point blank

tf2'nin modasi gecmedi, gecmezde.

haxball.

benim gibi kimisi de yıl olmuş 2011, wow'a başlıyor tekrardan falan.

ben hala cs oynuyorum arada.

ikinci kısmı, yani fen sınavına da girme olayına dair hiçbir bilgim yok, ilk kısmı cevaplıyorum;

istersen tm'den gir, 3. senende ister heykeltıraş olursun ister sosyoloji okursun ister mühendislik. ben sormuştum burada ekşi duyuru'da, ban böyle demişlerdi büyüklerimiz. hikmetlerinden sual olunmaz.

Benim de duyduğum kadarıyla sgbg'nin söylediği tarzda ilginç bir sistemi var Sabancı'nın; lakin burslu okuyacağım diyorsan her türlü Fen yapman gerekecek gibi geldi bana, öyle bir uçuktu puanları falan. Burssuzu muhtemelen her türlü akar imkanın varsa, feni falan düşünmene gerek kalmaz herhal.

ben tm burslu girip mekatronik mezunu olarak çıktım. okulda ilgili dersleri seçip bir dilekçe vererek yatay geçişi kolaylıkla yapmıştım, bir değişiklik yoksa durum budur.

önce aramaya inanmalı; bulamayacaklarınız olur ama bu öyle birşey değil =)

duyuruda anime diye arayın, aynı zamanda sözlükte en anime*, izl* anime* diye arayın karşınıza gelecekler olacaktır.

(git: 212536)
(git: 196911)
(git: 172395)

çok fazla var aslında, şu daha rahat,

www.eksiduyuru.com

avatar süper. izlediğim yegane animelerdendir. über bişe.

gidip antin kuntin çoluk çocuk animeleri ile başlarsan kafasını çözemezsin, en ağır ve en kült animelerle başla... ne bilim akira dan başlayıp miyazakiler le devam edebilirsin. mesela avatar falan yalan dolan... içinde kan, ölüm, yaşam, ciddiyet ve yaratıcılık olan animeleri seç.

princess jellyfish (hayir pofuduk kiz cizgi filmi degil), axis powers hetalia, baccano

avatar' ı anime olarak algılamak başlıca anime kültürüne hakarettir. sen sen ol o gözle izleme.

Klasik olarak Death Note, sonra FMA orijinal seri, filmi, ikinci seri diye yardır; lakin sakın Naruto, Bleach ve 123012832213021 bölüm giden Shounen'lere bulaşma.

gebze-bostancı diyor ve oyunu açıyorum. tomofille katlanılıyor, minibüsle işkence.

gebze-karaköy gidip gelen adam tanıyorum. trenin bi parçası oldu artık, başka bi forma geçti. kişisel kanaatim 1 saatten fazla sürmesi insanda dönüşü imkansız hasarlara yol açıyor. yoksa 1 saat dediğin mp3 playerdı gazeteydi geçer...

Gebze-Beyazıt yolunu ders için depen insanlar duydum ben. Şehir efsanesi olabilir tabii.

ist. avrupa yakasından sakaryaya okula giden arkadaşım vardı haftanın 5 günü 4 yıl :) 2 saat sürüyormuş galiba.

sarıyer-hadımköy biliyorum desem?

maltepe-bağcılar.
hayatımdan bıktım. 4 yıldır bu istikametteyim. bundan önce de maltepe-avcılar yapıyordum. okul bitti de kurtuldum. beterin beteri var diyip katlanıyorum.

valla 3 aydan sonra saç dökülmesi, sivilce ve yüzdeki kırışıklıkların artmasını gözle görebilirsin.
İç kulakta, sinir, kas, dolaşım sistemlerinde, iskelette kalıcı hasarlar oluşacaktır.

günde 3 saat yolda harcıyorum... şükrettim la halime..

izmitte oturuyor, istanbulda okuyorum. her gün trenle git gel...

yazın birkaç hafta avcılar-kurtköy gittim geldim, ölmek üzereyken hattı kadıköy-kurtköy'e çevirdim. bi yerden sonra zevkli geliyordu ama.

hadimkoy'deki mercedes fabrikasi calisanlarina sorabilirsin mesela, anadolu tarafindan gelen cok ordada..ve bu adamlar 7.30'da mi ne is basi yapiyor bi de:)

silivri-beyazıt yapan yazar: soulforger
sorunuz, yazdırınız.

büyükçekmece- cevizlibağ otobüs ile hergün ayakta yardırıyorum bir de evden otobüse yürümek inip avcılar'da metrobüse yürümek. cevizlibağ'da inip işe yürümek. günde 3-3,5 saatim yolda gidiyor.

acıbadem-kadıköy gerçekten çok uzun sürüyo..

maltepe-dilovası 60 km.
çaresiz durumda olmadıkça hiç bulaşılmamalı bu işlere.

2 sene kadar izmit-derince istanbul-söğütlüçeşme git gel yaptım. tren 1.45dk. sürüyordu. bir de eve varmak için ayrıca otobüse binmek gerekliydi. ama benim olayım. sadece belirli bir süreliğineydi. yani 6 aylık bir şey 2 seneye uzadı. neyse. ama trenle gidip gelirken, adapazarı-istanbul(tuzla) yolcuları çok olurdu. hala olur ya gerçi. onlara çok şaşırırdım. bi iş için 2 şehir değiştiriyorlar. ve 2.30dk. civarı (belkide 3.00) süren bi yolculuk. bide bunun dönüşü var. sonuç olarak. bence iş için, 1 saate kadar olan yol zaman kaybı normaldir. tabi bide dönüşü olacak bunun 2 saat. ee devir böyel artık. norm'lar değişiyor.

aha bahsi ben aldım!
beylikdüzü-gebze mesafesini bizzat kendim biliyorum.
bdüzü-zincirlikuyu mesafesinden kat be kat daha iyi, akşam 17de çıkarsan 18:15'te evdesin, geç çıkıyosan zçtın. servis her türlü şart.

