Ekşi Duyuru

normal kredilerde diyebiliyorsun. ev araba kredilerini bilmiyorum.

Bireysel kredi için hayır. Hiçbir banka senin yerine gidip başka bankadaki borcu ödeyemez, krediyi kapatamaz.
Süreç şöyle işler sen bankaya gidersin dış borç yapılandırma kredisi istiyorum dersin, onlar bakar profilin uygunsa sana krediyi verir sen kapatırsın. Kapatmazsan senden parayı isteyemez, sana dava açamaz ama bir daha kredi vermeyebilir

Arkadaşım yaptı diye hatırlıyorum.
2-3 bankada kredisi vardı. Başka bir bankaya gidip hepsini bir bankada tek bir krediye toplayacak şekilde düzenledi.
Yeni kredi çektiği banka parayı onun hesabına değil, direkt borçlu olduğu bankalardaki hesaplarına göndermişti.

Ben de yıllar önce bir banka kredisini buna benzer şekilde taşımıştım. Daha iyi bir faiz oranı bulmuştum. Kredi çekme amacımı bankacıya anlattım. Gelen parayla gidip diğer krediyi kapattım. O krediyi kapattığıma dair dekont istemişti, gönderdim.

Evet, dersiniz.

Sadece vade ve faiz, her bankada farklıdır. Tek tek arayın, görüşün.

Gidip içerde Müdürden rica edin. Durumu bildirin araya alabilirler

Sınav günü nüfus müdürlükleri açık oluyor. Geçici kimlik verirler. ÖSYM duyuru yapıyor bu konuda. Duyurulara bakın. Sınava çok yakın zamanda paylaşılır. Bir iki gün önce.

1) seni müdür değil, ÖSYM başkanı bile sınava kimliksiz alamaz.
2) Pasaport kullan.
3) Nüfus müdürlüğünden geçici kimlik belgesi gibi bir şey veriyorlar. Onu da alabilirsin.
4) kesin bilgi bunlar.

Efruzun bahsettigi mudur bence nufus muduru bence de gidip konusmaktanfayda var. randevusuz islem yapabilirler.

merhaba, daha dün bir okula gönderdim bir koli ancak size de birşeyler bulabilirim haftasonu bakayım kitaplığa. bana özelden adres ve telefon atar mısınız?

merhaba
ben de kitap göndermek isterim . adres bilgilerini bana da iletir misiniz ?

yerler sıcak mı peki?

Alt ve üst katta oturan olmadıkça zor ısınır.

Birkaç haftada oturdu bizimki; 16 katlı yeni bina; şubatta taşındaık geçen sene ; bir kaç hane vardı.
Bina baharda ısındı

Peteklerin altı-üstü eşit ısınıyor mu kontrol edin. Kombi yanlış bağlanmış olabilir. Pencerelerden soğuk girişi varsa sünger bantlardan alın.

alt ve üst boş oldugu surece zor. hele yerden ısıtmada.

Yerden ısıtma zor ısınıyor 4 5 gün almıştı bizim evin ısınması ilk çalıştırmada. 3 gün geçip yerlerde ılıklık bile yoksa havasını aldırmak için servis çağırın. En yüksek ayarda başlamanız gerekiyor. Kısık tutarsanız ısınmıyormuş ilk çalıştırmada.

@rodeocu, Yerin fayans olduğu yerler sıcak ama parke olan odalar buz gibi. Parken olan odalardan biri aşırı soğuk diğerleri sadece soğuk.

şu tarz ürünleri denemek iyi olabilir www.cimri.com

arkadaşımda da benzer sorun vardı her ay 600 700 doğalgaz geliyordu. ısınmıyordu ev

Sıfır ev ise 4-5 ay sürebilir. O da yerden ısıtma olduğu için. Nisan ayında da ısıtma sistemini çalıltırmanızı tavsiye edebilirim belki. Yani nisanda havalar ılıdı diye kapatmayın sistemi.

Alt üstün boş olması ile şu anda ilgili değil evin ısınmaması. Başlıkta da yazıldığı gibi evin/binanın sıfır olması ile ilgili.

Ev yeni mi? Odalardan ayarlanan kumanda varsa aşırı soğuk odanınki kapalı olabilir. Eğer açıksa ve ısınmıyorsa havasını aldırmanız lazım.

kombinin altındaki vanalardan bütün odalara giden hatları açtınız değil mi?

Alt üst boşsa ve duvarlar taban ve tavanda işi yalıtımı yoksa o ev ısınmaz. Üzülerek ama böyle. Bende bir sene dondurucu sogukta böyle bir evde kaldım kombi 80 derecede bile evi isitmiyordu

Binanın sıfır olması yüzünden diye iddia edenler olmuş. Sadece gülüyorum. Bina sıfır da olsa bin yıldır hiç ısıtılmamış da olsa tüm katlar ısıtıldığında bir günde ısınır. Hele bir de yalıtımı varsa daha da iyi. Yok bina sıfırmış nisana kadar ısınmazmış haha. Millet salak midir nedir

Yalıtımı iyi, tüm odaları güney cepheye bakan sıfır binaya geçen ay taşındım. (2+1)İlk bir hafta 60 derecede yaktım. Böyle yaktığım 10 günlük fatura 200 tl geldi. Sonra 40-43 arası yaktım doğalgazı.Güneş alıyorsa ve yalıtım varsa pek problem olmuyor. Gerçi sonraki fatura gelmedi ama.

bir arkadaş dalgasını geçmiş. ben de ilk duyduğumda inanmamıştım ama büyükler hep "yeni bina ilk sene ısınmaz" derler. inanmamıştım, ama sıfır binaya giren arkadaşlardan da böyle şikayetler duydum zamanla. aradan bir yaz geçmesi, binanın duvarlarının tamamen ısıyı emmesi gerekiyor. sonrasında ısıtınca daha rahat ediyorsunuz. çevrenizdekilere bu durumu sorun derim.

ev eski de, yeni de olsa, komşular yokken ısınma zor. ama mesela benim ev eski, komşular doğalgaz yakmıyor. küçük bir odaya yatıp kalkıyorlar kışın, benim de zemin çok soğuk oluyor. yakan komşu önemli.

Termodinamik dersi almadım ama imalatın içinden biri olarak ben de bu yeni ev ısınmaz efsanesi nereden çıktı anlamıyorum, @grid +1

Aynı tayfa uzun yıllar "abi sıfır aracı alınca otobana çıkıp sonuna kadar basman lazım, hatta bi kere son gaz Ankara'ya git gel, yoksa motor sağır kalır" tayfanın torunları sanırım :)

Kimseyi kırmadan şakamızı yaptıysak soruya olan cevabıma geleyim;

Kombi yanıyor ve kolektörlerin hepsi açıksa tüm odalara sıcak su ulaşmalı ve tüm odaların yeri bir iki saat içinde sıcacık olmalı.

Isınmayan oda zemini varsa kolektör kapalı olabilir, kolektör arızalı olabilir, sistemde hava olabilir.

Montajı yapan firmayı ya da binayı üreten firmayı arayın gelip kontrol etsinler.

Tüm odaların zemini ısınmaya başladıysa ve ev yine de istediğiniz kadar ısınmıyorsa, yanlış kaloride kombi seçimi, kısa ya da gereksiz uzun tutulan yerden ısıtma tesisatı sıkıntısı olabilir.

Ev sıfır olduğu için mantolama kesin vardır ona değinmiyorum bile.

Yerden ısıtmanın petekli sisteme göre evi geç ısıtması doğrudur, ama geç de soğur. Bu geçten kasıt bir gün bile değildir, petekli sistem 4 saatte ısıtıyorsa yerden ısıtma 8 saatte ısıtır mesela (saatleri tamamen salladım)

Edit: Alt katın boş ve soğuk olması elbette ısınmanıza etki edecektir, ama performans olarak değil de biraz fazla yakıt tüketimi olarak etki edecektir.

Camları kapalı bir ev ise çok önemli değil.

The Matrix, LOTR, Shawshank Redemption, Forrest Gump gibi klasiklerin alayı.

Ama fazla bilindikler olmasın dersen The Invisible Guest öneririm.

@himmet dayı The Invisible Guest harikaydı, teşekkürler.

The Hater

Cube.

Çok iyi bir film mi, hayır ama izlemeye değer bence. İnsanın evrendeki anlam arayışıyla ilgili felsefi motifleri de olan, gerilimli, merak uyandırıcı bir film. Oyunculuklar biraz amatörce yalnız.

