Ekşi Duyuru

Büyük firmalar incik boncuk ufak satışla uğraşmaz. Bayileri ve dağıtıcıları vardır. Onlar uğraşır. Üretici karını koyar toptan satar. Kolay değıl dağıtım pazarlama satış sonrası takibi filan

Tahminen satış hacmi nedeniyle büyük marketlerin (hepsiburada, n11 vb. gibi) sağladığı taksit, indirim vb. avantajları kendi sitelerinde yapmaları onlara daha pahalıya geliyor olabilir. Bir de işin lojistik boyutu var ki en büyük neden bu olsa gerek. Yani atıyorum, samsung bütün elektronik cihazlarını sadece kendi sitesi üzerinden satmaya kalksa bunun için birçok ek operasyonlara (depolama, kargo, müşteri hizmetleri vb. gibi) ihtiyaç duyacak. Ama zaten bu operasyonları yoğun bir şekilde yapan koca koca marketler varken, onlardan faydalanmak yerine kendi mağazasını oluşturmak sürdürülebilir olmayabilir. Gerçi yapanlar var (Apple, Huawei, vb.) ama Apple Store fiyatları rekabetçi değil. Yani durduk yere "sepette %5 indirim" diye bir olayları yok.

asus monster filan kendi sitesinde laptop da satıyor ama o kadar alınmıyor. banka kredi kartları hb gg n11 gibi sitlere kampanya yapıyor taksit yapıyor

çünkü senin alacağın bir tane hadi diyelim beş tane. kendi pazarlama ağını oluşturmuş toptancının alacağı bin tane.
sen olsan kime satarsın?

Herşeyi boşverin, bu bir reklam yöntemidir. Düşünsenize, herkes gelip sizden ürün alıyor, her kesimin gözü önünde. Marka bilinirliği açısından önemli bu. Heryere mağaza açmak gibi lüksleri olmadığına göre?

Mesela samsung dese ki ben mağza açacağım, ancak oradan temin edebilirsiniz. Iğdırdaki müşterilere nasıl ulaşacak? Yerel telefoncularla her kesime ürün temin edebilmek varken...

Bizim millette araciyi ortadan kaldırma hastalığı var.
Aracılar ortadan kalkarsa herkes refaha erişecek sanıyorlar. meyve, sebze, et, tavuk, giyim, elektronik ne varsa üreticiden tüketiciye aracısız ulaşsın istiyorlar.
Üretici kişi veya firmaya ekstra iş yükü olacağı ve yine masraflı olacağını ve daha az efektif olacağıni düşünmek çok mu zor.

ihtisaslaşma meselesi.
üretim yaparken sadece kaliteye değil, aynı zamanda en kısa zamanda, en fazla miktarda ürünü yetiştirmeye de odaklanırsın. bu da elinde aynı türden çok fazla miktarda ürün birikmesine sebep olur. bunları toptan satarsın.
perakende satış içinse bol renk, bol çeşit gerekir ki son kullanıcı kendine uyanını alsın.

apple yapıyor

mümkün

PSN hesaplarında birincil hesap ve ikincil hesap diye bir ayrım var.
Atıyorum sen kendi hesabınla bir oyun aldın ve arkadaşının da bu oyunu oynamasını istiyorsun. Senin hesabın ile bu oyunu oynayabilir. Bunu yapmak için kendi cihazında senin hesabınla oturum açacak. Ancak oturumu ikincil hesap olarak açacak. Çünkü bir hesap sadece bir cihaz üzerinde birincil hesap olabilir. Aynı hesap başka cihazlar üzerinde ikincil olarak kullanılabilir.

İkincil olarak oturum açılmış cihazlarda, o hesabın satın aldığı oyunlar oynanabilir. Bunu yapmak için tek şart ikincil hesabın sürekli internete bağlı olması. Birincil olarak oturum açılmış cihazlarda internete bağlı olma koşulu yok.

Not: bir hesapla aynı anda sadece tek cihazda oynanabilir. Ancak birincil hesabın oturum açtığı cihazda internete bağlı olmadan oyun oynanırken diğer cihazlara da oynamak mümkün.

Özet: Biraz karışık oldu ama başkası benim hesabı zaten kullanmayacak dersen istediğin şey mümkün. Ancak PSN kardeşliğine de bakmanı öneririm. İki kişi bir araya gelip oyunları yarı yarıya ödeyerek alıp aynı anda oynayabilirsiniz.

Pandemi sebebi ile şubat sonuna ertelendi ilk taksidin son ödemesi.

başvurular ocak sonuna, ödeme şubat sonuna ertelendi.

ertelendi ama bir trick var. eskiden ödemeler ocak,mart,mayıs sonu diye gidiyordu.
ama şimdi şubat,mart,mayıs diye gidiyor. yani tüm ödemeler değil sadece ilk ödeme 1 ay ötelendi. sonraki ay bir taksidi daha olacak ondan sonra iki ayda bir devam eder.

meditasyon nefes egzersizi ben de ise yarıyor ozellikle meditasyon

Şarkı söyleyerek, iki bira içerek, sevdiğin şeyleri yiyerek, sahilde oturup hiçbir şey yapmadan mal mal boşluğa bakarak...

Bende zen meditasyonu ise yaradi. ilgini cekerse persembe aksam zoomda bulusup beraber meditasyon yapiyoruz.

hafta sonu damıtımcı arkadaşlarla bahçede, mesafeli damıtım rakı tadım toplantısı olacak.
herkes kendi rakısını getirecek sen de katıl istersen.
stres nasıl yenilirmiş görürsün :-)

ben bugün bir eğitim aldım zaman planlaması ile ilgili. normalde böyle kendine yardımdır yok iş hayatında nasıl göklere çıkarım yok on adımda on iki adım (bkz: yiğit özgür) şeylerine hiç güvenmem, pazarlamacı işi gibi gelir. ama eğer işlerin nedeniyle strese giriyorsan -ki genelde bu nedenle giriliyor gördüğüm- ufak bir zaman matrisi ile ve tabi ki plana sabit kalarak nispeten stressiz olabiliyorsun.

ha, eğer özel hayatın (aile, arkadaş, sevgili vs vs) ile ilgiliyse durum, sorunun kökenine inip çözmesi en mantıklısı. aslında bu herşey için geçerli, strese giriyorsan orada bir sorun var demektir. o sorunu çözersen stres -tamamen bitmese bile- azalır.

eğer benim gibi okbli isen ve pandemi döneminde toplu taşıma nasıl kullanıcam derdin varsa, onu bilemedim XD psikiyatrik bir problem varsa uzmanı ile çözmesi en iyisi.

son olarak, okul-eğitim hayatı ile ilgili olan şeylerde de en yukarıda bahsettiğim iş yaşamı için olan zaman planlama matrisini kullanabilirsin. nette aratınca çıkar sanırım.

eğer müzik kulağın varsa sana bir müzik göndereceğim. Yapman gereken şu: Bu müzik yaklaşık 15 16 dakika sürüyor. Ve trampet ritmi hep aynı, hiç değişmiyor. Eline iki kalem ya da uzun sopa alıyorsun bir de yastık buluyorsun(parmaklar da olur). Sonra başlıyorsun bu ritmi çalmaya. Hiç kolay değildir 15 16 dakika boyunca aynı ritimi bozmadan çalmak. Bu da beyninin tamamen buraya odaklamanı sağlayacak ve ritimden başka bir şey düşünmeyeceksin. Müzik bittiğinde kuş gibi hafifleyeceksin. Kulaklıgın varsa öyle dene
müzik: (git: www.youtube.com

eğer zorlanırsan notalısını bırakıyorum, en soldakine bakarak çalmaya çalış. :) Sonra gözünü kapatabilirsin
(git:www.youtube.com )

en azından bir süreliğine idare eder seni

ben olsam amarok alırdım.

tasarımını vs. sevdiğim için söylüyorum. teknik bilgim yok.

l200 diyorum.hilux zaten yan yatiyor bilinen bir gercek.
eskiden nissandi ama onun da kaza sonuclari.berbat.

benim nalbur arkadas var. onda amarok vardi v6. memnun kalmayip l200 aldi. ve memnun.

amarok uzun yolda iyi, l200 dağda bayırda iyi.

