güzel bir cüzdan? herscheller böyle sportif ve biraz da şık olmayı sevenler için güzel gayet, morhipoda 57 tl falan gibi birşeydi fiyatı.

yada elektronik bir gadget.

ilgi alanları ile ilgili okumayı seviyor mu? eğer seviyorsa ufkunu 1341236125 katına çıkaracak harika kitaplar var.

carl sagan - karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı

kaan kural - hastasıyım bu oyunun

yazıhane yıllık: dünya yanarken

bütçe sınırsız mı?

Supermatik, değer derseniz 2000-3000 liraya kadar bir sey alabilirim. O yüzden belirtmedim bütçe.

Saat.

taş gibisin, hiç bir sorun yok. hepatite karşı da aşıkanmışsın ve aşı şu an gayet aktif durumda. anti-Hbs aşıyı gösterir. 1000 üzerinde olması da gayet iyi olduğunu gösterir. 10'un altında olsaydı tekrar aşılama önerilebilirdi. ama şu an hiçbir sorun yok. için rahat olsun.

çok teşekkürler!

Lokasyon ver Silivri de İstanbul tuzla da.

Şişli'de Cevahir'in karşı sırasındaki Türkiye Şş bankasının yanında köşedeki mekan tam olarak böyle.

kadıköy rıhtım da var

uskudar meydandan otobüs yazıhanelerinin falan olduğu sokağa girince var bi tane.

Almanyada tanıştığım bir kız vardı, ilk tanıştığımızda sabah akşam arayıp birşeyler yapalım diye darlıyordu, iş çıkışı yorgunluğuyla yemek hazırlayıp gece 5e kadar içip muhabbet edip doğru düzgün dinlenmeden işe geliyordu, sonra haftasonu arabasıyla biyerlere gidiyorduk falan. sonra bipolar olduğunu söyledi, yakında depresif dönemim gelicek diye uyardı, ama bu kadar büyük bi değişiklik olacağını tahmin etmiyordum, kız resmen yerçekimi 5 katına çıkmış gibi ağırlaştı, işe gidemiyordu, raporu olduğundan neyseki iş konusunda sorun yaşamıyordu ama türkiyede biri bu hastalıkla nası başa çıkar bilemiyorum. ben daha çok duygusal dalgalanma tarzı birşey sanıyordum ama resmen 6 uyumayıp 6 ay yatakta kalıyordu falan. çok zor.

ilaci var.

eğitim sistemi süper ötesi olduğundan lise, üniversite okurken sorun olmuyor tr'de. sonrasında -özellikle özel sektörde- iş bulamıyorlar. ailelerinin ekonomik durumlarına ve mahalle baskısına göre bi kere evlenip boşanıyorlar. tedavi görürlerse akademik ortamlarda dişleri dökülene kadar takılabilirler, yine eğitim sistemi süper ötesi olduğundan. ama hiçbir zaman -cosby show'daki gibi- normal bir hayat süremiyorlar.

arkadaşım çırılçıplak ege taraflarında ormanda yaşamak istemişti, susuzluktan ölmeden önce bir bota el sallayarak kurtulmuştu. o kadar diyeyyim sana. şimdi ilaç etkisinde ve utanmadan anlatabiliyor bunları.

Birçok yazar, şair,özellikle ressamın, bu hastalık sebebiyle en verimli dönemlerini geçirdikleri düşünülüyor. Ben de lisansın son senesinde bir arkadaşımda olduğunu öğrendiğimizde incelemeye başlamıştım. Bir gün final öncesi arkadaşlarım beni çalıştırırken o kadar hızlı konuşuyordu ki farkedilmeyecek gibi değildi. Ondan birkaç gün sonra başka bir dersin finali vardı. Sabah o kadar ağlıyordu ki hayatımda böyle bir şey görmemiştim. Ondan sonra öğrendik zaten hastalığını. Hemen ailesi çağırıldı hastaneye yatırıldı. Ama son dönemlerde sürekli tuhaf konuşmalar yapıyordu arkadaşları hakkında daha öncesinde görmediğimiz şekilde davranıyordu özel hayatında. Böyleyken böyle. Umarım şimdi daha iyidir ama bu hastalık önce aile sonra onunla birlikte hayatını geçireceği herkesi etkiliyor o yüzden pek de eğlenceli olduğu söylenemez bence.

selamlar

1) direk konsolosluğa başvurun, sakın aracı kuruma para kaptırmayın, zaten yapacakları istenen belgeleri sizden alıp konsolosluğa göndermek.

2) yok tabi ki, skyscanner üzerinden arayıp en ucuzunu bulabilirsiniz.

3) her hangi bir sigorta acentasına gidip 50 lira gibi ücret karşılığı yaptırabilirsiniz seyahat sigortanızı.

4) geç kalmamışsınız.

5) başarılar.

ek olarak davetiye mektubunu karıştırmaya gerek yok. direk turistik vizeye başvurun yeter

1) çoğu konsolosluk, vize işlemleri için aracı kurum yetkilendirir ve kendisi başvuru kabul etmez. "aracı kuruma para kaptırmayın" denmiş ama şu an avrupa'daki çoğu ülke için konsolosluktan bireysel turist vizesi için başvuru yapamıyorsunuz bile. isviçre için durum nasıl bilmiyorum ama sizi ısrarla bir yere yönlendiriyorlarsa bilin ki yetkili kurum orasıdır. hizmet bedeliydi, şuydu buydu derken 100-150 lira daha geçiriyorlar ama yapacak bir şey yok, konsolosluk "ben vermiyorum kardeşim allah allah" derse ne yapabiliriz ki?

2) hayır, geçerli olduğu sürece uçak biletini istediğiniz firmadan ve istediğiniz fiyata alabilirsiniz. isterse çok özel promosyonla 20 liraya düşsün, fark etmez. siz o uçakla isviçre'ye gidip, vaktinde dönüş biletiyle türkiye'ye dönebilecek misiniz? önemli olan budur. gerekli belgeleri sunmanız halinde, uzay mekiğiyle bile gidebilirsiniz.

3) bu 30 bin euro teminat sanırım başınıza bir iş gelmesi durumunda karşılanabilecek toplam tutarı ifade ediyor. gözünüzü korkutmasın. söylendiği gibi, oldukça uygun fiyatlı. herhangi bir sigorta şirketine gidip, "ben isviçre'ye X günlüğüne gideceğim, ona göre geçerli sağlık sigortası istiyorum" derseniz poliçe düzenlerler. ben iş bankası'ndan yakın zamanda 5 gün için 8 euro'ya almıştım tüm avrupa ülkelerini kapsayanını. 2012'de polonya için 29 günlüğü 50 lira civarına geliyordu ama o zaman türk lirası daha değerliydi tabii, şimdi 75-80 olmuştur sanırım.

4) hayır. o sevmediğimiz aracı kurumlar sayesinde artık vize işlemleri, yoğunluk veya özel durumlar haricinde, genelde bir hafta içinde tamamlanıyor. yine de olası gecikmeleri göz önünde bulundurup, başvuruyu gezi tarihinden 15-30 gün arası önceden yapmakta fayda var. siz işlemlere 15 mart'tan sonra başlayabilirsiniz mesela, daha vakit bol.

5) vize alabileceğinizden eminseniz, yani belgeleriniz tamsa ve cebinizde paranız bolsa sta'nın dediği gibi arkadaşı hiç karıştırmayabilirsiniz... turistik ziyarete davetiyeyle gitmeye pek iyi gözle bakmıyorlar diye biliyorum, hani "içerden adamı var" gibisinden, gelir de kalmaya niyetlenir gibi. ha öğrenciyseniz, çalışıyorsanız muhtemelen sorun olmaz gibi ama yine de arkadaşı karıştırmadan, otel/hostel rezervasyonu yapıp (booking.com iyidir, çoğu işletmenin ücretsiz iptal özelliği olur; yani vizeyi aldıktan sonra iptal edebilirsiniz beş kuruş ödemeden. rezervasyon yaparken işletmenin kurallarına dikkat edin) gidebilirsiniz.

ben de şunu sorayım, isviçre'ye falan nasıl gidiyorsunuz ya? çok pahalı değil mi? hayat çok mu güzel lan?

@der meister Teşekkür ederim cevaplarınız için.

Son sorudan başlayacak olursak, nasıl gittiğimizi biz de pek anlayamıyoruz ancak turistikten ziyade biraz zaruri bir ziyaret olacak. Arkadaşımın eşinin ciddi sağlık problemleri var ve 2 tane de ufak çocuk var. Onlarla vakit geçirip biraz moral olabilmek için gidiyoruz. Evet pahalı ama olsun, en güzel tatilden bile daha iyi olacak düşüncesindeyim.

Konsolosluk sitesinde aracı kurumdan falan bahsetmiyor ama arayıp sormak daha iyi olur sanırım.

Bu arada arkadaşım bu sağlık problemlerini davet mektubunda belirteceği için daha kolay olacağını söylüyor. Bu konuda ben de kararsız kaldım, ziyaret vizesi mi yoksa turistik vize mi tam karar veremedim.

-kadinsan eger au-pair olabilirsin. almanyadayim, bugün buraya o sekilde gelmis iki kisiyle tanistim.
-kendi meslegini yapabilecek isi daha kolay bulursun, aslinda avantajlisin, meslegini yapmak icin özellikle flamanca bilmen gerekmiyor. burada yapacagin isle ilgili diploman olmasi önemli. cati ustasinin bile diplomasi var. diplomasiz calisabilecegin vasifsiz isler de senin burada kalici olmani saglamaz. oturma iznin cikmaz.

edit: hollandada yasadim, bir kisiden bile yabanci oldugum icin herhangi bir kabalik, ters hareket, ima hissetmedim. hollandalilar seker gibi insanlar.

almanyada bu yasaniyor ama hic bir sekilde sözlü degil. tavirlardan anlasiliyor yabanci düsmanligi. ama söyle söyleyeyim, ben türkiyede türklerden yana karsilastigim terbiyesizligin onda birini yasamiyorum yine de. türkiyede kendi ülkemdeki insanlarin düsmanligi daha fazla.

çok iyimser düşünmüşsün ama önce gideceğin ülkede çalışma iznine ihtiyacın var. sana çalışma izni çıkaracak bir iş yerinin önce kendi ülkesi, sonra avrupa birliği ülkeleri arasında arama yapıp bulamadığını ve seni işe alacağını beyan etmesi gerekiyor. bu o kadar kolay ve kısa bir süreç değil. yani adamların istediği şeye cuk oturmuyorsan ya da çok iyi değilsen böyle bir zahmete girmezler. bi türk olarak siktirip gitmek hiç o kadar kolay değil üzgünüm

@irminti, ben mi kendimi net ifade edemedim de iyimser göründüm yoksa sen çok mu acı çektin de 72 yaşındaki gurbetçi babaanneler gibi konuştun anlamadım.

iyimser olsam o iyimserlikle gider ablamın kapısına "naber cınım bana iş buldun mu" der keyfime bakardım herhalde. istemek ile iyimser olmak arasında çok fark var diye düşünüyorum. hatta o kadar iyimser değilim ki bu ve hiçbir konuda, elimde olmasına rağmen bu fikri netleştirmem bile 2 yıldan fazla sürdü.

@kucukharfler, teşekkürler. itayla'da yüksek lisans yapan bir arkadaşım da ilets'ye gir gel diyor ancak ben eğitim alanında bir iş yapmak istemiyorum.

Tekrar Türkiye'ye dönünce hepimizin ballandıra ballandıra anlattığı şeylerdendir: "İnsana değer veriyorlar abi, insan olduğunu anlıyorsun" klişesi. Ama bir ayrıntı var hepimiz tekrar Türkiye'ye dönmüşüz ve yurt dışına yaşamak için değil kısa süreli bir amaç için gitmişiz. İnan ki elinde somut bir yetenek yoksa her şey düşündüğün gibi mükemmel olmayabilir. Ayrıca halkın aptal olmadığı ülkelerde ekmek bulman daha zordur. Düşünsene Türkiye'de senin nitelediğin gibi herkes aptal olmasaydı İngilizce öğretmeni olabilir miydin kolay kolay? Madem herkes aptal, sen akıllısın bu aptallar arasından öne çıkabilirsin.

benim yerimede otlan arkadaşım :) hayırlı olsun ve de yolun açık olsun.
-gün gelir biz de siktir olup gideriz (kıskanma modu)

@eccentric, vaooov düz mantık hiç bu kadar düz mantık olmamıştı. tickini verdim kardeş.

calisma iznin olacak diye varsayarak:

bulasik yikayabilirsin. muhtemelen seni idare eder. karin tokluguna calismak icin herhangi bir is yeterli olur. turkiye gibi degil.

calisma iznin yoksa:

evlen biriyle direkt. kacak calisan belki vardir ama bu islere girmek icin biraz daha farkli bir kisilikte olman lazim.

ek: turkiye'den oraya gidip meslegini de yapmak istemiyorsan, kimse senin icin calisma vizesi almaz. kendi alaninda cok iyi olsan belki derim de, vasifsiz adam icin kimse ugrasmaz.

atom +1

Sen de git, o da gitsin, bu da gitsin, herkes gitsin, içini boşaltalım ülkenin. Nasıl olsa mülteciydi falan kapısına dayandın mı alıyor öyle değil mi. Kim kalacak biz gidince? Kime kalacak ülke? Suriyeli mülteci diyor ki kameraya konuşurum ama beni çekme. Neden diyor? Çünkü biliyor ki dönünce esad ilk bu kaçanların peşine düşecek. Çünkü savaştan kaçıyor ama yaptığının bi nevi vatan hainliği olduğunu düşünüyor.

karikaturistan.files.wordpress.com

@bigbadabum, bana ne? ben mi bu hale getirdim bu ülkeyi. kim bozduysa ya da bozulmasına yol açtıysa o düzeltsin.

