Giyim veya moda dediğimiz şey, kimliği yansıtan bir şeydir. Modaya uymak kimliği yansıtırsa, uymamak da bir o kadar kimliği yansıtır. Hatta çeşitlilik ne kadar artarsa, kimlik belirleme ile tüketim bağlantısı o kadar artar. Örneğin, içecek reklamlarında "Bir cola iç, kendini bul" tarzı şeyler ürün çeşitliliği ve maddiyat üzerinden kimliği bulmayı, dolayısıyla tüketimi arttırma çabasıdır. Etkisini sözlükteki
starbucks'tan elinde kahveyle çıkan insan gibi başlıklar olarak görebiliriz. Birey olmakla bireyci olmak arasında bir uçurum yaratıyor bu durum da.
Bu anormal dediğimiz şeyleri giymek için ya maddi olarak bayağı bir üst sınıflardan ya da varoşlardan giyenler oluyor. Beşiktaş Akaretler'de açılan lüks butiklerin camlarında garip garip giysiler var ve o kadar iğrenç elbiseler 3000-5000 TL'ye satılıyor ki anlatamam. O 3000-5000 sende olsa onunla en az 30-40 tane ağzı burnu düzgün şey alırsın. Örneğin, şuna çok benzer bir giysi var
i4.photobucket.com 
Ya da şöyle bir şey
www.oddee.com 
Tekstilci bir arkadaşımla oradan geçiyorduk, arkadaşın çalışttığı firma Rus ve TÜrk jet sosyetesine, A+ sınıfa ürün satıyor. Ona "Allah aşkına, kim giyiyor bunları, kim alıyor" dedim, "Yalı giysisi bunlar" dedi. "Nasıl yani" dedim, "Bizde de çok satılıyor bunlar sosyetede" dedi. "Nasıl yani, yalıda diye terlemiyorlar mı bunlar, o plastiğin içinde nasıl oturulur" diye kalakaldım.
Şimdi bir de Ebru Gündeş'e bakalım.
www.magazinsortie.com
i.ytimg.com
imgkelebek.hurriyet.com.trHele eskiden bu kadının kafasında iki kafa kadar da topuz olur, üstünde de prensesleri bile bunaltacak bir giysi olur; Televole'lerde Haftanın Şıkı seçilirdi.
Bir tane de genç kızı alalım, bu programlarla yetişiyor olsun. Ebru Gündeş de idolü olsun. Bu kızın hayali böyle giyinmek, Reza Zerrab gibi kendisine Mars'ı bile alabilecek ve dışarıdan öyle seviyor gibi gösterecek bir koca sahibi olmak, Ebru'sunun yaptığı gösterişin onda birine sahip olmak. Ama parası yetmiyor buna. Süssüz püssüz şeyler giydiğinde de pek bir silik kalıyor, olmak istediği ve hayalini kurduğu kişiyi yansıtmıyor. Kimliği eksik kalıyor, kimliği bu değil. Maslow'un hiyerarşisinde kendini gerçekleştirme aşamasına çıkmak istiyor ama para yok. Hayaller Paris, hayatlar Bağcılar. Hayallerine en yakın alabildiği şey de o süslü püslü giysi. Fiyatı ve kalitesi benzemese de en azından tarzı benziyor artık Ebru Gündeş'e. Ve artık, kendisine Ebru Gündeş gibi bir kadın arayan bir adamın dengi bir karısı olabilir. Ya da benzer bir genç adam, isyanqar21 olarak Allah'a sitem eden ve haline lanet eden rap şarkıları söyleyebilir buna tepki olarak. Tabii aradan daha doğru mercilere sitem eden ve daha yapıcı Tahribad-ı İsyan gibi müzik grupları da çıkabiliyor.
Üretim de buna göre arz-talep dengesi ve tasarlayan insanlar kendilerine inanıyorlar. İnanmadan yaptıkları bir iş değil bu. Gerçekten kendi kimliklerini elbiseye yansıttıklarına inanıyorlar. Haliyle arz-talep ilişkisi de "Al gülüm, ver gülüm" ile ilerleyebiliyor.