Herhani bir yerde kalan araç olduğunda L200 kurtarmaya gider. Aklınızda bulunsun.

eksiduyu.ru
eksiduyu.ru
eksiduyu.ru


bunun dışında herkes l200 diyor.

amarokta tok kapı sesi var. ama tarla bahçede sıkıntı olabilir yumuşak araç. ama daha konforlu bence. zaten kala herkes l200 diyor dağ bayır, tarla bahçe, yem çuvalı taşı vs için.

Bu 4 icinde l200 kalite ve dayaniklilik acisindan hepsini bayiltir.amarok sadece yakisikli,baska bir filmi yok.bir karis suda takilirsin.navaralarin eskileri cabuk dagildi,yenisine bu yuzden cok guvenmiyorum.ford yeni rangerla show yapti,cok guzel oldu ama eski tecrubeler navara ile ayni yonde.

Geyik testi son bir kac yilin yukselen degeri oldu.kesinlikle onemli bir konu ama bu senin,benim kullanimimda asiri anlamsiz,o kivrakligi duz bir surucunun yakalama imkani yok.hele ki bu araclarda imkansiz.senin onune bir engel ciktiginda yapacagin ilk hareket frene basip,engele vurmak olacak.direksiyonu o hizda kirdigin anda tekrar toplama sansin sifir.kirarsan muhtemelen sola ucarsin,iyi ihtimalle arac devrilir.sofor turkse direk vurur zaten,farklisi mumkun degil.geyik olur.araba pert olur.

Bende pek tutmam ama bunun agasi hala hilux.ben pesine l200 u koyarim.

Üzerine ağır silah takılıp hangisi kullanılıyorsa o!

Ranger'i niye pas geçmişsiniz ahali?

4*4 onemli. alacagim arac ile karda-camurda kalmak hos olmayacaktir. sadece eklemek istedim. onun disinda kisisel tetcihim l200 olurdu

Decathlon’daki modellere baktiniz mi? Carraro da olabilir.

decathlon'a hiç bulaşmayın derim. parça servis imkanı sıfır.. carraro fiyat performans açısından iyi diyebilirim. son zamanlarda piyasa rekabeti açısından tüm markalar kendini iyice geliştirme çabasında. kron ve bisan son dönem güzel işler yapmaya da başladı. bu markalar da idealdir derim.

@konetsu

Öneri için teşekkürler, güzel bir bisiklete benziyor. Ama bu model de stoklarda yok veya ben bulamıyorum.

motorcuların, motorlarını, 4 tekerlekli araç gibi sanmadıkları zaman kazalar azalır.
motorsiklet bilinciyle motor kullanan çok az adam var.
bunları ayda 6.000 km yapan, hep yollarda olan biri olarak söylüyorum.

istinasız trafik cezalarının uygulanması lazım herkes için.

motorcular kızacak ama emniyet şeridi iptal olmalı. onun getirdiği rahatlık ile motorcular çok kaza yapıyor.

Ehliyet alımı zorlaştırılmalı. Hızın ve iki tekerleğin verdiği haz ve rahatlığın bir bedeli olmalı sonuçta
Sürücü için trafik cezaları da sadece ceza olarak olarak görülmemeli caydırıcı nitelik arzetmeli. Örneğin Alkollü olarak hız motoru kullanan için ceza, diğer araç sürücülerine göre daha fazla olmalı ki vücut bütünlüğüne verilecek zararın ihtimali daha fazla.
Tabi diğer araç sürücüleri trafikte de duyarlı olmalı motorculara karşı .
Kendim yoldayken önde bir motorsiklet varsa ve sollama imkanım yoksa takip mesafesini daha da diğer araçlara göre biraz daha arttırmaya çalışıyorum . Sebebi de araba sürücülerine göre motorsiklet sürücüsünün ne yapacağını kestirmek benim için daha zor .

Motorun trafikteki yasal durumu düzenlenmeli bir kere. Güvenli ve mantıklı olan trafik normal akışında iken motorun bir otomobil gibi şerit disiplinine uyması, sinyal vererek sollama yapması vs, trafik yavaşladığında da aralardan geçebilmesi (emniyet şeridi değil). Bence Kalifornia'nın yasal düzenlemesi son derece ideal. Orada motosiklet şerit paylaşımı yapabilir ancak trafik akışından 10mph daha hızlı gidebilir ve 30mph'den yüksek hızdaki trafikte yapamaz. Bu sayede hem şerit disiplini muhafaza edilir hem de trafik ışıklarında vs motorcunun ön sıralara akması sağlanır. Bizde yasal düzenleme şerit paylaşımına izin vermiyor ancak uygulamada göz yumuluyor. Dolayısıyla motorcuların çoğu da kafasına göre her yere girip çıkıyor. Bu böyle olmamalı elbette. 12 yıllık vukuatsız bir motorcu olarak benim gözlemim bu yönde.

Sivrisinek gibi bi sagdan bi soldan geliyorlar. Cogu zaman dikiz aynasindan gorunmeden bir anda beliriyorlar. Bana kalirsa arac suruculerinden once motor suruculeri olasi risklere karsi egitilmeli.

Motorcu arkadaslarin araclarin arasindan siyrilarak gecme meraki dizginlenmeden bu kazalarin onune gecmek cok zor.

10 sene aralıklı olarak motor kullandım. diyebilirim ki motor kazalarının %80'i motor sürücüsü hatası veya bilgi-beceri eksikliğidir. geri kalan %20 ise yol ve karşı tarafla alakalı.


daha dün daracık sokakta arabayla giderken arkamdan iki afrika twin geldi. yol zaten bozuk ve karanlık 20-30 zor gidiyorum. bi sağımda bi solumda beni sıkıştırıyor. yol vermek istemedim çünkü sürekli çukurlar var ve çukurlara girmek istemiyorum üstüne 10 saniye sabrederse yol genişliyor zaten. neyse bir şekilde kendini soluma soktu artislik yaptı gazladı geçti. arkasındaki dallama da aynı yere girmeye çalışıyor. bir de üzerine bişeyler diyor orda delirsem sinirlensem ya da daha doğalı acemi sürücü olup anlık refleks ile korksam arabanın 3-5cm kayması en iyi ihtimal bu ikisinden birinin kırık koluna bacağına malolacak.

bu adamlar profil olarak 100bin tl motoru alabilecek sosyal statüde buradan eğitimlerinin de muhtemelen yüksek olduğunu düşünebiliriz. bu adamlar dahi aptal aptal işler yapıyor. ortalıkta gezen acemileri, apaçileri saymıyorum bile.

aydının nazilli ilçesinde yaşıyorum. otomobilden çok motorun bulunduğu bir ilçe. buralı değilim, ancak burda kask takan kurallara uyan hatta kırmızı ışıkta duran bir motor sürücüsü görmedim. motorcular hiç bir kurallara uymuyor. bende 50cc motor aldım kask takıyorum diye bir çok kere dalga geçildim. burda sistem mistem tutmaz. polis görüyor ceza yazmıyor.

Eğitim, eğitim, eğitim.

Bu cahil halka ne kadar ceza kessen de trafik kültürünü eğitim ile aşılamazsan asla düzelmez. motorcu da trafik kurallarına uymuyor, 4 teker sürücüsü de.

Eğitim ve yaptırım.
Cezalar caydırıcı nitelik taşımalı ve uygulanmalı.
Eğitim zaten şart.