şişli'deki evimden levent ofisine 20 dakikada giderken departmanımızın bir günde tuzla ofise taşınması kararı alındı :) her gün şişli-tuzla arası gidip geliyorum. 5 kişiye 1 araba tahsis ettiler toplam gidiş geliş 2,5 saat sürüyor. (kışın daha da fazlaydı)
insan bir şekilde alışıyor, ama her ne kadar kendini motive etmeye çalışsan da ya psikolojik ya da fiziksel açıdan çok yorgun oluyorsun. mesela çarşamba gününden itibaren yataktan sürünüyorum resmen. şartları aynı kalan çevreniz de sizden eski halinizi bekliyor. artık kiminle yaşıyorsanız ilgili bir eş, evlat, baba, kardeş vs. gibi. bu haliyle kesinlikle yıpratıcı. ha bir de kötü tarafı eğer iyi bir ücret aldığınızı düşünüyorsanız ve sorumluluklarınız varsa istifa etmek, çekip gitmek güç oluyor ne yazık ki. ayrıca mülakatlara gidip gelmek de eziyet halini alıyor. başa çıkmak için tek yaptığım uykumdan biraz feraget etmek oldu. böylelikle eski sosyal hayatımı sürdürmeye çalışıyorum. yorucu ve zor kısaca.

500 days of summer
break up - www.imdb.com

wristcutters gibisi yok be.

var diyene gelsin: www.youtube.com

(bkz: keulraesik)
(bkz: yeopgijeogin geunyeo)

(bkz: kader)

Atonement

once ve uzak ihtimal. gerçi hiç kavuşamıyorlar demek daha doğru ama sana uyacaktır büyük ihtimalle.

masumiyet, tek gecerim.

uyy evet, once da çok iyidir.

Yaşamı doğru kavramak diyeceğim de ne bileyim, karşı argümanını ezer geçer, hem böyle de pek bir iyimser gibi geldi bana.

Logoritmanın klasik lise tanımından giderseniz tutturursunuz başlarda, sonra çözersiniz olay gibi geldi bana.

sağolun ama pek çözeceğe benzemiyorum zira bu 2 alışım ancak hala hiç anlamıyorum.

1) a) 0/0 belirsizliği geliyor burda l'hospital kullanarak,

[(a^x)log(a) - (b^x)log(b)]/1

= a^0(log(a)) - b^0(log(b))

=log(a/b)

b) x/xlnx + lnx/xlnx şeklinde yazarsak

1/lnx + 1/x bunlar da sonusza giderken 0+0=0

2) a)
3(kökx - köka)/(kökx-köka)(kökx+köka)

=1/(kökx+köka) = 1/2köka

b) direkt -4/0 = sonsuz

3)lim x 0'a giderken m'in üstteki ifadeye eşit olması gerekir.

x yerine 0 yazarsak 0/0 belirsizliği gelir,

l'hospital yaparsak,
[(1/(1+x)) - (-1/(1-x))]/1
=1+1=2

devamı klavyede yazınca çok karmaşık oluyor ama bir şey yok pek devamında türev alıyorsun işte. ama yapamadığın olursa sorarsan cevaplamaya çalışırım. hata olduysa da affola sınavdan çıktım kafam bi dünya.

emin değilim ama bu sorualrın ingilizce hallerinin cevapalrı thomas calculus solution bookta olamsı lazım ;)

itü sandım ben ya etü neresiydi ki ?

tobb etü diye yazarsan cehennemi bulursun :)

lhospital degil lhopital demek istiyorum tum ukalaligimla. hoca olsam puan kirardim o derece. calculs dersi 1 -2 günde olcak bir şey degil

her derse girip not tuttun mu? tutmadıysan matematik özürlüyüm falan demicen :(

klasik olacak ama inception black swan 127 hours

Henüz izleyemesem de the King's Speech Oscar ödüllerine darbesini vurmuştu.

Edit: Rain yazınca hatırladım, 127 hours'u ben de öneririm, deli film.

oscar filmlerinin hepsini izledim. onlar haricinde olsun mümkünse. unutmuşum yazmayı.

Kokuhaku-Confessions
Notre jour viendra-the Redheads (altyazı öyle diyordu ama kıçtan atma olabiler)
Le bruit des glaçons- the clink of ice

shutter island
kick-ass
toy story 3
the town
biutiful
aftershock
the fighter
buried
i spit on your grave

biraz geç kalmışım ama , Çoğunluk var Türk filmi bi de Due Date çok iyi olmasa da Zach Glifianakis hatrına izlenebilir.Tabi ki yukarıdakilere de katılıyorum özellikle de inception .

the town, kokuhaku, aftershock güzele benziyor. teşekkür derim. bir de önerdiklerinizi seçerken imdb notu etkili oluyor benim için. siz seçerken önemsiyor musunuz?

