Ekşi Duyuru

Yemeğe koymadan önce boş kaseye kırın sarısı dağılmazsa ve kötü koku yoksa yenir.

Organik köy yumurtasıysa durabilir. Tavukların poposundan toplamıştık 1.5 ay dışarda durdu kırdık yedik hiç bir sorun olmadı. Ama market yumurtalarından her şeyi beklerim :D

Bozulduğunu zaten kırınca anlarsınız koyu bi sıvı akar ve acayip kötü kokar.

Ben market yumurtası alıyorum ve hep oda sıcaklığında tutuyorum. 3-4 hafta sürüyor tüketmem ve bi sorun yaşamadım bu zamana kadar.

Bozuksa anlamanın yolu bir kap suya koymak. Eğer yüzüyorsa bozuktur. Bir de sallayınca vıç vıç ses çıkıyorsa bozuktur.

Marketlerde dışarda duruyor hep yumurtalar. Son kullanma tarihi geçmemişse veya geçmesine 1-2 gün kalmış gibi bir durumu yoksa yiyin afiyetle.

İspanya'nın bazı şehirlerinde, köpeği olmayan aile yok gibiydi. Özellikle Bilbao.

İngiltere’de çok evcil hayvan. Bence en az Romanya ve Bulgaristan olmalı. Sokak köpekleri nerede çoksa orada az evde hayvan besleme olayı.

@buf-e: romanya'da köpekler 2 kişiyi öldürünce referandumla toplatıldı diye biliyorum.

Hayir, sokak kopegi var hala Romanya´da, hatta les halde barinaklari. Bati Avrupa ulkeleri NGOlar araciligi ile Romanya kopeklerini sahiplendiriyorlar hala. www.theguardian.com

Bence Balkan ülkeleri, sosyo-ekonomik nedenlerden dolayi. Ingiltere ve Almanya´da pet endüstrisi cok buyuk. Bunun Bulgaristan´da ayni olcude olmasi mesela ekonomik nedenlerle imkansiz. Boyle sayisal verilere bakarsaniz, ekonomisi daha iyi olan ulkelerde daha cok ev hayvanlari: www.zoomark.it

belki denetlemeye girmiştir. bazı kanal sahipleri tüm yorumları önce ben göreyim, güzelse onaylayayım diyebilir. böyle bir sistem var yani. bir de dediğin gibi küfür varsa kanal sahibinin onayını bekliyor olabilir yine.

+1 onayla yayınla seçeneği var video sahibi için

@kuyruklu: trend 1 susamam videosundaydı hocam. acayip yorum var. hangi birini denetleyecek? bir de bazı mesajlar direkt yayınlanıyor.

belirli kelimeleri içeren mesajları flitrelemiş olabilir.

genel olarak uyumlu ve basarililar. turklerle kiyaslanmaz. model minority diye gecer.

amerikada 50 den fazla chinatown adıyla bilinen çin mahallesi var. abd halkının bakış açısı genel olarak müspet. çinliler diğer toplumlarla iletişimde çok fazla temkinli bu sadece abd değil diğer ülkelerde de aynı. çinliler yapısal olarak itaatkar bir toplum bu açıdan otoriteye karşı çok korkaklar. sosyal açıdan kendi kültürlerini yaşıyorlar pek uyum sağladıkları söylenemez.

bati yakasını bilmiyorum ama doğu yakasindaki 3 büyük göçmen grup içinde en uyumlu olanlar.
sosyal açıdan kapalılar evet, İngilizce bilmeyeni de az degil ama suç anlamında sorunsuzlar ki Amerika için en önemli olan bu.

sosyal anlamda da rahatsız edici değiller, mesela güney asyalılar aşırı ozguvenleri ile bazen rahatsız edebiliyor, ama Çinliler de bu çok yok.

çinliler hangi ülkeye gitseler, kendi bölgelerini oluşturup içe kapanık yaşarlar. abd gibi fransada da varlar. şinova derler, kendi sokakları vs vardır. bir zenci veya türk grupla karşılaştırılamazlar.

@cedex: nasıl bir özgüven hocam? güney asyanın hangi ülkeleriĞ

var. ama bu kardeşlerin karakterleri çok zıt. biri sorumlu iken diğeri haylaz, yalancı, burnu çamurdan çıkmayan bi tip.

Var, ben. Yüksek mühendisim, abim orta 2 terk. Özel bir sebebi yok, bana sunulan her imkan ona da sunuldu. Zorla okula gönderilip sürekli sınıfta kaldı. Sonunda ben okumam işe girip çalışmak istiyorum dedi bizimkiler pes etti, bu çocuğun içinde yok ne yaparsak yapalım olmayacak dediler. İşe girip çıraklıktan başladı. Şu an ticaretle uğraşıyor ve benden çok daha fazla kazanıyor. Öyle kara cahil falan da değil kendini sosyal anlamda oldukça geliştirdi, ama hödük bir tarafı da var okusaydı olmazdı belki.

Ben iyi bir üniversite okumadım ama üniversite okudum bir meslek ünvanım için de uğraşıyorum aynı zamanda kişisel gelişimim için de çaba gösteriyorum ama iki kardeşim öyle değil. İkisi de ortaokul terk çünkü benden büyükler ve bu onların tercihi değildi o zamanki koşullar, kayıplar onları başka sorumluluklara itmiş okulu bırakıp çalışmaya başlamışlar. Ancak şu an ikiside bolca boş vakte sahip olmalarına rağmen ne dışarıdan okulu bitirdiler ne de kitap okurlar. Kişisel gelişim için hiçbir çaba sarf etmiyorlar acaip bilgisiz ve cahiller söylememe rağmen de bir şey yapmıyorlar. Ben de anlam veremiyorum nasıl bu boş vakitlerini sadece sosyal medyayla harcıyorlar diye.
Benim çevrem tam tersi ama mesela iyi bir çevreden erkek arkadaşım olsa nasıl bu aileye sokarım diye düşünmeden de edemiyorum :/

Komsumuz, kadin ilkokul mezunu abisi doktor.

bitirmiş değilim, hala devam ediyorum. daha önce iki kez bölüm değiştirdim, ikisi de istanbul üniversitesi'ndeydi. şu an ankara üniversitesi'ndeyim, bunu bitirmeye kararlıyım.

kız kardeşim liseyi bitirdi, açıköğretimde ilahiyat okumak istedi ama yarım bıraktı, 20 yaşında ve önümüzdeki yaz evlenecek.

böyle deyince ben suçlu oluyorum, "SENİN YAPTIĞIN ÇOK YANLIŞ, BUNUN MUHAFAZAKARLIKLA ALAKASI YOK!1!!" diyorlar da biz sülalecek muhafazakarız. içlerindeki tek "bozuk" benim, bir de erkek kardeşim.

ben dinle ilişiği kestim, o çevredekilerden daha farklı olmak istedim. okudum, kazandım. ailemi çok seviyorum ama akrabalarla görüşmüyorum mesela. ailem de zaten muhafazakardır ama çok yalvardılar kız kardeşime okusun, kendi parasını kazansın, iş sahibi bir insan olsun diye... o ise hep "namazında niyazında ev hanımı" çevresinde büyüdüğü ve başka hiçbir şey yapmak istemediği için öyle kaldı. tek hayali evde kocasını beklemek olan birisi olup çıktı ne yazık ki. üstelik annemin okuyamadığı için çektiği zorlukları gördüğü, o kadının para kazanabilmek için bu yaşta hâlâ nasıl uğraştığına şahit olduğu halde...

bu konuda çok doluyum ben. kendim bir halt başardım diye demiyorum, ben de 25 yaşında hala okuyan bir adamım sonuçta ama kız kardeşimin kendine bu rolü biçmesine katlanamıyorum. yine ev hanımı olsun, yine kocasını beklesin tamam da kızım senin abin okudu, baban okudu, annen zamanında okuyamamış şimdi 50 yaşında açıktan lise okuyor ve sabahtan akşama kadar çalışıyor para kazanabilmek için bir başına. koca bulursun da ayrılırsan ne olacak, onun eline mi bakmak istiyorsun hep?

yok, dinletemedik. niye böyle oldu bilmiyorum. uğraşmıyorum da artık. yetişkin kadın oldu. biz söyleyeceğimizi söyledik. kendi kararı, kendi hayatı. görür dünyanın kaç bucak olduğunu 5-10 yıl sonra.

***

"muhafazakar kızlar okumaz" demiyorum, öyle anlaşılmasın. sınıf arkadaşlarımdan ikisi kız kardeşimle yaşıt, muhafazakar kızlar. ama işte benim kız kardeşim öyle bir çevrede büyüdü ve asla başka bir şey görecek cesareti/isteği bulamadı. herkes dünyayı kurtarmak isteyecek değil ama 99 doğumlu bir çocuk, hele de bu şartlarda büyümüşse, bundan daha fazlasını düşünüp isteyebilmeli bence. çok şey istemedim, okuyup kendi ayakları üzerinde dursun. ondan sonra istiyorsa amuda kalkarak halay çeksin, o beni ilgilendirmez. ama şu zamanda insan "ben evleneyim de parayı kocam kazanır zaten" demesin, dememeli.

Arkadasimin babasi ve amcasi var. Amca ankara hukuk mezunu ve prof. Baba liseyi aciktan bitirdi sonra da acikogretim uni diplomasi aldi. Bu kardeslerin babalari cok kucuk yasta ölmüş. Buyuk kardes çalışıp aileye bakmis kucuk kardes de okula devam etmis. Ayni imkanlara sahip olamamislar maaalesef.

Babamlar 6 kardeş, babam liseyi zor bitirmiş. Amcam cerrahpaşa ingilizce tıp mezunu.

Babam odtu mezunu ve iş hayatında baya iyi yerlere geldi. Amcam ve halam ortaokul mezunu. Babam 3 aile geçindirirdi. Babamın zekayla alakalı. Her sene üniversite kazanmasına rağmen liseden mezun olamamış ve sınıfta kalmış. Dersleri hep kötüymüş. Odtü kazanınca mezun etmişler.

