Kahretsin, hayır malesef tertemiz suya koydum.. Temizlik malzemeleri konusunda epey hassasım, kesinlikle çıktığına eminim. Çok kirli fanustan tertemiz bir akvaryuma yanlış geçiş yaptım diye bir cana kıymak istemiyorum. Ne kadar süre yem vermemeliyim? Ve ıspanak/bezelye haşlamasını öneriyorlar internette, sizce yapmalı mıyım?

tamamdır çok teşekkür ettim, şimdi dinlenmiş suyla değiştirdim, ayrıca yarın bir petshop'a gidip olabildiğince detaylı halledeceğim konuyu. tekrar teşekkür ederim herkese.

En iyisi balik almayin. Baliklar labda uretilen genetigi degistirilmis baliklar.

Çocuklardayken daha sağlammış vesselam:). YA oksijensiz ya da amonyağı böğrüne böğrüne yemiş ölecek yavrucak.

arkadaşlar balık düzeldi, hiçbir sorunu yok. ince kum da ekledim. şuan çok güzel yüzüyor, ayrıca çocuklardayken hayatta kalmaya çalışıyordu, şimdiyse yaşıyor, haber vereyim dedim:)

ben onu ölene kadar azar azar yerim.

Iddaaya basarim.

azar azar yerim +1 ama kendimi şımartmak için birkaç teknoloji aleti alırım. :D

kendi soruma cevap gibi olacak ama.

bütün evi monitorle kaplar virtual reality yaparım, wifi antenlerın en buyugunu alıp hackerlık yaparım, 5 tane desktop alıp hepsını bırbırıne baglayıp super computer elde ederim hıamına..

Sevdiğim bir kırtasiye var, orayı alırdım büyük ihtimalle.

vatandaşlık veren, tercihen kendi halinde takılan minnak bir avrupa ülkesinde iş kurar veya daire alırdım. şartları her nasılsa. estonya olur, slovakya olur çok fark etmez. merkezi ve çok büyük bir yer olmasın. artık oralar da pek güvenli değil. hırlısı var hırsızı var, terörü var falan. ama şimdi tallinn'de, riga'da, bratislava'da kim bombalı eylem yapar allasen.

"estonya'da ev vericez, tam olarak 1 milyon ama" deseler hiç düşünmem basar giderim. yasal olarak yerleşip çalışma izni falan aldıktan sonra gerisi umrumda olmaz. e zaten evim var. ne bileyim garsonluk yapmaktan tut da fabrikada çalışmaya kadar herhangi bir şey yapabilirim. kafam da sülalem de raad olur. sigorta önemli ama. emekli olmak lazım bi şekilde. 55-60 yaşına gelince ne yapıcaksın?

***

edit: abi google translate'ten "tallinn real estate"i estoncaya çevirip çıkan siteleri biraz kurcaladım da bu nedir ya. şerefsizim 90 bin euro'ya allah gibi daireler var. çalışmaya da gerek kalmadı amk. bi tane kendime alır, 8 tanesini kiraya veririm. onlardan gelen para çıkışırsa böyle küçük bi spor okulu tarzı mekan açarım belki. benim bu konuda deneyimim/yetkim yok ama işte basketçi, futbolcu, tenisçi, hokeyci küçük sarı pipiler yetiştiririz usta antrenörlerle. her şey para mı yav. o çocuklardan biri 17 yaşında milli takım formasını giyse, gelip "meister amca sağolasın, bende hakkın büyük, ver elini öpeyim" dese bundan büyük gurur mu olur?

Ucuz bir ev alir, geri kalani icin de borsayi ogrenip borsaya basarim.

kadıköyden 2 ev alırım birini kiraya veririm

Muhtemelen betona (ev) yatırım yapmazdım ya azar azar ömür boyu yerdim ya da @der meister gibi iş yatırımı yapardım yurtdışında. Düşündüm de ikincisi biraz daha ağır basıyor sanırım :D

tiyatro sahnesi açardım.
kalan parayla minik bir kafe eklerdim belki.
hem karlı hem eğlenceli.

barcelona maçlarına basarım.

1minyon ahım şahım bir para değil ne yazık ki.
1tl bile olmayınca değerli ama kazanmak olası olduğu kadar olsa pek bişi yapılamaz gibi geliyor.

Olsa ya direkt hepsi vadeliye... getirdiği mebla belli sonuçta.

Hepsi ile makul fiyatlı evler alıp kiraya vermek...

Son olarak ticari zeka mevcut ise o yönde kullanmak.

Hadi gaza gelip 1e 2 veren bi maça iddaa diyim de çarmıha gerin...

Ya sizin hayaller kucuk ya da ben bu ulkeden cok bikmisim

Balıkesir'de dükkan alırım 250-300 kağıdıyla.
500 civarını borsaya gömerim.
Kalanıyla da ikinci el bir M6 çekerim altıma.

anlattıkların piyasa şartlarınının üstünde. konuşma odaklı olması da güzel.

anlattıkların gayet iyi gibi duruyor 5 kişilik sınıf, yabancı hoca, konuşma odaklı falan. türkiyede bulabileceğin iyi bir kurs sanırım. ankaradaysa bu kurs fiyatı nedir acaba

Kursun adı ne? İyi görünüyor.

Not: Öğretmenim

Tarih kendini tekrar ediyor: Dün Yahudiler ezildi bugün Suriyeliler eziliyor. Önce Doğu yükseldi Batı cehalet içindeydi, şimdi Batı yükseldi Doğu'da durum kötü...

doğu batı durumu benim de aklıma gelmişti traveller, +1.

yaşam ve zaman, tekrarın ve değişimin uyumudur.

insan da öyledir; önceki insanları bazı yönleriyle tekrar eder, başka yönleriyle de kendine hastır.

ölüme gelince; zamanı tanrı yaşar, insanoğlu hep ölmek için türemiştir.

zamanı insanlar buldu sözüne katılmıyorum, zaman vardı, insanlar takvimi bularak, zamanı anlamlı kıldı.

bu da gecer ya hü.

tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar
hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi

:D

anonymice dostum bilgisizliğin var. takvimin oluşması zaman kavramı vs için astronomi konusunda kendini geliştirmen lazım.

@anonymice'a katılmakla beraber Ahmet Hamdi Tanpınar'dan geliyor.

"Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur!"

Bunu biraz fırtınaya benzetiyorum.
www.disastercenter.com

Kendi içimizde fıldır fıldır dönüyoruz. Atıyorum, doğan bebek ateşin kötü olduğunu bilmeyip elini yakıyor. Bir bebeğe bakınca aklıma gelen şey "Üfff, daha bunun öğreneceği ne çok şey var. Valla, hiç baştan öğrenemezdim" oluyor.

Yani kendi içimizde dönüp dolaşıyoruz ama fırtına gibi de kendi içimizde aynı havayı döndürürken iyi-kötü bir yerlere de gidiyoruz. Bir yandan tekerrür eden bir tarih var. Bunlar çeşitli şekillerde dile getirilmiş. Hatta "Tarih tekerrür eder; ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak" olarak demiş Marx. Tekerrürün bol bol örnekleri de var. Örneğin, hem Napolyon'un hem Hitler'in kış günü Rusya ile savaşmaya çalışması gibi.

Bu biraz da geniş bir konu. Bir yandan elimizde "Tarih tekerrürden ibarettir" var, bir yandan da "Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz" da. Hatta "Zaman bir nehirdir" diyen bir atasözü de. Başka bir ecnebi atasözü de "Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçları beklemek" aptallık da der. Eğer zaman bir nehirse ve aynı nehirde iki kere yıkanamıyorsam, şartlar değiştiğinde aynı şeyi yaptığımda farklı sonuç bekleyebilmem gerek. Aynı şeyi yaptığımda farklı sonuç elde edemiyorsam, şartlar yeterince değişmemiş ve aynı kalmış; nehirden hala aynı su akıyor demektir. Dolayısıyla farklı şartlarda Rusya'ya kışın saldıran biri Rusya'yı yenebilir de.

Çok fena konudan saptım, bir U dönüşü ile geleyim. Fırtınanın içindeyiz, kendi içimizde aynı şeyi döndürüyoruz. Biz fırtınanın fır fır dönen kısmıyız, bu fırfır dönen kısım, dönerken bir yöne de ilerliyor. Çocuk büyüyecek, ilk sevgilisi olacak, başka konularda bir ton tecrübesizlik olacak. Millet bakıp "Anaam, yazııık. Daha neler bilmiyor" diyecek, vb. Diğer yandan da ilerlediğimiz bir yön var. Telefon, televizyon, internet, bilcümle kablosuz teknoloji; aynı devinimdeki insanlardan geliyor. Duygu ve bilinç olarak bizden önceki insanların yaptıklarını tekrar ediyoruz ama bilgi olarak hayvani bir birikim var ve bu birikim teknolojik, bilimsel alanda iyi bir yerlere götürürken, bir yandan da küresel ısınma, nükleer savaş, vb. gibi kötü yerlere de taşıyor. Hem de "Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" hızında. Tabii kıyamet dediğimiz maksimum entropi noktası.

Örneğin, rönesans zamanında her haltı yapan adamlar var. Leonardo da Vinci, ressam, heykeltraş, mühendis, overlokçu, ıvır, kıvır; ne varsa hepsini olmuş. Çünkü adamların zamanındaki birikim daha az, insan ömrünün yeteceği bir zaman var. Şimdiki bilgiye ve "rönesans adamı" olmaya insan ömrü yetmiyor. Deli gibi bir bilgi birikimi var. Bilgisayarlar çok yardım ediyor ama bilgisayarlar işliyor; bizim öğrenme hızımız yine bize bağlı. O yüzden, kendimiz yerine bilgisayara öğretiyoruz; "makine öğrenmesi" oluyor. Sistemlere toplu bir bakış açısı bir insan için imkansız hale geldiğinden, ilk önce bireysel bilimden laboratuar çalışmalarına geçiş, o da yetmeyince "disiplinler arası çalışma" kavramı önem kazanıyor. O bilgi birikiminin içinde tek kişinin her şeyi yönetmesi mümkün ama uygulayarak yapması mümkün değil. Acaba bunun da yetmediği noktada ne olacak? Zira, şu noktada yapılan her şey "en iyi" mi değil mi, bilmiyoruz bile. Bulduğumuz iyi bir nokta etrafında bir şeyler yapmaya çalışıp, aklımızın almayacağı bütünü kaçırıyoruz. Yaklaşımlarımız bütünsel değil, sezgisel. (intuitive anlamında değil, heuristic anlamında sezgisel)

Bir de son olarak değinmek istediğim bir nokta var: genetik hafıza. Bir belgeselde vardı. Göçmen kuşlar, göç yollarında okyanus üstünde bir yerlerde uzun süredir patır patır ölmeye başlıyorlar. Bu ölümler, nesli tüketecek hale gelmeye başlayınca, bilimciler de ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Meğer orada 40 yıl kadar önce bir ada varmış, göç yolunda o kuşlar o adada dinlenirlermiş. O ada da nükleer denemeler sırasında patlatılmış ve yok edilmiş. Böylece kuşlar durup dinlenecekleri yerde dinlenemeyince güçleri tükeniyormuş. Yalnız, sorun şu: Adanın patlatılışı atıyorum 30 küsur yıl, yaşayan en yaşlı kuş da atıyorum ki 10 yaşında. (Rakamları unuttum) Aradan iki tam nesil geçmiş. Bunlar bu adada dinlenileceğini nereden biliyor? Biri büyüğünden öğrense, diğer nesil nereden biliyor? Buna da genetik aktarım demişler.

