Ekşi Duyuru

yavaşlama derken fps düşüşü mü oluyor, yoksa oyun slow motion mu oluyor? slow motion oluyorsa crackle alakalı, fps düşüşünü bilemiyorum. driver falan yenileyin. ya da ati kartla pyshx açtıysanız onla da alakalı olabilir.

Daha birkaç gün önce bana da oldu (hem de aylar önce oynadığımda hiç sorun çıkarmamasına rağmen); sinirlenip sildim. Ertesi gün guitar hero 3'ü denedim ve yine fps sorunu vardı ve öeh yeter artık deyip araştırdım. Sonuç şu:
Kartın muhtemelen ati ve ati nin 9.4 sürücülerinden sonralarında garip hatalar var. Son sürücüyü yüklemek halletmiyor. Düzeltmek için bir dll yükleyip oyun klasörüne atman gerekiyor. Dll nin ismi : d3d10.dll ve d3d9.dll .
Mirror's edge direct10 kullandığından d3d10.dll yi dene bir istersen. Dediğim gibi klasörünün içine at. Sorun muhtemelen düzelecek.
Kartın ati değilse pek bir önerim olamayacak maalesef.

15gb kota oluyor iste. asinca ay sonuna kadar 512kbps oluyor hizin.

15 gb kotası var, o kotayı aşınca da 512kb'a düşüyor hız. Ben kendim şahsen hiçbir şey yapmasam bile günde 1-2gb kota yiyormuşum. Oradan hesapla.

(bkz: #16158564)

Adama bak ya, rahat bir 5 dakika sordum işin aslını öğrenmek için. "Benim bildiğim sonra hız düşümü oluyor" diyorum, "yok yok ona dikkat ediyoruz biz diyor" Geçmemişim, iyi etmişim. Teşekkürler cevaplar için.

aslında doğru söylemiş telefondaki şahsiyet. biz geçtik (eylül ortası gibi), bi günde 8gb da indirdik ama herhangi bir hız düşümü olmadı.

"8 mbit'e kadar" kısmı da önemli. çünkü 6 bile veremiyorlar çoğu yerde.

bu tarifeye geçtikten sonra 1mbitlik tarifeye geri dönülemediği konusunda çok şikayet duydum. önerim geçmeyin,1 mbit ile sınırsız sınırsız takılın.

Peder beyi arayıp ikna etmeleri sebebiyle benimde ağzım yandı bu yüzden. İptal ettirdim tabi 3 ay rehin kalınca. Hiç bulaşmayın bu aranan telefonlara.

Abicim Türk Telekom'a herhalde en içten dilekleri(!) gönderen bir kaç kişiden biri benim.

Fakat şimdiye kadar tek faydalarının bu 8mbps'e kadar olan tarife olduğunu söyleyebilirim. Eğer bağlantının genel olarak kötü olduğu bir yerde değilsen (Şehirdeki türk telekom merkezine uzaklık vs.) genelde 800 kb/s ile falan indiriyosun. hatta 800'ü geçiyorum ben bazen. Torrent için geçerli bunlar ama diğer şeylerde de en az 400-500 cıvarı.

Gelelim en önemli kısma. 15 gb'tan sonra 512 olayı yüzünden çok korkmuştum ben de. 1 ay falan düşündüm. Ama öyle çok düştüğü falan yok. 512 kbps ile normalde 50-60 ile indirmen gerekir ki ben 40-50 gb'tan sonra bile 200-300-400 kb ile indiriyorum yine. Hiç öyle 50'ye düşüp de netin kastığı zamanlar falan olmadı.

Ayrıca 1 mbps sınırsız 49 lira iken bu 45 lira.

Ha yine söyleyeyim, Telekom sonuçta bu, bugüne kadar tek gördüğüm iyi yanı bu oldu açıkçası. Bu bile kurtarmıyor ama 720p filmleri yarım saatten kısa bir sürede indirmek hoş şey gerçekten. 56 hatta 33.6 k leri gördüğümüz için, imesh'te 4 kb/s ile indirince havalara uçtuğumu hatırladığım için ağzım açık yarım saat izlediğim oluyo %100 olana kadar. Kız arkadaşım da n'apıyosunuz siz diye bizi izliyordu arkadaşla. Anlatınca bir şarkının 3 günde indiğini şimdi o da izliyor ahahah.

Ulan Türk telekom, senin de iyi reklamını yaptım ya, yazıklar olsun bana. Ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler, n'apalım.

USA:PG-13 (certificate #45663) | South Korea:12 | UK:12A | Norway:11 | Ireland:12A | Sweden:11 | Singapore:PG | Denmark:11 | Brazil:12 | Finland:K-13 | Switzerland:12 (canton of Geneva) | Switzerland:12 (canton of Vaud)

Rated PG-13 for intense epic battle sequences and warfare, sensuality, language and some smoking.

herhangi bir sekilde daha uzun bir sevisme sahnesi olsa emin olun mpaa r verirdi bu filme. pg-13 alabilmek oyle kolay bir sey degil.
kisaca o arkadas sakaci birisidir.

Beşeri İlaç Üreticisi imiş.

Türkçede de "Jenerik İlaç" diye geçiyor...

Bu konuda otorite American Psychological Association (APA) benim bildiğim. Şöyle bir site buldum:

owl.english.purdue.edu

Umarım yardımcı olur.

journals.tubitak.gov.tr

Bu sorunuzun cevabı, hangi alanda makale yazdığınıza göre değişir aslında. Bizim gibi işletme alanındaki makaleler 30 sayfa falan olurken, tıp alanındaki makalelerin ortalaması 6-7 sayfa civarındadır. Neden? Çünkü bizde literatür taramasında ıncık cıncık herşey istenir falan filan. Alan belirtirseniz o konularda daha yardımcı olmaya çalışayım.

Makalenin genel gidişi şöyledir genelde:

Makalenin adı
Abstract
Introduction
Literature Review
Methodology (Fen bilimlerinde Materials and Methods denir genelde)
Findings
Discussion
Limitations and Recommendations
References

Makaleni alaninla ilgili bir konferans icin falan hazirlarsan, ne sekilde yazman gerektigiyle iligli butun aciklamalar belirledikleri standartlarda bulunur, oldukca yardimci olur.

göndereceğiniz yere göre kurallar değişir. siz böyle şeylere kafanızı takmadan makalenizi yazın, düzenleme yapmak kolay.

şarkıyı bilmiyorum da, fizy ekşiduyuruya iyi malzeme çıkarıcak gibi geliyor, bence şarkının ismini yazmalılar..
eğer friendfeed'te aktifseniz tanaydın beye mesaj atabilirsiniz.
(git: friendfeed.com)

mesela bu duyuruya blogun adresini koyarak işe başlayabilirsin.
merak ettim ama bakamadım ?

Ya şimdi soru sorarmış gibi yaparak reklam yapanlardan olmayayım dedim. Belki sonradan direkt bir reklam olarak koyabilirim ama bu tür reklamlar için biraz daha gelişmesini bekliyorum.: )

sosyal mecralarda profilinize ekleyin blog adresinizi, mesela twitter, friendfeed, facebook, linkedin vs.
bir kaç blog gezip onları izlemeye alın, onlar da size bir göz atarlar. ayrıca o bloglara yorum yazmayı da unutmayın.
blogunuzu arkadaşlarınızla paylaşın.
ilgili yerlere link atın, sözlüğe bile olabilir.
bloggerV, türk blog yazarları gibi sitelere blogunuzu kaydedin.
aramalarda kolayca çıkacak şekilde etiketleme yapın ve bu etiketler güncel şeyler olsun.
blog içeriğinizi zengin ve kaliteli tutmaya çalışın, çok yönlü yazılar yazın.
yazılarınızı fotoğraf, müzik, linkler, adres ve örnekler gibi şeylerle renklendirin.

bir süre sonra bunlar işe yaramazsa birilerini övün ya da yerin, ya da birilerinin reklamını yapın.

şimdilerde moda olan şey de bir konu hakkında yazın sürekli. mesela yemek blogu gibi ya da moda blogu gibi, gezi blogu gibi. bunlar da kendi izleyicileri olan blog türleri.

üye olduğunuz sitelerde profilinizin bir yerlerine linki koymanın dışında, yazılarınızda etiketleri iyi kullanmak ve küçük de olsa bir görsel eklemek de işe yarıyor..

orijinal olun, blogu güncel tutun. ayda 1-2 kez yazı yazanlardan olmayın.

diğer bloglara misafirliğe gidin bol bol. reader'da takibe alın, yorum bırakın. zaten yorum bırakınca bumerang etkisi yapar, bol bol yorumcunuz olur.

bide sözlüklere link bırakmak çok etkili.

Bak, site yaptığım her müşterim hemen google'da ilk sayfaya çıkmak istiyorlar. Ben de daha işin başında diyorum ki;

"Acele etme. Ben çok temiz bir kodlama yapıyorum. Zaten Google 6 ay içinde benim yaptığım siteleri sayfa 1'e atıyor. Yeterki siz içeriği orjinal yapın."

