banka'nın başvurması gerekir sanki. özel mülk içinde izinsiz video kayıt almaktan bir şey yapılır mı bilemedim.

Kendisine sormak istemiyorum bu sefer, genelde öyle yapıyoruz ancak uzağız bu sene. Doğum günlerimiz ardışık günlerde, kolaylık sağlıyor idi bu, beraber alışverişe çıkıyorduk.

Pantolonyn üstüne giymelik bir tunik veya şöyle çok kaliteli bir kumaştan panço gibi şal gibi bişey alabilirsin.

öncelikle tebrikler : ) iyiki doğmuş.
evle ilgili veya ortak kullanıma yönelik (mutfak gereçleri vs) bir hediye almayın.

bir hobisi varsa ona yönelik setler alabilirsiniz. örneğin resim yapıyorsa artık yeni nesil öyle güzel setler oluyor ki hiç bilemeyene öğretir. ne bileyim biraz çiçek tohumu, saksı vs ev içi bitki yetiştirme kiti olabilir. bunlar gibi yani.

kitap, ciltli karikatür kitapları, eskiden ntv yayınlarıın bastığı biraz renkli, biraz ilginç içerikli, gündelik kitaplar olabilir. veya sevdiği yazarlardan yürüyebilirsiniz.

güzel parfüm (boynerde yılbaşı indirimi var)

zevkine göre güzel kazak (vejateryan değilse merino, yün vs mesela benetton'dan falan) havalı (kürk görünümlü) yelek, palto falan.. yaştan bağımsız kadınlar bayılır böyle şeylere.

çok rahat bir çift ayakkabı. skechers falan gibi ya da aşırı ortapedik ama aynı zamanda şık ayakkabılar.

ipek eşarplar, fularlar.

ev içi panduflar (tabanı beyaz olsun. siyah plastik yerlerde iz bırakıyor. anneler buna sinir olur)

not: sağlık sorunu yoksa hediye paketinin içine ayrıca kaliteli çikolata nebilim badem ezmesi falan veya şemsiye çikolata (nostalji olur) gibi küçük şeyler ekleyin.

Genellikle ev eşyası önerilmez ama evi de uygunsa robot süpürge alın, hayatını kolaylaştırın. Ek olarak da yukarıdaki şal, eşarp, panço gibi önerilerden kişisel bir şey alırsınız, mis.

'Rutin' test yaptıran biri olarak, kendinizden emin olmadan kan mı verdiniz?

Sizin kanınızın başkasına verilmesi bu hastalıklara sahip olmadığınız anlamına gelmiyor. Bu konuda net bir bilgi, açıklama yok Kızılay tarafından. Ve galiba kan verirken size bir form dolduruluyor, formda bu hastalıklar kesin sahip değilseniz kan vermeniz bekleniyor. Böyle kafanızda kuşku varken kan vermeniz çok yanlış.

Kan verdiğiniz Kızılay merkezine gidip, verdiğiniz kana yapılan test sonuçlarını teslim alabilirsiniz. Anca bu şekilde bilgi sahibi olursunuz.

Alınan bütün kanlara HIV, Hepatit B-C ve Sifiliz testleri uygulanmaktadır.

www.kizilay.org.tr

sizi tebrik ediyor, ne güzel iş çıkarmışsınız diye. Hak etmişsiniz.

kan ve kan ürünleri yönetmeliğinin 15/3-c maddesine göre alınan tüm kanlara ABO, Rh D kan grubu, HBsAg, Anti-HCV, Anti-HIV 1/2, Sifiliz tarama testleri uygulanması zorunlu.

Alınan tüm kanlara test yapılıyor, ama formda sorulan sorulara dürüstçe cevap vermezseniz, son 3 ay içinde (süre kısalmış olabilir) şüpheli veya eşcinsel ilişki sorusuna yanlış cevap verirseniz.

Ve de son 3 ay içinde böyle bir ilişki yaşadıysanız, pencere dönemi nedeniyle yakın zamanda bulaşılan HIV virüsünü tespit edemezler testlerde.

Düzenli kan bağışçısı olan, ama form sorularına doğru yanıt vermeyen bir biseksüel yüzünden birden fazla kişiye HIV'li kan verilmişti. Haberlere konu olmuştu.

"kendinden emin olmak" ne goodmorningteacher? nasil bir eminlik bekliyorsun?

HIV misin hepatit misin emin değilsen e be kardeşim neden kan veriyorsun? Düzenli tarama yapmıyorlar diye biliyorum ben

secilip mi geliyorsunuz bilmiyorum ama eminlik nasil oluyor? "son zamanlarda SUPHELI ILISKIYE GIRDIM" gibi bir beyanim var mi?

"Alınan bütün kanlara HIV, Hepatit B-C ve Sifiliz testleri uygulanmaktadır. Test sonuçlarının ve bağışçı bilgilerinin 3.kişiler ile paylaşılması Kan Kanunu çerçevesinde yasak olup, güvenlik nedeni ile sms veya e-mail yolu ile bağışçılarımız ile paylaşamamaktayız.

Test sonuçlarınız ile ilgili olumsuz bir durum söz konusu olduğunda kişiye özel bilgilendirme yapılmaktadır.Eğer sonuçlar normal ise herhangi bir bilgilendirme yapılmamaktadır."

?
rutin elisa testi yaptırıyorsan, tek partnerli değilsin, anlamında yorumluyoruz.
haliyle şüpheli ya da şüphesiz ama geçmişini pek bilmediğin, senelerdir tanımadığın insanlarla ilişkiye girmiş olabilirsin. yoksa niye rutin elisa yaptırıyorsun.

son 100 gün içindeki Hiv i tespit edemediklerini de hatırlattı arkadaşlar(pencere dönemi).
bu yüzden herkes endişelerini dile getirdi.

kendi sağlık kontrolünü Kızılaya bağışladığın kan üzerinden yapıyorsun. O kan 3 insana verilmiş hem de. Bundan endişe duymayalım mı

"rutin elisa testi yaptırıyorsan, tek partnerli değilsin, anlamında yorumluyoruz."

tam olarak bu yuzden std'ler, hepatit'ler ucuyor. sen ve senin gibi insanlarin varligi beni rutin teste itiyor. "teste giriyorsa bir sorun vardir" kafasi 18. yy.'da bitmeliydi oysa.

Rutin std testi yaptırmak herkesin yapması gereken bir şey zaten arkadaşlar, alooo. Hem belli ki kendiniz test yaptırmıyorsunuz, hem de düzenli test yaptırdığı için her halükarda sizden daha güvenli durumda olan birine aklınızca ayrımcılık yapıyorsunuz burada kan verme gibi güzel bir iş yaptığı halde. Öh yani.

Soruya cevap: Evet sahip olmadığın anlamına gelir.

Rutin testleri yaptırmak evet herkesin yapması gereken bir şey de eğer şüphen varsa kendinden o zaman kanını vermezsin. Testini yaptırır sonucuna göre kan verirsin. Kan verdikten sonra benim kan temiz ki verdiler başkalarına, o zaman elisa yaptırmama gerek yok demezsin. Türkçeyi sağdan sola okumak gibi bir şey bu.

sevgili hallegadola,

kendimden suphemin oldugunu/olmasi gerektigini tam olarak nereden cikardigini izah edersen sevinirim. turkce yazmama ragmen yazdiklarimla okuduklariniz/algiladiklariniz arasinda keskin bir fark oldugu asikar. yine de turkce'yi ortak dil kabul ederek bu farkin nereden kaynaklandigini bulmaya calisalim; soldan saga, yukaridan asagi, diledigin sekilde.

"rutin test" sizin icin "kendimden rutin olarak supheleniyorum" demek mi? durum sandigimdan da vahim.

love my way, i love your way!

iskelede marmaray'ın orada. şemsipaşa'ya doğru giderken yani.

şeytanlı sahneler burada. sizinki 1.32de başlıyor

youtu.be

valla ben 6-7 seans gittim. önce azaldı sonra eski haline döndü hep. yüz en zor bölge sanırsam

yazmaktan gına geldi ama yine yazacağım ; alexandrite lazerde ısrar edin, iğneli yaptırmayın sakın.
max 8 seansta kalıcı bir sonuç alırsınız.

ayrıca merdiven altı lazercilere yem olmayın.

ben 2 senedir gidiyorum, lazersiz zamanlara göre çok azaldı ama yaptırmayınca eski haline geliyor yavaş yavaş.

