldiğinde ülkede çok fazla şeyin değişmemesi lazım ancak bizde bir parti başa geçtiğinde herşey değişiyor. insanlar da kendilerini korumaya almak için kendi ideolojilerinin iktidarda kalması adına bu kadar yüksek bir katılım sağlıyorlar seçimlere.

türkiye'de seçimlere katılım çok fazla. bunun birçok sosyolojik sebebi var. demokratik olgunluğun, başka düşüncelere saygının gelişmemiş olması. bana göre en büyük neden partiye bağlılık ve hayat tarzı. kendi partisi başa geçerse pastadan ufakta olsa pay alacağını biliyor. bu belediyede ya da kamuda işe girmek, esnafsa işlerinin büyümesi olabilir.

diğer bir neden de hayat tarzına müdahaleyi engellemek. chpli seçmen için atatürk inkılaplarının ve laiklikliğin devam ettirilmesi, muhafazakar partiler için ise sol parti gelirse camileri ahır yapıp karılarınızın başını açar gibi propagandalar olabilir. halbuki kim gelirse gelsin bu konularda bir değişikliğin olmayacağını içselleştirirsek o zaman gelişmiş ülkelerdeki seviyeye düşebilir katılım oranı.

azerbeycan türkiye'den bile antidemokratik. demokrasi indekslerinde kuzey kore ile diğer orta asya türki cumhuriyetlerle yarışıyor. kazanan belli, seçim formalite. fazla bile gidiliyormuş.

kardeşim hayırlı olsun. hemen hemşerilerini bul, onlarla takıl. sana zamanla gerekeni gösterirler (ihale,belediye, arsa iskan-imar, kadro falan fistan işleri)

bu arada partinin olmazsa olmazları var. tayyip erdoğan, dış güçler, milliyetçilik. ama bunlar karın doyurmuyor. parti içinde yükselebilmek için doğru kişilerle takılmalı, doğru hamleleri yapmalısın. yoksa on milyon üyesi olan parti. kimin umrunda on milyon. esas malı toplasan tüm türkiye'de çok çok 2-3 bin kişi götürüyor. kırıntılarıyla belki 10 bine ulaşıyordur.

rekabete hazır ol. parti diye herkes her konuda aynı şeyi yapıyor sanma. ideoloji vs. den ziyade kişisel çıkarlar, gruplaşmalar, vs. önemli. ticaret gibi düşün. bir de hep güçlünün yanında yer al, zayıfları sallama, gerekirse ez. doğruyu değil o an için gerekeni söyle, fazla karıştırma.

kolay gele.

kötü bir zamanlama. içlerine de çok alırlar mı bilemedim. tanıdık iyi olurdu.

Derdim yükselmek değil , sadece önemli tiplerle oturup kalkmak , zamanlama neden kötü anlamadım, kötü günde partiye girmem daha cefakar bir üye yapmaz mı beni ?

Partiye üye olup da bir şey olan yok, görmedim. İçine girmiş sayılırım. En fazla seçimlerde müşahid yazarlar ona da en son 75 lira mı ne vermişlerdi. Bunların içlerinde protokolle oturup kalkanlar yok. Ankara’da yaşıyorum, çoğu protokol çocuklarıyla uzaktan da olsa gözlemleme fırsatı buldum, çoğu siyasetle alakasız, çoğu hukuk mezunu, hakimlik sınavına girip sınavı geçmeye çalışıyor. Yani kendi çocukları bile siyasete bulaşmamaya çalışıp iş kovalarken sizin gibi heyecanlı bir gencin aralarına katılması garip geldi bana. En büyük etkinliğiniz toplu cuma namazı kılma olur.

Edit: duyuru sahibi de okuduğu ve can sağlığımı korumak için bazı yerleri sildim, üzgünüm. :)

Hayırlı olsun öncelikle,

Yükselebileceğin tek yer elektrik direkleri olur, ona da seçim zamanı bayrak asarsın. Türkiye'de parti ayrımı gözetmeksizin bunu söylüyorum sıfırdan bir üye il yönetimine bile giremez. Pasta hep belirli kişiler tarafından bölüşülür.

Yalana doğru demeyi, vasatı takdir etmeyi, körü körüne itaat etmeyi, insanlara boyun eğmeyi, başkalarının doktrinlerini kendi doğrularınla değişmeyi ve papağan gibi düşünmeden tekrar etmeyi başarabilirsen,

yani kendinden ne kadar ödün verirsen o kadar tutunabilirsin.

Yükselmek için ise kesenin ağzını açman gerek. Ne kadar açarsan o kadar yükselirsin.

Keseyi de doldurarak yükselirsen o zaman başarılı bir siyasetçi olmuş olursun.

intermediate seviye biriyle bile birlikte olmam.

Etkilerdi. Filmleri İngilizce izliyoruz. Bazen konuşma pratiği yapıyoruz. Bazen Gif atıyoruz. Çok önemli şeyler değil belki ama çeşitlilik oluşturan şeyler.

Yanında bir de Fransızcası yoksa yanına yaklaşmam

Ben de aynı durumdan muzdaripdim. Ama sorun değil bu. Yazıyı çevirip paylaş, anlatarak paylaş. Etkilenecek bir durum yok. Büyütmemelisin.

ben iki yabancı dil arıyorum koşul olarak. ayrıca en az 1 yıl tecrübe, kimseye baştan her şeyi öğretemem.

etkilerdi.

Etkilerdi, soğurdum

etkilerdi ama paylas arada yollayip cevirebilirsin. o fazla tepki vermiyor ve ogrenmeye aciksa cok etkilenmemelisin aksi durumda kotu bir sey.

İngilizce kırmızı çizgim

Etkisi üzülürdüm.

Keşke bilse diye hayıflanırdım. Güvenlebileceğim, birlikte olmaktan mutlu olacağım birini buldum da, İngilizcesi kaldı.

İngilizce bilmiyor ile az biliyor ama hevesli ve çabalıyor farklı şeyler bence, gerçekten çok az bilen ve hevesi olmayan biri , dünya görüşü ve kişiliği ile alakalı az çok negatif ipuçları veriyor bence. Çok iyi ingilizce bilen biri ile hiç hevesi olmayan biri zaten birlikte olamaz, ha nasıl olur, lisede misede zoraki öğrenmiştir iş gereğide pekiştirmiş ve onunla beraber büyümüş bir ingilizce olabilir, oteller su gibi ingilizce bilen turizm mezunu şeriatçılarla dolu mesela.

Üniversitedeki sevgilime dair en unutamadığım birkaç şeyden biri “have” ile “has” arasındaki farkın “have”in daha bir sahiplenme anlamı taşıdığını söylemeseydi. “Has” aynı etkiyi vermiyormuş ajsjx. Doğrusunu anlatmaya çalışınca da “bence böyle, ben buna inanıyorum” gibi bir şeyler söylemişti. Tabii ki başka sebeplerle ayrıldık ama bu tür şeyler benim yavaş yavaş soğumama neden olmuştu zamanında.

Üstte dalga geçilmiş ama o kadar da önemsiz değil bence. Tabii ki yabancı bir dili mükemmel seviyede bilmeyebilir herkes ki ben de mükemmel bilmiyorum zaten ama en azından karşındakinin öğrenmeye açık olması bile önemli yani bu zamanda İngilizce konusunda.

cinsiyet belirterek yazsak daha doğru olabilir :)

bir erkek olarak, zerre kadar etkilemez diyorum.

Ben IELTS sonucu görmeden date bile yapmıyorum.

Hiç İngilizce bilmeyen insanla aynı ortamda bulunmadım yaşıtım olarak. Benim de çok iyi değildir bu arada İngilizcem. Ama az çok bilmek de gerek bu çağın dilini. Özellikle bu internet çağında genç bir insanın az buçuk da olsa İngilizce bilmemesi beni dumura uğratır,

başka batan şeyler varsa her şey gibi bu da bal gibi etkileyebilir. ama fazla detay olmadığı için her şey ideal bir model kurup düşünelim, yabancı bir sevgiliniz/eşiniz var, ikiniz de farklı dillerle doğup büyüdünüz. yıllardır bildiğiniz alıştığınız dilde belki de sizi siz yapan mizahı, argoları, çok daha sofistike hilarious kalıpları, sözlerine gülüp ağladığınız şarkıları sevdiceğinizle paylaşamıyorsunuz :( buna rağmen, diğer her şey yolundaysa, birbirini seven ve ingilizce gayet iyi anlaşan bireyler olan size bu soru soruluyor. büyük olasılıkla "haha amk bunun için ara bozulur mu" diyerek el ele uzaklaşıyorsunuz. şimdi voilà anı, yukarıdaki metinde "ingilizce" kelimesini "türkçe" ile değiştirin

Dilin kendisi önemli değil, ancak ingilizce biliyor olmanın önemli olduğu o kadar çok şey var ki hayatta eğer bir insan belli bir yaşta hala bu dili öğrenmek zorunda kalmamışsa direkt hüküm vermesem de şöyle bir göz ucuyla bakarım hayatına. Kendine yeten, düzgün bir hayatı varsa, örneğin birkaç meme paylaşamıyor olmam çok da sorun olmaz benim için.

internetteki neredeyse her düzgün kaynak ingilizce, günümüzde ingilizce bilmeyen biri gerçek manada kendini geliştiremez, geliştirse bile bir yerde tıkanır; entelektüel olamaz. entelektüelite meraklısı olmayan biriyle en baştan sevgili olamam.
denedim, olmadı. güldüğüm bir meme'i bile paylaşamadım, napıyım öyle ilişkiyi.

3 dil bilmeyen insana selam bile vermiyorum şahsen ben. Ne flörtü, ne sevgilisi?

yani genel olarak yillar icinda asla asla dememeyi ogrendim o yuzden kesin konusamam. bir insanin bu yasa gelip nasil ingilizce ogrenmemeyi becerebildigini sorgularim garipserim ama dedigim gibi hayat, ozellike gonul isi, belli olmuyor.

Ben ingilizce bilmeyen tüm insanları gördüğümde dövüyorum otobüse falan almıyorum aynı havayı solumuyorum lflfkvögög

Şaka bir yana İngilizce çok aman aman bir sorun oluşturmaz ama belli bir seviyede bilgi birikim şart paylaşım için.

İng bilmemesinin olumsuz etkisi olmaz, bilmesinin olumlu etkisi olur. Sevgilim yok gerçi ama şöyle örnek vereyim; bazen bi story’i birine tam atacak oluyorum, sonra ingilizce olduğu için vazgeçiyorum ya da bi başkasına atıyorum.

Esim internet memelerini benim kadar takip etmedigi icin bile paylasamayip uzuldugum seyler var. Ingilizce bilmemesini dusunemiyorum.

