eminonune git, kapalı carsıya falan bak. oralarda değişik değişik şeyler var.

kadıköy company.

kadıköy company +1, ayrıca paşabahçe'de de uygun fiyatlı güzel şeyler olabiliyor aradığınız sadece magnet değilse.

kapalı çarşı turistik hediyelik doludur. company de güzel şeyler var ama pahalı. aradığın ter tahtakale şark han olmalı. 5 katlı hediyelik eşya cenneti <3 her gittiğimde kendimi kaybediyorum.

İlk 65 dakika ve son 15 dakika çıkmak yasaktır olabilir. Tabii o zaman sınav 90 dakikadan uzun olacaktır.

üzerinde bozulma emarelerini görene kadar dayanır. Düzgün saklarsanız birkaç ay. İyice kuru, pörsük, küflü vs olmadığı sürece yenir.

cam kavanozda hava almayacak sekilde saklarsaniz bir yil idare eder. bir sure sonra biraz kuruyup uzeri agarmaya baslar o zaman muslugun altinda elinizde ogusturarak bi yikayin. hem yumusar hem temizlenir.

Yeniletmeniz gerekli, artık kabul etmiyor pasaport polisleri. Süreci yok, fotoğraf, dekont götürücen bir de eski pasaportu. Randevu alıp sıraya geçicen o kadar. Ama tabii bir de sana gelme süreci var ki bir hafta falan olur sanırım. Kıyıda köşede kalmış emniyet müdürlüklerine bakın. Bir de uçak biletini gösterince öncelik veriyorlar sanki emin değilim, hiç olmadı bir tanesine sabahtan gidip ağlayın biraz. Gerçi en erken 20'si olur yine.

Yenisini almaniz gerekiyor, yeniletme olmuyor maalesef. Whoosienin dediği gibi cevre ilçelere de bakın, ben 1 gun sonrasına randevu alabilmistim. Pasaport da tam 1 haftada geliyor sanirim.


Bir de acil pasaport hatti var, orayi aramayi bir deneyin isterseniz. Yardimci olurlar belki.

ben olsam 10 tane muhabbet kusu 5 tane papagan alir balkona koyardim ... bise diyen olursa da kuslarin dogasi bu derdim ...

HAYTAP'ı ara sor. Belki yapabilecekleri bir şey vardır. Yazık garibana. Aslında "pırahın layn beni anuna goduklarım" diyor da anlayan yok.

beldeiyeyi aradınız mı? hayvana eziyet var deyip alabiliyorlar bildiğim kadarıyla.

geçen seneki evde aynı durum bende de vardı bir ara köpeği öldürmeyi bile düşündüm sonunda taşınmaya karar verdik .

Arkadaşlar sağolun ama belediyeyi de aradım, polisi de aradım, zabıtayı da.
Hiçbir çözüm bulamadığım için yardım istiyorum. Delirmek üzereyiz, üstelik yeni taşındık bu eve! Bebeğimiz var ve sırf o biraz temiz havada büyüsün diye hafif şehir dışına doğru yaklaştık, şimdi de penceresini bile açamıyoruz havlamalardan!
Ciddi sorun yaşıyoruz.

Köpeği satın almayı teklif edin? Sonra ister kendiniz eğitir çocuğunuzla beraber büyütürsünüz, ister şehir çevresindeki çiftliklerden birine verirsiniz ya da sahiplendirirsiniz.

Ses kaynağı insan olsaydı bir şey yapılabilirdi ama zabıtanın dediği mahkeme kararı gerçekse sorunun cevabı orda zaten. Hiçbir şey yapılamaz, onunla yaşamayı öğrenin. Sakın hayvana bir şey yapmaya falan kalkmayın. Kolaysa gel sen yaşa derseniz, benim için sorun yok. Ses kaynağı insan olmadığı sürece rahatsız olmam.

Bu arada bir çözüm: Söylediklerinizden çıkardığım kadarıyla köpeğin sahibi, köpek havlamaya başladığında onunla ilgilenmiyor sanırım. Bu durumda siz köpekle ilgilenebilirsiniz. Şöyle ki, havlamaya başladığı zaman yanına gidip onunla oynarsanız ve bunu sürekli yaparsanız, daha az havlayacağını garanti edebilirim. İlgi ve iletişim istiyor çünkü, derdi kuş veya ses değil. Birileriyle iletişim kurmak istiyor.

Komsuyla konus ,köpeği diger tarafa baglasin.

komsuyla konusmaktan niye korkuyosun? git yemez seni durumu anlat. polisi zabitayi arayacagina komsuyla konus korkma

Teşekkürler tekrar, cevaplayayım..

1- Hayvana ulaşamıyorum, hemen duvarın arkasında. Bahçeleri kilitli. Ulaşabilsem havladığında gidip sevicem sakinleştiricem. Duvar yüksek.
2- Kurabiye-bisküvi vs at diyenler oldu, riski alamam çünkü ara sıra köpek zehirleme vakaları oluyor. Hayvana bir şey olur da, sonra benden bilirler diye onu yapmam.
3- Sahipleriyle konuşmayı bir kez denedim, terslendim. Korktuğum yok. Nezaketi elden bırakmadan konuştuğum insanların bana kabalıkla, bildiğin magandalıkla karşılık vermesinden sıkılmış bir bünyeyim.

şöyle haksızlığa pabuç bırakmayan karakterde bir yakınınız varsa onu yanınıza alıp gidin, yüzleşmeye hazır olmalısınız. siz belediyeyi zabıtayı aradınız ama bunu komşu bilmiyor sonuçta, her türlü hukuki yolu deneyeceğinizi, hayvan derneklerine şikayette bulunacağınızı, hayvana eziyetten hayvanı ellerinden aldıracağınızı vs. aklınıza ne gelirse sayın kendinizden emin şekilde.

o da tutmuyorsa özellikle geceleri hayvan başladığında polisi arayın gürültüden şikayet edin. sürekli arayın bıksınlar. çevrede başka rahatsız komşu varsa onları da örgütleyin. yani bu insan müsveddelerine bu işin peşini bırakmayacağınızı iyice belli etmeniz lazım.

bir de mümkünse doğrudan savcılığa başvurmayı deneyebilirsiniz.

memlekette hukuk mukuk yok tek aklıma gelen güçlü bir köpek sireni alıp balkona adaptörle falan takmak hatta ses ile tekilleme devresi falan da yapılır ama bazı köpekleri susturuyor hepsinde işe yaramıyor tabi hayvana eziyet mi bilemiyecem

başka rahatsız olan komşu yok, belki de var ama bişey diyemiyorlar. çünkü dediğim gibi sahipler biraz maganda.

polisi çok kez aradım. birkaç kez, saatlerdir havlayan hayvan polisler gelmeden 2 dk önce sustu! onun da garantisi yok ki, hayvan bu. son sefer polisin gelişinden bir süre sonra telefonuma 4 çağrı geldiği için tedirgin oldum, bir daha aramadım polisi. gecenin 1'inde. artık numaramı mı verdiler komşuya, polisler kendileri mi aradılar "ne meşgul ediyonuz hayvanın sesi çıkmıyo" filan diye bilmiyorum.

kendimi zorbalık karşısında eli kolu bağlı hissediyorum ve bu terörü sineye çekmek zorunda kalmak çok koyuyor. uykumuz, sağlığımız, huzurumuzun elden gitmesi de ayrı...
bir köpeğin havlama hakkı için ben antidepresan kullanmanın eşiğindeyim, bu ne ya...

Köpek sireni denen şeyi geçen hafta araştırdım. dediğiniz gibi kimi köpeği etkiliyor, kimini etkilemiyor. fiyatları 300 tl'den başladığı için risk alamadım. sokak köpeklerini kaçırmak için kullanılan portatif sonik cihazlardan aldım, onların duyduğu frekanstan bir ses çıkarıp rahatsız ediyormuş.. her havladığında düğmesine basınca bi süre sonra havlamayı bu rahatsız edici sesle bağdaştırıp havlamamaya başlıyorlarmış. ama bunun için her havladığında o sesi duyması lazım, ben de 24 saat pencerede nöbet tutamıyorum haliyle... (zaten duyuyor mu onu da bilmiyorum)
o da işe yaramadı :/

BİMER'e yazsanız durumu. Her işe bakıyorlar diye biliyorum. yanlış biliyor da olabilirim gerçi.

konuşmayı bir kez daha deneyin. bir kez denedim diyorsunuz belki fazla kibar kaldınız. bir kez daha deneyin, kararlı olun, derneklere başvuracağınızı ve hayvana asıl kendisinin kötülük ettiğini kanıtlayacağınızı söyleyin.

büyük ihtimalle o köpek çok mutsuz ve acı çekiyor. köpeğin havlama hakkına söylenene kadar hayvan hakkında samimi bir endişe duysanız ve onu bulunduğu kötü ortamdan kurtarmaya çalışsanız ne kadar da güzel bir davranış olurdu. hayvanına eziyet eden hayvan sahiplerini il orman su müdürlüğü'ne şikayet etmeniz gerekiyor. hem siz kurtulun hem hayvan kurtulsun. ama dediğim gibi çemkireceğiniz adres köpek değil, onu o perişan vaziyette bağlı tutan vicdansız sahipleri.

@kimber +1500

Hocam o köpek mutsuz, o köpek eziyet görüyor. Suç onda değil, gerizekalı sahiplerinde.

[email protected] 'a ACİL konu başlıklı mail yazarsanız eminim bir çözüm yolu bulacaklar. Tabii açık adresi de yazmalısınız.

arkadaşlar haytap'ı arayacağım.
belediye, polis ve zabıta bir şey yapmadığı için onlardan yardım isteyeceğim. yazdıklarımı adam gibi okumadan, bi halt bilmeden yargılamak ve beni "çemkirmek"le itham etmek yerine yardım etmeyi tercih edenlere çok teşekkürler.

Merak eden olursa diye buraya sonucu not düşeyim:
Köpeğin sahibiyle konuştuk, "Unutmazsam akşamları arkaya bağlarım, ama benim özel mülküm, keyfimin de kahyası ben kendimim." dedi. Evden taşınmaya karar verdik, ev sahibimiz "bir de ben konuşayım" dedi, ama ona da aynı tavrı göstermiş mal herif.
Sonuç: Bir köpeğin havlama hakkı sebebiyle taşınıyoruz. Buradan "hayvan hakları"yla ilgili bana ders falan vermeye kalkacak şuursuz arkadaşlar için dileğim; umarım bir gün geceleri 3 saatlik uykuyla işe gitmenin, o yorgunlukla gün boyu çocuk bakmanın falan ne demek olduğunu öğrenirsiniz. çemkiriyormuşum da, bu halde bi de köpeğin sağlığını falan düşünecekmişim. siktiriniz. uzaktan bikbik etmek ne kolay ya.
ha bi de, eşşek gibi masraf yapıp taşındığınız evinizden böyle bir sebepten tekrar taşınmak zorunda kalır ve daha borçlarınızı ödemeden yeni borçların altına girmenin ne demek olduğunu da inşallah öğrenirsiniz.

dostum geçmiş olsun çok üzüldüm. sırf bu yüzden evlenince taşınacağım evde bi hafta bi kalıp sayko komşu/köpek vs. var mı bakacağım önceden..

ben de kopekten degil. ust komsularin gece gurultuleri yuzunden tam 3 defa ev degistirdim. is hayatimi etkiledi, depresyona soktu. oluyor boyle talihsizlikler maalesef.
kulak tikaci kullanin ya da ses yalitimli bir eve tasinmalisiniz.