Bahsettiğin koruyucu aksesuarlar motorcudan çok motora yönelik. Kask ve bilimum vücut koruyucusu motor severler tarafından fiyaka bozuyor ve acemi imajı veriyor diye kullanılmıyor.
Şimdi kask takmadan motora binen adam için duyar kasamam valla.
Araba sürücüleri de genel olarak altimda bmw yollar benim tribine girebiliyor(herkes icin söylemiyorum) bu durumlara dair bilinç gerekiyor ama anlatabilirsen.

Hani bokunu çıkartmayan bir motorcu gelirken sinyal verip geçeceği şartte ona yol verince karşılıklı bip-bip kornalaşmak bile medeniyet bence.
Ki kornayı bile "lavabo aç" gibi kullanan bir toplumun bireyleriyiz.

Eğer hemen şimdi ölürsem.

Birine sarılsam :) koronadan beri sadece dört kişiye sarıldım. Normalde öyle sarılan insan da değildim ama böyle olunca eksikliğini hissediyorum.

yarın sabah bir mucize olur ve hesabımda 200bin görürsem kısa süreliğine huzurlu olurum.

Çok uzun zaman bilmem ne olursa çok muylu olurum diye düşündüm hep.

o bir şeylerin de büyük kısmını yerine getirdim. Kendimi hırpaladım, hayatımı erteledim ve gerçekleştirdim.

Hiçbirisi mutlu etmedi :)

Mutluluk denilen şeyin "x olursa olacak" şartlı bir şey olmadığını biraz geç de olsa anladım.

şu an evde, hafif yorgun, camın kenarında, güzel bir esinti varken, soğuk sade sodamı içip internette salak salak şeylere bakıyorum. Arada kitabımdan bir kaç sayfa okuyorum. aşırı mutluyum, huzurluyum. öyle uğrunu kendimi hırpalayacağım bir şey de değil :)

İyi geliri olan bir işim olsa ve o ise adapte de olsam çok rahatlardim.

Maaşlı çalışmaya son vermek.

Hayatımdaki bitmek bilmeyen belirsizlikler mucizevi şekilde üzerimden kalkarsa çok sevinirdim. Kısa süreli de değil ömürlük sevinirim yani o derece :D

Yaratıcılığımı en rahat şekilde gösterebileceğim bir iş

yurtdışında rahat bir iş.

Ben oldum bunu. Bir suredir cok mutluyum. Kirilma noktasini aciklamak istemiyorum. Deniz kenari bir eve tasinmak ki yakinda yapiyorum cok az kaldi ve mumkunse birkac yil sonra da bir yurtdisi işi mukemmel olurdu.

diger yanitlari okumadim ama ne yazdiklarini tahmin ediyorum: para yada işle ilgili agirliktadir. sebebi de malum herkesin bir derdi var ve hayat sartlari herkes icin ayni zorlukta degil.

soruya bakıp bakıp duruyorum cevap vermek zorundaymış gibi ama aklıma bir cevap gelmiyor.
bilmiyorum. bu durumda beni mutlu edicek şey beni neyin mutlu edeceğini bilmem olurdu sanırım.

Bozulan PS2'min yerine yenisini edinebilirsem mesela şu an aşşırı aşşırı mutlu olurdum.

Sakatlık geçirdiğim bütün tendon, bağ vs. şak diye iyileşse yeterdi.

Bir köpek sahiplenecek kadar güvensem hayat şartlarıma kendime, yeniden bir köpeğim olsa. Bi’ on sene mutlu olurum en az.

Hayatımda belirsiz olan şeyler çözülünce huzurlu oluyorum. Öyle olunca yanımda sevgilim varsa oh be sevgilim de var ailem de var mutlu olmak için bu kadar yeterli diyorum. Eğer stres olduğum ufacık bir şey varsa herkes batıyor "Bıktım bu hayattan kimseyle mutlu değilim." moduna giriyorum

şu anda çok mutluyum çok şükür.
sabah kalktığımda içi eşya dolu hiç masrafı olmayan çatı katında manzaralı bir evim olsa felaket mutlu olurdum

eğer bütçe problemi yoksa (bkz: ninebot kickscooter max)

M365 ile volta birebir aynı gibi gördüm ben. Ben Xiaomi 365 Pro kullanıyorum, çok memnunum. Son hızı çok yüksek geliyor hatta, S modda kullanamıyorum tehlikeli olduğu için.

menzili daha kısa. bir de 365 gibi app ile kilitleme fln göremedim

iyi degil. tekerleri dolgu teker, tas dokersiniz.

Bu özellik bir yazılım özelliği değil, cihazda varsa olur yoksa olmaz.

kablosuz şarj olayı standart. iphonelardaki farklı değil. o yüzden android şarj ediyorsa iphone da şarj eder.

1590 civarına samsung tab a 2019 10" daha iyi bir tercih bence

2gb olsa da daha stabil, pil kullanımı daha iyi ve ekran çözünürlüğü fhd

1699 tl
4gb Ram 64 GB hafıza
snapdragon 450 işlemci,Android p

Lenovo m10.
Alınırsa bu tablet alınır

Geçen sene 900 liraya almıştım. Canavar gibi makine, film için kullanıyorum, oyun performansını pek bilmiyorum ama donma kasma gibi sorunlar hiç yapmadı.

Benzer arabalarda da var ayni durum fiyat politikası

büyük ihtimal satan web sitesi aynı resmi koymuş...

İnternetten filtre siparişi riskli, size en yakın sanayiye gidip alın malzemenizi, sanayide bir ustada değiştirirken ya da kendiniz değişirken parçanın hatalı olduğu anlaşılırsa gider doğrusunu alırsınız.

1. Hayır. Akademide tayin olayı yok.
2. Evet, eğitim boyunca atandığın yerdesin. Mezun olduğun gün araştırma görevliliğinden atılıyorsun. Ancak Y.lisans/Doktoranı başka bir üniversitede yapıyorsan, genelde haftada 1 gün tez hocanla görüşme izni veriliyor. O gün başka şehre/üniversiteye gidebiliyorsun.
3. Bu soruda ne demek istediğini açar mısın?
4. Başvuru şartında "y.lisans/doktora yapıyor olmak" olacağı için zaman senin aleyhine işliyor. Ne kadar bekleyeceğin belli değil. Ayrıca anadoludaki üniversitelerde mezuniyet sonrası kadro olayı daha kolay olur.

@cek

Tayini kastemiyorum. Halihazırda bir yerde ar. gör. iken başka bir yerdeki ilana başvurup girmek kastım. Sorduğum birkaç kişi istifa edip başka yere geçilebileceğini söyledi. Özeldeyken bırakıp devlete geçenler var. Aynısı devletten devlete yapılırsa bir yasal sorun olur mu diye soruyorum.

Ben genel olarak araş görlüğü tavsiye etmiyorum öyp kadrosu değilse kadro süren bitince işsiz ve ortada kalıyorsun. Uzun seneler akademide çalıştığın için iş tecrübesi olarak özel sektöre göre sıfır sayılıyorsun.

Çok değişken. 3-4 bin ama genel olarak.

Maalesef özellerde iş tanımı oldukça esnek, beklentileri evrak kürek işlerinden çok daha fazlasını kapsıyor.

@yukselen +1. Adamı cumartesi bile çalıştırırlar valla

istanbulda 3-3.5 arası. ankarada da farklı olduğunu sanmıyorum.

Yeni başlamış olmak bir sorun yaratmaz, pozisyona uygunsanız tam tersi, daha uzun süre asistan olmanız hocaların işine gelir genelde. Fakat eğitim aldığınız kurumun farklı şehirde olması sorun olabilir, git-gel yapmanızı isteyebilirler, yorucu olur..

Devlette yükseği yaptığınız şehirde araştırma görevlisi olabiliyorsunuz. Başka şehirde değil diye hatırlıyorum . Yönetmeliğe bir bakın

Farklı bir şehirde araştırma görevlisi kadrosuna kabul edildiğin taktirde eğer ki kadrosuna dahil olduğun üniversite kabul ederse orada yüksek lisansına devam edebiliyorsun, genelde sıfırdan başlatıyorlar ancak bu gözünü korkutmasın sonuçta bir meslek edinmiş olacaksın.