(git: 240089)yapabildim mi bilmiyorum ama :)

edit:yapmışım :)

@adslmodem tamam işte işin maddi kısmı mesele değil dediğin gibi sadece yurt diyenler neye göre diyo avantajları neler onu merak ettim.

ilk sene yurt sonra ev olayı deli saçması, onu ben söylüyeyim; yurda alıştıktan sonra eve çıkıp ekstradan deli masrafa girmeye hiç gerek yok. öğrenci evi dışarıdan makara kukara görünür de maddi açıdan deli zorlar, evin temizliği boku püsürü zordur ama yurda oranla deli rahattır.

imkanın varsa elxa'ya +1 derim.

edit: ha bi' de, evde yemeğimizi kendimiz yaparız, aradaki fiyat kapanır panpa demeyin kendi kendinize. o olay yalan oluyor bi' yerden sonra.

kesinlikle ev.asla bulaşma yurt olayına.

evde kalıyorum ama yurt diyenler tembellikten diyodur herhalde, telefon elektrik doğalgaz tek tek uğraşmak istemiyodur, sabah akşam ne pişirsem derdi olmasın hepsi önüne hazır gelsin istiyodur, yurt ortamındaki kalabalıkla birlikte gırgır şamata yapmak istiyodur. bu böyle gider.

evde yaşamalısın.

Ev:
Artıları: Rahat, kirayı ödediğiniz ve ev sahibiyle papaz olmadığınız sürece devamlılık, arkadaş, aile, akraba ziyaretleri daha kolay.
Eksileri: Pahalı, çok işi var (temizlik, faturalar, vb.), okula yakın bulunmazsa ulaşım sorunu var, ev arkadaşı gürültücüyse çalışmak imkansız.

Yurt:
Artıları: Genelde okula daha yakın, odaya çekilince sakin ortam, fatura, temizlik gibi dertleri yok.
Eksileri: Eve göre daha rahatsız (çünkü otel gibi), okulun içindeyse hep aynı ortamda olmanın verdiği gerginlik, yazları boşaltma gerekliliği.

Aklıma biraz düşününce gelenler bunlar. Eklemeler mutlaka olacaktır.

ev. kendine ait bir odan olması paha biçilemez bir şey.

laf hazırlamış olabilirsin ama doğruyu söylemek vazifem :) ilk sene yurt diyorum çünkü fakülte dışından insan tanımanın en güzel yolu bu. ilk sene sağlam bir ortam yaptıktan sonra kafana uyan iki üç arkadaşla eve çıkmanı tavsiye ederim. öyle yaptım, mutluyum :)

- ilk sene özel yurtta kaldım. 2 kişilik odalar. ortak mutfak, ortak banyo. rahat değil. gürültüsü bol. sınıfta kaldım.
- ikinci sene 4 kişi 3+1'e çıktık. bulaşıklar, yemekler sorun oldu. alış veriş falan fıstık sorun oldu. temiz olmayan mutfak, salon bana dert oldu. sonuç; ayrı evlere dağıldık.
- bu sene tek kişiyim. böyle iyi...

kıssadan hisse: nerde çokluk orda bokluk. 2 kişiden fazla eve çıkılmamalı bence. mümkünse tek çıkılmalı.

5 senelik üniversite kariyerim;

2 sene ev
2 sene özel yurt
1 sene de devlet yurdu (şuan)

herşeyi denedim yani. yurt her zaman kısıtlamadır. özel yurtlar sadece biraz esnek. yani 20 yaşına gelmiş adama "gece neden gelmedin" deniliyorsa, orada bi süre sonra insan tabiki rahat edemez. ev ise nasıl desem şimdi. rahatlığın mna bile korsun. ağzımı bozdum kusura bakma o denli bişey olur. oranın da sıkıntısı maddi sadece ama sen maddi kısma girmeyin demişsin. eğer az biraz sosyal biriysen, yani ev arkadaşların dışında ilişkilerinde olacaksa, ev her türlü.

maddi yönden sıkıntın yoksa eğer ilk sene yurt sonra ev derim.

direk ev olayına girdiğinde yanlızlığı da pek sevmiyen birisi isen sıkılabilirsin.

ama benim arkadaşla makara yapmaya ihtiyacım yok diyosan eğer yurt olayı hakkaten otelden farksızdır.tam olarak sahiplenme olayı olmuyor.

evin zorlukları da keyfinin yanında ayrı bir anı olarak kalır hayatında.ama yok ben beceriksizin tekiyim diyosan eve de bulaşma tek kişi kalabileceğin odası olan bir yurda yerleş.

Yalan adam... amerikalıların polatı gibi bişey oldu.

ben severim hala kendisini.

delidir biraz kendisi. durur durur gider super bir filmde oynar. sadece son birkac senedir cok iyi gitmiyor olayi.

yoksa 8mm, lord of war, the family man, adaptation., leaving las vegas, raising arizona gibi muthis filmlerle dolu listesi.

arada sacma filmlerde oynamasa daha iyi pek tabii ki ama ortada para denilen bir sey var. bana da versinler parayi ben de oynarim ghost rider gibi sacma salak bir filmde.

son donemden The Sorcerer's Apprentice, next ve kick-ass dogru tercihlerdi. knowing eh iste bir tercihti, ghost rider ise bize yapilan en buyuk kazikti.

adam o kadar çok film çeviriyor ki izlemeye yetişemiyorsun. yani hani çevrende de çapkın adamlar olur ya alayına gider güzel çirkin demeden. bu adam da öyle işte. seçici değil. arada güzel arada da çirkin denk geliyor işte.

tazesinden season of the witch izledim, bu adam çok pis yapay gelmeye başladı bana, gitgide oyunculuğu sırıtıyor artık.