Ben iühf mezunuyum, kardeşim liseyi zor bitirdi. Ekonomik olarak aynı imkanlara sahiptik ama o lisede ergenliği biraz ağır geçirdi sanırım, ben okumayacağım triplerine girdi, halbuki çok zekiydi.

2 yıllık bişi okumaya çalıştı okumadı, şimdi de işletme okuyor. Bitirecek mi bilmiyorum, ailecek izliyoruz.

Bir akrabamızın çocukları öyle
Kızların hepsi(3 Kız) doktor olmuştu tek tercih yapıp istedikleri üniversiteyi seçecek kadar iyiydiler
erkekler(2 erkek) lise mezunu orada burada çalıştılar hala belli bir işleri yok
bir sebebi yok kızlar küçüklükten beri okuma aşkıyla yanıp tutuşurken erkekler zorla okula gidiyordu

Yine bir akrabamızın çocukları da öyle 5 erkek kardeşler 2si çok iyi derece ile doktor oldular şu an özel hastaneleri vs var diğer 3 çocuk ilkokul ortaokul düzeyinde kaldı

Her iki hikâyede de ortak nokta okumuş kardeşler küçüklükten beri okumaya ilgili diğer çocuklar aile zoruyla okula gidiyorlardı

Bu arada okuyacak çocuk 7 yaşında belli olur diye bir söz vardır ne kadar doğrudur bilmiyorum
Ben sınıf öğretmeniyim kesin konuşmak istemiyorum ama gerçekten okuyacak çocuk az çok belli ediyor kendini :/

1. Cocuk odtü makina
2. Cocuk galatasaray uai
3. Çocuk liseyi 5 senede bitirip bitirince askere

Boyle bir örneğim var

4 kız kardeşten biri hakim, biri ziraat mühendisi oldu, diğer ikisi liseyi bile bitiremedi 16 yaşında dedem evlendirdi görücü usulü.

Bir tanıdığım var;

İlkokul terk ailenin en büyük çocuğu, hayvanları varmış eskiden onlarla ilgilenmiş, ailenin geçimiyle ilgilenen o olmuş hep. Mecburiyetten okuyamamış yani. Okumadığı için pişman olduğunu söylüyor. Muhtemelen iyi bir mesleği olurdu akıllı bir insan çünkü.
Erkek kardeşi doktor
Kız kardeşi eczacı
En küçük kız kardeşi mimar

annem itu lisans + yuksek lisans.
dayim onlisans
teyzem lise

sartlar ayni, akademik kafa ve okumayi sevme meselesi. annem hevesliymis, teyzem hic okul insani degildir. dayimin da zorla okumus bir hali vardi.

@scheherazade‘ye bi kaç detay dışında katılıyorum.

Ek olarak şunu söylemek isterim, öğrencilerin bireysel başarısının daha çok etki ettiği (yukarıdaki örneklerde odtü makinayı, tıp fakültelerini kazanmak vs gibi) örnekler haricinde eğitime önem veren orta üstü ailelerde bu duruma çok çok az rastlanır.
Birini saint josephe yolladılarsa -yani ailenin çocuğa saint josephi kazanacak alt yapıyı gerekirse daha erken müdahaleyle ek ders vs vererek/aldırarak sağladılarsa- diğer çocuğa da en kötü saint benoit’e göndermeye çalışıyorlar.

Okulları temsili verdim. İstanbul’la da sınırlandırılmasın. Demek istediğim aile eğitim konusunda (bknz eğitim diyorum, sadece öğretim demiyorum) titizse ve bilinçliyse zaten çocuğa bi alt yapı kuruyor bi yatırım yapıyor.

Hatta orta sınıf diye başladım ama bu örneği bi köyde, çocuklarına küçük yaşta okuma alışkanlığı kazandıran kız çocuklarının okuması konusunda aşırı hassas bir anne babanın katkısı olarak da değelendirebiliriz.

Çocuk tek başına “yapamadı” , “isteği/yatkınlığı yoktu” , “başaramadı” vs diye ele alınamaz. Tesla edison çıkarmııyoruz sonuçta düz üniversite birecek dahi olmaktan söz etmiyoruz.

Çocuklardan biri eğitimde başarılı diğeri başarısızsa aile, çevre, coğrafya, ailenin sosyokültürel yapısı sebep olmuştur.

ben

ben okudum abim okumadi. 5 yas buyuk benden.

sulalede pek okuyan yok zaten.

Tanıdığım varlıklı bir aile var. Büyük çocuk Türkiye'de üniversiteyi kazanamayınca okumaya Avrupa'ya göndermişler. Orada bir "gavur"la evlenmiş. Bu yüzden küçük kardeşi göndermemişler. Lise'den sonra sermaye sağlamışlar ticarete atılmış.

Dedem iki oğlunu da ucuz iş gücü olarak yanına bakkal çırağı almış. Halamı veterinerlik fakültesine göndermiş.

Babam orta okul terk, amcam üniversite mezunu. Halam ise ilkokul mezunu. Halam, görgü olarak babamın kat be kat daha fazlası.

Babamın okumaya niyeti yokmuş. Gerçi dedem eğitime, okumaya merak birisiydi. Nedense babam okumadı. Halam neden devam etmedi bilmiyorum. Kendisi çok becerikli, eli kıyafet kesimi olsun, resim olsun epey yatkın. Amcam ise vizyon sahibi biri. Babam ise düz insan.

şu an aklıma spesifik örneği gelmedi ama geçmişte dinlediğim hikayelerden çıkardığım şöyle bir sonuç var, kardeşlere her ne kadar aynı aile ortamı sunuluyor olsa da içlerinden birinin çocukken hayatının bir noktasında karşılaştığı bir deneyim (bilge biriyle tanışmak, sohbet etmek, kitap veya filmden etkilenmek gibi) tüm akademik serüvenine yön verebiliyor. bu işin birazı da kader kısmet belki..

Bu yeni duzenlenme resmi gazetede yayinlanmis mi ? Yururluge girmis mi ? Linkte goremedim ben.

madde 20/a

www.resmigazete.gov.tr

o yazıcının teknolojisi 400-500 lira arası. adamlar mürekkebini satmak için o fiyata satıyor. şırınga ile dolum yapabilirsiniz ama ne dolduracaksınız?

gidin internet cafeden çıktı alın.

Ben sürekli yazıcı kullanıyorum 5senede bir değiştiriyorum.
Bu yazıcı güzel wifisi olması kolaylaştırdı işlerimi. Fakat eski sürümüne göre tarayıcısının kalitesi düşmüş.
Eskiden tek kartuş modu vardı tek kartuş oluncada çalışıyordu şuan ikiside takılı olunca çalışıyor nedense.
Dolum yapabilirsin 5-6dolumdan sonra çalışmıyor yerine muadil kartuş alıyorsun 9-10dolumda o idare ediyor.
304 kartuş numarası olması lazım.

Yıllardır şırınga le dolduruyorum kartuşlarımı, kaç sene önce aldığımı bile hatırlamadığım 1 lt mürekkep var ben ölmeden bitmez sanırım.

Her kartuşun tepesinde dolum delikleri var, etiketi komple kaldırmadan bir iki denemeyle mutlaka bulursun.

İpuçları;

Fazla doldurma
Tam bitmeden doldur, yoksa hava yapıyor
Tam biter ve hava yaparsa, dolumdan sonra dolum deliğinden hava üfleyip ucundan mürekkep akmasını sağla.

Dolum harici ip ucu, kartuşun ucunun donmasına izin verme. En azından 2-3 günde bir çalışıp çıktı alsın.

emin degilim ama gaz ve toz var.
henuz yildiz yok, bu tozlarin yogun oldugu yerlerde yer cekimi olusturarak patlamalarla yildizlar meydana geliyor.

www.quora.com

(...) Süper kümeler arasındaki boşluklar tamamen boş değil, bazı "asi" yıldızlar ve galaksiler var ama normalde beklenen yoğunluktan çok daha azlar.

çocuk bunu duyunca ağlar... ardından bla bla olur...
şeklinde var. geniş zaman.

geniş zaman +1

Düzgün ve 200m2 falan bir villa yaptıracaksan, ucu açık bir şekilde pahalı olur. İnsanlar beton ve demire kolay ulaşamıyorlarken, pahalıyken ve işçilik ucuzken yığma yapılıyormuş. Fakat şimdi tam tersine döndü: Beton ve demir ucuz, bahsettiğin gibi ebatlı taş çok pahalı, iyi işçilik de pahalı. İmar, yapı, proje kısmına hiç girmiyorum.

Artık betonarme üzerine taş kaplama yapıyorlar. Bodrum'da falan özellikle. Dışını taş kaplat, istemediğin tarafını kaplatma, içini istersen duvar kağıdı yap, ister kısım kısım taş yap vs. Mimari alternatifler de artıyor o şekilde...

tam olarak bundan mı bahsediyorsun?

www.arkhestone.comültür-Taşı-3-1200x480.jpg

tarif ettiğine uygun bir görsel bulur musun acaba?

kesinlikle daha ucuz.

@hem şişko hem deli: şu sayfadaki fotoğrafı tıkladığımda garip şekilde indiriyor. ama en uygunu da bu:

dogaltasev.com

valla bana sorarsan eğer, ben taş ev istiyorum ama bunu barındırdığı özellikler için istiyorum.

taş evler yazın serin olur, kışın sıcak olur, ısı yalıtımı oldukça iyidir, sağlıklıdır nefes alır.

öte yandan böyle modern şekilde olması bana cazip gelmiyor, italyada falan 150 senelik taş evler mevcut koca koca taşları üst üste koyarak yaptıkları türkiye'de de örnekleri bol, ben şahsen taş ev yaptırsam şu şekilde olsun isterdim.

bahçeli olacak, yüksek tavan tek kat ve çok geniş olacak, evin yarısına asma kat yapılacak.

yoksa böyle 2 3 katlı ev bana pek sağlıklı gelmiyor kaldı ki, dedim ya duvarları 30 40 50 cm olan evler gördüm ben.