Hafıza ve anılar,DNA'larla aktarılmıyor; ancak yaşadığımız bazı şeyler DNA'larda değişikliklere yol açıyor (mutasyon gibi sanırım, tam da olayı bilmiyorum) ve bu sana aktarılıyor. Örneğin, ejderha mitini, ilk insanların dev kertenkeleler ve sürüngenlerden korkusunun bir yansıması olarak ele alıyorlar. (bunu atıyor olabilirim, nerede okuduğumu hatırlamıyorum) Aynı şekilde, bazı kişilerin rüyalarının ve "Önceki hayatımda şöyleydim" gibi görünmesinin genlerle aktarılan bilgi olduğuna dair kanıtlanmamış hipotezler var. Bilgi DNA ile aktarılmıyor ama neyle ne aktarılıyor ve nasıl bir aktarım var genetik olarak; burada da bebek adımları ile ilerleyen bir bilim var. Bir bebek baştan her şeyi yaşayacak ama atalarından gelen de minik bir bilgi kalıntısı var. Tamamen tabula rasa değil.

Çünkü tek bir tür var, insan. Mekanda ve zamanda nereye gidersen git insanın ihtiyaçları sabit. Yiyecek, içecek, giyecek, bir yerlerde barınacak, hasta olduğunda iyileşmeye çalışacak falan filan. İhtiyaçlar kısmı tamamlanınca arzular devreye giriyor. İnsan sevgi ister, başarı ister, sahip olmak ister, şöhret ister, zenginlik ister, güzellik ister, gezmek, eğlenmek ister, ister de ister. İhtiyaçlar ve arzular aynı olunca haliyle olaylar da birbirinin tekrarı oluyor. Zaman sadece araçları ve şekli değiştiriyor, özü değil.

Erkeklerin açtığı mesajlardan ben liseli ergen olduklarını düşünüyorum. Hayatlarında tanıdıkları tek kadın anneleri. Gelen sorular şöyle: Kadınlar sekste neden hoşlanır?
Şu soruyu hatırlayan var mı: Belki birkaç ay sonra sevişecez neler yapalım?
Başka ergen efsaneleri: Kadınlarda libidoyu artıran hareketler... 23 - 24 yaşından büyük bir erkek artık her kadını aynı kefeye koymayacağını bilir. Bu yüzden çoğunluk henüz bebe.

Yeni neslin aşırı ilgisi var sözlüğe. Bence de büyük çoğunluk ergen. Meslek sahibi grupta mühendisler ve eczacılar var gibi geliyor bana çoğunlukla.

Verilen cevapların "ya ben lan neyse"nin açtığı duyuruda yer alması da olaya apayrı bir tat vermiş.

öğrenciler dışında, mühendis bence.

ciddili cevap: işletme mezunudur bence çoğu ama meslekleri kimbilir ne?

yakışır çılgınıma. boyat.

Özgürce kararını ver, bu seni mutlu edecekse boyat ya da boya.

mavi daha koyu saçlarda güzel duruyor bence. saçının doğal rengi bu renkteyse farklı renklere bak. ama boyaysa ve diplerden de siyahlar çıkmışsa üç renk güzel durmaz.

edit: tutar^^

Gözünüzden kaçtı sanırım. Sorumu yineliyorum: Özgür irademle beğendiğim mavi boyayı, fotoğraftaki mankenle aynı renk olan saçımı açmadan uygularsam boya tutar mı?

sen misin fotograftaki?
öleyse eger maşşallah

Kdkskslskd tamam.

Maalesef tutmaz. Uzun süre kullanmış biri olarak cevap veriyorum. Bu tonu tutturmak da zor. Nasıl bir boya ile boyamayı düşünüyorsun bilmiyorum ama. Saçlarımın açtırdığım kısmı dışında kalanları boyadığımda çok çok az fark ediyor renk. Açık kısımlarda da ilk hafta koyu iken diğer haftalarda önce renk açılıp sonralaro yeşile dönüyor.

benim bi arkadaş gitmişti ya slovenya ya da slovakyaya.
ingilizcesini iyice ilerletip geldi. sonuçta muhattap olduğu kişiler hep öğrenciydi.
maddi açıdan da burda biraz biriktirip gitmişti herhalde çok bi parası yoktu yani.

1 hafta SLovenya'ya gittim. Minicik, minnak bir ülke ama çok güzel. Ülkede dört üniversite var; Ljubljana ve Maribor üniversitesi dışındakiler fasulyeden. İnsanları da standart Avrupalı olmakla birlikte çok canayakınlar. Alplerin dibi olduğundan birçok turistik kar merkezi, Bled ve Bohinj başta olmak üzere güzel gölleri var. Trgilav Milli Parkı, Vintgar cennet gibi trekking, vb. yapılacak yerler. encrypted-tbn0.gstatic.com İngilizceleri oldukça iyi, üniversitede İngilizce programlar var. Rahat İngilizce konuşulabilir bir yer. Kendi dilleri ise Slav dillerinin Latin alfabesi ile yazılanı. Havaalanında bir dergi almıştım, Turizm Bakanlığı en büyük dertlerinin Slovaklarla karıştırılmak olduğunu söylüyordu. Ljubljana, Venedik'e de birkaç saat. İtalya rahatlıkla gezilebilir. Her türlü fırsat var denilemez, miniminnacık, çok güzel bir ülke. Kendi halinde.

Orada 3 tane Erasmus yapan Türkle de tanıştım, çok mutlulardı.

Erasmus dünyanın neresinde olursa olsun mantıklıdır. Zaten dünyada kaç ülkenin ana dili İngilizce ki! Siz de çok şey istiyorsunuz artık.

@sour o üniversiteye başvurucam inşallah, teşekkürler

Geçen aylarda iş için 3 günlüğüne slovenya'ya bulundum.

1. İngilizce bilmeyen kimseye rastlamadım.
2. Yardım istediğim hiç kimse beni geri çevirmedi, bilakis yardım etmek için kendi işlerini bırakıp benimle ilgilendiler.
3. Nerde okudum hatırlamıyorum fakat avrupanın en dürüst halkı gibi bir sey yazıyordu slovenler için.
4. Avrupa'nin ortasında kalıyor dolayısıyla her yere 2 saat mesafede. Arabaya atlayıp tüm Avrupa'yi gezebilirisin.
5. Her yer yeşillik doğa ile iç içe çok güzel bir ülke.
6. Ben gittiğimde havalar soğuktu fakat yazın ljubljana gecelerinin çok hareketli olacağını düşünüyorum.

kızlar bi el atın aloooooooo

Epilasyona git aloooooooo :)

armut.com dan bak

öğrencimisiniz aiemisiniz?

Ben de hanımımdan Demet Akalın'la İbrahim Kutluay'ın neden ayrıldığını öğrenmiştim. Onlar da basına çıkmadı. Çıkması da imkansız zaten bir şekilde engelleniyor öyle uç olaylar.

Edit: Hanımım kimseye söyleme diye yemin ettirdi bu arada.

O girdigin mekana gazeteci almiyor olabilirler. Bircok yere gazeteci giremiyor unluler de bu yuzden boyle rahat hareket edebiliyor.

soyle soyleyeyim, bu adamlarin bir sekilde elleri uzun. isterlerse haber yapilir ama sonu sıkıntı. bir de paparazziler her seyi bilmiyor. unluler nerede olduklarini ve ne yapacaklarini onceden soyluyorlar ve onlar gelip cekiyorlar. bize sanki spontane olmus gibi geliyor.

bu arada saba tumer acayip tehlikeli hatundur. ozellikle genclere acayip hasta.

ya ben yine de inanamıyorum yani nasıl ortaya çıkmadığına.

ulan paparazzi dediğin adam bunlardan para kazanır. bizim paparazziler şantajla mı para kazanıyor yoksa? "saba böyle görüntü var elimde, 10bin çıtlat yaymayım" tarzı mı çalışıyorlar yani?

etik veya değil, paparazzi dediğin adam bu herkes tarafından bilinen haberi magazin sayfalarında manşetten verip bunun üstünden magazin gündemi oluşturamıyorsa niye bu mesleği yapıyor ki?

paparazzi bu konularda can yakar, yuva yıkar yani. işi budur.

valla ülkeye paparazziliği ben getirecem ya.

istanbul gece ve gazino hayatından yüzlerce kişiyle ağ kurup gördükleri tüm yakınlaşmaları ortak bi alanda toplayacak. siteden allayıp pullayıp yayınlayacam. yuva yıkacam, işten attıracam arkadaşalr her mesleğin bi adeti olmalı lütfen ya.

haberi yapmadıklarında yaptıklarında kazandıklarından daha fazla kazandıklarında yapmıyorlar.

bu arada yuh mk ümit karan bi beni s.kmedi herhalde... benim eski hatunla da takıldığını duymuştum ama öyle haber maber olmamıştı diye hatırlıyorum.

www.youtube.com
herkes biliyor bence

Saba tümer'in saba'sini gormedim, tumer diye okuyup futbolcu tumer sandim ahahah baya bir sure "aaa ciddi mi? Yok artik" diye dusundum.

@tchuck gossip girl sisteminden bahsediyorsun sanirim :d herkes kendisi upload edecek filan.

Aynı evde yaşama olayı evliliğin getirdiği zorunluluklardan değil miydi ya

Oldugu gibi kabullen her seyi. Hep oyle olacak haci. Olay bu yani.

Biz de 5.yilimizdayiz 4 yildir birlikte yasiyoruz bence cok guzel.

sadece sevgiliyle değil bu herşeyini bildiğinizi düşündüğünüz birisiyle aynı çatı altında yaşamaya başladığınız anda bütün ilişki boka sarıyor, ben kaç senelik arkadaşımla kol kola omuz omuza herşeyi yaptım, aynı ilde okuyoruz diye eve çıkmıştık adam bi anda dünyanın en sinir bozucu yavşak insanı oluverdi. ev ortamı bence bi insanın gerçek yüzünü gösterir ya.

başakmış burçmuş bunları geçelim bir kere. erkek arkadaşımın burcunu bile bildiğimden emin değilim ama birlikte yaşarken çok güzel vakit geçiriyoruz. aynı evde yaşamak size yaramamış. bence ilişkiye hasar vermişsiniz.

sorun evde değil, bir çift olarak sizde.

ayrılın tez vakitte.

eskilerin bir sözü var, birisini gerçek manada ancak ya birlikte yaşarsan ya birlikte yolculuk edersen(o yolculuk deve sırtında 2-3 ay süren yolculuklar) yada uzun süreli ticaret yaparsan tanırsın derler. yoksa 4 yıl en güzel anlarda sevişmekle vb insan tanımak zor iş.

Ayni evde yasamak her iliskide yasanmasi gereken en onemli surectir, eger ayni evde yasiyamiyirsanis, o iliski gelecek vaad etmiyordur maalesef. Ya huyunuzu degistireceksiniz, ya da sevgilinizi. Bu uyumsuzluk" ay biraz alttan aliyim, ileride eski halime donerim" denilecek bir sey degildir. Bosanmaya kadar gider yoksa.

İlişkiyi ciddi seviyeye taşımakla hata etmişsiniz.

kendinize zaman ayırmadığınız için. 7/24 beraber olunca oluyor o. bir noktada ikinizin de günde 2-3 saat yalnızca kendi istediğini yaptığı bir zaman aralığı olmalı. yoksa feci bunalıyor insan.

sorunun cevabı içinde. temizlik filan için kalp kırmaya değmez, bunu görmeniz gerek öncelikle. hassaslaşma mevzusu da sık kavga etmekten ileri geliyor. sen sürekli onu eleştiriyorsun, düzenine laf ediyorsun. o da sana ediyor. sonra tabii her söylenen batıyor.
eve bir yardımcı alın, düzen oturtun. temizlik düzen gibi şeyler için kavga mı edilir yahu, başlatmayın burcunuza :) biraz da fedakar olun, geri adım atmasını öğrenin. ben de nişanlımla birlikte yaşıyorum, o bana göre daha dağınık ve ev işlerinden anlamıyor. ama rica ediyorum, gösteriyorum, elinden geleni yapıyor. ben de yapmadıkları için dırdır etmiyorum. orta yol bulmak bu kadar zor olmamalı.

durumunuz varsa temizlikçi gelsin eve haftada 1, 2 haftada 1.

konuşun, ketum olmayın. onun için önemli olduğunu düşündüğünüz için canınızı sıkan bir şey belki onun için o kadar önemli değildir ve davranışını değiştirmek ister.

beraber tatile gidin.

mort olur o iş. sevgiliyle aynı evde kalan kimi tanıdıysam mortu çekti o ilişki (buna kendim de dahilim).

tolstoy'un kreutzer sonat'ı aklıma geldi bir de durduk yere.

umarım düzeltirsiniz ama evlenmeden aynı evde yaşamak çok büyük risk.