1) İçeriğin orjinal olsun.
2) İçeriğin orjinal olsun.
3) İçeriğin orjinal olsun.
4) İçeriğin orjinal olsun.
5) İçeriğin orjinal olsun.
6) Çok farklı konular olmasın. Yani bir makale spordan, bir diğeri politika, bir başkası yemek tarifi olmasın. Bir konuda özelleşsin bloğun.
7) Burada reklam ver. Bloğunun konusuyla alakalı forumlarda sanki sen o bloğun okuyucusuymuşsun gibi "Bakın bu sitede bu konuyla ilgili bu bilgiyi vermişler. İlginç bir makale olmuş" diye link ver.
8) Acele etme.
9) İçeriğin orjinal olsun.
10) İnternette az işlenen bir konu seçin. Mesela buradan tanıştığım bi çocuğun bloğu var. www.bodytr.com [yeminlen benim değil :)] Bu konuda türkçe kaynak az. Kaliteli ve ilginç içeriğiyle güzel bir hit almaya başladı. Ama teknik ve işletme bilgisi yetersiz olduğu için şu sıra yoğun ziyaretçi sebebiyle sıkıntısı var.

Benim önerilerim bu kadar.

Ha bu arada içeriğin orjinal olsun demiş miydim? :D

başka blogları ekle başka blogların da seni eklemesini sağla. blog ağlarına katıl.

örn:
ophidia-in-herba.blogspot.com

bence havayı temizlemek yerine,herkes balkonda içsin sigarayı.hem farkedilmese de herkes 5-6 dal sigarayı azaltır,hem oda daha güzel ve temiz olur ayrıca gereksiz baş ağrısı ve can sıkıntısı da yok olur.emin ol bunu daha önce niye yapmadık diyeceksin.

(bkz: tütsü)

Yatılan odada sigara içilmemesini sağlamak, bunu bir prensip haline getirip arkadaşlardan anlayış beklemek, gerekirse tehditle dayatmak.

3 sene boyunca 29423 kişinin sigara içtiği evde odamı bu yöntemle korumayı başardım. Başka da bir yol yok.

mum sigara dumanını yutar derler ama hiç bilmem doğru mudur? Denemek lazım, odanın her köşesine birer tane mum dikin siz.

mum ve tütsü önerileri faydalıdır. mumu denemişliğim var çok içildiğinde birkaç tanesi faydalı oluyor. ama mekanik bir çözüm olarak cama şu dışarıya havayı çeken küçük fanlardan taktırabilirsiniz. kapaklı falan olanları varsa. ama en güzeli arkadaşların dediği gibi odada içmeyin hocam sigarayı insan yorgun uyanıyor sigara içtiği odada uyanınca. sana da yazık.

Mum ve tütsü anca odanın sigara kokmamasını sağlayabilirler. Teknik olarak sigara'nın zehirli gazlarını vs... ekarte edebilmeleri mümkün değil. Batıl inanış o.

"Havalandırma sistemleri görünürde sigara dumanını temizlese de dumanın zararlarını ortadan kaldırmaz. Çünkü tütün dumanları hem gaz hem de partiküller(küçük parçacıklar) içerir. Bu partiküller sigara içilmiş ortamda -günlerce- kalabilir.
Duvarlara, mobilya ve kıyafetlere tutunan bu partiküllerin hiçbir havalandırma sistemiyle temizlenemediği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Havalandırma sistemleri bu partiküllerin ve özellikle de gazların giderilmesinde yetersiz kalır."

kaynak: T.C. Sağlık Bakanlığı www.havanikoru.org.tr

dahası var mı? içmeyin <içtirmeyin>!

odanın içine camdan bir sigara odası yaptırın. sigara içecek olan orda içsin, hem muhabbetten kopmaz hem de görsellik engellenmez. hem de sigara dumanından korunmuş olursunuz.

tek yolu o odada sigara içilmemesi, başka yolu yok gerçekten. kokuyu da asla tam anlamıyla yok edemezsiniz.

sigara içerken dumanı bi poşete filan üfleyin yada balona filan :) sonrada salın dışarı gitsin yada asın odanın sağına soluna süs gibi ilginçlik olsun

cereyan yaptırın. karşılıklı iki pencere gibi bi şey açın.

yere dökülen kül varsa onları süpürün. kül tablalarını odadan çıkartın.

mum, parfüm falan sıkma ki, havayı ne kadar temizleyebiliyorsun, onu bil. yok oda hiç havalanmıyorsa, sabaha kadar sigara dumanı soluya soluya, fazladan 2 paket sigara içiyo gibi olursun. o da kanser olma süreni kısaltır. kemoterapi ilaçları falan.. kanser olanlar çok büyük acılar çekiyorlar. aileleri de başka türlü acı çekiyor. sigaranın satışı tamamen yasaklanmalı...

camdan içeri iki hortum geçir. bir hortum sigaradan çıkan duman için sigarayı takacak bir hortum olsun diyeri de içine çektiğin duman için bir hortum lsun. böylllikle de en az zararla atlatırsınız sgarayı. bu arada sigaranın ucunun takılacağı hortum yanmayacak bir hortum olmalı.

hava temizliğiciler var.onlardan al bitane rahat edersin...

bi zararı olmaz, gitme bosver.

ileride çalışacağınız işi veya çürük raporunun ileride neye sebep olacağını bilmiyorum ama mümkünse gitmeyin..

boşver yau, çürük raporu boşuna verilmez, yapacağına inansan da sağlığını riske atma.

acemiliği beraber yaptığımız bir arkadaş aile baskısıyla çürüğü reddetmişti iki defa (biri gelmeden evvel, diğeri acemilikte hastanede), ikinci reddedişin akşamından askerliğin bitimine kadar kendine de ailesine de baya bi sövdü

neden çürük verileceği önemli. eğer kilo ise belirli aralıklarla gidip kilonuzu kontrol ettiriyorsunuz. limitin altına iner ise bir yaşa kadar alıyorlar askere.

eğer çok zorlanmam biraz kasar yaparım, çalışmıyorum, eşim çocuğum yok, işim yok, hemen işe başlama durumum yok diyosanız hazır niyetiniz de varken yapın bence. çoğu aklı başında insan değil ama bazıları size "çürük" gözüyle bakabilir.

@mahallenindelisi: hayır, sadece 1 senelik bir kontrol sözkonusu.

yapabilirim ama işim gücüm var, haliyle bir sürü planlarım da var ama askerlik her şeyde 5.5 aylık bir gecikme demek.

@colg fusion; benim bildiğim kadarıyla kontrol dönemi 1 yıldan daha uzun, yaş ile sınırlı ama tam emin değilim.

aga keşke bana da verseler yaa sen şaşırdın mı sakın gidiyim falan deme amaaann haaaa 8))))

Kamu sektöründe işe giremiyormuşsun diye bişey duymuştum

kısa dönem gideeceksen git. uzun gideceksen gitme.

sanirim devlet memurlugunda problem oluyordu.. ozel sirketler pek sallamıyorlar bu tip seyleri. gitmeyebiliyorsan gitme hatta sana bi siirle sesleneyim,

"duydum ki askere gidiyormussun
gitme..
bunu kendine dert ediyormussun
etme.."

bir hak vermişler sana. gitmeyebilirsin. ama anladığım odur ki gitsen de bu askerliğin altından kalkacaksın.

yani biraz sana kalmış iş. içindeki sesi dinle bence. biz bir parça atar tutarız burada.

lise/yüksek okul/ üniversite'den mezun olup gidip tecil ettirmek istiyorum dersen, tecilini yaparlar, süresini bilmiyorum. kaçak pozisyonuna düşersen, askeri mahkemeye verirler ugraşırsın. oturduğun yere en yakın askerlik şubesi neresi ise, pazartesi gidip durumunu bir öğren derim.

askere gidicek misin sen, planın nedir?

Hayır, yaklaşık 1 sene daha gitmeyi planlamıyorum.

nüfus cüzdanında nüfusa kayıtlı olduğu il ilçe hangisisiyse o ilçedeki şubeye kayıtlısındır. Bürokrasi sonuçta:) belli olmaz neyle karşılaşacağın en temizi kayıtlı olduğun şubeye gitmek. Kolay gelsin.

ben de aynı şekilde yığılma dolayısıyla henüz tecil ettirebilmiş değilim.Gerçi bu celp döneminden sonra daha sakin olacağını düşünüyorum.Bir de herhangi birinden ziyade nüfusa kayıtlı olduğun yere gitmen en mantıklısı,çünkü içeriye zor bela girip hiçbir işlem yapılmadan geri döndüm ordan biliyorum.