Hemen başvur, bekleme. Farklı şehirde olursa hocaların sana karşı bir önyargısı olabilir çünkü sürekli okulda olman bekleniyor. Mesela boğaziçi'nde böyle bir çocuk vardı, sakarya üniversitesi'nden gidip geliyordu. Sonra tez savunmasında bıraktılar.

Bi convex lens buyuk yaricapli sadece buyutec gibi olur.

Convex lens lazim.odak uzunluklari falan bilinip buyutmesi ile ilgili hesap yapilacak. Gozluk cami olur mu bilmiyorum, istediginiz uygulamaya gore tasarimi yapilacak sonra thorlabstan falan lens almak gerekir belki.

www.iap.uni-jena.de

Burnu mavi ise erkek diğerleri dişi diye biliyorum bunlar dışı olmalı

Yetişkinken öyle oluyor. Bebeklikte farklı.

sağdaki kesin dişi de soldaki renk değiştirebilir. mavi burun erkek, pembe turuncu kahverengi arası nrenkler de dişidir.

bana her ikisi de erkek gibi geldi.

4 aylık olana kadar ayırt etmek zor, periyodik olarak takip etmeden verilen cevaplar tahminden öteye gitmeyecektir. Tavsiyem ceredeki beyazlığı takip edin, beyazlık önemli ölçüde değişmiyorsa dişidir. Ceredeki beyazlık azalıp morumsu/pembemsi renk maviye dönüşmeye başlıyorsa erkektir.

sıpalar çok tatlılar. bence soldaki dişi.

Tarihe not düşeyim. İkisi de erkek. Büyüdüler aile kurdular çoluk çocuğa karıştılar.

haha zamanında iyi tahmin etmişim, e o kadar muhabbet kuşu beslemişliğim var :)

atiker gold ve üst serileri. her arabamda sorunsuzca kullandım. en ucuz kit olması da cabası. işçilik önemli, marka değil. istanbuldaysanız yer önerebilirim.

Prins techomax. Ayrıca usta daha önemli +1

İstanbul da yaşıyorsanız Candan otomotiv ile bir görüşün . Taktırmasanız bile görüşün. Ben şehir dışından geldim ve taktırdım. Atiker Grande tercih ettim. Güzel günlerde kullanın. (aracım 2013 Opel astra h 1.6 manuel)

parayı almadan ürünü vermeyeceksin, alacak kişi buna razı olup alacak.

parayı veren ürünü alamazsa nasıl olacak ? kardeşim ticarette güven esastır. bir ürünü satmak istiyorsan önce ürünü verirsin sonra parasını alırsın. örneğin ürünü kargoya verdin alıcı da sana ödemeyi yapar. ödeme gelmezse kargoyu durdurursun.

Sen her zaman kendini güvene almaya bak. Parayı görmeden ürünü sakın yollama. Dolandırıcı çok fazla.

sahibinden'de get var

www.sahibinden.com

get falan hikaye. elden satis yapmaya bakacaksin.

Elden yapmalısın. Olmuyorsa zorlamamak lazım.

Ederse bin otobüse kendin git derim. Get le satacaksan alan adam çizip geri gönderecek belki. Bununla mücadele edemezsin.

İstanbul içi 3 lira, dışına 3100 de kendin götür mesela.

Yönetim planı veya önceki alınan kararlara bakacaksınız

Apartman yönetim planında ödemeyeceğine dair kayıt yoksa ödemesi gerek diye düşünüyorum.

kanun, kat malikleri (mal sahibi) ile aralarında bir anlaşma yok ise katılmakla yükümlüdür diyor.

emlakkulisi.com

hesabın bağlı bulunduğu şubeden kesintisiz çekebilirsin. başka şubeden çekince havale ücreti kesiyor.

Kendi subenizden +1

yok ben 2 tane aldım.

ben borcum varken araç sattım da aldım da. araçla ilgili bir borç değilse alışa da satışa da engel olmaz.

@cowboy arkadaşım aracını satamadı. Önce bu borcu ödemesi gerekti.

borcunuzu uzun süre ödemediğinizde vergi dairesi iki yola gidiyor; birincisi banka hesaplarına haciz koymak, ikincisi üstünüze olan araçlara haciz koymak. araç alırken hiçbir sıkıntı yaşamazsınız, ancak araç üstüne haciz koyulursa aracı satamazsınız.

not: bu işlemler tamamen vergi dairesinde ki memurun keyfiyetine kalmış işlemler bu arada. yani borcunuz var kesin aracınıza haciz koyarlar diye bir durum söz konusu değil. ancak uzun süreler hiçbir ödeme yapmazsanız muhtemelen haciz koyacaklardır.

@the coon bu durumda aracını satmasına engel olan durum araç üzerine haciz konması.

adına geldiyse, çıktıysa o para, bir şekilde sana ulaşır. ptt den kağıt gelir bize uğrayın diye..

müsait bir zaman yine sor yine de...

döndükten 2 ay sonra falan yatıyor maaş. ilkini çektin muhtemelen.

maaşı ziraatten alıyor olman lazım pttden değil. ilkini almışsındır.

bildirdiginde duruma gore vergi talep edebilirler. eger temelli tasiniyorsan vergi vermen gerekmiyor. turistik olarak durum nedir bilmiyorum. AML yasalari kapsaminda paranin kaynagini gosterebiliyor olmani bekliyorlar. bu tur engeller disinda bile o kadar yuksek tutari nakit olarak tasimayi sevmem. transferwise'i kullanabilirsin. HSBC gibi uluslararasi subeleri olan bankalari kullanabilirsin. komisyonu cok ama Western Union var. ben transferwise kullaniyorum komisyon olarak en uygunu o. hesabindaki parayi kullanabilmen icin kart da veriyor. ref linkimi kullanirsan da ilk 500pound'luk islemlerinden komisyon almiyor.

transferwise.com

Avusturya icin konusayim, 10000€ nakitten fazla ulkeye sokacaksan bildirim yapman lazim. Nereden geldigini sorup form doldurmani isterler.

kaydederek gayet sorunsuz bir biçimde götürebilirsin. turistik amaçlar ile harcayacağını beyan edersin, olur biter. alışverişe geldim der geçersin, ne vergi çıkar ne bişey.

Hocam yalnız o sitelere biri fiyatları biri manuel girmiyor. Site gidip arama algoritması ile ürünün fiyatını online olarak buluyor.

Kod yazmayı bilmiyorsanız zor yaparsınız. Basit bir web sitesi değil.

İlk olarak web servis(api) konusunu incelemenizi tavsiye ederim.

Web scraping oluyor sanırım bu. Bunu da araştırmalısın.

oncelikle kod yazmadan bu is zor, cok kolay bir site degil. urunlerini listelemek istediginiz siteden verileri bir sekilde cekmelisiniz ki bu en problemsiz sekilde o sitelere API uzerinden baglanti kurup verileri senkronize etmeniz gerekiyor. tabi bunun icin de icerikleri alacaginiz siteler size api baglantisi saglamali. Bu en temiz yol ama elbette kodlama bilmeniz gerekiyor.
her
diger bir yontem ise web scraping ile olabilir ama bu problemli bir yol cunku icerikleri aldiginiz sitede en kucuk bir guncelleme bile aradak senkronizasyonu bozacaktir.

eger ki bu veri girisini elle yaparsaniz bu isin altindan cikamazsiniz, cunku her bir urunun fiyati her an degisebilir sizin kaynak aldisiniz sitede. ornegin siz bir bir sitede 100 liraya urun gordunuz ve kendi sayfanizda listelediniz. daha sonra o site urunun fiyatini 200 lira olarak guncelledi ama sizin haberiniz yok. o sirada biri sizin siteden 100 liraya aldi urunu, sizin o urunu tedarik etmeniz icin 200 lira vermeniz lazim ki 100 lira zarardasiniz demektir. yani bu isi elle, herhangi bir kod baglantisi olmadan yapmaya kalkarsaniz o is yurumez. firmalar da kendi urunlerini senin siteye girmez, cok ciddi bir ziyaretci ve satis rakami olmadan. o nedenle firmalar kendi api lerini acar, sen cekersin.