Ingilizce bilmeyen veya az bilen biri buyuk ihtimalle benim zihinsel dunyama yakin degildir. Belli kosullarda anlasilirsa hala iliski yasanir ama cok zor.

bunu 1-2 kere yaşadım, olmuyor.
sorun ingilizce değil aslında, paylaşımın kısıtlı kalması sanırım.
çok güldüğüm, çok sevdiğim birçok şeyi paylaşamamak kötü oluyor.

sevdiğin şarkılar bile aynı olamıyor.
olsa da, sende yarattığı duyguyu yaratmadığını biliyorsun.
tatsız.
bütünleşemiyorsun, aynı dili konuşamıyorsun sanki öyle olduğunda.

İngiliz olmadığım için etkilemez.

sabahlari vocabulary aksamlari perfekt tense calisacaksa bilmeyebilir onemli degil.

etkiliyor, ön yargılı olduğumu düşünüp ve denedim birkaç kere, olmadı. zira ilave bir dil biliyor olmak, başka bir dildeki kaynaklara da ulaşabilmek, daha çok araştırma yapabilmek, daha çok bilgiye ulaşabilmek, dolayısıyla da kendini daha çok geliştirebilmek demek. ha ingilizce bilir ama yine de bunları yapmayabilir. o zaman zaten oluru yok. ayrıca özellikle internet ile birlikte daha da global bir dünya ile haşır neşir olmanın gereği olan bir konuya zaman ve enerji harcamamış olması da beni olumsuz etkiliyor.

muhakkak iki kişi arasında bir makas yaratıyor, özellikle belli bir yaştan sonra yaşamsal birikmişliklerin, bilgi birikiminin paralel/benzer seviyelerde olmaması ilişkiyi imkansız hale getiriyor.

(bkz: mürsel ve anna) başka söze gerek yok. :)))

Sanırım yapamazdım.
Aynı dili konuşamayan iki insanın bir arada yaşaması gibi. Aynı esprilere gülememek gibi. Farklı kültürlerde yetişmiş olup temel konularda anlaşamamak gibi.
Bunun dışında, eğer başka bir yabancı dil de bilmiyorsa, bu, dünyasının çok dar olmasını getirir.
Öğrenmeye çalışıyorsa durum değişir tabii. Destekleyebilirdim.

Sorun İngilizce değil +1. Üniversite mezunu olmayan biriyle de birlikte olmam mesela. Şaka gibi gelmesin, Bayrampaşa'daki Nişantaşı üniversitesinden mezun olmuş biriyle de birlikte olmam. Genelleme olacak ama bunlar insanların nasıl bir hayat görüşü edinerek büyüdüğünü o kadar iyi anlatıyor ki; belki tanısam bambaşka biridir ama insan bir yerden sonra uğraşmak istemiyor. Etiketlere bakıp çıkarımda bulunmak zorunda kalıyorsun. Çok etkiler beni.

Bir kaç ay önce elimde sadece 17 bin tl vardı, evet yanlış okumadınız 17 bin tl :)
Bankaya gidip 60 ay vade ile 90 bin tl kredi çektim
Trakya'nın şirin bir ilinin merkezinde kiracılı 1+1 bir ev buldum 117 bin tl ye
İçide ki kiracılar ve eşyaları ile birlikte :) Mart ayına kadar biriktirdiğim para ile de ara ödeme yapacağım. Kredinin yarısını ben yarısını kira geliri ödüyor. Tabi ben faizler düşükken aldım, bir daha o derece düşeceğini tahmin etmiyorum. Uzman falan değilim sadece tahmin. Yatırım yap dolar bitcoin vs derler şimdi ama ben anlamam o işlerden zaten 3 kuruşum var kafasında olduğum için sanada al derim.

o birikmişle ev alamayacağınızı biliyorsunuz değil mi?

400.000 kredi için 80.000 tl en az birikmişiniz olmalı.

ayrıca 11.500 tl'ye aylık 8000 kredi çıkacağını sanmam hele ki kirada oturuyorsanız.

Normalde yüzde 20 pesinat olmali, korona dönemi yuzde 10a düştü. Ziraatten baktim simdi;
"Ekspertiz değeri 500.000 TL ve altında olan konutlara ekspertiz değerinin %90’ına kadar, 500.000 TL’nin üzerinde olan konutlara ise ekspertiz değerinin %80’ine kadar 180 aya varan vadeler ile kredi kullanabilirsiniz."
Sizin 40 bine ihtiyaciniz var yani ekspertiz değeri 400ise. Bu sebepten bir kac ay o 8bin lirayı kenara koymanız lazim.
Onun dışında 11e 8bin cikar mi bilmiyorum açıkçası. Bu siteye göre size aylik 8bin lira cikamaz, max 5700 lira, 400bin.Baska sitede baktim 5750 lira ama max 340 bin.
www.hangikredi.com:~:text=Ne%20kadar%20ihtiya%C3%A7%20kredisi%20%C3%A7ekebilirim,k%C4%B1s%C4%B1m%20i%C3%A7in%20kredi%20kullanman%C4%B1z%20m%C3%BCmk%C3%BCn.

Kisacasi istediginiz ödeme plani zor gibi.

400.000 kredi için 20.000 yetersiz diye biliyorum, eskiden yüzde 20 olması gerekiyordu şu anda değişti demişler yukarda ama yine yetersiz geldi bana.

Kendi tercihim o kadar az parayla o krediye girmezdim, bir iki yıl birikim yapardım. Altın, döviz, katılım hesabı şeklinde. Maaş dışında faizli bankalara hiç bulaşmıyorum, kafam rahat birikim yapar sonrasını duruma göre değerlendirirdim. Bu benim kendi taktiğim kendi yolum, herkesin yolu kendine tabi.

Halkban 0.99 veriyor

Ödeme planına göre ev alamazsın, peşinatı biraz daha yükseltmen gerekir. Ama ev her türlü alınır. Al yani. Faizler şu an yüksek evet ama düştüğü zaman tekrar yapılandırırsın.

Tapu harcı ve komisyon gibi kalamler de var yalnız. o birikmişle 400.000'lik ev imkansız m

ihtiyaç kredisi + ev kredisi ile alabilirsin. Ben de tam olarak o yolu izledim. Ciddi bir miktar ihtiyaç kredisi çektim, sonra da peşinatı %20'ye tamamlayıp ev kredisi çektim. Şu an ayda 2 kredi ödüyorum. Hatta tapu harcını da kredi kartına taksit yaptım.

Yani işin özeti gidip 20 bin liralık ihtiyaç kredisi çekeceksin, elinde 40 bin olacak, sonra da kalan tüm kısımla çat diye ev kredisi çekeceksin. Çok yüksek ihtimalle de sana kredi çıkar diye düşünüyorum.

youtu.be

2x hızla izle.cvp videoda.

beşiktaş'taki çıktıcılarla pazarlıkla uygun fiyata getirebilirsin. olmadı yine büyük üniversitelerin çevresindeki çıktıcılara yönelmelisin (istanbul üni, marmara vb.)

ben en ucuzunu marmara üniversite göztepe kampüsünün karşısında bi sokakta bulmuştum. ama sene 2016 :D beşiktaşa falan da gittiydim kurtarmamıştı beni

Ksc copy. Yaklaşık 5 kuruşa geliyor sayfası. Mail adresinden sipariş verilebiliyor.

Kadıköy, minibüs lerin indiği sokak ile yazıcı oğlu arasında kalan bölgedeki fotokopiciler.
Eysan otelin altındaki pasajda sağdaki kopyacilar ucuzdur.

Evet. Öyle bir dönem oldu.

İlk iki bedellide eğitim vardı.sonrasında sadece bankaya gidildi.

2011 ve 14'te parayı ödemek yetmişti ancak ondan öncesinde dövizlik askerlik yapanlar ve 99 bedellisinden yararlananlar 21 gün temel eğitime katılıyorlardı.

deprem sonrası çıkarılanda vardı hatta Tarkan falan resimler var eğitimde.

Kislasiz ilk bedelli 2011de cikti, 2014te ikincisi cikti.
İlk bedelli dersen mazisi cok eski, 80lerde cikanin mesela 2 ay askerligi varmis vs.

Şimdiden eşyaları alma bence. 1 yıl ile sınırlı ise eşyalı tut. Sonra evi aldığında eşyan uyumsuz olabilir. Sığmaz, L kanepe alırsın yönü ters olur vs. Eve göre eşya almak en mantıklısı.

yani bunun matematigi basit. esyasiz ev + esyayi satin almak genel olarak esyali evden daha ucuza gelir. bir de esyali ev diye tutturursan seceneklerin cok daralir.

instagramdak yeni gelinler gibi bir konsepte girmiyorsan da "eve gore esya almak" gereksiz. asiriya kacmadan saglam ve kullanisli esya alirsan her durumda kullanirsin.

hot potato +1

daha hiç eşyalı evin daha ucuza geldiğini görmedim. onun olayı eşya almakla uğraşmak istemeyen kişilere verilen bir hizmet gibi. çok paran yoksa veya paran kıymetliyse tabii ki eşya al. alacağın zaten ne ki.

eşyalı ev fiyatları, eşyasız ev fiyatlarının % 20-30 fazlası olur.
yani normal bir eve 1500-TL kira vereceksen, eşyalıya 2000- TL verirsin.
ki eşyalı evlerin eşyaları sıradan dandik markalardır.
12 ay X 500 = 6000-TL.
o markalardan beyaz eşyayı kendin düzersin. diğer temel eşyalar yanına kar kalır.

Arkadaşlar sadece buzdolabı 4000 TL, nasıl ev dizebilirim aradaki farkla?

bence de sen eşyalı eve çık hocam boşver.

www.hepsiburada.com

Aslında doğru diyorsunuz, marka alıp ne yapacağım işimi görsün yeter. Peki kombiyi ne yapacağız? Onların hepsi pahalı, var mı önerdiğiniz marka/model?

tutacağınız evde büyük olasılıkla kombi vardır zaten.

kombisiz ev olmaz zaten. kombi demirbaştır. şu linkte attığım dolap yüzde 90 eşyalı evdeki dolaptan daha iyidir zaten.

şehir ismi vermemiş ki "kombi vardır kesin" diyorsunuz. antalya'da çoğu evde kombi yok.

1 yıl için eğer işler belli değilse en az 10 bin TL'lik eşya masrafına değmez, sattığınızda da yok parasına alacaklar. Bir de bunun makine bağlatma vs işi var. 1 yıl aslında çok çabuk geçen bir süre. En risksizi eşyalı ev tutmanız.