Yahu nüfus nerede ben neredeyim ohoo: ) Başka şubeden olmuyor mu bu işler kesinlikle?

nüfusa kayıtlı olduğun yer işlemi hızlandırır.İkametin neredeyse oradaki şubeye git.Kıllık çıkaran şubeler oluyor çünkü.Bir de bu aralar askerlik şubelerine gidenler varsa not düşsün yoğunluk hakkında.Yoksa yine sabahın köründe yola düşeceğiz gibi.

@colg fusion : normalde yerli askerlik şuben kütüğüne kayıtlı olandır. lakin kütüğüne bağlı olduğun ile gidemeyeğine göre askeri terminolojide yabancı askerlik şubesi diye tabir edilen, ikahmetgah ettiğin/ evinin yakınındaki şubeye giderek'de askerlik işlemlerini halledebilirsin.

sen, bir yıl daha gitmediğini planlamıyorsun, bu şekilde ifade etmişsin. lakin mezunsan, yahut herhangi bir egitim ögretim kurumuna kaydın yoksa, ekseri tecil hakkında bitmiş ise, şube seni alır. daha önce belirttiğim gibi, pazartesi günü erken kalkarak hallet.

istanbul'da oturuyorsan yardımcı olabilirim sana. her askerlik şubesi yoğun olmuyor. atıyorum bakırköy'de iki tane askerlik şubesi var. biri postane sokağında, diğeri tren istasyonunda. postane sokağında ertesi güne sıra numarası alırken, tren istasyonundaki şubede yaklaşık 1 saat içinde bütün işlemlerini halledebiliyorsun.

email adresini yazarsan, yardımcı olmaya çalışırım.

Bildiğim kadarıyla herhangi bir ayara gerek yok. Zaten kaydediyor.

offce xp yada office 2003 de açıp, kayıt edip, sonra office 2007 de açılabilir. dolambaçlı bir yol ama mümkün.

@Togi: O çözümü belki daha kolayı çıkar diye bekletiyorum.

@Dvr: Yok, yine düzgün göstermiyor.

Arkadaşım o zaman yaptığın dosya klasörleri sanırım kısayol olarak atmışsın:) Orjinalleri varsa düzelt yoksa geçmiş olsun. : )

monitor arkası kablo gevşemiş olabilir ya da temassıslık mümkün.

benim laptop ekranımın de başına gelmişti. brightscreen diye satılan laptop 6 ay sonra "normalscreen" olmuştu.

ben de mi kablosunu kontrol ediyim? =)

mimar sinan a giremeyeckse kesinlikle başka bir devlet okulunu düşünmesin en azından istanbul da. vakıf üniversitlerinde özellikle bilgi, kadir has ve bahçeşehir de imkanlar çok çok iyi. ayrıca anadolu üniversitesini de mutlaka düşünmeli zira muhteşem imkanları var ve yeni öğrendiğim bir bilgiye göre son teknolojiyi içeren acayip bir stüdyo ve ekipman temini yapıyorlar. genel olarak bölüme gelirsek de, okuyanlar kendi ilgi alanlarına göre sinema ya da tv ağırlıklı öğrenime devam ediyorlar. radyonun çok bir ders olanağı olmuyor genellikle.

bir çok bilgisayarda bunu gördüm, hepsi de anakartla ilgili bir sorundu. büyük ihtimalle anakartta sorun vardır.

ekran kartının hdmi çıkışı varsa görüntüyü oradan almayı deneyin.

başka bir monitörü yeni kasanıza bağlamaya çalışın görüntü gelmiyor ise servise ya da aldığınız yere götürün.

@kimlanbu: hdmi çıkışı nedir yahu? iki tane çıkış var ekran kartında ve ikincisine zaten takamıyorum büyük olmasından mütevellit.

edip: evet bunu yaptım ve gelmiyor. götürüp çarpacağım kafalarına muhtemelen ama emin olmak istiyorum.

microsoft'un live search ve google desktop search programları da ayarlandıklarında html,doc,pdf içerisinde arama yapabiliyorlar yeterki indekslemesini sağlayın.

önce sözlükten okuyunuz sonra da
en.wikipedia.org
www.newsweek.com
www.time.com

sırası ile okuyunuz yine sorun olursa mesaj atın, kendimce anlatmaya çalışayım:)

kadıköy'den maltepe,kartal,pendik,tuzla yönlerine e-5ten giden bütün arabalarla,üsküdar'dan değil ama harem'den 16u ile gidebilirsiniz. bostancı köprüsünden sonra altıntepe ve hemen ardından sizin ineceğiniz kenan evren durağı

www.tuik.gov.tr

excel tablosunda benzini aratırsan baya bir yılın fiyatları görebilirsin

yine aynı sitede daha eski yıllara da ulaşabilirsin

1- bir tane kablosuz modem alip ikisini birden nete sokabilirsiniz. laptop icin ayri, masaustu pc icin ayri modeme gerek yok.

2- normal modemin portundan ethernet kablosuyla cikip kablosuz modemin portuna takarsaniz o modem wireless olur.

3- yeni bir kablosuz modem alip sadece onu kullanarak.

4- www.hepsiburada.com

ayrica neden linksys onu anlamis degilim. linksys switch konusunda basarili ama modem konusunda pek güvenmedim sahsen.

dizüstünde kablosuz bağlantı varsa(ki vardır). Kablosuz modem alacaksınız, çoğunda hem usb hem ethernet portu da var, istediğinizden bilgisayarınıza bağlarsınız, kablosuz olarak da dizüstünden bağlanırsınız. İki modem kullanmaya gerek yok yani.

Ayrıca burada da sorulan(tam emin değilim), kablolu modemi kablosuz yapan adaptörler varmış öyle bir şey de çözüm olabilir(mevcut modemden memnun iseniz).

Bir de:
www.hepsiburada.com
gibi bir şey alıp, ikisini de kablosuz bağlamanız mümkün.

Sorun şu ki pc'nin kablosuz bağlanma donanımı yok: / Olsa problem olmaz zaten: )

E işte verdiğim son seçenek onun içindi("kablosuz bağlanma donanımı yok").

İlk bahsettiğimde ise zaten kabloyla bağlanıyorsun.

Şunlar da hani adaptör diye bahsettiğim, aslında adaptör dememem gereken aletlere iki örnek(bildiğin router):
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

linksys, karşı mahalleden bile çeker!

linksys.

ama airties'de çekiyor.

airties'a yaklasma bile. linksys fena degil. tomato firmware yuklenebileni alirsan gucunu daha da artirabilirsin aletin

bina kalitesine göre değişir bu. denemeden olmaz. çok sağlam duvarlarsa geçmeyebilir. robotics olan bir arkadaşım odasındaki modemi hol'e getirmek zorunda kalıyor ki salondan çeksin. çok zorlarsa bir adet access point de alınabilir ikinci el bile olur. ama sanırım bir tek modem/router olacaksa linksys bu piyasadaki en iyisi. ben denemedim yine ama duyumlar öyle. (802.11n olanları tercih edebilirsin).

Process Explorer ile diger opera.exe'nin kim tarafindan ne islem icin kullanildigina bakani öneririm. technet.microsoft.com

ben baska bisey onerecem:

www.opera-usb.com install neyin etmeden, zip'i aciyosun. opera.exe ile kullaniyosun.

ayriaten firefox ve bilmumum baska program icun de portableapps.com var.
walla kullan, install registry su bu derdinden kurtul.
kac aydir dunya var diyorum.

@trimpot : ben de tam şöyle bir şey olsa da gösterse diye düşünüyordum. kurdum baktım, ikisi de command line'da aynı opera'yı gösteriyor. Ancak Current Directory kısmında biri aynı Opera'exe'yi gösterirken diğeri masaüstündeki kısayolu gösteriyor. Masaüstünü gösterenin Parent kısmında Explorer.EXE(1492) derken öbüründe <Non-existent Process>(724) diyor. Tam bir şey çıkarılamıyor açıkçası.

@rusdemezale : iyi güzel ama opera'nın bütün özelliklerini kullanabiliyor muyuz bunda?

bunu en iyi anlamanin yolu opera'yi kaldirip tekrar process ile bakmak olacaktir. baktin opera.exe yok, tekrar opera'yi kur derim.

yillarin opera'cisiyam.
usb opera'da hic fark gormedim daha. aynisinin tipkisi.
ivir zivirla ugrasmiyon. baska bi folderda bi tane daha unzip yap falan..

taracıyı kapatıyosun, ama opera bi süre sonra kapanıyor, hatta uzun bir süre de olabilir. tekrar operayı açmak istersen de, tıkladığın sayı kadar opera.exe açılıyor, telaşa gerek yok yani. en fazla ram kullanan opera açılı olan operadır, diğerlerini işlem sonlandır ile kapatabilirsin.

yetenek sınavıyla almıyorlar epeydir. kimi üniversitelerde iletişim fakültesine bağlı, kimisinde güzel sanatlara ama öss puanı şart. puan türünden emin değilim ama sözeldi sanırsam.

sözel 2 puanıyla giriliyo (ortak alan değil yani sözel mezunu olmayanlar oöbp 0,3le carpılıyo)
öys yok msgsü ye de öss ile giriliyo. (hatta 2006 yılı taban puanı elimdeki itaba göre 322)

yetenek sınavı yok ama hiç tavsiye etmem girme. biz radyo-tv-sinema bitirdikte n'oldu??? gerçi yine de bu sektörde çalışıyorum ama para yok be hafız.

büyümeye bağlı testosteron artışı mı acaba

Burada daha onceden gecen sakal tartismalarindan anlasilacagi uzere bir suru insanin sakali 20li yaslarin basinda gurlesiyor. Buna daha hizli uzamayi da ekleyebiliriz herhalde. Normaldir yani.