çok severek izlerdim ama son filmleri beni de dumur etti.
özellikle kehanet çok saçma geldi.
ama conair ve kaya gibi çok baba filmleri de es geçmemek lazım
hani kendi tadında güzel filmlerdi.
dediğim gib son filmleri izlemeden önce gözükapalı giderdim onun filmine
tabi artık gitmem.

eleman martin scorcese'nin mi ne yegeni. hamili karti var yani.

knowing'in ilk yarısı iyiydi de ikinci yarısı kötüydü.

@fdegir: ahaha. birincisi francis ford coppola'nin yegeni. ikincisi soylediginiz cok komik yahu. artik kariyeri sonmus birisinin yegeni oldugu icin mi oyunculugu el ustunde tutuluyor? yapmayin. yanlis bilgi vermeniz bir yana, komik bir ithamda bulunuyorsunuz.

francis ford coppola nın yegeni.
soyadını değiştirmiş.

face/off'ta biraktim ben kendisini, oyle hatirlamak istiyorum hep.

Nicolas Cage'e gelene kadar ne abartılmış oyuncular var yahu. İş yapıyor halen bence, üstten orta seviyeye düşmüş denebilir. Danny Glover'a bakın isterseniz bir de şurada

www.imdb.com

kendisi ile ilgili bilmen gereken en onemli ozelligi, direksiyon basinda karizmatik poz vermeye bayilmasidir. hatta genelde araba ile atesin icinden ucar, gecer filmlerinde bir sekilde. ben eskiden seviyordum da son donemde biraz sapitti. soylendigi gibi harika filmleri de var, berbat filmleri de..

the weather man'i izlemeden kesin konusmamak lazım bence, hele ki bir metropol insanıysan...

Birkaç sene önce varlığının büyük bölümünü dolandırılmak suretiyle kaybetti. Tekrar para kazanmak için boktan filmlerde oynuyor sanıyorum. Ama bunun ötesinde oyunculugu BENCE kötü. Genelde amerikan seyiricisi de öyle düşünüyor..

Adamın 5-6 sene önce 20 milyon dolardan fazla dolandırıldığını hatırlıyorum. Gerçi tam olarak parayla da ilgili değil performansı da düştü. Film çekimlerinde çok dikkatsiz davrandığını, rolüne odaklanamadığını filan da okuyoruz. Samuel L. Jackson da çok sık filmlerde rol alıyor ama sapasağlam.

@entrapmen: atmisiz tutturamamisiz abi. ama olsun gene de birinin yegeni oldugu tutmus. cevap vermis olmanin verdigi ic huzuru kimse bozamaz.

lisanstaki öğrenim kredisini, lisans bitince "tamam kardeş daha da istemiyorum" dedin mi peki? tam bilmiyorum ama o "ilişik kesme" olayını yapmadıysan bu hala alıcak herhalde diye göndermeye devam etmişlerdir.

Uzak bir ihtimal, ancak olmaz olmaz dememek lazım; yaygın kullanılan bir ad-soyadınız varsa o açıdan bir yanlışlık olmuş olabilir.

KYK'nın sitesinde bir yerlerde, yatan burs/kredilerin takibinin yapılabildiği bir bölüm vardı, yanlış hatırlamıyorsam yattığı hesap ya da banka da görünüyordu, ancak siteye erişemedim; bir oraya bakın derim. Oraya ulaşamazsanız yapabileceğin en mantıklı şey, genel müdürlüğü arayıp konuşmak gibi geldi bana.

Enteresanmış yalnız harbiden de.

Edit: www.kyk.gov.tr şurasıymış.

Edit 2: www.kyk.gov.tr şuraya da bir bakın.

google dene.

İşe yaramadı.

hic bir cozum bulamiyorsan kisinin calismasi muhtemel sehir/semt deki banka subelerinin telfonlarini bulup arayip tek tek kontrol.

Tamamen boş sallıyorum ama denemenin bir zararı olmaz herhalde; sanıyorum iletişime geçmeye çalışıyorsunuz kendisiyle, çoğu şirket isoyisim@siteadı.uzantısı.tr şeklinde e-posta verir çalışanlarına, zaman zaman isoyisim'in yerini isimsoyisim de alır; ne bileyim, son çare olarak öyle deneyin bir de.

o bankanın çağrı merkezini arayıp biraz kastırabilirsin.

merhaba, şu kişiyle görüşmüştüm işletmeme alacağım kredi hakkında, isim soyadını not aldım fakat hangi departman/şubede çalıştığını bilmiyorum, yardımcı oalblir misiniz.
profit.

hangi banka? bir de öğrenmek isteme sebebiniz nedir?

Bankanın genel müdürlük santralini ara, yardımcı olurlar belki.

biraz yalancılık olabilir ama hangi şehirde çalıştığını biliyorsan; herhangi bir şube ara, şu kişiye ulaşmamız lazım, çiçekçiyiz çiçek göndereceğiz diyebilirsin geri döndü eksik bilgi var falan dersen, eğer karşındaki yerse şu şubede çalışıyor diyebilir.
ikincisi o bankada çalışan arkadaşın,tanıdığın varsa o bir dakikada bakıp söyler zaten.