bu isin onunde iki buyuk problem gozukuyor, oncelikle sayfanin ve api baglantisinin kodlanmasi. bu sayede firmalar ile sayfan arasinda urun fiyati ve stok durumu senkronize edilmis olur. ikincisi ise firmalar ile yapilmasi gereken urun listeleme konusunda anlasma ve tedarik zincirinin kurulmasi. yani ozetle cok basit bir is degil.

www.turkcell.com.tr

sahis olarak sirkete yaptiramazsin. bir tane freelance developer bulman lazim. bunun icin bir suru site var. tasarim, workflow vs olmadan fiyat soylenmez tabi ki. ama ben freelance yaptigim islerde proje olarak degil, saatlik anlasiyorum cunku zaman icinde projenin kapsami vs surekli degisiyor ve 3 haftalik proje 2 ay surebiliyor.

Ankara'da tüm avmlerde var galiba..masrafını çıkarmasa devam etmezler ye düşünüyorum.. Ayrıca pazar günü diğer yerler de açık.. Sanırım kendi aralarında berberler odasına ve ticaret odasına kayıtlı olanlar diye ayrılıyorlar.

antepi bilemiyorum ama istanbul'da çoğu kuaför salı çalışmıyor pazar çalışıyor.

her yere vereceksen numarayı niye değiştirdin? birileri sana ulaşamasın ki numara değiştirdiğine değsin.

Banka, kargo,
İnternet üyelikleri; yemek sepeti, sanal market,Google

MHRS

vodafonedan turkcelle geçtim, eskiden watsaptan sesli olarak kesintisiz ailemle görüşebilirken artık görüşemiyorum. birden hat gidiyor enteresan şekilde. bu ay sonunda tekrar vodafonea geçcem sanırım.

aynen tıklama itliği yapıyorlar. ekrana pat diye bir şey geliyor, şu şu paketi almak ister misin? gibi bir şey. yanlışlıkla tamam/evet tıkladığın anda 5-10 liralık bi paketi kitlemiş oluyorlar sana.

Çekmiyor. Taahhüt biter bitmez çıkıp bir daha asla diyorum şuan.

turkcell'den ucuz ama çekmediği anlar oluyor.

3 sene oldu turkcell'den vodafone'a geçeli. benim tlf un çekmediği yerde türksel de çekmiyor. bazen benim tlf çekiyor türksel olan arkadaş kullanamıyordu vs. eskiden telsimken yani leş gibiydi ama şimdi gayet düzgün. faturaya da bir geçirme olmadı. yurtdışını bile paketimden arıyorum mesela bu bile süper

Musteri hizmetlerini arayip mobil odemeyi mutlaka kapattir. O onemli.faturaya eklenen paketleri engeller.

7 senedir vodafone müşterisiyim. herhangi bir paket itelemeye rastlamadım.

çekim gücünde de bir sıkıntı yok.

eşim geçmişti 10 ay önce. evde konuşamıyor kimseyle kendi telefonunda, kesilip duruyor. aynı şekilde interneti de 4g'ye geçmiyor bizim evde. ama tabi bu konuma göre değişiyodur tabi. (konum: istanbul/maltepe)

müşteri hizmetlerini aradık, inceleyeceğiz dediler. sorun yok diye geri döndüler.

O dediğin olayı turkcell'de yapıyor. Ekrana pat diye bir şey geliyor. O anda bu ne derken basarsan kitliyor. Anneme yaptılar, arayıp baya kızmıştım. Bir kere de bana yaptılar. Bende uzun süre turkcell kullandım yaklaşık 19 sene. Sonrasında senin gibi isyan ettim ve vodafone geçtim. 1 ay oluyor. Şu ana kadar hiç bir eksiğini görmedim. Aksine fazlası var param cebimde kalıyor. :)

ankara kızılayda çalışıyorum. çalıştığım binanın tepesinde vodafone baz istasyonu var. ve vodafone benim odamda çekmiyor. defalarca şikayet ettik bakıyoruz dediler ve hala çekmiyor. 31 temmuzda taahhüt bitince türksele geçicem. günümün büyük çoğunluğu işyerimde geçiyor. kullanamadığım bir hizmete 38 lria vereceğime kullanabileceğim aynı hizmete 46 lira vermeyi tercih edeceğim.

Bu soruları bende merak ediyorum

1- sözleşme süresi eğitim+10 yıl diye hatırlıyorum.

2- uçuş saatine ve gövde tipine göre değişiyor, 5-6 yıldan uzun sürer.

3- aylık ortalama 7k değil, 14-15k civarı alınıyor.

4- havacılık zaten stresli bir iş kolu, prosedurleri ağır ve hataya yer yok. Ek olarak bir de eğitimdeki zorluk nedeniyle stresi artıyor. sağlık testi en başta yapılıyor, geçemezsen zaten sözleşme de yapılmıyor.

1. Evet.
2. 5-6 yıl en az, çoğu zaman 7-8 yıl.
3. Eğitimde çift asgari ücret. Sonrası eğitim borcuna göre.
4. Bu anlatılmaz yaşanır bir şey. "Havacılık çok güvenli" diye yaygın bir bilgi var ama nasıl güvenli olduğunu yaşayan biliyor. Afrika'nın balta girmemiş bir çölünün üzerinde uçarken uçağın basınçlandırma sisteminde arıza çıktığı zaman kıçından akan terleri, yoğun bir havaalanına hayvan gibi bir thunderstorm çöktüğünde tüm uçaklar bir telsiz frekansında derdini anlatmaya çalışıp sağa sola kaçışırken bir gözünle kalan yakıtı keserek kaçacak delik aramayı o esnadaki hayvani türbülansta uçağa hakim olmaya çalışırken gırtlağının kurumasını falan benim anlatmamla anlayamazsın yani, onu yaşaman lazım. Doğayla mücadele ediyorsun abi. Benim 2 ayda bir falan sikiyim böyle mesleği dediğim, inip yeri öptüğüm oluyor. Anlattığın eğitim streslerini, sağlık testlerini falan saymadım bile.

2'nin cevabı direkt bir kurala bağlı olmamakla birlikte dar gövde fo, geniş gövde fo, dar gövde kaptan, geniş gövde kaptan sırasıyla oluyor kaptanlık genelde.

belirli bir sürede kaptanlığa terfi söz konusu değil, ihtiyaç doğrultusunda şekilleniyor ama 5-6 yıl minimum fo'luk süresi gibi düşünmek yanlış olmaz. genelde daha uzun sürüyor.

Eğitim ücreti 160bin euro'ya çıktı diye biliyorum.

100bin euro iken imza atmış birinin ağzından çıkan bilgi eline aylık 20bin tl'den az geçmediği yönündeydi.

Ek olarak, sözleşmede normalde maaşın belli bir yüzdesinden fazlasının kesilemeyeceğine dair madde vardı daha önce. Bunu kaldırmışlar diye duydum. Kısacası thy biraz sömürüye geçmeye başlamış gibi.

1) Değişmediyse kesintiler FO maaşı ile başlıyor. 10 yıldı en son.
2) FO olarak 5-6 yıl uçtuktan sonra kaptan olabilecek şartları (şu andaki şartları) sağlamış oluyorsun. Ama kaptanlık profesörlük falan gibi bir şey değil. Şirket bunun şartlarını min 15 yıl tecrübe diye günvellerse 15 yıl sonra kaptan olma şartlarını tamamlarsın. Ayrıca kaptan olma şartlarını tutturduğun anda kaptan olmuyorsun. Şirketin ihtiyacına bağlı olarak sıraya alınıyorsun. Ama ortalama 6-9 yıl gibi bir süre şimdilik mantıklı gibi.