1 aydır kullanıyorum ve memnunum. hoca seçimli önemli. ben baya bir emek harcadım düzgün hoca seçebilmek için. şimdi düzenli olarak görüştüğüm 4 hoca var, hepsi de gayet iyiler. zaten cambly'nin kendi ders programları var. konusuz konuşmak bir süre sonra sıkıyor, onlara başlıyorsun. sadece belirli konular hakkında soru-cevap ya da tartışma şeklinde konuşuyorsun, daha verimli oluyor.

hocasına denk gelmek lazım. ben geçen sene kullandım. mıymıy olana da denk geldim heyecanlı tiplere de. Burada önemli olan sizin ne istediğiniz ve bunu karşı tarafa doğru bir şekilde belirtmeniz.

Bu arada dikkat edin. Aldığınız süre sonunda üyeliğiniz otomatik yenileniyor size sormadan. Bunu kredi kartınızdan çattt diye para kesilince anlıyorsunuz.
Ben 1 yıllık abonelik almıştım geçen sene ve geçenlerde gece gece telefonuma kredi kartınızdan şu kadar para çekildi uyarısı alınca afalladım. Bunlar onay falan almadan 1 yıllık parayı çekmişler. Kredi kartının limitinin de canına okumuş oluyorlar haliyle.
İletişime geçince en kısa sürede parayı geri yatırıyorlar ama sorgusuz sualsiz aboneliği devam ettirmeleri saçma.

iTalki’ye de bir bakın derim

don't starve oynayın. aynı anda 6 kişi oynayabiliyordu galiba.

arkadaşlığınız sağlamsa among us :)

steam'den counter strike veya half life alırsınız, cayır cayır oynarsınız. sesli chat'i de discord üzerinden halledersiniz. biz öyle yapıyoruz genelde.

maksat sadece sohbet ise haxball bile oynayabilirsiniz sesi yine discorddan halledip. sarıyor.

among us.

hem arkadaşlığınızı da test etmiş olursunuz.

Makineleriniz sağlamsa battlefield V alın oynayın. İnanılmaz keyifli oluyor takım ile oynamak.

Ekleme: İletişim için biz skype kullanıyoruz. Ama discord da çok yaygın oyun.

@roket adam +1

Biz de 30 yaş civarı adamlar olarak covid sürecinde bir süre counter oynadık. Telefonlardan discord grubu kuruyorduk. Oldukça zevkli oluyordu.

discord kullanmaya karar verdik, bu cepte tamamdır.

oyunun pahalı olmaması gerekiyor. oyuna çok konsantre olmamız gerekmiyor.
herkes her şeyi kaldırabilecek yaşta ve bilinçte. eğlenceli tipler.

pintipanda'da şimdi uno ve risk gördüm. onlar da olabilir.
among us da bir alternatif oldu.

fps tarzi oyun çok istemiyoruz.

başka öneri?

Masaüstü oyun seviyorsanız steam'de tabletop simulator var, içinde çeşit çeşit masaüstü oyun var, catan falan oynarsınız.

Minecraft önerebilirim. Fazla basit geliyorsa modlu minecraftı daha da öneririm. Mesela Tekkit isimli modda petrol, güneş enerjisi, çeşit çeşit makineler falan var. Roket yapıp aya falan gidebiliyorsun. Zevkli bir oyun, özellikle çok kişi ile oynanırsa daha da zevkli oluyor.

Killing Floor. Her türlü bilgisayarda çalışır. Ucuz. Oyuncu sayısı ayarlanabilir (maksimum 6 idi sanırım) Hamachi ile kendi aranızda oyun kurup oynamak çok kolay. Farklı karakterler seçip yardımlaşmak mümkün (biri medic olup diğerlerine yardımcı olabilir mesela)

gameranger üzeriden age of empires oynanabilir. ya da steam'de risk var bedava, o da bayağı eğlenceli.

risk'in online versiyonu bir nevi, at war: atwar-game.com

yıllar önce 5-6 arkadaş deli gibi oynardık bunu bir ara. inanılmaz keyifliydi. kavga dövüş eksik olmazdı herkes birbirini sürekli arkadan vurduğu için. nefis oyundur, çok fazla detayı olmadığı için baş da ağrıtmaz.

rocket league
standart 3vs3
oyun içi konuşma/yazışma seçenekleri var.
epic games store üzerinde ücretsiz ancak mac desteği bitmiş.

Makel linki verdiğin bir tür anahtar, lamba ve ışıklandırma için kullanılabilir.

Tost makinesi, fırın gibi cihaza giden elektriği açmak kapatmak istiyorsanız kısa sürede yüksek akımdan dolayı erir, bozulur, problem çıkarır. İlla yapmak isterseniz devreye her bir cihaz için bir adet kontaktör girer, ki masraflı ve ev için gereksiz bir işlem bana göre.


Bahsettiğiniz prizden ya da farklı bir kaynaktan elektrik alarak üzerinde açma kapama düğmesi olan bir grup prizi dolaba monte edebilirsiniz.

Fırın ve tost makinesi sürekli bu grup prizde takılı kalır, lazım olunca düğmesini açar lazım olmadığında kapatırsınız.

Dolabın altına da 3 metre de olur 5 metre de olur, 220 volt ile çalışan şerit led alırsınız, buna da bir keblo üzerine monte edilen arapuar (anahtar) takarsınız. Onu da dolabın altına en başa yapıştırırsınız, oradan aç kapa yaparsınız.

Görsel bulayım;

s.eticaretbox.com

resmini paylaştığınız sıradan anahtarlar fırın-tost makinesi gibi yüksek akım çeken aletlerle kullanmaya çok uygun değildir.
bana sorarsanız böyle akım çeken aletlerle uzatma kablosu ve/veya anahtar kullanmak çok sağlıklı olmayabilir. malzeme kalitesine güvenemiyorum çünkü piyasadaki son kullanıcı ürünlerinin.
ya çok etli, malzeme kalitesi yüksek ürünler kullanmak, veya başka bir şekilde çözüm üretmek gerek bence. esas mesele güvenlik olmalı.

Yani hepsiburada linkindeki gibi (her boşluk için ayrı anahtarı olan) bir Üçlüyle yapabiliriz, doğru mu anladım? Aynı hatta ledi nereden nasıl bağlarız?

ben linkteki gibi bir ürün kullanmanızı tavsiye etmem.
tost makinası falan çalıştıracaksanız, kablonun en az 3x2,5 kalınlığında kaliteli bir kablo olmasına, ve anahtarların da böyle plastik oyuncak seviyesinde değil, bildiğiniz evin girişindeki sigorta gibi (tamam sigorta biraz overkill oldu örnek olarak ama en az onun kadar güvenilir, akım taşıyabilecek) sağlam malzemeler olması lazım.

led'leri de şunun gibi bir kabloyla bağlayabilirsiniz, bir ucu prize bir ucu led'e:
www.amazon.com.tr

amazon.com'da 9-10 $ civarında fiyatı, yani şu anki ₺ fiyatı uçuk değil gibi.
bu arada yıllar içerisindeki fiyat grafiği de şurada var:
pricespy.co.nz
web sitesinin nereleri referans aldığına dikkat etmedim tam olarak, ama her yıl 7$ civarını görecek kadar bir düşüş olmuş fiyatlarda, belki de siz alırken o fiyata denk geldiniz.

@panzerkampfwagen iv: ben de kulaklığı kaybettim. "neyse ya alırız bir tane kulaklık, 20-30 lira bir şeydir." dedim. şu fiyatı görünce "nasıl kaybettim ben onu" diyorum şimdi :)

vergi değil ki sadece. o kulaklığın buraya getirilip sana ulaşmasına kadar geçen her aşamadaki maliyet artışı ve bu ülkede hayatımızı sürdürebilmemizin her geçen gün domino etkisiyle artan bedeli. her şey dahil o kulaklığın fiyatının dörde katlanışına.

maliyetler de arttı. elektrik su kira maaş vb. e hepsi fiyata yansıyor tabi bunların

@kobuzchu kiz: sizinki daha feciymis ya.