Var çok basit! her banka şubesinde, tüm şubelerinde çalışan personelin listesi sistemlerinde mevcut, x bankasındaysa arkadaşın herhangi bir x bankası şubesine git, "ya benim arkadaşım x, bu bankanın personeli nasıl ulaşırım de!", sana söylerler.

kız, çizmeli kızı kıskanıyor.

vallahi ben burdan gıcık oldum kıza. haklısın sonuna kadar. güzel demişsin ne var bunda. belki kızı kıskanmıştır o yüzden böyle bi tepki vermiştir.

kız ağır liseli. yaşı ne olursa olsun. sen haklısın bence panpa.

kız muhtemelen bolulu arabesk rapçi miss tikky, öyle bir hava sezdim, arkana bile bakmadın vınlamalı.

fazla örseleme, kıskançlığı geçsin konuşursunuz tekrar.

ayrıca keşke önce ona iltifat edip, sonra çizmeliye güzel deseymişsin.

yok müdürler yani ikili ilişki olarak düşünmeyin. muhabbetleri uzun zamandır "naber hava nasıl" olan iki insanın konuşması sadece.

kız çizmeli kedi canını senin... kız senden hoşlanıyo bence.. saç rengi falan bi de kıskanmalar...

ben kadına biraz hak veriyorum ya. ama açıklayamıyorum, birazdan bir daha denerim...... deniyorum:)

ya şimdi, "çizmeli güzelmiş" ile başlayan bir muhabbetin varacağı noktayı (sizin öyle bir niyetiniz olmayabilir) tahmin edip hemen konuyu kapatma çabası içinde olabilir. arkadaşı evli falanmış ya bi de.

ayrıca bir kadına gidip arkadaşın güzelmiş demek ona dokunabilir pekala. (kadın bu :P)

veya erkeklerin kendi aralarında yaptığı "şu kız çok güzel hacı" benzeri bir konuşmanın muhattabı olmak istememiştir belki.

pek muhabbetiniz de yokmuş, ne bilsin kadın, "tanıştır, ayarla" demiyeceğinizi? haksızsınız, yanlış yapmışsınız demiyorum, karşı tarafın böyle algılaması o kadar anormal değil demeye çalışıyorum.

kıskançlık konusunda dikkat etmen lazim, ben zamanında ağır sıçmıştım, neyse :) bağyan klasik kıskanç, ya çenene sahip çıkacaksın, ya da kavga edeceksiniz paso. Kıskançlığın 2 sebebi olabilir, karşı tarafın niyeti vardır, sen başka hatunlara bakıyorsun diye kıskanıyordur, ya da klasik ota boka kıskançlıktır.

Eğer hacı ben bu işin altından kalkarım dersen devam et, ama fazla kıskançlık can sıkar, ilerde bir gün kız arkadaşınla giderken, "ya şu kızın da saçları ne güzel" dediğin zaman ayrılık eşiğine bile gelirsiniz

kız bir şeyler ima etmek için trip yapacak ortam aramış, bulamamış, o yüzden "olmadık yerde arıza çıkaran kadın" olmuş, ağır liseli teşhisine katılıyorum.

kıskanmış +1

ööğ kız ergen beyinli.
samimi olmadığını söyleyen insan, kendisinden başka kızların da bulunduğu fotoğrafı, üstelik kendi saç rengini göstermek/yorum yaptırmak vs amacıyla göndermez.
kızın kıskanç olduğu bariz de kimi kıskandığı muallak.
seni kızdan kıskanmış olabilir. ya da normalde o kızı kıskanıyor olabilir. bence seni kıskanma ihtimali daha çok.

kıskanmış, çatlamış, sana kıl olmuş hacı.
sevgilin değilse eğer bu kızda arıza olduğu kesin.
not:bence manisalı bu kız ama her yerde izmirliyim diyordur.
bu arada hacı harbi çizmeli çok fettan la

samimi olmamanızdan dolayı "şu kız süper güzel harika" gibi bir konuşmanın tarafı olmak istememiş. bir kere başıma geldi uzaktan tanıdığım biri "kızlar var ya süperler hıms" demeye başladı ve çok itici geldi, zannedersem o kişi o muhabbete katılıp onlarla birlikte deli yorum yapmamı bekliyordu. bir de tersinden düşünün çok samimi olmadığınız bir kız gelip "vay senin yanında gezen arkadaşın çok yakışıklı, kaslı hem de." filan dese. ama kendi saç rengini göstereceği resimde ilginin çizmeliye kaymış olması da kıskanmasına neden olmuş olabilir.

friends
seinfeld
coupling

the big bang theory tadında;
(bkz: the it crowd)

lie to me

seinfeld

kesinlikle seinfeld diyorum. eskidir ancak adamlarin esprilerini su ana da uydur direk.

(bkz: that 70's show)

thats 70 show boktan

the office iyidir.

it's always sunny in philadelphia

@tamamtamambuldum zaten o koşulları çeyreğin de çeyreği oyun teorisi, nash dengesi ve mahkumlar açmazı bilgimle yazdım, koşullarda hata olması çok normal :) örneğin buna benzer bir mantıktan hareketle ne tür koşullar yazılabilir, bir örnek verebilir misin?

2. tercih seçilecek diye kesin bir şey yok örnekte. biraz teorik olacak olsa da; özgürce gazeteciliğin getireceği fayda, iktidarla yandaş şekilde yürüteceğin basın hayatı faydasından yüksekse 2. seçenek seçilir; ancak tersi durumda 1. seçenek olur. yani net bir sonuç elde etmen şu bilgilerle imkansız.

faydaları ortalama gazete tirajları + reklam gelirleri vs şeklinde ele alabilirsin sanırım. 3-4 dönem oyun teorisi, nash teorisi, eşzamanlı oyunlar, expected value falan bir şeyler görmüştüm, dilersen elimden geldiğince yardım ederim.