Normal değil. Param varsa asla kredi kartı borcunu geciktirmem. Ceza bir kere yedim. Onda da 1 hafta içinde ödemiştim. Niye enayi gibi geciktireyim ki %25 indirimli ödemek varken?

kredi notunuz düşüyor yoktan yere. İleride kredi çekerken çok sıkıntı yaşarsınız.

ilk kredi kartıma sahip olduğum zamanlarda böyleydim. üniversite öğrencisiydim fakat parasızlıktan değil de yok yere geciktiriyordum ben de hep. sonra kendi paramı kazanmaya başlayınca bu alışkanlık geçti, günü gününe ödedim faiz yememek için. sanırım para kazanmanın kolay olmadığını fark etmem sebep oldu buna.

kendinizden değil sizi bu konuda gıcıklayan birinden bahsediyorsunuz sanırım geçmiş olsun. ben de normal karşılamıyorum ya sorumsuzluk ya hayata bakış açısı bizden rahat biri. herhangi bir şeyin en pahalısına para verilebilir bu en dandik şey de olabilir ama durduk yere faiz yemeyi beklemek müsriflik de diyemiyorum sorumsuzluk en yakın kelime.

eğer geçmişten beri böyleyse yaradılış derim ben, insanın yetenekleri ve özellikleri çok farklılık gösterir. sizin de hafızanız kötüdür ama başka bir özelliğiniz iyidir mesela. ben olsam kafaya takmam.

B12 baktırmayı deneyin.

bir suru sebebi olabilir. bu konulara kafa yoran biri olarak: sunlari test edebilirsin.

asiri masturbasyon, kotu uyku duzeni, kotu beslenme, vitamin eksikligi, depresyon, stres.

Şöyle bir şey var, belki iyi hissettirir: seyler.eksisozluk.com

Anadolu köylerinde veya büyükşehir varoşlarında biraz takılıp dedikodu dinleme fırsatınız olsaydı daha iğrençlerini bile duyardınız.

Ajanslardan, tiyatrolardan vs de temin ediliyor. Hepsi gerçek değil.

Bu benim bilgim olan bir konu, açılın.

Hepsi wutsap üzerinden dertlerini yazıyorlar. Reyting olur bu dediklerini çağırıyorlar. Ortalama 1 hafta ağırlıyorlar otelde. Dedikleri doğru mu? Hikayesi gerçek mi? Reyting çıkar mı? gibisinden araştırmaya başlıyorlar kişi otelde kalırken. Olur verdikleri haliyle otelde kalmaya devam ediyor, olmaz dedikleri ise anında yolcu ediliyor. Sonra tv'ye çıkarıyolar.
Ajans veya tiyatro kesinlikle yok. Bu kişiler gerçek ve gerçekten berbat insanlar. Neler neler dönüyor. Ceplerinde 5 liraları yok. Bağıra bağıra konuşurlar. Kavgacıdırlar. Tipik Anadolu insanı işte.

Bu insanların tiyatrocu oyuncu olduğunu sanan naif insanlarla arkadaş olmak isterdim :)

Ya hu oyuncu olsalar oscar'lık oynuyolar, bu kadar yetenekli oyuncuları ne ara yetiştidik biz?

Yanlız rezil olacaklarını bile bile ekrana çıkmaları için bir teşvik olmalı, başvuran için demiyorum. Şikayet edilen, suçlanılan kişiyi ekrana çıkmak için nasıl ikna ediyolar çözemedim.

esra erolun şu anki programındakilerin hepsi gerçek

evlilik programında cast vardı ama şu anki programda yok. ihtiyaç da yok zaten. anadolu insanı sağolsun program konuk bulmakta zorluk çekmiyor

Gerçekse ben arada izleyeyim, filmlerde bu kadar fantastik olaylar yok.

Çıkanların figüranlık yaptıklarını sanmıyorum öyle olsa belli olurdu

Yememişsindir.

Yemezsin.

"yaptığını yemedik ama iznin olduğu için de bişey yapmıyoruz, yoksa kanını emmeyi çok isterdik" demişler meali.

yemeliydin ancak yemedin. ceza kesmeleri durumunda tebligat verirlerdi. ya daha inandırıcı yalan söylemeyi öğren veya şansını zorlama.

ben de izin belgesi ile geziyorum, bakıyorlar ama ne ettin ne yaptın diye kimse sormuyor, doğrudan geç diyorlar.

@co2s2 bizde de normalde öyle oluyordu ama bu sefer baya şüphekendiler bizden. Arabayı aradılar, bizi aradılar 2 araba dolusu polis geldi baya detaylı baktılar bize. Birine vursak bu kadar polis toplanmazdı herhalde.

doğmamış bebeğe don biçmek (olumsuz yönde)

İnsanın ilkel hayatta kalma içgüdüsü, sürekli kötü bir şey olacak kaygısı ve her an tetikte olmanın getirdiği gerginlik.

insanoğlu yıllardır bu temel içgüdüyü bu zamana kadar taşıyor ve hayatı tehdit eden unsurlar(yırtıcı saldırısı, mevsim şartları vb..) ortadan kalkmış olmasına rağmen yerine gereksiz şeyleri koyarak bu içgüdüyü devam ettiriyor.

anksiyete bir hastalıktır. çok kötü bir hastalık hem de. insanın hayat kalitesini sıfıra düşürür. şimdi insanların bahsettiği anksiyete bu anlattığım değildir. ufak tefek moral bozukluğudur. anksiyete şiddetine göre ilaç tedavisi ve psikoterapi gerektirir.

öf. berbat bir şey. kelimelerle anlatmak gerçekten çok zor. ben ağır bir anksiyete hastasıyım. günlük ihtiyaçlarım için gittiğim süpermarkette bile korkuyorum. birisi ters bir şey söylerse, kasiyer beklemediğim bir laf ederse, ya paramı evde unuttuysam... böyle abuk sabuk onlarca korku söz konusu. hiçbir zaman kafam rahat değil. hep bir şeylerden korkuyorum. bazen korktuğum başıma geliyor ve korktuğum şeylerin aslında o kadar da korkunç olmadığını fark ediyorum. böyle olunca daha çok sinirleniyorum.

mesela ben "çıkıp yürüyüş yapayım" diye düşündüğümde aklımda direkt olarak "umarım bıçaklamazlar" düşüncesi beliriyor. "bıçaklasalar hastaneye yetişebilir miyim?" diye düşünüyorum. "ölürsem annem çok üzülür mü? kardeşim ne yapar?" falan gibi düşünceler geliyor aklıma.

şaka yapmıyorum maalesef. bir nevi AŞIRI farkındalık hali diyebiliriz. kafada kötü senaryolar dönüp duruyor. şöyle arkana yaslanıp kahve içecek olsan, "acaba çin amariga'ya savaş ilan etti mi??? ya şu an nükleer bombalar dünyanın bir ucundan diğer ucuna uçuyorsa??" diye düşünüyorsun.

benim tedavi olacak param yok açıkçası, yavaş yavaş kafayı yiyorum böyle. acayip saçma ve lüzumsuz düşünceler olduğunu biliyorsun ama kafa kendi kendine çalışıyor işte, durduramıyorsun. kafasına eseni yapıyor.

sonuç itibariyle çok ürkek, her türlü deneyimden kaçınan, sıradan bir insan için "sıradan" olan eylemler için ekstra efor sarf etmek zorunda olan birine dönüşüyorsun.

inanılmaz boktan bir şey. bazı insanlar öyle topluluk önünde konuşurken heyecanlanmayı anksiyete zannediyor... anksiyete öyle bir şey değil. aslında belli düzeyde anksiyete zaten insana gerekiyor. hepimiz bazı şeylerden korkuyoruz, bazı şeylere karşı temkinliyiz. anksiyete bu "korkaklık" halinin seni tümüyle ele geçirmesi, her şeyden korkar hale gelmek.

ben bazen patronumun yaptığım işi hiç beğenmediği için çok sinirlendiğini düşünüyorum mesela. telefon sessizde. "aramış mı?" diye bakıyorum. aramamışsa bile kendi kendine çok sinirlendiğini, benim de hassas olduğumu bildiği için kalbimi kırmamak adına ses etmediğini düşünüyorum misal. halbuki adam "bak şunu yanlış yapmışsın" derken bile beni öven, her zaman iyi davranan, benimle çalışmayı kendisi istemiş bir insan.

anksiyete korkunç ve bombok bi şey. tüm dünyanın yükünü omuzluyorsun, yatıp uyumak da dahil hiçbir eylemi KAFAN RAHAT gerçekleştiremiyorsun.