@hem şişko hem deli: hocam 300 bini 130 metrekare daireye vereceğime şehrin 10 km dışında bir arsa alıp 200 metrekare, bahçeli bir müstakil taş ev yaptırsak maliyeti en azından 300 bin olur mu ki? geçer mi yoksa?

evde nasıl olur bilmiyorum ama köydeki evimizin bahçesine taş yapalım dedik.

1x1.5 m taş duvar ( malzemesiz ) = 100 lira
1x1.5 m taş duvar ( tüm malzemeler dahil, çimento, kum, taş, taşıma,) = 200 lira

az değil sanki.

taş ev ustalığı giderek yok olan bir meslek, bu nedenle işçiliği daha pahalı oluyor.

şöyle bir muhabbet var: www.hurriyet.com.tr uzun uzun kaynak arayamadım şimdi ama genlerimiz evrimsel yönden de kendinde olmayan, bağışıklık sistemini güçlendirecek eşe otomatik yöneliyor gibisinden çalışmalar, makaleler vardı bilim dünyasında

Daha sağlıklı diyebiliriz çünkü aynı havuzda çiftleşme oldukça çekinik genlerin bir araya gelip fenotipi oluşturma olasılığı artıyor, ama daha güzel diyemeyiz çünkü güzellik toplumun algısına ve zamana göre değişen bir şey. Mesela iki rus çiftleşince cillop gibi rus bir kızları olabilir ama atıyorum kan hastalığı vardır. Örneğin beta talaseminin diğer adı Akdeniz anemisi çünkü çekinik genle kalıtılan bir hastalık ve bu bölgede yaşayan insanların üremeleriyle çekinik genlerin bir araya gelip hasta çocuklar oluşturma oranı diğer bölgelere göre daha yüksek.

evet.
phys.org

ama ana babanin kendi genlerinden gelen hastaliga yatkin olmamasi gerekiyor.

hintli ornek vermissin. hintliler en cok akraba evliligi yapan topluluk. adamlar birak baska irktan olmayi baska kasttan olanlarla bile evlenmiyor.

Valla çinliler, hintliler falan hangi milletten insanla evlenirse evlensin güzel çocuklarının olması zor be.

E gen havuzu genisliyor, bunun positive yanlari var elbet. 2 asir boyunca 25-30 haneli koyde tren yapinca ortaya cikan insan tipine kiyasla tercih edilebilir.

öncelikle bir bakteri suşunun probiyotik olarak tanımlanması için tonla testi var. bir suş bütün testlerden geçip probiyotik olarak tanımlanmış ise güvenilir oluyor.(bunun onayını veren bi kurum vardı ama unuttum, fao'ya bakabilirsin) normalde probiyotik üreticilerinin de saflaştırılmış bu onaylı suşlardan çoğaltarak kapsül üretmeleri gerekmektedir. eğer herhangi bir bulaşma olmadan ürün üretilmişse de güvenli olması beklenir. bundan sonrası endüstrinin sorumluluğu oluyor bi nevi. bu türlerin suşları birbirlerine oldukça benzeyen meretler aslında. bakteri saflaştırması sırasında tabi ki menenjite sebep olan bakteri türünün bulaşmış olması bana mümkün geldi. ama bu risk çitosun içinden hamamböceği çıkmasından ya da tavuktan zehirlenmenizden daha az bana kalırsa. yine de her şey mümkün dünyada.

Nokialarda o donem pc suite isimli uygulama ile yapiyorduk. O uygulamayi bulup kablo ile senkronize edebilirsiniz sanirim. Tabi telefonda acilist kilit kodu varsa orayi gecmeden pc telefonu goremez.

Cok onemliyse internetten ekran satin alip kendiniz degistirebilirsiniz. Youtube>6600 screen replacement kesin vardir. :)

Hatırladığım kadarıyla yazıyorum.
6600 data kablosu vardı. O kablo ve nokia pc suit programına ihtiyacınız var .

Bakislarla...

"müdür huylanıyorum, dokunma lütfen"

bakıştan anlayacak adam bence en baştan yapmaz bunu. bi tane vardı bi ara bizim okulda, sanırsam milletin tepkisini sınıyordu çözemediğim şekilde. tepki veren oldu mu olm ne rahatsız oluyosun kehkeh yapıyordu. ben de çareyi olm git manitanı elle totoş musun nesin kehkeh yapmakta buldum. ya da abazalığın tuttu başladın gene elleşmeye kehkeh yaptım. ortam bir iki defa buz kestiyse de sallamadım, kendisi zaten başka elleyecek adamlar peşine düştü.

bu arada okul ortamıyla iş ortamı farklıdır. müdürünüzde falan denemeyin skjgfdsg

"reisim ben el kol hareketlerini pek sevmiyorum da bana dokunmazsan sevinirim"

benim once uyarmisligim, 'lutfen bana dokunma', 'lutfen sandalyemi sallama', 'sacimla oynamazsan sevinirim' gibi en son sesimi baya bi yukseltip 'dokunma bana' demisligim var, is yerinde, baska bir hemcimsim arkadasima.

hem cins olmayanlarla ugrasmak daha zor cunku o zaman direkt kezban damgasi yiyorsun nedense sdlkfjs.

insanlarin cogu bir sey soylediginde uste cikmaya calisirlar.elini omzunu koydugunda elinle sakince omzundan onun elini cek, yuzune de bakma baska biseyden oonu ac, ( sorarsa hoslanmadigini soylersin) bir daha yapmayacagina emin olabilirsin.

tarikatlara yandaşlarına paraları akıttıkları en büyük gelir kaynaklarını imamoğluna kaptırdılar bu düşüşün birinci evresi
ikinci evresi ekonomik kriz ve işsizlik heryeri sattılar kendiler refah içinde saraylarda yaşıyorlar oğlu torunu yurtdışında okuyor yandaş rektörler okul kadrolarını akrabalarını doldurmaya devam ediyor ülkede hukuk hiç bir alanda yok kadın cinayetlerine devam ediliyor insanların can güvenliği yok herkesin hayatı pamuk ipliğine bağlı ve yapanında yanına kar kalıyor ceza yaptırım hakimler tarafından uygulanmıyor devlet suçluya arsıza hırsıza hiç bir hukuk maddesini uygulayamaz oldu halk artik yavaş yavaş tek adam rejiminin bu ülkede devam edemeyeceğini ettikçe batacağımızı anladı bence
ayrıca tayyip ve yandaşları hala ne iş yaptıkları belli olmayan tarikatlara imamlara cemaatlere desteklerini devam ettirmeye çalışıyorlar onları ülkede barındırıp yaşatıyorlar bunun bu şekilde zaten bir yere varılamayacağı baştan beri belliydi

yani öyle ölçülebilir somut kriterler yok.

fakat artık insanlarda bu duygu hasıl olduysa ve sık dile getirilmeye başlandıysa artık işin sonuna gelindi demektir.

Yenilmez imajlari yikildi. Verdikleri sözleri tutmadiklari icin güvenilirlikleri son buldu.

akp içinde kopmalar olduğu için. ali babacan, davutoğlu, abdullah gül vs. tayyibin etrafında kimse kalmadı ve en güvendiği kişiler onu sarsacak

Su an yaşıyor ama çok ciddi hastalıkları ve bu hastalıkların üstünde gelebilme yeteneği yok. Ben bildiğim şekilde yaşarım diyor ama zaten bu hastalıkları oluşturan o yaşam şekli olduğu gerçeğini anlayamıyor.

Kemik seçmeni dahi propaganda kanallarinin (atv vb) propaganda kanalı, bir şahsa ait medya organinin insanlara kendisi ile ilgili doğru haber vermeyeceğini gördü.

Akp'yi ele gecirdigi medya bitirecek.

türkiye de partiler liderleriyle var. rte var olduğu sürece akepe her türlü var olur.

izmir yanıyor , neymiş efendim thk nın uçakları ile uçmak istemiyolarmış, thk nın uçakları uçuşa elveşirsizmiş, öylemiş böylemiş.

abi kaç senedir iktidarda olan parti,madem öyle niye bakmamışlar çaresine bu zamana kadar?

yani bunun niye böyle olduğu çok net ortada ama siz yine de söyletmeyin beni, anladınız zaten.

bence anormal bir durum yok. hukuka talep fazla, eğer baban üst düzey bir akp'liyse, ığdır hukuk'tan da mezun olsan savcı-hakim olman kolay.

diğer başka şeylere çıldırmıyorsun yani?
vakıf ya da devlet son 15 yılda açılan apartmandan bozma üniversiteler değil mi asıl sorun? işsiz hukukçunun olasının sebebi o çocukların başka (iş yapan) bir meslek yerine görece daha kolay iş bulacaklarını sandıkları hukuk tercih etmeleri ancak temelde diğer bölümleri/okulları niteliksiz (işsiz) bırakan sebep üniversiteleri donanımsızlığı.

ayrıca hukuk, bölüm kurulurken maddi açıdan masrafsız olduğu için en çok açılan bölüm.

Sorun sadece vakıf üniversiteleriyle sınırlı değil. Bir sürü niteliksiz, hocasız, taşra üniversiteleri de hukuk fakülteleriyle doldu. Onu geçtim, en eski hukuk fakültesi olan İstanbul Hukuk her yıl bin küsur öğrenci alıyor. Hukuk öyle yüzlerce kişinin üst üste bindiği amfilerde okunabilecek bir bölüm değil. Yani iş vakıflara, taşra üniversitelerine gelene kadar balık baştan kokmuş bile. Üstelik devam zorunluluğu da yok. Bunun yanında çok nitelikli hatta çoğu devlet üniversitesi hukuk fakültesinden bile nitelikli vakıf (Veya özel, ne derseniz... Ben mevcut hukuki tanımlama ve ciddi üslup prensibim gereği vakıf diyorum) üniversitesi hukuk fakültesi var.