şahsen ben çok mücadele verdim. benim babam da mücadele verdi. onun babası da, onun babası da. sonuçta ne oldu?

osman çavuş var babamın dedesi. savaşlar yüzünden 16 yıl askerlik yapmış. ruslar tarafından esir alınmış, vücudunda onlarca süngü izi var. bu adam savaşmış arkadaşları gibi. sonra benim dedem yıllarca hak adalet peşinde koşmuş, kendi çocuklarını ihmal edip başkalarının çocuklarıyla ilgilenmiş, başkalarının dertleriyle uğraşmış, vatan-millet-toprak demiş başka bir şey dememiş. bunları yaparken bir kuruşluk hak yememiş. sefalet içerisinde yaşamış. babam ise özgürlük isterken, adalet isterken, bunlar için sokaklarda bağırıp çağırırken tutuklanmış. işkence görmüş, hapis yatmış.

ben de onların yolundan gittim uzun süre. mücadele ettim. plastik mermi yedim, biber gazına alıştım etkilenmez hale geldim. görüşümün uymadığı insanlara olan biteni anlatmak için cebimden, ruhumdan, enerjimden ödün verdim. bir haftada 12 farklı şehirdeki protestolara katılmak için günde 2 şer saat uyudum, suriye sınırına gidip kamplarda gönüllü hizmet ettim. daha bir sürü şey.

ama yok, ben pes ettim. çünkü bu ülkeyi saran virüs gibi bir şey var artık. bu virüsü yok etmenin yolu yok. inanılmaz hızlı ve kararlı büyüyen bir virüs bu. bundan kaçmaktan başka çare görmüyorum. bu kadar şeyi yaparken aklımda ümitsizlik hiç olmadı. hiç başaramayacağız demedim. her yenilgiden her müdahaleden daha güçlü çıktığımızı hissediyordum. ama öyle değil. inanın öyle değil.

anlatılacak o kadar çok şey var ki. ama anlattığın kişi seni anlamıyor. anlasa da anladığıyla kalıyor. şu bir gerçek. bu ülkede yaşayan herkes ama herkes bu ülkede böyle yaşamayı hak ediyor. ne azı ne fazlası.

selamlar, ben bir süre almanyada yaşayıp türkiyeye döndüm, sonra tekrar gitmek için arayışlara başladım ama iş durumları yüzünden olmadı, hala uğraşıyorum avrupaya dönebilmek için.

yalnız bu iş arayışları süresince dutch olmadan yalnızca ingilizce ile kotarabileceğim işlere bakmaya başladım bir ara hollandada

şans eseri bir sürü call center ingilizce ve türkçe konuşan insan arıyordu, customer service representative gibi. çğunluğu da hollanda ve yunanistandaydı, bir araştırmanı öneririm. açıkcası ben tercih etmedim ama olur dersen ordan birşeyler çıkarabilirsin.

bol şans.

akademik alt yapı?

ieltsden 6,5 alana veriyorlar yüksek lisans hakkını zaten bu güzide ülkelerin güzide üniversiteleri biliyoruz değil mi?

bir de; akademik alt yapı deyince matah bir şeymiş gibi duruyor mu oradan? makale ezberlemek falan :/

tek söyleyebileceğim şey tebrik etmek. bu ülkeden bi bok olacağını düşünmek gerçekten saflık. sizin gibi kurtulabilenleri de çok kıskanıyorum. umarım başarılı olursunuz.

git benim için de iyi semirmiş, kolonyal yanaklarını öp; onlar da senin için bizden ve diğer tüm topraklardan topladıkları maddi ve kültürel sermayelerinden bir lokma ayırsınlar.

Kimsin nesin ne basaein ne kazanimin var hangi bölüm hnagi uni?

En iyi parayi daad veriyor da onu almak zor. Hele lisans icin mümkün mü bilemedim. Harici olarak almanyada vakiflara bak. Türk bir arkadasim hristisan vakfindan bursa kabul almisti mesela. Komikti gerci. Ama burs burstur.

TEV veriyor.

popcorn'da fatura gelme olayini biraz acar misin? ben de avrupa'da yasiyorum. bir kere sadece film yuklemistim, sonra programi begenmeyip sitelerden izlemeye devam ettim. ama gelen giden bir sey olmadi. neye istinaden ve ne sekilde geldi adresine o ucret? hangi kurumdan geldi?

popcorn time = torrent = yasak paylaşım.

diğer kullanıcılarla bir şey paylaşırsan yani peer to peer olayı varsa ceza alırsın ama yok direkt siteden bir şeyler çekersen bir şey olmaz. kullanmak değil paylaşmak yasak avrupa'da (bildiğim kadarıyla)

arkadaslar avrupa'da torrenting Y-A-S-A-K. bu konuda dikkatli olun. ornegin almanya'da avukatlarin p2p programlarina sizip oradaki alman ip adreslerini tek tek not edip evlerine uyari mektubu gonderdikleri birinci agizdan duydugum bir gercek. ayni sekilde evine uyari gelen cok fazla alman arkadasim da var.

bu durum streaming icin gecerli degil. o konuda serbestsiniz. fakat torrent'i unutun lutfen.

Arkadasim Fransada yasiyor. Torrentten film izlediler diye eve uyari gelmis simdi korkuyorlar.

almanya'dayken torrente acımasızca abanıyordum, okul yurdunda olduğumdan hiç sorun çıkmamıştı ama download ne kadar yaparsanız yapın upload işine girmeyin diye uyarıyordu sık sık elemanlar.

olay şöyle: popcorn time'dan cobbler filmini izledik. bikaç hafta sonura cobble filminin yapımcısının avrupa sorumlusu doğrudan ip'mizi görmüş ve telekom üzerinden ev adresimizi tesbit etmiş. bize direkt olarak fatura geldi uyarı falan olmadı. sırf bu işe bakan avukatlar varmış 300 euro ona gömdük şimdi 2 3 ayda bi firma para istiyo avukat da "bu arkadaşlar ev paylaşımı yapıyor dolayısıyla kimin izlediği belli değil o yüzden faturayı ona kesemezsiniz" diye savunma yapıyor. avukatın dediğine göre davaların %95i zaman aşımından düşüyormuş ancak çok bariz olanların peşine düşüyormuş yayıncı firmalar. işlerin ters gitme ihtimali var ancak 780 ödemek yerine 300 daha mantıklı geldi.

he, bir de annem alsın ve senelerce kullansın istiyor.. 2 senede bir değiştirmek istemediğini söylüyor.. o yüzden ben iphone dedim, ben yıllardır kullanıyorum gerçekten de... iphone 5s fiyatını sormamıştık ama pahalıdır diye. samsung j7 olsun dediydik bu ekteki seçeneklerin içinden ama gerçekten pek bir fikrim yok. var mıdır be aslanlarım aranızda bana fikir verebilecek?

g4 beat falan fiyatları uygun annelerin işini görebilecek telefonlar, samsung a3 de aynı şekilde, veya varsa turkcellin kendi telefonu vardı t40 falan gibi isimleri var, onların fiyatları da uygun. eski telefonlar gibi kasmaz yeniler en kötüsü bile bi anneyi 2-3 yıl götürür cinsten olur diye düşünüyorum.

Babamda t40 var işte o hiç memnun değil. Diğer dediklerine bir bakıcam

anneme uzak doğudan bir micromax almıştık, 2 senedir gayet güzel kullanıyor ama anneler için iphone daha kullanışlı diye düşünüyorum, bir dahaki sefere iphone alacağım kendisine, size de onu öneririm kullanım yalınlığı dolayısıyla.

orada kötü telefon yok. en ucuzunu alabilir. Iphone kullanmak daha kolay. androide göre. 5s alırsanız kendi telefonun ile değiştirebilirsin. sende 5s annende 4s olur.

iphonedan şaşmayın

lg hem uygun fiyatli olur hem guvenilir olur, g3 veya g4 un dusuk modelleri olabilir.

t3, t4, tsrh bakılması lazım. tahliller elinizdeyse bakın bakılmışmı diye. yoksa dahiliye doktorları da tiroid testi isteyebilir.

yapıp yapmadıklarını bilemem telefon açıp sormak en sağlıklısı
devlet hastanesinde endokrine gidebilmek için önce dahiliye onayı gerekiyor zaten şüphe üzerine gittiğin için dahiliye sevk etmeden kendi bakar
özel ya da cepten ödemeliyse de endokrinin ücreti 200den başlıyor ama önceden bir teşhisin olmadığına göre bence gerek yok dahiliyeye git temiz

Tiroid testlerini aile hekiminizde de yaptırabilirsiniz

teşekkürler, test sonuçlarını aradım ama bulamadım, bugün gideceğim dahiliyeye yada aile hekimine.

aile hekiminize gidin ne endokrini. t4 t3e falan gerek yok tsh kafi.

özellikle çocuk da varsa hırvatistan gibi bir lokasyonda deniz kenarı bir ev kiralayabilirsiniz airbnb üzerinden, daha önce deneyen çok memnun kalan arkadaşlarım var.

Ispanya'da bizim 5 yildizli tatil koyu stayla tatil baya yaygin ama fiyatlari bilemiyorum

Ispanya ya da tunus olabilir.

Koy/ciftlik tatili icinse avusturya.. Cocuklara yonelik o kadar cok sey var ki avusturyada.. Ama tuzlu olur tabi.

mallorca veya yunan adaları hocam.

halkidiki, tasos, sithonia. kuzey yunanistan.

kotor var karadağda. vize falan da yok. yonge'nin dediği gibi burada bir ev kiralayıp evin bahçesinden denize girme keyfini yaşayabilirsiniz. biz yaptık arkadaşlarla bu yaz. linki atmıyorum ki talep artmasın. geceliği kişi başı 60 liraya falan geliyor ve evin bahçesinden körfeze giriyorsun. yanı başında dağlar falan. çok sevdik uzatalım dedik ev sahibi isviçre'den gelecekler var sonrasında da bir ay doluyum dedi.

Köy tatili dediniz, hemen şunu buraya bırakayım usulca; www.wwoof.net

Dünya'nın her yerindeki(Türkiye için TaTuTa) organik çiftliklere konuk oluyorsunuz, onlar size yatacak yer ve yemek sağlarken siz de çiftlikteki işlere yardım ediyorsunuz gönüllü olarak.
Bu size yorucu gelirse çiftlik sahibiyle görüşüp belirli bir ücret karşılığı daha çok dinlenmeli bir çiftlik tatili deneyimleyebilirsiniz sanıyorum. Yani Türkiye'deki organizasyonda böyle bir opsiyon var. Buna dayanarak böyle bir tahmin yürüttüm.

1) I've made a profit of 10 dollars from the sale of these shoes.
2) With this/the latest sale, I've got 20 dollars profit in total.
3) I've lost 10 dollars from the sale of these shoes.
4) With this/latest sale, I've lost 20 dollars in total.

Lose, zararda olmak anlamını tam karşılıyor mu? Fiil olarak tek bir kelime yok mu? Aynı şekilde profit hariç tek fiille halledemez miyiz?

karşılıyor.

bu arada tureng.com diye bir site var, pek yaygın kullanılmıyor sanırım ama sözcüğün ve sözcük gruplarının hem genel, hem de çeşitli dallardaki anlamlarını veriyor baya başarılı aklınızda olsun.

1. pahaliysa sikayet ederim, ucuzsa zaten cok bi sey beklememek gerekir diye ugrasmam sanirim. (not: yemeksepeti'nden siparis etmissem yorum yazarim sayfalarina)
2. onlar gormeden gizlice cekip alirim, hicbi sey olmamis gibi devam ederim.
3. sikimde olmaz.

hepinde de kılı kenara koyar devam ederim. insanlık hali. olabilir.

1: Tatsızlık çıkarmam ama yemeği yemem.
2: Tatsızlık çıkarmam ama yemeği yemem.
3: Hay amk derim yemeği yemem.

1. yiyemem.
2. annem yapmışsa kenara koyar yemeye devam ederim. akraba vs. ise yemem. ama söylemem de. doydum derim.
3. yine yerim.

yüzde 70 benim sakalımdan düşmüştür zaten. diğer yüzde 30 ihtimal için de arıza çıkartmam. kimse görmeyecek şekilde kılı etkisiz hale getirip yemeğime devam ederim.

Luks bir mekan degilse kenara koyar devam ederim. Ortalama bir mekansa yine iyi para vermissem cikarir yemeye devam eder parasini verir sonra soylerim kil cikti diye.

1- Şikayet ederim.
Hiç değilse, restoranı arayıp "böyle, böyle gönderdiğiniz yemekten kıl çıktı haberiniz olsun" derim mutlaka.
2- Gene söylerim; fakat diplomatik ilişkiler gereği daha şaka yollu söylerim. kılı bir kenera koyup yemeyi yemeye devam ederim.
3-Eğer başkalarına yaptığım yemekten kıl çıkarsa sağlam utanırım; yok kendime yaptıysam, zerre umursamam. Kılı bir kenara koyar, yemeye devam ederim.

1) Muhtemelen garsonlara nazikçe söyler değiştirilmesini talep ederim. eğer benden düşmüş olma ihtimali varsa, yani yemeğin sonlarında farkedersem sallamayabilirim.
2) çaktırmadan çıkarır yemeğe devam ederim.
3) Daha dün kocaman bir tencere yoğurt yaptım, üzerinde kıl değil ama böyle toz, tüy gibi bişeyler gördüm ağzı açık kaldığında havadan geçti sanırım, temizledim tabi ki, kendim yaptıysam hayatta atmam.

1-durumu bildirip yeni bi tabak yemek isterim.
2-söylemem ama o kılı ordan alırken herkesin farketmesini sağlarım. peçete ile yavaşça alıp peçeteyi uzun uzun katlayıp kenara koyarım.
3-kılın bana ait olduğundan emin olabilirsem yemeye devam ederim.

1- ortaligi ayaga kaldirmadan, bunu degistirir misiniz derim.
2- caktirmadan cikarir, gormezden gelir devam ederim.
3- cikarir, gormezden gelir devam ederim.

Son 2 sinde sıkıntı yok, her türlü yemeye devam. Ama ilkinde rahatsız olurum soylerim değiştirir misiniz diye.

1- geri gönderirim bir daha uğramam
2- belli etmem, bir şey demem utanıp üzülmemeleri için.
3- kendim yiceksem de yemem.

bir kere eşimin kardeşi annemin yaptığı yemekten çıktığını söylemiş ne kadar zaman oldu hala utanıyorum.