Kur+Vergi+maliyet artisi+home office vs sebebiyle talep patlamasi.

Biz ofise almak istedik resmen yetişmedi kulaklik.

ilk defa gördüm. vidyodan gördüğüm kadarıyla tahmin edecek olursam;
bardağı oturttuğu cihaz ultrasonik titreşim yaratıyor (temizlik cihazları gibi). bu titreşim şişe dibinde kavitasyon yaratıyor (şişeye üstten başka bi şişe ile vurduğunda köpürmesi) ve içindeki çözünmüş karbondioksit gaz fazına geçiyor. o da yükselik köpük oluşturuyor.

tldr:köpük makinesi yani

Normalde Guinness kutularının içinde nitrojen topu oluyor, kutuyu açtığında biradaki karbondioksitle bu nitrojen topundaki gaz etkileşime girip o kremamsı köpüğün oluşması sağlanıyor, bu mekanizma da muhtemelen böyle bir şeyi simule ediyor ama nasıl yapıyor bilmiyorum.

cihazın açılış videosu var izledim.
ultrasonik ses dalgası veriyor homojen olarak
o da coşturuyor birayı.
kola gibi gazlı içecekle deniyor dökülüyor mesela.

www.youtube.com

www.pocket-lint.com

Burada aciklamislar, ultrasonik dalgalar ile kopurtuyor diger kullanicilarin dedigi gibi. Ama sadece SURGER labelli Guinness'larda calisiyormus, normallerinde degil.

ingiltere ve irlanda'da kullanılan banka şube kodu. oralarda hesabınız varsa bankanızdan öğrenebilirsiniz.

şöyle düşün bardağı suya batırmaya çalış ters bir biçimde. içi suyla dolmaz. bu şekilde oluşuyor hava boşlukları.

Artık bu tür işlemler için GPU (ekran kartı) kullanılıyor diye biliyorum. Daha iyi bilenler açıklar sanırım.

Dümdüz çalıştırdığın bir program CPU'yu kullanır tabii orası ayrı.

Bunları bilgisayarda mı yapacaksınız? Amazon’u da araştırın isterseniz.

aws.amazon.com

Sorunun cevabı yapacağınız işlemin doğasına bağlı. 1 kb'lık bir data üzerinde 1 dakika sürecek işlem yapıyorsanız bottleneck cpu, 1 gb'lık bir data üzerinde 1 dakika sürecek bir işlem yapıyorsanız bottleneck ram oluyor.

Veriyi işlemeniz için verinin ram'de olması lazım. Diskten okuyup ram'e yazmak cpu'da yaptığınız işlemden uzun sürüyorsa cpu'yu artırın, değilse ram'i.

"İnternet sitesinden veri çekmek" dediğiniz işi nasıl yaptığınız önemli. 10 Gbps destekleyen network kartınız, internetiniz, ona uygun anakartınız vardır, iyi ram'iniz vardr, gelen veriyi diske yazmadan işleyebiliyorsunuzdur, o zaman network daha hızlı. Geri kalan tüm senaryolarda disk daha hızlı.

Edit: yaptığınız işlemin doğasına göre GPU da kullanmak isteyebilirsiniz. En temel fark yapacağınız işi ne kadar paralelize edebileceğiniz. Basit ve çok sayıda iş için GPU, kompleks ve sequential işlemler için CPU'yu tercih etmek daha iyi olur.

bir kere işlenecek verinin boyutu çooooook yüksekse, ram önemli olur. ama küçük küçük işlemlerden trilyon tane varsa cpu önemli olur. öte yandan ekran kartlarının işlemcileri çok tekrarlı işleri daha iyi yapıyor(muş) .. mesela bitcoin vs madenciliğinde gpu daha önemli. eğer özel bir program yazıldı ise bu tabii ki..

excel ile ilgili bir çalışma ise excel ram değil işlemciye göre hızlı sonuç veriyor.
iş yerindeki bilgisayarım ile evdeki bilgisayarımın ram değeri aynı işlemcileri farklı, işlemcisi yuksek olan daha hızlı hesaplama yaptırıp sonuç veriyor

valla biz flow analysis yaptiriyoruz multicore islemci ile hiz artiyor. algoritmaya gore de bellek degisiyor. bazi algoritmalarda bellek ihtiyaci dusuk olabiliyor.

aynı durum bende de var, orjinal windows gitti. takipteyim.

Nasılsa bedava diye bilgisayarcılar basıyolar en full sürümü, silip eski sürümünüze geri dönerseniz sıkıntı olmaz.

Orjinallliğe takılmayın bu kadar .köşede rahatsız eden bir uyarı görünür hepsi bu. Eskisi gibi kullanmaya devam edebilirsiniz.
Onu gideren uygulamalar da var.
Volkswagen önündeki amblemi çıkarmayla araç torosa dönmüyor.

Uyari cikmadi ama olan bir seyin yok olmasina uzuldum saniyorum, bir de anlamsiz sonucta windows 10 yapmamis hala ayni windows7’i kullanmaya devam edeceksem orijinali kalmasi tercihim olurdu

izleme o zaman?

izleme +1

friends'i yarım bıraktım. himym'in de son iki üç sezonunu izlemedim. himym neyse de friends artık çağın mizahının gerisinde kalmış bir dizi. şu yılda başlayınca güldürmüyor. 2020 yılında kahkaha efektli sit-com konsepti başlı başına demode zaten.

içerik olarak ikisi de eskidi ısınamaman doğal

bazı diziler vardır, doğru zamanda izlemek gerekir. dediklerinde biraz öyle diziler. benim stresli, yoğun olduğum zamanlarda izlemem mümkün değil. ama sakin huzurlu kaygısız olduğumda çok keyifle izliyorum

@sir gawain o efekt değil.

Yani? Izlemeyebilirsiniz herkesin kendi zevki. Ben de bayiliyorum mesela, oha nasil izlenmez bu demiyorum ama.
Ayrica avatar +1. Friends’i bir kere denedim hiic sevmedim, yillarca izlemeyip beklettim, sonra asigi oldum. Her seyin bir zamani var. bazen ileride, bazen hic.

friends taaa 1994'te başlamış bir dizi. dönem eski, kıyafetler, eşyalar, çekimler, espriler her şey gözünüze demode görünebilir, çünkü onlar o zamanın modasıydı. az da olsa bazı şeylere gülebilmek için dönemin amerikan geyiklerine de hakim olmak gerekebiliyor. 80'lerde doğmadıysanız ve 90ları çocuk/genç yaşlarda deneyimlemediyseniz tüm bunlar çok sıkıcı gelebilir. friends benim en sevdiğim, neredeyse ezbere bildiğim, onlarca kez tekrar izlediğim bir dizi, ama bazı insanlar tarafından da sevilemeyebileceğini anlaşılır buluyorum.

günümüzde dizilerde gördüğümüz birçok espri ve hatta senaryo parçaları bu diziden alınma (bunun da bir öncülü seinfeld sanırım). hala da alıyorlar, alakasız türk dizilerinde bile buradan alınma fikirler görüyorum. tüm bunları zaten başka dizilerde belki görmüşsünüzdür ve size eski ve bayık geliyordur, olabilir.

yani çok zorlamayın tabii ki hoşunuza gitmeyebilir. espri tarzını da sevmeyebilirsiniz, herkes her şeyi sevecek diye bir şey yok. ben de himym seyredemedim misal. seinfeld'i de izleyemiyorum ki onun da apayrı bir efsane olduğunu bilmeme rağmen. belki zamanı gelebilir, belki gelmez.

bu arada owaki+1 onlar efekt değil, gerçek seyirci. bölümler tiyatro model çekilmiş, izleyicilerin tepkilerine göre değiştirilmiş espriler bile olmuş. yüzde yüzü böyle mi dizinin bilmiyorum ama büyük bir çoğunluğunda stüdyo seyircisi var, kahlahalar onların.

yaşınız 28 altı ise hoşunuza gitmeyebilir.

friends ve himym dizilerine ikişer sezondan fazla şans tanıdım. olmadı, gitmedi. karakterlere ısınamadım. hal böyle olunca o karakterin başına gelen bir olay beni güldürmüyorken başkası "abi inanamıyorum ross'a bak n'aptı" diye kahkahalar atabiliyor. misal ben de seinfeld'a danalar gibi gülerken o an yanımda olan birisi "ne gülüyorsun hacı bunun nesi komik?" diyor.

yine curb your enthusiasm dizisi. hata seneler önce başlık açmıştım "yahu bunu neden pek fazla kişi izlemiyor, neden o kadar popüler değil" diye sormuştum burda. çünkü kişesel tarihimin en komik dizisi curb your enthusiasm. nasıl gülmüyorlar, nasıl beğenmiyorlar aklım almıyor.

izleme, boşver.