Eşyalı derken temel eşyaların olduğu evler oluyor, yani dayalı döşeli değil, işinizi görecek kadar eşya oluyor. Çok pahalı bölgeden değil, işe yine uzak olmayan bir yerden bu tarz bir ev tutarsınız. 1 sene geçince de geçeceğiniz evi zevkinize göre döşersiniz.

ogrenci evi gibi dizin baslarda, sonra guzel dosersiniz?

beyaz esyayi ikinci el alabilirsiniz mesela? ya da taksit taksit alabilirsiniz. buzdolabi, camasir makinesi cok elzem mesela ama evin bi odasi doseli olsa diger odalar yavas yavas dosense ne olur sanki? gerci ev konforu cok oenmli. ogrenci evinde yasarken anliyor insan, rahat bi koltuga yayilip oturmak o kadar onemli ki.

Yurtdışında benzer olayda eşyalı evdeydim. Açıkçası esyalar senin olmadığı icin istediğin gibi olmuyor tam. Bir de aman bir sey oldu etti derdi var. Ama kafa rahatlığı var ayrı konu, ne esya tasimasi ne ona para yatirmasi ne de sonra satmaya calismasi.
Ama eve çıkarken böyle "yaa ucuz ucuz dizerim" dedim eşimle. Bazilarini ucuz dizdik de benim hanim öyle dandik öğrenci evi yerine onu hic almayalim falan derken gene güzel girdi. Ki kafamda hani gecis evi vardi ama gene güzel evimiz oldu sonunda. 4000-5000 girdi ki öğrenci evi yapsam 2500e biterdi, hele ikinci el falan alsam daha da ucuz.
Misal koltuk ucuz 400 euro verdim. Tv'ye kiydim 800 euro dayadim. Camasir makinesi ucuz beko 300 euro verdim, yatak ve altiga 1000 euro bayildim :'( kisacasi biraz rahatlık istersen ve "ya arkadas para harcamisken biraz daha iyi olsun" dersen ipin ucu kaciyor.
Evli olmasam belki daha umursamaz olurdum. Ama uzun dönemli düşününce ikinci el vs garip geliyor.

Bu arada tavsiye; ikea alacaksan demir olan ürünleri ya da ciddi tahta ürünlerden al. Diger urunleri dayaniksiz. onun dışında tekstili (yatak, koltuk) ikinci el almamaya calis. Üstünde kimin yattigi belli değil açıkçası.

Ben de eşyalı evden eşyasıza geçtim -- arada da 400-500 lira fark vardı. Bir yılda 6 bin lira yapıyor, şu anda aldığım yeni buzdolabım zaten 6 bin civarında. Dolayısıyla işler net değilse eşyalı ev candır.

150.000 tl'ye kadar mevduatta devlet sigortası var. o yüzden odeabank,fibabanka,alternatifbank vb. bankaları tavsiye ederim. hoşgeldin oranları da ondan sonrası da genelde diğerlerine göre daha avantajlı.

ben bunlardan birkaçını kullandım gayet de memnun kaldım. %9,5, 8,5 filan faiz değil bunlar.

arjantin

her geçen gün daha kötü hale gelen tipik bir brics.

Bana Ukrayna gibi geliyor. Dışarıdan gelenlere efsane ucuz ama halk boku yemiş durumda.

Ukrayna. Arjantin'e doğru gidiş var. Temel gıda fiyatları böyle artmaya devam ederse Venezüela bile olabiliriz

Bana gore Venezuella, Nijerya, Kuzey Kore..

@avoiding

Bence oralar olmak için 5 sene daha var.

5 seneki tahmin 1 dolar 32 TL. (yatırım tavsiyesi değildir)

Bir zamanlar Brezilya ile ciddi parallellik gosteriyordu
Oradaki grafiklerle buradaki grafikler sahiden parallel onlar devaule edince real i cok gecikmez bizim de cbaskani anayasa kitapcigi firlatirdi.
Sonra 2002 de bize Reyiz geldi, onlara lula.
Sonra Gezi parki ayaklanmasi oldu. Orada hukumetin mekanlarini Sivil gostericiler basti.
Bizde 15 temmuz oldu, batinin koltuk ciktigi darbeciler yenildi. Orada yargi darbesiyle hukumet dusurduler. Yerine trump a ve batinin piyasalarina yakin bir rezil diktator geldi.
Azicik yabanci dili olan okumus adamlar kaciyor. Aylarca issiz kalan otomotiv muhendisi bir eski dosta “donmeyi dusunecek misin?” diye sorduydum. “Asia” diye yanitladiydi.
Artik torpilden, yolsuzluklardan, curumeden, akilsiz izansiz islerden Nasil biktilarsa. Umutlari Nasil sonduyse.

Emlak sözleşmesi. Dayının tanıdığına da kiralasan komisyonunu alır.

sözleşme yapıyorlar. aslında hiç uğraşmamak lazım. sahibinden veremiyorsanız bir tanıdığınıza o da olmadı bir öğrenciye cüzi bir miktar teklifle rica edin, emlakçıdan kat kat iyi yapar işini.

Eger emlakci evi gezdirmisse ve senin araciligin disinda kimseye vermeyecegim diye yazili veya sozlu anlasmissaniz emlakcilar cok kolay cirkenlesebilirler. Haksiz da sayilmazlar. Eger kiraci emlakciyla hic kontak kurmamis ve aranizda sozlesme yoksa emlakci burada 3. kisi olur. Bu durumda 3.kisiye ne duser malum.

çıkarın. gereksiz meslek emlakçılık. apt. görevlisine 200-TL verin.

Sözleşme imzalandıysa yaptırımları var, emlakcı uğraşırsa tüm kaybını tahsil eder mahkeme yoluyla.

Ayrıca etik de değil, mesleği yapan tipleri genel olarak sevmesek de bu bir aracılık işi ve insanlar bunun için zaman ve emek harcıyor.

Size bir daire gösterdi, gezdirdiyse komisyon almak onun en doğal hakkı.

Onlarca daire sattım, bi o kadar da kiraladım. Her defasında sahibinden.com'a kendim ilan verdim, arayan her emlakcıya da "müşteri bulursanız getirebilirsiniz, ama tek bir emlakcıya bağlı çalışmıyorum" dedim.

Bir kaç kez emlakcı aracılığıyla gelen müşteriler oldu, sonra da komisyon için biraz kıvrandılar, yol yapmaya çalıştılar.

Hepsine aynı şeyi söyledim "aynı sitede bu ev için benim verdiğim ilan da var, siz bana değil de emlakcıya ulaşıp onunla gelip evi gördünüz, adam size emek verdi. Doğrudan benim ilana ulaşsanız komisyon derdiniz olmayacaktı, maalesef bu durumda ben emlakcıyı aradan çıkarıp kazancıma şüphe düşüremem"

Yatırımcı ilişkileri sayfasında mail alerts olabilir

kurul üyelerine mail atın sorun.

Ikea Markus öneriyorlar ama denemeden almak pek doğru gelmiyor bana.

Edit: Deneyerek aldım, 1 haftadır kullanıyorum çok rahat.

neden bu masayı seçtin ki 36 cm çok dar. Daha ucuza daha büyük masalar var onlardan al bence.

ikea markus çok iyi ben kullanıyorum 3 yıldır.

masayı geç yalan. ucuzundan istediğin ölçüde sağlam bir şey al yeter-hatta ben olsam ikinci el alırdım-

sandalye önemli. o konforlu olmalı mutlaka.

vedatchilipeppers & yeteramadenedimherseyi +1 Markus'u yıllarca kullandım, oldukça rahat. File sırtlı olduğu için sıcak havalarda sırtınızı terletmez. (Şimdi fiyatına baktım da ben aldığımda 650-700 civarı bişeydi, şimdi 1600 olmuş.)

ben masa olarak bunu aldım oldukça memnunum.

www.ikea.com.tr

fiyatı 100 lira artmış.

sandalye için ben dxracer kullanıyorum ama öyle mükemmel bir ortopedi anlayışı yok. uygun fiyatlı nurus bulabilirseniz gerçekten iyi olur.

shop.nurus.com.tr

Masa olarak Ikea Linnmon kullanıyorum (175 lira falandı), sandalye olarak da gidip denemeni öneririm Ikea'da. Ancak başka bir önerim olacak, bunlarda çok lükse kaçmayıp kendine bir ekran, klavye ve mouse almanı öneririm, asıl yaşam standardını onlar çok fark ettiriyor. Laptopta çalışmak çok zor.

Masa herşey olur.

En önemlisi sandalye. adorenin yönetici koltuğunu al. Bende bu var süper birşey. Ha bu arada masamda adore, taş gibi oluyor çünkü bu markanın ürünleri. İkealar bence masa olarak bilemiyorum. İkea sunta olarak biraz kalitesiz değil mi ya. Masa bu. Ağırlığını çekmesi lazım. Ben masama kafamı bile koyup uyuyorum valla.


www.adoremobilya.com

hocam bir an bilgisayarın sağ köşesinden hangi yıldayız diye kontrol etmek durumunda kaldım soruyu okuyunca.

ajdar anık'ın durumuna gelince... onun durumu aşırı zekadan kaynaklıdır...

Yani işin uzmanı yorumlasa daha makul olur tabi ama.
Bence ironi yapan adam aşamasını çoktan geçtik. En başından beri adamın en büyük derdi ciddiye alınmak (bkz: ben aptal değilim makine mühendisiyim), şarkıcı muamelesi görmek. Fakat şarkı söyleyemediğinin farkında olmaması hem müzik algısının fevkalade düşük olduğunu aynı zamanda da gerçeklerden kopuk olduğunu gösteriyor :D

Sanmıyorum şarkı söyleyemeyenlerin de şarkı söylediği ve ciddiye alındığı bir dünya hayali kuruyor olsun, içinde bulunduğu gerçekliğe dair argümanları olduğunu düşünmüyorum. Tutarlı bir şekilde saçmalasa pragmatik davranıyor derdim ama adam gelişine delirmiş gibi gözüküyor.

Bir diğer benzer vaka için (bkz: recep bülbülses)

şizofreni değil bence. şarkıcı olmaya takıkmış çok istemiş belli ki olmamış, olamamış yeteneği yok. bunu kabullenemiyor, ısrarla zorluyor. fiziken de çirkin birisi. komik duruma düşüyor.

egosuyla ilgili bir şeyler bence. ajdar dışında çevremizde de bir sürü insan var böyle. başarısız olduğunu kabulleneme daha da abartma vs.

zaten bizim toplumda özeleştiri de sıfır. özeleştiri = zayıflık bizde. siyasete bakınca bile anlaşılıyor.

ünlü olmaya çalışıyor.