Her türlü içim kalkar, öğürürüm refleks olarak mutlaka. O benim için göze bir şey yaklaşırken gözü kapamak gibi bir refleks. Bir andan sonra kendime gelirim.
Restoranda tabağın değiştirilmesini isterim, diğerlerinde bir şey olmamış gibi yerim.

kenara koyar devam ederim.

her zaman her durumda, yemekteyiz programınd ayaptıkları gibi "KIL BULDUM" diye göstere göstere bağıra bağıra hayvanlık yaparım ki sonraki yemeklerinde dikkat etsinler aşçıyı mı kovuyorlar bone mi takıyorlar napıyorlarsa yapsınlar yemekten kıl çıkması insanların sağlığıyla oynamaktır, cahilliktir.

1- Bir kısmını yiyip garsonu çağırırım, sakince gösteririm. Şef falan gelir zaten hemen olay çıkmasın diye, daha güzel bir yemek getirir. İşime gelir.
2- Gülümseyerek söyler (bildirir) tabaktan çıkarıp yemeye devam ederim.
3- Zaten acayip kıllıyım, çıkarır yemeye devam ederim. Kılda tiksinecek bir şey göremiyorum. Çok abartıyorlar. Adam götünü elleyip yemek yapabilir ve ruhun duymaz. Millet çok temiz titiz hassas numarası yapmaya o kadar alışmış ki. Tuvalete lavabo diyen samimiyetsizleri de sevmiyorum. Elini yıkayacaksan lavabo sorarsın ama sıçacaksan tuvalet sorarsın. Ben tuvalet sorunca mal mal bakıyorlar.

Millet dengesiz ya.

kol kılı gibi bi şeyse her türlü yerim ben.

1-) yemeği aldığım yere götürüp uyarırım. bedava yemek önerirler, kabul etmem. bir süre (belki hiç?) yiyemem zaten oradan, tiksinirim.
2-) yemeği yapan annemse kılı çıkarırım, yerim.
3-) kılı çıkarırım, yerim.

1. şikayet ederim
2. çaktırmam doyduğumu belirtir yemeğin kalanını yemem
3. yemem

kıl gormeye dayanamam ben, boyle oldugu ıcın de ılla benım yemegımde cıkar.
kendı yaptıgımı bıle doker yıyemem, annemler falan alıskın zaten baska yemek yaparlar para verdıgımde belırtırım ıcımde kalmasın dıye, yemeksepetı'nden soyledıysem yorumumu hemen yaparım ama mılletın ıcınde aaa kıl cıktı dıye bagırmamaya calısırım cok onemsemeyen ınsanların da ısrarla mıdesını kaldırmak hos olmuyor.

I would like to treat you to dinner. daha formal olani.
I would like to buy you dinner. daha informal.

I'll buy you dinner dersin informalda. I would like to take you out for dinner gibi birşey diyebilirsin karşı cinsi biraz daha formal şekilde davet edeceksen.

Take you out for dinner derse, sanki cikma teklif ediyor yemek bahanesi olmus gibi olur sanki. Tabi istedigi belki de o dur bilemyoruz.

@kalte sterne - netflix and chill işte, anlasana.

Netflix and chill icin neden formal sorsun ki? Zaten netflix and chill icin e e davet etmesi gerekir, ne alaka?

bunu birine soyleme asamasindayim su an, kuracagim cumle: i was thinking maybe we can go out together, ya da i would like to take you out for dinner one day.

yemekte hesaba gelince iş "this one is on me" dersin en informal şekilde

id like to buy you dinner/lunch.

ill take you out for dinner/lunch.

freddy +1. yazmaya bile üşendim :(

Yıllar geçtikçe hiçbir şey değişmeyecekse ya da daha fazla dibe gideceksek bırakalım abi ne uğraşıyoruz.

Sadece evden çıkmadım. Geri kalanını paylaşmıyorum.

lisans üzerine yüksek lisanstan sonra 1 sene çalışıp sikeyim bu muymuş lan bu diyip istifa ettim, napıcam hiç bir fikrim yok, çekirdek arkadaş grubu dışında insanlarla tanışmak bile zor geliyor. şu an bi iş olsa da çalışsam diye bakıyorum ama biliyorum ki bir ay sonra yine aynı şeyleri yaşayacağım. ne yazık ki çok fazla insan da aynı durumda.

evden çıkmıyorum, yeni mezunum işim yok, napiyim amk bari yüksek yapiyim dedim bi üniversitede mba yapmaya başlıyorum onun kayıt işlerinden de tiksindim, sabah 6 da yatıp öğlen 2-3te kalkıyorum, evlenicem lan bu kızla dediğim insandan ayrıldım, her gün geberene kadar içmek istiyorum. Kimseyle konuşmak istemiyorum.

Ya hayat lan bu, seçenekler sınırsız amına koyim sonsuz. Yarın eşyalarımı satıp bir aylığına saçma sapan bir ülkeye falan gidebilirim yani. Ya da ne biliyim kendimi dine imana verebilirim. Her boku yiyebilirim ya. Buna rağmen benim aklıma yapıp gerçekten keyif alabileceğim bir tane şey gelmiyor. Yaptıklarım zaten olmuyor. Hayatımı sikiyim. Hayatı sikiyim.

Sonuç olarak hayır, yalnız değilsin. Değiliz amk.

Siz adamsınız. Bu süreci yaşamayanlar adam değil bence.

Tabi ki yalnız değilsin. Ben de varım. Gerci benim psikolojik bir rahatsızlığım var (okb). Ondan kaynaklı olabilir. Normal insanlar nasıl yaşıyor, nasıl düşünüyor hiçbir fikrim yok.

Bu benim.

Ama benimki daha degisik. Minimal bir hayat yasayabilirim, gezebileyim yeter. Ama ailem cok basarili, cok zor sartlar altinda kendilerini gelistirip is-guc sahibi olmuslar ve bana cok iyi imkanlar sagladilar. Ben bunun altinda eziliyorum. Siradan bir ise girsem onlari hayal kirikligina ugratmis olacagim gibi geliyor. Bir de rahatliktan tabi adam gibi is de aradigim yok. Bende de sorun var.

Gecen hafta slovenyadaydim, gecenin 2sinde karar verip ertesi gun usenmeden gittim, 1 hafta gezdim. Ama deseler, hadi 1 hafta bulusalim vs ya da baska bir sey.. Zorla giderim gibi. Yani gec filan kalirim, unuturum, usenirim, iptal ederim. Yani bilmiyorum. Kafam da bu cevap gibi karisik oldu.

Sanirim bir hedefim yok. Egitimimle ne yapacagimi bilmiyorum vb.
Of be

Finansal sorumluluklarını başkalarının üzerine yığmazsan böyle bir problemin kalmaz.

greyder aldim, outdoor degil. su gecirmiyor, memnunum.

yds iyi diyorlar,

camper. şuan indirimde biraz da eklerseniz fiyat olarak indirilmi fiyata yetecektir.

geçen sene camper aldım, rezalet bişey çıktı. tabi ki hepsi böyle değildir ama ben biraz daha işe giderken pantolon altına da giyilsin diye şık birşey almıştım, ayağım ilk günden su içinde kaldı. bir de 300 ün üzerinde para ödedim o bota.

boynerden cat aldım. 310 tl gibi bişeydi. 100 de hopi vermişti. memnunum

north face
su anda akasyadaki magazasnda indirim var istanbuldaysan tavsiye ederim

salomon tactile wp2 aldım -30'da giydim bana mısın demedi :)

esniycek gibi mi? bence dar ya

giydikçe daha mı iyi olur diyosun?

Bence normal ama ben o kadar dar giymem mesela. Giyenler var.

imgur'un açılması için de hosts dosyasına şunları ekleyin:

185.31.18.193 imgur.com
108.166.31.242 help.imgur.com
185.31.18.193 api.imgur.com
185.31.18.193 s.imgur.com
204.93.213.94 store.imgur.com
185.31.18.193 i.imgur.com
23.62.98.208 tap-cdn.rubiconproject.com
95.172.94.15 pixel.quantserve.com
205.234.175.175 static.fmpub.net

pantolon tip olarak güzel ama darmış gerçekten de. açılsa bile ne kadar açılacak ki? kurtarmaz.

tayt gibi duruyor.

bot yüzünden dar görünüyor, altına yazlık bir ayakkabı giy bence güzel olur.

yeni alındıysa açılır. açılan tipli pantullara benziyor. biraz çömelin falan açılır bence normal olur. şu haliyle bir miktar dar, nası rahat ediyorsunuz böyle pantolonlarla hiç anlamıyorum kldsjflsdkjf.

Normal bence rengin de etkisi var

dar ve ılık.

öğrenci işleriyle ilgili değil ama zamanında şöye birşey olmuştu o aklıma geldi.

www.zaman.com.tr

mesela bizde her dönem 5 hakkın var, gerisi paralı.

sesli sesli 'nabıcaz be kamil' diyorum.

genelde cast ile youtube üzerinden konser videosu aktarıyorum televizyona, elimde de laptop surf, ona buna laf atma, şöyle saatlerce araştırabileceğim ilginç bir konu çıkarsa değmeyin keyfime (sosyolojik deneyler, insan psikolojisi, savaşlar vs.)

Elektromanyetik dalgalari dusunuyorum.

absürd komedi dizi/filmleri izlerim.

seçenekler: seth rogen, simon pegg, monty python filmleri

dizi: the it crowd, come fly with me, workaholics, it's always sunny in philadelphia, scrubs

son ses müzik dinleyerek tavana bakıyorum :)

çalışıyorum. arada burada da takılıyorum;)

pasif eylem icin muzik acikken kitap okumak, aktif eylem olarak camasir asmak olabilir. yanimda biri olursa birseyler izlemek de olabilir. ama nedense yalnizken digerleri daha iyi...

Odama dönen renkli ışık aldım nargilem de var , kafam dolu olduğunda açıyorum laptopda YouTube da :) değmeyin keyfime

müzik, geyik, oyun

genelde yazın balkonda yapıyorum tek başıma içme aktivitesini. +sigara+düşünme+dibimdeki üniversitenin şenliklerinden gelen müziği dinleme+düşünme+düşünme..

müzik + geyik bende de.

ahmet kaya sevmem ben pek. fakat madem ahmet kaya'yla başladın, o zaman :

www.youtube.com

içmediğim zamanlarda sürekli radyo açık oluyor bilgisayarda, orda dikkatimi çeken şarkı olursa sık kullananlara ekliyorum sonra içerken youtube'dan açıp dinliyorum, sözlüğü açıp şarkıyla beraber sözlerini ve şarkı hakkındaki yorumları okuyorum.

bir de çok sık olmasa da bazen seven gibi, pulp fiction, lebowkski gibi kült filmleri açıp izliyorum.

not: bir de facebook vs. kullanmadığım için kimseye sarmıyorum. sakin sakin içip sızıyorum.

terasta yıldız izliyorum hoho

kendimle sohbet ediyorum. biraz muhabbetim şey, ama idare ediyorum. kendim sonuçta, atsan atılmaz, satsan satılmaz.

valla en ucuz olanı malta'daki okullar sanırım ama kalitelerini pek bilemiyorum, onlara bir bakabilirsiniz.

@captainmrg hocam yanlış anlamada en sevmediğim yorum türünü yapmışsınız. Birşey söylüyorsunuz iyi hoş ama nedenini niye belirtmiyorsunuz.

Merhaba. Daha once bir cok dil okuluna yaz tatili / dil egitimi amaciyla gitmis biri olarak; eger yabanci dil seviyesi dusuk ise siradan bir dil kursunu onermem. Bu is icin bicilmis kaptan Ingiltere'dir. Oyle bir ortam olmali ki, hem kulup meraklisi insanlarla dersleri ekip gece kopmamali, hem de disiplinle ilerlemeli.

Ben abinizin yerinde olsam su yol ile ilerlerdim:

1) Burda orta seviyeye gelene kadar ciddi bir dil kursuna giderdim.

2) Bu sure boyunca evde bilgisayarim 24 saat acik olurdu ve Web sayfasindan online BBC radyo yayini yapardi. Bos zamanlarda ilgi cekici ingilizce haber siteleri ve ingilizce alt yazili diksiyonu duzgun diziler izlerdim.

3) Bu sureyi verimli gecirdikten sonra ciddi bir dil egitimi icin yurt disina cikardim. Mesela ben ciddi anlamda Ingilizce ogrenmeye 19 yasinda basladim. Sonra Universite egitimimi Ingiltere'de aldim. Okula baslamadan once universitemin dil okuluna gittim. Hem piyasanin yari fiyatinaydi hem de asiri etkili profesyonel bir egitimdi. Ben giderken kur yari yariyaydi; su anki sartlar ile butcenize uygun 10'ar haftalik iki donem gecirebilir abiniz (10 hafta egitim, 4 hafta tatil var). Yine abinizin yerinde olsam halka karisirdim ve ders bitiminden sonra (2'de ya da 4'de bitiyordu sanirim) bir cafe'de calisirdim.

Bol şans!

Bigcaptain'a not: Bence captainmrg'nin bahsettigi sey su: yabanci bir dil o dilin anavataninda ogrenilir; ancak turistin ve yerlisi olmayan insanin bol oldugu yerlerde hem yavas ogrenirsiniz hem de gec. Bunun sebebi, o kisilerin de dili %100 dogru konusamiyor olmalaridir. Londra ve Malta gibi yerlerde de bu oran asiri derecede yuksektir. Diger konu, dil okullarinda kizlari goren her er kisisi kursu birakip o kizlarin pesinde kosar. Daha once baskalarindan abartili dinledigi kolpa hikayelerle her gece umut dunyasi sabaha kadar kulup kulup, bar bar gezerler. Dil ogrenmeye giden kisi de onlara uyarsa yine basarisizlikla sonuclanir. Bu yuzden insanlarin sadece dil ogrenmek icin tercih ettigi disiplinli okul ve bolgeler secmelisiniz. Bu is en kisa ve iyi olarak bu sekilde cozumlenir.