çok kahve tüketimi tetikliyormuş diye okumuştum.

Anormal bir şekilde kaygılı hissetmek.
Bende belirsizliğe katlanamama gibi durumlar da olmuştu.
Mesela bir süre evde yalnız kalmam gerekiyordu.10 gün boyunca eve hırsız girer diye doğru düzgün uyuyamamıştım.
Uykusuzluktan ölsem de gece uyanıp sabaha kadar ayakta duruyordum.En ufak bir ses duyunca bir daha uyuyamıyordum.

İnsanın hayatını cehenneme çeviren bir hastalık yani, tedaviden sonra demiştim ki “dünyadaki cehennemde yaşıyormuşum.”

Diger insanlarin normal karsiladigi durumlarda (senin de gecmiste 100% normal karsiladigin durumlarda) biri kafana silah dayamis ve seni oldurmek uzereymis gibi bir vucut / zihin tepkisi verdigini dusun. Bunun sacma oldugunu rasyonel olmadigini tum benliginle bildigin halde bu tepkini durduramadigini dusun. Hatta durdurmaya calistikca kotulestigini dusun. Senin kontrolun disinda, ve seni kontrol eden, beyninin primal taraflarinin kontrolden cikmasi sonucu ortaya cikan bir korku. gereksiz oldugunu bildigin, ama bilginin isine yaramadigi bir teror.

Bunun sonucu zamanla o acilari hissetmemek icin o durumlardan kacmak, normal hayatta fonksiyonunu yitirmek, belki isini - iliskilerini kaybetmek, bazen artik evden cikamayacak duruma gelmek. Kontrol altina alinmazsa.

Düzeyleri de var sanıyorum, ben yukarıda arkadaşların bahsettikleri şiddette değil ama daha hafifini yaşıyorum birkaç senedir. Kadınlarda hormonal döngüyle birlikte de zaman zaman şiddetlenip hafifleyebiliyor, benimki öyle.

Yanlış teşhis koyulan (alerjik astım dediler alakası yok) bir nefes darlığım vardı mesela. Meğer kaygıdan dolayı ağızdan nefes alıp verdikçe nefes açlığı oluşuyormuş, tam nefes alamıyormuş gibi hissedip ağızdan daha derin nefes almaya çalışıyordum (esnemeyle mesela), bu da kısır döngüye sokuyormuş iyice. Nefes egzersizleri, yoga, meditasyonla çözdüm.

Sonra mesela uçağa binmekten hiç korkmazdım, korkar oldum. O da uçma anksiyetesiymiş, bağlantılı diğer kaygılı halimle. Uçağa binince özellikle kalkana kadar kalbim atıyor, karnım ağrıyor, ellerim terliyor. Havalandıktan sonra uçak sakin uçmaya başlayınca geçiyor :) Gereksiz bir korku olduğunu bilsem de engelleyemiyorum, alkol yardımcı olabiliyor.

Bazen de mesela sevdiklerime bir şey oldu / olacak kaygısı yaşıyorum, alakasız durumlarda. Atıyorum eşim markete gittiğinde bile gelebiliyor bu korku, halbuki ne alakası var? Bunun gibi şeyler.

Sürekli olumsuz düşüncelere sahip olma. Herşey yolunda gittiğinde bile başına felaket gelecek hissi. İşler yolunda gitmediğinde depresyonla beraber görülüyor bende.

Babamlarin haylaz ve garip bir kedisi var, 8-9 aylık falan. Kedinin garipliği bir şekilde garip olmadik bir yere saklanıp bulunamaması ve uzun süre oradan cikmamasinda, yani 1 gün boyunca bulunamayabiliyor.

Geçenlerde de bunu yapmış, işte konusuyoruz telefonda, dedim ki ya o girmiştir saklanmıştır bir yere cikar. Ama çıkmamış bir yerden. Ama 24 saat bile geçmemesine rağmen (ki diyorum ya kedinin huyu da bu) 70 türlü senaryo yazmışlar, ölmüş camdan atlamış araba çarpmış, zehirlenmiş, bir şeyden elektrik çarpmış kablo kemirirken ama evin içinde bulamıyoruz, dışarı atladı ama evi bulamıyor... ama o kadar yazmışlar ki annemle beraber dinlerken "e öldü herhalde yapcak bir şey yok" moduna geçtim.

işte anksiyete budur, olmayanı olmayacağı olmuş; ölmeyeni ölmeyecegi ölmüş yapar.

ha sonra kediye noldu, buzdolabının arkasında herhalde sıcak hoşuna gitmiş uyumuş, sabah da uyandırmış bizimkileri.

Genelde öğrendikleri ilk ve en kolay kelime baba olduğundan seri şekilde herkese diyorlar gördüğüm kadarıyla. Benim yeğenim de 16 aylık ve herkese baba diyor. Parka çıkınca gördüğü her adama baba diyor:/

Yolda gördüğüm çocuk baba diye bacaklarıma sarıldı. Beterin beteri var

Babama da bebekler hep dede diyor, o da ona üzülüyor. :)

@allah yazdiysa bozsun ; O nasıl bir mesaj nick uyumudur :)

Benim yeğenim ve arkadaşımın kızı bana dede diyor.
32 yaşındayım.

Rusya'da asansorde komsunun cocugunun anne babasinin yaninda bana baba demisligi var. Belli bir donemde oyle olur, sonra geciyor.

iyi oran. faizler düşmeyecek.

yarın güzel bir oranda artış bekleniyor. 400 baz puan..

Neticede artış geldi ;-)

Parça parası ne kadar?

Normal bence 200-250 parça fiyatı desen. 150 torna desen. 100-150 işçilik kalıyor. Normal gibi. Çok da aman aman kazık yedim tribine girmene gerek yok gibi

Yetkili serviste mi yaptırdınız yoksa sanayide mi

Bana da kazık geldi, 300'e hal olurdu sanki, bilemedin 350. Ön arka balata takımı 170-180 liradır.

Ben bugün 800 verdim hepsi değişti, hepsi torna gördü. Bence iyi bile vermişsin.

Kazık yemişsin. Yani 300’e de hallolurdu. Hadi olsun 400 ama 500 çok.

Euroya çevir rahatla abi 50 euro tutmuş alt tarafı, Almanya’da buranın 50 lirası gibi. Çok değil.

bence iyi. kazık yok.

Ne yazıkki uygulanması mümkün değil. Bu sebeple vaad verilemez. Ha yalandan söylenir de kim inanır kim yerse... O ayrı.

tr nin tek kazanci vergiler, uretim yok, bu mumkun degil

konu sadece vergi almak değil. tüketim ile yurtdışına giden para miktarını sınırlamak.

araba ucuzladı ve herkes satın almaya başladı çok güzel bu araç nereden geliyor almanya, japonya vs bu ne demek sen oluk oluk parayı bu ülkelere akıtıyorsun demek. bu ülkenin kaldırabileceği bir durum değil bu.

orpheus

ulkenin kaldiracagi durum degil diyorsun da millet arabaya binmesin mi? turklere araba manyagi diyorlar, ingiltere'de yilda 3 milyon 0 araba satiliyor, turkiye'de 300 bin.

bir kisi de cikip demiyor ki araba neden luks oldu bu devirde.

Ekonomik boyutunu kenara birakirsak, arabasinin degeri yari yariya dusecek bircok insan da bu durumdan memnun kalmayacaktir.

Araba sahibi olan insanların hiçbirinden oy alamaz
Tüm devlet yatırımları vergiler üzerinden yürüyor, devlet yatırımları azalır, devlet yatırımlarında çalışan kimse oy vermez.

Dolayısıyla tamamen patates bir vaat. Türkiye'de araba satışları şu anda rekor seviyede, pazarda fiyatlarla ilgili herhangi bir sıkıntı ya da endişe yok.

trafikte manyak cok. basina bir sey gelebilir, biri onune kirar, cikar silahi vurur. kim vurduya gidersin :(

Kendime sorarım bu şehrin zaptiyesi ben miyim diye.

Sonra o mu bu şehrin zaptiyesi diye sorarım.

Sonra kimi kime şikayet edeceğim diye sorarım.

Bu arada yeşil ışık yanmış olur ve geçerim.

Ben de bazen trafikte slalom yapanları vs. engellemeye çalışıyordum ama baktım ki salaklık, vazgeçtim. Onlar zaten bir yerden bir şekilde bulacaklarını buluyorlar. Boşuna kendimi yakmaya hiç gerek yok.

eksiklik görmüşsün kendinde çareside buymuş yaptırmışsın.güle güle kullan ne pişmanlığı.