Bu adamın üzerine neden bu kadar gidiliyor?
Enes Batur çok mu farklı? Ya da yeni yetme keko hiphopçu repçi tayfa. Adam okumayı söktüten hemen sonra şarkı söylemeye başlıyor. Onlar şizofren değil de Ajdar mı şizofren?

hsgm.saglik.gov.tr

listeye göre tekirdağ'da üç yer var.

evet çatı faresi dışkısı. sote yerlere fare zehri koyacaksınız.

fare yapışkanı da kullanabilirsiniz.

evde 5 kedi varsa yemişlerdir o fareyi ya.

fare dışkısı. evde kedi varsa zehir vs konusunda iyice araştırma yapın lütfen. kedilere zarar verebilir.

fare de olabilir yarasa da.

kedi olan eve fare girmez yalnız. fareler tahmin edeceğinizden daha zeki hayvanlardır. özellikle kedi idrarı kokusunu alan fare hiçbir şekilde girmez o ortama.

yarasa pisliği olma ihtimalini de değerlendirin.

yarasa değildir ya yok drakula:) korkutmayın yazarı.

düşündüm de evet yarasa olabilir. ya da sevimli şirin bir sincaptır belki. yok yok fare bu ya.

Görevini yapmayan kedileri teşhir edin de eğlenelim :)
O kadar kedi varken fare zor.

bence fare degil, yarasa pisligini hic gormemistim google'dan baktim ona benziyor.
5 tane kedinin oldugu yerde farenin pek gezinecegini sanmiyorum.

fareden çok keler-kertenkele-süleymancık bokuna benziyor, ben hiç beyaz fare boku görmedim; soldaki parçadan ötürü diyorum.

uygarozesmi.blogspot.com

Ben de fare pisliğine benzetemedim. Kedilerin kokusunu aldıysa gelmez fare +1.

kedi olan eve fare girmez teorisi yanlış. bir tane parazit var ve fareleri şizoya bağlayıp kedilerle seks yaptırmak istiyor.

(git: www.livescience.com:~:text=A%20fair%20amount%20of%20research,their%20innate%20fear%20of%20cats.)

Bizim okulda çok var fare ve evet buna benziyor pisliği kedi de koyduk okula yine de gitmemişti fareler :(

Buraya birazdan Polat Alemdar esprileri gelecek, ama değil 3 ard arda 5 kez hapşıran da var. Genelde alerjik bünyeler yapıyor bunu, benim bazen tutunca 5-10 kere hapşırabiliyorum, hapşırma aralarında bir kaç saniye olabiliyor.

(bkz: alerji)

alerjik olabilir

ben de büyük oranda (%80 diyelim) 3 kere hapşururum. alerjik bir bünyem var ama özellikle 3 kere hapşurmanın alerjik bişey olduğunu sanmıyorum.

Bende de alerji mevsiminde olur. Hatta ortalama 5 olur. Bazen 6-7'ye de cikar. Ama 3-4'ten asagi olmuyor

ben seye takildim, nasil bilerek hapsiracak ki insan bilerek nasil hapsirir :) alerjidir evet, 3-5lerimle ben de dahilim o gruba.

Bende boyleyim.

Bende ışığa bakınca hapşurma olayı var.3 kere hapşuruyorum.zevzeğin biri bana polat alemdardan mı gördün diye sormuştu,ben polat alemdar ne bilmiyordum o da birisini taklit etmek için 3 kere hapşurulur sanıyordu.

Gölge bir yerden güneşe çıktığım her seferde aynısı oluyor.

mehmet karahanlı'nın oğlu olabilir.

Bir ara bende de vardı. Hiçbir şekilde bilerek yapmıyordum allerjim vardı ve hapşırıklarım üç kere olmadan rahat bırakmıyordu beni.

Bence çok şey etmeyin. Herkese de tanı koyma meraklısı olmayın. Eminim o sizden daha çok bıkmıştır bu durumdan, kendimden biliyorum.

Doktorum ve günlük hayatta çok ilginç vakalar geliyor, misal 2 yıldır elinin aynı yerinde çıkan egzama. Niye orda niye hep orda misal. Tıp kitaplardan ibaret değildir, her durum kişiye özeldir. Adam da 3 kere hapşırıyorsa bu onun normalidir sizin bakış açınızdan onay almak zorunda değil.

illa minibüs-sahil arası demiyorsanız ziverbey-göztepe hattında minibüs caddesinin üst taraflarına da (3-4 sokak maks olacak şekilde) bakabilirsiniz.

o fiyata kadıköy'de (göztepe'yi falan geçelim daha vasat yerlerinde bile) gerçekten 80m2 net imkansıza yakın. ilanlarda emlakçıların net brüt ifadeleri %20 şişirme en az ona göre bakın.

size kadıköy'de değil üsküdar'da semt önerebilirim ama o fiyata oralarda bile yok. büyük ev sevdanızdan vazgeçmenizi öneriririm. Evet 80 m2 net İstanbul için büyük ev sayılır. Hatta Avrupa şehir merkezlerine göre epey büyük sayılır. 60m2 net (Gerçekten 60m2 bunu özellikle söyleyeyim ilanlardaki 60m2 değil) 2+1 için bir çocuk(4-5 yaşından büyük olmadığı sürece) +2 ebeveyn için gayet yeterli.

paranız artınca daha büyük eve geçersiniz. Tekrar söyleyeyim tapularda evin metrekaresi yazmıyor orada binanın arsanın m2 yazar. o yüzden herkes sallıyor m2'yi. alın elinize mezura ölçün, karşılaştırın yazanlarla göreceksiniz. bizim halkımızın 90 m2 dediği genelde en fazla 75m2 filan. 75m2 net diyorsa da 65 filan en fazla.

belki size değil de daha sonra burayı okuyanlara yardımcı olur diye semt de söyleyeyim. üsküdar fıstıkağacı(selamiali mahallesinin büyük kısmı, ama karakol çevresindeki 5-6 sokak hariç!), sultantepe, icadiye.

benim aklıma gelen ilk şey zemin kattaki evin ne kadar soğuk olacağı toprağın soğuğunu çeken bir daireyi ısıtmak kolay olmayacak

güvenlik konusunda çok sıkıntı etmezdim ama ara katlara göre ısınması daha zor olur, ve altında başka bir kat yoksa rutubet problemi yaşayabilirsiniz.
yoldan geçen herkesin sesi direkt içeride olur evet, apartman girişine yakınsa kapı açılma kapanma sesleri, giren çıkan falan rahatsız edebilir. bir de eski binalarda en alt katta olunca millet zilini bilmediği kişilerin yerine sizin zilinize daha çok basar, başımıza geldi oradan biliyorum.
tesisat problemi olarak neyi kastettiniz bilemiyorum ama biz bir sorun yaşamadık o şekilde.

Bu eve güneş girmeyecek gibi, güneş girmeyen eve dert girer. Hem fiziki hem de psikolojik geridönüşleri nedeniyle olumsuz geldi bana. Bir de zemin kat çok ayakaltı gibi geliyor bana o da her anlamda rahatsız edici, bi mahremin olmaz gibi sanki.

Bence en büyük sıkıntı aşırı yağmurlarda evi su basması. Klozetin gideri tıkanırsa yukardan gelen su hop sizin eve taşar.

ben de bu tarz bir evde oturuyorum, hatta bahçesi biraz daha bahçe bir yer. bir sene oturduktan sonra psikolojisi bozuluyor insanın. ara kat candır, canandır.

Siteyi biliyorum, ilanı da. Site o civardaki en ucuz olanlardan. Açık otoparkına dışarıdan elini kolunu sallayarak girebiliyorsun. Binalar da eski sayılır. Zekeriyaköy’ün o kısmında fiyatlar bu ara çok saçma. Emlakçılar fiyat şişirmeye çalışıyor. Yine de görmeye değer bir ev. Işık durumunu görerek anlamak lazım. Ben o civarda fotoğraflarda havadar görünen bir eve gidip mahzen bulmuştum.

Böcek, karınca problemi çok olabilir bence. Bir de yeterince güneş almaz, ısınması zor olur.

doğaya zemine yakın olmayı ben çok seviyorum. sokaktan geçenleri izliyorum, şıppadanak caddeye çıkabiliyorum. bence bu yönlerinden bakılınca epey keyifli bir deneyim.

hamamböceği ve fareler ilk sizin eve girer.

Ben de tercih etmezdim - çok ciddi derecede kasvetli görünüyor ev. Olası bir haşere basması, kanalizasyon sorunu, yağmur suyu akıntısı, vs durumlarında ilk etkilenen sen olursun, dışarısının da gürültüsü ve derdi en çok sana gelir. Fotoları perdesiz çekmişler ama bi de perde takarsan tam mezar gibi olur ev.

Cevaplar için teşekkürler. An itibarıyla evi tutmaktan vazgeçmiş bulunuyorum.

Siz zaten vazgeçmişsiniz ama zemin katta ev tutmayı düşünen başkası okuyorsa diye yazayayım.

Gürültüden uyuyamazsınız. Oturamazsınız. Cidden, araba seslerini, koşturan çocuk seslerini, korna seslerini, tam camın önüne gelip telefonla konuşacak mal tiplerin sayısını küçümsemeyin derim.

böcek sorunu olur. dışarının tüm pisliği izmariti, çöpü, kiri b.ku püsürü evin içine girer, en azından kokusu. su basması, kanalizasyon tıkanıklığı sık yaşanır. tavsiye etmem.

bilirkişi öyle istemeyle gelmez. şikayetçi olman lazım. savcı veya hakim -emin değilim- uygun görürse bilirkişi atar, ki anlattığın durumda bilirkişi ataması çok normal. bilirkişi ücreti senden kesilir. dava sonucunda kazanırsan sana iade edilir, dava açtığın kişi veya şirket tarafından karşılanır.

çok normal mi anormal mi?

Apartman yöneticisini göreve çağırmalık durum, bence.

tespit davası açarsın, mahkeme acil durum olduğu için hemen bilirkişi ile gelir inceler. raporda kimin sorumlu olduğu belirlenir.

1-ben belediyeyi aramıştım, gelip tutanak tutmuşlardı.
2-www.emlakgundemi.com.tr

yönetici üstümdeki ama umrunda değil.
belediye de tutanak tutmazmış.

öncelikle kendin de var olan zararları bir listeye dök. güzelce ayrıntılı belirt. sonra fotoğraflarını da çek. birkaç şahit bulup bu yazdığın listeye, fotolara imza attırırsan işin daha da kolaylaşır. mahkemeye öyle elin boş gitme. oradan bilirkişi gelene kadar evde zararlarda değişiklikler vs. olabilir hemen olmuyor öyle.

bence dediğimi yap, yöneticiye söyle bakın mahkemeye gideceğim aha işte kanıtlar, belgeler, şahitler. mahkeme masrafları, avukat masrafları filan size patlar de(bundan emin değilim ama sen koz olarak kullan) yapmazsa git mahkemeye.

anneniz babanız risk grubunda siz değilseniz belki onlarınki daha kesin sonuç olsun diye öyle yapılmıştır.