Mesele köpeğin doüasının ne olduğu değil, apartman yönetmeliğindeki desibel sınırı.
Benim de doğan sevişirken bağırmak ama bağırıyorm uyum.
Bğıracaksam şehir dışına çıkıyorum.

Zabıtayı yeniden çaağırın olmaz bu böyle

Sonradan da cevap yazılmış, teşekkürler arkadaşlar.
Bahsettiğim gibi, o evden çıktık. Taşındık. Sitedeki eski komşularımızdan da köpeğin eski performansında hiç hız kesmeden havlamaya devam ettiğini duyuyoruz.

Apartman yönetmeliğindeki desibel sınırından bahseden arkadaşa; maalesef burası apartman değildi, olsaydı keşke. Müstakil evdi. Köpek de tam yan evin bahçesinde, bebeğimizin odasının penceresinin önünde havlıyordu. Problem oydu zaten.
Neyse taşındık ve sağlığımızı, huzurumuzu geri kazandık çok şükür.

Emekliliği bir kenara bırkırsak, işsizlik primi için işten çıkarılmış olması lazım. İşten kendi çıktıysa zaten alamaz.

aralıksız 120 gün prim ödeme şartı
600 gün de işsizlik sigortası prim ödeme şartı var

ha bir de kendisi çıkarsa olmaz.

sardunya?

süs bitkisi değil de naneye çok fazla arsız derler.

Tam ''her şeyi çözdüğünü sanan cahil'' beyanı :)

''Hiçbir aşıyı yaptırmazdım'' demiş, işte tipik 3-5 literatürden kısıtlı bilgiye sahip olup da demeç veren insan modeli, bunlar da kendilerine bilinçli hasta deyip sonra da doktorlar bize tahammül edemiyor diyorlar.

Önce bi aşı tiplerini araştırın, canlı aşı, ölü aşı, toksoid aşı, rekombinant aşı nedir ne değildir.
bu kadın canlı aşıları yaptırmam dese hadi anlarım da HİÇBİR aşı deyince, kapattım, zaman kaybı :D

yaptırmayıp doğal seleksiyona katkı sağlayabilir bence problem yok.

''Şöyle yanıt vereyim, bir çocuk daha yapacak olsam hiçbir aşıyı yaptırmazdım. ''

hamileyken kızamığa yakalanıp sakat çocuk doğurduğunda da bakalım aynı şeyleri söyleyebilecek mi.

Edit:

1- referans gösterdiği kaynağın medikal anlamda hiçbir değeri bile yok,edebi olarak olabilir, kontrollü deney filan da değil.

sm.stanford.edu

hayatımda gördüğüm en saçma immunoloji kaynağı.

2- Bunun aşı ile ne alakası var anlamadım erişimi olan birisi hayrına yollasın çünkü giriş kısmının aşı ile alakasını çözemedim:

www.nature.com

3- Kaynak gösterdiği diğer makalede de aşı geçen tek bir cümle var o da daha iyi aşı gelişimine faydası olacağı yönünde :D

www.jleukbio.org

Neonatal humans and rodents are susceptible to infection with encapsulated bacteria as a result of an inability to make antibodies to capsular polysaccharides. This is partly a result of decreased production of proinflammatory cytokines by splenic macrophages (MΦ) from neonates.

----

The results from these studies are likely to have a significant impact on the development of better pneumococcal polysaccharide vaccines.

sonuç : bu kadın ne dediğini bilmiyor, Tuğçe Kazaz modeli.

bir kaç sene önce ulan modern tıp yüzünden en salak bile hayatta kalıyor doğal seleksiyon kalmadı yemin ediyorum diyordum ki şu aşı karşıtları çıktı ortaya. doğa bir yolunu buluyor arkadaş hehehe=)

İngiliz Dili ve Edebiyatı bitirip aşı konusunda sallayan mı, bunu haber yapan mı, yoksa bu tipleri ciddiye alan mı sorunlu bilemedim.

hepsi de olabilir bak, doğal seçilim önemli sonuçta.

mal beyanı. amerikada bunlardan sürüyle var. alayını göndericen afrikaya aşısızlıktan gebersinler.

(bkz: #22075104)
bunu yazmıştım zamanında. hala da aynı fikirdeyim.

çocuk felci aşı kampanyalarıyla Türkiye'de bitmişti, Suriyeliler sayesinde hortladı yeniden. İkinci çocuğunu aşılatmayıp çocuğu bu hastalık gibi bir şey yaşarsa ne hisseder onu merak ediyorum.

i.kinja-img.com

aşılarını yaptırmayanları doğal seleksiyon olarak görüyorum. ne yazık ki çocuklar/bebekler bu kararı kendileri verebilecek yaşta değiller. kendisi için konuşsa her şey süper ama, yaptırmayabilir tabii ki :)

3-5 google araştırması ile bile aşıların yan etkilerinin bu kadar medyatik olmadığı rahatça görülebilir. ama algıda seçicilik tabii ki...

hayır bi de gösterilen kaynaklar çok komik :D

bunun savunucuları için belli birkaç çalışma vardır genelde direkt o kaynak gösterilir.

işte bilmem kaç çocuk arasından otizm olduğunu savunan çalışma, ya da bunun en popüler örneklerinden birisi her hpv aşısı karşıtı sitede vardır, japonya'da rekombinant aşıda aktif virüs bileşeni bulunmuş tek bir çalışma, gibi belli demirbaş karşıt makaleler vardır.

Onlar mı diye baktım alakasız şeyler çıktı, bu kadından daha donanımlı aşı karşıtları var ABD'de :D

Buna inanan insanlar yüzünden geçen sene amerika disneyland de kızamık salgını başladı diye hatırlıyorum. sebep de çocuklarını aşılatmayan bir aile yüzünden.

@acemi beni gören zaten ilaç lobisi sanıyor paso, halbuki durum tamamen procrastination ile alakalı afsdadsaf.

i.kinja-img.com

sürü bağışıklığı olayı ve el kadar çocuğun suçsuz olması durumu olmasa gerçekten hiç umrumda olmaz bu mallar. ama malesef ebeveynin cahilliğini o çocuk ve senin benim çocuklarım çekiyor. şu anda bu ülkede çocuk felci görülmüyorsa, kızamık, kabakulak gibi hastalıklar çok nadir görülüyorsa bunun tek nedeni aşılamalar. ömer seyfettin'in kaşağısındaki çocuk, o zamanlar difteri aşısı icat edilmiş olsaydı ölmezdi.

kendi çocuğunun sağlığı bir yana, aşılanmayan çocuklar bu hastalıkları kapıp diğerlerine de bulaştırma riski taşıdıkları için normal aşılı çocuklara da risk oluşturuyorlar. aşı lobisi değil, cahillik var dünyada. yani nasıl bir insan dünyadaki bütün doktorların, bilim adamlarının savunduğu bir olguya internetten okuduğu kıçıkırık üç satır bilgiyle kafa tutmaya çalışır, aşı lobisi var :( der, anlamıyorum vallahi.

ayrıca dördüncü yaş aşısı diye bir şey yok. ne aşısı olmuş ki bu arkadaş 4 yaşında? yazının ilerisinde de homeopati denen soygunculuğu savunmuş. bazen ciddi ciddi sırf bu tipleri kazıklamak için homeopatist olasım geliyor. doldur çeşme suyunu, ver gitsin.

Yazida katildigim bircok nokta var. Son yillarda bilimsel olarak ne kadar gelismis olursak olalim vucut hakkinda genel itibariyle cok az sey bildigimiz ya da insan uzerinde daha butuncul ve ozel bir yaklasimin gerekliligi gibi. Daha da otesi, ilac sektorunun les bir sektor oldugunu, daha genel olarak saglik sektorunun de temelden yanlis dinamiklere sahip oldugunu dusunurum. Diger taraftan, ek olarak, yolsuz ve niteliksiz tc devletinin bana dayattigi asi dahil her seye supheyle yaklasirim, cunku bu dayatmalarin saglikli mekanizmalardan benim iyiligimi dusunerek ve kontrollu bir sekilde gecmek zorunda olmadigini (hatta cogu zaman oyle olmayacagini) iyi bilirim.

Ancak asilari tumden reddetmek bana da mantikli gelmiyor. Ortada bir polio, efendime soyleyeyim bir hepatit gibi gormemenin imkansiz oldugu gercekler var. Soyle ifade edeyim, ulkeden birazcik cikip doguda veya guneyde ne var bir gidip bakayim diye merak etmis olsan, karsilasabilecegin cok sayida hastalik ve bunlarin asilari hakkinda bilgi sahibi oluyorsun. Ve dunyanin bu sekilde kuculmesiyle hanfendinin ifade ettigi cozum olan cocukken bagisiklik kazanmak burada ise yaramiyor cunku senin cevrende gorulmeyen hastaliklarla baska yerlerde karsilasabilirsin. Kendine o kadar guveniyorsan asilarini yaptirmadan gez bakalim o fakir ulkeleri derdim ben. Zaten modern tibbin basarisi ortada. Tabelaya bakildiginda diger herhangi bir yaklasima karsi sayisiz tur bindirmis oldugu bariz.

Ozetle, bu kadar bilinmezin oldugu bir ortamda bize onerilen her asinin (ya da ilacin) %100 gerekli olduguna inanmak ne kadar yanlissa tum asilari hatta modern tibbi yekten reddetmek de bana yanlis geliyor.

tıpta herhangi bir maddenin yüzde 100 gerekliliği diye bir durum yoktur. Her ilaç için, her tedavi, her operasyon için kar zarar hesabı yapılır. o ilacın vereceği olası fayda zararından daha fazlaysa verilir. o yüzden çoğu karar klinik değerlendirme ile alınır, o yüzden hastalık yoktur, hasta vardır. tamamen aynı semptomları olan iki tansiyon hastasının birine tansiyon ilacı başlanır, birine başlanmaz. bir doktora gidersin tansiyon ilacı yazar, diğeri yazmaz. herkes kendine göre bir kar zarar hesabı yapar çünkü.

tıpta mutlak doğru bulmak zordur. bireysel bakıldığı zaman yanlış değerlendirmelere ulaşılabilir. oranlarla değerlendirme yapmak genelde daha doğru sonuç verir. 100 sigara içen hastanın 90 tanesi akciğer ca olurken 10 tanesi olmaz. bu olmayanlar gelip doktora ben 50 sene sigara içtim, akciğer turp gibi zaa der. bu sigaranın akciğer kanser yapmadığını kanıtlamaz. aynı şekilde 100 akciğer kanserinin 90 tanesinde sigara öyküsü varken 10 tanesi ömründe ağzına sigara koymamıştır, gelir hocam ben hayatımda bir tane sigara içmedim, neden ben yine de akciğer kanseri oldum der.

o yüzden doktor değerlendirmesi çok önemlidir. siz yılda en fazla 2-3 kere grip olursunuz ama doktor o hastalığı yılda 2000 defa görür, hangi hastada hangi ilacı verdiğin zaman en yüksek oranda fayda edeceğini de o doktor bilir. internetten vs yapılan çoğu araştırma, oradan okuduklarınız da yine bu nedenle çoğunlukla doğru sonuca ulaştırmaz.

neyse sıkıldım. öyle işte. :)

evet aşı çok zararlı. öyle zararlı ki geçtiğimiz ay ispanya'da çocuğunu aşılatmayan bir çift gerizekalı ebeveyn yüzünden ülkede 28 seneden sonra tekrar difteri vakası görüldü. işin kötüsü, tek suçu dangalak bir ana-babanın oğlu olmak olan küçük çocuk öldü. bi dönem arkadaşlarının evden çıkmasına bile izin verilmiyordu hastalık taşıyor olabilecekleri gerekçesiyle.