25 yaşındayım, param olsa 1 saniye bile beklemem, eğer doğal gözüküyorsa iyi ki ektirmişsin bence

Ben 27 yaşında ektirmistim şimdi 33 yaşındayım kazıyorum. İyi ki yapmışım diyorum, olmazsın.

Arkadasim seneler boyunca yaptiracagim deyip erteledi en son 29 yasinda yaptirdi ve su an cok iyi gozukuyor, kendisi de memnun. Pisman olmazsiniz bence.

pişman olmazsın da, ikinci ekim gerekebilir (daha da açılan yerler olursa), ama kafan boş dolaşacağına biraz dolu dolaşırsın güzel. Ben 27-28 yaşında şu anki halimden yaşlı görünüyordum (30'um :D)

Teşekkürler güzel cevaplarınız için. Ekim daha yeni 1 hafta olacak. Şimdilik iyi gidiyor çıkmasıı beklicem.

Süper yapmışsın. Tebrik ederim

öncesi sonrası varmı işe yaradımı. ben de düşünüyorum da korkuyorum

sonucu 6 ay sonra görür. Öncesi sonrası istiyorsanız sacekimisonuclari.com gibi forumlara bakın.

İyi yapmışsın fakat 2. Operasyon ileride gerikebilir. Ekilenler kalıyor Eskiler dokuluyor.

bunu yaptirmadan once sorman gerekmiyor mu? :)

en kotu ihtimalle komple kazitirsin. ama sunu soyleleyim ektirdigin 1-2 yil sonra bile cok belli ise komple vazgec bu isten. cunku kazitmak peruk gibi sac ile dolasmaktan iyi duruyor cogu kiside.

Şimdilik tertemiz serin bi su içip, bir dahakine hız sınırını aşmamayı deneyebilirsin.

Erken odeyip yuzde 25 indirim yaptir. Sonrasi icin roket adam+1

su iç tabi, ama kesinlikle sövmene katılıyorum. hız sınırı şehir içi bölgeler haricinde çok düşük geliyor.

Cezalar nasıl tek geçişte 3 ceza mı? Farklı günlerde mi geçiş?

@topalördek farklı zamanlarda yemişim ama hiç biri tebliğ edilmedi.

bu aralar çevremden kiminle konuşsam trafik cezası çıkıyor sürpriz bir şekilde. hız sınırını aştıysanız tabii ki sistem haklı. ama benim dikkatimi çeken nokta arkadaşlarla konuştuğumuz son 3-4 haftadaki cezaların tamamının fahri trafik müfettişlerince yazılmış olması.

+1 lenah.
Esimle arada konusuyoruz ama aldiririz diyoruz. Ben engelli dogacak olsam ve ailem beni aldirsa haberim olmazdi cunku ben ortada yoktum. Engelli olarak dunyaya gelmek istemezdim. Cocukken yaşadığım bir kazada doktor iyi cikmasa bir ayagim 15 cm kisa olacakti ve bu bile gerek sosyal hayatim, gerek kariyerim, gerek spor her seyi etkilerdi. Bu kadar detay bile ne kadar değiştiriyorsa engelli olmak 100 kati.

Engelli çocuk ilerleyen yıllarda ailesine bir şey olursa hayatına nasıl devam edecek?
bu sorunun cevabına göre hareket ederdim.

Ben de oyumu aldirmaktan yana kullanırdım ama eşim de aksini istese ne olurdu bilmiyorum.

Aldırırım.

Gebeliği sonlandırırım. Sadece engelli doğma riskinde değil, herhangi bir gerekçeyle kürtaja karşı değilim.

Kürtaj yönünde oy kullanırım. Hem aileye yazık hem çocuğa.

j r r tolkien hayrani +1, oyum kürtajdan yana olur.

Engel durumuna ve gebeliğin kaçıncı haftada olduğuna bağlı.

Zaten zihinsel engeli yoksa gebeliğin 4. ayından sonra "biz bunu aldıralım" deme lüksünüz yok. Ortopedik engeller ya da diğer anomalilerde, örneğin bir gözü kör, bir ayağı kısa, bir kulağı eksik, doğduktan sonra yaşama şansı yüzde 50 gibi durumlarda bunun kararını anne-baba adayı veremez. Hekimler kurulu toplanır, doğacak çocuğun olası yaşantısı, sahip olacağı anomali, aile üzerine etkisi vs tartışılır görüşülür ve ailesine aldırmak için izin verilir ya da verilmez.

Bu ekstra bilginin ardından, dediğim gibi engel durumuna bağlı. Zihinsel sorunu olan ya da ömür boyu yatağa bağlı yaşayacak bir çocuğu aldırırdım. Ama ortopedik engeli olan ya da göz, kulak, iç organ gibi sorunu olan bir çocuğu, "yaşama süresi kısıtı yoksa" aldırmazdım. Bazı engellerde çocuk 5 yaşına ya da örneğin 16 yaşına kadar yaşayabilir, sonu kesin ölüm. Böyle durumda doğsun 16 yaşına kadar yaşasın diye bakmazdım. O daha zor.

ben de bir ömür hem kendime hem ona eziyet olmasın diye aldırırım diye düşünüyordum ama başka gelmeden bilinmez. hamile olmak, anne olmaya hazır olmak çok başka şeyler. insan bambaşka bir duygu ve ruh hali içerisinde olur.

Silinen Cevap: yeğenim için doktorlar engelli dediler doğmadan önce. yengemin psikolojik olarak neler çektiğini tahmin edemezsiniz. yeğenim doğdu, büyüdü, çok şükür dişlerinin çarpık olması dışında bir problemi yok. eşek sıpası bir de yakışıklı oldu:) şimdi lisede basket takımında, havasından geçilmiyor:)

direk aldirilmali, dimdirek, o cocuga da yazik anne babasinada, dunyanin sonu degil, aldirmazsan bu kez dönüşü yok, son pismanligin careside..

Bu konuyla ilgili üniversitede özel eğitim hocamız derse başlamadan aynı bu şekilde sormuştu.
Sınıfın büyük çoğunluğu en başta aldırmam demişti.
Ders sonunda, ailelerin ve çocuğun yaşadığı deneyimler hakkında bilgi sahibi olduktan sonra, bu sefer büyük çoğunluk aldırırım demişti. :)
Can sorumluluğu almak zor bir şey bana göre. Doğum esnasında veya sonrasında başka türlü hastalıklarla da engelli olarak yaşam sürebilir çocuk.

ben ve babası öldükten sonra o çocuğa ne olacak? benden ve babasından başka kim bakabilecek? herkese yük olacak, belki itilip kakılacak. niye çocuğuma bunları yaşatayım? aldırırdım çok üzülerek de olsa. ama hem onun hem kendi iyiliğim için bu.
bir de şu var, engelli olacağı söyleniyor ama engelsiz, sapasağlam doğabiliyor. belki o da engelsiz olacaktı ama ihtimali bilirken aldırırdım yine de tabii engelsiz görünüp engelli de olabilir ama ona da yapılacak hiçbir şey yok.

ben de kısa bir dönem çalışmıştım özel eğitimde. özel eğitime gönderen anneler şey kafasındaydı, 3-4 saat gitsin de ben de kafamı dinleyeyim, komşumla oturayım vs. bana çok garip geliyordu ama çocuğun da olsa insan eti ağır demek ki.

engellilik derken? eksik uzuv mu mesela ya da genetik geçişli hayatı zehir eden hastalıklardan mı? hayat kalitesini ciddi şekilde etkileyecek durumda aldırmak tabii mantıklı.

Dini hassasiyetle bakmadan cevaplanamaz. Toplumun engelli bireye de ihtiyacı var. Dini acidan bakarsak o mesele engel degil lütuftur.

normal çocukla zor uğraşılır, bir de engelli?
yok kalsın

ben aldırma taraftarıyım. eşimi kendimi geçtim bir ömür boyu adaptasyon sorunu yaşayacak çocuk olacak olması çok zor bir durum.

Lisansta okurken üniversitenin Çocuk Hastalıklarında 2 sene kadar eeg teknisyenliği yaptığım bir süreç var. Potansiyel hasta kitlesi nöroloji bölümünün hastaları malumunuz. Mental retarde hasta sayım çoktu.

Aldığımız etik dersinde (Biyoloji okudum) en yoğun tartıştığımız konulardan biri kürtajdı. Mezuniyetim üzerinden 10 seneden fazla geçmiş olsa da hatırladığım en net konulardan biri bu tartışmalarda özellikle bu konuda dini olarak erkeklerin kürtaj konusuna daha mesefeli hatta karşı oluşuydu.