4) Stresin kaynağı çok fazla. Burada yaz yaz bitmez, işin içinde olmayan birine anlatmanın da bir yolu yok. Doğuştan gözleri görmeyen birine gökkuşağını anlatmaya çalışmak gibi oluyor. Ama stres meselesi doğru.

Web arayüz geliştirici olarak cevaplıyayım:

Desktop'da 30 yıllık bir tecrübe var. UX dediğimiz kullanıcı arayüzü deneyimi oturmuş durumda. Desktop web siteleri için neyi nasıl yapacağımızı iyi biliyoruz.

Mobile'da ise her şey yeni. Deneme, yanılma yoluyla çoğu şeyi çözüyoruz şu anda. Bir de sürekli yeni telefonlar çıkıyor, yeni ekran çözünürlükleri, yeni donanımlar vs. Herkesin kafası karışık. Geçici, günü kurtarmalık çözümler yapıyorlar.

Zamanla işler yoluna girecektir. Rüzgar mobile'dan yana. Bir ara geçiş dönemindeyiz.

Benim bir öngörüm var. Çok değil, belki 10 sene sonra. İnternet siteleri sadece mobile için hazırlanacaktır. Desktop bilgisayarlar ise eğlence makinelerine dönüşecektir. Ya da işi bizim gibi teknoloji geliştirme olan insanlar için iş bilgisayarı olacaktır.

1985 civarı hayatımızda giren PC (personal computer) kavramının yok olacağını düşünüyorum.

Saat geç oldu, yorgunum. Özensiz ve düzensiz yazdım. Kusuruma bakmayın.

@amortisman teşekkürler aradığım cevap buydu.

amortisman'a cogu konuda katilmiyorum.

mobil dedigimiz platform 12 yillik gecmise sahip. yeni platform, deneme yanilma vs 7-8 yil oncesinde kaldi. mobil icin UI/UX best practice'leri oturmus durumda. neyin nasil yapilacagi cogu durum icin belli.

ha neden mobilde patliyor? cunku web gelistiriciler(ozellikle tr'dekiler) mobil platformlarin isleyis mekanizmasini bilmiyor ve ogrenmek istemiyor. eski bildikleri yontemleri mobile uygulamaya calisiyorlar. butun calisma prensipleri farkli oldugu icinde patliyor ve deneme/yanilma ile cozmeye calisiyorlar.
neden ozellik cikartiyorlar? muhtemelen ekstra butce ayirmamak icin.

9 yildir mobil platformlara uygulama yaziyorum. bunun 4 yili tr'de buyuk bankalara ve havayolu firmalarina uygulama yazarak gecti. sirket olarak bir proje aldigimizda android/ios/mobile web platformlarini komple alirdik ve butun platformlarda feature complete olarak cikardik uygulamalari. kaliteli bir ekibimiz vardi ve uc platformda da %95+ hatasiz calisan uygulamalar cikardik. yurtdisinda da is boyle.

amortisman'a katildigim tek nokta gunu kurtarmalik isler yapildigi. zaten bu yuzden eksik/hatali cozumler gelistiriliyor. "bu isi adam akilli nasil yapariz?" diye dusunup de buna vakit ve nakit ayiran sirket pek yok.

son gün teslim olabilirsin, herkes öyle yapıyor zaten. akşama bırakma, yemeğini yiyip öğleden sonra teslim ol bence.

hocam kim uyduruyor bu haberleri anlamıyorum. son tarihine kadar herhangi bir gün teslim olabilirsin. 1 gün önce olmanın bedelli olduğu için bir önemi yok. zaten kaç gün yapıyorsun ki 1 gün fazla 1 gün az. o gün sabah gitsende sıkıntı olmaz. ama akşama doğru gitmek sıkıntı. akşam akşam uğraşırsın.

Olabilecek en gec zamanda git ki ertesi gune kalsin islemlerin. Ne kadar gec o kadar iyi. Bu dedigimi orada anlayacaksin.

Geç gelenler gece 11, 12 ye kadar işlem yapıyordu 11 sene önce, en azından deniz kuvvetlerinde. Şimdiki durum ne bilemiyorum.

Salı günü 17.00 a kadar sürem vardı 16.00 da teslim oldum ben. Hiçbir sorunda olmadı. Sen Kışlaya girdikten sonra olay bitmiştir. Ayrıca erken teslim olursan birliğe ilk giren ödülü oluyor yemin töreninde onu alabilirsin :) onun dışında erken girmenin bir faydası yok.

Bedeli yaptim. Cumartesi gunune yol iznin eklenecek. 800km'ye kadar pzt, 1600(?)km ye kadar sali gunu teslim olursun. Bir gun once teslim olma, ya temizlik yaptirirlar ya da bir seyler tasitirlar. Ogleden sonra giris yapmak iyidir.

Ben ilk gün teslim olmanın çok artısını gördüm. Nereye düştüğünüze göre değişir elbet erken veya geç gitmenin sonuçları.

Sakin erken teslim olma. Biz de erken gelenleri cavus ya da yazici yaptilar. Ikisii de boktan. Birisi ictimaya gec gelir sana patlarlar, adam kahvaltiya gelmez sayi eksik cikar gider adami ararsin kogus kogus

@John Bloor 1 seneyi geçti o yüzden aktifleştirilmediğini düşünüyorum. Peki filtreleri ve yağı ben alsam mı internetten ne dersiniz? Saçma mı olur?

Yağ ozelligini kaybeder. O nedenle araciniza km dolunca ya da bir sene dolunca yag bakimini yapin.

Yagcarsisi.com guvenilir bir yer. Ben gidip dukkanlarindan aliyorum. Motul kullanıyorum. Alin parçaları bir yerde iscilij verip degisin. Bakim arabanin can suyudur. Ihmal etmeyin.

ben az kullandığım için 1,5 senede bir yaptırıyorum bakımları sıkıntı çıkmadı
internetten alabilirsin parçaları

otomobili 10 bin-15 bin gibi periyotlarda ya da km'si dolmadıysa yılda bir bakıma sokmak gerekiyor. servise değil sanayiye götürürseniz araç garantiden çıkar.

@naksidil otomobilden anlamaynaları garantiden çıkar diye korkutarak serviste öperler. Yağ-filtre değişimiyle garantiden çıkma olmaz.

yağ çubuğunu çıkartıp hiç baktınız mı.. yağ simsiyah olmuş mu olmamış mı oradan anlaşılır.. simsiyah olmamışsa biraz daha devam edin derim..

şu anda çalıştığım şirkette başladığımda (ki 4 sene öncesi tam olarak) şirketin, yurtdışı imkanları ve globalliği yüzünden her zaman personel değerlendirmemde daha fazla sorumluluk istediğimi ve bir gün yurtdışı pozisyonlarda da görevlendirilmek istediğimi yazdım. müdürüm hep beni destekledi. şirketiçi poizsyonları hep takip ettim, çoğuyla görüşüp, çalışma izni çıkarmak istemedikleri için red edildim. bu sene ocak ayında aynı şirketin isviçre ayağı ile sözleşme imzaladım, oturma izni süreci bittiğinde gideceğim.

bir önceki şirketimde yükselemeyeceğimi anladığım için bu işten teklif geldiğinde şehir değiştirmeyi de kabul ettim (ankaradan istanbula yerleştim) - ki o şirkette de 4 sene çalışmıştım neredeyse (3 sene 9 ay)

Yok. Yükselemeyeceğimi anlayınca memura bağladım. Kariyer hırsım yok, kafam rahat olduğu sürece aynı yerde çalışmaya devam ederim.
Yükselme hırsım olsaydı direktörüme kendimi sevdirmeye ve vitrin yapmaya çalışırdım.

Yok.