Sakali daha yavas uzamaya zorlamanin pratik bir yolu oldugunu hic sanmiyorum.

daha yavaş uzamaya zorlamanın pratik yolu önce düz, arkasından tersten kesmektir (aynı traş sessionu içinde). suratınız bebek götü gibi olur. elinizi sürtünce düzden de tersten de hırşş diye sakal gelmez. adama 1 gün kazandırır duruma göre. 2 günde bir traş olan adam 3 günde bir traş olabilir böylece.

Duz ve tersten kesmek sakalin daha yavas uzamasina neden olmaz. Daha kisa olmasina neden olur. O bakimdan belli bir uzunluga gelmesi daha uzun surebilir tabi. Deneyebilirsiniz. Ama tersten kesmek bende ve bazi baskalarinda tahrise sebep oluyor.

ters düz traş yapılacağına şu 5 bıçaklı traş bıçakları daha az tahrişle daha geç traş sağlayabilirim ama kesinlikle sağlamaz yavaş uzamayı

östrojen tedavisi ya da bi şekilde botoks tedavisi olabilir, kesin olur

tabii ki de daha yavaş uzamasını sağlamaz. ama yavaş uzamasını istemenin nedeni, daha seyrek traş olmak istemektir ki bunun da çözümü ters kesip daha kısa yaparak traş olma arasını uzataktır.

eğer yeni yetme bir bireyseniz bu ters kesme işi ters tepebilir, ayrıca sakal uzatma gibi aksiyonlara ileride giremeye kalkarsanız karman çorman şekilde çıkacağını da garanti ederim.

ha eğer daha seyrek traş olmak istiyorsanız, denildiği gibi düz-terz yapın. yalnız suratınız daha çabuk yıpranır kanımca.

bir yerlerde, limon+karbonat gibi bir şey duymuştum ama emin değilim...
Ayrıca gugılda "güneş lekesi" ya da "güneş lekeleri"(tırnaklar olmadan) şeklinde aratınca farklı farklı öneri/tarif çıkıyor...

Çıkıyor ama hangi birine güvensem bilemiyorum. Ben şunu yaptım oldu diyen biri olsa süper olacak.

yöntemi ne olursa olsun yaz bitmeden,güneş gitmeden yapmayın bunları.eylülü ekimi geçirmenizi tavsiye ederim.

uzun süre ara verip tekrar içmeye başladıysanız normaldir. çünkü içki idman işi.. ne kadar sık içerseniz, alkole olan duyarlılık o kadar azalıyor ve bir oturuşta içilen miktar artıyor.
ayrıca kilo verince de alkole olan duyarlılık artıyor. daha az içkiyle sarhoşluk mümkün oluyor.

Karacigerin alkolu parcalayan enzimi gercekten de zamanla ihtiyaca uyum gosterecek sekilde daha cok veya daha az uretilir. Bu yuzden cok icenler zamanla daha zor kafayi bulurlar (ama daha iyi araba kullanmazlar, aman!).

bi de o eskiden üniversite yılları ve şimdi iş yaşantısı yıllarına denk geliyorsa, bence yorgunluk ve yaşın ilerlemesi de etken buna

Bu litvanyaca degil, litovca, litvanyali arkadasim bilemedi :)

ama evet turk erkekleri ve internet cafe'ler chatler ile alakali bir seymis :)

berberden çıkıtığın gibi olmuyor maalesef.yani bende favori konusnda aynı dertten muzdaripim.ilk önce kendi kendine traş olmak biraz daha zor birinin senin yerine bu işi yapması daha güzel.

makine olarak braun cruzer4 var çeşitli başlıkları var yani sakal boyunu ayarlıyorsun.yada şöyle ince bir traş makinesi var fonex galiba oda favoriler için ideal.ama dediğim gibi berber gibisi yok :)

tapılır cruzer4 e su altında traş olmayı sallamıyorsanız cruzer3 te olur ikisi de şukela param olsa da alsam dedirten makineler

Herkes pahali makineler onermis ama ben Migros'tan aldigim dandik bir Sinbo marka makineyle cok super tiras olabiliyorum. Fiyati da 14,90 miydi neydi. Bence cok pahali aletler almanin luzumu yok yahu. Bunun da 4 farkli basligi var. İse yariyor yani. Tabi digerleri kadar hizli bir tiras saglamiyor. Ayni yerin uzerinden 3-4 kere gecmek gerekiyor. Ama bence zevkli is.

Denemenizi oneririm. Pahali makineye gerek yok.

Aha suradan incelenebilir (sac kesme makinesi demisler de alakasi yok)

www.koysepete.com

(bkz: little miss sunshine)
(bkz: the royal tenenbaums)
(bkz: the darjeeling limited)
(bkz: the big lebowski)
(bkz: the usual suspects)
(bkz: lost in translation)
bunlar ilk aklıma gelenler. dediklerinle tam anlamıyla uyuşmayabilir ama senaryoları sağlamdır.

danny boyle bir ingiliz dehasıdır.

Shallow Grave

izle. izlet. izlettir.

Benim hatam oldu yeterince ayrıntı vermemek ama ünlü denilebilecek filmlerin neredeyse hepsini izledim. ekşın + komedi + senaryo üçlüsü daha hoş olur benim için: )

Fargo
Small Time Crooks
Dog Day Afternoon

(bkz: big nothing)

izlemediyseniz, (bkz: crank)

the departed'ı izleme sakın. orijinal olan infernal affairs daha iyi bir film.
diğeri karmakarışık bir film olmuş...

youtube'da tum sesleri mevcut idi. ogrenci sesi, ucretsiz kart sesi, bitmis akbil sesi vs.

sorulmuşu ve cevaplanmışı için:
(git: 17092)

farkındayım late viper ama mp3 ya da ses dosyası olarak var mıdır diye bakıyordum. youtube'tan alıp sesi çevirmekle uğraşmak zor geldi belki denk gelen vardır diye sormuştum: )

kiss kiss bang bang (*), lucky number slevin, layer cake (bi tek layer cake ingiliz ama senaryolari istediginiz gibi, ozellikle kiss kiss bang bang tavsiye ediyorum)

The 51st State
The Full Monthy (bu action değil ama İngiliz mizahının yogun hissedilebildiği filmlerdendir)
ilk aklıma gelenler..

smokin aces

(not: butonlar pratik olmuş)

Mean Machine'i önerebilirim ben yukarıda sayılanlara ek olarak. Öyle çok senaryosal bir film değil ama eğlendiriyor yine de. Yapımcısı Guy Ritchie, Vinnie Jones da başrolde.

Shallow Grave de iyidir. Bunda da Ewan McGregor döktürüyor. Ewan McGregor demişken Trainspotting dememek olmaz ama kesin izlemişsindir onu sen.

Trainspotting ve Shallow Grave filmlerinin yönetmeninin (Danny Boyle) bir de Millions diye bir filmi var. "Çocukların gözünden Shallow Grave" diye tabir ediliyor/edebilirim. Onu da izleyebilirsin.

danny the dog var.. bakmayın siz jet li nin oynadığına.. hemen hemen aynı tarz..

Revolver gene aynı kadrodan doğru hatırlıyosam

death at a funural
www.imdb.com

sanatçı ismi istemem demişsin ama yazacağım şarkıları söyleyen birden fazla grup var. o halde;

the cars - drive
the beatles - and your bird can sing
neil young - cortez the killer

metallica- is live to is die
cranberies-still do
judas priest- painkiller

free bird - Lynyrd Skynyrd
Nimrodel The Procession The White Rider - Camel
all apologies - Nirvana

tarja turunen- minor heaven
amy winehouse- love is a losing game
amy winehouse- to know him is to love him
epica-descent of the archangel
lily allen- littlest things

burdan da ne kadar tutarsiz bir muzik zevkimin oldugunu gormus oldum:/

babybird - back together
natalie imbruglia - torn
cake - never there
jamiroquai - cosmic girl
jim carrey - cuban pete

Boston - More Than A Feeling
Sting - Shape Of My Heart
Oasis - Dont Look Back In Anger

micheal jackson - billie jean
black sabbath - angry heart
too much - brave and busy

Thievery Corporation – The Richest Man in Babylon
Pole – Tanzen
Grateful Dead - Lady With a Fan

ilk ikisi last.fm den preview edilebilir

Çok zalimce bir istek bu "en favori 3 şarkı" muhabbeti. Kesinlikle seçilemez o kadar şarkı arasından 3 tanesi. Keza bırakın 3 şarkıyı, yüzlerce şarkıya vakıf gruplar arasından bile 3 tane seçemiyorum ben.