@fayfim, evet ben de onu diyorum.
sadece, o kar zarar hesabini tabii ki birey de yapiyor. ve mutlak dogrularin olmadigi bir alanda bireyin kararlarina da saygi duymak lazim.

ilaçlarla ilgili konularda bireyin kararına tabi ki saygı duyulur. hiçbir doktor hastanın kafasına ilaç dayayıp illa da bu ilacı içeceksin diyemez. doktor tavsiye eder, içmek veya içmemek, tedaviyi kabul etmek hastaya kalmıştır.

fakat aşı bu konuda biraz özel. sizin verdiğiniz karar sadece sizi değil, bütün toplumu etkiliyor. o yüzden bu aşılama reddi meseleleri mahkeme konusu dahi olabiliyor. ingiltere ve fransa gibi ülkelerde zorla aşılatma kararları çıkabiliyor.

Evet, bireylerin davranislari toplum sagligini etkileyebiliyor, catisma bu noktada. Isin detayina inebilecek yetkinlikte degilim ancak burada da kar zarar hesabi cok kesin gozukmuyor. Detay derken, hangi asilarin hangi kriterlere gore zorunlu olmasi gerektigi ve bunlarin ne kadar guvenilir olculdugu gibi konular.

Burada da tum asilari (butun toplumu etkiledigi yonunde) ayni kefeye koyamayiz. Ustelik esasen ilaclar da o kadar farkli sayilmaz. Asi ile ilac etik acidan ayni sey: medikal bir mudahale. Zaten bireylerin kullandigi ve kullanmadigi ilaclar (orn. antibiyotikler) da tum toplum sagligini acik sekilde etkiliyor. Buralardaki olasi bir zorlama ile asi konusundaki bir zorlamayi neden farkli degerlendirelim?

Diger bir catisma noktasi da, (belirli hata paylari dahilinde) toplum geneli icin iyi olan bir seyin (asinin) birey ozelinde iyi olmayabilecegi, hatta kotu olabilecegi. Ozeli incelemeden zorunlu tutulan asinin tartismaya acik bu noktasi da var. Proaktif bir mudahalede "hata paylari"nin sorumlulugu kimde olacak?

Baya bir açıklanmış da ben başka bir şeye dikkat edip geldim. Konuşan kişinin kim olduğuna bakmayın. Daha geçen gün de bir tane doçentin yazısını okudum, duyuruda da paylaştım hatta "Tavuklar kanser oluyor, yerseniz siz de kanser olursunuz." diyen. Doçent bu adam da.

İnsanın kromozom sayısını bilmeyen bir biyologla tanıştığımı söylersem bu haberdeki şahsa da neden güvenmemen gerektiğini anlarsın bence.

dünya sağlık örgütünce onaylanmış, çocuklara uygulanması önerilmiş bütün aşıları aynı kefeye koyabiliriz. bunların hepsi toplum sağlığını geliştirmekte çok önemli rol oynuyor. o yüzden bireysel bakmak diye bir şey söz konusu olamıyor. bir milyon çocuğu kurtarmak için uygulanan aşıdan yan etki gören 100 çocuk şansına küsmek durumunda. kar zarar ilişkisi. bu aşılardan hangisinin devletçe uygulanıp hangisinin uygulanmaması ise tamamen devlet bütçesi ile alakalı bir şey. toplum sağlığı söz konusu olduğu zaman devlet nasıl kapalı mekanlarda sigara içmeyi diğer vatandaşlara zarar verdiği için yasaklayabiliyorsa çocukların da aşılanmasını sağlayabilir. bence burada etik olarak bir sorun yok. ebeveynin çocuk üzerindeki hakları vs hukuk konuları. hukukçu değilim, o konuları mahkemelere bırakmak en doğrusu ama benim bireysel görüşüme göre bilim adamlarınca etkisi kanıtlanmış bu aşılardan hem çocuğu hem de toplumu mahrum bırakmak kabul edilemez. ebeveyn istese de istemese de çocukları aşılatmak gerekir.

antibiyotiklerle aşıların hiçbir alakası yok. antibiyotikler reçete ile satılan ilaçlardır, kimse kafasına göre gidip eczaneden kendi kafasına göre antibiyotik alamaz. ülkede bu kuralın ne kadar uygulandığı ayrı bir tartışma konusu. antibiyotik kullanmadığı zamansa toplum sağlığına negatif bir etkisi yok. sadece bireyin kendi sağlığını etkileyen bir karar. ama mesela verem gibi toplum içerisinde hızlı yayılan hastalıklarda antibiyotik kullanımı da zorunludur. hastalar her hafta gelirler, aile hekimlerinden imza karşılığı verem ilaçlarını alırlar. ben ilaçlarımı içmiyorum, benim sağlığım deme hakkı yoktur. devlet ulaşır, o ilaçları ona verir. aynı şekilde mesela bir ebola vakasında karantina uygulanır. banane kardeşim can benim canım bırakın ben gideceğim, bence ebola öldürmüyor bunlar hep amerikanın afrikayı karıştırmak için uydurduğu hastalıklar diye bir savunma yapılamaz.

aynı şeyin dediğim gibi bence aşıda da uygulanması gerekir. türkiye'de mahkemeler bunu uygun görmüyor. ama mesela fransa'da aile reddetse de zorla aşılama kararı alınıyor. almanya'da zorla aşılama uygulanmasa da kızamık aşısı olmayan çocukların derslere alınmama kararları çıkabiliyor. doktor olarak ben tavsiye ederim, reddederse tutanağımı tutarım. gerisi ülkenin hukuk sistemi ile hasta arasında :)

benim bahsettiğim öngörülen, doğal yan etkiler tabi. uygulama sırasındaki hatalar hata yapanı bağlar.

birisi de twitter'da bunun icin sunu yazmis:

"
aşı tartışması yoktur, proje çocuğu için organik beslenmeyi ve evde sabun yapmayı yeterli görmeyen canı sıkkın ebeveyn vardır.
"

ne alaka ki?

Sigara konusu bambaska. Orada, baskasina kanitli ve dogrudan bir zarar + rahatsizlik verme var. Buna karsilik bir mudahale, hele ki vucuda yok, ceza var.

Digerinde ise olasi bir riskten ve bu riske karsilik vucuduna dogrudan, zorunlu ve olasilikla yan etkili bir mudahaleden bahsediyoruz.

Su ayrimi yaparsak daha net gorulebilir. Birey aslinda asi olmadigi icin toplum sagligini tehdit etmiyor. Birey hasta oldugu takdirde toplum sagligini tehdit ediyor. Hastalik riskine karsi asi olup olmamaya da istedigi takdirde kendi karar verebilmeli. Nasil ebola oldugunda karantinaya aliniyorsa, asi olmadigi icin hastaliklara yakalanirsa yakalandigi zaman, yani ebola gibi bulasma riski acik sekilde kesinlestiginde zorunlu mudahale edilmeli diye dusunuyorum. Diger mudahaleleri mumkun oldugunca butceden, tesviklerle ve egitimle gerceklestirip zorunluluk yoluna basvurmamali.

kızamık gibi bulaşıcı hastalıklar da yakalandığı zaman derhal araştırılır, hasta çocukla temaslı olan herkes tek tek bulunur, tekrar aşı vurulur vs. ebolanın da aşısı olsaydı o da tıpkı kızamık gibi vurulurdu. bütün bulaşıcı hastalıklarda bu tedbirler zaten uygulanır. bulunduğu zaman müdahale edilsin, aşıya gerek yok yaklaşımı yine yanlış. zaten şuanda kızamığı, çocuk felcini, difteriyi ebola gibi öldürücü, çok ciddi bir hastalık olarak görmüyorsak bu aşılar sayesinde oldu.

neyse meseleyi yeterince anlattığımı düşünüyorum. selamlar.

proje çocuk yorumu çok güzel, hatta orijinal link varsa retweet etmek isterim. Gerçekten de bu neo-doğalcı akımın güzel tarafları var ama militan veganlar ve "daha nereden ne çıkartabilirim" doyumsuz deli ablaların abilerin elinde saatli bombaya dönüştü. Hele çocuk varsa ve bu çocuğu dört dörtlük, mükemmel, doğayla uyumlu, übermensch hatta 20 sene öncesinin popüler sıfatıyla indigo çocuk olarak yetiştirmek isteyen ebeveynler nereye saldıracaklarını şaşırdı.

yunus emre enstitüsünü araştırabilirsin.

Hangi dil olursa olsun mantıklı olan o dilde öğretmek. Yabancı hocası olan liselerde de dil derslerinde hiç Türkçe konuşulmaz, direkt İngilizce-Almanca-Fransızca konuşur hoca. Bence bu sebepten elemeyin.

Haklısınız ama kız hiç türkçe bilmiyor. Bir şeyler bilse bu durumu anlarım da, hiç ama hiç bilmeyen birine öğretmek zor olsa gerek. O konuda çekincelerimiz var.

Hocalar buna göre özellikle eğitim görüyorlar. Emin olun Türkçeyi Türkçe öğretmeleri sıkıntı olmaz.

bizim ofise gelen expat ve eşi tömer e gittiler ve gayet de memnun kaldılar.
sonra eşinin hamileliği ilerlediği için kursu bıraktılar ama öğrenmede bir sorun yaşamadılar.

fransız kültür'de de sadece fransızca konuşarak dili öğretiyorlar. bu dil öğretiminde kullanılan yöntemlerdendir. tömer iyidir.

İDO'nun sitesinde bandırma - bostancı biletlerini görebilirsiniz, bostancıdan sonra da indiğiniz yerde kartal dolmuşları olur. Bandırma çok uzaksa değişebilir tabii rota.

türkiyede bir gurup insan var almanyadakilerden çok mutlu, bir kısım insan var çok mutsuz. adaletsiz sistem yüzünden böyle, yoksa daha mutlu olacak potansiyelimiz var.

soruya gelince bir plana kilitlenip yaşamak sağlıklı değil, hırsa yol açar, diğer fırsatları görmemene yol açar, başarısızlık durumunda yıkıma yol açar. esnek planlar ile yaşamak daha doğru.

ben bu konuda bir kaç paragraf yazarım ama özet geçeyim. hayatlarının her anını planlayanlar mutsuz oluyor genelde. plansızlık iyidir, önünüze çıkacak zorluklara karşı hazırlıklı ve de terslıklere karşı umursamaz oluyorsunuz. kafa rahat olunca her iş yoluna giriyor bir şekilde.

belli başlı kilometre taşlarınız olmalı tabi

hayatını planlayarak yaşayabilmen için yaşadığın yerin de planlı olması lazım. Yani küçük bireysel hedeflerden bahsetmiyorum ama mesela 30 yaşıma kadar ev alıcam diyorsan bu sırada ülkede 25. ekonomik kriz yaşanmamalı.
Ayrıca tabii karaktere de bağlı, ben plansız yaşıyorum, ne bir başarım ne de büyük bir mutluluğum var ama planlı yaşasam da olmayacaktı bunlar büyük ihtimalle.