Tez ayrıl, durum değişmeyecek, vs. diyenlere hiç aldırış etme. Elbette başta zorlanıyor insan, her iki tarafın günlük alışkanlıkları, çok basit konularda dahi, çatışabiliyor. Biz de mesela 4 yıldır beraberiz, son 2-2,5 yıldır da beraber yaşıyoruz. İlk zamanlarda sık sık kavgalar bağırışmalar oluyordu, yani en basitinden ben yemeğin içine zeytinyağı katmak istiyordum, o da zeytinyağı kokuyor diye ayçiçek yağı istiyordu. Sonra bunun için küçük bir tartışma çıkıyordu. Ya da tuvaleti hep ben yıkıyordum mesela, o hiç yapmıyor diye sinir oluyordum, kavga ediyorduk falan. şimdi kırk yılın başı oluyor bunlar ancak. Mutlu mesut geçinip gidiyoruz.

Bunun için herkes sorumluluklarının farkında olmalı. Yani, temizlik konularında mesela, bir tarafın daha fazla emek harcaması çok göze batabiliyor, rahatsız edebiliyor. Yani iki taraf eşit olarak katkıda bulunmalı evin çekip çevrilmesine. Bu konuda herkes yapmayı daha çok sevdiği işi üstlenebilir. Bunun dışında yolunda gitmeyen bir şeyin farkına vardığınızda söylenmekten ziyade tatlı bir dille anlatmaya çalışın sorunlarınızı. Evde çok fazla vakit geçirmeyin, çıkın arkadaşlarınızla görüşün, sinemaya tiyatroya falan gidin. Evde kaldığınız zamanlarda da sürekli aynı şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Herkesin kendi istediklerini yapmaya ayıracağı bir zaman dilimi olmalı. Kolay değil, ama bazen sabırlı olarak, bazen biraz fedakarlık ederek sorunları çözebilirsiniz.

1 yıllık bir ilişkinin ardından temmuz ayında sevgilimle aynı eve çıktık. İlk ayı çok anlamadık evi yerleştirmek, eşya telaşı filanla geçti; ancak sonraki günlerde kendimi hiç olmadığım kadar gergin ve sinirli hissettiğim bir bir buçuk aylık bir dönem geçirdim. Bulaşıklardan çamaşırlardan tut onun ev içinde vaktini nasıl geçirdiğine kadar her noktada sinirleniyordum. Konuştum, kısmen çözdük kısmen çözemedik. Sonra hayatın daha bir içine düştük ve her akşam bulaşıkların yıkanıp sabah tertemiz mutfağa uyanmak isteyen ben saat 9'da koltukta uyuyakalır oldum. O benden daha yorucu bir işte çalıştığı için ev işleri çoğunlukla bana kaldı, kalmaya da devam edecek gibi; şu an bir şikayetim yok.

Ha, o sinir stres olaylarına girip kendimi düzen ve alanlarımızın çatıştığı dönemden çıkarmak zor oldu, hakikaten zorlandım. O yokken sinirden ağladığımı da bilirim, onunla yapacağım ama sonradan yapmaktan vazgeçtiğim her konuşmayı kafamdan defalarca geçirdiğimi de. Ama neticede o dönemden çıktım, çıktık.

5 yıllık bir geçmişiniz varsa ve uzakta iken bu problemleri yaşamıyor iseniz, aynı ev içinde yaşamayı öğrenmeniz gereken dönemdesiniz. süreç sonunda ya uyum sağlayabileceksiniz ya sağlayamayacaksınız. Ama bu geçirdiğiniz ilk zamanları bir kriter olarak kabul etmemenizi ve yaşadığınız krizleri çözülmeyecek şeyler gibi değerlendirmemenizi tavsiye ederim kendi adıma.

Ankara net.

Erzurum, Sivas, Kayseri falan da büyük şehir değil mi?

Ankara.

büyük şehirden kastımız nedir? büyükşehri belediyesi olanlar mı? izmir ankara istanbul mu?

Ankara

samsun ne zamandan beri büyük?

çok net ankara derim eğer 3 hadi 5 büyük şehirden sayacaksak

delhi

ankara

delhi tam aradığım cevap oldu. tşk. samsun bayburttan az büyükmüş şimdi fark ettim. prdn.
aahhh aziz allah..

Deniz lobisi iş başında.

İstanbul diyorum ben.

Buna Ankara değil diyen öğrencidir bunu unutma bak. Ankara'yı Anadolu'nun bağrından sağından solundan gelen öğrenci tipler dışında kimse beğenmez Ankaralılar dahil. Kesinlikle Ankara kesinlikle.

Gördüklerim aradında İstanbul.

Ankara'da okumuş biri olarak ve tüm büyükşehirleri görmüş biri olarak ankara diyorum. İstanbul'dan başkası yalan.

ankara tabiki. ankaralılar ve orada yaşayanlar da kendilerine itiraf etsinler artık boktan bir şehir olduğunu.

Adana

diyarbakır

İstanbul'dan nefret ediyorum ama Ankara'da geçirdiğim bir sene boyunca İstanbul'a her izne gelişimde otogarda yeri öpesim geliyordu. Esenler'den bahsediyorum, anla artık.

Sevişme öncesi balkondan sarkıt, bu hareket çok heyecanlandırıyor.

Kizlarsoruyordan aldigim duyumlara gore onsevisme cok onemli. Ben bilmem tabii bakir adamim ama oyle diyorlar yani. Kulak memesini es gecme abartmadan tabii. Dondurma degil kulak memesi o.

bu sorularin liseli efsanelerinden kaynaklandigini dusunuyorum. "Kadinlar sunu yapinca dayanamiyormus... kadinlar soyle erkeklerden cok hoslanirmis... Kadinlar erkeklerin her zaman surasina bakarmis..." seklinde konusmalar buyuk olasilikla lise sonu universite basindaki duyuru kullanicilarindan geliyor. Ben genellemelerin artik abartildigini dusunuyorum cunku insanlarin utangaci var, samimisi var, disa donuk olani var, sinir bozucusu var, kucagina atlayani var... Turkiye'de 40 milyon kadar kadin varken tum kadinlar sunu yapar bunu yapar aciklamalarinin dogruyu gostermeyecegini dusunuyorum.

Bunu kadınlara sorsana delikanlı.

popolarına malibu terlikle vurmana dayanamıyorlar, hemen meme başları dikeliyor... ki bu iyiye işaret.

Ne liselisi arkadaş öyle şeyler yazarım şuraya "benim erkeğim neden bunları yapmıyor" dersiniz.

ahaha. "öyle şeyler" yapıyorsan bize neyi soruyorsun daha?

Daha neler vardır onu merak ediyorum

Gözünün önünde bir American Express Centurion salla.

seksi olmak.

Bence soru saçma değil, ne kadar genellenmese de sürekli keşfedecek/öğrenecek bir şeyler çıkıyor. Birinde işe yarayan herkeste işe yaramaz ama denk gelir de işe yararsa güzel şeyler olabilir. Bilgiyi yayalım, yaydıralım.

Şahsımda ve tanıdığım birtakım kadınlarda bel bayağı hassas bir bölge. Tam yanlar veya hafiften bel arkasına doğru gıdıklamadan okşamalar, belden çekmeler, hafif masajımsı şeyler iç gıcıklayabilir. Bel oyuğunun okşanması ya da kavranması diyelim.

Bunun dışında birçok kadında şiddetli değil ama tutkulu şekilde köşeye sıkıştırma, duvara yapıştırma hareketi işe yarayabilir. Şu hesap
questionsconfessionsandlessons.files.wordpress.com

Internet kafeler aciktir hala.

komşu felan yok mu yazıcısı filan olan,durum acilse saate rağmen yardımcı olur herhalde insanlar.sabah internet kafelerde açık oluyor bazen,adanadan 5 yaşından beri uzak olan bir adanalı olarak kafe duygu çevresi hakkında yardımcı olamıyacam.

sabah sınava gderken evdeki en sikik ,feda edebileceğin bir flash belleğe giriş belgeni at,yolda denk gelirsen bi internet kafeden çıkart.dönünce alırım diye bırak flash ister alırsın ister siktiredersin.

Duygu cafe zaten fotokopici kitapci dolu

Tecrübe etmedim; ama herkes burada öneriyor.

eksisozluk.com

eksisozluk.com

Teşekkür ederim ama daha profesyonel bir yer arıyorum açıkçası.

13-30 Kasım arası koray karagözler istanbul'da olacakmış, güzeldir dövmeleri.

Ali ersarı'yı bir araştırın derim.

@nice tnetennba; Koray Karagözler'e dövme yaptırdınız mı?

yaptırmadım değil yaptıramadım, 600 liradan açıyor makineyi :)

www.facebook.com

çalışmaları şurada var. uzun süredir takipçisiyim sadece.

@nice tnetennba; Çok teşekkür ederim :)

@chitosan; Siz Ali Ersarı'ya dövme yaptırdınız mı?

Erkek kardeşim yaptirmişti. Hem ćok detayli hem de zor bir dövme yaptirdi. Gayet başarılı bulmuştum.

Facebook sayfasından yaptığı işleri inceleyebilirsiniz. Bazıları tablo gibi :)

www.eksiduyuru.com

Beginner'den intermediate'a çıkmak birkaç ayını alabilecekken oradan 6.5 academic IELTS için en yaz bir yıl gerekebilir. Önce bir denem çöz ve puanını hesapla. Sözcük öğren, çok yapılan yanlışlara bak. Amazon kitap dolu, önerilenlerin pdf'ini bul.

No

yurtta kalırken arkadaş manitaya bak lan diye beni çağırdığında çocuğun arkasından götümü göstermiştim kız kapatmıştı, bi tek o yani.

işte sanırım türkiye gibi bir ülke olmasıyla alakalı, avrupalı iskandinav kızlara pipi gösteren, jameikalı gence soyunan kızlar falan.

evet. sonunda da pişman oldum. ya kaydettiyse fayişe diye.

arkadaşımın biri, (başkasıyla evlendiği halde) hala kendisine üst kısmı üryan fotoğraflarını atan eski kız arkadaşının fotoğrafını göstermişti. teey. olmuyor değil, oluyor ama o fotoğraflar bazen çok yanlış ellere geçiyor. bkz. 4chan'da futanari, trap ve pedo paylaşımlarından sonra en çok açılan konular eski kız arkadaş fotoğrafları/camwhore gifleridir.
batının ahlakıyla aynı seviyedeyiz bence.

Camsex diye bir şey duymadın mı? Bir sürü kişi yapıyor bunu.

türkiye gibi bir ülkede baya baya oluyor bu iş, yüz göstermeden yapıyorlar sadece. eğer sabırlı bir şirin olursanız omegle ve chatroulette'te denk gelebilirsiniz.

cevap ise hayır. muhteşem bir vücudum olsa da soyunmazdım, teşhirciliği basit buluyorum.