@owaki

seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama o kahkahalar efektli ve hepsi montajlanıp kırpılmış gülüşler. friends'in canlı izleyici önünde oynandığı doğru ama bunu gerçek kahkahaları almaktan ziyade seyirci tepkisine göre kurguyu ve diyalogları editlemek için yapıyorlar. reaksiyon almayan yerleri değiştiriyorlar vs. zaten tek bir bölüm izleyen izleyici bile aynı kahkahaların birçok yerde kullanıldığını, kahkahaların her seferinde en doğru yerde başlayıp en doğru yerde bittiğini ve gerçek bir seyirci topluluğunun 6 saniye arayla üç espriye aynı tonda ve şiddetle gülemeyeceğini anlar.

izleme

himym izledim ama bir süre sonra baydı, friends herkesin ağzında olduğu ve karakterler itici olduğu için hiç başlamadım, bundan sonra başlayacağımı sanmıyorum.

virüs yarasalardan geçti dendi, yılanlardan geçti dendi. Herhangi bir itlaf oldu mu?

Kuş gribinde mesela bütün hayvanlar mı itlaf edildi?

dünyayı bilmiyorum ama bizim ülkemizde münferit şekilde sokakta gördüğü kedileri katletmeye çalışan insan sayısı oldukça çok olur.

Bütün kediler olmasa da itlaf edebilirler. Danimarka milyonlarca (15 milyondan fazla) vizon itlaf etti. Vizonlar kürk nedeniyle değerliler. Buna rağmen kısa sürede itlaf ettiler. Yarasalar ve yılanlar itlaf edilmez çünkü bu hayvanlar insanlarla sürekli karşılaşan canlılar değiller. Ama vizon çiftliklerinde vizonların insanlarla fazlasıyla teması var. Kuş gribinde çiftliklerdeki tavuklar itlaf edilmişti. Burada kriter insanlarla temas hâlinde olan bir canlı olup olmaması. İş ciddiye binerse olmayacak şey yok.

"kedi coronavirüsü" diye bir şey var bu arada hali hazırda, eskinden de varmış yani. sanırım siz şu an bizden onlara covid bulaşmış olsa gibi bir senaryo düşündünüz, bu ona cevap olamaz tabii. ama tersini düşündüyseniz onlarda zaten olan bir şey yani. şöyle bir makale var örneğin 2018'den.

www.turkiyeklinikleri.com

sokak kedilerinde (kediden başka türe bulaşmayan türden) zaten baya olduğu söylenen bir şey diye biliyorum. fip'e dönüşüyor galiba, kedi için ölümcül tehlikesi olabiliyor. yavru sokak kedilerinde duyarsınız zaten fip'i de.

bir arada 500 olayını bilemem de bulaşan kediler var, hatta geçen yayın çıktı 2-3 günde antikor oluşturup belirtisiz atlatıyorlarmış.

3 entry'yi sil 9 entry kalsın, sonra 10. entry'yi gir düzelir.

Deneyeceğim şimdi ama dün silip tekrar yazma işlemini yaptım bir değişiklik olmamıştı.

Birkaç kullanıcıda yine böyle bir sorun olmuştu bu şekilde düzelmişti ama başka bir yöntem daha varsa bilemedim ben.

yakın zamanda servise falan gitti mi? benimkinde ne zaman serviste cihaza bağlansa bluetoothla alakalı bağlanamama vs sorunu oluyor ancak nasıl çözülüyor hatırlamıyorum, kendi kendine sanırım

Kaynak seçimi herhalde burası, ondan önce ayarlardan Bluetooth menüsüne baktınız mı? Telefon orada görünüyor mu?

alternatif çözüm olarak aux ve usb portu varsa şu cihazı kullanabilirsiniz tr.aliexpress.com

sirketin orada subesi var. dokumanlari onlar ayarlayacak.

pek çok ülke sınırsız oturum/vatandaşlık için ülkede yılda en az 181 gün kalmanızı, ikametinizi oraya aldırmanızı, ve evet orada az ya da çok para kazanıp vergi veriyor olmanızı bekler.

portekiz özelinde bilmiyorum.

ab vatandasligi almis biri olarak yazayim.

her yilin yarisindan fazlasini orada gecirmeniz gerekir, toplamda vatandaslik 8c8n gereklibsurenin neredeyse tamami orada oomalisiniz. soyle hesaplaniyor bu yilin 20% i disari olmaniz ulke 8ci gibibhesaplanir fazlasi cikarilir.

kisaca daha gitmeden bu hesaplara girismeyin. önce kalici oturum alin, portekizi bilmiyorum ama bazi ulkeler kalici oturum almadan vatandaslik vermiyor zaten.

tüm parayi orada kazanmaniz gerekecektir buyuk ihtimal resmi olarak. sadece uzerinize ev filan varsa bjnun kirasini gelir olarak gosterebiliyorsunuz.

genelde minimum 1-2 yene bir sirkete mahkumsunuz. o sirada isten cikarilirsaniz iptal oluyor oturum ve calisma izni.

Baska bir avrupa ulkesi icin konusursam; ilk vizede sıkıntı olmayabilir ama yenilemede eger 6aydan az kaldigin ortaya cikarsa ki pasaport damgalarini vereceksin, sıkıntı cikar.

Akşam 5'e kadar kimse nereye gidiyorsun demiyor zaten. Geçen hafta gittim mesajla randevumu gösteririm dedim, kimse sormadı kaç tane polisin yanından geçtim üstelik.

Sandığımız kadar sıkı denetim yok.

Akşam 17'ye kadar araçsız ulaşım serbest olduğu için kimse nereye gidiyorsun demiyor.

handbrake veya XMedia Recode, istediğiniz düşük bir formata çevirir.
telefon için olanları bilmiyorum.
google playden Video Transcoder, Video converter diye aratabilirsiniz.

Bağlantı hızı nedir

8mps. Adsl.

Yakın zamanda 3 farklı modem kullandım ben olsam şöyle yapardım. Letgo dan 50-100 lira civarı güzel adsl modemler bulabilirsin. Üst düzey modem harici modemlerin çekim mesafeleri hemen hemen aynı. Mesafe yeterli gelmediyse 100 liraya prize router var (xaomi mi gibi ) onunla da çekim mesafesini artırırsın.

öncelikle modem kendi kendine öyle bozulacak bir alet değildir. modeme normal elektrik geliyorsa ve işlevi varsa büyük ihtimal bozuk değildir. elinizdeki modemin yazılımını güncelleyin. eğer en günceliyse eski versiyonlulara dönün bazen yazılımsal kaynaklı sorunlar olabiliyor.

8mbit çok yüksek bir hız değil. modem almadan önce de eğer çevrenizde varsa bir arkadaşınızdan rica edin onun modemini deneyin (kullanıcı adı şifreyi değiştirip tabiki) eğer gerçekten modem olduğu kesinleşirse modem alırsınız.

servis ve müşteri temsilcisi üzerindeki işi atmak için modem arızalı der geçer. inanmayın.

Şöyleki modemime elektrik geliyor fakat power ve adsl ışığım dışında diğerleri yanmıyor. Bağlantım olsa bile 5 dk sonra kopuyor. Teknik ekipteki adam modemin de resetlenmiyo dedi bana. Zaten telefondaki müşteri hizmetleri hiç yardımcı olmuyo. Dedim başka birini daha gönderin yanında modemle gelsin ben modem bulamam şu an çünkü. Sanırım o ekibi bekleyeceğim ondan sonra yol çizicem.