Birşeyin mutluluk getirmesi onun doğru olduğunu göstermez ki. Başarı için plan şart. Diğer taraftan her türden kısıtlama kişiyi mutsuz kılar. Seçim yapmak lazım, rastgeleliğin rahatlığı mı yoksa planın belirlilik hissi mi?

dengeyi sağlamak önemli.
biraz karaktere de bağlı. örneğin ev almak için kredi çektin diyelim. karakter olarak rahat bir insansan ve maddi durumun yeterliyse gayet planlı bir şekilde ev sahibi olabilirsin. fakat borcunu sürekli kafaya takıp sürekli ona göre hayatını kısıtlayan pimpirikli biriysen mutsuz olursun. bu konuda plan yapmaman lazım. yeterli nakitin olunca gidip evini alırsın.

planlamak önemli fakat aşırı titiz her anı planlamak türkiyede yaramaz. Almanyada yarasa da orada da mutsuz eder.

en güzeli genel bir plan çizmek, çrşitli hedefler koymak ve ona göre ilerlemek. yoksa saat saat veya gün gün planlamak zor.

hiç plansız olmakta en kötüsü

ağustosta olsaydı guca trompet festivali olabilirdi..

yerel bir şeyler istiyorsan skadarska sokağında bi sürü cafeler var..
buralar biraz turistik kaçıyor biraz.

yine stari grad tarafında otobüs terminale gelmeden küçük butik tarzda yerel cafeler(kafana) var.
nostalji seviyosan kafana jugoslavija olabilir..içeri girerken pozdrav druze dersin.;) küçük bi yerdi yerel canlı muzik çalıyolar.
kafanasfrj.rs

kahvaltı için "sarajevo burek" önerebilirim. cumhuriyet meydanındanki heykelin karşı caddesinden biraz yürüyünce sağda kalıyodu.

cuma ve cumartesi akşamı 9'da trg republik'teki heykelin arkasında bar crawl için buluşuluyor. 10 euro'ya 4 mekan (biri club) gezip ikram şeyler içiyorsun vs, çok eğlenceli.
Onun dışında Blaznavac çok hoş mekan, bir de Sava'nın Tuna'ya kavuştuğu kıyı şeridinin iki tarafında da çok güzel yerler var.

Ben olsam herhangi bir kuyumcuya elfçe yazdırmaya çalışmazdım, sonuç çok parlak olmayabilir, gerçi şimdi haklarını da yemeyeyim. Online istememişsiniz ama madem böyle bir arzunuz var, peter jackson'ın weta workshop'undan birinci el alabilirsiniz, daha da kalitelisi olmaz herhalde.

weta'da 18 ayar olanı 3.000 küsur dolar :( İki tane alsak 6 bin dolar :D Sonra bi de bedeni olmazsa filan s.çtık yani. O yüzden kendim görerek yaptırmak zorundayım :(

Kapalıçarşı Nuruosmaniye girişinin karşı tarafında Çuhacı Han var, oraya girince hemen sola dön ilerle, solda alyansçı var, küçük bir dükkan, adını hatırlamıyorum şimdi.
Orası altın ederine alyans satıyor.
İçine ya da üstüne yazılacakları da bir kağıda basttırtırın, bunlar yazılacak deyin.
İsim yazdırmaktan para almamışlardı bizden. Altın gramına göre de çok az bir işçilikle satmışlardı.

Atasay'dan aldık biz alyanslarımızı. Dümdüzler, "hafif sarı" dediğin renkteler (yeşil altın deniyor). Fiyatları çok makuldü biz aldığımızda. Hatta nişan için yüzük kutusu gibi şeyler de hediye ettiler (Akmerkez şubesine özel bir şeymiş ama) de çok mutlu olduk. Eve öyle minik hediyeler yolladılar sonra birkaç defa, hoşumuza gitti.

Yazı konusunda başarılı olmayabilirler. Bizim alyansların içine birbirimizin ismini yazdırdık, onu bile kötü yazdılar, halen şaşırıyorum. Satın aldıktan sonra bir başka yerde işlemesini yaptırmanız çok mantıklı olur. 3 bin dolar filan vermeyin alyansa, yazık günah. Eve, balayına/tatile harcarsınız o parayı.

08:55 te istanbulda olacaksınız ve "aynı" havaalanından 11:20 de milanoya gideceksiniz değil mi?
gayet yetişirsiniz bence.

milano'ya almanızla kendiniz aktarma yapmanız arasında büyük fiyat farkı yoksa milano olarak alın, bavullar otomatik olarak geçer. Yetişmeye yetişirsiniz de milano olarak alırsanız daha az uğraşırsınız.

Aktarmali alırsanız Milano bileti yanmaz diye biliyorum . Fiyat farkı çok değilse aktarmayı alın hem dedikleri gibi bagaj olayı da otomatik olur

@nucleon; Aktarmalı olduğunda yanmadığını biliyorum fakat aktarmalı fiyatı 400 lira iken, parça parça alınca 270 liraya mal oldu.
O yüzden parça parça almayı tercih ettim. Sonuçta gidiş/dönüğ 250 lira civarı bir kar sağlıyor.
@woosie; uğraşmak mühim değil zaten iki tane bavul olacak elimde. ve iki kişi olacağız.
@innerbliss; sefer saatlerine göre 08:55'te Sabiha Gökçen'de olacağız. 30 dk bavul beklesek, 09:25. Hadi 20 dk da ekstra koyayım; 09:45.
11:20'de kalkan uçağa yetişmek için saat 10:00 civarı havaalanında olmuş olacağız görüldüğü üzere. Tabi bunlar benim tahminlerim. Yani aksilik olmaz umarım.

Not: Biletler alındı. Değiştirme şansım da yok.

nrmal sartlar altinda yetisirsiniz ama, yaz sezonu falan istanbul yogun olabilir.

eger aktarma varsa bile ayni firma ile devam edecekseniz gene de ucuslari baglattirabilirsiniz, ki sanirim farkli bir firma oldugu icin bu kadar tedirgin oldugunuz.

sizin ilk bineceginiz havaalaninda cok yogun bi trafik olmasa bile, istanbulda yogunluk olursa sizin ucak vaktinde kalkmaz, bekletilir. al sana rotar.

thy veya atlas ise en az yarim saat kesin rotar yapar.

eger mumkunse bagaja vermek yerine el bagaji olarak yaniniza alin bagajlarinizi. size kafadan yarim saat kazandirir.

indiginiz de apronda bekleyen gorevlilere sorun. yurtdisi-yurt ici arasinda kestirme bir yol var, eger ucus saatine az kalmissa o kestirmeden gecirebiliyorlar. tabi iyi gununde olan bi gorevliye denk gelirseniz.

mutlaka her iki ucus icin de online check-in yaptirin. 72 ya da 48 saat onceden aciliyor online check-inler. size sadece bagaj teslimi kalir. yarim saat kazanirsiniz.

online olarak yurt disi cikis harcinizi yatirin onceden. 5 dakkalik islem ama 2.5 dakika ile ucak kacirmisligimiz var. (allah belani versin aeroflot)

Gümrükte ayakkabılardan -fiyatı farketmeksizin- 70 küsür lira alındığını okumuştum Donanımhaber'de. Bunu bilerek alışveriş yapın.

Ve yine 1 beden büyük almak iyidir dendiğini de okumuştum. Evet, okuyorum bayadır.

3 liralık ayakabı bile olsa 77 lira civarı vergi var evet. Ayakkabılara özel, ne alakaysa.

Peki, diyelim ki aliexpress'ten ayakkabıyı aldım. Gümrükte kim ödüyor bu ücreti? Eğer ödenmezse ayakkabı geri mi gider?

gumruk memuru oduyor. sonra odemeli atip kontor istiyor senden.

vergilerden bağımsız olarak şuradaki chartları cinsiyetinize göre indirip bastırın. aliexpress'te numara ve ayak boyutu karşılığı vardır muhtemelen. her ayakkabı firmasınınki biraz farklı oluyor kalıplardan. ayak boyunuzu bildikten sonra numaraya bakmadan tabanlık boyutundan ayakkabı alabilirsiniz. tabi çorapları falan da hesaba katın

www.onlineconversion.com

saniye durmam. kışın kemer sıkılır işte, olur öyle.

kesinlikle giderdim.

ben zaten gezmeyi çok seven biriyim 5 yıldızlı otelde tatil anlayışı bana göre değil.

fırsat var çalışan biri için bulunmaz nimet
3bin tl çok para değil ödenir gerekirse 2 ay kemer sıkarsınız
Roma yı tavsiye ederim :)

her zaman şu sözü hatırlat kendine;

"dünya bir kitaptır, gezmeyenler sadece bir sayfasını okur""

valla 3000tl'ye kapatırız diyosanız iyi sadece uçak bileti 1500 civarı tutar bu saatten sonra alınca. otel, yeme-içme, gezme derken 2 kişi 5000tl aşağısına gelmez bence. zenginseniz, sonradan kemer sıkarak toparlarsanız gidin de sonra çok para harcattın muhabbeti olacak da kavga çıkacaksa gitmeyin. evlisiniz sonuçta aileler de işin içinde, gözlerine batar iki ayda bir yurtdışına çıkma olayı. en küçük maddi sıkıntıda başınızı yerler.

biraz kemer sıkarak yaparız biz bu işi diyorsanız hiç durmayın gidin.

bence gidilir. ilerde gitmek istediğinizde de başka işler engel olur vs. hazır vakit de varken değerlendirin derim. eğer ekonomiyi çok altüst etmeyecekse tabii.

Manyak mısınız tabii ki gidin, ileride vaktiniz ve vizeniz olduğu halde gitmediğiniz için çok üzülürsünüz, fırsat bulunca yapmak gerekiyor böyle şyleri.

Gidin ama Amsterdam değil Roma olsun.

Şahsa hemen ödenmesi gereken borç varsa önce o ödenmeli bence. Eğer kurumlara vadesi gelmemiş borçlar varsa gidin.


Bence tabi

roma ve amsterdam, ikisi de çok pahalı şehirler. geçen sene roma'ya gitmiştim ve minimumda kalmaya çalışmama rağmen hesapladığım maliyetin 200 euro kadar üstüne çıkmak zorunda kaldım.
bence mutlaka gidin ama maliyeti azami düşünüp ona göre ekonomi planınızı yapın.

paşa paşa borcunuzu ödeyin, roma ve amsterdamdan 2 kişi 3000 liraya dönemezsiniz

Henüz gitmedim ama Prag' a ucuz diyorlar. giderim diye bir otel-hostel araştırması yapmıştım ben de bir ara iyiydi baya.

Prag.

prag'da bulunmuştum ama öyle uzun vadede ne yapılır düşününce pek de bi şey canlandırmadı bende. dubrovnik gibi olsa mesela; ama daha ucuzu. var mı öyle bir yer?

dubrovnik gibi denizli, belgrad gibi ucuz, barcelona gibi canlı!?