Hastanede çalışırken yaptığım gözlemlere gelecek olursak; mental retarde çocuklarla genellikle anneler yoğun olarak ilgileniyor ve hayat şartları olarak en çok onlar etkileniyorlar. Hepsinde de en büyük kaygı çocuktan önce öleceklerini düşünüp çocuğa kim bakacak ve sahip çıkacak kaygısıydı.

Çalışma şartlarında bunları gözlemlemiş biri olarak ve aynı zamanda kadın bir birey olarak, kürtaj olmayı uygun görüyor ve destekliyorum. Türkiye şartlarında, ekstrem bir durum olmadığı (çocukla babanın ilgilendiği veya maddi olarak çok iyi bakılabileceği, ebeveynlerin ölmesi durumunda dahi yaşam koşullarının etkilenmeyeceği gibi) takdirde bence bu kararı alırken en önemli birey anne adayıdır ve onun düşünceleridir. Bu karar dışardan bakan insanların ahkam kesip yargılayamayacağı kadar zor bir karardır. Çevrenizde varsa lütfen sadece kararı alanlara destek olunuz.

Bahsettiklerimi yaşayan ve büyük bir sevgiyle ilgilenen bütün aileleri tenzih eder, kucaklar ve saygılarımı iletirim.

Sağlık sektöründen uzak bir kariyer planlamamda ise bu çalıştığım dönemin büyük bir etkisi vardır.

How to Get Away with Murder

Hatta TLC' de de vardı.

Kanıt zaten criminal minds dan uyarlanma diye biliyorum. Netflixte sanırım bi ara vardı ama hala var mı bilemedim. Bakmadım epeydir.

varmı netflix te bilmiyorum ama CSI: serileri olabilir

eeah normalde kışın iki günde birdi, yazın her gün. korona olunca dışarı daha az çıktığım için 3-4 günde bir olmaya başladı. fakat havalar ısınınca tekrar günde bire döndüm.

Değişmedi. Yine her gün duş alıyorum. Çünkü her gün spor yapıyorum. Spor yapmadığım nadir günlerde de bunaldığım için yine duş alıyorum. Kendimi iyi ve temiz hissetmek moral oluyor.

Şu ara günde 2-3 normalde 1

benimde azaldı, normal bir hayat sürememekten, corona vb, psikolojimin depresif bir hal alması olarak düşünüyorum.

normalde en az 1 defa duş alırım, sıcaklarda 2 bazen sırf serinlemek aamcıyla 4 5 defa ama temizlik olarak söyledim yukarıdakini.

Maksimum 2 günde bir ki 2 günün sonunda kendimi lağımdan çıkmış gibi hissediyorum. Normalde de her gün alırdım, şu anda da genelde öyle gidiyor.
3-4 gün nasıl dayanıyorsunuz lan...

normalde her gün alırım, şuan kokana kadar bekliyorum.

Benim değişmedi, her gün almaya devam ediyorum. Güne başlarken iyi geliyor. Önceki alışkanlıklarımı olabildiğince değiştirmemeye çalışıyorum.

kışın dahi her gün işten dönünce duş alırdım, şu aralar 2 günde 1'e düşürdüm; ama korona dolayısıyla değil. kafa derim çok kurumaya başlamıştı, toparlansın diye azalttım.

Aynen normalde her gun alirdim şimdi 2-3 günde bir

2 günde bir, coronadan önce de bu şekildeydi. hava soğukken ve corona varken bi ara 3 günde bire dönmüştüm

pek değişmedi.

hayatında önemli değişiklikler olduysa ya da hayal ettiğin gibi gelişmiyorsa, vücudun tepki vermeye çalışıyor olabilir.

@joel yiyorum tabi ama kaşınmanın olduğu zamanlarda hiç olmuyor bu onu demek istedim.

Alerjinin yaşı yok ki, herhangi bir zamanda alerji sahibi olup herhangi bir zamanda varolan alerjinden kurtulabilirsin. Tamamen vücudun ve bünyen ile alakalı.

polen alerjisi 20'li yaşlarda başlar. bir belirtisi de kaşınmadır. ama 4 aydır oluyorsa polen değildir. son birkaç haftadır yoğun olarak var polen.

şeker yükselmesi de kaşıntı yapabilir. kolesterolde de olduğunu duymuştum. bi kan tahlili işe yarayabilir.

Belli bir yaştan sonra aniden çıkan alerjiler var. Bir arkadaşımın balık alerjisi aniden, hem de teknede tatildeyken çıkmıştı. Apar topar hastaneye zor yetiştiler. Ben çocukluğumdan beri kedi bakarım & severim son 5 yıldır başladı kedi tüyüne alerjim. Evde kedi var üstelik, ömrü / ömrüm yettiğince de bizimle kalacak. Ama maalesef artık sarılamıyorum kediciğime. Sevdikten sonra hemen ellerimi yıkamam gerekiyor. Yok unutur da yüzüme sürersem ellerimi derim parça parça kabarıyor. Yazları bizim evde 3 kedi oluyor, o zaman da burnum tıkanıyor.

Benim de 25'te alerjik rinitim çıktı. Artık ilaç bile fayda etmiyor. Senin yine iyi, sadece kaşıntı varmış.

Makarnadan başka yemek beceremeyen, onun bile kıvamını tutturamayan bir insandım, bu 2 aylık süreçte birçok çeşit sebze ve et yemeğini çok lezzetli şekilde pişirmeyi öğrendim internetteki tariflerden fikir ala ala.

isntanbul enstitüsü müydü neydi onun kurslarına kaydoldum şöyle gelişeceğim böyle süper olacağım dedim ama 1 videoyu bile tam izleyemedim. ödevlere bakıp oyun oynuyorum sadece.

1.5 aydır evdeyim. finans alanında hiçbir bilgim yok ama ilgim vardı. Düzenli araştırmalar yaptım, bloglar, kitaplar okudum. Hatta ufak bir hesaplama ve analiz aracı bile geliştirdim. Şimdi düzenli olarak günlük kısa takipler yapıyorum, yakın zamanda gene tümüyle buna döneceğim.

Şimdi ise 2-3 haftadan beri uzun süredir eğilmek istediğim çalışmalar, planlamalar vardı. Herşeyimi düzene sokuyorum, çalışmalarımı yapıp yazılarım, incelemelerim üzerine notlar alıyorum. Online verimlilik araçları, uygulamaları ile daha tertipli çalışıyorum ve haftanın hangi günü olursa olsun günde ortalama 4-5 saat masanın başında oturuyorum.

Yıllardir erteledigim işimi e ticarete de taşıma fikrini hayata geçirdim sonunda. Bir de yıllar önce radyoda yaptığım bir konsepti YouTube a teknik cehaletimden ve vakitsizlikten tasiyamiyordum. Bu günlerde onu asip çok mutlu hissettiğim bir program sunmaya başladım. Kendimde ozledigim bir tada yeniden kavuşmuş oldum. Bir de sözlük bagimliligimi azaltıp film izleme bağımlılığına geri döndüm:)

çok merak ettiğim ansys diye bir program vardı. işlerimin yavaşladığı birkaç gün içerisinde inceleme ve kullanma fırsatım oldu. şu an iş için lazım olsa kullanabilirim. bunu kattım kendime. başka katacak şeylerim de var aklımda fırsatım olursa.

Twitterdan yazın

nakil işi yaş. iptal ettirip yeni abone olursan hemen halloluyor. Başıma aynısı geldi ya donduracaksın aboneliğini ya da iptal edeceksin. İnat ettim ikisini de yapmadım, faturaları da ödemedim. Sonuç avukat yoluyla tahsil ettiler:)

@restclean bende 6 7 ay ödemedim geçen hepsini aldılar oçlar djdjd

olur

bence zaten ilgilendiğin ve daha fazla eğilip zaman ayırmanın çalışırken mümkün olmadığı şeylerden başla.
eğer yoksa öyle bir şey bir önerim yok maalesef.

Sektörler tamamen değişeceği için alanınızla ilgili bir şeyler öğrenin, hayatta kalma güdüsü gibi düşünün. Öncelikle alanınızdaki iş olanaklarını araştırın ve istenen yeteneklere bakın. Online eğitim, İngilizce, çocuklara yönelik davranış bilimi vb bu tip sertifikalar ve bunlara abanın. Normal hayata döndüğümüzde hiçbirşey normal olmayacak, şu an ne yaparsanız kar. Kişisel gelişim değil, kendinizi kurtarmak gibi düşünün.