İki şey önemli. 1- Devlet tarafından planlama yapılmaması ve doğal olarak aşırı kontenjanla piyasanın bir sürü hukuk mezunuyla dolması. 2- Herkesin girdilerden bahsetmesine rağmen çıktıların ölçülmemesi. Yani bir hukuk fakültesinden mezun olan öğrenci o eğitimin sonucunda ne hâle gelmiş, bunun ölçümü... Kobtenjanlar azaltılıp her önüne gelenin hukuk fakültesi açması engellenerek bu çıktı ölçümü yapılırsa o zaman vakıf(veya özel) üniversiteler de o kadar göze batmaz. Zira donanımsız üniversiteye başlayan bir gencin dört yıl (veya beş) sonunda donanımlanarak çıkması pekâlâ mümkün. Bu sayede fazlalıklar da elenmiş olur. Bunun yöntemlerinden biri sınav. Yahu dünyada avukat olabilmek için sınav olmayan tek memleket Türkiye. Buna da hâlâ sınav çare değil diye tepki verenler var ki çileden çıkmak işten değil.

fizik bölümüne lab falan lazım. hukuk için iki sıra bi masa bi de hoca yetiyo, masrafsız. mühendislik de bu yüzden çok var. aslında onlara da lab lazım ama çoğunda yok, idare ediyorlar. olay tamamen ticarete döndüğü için de oluyor bu. avukatlık saygın meslek, fizik mezunu en fazla hoca oluyor falan. arz talep.

insanların iş bulabileceğini düşünmesinden kaynaklanıyor. çok acı. ayrıca hakim savcı olmayı düşünüyorlar fakat ahlaka sığmayacak şekilde torpil yapılıyor.

ben mühendisim+ istanbul hukuk bitirdim.

türkiye 133. oldum. dini inancım gereği torpile hiç bulaşmadım ve alınmadım.

şu an 29 yaşında aylık 1000 tlye çalışacak yer teklif ediliyor. işsizim.

Fizik ve astronomi bölümlerinin açılmaması bu bölümlerin özel üniversitelerde pazarlanamamasından kaynaklanıyor. Özeller öğrenci çekebilecek bölüm açıyorlar. Hukuk, psikoloji, fizyoterapi, mühendislik bölümleri kolay pazarlanan bölümler. Hukuk yine o kadar fazla yok ama psikolojinin hali içler acısı durumda.

Özel üniversiteler yüzünden popüler olmayan bölümler daha kolay iş bulur oldu. Aöf mezunları bile bazı özel üniversite mezunlarına göre daha rahat iş buluyor.

Ülkedeki işsizlik ve düşük maaşların bir nedeni de özel üniversiteler.

Hay ağzına sağlık
İşsiz avukat sayısı çığ gibi artıyor.

sorun sadece hukuk fakultesinde mi sizce? yukarda soylenildigi gibi apartmani bulan universite acti; hukuk, psikoloji, diyetisyenlik, dis hekimligi gibi bolumlerden akin akin insanlar mezun oluyor ki bu bolumlerin her biri avrupada, amerikada 'saygin' kabul edilen bolumler.

her meslegi niteliksizlestirdiler, yakinda tip fakulteleri de benzer duruma duserse sasirmayacagiz hicbirimiz.

şartları sağlandığında ben zevk alıyorum. ilk şartım sazcı iyi olacak. abuk sabuk şarkılar söylemeyecek. ikinci şartım oyun alanı geniş olacak. bu şartlarım sağlandığında her düğüne gider her ortamda oynarım.

not: angaralıyım.

Almıyorum, aksine tiksiniyorum. Keşke azalarak bitse.

Genel olarak hiç sevmem
Ne oynamayı ne göbek atılmasını vs. Ama gittiğim bir Ege dugunu vardı orada oynanan halk oyunu icin bir daha giderdim
Bükün yanında bir de çerkes dugunu görmeyi isterdim

Fakat genel olarak sevmiyorum. Çok net

Bu arada aklıma geldi. Zeybek idi ama başka bir adı vardı. Fincancilar mi be öyle bir şey gibi kaldı aklımda. Bilen bar midir

Deli gibi oynama kismi hosuma gidiyor. Ki Ankara havalsrindan ölümüne nefret ederim. Oynama kismini seviyorum isin.
Oynamali dansli her seyi severim.

ege de düğün yemekleri + rakı + kerimoğlu zeybeğinden keyf alıyorum

@kisa, harmandali olabilir mi bahsettigini?

@the end of time
Çok cahili olduğum konular ama şimdi ona bakıyordum.
Benim aklımda Kalan sepetcioglu oyunu idi bir kısmı ama YouTube dakiler gibi ANkara havası şeklinde değildi çok çok güzeldi ki halkoyunu seven etkilenen birisi değilim hiç

Düğün denen estetikten binlerce kilometre uzak olan şeyin azalarak bitmemesinin sebebi tabii ki de herkesin düğünleri az veya çok bir şekilde seviyor olması bence.

Bense çocukluğumdan beri gitmemek için direnmişimdir.

Ben oynuyorum valla çatır çutur.

Ben seviyorum. İçip sarhoş olduktan sonra oyun havalarına katılmak, tarz giyinmek, süslenmiş kız görmeceler falan keyif alıyorum. Her düğüne giderim, mesela eylül 8'de ordu'da köy düğünü var. Bol oyunlu, alkollü ve kuzu çevirmeli :P falan ona bile gideceğim bak 12 saat yol sürüyor :D

sadece takı muhabbetini sevmiyorum. Çeyrek çok para olmuş :D

Ben gerçek anlamıyla tiksiniyorum şahsen. Birilerinin böyle bir saçmalığı gerçekten sevebileceğine de asla ihtimal vermiyordum ta ki 26 yaşında ilk kez bir düğüne gidene kadar. Gerçekten zevk alan insanlar vardı o saçma sapan her şeyden. İnsan gerçekten hayret ediyor.

Valla guzel icki, guzrl yemek, acik hava, kaliteli davetliler ve adam gibi orkestrasi olan dugune gidince, kankalar da varsa dugun gayet guzel.
Ama dugun salonuna adimimi atmam

kendi düğünüm dahil hiç bir düğünden gram zevk almam.

Merak edip gogılladım biraz, kusurlunun tespitinden itibaren 2 yıldır yazıyor.

Dava açılabildiğine göre iki yıl günü gününe dolmamıştır.

bakire olup olmadığını soruyor aslında doktor ama dövmesinler diye evli misiniz olarak dile getiriyor soruyu.

"aktif cinsel hayatınız var mı" yerine sorulmuş diye tahmin ediyorum

Mesela mantar olup doktora gidiyosunuz, bakireyseniz krem değilseniz fitil yazıyor. Aslında krem hiçbi zaman mantar için yeterli değildir, fitil kesin ve net çözümdür.
Doktorlar bakireymiş değilmiş ayrımı yapmadan hastalığın net tedavisi için direkt fitil kullandırsa, kadın doğumda muayene ederken yine o soruyu sormadan tedaviye yönelik ne gerekiyosa yapsa(içten muayene gerekiyosa sormadan yapsın, rutin olarak herkese nasıl uyarı yapıyorsa kendini gevşek bırak vs. dese sadece), bu sebepten doktora açılan tazminat davaları da başarıyla sonuçlanmasa, doktorun sadece tedavi etme yükümlülüğü olduğu diğer hususların onu bağlamadığına dair karar çıksa, sorunun bi kısmı çözülür bence.

Kaptan maydonoz gibi insanlar 'kisi kendinden bilir isi' grubuna girdikleri icin cok zekice yorum yapmislar ama ortadogu ulkesinde yasayan bir kadin degilseniz jinelologa gittiginizde bu soru 'aktif cinsel yasantiniz var mi' seklinde oluyor. Cunku cinsellik yetiskin birey hayatinda gayet normal karsilaniyor. Ama kafasi kendi cukurundan cikmamis insanlarla yasiyorsaniz 'attention whore'luk yaptiginiz saniliyor. Kadin sadece keske ulkemizde de insanlar cinsellige dogal bakabilse ve doktorlar dogru duzgun soru sormaktan cekinmek zorunda kalmasa demek istemis.

Bakire misiniz değil misiniz sorusu. Sebebi vajinal muayene.
Neden bakire misiniz? diye sormuyor peki: "sen bana/benim nişanlıma/kızıma/kardeşime vs nasıl dersin bunu" diyen öküzlerden şiddet görmemek için.

pek çok sebebi vardır. sadece jinekolog sormaz. diğer doktorlar da bazı durumlarda pek tabi sorabilir. yazacağı ilacın hamilelik durumuna zararı vardır mesela olası bir hamilelik ihtimaline karşın yazmak istemez o yüzden sorabilir.

bana öyle geldi ki burada tweet atan kişi aslında bu sorunun şeklini eleştirmiş doktoru değil. yani sorunun soruluş şekli arkadaşların da dediği gibi aktif cinsel hayatınız var mı şeklinde olmalıdır. ama türkiye'de pek mümkün olmuyor. malesef.

Bakire mi, muayeneyi önden yapabilir mi bilmek istiyor. Direk sorunca bu sefer de bazı kadınlar "siz beni ne sanıyorsunuz, ben daha bekarım" diye yaygara koparıyor. Doktorlar da şaşırmışlar nasıl soracaklarını.

elbette doları tl'ye çevirmediğin sürece zararda değilsin, ama yurt içinde tl ile alışveriş yapacaksan o doları bozdurman gerekecek.

dolar 6 lira iken 6000 tl ile türkiye'de kaç tane at alabiliyorsun.
dolar 2 lira iken 2000 tl paran var artık, türkiye'de kaç tane at alabiliyorsun.

"6 tl'den alınan dolar şimdi 7.20 tl olmalı ki denk olsun." sözü de muhtemelen "dolara değil de vadeliye yatırsalardı bu sürede %20 faiz kazanmış olacaklardı" anlamı taşıyor.

Doların faiz üzerinden getirisini de hesaba katarak 1000 dolarınız türk lirası olsaydı faiziyle beraber sallama değer olarak diyelim ki Türk lirası olarak 1100 dolar olsun. Bunu kastetmiş olabilir.

millet dolar kullanmıyor çünkü. doları tl'ye çevirip harcadıkları için zararda oluyorlar.

Haksizsin.
Dolarin 7yi gecmesiyle gelen zamlar dolarin 5.50 ye dusmesiyle geri alindi mi, hayir.
Enflasyon dustu mu, hayir.