@traveller işte yeni duydum.

ne soyuncam lan. chatroulette iki tane kız bana soyunmuştu ama ben demeden, aniden.

azılı bir ergen iken çıkarıp salladığım olmuştu. gerçi soyunmak sayılır bu da, erkek olarak başka neremi göstericem zaten. benim "soyduğum" olmadı ama bi kız ayaklarını göstermişti fetişistim dedim diye güzeldi hehe.

beyle yapmıştım,

+18 & nsfw

vimeo.com

+18 & nsfw

sanal sex iste bu ilk defa mi duydun?
gecen de bi kiz inanamiyorum bana facebooktan tanisma mesaji atiyorlar diyordu.

bol bol soydum soyundum

çok

Hiçbir şey için geç değil.

Neden geç olsun ki?

18 yaşında virütözler var. tamam amaç virtiöz olmak değil ama geç kalmış hissettim :)

Gitari eline almadan direkt en sevdigi seyleri calmaya calisan yurdum ergenleri gibi olmazsan gec degil. Yani demem su ki calisman lazim pratik yapman lazim sen emek vereceksin ki karsiligini alasin ilk birkac pek bir sey yapamayacaksin cok zor gelecek hic ilerleme gosteremiyormussun gibi gelecek ama zamanla o istedigin birkac sey calabilme seviyesine geleceksin. Bunun bilincindeysen kesinlikle gec degil aksine her gecen gun kayip.

31 de akordion öğrendim. ama müzik geçmişim vardı. 60 ımda olsamda eğer ensturman öğrenmek istersem kesinlikle vazgeçmem.

50 yaşında gaza gelip Hukuk fakültesine girip bitiren insanlar var. 27 yaşında elektro gitar çalmayı öğrenmek o kadar da zor olmamalı.

Chris Rea eline ilk gitarı aldığında 23yaşındaymış

Geç değil, bir Guthrie Govan bir Satriani olamazsın ama çok iyi bi gitarist bile olabilirsin, çalışmakla alakalı.

Türkiye'nin en iyi kursları arasında: British Side, ITI, International House

@traveller acaba soylediklerinin fiyat bilgileri var mi?

Telefonda bile fiyat bilgisi vermezler ki. Alacağınız programın miktarına göre, gününe saatine göre...değişiklik gösterir.

ben kısa bir süre catch-up hocası olarak çalıştım o kurslardan birinde.

eğer vaktin varsa kendin öğren dili. dizi izle, film izle, kitap oku, yabancı arkadaş edin, gramer için de internetten video dersler falan bul farklı kaynaklardan bilgi edin.

kursların asıl amacı para kazanmak, sana dil öğretmek değil. o yüzden mümkün olduğunca uzak durmak lazım bence. dil öğretme stratejilerini de hiç mantıklı bulmuyorum, milli eğitimden pek bir farkı yok, yalnızca sınıflar kalabalık değil ve daha çok ilgileniyorlar ama kafa aynı. elinde kitap var hoca geliyor ders anlatıyor. belki böyle öğrenenler de vardır ama eğer hoca ilgini çekmeyi başaramazsa sıkılırsın ve bir şey öğrenemezsin.

@no Frost; bu çok zor işte onun için hem daha fazla vakit hem disipline ihtiyacım var. Kurs olursa daha istikrarlı olurum mecburum yani.

Teşekkürler herkese yanıtlar için bahsedilen en iyi kurslar maalesef yakınlarımda mevcut değil bu yüzden eldekilerle en uygunuyla idare edeceğiz gibi görünüyor.

Takip.

Hayatta gri diye bir renk de var.

kim özeniyo olm avrupa medeniyetine?
bizim konyada suriyeli döven denyolarımız var, avrupanın varoşundaki faşolar da arada çingene döver, faslı döver, ortamlar video dolu, daha yeni mi fark ettin avrupada metrekareye düşen faşist piç sayısını?
sırf ateist olduğu için öldürülmeyiz (evet canısı 15 senedir ateistim) çünkü her şeyi geçtim kanun var. ama nefes de aldırılmayız.

videonun altına yorum yapan da white trash, bible belt sakini, siyonist, altın şafakçı, gümüş başakçı. faşist her yerde faşist. her yerde akılsız. yeni mi fark ettik?

liveleak'de oldukça fazla ırkçı var. yani incisözlüğe bakıp türkiye'de herkes küfür ediyor demek gibi bir şey oldu. gerçi ediyoruz o ayrı da :)

www.youtube.com

al. alalalalalal.radikal islamciyi siktir ettim isid'i dogrudan destekleyen bir %8 var turkiye'de.

ayrica medeni ulkelerden bahsederken amerika'dan bahsetmeyi dogru bulmuyorum. hukuk az-cok isler, yasam kosullari cogu ortadogu ulkesinden iyidir evet ama bati ulkeleri arasinda son siralarda cogu alanda (egitim, saglik, sosyal devlet vs.).

müslümanlardan hayır gelmeyeceğini, müslümanın gittiği yere yalnızca bela, az gelişmişlik, yobazlık ve kendinden olmayanı öldürme içgüdüsü götüreceğini artık öğrendiklerinden dolayı, kendilerini koruma amaçlı bu çeşit hareketlerde bulunuyorlar.

mağduriyetiniz bitmedi gitti. ne skime avrupaya kaçıyorsunuz? mis gibi dininizi doyasıya yaşayacağınız, babalar gibi kafa kesebileceğiniz arabistan varken, avrupa neden? madem avrupa, işte artık karşılaşacağınız tavır bu. tüm dünya anladı ne olduğunuzu. öyle başa böyle tarak. hiç bir yerde istenmiyorsunuz artık. kendi kendinizi patlatırsınız bundan böyle.

şimdi eksik kalan tek bir şey var, o da müslümanlara karşı örgütlenmek. o da olunca görün siz müslümanın halini. körler sağırlar birbirini oyarlar artık.

Yaşasın Avrupa Medeniyeti!

Bir videodan da koskoca kıtanın analizi yapılır zaten(!)

Siz o videoları izledikçe İsrail çılgına dönüyormuş, kesin bilgi

head&shoulders dene.

Head & shoulders +1

Zamanında benim de burda sormuşluğum vardır. Bana da Head & shoulders tavsiye etmişlerdi. Şu an kepek yoksa bu şampuan sayesindedir.

Kepek sacinin dibinde kalan olu cilt derisidir. Sacini yikamazsan degil head and shoulders kellesmek bile ise yaramaz.

Her gün yıkanırsanız kepek kalmaz zaten. Head & Shoulders eminim iyidir ama bebe şampuanı da iş görür.

birkaç yıl öncesine kadar ben de çok muzdariptim kepek derdinden, o aralar piyasada olan ama sonradan yasaklanan bir şampuan / ilaç vardı ismi Zetion, o tamamen çözüyordu.

Şimdi sana onu bul kullan demiyorum tabi ki ancak onun prospektüsünden geçen kullanım şeklini normal kepek şampuanları (head & shoulders) ile uygulayınca da sonuç mükemmel oluyor. Normal duş alınca geçmeyen kepek bu uygulamayla bitiyor.

Kağıt kalem alın açıklıyorum. Öncelikle yıkanma sıklığını yazalım. 3-4 günü aşmasın. Şimdi kepek şampuanını nasıl kullanacağımıza gelelim. Önce fındık kadar bi miktar şampuanı saçımıza parmaklarla (tırnaklarla değil) 2 dk bastıra bastıra masaj yaparak uyguluyoruz ve beklemeden duruluyoruz. Ardından vücudu yıkama işlemine geçmeden önce ikinci şampuanı yapıyoruz. Bu sefer deminkinden daha çok ( iki katı ) şampuanı alıp 3-4 dakika parmaklarla bastıra bastıra köpürtüyoruz (ikinci şampuanı yapmaya başlarken saçlarımızdan su akacak kadar ıslak olmamasına dikkat edelim çünkü uzun süre köpüklü duracak, çok ıslak olunca akıyor durmuyor.). Şimdi saçlarımız köpüklü iken kafaya su değdirmeden vücudun kalan kısmını yıkıyoruz. en az 5 dakika daha kafamızın köpüklü kalmasını sağlıyoruz. ardından durulanıp bitiriyoruz. Bunu yaparken su çok sıcak veya soğuk olmamalı, hemen ardından havlu ile ( fön değil ) iyice kurulamalıyız.

Bu uygulama ile sorunun büyük oranda geçecektir.

Head & shoulders falan ne varsa denedim de en sonunda tek bir şampuanda buldum çareyi..

Yaklaş, hayatının bilgisini veriyorum şu an..

Prozinc..

İlk iki yıkamadan sonra geçiyor, üç yıldır da düzenli olarak kullanıyorum.. Diğerlerine para verinceye kadar hemen bunu al bir dene.. Reklam gibi oldu ama aşırı memnunum, o yüzden öyle oldu :))

Sorunun net sebebini bulabilirsin. Belki kepege neden olan sey tukettigin gidalardan bir madde veya bulundugun yerin hava durumu veya hayatindaki bir stres noktasi veya bir deri mantari. Bunun icin sacindan parca aldirip bir test ettir

Head & shoulders mentollu olanı çok iyi geliyordu, sonra normal olanı aldım kepekten boğuldu kafam. Tekrar mentole döneceğim ama kışın da üşütüyor.

çok yıknmaktan da kepek oluşuyor benimki öyleydi mesela ve doktor kafa derinin biraz yağlanmasına izin ver o yağ saçın gübresidir dedi ve denedim biraz zor oldu ama kepeksizim kafayı toprladık.

yeni nesil dil konusunda bizim kadar tutucu değil. hatta yazım/gramer kurallarını bir dayatma olarak görüyorlar. dil de yavaş yavaş değişiyor işte.

resmi yazışmalarda olacağını düşünmüyorum bu dediğinizin. sokak ağızında olması çok sıkıntı değil bence.

konuşurken sex diyorum yazarken seks

Tasarruf.

eksisozluk.com

çok axi adamsın nawar sadfsadf :D ya taxim yazan varsa ağır mallık ve özentilik bence. seks-sex taksi-taxi hadi olabilir diyelim ama genç neslin bi özelliği galiba.

Kimse makale yazar gibi sohbet edilmesini beklemiyor. Örneğin bilgisizlikten dolayı bağlaç ayırmayanlar bu konuda genelde "yea ona mı dikkat edicem sohbet ediyoruz şurda" şeklinde agresif savunmaya geçiyor. Oysa ki asıl konu bilmemesi, çünkü bu cümledeki kullanıldığı gibi "edicem" dediğinde kimse "edeceğim" diye yaz demez.

Yeni nesilin dikkat etmemesini anlıyorum entropi mantığı ile giderek bozulacak elbette kurallar da sınırlar da fakat bunun öyle bilinçli bir başkaldırı olduğunu sanmıyorum doğrusu.

Cursed chico "edicem" ve "edeceğim" farkı için bunu desen makul cevap olarak kabul ederdim ama tel harf için mantıklı gelmiyor. Hele klavyede ili elle yazıyorken s ve k orta sıradayken yazmak daha kolayken ve de değişen 1 harf sayısı iken. Demek ki konu zaman değil. Kaldı ki karakter sınırı konusu da yok twitter dışında bu tasarrufa zorlayan. Demek karakter sınırı da değil. Aynı şekilde "ve" bağlacı yerine "&" kullanılması da sorun değil bence. Bazı noktalarda esneyip gelişebilmeli elbette dil.

@Abdurrahman'ın dediği bana mantıklı gelen de. Hem "v" yerine "w" kullanımını, "k" yerine "q" kullanımını da açıklar nitelikte.

Nedir Turkiye'nin X W Q kullanmama inadi anlamiyorum. J de Turkce degil yine de alfabemizde var. Q kullansak ka mi ke mi diyecez sorunu da biter.

çünkü sex daha sex duruyor

sex neyse de taxim yazan hiç kimseyi tanımıyorum. tanımamakta da kararlıyım.