8 mbit adsl için yeni modem almaya değmez. ikinci el bir asus ya da airties al geç. iki üç ay önce sorsaydın elimde bir tane vardı, bedavaya bile verirdim.

ikisi farklı yerden çıktığı için, önce birine sonra diğerine başvurursun, olumlu/olumsuz bir durum oluşturmaz. bende 2si de vardı herhangi bir faydası ya da zararını görmedim.

pasaport süresi kadar verilen bir schengen vizesi hiç duymadım. İş için alınan multi-pass vizeler uzun süreli olsa da bir 10 yıllık Amerikan vizesi gibi olmuyor ve de alınan ülkeye göre bayağı fazla farklılık içeriyorlar. Bu nedenle 6'şar aylık periyotlar ile vize süresini başlatmaları da mümkün, direk 2 yılı da basabilirler, ama bundan uzunu için ciddi bir vize geçmişi ve neden gerekiyor ki alınabilsin. (Tabi yine de alınmaz değil)

Bunun yanında benim 1 yıllık süresi kalmış pasaportuma 2 yıllık vize verildiği de oldu. Bu durumda iki pasaportu birlikte taşımak zorunda kalıyorsunuz.

Amerikan vizesi için de; 2 yıllık süresi kalmış pasaportu ile arkadaşım 10 yıllık Amerikan vizesi aldı. Kaldı ki kimse Amerika vizesine tam 10 yıl süresi kalmış pasaport ile başvurmuyor ama adamlar 10 yıllık vize veriyor.

schengen turist vizesini pasaport süresi kadar vermezler.

amerikan vizesi ise eğer yamuk bir durum yoksa (sabıka vs) 10 yıllık verilir, o da pasaport süresi kadar değil. doğrudan 10 yıl olarak veriyorlar. elimdeki vizenin süresi, pasaportun süresinden daha uzun.

pasaport süresi kadar vize veren şimdiye dek duyduğum tek ülke Kanada.

Kullanmıyorum ama hızlı şarj edebilmesi ile güneş enerjisi ile şarj olması arasında bağ yok. Güneşle son derece yavaş şekilde dolar ama dolduktan sonra bataryanın desteği varsa hızlı şarj edebilir bağlı cihazları. Dağda bayırda, elektrik kaynağından uzakta değilseniz bence çok anlamlı değil. Büyük kapasiteleri doldurmak için çok daha büyük güneş paneline ihtiyacı var, çok yavaş dolacaktır tahmin ediyorum. Sadece güneşle şarj olurlar bu arada.

sunbank marka powerbank kullanıyorum. 10.000 mAh. güneş enerjisiyle şarj etmiyorum çünkü powerbankin güneş paneli elim kadar olduğu için çok yavaş dolduruyor. normal powerbanklar gibi usb ile şarj ediyorum. kamplarda kullanmadığım zaman da güneşte bırakıyorum, biraz dolduruyordur.

şahsen çok memnunum. 2 senedir kullanıyorum ve performansı hala ilk günkü gibi. sık sık kampa gittiğim için acil bir durum olsa güneş enerjisinden de doldururum diye güneş enerjisiyle şarj olandan almıştım ama henüz o kadar acil durumlar olmadı.

sanırım sunbank firması finito ama bendeki powerbank bu
www.kamperest.com

tam türk işi maalesef. geçen mavi'de bakayım dedim. bel ve orta ağ çuval gibi gerisi dar. götü büyük bacakları çöp tipler için yapılmış.

keyiflerine göre gidiyorlar. mesela danışman hocam evden çalışamadığı günler okula gittiğini söylemişti.

okulların keyfine göre.
bazı okullar dönüşümlü de olsa kampüse gitmeye mecbur bırakıyor, bazıları tamamen evde çalışma şeklinde.
ağır şekilde covid geçiren birini biliyorum okul: istanbul bilgi.

Okulların keyfine göre.
Hocalarına "gelip online dersi burada odalarınızdan yapacaksınız" diyen üniversite bile var.
Kantinleri, otomatları, çay makinelerini, klimaları kapatıp "yani çok istiyorsanız gelin ama bizce gelmeyin" diyen üniversite de var.

Özelde çalışan doktora öğrencisi arkadaşım hiç gitmiyor, ancak gelmesini gerektiren bir şey olursa.

Hem evden çalışıyorlar hem de okula gidiyorlar.

Bizde nöbet sistemi var. Ay başında çizelgeyi istiyorlar. Haftada bir gün gidiyoruz. Diğer günler evden.

Üniversite bittikten sonra tecil yaptırdım zaten de, ek soru olarak; yoklama işlemlerini yaptırdım bedelli yapmak istiyorum diyerek; birazdan da rapor alacağım. Ne kadar sürer tahminen onayı. Yılbaşından önce tercih yapmam gerekiyor sanırım ama tercih için de yoklama bitsin diyor.

Raporu alacaksın ve şube girişini yapacak, devam edecek işlemleri de şubeden öğreneceksin. onlar sana mevcut durumunu söylerler.

Bir yeri yanlış takmıştır, gevşek takmıştır vs .. başka yere götür.

Kısa devre olabilir ya da sigorta müşirlerinden birsi ölmüştür. Birkaç ustaya göster mutlaka bazı çakallar. bunda 2000 lira masraf var diyerek hem kazıklar hemde orjinal parçaya el koyar.

Senaryo yazıyorum;

Aracın aküsünde şarjında bir problem oldu da, şarj sistemini hiç kontrol etmeden direkt aküyü mü değiştirdiniz?

Belki de aracın şarj ssiteminde bir sorun vardı, aküyü yeterli şarj etmiyordu. Bu yüzden akü arızalı sandınız ve aküyü değiştiniz.

Ama belki de araçta hala bir şarj sıkıntısı var, ve yeterli voltaj düşmediği için araç belki bilerek belki de bilmeyerek klimayı ve radyoyu kapatıyor.

Önce bi şarjı ölçtürün, klimadan radyodan bahsetmeden akü değiştiğiniz yere gidin ve şarjı bir ölçsün, ya da farklı8 bir elektrikçiye uğrayın iki dakka ölçsün şarjı.

Şarj sisteminde sıkıntı yoksa klimadan ve radyodan bahsedin.

Bir de ingilizce aratarak global mercedes forumlarında benzer bir sorun var mı araştırmak lazım.

Kas kasılması gibi bir şey ise bacak kasları vücudunu taşıyacak kadar gelişmemiş olabilir. Diğer bir değişle kilosu fazladır.

Varis olabilir.

Soyunma odasi, wc gibi yerlerde degilse kamerada sorun yok. Ses icin gerekli izinler alinmis ve calisanlarin onayi alinmissa yine sorun yok. Ses kayit icin onay imza vermediyseniz sikayet edebilirsiniz.

Arkadaş biz değil odalara genel çalışma alanlarına koyabilmek için bile kırk takla atıyoruz. Kişilerin buna itiraz etmesi gerekir.

çok kritik bir süreç yok ise çalışma ortamlarına koymak yasal olsa bile sıkıntılı bir durum ve etik değil.

işin yasal kısmı da şöyle, kvkk'ya göre sizden kamera ve ses kaydı için ayrı ayrı onay almaları gerekiyor. nitelikli kişisel veri sınıfına girer. kayıt edilmeleri çalışanın veya kişilerin onayına bağlıdır. hatta bırak sizi, sizin yanınıza gelen bir ziyaretçi için bile onay almak gereklidir. burada istisna dış güvenlik amacı ile yerleştirilmiş olan kameralardır. onlar bu onayın dışında tutulur. açık rıza formu imzalamadıysanız, kvkk'ya ihlal bildirimi yapabilirsiniz. açık rıza onay formu imzaladıysanız ve formun içerisinde kamera kayıtları belirtildiyse geçmiş olsun.

Duzelturmesi gereken her kanun gibi buda saçma, belirli bir zaman sonra bu hatadan dönülür.

Işyerinde , genel olarak herkesin ortak bulunduğu alanlarda gayet tabi sesli görüntü alinabilir bunda bir sakınca yoktur,
Tuvalet , soyunma odası yerler veya özele tahsis edilmiş alanlar hariç.

Bugün bu saçma gelebilir ama doğrusu budur ve gerekli seviyeye geldiğinde kanun bu şekilde olacaktır.