çok iyi olur aslında, çünkü bu konudaki bilgim ortada :)))

nash'ın filmde (bkz: akıl oyunları) anlattığına benzer bir örnekleme (hatun hadisesi) düşünüyorum sabahtan beri, biraz bakınınca mahkumlar açmazı, nash dengesi... tek başıma bu işin içinden çıkamicam sanırım :))

kulağa mantıklı geliyor, ama uygulaması sıkıntılı olabilir.

bu işe sadece para kazanmak için de giren olur, halkı doğru bilgilendirmenin hazzıyla tatmin olan da olur. bu ikisinin tam ortasında olan da olur. iktidar karşıtı olduğun zaman, çok satmak, genel olarak mümkün değil. bu bağlamda para kazanmak oldukça zor. iki patron dayanışma amacıyla ikinci seçeneği seçerlerse, tamam iktidara karşı koyma anlamında güçlenirler, ama iki gazetenin satışları birbirini kıracağından kazandıkları para da düşecek, dolayısıyla patronların alacağı fayda da düşecek.

bu bağlamda, iktidarın medyaya baskı uyguladığı ülkelerde muhalif basının çok sayıda olmamasını bekleyebiliriz. ki türkiye üzerinden hareket edersek bu fikrin doğru olduğunu da söyleyebiliriz.

ama sıkıntı implementasyon aşamasında ortaya çıkabilir. patronların para kazanma - doğru habercilik eksenindeki marjinal faydaları bilimsel olarak nasıl belirlenebilir, bilemiyorum.

@resistance is futile
"... iktidar karşıtı olduğun zaman, çok satmak, genel olarak mümkün değil. ..."
"sözcü" örneğini unutmayalım :))
bir de bu örneği bilerek iki patron halinde verdim. mevcut tüm medya patronlarını düşünürsek ve ana amacımızın "birlikten kuvvet doğar arkadaş, tüm türk medyası yandaş olsun istemiyorsanız, ya da bugün doğanın, cinerin... vb başına gelenin, olası bir başka iktidarda sizin başınıza gelmesin istiyorsanız, birleşin, dayanışmaya gidin" mesajını vermek olduğunu göz önüne alırsak, bunu oyun teorisiyle nasıl izah edebiliriz?

başka browser'dan da denedim. önbellek meselesi değil yani, yine de teşekkürler.

bilgisayarı 2-3 defa farklı sebeplerle yeniden başlattım. modemi de öyle. kolay olduğu için kablosuz bağlantı şeysini de açtım kapattım defalarca :) ipconfig /flushdns de olmadı. bilgisayara formata kadar gider bu iş. çok sağ olasın adslmodem.

Formatla alakalı bir durum değil yalnız o.

proxy de denersen eger sorunun ne olduguna dair belki cozum bulmanda yardimci olabilir

couple
www.imdb.com

seinfeld'i bilmiyorum ama friends bugüne kadar izlediğim en komik dizi diyebilirim.

eğer gençlikle ilgili bir dizi istiyorsan friends ama yok biraz daha orta yaşa yakın diyorsan seinfeld. iki dizinin de ortak yanı gayet komik ve eğlenceli olmalarıdır.

Kesinlikle Seinfeld derim ben de karakterler çok orjinal zaten olay gerçektir. Ve espiriler harikadır.

seinfeld izlemeyen komedi izledim demesin.

açıkara seinfeld hemde...

seinfeld.

gülme efekti olup tek komik olabilen dizi seinfeld'dir sanırım. Amına koduğum chuck lorre işlerinden milyon kat başarılı. saygılar

seinfeld

seinfield neymiş ya. frineds.
harry potter mı star wars mu gibi bir soru olmuş bana göre

friends komik bir dizidir, seinfeld çılgınlık.

friends. insanın içini açar esasen çok çok güldürmektense. umut verir falan, ne bileyim =)

friendsi izlemedim ama seinfeld bugune kadar izlediğim en komik, en samimi, her karakterini her gun goruyorum gibi hisler bırakan dizi.
ccc creymır reyiz ccc

friends

friends izlemeye ekşi duyuru sayesinde başlamıştım. friends demeyi bir borç bilirim. izlediğim gelmiş geçmiş en iyi dizi.

friends.. bilmem kaçıncıya oldu tekrar tekrar izliyorum sıkıldıkça. kemal sunal filmleri nasıldır hababam sınıfı filan, bilirsin ama izlersin, yine gülersin filan. öyle. çok doğal çok bizden çok komik. ama tavsiyem asıl halini izlemen, yani ingilizcen iyiyse altyazıdan ziyada söylenenleri dinlemen, gerçekten çeviriler çok yetersiz.

ne istedigine gore degisir. eger dramatik bir olay akisi istiyorsan friends, ama oyle rastgele komiklikler olsun diyorsan seinfeld. ikisinin de yeri ayri, ikisi de mukemmel

kıyaslaman bile yanlış. başka insanların da kıyaslamasına. hatta seinfeld'in başlı başına iyi mi kötü mü diye kıyaslanmasına bitiyorum.

seinfeld arkadaşım. friends 2 sezon izleyip baydığım bi dizi. ama seinfeld, tüm saezonlarını 2 kere izledim en az. kimi bölümler 100 kez. şimdi bile seinfeld ile sabahladım.

benden de seinfeld

kıyaslanamicak kadar farkla seinfeld.

şüphesiz ki friends.

seinfeld izle hatta friends e hiç başlama
curb your enthusiasm
always sunny in philadelphia
coupling
trailer park boys
arrested development
izle

Çok farklı diziler. Absürtlükten az bile olsa hoşlanmıyorsanız Friends'e kayın. Biraz absürt olabilir derseniz Seinfeld seyrettiğim en iyi dizilerden biri.