Sen dolar alırken tl'de faizde tutanlar kar etti mi, evet.

Bu surecte birim tl nin alim gücü enflasyon etkisiyle dustu mu, evet.

Zararda misin, evet.net

@aziz: dolar 6 lira iken 6000 tl ile 1 at alıyorsam
dolar 2 lira iken 2000 tl ile yine 1 at alabilmem lazım çünkü tl değerlenmiş oluyor?

@stavro: tldekiler benden çok faiz getirisi aldıysa ben neden zararda olayım? sadece onlardan az kar etmiş oluyorum bu durumda.

@bonanza

enflasyonun 0 olduğu bir ülkede yaşıyor olsak bu dediğin doğru olabilir ama @stavro'nun bahsettiği şey ortaya çıkıyor, tl bazında paran azalırken aynı zamanda enflasyon'dan dolayı da alım gücü düşüyor.

@candide: hocam dolar/tl 6'dan 2'ye düştüğünde yine zarar etmiş olmamam lazım çünkü bu defa elimde satın alma gücü artmış bir tl olacak. psikolojik etkileri hariç tutuyorum. stavronun dediği gibi dolar artınca gelen zamlar aksi durum olduğunda geri alınmıyor.

1 yıllık enflasyon %16 ise referans değer budur. Yani geçen sene bugün 100 liraya alabildiğin sepeti bu sene 116 liraya alabiliyorsun. Demek ki TL güçlenmemiş, aksine değer kaybetmiş.

Bu referansa göre 1 yıllık ortalamada TL faizlerin %16 nın birkaç puan üzerinde olduğunu düşünürsek, TL faize yatırmak az da olsa kazandırdı diyebiliriz.

Geçen sene bu zamanlarda dolar 7 lira iken 100 liranla 14.28 dolar aldığını düşünelim. Şimdi elinde hala 14.28 doların var (dolar faize yatırmadığını varsayıyorum, hoş yatırsan da çok az artardı). Geçen senenin 100 lirasına alınan sepeti bugün almak istesen 116 liraya ihtiyacın var, ama senin 14.28 dolarını bozarsan (1$ = 5.5TL dersek) 78.54TL ediyor. O sepeti alamıyorsun. Demek ki enflasyon oranı referansına göre bayağı zarar ettin.

Aylık maaşın 6000 tl olsun. Dolar 6 tl ilken gittin 1000 dolar aldın.

O ara telefonun bozuldu gittin 1000 dolara iphone aldın. Annen baban da dedi ki bize de iPhone al. Ama sen dedin ki bende para bitti:((( alamadın.


Paralel Evrende doları almadın. Bekledin. Dolar 2 tl oldu gittin yine maaşını dolara gömdün. 3000 dolar aldın. O ara telefonun bozuldu gittin 1000 dolara iPhone aldın. Annen baban bize de al dedi gittin onlara da aldın.

Bence yanlis bir dusunce degil. Zaten bu yuzden endiseli zamanlarda dolar guvenli liman olarak goruluyor. Tek sorunu etrafinda dolar degil tl kullanilmasi. Bu durum, seni etrafina gore gorece fakirlestirebilir. Soyle ki dolar/tl o kadar duserken dxy artiyorsa bu tl'nin ozel olarak arttigini gosterir. Tl'deki insanlar ozel bir sekilde zenginlesirken sen o kadar da zenginlesmeyeceksin. Fakat nihayetinde dolar ekonomisi ile tl ekonomisinin ozgul agirliklarinin karsilastirmasina bagli bu. Dolayisiyla yanlis bir dusunce olarak gormuyorum.

Bebekken yapılan 3 doz hepatit aşısı

biz bebekken hepatit b aşısı yokmuş.

çapraz reaksiyonlar falan olur, onlar normaldir.

dediğin gibi şu anda erken seçim ihtimali yok. aslında rte 2018'de de seçime gitmezdi ama başkanlığa geçmek istedi, ohal'in de kağıt üstünde bitmesini istiyordu. normalde -yani 2002 öncesinde- bir iktidar, çoğunluğun kendisini istemediğini farkettiği zaman efektif şekilde policy making yapamayacağını farkedip erken seçime gidiyor. 2001'de olan buydu mesela. ha tabii mevcut badem bıyıklıların böyle bir derdi yok, 2023'e kadar zamanları var tepe tepe yerler devletin malını.

istanbul bir anlamda tr'nin özeti. gidişat negatif yönde olduğu için daha fazla kan kaybetmeden seçim yapmak gerekebilir. seçime kadar da kesenin ağzı açılır vaatler saçılır.

erken seçim olmayacak lafını ilk iktidara geldiklerinden beri söylüyorlar. bunu belli bir süre başardılar ama sonra erken seçim yaptılar.

TR ekonomisinin nerdeyse yarısı: www.hurriyet.com.tr

aptallar.

ne kadar aptal insan böyle tipleri izlerse o kadar artizleşiyolar. ayrıca aptallık yapmak da izleyici kazandırıyor çünkü insanların yüzde 98 i ağır aptal. aptal insan sevmem.

şu başlığı biri ekşiye açsın da güzel bi linç edelim be, boğasım var böyle hırt aptalları.

ülke yemekle kafayı bozmuş çünkü. başka oyalanacak, övünülecek bir şey olmayınca böyle oluyor.

Bu davranışların kaynağı bana kalırsa aşırı muhafazakarlık, sebebi de aşırı gurur.

Posta koymayı seven milletiz. En alttan en üste kadar bir ego yarışı. Sadece aptallık değil mesele, aşırı gurur yapıyoruz. En ufak bir şeyi övmek, normalde hor görülen, çağ dışı durumları, olayları muhafaza edip yüceltmek...

Ölçüyü kaçırmasalar gururlanacak çok güzel adetlerimiz var ama...

www.youtube.com

8 saat önce mi pişti? Önceden piştiyse daha sonra dışarıda bırakıldıysa yumurtadan olma ihtimali var. Onun dışında zannetmiyorum.

Ben sabah pişirip akşama çok yedim. Bişi olmadı ama olabilirdi de :D

Edit: Tabii ki de tezgah üstünde unutup, oda sıcaklığında kaldı yani.

hiç bi şey olmaz ben pişirip kapağını kapatıp ertesi gün öğlene çok yedim. hiç bi şey olmadı.

garanti belgesinde tarih olmuyor, çünkü fatura ile götürüyorsun ve fatura tarihinden itibaren başlamış olarak sayıyolar.

aldığın yere gidebiliyorsan ve eğer sen aldıysan, oradan fatura talep edebilirsin.

@fodera: hocam, eskiden garanti belgelerinde garanti başlangıç tarihi yazardı. ben tarih ekletemez miyim?

her halukarda bu durumdaki en net biligiyi ekran kartını aldığın yer verecek. bence oraya git.

ekran kartının garantisi ile hangi firma ilgileniyor. örnek veriyorum yurtiçinden alındı ise penta ilgileniyordur mesela, penta fatura fotokopisi ister. Alındığı yeri biliyorsan faturayı tekrar çıkartma gibi bir durum olabilir. Yurtdışı amazon vs. gibi bi yerden alındıysa onların da garanti işleyişi farklı olabiliyor.

Normalde kaşeleyip vermiş olmaları gerekirdi. Bence şimdi sıkıntı için fatura istediğinde vermiyoruz ayağı yapabilirler.

internetten bak hocam seri no yu girerek

Önce. Kurada çıkmazsa, para iade oluyor. Tecilli olduğunuz tarihe kadar şansınızı deniyorsunuz. Çıkmazsa bedelli olmuyor.

Evet bokunu cikariyor ve sacmaliyorlar. Aslina bakarsan bu sacmalayan lgbtci guruh lgbt bireylerlerden ziyade lgbt falan olmayip sadece aktivizme soyunmus bireyler. Gercek lgbt bireylerin boyle sacma sapan dertleri yok, kendi halinde takiliyor cogu.
Ama bu cok saglam finansman destekli ve medya onculugunde kolektif bir hareket. Lgbt bireylerden ote. Nihai amaci nedir bilmiyorum bu saçmalıkların.

(bkz. gerçek lgbti bu değil)

lgbti'lerden daha fazla lgbticiler var gibi duruyor piyasada.

Aksine böyle devam etmeleri lazım. Gerçek lgbt bu değil ne abi, zamanla alışırsınız :)))

heteroseksüeller sokak ortasinda el ele yürüyüp öpüsünce ay ne tatli cift oluyor da escinseller yapinca niye kötü oluyor.

ben escinsellere karsi degil ama görmek istemiyorum demek de homofobi. birak herkes kimi istiyorsa onu sevsin, onunla sevissin. seninle sevismek isterlerse yok abi, that is not my cup of tea dersin olur biter. niye kafa yoruyorsun kimin ne yaptigina.

knowyourmeme.com
www.reddit.com

eksisozluk.com

çok azda olsa gözden bulaşma riski var, göz kızarması alerji olabilir. içinin rahat etmesini istiyorsan test yaptır. en erken 14 gün 21 gün ve elisa testi için 45 gün dahi yeter. devlet hastanesine gidersen test olur aynı gün alırsın sonuçları.

test yaptır tabi ki ama için rahat olsun kolay kolay bulaşmaz. yine de tedbiri elden bırakma. en doğrusunu yaparsın.

aha burası;
eksiup.com

benim de tişörtte uzun uzadıya koordinat vardı girdim alakasız ingiltere de bir dağ köyüne giden yol çıkmıştı. peynirci önüydü

okyanusun ortasında bir yer bir anlamı olduğunu sanmıyorum www.google.com!4m5!3m4!1s0x0:0x0!8m2!3d4.3833333!4d51.2166667

eğer tişört bir markanın çakmasıysa asıl markadaki koordinatlar bir anlam ifade ediyordur belki

Belçika'da anlamsız boş arazi.

Olayi bilmiyorum ama esra abla defoluydu diyor sadece.