Unutmayın kanunlar daha emekleme dönemindedir.

Hocam ben en az 5 defa bindim pandemide henüz bagajım hiç tartılmadı.

ben de bu süreçte 4 kere seyahat ettim, bagajım tartıldı ancak sırt çantam hiç tartılmadı.

pegasus yer hizmetlerinde çalıştım. thy uğraşmaz bunlarla hele de pandemi döneminde imkansız. rahat olun, biz de sadece pegasusun doğu uçuşlarında boardingde ağırlık ölçüm yapardık.

Yarından itibaren kısıtlama kalkıyor. Önceden nasılsa yeni düzende de öyle olacak.

thy ile 1 ay once tartıldı ve 100+ tl fazla verdim fazla çıktığı için.. el bagajınıda kargoya verdiler.

Yok öylesi hiç olmadı. Sadece eski işimde bazı sabahlar uyandığımda 1-2 saniye hangi şehirde olduğumu algılayamadığım oluyordu. Ama o diğer ekip arkadaşlarıma da olduğu için kendimi normal kabul etmiştim.
Önceki günü hatırlamasam korkardım.

kim olduğumu bile sonradan hatırlayabiliyorum. o derece.

uyku kalitemin cok yuksek oldugu zamanlarda oluyor. rem evresi o kadar uzun surmus ki, uyandigimda kisa sureli birsey hatirlamiyorum. sendeki de boyleyse super. cunku yapilan arastirmalara gore rem evresi beyin icin cok faydali. o evrede urettigi bazi seyler var adini unuttum ama beyin gidasi gibi dusunebilirsin.

Açıkçası bende epilepsi var. Yaklaşık 2 sene önce ameliyat oldum. Beynin bir kısmı alındı. Ameliyattan önce böyle bir şey olmuyordu. Ameliyattan sonra bazen bu bahsettiğim şey gerçekleşiyor. Uyanınca kısa süreli bir kopukluk oluyor yakın zamanla alakalı. Yani kimim, nerede yaşıyorum, yakınlarım gibi bilgilerde sıkıntı yok. Ama dün ne yaptım, nasıldı gibi bilgileri hemen hatırlayamıyorum. Ameliyatla beraber beynin kısa süreli hafızadan sorumlu olan bölgesi(hipokampüs) alınmıştı. Nöbet değilse eğer çok kafaya takmam bu sıkıntıyı. Açıkçası nöbet olmasını istemiyorum.

evet. fujifilm xt-4
www.shopmoment.com

Olur ama olmasa daha iyi olur

vesikalıkta ciddiyet var,
cv'de ciddiyet var,
problem: yok.

Cv ye vesikalik koymayin

Ağırlığı dediğin için cevap yerçekimi. Jüpiter’e götürürsen, ya da Dünya’nın bir şekilde yerçekimi artarsa, ya da yerçekiminin daha yüksek olduğu bir noktasına taşırsan, mümkün.

@stew başka hiçbir durumda mümkün değil mi?

İlk sorudaki koşullarda mümkün değil.

Kavram karmaşası var sorunda.

Fizikte sınırlarından madde girişi ve çıkışı olmayan sisteme kapalı sistem denir. Anlatmak istediğin şeyin zaten bir tanımı var. Kapalı sistemden bahsediyorsun.

Madde miktarı değişimi demek kütle değişimi demektir. Kütle ve ağırlık farklı kavramlar. Ağırlık bir kuvvettir. Bahsettiğin durumla bir ilgisi yoktur.

Son olarak kütlenin korunumu yasası nedeniyle kapalı bir sistemdeki kütle hiçbir zaman değişmez, her zaman sabittir.

Kimyasal tepkime gerçekleşse de açığa çıkan maddeler kutunun içerisinde kalacağı için kütle değişimi gerçekleşmez.

Bu anlattıklarım klasik fizik için geçerli.

her şey zamana yenik düşer. çürüme... oksijen ile tepkimeye giren her şey kısa veya uzun vadede yok olur. bi metali siz ne kadar sudan ve dış etkenlerden izole ederseniz edin atomlar sonsuza dek ilk günkü kondüsyonunda kalamazlar.

Madde ve enerjiyi farklı olarak kabul ediyorsan ve dışarı giriş çıkışı yasak olan sadece madde ise evet kütle kaybı gerçekleşebilir. Madde herhangi bir reaksiyon ile enerjiye dönüşür ve bu enerji kutundan dışarı çıkarsa kutunun toplam kütlesi de azalmış olur.

mümkün radyoaktif bozunma

o çelik tüpün içinde radyoaktif bir madde varsa bozunma esnasında kütlesinin bir kısmı enerjiye dönüşerek kaybolacaktır. bu enerjinin bir kısmı mesela gama ışıması gibi çeliğin içinden geçip gider, alfa ve beta ışımaları çeliği geçemez ama muhtemelen ısı olarak enerjisini atacak ve sistem dışına aktaracaktır.

teorik olarak alfa ışıması (alfa iki proton ve iki nötron) zaten bir kütle kaybı yaratır, alfa parçacığı kütleli bir parçacıktır.

beta ışıması tek bir elektrondan oluşur kütlesi yoktur, yüksek hızlı beta ışıması çelikten geçemez ama yok da olmaz muhtemelen çeliğin iç duvarında elektron fazlası oluşturup zaman içinde dış yük olarak iletkenlikten dolayı dışarı atılacaktır.

tüm bunlarla beraber paritikte hiçbir kap tamamen sızdırmaz değildir.

Saka kuşu sesi ararken denediğim bi yöntemdi bu, bizdeki adıyla karatavuğun ingilizce vs diğer dillerdeki adını tespit edip o şekilde arama yaparak çok daha ses bulabilirsin.

Ya zaten hep yabancı araştırdım. Lanet olsun karatavuk yazıyorsun youtube'a türkçe, 2 sonuçtan biri karatavuk avı, karatavuk nasıl pişirilir.

İngilizce arıyorsun 10 sayfa cıvıl cıvıl videolar.

tam olarak uymuyor ama

www.youtube.com

olabilir mi?

ısınma kaynaklı olabilir mi?

Termal macun vs. yeni mi?

ekran kartiniz, islemciniz isiniyor. core clock hizlari dusuyor. bu da performansinizi olumsuz etkiliyor. sorun bu.

oyun için geçici (veya oyunu ne kadar sıklıkla oynadığınıza bağlı olarak kalıcı) performans geliştirme önerisi:
bilgisayar-sağ tık-özellikler-gelişmiş sistem özellikleri-gelişmiş sekmesinden performans ayarları- özel:
şu üç seçenek hariç hiçbirinde tik olmasın:
simgeler yerine küçük resimler göster
ekran yazı tipi kenarlarını düzelt
sürüklerken pencere içeriğini göster

diğer seçeneklerin yokluğunu çoğunlukla fark etmeyeceksiniz ve oyun esnasındaki performansınız artacak.

edit: geçici olarak kullanacaksanız direkt en iyi performans için ayarla diyin ve kapatın.

Termal macun yanıtı işime yaradı teşekkürler tüm cevap verenlere.

Dizüstünü açıp temizlik, macun yenilemesi yaptım ve optimize fps almaya başladım.

Açılış itibariyle giderlerinizi muhasebeleştirebilirsiniz, öncesi için mümkün değil. Zaten sistem hata verip kaydetmeyecektir bile.

Gider pusulasına gelirsek; aralarında ticari ilişki bulunmuş her iki şirketin faturaları sisteme (işletme defteriyse bizzat devlet de görebilir) fatura numarası, tarih, tutar olarak girildiği için farklı bir tutar ortaya çıkar.