Yazmasi kolay, o yuzden.
Traveller +1

Traveller dil canlıdır. Dilimiz de yabancı kelimeler ile doluyor sürekli. Bence de artık Q, W ve X girmeli dile. Katılıyorum. Bazı sesleri elimizdeki harfler karşılamıyor. Fakat şu anki hali ile ks yerine x kullanmak bana yabancı dil özentiliği gibi geliyor.

Yazması kolay konusunda ise hala ikna olmuş değilim. Telefon klavyesi desek "k" ya da "s" noktalı harfler değiller. Yani basılı tutup noktalısına geçmek yok. Tek tık. Normal klavyede zaten iki el ile yazımda "k" ve "s" harfleri üzerinde duruyor parmak. "X" için ise elin konumunu değiştirmek ya da parmağı indirmek gerekiyor. Tabii o 0,1 saniye benim için çok önemli diyorsan saygı duyarım.

Almanca'ya da bizden "ş" harfini verelim "sch" diye uğraşmasınlar :)

neden navar değil nawar'sa, işte o yüzden.

@eksi sozluk e bir daha geldim çok saçma olmuş. "navar" diye Türkçe bir kelime var da ben mi v yerine w koyarak onu çevirdim?

taxim kullanımı için taxim hill otel var

neden olduğu konusuna gelince bence özentilikle başladı ve internetin uluslararası bir mecra olmasıyla yabancı kız düşürmek için
are you sex? gibi gibi, bizim abazan erkeklerimiz çok içselleştirdi benimsedi bu kalıbı bence ondan kaynaklanıyor

@nawar; çok saçma olmuş. seks diye türkçe kelime mi var? onun türkçesi cinsel ilişki değil mi? nawar örneğinde de olduğu gibi, yabancı dilden taşınan sözcükler, aslında olduğu gibi kullanılabiliyor.

@eksi sozluk e bir daha geldim sırf sataşma amacı güdüyorsun şu an. seks diye bir kelime nasıl yok? Bu ne: tdk.gov.tr

Bu da "sex" : tdk.gov.tr . Hani şu "yabancı dilden taşınan sözcükler, aslında olduğu gibi kullanılabiliyor." dediğin. Yabancı dilden taşınan sözcükler, taşınırken değiştiği hali ile kullanılır. Telephone değil, telefon. Gidip "telephone çalmadı bugün" diyor musun?



Nawar türkçe'ye geçmiş bir kelime değil. Örneğin hala mantıksız.

@nawar;

sataşma derken?

verdiğin linkte yazanı okumuyor musun kuzum?

"isim, biyoloji Fransızca sexe"

@eksi sozluk e bir daha geldim

Nereye varmaya çalıştığını anlamış değilim. Senin yazdığını desteklemiyor ki gösterdiğin şey. Fransızca sexe ise, ingilizce sex, almanca da sex. Kelime kökenini yazıyor, alınan dildeki halini gösteriyor. Onu orada belirtmek, Türkçe'de de aynı şekilde kullanılabilir demek değil.

Bildigim kadariyla artik satmiyorlar. Ben de gorsem alicam. 6 yasinda bir tane dell var bende hala iyi ama yenisi daha iyi olur.

mediamarkt ta felan bir sürü var abi nerde yaşıyonuz?

dell satmıyorlar ne demek? tibette mi yaşıyorsunuz anlamadım ki.
lmgtfy.com

dell donanım konusunda iyi olsa da batarya konusunda sıkıntılı.... 2 sene dolmadan bataryalar elde patlıyor ve şarj aletleri çabuk bozuluyor...okulda iki tane 5 senelik samsung var. ikisinin şarjı hala 3 saat gidiyor.bendeki dell ikinci bataryasını aldı. 4. şarj aletini değiştirdi...

www.bilio.com

Birlikte yasiyoruz. Sanirim azaliyor. Onu istiyorum ama isten yorgun geliyoruz. Genelde benim iki katim calisiyor doktora da yaptigindan. Hep yorgun...

Bilmem de evlenirsem, ya bir zaman sonra karimla birlikte olmak istememeye baslarsam, o da bu yuzden benden nefret etmeye baslarsa ve boylelikle birbirimizden iyice sogmaya baslarsak diye korkarim hep:)

2 ayda bir felan oluyormus.

Birlikte yaşayınca bile giderek azalıyor, maalesef... durduramıyoruz.

5 aylık ilişkide ilk haftalar haftada 4-5ken yoğun tempodayız şu an baya azaldı eskiye göre dyebilirim. Tamamen birlikte yaşamıyoruz, ikimizin de ayrı evleri var ama çoğunlukla ya ben ondayım, ya o bende.

Evet birlikte yasayinca bile azaliyor. Sogumaktan veya cekici gelmemekten ziyade, surekli beraber olmanin, her an sevismeye musait bir ev olmasinin da getirdigi tembellik olabilir.

iki insan bir arada iken yapacaklari en zevkli sey seks olmayabiliyor.

Kebap yemek de zevkli ama her gün yesen bıkkınlık gelir

ya bıkkınlık gelmesi tamam da sevişmek yerine masturbasyon yapmaya kayınca olay sıkıntı bence.

fantezi şart.

kadın ve erkeklere yönelik sikimsonik yorumlar ve genellemeler içeren bütün başlıklar, futbol başlıkları

"Bilmemne tarihli zart ile zurt takimi maci"

Öğretmenlerle ilgili başlıklar.

"bilmemnenin, bilmemne olduğu gerçeği" modundaki başlıklara illet oluyorum. tamamen provokasyon amaçlılar.

Kadinlari erkekleri tek tiplestiren liseli ergenlerin sehir efsaneleri... yok kadinlar suna dayanamiyormus, erkekler hep soyle kadinlari begenirmis...

Sanırım beni de en çok rahatsız eden x'in İngilizcesi geyiği. Zaten çok çok büyük bir ihtimalle sormak için değil de sözlüğün gerçekten komik olmayan komedyenlerini ortaya çıkarmak için yazılıyor.

Diğerleri de anket başlıklar ve "x tarihli y rezaleti" geyiği.

x'te y liraya satilan sey

Bir de baslik degil de, basliga yazilanan bir entryden sonra, pesi sira yapilan iki uc kelime degistirilerek girilen ve zerre komik olmayan entryler.

x rezaleti.

burda yazılanları çıkarsan başlık kalmaz sözlükte.

İşaret dili

sanat dalları bu kadar geniş olmazdı. felsefe yavan olurdu. insan çeşitliliği olmaz tek tip bir hayat olurdu.

tabii iletişim sıkıntısı olmazdı o başka.

Milliyet kavrami bu kadar guclu olmayabilirdi. Ulus devletlik de oyle belki.

Tercümanlar olmazdı, ilk aklıma gelen bu olsun benim için :)

Denendi tutmadı. Kültür diye bir kavram olmazdı bence.

Denendi derken? Esperantoyu mu kastediyorsun?

o dil türkçe olurdu.

hadi bakalım. linç başlasın.

Dünyada herkes aynı dili konuşsaydı neler olurdu? Bunu kastetmiştim bazıları yanlış anlamış sanırım

soru net değil cidden, ne olaylar olurdu gibi de hangi dil olurdu gibi de anlaşılabiliyor.

insanlar anlaşıp dev bir kule inşa ederlerdi, tanrılar da aramızı bozar yine bir sürü dille bölünmemize neden olurlardı.
(bkz: babil kulesi)

o dil Sümerce ya da Latince olurdu bence.

ben aç kalırdım.

her gördüğümüz kıza yaza yaza doğal coğrafi sınırlar arasında mekik dokurduk.

“If there was only one language in all the world, none of such things would happen,” Herr Heinrich declared.

“There would be no English, no Germans, no Russians.” “Just Esperantists,” said Teddy.

“Or Idoists,” said Herr Heinrich.

Herkes tek tip insan olacagindan felaket olurdu

esperanto

her yazarı kendi dilinden okuma olanağımız olurdu. her şarkının sözlerini anlardık.

(bkz: güneş dil teorisi)

1. olur
2. hayır demez

Olabilir de diyebilir de. 1 yaş küçüğe bile diyebilecek insan var.

Su siralar gozumun onunde 18E 24k'ya hizla yuruyor, cok yakinda muvaffak olacak gibi gozukuyor. Kisine gore degisir, pike'nin dedigi dogru.

erkek (ben) 25 (ki o zaman 24tüm)
kadın 30+ idi

2 sene kadar uzak mesafe de olsa ilişkimiz oldu

yani

1- olur
2- diyebilir

Kadınlar yürüdükleri erkeklerin yaşlarına çok takmıyor bence. Ben 26'yım. Benden büyük kadınlar bana sık sık yürüyorlar. Daha geçen gün 32 yaşında bir tanesi yürüdü mesela. (Bu yürümek de kötü bir tabirmiş, sık kullanınca...)

Yani demem o ki kadınlar bana yürüyor. Hayır, demem o ki aklı başında bir kadın karşısındakinin yaşına değil karakterine vs odaklanır.

kişiden kişiye değişir ama ahhha çocuğa bak diyen zaten olgunlaşmamış biridir, en fazla kendimden küçük biriyle ilişki yaşamayı düşünmüyorum der kibarca insan olan. Ama belki de çıtır seviyordur, erkeğin 3 yaş küçük olması büyük bir yaş farkı değil çevrede böyle ilişkiler var. Ama ben kadın olsam hayır derdim ki bu benim kendimden büyük ya da çok yakın yaşlarla daha iyi anlaşmamla alakalı, tamamen kişisel yani. Dene ne kaybedersin.

1-hem de süper olur.
2-ne münasebet!? belki hoşuna gider, belli mi olur?

kişisine göre değişir +1 kadın ve erkeğin karakteriyle alakalı.
ben kendimden küçük biriyle olmak istemezdim şahsen. bunun sebebi de kendimden büyüklerle daha iyi anlaşmam.

26 yasinda kadinim 23 yaşında erkekle ugrasmam artik. haha cocuga bak falan olmaz da 23 yasindaki erkegin hayata bakisiyla 28 yasindakinin bakisi cok farkli. Daha bir denge, huzur, guven ortami sagliyor belli bir yasi geçmiş olmak.

1- 3 yaş fazla bir yaş değil, olabilir
2- sen "çocuk" değilsen, normal hiç bir kadın bunu demez.

Olur
Sorun degil

1-olur
2-demez

bu arada erkek arkadaşım da benden 3 yaş küçük ilişkimizde yaş sorun olmadı şimdiye kadar.

1- Olur
2- Demez

Yalnız şöyle bir sorun olabilir, 23 yaşındaki insanımız halen öğrencilik psikolojisinde olabilir, diğer tarafta 26 yaşındaki insanımız o psikolojiden çıkmış ve iş hayatına atılmışken; bu durumda dengesizlik olabilir. Onun dışında sıkıntı olması yaşlardan bağımsız bir durum.

çok kalabalık değil mi? 49 kişi?
3 erkek açıkta kalır, tabi herkesin straight olduğunu kabul edersek...

Olur. Dedirtmezsen demez.

hayvan gibi olur korkmaaaaa

olmaz.
der.

olmuştu zamanında. aynen 3 yaş büyüktü benden.
insandan insana değişir ama bu. kimin ne tepki vereceğini bilemezsin.

13 milletvekili bulunacak. MHP destek verebilir eger MHP'nin de istedigi birden fazla madde referenduma sunulursa.

cia partisi mhp tabii ki destekleyecek. bahçeli neden hala koltuğunda sanıyorsun? herkesin işine geliyor.