Elimden geleni yapmak adına:
+ Dark Tranquillity - Lethe,
+ In Flames - Man Made God,
+ Amon Amarth - Death in Fire.

Bunun onlarca alternatifi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Hatta içime sinmedi 1 tane daha konduracağım:
+ Hypocrisy - Fire in the Sky,
+ Children of Bodom - Everytime I Die,
+ Haggard - Awaking the Centuries.

at the gates - blinded by fear ( bana kalsa death metal aleminin gelmiş geçmiş en sert şarkısıdır)
nevermore - the river dragon has come ( inanılmaz solo ve gitar riffleri içerir)
pantera - cemetery gates
bonus: pantera - floods

açtım bu dördünü dinliyorum şimdi. ağzımı sulandırdın.

stratovarius destiny
eric clapton wonderful tonight
frans liszt hungarian rhapsody no2

radiohead-the bends
rem-drive
kasabian-doberman

bu aralar bu 3 şarkıya takılmış durumdayım;

Brian Eno – St. Elmo's Fire
David Bowie – Space Oddity
UFO – Doctor Doctor

dire straits-i think i love you too much
blind faith-presence of the lord
zz top-brown sugar

dire straits - where do you think you're goin
devendra banhart - long haired child
the zombies - the time of the season veya she's not there

ilk aklıma çok sevdiğim olarak bunlar geldi.

frente - bizarre love triangle
linda kiraly - can't let go
damien rice - 9 crimes
damien rice - blower's daughter
desree - kissing you
johnny cash - hurt

low latent inhibition diye bir olay da var. Bu da olabilir.

başaktır, olur öyle.

michael scofield'a da bu teşhisi koymuşlardı. böyle adamlar milyonda bir gibi bir şey söylemişti doctor tancredi'ye uzman kişi.

ayrıntılara takmıyor aslında sadece görüyor. tespit ediyor daha çok. ayrıca hakkaten başak burcu kereta.
geleceğin scofield'ı olabilecek potansiyel var evet : )

bende de var aynı hastalık. bi film izlerken mesela herkes başrol oyuncusuna odaklanmışken ben konuşmaları dinleyip arka plandaki yastık kılıfının desenine odaklanmış olabiliyorum mesela, filmin temasıyla bi ilgisi var mı diye. veya bi fotoğrafta herkes merkezdeki kişilere/nesnelere bakarken ben arkalara bakıyorum, ilginç bişi var mı acaba diye. ne görmek istediğinle alakalı. ben ayrıntı manyaklığı diyorum kısaca.

Ben kesin öyledir diye bir cevap vermedim, içinde yazılanlarla alakalı olabilir diye verdim o başlığı, şu anda işaretli bir cevap olarak başak burcu da geçiyor içinde, bugün neden yanlış anlaşılıyorum?

Ayrıca filmin arka planındaki ayrıntılara ben de dikkat ediyorum bazen ya da uzaktaki en ince ayrıntılara odaklanmak falan, bu ayrıntıları tespit etme sıklığı, zamanı gibi şeyler kişinin kendi durumuna ve çevresine göre ya da kişiden kişiye göre değişebilir, ayrıca bazen farketmek bazen de takmak olabilir ya da hiçbiri belki de o an istemsiz olarak odaklanmışsındır.. Bu bir hastalıktır ya da değildir belki psikolojiktir belki o anlık birşeydir.. Bak şu anda da gayet ayrıntıya odaklandım belki anlatabilmişimdir ya da anlatamadım...

"algıda seçicilik" gibi birşey heralde.. sözlükte var...

Morgane Dubléd

sert bi şişlik ve kızarıklık varsa örümcek de ısırmış olabilir.bir de nerde oldu bu olay?

kene kafasını gömer, sökene kadar da çıkmaz.

sivrisinek kesin.

ben üç hastaneye gittim aynı durumdan. dalga geçtiler benle. kene ısırırsa orda kalır, sen almadıysan.

iki: kene ısırığı şişmez.

stilex diye bir krem var onu verdiler. o da sivrisinek ısırığına alerjisi olanlar içinmiş.

merak etmeyiniz birşey olmaz.

hmm örümcek ısırığına benziyor evet, örümceklere müsait bir yerdi. taşta oturuyordum ama otluk da vardı. kene kesin çıkmaz mı? ben düşenler de oluyor diye biliyorum. bir de yanmayı başladı sanki orası be.

ben görmeden baya kaşıdım ama kene olsa en kötü izi kalır parçası kalır falan di mi?

kene ısırıp kaçmıyor, deri altına giriyo, orada kanını emiyor. o yüzden kene değildir.

kene düşebilir evet, hatta tamamen derinin altına girip gözükmeye debilir.

Kene ısırığında kene siz çıkartıncaya kadar değil de, yeteri kadar büüyklüğe ulaşıp daha fazla kan ememeyeceğini anladığı zaman da vücudunuzdan ayrılabilir. Daha doğrusu vücudunuzdan "pıt!" diye düşebilir. Bu da onun nohut büyüklüğüne ulaşması anlamına gelir. Kene ısırığı ile geçen yıl başı belaya giren biri olarak diyebilirim ki; ateş, hâlsizlik, bulantı, baş ağrısı gibi belirtlerden herhangi biri görünürse kene ısırığından şüphelenebilirsiniz. Ayrıca kenelerin hepsi KKKA yapmıyor. O kadar tedirgin olmayın. Ama, her ihtimale karşı doktora gidin bence. Sivrisinek ısırığı bile olsa, en fazla sizinle dalga geçeceklerdir. Hayatınızdan önemli değil bu da.

e-6 daki atışalanı durağından yukarı yürüyün esenler iski'nin tam karşısı oraya giden otobüs numaraları ise 33 eminönü giyimkent olabilir bu hattın zaten lisenin önünde durağı var 33m mecidiyeköy giyimkent ile yine aynı durakta inebilirsiniz.

maps.google.co.uk

adam başı 100 civarında gelmişti.
zırt fırt gittiğimden değil, 3 şubat'taki düğünüm öncesinde, 2 şubat'ta kardeş götürdüydü bizi.

chicago - free ?

mazzystar?

her turlu isi yaparlar. avukatlik gerektirmeyen her turlu ise kosturulmak uzere alinirlar zaten burolara. hacre icraya cikmazlarsa zaten bir sorun var demektir :)

edit: bazi hukuk burolarinda cok fazla kolu bacagi olan takip memurlari vardir onlar hacze cikmazlar yalnizca budakli islerin pesinden kosarlar. stajyer avukatlar veya ayakci olarak tabir edilen diger elemanlar hacze gider ama bunlarin orani nispeten az.

bla bla sosyaliste bla bla demokrasi değil fakat yine halay çekmelik sözleri
"the nationalists, the socialists,
the communists, the capitalists
they all agree you don't exist
and they all watch as you slash your wrists" olan bir şarkı var bildiğim.

the tiger lillies_ gypsy lament

budur belki?

tarzı buna benziyor ama bu değil. hırvatistan,polonya forumlarında falan da sordum orada da bilen yok çıldırcam.

mevsim yaz oldugu icin kalorifere su koy falan diyemeyecem.
o yuzden, hava nemlendirici makineler var. buhar veriyor havaya, i$e yarar.

ayran iç

edit: tuzlu

ufo yeni bi alet cıkarmıs.vantilator gıbı ama suyu buharlastırarak serinlik yaratıyor.sanırım bu alet yararlı olur sıze..birde yaz oldugu ıcın su tuketımını bıraz fazlalastırın..

sinbo hava nemlendirici odaya.

animelerde olur ya hani ^^ gözler. o işte. şöyle bişey;

www.anime-revenge.net

<3 var kalp anlamına geliyor.

bir de benim hastası olduğum ve heryerde de kullandığım O,O var o'rly owl anlamına gelen. o da şu;

www.orlyowl.com

zaman zaman düz zaman zaman da yan bakıp kafaya benzeteceksin.

^^ neye benziyor onu söyliyim, gözünü kapatıp sırıtan -özellikle uzak doğuda- insanlara benziyor. sempatik olduğunu düşünüyorlar herhalde.

_O_ domaldım gel demek olabilir, 13> de külahta taşşaklarını yaliyim olabilir.

pek başarılı değilim sanırım. :(

ahhahah desdinova koptumaehauehaue

sevgili insanı utanan simley olarak kullanıyordu ^_^ şeklinde

^^ tüm uzakdoğu camiasında smiley olarak kullanılır.. kesinlıkle :) kullanmazlar.. çeşit çeşit versiyonları da var onlarda...