@sytemofadownmanyagi;

gider pusulası olayını tam anlayamadım, ben ofiste otururken "aa bu malların faturasını almayı unuttum, dur şurdan bi gider pusulası düzenleyeyim" diyerek kırtasiyeden aldığım kağıdı doldurmuyor muyum? rakamları düşük yazsam ne devlet benim gerçekten kaça aldığımı bilir ne de atölye benim gider pusulasına ne kadar yazdığımı.

not: bu arada şirket açılışı bugün oldu o yüzden konuya çok uzağım da akşam akşam kafama takıldığı için soruyorum, yarına kadar bekleyemedim muhasebeciye sormak için.

bildiğim kadarıyla aktarmaya çalışayım. şimdi siz kestiğiniz gider faturasından stopaj ödeyeceksiniz ve bundan kaçayım diyosunuz lakin diğer yandan muhasebeleştirdiğinizde mahsup edilecek diğer tutarlar da aynı düzeyde azalacak.

günümüzde yılda 1-2 kez olmak kaydıyla kimi firmalar bu duruma başvuruyolar. hatta ellerinden geldiğince gider faturasını yüksek düzenlemeye çalışıyolar ki stopaj ödemeyi göze alarak kdv mahsubunu yükseltiyolar.

tabi bunu daha net bilgilere sahip bi muhasebeciyle oturup konuşmanızda fayda var çünkü hatalı olduğum yerler olabilir.

Herkese gider pusulası kesemezsiniz. Karşı taraf işletme ya da şahıs şirketi ise kesemezsiniz örneğin.

Gider pusulasını, bir freelancer' a ya da ev hanımına kesebilirsiniz. Yani mükellefiyet tesis ettirmemiş, düzenli olarak iş yapmayan birileri olmalı. Keseceğiniz miktar emin olmamakla birlikte bir seferde 4.500 TL üzeri ise, tutarı havale ya da eft ile belgeyebilmeniz gerekir. Yani bir ev hanımına bir kerede 10.000 TL' lik gider pusulası kesemezsiniz, keserseniz de ücreti banka yoluyla göndermiş olmanız gerekir.

Bir kişiye düzenli olarak, (örneğin her ay) gider pusulası keserseniz, vergi denetiminde kaçak işçi çalıştırıp ssk' sını yatırmıyorsunuz durumuna düşebilir ve büyük yaptırımlarla karşı karşıya kalabilirsiniz.

Yine bir kişiye yıllık toplam 40.000 TL üzeri gider pusulası keserseniz bu sefer karşıdaki kişinin bunu vergilendirmesi gerekir. Yani sizi denetleyen müfettiş bu kişiyi de incelemeye alabilir.

Bence tecrübeli bir muhasebeciye danışın. Bir şey olmaz diyerek ya da bilmeden yapacağınız hatalar ilerde size büyük sorunlar yaşatabilir.

хочу на пенсию, брось все эту штуку и бумагу в урну.
гарольд, 70 лет. сантехнчк стажем

emekli olmak istiyorum, o şeyi ve kağıdı çöpe at.
Harold, 70 yaşında. tesisatçı deneyimi

yandex çevirinin yalancısıyım...

"artık emekli olmak istiyorum, bu geyiği ve bu kağıdı artık bir kenara bırakın. harold, 70 yaşında, deneyimli tesisatçı"

bu amca "hide the pain harold" ismiyle meme oldu. onunla ilgili bir şaka. yani artık bu geyiği bırakın (tam anlamıyla "mezara koyun"), bana rahat verin, ben bıktım diyor. bunu da yine kendisi demiyor muhtemelen, işin üzücü kısmı o. adamcağıza cidden bi rahat vermediler meşhur olduğundan beri.

İlk olarak şunlar yapılmalı, sonra şu vs tarzında belirtebilirsiniz.

Müşteriyle ilişkiyi düzgün tutup kargoyu da güzelce halledebilirse başarılı olacaktır.

Yıllar önce satan taraf şimdi sadece alıcı taraf olarak ;

Vaat ettiğiniz ürünü eksiksiz gönderin.

Ödeme alındıktan sonra 1-3 iş günü içinde onay ve gönderiminin içini esnetmeyin.

Ödemesi alınmış ürünü en kısa sürede onaylayın , paketleyin ve gönderin. Ödemesini yapmış insan için o 3 günlük vaat küfür gibi gelir. Ne kadar hızlı işlem o kadar tekrar alışveriş.

Sorun çıkınca , yokuşa sürmeyin. Ekşide amazon başlığında en büyük övgü geri dönüşler ve iade kısmında.

Hayırlı işler bol kazançlar.

Ürününüze güveniyorsanız iade politikasını cömert tutun ve zorluk çıkarmayın. Alanların büyük kısmı "en kötü ihtimalle iade ederim" diye alacak ve asla iade etmeyecekler. Apple taktiği.

Güzel tavsiyeler için teşekkürler. Müşteri bulma anlamında neler yapılabilir o konuda da tavsiye alırsam sevinirim.

düzgün paketleme ve hızlı kargo her zaman kazandıracaktır. pazaryerlerinde mutlaka olun, fiyat avantajınız olsun/olmasın. kendi sitenizi de mutlaka kurun. pazaryerinde alışveriş kapan kesim araştırırken kendi web sitenize de ulaşıp fiyat avantajını görüp sizden de alacaktır.

ne satıyorsunuz aslında onu bilmeden çok boşa sallamak olur.

edit: hadi bi tane her firma için geçerli bir şey söyleyeyim. iyi arayüz. amazon değilsen müşteri kaybedersin kötü arayüz ile. amazon da o arayüzle nasıl bu kadar büyüyor anlamak zor gerçi.

müşteri bulma konusu upuzun bir konu ama yine ürün iyiyse 1) word of mouth marketing konusuna eğilin derim (arkadaşını getir tarzındaki hediye çekleri), ikincisi instagram reklamları çok işe yarıyor anladığım kadarıyla.

freecodecamp'e bakabilirsin. Özellikle ön yüz teknolojilerinin öğretilmesine odaklanmış bir websitesi. Sana javascript'i kod yazarak en alt seviyeden yukarılara doğru çıkarıyor. Şöyle ki; bir syntax gösteriyor sana ardından da diyor ki "hadi hello world yaz". Yazıyorsun doğru olup olmadığını kontrol ediyor. Ardından da cevabı detaylıca açıklıyor. Eğer kod yazarak öğrenmek istiyorsan oraya bakabilirsin.

Ayrıca ön yüz teknolojilerine yönelmek istiyorsan ve biri sana javascript'i boşver diyorsa, koşarak uzaklaş. javascript bilmeden ön yüz kısmında bir şey yapamazsın.

Özellikle frontend'ci/fullstack olmak istiyorsanız bilmiyorum tabi ama madem Java'dan başladınız (hybris ne hiçbir fikrim yok) ve "üst seviye" bir developer olmak istiyorsunuz: db, mimari, messaging, monitoring, alerting, instrumentation (hatta belki devops) öğrenin. Backend dev olarak kariyerinize daha çok faydası olur.

Örneğin Java dev olarak muhtemelen SQL ve alakalı ORM'leri biliyorsunuzdur. NoSQL, özellikle de Mongo/ES ikilisine bi bakın. Bunların avantajları ne, hangi durumda kullanmak gerekir? Redis nedir, caching nasıl yapılır, ona bir bakın.

Messaging için rabbitmq, kafka ikilisine bakabilirsiniz. Bunlara niye ihtiyaç var? Consistency nedir, nasıl sağlanır?

Devops için: docker, kubernetes, belki biraz ansible. Şahsen ben ansible yerine bash yazıp geçiyorum ama çok kişi kullanıyor.

Java'da log'lama için ne kullanılıyor bilmiyorum ama jaeger ve grafana bakabilirsiniz. Sadece error değil performans analizi düzenli olarak nasıl yapılır, bottleneck'ler nasıl bulunur onu öğrenin.

Bunlara ek olarak sistem tasarımı da bakabilirsiniz. Örneğin şu an bir yere bakmadan bir whatsapp clonu tasarlayabilir misiniz? "Ne var canım, mesajı al, db'ye kaydet, sonra öbür taraftan socket aç çek" diyebilirsiniz ama mesaj grupları nasıl çalışacak, son görüldü nasıl hallediliyor, 10 milyon kullanıcı varken session'ları nasıl handle edeceksiniz vs. vs. milyon tane ayrıntısı var.

Bence bunları öğrenmenin en güzel yolu kendinize orta ölçekli bir proje belirleyip, en az 6 aylık bir süreçte implement etmek. Ben olsam spesifik bir domain için bi arama motoru falan yazardım (örneğin: haber sitelerinden kadın cinayetlerini crawl edip indexleyen, sonra da aramaya izin veren bi program), üstelik web-dev olarak temelleri daha iyi öğrenmenizi de sağlar.