Nasıl çok zor arkadaşlar referandum? Bu milletin önüne ne koysalar istediklerini alırlar.

mhp yine koltuk değneği olacak. Bahçeli denen zerzavatın mit ajanı olduğuna hiç şüphem kalmadı

mhp'yi o zaman geldiğinde devlet bahçeli bile yönetiyor olsa buna evet demez. milletvekilleri de demez. başkanlık olursa mhp diye bir parti kalmaz.

ben hdp ile anlaşılacağını düşünüyorum. kafalarındakini müzakere ederler, ne koparalbilirlerse artık.

ne kadar karamsarsınız arkadaşlar ya. kendimize gelelim.

abi bilerek mi yapıyorsunuz yoksa gündem mi takip etmiyorsunuz? ikincisi ise eğer ben buradan, sizden daha iyi takip ediyorum gündeminizi. hdp 'başkanlık dahil her sistemi tartışırız', 'amerika veya meksika örneği' gibi cümleler kurduğu bir yerde kalkıp 'mhp rererö' demenizde sadece art niyet görüyorum. he mhp destek vermeyecek mi? elbette mhp'nin destek olması çok yüksek bir ihtimal ancak bu konuda bir cümle kurulacaksa eğer hdp'nin de adı geçmeyen bir cümle kurmak saçma olur.

btw, rte ülkenizin ilk başkanı olacak.

@air: sonra farklı şeyler söyledi hdp'liler. yani kısaca şöyle dediler: "tayyip'i padişah yaptırmayız. başkanlık da bir sistemdir, oturup tartışırız ama tayyip'in istediği şekliyle ASLA kabul etmeyiz"

hdp'nin belli bir tutumu ve belli bir amacı var. ister tek adam yaptırmayız seni desin ister başka bir şey, desteklememesi absürd olur.
ülkede üstünden gelinmesi gereken onca konu varken başkanlık sisteminin uymayacağı gibi, tek adam yaptırmayacağız dense bile işler pek öyle gelişecek gibi durmuyor.

ayrıca şöyle söyleyeyim; seçimlerden sonra mhp'de ''farklı'' şeyler söyledi. bu mantıkla mhp'ye de güvenmek gerekiyor ama güvenmiyoruz değil mi? aynısı işte..

hdp'nin asıl amacı demokratik bölgeler, yerinden yönetim vs vs adları ile süsledikleri yeni bir eyaletimsi sistemdir. ondan sonra başkan kim olmuş olmamış çok da tın onlara. ha, tayyip kafasındakinin yüzde yüzünü vermez hdp de yüzde seksenini verir. vesaire vesaire.

@air +1

daha 2. seansta fark beklemeyin. sabredin, birkaç seansa fark daha da belli olur.

5 seans mi? 10 - 15 seans gerek ornegin ensenin cogunlukla bitmesine

erkek değilim ama lazer beyaz ten ve siyah kıl ikilisinde işe yarayan bir olay. ben lazere başladığım zaman çok olumlu konuşmuşlardı yine böyle. ikinci seansta tüylerimi lazer cihazının görmediğini kem küm etmişlerdi. ben de sadece bacak bölgeme yaptırmaya karar verdim. daha ilk seanstan fark edilir bir azalma oldu. "ayı yavrusu" bir bünyede neredeyse hiç etki göstermemesine şaşırdım o yüzden. lazer cihazını falan araştır bence. piyasada bir sürü cihaz var. ama bunlarla hiç uğraşmayayım, kafam rahat olsun diyecek olursan da lazeri değil iğneli epilasyonu öneririm.

Ev: M.koy
Is: Tuzla

Memnunum

3.yilim

Yok, o kadar uzakligi kabul edemem. Hayatim calismak ve yolculuktan ibaret olursa iyi is teklifi ne isime yarayacak?

ilk başta para cazip gelse de daha sonra sadece yol yoruyor insanı. bu dünyada mutlu olmak istiyorsan işin evine yakın olacak.

kabul edip taşınma durumunu zorlardım.

mümkünü yok etmem.

ederim okurken günde 3 saat yol çektim, uzun yol beni bozmuyor artık alıştım.

Beylikdüzü-Beşiktaş, TEM üzerinden 47 km, günde 4 saat, 5. sene.
Bayılmıyorum ama kabus da değil.

şahsen kabul etmem

oeeh Beşiktaş-Ataşehir'e bile en fazla 1,5 ay dayandım neyseki taşınıyorum.

Çekilecek dert değil.

Ben etmem. Yorulurum, eve gelir gelmez uyurum, o ne öyle

kabul edip taşınma durumunu zorlardım.

taşınmalısın. çalışan bir insan için taşınmak ekstrem durumlar hariç imkansız olamaz bence.

yıllarını yollarda heba eden ve etmekte olan biri olarak söylüyorum

Pendik - Sefaköy
5. Yılım.
Sabrımı sınıyorum.

Paraya boğmaları lazım.

1 ay oncesine kadar evimle isim arasinda bir cadde vardi sadece. Karsidan karsiya geciyordum ve evdeydim. O taraflardan butceye uygun ve guzel bir ev bulamadigim icin tasinmak zorunda kaldim. Simdi tek vasita ile 15-20 dk suren bi' yol var. Bela okumak istemem ama allah belasini versin. Ne kadar guzel bi' seymis evin dibinde olan is. Bu yol cekilmez. Keske hic tasinmasaydim diyorum.

seninki de belli değil ki.kız gibi duruyor bence mesela

Ben seni kadin saniyordum :S

@high hopes
Tamam vurma. bi vuruşta öldüm.
@Traveller naptın abi? :(

olaya kendi nickinden başlasaydın keşke.

@acemi

Her gulucuk atan seni becermek mi istiyor saniyorsun

Oyleyse ;)

emin olamadığın olursa bana sor abi. entry'sinden duyurusundan harf harf, kelime kelime analiz yaparak %95 oranında başarı sağlıyom ben. 4 yaşımdan beri bu sektördeyim. öğrendik artık bi şeyler karı kovalaya kovalaya.

bana da herkes "hocam" "abi" falan diyor. bunları sorun etmiyorum. ama bir keresinde bir abiyi bozmayıp meme muhabbeti yapmak zorunda kalmıştım, şöyle ele gelmeli böyle ele gelmeli diye :/

aynen ben de karşıyım yanıltıcı nicklere:S

Karsi cins pesinde aranan almasin tabi unisex nikneym. Hatta piremses_24_ist yazsin da niyet bilinsin. Ugrastirmasinlar kimseyi :////

bence benim nikim de gayet dırdırcı kadın niki, bana neden birader diyonuz?

bana bile oldu, güzel muhabbet çeviriyorduk ben işin muhabbetindeydim en azından
sonra amacı fark edip erkek olduğumu belli etmiştim, tabii mesajlar son buldu :D ne gülmüştüm yahu :D keşke nickin sonuna en azından ''amk'',''kevaşe'' falan ekleseydim

Benimki nasıl? İyi mi?

beni de kadın zannediyorlar mesela ama o biraz benim hayvanlığım..

@kaptan maydanoz tanışalım mı ;))

Hahahahaha ay hiç güleceğim yoktu:)) abi azıcık yazdıklarına bakın onu da mı biz öğreticez:)) saklamıyorsa özenle anlaşılır bir yerlerden.

Mızrak66 ne amk dkdlflgl kahkaha attım :)

irc döneminde basılan kafeler geldi aklıma aaahaha

Bence unisex nickler olmalı. Böylece birine yürüme niyetin varsa bile onun hakkında çıkarım yapman ve durumdan emin olman gerekir. Azıcık heyecan katar hayatına, kafanı çalıştırır.

Senin başına gelmiş ve hayal kırıklığına ugramissin belli ki :

yazacaksan en baştan sor bari bu duruma düşme: i.hizliresim.com
zaa

bence internette her şey bilinmez olmalı. Ben o [email protected] dönemlerini özlüyorum :/

edit: bu arada internette kadın yok bilmiyor musun?
men are men, women are men, and children are FBI agents.

Türkiye'deki büyük şirketlerin hemen hemen hepsinin merkezi İstanbul'da. Yüksek eğitim seviyesi gerektiren işlerin birçoğu da yine İstanbul'da. Haliyle herkes iş için İstanbul'a geliyor. Bunun yanında konser, etkinlikler vs. hepsi İstanbul'da. Koca ülke sanki bir şehirde yaşıyormuş gibi.

Başka şehirde eski nesil işler dışında, acemi'nin de dediği gibi yeni sektörlerde iş bulman imkansıza yakın. Bulsan bile sana çok komik rakamlar teklif ediyorlar. Çünkü o işten anlamıyorlar.

istanbulda doğdum. istanbulda büyüdüm. tüm çevrem her şeyim tüm geçmişim istanbulda. bu yüzden yaşıyorum. 40 yaşımda terketmeyi planlıyorum, du bakalım.

okul burda aq ya. gerçi okulla da pek işim yok ama takdir edersin ki "okulu bıraktım ben hadi baybay" deyip bi yere gidecek olursam belamı sker aile eşrafı.

bunları hep söylüyorum kendime. istanbul'un güzellikleri var elbette ama ben küçük ve daha düzenli bir şehirde yaşamayı tercih ederdim açıkçası. zaten gezen tozan adam değilim. ne bileyim tenis kortu, buz pisti, tiyatrosu, sineması olan küçük bi yer benim için fazlasıyla yeterli olurdu.

(üst paragraftaki yerleri kendim için yazmadım, medeni bi yerde bulunmaları gerektiğine inandığım için yazdım. tenis kortu veya buz pistini "spor fasilitesi" olarak genelleyebiliriz. yoksa benim ne işim var tiyatroyla sinemayla, sığırım ben)

Cunku Kadikoy, Besiktas, Sisli'de benim gibi yasayan ve dusunen kisiler var. Turkiye'de yasam zaten zor her yer fasist dolu, cahil dolu. En azindan bu uc yer bana Turkiye'de oldugumu bir miktar unutturuyor.

Turkiye'de IStanbul disinda hicbir sehir de asla yasamam.
Ev ve isyeri arasindaki kucuk cemberde hapsolmamak icin bu sehirdeyim.

Hicbir halt yok diger buyuk sehirlerde. "Yoo her sey var" demeyin hic, yok.
Trafik var mi, var ama trafikten kurtulacagim diye geri kalan her seyden de mahrum olmak istemiyorum. Aradigim her sey burada. Egede, akdenizde, guneydoguda, karadenizde, ic anadoluda cesitli illeri de gezdim, yok arkadas. Dunya'nin baska bir yerinde daha hareketli bir sehre tasinma imkanim olsa oraya tasinirim hatta. Falza sakinligi sevemem, yasadigim yer canli olsun isterim. Kucuk bir sehirde yapamam ben, donup dolasip ayni birkac seyi yaparak hayatimi geciremem.
Baska bir ilde yasamayi aklimdan bile geciremiyorum, kabus gibi.

Ankarada yaşıyorum ankaradaki arkadaşlarımın çoğu istanbula taşındı şimdi herkes ankarayı bokluyor demek ki memnunlar

nefis bir soru.
ben yedi yıldır istanbul'dayım. yedi yıl önce mükemmel bir şehirdi benim için. nefis arkadaşlıklar, farklı mekanlar, sonu bitmek tükenmek bilmeyen ortamlar... ama hepimiz insanız ve bir süre sonra tükeniyor her şey. ben de artık buradan uzaklaşmak istediğimi fark ettim. şanslıyım ki gidebiliyorum kısa sürede. ama gidemediğimi de düşünüyorum. bir işe kapak atıp da oradan uzaklaşmak bir süre sonra yaşadığın hayatın boktan taraflarını görsen bile çok zor. çoğu insan bu akıntıya kapılmış durumdalar ve şimdi ben sana sorabilirim? ne yapsınlar? alternatif sun lütfen.
bir sahil kasabasında domates mi yetiştirsinler? iyi ama hangi parayla? nasıl? sahibinden.com'a gidip bir arsa fiyatlarını ve evleri vs incelemeni tavsiye ederim. günümüzde maalesef alternatifleri yaşamak çok zor. bir şeyleri başarsan bile sonrasında kendi içlerinde zorlukları var. dolayısıyla yaşamın kendisi zor artık. bir zamanlar yaşadığımız o ailenin kanatları altında değil hiçbir şey.
benim de tüm gördüğüm sıkıntı mutsuzluk ve hengame. ama buranın insanı zaten sevmiş bunu. kimi kalabalığı seviyor kimi yalnızlığı. ben kalabalığa doydum, bir başıma doğanın sesini dinlemeye gidiyorum bir süre sonra. tercih meselesi. ne diyelim. herkese bol şans.