Bu konuda hiçbir zaman hırslı olmadım. Hatta her geçen yıl daha az çalışmanın yollarını arıyorum.

Var. Aynı anda iki yüksek lisans yapmaya çalışıyorum bir yandan da büyük şirketlerle görüşmeye çalışıyorum.

Kendi işimi yapmam için en az 10 senem var, bu süreçte biraz daha para kazanmak derdim..

öncelikle siz tam olarak ne yapmak istiyorsunuz? modelleme mi? animasyon (hareket verme) mu? render mı? 3d animasyonda bir dolu alt başlık var böyle. tablet çizim yapanlar için çok daha mühim, ama animasyon için illa olması gerekmiyor. ama bi kere alıştıktan sonra mousetan çok daha rahat geliyor kullanması. 2d animasyona hakim değilim ancak çizim bilmek gerekli bildiğim kadarıyla. hangisini seçeceğiniz size bağlı ama 3d animasyonda tüm alt başlıklarını birden hakkıyla bilmek pek mümkün değil. videodaki 2d animasyon mesela, genelde toon boom programı kullanılıyordu sektörde.

@pide 3D'de animasyona (hareket verme) nasıl öğrenilir peki? Aslında videodaki gibi 2D bir şeyler yapabilsem bana yeter.

ben online bi kursa yazılıp öğrenmiştim. o zamanlar ücretsiz güzel içerik pek yoktu bunla ilgili. bulabilirseniz keith lango'nun eğitim videolarını izleyin. baya başarılıdır kendisi. ama bu ya da diğer 3d animasyon eğitimleri maya ya da 3ds max programlarında öğretiliyor. 2d yapacaksanız, onun programını kullanan videolar izlemeniz daha iyi olur. ayrıca bunun haricinde çoook çizgi film izleyin. gözünüzü eğitir, daha yaratıcı şeyler ortaya çıkarırsınız.

ben evlilikle sehir disinda is bulup tasindigim icin biraz farkli. ama anladigim kadariyla siz daha once hic tek yasamamissiniz. nacizane bir kac oneri vereyim.

bu yuzden -istemiyorum- deseniz de oncelikle esyali bir ev tutmanizi tavsiye ederim. hem sehri hem isi tanimaya biraz vaktiniz olur. mesaiye kalmiyoruz derler haftada 3 gun kalirlar, ev is yerine yakin derler ulasim olmaz vb bir suru ongeremediginiz sorun cikabilir. can havliyle kisitli vakitte ev bulup, esya alip,ev dizmek yerine (daha abonelikler actirilacak, yeni esyalari servis kuracak, binbir tane sey icin eve usta girip cikacak, ev temizlenec3k siz yerleseceksiniz ve butun bunlar turkiye sartlarinda olacak. teknik servis randevu saati vermez gun boyu bekletir, dogalgaz sansliysaniz 10 gunde degilseniz 40 gunde ancak acilir, usta gelirim der hic gelmez...)

once kolay ve ucuzundan esyali bir yer bulun. sonra sehri ve ihtiyaclarinizi taniyip oyle tasinin.

esyali evde hic kalamam derseniz misafirhane vb bakin...

ise baslarken de gerekirse bildirirsiniz tasinma vb icin verilen sureyi simdi degil, gercekten tasinacagim zaman kullanacagim diye...

en son bir arkadas bursadan eskisehire tasindi. sehir hastanesi kendisi davet etti is icin.
kiz kocasini cocugunu topladi eskisehire tasindi. adam is degistirdi, cocuk okula kaydoldu. sadece 3 ay sonra sozde asil anlaştıkları hic bir şartı kabul etmeyip bambaska bir teklif sundular.
kiz istifa etti 15 tatilde de geri bursaya tasindilar...

perisanlik.

bir de isin iyi gidip gitmeyecegine bakin...
kisacasi zamaniniz cok acele etmeyin.

Memur olarak atandığımda bana 2 hafta mühlet verdiler. Dedim yerim iki haftasını, indim Ankara'ya gittim beraber Knight oynadığım eski bir dostum vardı, aradım dedi gel tamam. Gittim attım bavulları gittim emniyete girişimi yaptırdım indiğim gün. Başladı maaş yatmaya. Dediler yarın 8'de gel başla. Neyse gidip geliyorum zaten bir sürü kayıt kuyut işi var, aralarda izin alıp alıp ev aradım. 1 haftada evi buldum, 3-4 günde de yataktan başlayarak eşyaları aldım. Ondan sonra yerleştim falan gerisi geldi.

Kategorilere göre de farklı. Sağlık ve eğitim daha çok kazandırıyor diyorlardı. Bi ara plastik cerrahiden çok para kazanan vardı. Hatta ameliyat yapan doktordan çok kazanıyorlar goygoyu dönüyordu şimdi içerikler arttığı için ücretler düşmüştür. Güncel bilgisi olan birisi bilgilendirirse iyi olur.

içeriğe göre değil, izleyen kitlenin bulunduğu ülkede ki reklam maliyetleri ve piayasasına göre değişkenlik gösteriyor. misal videonun dubaiden izleme alırsa en çok gelir oradan geliyor tıklama başı 3 dolar gibi bu rakam avrupa da 1 doalr civarında tr 0,1 cent diye hatırlıyorum . eğitmde verdikleri rakamlar bunlardı. 1.5 yıl önceki rakamlar tabi

idare edilebilir. yeter ki kaliteli içerik üretin ve devamlı olun
aklınıza takılan şeyler için mesaj bırakın

Turkce su kadar, ingilizce su kadar veriyor seklinde degil. Videonun izlendigi lokasyona gore degisiyor. Videon Turkcedir, agirlikli olarak Kanada'da izleniyordur, baskasinim videosu ingilizcedir ama genelde Pakistan'da izleniyordur, bu durumda turkce olan daha cok kazanirm

Bir de bunun disinda da ne kadar kazanacsgini belirleyen bircok degisken var ama kimse tam olarak neyin ne kadar kazanfircagini bilmiyor sanirim.

Hocaya göre değişir. Ancak çalışırken genel olarak zor. Lisansa göre daha yoğun oluyor. Bir de lisanstaki gibi herkesi mezun edelim mantığı yok.

işe başla,
bazı hocalar katı oluyor bazıları için sınavlara gelmen yeterli.
ama sadece arada sırada gidip gelirsen sadece yüksek lisansını yaparsın. sıradan bi öğrenci olduğunu varsayıyorum, hocanın kadrosu varsa tercih edeceği ilk öğrenci olmazsın.
3 yılda bitirmen lazım. ben 2 ders aldım 4 dönemde + 1 yılda tez yazdım.

"bazıları için sınavlara gelmen yeterli" olan bir okulda yuksek lisans yapiyorsan degmez o okulda yaptigina at gitsin.