Mantıklı.
Hangi bankadan fark etmez.
Amaa küçük alımlar için. Ben mesela 10 20 liralık döviz alıyorum. Fiyatına dahi bakmıyorum. Ne fark eder.
Amaaaa elimde 5 10 bin lira varsa, kapalı çarşı.

elimde 5-10 bin lira var ama kapalı çarşıya baya baya parayla gideyim mi corona dönemi :( kaç para fark edebilir?

Beni tatmin ediyor. Ben daha büyük paralarla da giriyorum. Birsey olmaz. Şimdi tahmin edemiyorum ne kadar fark eder. Ama gidilir çarşı güzeldir. Sağa sola sor dur. Zevk benim için :).

Mantıksız.
Döviz bürolarının çoğu hem komisyon almıyor hem de bankaya yakın hatta bazen daha iyi oran veriyor.

Ben hep oyle yapiyorum, maasimin yattigi banka ile calisiyorum. Cunku komisyon almiyor.

kapalıçarşıdaki döviz büroları her zaman bankalardan daha iyi oran verir ama 5 10 bin lira için gitmeye değmez.

5-10 bin lira için değmez +1
internet bankacılığından alın gitsin.

eski ve depreme dayanıksız olmaları, zeminin iyi olmaması olabilir.

Abbasağa’nın bazı yerleri aşırı yokuş, ondan olabilir belki ve binaları da gerçekten eski

ben dikilitaş’ta oturuyorum ve ibb’nin açıkladığı deprem raporunda en az riskli bölgelerden görünüyor burası, mahalle de genel olarak sakin bir yer. abbasağa’ya da çok uzak değil. Buralara da bi bak derim

Yokuş+evler ciddi eski.

Yukarıdakiler +1 ayrıca genelde içleri de iyi olmuyor evlerin. Bir ara ben de düşünmüştüm işe daha yakın olsun diye buraya taşınmayı ama biraz gezdikten sonra vazgeçmiştim.

dikilitaş +1 ya da fulya. fulya'daki eski evler abbasağa tarafındakiler kadar leş değil en azından.

ben çift telefon kullanmıştım, ikinci el akıllı bir tel alabilirsiniz ya da çift sim kartlılardan.

yıllarca aynı sorunu yaşadım. tek çözümü tr deki hattı en ucuz tarifeye alıp yanında götürmek.

orada ihtiyaç duyduğunda telefonu açıp gelen sms i kullanmak. en ucuz ve mantıklı çozum bu diğerleri sıkıntılı.

Sms onayı kaldırılabiyor. Ben sorunsuzca giriyordum uygulamalara

uzun süre için çıkacaksanız. faturasız hatta geçin. 1 seferlik yükleme yapın. 6 ay yükleme yapmanıza gerek yok, onay sms'leri gelir telefonunuza. ama 6 ayı geçmeden tekrar yükleme yapmalısınız yoksa kapanır hat.

Ben cüzdanımda iğne taşıyıp gerektiğinde hat değiştirip işimi hâllediyordum. Hat yukarıda da dendiği gibi faturasız olup 5-6 ayda bir yükleme yapılsa yeterli olur.

sifrematik uygulamasi ya da fiziksel cihaz kullanabilirsiniz telefon/hat bagimliliginiz kalmaz.

bankanızdan otp cihazı talep edin. şifre oluşturan bir cihaz. telefona gerek kalmıyor.

çukurcuma'da var dükkanlar.

evet doğru ama ben soruyu eksik sormuşum. vintage kyafet satan yer demeliydim. çukurcumada daha çok ev eşyaları var sanki.

Dolapdere pazarı açılıyorsa orası

Dolapdere bit pazarı mı?

çukurcuma civarında vintage giysici de gördüm sanki.

kadıköy yeldeğirmeninde oluyor ara sokaklarda

böyle de oluyorsun ama para veriyorsun diye biliyorum. her şey için geçerli örneğin tahlil istendi onun parası ayrı röntgen istendi ayrı gibi. özel gibi düşün. pahalıya da gelebilir. ayrıca ilaçları da sgk karşılamıyor bu durumda.

Corona testi için gittiğimde 7 lira ödemiştim vezneye. Diger islemlerde fiyat degisiyor mu degisiyorsa ne kadar oluyor bilmiyorum ama durumum seninle ayni.

Kankacim hiç yurtdisina çıkmadım ama daha önce altın gormuslugum var buna binaen söylüyorum. Altın kabul etmeyecek insan bulamazsiniz dünyanın hiçbir yerinde.

yurtdışına çıkarken 100 gramı gümrüğe bildirmek gerekebilir. almanya'da nasıl yürüyor bilmem ama komisyonu çok olabilir.

995 e göre hesaplar öyle alır. problem olacağını sanmıyorum

Dünyanın her yerinde altin alan yerler var altin altındır sorun olmaz sadece bunu nasıl çıkarıp Sokacaksın. Bitcoin daha mantıklı geliyor bu noktada.

fiyatı 430 euro'yu aşan her şey gümrüğe bildirilmelidir. eğer bildirmeden gümrük muhafazalar durdurup bulursa hem el koyar, hem ceza yazar hem de hakkınızda kaçakçılıktan mahkeme açılır.

Takı olarak ancak götürebilirsin, onun da bir limiti vardır mutlaka. Harici bildirmek zorundasın, yoksa kaçakçılığa girer.

Yürüyor. Benimle aynı dönem başlayan arkadaşlarımın yarısından fazlası yüksek lisansa yapıyor çok rahat. Ben de ODTÜ ısrarı yüzünden sağlam ALES puanı alıp başvurcam inşallah.

memuriyetle yürür. özelle zor.

Eurobond
Yurtdışı piyasalara yatırım yapan yatırım fonları
Yurtdışı borçlanma araçlarına yatırım yapan fonlar
Altına endeksli yatırım fonları
Döviz vadeli hesap
Altın

Yukarıdaki seçenekler dövize bağlı olarak tl deki kayıplarınızı engelleyecektir. İçeriklerini araştırmadan yatırım yapmamanızı salık veriririm. Bunlar harici gelecekte yükseleceğini düşündüğünüz bir hisse senedi yatırımı da gelecek için yatırım olarak düşünülebilir. Besde ayrıca sepet içeriğini yanılmıyorsam siz belirliyorsunuz; altına endeksli yatırım da yapabilirsiniz ...

Yasal uyarı : Yatırım tavsiyesi değildir.

yatırım fonlarını hiç önermem. çok fazla kesinti oluyor yıllık kar etse de etmese de %3 gibi. onun yerine altındı dövizdi kendisini alın.

eurobond çok popüler iyi de getirisi var şu an. ancak eurobondu önerenler iflas riskini unutuyor bence. ülkede bir ekonomik durma halinde ilk ödenmeyecek / pazarlıkla değeri düşürülecek şey eurobondlar. mevduattı, dövizdi, altındı daha güvenli duruyor.

yatırım tavsiyesi değildir.

Faiz ya da başka gelir elde etmezsin ama dövizle para biriktirmek için şöyle bir şey var: www.anadoluhayat.com.tr

Başka şirketlerde de var. Bana çok mantıklı geldi.

3 hafta önce yapsaydın bir nebze de, şimdi sakın o topa girme derim. Elbette ytd

ne değişti 3 haftada?

Ortalama bir gelirin var ise evet çok riske girersin ama aylık gelirini, yaşam standardını, yatırımcı profilini bilmediğimiz için net yorum yapamayız. Kendi adıma asla krediyle yatırım yapmam.

Ne olduğunu iletirsen teknik analizine bakmak isterim.

En basitinden kredi faiz oranları 0,89 lardan 1,50 lere geldi.

pınar su 12 tl diyorlar. ytd

çekme. krediyle borsa işi sakat.

türkiyede borsa oynuyorsanız(evet borsa oynamak), paranız tl üzerinden işlem görüyor doğal olarak.

sizin çekeceğiniz 50bin (kaç ödeyeceksiniz onuda koyun), para kazanmayı öngördüğünüz sürede, aynı miktarın dolar bazında kazandıracağından fazla olduğunu düşünüyorsanız yapın derim.

geçtiğimiz aylarda borsadaki yükseliş aslında döviz kuruyla karşılaştırıldığında komik. buna pandemi sebebiyle ertelenen iddaa vs. şans oyunlarının bağımlılarının borsaya girişinin yarattığı şişme payı da var.

Taşıma suyla değirmen dönmez. Gerek yok.

Kesinlikle önermem. Bir bomba atılır, covid onlemi gelir borsa çöker.

bunlar da bir cins. önce hiç vergi ödemeyenleri bir yakalasalar keşke! inanılmaz vergi kaçırılıyor adamlar ödenmiş kirayla uğraşıyor.

ne yazık ki mesulsünüz. ilk etapta yapılması gereken vergi dairesi ile görüşüp her ne kadar tapu kaydınız olsa gelirinden sadece annenizin faydalandığını beyan eder bir dilekçe vermeniz, bu mülkten elde edilen kira gelirinin anne lehine feragat ettiğinizi beyan etmeniz, kira gelir beyanından muaf tutulmak istediğinizi belirtmelisiniz. annenizin de benzer dilekçe ile her ne kadar ortak tapu olsa da gelirden sadece kendisinin faydalandığını ve kira geliri beyan edip ödediğini (ödemese de farketmez önemli olan beyan etmiş olmasıdır) belirtecek.

özellikle yapmıyorlar bunu kullandıkları yazılımlar sürekli geliştiriliyor. ayşe, ali, fatma tapuda ortak ama ayşe banka kayıtlarında kira geliri var ve beyan vermiş ama ali, fatma vermemiş. o zaman takip ekranına düşüyor ve işlem yapıyorlar.

öncelikle vergi dairesi ile görüşün durumunuzu izah edin onlar sizi yönlendirip gerekli dilekçeler ve düzeltmeler yapılınca sizi beyandan muaf edeceklerdir.

önemli olan tüm tapu sahiplerinin beraber ortak beyan vermesi bu doğrultuda gerçek beyan vermesi.

yapılmışı var. kooperatif.

100 bin kişi mi katılıyor ona?

100 kişiden sonra birim maliyet değişmiyor

parayı toplayıp kaçarlar.

şimdi ben 100.000 kişiye 50.000TL'ye ev sözü versem senin mantığınla,

herkesden 20.000TL ön ödeme alsam

100.000*20.000= 2.000.000.000TL ile basar giderim bu diyarlardan.

yapılmışı var

eksisozluk.com

Bir çok malzeme kaleminin fiyatı hayal edildiği kadar düşmez, inşaatlarda en çok tutan masraf kalmelerinden biri işçiliktir mesela.