@pietro, detaylı açıklaman için çok teşekkür ederim!

ingiltere (londra dışındaki yerler) amaca en uygun yer bence de. sadece fiyatlara bakınca çok uçuk gibi geldi bize. orası ile ilgili daha detaylı bir araştırma yapmamız gerek sanırım.

diğer önerilerini de kendisine iletiyorum :)

sünnet iyi bir şey değildir. penis başının koruma olmaksızın gezmesi hassasiyeti köreltir ve alınan zevki minimuma indirir.
sünnet olunmazsa bir ihtimal hastalık oluşabilir. ama sırf hastalık olabilir ihtimaline kalırsak apandisiti de önceden aldırmamız gerek.
eğer sünnet konusunda mutabıksanız yaptırmayın bence de.

www.circinfo.net(US-CAAm)-1507-2-(USL).pdf

şöyle birşey var.

ben olaya hep çocuğun rızası dışına fiziksel bütünlüğüne etki etmek açısından bakıyorum, biraz karışık bir durum.

ailem benim isteğime bıraksaydı ve o bilinçteki yaşımda olsaydım kesinlikle olmazdım. islamiyet öncesi de yapılan bir adet islamla girmedi hayatlara. cinsel hayattan alacağınız zevki çok düşürüyor.

iki yönde de akademik yayınlara rastlamak mümkün.

lakin beni şaşırtan şey şu olmuştu: islam'da sünnetin yaygınlaşması emeviler döneminde oluyor. işlemin adı sünnet. sünnet, peygamberin yaptığı iyi şeyleri taklit etmek anlamında bir terim.

gel gelelim, peygamberin sünnet olduğuna dair bir kayıt yok. kuranda da böylesi bir kayıt yok.

toplum bunun şahane ve dine dair bir şey olduğunu neresinden uydurmuş hiç bilmiyorum. askerde bile açıp baktıklarına göre, bu bir bizdendir değildir gibi ilkel bir işaretleme yöntemi bile olabilir.

hülasa, öyle acayip bir gelenek ki dini kaynaklara bile dayanmıyor. bırakınız isterse büyüdüğünde kendi yaptırsın.

er kişiyim ve acaba öbür türlüsü nasıldır diye düşündüğüm oldu.

@fever, sünnet yahudi geleneğidir. erkek çocukları doğumunun 8. günü sünnet eder yahudiler. birçok yahudi geleneği gibi o da islama uyarlanmıştır.

cekilmis gayfe, hastalık konusunda doğru demişsiniz.

yonge and bloor, okudum çok güzel yazmışlar. ama bu da yanlı bir yayın. acaba buradaki istatistikler çarpıtılmış mıdır?

krammer, katılıyorum. kim olmak ister ki?! cinsel zevk konusu gerçek mi o konuyu araştıracağım.

Teşekkürler.

sünnet hadisesi büyük oranda kültürel ve dinsel. din zaten tüm kötülüklerin anası, üzerinde konuşmaya bile gerek yok.

Bunun dışında bilinen ve iddia edilen pozitif tıbbi nedenler;

üriner yol enfeksiyonu; bu sünnet için öne sürülen en önemli neden ve şimdilik tersi yönde çalışmalar olsa da çürütüldü diyemeyiz. Bu enfeksiyonlar büyük oranda antibiyotik ile tedavi edilebiliyor.

penis kanseri olasılığının azaltılması; çok nadir bir kanser türü, genellikle ileri yaşlarda görünüyor ve doktorların genel kanısı sünnetin bir önlem olmadığı yönünde. vakaların %35 kadarı sünnetli insanlarda görülmüş ancak bu veriyi doğrulayabilecek sünnetin coğrafi yaygınlığı ile karşılaştırmalı, alamlı bir grafik yok.

partneti rahim kanserinden korumak; bu net olarak çürütülmüş bir durum.

Hıv ve diğer hastalıkların yayılmasında etken olduğuna inanılması; bu konuda net bir şey söylemek şu an çok mümkün değil. veirlerin büyük çoğunluğu afrika'da aids yaygınlığı üzerinden şekilleniyor ancak bu durumun sünnet derisinden ziyade nedenleri olduğu aşikar.

Benim kanaatim şiddetle uzak durulması yönünde.

cekilmis gayfe^ciim, eet, yahudi geleneği olduğunu biliyorum da neden emevilerde monte edilmiş, onu anlamıyorum.

benim fikrimi alsalardı olmam derdim. eğer dini inancınız yoksa sırf güzel göründüğü için(ki görecelidir), böyle bir şeye kalkışmayın bence.

şu makaleyi de okuyun derim: www.evrimagaci.org

özellikle evrimsel aşaması ve ön derideki sinir sayısı konusu. ben açıkçası sünnetsizken bir cinsel ilişki deneyimi isterdim. ancak izin vermediler, kestiler. bir de üstüne düğün yaptılar, karşıma geçip oynadılar. ne kadar hoş. mesela yukarıdaki makalede geçen bir alıntı:

26 yaşında sünnet olan Rick Thomas, bunu esprili bir dille şu şekilde aktarmaktadır:

"10 üzerinden puan verecek olursam, sünnetsiz halimle cinsel aktiviteden aldığım zevk 11 veya 12 puan alırdı. Sünnetli penisim ise 3 puan alırsa şanslıdır. Doğuştan sünnetli erkekler neler kaçırdıklarını bilebilselerdi hastanelerin altını üstüne getirir ve oğullarının bu saçmalığa kurban gitmesine izin vermezlerdi."

bu arada sünnet lehine olan araştırmaların ardında çoklukla ya yahudi, ya da müslüman bir sponsor bulunuyor.

bence de sünnetli penis daha estetik duruyor. ama sırf bu yüzden bir bireyin vücuduna müdahale etmek ne kadar doğru bilinmez. ayrıca cinsel hayatı da etkiliyormuş. ben olsaydım yaptırmazdım.

rygard, teşekkürler, hiç düşünmediğim konularda yazmışsınız, öğrendiğim iyi oldu.

fever, kocam zaten islamdan gelen her şeye feci gıcık. ben nötr bakıyorum, o nefret eder. şimdi bir de muhafazakar yahudi bir adamla çalışıyor, onu da sevmiyor. "sünneti de müslümanlar, yahudiler yaptırıyor, onların yaptırdığını ben yaptırmam" modunda biraz. büyüyünce yaptırmaz zaten, bence yetişkin hiçbir erkek yaptırmak istemez bunun farkındayım. Sağolun yorumunuz için.

sünnetsiz olduğu için hiç kimsenin penisi kuruyup düşmüyor.
bir kadın olarak söylemem gerekirse kişiyi sevdikten sonra sünnetli ya da sünnetsiz oluşu küçük bir ayrıntı. önemli değil.
görsellik durumu kadın için düşünülüyor sanırım o yüzden görüş bildirmem gerektiğini düşündüm.
Herkesin söylediği gibi sünnetsiz erkeklerin penisi çok daha hassas. ilk sünnetsiz penis gördüğümde şaşırmıştım. çünkü oranın bir florası var. ıslak kaygan ve daha yumusak ve hassas. bir yandan çok kötü sünnet edilmiş bir sürü erkek var. hem travma yaşamışlar var hem de çirkin sünnet edilmişler var. o riske girilmemeli bence. başka bir insanın bedeni akkında böyle bir karar verilmemeli.

eksisozluk.com

su da baska bı yonu.

sunnet ettirmeyin. buyuyunce isterse kendi ettirsin. yazik cocuga.

mesglsn sanirm bn yatiyrm, çok güzel makale, teşekkür ederim gönderdiğiniz için. Adamın yorumuna güldüm, öğrendiğimiz iyi oldu :))

bryan fury, başlığı okumamıştım, başlıktaki bir videoyu izledim resmen vazgeçtim sünnet yaptırmaktan.

@fever, ebubekir, osman falan sünnetsiz mi gezdi bilmiyorum ancak yahudilerden devşirme çok adet var. domuz eti yememek, oruç, kurban daha neler neler:
www.ilimdunyasi.com

www.dailymail.co.uk

Oglum var, 1 yasina dogru sunnet ettirmeyi dusunuyordum. Esim ispanyol, turkiyede yasiyoruz, karari bana birakti

Once etik hocam bu kararimi sorguladi ama cok guzel bi sekilde sorguladi. Sonra muayeneye gittigim erkek bi doktorla ispanya hakinda konusurken sunnet mevzusu cikti, yaptirmayin, ilerde isterse kendi soyler zaten dedi. Turk ve erkek o doktor soyleyince vazgectim yaptirmaktan

Sunnet yarari ile ilgili makalelere cok inanmiyorum bu arada

hiç gerek yok.

Bu arada dailymail'de bahsedilen calismayi scholar'dan buldum. Oncelikle 1 calisma degil, brian morris'in sunnet hakkindaki pek cok calismasinin sonuclarini yazmislar. Genelde 2012-2013 calismalari ve citingleri 40 civari. Mobilden direkt tum makalelere erisimim yok, abstractleri okuyabilirsin ama

sunnet eski misirda olan bir uygulama. yahudilerden daha eski olabilir. bildigim kadariyla firavunlar da sunnetliymis.

2.bp.blogspot.com

ancientneareastdotorg.files.wordpress.com

cinsel zevki düşürmez aksine artırır. idrar yolu enfeksiyonları olmayanlarda kat kat daha fazla. eşlerinin rahim kanseri olma oranları da sünnet olanlarda daha düşük.

dini olarak bir kaç kişi bir şeyler söylemiş bihaber şekilde. muhammed peygamber sünnet olmamıştır doğru. ama sünnet olup olmadığını hangi kaynaklarda aradıysanız o kaynaklarda sünnetli doğduğunu nasıl görmediniz? 80 yaşında ibrahim peygambere sünnet emri geldiğinde balta ile kendini sünnet etmiştir. yahudilikten kalan hükümler tamamen değişmemiştir ki zaten islamda. bozulmuş musevilikte de allah katından şeyler bulunuyordu. bu da onlardan biridir ki allah değiştirmedi. hristiyanlar da sünnetlidir ayrıca.

bilimsel olarak ta, görünüş olarak ta, sizin için pek farketmese de dini olarak ta sünnet gereklidir. yaptırın.

al yine bilimsel idye sallamıs ama tek bi referansı yok. yav he bilimsel.

canım karşim, muhammed peygamberin sünnetli olduğunu okuduk da o vakitler müslüman olanlar için şimdilerde olduğu gibi sünnet vs. yok.

bir bakınız, peygamber ve hemen sonrasindaki donemde hiç sünnet merasimi gördünüz mü? kuran'da da sünnetle ilgili bir kayıt olmadığına göre; farz değildir.

kaba etinizden din uydurmayın.

yaptırma. yaşı ilerleyince dilerse kendisi yaptırır.

@asslangibi, sevgili kardeşim biraz destekli at hristiyanlar sünnetli falan değil.
ayrıca yahudilerde ne bozulmuş bir anlat bakalım?

"80 yaşında ibrahim peygambere sünnet emri geldiğinde balta ile kendini sünnet etmiştir."

snmfkjsnfkjsnda

büyüyünce kendisi karar versin.

@asslangibi: kaynak malum galiba. referanslar?

Bunun dini olayı zaten vahşet, ona bir şey demiyorum. İslamiyeti daha hardcore yaşayan toplumlar kızlarını da sünnet ettiriyorlar zaten. Durumları ortada. Onun dışında, hiçbir bilimsel makaleye ya da araştırmaya bağlı kalmadan, biraz mantıklı bir şekilde düşünüldüğünde, insanın bir uzvuna ait parçayı kestiğinizde bu nasıl sağlıklı bir gelişim sunuyor ya da sünet olan kişinin kalan hayatının nasıl daha sağlıklı geçirebileceğini düşünüyorsunuz çok merak ediyorum. Dincilerin bu olayı dini ritüellerin yanında sağlığa bağlaması da cidden ayrı bir aptallık. Yüce Allahları herhalde "Ya şunların sikinin ucuna bi parça ekleyeyim, sonra da kullarıma bunu kesme emri verir eğlenirim" diye düşündü galiba. Öyleyse eğer büyük troll'müş kendisi. Dincilerin bu aptallıkla hayatta kalmaları gerçekten mucize, evrime bile karşı gelip hayatta kalıp genlerini diğer nesillere aktarabiliyorlar.

zevk düşürüp arttırması ile ilgili ben birşey bulamadım. mantıklı da gelmiyor. sonuçta erektil doku ile ilgili bir olay yok ortada.

çocuk uzmanıyım. eğer kaynak gösterilirse öğrenmek isterim.

www.nature.com

dx.doi.org

ben de sünnetli çocukların iç çamaşırını düzeltme ihtiyacı hissettiklerini duymuştum. ben sünnetin iyi olmadığı kanaatindeyim nedense. zaten din ile ilgili çekinceniz de yokmuş ki islamda bile şart değil.

www.circumcision.org

" It is shown that the foreskin is more sensitive than the uncircumcised glans mucosa, which means that after circumcision genital sensitivity is lost. For the glans penis, circumcised men reported decreased sexual pleasure and lower orgasm intensity."

dini yönünü bilmem, zevk kısmını da fakat bir otopsi raporu görmüştüm ve mevtanın sünnetli olduğu belirtiliyordu, şok olmuştum, kaza ile ilgisi yok, konuyla ilgisi yok, niye belirtiliyor anlamadım. türkiye'ye özgü bir durum mu onu da bilmiyorum ama belirtmek saygısızlık gibi geldi bana. amerikadaysanız hiç gerek yok gibi ama içinize siniyorsa çocuğun aklı ermeden kestirin gitsin, çıksın aradan. güle güle büyütün.

asansör

güzel bir gülüş, ve tüm kapıları açabilecek seviyede ağzın laf yapması...

kahve.

Güzellik / yakışıklılık

Yürüyen merdiven. Bence yüzyılın icadı.

Makineler. Özellikle çamaşır, bulaşık ve saç kurutma makineleri.

internet.... hatta tek başına google

işini bilerek, severek yapan insanlar.

telefon, tablet, vs gibi mobil cihazlar ve uygulamalar.