Bence madem halihazirda calismiyorsun, ilk donem ise girmeden full derslere asilip hosuna gidiyor mu olacak gibi mi vs gorebilirsin. Hazirana surada ne kaldi zaten.

mühendislikte yüksek yapan biri olarak cevaplayayım. uzatmalı bitirmiş kişileri almada sıcak bakmadıklarını düşünüyorum. mülakatta falan notun düşerse torpil olarak değil de, bu nedenle elenme ihtimalini düşün derim.

bizim okulda ilk dönem 5 ders aldık, ikinci dönem 3 ders olacak diye söylemişti danışman hocam. başka bir ders ekler mi bilemiyorum. bu ilk dönemde haftada 3 gün okula gitmem gerekmişti. bazı hocalar çalışanlara fazla müsamaha gösteriyor ama. nerdeyse hiç derse gelmeyip sınavlara girip geçenleri de gördüm. sınavları hiç zorlamıyorlar. danışman hocanla görüşüp böyle bir şeyin mümkün olup olmadığı sorabilirsin. bir de bütün derslerini aynı güne yığma şansın varsa özelde o günler izin alıp okula gelme ihtimalin varsa onu da düşünebilirsin. zaten az öğrenci olduğu için öğrenciye göre düzenleniyor ders programı. net bir şekilde programda belirtildiği gibi kalmıyor.

yüksek lisansın bir sineması yok (orta seviye üniversite için konuşuyorum. üst segmentlerde durum farklı olabilir ) işsizliğin yoğun olduğu dönemde işi bırakmanı kesinlikle önermem. yüksek lisansa büyük umutlarla gelmemeni öneririm.

ikisi de aynı mantık, carnot cycle ı ile çalışıyor. gaz olayı da aynı. r22 veya r134 kullanılıyor.

hoca kendinden gayet emin bir şekilde aralarındaki en önemli fark nedir dedi,sınavda da çıkma ihtimali yüksek.

taze havayla bir ilgisi olabilir mi?

genelde iki yakıt kıyaslanırken şöyle bir hesap yapılıyor, 100km'de biri 5lt iken diğeri 7lt yakıyor deniliyor, fakat bu miktarlarda yaklaşık olarak aynı ağırlığa sahipler, dizel yakıt sistemini bilmiyorsanız cevap vermeyin ltfn tşk pls, gaz ne alaka aq, illa biri çıkıp böyle bir cevap verecek.

Selamlar,

dizel yakıt kullanan araçların kilometre başına daha az yakıt harcaması yalnızca yoğunluk farkından değil. Benzin ile dizelin kimyasal yapısı farklı ve dizel yaktın içerisindeki enerjinin kullanılması daha kolay. Motorlu taşıtlarda dizel yakıtın içerisindeki potansiyel enerjinin yaklaşık %40'ı kullanabiliyorken benzinli araçlarda bu oran %25-30 civarı. O yüzden aynı işi yaparken daha az (hacim olarak ve ağırlık olarak) dizel yeterli oluyor.

Bu oranlar 5 sene önce falan üniversitede kaba olarak verilen değerler. Bugün bu oranlar artmıştır mutlaka ama böyle temel bir fark var iki yakıt tipi arasında.

dizel: 45.5 MJ/kg (megajule/kilogram)
benzin: 45.8 MJ/kg

dizel: 36.9 MJ/litre
benzin: 33.7 MJ/litre

aradaki fark daha çok çevrimden kaynaklanıyor. tüm ısı makineleri bir termodinamik çevirmine göre çalışırlar. jet motorları brayton çevrimi, benzinliler otto, dizeller dizel çevrimi gibi.

dizel, otto (benzin) çevrimine göre daha verimli. Aslında eğer sıkıştırma oranları aynı olsaydı otto çeviriminin verimi daha yüksek olurdu. ancak dizel'in sıkıştırma oranları otto'ya göre daha yüksek olduğunda böyle bir avantaj yakalıyor. ayrıca otto çevriminde yanma işlemi teoride sabit hacimde gerçekleşirken dizel çevriminde sabit basınçta gerçekleşiyor (yine teoride), tıpkı jet motorlarında olduğu gibi. yanmanın sabit basınçta gerçekleştiği çevrimlerde ortaya çıkan ısı enerjisinin bir kısmı genleşme için harcandığından verim açısından dezavantajlı. ancak bahsettiğim gibi sıkıştırma oranının yüksek olması dizeli öne geçiren faktörlerden biri.

sanmam, hikayesi farklı onların.

o filmlerde öyle bişey yok

www.imdb.com

resident evil olmasın ? veya geçenlerde avatar çıktı tv ye acaba onu mu demek istedi ?

genel bilgi olarak söylüyorum;
benzerlik ilkesi koca modelin üretilmesinden ziyade daha küçük prototiplerin yapılıp o prototip üzerinde incelemelerde bulunulup formülasyonla büyük modellerin davranışları inceleme tarzında bir şey.

kinetix değil

mp mi? mp one mı ne yaptılar sonra

(bkz: kinetix)

Kinetix için diyorlar bunu ben de duymuştum. lakin kaynak aradım bulamadım, şehir efsanesi de olabilir.

kinetix değil eminim, scooter diye hatırlıyordum, ama o da değil sanırım, mp de değil.

(bkz: lescon) ?
kariyer.cc

ziylan ?

www.polaris.gen.tr

bahsettiğim ayakkabı markasının hikayesinde ismi değiştiren bir politikacı vb. biri var.

haangar olabilir mi ?

Ben de bu hikayeyi anımsıyorum, Yimpaş'ın bir markasıydı sanırım, ayakkabının markasını İtalyanca bir isim yapınca satışlar artmış diye okumuştum ama marka aklıma gelmiyor.

30 - 35 bin kombine var benim bildiğim. Kulüp bu tür maçlara özel davetiye ile kimsenin alınmayacağını kalan tüm biletleri taraftarlara sunacaklarını açıkladı. Birincisi gün gün Galatasaray sitesini takip et. Bilet satış kanalımızı takip et. Burada ve çoğu sitede kombinesini kiralayanlar var. Bir alternatifte onlar. Ona da arkadaşlarla gideriz diyorsun yan yana bulmak zor...

bilet.galatasaray.org

40binin üzerinde kombine var. öncellikli olarak gsbonus a satışa çıkacaktır ve genel satışa kalmasının olasığı yüzde0ın altında desem yeridir. ya gsbonusun olup bilet.gatalatasaray.org dan almaya çalışacaksın ki onda da almayı başarma olasılığına yüzde10 veriyorum. ver elini siyahborsa.

mecaz?

eve değil de ev kirden geçilmiyor değil mi?

drthea- anlamını biliyorum onu sormadım, neskafe- mecaz olarak yanlış bir kullanım mı diyorum yani, il padrino- anlatmak istediğim yanlış örnek çeşitlerinden, 'ev geçilmiyor' baya saçma geliyor kulağa 'eve geçilmiyor' daha doğru, haberlerde kullana kullana alıştırdıkları bir yanlış kullanım sanırım, türkçemizi düzgün konuşalım şeklinde bir kaygım yok, merak ettim benim gibi düşünen var mı diye.

"Çıplaklardan geçilmiyor" derken "çıplakların içinden" değil "çıplaklar yüzünden" geçilmiyor denir. O yüzden "Eve kirden geçilmiyor." şeklindeki bir yönelim bir de ayrılma eki kullanmanın anlamı yok. "Ev kirden geçilmiyor." olacak. Kulağa garip gelebilir, normaldir.

Mesela Star Tv'de maç anlatan arkadaş da "topun gelişine vurmak" diyor ama doğrusu "topa, gelişine vurmak". Adamdan duya duya ona da aşina oluyor insan.

başvurabilir. bu puanların iki sene geçerliliği var zaten.

mühendis olarak atanmak için diyorum. düz memur değil.

sen bu sene de gir, yabancı dilin varsa sonra dil sınavına da girersin. cebinde puanın olmuş olur. belki A kadrolarından bi uzmanlık falan düşer nasibine. mühendis olarak atansan da memur oluyosun zaten. düz memur.

mühendis alımları da merkezi atama ile yapılabiliyor. yani kpss'ye girip mühendis olabilirsiniz ama sonuç olarak düz memur diye geçersiniz. sadece teknik sınıf olduğundan maaşınız yüksek olacak işte diğer düz memurlara oranla.

bu senekine giremez yanlış bilmiyorsam, kpss puanın hesaplanabilmesi için yds ye girmesi gerek, onun da başvuruları bitti. yanlış biliyorsam biri düzeltsin lütfen. edit: şurda sadece ilkbahar dönemi demiş. siz yine de araştırsınız artık, neyse. www.abbasguclu.com.tr

b grubu atamalar mühendis de olsanız başka bi bölüm mezunu da genel atamayla yapılıyor. düz memurluk hepsi bi yerde yani. uzmanlığı diyorsanız a grubundan hazırlanmanız lazım.

yds sonbahar dönemi sınavı var, ona girsem olur heralde.

olur.

ta da! www.tvspots.tv