Çünkü bunu görünce ''aa ne kadar normal, aferin onlara'' diyenler çoğaldı. Farklı cinsel yönelimlerde karakterler de oluyor mutlaka. Araya bir gay, lezbiyen sıkıştırıyorlar muhakkak.

(bkz: social justice warrior)

Kendilerince günah çıkarıyorlar. BBC, Achilleus rolünü siyahi bir oyuncuya verdi. Çizgi roman ve kitap uyarlamalarında da beyaz karakterleri siyahi oyuncuların oynadığı oluyor. Sorun değil benim için, oynasınlar ama sıkıntı o değil. Kitapta siyahi olarak betimlenmiş bir karakteri beyaz oynasa yer yerinden oynar. SJW'ler susmak bilmez ortalığı ayağa kaldırırlar. Aynı şey LGBT icin de gecerli. Tumblr'da ya da Twitter'da biraz yabancı ergen hesaplarına bakın anlayacaksınız. Straight karakterleri sürekli gay/lezbiyen yaptırma çabası ya da hemcinsiyle birlikte olması için hasthag oluşturmaları vs. En azından biseksuel olarak anlatın diye yalvarıyorlar. Sorun yine o da değil, adamlar karakterleri istedikleri cinsel eğilimde çizebilirler. Ama homoseksüel karakterler için aynı şey gecerli değil. Gay ise gaydir, lezbiyense lezbiyendir. Karşı cinsten biriyle kesinlikle olamaz. Yine kitapta bu şekilde anlatılan biri ola ki dizi filmde straight olarak anlatilsin, yine yer yerinden oynar.

Acayip bir ikiyüzlülük mevcut. Biz beyazlar olarak yüzyıllarca size bunları bunları yaptik, bunu telafi etmenin tek ve en iyi yolu size dizi filmlerde daha fazla yer vermek. Bu mu yani mantık? Böyle mi affettireceksiniz kendinizi?

Amerika bir şey değil. İngiltere'yi görsen ağlarsın. Reklam sektörü, müzik sektörü, spor medyası bunlara çalışıyor, beyazlar 10% falandır. Spor ayakkabı reklamı, repsiz, zencisiz yapılırsa büyük cezası var 30-40 yıl yiyorsun, reklamdaki sevgililer interracialdır mesela. İngilizce öğreneyim diye televizyon açmaya korkar oldum, gangstalar, chavlar gibi olmaktan korkuyorum artık

(Bkz:Politically correct)

Star Wars da zenci ve Çinli görmekten bıktım. Hintli de gelir yakinda. Yani artık sadece zenci değil. Rus olsun japon olsun hepsine yapıyorlar bir şey. Aynı bizdeki aha türk tepkisi gibi tepki verip izliyorlardır muhtemelen onlar da ama kaliteyi yerlere düşürüyor. Acayip belli oluyor yapmacikligi

Bakın biz aslında zencileri kayırmıyoruz, aslında onlar hayatın her alanında yer alıyor bakın burada da bir zenci varmış, hanimiş de hanimiş demekten başkası değil.

Polis zencileri potansiyel suçlu olarak görüyor, ortalama vatandaş hala içten içe zenci nefreti besliyor, bunu gizliyor ama onların çoğunlukta olduğu mahallede oturmuyor, çocuğunu uzak tutmaya çalışıyor falan.

Aynı şekilde LGBTİ'ye de saygıları sonsuz. Yersen.

O değil Adele'in Hello klibindeki zenci neydi öyle ya. Bende tramva yarattı anasını satayım. Adele'den soğudum. Someone like you dinleyemez oldum ağzıyla tadıyla, orda bile karşıma çıkıyor kabus gibi şarkının içine ediyor:) Kafamda ne ghüzel de kurmuştum: Adele'nin Beckham gibi Kıvanç gibi bir oğlanla ciddi ilişkisi varmış, birbirlerine çok yakışıyorlarmış, sonra kaderin cilvesi ayrılıyorlar bu şarkıları yazıyor diye. O zenci yırtık dondan çıkar gibi her yerden çıkıyor benim zihnimde.

Dizilerin homoseksuel karakter dolmasiyla aynı.


Cunku zencileri skiyolar, irkcilik falan.
Zenci oynatmazsak white privilege olur.

Polis zencileri potansiyel suçlu olarak goruyor degil, zenciler potansiyel suclu.
Istatistikler irkciysa bilemem tabii.

(bkz: white guilt) deniyor, bunu okuyabilirsiniz.

diğer yandan, ne derece doğru bilmiyorum ama morgan freeman'ın meşhur diyaloğu:

***
shawshank redemption'da kendisine "zenci mahkumu oynayacaksın" dendiği zaman "hayır ben bir zenciyim ve mahkum rolünü oynayacağım." diye cevaplandırmıştır.
***

arkadaslarin cevaplari dogru. ama nick fury farkli.

samuel jackson nick fury'i oynamasi icin secilmedi.

nick fury (burdaki cizgi romanlardaki the ultimate nick fury oluyor ayrica belirteyim) cizilirken direk samuel l. jackson olarak cizildi anlasarak imaj haklari alinarak ve kendisine eger isterse ilerde o rolu oynama sozu verilerek. sene 2000 lerin basi.

adamlar cogunluk oldu ne sevdasi. beyaz oyuncu kalmadi, artik zencilerin devri. bi 10 yil sonra da hispanik hegomanyasi baslayacak. sonra hep beraber bahcivana.

@kiyiya
Bu isin baska bir boyutu ve ayri bir tartisma konusu olmakla birlikte bahsettigin kisir dongu konusunsa hakli oldugunu varsayarak konusacak olsam bile bu polisin zencileri potansiyel suclu olarak gordugu, cifte standart uyguladigini gostermiyor.

Aslinda sizin baktıginiz acidan polis olayini dusunursek burada da bir kisir dongu var ve herhangi bir irkci uygulama yok. Polisin gorev suresi agirlikli olarak zencilerle basetmekle gecince, şüphelenip durdurdugu aractan zenci cikinca haliyle temkinli yaklasiyor ki gayet dogal.
Son yillarda Amerika'da polislerin uzerindeki bodycam ler sayesinde polislerin nelerle basettigi de gorulmeye baslandi. Gormek istemeyen görmüyor tabii yine.
Bana sorarsaniz gayet iyiler bile, ben orada polis olsam azili bir irkci olurdum. Sabrim tasar, yetkiyi kotuye kullanmaktan isimden olurdum.

Zencilere devletin bakmayip da suça yonelmeleri mevzusunu sahsen kabul etmiyorum ama dedigim gibi baska tartisma konusu, hadi doğru kabul edelim bu polisin zenciye ayrimcilik yaptigini gostermez. Bahsettiğiniz kisir dongu isin neden kismi, polis isin sonuc tarafinda. Ortada bir gercek var, polis de bu dogrultuda isini yapiyor temelde.
Burada dikkat cekilmesi gereken sey polis neden zenciye potansiyel suclu muamelesi yapiyor degil, zenciler neden potansiyel suclu olacak profile sahip, zenciler neden daha çok suc isliyor? Bu da sizin dediginiz noktaya geliyor ama demek istedigim polis mevzusuyla iliskisi olmayan ve "polisin kotu muamelesi" savini hakli cikarmayacak bir mevzu.

Bu tur argumanlar dogru olsa bile bugun geldigimiz noktada isler tersine dondu. Bir kolluk kuvveti şüpheliye yaklasirken şüpheli zenci ise temkinli davranmak, iki kere dusunmek zorunda irkci damgasi yememek icin. Bu mevzular sadece kolluk kuvvetleri ve supheliler ile sinirli da degil, her yerde. Gelinen noktada isler yine irk tabanli. Bu da yeni nesil liberalizmin celiskilerinden biri.
Bati otoriteleri liberalizmi celiski deryasinda boğulmaya dogru hizla goturuyor.

Bir gercegi kulaga hos gelmedigi icin yok saymak kaosa goturur. Zenci mevzusu da boyle, zencilerde suc orani yuksektir fikri - tamamen gercek bile olsa - kulaga hic hos gelmez ornegin. Cogumuzun boyle soylemlere (soylem ya da soylemden ibaret olmayan net gercekler olmasi farketmeksizin) şiddetle karsi cikmasinin nedeni de bu. Duygusal yaratiklariz. Kulaga kotu gelen acimasizca gelen seylere sorgusuz karsi cikma egliminde oluyoruz bu yuzden. SJW'lerin boyle mevzularda triggerlanmasi, ofke patlamalari da fazla duygusal yaklasmalarindan ve yeni medyanin ortada dolastirdigi sihirli kelimelere tav olmalari.

Neyse sikildim bunlari konusmaktqn anasini satayim.

Profesyonel mutfaklarda eldiven takılmaz..eldiven bakteri ve mikropların üremesini daha çok kolaylaştırdığı için hijyenik değil.hijyen mutfaktaki personelin devamlı elini yıkaması, tırnaklarının kısa olması ve benzeri şeylerle sağlanır.

Yok

@astri: profesyonel derken? nusret gibiler mi? az önce şöyle bir şey buldum:

Gıda güvenliği ve kalitesinin denetimi ve kontrolüne dair yönetmelik

3-Gıda maddeleri ile direkt temasta bulunan personel kolay temizlenebilir, temiz ve tercihen açık renkli, başlık, çizme
veya özel ayakkabı, çalışma kıyafetleri, eldiven ve koruyucu kıyafetler giyilmelidir.

kms.kaysis.gov.tr

Profesyonel mutfak derken bildiğimiz restaurantları kastettim.evet denetlemelerde eldiven takılır, ama denetlemeden sonra herkes o eldivenleri çıkarır.normalde kimse tercih etmez.çünkü hijyenle alakası yok.sadece et doğrandığında takılıyor, o da el kokmasın diye.