Rondo , düdüklü tencere

soyulmuş, kesilmiş soğan.
superfresh yapıyor hani:)

kahve+1, internet, mikrodalga fırın.

Vida

Kesinlikle sütyen değil onu bi söyliyimde. Kim icat ettiyse yazıklar olsun...

vileda, 1000 yilin icadi

wd 40

sarımsak ezme aleti

Ben de ekleyeyim bir şey madem.
smallpdf.com'dur benim için. Çok işime yarıyor meret.

Vpn.

para

2.500 kron dan fazlası bütün elektronik eşya, mücevher (alyans vs hariç), paraya el konulup ortak fonda aktarılıp, mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere harcanacakmış.

Bütün zenofobi, göç olayına çok da sıcak bakmama şu bu konuları dışında bir de işin ekonomi boyutu var. o yüzden belirli bir meblağ üzerine el konulması fikri var zaten. detayını bilmiyorum gerçi.

ülkeye yüklü ve kontrolsüz (miktarı belli olmayan) para girişi konusunda ise "eee ne olacak ki?" demek "neden para basıp borcumuzu kapatmıyoruz ki?" ile aynı mantık oluyor.

tabii tek sebep ekonomik mi? sanmam.

İnsan Hakları Evrensen Beyannamesi md 17

"
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olmak hakkını haizdir.
Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.
"

Keyfi değildir de nedir şimdi bu? Amaç ne yani anlamadım.

tam bilmiyorum ama kendi vatandaşlarının da parası belli miktarın üstündeyse yardım etmiyorlarmış öyle bişey olduğundan fazla olanı alıyorlar gibi bişey.

bak hoikam ne demiş yanıtı orda.

almanyaya girdiğimde bile kapıda soruyolar bana yanında kaç para getirdin diye. bi zahmet mülteciye de sorsunlar.

isviçreli +1

bu mülteci arkadaşlar doğru dürüst yaşamak istiyoduysa mesela katara ya da suudi arabistana gidebilirdi. avrupalı adam yerine koyuyo da kucak açıyo üstüne bi de karılarına kızlarına tecavüz ediyolar. bence haketmiyo çoğu adam gibi yaşamayı da neyse işte "hümanizm".

olay şöyle, bu mültecilerin başvurularının process edilmesinin belli bir bütçesi var, ve bunu vergi mükelleflerinin sırtına yüklemek istemiyorlar, eğer paranız yoksa başvuru ücreti ödemeyin ama hem kollarınıza altın bilezikleri dizip hem de ödememezlik de olmaz diyorlar. bana kalırsa haksız bir davranış.

nawar açıklamış işte duygusallığa gerek yok. Türkiye zengin bir ülke olsa ve aynısını yapsa bu kez de Türkiye'yi haklı görecektiniz.

Bildirimden itibaren 4 hafta. Istifa dilekcesini vereceksiniz ve 4 hafta baslayacak. 1 yili tamamlamadiginiz icin yillik izne hak kazanamiyorsunuz.

ben 11 buçuk ay çalıp ayrılmıştım, ne yazık ki bir sene dolmadan yıllık izin yok, dolayısıyla parasını alma gibi bir durum da yok. onun dışında 4 hafta ihbar süreniz.

bir de iş arama izni gibi bir izin var.
günlük 2 saat olması lazım.
Onu da araştırın.

hangi konuda ve hangi dilde motive olmak istiyorsunuz?

şöyle şeyler var; www.brit.co

hayırlı uğurlu olsun imacin

Macbook Air'e sizin gibi keskin bir dönüşle geçtim. Kendi deneyimlerimden bahsetmem gerekirse:
2) Chrome'u kendi sitesinden indirebilirsiniz. www.google.com
3) CTRL yerine COMMAND (cmd) tuşunu kullanmanız gerekiyor. C-V-X-Y-Z (kopyala, yapıştır, kes, geri al, ileri al, vb) Windows'taki ile aynı işlevleri görüyor.

Kafanıza takılan en ufak problemi "x on mac" diye arattığınız vakit milyon türlü çözüme google'dan ulaşabiliyorsunuz. Kendi kendinize Amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışmayın, ben denedim, bayağı zor oluyor :)

Hayırlı uğurlu olsun yeni bilgisayarınız.

1. Olmazsa olmaz bir uygulama yok, ihtiyaca gore degisir. Cogu olmazsa olmaz uygulama zaten MacOS'un icinde geliyor

2. Chrome candir. www.google.com

3. Hayir degil, klavye kisa yollari farkli. Ama aslinda benzer. Sadece her sey icin Command (ya da elma) tusunu kullaniyoruz. Command+C, Command+V

çoğu uygulamayı apple store dışından bulabilirsiniz zaten. apple store iphone'daki gibi değil. imac dediğiniz mac os x diye varsayıyorum. imac normalde taşınabilir cihazlara verilen isim (ipad, iphone, ipod gibi)

1- Appstore dışından:
smcFanControl: işlemcinizin fan hızını kontrol edebiliyorsunuz. Yazın işe yarıyor.
appcleaner: kurduğunuz bir uygulamayı izini bırakmadan kaldırmaya yarıyor.
unarchiver: winrar'ın aynısı
gom player ya da vlc player: video oynatmada birebir. vlc daha stabil, gom yeni geldi mac'e ama ben gom'a daha alışık olduğum için gom kullanıyorum.

2- safari her siteyi açıyor. ben ilk kez sizden duydum açmadığını. mac için en iyi browser açık ara safari. normalde büyük firefox fanıyım ama mac'te safariye yaklaşamıyorlar bile.

3- ctrl yerine cmd duşunu kullanacaksın. elma tuşu dedikleri şey o cmd tuşu.
Şu ikisini okuyun, faydalı olacaktır:

support.apple.com
www.sihirlielma.com

alıştıktan sonra "ulan windows ne kadar kötüymüş" diyeceksiniz. hayırlı olsun.

@himmet dayi
uzun süre mac os x kullandım "ulan windows ne kadar kötüymüş" demedim hiç

@ karakteri yazarken eliniz baslarda cmd'ye alistigindan bolca CMD+ Q yapacaksiniz. Pencere kapanacak. Buna hazirlikli olun :)
Eger iphone kullaniyorsaniz VLC icin iphone'da VLC remote uygulamasi var. bilgisayari tv'ye baglayip filim izlerken VLC'yi uzaktan kumanda edebilirsiniz. Candir
Ekranda bir suru pencere varken hepsini arka plana atmak veya geri getirmek icin CMD + F3
Makinada hizlica bir programin/dosyanin adini yazip acmak isterseniz CMD + SPACE yapin. Acilan kutucukta yazin.
Hayirli olsun

1) Cleanmymac 3'ü indirin kesinlikle torrentten full sürüm bulabilirsiniz.
Windows 7,8 deki gibi pencereyi sağa sola üste sürükleyip tam ekran yapmak için BetterTouchTool yine torrentten indirebilirsiniz.
VLC kesinlikle öneririm.
Boom2 uygulamasını tavsiye ederim macin sesini arttırıyor eq ayarları yapabiliyorsunuz.
Torrent uygulaması için Transmission öneririm bittorrentte var transmission daha basit ve işlevsel.

3) @ yazmak için ALT+Q yapıyorsunuz bu beni zorladı ilk başta.
apple tuşu dedikleri cmd= command tuşu oluyor.
shift tuşuna basılı tutup ses kısma yükseltme tuşuna basarsanız ses seviyesini değiştirirken o çıkan sesi çıkarmıyor.

bir damla damlatınca. içeri gidecek o zaten. kaç saniye meselesini anlamadım. kulak burun boğaz birbirine bağlı olduğu için garip bir tat da gelebilir.

damla antibiyotikli sanirim. Gliserin gibi bir seyse 28 ila 30 saniye bekleyip ters tarafa yatmak gerekir cunku. Hassas bir ayar.
Yani soylemiyim diyorum da bunu soran ilk insan olabilir misiniz diye yabanci sitelere baktim. 1-2 dakika bekleyin, geçmiş olsun

aramami da ekliyim www.google.com.tr

3.2 saniye

kulak damlası gargara gibi değil ki. yani bekleyip sonra çıkarmıyorsun. gliserin mi verdi? damlatacaksın onu, mümkünse 8-10 dakika da yatacaksın ki sağa sola akmasın, kulağına kulağına girsin. damlatıp hemen kalkarsan çoğu boşa gider, akar kulağından lıp lıp.

tabii benim dediğim gliserin için geçerli, her damla böyle değildir sanırım. affedersin her seferinde yabış yabış kulağıma boşalıyolarmış gibi hissediyorum, iğrenç bi şey. kulak damlası rahatsız edici her türlü. canını sıkıyo insanın. yapacak bi şey yok maalesef. sus ve damlatmaya devam et :(

genta diye bir antibiyotik.

www.pasaport.pol.tr

Bazı Yerler 2de kapatiyor

olur.

eksisozluk.com

bence kaçırma.

çalışan biri değilseniz, o paraya bilet bulundu mu kaçmaz, varsın 1 saat geç kalksın.

zaten ucakta en fazla 2 saat geciriyorsun al gitsin kotu ne olabilir ki

Nereden nereye o fiyatmış? Al tabi :D

ankara-istanbul 19.90 biletler.

ben daha önce hiç uçmadım ama bu 20 tl kampanyası ve aerobilet üzerinden 15 tl indirim ile 10 tl'ye gidiş dönüş bilet aldım mart ayına. bakalım başımıza neler gelicek :)

4.99 alınıyor o biletler hacı, henüz almadıysan

nasıl alınıyor 4.99'a :D

5 tl'ye alınan geçti artık. şu an gidiş dönüş 15 tl'ye alabilirsiniz ama.

aerobilet'in mobil uygulamasını indirip gidiş dönüş bilet seçince 40 liralık tutar 35 tl'ye iniyo. kuponum var diyip MAE216 kodu girildiğinde gidiş dönüş bilet 15 tl'ye geliyo. 2 kişi gidilecekse ayrı ayrı 2 kere aynı işlemin yapılması gerekir. birden fazla kişiye bilet alcaksanız bileti almadan borajet'in sitesinden 20 tl'lik biletlerde kalan koltuk adedine bakın önce. bi bileti alıp diğerini alırken yüksek fiyattan almak zorunda kalmazsınız.

kaynak;

forum.donanimhaber.com

sadece gidiş almaya kalksam olmuyo mu

olmuyo, bilet 19,99 olduğu için. gidiş dönüş al. dönüşü kullanmazsın :)

ahah çok mantıklı

gitmiştim bir kere. otobüs gibi düşünme. havadasın tangır tungur bir kaç saat gidiyorsun sonra bitiyor. bir sorun yaşamadım. sağlıklı bir şekilde gittim geldim.

bi de arkadaşımla gidicez o ilk kez binecek uçağa. öyle de bi durum var. sıkıntı olmasın diye demiştim de gidiş geliş 15'i duyunca artık ölse umrumda olmaz :D

bir şey olmaz. bazen en güvendiğin thy vs. bile çok sarsıntılı yada çok gürültülü yolculuklar geçirebiliyorsun. şansla alakalı biraz. belkide borajet'in yeni aldığı bir uçağa denk gelirsiniz ve hava şartları da mükemmel olur. çok güzel bir ilk deneyim olur arkadaşına.

umarım öyle olur :)

bana bir 100 lira atın da ben yapayım ingiliz arkadaşlarıma da takıldığım yerlerde danışırım. ingilizce bir adet master tezi bir adet te doktora tezi yazdım almanyada.

dostum sağol da ben ve kız arkadaşım da amerikada uzun süreli kaldık ve 3 senedir de almanyada yaşıyoruz. bize açıkcası native speaker lazım. yazarken zaten gramer programı kullanıyor arka planda da bazen cümle yapısında hata yapabiliyor ben de yapabiliyorum native olmadığımızdan. almanyada yaptığın için bilirsin profesörlerin virgüle ile taktığını.

gramer programı nedir bu arada?

grammary gibi bişe

Kulaklık tak abi.

tureng.com açık olsun. compilative curriculum denince kalma.

telefonu sürekli elde tutmanız gerekecekse bilgisayarı tercih etmeniz daha rahat olacaktır.

Bir de mutlaka kulaklık alın, başta saçma da olsa, başka türlü sağlıklı anlaşılmıyor. İlk defa Skype mülakatı yaptığınız anlaşılıyor kulaklıksızsanız. "Beni kimler istedi de gitmedim" imajınız bozulur :)

bilgisayarda yapmanız daha iyi olur, bir de önünüzde görünmeyecek bir kağıda bazı keywordleri yazabilirsiniz, hatırlatma olması açısından. takım elbise bence biraz saçma olur, onun yerine smart casual daha uygun olur. bir gömlek üzerine v yaka düz bir kazak gibi.

telefonda yapacaksan baska programa gecme kamera kapanabilir gecici olarak.

bilgisayar klavye sesi falan cikarma ingilizce kelimelere bakicam diye, bana kopya cekme demislerdi

evde hayvan varsa kesinlikle onlarin olmadigi bir odaya gidin.

mikrofonlu kulaklik kullanin. elleriniz serbest olsun. bazen kendini ifade ederken eller onemli. masaya butun kagitlari yayin. yani cv, basvurdugunuz ilan, firma bilgileri vs.
kagit kalem

bosan gıt,

4 yıllık bırısı karı/kocadan pek farklı degıl sanırım. geliyorsa adamla/kadınla gelmıyorsa tek basına git.

Farkında mısınız bilmiyorum de evli değilim. Zaten sorun da erkek arkadaşımın olup olmaması değil, çok daha farklı.

her ülkenin kendine özel olan bölümlerinden birini okumasaymışsın keşke ama mesela kendi ülkene dönüp yakın sayılabilecek ama genel geçerliliği olan bir konuda yüksek yapsan mesela uluslararası ilişkilerle alakalı olur, siyasetle alakalı olur falan, ona göre de bir meslek seçsen? ben senin yerinde olsam yol yakınken eğitim olanakları için şartları zorlardım (denklik - yüksek vs) o kadar okuduktan sonra kafe açmak seni üzmeyecek aynı parayı kazandıracaksa o da olur neden olmasın. erkek arkadaşın da canına susamadıysa zamaniçinde fikre alışacaktır bence :')

avrupada bir ülkede hukuk alaninda yüksek lisans yapip bu yüksek lisans diplomasi ile hukuk alaninda calismanin bir yolu var mi peki, yoksa hukuk alaninda calismak icin iki diplomani (bachelor ve master) birlikte mi sunman gerekiyor. bunu inceledin mi?