Demir altın gibidir, 100 daire de yapsan bin daire de yapsan tonunda bi yemek parası ya düşer ya düşmez.

Beton da ha keza öyle, ancak yüklü miktarda ön ödeme yaparsan üretici vadeden kazanacağı karı birim fiyattan düşebilir. Bu sefer de güven meselesi çıkıyor ortaya.

Tamam, 8-10 dairelik inşaat için betpn ve demirde ön ödeme yapıp 100 bin lirayı teslim ediyorum, ama kalkıp da bir milyonu teslim etmem.

Yani yarı yarıya düşmez, böyle bir iktisat, hesap, ticaret dünyada yok. %10 bile düşmesi büyük başarı olur.

www.numbeo.com


münih pahalı görünüyo

yav berlin diyicem de merkez diyince iş karışıyor. yine de berlin.

bence çocuklu aileye münih daha uygun. berlin daha genç işi :D

munih pahali, berlin ucuz. bu maas da cocuklu bir aile icin cok fazla degil. munih cok zorlar. berlin

Münih.

Ayrıca Münih pahalı Berlin ucuz olayı da yalan, eskidendi o. Berlin'de kiralar hayvan gibi artıyor ve durmuyor. Merkezi bir yerde Berlin'le Münih arasında fiyat farkı baya az olur, hatta uzun vadede Münih kesinlikle daha ucuz olur.

Üstelik daha güzel bir yer.

Berlini bilmem ama münihe gelmeyin. Bi bok yok burda.

Çocuğu olan için M daha nezih bi yer ve eğitim kalitesi daha iyi o kadar.

berlin istanbuldan ornek verirsem taksim gibi, kadikoy gibi bir sehir. nezih degil, ama farkli kulturlere sahip ve harketli.

munih ise daha sakin bir sehir, almanyanin en pahali sehri. daha nezih. munihin en guzel yani her yere yakin. birkac saatte avusturya, isvicre alpleri. hatta hafta sonu icin italyaya bile gitmek cok zor degil. ama berlin bir ada gibi, her yere uzak.

para acisindan ise ikisi de ayni sayilir. en buyuk gider kira. berlin sehir ici ile munih ayni olsa da sehirden bir yarim saat uzakta bir yerde kalayim dersen berlin daha ucuzken munihte nereye gidersen git pahali.

münih dünya çirkini bir yer. güzelim berlin varken nononono.

urun.gittigidiyor.com


kalitesi sana kalmış ama en basit sistem bu

urun.n11.com

evet ama bunlar usb'den enerji alacaksa bilgisayarı kasmasın? prizli versiyonları var powerline adaptor gibi ama onlar 200 tl civarı. yani farkı nedir anlamadım şimdi bilgisayar da yeni üzerine titriyorum.

kaliteden kastım sağlamlığı değil aslında bağlantı hızı vs. etkiler mi?

şu mesela? www.akakce.com

sürekli ihtiyaç olacaksa 1 GBit destekli bir model olsun. Lokal ağda dosya göndermek gerekirse 100MBit'e takılmaz. tp link, linksys gibi ağ cihazları üreten markalara bakmak daha iyi olacaktır.

Merak ettim laptop'un modeli nedir?

2. edit: linketi alet prizler üzerinden interneti iletip odalara wifi/ethernet olarak dağıtıyormuş.

yok ya bilgisayar öyle ahım şahım bir şey olduğundan değil yeni olduğundan. lokal ağ ile bir alakam olmayacak sadece internete bağlanacağım.

powerline'lar senin ihtiyacin olan sey degil. o 10tl'lik urunler ihtiyacini gorur. powerline elektrik sebekesi uzerinden internet paylasimi yapmak icin kullaniliyor. 1gbit destekli olanini al evet.

hocam ne kablosu allah askına
madem hat var
onu wireless e cevir eski bir modem vs. kullanıp
elinde kablo ile mi gezeceksin
elinde kablo ile gezebildigin her yerde wireless kalitesi de kotu olmaz

Ben tam olarak bu sebeple defne sabunu veya zeytinyağı sabunu kullanıyorum. Saç ve vücut sabunlayip 10 dkda tertemiz çıkıyorum

Duru türk hamamı sabunu

çamaşır suyuyla yıkanan duydum. bu arada duşta 10 dk. gayet makul bir süre bence. yanı köpüklendin, saçını yıkadın, vücudunu yıkadın bitti işte. her gün yıkanırsan gayet temizsin.

Kaliteli kalıp sabun kullanmanızı öneririm.

Ayrıca benim de 10 dakikayı geçmez, fazlası su israfı. alors'un dediği gibi her gün yıkanıldığında gayet yeterli bir süre.

ben her gün duş alırım, saçları ise gün aşırı yıkarım. yani saç yıkamadan duş alıyorsam 5 dk filan sürer. saçları da yıkıyorsam 10 dk en fazla. daha fazlasında napılır ki. zaten yıkanıyor vücut her gün. sabunla, durula çık. haftada bir kese yaparsın en fazla kendine. inşaatta filan çalışıyorsan tamam da onun dışında bundan daha fazla ne yapılabilir ki temizlenmek için?

Duş jeliyle gibi gıcır gıcır durulanmış ve aşırı temiz bi his olmuyor. En son palmolive micellar güllü duş jelini aldım diğerlerine göre daha çabuk durulanıyor ve kaygan bir his bırakmıyor.

sabun daha iyi. jel ne kadar durulansan da vücuda yapışıyor.

Sebamed yüz ve vücut temizleme jeli

göremezsiniz çünkü yasak. litvanyada marketlerde çok daha ucuz olur. dutyfree ucuz olmuyor her zaman.

valla ben bu duty free'nin bu kadar tutmasını anlayamıyorum. euro kuruyla bakınca bana hep daha pahalıya geliyor baktığım şeyler?

Güzel düşünmüşsün gerçekten.
Önemli olan bu gizi çözmek zaten şu aşamadan sonra patronluk diye tabir ettiğin iş kurma yolunda adımlarını atabilirsin. Seni tutan birşey varsa eğer emin ol servetine servet kattıklarını da o şeyler tutuyordu.

Patron dediklerin de uzaydan gelmiyor. Evet bazisi dogustan avantajli ama senin de elini kolunu tutan yok.

Kimisi arabasini evini satip kendi isyerini kuruyor.

Ben de senin gibi düşünüyorum. Ama bu yeni bir şey değil.
170 yıl önce Avrupa'da bir takım güzel insanlar da aynı senin benim gibi düşünüyorlardı. Dediler ki: "bu nedir aga, değiştirelim bu düzeni.." Sonra çok meşhur oldular..

Ben de bi iş kurabilir ve çok para kazanabilirim. Ama insan emeği sönürmek istemiyorum.

Erhan Erkut'un videolarına bir göz atın derim. Tam sizlik şeyler söylüyor.

haklısın da işte fakir kitleler kendilerinin zengin olabileceği umudu nedeniyle ses etmiyor. burada bile görüyorsun işte, gelmiş adam "sen de ol tutan mı var" diyor, lol. evet mesela ali koç ve ben aynı şartlarda büyüdüm, zengin olmamak bizim suçumuz tamamen, sonuçta zengin olabilenler var ve isteyen herkes olabilir o yüzden, di mi? zihniyet buyken ne bekliyorsun ki? yarın kalkıp devrim yapalım desen, yarı aç yarı tok yaşayan çomarlar "bizi ekmeğimizden edeceksin" diye sana saldırır ve patronunu zengin etmeye devam eder.

sen günde 8-9 saat çalışıyorsun. kazandığın paranın HER KURUŞUNU bir şekilde yine harcıyorsun. ev, araba, o yoksa işte kafede içtiğin çaydan tut da elindeki telefona kadar... özellikle türkiye gibi vasat ülkelerde insanların %80-90'ı birikim bile yapamıyor. aldığın her şeyi, normal şartlarda "insanlık hakkı" sayılabilecek şeyler için harcıyorsun. kaynak var, yok değil. sen okula gidecek, doktora gidecek, iyi bir evde yaşayacak kadar enerji sarf ediyorsun zaten ama sana 3 kuruş verip senin yaptığın iş üzerinden 33 kuruş alıyorlar. sonra sen şikayet ettiğinde de tembel, şükürsüz, nankör, madem öyle sen de zengin ol diyorlar :)

velhasıl evet üç kuruş maaşla çalışıp başkasını zengin etmek saçma ama üremekten başka bir vasfı olmayan düşük zekalı yaşam formlarının sayısı bu kadar fazlayken herhangi bir şeyin değişmesi pek mümkün görünmüyor. biraz arz-talep meselesi aslında. "ben senin kölen olayım, bana hiçbir şey vermesen de olur, ben hayatımı sana adayayım" diyen onlarca kişi olsa mesela sen de önünde sonunda "iyi lan ol madem o kadar istiyosan" dersin. kafana eserse birini gönderip diğerini alırsın. isteyen çok sonuçta.

eh, kapitalistler de günde 10 saat çalışıp altına araba çekebildi diye kendini "zengin" zanneden tipleri davar gibi güdüyor. adam böbürlene böbürlene ne kadar satış yaptığını falan anlatıyo mesela, gurur duyuyo bununla jsfjsj. çoğunluk böyle artık.

devletin cebine gitse neyse mi? gitmesin devletin cebine bir şey. beğenmiyorsan kendi işini kurarsın, o milyonlar kazanıyor dediğin insanlar da bedavaya kurmadılar o işleri.

ya kac kisi ali koc standartlarinda buyuyor? sifirdan gelip de cabalariyla cok varlikli olan insanlar var.

insanlar kendi basarisizliklarina, tembelliklerine kilif bulmaya, baskalarini suclamaya egilimliler. ama benim annem soyle, babam boyle. bana su sans verilmedi, bana bu yapilmadi... ne alaka? internette ofke sacarak, dusmanlik yaparak bir yere varilmiyor.

bir isveren olarak acikca sacmaladigini soyleyebilirim. benim alanimda oyle bir sey yok. bir kisi mi milyon dolarlari kazandiriyor. acaba baskalari da boyle mi dusunuyor merak ediyorum.

burada bu sisteme karşı çıkanlar, şirket kurup karlarını tüm işçileriyle paylaştıkları gün bunu konuşabiliriz. sözde sol partilerin cafelerinde bile insanlar sigortasız çalışıyorken, bu tartışma bana çok kofti geliyor. ayrıca isteyen gidip doğada yaşayabilir, bunun önünde bir engel yok, yapan yapıyor zaten. böylece kimseyi zengin etmezsin ve tümüyle kendi ihtiyaçların için çalışırsın.

i2.wp.com

komunizm kafasiyla ne ulkeyi ne de kendinizi kurtaramazsiniz karl'i cok mu okudunuz cok mu ornek aliyorsunuz bilmiyorum ama dunyanin en yanlis en ongorusuz filozofu olabilir.

kar etme konusunda da benim bir isci calistirabilmem icin onun bana kar ettirmesi gerekiyor!
sen 2500 maas mi aliyorsun demek ki 2600 luk is yapiyorsundur 2500 maas alip 2400 luk is yaparsan 3 ay sonra issizlik maasi alirsin.

sorun iscinin isverenden daha az kazanmasi mi? bu mu? milyon dolarlari kazandiriyorum mu saniliyor?
sanirsam isveren ne riskleri aliyor ne gibi sorumluluklari aliyor ne gibi yatirim ve para harcaniyor hic dusunmuyorsunuz? iyi sirketlerse zaten patron bile yok kurumsal olmus is kendiliginden gidiyor. patrona nefret niye. iyi ya adam ekmek kapisi acmis calisiyoruz calisiyorlar. faize yatirsa uretim yapmasa daha mi iyi?
sorunun ne oldugunu tam anlayabilsem daha guzel anlatacagim da. neden sikayetci insanlar onu anlamis degilim. maaslar calisma saatleri gibi etmenler ise bu ulke ekonomisi ile alakali patronla alakali degil.

somurmeyip varlikli olanlar gayet fazla. tabii zenginse kesin insan somuruyordur agsjj. kendi sigligina donup asla bakmaz. bir sey olsa adamlarin mallarini yagmalar kendine “insan somurduler onlar” diyerek, hic konusmaya gerek yok.