Kaos sevmiyorum, sokağımdan günde 10 kişi geçse 11.yi aramam. Sakinliği seviyorum, en son 11-12 yaşında sıkıldım. Yapmak istediğim şeyleri düşündükçe üç ömür yetmiyor zaten, onu da harcıyorum burada. İstanbul'un İstanbul olmayan kısmında yaşamak beni çok mutlu ediyor, bir de işe uzak olmasa. İstanbul'a her dönüşümde lanet üstüne lanet okuyorum; canlılık değil bu, kangren. Üstelik kangreni yaratanın bir parçası da benim.

Herkes gibi işim için buradayım. Başka şehirde de aynı işi yaparım ama kurum değiştirmek attan inip eşeğe binmek olur ama başka yerlerde attan inip file, çitaya binmek için zorluyorum. Kısmet, nasip artık.

oha 2 ayda nasıl o hale geldin ya. İstanbul turistler ve üniversiteliler için en iyi yerlerden biri bence. Çalışırken zulüm gibi gelebilir o ayrı.

Ama küçük şehirde sakinlik içinde yaşasan, sevgilinle/arkadaşlarınla dışarı çıkıp bi dolaşalım diyince gezecek yer bulamasan ya da hep aynı 1-2 yer olsa, doğru düzgün etkinlik olmasa sadece sinema olsa, bu şehri sevecek misin?

kadiköy-moda-beşiktaş-istiklal-beyoğlu-eminönü-ayasofya-üsküdar-bostancı-caddebostan

var çünkü hacı

kıç kadar mı bu arada:D 20 ortalama şehre totalde denktir heralde

yazilim sektoru burda, okul burda.

istanbul ogrenciye guzel rodriguez de para varsa guzel. :)

Edirne insaninda Trakya kafasi Sakarya insaninda Anadolu kafasi var. Sakarya ustelik muhafakar bir yer. Secimini buna gore yap. Edirneli cok kisi zaten cifte vatandas (gocmen) onlara vize yok ama senin alman gerekebilir. Vizeyi de Istanbul'dan alacaksin.

edirne tabi. çünkü CHP.

sakarya'nın bir artısı yok, istanbul'dan gelen biri için oldukça sıkıcı bir şehir. edirne'yi bilmiyorum ama sakarya'dan kötü olamaz. 18 yıl orada yaşadım biliyorum.

sakaryanın tutuculuğu sebebiyle çeşitli sorunlar oluşabiliyor, dedirneyi dene derim

13 sene kırklareli'de yaşadım edirne'ye çok sık gidip gelirdim bence hiç düşünme edirne'yi tercih et.sakarya'da çok uzun süre kalmadım ama orda okuyan arkadaşlarım epey sıkıcı buluyolardı sakarya'yı . 2. sorunuza gelince araları o kadar yakın değil ama sabah çıkıp öğlen selanik'i gezip akşama dönebilirsiniz diye tahmin ediyoruum.

edirne: avrupa.
sakarya: sıkarya.
www.youtube.com

ay bu da sorulacak soru değil, edirne elbette.

Edirne, medeniyet; Sakarya, Anadolu çomarı.

bu soruyu görmemiş olayım... tabii ki edirne.

şengen vizen varsa yunanistan'a geçmek sınıra yakınlığından ötürü daha rahat olacaktır tabii, ipsala'dan otobüsler kalkıyor olmalı.

bir de sözlükten freekara'ydı sanırım yanlış olmasın, tee yıllar önce uludağ sözlük'teyken konuşmuştuk bunu, edirne'den yunan kanallarını izliyodu. yunanistan ligi maçlarını falan. çanak anteni ona göre mi ayarlamıştı napmıştı bilmiyorum. ilgin varsa öyle çılgınlıklar da yapılabiliyo herhalde. ya da beni yedi bilmiyom. ama maçları izlediğinden eminim.

edit: yalnız şimdi baktım da, ipsala'dan selanik 6-7 saat sürüyormuş. atina zaten taa içerde. öyle günübirlik gitmek falan sıkıntılı olur sanırım.

Aslında yunan tarafına geçmekle ilgili sormak istediğim günü birlik/haftasonunda falan vizesiz geçmek gibi bir durum olabiliyor mu?

Sanki bazı ülkeler için belli bir güne kadar vize gerekmiyor diye birşeyler okumuştum zamanında.

Galiba Edirne için tek dezavantaj İstanbul'a Sakaryadan daha uzak olması kalıyor.

olabilir de olmayabilir de. tek tip escinsel yok. escinsel dedigin kadinsi olmak zorunda degil.

değil.

hatta eşcinsel olmayıp içgüdüsel olarak bebek bakmayı kadından daha iyi beceren iri yarı kamyon şöförleri veya tam tersi durumlar var beynin cinsiyeti ve tepkileri değişebiliyor.

ancak hormonların davranışlara etkisi çok örneğin yüksek testosteron daha fevri kararlar vermeye ve daha çok risk almaya sebep oluyor.

secret sex of the brain belgeselini izleyin.

www.youtube.com

Kadınlık hormonu heteroseksuel erkeklerde de çok fazla. Hatta göbekli erkeklerde hemen hemen bir kadında olduğu kadar östrojen var. Eşcinselliğe etken bir durum değil bu.

Kimse bu sorunun yanitini tam olarak bilmiyor. Escinsellik biyolojik, psikolojik ya da her ikisinin bilesimi de olabilir.

beyin cinsiyeti cinsel konulara etki etmez, erkek beyinli kadınlar daha pratik ve hızlı karar verirler, otomobil kullanırken daha atik olurlar. ama eşcinsel yönelimleri olmaz.

Bu arada cinsellik performatiftir. Yani kiminle sevisirsen aslinda ona gore bir cinsel kimlige burunursun. Gaylerle yatan bir cok klasik Turk erkegi var, esnaflar ornegin.

şöyle bir tespitim vardı, harala gürele arasında kaldı

www.eksiduyuru.com

Olay biyolojik aslinda embriyo dönemindeki cinsiyet hormonlarınin beynin yapısını yanlış şekillendirmesi. Yanlış hormon baskın geliyor. Genital organ şekillendiği halde. Yani tercihten çok ondan kaynaklanıyor esas. Güncel Hormon durumu da etkili ama temel sebeb bu dediğim gibi. Doğum öncesi hormon seysinden kaynakli.. Psikolojik sebeplerde de var ama ana sebep anlattığım şekilde.

Bölünmesin tabi ama illa bölünecekse ben Yozgat'ın da ayrılmasını istiyorum.

Kantonlara falan mi bolunsek diyecegim ama bugun tatmin olmayanlar o gun de tatmin olmayacak.

Ferhan Şensoy'un böyle Bi fantezisi vardı. Eskişehir i istiyordu kendisi :)))))

@kakao tırlara bakarken yazdım.

Daha verimli bir ulke halini aliriz. Eskiden Egeliler ulkeyi yonetiyordu simdi de Ic Anadolulular yonetiyor gibi geliyor. Besiktas, Kadikoy, Sisli, Sariyer, Maltepe de icislerinde ayri olsun. Kadikoy, Iskandinavya standarlarina cikar.

ülkeyi bir bırakmadın halk yönetsin.

Roma imparatorluğunun başkenti olması ve bu sebeple oldukça güçlü ailelere ve kalabalık bir nüfusa sahip olması bunun sebebi. Yoksa sadece bir psikoposluktu. Batı Roma'nın mirasını, Konstantinapolis'e karşı korumayı başardılar(papaların büyük bir kısmı Roma halkı tarafından romalılar arasından seçiliyordu)(hatta yunanca yerine latincenin kutsallaşması bile bunun bir göstergesi). İnsanların itaatini sağlamak için ideolojik bir kılıf o kutsallık(aziz petrus ve kaya hikayesi buradan geliyor).

Secilmesinin Isa ya da Hiristiyanlikla bir ilgisi yok. Milattan once donemlerden beri Vatikan kutsal ve onemli bir sehir Roma Imparatorlugu icin. Imparatorluk Hiristiyan olunca da konsepti degismis.

Eyup neden birilerine gore kutsal toprak? Cunku onemli Islam sahsiyetleri orada dogmus, olmus... Vatikan da dini yonden onemli ama kutsal toprak daha cok Kudus'tur.

Kurtleri ayni kefeye koymak hepsi ayni seyi dusunuyormus istiyormus gibi dusunmek yanlis.

Evlenmeyen tipler var.

istanbuldaki zengin kürdün sikinde değil pkk'ymis, ayrilikmis v.s.

güneydoğu'dakiler de heyecan arayan işsiz gençler. 90'larda değiliz artık, herkes her istediğini yapabiliyor. hdp'deki oy düşüşünden de milletin artık pkk'dan sıkıldığını görebilirsin.

eskiden kürtlere pis şeyler yapıldı ama artık yok. asi gençlik haricinde de kimsenin kopmak istediği falan yok zaten.

otonomiye gelince; yerel yönetimler zaten güçlendirilmeli. kürtler ya da x kişisi istedi diye değil. zaten olması gereken o. hakkarideki kürt ile trabzondaki kafatasçının, içanadoludaki çomar ile izmirdeki laikçinin tamamını tek bir merkezden yönetemezsin. herkesin kaygıları, önem verdikleri v.s farklı.

asıl zengin olan özerklik istiyor, ağaların işi bu politikalar, texas'ın bağımsız olmak istemesinden çok farklı değil olay, özerk olarak böyle yapacak ama çölümsü yerde yaşamayacak, boğazda fink atacak.

ikiyüzlülüğün dibine vurdular. madem tc vatandaşı olmak koyuyor, otonomluk yok o zaman tam ayrılacaksın dediğinde "oo yo yo" moduna girmelerinden belli baştan beri "biz özgür değiliz" muhabbetinin samimiyetsizliği. oradaki halkı bunların eline bıraktı devlet. o halk istese bunlar çoktan almıştı orayı.

omurgasızlıktan ölünmüyor. anca milliyetçilikten kafatasçılık ve şovenizmmiş gibi bahsediyorsun; bunlar için bu terimler varken.

ek not: laikliği savunan kişiye laisist denir. laikliğin olduğu bir ülke de yalnızca laiktir, laikçi değil. laikliğin savunulması diğer durumlardaki gibi finans örgütlerine yol vermediği, bu sayede iktidar olunamadığı için bunun sömürüldüğünden, dolayısıyla laiklik satmaktan yani laikçilikten de bahsedilemez. kıssadan hisse: bunlar bayattı, bayat ve bayat kalacak.

3.cadde 42.sokak arasında YMCA var, hostel tarzı ama fena değil. En önemlisi Manhattan da daha uygunu bulunmaz. Bir bak derim...

Www.airbnb.com

International hostelling

sanırım öğrenemezsin. muhtemelen bi şekilde instagrama ulaşıp şikayette bulunursun ancak hergün milyonlarca foto ve yorum akıyor takcaklarını sanmam.

gereksiz işler, engelleyin geçin.

Savcılık.

Kimse ilgilenmez bununla. Kufur eden kime kufrettigini bile bilmiyordur. Hem instagrama bir telefon numarasi kaydolacak diye bir sart yok.

Müslümanın olduğu hiçbir yer güvenli değil.

terörü bu zamana kadar alttan alta ya da açık açık desteklemiş hiçbir yer güvenli değil.

iskandinav ülkelerini pek bilemedigim icin konu disi tutuyorum. kalan ülkeler icinde de lüksemburg, lichtenstein gibi görece kücük ve fazla göcmen kültürü olmayan ülkeleri de cikarinca geriye kalan ülkeler icinde isvicre gibi geliyor.

uluslararasi iliskilerde pek suya sabuna dokunmadiklari ve ulusal güvenlik meselesini asiri önemsedikleri icin.