@kaset amma abartıyorsunuz yahu ne eskisi gibi olmayacak? insanlık tarihi boyunca salgılar olmuş. sektörler falan değişmeecek. dünya değişiyor da bunun salgınla bir alakası yok.

@black mamba iş kısıntısı olacağı kesin, işverenler nitelikli sektörde de ucuz işgücüne kaçabilir. Uzun süre hijyen korkusu nedeniyle durağan olacak alanlar olacak, AVM ve dükkanlar mesela. Demeye çalıştığım bu. Eski yeteneklerimize sıkışıp kalamayız. Çalışırken insan çok fazla kendini geliştirmiyor, o nedenle bunun olağanüstü durum old. bilinciyle geliştirmeye başlamalı

Dil öğren bence. Bir de yazılıma meraklanmak iyi olabilir. Enstrüman da güzel bir şey ama çok uzun soluklu olur o.

Kendi sitesinde yazıyor tek tek. Oradan bakın en sagliklisi.
Plaka mühim.. Plaka da vida deliği varsa kalırsınız.

farlar, park lambaları, fren lambaları kısaca yanması gereken bütün ışıkları kontrol etmelisin. bir kere bu yüzden dönmüştüm. sırf rahatlığımdan bakmadım. ilkyardım çantası, yangın söndürme tüpü vs kontrol ediliyor. egzoz ölçümü yenilenmesi gerekiyorsa önce ona giriyor araç. bunun ekstra ücreti var.

yangın söndürme tüpü son kullanma tarihi

Yangın söndürme tüpü
Yedek lastik

1. Farlar, lambalar kısacası plaka aydınlatması dahil bütün aydınlatmaların çalışıyor olması lazım. Ayrıca renkli ampüllerin (fren, sinyal) renginde olması lazım.

2. Ön takım ayarı (rot&balans)

3. Lastikler yeni olmalı

4. Emniyet kemerleri çalışır durumda olmalı

5. Cam fıskiyeleri çalışır durumda olmalı

6. Frenler sağlam ve sağlıklı çalışıyor olmalı

Bu saydıklarım aklıma gelen ağır kusur sebepleri. Muayene öncesi aracınızın rot balans sistemini kontrol ettirin. Aydınlatmalarınızı ve latiklerinizi kendinizde kontrol edebilirsiniz. Frenlerinize güvenmiyorsanız fren testi yaptırabilirsiniz.

Yangı tüpü ve ilk yardım çantası kesinlikle şart değil, olmadığı not ediliyor hafif kusur sebebi, bunlar yok diye muayeneden kalmazsınız.

Sizin bireysel olarak yapmanız gereken tek şey aydınlatmaları kontrol etmek, tümünün çalıştığından emin olun, yanmayan ampül varsa gitmeden değiştirin.

Aracınızın yaşı 15+ değilse frende vs kolay olay sorun çıkmaz, ön takımda ciddi bozukluk varsa muayeneye gitmeden siz de fark edersiniz zaten.

Muayeneye hazırlık, ön muayene gibi kavramlar saçma ve para tuzağı, zaten bir eksiğiniz varsa ve ağır kusur sebebiyse 1 ay içinde bunu düzletip geri gelmenizi istiyorlar, 2. muayene de ücretsiz.

Ödeme nakit oluyor. Kart yok.

Bir de kimliğin olması gerekiyor yanında. Komik ama ben oradayken yarım saat içinde 3 kişi geldi, kimliği yanında yok diye işlem yapamadı.

Kimlik dediğim, nufüs kağıdı, ehliyet veya pasaporttan herhangi bir yeterli. Hiçbiri yoktu bu insanlarda.

www.google.com.tr

Bunlar ücretsiz ama animasyon yapmak basit ve araya sıkıştırılacak bir şey değil.

Pixel art seviyorsanız www.aseprite.org

store.steampowered.com

dublaj hatası. orjınal izle kızı diyor.

Altyazıda hep kızı diyor

zarr zor okunduğunu düşünüyorum şahsen :D

2005 basımı kitapta geçiyor diye whatsapp da dolanıyor bu video sanırım.
gerçek olup olmadığını kontrol edemedim.

@superfluid tw da var net hali ordan okuyabilirsiniz,
@basond orjinal halini de attılar. Ben de kontrol etmedim ama gerçek gibi.

e yok mu bu adamın adı? kitabın adı? kontrol etmesi gayet kolay.

bunun yanı sıra
youtu.be

şu videoyu da izleyin. kehanet değil normal bir konferans ama nokta atışı.

yazarı silvia browne'ymiş.

valla kim ne derse desin bu işin "çinliler canlı hayvan pazarından yılan ve yarasa yediler, zaten çok pis insanlardı. o yüzden dünyaya yayıldı" kadar basit olduğuna inanmıyorum.

bu alıntıyı ilk kez gördüm. daha önce de başka bir kitaptaki alıntı popüler olmuştu ama onun hakkında o şekilde olmadığına dair yalanlama gelmişti.

bilim adamlarının yapmış oldukları matematiksel modellemeler ile olası bir salgının ne kadar zamanda nasıl yayılacağını, nerelerde etki gösterip kimleri öldüreceğini hesaplayabiliyorlar. mesela gates vakfı daha önce (2018 nisan), wuhan'dan çıkan bir virüsün tüm dünyaya nasıl yayılacağını ve nereleri etkisi altına alıp kaç kişinin öleceğine dair bir çalışma yapmıştı. www.gatesfoundation.org (ikinci video)

bir kore dizisinde tam olarak bu virüsü anlatan bir replik geçmişti.

yerli ya da yabancı farklı tv programlarında dünyayı bir virüs salgınının beklediğini ve bunun kontrollü bir şekilde yapılacağını konuşuyordu insanlar yıllardır.

tabi bunlara "düşük zekalı insanların inandığı komplo teorileri" deyince tümden görmezden geliyoruz.

bu virüs salgını ile ilgili olarak bir şeyler eksik, ve eksik kalmaya devam edecek. ancak ben yarasa yedikleri için ortaya çıkan ve dünyaya yayılan doğal bir virüs olduğuna inanmıyorum.

Yahu bu 2030'lu yıllarda çok büyük deprem olacak demek gibi bir şey. Malumun ilamı.

Asıl ilginç olan bu kadar artan nüfusa ve pislik içinde yaşayan milyonlarca insana rağmen bu çapta bir salgının en son 100 yıl önce görülmesi.

SARS çıktığı zaman biliminsanları eğer ciddi bir hazırlık yapılmazsa daha tehlikeli bir versiyonunun yayılması muhtemel demişler (ben de yeni öğrendim) Yani ortada sıra dışı olan bir şey yok.

Keşke okullarda saçmasapan tarihler ve marşlar ezberletileceğine içinde yaşadığımız dünya doğru düzgün öğretilse. Komplo teorilerine ilginin nedeninin bu olduğunu düşünüyorum.

Yazarı araştırmadım ve araştırmaya da gerek duymadım açıkçası. Kısaca birkaç şey yazıp gideyim.

1) Kehanetin kehanetlik ne tarafı var çözemedim açıkçası.”Elleri eldivenli, yüzleri maskeli adamlar göreceğiz” kısmı ise tam bir fiyasko. Kehanette bulunan kişi ilk insanlardan biri olsa, etkileyici olurdu bak bu kısım. Kalan bölümler ise (biraz da ben alaya almak istiyorum hehe) bildiğin grip.

2) Bir de bu tür uydurmacalarda ortaya çıkan algıda seçicilik konusu var. Milyon tane şey salla (sallamalar da bir şeye benzese bari), aradan birkaçı tutsun (aşırı genel ve gri kehanetlerde bulunanlar için başarısız bir orandır gerçi bu), geri kalan başarısız tahminler hemen göz ardı edilir ne yazık ki.

3) Varsayalım ki adam/kadın gerçekten bir şeyler bildiği için yazmış olsun. Bu durumda da, kehanetin bilinmesinin ne gibi etkileri olacak? Ne bu gerçeğe nasıl ulaştığını biliyoruz ne de bu gerçeği bize neden ulaştırdığını? Bu kısmı daha fazla uzatmadan geçeyim: Sağı solu, önü arkası olmayan; tek başına bir kehaneti, gerçek de olsa, ne yapayım ben? Bu tutturmalarını devamlı ve çok daha ayrıntılı bir hale getirirse, o zaman dikkate değer işte.

sylvia browne ise o kadın tam bir deli. ciddiye bile almayın.