@astrid: insan elinde daha çok mikrop var diye biliyorum. okullara "insanları hasta eden mikropların yüzde 80'den fazlası ellerdedir." diye afişler asmışlardı.

canlı doku nasıl steril üretilmiş eldivenden daha hijyenik olabilir ki?

burada gıda müh. hocası "Prof. Dr. Nezih Besim Müftügil" diyor ki:

"Dış dünyayla fiziksel temasımızı büyük ölçüde ellerimizle yapıyoruz. Birçok objeye elimizle temas ediyoruz ve daha sonra elimizle ağzımıza, burnumuza ve gözlerimize dokunduğumuz zaman bu objelerdeki zararalı mikroorganizmaları vücudumuza alıyoruz. Bilimsel bulgular, yaygın hastalıklarda el hijyeninin rolünün çok fazla olduğunu ortaya koyuyor. Çocukların ellerini günde dört defa yıkaması halinde temasla yayılan bir çok önemli çocuk hastalıklarının önlenebildiği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Mutfakta çalışan personel de kirli objelere ve bu arada gıdalara elleriyle temas eder. Mutfak personelinin çiğ et, tavuk, yıkanmamış gıda ve ya kirli malzemeye dokunduğu zaman ellerine zararlı mikroorganizmaların geçmesi kaçınılmazdır. Temiz olmayan eller daha sonra gıdaları kolaylıkla kirletecektir.
El derisi gözenekli bir yapıdadır. Zararlı mikroorganizmalar bu gözenekler içine ve tırnak aralarına rahatlıkla yerleşebilirler ve burada çoğalabilirler. Elin nemi ve sıcaklığı mikroorganizmalara konforlu bir ortam yaratır. İnsanların yaklaşık %30?u boğaz ve burun içlerinde gıda zehirlenmesine neden olan ?Stafilococus aureus? bakterisini taşırlar. %10 kadar insanda bu bakteri ciltte de bulunur. Tuvalet sonrasında elini iyi yıkamayan bir mutfak personeli de yine zararlı mikroorganizmaları eline transfer etmiş olacaktır.

Dolayısıyla, mutfak personellerinin ellerinin çalışma sırasında birçoğu da zararlı olan mikroorganizmaları taşıdığını kabul etmek durumundayız. Bunun gıdalara geçmesini engellemek mutfak hijyeninin önemli bir konusudur. Bu konuda etkin önlem ellerin kirlendiği her durumda ellerin yıkanmasıdır. Eldiven bir bakıma personelin elini sıklıkla ve gerektiği şekilde yıkamadığı varsayımıyla kullanılması önerilen bir araçtır. Eldiven kullanılması durumunda eldeki gözenekler ve tırnak araları kapanmış olur ve ?Staphyloccocus aureus? bakterisine karşı bir kalkan tabakası oluşturulur. Eldiven yüzeyinin düz ve parlak olması nedeniyle mikroorganizmalar eldiven yüzeyine daha az bulaşırlar. Eldiven, tuvalet sonrası iyi yıkanmayan eller için de bir güvence sağlar. Yalnız, eldivenlerin de dış temaslarla kirleneceği ve bu durumda değiştirilmeleri gerektiği unutulmamalıdır. Kısacası, eldiven ancak bilinçli olarak kullanılması halinde mutfaklarda sağlıklı yemek üretiminde yararlı olabilir.Yoğun mutfak operasyonu sırasında eldiven kullanmak ve kirlendiği zaman değiştirmek dışarıdan bakınca pratik ve sağlıklı bir yaklaşım gibi görünmekle birlikte tecrübeler eldiven kullanımının genellikle bu bilinçte yapılmadığını göstermektedir. A.B.D?de bazı eyaletlerde yeme-içme yerlerinde ve bu arada restoranlarda yenmeye hazır gıdalara temas edilirken eldiven kullanılması mecbur tutuluyor. "

foodinlife.com.tr

Kişisel düşüncem budur.bir göz atın isterseniz www.delish.com

profesyonel mutfaklarda eldiven takılmaz +1

sürekli sağlık taramasına girmekten başı dönüyor o adamların. senden benden daha sağlıklı ve mikropsuzlar, emin olabilirsiniz.

tabi burası türkiye. olmayabilirler de.

Konudan alakasız ama o eldivenler steril değil.

trabzon-merkez-6

Yok, ben de koymuyorum. Koymam da zaten. Doğanın içine ettiniz.

Istanbul-3

Bizim bina girişinde 4-5 tane var tüm mahalle bizden besleniyor sanırım. Diğerlerine dikkat etmedim.

Eskişehir-tepebaşı 6 xd

su-mama kabı olarak sayı vermek zor ama bulunduğum yerde genel olarak daha çok bina dışında sahiplenme olayı var. ortalama 2-3 binanın önünde bir köpek oluyor. gelene gidene kendini sevdiriyor. arada belediye bunları aşıya götürüyor. zaten o sebepten kapalı kasa kamyonetlere gıcıklar :)

ankara-çankaya

4- Bursa Kükürtlü

İçerenköy - 6

İstanbul- Bakırköy-2

Edit: Bu arada sokak bazında konuştum. Eğer genel ise soru 4.

istanbul erenköy 4

Muğla Bodrum. 1-2 arası

İstanbul-Bakırköy-2

ankara-eryaman 1+

her kapıda var, ayrıca kenar köşelerde var. bunların yanında otoparklarda ve çocuk parklarında da var.

sen bir datasın. ben de bir datayım.

hepimiz ister istemez bir yerlere bir telefon ya da bilgi verdik üyelik, kayıt, kampanya vs.

bu datalar satılıyor.

yani bizim bilgilerimiz data olarak para olarak satılıyor sonrasında da reklam, anket vs. için kullanılıyor.

aslında çok güzel bir kanun çıkardık. avrupa birliğindeki gdpr kanunu aynen bize kvkhk olarak geçti. tabi bunu kendi isteğimizden değil ab ye üye olma kıstası olduğu için henüz özümseyemedik.
eğer kanundaki cezalar vs uygulanırsa çok kişinin başı yanar ve tr de bilgi satışı biter. net bakın: biter.
çünkü başka bir ülkede nasıl uygulandığını görüyorum. dolandırıcılar dışında kimse aramıyor bu tip konularda. zaten arayanın da dolandırıcı olduğunu bildiğinden istiyorsan açmayabilirsin.

aradığın liste şu:

en.wikipedia.org

elon musk konuyla ilgili bir araştırmaya yatırım yapmıştı sanırım. büyük çaplı bir simülasyonda olma ihtimalimiz %50 demişlerdi.

www.space.com

Yok.

bugüne kadar bilimde karşılaştığımız sınırların simülasyon teorisini desteklediğini düşünmüyorum. 50-100 yıl sonraki bilim insanları bugünkü halimize kıçlarıyla gülecek. einstein'a kadar görelilikten haberimiz yoktu, daha 1955'te öldü.

"yok abie yeaa sim teorisi hikaye" demek de bana saçma geliyor ama benim görüşüm bu şekilde, bilim bir yerlere çarpar, o engeli aşar başka yere çarpar, böyle böyle ilerliyoruz.

Kafese konulmus civcivleriz.

Measurement problem araştırmanı tavsiye ederim. Kuantum cisimleri olasilik dalgasi halinde var oluyorlar. Sen gozlemleyince belli bir duruma çöküyorlar. Bilgisayar oyunlarında işlemci gücünden tasarruf için bakmadığın bölgeler oluşturulmaz. Sen gorüş alanını çevirdikçe önündeki bölgeler oluşur.

Bir simülasyonda olduğumuzu iddia etmiyorum ancak bu konuya ilişkin en önemli bilimsel tartışma konusu bu olabilir.

Oyleysende admin seni restart eder merak etme. Tester kaliriz ancak.

Var tabi ki neden olmasın. Simülasyon teorisini yıkacak bir şeyin olduğunu da düşünmüyorum açıkçası neyi keşfedersen keşfet yani simülasyonu oluşturan adamlar öyle yapmışlardır der geçersin gayet basit bir cevabı var sonuçta.

Why isn't the queen selected by election?

Why isn't the queen elected?

@hoy potato'nun dediği doğru çünkü elect zaten oyla seçmek anlamına gelir. @reanarchy'nin söylediği ifade biraz gereksiz uzatmak oluyor cümleyi.

gereksiz uzatmak degil, direk yanlis.

kural olarak birinci ama beyni oğluna'ya alıştığı için konuşurken oğlu'ya diyemezsin.

2014'te Beylikdüzü'nde biz zorlanıyorduk. Seçim sloganı: "İmamoğlu ile yola çık" ve "İmamoğlu ile yol açık" idi

Necmiye Alpay kılavuzunda "Kocaeli'ne" örneğini kullanmış.
TDK'de (tdk.gov.tr) "Şeyhoğlu’nu" diye bir örnek var.

O zaman İmamoğlu'na, İmamoğlu'nu.

dogru terim degil. email servisi yada email saglayici daha iyi olur.

cevap olarak: protonmail

Bir servis sağlayıcıya güvenmek zorunda değilsiniz kendi domainizi alarak ve ayda 3-5 dolara basit bir makine kiralayarak postfix,zimbra vb kendi serverinizi kullaranak kullanabilirsiniz.Yeterki teknik bilgim yok diyorsanız (kurulum kısmı kolay videoyu takip ederek dahi kurup kullanabilirsiniz. Fakat bir sorun çıktığında gidermek sizi zorlayabilir. )
Dışardan bir servis sağlayıcı kullanacaksanız protonmail denenebilir ücretsiz versiyonu oldukça kısıtlı 500mb storage ,3 etiket,3 ek dosya gibi kısıtları var
ücretli versiyonlarında istediğiniz konfigürasyonlar var.Önerme sebebim opensource geliştirilen bir porje iyi kötü kendilerini ispat etmişler vb.
Ama ben risk almak istemiyorum denirse protonmail + gpg şifreleme kullanmak yeterli olabilir.
(git: hasanyilmaz.net)
(git: gnupg.org)

Protonmail, isviçre merkezli ve privacy vaad ediyor. Gayet stabil tavsiye ederim

Bir de tutanota var ama çok kullanmadım

bu duyurunun linkini mesaj attım.

instagram bu tip abudik gubudik videolarla dolu malasef.

recep ivedik ile dalga geçiliyor ama adam 11 yıl önce doğruyu söylemişti.

www.youtube.com

@petro: masaüstünden açtım. 10 defa açtım belki. hep kimlik fotosu istedi. 2-3 ay bekleyip tekrar açtım, bu sefer bir şey istemedi. telefonunuzu yazın, gibi bir şey çıkıyor arada. atla tuşua basıyorum.

rumcaya hiç vermemiş miyiz? çok ilginç. muhtemelen sallamasyon.

bence bos olanlar uzerinde arastirma yapilmamis olanlar. bence de bazi dillerden almamis veya bazilarina vermemis olmamiz imkansiz gibi.

ornegin cay kelimesi bizim etimolojik sozluklerde her ne kadar farscadan yazsa da cinceden aldigimiz bir kelime butun diger diller gibi. ama burda cinceden aldigimiz kelime yokmus gibi yaziyor.

verdigimiz de normaldir diye dusunuyorum ama sanirim bu tablo daha cok ilk olarak nerden alindigiyla alakali. yani mesela cay cince ama biz farscadan almisiz gibi. ben yine de orta asya turkesinde de kendisine cay dendigini dusunuyorum.