öyle 0'dan gelme arabayı evi satma filan hikaye. patronların çoğuna bakın en düşüğü orta-üst sınıftan gelir ki onun bile payı çok çok azdır. gerisi babadan zengindir. illa patronluk zenginliği değil bir sürü evi,arsası vardır vs. kimse kendini kandırmasın. patron derken 3-5 çalışanı olanları kastetmiyorum; onların durumu karışık.

0'dan gelen yüzde olarak 0,001 filandır heralde. onu da sadece çalışmayla, yetenekle, zekayla açıklayamazsınız. işin içinde şans da var. başka şeyler de olabilir. (bkz: galip öztürk)

para parayı çekiyor arkadaşlar yalan değil.

çok saçma değil çünkü dünya bu sistemin üzerine kurulu. sen kendini çok geliştirip ayda 40bin lira falan da kazanabilirsin. biz engel olmayız buna. ayrıca patron şirketi demek tüm para patronun cebine gidiyor demek değildir, devlet her şirketin %40 ortağıdır bu ülkede. üzgünüm ama gerçekler böyle..

(aç parantez) yukarda sayfa sayfa yazan arkadaş 25gün önce burada ev kirası ile ilgili sıkıntı yaşadığını yazıyordu paragraflarca, şimdi "dünyanın en şanslı %10-20'lik dilimi içerisinde" olduğunu beyan etmiş. hayat tuhaf yer vallahi.. (kapa parantez)

eyvallah sovyet tipi sosyalizm kötü de liberalizmi, serbest piyasayı da bu kadar göğe çıkarmak ne kadar doğru bilemedim.

yani olay o kadar basit değil. elinden tutan mı var vs. herkesin kendine göre şartları var.

bu arada patron olup yakınanlar da komik geliyor. e o zaman çekmeyin bu zorlukları gidin ücretli çalışın. yani para hırsı için bu iştesin işte, yok "ekmek veriyorum" yok "insan besliyorum" vs. nedir?

Patronun işçinin emeğinde işçinin de patronun sermayesinde gözü varmış gibi bir algı var anladığım kadarıyla. Bu saçmalık. Buna odaklanmayın. Birkaç yüz kişi çalıştıran şirketler var. Ben bunlardan bahsediyoeum. Yukarıda da bi arkadaşın söylediği gibi patronların bizi işe alıp maaş ödemesi ve sigorta yapması bir lütuf değil. Patrona emeği haricinde başka bir şeylerini bile verebilecek insanların söyleyebileceği türden şeyler bunlar.
Sıkıntı bu sistemde. Bu işte bi terslik var ve hep böyle gidemez. Dağa çık orada yaşa diyen arkadaşa da Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi tablosuna bakmasını tavsiye ederim. Sistemin kokuşmuşluğu nedeniyle güvenlik sorunu yaşayan insan üç tavuk bir inek alıp daha da yerleşemiyor doğaya da.

Ortam alevlenmis biraz. Bazi arkadaslar cok "kitabi cumleler" ediyor. Sanirim yaslari kucuk ya da hic calismamislar bu yaslarina kadar.

Keske dedikleri gibi olsa her sey :)

Serbest piyasa dünyasında gerçekten "tek başına" patronuna milyonlar kazandırabilen hiç kimse 3 gram aklı varsa gidip maaşlı çalışmaz. Lakin genelde çalışma dünyasına yeni atılan insanlar, patronun sermaye gücünü veya çevresini kullanarak iş yapıp, benim sayemde 3 milyonluk satış oldu demek ki tek başıma 3 milyonluk satış yapabiliyorum gibi düşünüyor. İş hayatında biraz daha ilerledikten sonra fark ediyorsun ki sen çarkın ufak bir dişlisisin aslında, ve asıl para eden şey senin emeğinden ziyade patronun "büyük resmindeki" büyük çarklar oluyor. Düzen mükemmel değil ancak olabilecek en iyi düzen, fırsat eşitliği var, dolayısıyla senin fikrin baştan sona yanlış. Hemen kanıtlamak istersen de kendi işini kurmanı önerebilirim. Bir beyaz yakalı olarak kendi işimi kurmayı hiç düşünmedim desem yeridir, böyle çok iyiyim çünkü.

@dakota ben de iş kurup çok kazanabilirim ama emek sömürmek istemiyorum demişsin. Daha ne duruyorsun? hemen kur işini, işçilerine 10 kat maaş ver ya da milyonlarını paylaş, sen idealini gerçekleştir, biz de hep birlikte görüp öğrenelim nasıl yapıldığını!

2020 tl asgari ücretle bir kişi nasıl evlenir nasıl yaşar üzerine tartışma yürüttüğüm grupla sizi tanıştırayım. Adamlar 2020 tl ile 5 yıla evlendirip yuva kurdular gözümün önünde. Şöyle ki özetle ayda 1000 tl kenara koyacakmış :) 1000 tl ile yaşamını idame ettirecekmiş.

ben de maaşlı çalışan bireyim ve bende de zaman zaman bu tür düşünceler oluşuyor. fakat bazı gerçekler var ve biz insanlar rahata alıştıkça bunları çabuk unutuyoruz.

bundan 100 sene 200 sene önce doğsaydık eğer, %99.9 ihtimalle bir çiftçinin çocuğu olarak doğup, eğer şanslıysak 40 yaşımıza kadar yaşayıp basit bir hastalıktan veya savaş sırasında ölecektik. şu anda çalıştığımızdan çok daha fazla çalışıp, akşam bi' ekmek yiyebildiğimize şükredecektik. ve yine %99.9 ihtimalle de bizden önceki yedi sülalemiz gibi bizden sonraki yedi sülalemiz de aynı kaderi paylaşacaktı yani sınıflar arası geçiş olamayacaktı.

evet şu anda zengin aileden doğanlar çok büyük avantajla başlıyor fakat "çalışan" bireyler için yaşam kalitesi milyonlarca kat yükseldi.

yanlış anlaşılmasın, kaderci değilim; şükür bil otur yerinde de demiyorum bunlar da gerçekler. birileri her zaman daha zengin olacak. önemli olan zengin olmayanların da insanca şartlarda yaşayabilmesi. avrupa bu sorunu bizden çok daha iyi çözmüş gibi görünüyor, biz de o standartlara ulaşabiliriz umarım.

www.ryanair.com

birkaç ay önce kabin politikaları değişti ücretsiz olarak yanınıza alabileceğiniz çantanın kilosundan ziyade ebadı önemli (40cm x 20cm x 25cm). kadın çantası, bilgisayar çantası vs ekstraya giriyor ve kabul edilmiyor. daha büyük eşyanız varsa mutlaka uçuştan birkaç gün önce online ek bagaj alın (6€ gibi bir şey olmalı).

alamıyorum ek kabin bagajı. kiwi diye bir acentadan almıştım. maili veriyorum girmiyor.

ebad da çok küçükmüş. almam bir daha ryanair ya keşke otobüsle gitseydim.

size muhakkak email ile bilet bilgisi gelmiştir. ryaniar websitesine üye olun ve bilet numaranızı sorgulayarak bagaj hakkı satın alın.

benim de yakın zamanda ryan air biletim var, sizin için kontrol ettim 9€ gibi bir ücrete ikinci bagaj alabiliyor görünüyorum ben. siz de göz atın lütfen.

gelmiş ama yazan pnr ile olmuyor. yanlış diyor.

Acenta pnr'i haricinde bir de havayolu pnr'i olmasi lazim onunla deneyin. (E-ticket number da olur)

e-ticket'ı girmiyor ki pnr için en fazla 6 hane giriyor ryanair sitesinde. e-ticket numaram da var ama bir işe yaramıyor.

sorun ederler, nasıl olsa pegasus veya thy'de sokuyorum kimse bir şey demiyor diye düşünme. tam uçağa girerken 50 euronu kaparlar, kalırsın öyle.

Ryanaire giremiyor olamazsiniz, cubku online check in de yapmak zorundasiniz. Yoksa 40€ operler havalimaninda.

Ryanair sitesinde email, destination aramasi filan da bar ayrica, iyice bakin siteye. Ve havayolunun pnr ini bulun.

Pegasus normal kabin bagaji kabul etmezler. Normal kabi bagaji + laptop cantasinda ucretsiz sokabileceginiz tek sey laptop cantasi.
Diger bagaj icin ekstra odemeniz lazim.

başka bir siteden yaptır. booking.com mesela. vpn ile giriliyor.

çıktıda görünmüyorsa sorun tabii.

öte yandan ücretsiz iptalli yaptırırsan kalmak zorunda değilsin. vizede göster sonra bas iptali.

Booking için VPN bir tek yurtiçi için lazım. Yurtdışından Türkiye içine, yurtiçinden de Türkiye hariç her yere rezervasyon olabiliyor. Booking üzerinden de yapılabilir.

konyaaltı değil de şehiriçinde kaleiçini mutlaka gezin. antalya müzesi de -konyaaltı plajı değil konyaaltı caddesi'nin sonunda yer alır- çok güzeldir mutlaka görün.

lezzet olarak piyaz şiş köfte filan var. kapalı yolda deneyebilirsiniz(daha öğrenci işi)

bira için gene kaleiçindeki mekanlar. ama çok turistik olmayanlar. unuttum vardır birkaç tane gittiğim 2-3 sene önce.

kahve bilmiyorum.