Buna Texas Sharpshooter Fallacy deniyor sanırım.

auto clicker diye mağazada aratırsanız çıkacaktır. eskiden kullanıyordum bende ama unuttum şimdi hangisi idi.

seramik kil hamurundan heykel, çeşitli figürler objeler

mutfak konusunda yeni şeyler deneyebilirsiniz. hem günlük besin ihtiyacı karşılanmış olur hem size hobi. eğer satma gibi hedefiniz yoksa mutfakta yapabileceklerinizi keşfettikçe baya mutlu olma ihtimaliniz var

Ekmek yapmaya girişebilirsiniz
Seramik hamur +1 çok keyiflidir
Ebru setleri var ufak, onlardan alıp deneyebilirsiniz

evde podcast hazırlayıp yayınlayabilirsin, bilgili olduğunu düşündüğün konuşmayı sevdiğin bir konuda

nasıl kaydedip yayınlayacağınla ilgili bir çok kaynak var internette

Kanavice, etamin, akrilik boya

Her okuduğumuzu hatırlasaydık, ohooo. Normal :)

abi mesela ben de senin tam tersin, okuduğumu çok iyi hatırlarım. Bilmem kaç yıl önce ekşide, wiki'de okuduğum bi bilgiyi ya da bi kitaptan okuduğum bi hikayeyi hatırlayıp antabilirim.

Ama benim de yüz ve isim hafızam rezalet. Hatta yüz hafızam özellikle yok direkt. Bugün 2 saat konuştuğum insanı yarın tanıyamayabilirim. Ya da fotoğrafından gördüğüm birini gerçek hayatta görünce tanımam muhtemelen. Aslında görsel hafızam fena değil, bayrak olsun logo olsun deli gibi ezberliyorum bu tarz şeyleri ama yüzleri asla aklımda tutamıyorum..

Bi de alakasız ama ip bağlama, düğüm atma gibi konularda beynim çalışmıyor xd ayakkabı bağlamayı 20 yaşımda falan öğrendim, onun dışında da bi şey bağlamak gerekiyorsa direkt panik oluyorum..

Benimde yaşadığım cağımızın hastalığı. Sanırım sebebi gün içinde telefondan bilgisayardan istemli istemsiz o kadar çok bilgi yüklenmesi yapılıyor ki beyin hangisinin gerekli hangisinin gereksiz olduğunu bilemiyor.

çok fazla sosyal medya, internet falan takılıyorsan olabilir. yaşın genç.

3 ay önce aynısı oldu boynum maalesef ben devam ettim ve ağrısı bir aydan fazla sürdü. Tavsiyem ağrı tamamen geçene kadar gitmeyin.

Kesinlikle gitme. İyileş öyle git spora. Eğer zorlarsan kalıcı hasara sebep olabilirsin. Acı 1 haftadan uzun sürerse doktora kesin git.

ağrı geçmeden gitme, yoksa düzelmiyor.

su vermişsin.

Begenen çok, ben sıkıldım. Konu güzel ama çok uzatmışlar.

güzel dizi, değer.

aslında ilerledikçe güzel bana kalırsa türkiye'de eli yüzü düzgün, hikayeli en iyi dizilerden biri. fakat 7 bölüm izlemene rağmen sarmadıysa izleme, bu tarz eski dizileri izlemek zordur, çünkü bilmem kaç sezonluk dizi bir tık ile önünde. haliyle heyecanlandırmıyor insanı, kolay kolay giremiyorsun içine vakit alıyor.

bence değmez ya...
ben de başlamıştım, 10 bölüm falan izledim, "ezel diye delirdikleri bu muymuş?" dedim bıraktım.
yani izlersen izleniyor, bir şekilde izliyorsun da, içine giremedim ben.
belki de sorun bendedir.

mesela merhamet, öyle bir geçer zaman ki falan çok çok daha iyi diziler bana göre.
belki genel hikaye ya da kurgu olarak değildir, çünkü Ezel'i o açıdan çok övüyorlar.
ama daha izlenebilir, daha içine girilebilen diziler.
ezel bana biraz zorlama gelmişti.

art arda izlersen sıkar biz zamanında haftada bir bölüm izliyorduk

dizi zamana ve kisiye gore degisiyor ayni kiside bile degisiyor.
2000 miydi 2001 yili miydi neydi cnbcede passions diye dizi vardi. deli gibi severek izlerdim. cuceden de korkardim.
gecen boyle dizi vardi bi bakayim yeniden izleyem dedim. aman allahim o ne uyduruk ne igrenc ne berbat diziymis neresini seviyorduk da izliyorduk bilmiyorum.
ama surekli izleyebilecegim diziyi de kimse sevmiyor em sevdigim dizilerden biri mesela northern exposure ama kimse sevmez.

ezel'i hicbir zaman sevmedim. hele meshur bi eyşan mi ne vardi. benim arkadas da hastaysiydi.
kisacasi baskanim seni tanimiyoruz. kalburusu bakarsak tirt dizi diyebilirim. en azindan bu yillarda bu bolluk varken...

13. bölümde bu ne be diyip bıraktım. Çok saçma bi dizi. Ayrıca Kenan İmirzalıoğlu hayatımda gördüğüm en kötü oyuncu. Oyunculuktan kazandığı her kuruş haram olsun. Boyu uzun diye zamanında kazandığı best model yarışmasının ekmeğini yiyor inanılmaz.

56. bölüme gelince ben de aynı hisse kapıldım. bi buçuk saat dizi olur mu lan dedim hatta. 2 ay ara verdim sonra aklıma esti gelmişken buraya bitireyim dedim. toplam 71 bölüm. of abi o son 15 bölüm neydi öyle ya, cidden iyiki izlemeye devam etmişim. turkish masterpiece resmen.

gerek yok, değmez. şu dandik diziye ayıracağın zamanla 10 tane kaliteli dizi izlersin. 7 bölüm fazla bile dayanmışsın. benim de birkaç arkadaşım 10. bölüm civarı sıkılıp bıraktı ki bence fazla bile dayandılar. ben zamanında yaratılan hype'a kapılıp sürü psikolojisi ile izlemiştim ancak ziyan olan vakte acıyorum. o da sadece ilk sezonu izleyebildim, ikinci sezona tahammül edebilmek mümkün değil, aşırı kötü. şu an izlemeye kalksaydım birkaç bölüm sonra asla devam edemezdim.

dizi güzel. en iyi yerli dizi diyebilirim. Bana kalırsa asıl güzel olan kısımlar ikinci sezondaydı.

ama ilk yedi bölümü sevmediyseniz izlemeyin. zevk meselesi neticede.

Ben de ilk defa geçen sene izledim, bu güne kadar izlediğim en iyi Türk dizilerindendir.

Bi kere kurgu ve hikaye çok güzel, flashbackler olay örgüleri şahane.

7 bölümdür beğenmediyseniz ya size hitap etmiyordur ya da birşeylerle uğraşırken bir yandan da diziyi izliyorsunuzdur, kaçırıyorsunuzdur bir şeyleri.

püf noktası
taktik
stratejik adım

Genelde Tips&Trick diye ikisini kullanırlar.

aslinda kullanilan yere gore anlami degisen bir kelime

mesela cok kolay gorunen birseyde karsilasilan alengirli seye de trick ya da tricky deniliyor (hoca cok kolay sormus kesin bir trick var bu soruda gibi) ya da tam tersi zor gorunen birseydeki hile, ince, puf noktaya da (trickini bilsen sen de yapasin onu gibi)

hadi bir de ben söyleyeyim

(bkz: one trick pony)

fotoğraf paylaşmanın amacı göz önünde olmak, hatırlanmak. bunu sağlayabilen her ortamdan faydalanıyorlar.

whatsapp'ta olup instagram'da veya face'de olmayan kişiler de var mesela ek olarak.

sosyal medyayi amacina gore kullaniyordur. paylasim yapmayi amacladigini saniyorum. sanatsal veya edebi bir kaygisi olmasi gerekmediginin farkindadir sadece paylasmak istedigi seyi paylasiyordur. siradan bir fotografi paylastigina gore niye paylasiyor ki bunu diye dusunenler kadar uzerinde dusunmuyordur muhtemelen.

sen gör bu soruyu sor diye paylaşıyor olabilir. ne bilelim 40 türlü niyet vardır, sevdiği insan görsün diye çabalıyordur, çok beğenmiştir her yerde bulsun anısı olur diye düşünmüştür, işsizdir sıkıntıdan yapıyordur, psikolojisi bozuktur, obsesiftir bir yere atmazsa kafasına takılıyordur...