Yabancilari iclerine almayan onlari kucumseyen dislayan ulkeler guvenli

telefondan editleyemiyorum. almanya konusunda nispeten haklisin. yalniz almanya ve göcmen mevzusu cok eskiye dayandigi icin her cesit insan var almanya'da.

sag veya sol ekstremist takilan insanlar sürüyle.

Bence ingiltere. Hem ada olmasi hasebiyle daha iyi kontrol edilebilir hem de İngilizlerin sağlam istihbarat ağı var. İmparatorluk döneminden kalma tecrübeleri var. Commonwealth de cabasi

luxemburg, kimse iplemez orayı, kimsenin bir düşmanlığı da yok.

120 kişi ölünce ülke güvenli olmaktan çıkıyor mu? terör saldırısı olmayan ama refah düzeyi düşük, sağlık şartları kötü, suç oranları yüksek ve ortalama yaşam süresi düşük çok ülke var.

sealand derim o zaman mis gibi ülke hiç terör yok.

@icim urperiyor, devletin birinci görevi o topraklar içerisinde yaşayan insanların güvenliğini sağlamak ve yaşam hakkını güvence altına almak değil midir? bunu beceremeyen, üstelik bir sene içerisinde iki defa ciddi terör eylemini engelleyemeyen bir ülke tabii ki güvenli olmaktan çıkar. öyle basit olaylar da değil ki yaşananlar hani. bu arada diğer saydığın özelliklere sahip ülkeler değil konumuz, avrupa genelinden ve terörden bahsediyorum.

isviçre örneği bahsettiğim güvenli ülke tanımına uyuyor mesela.

@soso

Turkiye guvenli bir ulke midir?

Hollanda'da müslümanlara laf eden bir gazeteci fas asıllı bir Hollanda vatandaşı tarafından öldürülmüştü. Onun dışında bir olay olmadı Hollanda'da

ya güvenliden kastım, bir terör eylemini engelleyebilecek donanıma sahip olmaktı aslında. yani estonya'ya ışid dadansa estonya ne yapabilecek? :)

traveller; türkiye'de şansa yaşıyorsun yahu.

Kütahya tavşanlı çok güvenli mesela. Bin sene savaş olsa yine bi şey olmaz. Zorda kalırsanız bizim bir sürü ev var toplanın gelin hepinizi yatırıcak yer bulurum.

Misal yani.
Genç osman yours sincerely

isvicre bence.

kafanızda avrupa birliği denince ne canlanıyor merak ediyorum cidden:)

fransanın istihbaratıyla nasıl bağdaştırıyosunuz bunu hayret ediyorum:) yahu AB dediğin yer kendisine üye olan ülkelerin oluşturduğu ve ülkeler arasında sınırların "olmadığı" bir alan. dolayısıyla bulgaristanın ücra bir köyündeki örgüt AB'ye bağlı herhangi bir ülkede eylem gerçekleştirebilir. bunun için istihbarattan nasıl bi beklentiniz var? AB'nin handikapı bu zaten.

öte yandan soruna gelecek olursak AB'nin her yerinde yaşanır. riski sıfır olsun diyosan büyük şehirlerinden kaçınırsın. mesela Munih varken kimse Wiesbaden'a saldırmaz. ya da Berlin varken Erfurt'a(başkent olmasına rağmen sdfs). dolayısıyla gideyim avrupada yaşiyim diyosan büyük şehre yakın bi şehirde yaşayabilirsin. abi ben ölmiyim diyosan ona yapıcak bişe yok bugün bara gitmez terör saldırısından kurtulursun yarın kırmızı ışıkta dingilin teki çarpar ölürsün yapıcak bişe yok.

ha bi de istihbarat demişken ülkemizde istihbarat şebekesi var da ne işe yarıyor?:)

dunyada herkes oldurulebilir, bunu unutma

kidlazer, neden bağdaştıramıyoruz ki? bulgaristan'ın köyündeki örgütün gelip elini kolunu sallayarak avrupa'daki herhangi bir yeri patlatabileceğini düşünmek ilginç geldi bana. her ülkenin kendine has güvenlik birimleri falan yok mu sonuçta? hiçbirinin birbirinden farkı yok diyorsun sen, pek mantıklı gelmedi bana. bu tür saldırıları hangi ülkenin gerçekleşmeden önleyebilecek imkana sahip olduğunu sormak istedim sadece. yoksa tabii ki türkiye ile falan kıyaslamıyorum. kendim de almanya'da yaşıyorum zaten. ha, ölüm korkusuyla da alakası yok tabii ki yahu, benimkisi merak sadece. zira, metroda giderken bir anda vücuduna demir girenlerin ülkesinde doğmuş büyümüş insanlarız :)

evet var tabiki her ülkenin istihbaratı. ancak şöyle düşün: terör örgütlerine imrenen bir takım AB üyesi vatandaşlar ki çoğu eğitimli oluyor, deep web veya vpn kullanarak istedikleri örgütsel bilgiye ulaşabilirler. istihbaratların bunu takip edebilmesi ne kadar mümkün? 503 milyonluk nüfusa sahip bir birlik sonuçta burası. dolayısıyla terör eylemi düzenlemek isteyen kişiler gerekli istihbaratı aldıktan sonra belirlenen noktada eylemi gerçekleştirebilir. ben almanyanın 30k nüfuslu bir şehrinde okuyorum. istanbulun en küçük semtinden bile küçük yani:) 2,5 yıldır hatırladığım tek olay Netto marketten ürün çalan öğrencilerdi polisi bugüne kadar maksimum 10 kez falan görmüşümdür. bu ve benzeri şehirlerde ne kadar kolaylıkla gizlenebileceğini hayal edebiliyo musun? ki 2 tren ötede öyle köyler var ki 4 haneden oluşuyor. eğer bana 9/11 istihbarat hatasımıydı dersen cevabım kesinlikle evet hatta bunu terör örgütünün bile gerçekleştirmediğini düşünüyorum. ancak paris olayı eğer gerçek bir terörist eylemse istihbarat hatası demek yanlış olabilir. kaldı ki internet denen ortamda trilyon tane yanıltıcı bilgi var yarım milyar nüfusun içinde bazı gerçekleri ıskalamak imkansız değil diye düşünüyorum.

az evvel forumda denk geldim

www.slate.com

gördüğün gibi iletişim için trilyon tane yol var:)

avrupada gormedigim ulke kalmadi, anakita da her ulkede multeciler ve de farkli irktan insanlar yasiyor. lihtestayn'da bile 3 tane turk kebapcisi gormustum. iskandinav ulkelerinnispeten guvenli gozukse de oyle degil. norvec'te sokakta yatarsiniz bisi olmaz ama adam kalkip bir okul dolusu insani oldurmustu. kaldi ki norvec in 3n ucra koselerinde bile uzakdogulu ve afrikali insanlar yasiyor. neyse ada ulkeleri kesin cozum. sogugu seviyorsaniz gronland yok biraz sicak olsun derseniz izlanda ve faroe adalarini tavsiye ederim. havasi da mis insani da.

İskandinav ülkeleri güvenli gibi gözükse de şu an Avrupa'nın en ırkçı ülkelerini İskandinav ülkeleri oluşturuyor. Yani öz hakiki İskandinav çocuğu değilsen burada da ırkçı terörüne maruz kalman gayet mümkün. Bir de bu adamlar insan hakları konusunda acayip ileri seviyede olduğu için bu tip olaylar yaşanmayacağını zannedip karşı önlem almak akıllarına gelmiyor pek, risk o nedenle artıyor.

ulusal meclis ile alakalı bir seçim değil, regional elections önümüzdeki. Bu seçimlerin galibinin deport gibi bir yetkisi olmayacak. Zaten 2015 ilkbaharında yapılan yerel seçimlerde Front National birinci gelmişti. Gördüğün gibi kimse sınırdışı edilmedi. 2017'deki seçimler ile o gücü bulabilirler.

Kaçıp gidebilecekleri çok fazla ülke var. Kendi tercihleri ne yönde olur bilemem.

Yahu orası herhangi bir Ortadoğu ülkesi değil. Öyle adamı kolay kolay deport edemezsin. Kanun var hukuk var nizam var. Hele fransa vatandaşi ise hiç edemezsin

Kim var Fransa'da?

kimler sigindi ki fransa'ya. 1 kisi icin mi bu basligi actin? goren de sanacak 2500 aydin fransaya kacti gecen ay.

@baldur2

#1015714

1) herhangi bir yerimden estetik operasyonu yaptırmak istemem, vücudumu da sıfatımı da beğeniyorum. daha doğrusu, düzeltilmesi gerektiğini düşündüğüm bir yerim yok. bıçak altına yattığımda gözle görülür bir değişim olmayacaktır. bu haliyle dursun yani kurcalamaya gerek yok, şeqlimiz düzgün şükür.

2) ı ıh, bence yok. hatta sıfır. tamamen bakış açısı ki bu da ameliyatla veya dış görünüşle edinilip değiştirilebilecek bir şey değil. gayet tipsiz birisi, bunun farkında olarak, kendisiyle barışık olabilir. kendini kabullenmek, estetikle olacak iş değil.

dudak dolgusu yaptırırım.
yok. estetik yaptırdıktan sonra devam ediyo o ruh hali "araştırmalara göre".

şapka takıyorum. her yerde her saat ama.
dükkanda duruyorum günde 10 saat. arada yaşıtım tipler geliyor. bunların saçlar dökük olanlar bilhassa, kaldır şapkanı bakalım diyor illa. ilk başta nealaka dedim, meğer saçsız sanıyorlarmış beni. kendilerine olmayınca takıntı yapıyorlar. bende var, takıntı yapmıyorum. bu kadar basit.

Kendimle gayet barışığım ama benim için dış görünüşle alakalı değil mevzu. Güzel bir burnum yok mesela ama değiştirmek de istemezdim. Hani doğuştan daha iyi olmasını tabii tercih ederdim ama sonradan değiştirmek istemezdim, kendimle barışık olup-olmama konusunda pek bir etkisi yok bende.

Kişinin kendisiyle barışık olmamanın birçok sebebi olabilir. Eğer salt estetik kaygılardan kaynaklanıyorsa elbet değişimin olumlu bir etlisi olur bence.

Ben kendimle barışığım da insanlar benle barışık değil.

Karakterimle evet genlerimle hayir. Ameliyattan korkuyorum ama cenemi burnumu falan degistirirdim.

(Sevgilim beni yakisikli buluyor)

:D

Burnumda hafif bir yamukluk var, onu duzelttirmeyi dusunuyorum. Ama duzelttirmeyebilirim de. Cok hafif bir yamukluk cunku.

küs değilim. arasıda kendi kendime konusurum.
burun estetigi yaptırabilirim.

Birkaç yıl önce sorsan bir sürü şey söylerdim herhalde. Ama şu an hiçbir şey yaptırmak istemem. Kimseye benzemek zorunda değiliz. Her şeyin ayrı bir güzelliği olabilir. Geçerken böyle düşünüyorum.

Özgüvenin estetikle alakası yok. Mesela Kuzenim, estetik ameliyat oldu ama özgüveni hala eksiktir. Çünkü o güzel mavi gözlerini görmüyor hala kocaman duran burnunu görüyor. Kötü anlattım ama... kendini beğenirsen güzelsindir işte.

şöyle bir cildim var estetikle mi düzelir, neyle düzelir bilmiyorum ama bunun geçmesini isterdim. 1.bp.blogspot.com

Livaneli_kadir i görüyorum, deviasyon sebebiyle kayan bir burun ve kaz ayakları ile arttırıyorum.