Aklı başında hiçbir seçmen güle oy vermez bence

gül e vermezler sanmıyorum

bu durum üçlünün, akp-yap-imam, ileride oyunu nasıl oynayacağına göre değişir. imam a bir hdp desteği var, bu yüzden kürtler konusunda şanslı. şu an akp ye oy veren kürtler, misal şırnak diyelim, çok kolay kolay akp den dönecek bir güruh değil bana sorarsan çünkü batı daki seçmenin dünyasındaki akp ile onlarınki bir değil. doğu da iğrenç bir yerde, terör ve terörist tehditi/baskısı altında yaşıyorlar ve akp sevin ya da sevmeyin onlar için bir kurtarıcı oldu yakın zamanda. buna rağmen akp ye oy vermeyenlerin büyük kısmının imam a oy vereceğini düşünüyorum, bunu da hdp ci kürtler ve muhafazakar ama hdp ci olmayan kürt ler açısından düşünürsek; imamoğlu çok da dile getirilmemeye çalışılan bir hdp desteği almakla beraber, muhafazakar tabandan gelen bir kişi olmasıyla birlikte oyları çeker diye düşünüyorum. konudan bağımsız da şunu söyleyeyim, beyaz atlı prensimiz imam için 10 sene sonra gitse de kurtulsak diyeceğiz çünkü updated bir adam değil. çok iyi -miş gibi yapıyor ama zaman çok hızlı ilerliyor, yeni nesil çok çok farklı geliyor.. @trgydl nin cevabına ithafen de, bu ülkede politika akılla ilerlemiyor zaten. duygular duygular duygular.. imam da duygucu, rte de, hdp de kürtçülük duyguları yapıyor..

önemli olanın başkanlık seçimi olacağını düşünürsek hangisini kazanmaya yakın görürse ona basar.

Kurtler siyasetten anlarlar, bu tur ucuz numaralara prim vermezler. Ise yaramaz yani.

Kürtlerde iki kesim vardır. Biri sağcı diğeri solcu. Ortası pek yoktur. Bi kesim akp diğer kesim hdp. İstanbul gibi hdpnin güçlü olmadığı seçimlerde de chpye kayıyor.

Özetle güle kürtlerden ciddi oy çıkmaz

kurt secmen homojen bir grup degil. bazisi milliyetci, bazisi asiri dinci yobaz, bazisi ikisi de degil. bazisi de bu gruplar arasinda gidip geliyor.

her kosulda imamogluna vermezler bence, zira imamoglunun laikci tabani ters. gulu bilemiyorum.

En büyük hileler daha en başta besicilikte yapılıyor. Kaçmak imkansıza yakın bu çağda. Köye göçüp baştan sona kendi yediğini üretmezsen her türlü şeye açıksın.

Şehirde hiç olmazsa bazı denetimlere tabi yerleri tercih edersen belki biraz lüks olur ama hiç değilse minimum zarar görürsün.

boş bir video olmuş. döneri yağa çekip bekletmek üç kağıt eyvallah da "ne yiyoruz" ile alakasını anlamayamadım. üstelik her şey baya göz önünde yapılıyor, yağa çekildiğini vatandaş da görüyor. onu da geçtim, üç beş defa döner yeseniz gramajını anlarsınız. tüm hepsini geçtim ucuz etin yahnisi sözü var. yani et gibi bir şeyde ne kadar düşürebilir ki fiyatı, çok ucuzsa bir şey var demek.

kedilerin yememesi de yemeğini henüz bitirmiş tok bir kedi en güzel eti de yemez.kediler bazı bizim sağlıklı bulduğumuz sebzeleri de yemez. bizim namussuza etin en güzel yerini veriyorum bazen yemiyor. kendi temiz suyu varken de gidip pis gider suyunu içiyor. o su daha mı temiz yani?

esas tehlike ilaçlı,hormonlu etler, gdolu yemlerle beslenenler olabilir. onu da biz nasıl bileceğiz sorunu var.

Bayat tavuğu çamaşır suyunda bekletip döner yapıyorlar

İş için en az 8gb ram olması iyidir.

Üniversitedeyim, makale okuyup office programları kullanıyorum. Bu durumda yeterli olur mu?

bu çerçevenin dışına çıkmayacaksanız 4 gb da yetebilir. tabii bunları yaparken 30-40 sekme açık oluyorsa browser'da 4 gb bile zorlar.

8 sizi uzun süre rahatlatır ama bütçe yetmiyorsa 4 gb'lık model alıp sonra biraz nakit bulunca sadece ram satın alarak upgrade edersiniz. atla deve işlemler değil, bi yakınınız bile takabilir.

Aslında bi bilgisayarım var ama 2gm ram ve çok ağır taşınması için. Bunun ramini değiştirip kullanmak mı yoksa dediğiniz gibi yukarıdaki modeli almak mı mantıklı?

harddisk'in ssd olmasının önemli diyorlar bunun değil. fiyatını anlamadım felemenkçe yazıyor. eğer 255 euro ise en pahalısı diyelim gene de ucuz. yemişim ssd'sini 8 gb ram'ini der alırdım:D diğer fiyatlarsa bence düşünme al 0'sa.

ama yavaşlık söz konusu olur gibi. iş için derken de hangi iş. tasarımcılık da bir iş, simitçilik de. sadece office kullanıcam onda da word diyorsan, internete girerim ama 10 sekme açmam diyorsan, oyun oynamicam söz diyorsan işini görür.

dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama bu bilgisayar 3. nesil. demek oluyor ki 6 yillik. ikinci el ssd'li bir model bakmanizi oneririm

Bu lintekiler ikinci el. İş için dediğim makale okuyup office programları kullanmak. Maksimum bir iki program yüklerim. Çok pahalı olmayan bi laptop arıyorum.

bilgisayarı deneyebiliyorsan al. yani eline al gir bir internet sitesine, 3-5 sekme aç. varsa wordde yaz bir şeyler kaydet. aç bir pdf. açılıp-kapanma süresine, programları açış süresine bak.

yok deneyemiyorsan işin şansa kalmış. iyi de çıkabilir kötü de. özellikleri düşük ama burada da yazdığı gibi. ram'i az, ssd yok. 6 yıllık bilgisayar pili muhtemelen bitiktir.

hocam
SSD şart 120 gb en az
ram 8 ya da 6
hp cok tavsiye etmiyorum hocam biraz ısınma sıkıntısı var
türkiye den bakayım sana istersen

elindeki pc nin modelini soyle
cok az bir masrafla kullanılabilir hale getirebiliriz

Yarın yazacağım size

Erkek çiftleşmek istiyor, dişi istemiyor.

normal durum bir şey yok karışma. kediler çiftleşme sürecinde böyle deli gibi davranıyorlar. büyük kedi-özellikle erkek- küçük bir kediye saldırıyorsa, boyundan ısırma değil de psikopatça saldırıyorsa o zaman karış derdim.

götürebiliyorsan ücretsiz kısırlaştırmaya götür belediyeye. hamile bırakır onu o yakında.

sadece 3580 olarak bakmayın, aynı modelin farklı konfigürasyonları olabiliyor ki vatan ile hepsiburada'da satılan ürünler farklı.

vatan'da satılan FHDS26W8256C
hepsiburada'da satılan FHDS26F81C

yani vatan'da satılan ssd'li sürüm.

peki bu dell mi yoksa şu lenovo mu?

www.mediamarkt.com.tr/tr/product/_ıdeapad-s145-i5-8265u-işlemci-8gb-bellek-256ssd-harddisk-2gb-mx110-ekran-kartı-15-6-laptop-1195411.html

lenovo 350 gr daha hafif ve ram'i ddr5, dell'e (ddr4) göre daha iyi görünüyor.

dell'in ekran kartı AMD Radeon™ 520, lenovo'nun nvidia MX110 ekran kartına göre bir tık daha iyi olsa da tercih sebebi değil.

fakat teknik özellikler bir yana bazen marka da önemli oluyor. bu yüzden dell vs lenovo başlığına, dell ve lenovo kullanıcılarının şikayetlerine vs. bakmakta fayda var.

ben lenovocu değilim o yüzden dell'i alırdım.

mediamarkt yanlış belirtmiş, lenovo olanın ram'i ddr4:
psref.lenovo.com

asistanlik istemiyorum bu arada.

Bilkent'te keyfine yapamazsınız pek, başka bir işiniz falan varsa zorlar yani baya. Bir de derslerin falan devamlılık zorunluluğu vardır.

Sizin için en uygun seçenek Hacettepe gibi duruyor.

felsefede "en iyiyi" nasıl ölçeceksin?

bence ilgi duyduğun bir alan üzerinden(belirli bir filozof üzerine olabilir estetik,ontoloji vs.) olabilir hoca tercihinden gitmelisin. yüksek lisans=Tez aslında. ondan önceki dersler teze hazırlık.

bilkent parasini verdikten sonra asistanliga zorlamaz diye dusunuyorum.

bir de evet derslere gitmeyip okumalari her gun yapmadiktan sonra tamamen cop olur o yuksek lisans.

Bilkent Felsefe yüksek lisansı parayla öğrenci almıyor. Beş öğrenci tamamı burslu ve asistan kategorisinde alınıyor. Keşke bilmediğiniz konularda yorum yapmasanız.

siz misafir olacaksanız ödemeyi kartınızla yapmalısınz, ödediğiniz toplam tutara komisyon da dahildir. eğer siz ev sahibi iseniz, mutlaka onaylanmış bir hesaba ödeme alıyorsunuz. aldığınız ödemeden komisyon düşülüyor.

fiyat kiralanan mülkün bulunduğu ülkedeki para birimine göre belirlenir, örneğin Türkiye'de geceliği 100 lira olan bir oda için USA'dan gelen kişi geceliği 19 dolar fiyat görecektir.
Oda USA'da olursa, geceliği 10 dolar olduğu taktirde gecelik 53 TL ödeme yapılması gerekir.

türkiye'deki bankalar kredi kartından komisyon alıyor mu?

@alors bildiğim kadarıyla almıyorlar.

ödemeyi kredi kartınızla yaparsınız. 2 seçenek var.
1. seçenek bankanız tl ekstrenize ek olarak bir de usd ekstre düzenler.
2. seçenek bankanız ekstre kesim tarihinde usd harcamanızı cuzi bir komisyon ile (%2 gibi) o günün döviz kurundan tl'ye dönüştürür ve ekstrenize tl yansıtır.
ben 8-9 kez ödeme yaptım airbnb'de (euro). Ekstreme tl olarak yansımıştı. kayda değer düzeyde bir komisyon almıyor banka.