@in vino veritas hiç açık kapı bırakmıyorsun ;) bence de bir ilginçlik aramaya gerek yok

bir çeşit uyma davranışı. zannettiğimiz kadar önem atfetmeye gerek olmayabiliyor çoğu zaman.

Fotogrsfi paylasmayi amacliyorlar.

Kendilerini eğlendiriyorlar.

istatislik bilimi bence tıp'ın yarısını oluşturuyor. istatislik olmasa hiç bişey yapamaz doktorlar.

Peki tatil durumu nasıl? Okulda 5 e kadar kaldığımız için fazladan ek ders mi alıyoruz?

Bu kadar uzun süre duran aft için kan tahlili yaptırmanız gerekebilir. Doktor zaten aft ilacı veriyor. Benim çok stresli olduğum dönemde 20 tane aft çıkmıştı konuşamıyordum bile. Jel formunda bir ilaç vermişti ve kan tahlili istemişti doktor. Eczaneye danışabilirsiniz ilaç için.

bence de bir kan tahlili yaptırın. vücut bir şeye tepki veriyor.

Mutlaka denemişsinizdir ama bir ihtimal denemediyseniz diye yazayım: Kenacort bu konuda çok iyi bir ilaç, ben hep onu kullandım birkaç güne geçti her seferinde.

oralmedic adında bir ilaç var. eczanede bulabilirseniz bakın. bulamazsanız bende birkaç kutu fazladan var. size de temin edebilirim. (ilaç satışı yasak biliyorum)

doktora gitmek istemiyorsan eczaneden aft ilacı alabilirsin.

@yanginmerdiveni dediğin ilacı daha önce denedim evde de var ama kullanmak nedense hiç aklıma gelmedi. Teşekkür ederiö

1 ay çok uzun bir süre. Ben aft zannettiğim şey için geçen yıl hastaneye başvurduğumda iki ayrı kitle çıkardılar dilimden. İhmale gelmez.

Gectigimiz persembe de bende cikti.

Kenocart var onu kullandim. 3 gun surmedi.

Genelde vitaminsizliktenmis. Vitamin hapi verdi.

Not eczaneye gittim doktora degil ve tibbi birine danismadan buraya yazilanlarla hareket etmemelisiniz. Cunku her tedavi kisiye ozeldir.

duyuruya not olarak modlardan rica et.

modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis

angelus, basond, ron dennis, fraise aktif moderatörler herhangi birisi ile iletişime geçersen yardımcı olurlar.

Akıl var mantık var. Düşün kendin bul.

Reddit ile ilgili yazilanlar nedir bilmiyorum.

Her konuda dusunutrum bunu. Her zaman kafamın bir yerinde yanlis düşünüyor olma ihtimalim var.

Reddit mevzusu nedir?

Reddit mevzusu şu ordaki herkes Türkiye'yi haksız buluyor.

Oluyor, olmalı. "Benim dediğim/inandığım/bildiğim 100% doğru" algısı hiçbir işe yaramaz, böyle bir düşünce yapısıyla bir yere varılamaz. Fikirlerini test etmek, olaylara sana karşı çıkan insanların gözünden değerlendirmek, onlar hatalıysa da neden hatalı olduklarını, o hataya neden ve nasıl düştüklerini anlamak önemlidir.

soyle:
1)ana ekranda bos biryere uzun tikliyorsun
2) widget ekleyi seciyorsun
3) acilan ekrandan "settings shortcut" secenegini ana ekrana tasiyip birakiyorsun.
sana hangi ayar icin kisayol sececegini soruyor. orada "notification log" diye bir secenek var. onu sectiginde, ana ekraninda bildirim loglarina erisebildigin bir kisayol olmus olacak

@crucio maalesef huawei telefonumda yok böyle bir şey

takipli ürünler (linkteki öyle) 2 haftada gelir. 10-15 tl arası da ptt ye haraç vereceksin.

Takipsizler gelmiyor artık. Haziran ayındaki iki siparişim gelmedi refund aldım.

Takipli olduğu nerde yazıyor?

kargo bilgisi yazısına tıklıyorsun, takip'in altında tik varsa takipli demektir.

16 temmuzda verdiğim "takipli" sipariş 4 gün önce elime ulaştı. yaklaşık 2 ay sürdü. acil değilse verin siparişi bence.

instagram.com

kendi sitesinden giriliyor.

www.youtube.com

tarayıcıdan instagrama gir , sağ tıklayıp inceleye bas . sonra elementsin solunda tablete benzeyen simgesi olan yere tıkla. sonrada sayfayı yenile .

merhaba, eğer yedek telefonunuz varsa, bir süre durumunuz toparlanana kadar bekleyin. huawei servisine gönderin en azından 1 yıl herhangi bir durumda garantiniz de olur... aliexpressteki ekranlar genellikle ikinci ve hatta üçüncü kalite oluyor genellikle yazık etmenizi istemem cihaza.

eksisozluk.com

ben bu debe meselesinin büyütüldüğünü düşünüyorum. daha önce de takip etmezdim, şu an baktım yine tatmin etmedi. dünkü popüler başlıkların en sansasyonlu entry'leri gibi bişey diyebiliriz bence. çok da ilgimi çekmiyor ama gerçekten burayı bu kadar takip eden var mı acaba onu merak ediyorum. ha olsun olmasın değil o ayrı.

dün haber edildi, bugün geldi.

her ihtimale karşın fotoğrafını çekip tutanak tutmanız gerekirdi. zaten yaşlı adammış. bulsanız bile ters yaparsa bunun için dövecek misin adamı ?

ben sineye çekerdim. cana gelen mala gelsin derdim.

Yani şimdi normalde o anda ne yapılması gerekiyorsa o yapılmalıydı sanırım, yani tutana mı tutuluyor ne yapılıyorsa ama bu noktadan sonra iş işten geçmiş oluyor gibi geldi bana, bi şey çıkmaz sanki.

selam, bu durumun aynısını birebir yaşadım ama karşı taraf hatalı olmasına rağmen kavga çıkarmaya çalıştığı için uğraşmadım. sadece oto ayna işiyle ilgilenen bir yere yaptırdım eğer ankaradaysanız yerini söyleyebilirim.

Öncelikle geçmiş olsun, .yapılan en büyük hatalardan birine, ve en sık kullanılan bir oyuna gelmişsiniz. Öncelikle çok büyük ihtimalle amcanın zorunlu trafik sigortası yok ya da ehliyeti yok yani resmi olarak başını ağrıtacak süreçten kaçmak için size oyun oynamış. Bir daha böyle bir durum olduğunda ne olursa olsun direk trafiği arayın rapor tutturun.

Ne yapabilirsiniz sorusunun cevabına gelince geçmiş olsun ama hiç bir şey yapılamaz artık şu noktadan sonra, sağlık olsun diyin, cana gelen mala gelsin diyin unutun gitsin.

ayna ile kurtardigima sevinir, yeni ayna taktirir devam ederim.

bu saatten sonra yapılacak bir şey yok.

iyi yırtmışsınız yine bir aynayla. "sağlık olsun." deyin, yaptırın geçin. en azından ders çıkarmış oldunuz.

Erkeklerde 15 dk lik pay birakilirken, gecerli bir sebep olmadigi halde bu sure kizlarda 10 dk dir

x2 yap 20 dk bekle totalde. 21 de sen git o gelirse yarım saate oradayım de beklet.

11

Kızın güzelliği ile orantılı

kıza göre değişir

Kız çok güzel ve seksi ise 1 gün bile beklenir :)))

Beklemeyi bırakmazdım ama geldiği zaman bekletilmekten hoşnut olmadığımı söylerdim bu kadar mesele ettiysem. Sonuçta her şey olmuş olabilir, belki evden çıkmadan bir aksilik olmuştur vs.

Bırakılmamalı yani bence. Bu kadarcık şeye de tahammülün yoksa zaten niye flört ediyorsun?

avm'de isen takıl etrafta geldim diye arayınca tamam geliyorum de. biraz da sen tak. dışardaysan da yapabilirsin aynı şeyi.

Takılma bunlara insanlık hali

Kızı erkeği geçtim kim yaparsa yapsın karşısındaki insana saygısızlık.

Ben geç kaldığımda-kalcağımda şu oldu şu oldu o yüzden şuan gecikiyorum diye an be an bildiriyorum. Sebep söylemeden geç kalanlara sinir olurum.
@Tears of devil’in dediği süreye katılıyorum.