öldürdü. Bence kayıpta değilsin, ben izleyeceğim dizileri hep spoiler alarak izliyorum. Bu sezonun senaryosu da sızmıştı, bölümleri izlemeden önce okuyup öyle izledim. Spoiler seyir zevkini artırıyor bence. Olayın ne olduğunu bilince, nasıl oldu acaba diye düşünüp daha çok zevk alıyorum.

Ha ama beni rahatsız eder diyosan evet baya kritik bi sahneydi.

daenerys targaryen öldü evet. kayıp %0.

yahu taht adayı değil miydi o? dirilmez mi john snow gibi? (orda da bi spoil yediydik)

@bonanza

dizi bitti yalnız. son bölümde ölüyor.

Abi dizi bitti daha ne spoiler'ı ne dirilmesi ...

valla biraz ilgini çektiyse bence git kitaplarını al, onları oku... got'un ilk 6 sezonu muhteşem (bence 7 de fena sayılmaz) ama son sezonu berbat ötesi. ilk 6'da çok güzel şeyler göreceksin ama hiçbir yere varmayacak, izlersen diziyi bitirdiğinde sinirleneceksin.

ben o yüzden kitaplara başlayacağım. gerçi kitaplar da bitmedi, dombili martin güya iki tane daha yazacak ama bitiremeden ölür herhalde pis şüşko. zamanında başlamadıysan şimdi başlayıp da got izlemeye hiç lüzum yok bence, rezil ettiler çünkü. ha "bana ne ulan nasıl bittiğinden, ilk 5-6 sezondan keyif alsam yeter bana" dersen izle tabii.

bence çok da rezil etmediler ya. Millet hype trenine atladı sayıp sövmek için. Bu saatten sonra nasıl bitirseler tepki göreceklerdi zaten. Daha iyi bi son sezon olabilirdi tabi ama leş de değildi yani.

@nundu, abi olay bitişle alakalı değil. ben bi tane teori geliştirmedim, ne olacağına dair en ufak bir fikrim yoktu, bütün diziyi kendim hiç fikir yürütmeksizin "ACABA NOLCAK ŞİMDİ" diyerek izledim ve son sezondan nefret ettim. ya gerçekten inanamıyorum ilk 6 sezondaki karakter gelişimlerine, hikayelere, olaylara, çekimlere vs. bakıp da son sezonun beğenilmemesini nasıl sadece "bekledikleri gibi bitmedi ondan deliriyolar"a bağlayabiliyosunuz?

yıllarca ilmek ilmek işlenmiş muhteşem bir diziydi. sonra hollywood klişeleriyle dolu, mantıksz, abuk sabuk bir şeye dönüşüverdi. "EJDERYANIN OLDUĞU DİZİDE MANTIG MI ARIYONUZ"cular var bi de, onlara bi şey demiyorum zaten analarına babalarına sabır dilemekten başka.

senaryo aşırı kopuk ve basit. olay bu. anlamsız, yersiz, mantıksız, açıkta kalmış... ve daha bissürü şey. çok var. sorun bu. iron throne'a isterlerse ismail türüt'ü oturtsunlar bana ne. olayların gelişim şekli aşırı saçma sadece.

allah aşkına koskoca cersei enkazda kalacak, daenerys öpüşürken bıçaklanacak kadın mıydı? ne sakil işler bunlar?

bi cersei'nin fetöcüleri havaya uçurduğu sahneye bak, bi son sezondaki ölümlere. arya nk'yi öldürdü eyvallah, hadi kız yıllarca assassin olmaya çalıştı ona da tamam... e bari giderken görseydik kızı? nerden geldi, nasıl fırladı arkasından? brienne of tarth... ulan dağ gibi kadını jaime kekosu ağlattı resmen, affedersin skip kaçtı. bunlar ne abi?

ilk 6 sezonda bunlar yoktu. olsaydı o zaman da eleştirilirdi. kimse "beklediğim gibi bitmedi" diye ilk 6 sezonuna 9 puan verdiği dizinin son sezonuna 3 puan vermez.

eksisozluk.com.tr

O Cheiro do Ralo

google görsellere
ve yandex görsellere atıp arattım.

mükemmel bir filmdir. festival filmiydi zaten.

Belki aldılar böbreği hakkaten.

anadolu’nun orta büyüklükteki bir şehrinde -turistik bile olsa şehir- sokakta yatan alman adamdan her şey beklenir bence.
gezgin gibi bir adam mıydı?
türkçe bilmediğine göre uzun yıllar türkiye’de yaşamıyor herhalde.
almanlar hesap kitap adamıdır yani sokakta yatacagını hesaplamıştk büyük ihtimal
ve de almanlar karşılıksız iyiliğe anlam veremezler. bunlar dönüp benden parayı isteyebilirler, karşılık bekleyebilirler, böbreğimi çalabilirler veyahut da gebe kalmayayım diye (deyim anlamıyla) sıvışmıştır ortadan.

@maq +1

almanlarda olduğu gibi kuzey avrupalılarda da var bu. içinden geliyor bir ikramda bulunuyorsun kendini borçlu hissediyorlar.

Ajan da olabilir, ulkemiz ajan kayniyor malum

Ikinci ihtimal olarak da otel o kadar boktandi ki disarida kalmayi tercih etti

bu arada vur patlasın çal oynasın eglenen bir japon’un başına gelmiş:
adamın koluna girerek kandırıp taksiye bindirmişler, bir otele götürüp cüzdanını falan çalmışlar. siz yine insaflı çıkmışsınız yani.
belki almanın aklına bu tip hikayeler geldi.:/

Tanimadigim biri bana durduk yere bir otel ismarlasa isterse 10 yildizli otel olsun kalmam. Sokakta yatarim daha guvenli.

bir önceki dönem kaydolmuştum. birkac yerle görüştüm 1600-1700 tlden başlatıyorlar. 1300e indirdiler, siz de o fiyatlara bulup kaydolabilirsiniz.

1300 tl kurs+200 tl sinavlar+ 830 tl harçlar

sınav konusunda net fikrim yok ama her ay var sanırım.

oyuncular bile konuşma yasağı kalktı vs. deyip sette çektikleri kamera arkası spoiler içeren görüntüler atıyorlar.

ben ikinci gün gittim filmin ilk yarım saatinde birisi kapıyı açıp filmin sonunda ölen karakteri söyledi bağırarak gitti. neden böyle bir merak var anlamıyorum da şu an spoiler sayılmaz artık film çıkalı epey oldu.

avengers izlememe rağmen ben de 9gag sayesinde izlemiş kadar oldum. bir şeye sarmalarına uyuz oluyorum orada, sardılar mı bırakmıyorlar. her iki posttan biri avengers. bir taraftan diyorum ne mutlu adamlara, en büyük olayları bu.

bence senin dediğin gibi piçlik ama "bakın ben sizden önce gördüm" hava atması tarzı bir piçlik. instagram havasında böyle, bir garip.

Merak neden bilmiyorum ama çok sinirleniyorum bunu yapanlara. Yalnız 9gag'te don't spoil end game diyerek neredeyse 1 hafta falan spoiler içeren postları hot'a çıkarmadılar, 1 hafta sürmediyse bile en az 5 gün kesin yoktu.

Öküz olmak, cool olmak ile karıştı iyice. Halıya sıçıp evin içinde sosyal deney yaptım aileye diyebilirler dayak korkuları olmasa. Aptallık bedava ve çok popüler. Benim salonumda biri böyle spoiler verse sağlam kavga çıkartırdım. 80 tl vermis iki hafta beklemisim. Sevdiğim bir insanla twitter da trolluk yaptığı için ilişkimi kestim zamanında. Burada da bakma herkes karizma ama herkesin troll hesabı da var. Aklından geçeni söyleyemeyecek kadsr ezik insanlarla yaşıyoruz evde iste okulda. Çomara veya trolle maruz kalmadan yasamak çok zor. O yüzden tepkimizi verelim pısırık olmayalım. Gece yatınca lafı söyle soksaydim keske diye düşünmeyelim.

Bugun bende milliyette bir habere tıkladım ahabere yönlendirdi. Daha önce denk gelmemişti hiç. Ziyaretcileri mi azalıyor nedir?

ilginç gerçekten. bunlar üç kuruş için taptıkları Tayyip'i bile satar halbuki.

buna backlink deniyor, parayla yapmis olma ihtimalleri yuksek. Hurriyet sitesi icinde sabahin linki oldugunda sabahin google da siralamasi yukseliyor kabaca. yani aslinda seo calismasi da denebilir bu duruma.

şöyle, bunların toplam tirajı ve tıklanması düşüyor. bunlar da diyorlar ki, 'sen benim sırtımı kaşı, ben senin sırtını kaşıyayım'.

yani sabah hürriyet'e yönlediriyor, hürriyet de sabah'a. dolayısıyla ikisine de tekil ziyaretçi olarak yazılmış oluyorsun. ikisi de ziyaretçi sayılarını artırıyor, ikisi de reklamdan para kazanıyor.

genelde para karşılığı olur. dönem sonunda yönlendirilen ziyaretçi farkı karşılığı ödeme yapılır.