Ya da avrupa ülkelerinden birinde yine hukuk alaninda akademik bir yol cizebilirsin kendine.

artilarini eksilerini yaz türkiye'de kalmanin, diger ülkeye gitmenin, hangileri senin icin önemli düsün tasin.

ben almanya'dayim mesela, ülkenin vatandaslarina verdigi haklar, güvenlik, sosyal devlet falan süper. ama insanlar iyrenc, o yüzden burada kalmak istemiyorum cok.

sanirim bölümünü, cok gelecek plani yapmadan secmissin. yurtdisina gitsen yine international law falan devam edebilirsin heralde. ya da akademide de devam edebilirsin diye tahmin ediyorum.

sonuc olarak bryan fury'e katiliyorum. ayril, dön ülkene.

keske universiteye baslamdan once duyuruda sorsaydin, eminim bir cok kisi seni en azindan hukuk gibi denklik gerektirecek bir bolumu okumaman konusunda uyarirdi.

asil konuya donersek, senin yerinde olsam turkiye'de kalmazdim. tekrar 4 yillik bir universite okumak (maddiyat elveriyorsa) hic de dusundugun kadar kotu bir secenek degil. muhtemelen gencsin ve o 4 yilin cok uzun oldugunu dusunuyorsun ama degil. 60 yasina kadar calisacagini varsayalim. 35 yil boyunca cafe isletmek mi istersin (ki aslinda zevkli olabilecek de bir is) yoksa 4 yil daha okuyup 31 yil boyunca sevecegin uzmanlik gerektiren baska bir isi mi yapmak istersin? 35-40 yil calisacagini dusununce 4 yillik kaybin (ki aslinda kayip degil, cift diploman olacak) hic de onemi olmadigini anlayacaksin.

ben 5-6 yildir yurtdisinda (Amerika + Avrupa) yasiyor ve calisiyorum. odum patliyor isimle, vizemle ilgili sorun cikar da geri donmek zorunda kalirim diye. Senin oyle bir derdin de yok. Erkek arkadasin da seninle gelirse onun da hayati kurtulur.

Bir de senden ricam geldigin yere dondugun zaman oradaki Turklere isin TRT haberde gorduklerinden cok daha farkli oldugunu, ulkenin epey bir boka sardigini anlat lutfen.

5 - 6 yıl korkutuğun kadar uzun bir süre değil. zaman öyle çabuk geçiyor ki. imkan ve istek varsa hiç durma ve git. 5 sene sonra keşke demekten iyidir.

mutlu değilsen dön bence.

Avrupa vatandasligin varken gelip Turkiye'de okuman bile bayagi fantastik bence.

Bir de hukuk sorunlu bolum, eger Turkiye'de hukuk diplomasi alirsan baska ulkede hukuk alaninda calisman cok zor. Muhendis, mimar bir sekilde denklik aliyor ama hukuk icin bayagi zor. Hukuk bitirip Turkiye'de 1000 lira maasla, berbat calisma saatleriyle staja baslarsin, sonra kadrolasmis mahkemelerde tecavuzlere verilen indirimleri izlersin.

Bas git arkadasim, durdugun hata. Ben Kanada'da kalmak icin yirtiniyorum su anda, Avrupa vatandasligim olsa, hele ki ailem Avrupa'da yasiyorsa donup arkama bakmam bile. Elemani bir sekilde getirirsin yanina.

Ben de aynı sıkıntıyı yaşıyorum. Tamam yabancı ülkelerde kollarını açmış oraya taşınması beklemiyor fakat, hukuk okuduğum için denklik almak herhangi bir meslek dalından çok daha zor. Benim de bu sene bitiyor.
İki çare kalıyor: ya hayat boyu hukuk icra etmeden farklı bir yaşam standardı yakalayacaksın. Ya da meslek uğruna burada kalacaksın.
Ben hukuku seviyorum, o yüzden içimde icra etme hevesi var ve beni kararsız bırakan bu. Ama senin yerinde olsam kesinlikle giderdim. Aman aman sevmedikten sonra, burada avukat olmanın hayatına ne etkisi var ki? Git, mutlu ol.

kaç ablacım. vatandaşlığın da var kasma mevzuyu.

türkiyedeki hukuk diplomanın avrupada veya başka yerde hiç bir geçerliliği yok. hukuk sistemleri ve kanunlar komple farklı olduğu için ondan o düşünceyi bi kafandan at en başta. erkek arkadaşının diploması EUA'ya göre akredite mi bi baktır. akredite ise avrupada geçerlidir. değilse ülkeye göre 200 ile 600 euro arasında değişen ücretle denklik alabiliyosun.

bence dön geri aç cafeni biraz para biriktir ardında da eğer aklına yatıyosa mesleğe yönelik işletme veya şirket yönetimi gibi dallarda eğitim al. en temizi bu olur.

belki dört yıldır üniversite okuyup da hala birinci sınıfta olduğum için bu kadar kolay geliyor bana söylemek ama senin yerinde olsam ben basıp giderdim herhalde.

vatandaşlığın da varmış ne güzel. açıkçası üniversite mezunu olup burada yaşamaktansa, atıyorum isveç'te lise mezunu olarak sıradan bir işte çalışmayı tercih ederdim ben. çalışma şartlarım insani mi? tamam. gerisi çok mühim değil. senin önceki duyurularından hatırladığım kadarıyla isviçre veya avusturya sanırım ülke. buralarda da öyle gidip asgari ücretle türkiye'deki gibi 12 saat çalışacağını sanmıyorum. hem bissürü kursu, okulu falan vardır bi şeylerin. ne biliyim benim bi arkadaş elektrik okuyodu 2 senelik mi ne, gayet güzel yaşıyo şimdi isveç'te.

dediğim gibi belki avrupa'yı görmediğimden belki de okul için emek sarf etmediğimden bu kadar kolay geliyor söylemek ama şu an bi avrupa ülkesinde oturum iznine sahip olmak için çok şey verebilirdim sanırım. türkiye'de üniversite mezunu olup iyi para kazansan ne olacak sanki.

türkiyede hukuk okumuş, mannheim'de bürosu olan eniştem var oradaki türklerin buradaki davalarına bakıyor
orada göç-azınlıklar- konularında AB filan gibi kurumlarda derneklerde örgütlerde yerel yönetimlerde ya da akademide işin olabilir belki
yani kafe açmak da berbat değil ama neden tek seçeneğin bu diye düşünüyorsun? (biliyorum aklımız hep ilk gastronomiye çalışıyor ben de okurken o alanda çalışmıştım ama daha geniş bakmaya çalış, böyle yerlerde staj yapmaya çalış bence hazır evin var, kalacak yerin var, vatandaşsın para bile vermeseler olur)
bence böyle "keskin" karar almaya çalışma, dene, deneyin. erkek arkdaşın da sen de hem orayı hem burayı deneyimleyin, gerekirse bir süre gidip gelin. bi bakın.gerçekten gençsin daha böyle büyük büyük kararlar almak, kesin dönüm noktaları yaşamak zorunda değilsin ki sıkma kendini.

Biraz daha detay verseniz hoş olurdu. Mesela neresi bu sayılı hukuk fakültesi, ya da vatandaşlığınız hangi ülkeden?

Mesela AB üyesi bi ülke vatandaşı ve galatasaray hukuk mezunuysanız direkt fransa'ya, belçika'ya gidin derim, illaki iş bulursunuz.

Bir de alan değiştirmeyi düşünebilirsiniz, özellikle business school'lar alan değiştirenleri kabul ediyor. Gmat'te 700+ alabilirseniz o okullara da şansınız olur. Hem AB üyesiyseniz görece daha ucuza okursunuz, hem de sonrasında çalışma izni derdiniz olmadığından rahat iş bulursunuz. Tabii yatırımcı bankacı veya pazarlamacı olmak istemeyebilirsiniz o ayrı.

Ben 3 sene Avrupa'da yaşadıktan sonra 2 sene önce Türkiyeye döndüm, biraz daha zorlasam kalma şansım da vardı Avrupa'da. Yeterince çabalamadığım için kendime her gün kızıyorum.

Şimdi tekrar gitmek için uğraşıyorum ama hiç kolay değil, yeniden bir başlangıç yapma şansım olsa, hiç düşünmez basar giderim. bence siz de öyle yapın.

yazmayacaktım size verebileceğim bir fikrim olmadığı için ama dayanamadım: YA BUNDA DÜŞÜNÜCEK NE VAR ARKADAŞIM ARKANA BİLE BAKMA BAS GİT. bırak standart bir yaşam için avrupaya gitmeyi standart altı bir yaşam için bile bir an olsun düşünmeden giderim. hiç birşeyin olmasa bile medeni bir toplumda yaşayacaksın, tecavüze uğramak, saçma sapan bir sebeple öldürülmek risklerini en aza indireceksin. adaletle bir sorunun olduğunda güvenebileceksin. insan olarak bir değerin olacak.ileride canından çok seveceğin çocucuğunu gönül rahatlığıyla ve bir sürü sosyal imkanla büyüteceksin. en önemlisi ailen orada zaten arkana bile bakmana gerek kalmayacak. k.bakma çok doluyum içimi döktüm birazda buraya. yeni hayatında bol şans.

sen galiba gsü mezunuydun ablacım, basıp fransaya belçikaya gidip yüksek lisans yapsana? hukukla ilgili hiçbir alanda çalışamayacağına emin misin? belki avukat olamazsın ama danışman olursun, akademisyen olursun, niye cafe açasın?

benim hukuk mezunu arkadaşım londrada 9 ay london school of economicsde master yaptı.
türkiyede de deneyimi var tabii ve imf'ye girdi.. sen de bir lse yapıp 1 yıl avrupada böyle international kuruluşlara başvursan, hani vatandaşlığın da var, gsü mezunuysan zaten fransızcan da vardır, baya kapılar açılmaz mı?

seni gerçekten anlıyorum ve bu aralar benim de kafam çok karışık, ama akademisyenlik falan çok kolay değil artık yani mezun olunca iş bulamayanlar üniversitede kalmaya uğraşıyor gerçekten bunu istemese bile iş olsun diye geliyorlar akademi de istediğin gibi olmayabilir sonra üzülebilirsin. üniversite denkliğini kesin olarak araştırdın mı? eğer olmuyorsa master için o ülkeye gitsen sonra çalışmaya başlayabilirsin belki? bunu da bi düşün.
erkek arkadaşının kafası da net olsun şimdi tamam deyip seninle gittikten sonra uyum sağlayamazsa seni bahane etmesin. çok ciddi bi konuşma yap.
kısacası bence git yani bir yolunu bulup git.

Yüksek lisans veya denklik için fırsat olacaktır ama diyelim ki olmadı vve en kötü durum oldu. En kötü durumla bile 5-6 yıl hiçbir şey değil. Ben de 8-9 yılımı çöpe atmanın planlarını yapıyorum şu an mesela. Şöyle düşünebilirsin, diyelim ki denklik olmadı, yüksek lisans da olmadı. Orada yeniden üniversiteye başlaman gerekti ve diyelim ki okumadın. 4 sene sonra yine aynı ikilemle debeleniyor olacaksın. Başa alırsan, 4 sene sonra orada bir üniversiteden mezun olacaksın, üstüne bir de hukuk mezunu olacaksın. Avrupa, disiplinler arası çalışma için cennet. Bu iki temel sende olursa, onların güzel bir kombinasyonunu bulabilirsin. Örneğin, burada hukuk okuyan bir arkadaşım yurtdışında moda ile ilgili bir şeyler yaptı. Şimdi, modaevlerinde hukuk bölümlerine danışmanlık yapıyor. Hukuğa niş bir alan her zaman gerekli. Hatta denklik alsan bile, niş bir yüksek lisans iyi olabilir.

Ek olarak, İstanbul her zaman dönüp dolaşıp gelinebilecek bir yer. Farz edelim ki gittin ve gittiğin yerde mutlu olmadın. İstanbul'da her zaman iş bulursun. Yurtdışı tecrüben olduğu için avantajlı olursun. İstanbul hep burada, istediğin zaman gel ve yerleş.

Erkek arkadaşın da yüksek lisans yapabilir yurtdışında. O da senden 5-10 ay sonra gelir ama gelebilir. O da yüksek lisans yaparsa, orada kendini kanıtlamasına gerek kalmaz. Mühendis zaten, orada da iş bulabilir.

1. Birer paragraf anlat, kullandigin araclar olsun icinde. Yasadigin problem-cozumlere deginme.

2. CVde yer almali, cover letter o ise neden uygun oldugunla ilgili olsun.

3. Ulke degil, is bazli CV hazirladim ben. Bazi islerde bazi ozelliklerimi one cikartmak icin. EU standardi var CV icin, onu kullanabilirsin. Bulunca link gondereyim.

4. Cover letterda 2-3 paragraf vize durumundan, neden bu ise uygun oldugundan ve bu isi ne kadar istediginden bahset.

5. Yok. Ingilizcem iyi yaz CVne, zaten seninle gorusmek isteseler konusmandan anlarlar.

1.2. burada polonyalı bi arkadaşım var (almanyada) phd sunumunu yapacak yakında. aynı zamanda burada da çalışıyor. iş değiştirirken cv'sinin yanında bir de broşür hazırlamış (sayfa gibi düşünme bildiğin broşür). bunun içinde de o zamana kadarki proje ve başarılarından bahsetmiş. gören almanların ağzı açık kalmıştı hiç böyle bi başvuru almadıkları için. fraunhoferde işe girdi başvurulardan sonra da. sen de bence benzer bişe yapabilirsin. cv'nde proje adlarını ve 1-2 cümlelik içeriğini yazar broşüre de kaç para getirdi vs gibi şeylerden bahsedersin.