Belgrad.

berlin

berlin'de de belgrad'da bulunmuştum. belgrad küçük bir kere, bi baştan bi başa yürürüm bir ayda. berlin'de ne yapılır? charlie panpanın check point'i harici nesi meşhur? turkish kebap?

berlin ama barcelonadan ucuz sayilmaz.

lizbon

neden lizbon?

Lizbon çünkü Portekiz'in geneli ucuz, sıcak kanlı insanlar, eğlencesi de, tarihi de, kültürü de şukela. Hem okyanusu da var. Daha ne olsun? Benim en büyük hayallerimden biri orada bir iki ay kafa dinlemekti. Belki bir gün :)

booking araştırmam dahilinde lizbon fiyatlarıyla da göze çarpmaya başladı. güvenli midir? bir gün napoli treninden romalı arkadaş önerisiyle dönmüştüm de ''tek gitme, sikerler'' denmişti.

ben portekiz'de 10 gün tek kaldım, lizbon'da da sanırım 4 gün geçirmiştim. kadın halimle bana bir şey olmadı, neden olsunmuş? riskli olacağını düşündüğün bölgelere iç güdüsel olarak gitmiyorsan sorun yok zaten.

varşova'da 10 ay falan yaşadım yazları gayet şukela eğlence aktivite bazında.

kesinlikle Berlin. diğer yazılan şehirlerde 1 ayda sıkılabilirsiniz ama Berlin'de her gününüz dolu dolu geçer. her Berlin duyuşumda bir ah çekerim derin derin. yüce rebbim inşallah 2-3 yıl kesintisiz yaşamayı nasip eder orada. dinimiz amin. bu arada anılarım filan yok hee, berlin'de arkadaşım bile yok, öznel bir cevap değil yani. çok gidip geldim, her seferinde dönmek istemedim <3

berlin, viyana, pahalı olması dert değilse britanya üzerindeki herhangi bir yer. lizbon'da 1 ay sıkıntıdan patlarsın. (kardeşim yaşıyor)

lizbon +1 veya porto. çok yakınlar zaten.
6 ay kaldım. hiç sıkılmadım. en ufak bir tehlikeli durumla karşılamadım. şehir güzel, insanlar güzel, havası güzel, yemekleri güzel, şarabı güzel. avrupa şehirleri içinde en ucuzlarından biri. daha ne?:)

he berlin'in nesi meşhur demişsin, ona da cevap vereyim. yani öyle check point vs turistik atraksiyonları var, duvar filan var, ama bunlar değil yani mesele. berlin'de gece hayatı efsane ötesi, yaşayan gençlerin yaşam tarzı, kafeler, barlar, yeni insanlarla tanışabilme olasılığı, her gün yeni bir köşesini keşfedebilme, 1 ay'da dolu dolu bir şehri yaşayabilme fırsatınız olur berlin'de. çok turistik yerlerde mesela roma'da 1 ayda ne yapılır cidden aklım almıyor. çünkü berlin gibi hareketli, dinamik değil. koca bir sultanahmet gibi. tarih tarih nereye kadar? ben bir yerde 1 ay filan kalacaksam turistik şeylerden ziyade oradaki halkın yaşam tarzına bakardım.

2.5 ay için 3k € bütçem var. journey önümüzdeki hafta başlıyor ve yeşil pasaport britanya'yı kapsamıyor halihazırda (zaten kapsasa da pahalı kaçardı pound bize) oscar lizbon'a gidecek gibi, berlincilerin açıklayamadığı bir şey var sanki. sadece erkeklerin bildiği berlin olayı gibi bir şey varsa söyleyin ben de bileyim! deniz meniz de var, lizbon mis ve ucuz görünüyor. berlin'in nesi var? kreuzberg, kaldır elleri havaya

braga'da 15 gün kaldım.. porto ve lizbonda da birkaç gün kaldım.. portekize bayıldım genel olarak.. ispanyaya geçebilirsin rahatca.. akdeniz başkadır..

ucuz bir ülke.. avrupadan soyut biraz.. yakınında bir ada var bir de.. oraya da gdiersin baya bilinen bri ada.. adını unuttum :)

avrupa sayılır mı ki?: ukrayna. inanılmaz ucuz. çok da keyifli. vize de istemiyor. (giriş kapısında polislere bi 3-5 dolar corba parası atmak lazım geliyor sadece)

talinn, riga, vilnius, krakow. tek tek olunca 1 ay sıkar ama 1 ay içinde dördü birden çok keyifli bi şekilde gezilir. en uzun mesafe otobüsle 4 saat. öğrenci dostu kentler oldukları için atraksiyonu fazla ve ucuz. doğa zaten mükemmel. talinnde ucundan kıyısından beyaz geceler yaşanıyordur. her gece ayrı bir olay olur.

yukarıda saydığım kentlerin hepsinde kış çok uzun ve ağır geçtiği için yazı en dolu dolu yaşayan yerler buralar.

bonus: hepsinde kızlar on numara.

madem pahalilari eliyoruz ben olsam krakow'a giderdim.

Lizbon +1

Krakow yahut berlin !

Endülüs. Cordoba veya granada. Ucuz ve sahane.

ilk durak iber yarimadasi olacak gibi (insan, okyanus ve fiyat faktorleriyle agir basti) ucuz ucak arayislarindayim. (help me if u can) agustos icin guzergah berlin olabilir. (bira askina)

tokat atıyon karpuza. içi boş gibi yankılanmıyorsa alıyon.

İki tane aldık onlardan. Bir tanesi idare ederdi, diğeri ise şu ana dek yediğim en tatlı karpuz çıktı.

migros'un ufak karpuzları iyi ya, ziyan olmuyor falan alıyoruz hep. Zaten normal karpuz seçerken asla başarılı olamadığım için bence lezzetleri falan da iyi.

1 tane aldım, ufak çekirdekleri var, eh işte.

kırmızı içi ama pek tatlı değil, orta

seçerken kabuguna bak. kabugunda beyaz şeritler oluyor hani. o şeritlerin arası ne kadar açıksa karpuz o kadar güzeldir.

bir de çok yemeni önermem. yaz geldi diye millet kavuna karpuza abanıyor. fruktoz yani şeker oranı cok yüksek bu ikisinin. kan şekerini fena yükseltiyor. az yemenizi öneririm.

çekirdeksiz tırt oluyor genelde.

Migrosun ufak çekirdeksiz karpuzları çok güzel . Hatta migrosun sebze meyva reyonu çöp olmasına karsı karpuzu abartılacak kadar güzel . Tabsiye ederim alırken eZik olmamasına da dikkat et .

Bana da başka bir cildiyeci topicrem markalı temizleme jeliyle nemlendirici verdi aynı sorunlar için. Üç aşağı 5 yukarı aynı işte hepsi, önemli olan temizlemek, sabah akşam o jelle yıka zaten fark edersin. Tonik ya da nemlemdirici de sürersen tamam işte.

İşe yaradığını söyleyen çok kişi var. Ben de bu serinin toniğini aldım geçen gün ama düzenli kullanamadığım için yorum yapmam doğru olmaz.

Hemen çıkışta havataş otobüsleri var, trafiğe bağlı olarak 40 dk civarı sürer, iskeleye inersiniz.
Kadıköy iskelede gebze minibüsleri var, ne kadar sürer bilmiyorum, alternatif olarak rıhtımdan metroyla son durağa (kartal) gidince de varmış sanırım gebze minibüsleri.

1) e-11 express'le 1 saate yakın sürer.
2) gebze minibüsleri. gene min. 1 saati gözden çık.

o yol cok yorar yalnız.
gebze/tuzla/pendik gibi bir yerde konaklama yapmaniz daha makul olur

bana çocuktan çok annenin sorunları varr gibi geldi. aile terapilerine katılmaları faydalı olur. sonuçta ikisi arasında bir anlaşmazlık var ve ayrı ayrı psikologa görünmeleri pek faydalı olmayacak gibi.

evet bende öyle düşünüyorum, annemiz sorunlu.

aile terapilerini bir araştırayım ben.

bir daha kardeşinizin yanında bu konunun bahsinin açılmasına bile izin vermeyin. değil ki başka bir psikiyatrist. kıza o kadar 'sende sorun var' baskısı yapılırsa kızın var olan asıl sağlığını alacaksınız. annenizi susturmak ya da annenizin içini rahatlatmak için kızı oradan oraya sürüklemeyin. inanın olumsuz etkileniyordur kız.
annenizi razı etmeye bakın anneniz bir psikolog ya da psikolojik danışmanla görüşssün. psikiyatriste götürmeyin ama bir danışma ayarlayın. yanlış inançları var olabilir.
geçmiş olsun. asıl zor iş size düşüyor burada ama. annenize engel olup kardeşinizi koruyacaksınız. annenizi bir danışmaya yönlendireceksiniz. bence en iyisi bu şu durumda.

anne tedavi olmalı o açık ama bir de daha fazla kardeşinize bu durumu belli etmeden işleri halledin. yoksa normal olan kardeşinizin psikolojisini siz bozacaksınız. kız belli ki zaten ergenlik filan zor bir dönemden geçiyor, bir de anne bu şekilde davranarak kızın hem özgüvenini yok edecek, hem hasta edecek.
bence daha fazla onun yanında psikolog doktor hasta muhabbeti yapmayın.
aile terapisindense önce anneniz yalnız tedavi görmeli bence. gerekirse doktor bırakın kardeşinizi çağırsın ama kızı şimdi yeniden sürüklemeyin peşinizden.
ona normal davranın annenizle de konuşun onun yanında bu konuları daha fazla açmasın.

hastaneye anneni yatir. kendi cocuguyla ugrasamayip hastaneye yatirmaya calisan anneden hayir gelmez.

Anneniz sussun diye ergen kardeşi psikiyatriste götürmek hiç doğru bir hareket değil, kızcağız az şımarıkken hakiki deli olacak anneniz yüzünden, sonra size de düşman olabilir. Annenizin bu durumu hakkında bilgi verdiğiniz bir psikiyatristle görüşmesini ve uzun süre görüşmesini sağlayın derim.

Kardeşinle annen hakkında konuş. Muhtemelen annenin daha önce yaşadığı bir sıkıntı var ve ondan korkuyor. Bunun kardeşinle kesinlikle ilgili olmadığını sadece annenle ilgili olduğunu anlat ona. Yani onun da bir birey olduğunu ve onu dikkate alarak annen konusında işbirliği içinde olduğunu hissettir.
Yuksrıda aile terapisi demişler. Çok iyi fikir. Ama konuşup kardeşini de buna istekli hale getirmen gerekiyor. Zorla gitmesin gene.

kardeşim de sorunun annemde olduğunu bildiği için o kadar etkilenmiyor açıkcası, sadece bu bilinçsizliğine sinir oluyor.

teşekkür ediyorum tavsiyeleriniz için. aile terapisti araştıracağım.