Friends derim ben.

şu an cebimden revolverimi çıkarttım ve tak diye masaya vurdum:
"bir daha friends diyen olursa bu söyleyeceği son şey olur..."

umarım mesajı almışsındır. ikinci defa yazdığım için üzgünüm ama friends'in ne kadar iyi olduğundan bahsetmiyoruz burada. burada bir tercih var ve sen george costanza demek zorundasın.

ya da ikisini de izle bu kan dursun artık.

seinfeld izlemediysen hem komedi izlememişsindir, hem de dizi.
183 müydü neydi bolum sayısı, 10 yıldan beri cevire cevire izlerim. cıtır cerez 20 dakka.

edit: ayrıca alidesi dogru demiş, eger corcu, kıreymırı tanımayacaksan bu hayatta, bence geldigimize degmez. o kadar soyluyorum.

aynısının ikincisi var. global metal'di galiba

I'm in a Rock n Roll Band (2010) imdb tt1654583
Seven Ages of Rock
Soul Power (2008) tt1277736
The History of Rock 'N' Roll (1995)
Woodstock (1970) tt0066580

24 hour party people, tam belgesel olmasa da manchestar'daki bağımsız müzik piyasası üzerine şahane bir filmdir.

Seven Ages of Rock, bir de The Last Waltz belgesel olmamasına rağmen sarabilir. Ancak şu linkte detaylı bir şekilde bunların önemlilerine ulaşabilirsiniz img156.imageshack.us

dewey cox

School of Rock'taki meşhur tahta vardır, onu bulursan inanılmaz işini görür gibi.

belgesellere ek olarak izlemediysen;

airheads (lemmy in kısa bir rolü var)
almost famous
rock star
strange frequency

1- Onun doğrusu "karlsruhe"dir; o da "ka'ls'uhe" gibi telaffuz edilir. Arada r'ler yokmuş gibi.
2- Taç.

atatürkiye +1

ama ikinci r hafif de olsa soylenebilir. hatta bazıları onu z diye de soyluyor almanlar arasında, yani kaaltsruh gibisinden. cogu karlsruheli son e'yi de okumaz.

not: karlsruhe'de okuyorum.

tauç/tavç aksan farkına göre.

karlsruhe'deki "h" okunmaz.

@terp, onu unuttum yazmayı evet.

touch chav ağzına göre de toooğğç diye okunur, bir nevi toç işte.

1) Biraz daha kasarlarsa hiç okutmayacaklar; klasik Türk misali dümdüz oku geç yahu.

www.youtube.com

denizcilik konusu ilgini çeker mi bilmiyorum ama çeşitli görevlerdeki denizciler ve onların hikayeleri

deniz insanları belgeselin adı

1. bölüm
video.google.com

2. bölüm
video.google.com

Muhtemelen aklınıza gelmiştir, varsa Tivibu'yla Discovery Channel izleyebilirsiniz gibi gibi.

Bavula Sığmayan Hayatlar - Devrim Erdoğan
Ahtapot Avcısı (Kısa metraj) - Devrim Erdoğan

1)deniz hiç ilgimi çekmiyor ama güzelse izlemeye baslıyorum. indiriyorum videoları.

2)ttnet abonesi değilim.

3)devrim erdoğan'ı bi inceler, dalarım ona da başlarım dediklerinde.

not: national geografik olursa süper olur. torrent linklerinize açığım her daim.

www.youtube.com

gulelim eglenelim - cok kufurlu ve salak bir video bu arada, oylesine soyliyeyim dedim

digiturk varsa iz tv

ahaha youtube'un videosunu izledim. maymun kısmı şahane ya. resmen grup yapıyorlar. hele çıkan yazılar aksdhkjasd

9 canlısın. kedi canını senin.

(bkz: kısfmet)

şom ağızlı değilsen iyi yine de.

buraya yazamayacağın ne var merak ettim.

Denk gelmemis iste. Ne yani? Olaganustu bir aciklama filan mi istiyorsun? Gayet basit ve yeterli bir cevabi var iste.

şanslısın.

daha vaaden dolmamış diyelim bence..

baldur'un cevabını görünce düşündüm: aslında şanssız da olabilirsin. yaşama bakışına bağlı. yani şanslısın diyemem ben.

daha sıra sana gelmemiş anlaşılan. :)

öldün lan aslında sen. hepimiz ölüyüz. araftayiz.

peki şans sana güler mi askerlik yaptığın yer rahatmıydı,iş görüşmelerin iyi geçer mi? içine birşeyler doğar mı mesela?

e biz de ölmedik? tek farkımız senden daha kaliteli bi yaşam sürmemiz :P
yerinde olsam sadaka verirdim bu kadar kazadan sonra. ölmiceksen bari daha fazla kaza geçirme yani dimi.

bi duş al ve herşeye yeniden başla! :) şaka biyana vaaden dolmamış işte başk bi sonucu yok... aksi olsa taşa takılsan giderdin zaten...

verilmiş sadakaların varmış

madyb +1 en.wikipedia.org

ranzadan düşme olayı iyiymiş ya. kafa üstü nası düşebildin. ecelin gelmemiş daha mantıklı acıklama bulamadım.

ecel yoklamaya başlamış seni.her an ölüme hazırlıklı ol abdestsiz gezme bence.

başına gelenlerden hiç biri ölümcül olmadığı için.
tuğla düşmesi öldürecek kadar güçlü değilmiş,kas krampın panik yapınca geçmiş,ranza'dan düşüşün yeterince şiddetli değilmiş zaten buz olayında bişey yok.

ne sağlam vücudun varmış hayret.

ben kamyon çarpıp da sağ kalan adam görmüştüm bünye meselesi.

melekler 99 kez ölümden kurtarırlarmış. senin daha 99 olmamış heralde

Ölümsüzsün hacım sen bence.

nasip

iskoçyalı olmayasın ?

daha çekeceğin var bence.

sebep bu :

www.youtube.com

ölürsün raad ol

Bunca şeyle ölmediysen, çok uyduruk bi sebeple ölürsün bence

Örn: Bisikletten düşme

lie to me adlı bir dizi var, bir bakın derim. belki hoşuna gider, tam olarak isteğine uygun değil ama..