20 bulmaniz gercekten guc, m.koy veya kadikoydeki 2. elcilere bakabilirsiniz ama zor yani. 40 lik ararsaniz daha rahat bulursunuz muhtemelen. ayrica ben boyle bir kisitlamayi hatirlamiyorum, elinizde baska yuksek boyutlu bir hdd varsa onu takip denesenize bi? muhtemelen calisirdir? en eski pclerimden birisinde (p133) 7200 rpmlik disk cok rahat bir sekilde calisiyordu (20gb miydi 40gb miydi simdi onu dusunuyorum)

Kadıköyde uranyum diye bir yer var yazıcıoğlu nun karşı sırasında biraz yukarıda hala duruyor mu bilmiyorum ben de ram almıştım orada kontrol edilerek alınıyor, belki yardımı olur orada bulabilirsiniz.

forum donanım haber/ ikinci el bölümü

cidden genelde akla gelmeyen ince bir soru. guzel olmu$. ben cevabi bilemiyorum zaten tarihle aram yoktur da ba$lik icin tebrik edeyim dedim.

en.wikipedia.org

"Supplies and logistics" diye bir bölüm var orada, anlatıyor. Enteresanmış hakkaten.

yine wikipedia dan çaldıran savaşıyla ilgili bu:

"...Yavuz, merkezini yaklaşık 300.000 birbirine zincirlerle bağlı binek arabasıyla muhafaza etmiştir ki, bu da lojistik desteğin ne kadar büyük olduğunu gösterir.."

konuyla ilgili bastion host`a da goz atmak ilgi cekici olabilir

sui'nin verdiği linki okudum da bana yine de olmaz o iş gibi geldi. linkte bölgedeki bütün kaynaklardan faydalanıldığı, gerekirse ekinlerin yetişmesi için savaş sezonunun beklendiği falan söyleniyor. ayrıca ordular rotalarını su kaynaklarına göre belirlerlermiş ya da transfer için bunları kullanırlarmış.

ama bunların hepsi bu ihtimaller dahilinde yapılmış açıklamalar. bir savaşın birkaç sene sürdüğü, ne su ne ekin kaynağının olduğu yerlerde de yapılmış savaşlar var. uzun lafın kısası : yetmedi orası: )

@light beam : yok artık daha neler abi: ) 300.000 birbirine zincirle bağlı binek arabası? yahu şu anda o kadar otomobili sığdıracak otoyol bile yok hehe. orası sallama geldi bana biraz.

Ya valla şimdi çölde yapılmış savaşlar var, misal Selahaddin'in Hattin Savaşı. Adam vahadan vahaya geziyormuş diye biliyorum ben. Bir bakmak lazım belki de onlara teker teker.

O wikipedia sayfasında ortaçağdaki belli başlı savaşlar da var, onlara bakmalı.

300.000 olayı ne kadar doğru bilmiyorum wikipedianın yalancısıyım :) ama şu pdf aydınlatır sanırım osmanlı'daki lojistik olayını, biraz uzun baştan uyarayım 164 sayfacık :)

www2.let.uu.nl

yavuz'un o kadar adamla istanbul'dan ciktigini sanmiyorum. kendi birlikleri 10 bin'i gecmez... geriye kalanlar yolda kendisine katilan diger birlikler. ki devlet sinirlari icerisinde zaten gelecek yilin vergisi karsiligi falan yiyecek icecek karsilanir. atlar icinse; belli araliklarla kamplar kurulur. (ciktik yola , durmadan gidiyoruz demek olmaz) kamplardan yakin otlak alanlara gunubirlik gidilir gelinir.

dusman topraklarina girdigin zaman ise ganimet soz konusudur. akincilar etrafa dagilir, koylerden toparlarlar gerekli seyleri. zorla ya da parasiyla... duruma gore degisir ama cogu zaman koyler yikilir yakilir, insanlari esir alinir. satilir, parasiyla gerekli seyler alinir. herneyse, savasin asil amaci zaten ganimettir.

mesela viyana'ya gidilirken yolda bolca avusturya, macaristan koyu elden gecirilmis. hatta bazi avusturyalilara gore o donem turkler yuzunden su an uzum baglari cok azalmismis...

zaten sefer cok uzun surmez. denildigi gibi genelde yazin sefere cikilir. kis gelmeden de bitirilir. 4 bilemedin 5 ay... bir sene tutamazsin o kadar adami ayni hedef icin. birer birer kacarlar.

herneyse, ben ne tarihciyim ne de asker. ama okuduklarim, bildiklerim bunlardan ibaret.

osmanlı'nın savaşlardaki iaşe problemleri son zamanlarda pek çok tarihçinin dikkatini çekiyor. yeni tarihçiler bu konularda araştırmalar yapıyorlar. yök'ün tez tarama modülüne ğye olarak bunları arayabilirsin.

klasik dönem osmanlı'da iaşe ya da sizin deyiminizle lojistik oldukça sıkıntılı görünebilir fakat çözüm pratiktir. öncelikle devletin bizzat bakmakla yükümlü olduğu asker kapıkuludur, bunlar kendi içlerindeki ötgütlenmeleri vasıtasıyla yeme-içme işlemlerini hallederler. tabi erzak vs. sefer hazırlıkları dahilinde toplanmıştır, anadolu ya da balkanlar'da ilerlenirken bir yandan erzak toplanmasına devam edilir. ülke sınırlarından çıkıldığında ise ganimet helaldir, dolayısıyla zorla erzak alınır. ancak osmanlı çağdaşı devletlere göre farklı bir politika izlemiş, üzerinden geçtiği toprağı bünyesine katmayı düşünüyorsa buraları fazla hırpalamamıştır. böylece fetih sonrası yakılıp yıkılmamış topraklardan vergi toplayabilmiş, halkı da kendine kazanmıştır.

kapıkulu haricinde kalan timarlıların iaşesi ise bağlı bulundukları sipahi tarafından sağlanmıştır. dolayısıyla minimalist bir çözüm üretildiği söylenebilir. sipahi zaten toprakla ilgili bir insan olduğu için, erzak bulma işi çok da zor değildir. zaten gelirini sağladığı vergileri nakden değil aynen alır. bunların sefer bölgesine transportasyonu yine timarlılara aittir.

halil inalcık külliyatı biraz deşilirse oldukça kapsamlı bilgiler bulunabilir.

size avrupa kısmından örnek vereyim.

ortaçağ'da bir ordunun günlük lojistik ihtiyacı şunları kapsardı:
yiyecek, içecek, barınma, kadın.

her asker kendine 1-2 gün yetecek yemeği ve suyu yanında taşırdı. bunun dışında gece kamp yapılacağı zaman orduyu geriden takip eden bir kısımda çadırlar taşınırdı, gece çökünce bu çadırlardan kamp kurulur ve ordu gecelerdi.

orduyu bölümlere ayırın. her 100-120 kişiye bir bölük komutanı tahsis edin. bu komutan kendi bölüğünün ihtiyaçlarını bilir ve bunu üst mercilere aktarırdı. bu kısma kadar sorun yok. yani düzgünm işleyen bir sistem var. orduları takip eden bir erzak güruhu olur genelde, bu güruhta orduya genelde 2 hafta yetecek erzak vardır, su yoldan sağlanırdı. erzak gurubuna ise "tarihin en eski mesleğini" icra eden fahişeler eşlik ederdi.

peki eksilen yiyecekler ve yeni kadın ihtiyacı nasıl kaşılanacak? tek yol yağma yapmaktır. bu olay, orduların geçtikleri yol üzerindeki köy ve kasabalardan kralın veya prensin otoritesine danayarak yiyecek ve kadın tedarik etmesidir. avrupa savaşları hep bu şekilde yapılmıştır.

peki diyelim ki yakında köy yok? ya da hattin savaşındaki gibi çöle gidiliyor. o zaman askerlere kendilerine 1 hafta yetecek erzak verilirdi (her askerin yükü ağırlaşırdı, ama genel olarak taşınacak yük bölündüğü için iş kolaylaşırdı), erzak konvoyu ise 1-2 ay yetecek kadar daha fazlaerzak taşırdı ve mutlaka su kaynaklarına yakın gidilirdi.
suya yakın gitmek her ordunun yapması gereken şeydir, genelde ordulardan önce gözcü birlikler gider ve arazide suyun bulunduğu, kamp yapmaya elverişli yerleri ararlardı.

ahmetin borcu ile elindekini toplamak yerine, giderleriyle, elindekini toplamak lazım. 45+1+1=47. elde de 3 var. 50 yapar. sizin düşündüğünüz yolda mantık hatası olduğundan sonuç yanlış çıkıyor. 48ytl borcu var. 3 ytl de elinde var. Elindeki 3 ytlyi de versin esra'ya. toplam borcu 21+24 ytl. yani 45ytl yapıyor. Onu da başka kızlarla yemiş.

neyi bulmak için bu üç sayıyı topluyosun ki? 48 ytl borcu var. 3'le toplayınca bunu ne buluyosun?

yok ahmet'in elindeki parayla eşit olması lazım değil. ama biz olaya 50 ytl ile başladık şimdi ise 51 ytl var. halbuki ortada dönen para sadece 50 ytl idi. 51 ytlye çıkması garip değil gayet normal bir olay mı? değil.

edit : baktım da bu haliyle bana da mantıksız geldi. yok bunun mantıklı gelen bir şekli var bilen varsa onu yazsın: )

niye 24 24 ve 3 u topluyosun onu anlamadim ben. şöyle diyim 50 ytlnin 1ytlsini kizlarla yese elinde kalir 49. 1er ytlde öder onlara 24 + 24 + 47 = hey yavrum hey

illa bisiler topliyip cikariyim diosan;

yedigi para + elinde kalan para = borcu - odedigi para

sorunun dogrusu buydu galiba

baslık bu = matematiğin bittigi an...