Kardeşini koruman gerek. Bence tam tersine biraz ayırmalısın birbirlerinden.

abi çok sıkıntılı, kardeşin dışarıdan gördüğü ilk ilgiye o kadar yoğun tepki gösterir ki ailecek mahfolursunuz. aman diyim, anneni çek ve sert bir dille konuş. çocuk mahfolur, annen bu durumu alttan almazsa eğer işler fazlasıyla çığrından çıkar.(yaşadım biliyorum)

şuan annenle konuşman gereken, anne bu kız hasta lütfen ne yaparsa alttan al ve üzerine gitme. yoksa kendisine dahi zarar verebilir. yani biraz gözünü korkut. kesinlikle kız kardeşine çok iyi davran ve onun en iyi dostu ol gerçekten dışarıdan gelecek kötü bir çevre onu mahfeder. çok içten yazdım lütfen ciddiye al.

Anneyle ayirin, kardese sorumluluk ve destek verin.

kardeşimi koru anneni hastaneye yatır. annen olmasa bu kadar olmazdı brlki krdeşin

İkisinin yıldızını barıştırmanız zor görünüyor; insanlar zor değişir biliyorsunuz, bu saatten sonra annenizin de tutumunu terapiyle değiştireceğini sanmıyorum. O yüzden kendinizi annenin hatalı tutumunu düzeltmek için yıpratmayın bence.

Bana kalırsa sizin yapabileceğiniz tek şey: kardeşinize destek olmak, ''sen anneme bakma, idare et, ben senin yanındayım.'' diye yanında olarak, en azından üniversiteye gidip ya da başka bir şekilde kendi hayatını kurmak için evden/anneden uzaklaşana dek, olaylardan en az şekilde etkilenmesini sağlamak.

kardeşinizin annesini sorunlu biri olarak görmesi inanın ilerde çok çok büyük sorunlara yol açabilir. psikolojik sorunlar. kendimden biliyorum. annem sorunlu bir insan, hiçbir zaman sağlıklı bir ilişki kuramadım ve tam üniversiteye başladığım zamanlar bundan dolayı 1-2 yıl depresyonla boğuştum. o güne kadar bastırmıştım ya da derslerden depresyona girecek vaktim olmamıştı herhalde bilmiyorum.

kardeşiniz etkilenmiyor diye sakın düşünmeyin. annenizi kenara çekin konuşun. kardeşinizin önünde cephe alma durumu olmasın, yani kardeşiniz annenize karşı daha da dolmasın (ama mutlaka kardeşinizi anladığınızı, ona hak verdiğinizi belli edin). sadece anneniz davranışlarını değiştirsin.

bak sen allahın Slovakyasına, abartmışlar sanki biraz.

Bence acentaya gidin, onların bağlantısı oluyor ve direkt otelden isminize imzalı belge geliyor, acenta ismi vs de yazmıyor. Gerçi genelde popüler destinasyonlar için oluyor ama büyük bir acenteyi deneyin derim.

bazı oteller kredi kartı ile ödeme kabul etmiyor, evet. ya eft yapacaksınız ya da rezervasyon değiştirip kredi kartı kabul eden bir otel ayarlayacaksınız. eft ücreti 50 tl.

booking'ten otel bakarken en altta ödeme koşulları var, o kısımda kredi kartı kabul edip etmeyeceği yazar. kişisel başvuru yaptığınız için başka yolu yok, ödeme yapmak zorundasınız. bu arada booking müşteri hizmetlerini ararsanız, sizin adınıza otellerle iletişime geçerler. eksisozluk.com

başka ülkede bırakırsanız hayvan gibi fark ödersiniz. Yuvarlak çizecek şekilde plan yapın derim. Hatta aynı ülkede başka şehirde bile fark ediyor. Onun dışında pek bir ücret yoktu hatırladığım kadarıyla, zaten sınır geçmek diye bir konsept de yok pek Avrupa'da.

Gecen sene sixt'ten Almanya'da arac kiralamistim. O zaman arastirdigim kadariyla gideceginiz ulkelerin yasakli olmamasi gerekiyor. Genelde sozlesmede bunlar belirtilir. Ayrica maliyet icin soyle ornek vereyim: sehir icinden aldiginiz arabayi ayni sehrin hava alaninda bile teslim etseniz en az 30-40 eur fark odersiniz. Ulke farkini buradan dusunun. Bence de yuvarlak cizecek sekilde rota en iyisi. Ayrica gideceginiz ulke sayisina gore genelde kiralama bedelindeki sigorta fiyati zamlanir. Veya belirli ulkelerde hirsizlik gibi durumlari kasko karsilamaz. Son olarak almanya haric diger ulkelerin cogunda otoban ucretlidir. Gisede nakit veya ogs tarzi bir sistemle ile gecis yapilir. Araci kiralarken gecis yapacaginiz ulkeler icin bu kartlari da temin etmenizi oneririm.

-evet çok fark ödersiniz
-genelde günlük 400km kotalı olur dikkat edin
-ek sürücü olayına dikkat edin
-schengen ülkelerinde gezersiniz ekstra bir şeye gerek yok
-almanya autobahnları ücretsizdir ama diğer ülkelerin ücretli olduğu için o ülkelerin ücretlerini araştırın

Almanya'dan kiralarken ülke dışına çıkacağınızı belirtin. Ben arabayı alırken kadın Almanya dışında çıkamazsınız bu araçla demişti, sigortadan falan olabilir diye çok düşünmedim. Ama yine de belirtin.

Bir de Almanya'da verilen fiyatlar (günlük 70€ gibi) sigorta hariçtir genelde. Günlük fiyata ek olarak sigorta ücreti eklenir total fiyat belirlenirken. Onu da aklınızda tutun.

almanya, çek cumhuriyeti, macaristan, italya, isviçreye gidip en son yine avrupada teslim etmeyi düşünüyoruz biz arabayı. Böyle bir durumda neler önerebilirsiniz? Mantıklı mı sizce bu?

@animal, lan olm zor demedim ki zaten :(

5. maddeden sonra "uydurma bu ya beşamel sos karıştırılır mı" dedim, sonunda size özel olduğunu anlayınca rahatladım :)

duymadım bilmiyorum

yumurta tekniğinden kastın yumurta sarısına bulamak mı? :)

böyle yazmak kolay hacı, bi gün yap da çağır, yiyelim, o zaman karar veririz iyi mi kötü mü :P (bkz: bir oportünist olarak reso aga)

Degisik olabilir aslinda, tadi da guzel olabilir ama cok zahmetli. Bi de hic besamel sos yapmadan direk unu sutu didilmis tavuga koysak nasil olur? Hem daha pratik, ugrastirmaz

Öncelikle afiyet olsun.
Sonrasında, haşlanmış tavuğu beşamelle köfte yapmak bana pek iç açıcı gelmedi. Ben olsam göğüsleri az pişirir, baharatlı patates püresi yapar, borcama püre üstü tavuk üstü beşamel dizip fırına veririm. Ya da çiğ tavuk etini rondodan geçirip kıymamsı hale getirdikten sonra normal köfte gibi malzemelerle yoğurup kızartırım.

Yurtdışına giderken işsizlik Maaşını dondurmuş olması gerekiyordu. şu halde aldığınız işsizlik Maaşını devlet Bilahare faiziyle falan söküp alır maalesef. Vekalet vs durumlarını bilmiyorum ama PTT'ye git Abinin kimliğiyle alırsın biraz benziyorsanız. Memurların umursadığı yok,yurtdışında kimliğe ihtiyacı yok götürmediğini varsayıyorum.

Farklı cinsiyetlerde olmamız ve onun kel olması biraz sıkıntılı tabii almam için.
Tam anlamadım, yurtdışına gittiği için işsizlik maaşını devlet neden geri alıyor, hani çalışmayacak falan orada?

www.aksam.com.tr

Pelür kağıdı olması lazım.

pelur gibi geldi bana. birileri onay versin :)

ambalajcılara giderseniz ki, kadıköyde kaldı mı bilmiyorum, paket kağıtları kısmında, renklileri, duz kırık beyazları, baskılıları mevcut. renkli pelur diye kırtasiylere, hobi merkezlerine sorabilirsiniz.

hay allah nerdde bulurum ki bunu?

kabataş iskelesinden buraya 3-4 dakikada ulaşabilmem lazım. o yakınlıkta hiçbir yerde yok mmudur?

nezihde, güven hobide vardır diye dusunuyorum. kabataş iskeleden koşarak varirsiniz herhalde.

Açma işini beceremedik, sıkıntımız orda. Düğmelere basıyorum ama işe yaramıyor.

Modeli bilmiyorum ama altında böyle basmalık bir tutuşturma butonu olabilir, eski modellerde öyle bir çakmak oluyor genelde.

beyaza basılı tutarken yandaki siyaha basacaksınız yanana kadar. çakmaklı model bu. yandıktan sonra biraz beklemeniz gerekebilir. 20-25 senelik model bu.inşallah çok sorun çıkarmaz ileride.

hemen hemen her kombinin üstünde teknik servis telefon numarası yazar.ilk kombi kiracıları mutlaka arar.Biz de aramıştık.o numarayı arayın.En iyi bilgi öyle alınır.Zaten bir süre kapalı kalmışsa kombi arıza verebilir.Servisciler sizi yönlendirir

Hocam biz bu kombiden hala kullanıyorsunuz, canavar gibi bir alettir, arıza falan vermez kolay kolay. Yapacağın iş şu : alttaki beyaz butona basacaksın, 1-2 sn basılı tut. sonra siyah çakmak butonuna arka arkaya birkaç kere bas.Sonra basılı tuttugun beyaz butonu yavaşça (Burası önemli, yavaşça..çok yavaş, daha yavaş) bırak. Eğer tamamen bıraktığınızda o üstteki ince yeşil düğme içeride kaldıysa gözünüz aydın kombiniz yandı. Bunu yapınca yanmıyorsa(muhtemelen çakmak bozuktur) yapacağınız işlem : uzun bir mutfak çakmağı bulun, üstteki pencereden içeri sokun, alttaki beyAZ butona tekrar basın, basılıyken o çakmağı yakın kesin yanar.

Polypad olmasın, annelere de karizma lazım, zaten ikisi bir arada diyor, kesin patlar. O yüzden en ucuz acer iyidir.
Benim annem de f ustası, ayarlarından klavyeyi f yaptık, çok güzel kullanıyor, klavyenin kendisini ya da harfleri vs değiştirmeye gerek kalmadı, not olarak ekleyeyim.

beni gaza getirip acil film çekmemiz gerek diyerek 5 dakikalık işlem için 150 TL almıştı Bayrampaşa göz hastanesi. Tutuyor yani.

tutuyor valla. İlk başta muayene öncesi girilen göz tansiyonu ile balona baktırmalı zaten ücrete dahil oluyor ama sonraki şeyler genelde min. 50 tl'den başlıyor sanki.

Dünya göz'de de 2 sene önce muayene 150₺ idi.