3. ülke ve iş bazlı cv yazmaya kalksan ömür yetmez o yüzden ben de standart cv ile başvuruyorum. işe göre bazı projelerdeki keywordleri bold ile yazabilirsin bu önemli bi nokta. öte yandan avrupa için mutlaka ve mutlaka fotoğraf koymalısın cv'ne. hatta bazı firmalar kendi sayfalarından başvuru yaptırırken özellikle foto eklettirirler. öte yandan kanada için zaten cv değil resume formatın olmalı ki ona da fotoğraf koyulması kesinlikle tavsiye edilmiyor. son nokta: eğer 10yıldan az tecrüben varsa resume mutlaka 1 sayfa olmalı. 10 yıldan fazla ve/veya management tecrüben varsa 2 sayfa olabilir.

4. CL 1 sayfayı geçmezse iyidir. yine önceki maddedeki gibi management seviyesinde veya 10 yıldan fazla tecrüben varsa 1 sayfayı aşabilir. kendimden örnek verecek olursam app eng veya FSE pozisyonlarına başvuruyorum ki bu pozisyonlar genelde yüksek seyahat oranın sahip. o yüzden CL'de mutlaka "haftalık çalışma zamanımın %80'ine kadar seyahat edebilirim" diye özellikle belirtiyorum. bu ve bunun gibi vurguladığım noktalar var yani bence sen de işe göre dikkat etmelisin.

5. CL'de yine yurtdışı deneyimin varsa belirt. ingilizcem şu şu sebeplerden ötürü iyidir diye yaz. avrupa için ielts skoruna bakılmıyor önemli olan iletşime geçebilmen ancak kanadaya başvuracaksan ielts alman şart. kanada konsolosluğunun immigration kısmına gidince sana bi online test yaptırıyor uygunluğunu saptamak için. iş amaçlı bile yönlendirsen bu testi, sana fransızca ve ingilizce bilgini soruyor. eğer ielts skorun 2 yıldan eskiyse otomatik red veriyor. yani ne kadar iyi konuştuğunun kanada için önemi yok eğer sertifikan yoksa.


ekyil'in bahsettiği siteleri biliyorum sanırım

resume için www.resume.com

avrupa standartlarına uygun cv için ec.europa.eu

projede aldığın görevi açık ve net bir şekilde belirt bence. projeyi bildiklerini düşünüyorsan çok uzatma ama bilmiyorlarsa sektördeki değer görülen kısımlara değinerek anlat, ben şunun şöyle olmasını sağlayan ekipte şunu şunu şunu yaptım yaz; proje kadar kendini de sat.

almanya ve kuzey ülkeleri icin konusursam;

- cok uzun olursa okumuyorlar. almanyada sirketlerin yazdigi is tanimlari genellikle uzun ve ne is yapacaksan onunla ilgilidir. Mesela Java 8 i hakkini vererek kullanmayacaksan Java 8 bilen yazilimci istiyoruz demezler. Böyle bir detay verdilerse bu konuda bilgili olmani isterler. Cover letter da is tanimlarinda istedikleri teknolojilerle ilgili deneyimlerinden kisaca bahsedebilirsin. ne kadar cok sey bildigin degil onlarin ihtiyaclariyla örtüsüp örtüsmedigin önemli, bu ortak noktalardan bahsedebilirsin

- github gibi ortamlarda profilin var ise ona dikkat edebilirler.

- senin durumun icin en önemli engel calisma izni almak. o nedenle o ülkenin calisma izni prosedürleri hakkinda fikir sahibi olman önemli. calisma izni almak icin is yeri prosedürlere hakim olmayabilir, eger sen bu prodedürleri bilip "sizden istedigim is yerindeki olasi görevlerimi tanimlayan böyle bir belge, bu belge ile suraya basvurursam sorun olmayacaktir, 2 ayda prosedürler tamamlanir" gibi konusup sürec belirsizligini onlarin kafasinda cözersen daha niteliksiz ama calisma izni konusunda sorunsuz adaylar yerine daha nitelikli olarak seni tercih edeceklerdir. bu durumdan da ön yazinda "calisma izni almam icin hicbir sorun yoktur" ya da "vize/calisma izni durumum budur" gibi dilersen bahsedebilirsin.

- almanya icin ne kadar maas istedigini yillik brüt olarak cover lettera görünür bir sekilde yazmak avantajinadir. almanyada (ayni zamanda kuzey avrupa ülkelerinde) yetenekli calisan bulmak zor o nedenle is görüsmeleri türkiyedeki gibi "sirketimizin maas politikasi bu kabul edersen et, bu bilgiyi de son asamaya kadar söyleyemeyiz" gibi degil de karsilikli mutabakat, ikna etme seklinde yürüyor. onlar da sirketlerinin ne kadar iyi oldugunu sanki onlar sana is basvurusu yapmis gibi anlatacaklar, en sonunda konuyu paraya getirecek senden bir rakam alacaklardir. bu genelde ilk görüsmede olur. ama diger adaylardan fiyat olarak öne cikmak istersen bunu ön yazinda da acik acik yillkik su kadar brüt istiyorum diyebilirsin. bu sayede cv ne ilk bakan kisinin dikkatini cekersin. bircok durumda da özellikle ön yaziya yazilmasini istiyorlar, bana bircok kez "lütfen istediginiz rakami yazip tekrar gönderin demislerdi". ama istedigin rakam ortalama üstü ise yazmamak daha iyi olabilir.

- ingilizce konusunda önyazi ve ilk telefon görüsmesi iyi bir fikir verecektir.

- cv standart ama önyazi sirkete özel olmasi avantaj olur.

bikaç şey ekleme ihtiyacı daha duydum

almanyada firmaların büyük çoğunluğu sendikalarla çalışır o yüzden alacağın minimum maaşlar standarttır mesela bir mühendise ödenmesi gereken asgari maaş 49 küsür bin eurodur brüt olarak. bunu bilmende de fayda var kendi branşın için

öte yandan almanyada işverenin dikkat ettiğin en önemli diğer husus diplomanın avrupada geçerli olup olmadığıdır. ben buraya gelmeden 3 yıl mühendislik tecrüben vardı ona rağmen soruyorlar. ancak şöyle bir olayım var. mezun olup diplomayı alırken yanında içerisinde derslerim ve aldığım notların da olduğu genel olarak eğitim sistemini açıklayan ve ilk sayfasında EUA tarafından koşulan şartlara uygundur ibaresi olan bir diploma eki verdiler(ingilizce). sende de bu ek varsa ve üzerinde EUA ibaresi yer alıyorsa avrupada diplomandan faydalanabilirsin. yoksa türkiyedeki diplomanın iş başı yapacağın ülke tarafından tanıtılması gerekir ki bu almanya için minimum 200 ile maksimum 600 euro aralığında bir geçirmasyona tekabül eder.

son yazan arkadaş 49bin euro demiş ama biraz göz korkutabilir, zaten çalışma izni falan uğraşacak adamlar, bence 43-44 bin yıllık brüt beklentisi daha mantıklı olabilir. yeni mezun masterı tamamlamış mühendislere 38-40 bin istemeleri öneriliyor.

Genel olarak konuşmak gerekirse; CV'ye tüm projeleri ıvırı zıvırı yazıp başvurduğun işle alakalı olanları cover letter'da öne çıkarmak gerekiyor.

Almanya için CV'de fotoğraf olmazsa olmaz. Formal bir fotoğraf konmalı, ayrıca formata çok dikkat ediyorlar, alman cv formatını aratıp ona uydurabilirsin. Bir de cover letter maximum 1 sayfa olacak. İskandinav ülkelerinde cover lettera to whom it may concern yada to the attention of HR departmen of ... falan gibi şeylerle girilmiyor ilginç olarak, direk paragrafa başlıyorsun bodoslama.

IELTS'e falan gerek yok. Konun çok hype olduğundan şansın da fazla diye düşünüyorum, CV ve cover letter yanına bir de ingilizce güzel bir referans mektubu iliştirebilirsin, hocalardan yada eski iş yerinden. Bol şans.

@KidLazer dedigi gibi sanayi alaninda bircok firma sendikalarla calisiyor, bu tarz firmalara basvururken bu rakam dikkate alinmali ama yazilim alaninda calisan büyük firmalar (ebay, paypal, google) ve bu firmalarda calisan yazilim mühendisleri maalesef hala bir sendikaya bagli calismiyorlar. Ileride mutlaka bu bir sisteme oturacaktir ama su anda yazilim alaninda maaslar 2-5 yillik tecrübeli bir java yazilimci icin 40.000 ile 100.000 euro bürüt yillik degismekte bu da bekar biri icin aylik yaklasik 2000 ile 5000 net maas yapiyor. basvurmadan önce glassdoor (www.glassdoor.de gibi sitelerden basvurulan pozisyonum maaslarina bakmakta yarar var. Örnedin ebay bir yazilim mühendisine 72.000 ile 78.000 arasinda bir maas veriyormus www.glassdoor.de

emrahday

evet benim dediğim ağırlıklı olarak makine sektörünü kapsıyor düzeltme için teşekkürler

yonge and bloo

eğer yazılım sektörü için diyorsan haklı olabilirsin ancak mühendissen böyle bir şansın istesen de yok çünkü firma sana minimum 49k ödemek zorunda. sendikalar dayatır ve dediğim gibi firmaların çok büyük kısmı sendikalı.

+
ben konuşurken hep 49 diyorum onlar da "ha zaten normal bi rakam bu" diye karşılık veriyolar hiç "oo çok yüksek diyen olmadı"

çalışma izni için de yanılmıyosam firmadan çıkan bişe yok. firma sadece sana kontratını ve yabancılar şube için bu eleman bizde çalışacaktır diye bi yazı veriyor ve bunla mevcut oturumunu değişiyorsun. tam emin olmamakla birlikte firma bir ödeme yapmıyor diye biliyorum.

ufak bir tavsiye daha, maas konusunda net eline gecen rakam ulkeye ve vergi dilimine gore degisiyor. "net salary calculator germany" gibi bir sorguyla internetteki maas hesap makinelerine ulasabilirsin.

kanada'da fotograf konulmaz, dogum tarihi yazilmaz, kesinlikle maas yazilmaz. iki sayfayi gecmesin eger cok ust seviye bir pozisyona basvurmuyorsan okumazlar. Projeler hakkinda fazla teknige girmeden bir iki cumlelik aciklama iyi olur. tek sayfa cover letter tavsiyem.

Batıda lüküs yemiş (hoş burda farklı mı?) öyle pek sade tüketilmiyor pasta börek içinde filan.

Amerikada supermarketlerde soyulmus ve soyulmamis buyuk paketlerde satiliyor. Turkiyedeki kadar guzel olmasa bile epey rahat bulunan bir sey.

amerika'dakiler sanirim ya genetigiyle oynanmis, ya da farkli bir turu onun. cunku bir yerde okuduguma gore, kabuklariyla ugrasmak onlari yordugu icin boyle bir turden uretiyorlarmis.

turkiye'deki gibi lezzetli degilmis. daha yavan diyorlar.

italyada cerez olarak satiliyor, tuketiliyor.

Bunlardan heryerde:
www.amazon.com

avustralya'da da var, hic guzel degil. normal olarak tuketiliyor. arkadaslarin dedigi gibi daha yavan ve kabuklari neredeyse acik olarak geliyor. antep fistiginin yaninda gecemez.

antep fıstığını bizim gibi gören hatta bizden bir tık ilerde olan iran var.

Avusturya'da turk marketleri disinda amerikanin antep fistigi gibi olan fistigindan var. tadi baya yavan, kabugunun agzi cok genis.

Ama onun disinda markette hicbir seyin icinde gormedim, antep fistikli/fistikli cikolata yok burda. Anca turk marketinde. Amerikan fistigi da pakette satiliyor zaten.
He belki gurme marketlerde italyan pecorinosunun fistiklisi oluyor ya da 1-2 dondurulmus pastada oluyor. O kadar. Adamlarda yetismedigi icin kultur olmamis. Ama italyada yetistigi icin adamlar peynire bile koyuyor :)

karbonat, sirke ve sıcak su karışımıyla silebilirsiniz.

yeşil pasaport yalnızca turistik amaçla kullanılabilir. staj için ayrıca vize başvurusunda bulunman lazım, şirket uğraşmayacak zaten, yalnızca sana staj kabul belgesi gönderecekler, vize alma biraz daha uğraştırır ama sonuçta alırsın.

sadece yeşil pasaportla yasal yollardan çalışamazsın.

teşekkürler arkadaşlar.

bozulmaz. ben yurtdışında cok kez peynir vs getirdim hiçbir sorun olmadı.

bu mevsimde bir şey olmaz. yazın bozulurdu.

sicakligi tutacak bir sekilde sarar ya da balik vs aldiginda ici alüminium kaplama verilen posetlere sararsan bir sey olmaz.

ülkelerin çoğu et ve süt ürünü götürülmesini kabul etmiyor. folyoya sararsanız x-ray'de o kaşar kapkara çıkar içi gözükmez ve o bavulu %90 açtırırlar. o kadar uğraştıkları için de o peyniri size attırırlar. o yüzden koy bavula geç. ayrıca uçakların kargo bölümü inanılmaz soğuk oluyor. milletin köpeği donarak ölüyor sizin kaşarınız bozulmaz.

bozulmaz, bazı peynircilerde vakum makinası oluyor, ben çeşit çeşit peynirden vakumlatıp götürüyordum almanyaya 3-4 ay yiyordum.

ağustosta hollandadan gouda peyniri getirdim valizde hiçbişey olmadı. üstelik o peynir türkiyeye gelene kadar benle birlkte 3 farklı ülke daha gezdi :)

ıstanbul ıcın spesıfık mıdır bılemeyecegım ama maalesef kimse iş yapmaya yanaşmıyo ve saygısızlar. önceden öyle olmayan insanlar bile evde gevşıyorlar sankı. ogrencı olmasalar bıle ogrencı evındekı alıskanlıklarını surduruyorlar. oyle alman usulu bastan kuralları belırleyelım deyınce de gerılıyorlar hemen sızden kurtulmaya calısıyorlar. kafa dengı ınsan bulmak gercekten cok ama cok zor.