3 kişi duşunun. para birleştirip bir radyo almaya gidiyorlar.

radyo 30 lira. hepsi 10'ar lira koyup radyoyu alıp gidiyor.

fakat sonra tezgâhtar radyonun indirime girdiğini ve 25 liraya düştüğünü

hatırlıyor ve çırağına 5 lira verip gidip para üstünü iade etmesini istiyor.

çırak 5 lirayı 3 kişiye bölüştüremeyeceğini düşünüp

2 lirayı cebine atıyor ve 3 lirayı 3 kişi arasında bölüştürüyor.

böylece radyoyu 9'ar liraya almış oluyorlar.

şimdi: 9 x 3 = 27

çırak da cebine 2 lira attı 27 + 2 = 29

peki geri kalan 1 liraya ne oldu.?

@divit, yine dedigim gibi o birimleri toplayinca elde ettigin sonuc toplam paraya esit olmaz zaten. adamin 10 lira iade ettigini dusun ve ciragin 1 lirayi cebine attigini dusun fark articaktir. sorunun 5e2 olmasinin sebebi az onceki soruda oldugu gibi farki "1" yapip bu nerden geliyo? demek

2. soru da radyoyu 28'e almış oluyorlar 2 de çırakta var etti 30. kişi başı ödenen para da 28/3=9.33 0.33*3=1 ediyor o 1 lira oraya gidiyor. aynı şeyleri farklı biçimde tekrar soylemiş olabilirim kafam dalgın.

Radyoyu 28'e almiyorlar. 10'ar lira verip bir lira geri verince, herkesin cebinden 9 lira cikmis oluyor. divit'in hesaba gore herkes 9.33 vermis oluyor ama dogru degil. herkesin cebinden 9 lira cikiyor bu kesin.

9 x 3 = 27 lira

25 lira radyoydu, 2 lira da cirakta kaldi. 25 + 2 = 9 x 3

hata, tum parayi 30'e esitlemekten cikiyor. herkes 10 verseydi 30 a esitlemeye calisilabilirdi ama herkesin cebinden 9 cikti 9x3 = 27 diyip sonra parayi 30'a esitlemeye calismak mantik hatasi oluyor.

bence bir yazicioglu'ndaki (bkz: uygar elektronik)e sorun. ben zamaninda chip islerini vs. onlara yaptirmistim, gayet guzel insanlardi.

o bozulunca cihaz bir daha eski haline dönmüyor edindiğim tecrübelere göre. sürekli sorun çıkarıp duruyor yaptırıncada. öyle iğrenç bir durum.

biraz masraf yapıp harddisk taktırabilirsiniz. böylece oyunları harddiskten okur, lensten diil, tüm ps2 cafeler ondan kullanıyor.

öncelikle sormak için çok kötü bir saat bence.

o psikolojiyi nasıl atarsın bilmiyorum ama papatya çayı, rezene çayı falan önerilir uyku için. papatyayı denedim olmadı, o ayrı. o düşünmeden duramama hadisesini iyi bilirim. rahatlatıcı bir müzik deneyebilirsin. uyuyamamada esas sorun "uyumam lazım ama uyuyamıyorum!" düşüncesi. ister istemez bende çok oluyor. başka şeyler düşünmek gerekiyordur belki. bilemem. bu saatte gelen yanıttan farklı bi şey bekleyemezdin zaten.

ha bir de, mümkünse dişlerini yatmadan birkaç saat önce fırçala. herkeste olmuyormuş ama bende uyku açıyor o. o psikolojiyle ilgili bir de anımı anlatayım. 24 saat boyunca uyunmamış bir günün ardından ancak öbür gece saat 2-3 gibi uyuyabilmiştim. bünye alışık değil.

kediotu denen bir şey var uykuyu düzenliyormuş.

moral bozmak gibi olmasın ama düzelmez o. gece oturmayı seven bir insansınız, hep seveceksiniz, düzelmez.
birkaç gün düzenli uyku sonrası sabahlama, sonrası 2 3 saat uyku ile geçecek günler. yok yok düzelmez o.

uyumanın tek yöntemi de erken kalkmak bi de iyi bişe değil ama hızlıca 2-3 kadeh içmek alkol töleransınıza göre.
ama düzelmez söylim ben. gece oturmak güzeldir.:)

ben bunun için doktara gittim insomin verdi bana.ilacı içince 1 saat içinde gayet salam bi uyku bastrıyor insanı ama ertesi gün uyanınca çok fena halsizlik yapıyor,stersen bi dene...

sorunu okurken nick ine baktım bi ara "ulen ben ne ara yazdım bunu" dedim kendi kendime. ama sen ben değilmişsin.!!?! sorunumuz geceleri sevmek dorian greyfurt un dediği gibi. bir aralar hafif müzik işe yaramıştı. norah jones hayranı olmuştum. çok keresinde uyandığımda kulaklığın kablosunun boynumu sıkıca sardığını gördüm(evet gördüm :p). bir aralar çok hareketli idim. feci yoruluyordum. gece 1 olduğunda sızıyordum. o zamanlar uyku düzenim biraz oturmuştu. ama sonra özüme o miskin uyuşuk halime geri döndüm. bir arkadaşımdan uyku hapı aldım. ikiye böldüm fazla etki etmesin diye. hapı yuttuktan 4 saat sonra uyuyabildim. 12 saat uyumuşum ve başağrısı cabası.

sonuç olarak bitkin düşmek en iyisi gibi geliyor. miskin değilsen bir süre sonra düzene oturur sanırım.

düşünme işini ise müzik çözer. gerçi ben, yok konserdeymişim, yok bruce dickinson ben mişim. yine kopuyordum. (norah jones nerede bruce dickinson nerede o ayrı)

Spor. Akşam 11de evde olacak şekilde 2 saat bi performans sporu yap, bak nasıl sızıyorsun gelir gelmez.

ayran iciyorsun ve tv'i acip gotunu donup yatiyorsun. ne zaman boyle yapsam deliksiz uyuyorum, hatta telefonum calsa sesine uyanamiyorum gece. '99 depreminden sonra ciddi bir uyuyamama sorunu ya$ami$tim. ayran veya yogurt zaten genel anlamda uykuyu getirir, bende de i$e yariyor.

yav ben de uyku problemi yaşıyorum fakat bazı taktikleri uygulayınca rahat uyuyabiliyorum.

öncelikle fazla alkol aldığım zaman kesinlikle uyuyamıyorum. gece 8-10 defa kalkıyorum, sabaha kadar iki litre su içiyorum.

yatmadan önce karnımın dok olması lazım yoksa uyusam bile gece yine uyanıyorum.

yatmadan önce sıcak bir banyo uyumak için işe yarıyor.

sessiz bir ortamda uyuyunca çok fazla şey düşünüyorum. kafamın içinden binlerce ses geçiyor. sanki gerçekmiş gibi geliyor bazen. o yüzden yatağım televizyonun karşısında. televizyonu 45dk. sonra kapanacak şekilde ayarlıyorum (şu ana kadar tv hep ben uyudukran sonra kapanmıştır :) biraz gevşek bırakıyorum vucudumu kendime bir pozisyon ayarlıyorum (bazen her gece farklı bir şekilde uyuyorum) yatmadan önce birşeyler yemişsem sol tarafımın üzerine yatıyorum (işe yarıyor rahatsız olmuyorum) genellikle yüz üstü yattığım zaman sağ ayağımı karnıma çekip yatıyorum. sırt üstü biraz zor uyuyorum, sırt üstü yatacaksam belimden boynuma kadar komple bir destek alıyorum (hasta yatakları olur ya aynı onun gibi)

birde şunu söyleyeyim, televizyon ile beraber uyumak kesinlikle alışkanlık yapıyor :)

sanırsam cevabı yok. tek çaresi kafadaki sorunları aşabilmek diyorlar..stres, kişisel sorunlar insanın uykusunu çalıyormuş. bu birçok kişide böyle. sabah 9 da sınavım olunca ona özel olarak 3 de filan uyuyorum, geri kalan günler 5den aşağısı kurtarmıyor..

Uzun süre uyumamak da uyumayı daha doğrusu sızmayı sağlıyor, ama düzenli olarak uyku saati felam düzenlemek nasıl olur bilemedim tabi benzer dertten muzdarip olarak.