Hayır, İstanbul'dan Ankara'ya gönderdiğim taahhütlü mektup 10 günde, APS ile gönderdiğim 14 günde (bu hakaten şaka gibiydi) gitti. En iyi ihtimalle haftaya

Yapma yahu, ösym'ye en geç ayın 15'ine kadar ulaşması lazım. Bitirir beni ptt:(

15'ine kadar gider diye düşünüyorum. Hele İstanbul'dan çıkıp Ankara'ya bir gitsin, sonrası kolay.

hayret ettim, bugün ulaşmış ankara'ya. düşündüğümden hızlı oldu neyse ki.

futbolla aran yoksa Anadolu takımlarının maçlarını niye alıyorsun ki? Digiturk giriş paketi alsan yeterli olur.

sokağınızda varsa teledünya güzel, zebille belgesel kanalı falan var, güzel yemek kanalları falan da var. Diğer platformlarla uğraşıp papaz olmaktan daha rahat.

digitürk'ü nihayet iptal ettirdim, turkcell tv seyrediyorum 3 aydır, çok memnunum.

bizim evde digiturk, teledünya ve tivibu var. (evet hafif tımarhane gibi)

hd kanal, bolluk vs. olarak digiturk en iyisi. telefonla ulaşmak sıkıntı ama twitter'dan çemkirince sorunu hemen çözüyorlar. biz sözde %50 indirimli alıyoruz, 90 tl. ama her şey açık.
tivibu da şamp. ligi maçları var, pek sorun yaşamadık. sadece gerçek hd vermiyor diye biliyorum, 1080i veriyor. hiç bir kanal gitme vs. olayı olmadı, ilk gün nasıl bağlandıysa aynen devam. fiyat olarak her şey dahil paketi maçlarla fln 44 tl diye hatırlıyorum 2 yıllık taahhütle.
teledünya da sıkıntısız, kanal sayısı vs. az, sinema olayı yok ama en azından iptal ettirmek istediğinde ediyorlar. ucuz da. 2-3 yıldır var bu hiç sıkıntı çıkarmadı. 9 tl mi ne kablo tv, teledünya 20 tl civarıydı.

maç vs. önemli değilse, sinema da yoksa işin içinde, teledünya bence. uydunet de aynı şirketin, bir sorun için arayınca genelde aynı gün gelip çözüyorlar. tv işi için de öyledir.

Çok ucuz olmasının sebebi tutmuyor olması. Aslında teorik olarak istediğiniz şey tohumdan ağaç yetiştirmek, o yüzden pek verimli değil. O yüzden paraya kıyın, yetiştirilmişini alıp onunla devam edin derim.

İkinci opsiyon: Yıllar yılı beklememek yerine 1-2 yaşında fidan mı alayım? Fidancı nereden bulabilirim.

sakın tohuma bulaşma. hepsi dolandırıcı işi. bonsai büyük emek istiyor büyük.

Bonsai olabilen ağaçlardan birini alıp budayabilirsiniz eğer istediğiniz buysa
www.fidanistanbul.com
site güvenlidir, ben de alışveriş yapmıştım.

ibb sosyal tesislerinin içlerinde minik fidancılar oluyor ya, yine belediyeye ait. geçen sene orada minik bonsai ağaçlarını 14tl'ye bulmuştuk. taşımak sorun olacak diye almayıp çok pişman olduk sonradan. istanbul'daysan oralara bakmayı denesen?

Çok teşekkürler arkadaşlar. Fidan alıcam. İstanbul'dayım. Bauhaus, koçtaş gibi yerlerde bulabilir miyim bu fidanları?

@shubulubapshubaptishaluva İstanbuldayım. Havaalanı taraflarındaki sosyal tesislerde mi bulmuştun sen?

floryadaki tesiste bulmuştuk, havaalanı yakınındaydı evet

Faber castell'in iki taraflı kuru boyalarını kullanıyorum ben webdenal.s3.amazonaws.com hem de ucuza bolca rengim oldu. Keçeli kalem kullanmıyorum zira boyama resim vs alanında fazla yetenekli olmadığım için koyu rengin üzerinden açık renkle geçersem keçe les olur, hem de kuru boyadaki gibi rahat karıştırma, üzerinden boyama yapamam diye kuru boya tercih ettim.

Keçeli kalemlerde de insanların daha çok şunu kullandığını gördüm www.tahtakalehobi.com Bazı sayfalarda mandala gibi ince detay yerler var, oralar için ben de alabilirim keçeli.

edit: Bunlar da benim kuru boya örnekler, birinde fazla filtre var birinde daha az var, instagram'dan çektim.
igcdn-photos-g-a.akamaihd.net
igcdn-photos-h-a.akamaihd.net

Çalışmalarınız çok çok iyi. Bayıldım! Teşekkürler:)

şaka gibi ama dün kız arkadaşım "rüya bahçesi" adında bir boyama kitabı ve lets marka 36 renkli boya kalemi hediye etti bana. algıda seçicilik midir nedir, tam denk geldi.

kuru boya keçeli kalemden daha iyi oluyor.

ancak kutuda satılan kuru boyalar genelde sert ve iyi sonuç vermiyor.

büyük kırtasiyelerde satılan boyama için yapılmış özel kalemler var.

örnek lyra kaliteli bir marka

www.google.com.tr

www.google.com.tr

biraz araştırma yaptım.

şu keçeli kalemler süpermiş ancak burada satılıyor mu bilemiyorum.

www.google.com

bu da o kalemlerle boyanan bir resim.

www.google.com.tr

burada bir kaç değişik malzeme (keçeli ve kuru boya) denemeler yapmış blog sahibi.

yolunneresindeyim.blogspot.com.tr

Ben de aldım o kitaptan. Bir de keçeli kalem seti aldım faber castell. Yanına ufak detaylar için en sevdiğim renklerden 5-6 tane stabilo alacağım bir de.

@mea maxima culpa baya araştırmışsın teşekkürler. kalemler süper ama sanırım ancak internetten bulunabilir. normal kırtasiyelerde hiç görmedim bunlardan.şimdilik klasik faber castell ile devam edeceğim mecbur.

:) link verdiğim blog sahibi Japonya'da yaşıyor, kırtasiye meraklısıymış.

d&r larda varmış dediğine göre ama ben de görmedim hiç.

40 yıllık ayyaşım ama ilk defa bu içkileri görüyorum.

Şarapları bilmiyorum ama kötü çıkarsa bire bir oranında tonik koyup 2 buz atın, çok lezzetli oluyorlar. Beğenmediğimiz şarapları böyle içiyoruz artık biz, serin serin mis.

hocam tatlarını bilmiyorum da bunların fiyatları nasıl? ben şarabı pek sevmem ama gürcistan'a gitmek gibi bir niyetim var. oranın da şarabı güzel diyorlar. şu ilki özellikle bayağı övülmüş. toplayıp geleyim diyorum ama öğrenciyim, hani türkiye'deki gibiyse fiyatlar hiç heveslenmeyeyim.

@der meister toptancısından aldım ben. kırmızı ve beyaz olanlar 25 lira. yarı tatlı olan 30 lira.

bunların hepsi kırmızı şarap üstünde eşşek kadar red wine yazıyor

@argent dawn bir firma için özel üretilmiş etiketler onlar. arkalarında açıklama kısmında yarı tatlı, beyaz şarap vs diye yazıyor. ingilizcen de baya iyimiş tebrik ediyorum hemen anladın hepsinin kırmızı şarap olduğunu.

edit: google a isimlerini yazıp hangisin hangi tür olduğunu da öğrenebilirsin.

İçindeki üzüm çeşitlerine bakman lazım.

yılbaşında gürcü şarabı içtik, baya tatlıydı -özel olarak tatlı olanı mıydı onu bilmiyorum, kırmızı şaraptı işte- çok güzeldi eğer tatlı içki seviyorsanız.

biz de öğrenci işi gazoz + buzla takılırdık whoosie'nin yaptığına benzer, ama size çok tatlı gelirse sade soda da olabilir tabi.

o kadar freeshoopta çalıştım böyle şarap görmedim

Ben Tiflis'e gittiğimde kırmızıda en iyi Mukuzani ve Saperavi demişlerdi. Bence ikisi de güzel şaraplardı. Diğerlerini bilmiyorum.

@livaneli_kadir etiketlere takılma hocam. isimlere bak.

@acediac evet gürcü şarabı.

mukuzani içmiştim ben. normalde kırmızı şarabı kırmızı et dışında bir şeyle içmeyi tercih etmiyorum ama batum'dan gelen arkadaşların "ayak üstü sofrası"na konuk olup iki şişeyi devirdiydim. o güzel akşamın da katkısıyla hoşuma gitmişti.

ortalama yoğunlukta ve bol ekşi bir tat hatırlıyorum. baharat kullanılmamış bir kaburgayla iyi gider.

afiyet olsun.

Gürcü,Moldova,Makedon şarabı bulunca düşünmeyeceksin alacaksın

Ben bu firini kullandim, mini firin oldugu icin ayarini iyi yapmak lazim, ne yazik ki keki hic kontrol etmeden pisiren firin bulmak zor, ankastre ve buyuk firinlar disinda, firinda sorun yok, sen kontrol ederek kek nasil piser falan, zamanla ogrenicek ayarini yapicaksin

kapağını mı açtın acaba pişirirken? ya da tam kapanmamış falan olabilir mi?

yok hiç açmadım kapağı da kapalı dışarıya ısı vermiyor ama işte anlamadığım bi saçmalığı var balpolenin dediği gibi gözlemlemek lazım da acaba mesela 200 dereceyi seçince aslında onu 180 mi yapıyor o manada mı denetlemeliyim?

Mini fırınlar dandik pişiriyor. Ben sürenin yarısında en alt gözde yarısında en üst gözde pişiriyorum.

luxell ve kumtel kötü malesef.
arçelik, beko, bosch vs. alsaydın keşke.

çıkarmadan evvel mutlaka kürdan testi yap pişip pişmediğini anlamak için. evde büyük fırında geniş tepsideki pandispanyayı 160 derecede 45-50 dkda anca pişiriyorum ben. küçük fırın uzun sürmesi normal bence.

abi küçük fırında niye daha normal ya aksine hacmi küçük ısı daha iyi şeyolmaz mı ya

teyzem luxell tam boy fırın aldı. kapağında sorun var, tepsi kendiliğinden düşüyor... sıkıntı mini fırın olmasında değil markasında, kalitesizliğinde.

Kek kalıbı da çok fark ediyor. Silikon kalıplarda ortası çiğ kalabiliyor...

bir mekanda yapacaksanız onlar buluyor genelde.

onlar bulmaya kalkti, 350 lira istediler, 10 dakika icin cok yuksek geldi bana, o nedenle alternatif ariyorum :)

bulmakla uğraşma, kıyafetleri kiralayın bi yerden biriniz giysin işte. 100-150 tl'ye felan çözersin.

@prinkipodelisi: o islerle ugrasmak da istemedim yahu, yine de tesekkurler.

imam çağırın :D

Vay arkadaş.
Bence 5000 lirasıyla uzun bir yurtdışı tatili yap. hayat ev araba alma, malvarlığı biriktirme üzerine değil. 26 yaşında ev alamadım diye üzülmek iyi değil.

benim 70 yaşında babam da hiç birikim yapabilmiş değil. onun kafası raad. senin de baya zamanın var, sen de raad ol bence.

ha, ailenin hayatını yönlendirmesine dur diyerek güzel bir tecrübe birikimine başlayabilirsin.