İlla frontend diyorsanız: udemy'den maximilian schwarzmüller. Expert seviyede ders çıkarmıyor ama başlangıç için baya iyi.

onceden java developer olarak calisiyordum. son 6 giderek daha yogun yildir node.js ve javascript developer olarak calisiyorum. javascript dilin dha onceden de yaziyordum ama asil isim simdi cogunlukla javascript. javascript ogrenirken klasik dilin ozelliklerini ogrenmek ile basladim. bu nokta cok hizli ilerledi cunku syntax olarak java ile benzer ama beni ters noktadan yakalayan konular da oldu.

daha sonra java dilinden hakim oldugum inheritance, abstract class, interface, encapsulation gibi daha cok object oriented programlama ile ilgili konularda ilerledim.

bundan sonra da object oriented konusunda javascript de bir ayrim es6 oncesi ve sonrasi farkli uygulamlari ogrendim. ama bunun yaninda da fonksiyonel programlama konusunda da ilerledim. bunun yaninda da javascript de kullanilan populer araclar, test kutuphaneleri, build kutuphanelerini ogrendim. o zaman anladim ki javascript ekosistemi java gibi degil, daha daginik ve cesitli. javada belli basli isler icin bircok kutuphaneden birkaci cok populer oluyor. ama javascript de cok bu dagilim cok daha fazla. kutuphane cok ama piyasaya hukmeden kutuphane cok cok az.

front end baslamadan once back-end node.js ve bununla birlikte express ogrenmeni tavsiye ederim. ama bunu ogrenirken javascript de multithreading olmamasina ragmen nasil yapilir, event loop, hoisting, prototype chain, call stack gibi kavramlari incelemenizi tavsiye ederim. java bilen biri icin cok zor degil diyebilirim.

daha sonra da front end de vue.js tavsiye ederim, cunku daha basit. angular typescript ile yazildigi icin javadan gelenlere biraz tanidik aslinda ama ogrenmesi daha cok zaman alir. react ise daha daginik bir ekosisteme sahip. vue bu konuda daha derli toplu.

görüş ve önerileriniz için çok teşekkür ederim hepsini harmanlayıp araştırmalarımı da içine katarak kendime bir yol haritası çizeceğim.

Kazancınız sınırlı olacağından 3 ayda bir vergilendirilirsiniz. Örneğin her ay kdv ödemezsiniz (3 ayda bir toplu gelir/gider girilir)

devlet diyo ki sen madem basit esnafsın, ticaret hacmin belirli düzeyde ve işler kolay yürümüyo... o zaman sen batma ben de kazancı yüksek olanlar kadar yakana yapışıp seni bunaltmayayım.

yalnız günümüzde bu basit usul denilen şey art niyetli esnaflar için elmas değerinde. adam altında 5.20 ile geziyo ama muhasebecisine sorsan bu adamın dükkanına giren senelik para 100-150 bin ya vardır ya yoktur...

basit usül denilen mevzu, yıl içerisinde çok cuzi kiralar veren, çok cuzi gelirleri olan vb. gibi işletmeler için vergi kolaylığı sağlayan bir esnaflık şeklidir.

2020 yılı için aldığın fatura 140.000, kestiğin fatura 220.000 lirayı geçmiyorsa basit usule tabi olabilirsin.

fıstık ezmesi, badem, muz, hindistan cevizi hatta saymadığınız diğer şeyler bile (muhtemelen vegan yapıyordunuz ama alerjen genişliğini anlamanız açısından yumurta vs bile) alerjen olabilir. Denediğiniz şey -elinize tekrar sürmeyi denemek- mantıklı ama doğru veya yeterli uygulamamış olabilirsiniz. Anafilaksiye neden olacak kadar ciddi bir şeye benzetmedim ama içinize sinmiyorsa immünoloji'ye gidebilirsiniz. Bunlar sadece bir öneridir, en iyi yanıtı doktorunuz verecektir. İyi akşamlar.

edit: Bu arada afiyet olsun kurabiyenin tarifi varsa almak isterim :D

Birleştiklerinde etkileşime giren bir madde de olabilir. Yediğinizde bir sıkıntı olmuyorsa ciddi değil gibi ama elinizi şişiren madde boğazınızı dilinizi de şişirebilir uygun bi vakitte alerji testi yaptırabilirsiniz.

İçlerinden biri yağ ile daha hızlı etkileşime girmiş olabilir. Bu sadece bir ihtimal tabii. “Kesin alerji var” ön kabulüyle tabii.

Bana soran olmadı.

%20 gümrük vergisi, paket başına da 17-18 lira .

bu ayakkabı için değil genel söylüyorum. amazon türkiye sitesinin satıcılarından biri amazon germany ve ayakkabılarda numara aralıkları geniş olabiliyor. mesela:
(git: www.amazon.com.tr

hayır sorun olmaz.

ben denetimli serbestlikteyken ciktim. bir daha da girmedim. savci da 5 sene sonra davayi saldi.

stemistbox.com

ilgisi varsa o yaş çocuklar için eğlenceli olan çok güzel kutu oyunları var. öyle bir şey olabilir belki.

Amazonda legolarda enteresan fiyatlar çıkabiliyor.dun 1000 parçalık bir seti 190 liraya aldım.amerika fiyatları 100 dolar seviyesinde.

yetişkinler için boyama kitapları var amazonda 20-25 liradan satılıyor.. yanına bir de faber castell kuru boya kalem seti metal tüpte 36 adet olan 40 lira.. özellikle faber castell markasını yazdım çünkü giriş seviyesinde kalemleri çok başarılı

Benzer yaşlardaki kızıma scooter aldık biz.

Kişiden kişiye göre değişir ama lego candır, canandır :) keşke bana da lego alan olsa :)

One Piece' in ilk 10 cildi müthiş olur. 110 TL ye gelir hepsi herhalde.

Çok mu lüks demişsiniz ama kask için o bütçeyi en az 5’le çarpın bence. Ben olsam o kaskla motora binmezdim.

kask olarak yamaha istanbul'dan ( Moto34Shop ) Ls2 Ff390 Split, eldiven olarak Five Gloves RS3 Street Urban satın almıştım ama sonra keşke biraz daha iyisini alsaydım dedim.. bir sitede motosiklet kasklarını karşılaştırıyorlar.. kaskın güvenlik puanı yerlerdeydi.. kaskın imal edildiği malzeme önemli.. siteyi hatırlarsam eklerim..

daha iyi tavsiye verenler çıkar elbet.. en azından o güvenlik puanlarına bakarak satın almanı tavsiye ederim.. ha şöyle bir şey var kullandığım kask bir kere bile "kötü" dedirtmedi.. ama bir kazaya karışırsam ne kadar koruyacak emin değilim.. kaskta böyle ufak bir bütçe olmamalı normal şartlarda..

ne kadar çok para harcarsan o kadar güvenli olursun. bu işin temeli böyle. motorda kaporta sensin sonuçta. eldivenden daha ziyade mont da almalısın.
ben 2 sene önce ls2 ff325 strobe almıştım ama keşke daha çok para verseydim diyorum şimdi.

yorumlar için teşekkürler, aslında motora başlamıyorum, martı veya bisiklet yerine güçsüz motoru olan bir motorsiklet ile 3 km'lik "commute" yapacağım zaten motorun bana gelişi 6-7 bin tl, bu mantıkla bir bu kadar daha masraf yapmam lazım. neticede kendimizi bir kafese alamayacağımıza göre en verimli olanı bulmak durumundayım.

ayrıca 50 cc scooter üstünde ben 15 bin liralık full ekipman bir adam görsem net gülerim. evet ölmezi belki imkansıza yaklaşır ama zaten gideceği yol 10 dakika bir 15 dakika da ekipmanı giy çıkar ile uğraşmak insanı bu işten vazgeçirir gibime geliyor.

omuz destekli bir mont olmadan asla binmeyin özellikle 50cc motorların tekerlekleri korkunç dandik oluyor ve kayma yapıyor.

50 cc bir motor yüzünden omuz parçalamış birinden tavsiyedir :)