# Uykusuz insanların bir bölümünde sadece uyku hijyeninin düzenlenmesiyle önemli ölçüde yarar sağlanabilmektedir. Uyku hijyeni için şu noktalara dikkat edilmelidir: çok aç ya da tok olmamak,
# kafeinli, alkollü, kolalı içeceklerden ve tütün kullanımından kaçınmak,
# düzenli egzersiz yapmak, ancak akşam saatlerinde heyecan oluşturacak aktivitelerden kaçınmak,
# uyku gelmeden yatağa girmemek,
# yatak odasını sadece uyku ve cinsel ilişki için kullanmak,
# uyuyamadığında uyumaya çabalamamak, yataktan ve yatak odasından çıkarak başka bir yerde zaman geçirip uyku gelince yatağa dönmek,
# ne kadar uyunursa uyunsun sabah belirli bir saatte kalkmak,
# gündüzleri uyumamak ve yatak odasını ses, ışık, ısı yönünden izole etmek.

www.tip2000.com

bende de uykusuzluk sorunu var, karapolisnas yazmış gerçi yazacağımı yine de yazayım, günde 2 saat düzenli yürüyüş yap, akşam 22:00 de gözün kapanmaya başlıyor. ben denedim oldu

geçen seneye kadar bir gece kuşu olarak şunu önerebilirim. bir sabah erkenden kalk. kaç saat uyumuş olmanın bir önemi yok. mesela 6.30 da uyandın diyelim. sakın uyuma. çalışıyorsan zaten akşama yorulursun. erken gelir yatarsın. her sabah aynı saatte kalkmaya özen gösterirsen düzene girersin. ha benim yapacak işim yok hacı boşum diyorsan, kendine bi uğraş bul. bu uğraş chat yapmak, film izlemek vs dışında hareket edebileceğin bir şey olsun. yok bulamam diyorsan günde en az 1 saat yürü. özellikle akşam üstü 5 ten sonra. uykun düzene girmezse, gece yatağına girdiğinde çat diye uyuyamazsan, saat 23 sularında gözün yatağa bakmazsa gel beni bul.

Aynı sorundan bende muzdaribim ve hala hala. Bunun için psikiyatristim bana sıradışı bişi sölemişti. Gün içi yapmam gereken sorumluluklardan kaçıyormuşum bu yüzden geç uyuyup geç kalkınca bu sorumluluklardan bir nebze kaçıyormuşum.Sanırım şu okulu bitirip 9-17 mesaili bi işe başlayınca paşa paşa erkenden uyuyacaz dostum.

Tanıdığım birini aramışlardı böyle, "biz x bankasındanız kampanyamız var şöyle sağlık sigortası yapıyoruz böyle güzelliklerle coşturuyoruz sizi, müşteri numaranız kredi kartı numaranız lazım" falan filan demişler. Eleman da şüphelenip "çok güzel, siz kapatın ben bankayı arayayım öyle konuşalım" demiş tabi kem küm etmişler. Kısaca bu şekilde dolandırıcılık yapılmaya çalışılıyor, dikkatli olmak lazım...

finansbank'ın gizli numaradan aradığı oluyor bazen.. "ilgilenmiyorum" deyip kapatın gitsin..

sürekli gizli numaradan aradıkları için siniriniz bozuluyorsa turkcell'in gizli numaradan aranmayı engelleme hizmeti var, "aradığınız kişi gizli numaralara gıcık oluyor" gibi bir mesaj çıkıyor.. diğer operatörlerin de böyle bir hizmeti vardır muhtemelen..

evet ama sorun şu ki ev telefonumu arıyorlar.

ev telefonundan hiç aranmadığım için bilemiyorum, ama "aramayın kardeşim beni" diye baskı yapmak belki çözüm olabilir.. her halükarda tam olarak önleyebileceğinizi sanmıyorum; gün aşırı farklı numaralardan aradıkları için biliyorum, çok ısrarcılar..

carreforur card falan alıp form doldurdunuz mu markette?

(bkz: social engineering)


Tahminimce arayan kadın öyle değil mi?

arkadaslar daha once basima boyle birsey geldi benim de. carrefoursa nin sigorta sirketiyiz deyip kandirmaya calistilar. elemanin biri aradi [erkek] gule oynaya sorular soruyor falan.. iskillendim tabi, dedim ki telefonumu nerden buldunuz? adrese neden ihtiyaciniz olsun ki deyip en sonunda ilgilenmiyorum deyip kapattim. belki tuzaklarina dusseydim kredi karti numarami isteyecekti, bilemiyorum. ama kesinlikle guvenmeyin boyle arayanlara. hele ki gizli numaraysa hic guvenmeyin. ev telefonundan aranmalar icinse savciliga dilekce verip dinlemeye actirabilirsiniz ev telefonunuzu. su an icin aklima bir tek bu geliyor.

yok carrefour kartla da alakam yok. en son arayan erkekti daha önce öyle miydi unuttum.

arkadaşlar bu gibi durumlarda dolandırıcılık gibi bir şüpheniz olursa direk sizi arayan kişiye "santral numaranızı verin ben sizi arayayım" diyerek arayan kişinin ismini ve varsa dahili numarasını öğrenin. bu bilgileri veriyorsa dolandırıcılık olması ihtimali sıfır, ama kem küm ediyorlarsa direk kapatın telefonu hiç bilgi vermeyin. (bu uyarıyı yapan bir bankacıdır!)

soyle soyleyeyim amerikadaki telemarketing olayini ufaktan bizimkiler ogrendiler. hatta amerikada boku bile cikti diyebilirim. olmadik zamanlarda bile arayabiliyorlar. ilk basta ben kibar davranip ilgilenmiyorum falan diyordum ama artik direk suratlarina kapatiyorum, sizde oyle yapin cunku kimsenin sizi isteginiz disinda arayip rahatsiz etmeye hakki yok...

öncelikle arayan kişiye şöyle deyin: ''finansbank'tan aradığınızı nereden bileyim?'' bu tarz dış arama yapan müşteri hizmetlerinin muhakkak görünen bir telefon numarasından arama yapmaları gerekir ki, siz de müşteri olarak o numarayı arayıp sorgulatabilin. kem küm ediyorlarsa kusura bakmamalarını söyleyin. ısrarla aramaya devam ediyorlarsa bir daha aranmak istemediğinizi, oraya bi yere konu ile ilgili not düşülmesini talep ettiğinizi, teknolojilerinin artık bu kadarcık gelişmiş olabileceğini umduğunuzu, aksi halde avukatınızla uğraşmak zorunda kalacaklarını söyleyin. eğer finansbank ise bir daha aramayacaklardır. finansbank değilse son derece salak bir üçkağıt dönüyordur. (dönerse sizindir, dönmezse zaten hiç bir zaman sizin olma..eheh..)

facebook ta finansbankın bir kampanyası vardı,
arkadaşını getirince senin kart hesabına 5 ytl parapuan yatıyordu.
ben bir arkadaşım kazansın diye kabul etmiştim, isim soyisim ve telefon numarası yazılması gerekiyordu. bende yazdım. daha sonra kart başvurusunda bulunmanız lazım diyordu, ben kabul etmedim sayfayı kapattım fakat benim telefon ve isim kayıt altına alınmış. bir ikigün sonra aramışlardı bankadan. tabi ben kredi kartı kullanmadığımı söyledim, beni ikna etmeye çalıştılar kabul etmedim, daha da aramadılar.
belki bu şekilde facebook üzerinden bir şey olmuş olabilir.

buyuk ihtimalle bu facebook'daki sanal portfoy oyunundan falan ula$mi$lardir, pek cok insan aranmi$ boyle, enteresan bir$ey.

nereden biliyorlar kismina gelince,

bankalarin elinde cok ciddi bir mu$teri veritabani var :)

Eğer mail adresini verirsen daha fazla da gönderebilirim.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2006/4-519 K. 2006/527 T. 12.7.2006
ÖZET : Davacı, desteğinin ölümü nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Uyuşmazlık, davacı tarafça itiraza uğramayan, temyiz edilmeyen destek payının, farklı nedenlere dayalı bozma kararından sonra yeniden yapılan hesaplamada artırılmasının, davalıların usuli kazanılmış hakkını ihlal edip etmediği noktasında toplanmaktadır. Bozma kararına uyulması halinde bozma kararı lehine olan taraf lehine usuli kazanılmış hak doğar. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen kısımlar hakkında inceleme yaparak karar veremez. Kesinleşmiş kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. Somut olayda, ilk hükme esas alınan bilirkişi raporunda destek payları % 10 - % 7,5 olarak belirlenmiştir. Davacılar tarafından temyiz edilmemekle bu husus davalılar yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. Başka nedenlerle bovnadan sonra destek paylarının artırılması ve buna göre hesaplama yapılması davalıların usuli kazanılmış hakkını ihlal eder.