şans biraz, baştan beklentileri söylemek yararlı olur gibi.

ben üniversiteye başladığımda yurtta iki sene aynı odada kaldığım arkadaşımla çıktım eve, 4 buçuk senedir de aynı evdeyiz, yani toplam 6 buçuk senedir birlikte yaşıyoruz.

puanlama yapmak zor, bazen birbirimizi pek göresimiz gelmiyor herkes ayrı takılıyor, bazen de birlikte yemek yapıp film izliyoruz. okul bitmeden okula da sık sık birlikte gidip geliyorduk. genel olarak 5-9 arasında değişiyordur sanırım.

yalnız bu işi izmir/istanbul olarak ayırmak pek sağlıklı değil gibi. almanya ayrı tutulabilir kültür ve yaşam alışkanlıkları bağlamında tabii de, insanlar çeşit çeşit.

Haklısınız, izmir olayını yalnızca daha önce istanbulda uzun bir tecrübem olmadığını belirtmek için yazmıştım.

35 yaşına gelip hala arkasını toplayamayan insanlar görmek gerçekten şaşırtıcıydı ama 3 aylık deneyimimde onu gördüm.

zaten kiralar el yakıyor, kendim çıkayım desem 1 senelik proje için gelicem ve risk almış olurum, gidip oda kiralasam bir ton para vericem üstüne tanımadığım insanlarla uğraşıcam falan. baya sıkıntı. evi olan insanlar değerini bilsin.

İstanbul'da ve yurtdışında bolca ev arkadaşım oldu. İstanbul'dakiler genelde yakın çevremdeki arkadaşlarımdı pek sorun yaşamadım ama yine de uzun süre beraber yaşamanın getirdiği bazı sosyal abukluklar oluyor.

Ben de çok bireysel bir adamım ben izin vermedikçe pek karışılmasın isterim yaşantıma. Bir ev arkadaşım mesela yemeği her gün beraber yeme konusunda takıntılıydı. Yani aksi belirtilmedikçe yemeği beraber yiyeceğimizi kabul ediyordu. Hesap verir gibi söylemek durumunda kalıyordum dışarda yiyecem, kendime yaptım vs. gibi. Beni rahatsız ediyordu bu durum ben de söyledim.

Çok vaktin beraber geçince ister istemez gideceğin yeri, yaptığın şeyi, yemeğini rapor veriyor gibi oluyorsun mesela. Beklemese de usülen çağırmak durumundasın falan. Yani yakın arkadaşlarınla kalınca çok sıkıntı değil gibi duruyor ama ne bileyim bana garip gelen adetler sonuçta beraber olduğu kadar birbirinden bağımsız bambaşka çevrelerimiz de var.

Bence en önemli konu iletişim. Bir ev arkadaşımla dağınıklık konusunda kavga etmiştik. Ben dağınık biriyim öyle çok aşırı abartı olmadıkça da farkına varmam bile dağınıklığın. Arkadaşım arkamdan topluyormuş bir gün çok sert çıkıştı. İyi de toptan biriktirmese bana ilk seferinde ikinci seferinde söylese illa ki dikkat ederdim. Baştan iş bölümü yapıldıkça ya da sonradan sıkıntı çıkan durumlarda bak böyle böyle hissediyorum bunları bunları yapma diyebileceğin birileri oldukça sıkıntı yok bence. Ha rastgele çıktığın durumlarda iş şansa kalıyor tabi sevgili olur gibi huyunu suyunu öğrenebileceğin bi flört dönemi yok. (:

İzmir, İstanbul diye de bir ayrım olduğunu sanmıyorum ya. Tamam İzmir'de çıkacağın evde birbirinin alanına yaşantısına saygılı, laftan anlayan birini bulma olasılığın İstanbul'dan daha yüksek ama iş yine denk gelecek o kişiye kalıyor. Yurtdışında Belçikalı, İrlandalı, Brezilyalı, Amerikalı, Nijeryalı insanlarla kaldım ama hiçbirini genelleyemiyorum mesela. Bir tanesi şöyleyken aynı milletten diğeri bambaşkaydı yani.

zor. türlü türlü dangalak var.

Genellenebilir olduğunu sanmıyorum, eve çıktığın kişiye göre, hatta eve göre bile değişir. Örneğin, evin tuvalet-banyosu bir odada olduğunda gözüne batan şey, tuvalet-banyo ayrı olduğunda sorun olmaktan çıkıyor. İstanbul'da da çeşit çeşit insan var. Ev sıcaklığı arayanı da var, hayatları ayrı olsun isteyeni de var. Temiz tutanı da var, hiç temizlemeyeni de, iki kere temizlik yapınca "Hep ben yapıyorum" diye havaya gireni de, temizliği sürekli yapmaktan zevk alanı da.

En çok fark eden şey ise tanıdığın biri ile eve çıkmak, tanımadığın biri ile eve çıkmak. Tanıdığın biri ile eve çıkınca, yemek falan birlikte yeniyor. Hatta birlikte yapılıyor. Kullanılan eşyalar ortaklaşıyor. Dolayısıyla dışarıda tanıyıp sevdiğin biri sana uygun bir ev arkadaşı çıkmayabiliyor sistemler ve kültürler farklı ise. Tanıdık olmayınca, buzdolabındaki raflar benim rafım-senin rafın diye ayrılıyor, pek kimse birbirinin bir şeyine dokunmuyor. Örneğin, aynı evde tuvalet kağıdı ortak olanlar da var, olmayanlar da. Şahsi gözlemim, ne kadar çok paylaşılan şey, o kadar çok sorun şeklinde. Sevgili ile beraber yaşama gibi değil; orada ortak bir evde yaşama kültürü oluşturmaya çalışırken, burada kültür çatışmaları olsa bile herkes kendi evde yaşama kültürünü devam ettirmeye çalışıyor. Bu nedenle, bunun puanı da kişiye göre değişir. "Hep birlikte yemek yiyelim" insanı ile "Herkesin hayatı kendine" insanının vereceği puanlar çok değişir. Kişisel olarak, tanımadığım insanlarla eve çıkmayı tercih ediyorum. İstanbul açısından veya dünya açısından çok standardize olabileceğini sanmıyorum.

önce kızgın bir tavada her iki tarafını 2 şer dakika mühürleyin. sonra fırına atın. fıstık gibi olur.

Mühürlemeden sert olur. Mühürleyip fırına koyun.

5 cm bişey değil

endosperm'in dediği gibi önce mümkünse dökme tavada yağ koymadan iki yüzünü de mühürleyin. daha sonra tavaya hiç kesmeden atın. tüm suyu ve lezzeti içine hapsedin.

Herkes cok sevmis bu tabiri ben de kullanayim dur. Diger uc arkadasin dedigi gibi mutlaka ve mutlaka "muhurleyin". Bir de nusr-et'te saslik cok guzel. {Bunu kullanmayi da seviyor insanlar)

Bir de bir gün öncede etin mümkün olan yerlerine diş sarımsak koyup bekletirsen daha bir değişik oluyor.

@dougsampson'a katılıyorum ve diğer arkadaşların da dediği gibi her iki yüzünü 2-3 dakika mühürleyip atarsan lokum gibi olur. mühürlemeden önce her iki yüzüne zeytinyağı da sürebilirsen daha da iyi olur. mühür çok önemli ama. nusr-et'de keçi daşşanı da bir denemelisiniz bu arada.

mühürlemek önemli tabii. mühürleyin, sonra gerisi gelir zaten.

pendik marina'da sandzak restoran var, zamanında müşterileri oraya götürürdük. biraz tuzlu bi yer ama inanılmaz memnun kalıyorduk.

sancakrestaurant.com

tuzla balıkçısı meşhurdur oralarda, birde filizler köftecisi

tuzla balıkçısı çok iyi ama alkollü bir yer arıyoruz.

tuzla sahil'de angel restoran var oraya gidin. denize sıfır, lüks.

angel mercan iyidir.

şurada güzel tavsiyeler var: tr.foursquare.com

global yurtdışında kolay okunan bir isim yok.

yurtdışı derken biraz belirtmeniz gerekiyor, japonlar L harfini bizim gibi seslendiremezken almanlar'da başka ıvırı zıvırı şeyler var ya da ne bileyim adı burak olsa polonya'da çok kolay okunur ama pancar falan demekti sanırım. en azından bi bölge söylerseniz öneriler güzelleşir.

mikail koyun mesela, maykıl diye kullansın ortamlarda.

Adem.
Yurtdisinda da adam derler, olur biter.

yahya koy o zaman gittiği her ülkede bir karşılığı olur.
eksisozluk.com

Efe

unisex bir isim ama deniz olabilir.
serkan'ıda söyleyebiliyorlar.

neden seksi isim arıyoruz?
deniz denise (ilk aklıma geleni yazdım beğendiğimden değil)

benim kuzen yaman koyuyormuş çocuğun adına, fena değil gibi geldi.

Defne / demir

sinan

Can koy, John'dan yürüsün.

İçinde "k", "r" ve "c" kesinlikle olmasın. "k" veya "r" olacaksa da önünde ve arkasında sesli harf olsun "murat" gibi. Buna uyarsan çocuk sıkıntı çekmez yurt dışında ismi telaffuz edilirken.

can koyun,kendimden bilirim cok rahat ettim ve etmekteyim.

...can koymayın kendimden biliyorum kimse söyleyemiyo söylemeye üşeniyo sadece can yada sadece ... diye tanıtıyorum kendimi

Mete

ilk aşamada kapıların kenarındaki hava boşlukları kapatılabilir. böyle kapı kenarlarına çekilen süngerler var, onlar işe yarayabilir.

zamanında ikinci öğretim okuyan iki aygırla kaldığım için tüm yöntemleri denemiştim. arkadaşın dediği süngerler değil de bir de kauçuktan zımbırtılar var, böyle onları takınca kapı artık zor kapanıyor, hava bile geçmiyor, bir de camın üzerine sünger alıyosun o boyutta, onu yapıştırıyosun.

bırak tatlıyı genel olarak yemekle pek alakan kalacağını sanmıyorum lsd'den sonra. muncihes olayı biraz daha cannabis'e özgü.

ama şöyle bir olay var ki, lsd'nin etken maddesi kağıt üzerine damlatılabildiği gibi kesme şeker gibi bir çok şeye absorb ettirilebilir. belki öyle bir bağlantı kurdular diycem de çok zayıf bir ihtimal.

bu arada biraz baktım da genelde iştahı kapattığı belirtilse de acayip tatlı tüketenler de varmış lsd tripte

belki bagimlilik acisindandir o benzetme.

tatlıdan lsd olmaz ama tatlıyı filmde lsd için sembol olarak kullanmış olabilirler.

90 gün içinde çıkış yapmak gerekiyor derken?

genelde tüm avrupa ülkeleri eğer kalıcı iseniz kendi ülkelerinde bir sağlık sigortası istiyor. ama onda bile ilk giderken seyahat sigortasıyla gidiyorsunuz, daha sonra orda yaptırıyorsunuz.

1 aylık gidiyorsanız (turistik amaçlı) sorun olmaz. ama eğer çalışacaksanız farklı bir sigorta isteyebilirler, onu da en iyi konsolosluktan öğrenebilirsiniz. genelde maillere cevap veriyorlar.

turistik gidiyorsan etkilenmezsin. öğrenci olarak gidiyorsan zaten buradan gitmeden önce konsolosluğun doktorlarına muayene oluyorsun.

Turistik seyahat sigortalarında tek seferde 90 gün kuralı en üst limit.
Yıl içinde 30 gün olan zımbırtıyı yapman yeterli

Son gorulme ve profil fotosunu kapatmis da olabilir

direkt engellemiş, net.

denedim çünkü. ay işsiz değilim ben de işte:D

kendisine sorsanız? belki bir yanlış anlaşılma vardır ortada?

kadin oldugunu varsayarsak, kesin karisi kiskanmistir.

Yazmanı istemiyordur ve yüzüne söyleyecek cesareti yoktur. Bende yapıyorum arada engelliyorum birilerine de ordan biliyorum.

sürekli yazmadım ki ben adama?
karısı ne yapacak abi adama siz, bey harici bişey demedim.

hangi hareketim dokundu söylese yeterdi böyle ergen ergen hareketler :(

Sende potansiyel görmüş karısı da görür diye korkmş

Sevgili kiskaniyor da esi niye kiskanmasin?

kıskanacak durum yok ortada arkadaşlar, genel olarak sevgilisi izin vermemiştir denmesin diye dedim. adama siz den başka bişey demedim bide isim bey harici.
kıskanılması gereken durum yok.
isim beynasılsınız
işte ben şunları yaptım başvurdum haber vermek istedim.

isim bey iyi bayramlar
demişimdir.

en fazla.

konuşmak istememiştir +1

Kiskanacak durum yok ortada diye bir sey yok. Kiskanacak bir durum yoktur orta da tamam da turlu turlu insan var, herkesi mantikli, akli basinda mi saniyorsun? Sana gore kiskanilacak bir durum yok, karisinin ne dusunecegini nereden bilebilirsin?
Bir kiskanma vakasi olma ihtimali %1 falandir belki, o ayri konu.

Ugrasmak istememis de olabilir, is icin rahatsiz edersin diye dusunmus olabilir.

benimle birlikte diğer arkadaşı engellemiyor ama o benden daha boş bir de :/ ben darlamadım adamı mesela.

mail mi atsam ayıp oldu zaten rahatsız etmiyrdum ki sizi diye.

Karısı engelletmiştir.

eğer watsap'ı çok sık kullanıyorsa iş yerinde falan çalışmasına engel olacak kadar, bir kaç önemli kişi hariç herkesi engellemiş bile olabilir.

us de var

netflix tr'yi yeni denedim, denediğim film ve dizilerde ingilizce altyazı var. ingilizce altyazı alışkanlığını kazanmak güzel oluyor, tabi en güzeli tamamen altyazısız izlemek.