1) Üstteki cevabı düzelterek başlayalım: Şayet "gerçek anlam" gücenmekse, "gücenmek" sözcüğünün kökü tam olarak "gü + ç" olduğundan, "gücüne gitmek" fiilinin de "güç"le alakası olmalı. "Gücenmek"; "güç" sözcüğünden (Eski Türkçedeki hâli "kü" +" ç") "şiddet, zulüm" anlamlarından hareketle türeyen ve "zulmetmek" anlamına gelen "güc-e-mek" fiilinin edilgen hâlidir. Zaman içinde zulme uğramanın yalnız ruhsal etkisini karşılar olmuş ve anlamı "darılma"ya kadar daralmış. Fakat bu sözcüğün "gücüne gitmek" ile bağlantısı tartışmalı: Aynı kökten çıkan iki farklı sözcükten mi bahsediyoruz, yoksa biri diğerinden mi türemiştir, belki de bunu söyleyecek kadar bilgi yok elimizde.
(Nişanyan, "Gücenmek" maddesine şöyle bir not düşmüş: "Güncel anlamı, 'gücüne gitmek' deyiminden türemiş olmalıdır." Fakat sözlüğüne "gücüne gitmek" fiilini bir alt madde olarak bile almadığı ve süreci açıklayamadığı için bu savı dayanaksız gözüküyor. İlhan Ayverdi ise Kubbealtı Lugatı'nda, "gücüne Gitmek" fiilini "Zor, müşkül, çetin" anlamına gelen ve sıfat olan "güç" maddesinin altına yerleştirmiş. "Zoruna gitmek" biçimindeki eş anlamlı tabiri düşünürsek yaptığı bir parça anlaşılır. Ayverdi de bu birleşik fiile ilişkin bir etimolojik açıklama getirmiş değil.)
Düşüne düşüne sözcüklere biraz yabancılaşmış olmakla birlikte "hoşuna gitmek, zoruna gitmek, garibine gitmek" gibi örneklerde, kavramın ötesine geçmeyi zorlayan, biçim-içerikçe belirsiz bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz herhâlde. Bakınız: "Gücüme, garibinize, zorumuza" diye kullanıyoruz konuşurken, demek ki bunlar özneye ait şeyler. Fakat "gitmek" işinin bununla bağlantısı nedir, "gücümüz, garibimiz, zorumuz, hoşumuz" neresidir ki, bir eylem veya söz oraya "gider"? Bu belirsizliği kaydettikten sonra görüp de yorumlayabildiğimiz kadarına bakalım ve mecburen bir bütünlük kurgulayalım: Şayet "garibine gitmek", garipsemek, garip saymak; "hoşuna gitmek", hoş bulmak vs. ise "zoruna" veya "gücüne gitmek" de "güç bulmak" veya "zor saymak", "zor olduğunu hissetmek" olmalı. "Güç" için TDK'nın verdiği ikinci anlam: "Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, kolay karşıtı..." İlk kısmı ile "gücüne gitmek" birleşik fiile ile eş olan anlamlı "ağrına gitmek" fiilini son kısmıyla da "zoruna gitmek" fiilini hatırlatıyor zaten.
Şimdi, çözülür gibi olan meseleyi donuk bir sonuçla kendi hâline bırakmamak için "güç" sözcüğünün Eski Anadolu Türkçesindeki anlamlarını sırasıyla buraya yazıyorum, Tarama Sözlüğü'nden: "1. Zulüm, gadir, haksızlık, zor, cevir, eziyet, sitem. 2. Cidal, şiddet." Bundan sonrasını "gücenmek"le birlikte düşünelim: Bugün "gücüne gitmek"le kastettiğimiz anlam basbayağı buna daha yakın fakat "güç" deyince de ilkin kalabalıklar nezdinde nötrleşmiş bir "kuvvet" geliyor aklımıza. Peki önceliği -ilk anlam olma niteliği- tarihte kalmış bir sözcüğe şimdi ne diyeceğiz? Sözcükler görece aynı kalırken ya da şimdi ikincilleşen bir anlamın dallarından birinde ilerlerken; kendilerinden türedikleri başka sözcükler büyük anlam değişikliklerine uğruyorsa, kaygan olmayan bir "ilk anlam-yan anlam-mecaz anlam" zemininden bahsedemeyiz. Bu zemin ancak bugün için, geçici bir süreliğine mümkündür: Şimdilik "Gücüne gitmek" birleşik fiilinde, "güç" sözcüğünün anlamının, mecaz olmadığından emin olabiliriz örneğin. Üstüne de "güç" deyince aklımıza önce kuvvet gelmekte ise ve "kuvvet" sözcüğünün tepede andığım nötrlüğü de bugünün gerçeği ise "gücüne gitmek" birleşik fiilindeki "güç" sözcüğünün anlamını, 18 Eylül 2018 itibariyle "yan anlam" olarak niteleme hakkını sahibiz demektir. (Yanılma payı bıraktım, başka fikirler de gerek...)
2) Burada da sanki "iş"in zorluk kısmı, "güç" sözcüğünün güncel, ikinci anlamına yakınlaşmış; "güçlük" sözcüğünün kökündeki, TDK'da "ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, efor, kolay karşıtı" biçiminde ifade edilen anlama... Fakat ikileme özgün, yine iki sözcüğün birbirleyle olan ilişkileri bakımından onu bir sınıfa sokmak zor. Belki onu dahil edebileceğimiz en uygun başlık "Yakın Anlamı Sözcüklerle Kurulan İkilemeler" ama zannediyorum bu başlığın üyelerinin arasında; yakın anlamlar taşıyıp da yerlerini değiştirince bir sıfat tamlaması elde edeceğimiz iki sözcükten oluşan ikinci bir örnek daha yoktur. "Eş dost, doğru dürüst, ağrı sızı, gelenek görenek, yer yurt, üst baş, kırılmak darılmak, bıkmak usanmak, uğraşmak didinmek, sağ salim, sorgu sual, akıl fikir, ak pak, az buçuk, mal mülk, yalan yanlış..." gibi örneklerin aksine "güç", aynı zamanda "iş"i niteleyebilir durumdadır, yerlerini değiştirmemize de gerek yoktur, yan yana gelme sebepleri bu niteleyebilme durumudur zaten!
İki örneğiniz de öyle özgün ki; üzerine çalışılmayı, hakkında makale yazılmayı hak eden cinsten. Bu yüzden fazlaca kurguya kaçtım, yanıldığım noktalar olabilir.
0