Kiraya ödediğim para benimde canımı sıkıyor ama.. her konuda aile yönlendirmesiyle hayatını şekillendiren biride değilim ama bu konuda yönlendirmeye ihtiyacım var. O yüzden burdan da sormak istedim. 26 erken gibi gözüküyor evet.. ama beni üzen yaştan çok 5 yıldır gece gündüz çalışıp hiçbirşey sahibi olamamak.. hani o kadar çalıştım ama şu da benim oldu diyebileceğim hicbirseyim yok. O yüzden yatırım önerisi verebileceklere şimdiden teşekkür ederim.
Uzun tatil fikride çok güzel tabikide ama onu şuan için mecbur erteliyorum. Çalışmamın elle tutulur gözle görülür bi karşılığına sahip olunca kutlama amaçlı yaparım onu.. :) dostlar başka öneriler..?

en az 1000 tl ayır tatile çık. yarısı peşinat olarak elinde olmadan kredili kredisiz daire alma.
illa yatırım diyorsan istanbul dışında küçük bir arsa, tarla alınabilir. kocaeli sakarya gibi.

Yani işin gurusu değilim ama hreflang uluslararası sitelerin yerel arama sonuçlarında verim almasını sağlar. Yani SEO'nun altında olan bir kavramdır. SEO çok geniş bişi, biz seo değil hreflang yapıyoruz diye daha önce duymamıştım. Yani sitenin dil ayarlarını yerelleştirirsin ama içerik geliştirme olarak SEO teknikleri kullanırsın yine de. Benim bildiğim böyle.

edit: href "eyçref" olarak okunuyor, bu da "eyçrefleng" olsa gerek

Üreten firma değil de onun teknik servisi olan bir yer vardır kesin. Bin yıl öncesinin ürünlerine bile teknik servis veren aralarda yerler var. Baktınız mı internetten falan? Zaten internetten bulamıyorum diyorsanız benzer bir dükkana gidip sormanız lazım, alırken söylersiniz uymazsa değiştiririm diye.

anadolu istiyorsanız vefa lisesi olabilir en az bu liseler kadar iyidir.

Kadıköy anadolu hakkında da bilginiz,görüşleriniz varsa alabilirim.

Vefa galatasaray'la bir tutulmuş neyse. Robert eğitim ücretini veremeyecek herkese burs veriyor. Kardeşiniz kızsa girme ihtimali daha da yüksek. Kız erkek sayıları eşit olsun diye baya geriye gidebiliyorlar

kadıköy anadolu da gayet prestijli bir okul.

kadıköy anadolu ve haydarpaşa'dan başka yere gitmeyin.

Haydarpasa nedir ya:) vefa tabiki robertle bir tutulamaz da oraya da giremez diye arkadas vefa yazmistir muhtemelen. Kadikoy anadolu vefa Cağaloğlu pertevniyal benim donemimde gayet iyiydi.

Yanıtlardaki devlet okulları arasında bence Kadıköy Anadolu çok net olarak. Sırf muhiti bile yeter. Mezunları falan da birbirini kollar.

Alman lisesi(istanbul erkek kadar iyi), fransiz liseleri(sj en iyisi), italyan lisesi

Levent-Gayrettepe metro, sonra da zincirlkuyu-söğütlüçeşme metrobüs yapabilirsiniz.
Levent-Yenikapı metro, oradan marmarayla ayrılık çeşmesi yapabilir, oradan biraz yürüyebilir ya da bir durak metroyla rıhtıma inebilirsiniz.
Levent-taksim yapıp fünikülerle kabataş'tan vapura binebilirsiniz.

Metrobüs sabaha kadar seyrek olsa da var, metrolar ramazanda 2'ye kadar sanırım çalışıyor. Marmaray'ı bilmiyorum ama o da uzatılmıştır.

Edit: Bir de istinye'den deniz otobüsü kılıklı motor vardı ama sadece 7 ya da 7.30'daydı sanırım.

en mantıklısı levent'ten zincirlikuyuya minibüsle gidin ya da otobüse binin, metroya(gayrettepe'ye) in bin yapmaya değmez, tek durak çünkü. bir de gayrettepe'de indiğinizde metrobüse yine yürümeniz gerekecek. onun için direkt levent'ten bir araca binin metrobüsün önünde inin. iftar saati olduğu için bence yol boş olur. ama baktınız trafik çok ilerlemiyor. o zaman metroyla gayrettepe'ye gider, orada inip metrobüse'e binersiniz. metrobüsle de 20 dkda kadıköy'de olursunuzç dönüş için de metrobüs rahat olur. en hızlı o oluyor sonuçta.

Metrobüs tercih etmediğim için, Levent'ten Beşiktaş'a minibüsle veya otobüsle gidip ordan vapurla Kadıköy'e geçerdim ben.

LEvent'ten Beştaş otobüsüne bin, iftar vakti yollar bomboş oluyor. Beştaş'tan da KAdıköy vapuruna bin üfür üfür. Bi de çay iç benim için vapurda.
Kabataş'a gidip oradan tekneye de binebilrisin hatta, kafana göre.

Dönerken de tekne gece yarısına kadar var sanırım.
Olmazsa metrobüsle dönersin. metrobüs sürekli var.
En olmadı MArmaray + metro da yapabilrisin, o da gece 12ye akdar olması lazım.

Hepinize cok tesekkur ederim cevaplariniz icin. Cok sagolun.

yeni makina aldık, 50-60 tl bişey zaten.

ayrı satılıyordur serviste.

Ben kendi makinamdan memnunum. Aynısından tekrar alma şansım da yok şu an. Sürahiye çözüm bulmam gerekiyor o yüzden.

Servis satar, kazıktır ama. 100 liralık makineninkini 55'e almışlığım var bosch'tan.

Vizesiz değil.

Yunan adaları vizesiz değil, vizesiz gemi turları var. O da sırt çantası konsepti değil. Adayı geziyorsunuz, gemide kalıyorsunuz. Ama güzellermiş bayağı, gidenler memnun. Vizesiz yunan adaları diye aratın, bulursunuz. Celestyal'in gemilerinde bu sene içki paketi de dahil, onlara bakabilirsiniz.

günübirlik olunca vizesiz diye biliyorum ben, whoosie'nin dediği gibi gemili memili.. rodos, kavala falan..

vizesiz gidemezsiniz, kısa süreli vize alabilirsiniz. 60€ sanırım vize ücreti. pasaportunuza fotoğrafsız schengen basıyorlar kapıda. gezdiklerim arasında önerebileceklerim sırasıyla,

1. sakız (şiddetle)
2. kos
3. rodos
4. symi

not: pasaportunuzla kktc'ye giriş yaptıysanız, kapıda bir güzel geri çevirirler sizi.

Bence güzel bir ülke ama abartılı bir güzellik beklemeyin. Durres'i tam hatırlamıyorum ama biz gitmeden önce Youtube'da şehirleri aratmıştım ve mesela denize girilebilen bir şehrin sahilinin o kadar da iyi olmadığını görüp vazgeçmiştik.

Arnavutluk İtalya'dan oldukça göç almıi bir yer, o yüzden harika pizza ve makarnalar yemeye hazır olun :)

Gezilecek yerleri gitmeden önce araştırırsanız problem yaşamazsınız. Kötü etmediniz bence ama tiran ve durres 3 günlük şehirler değiller. Hepsinden 1er gün arttırıp makedonya'daki ohrid'e gidin derim ben ;)

iş için gittim sadece, tatlı bir ülke, tatil için gitmezdim, öyle 6 günlük bir yer değil.

3 gün tiran gerekli değil. Sahil kısmında üç kuruşa 5 yıldız otelde kalabilirsiniz, deniz tatili yapın güzelce.

Arnavutlar Avrupa'nın kekoları olarak bilinir ona göre :)

Yerinizde olsam üstteki arkadaşın dediği gibi denize yönelirim. Hatta yukarı Karadağ'a doğru çıkarım

arnavutluk bence çok güzel bir ülke ama 3'er gün durres ve tiran'a ayırmayın sıkılırsınız. mesela berat ve shkoder var her ikisi de çok güzel şehirler. özellikle berat'ı mutlaka görmelisiniz. araba kiralayıp dolaşın derim. ben 3 günde bu 4 şehri gezmiştim. biraz daha vaktim olsaydı ulusal parklarına gidecektim.

dikakt edeceğiniz şey trafiği, erkekleri fazlaca kıro. trafik kuralı falan beklemeyin. dünya'da gördüğüm en kötü sürücüler ve de trafik burdaydı. yemekleri lezzetli. balık ve et yiyin bol bol :)

tatil planınızdan en geç 45 gün öncesinde başvuru yapmak iyidir.

Hocam uçak rezervasyonu yaptır gideceğin tarihe sonra da istediğin zaman başvur. sonra da iptal et gitsin

45gun cok erkenmis. Yol yakınken yalan oluyum bn

şimdi başvur

Valla mümkün olduğunca erken başvurun, bayram seyran derken doluyor ve mesela geçen gün Yunanistanın vize sistemine bişiler oldu, bir sürü pasaport içeride kaldı ya da geri döndü. Yaz vakti her an her şey olabilir.

yok. yanlız ciddden sıkıntılıymışsın annem geçen hafta yunan a gitti. ilk şengeni 6 ay multi verdiler hatuna:)) tur da 1 hafta mı ne:)

Kendiniz çalışıyor musunuz yoksa sponsor parasıyla mı gidiyorsunuz? Çalışmayanlara daha az verirler genelde.

Calismayan ve hatta ogrenci bile olmayan bir tanidigima italya 6 aylik multi verdi. Bence bir dahakine ilk olarak bi italya turu planla ve vizeyi de ordan al.

www.ebay.com

Edison ampul diye aratabilirsiniz. Başka bir adı da vardır kesin de böyle deyince bulunuyor. Mudo concept'te görmüştüm sanırım.

carfırda var

www.whatsapp.com

whatsapp'tan oluyor genelde, resim falan göndermek için tıkladığınız yerde konum paylaşma var.

Facebook messenger'a da bu özellik eklendi.
Ayrica iPhone kullanicisiysan iMessage'da da paylasabiliyorsun konumunu.

Bilgisayardan olabilir mi, göz bozukluğu falan?

gürültü veya ışıktan kaynaklanıyor olabilir.

Klimadan olabilir, bilgisayara bakmaktan olabilir (uzun süre kitap okuyunca da olur; yakın mesafeye uzun süre bakınca gözün arkasındaki kaslar yakın yere bakarken gerildiği için baş ağrısı yapabiliyor). Ofisteki ışıktan olablir. Ofis havasızsa, ya da çiçek-oda spreyi gibi bir koku varsa o kokudan olabilir.

Herkesin bünyesi farklı, bir şey başkasına dokunmaz, size dokunur.

ortama temiz hava girişi yoktur, bende öyle oluyordu.

sanırım temiz havayla alakalı, epey uzağım çünkü klimaya falan. gözlere de geçen sene baktırmıştım, tekrar baktırayım.

havasızlıktan.
veya gözünüz bozuksa bilgisayara baktığınız için olabilir.

calisasin yoktur :)
genellikle havasizliktan olur. veya geriplanda inceden gelen bir ses, klima sesi gibi.

birkaç saat güneş gözlüğü ile çalışın ve ekran parlaklığını minimuma getirin. fayda sağlıyor mu kontrol edin. ben migrenim tuttuğunda yapıyorum böyle iyi geliyor.

bir şey olmaz, kapağını açtıktan sonra dolaba koyun.

şekerlenmiş ya da hafif küflenmişse küfünü atıp bir taşım kaynatarak tüketebilirsiniz.

gerçek gül reçeliyse (aroma değil, yapraktan) bozulduysa ekşimiştir, yerken anlarsın zaten.