(bkz: her temas iz bırakır) ancak alıp okumaya fırsatım olmadığını belirteyim.

twisted, murder by numbers, taking lives, mr. brooks.

(bkz: fracture)

Ayrıca Seri Katiller diye bir kitap var, yazarı Nigel Cawthorne, seri katil ansiklopedisi gibi birşey, onu da tavsiye ederim.

1 numaram the wire sonraki the shield. hârikadırlar :)

www.imdb.com
www.scribd.com

forensic kelimesine medicine, science, pathology vb. bu kelimeleri anahtar kelime olarak aratabilirsiniz.

"rope", "silence of the lambs" filmleri geldi aklıma ilk. bir de ithaki yayınlarından 2 ciltlik "seri katiller" kitabı var.. .. belki biraz daha açarsanız daha iyi cevaplar gelebilir..

@toshiro Kuzuların sessizliğini izledim.
Böyle mutlaka bilmelisin dediğiniz suç hikayelerini merak ediyordum.

Mesela diziler üzerinden örnek verirsek Sherlock ve Dexter'ı çok beğenerek izliyorum.
Ama OZ dizisi gibi hapishane hikayeleri çok sarmıyor.

Yazan nasıl olmamış bayağı ilginç geldi
(bkz: se7en)
(bkz: natural born killers)

Pek olası olmasa da GON'da bulunabilir belki cosplay olayı için.

gon nedir? neredir ?

gittigidiyor'da japon kıyafetleri satan bir kişi var. mesaj yoluyla ulaş kendisine her türlü kıyafeti temin ediyor.

gittigidiyor da arama kısmına japan style tarzı arama yap, çıkan sonuç onunkilerdir. o yolla ulaşabilirsin.

GON yanılmıyorsam Robinson Crusoe 389'un bir yan dükkanı; sadece manga ve çizgiroman satışı yapıyorlar. Yerini de tarif etmek gerekirse İstiklal'de Galatasaray Lisesi yanında Tophane'ye inen caddede sanıyorum 80 metre gittikten sonra sağda kalıyor.

oyun dünyasında (wow hariç) her patch bir önceki yamayı zaten içerir, öyle sırasıyla kurmak diye birşey yok merak etmeyin.

en son patch'i indireceksiniz.

inşallah öyledir

en son patch'i kurmanız kafîdir.

sadece en son patch. 11.3.0 en son.

18 nisan.

18 nisan deniliyor genel olarak ama takvim herhalde bu ptesi açıklanır resmi olarak.

ucuz olarak arza bar var, t-box ın köşesinden dönüyosun ilerde en sonda en üst kat, sigara falan da rahat içilir, geceleri biraz gürültülü ama gündüzleri sakin sakin bişiyler çalıyolar, bir de her yerde a4 afişleri var zaten rahat bulunabilir.

arzada türkçe çalmaz ama.
crab istediğin gibi bir yer sanırım. cadde üzerinde, meydandan g.saray'a inerken sol tarafta 1. kat. tam yeri çıkaramadım ama sola baka baka git görürsün :)

arzada türkçe de çalar... gayet salaş bir yer bence hoşuna gider.. istiklalden yürü sol taraftan doğru..
cadde üzerinde sotw dediği gibi tbox var gir oradan dümdüz yürü yol sonu sol tarafta garip bir bina görürsün zaten..

Benim önereceğim mekan, bayağıdır gitmemiş olsam da Çiço'dur. Mudo'nun karşısındaki sokağa girin, tam karşıdaki binanın en üst katı. Lakin müzik yelpazesi biraz gariptir, kafalarına eser Serdar Ortaç çalarlar, ardından White Stripes gelir falan, ama iyidir yani.

yalnız çiço biraz restoranvari bi yer. herkes arkadaşıyla gelir ve çok kalabalık olur. müzik olarak kafa ütülemese de insan gürültüsü olur. yazayım dedim. ama yemekleri çok iyi.

bence ingilizce biliyorsan ingilizce oku, en azından çeviri kitap okuma, türkçe çeviriler gerçekten kötü ve aynı anlamı vermiyor.

illa türkçe okuyacaksan da türk yazarların yazdıklarını oku.

O İngilizce kitaplar ilk dönem ve ikinci dönem hocamız tarafından tavsiye edilenler. Ben kalitelerini merak ettim o yüzden sordum.

Türk yazarlarınkini okumak bana da mantıklı geliyor ama belirttiğim şekilde bir kitap var mı bilmiyorum.

case and fair vardi, iyiydi o. ozellikle mikrosu.

İngilizce okumanızı tavsiye ederim ben, aksi takdirde sınavlarda kavramları karıştırmanız gayet olası.

türkçe mi ingilizce mi?

sofinin dünyası

www.nadirkitap.com

türkçe olarak bu

www.nadirkitap.com

ingilizce olarak da bu.

Sophie'nin Dünyası roman değil miydi? Ben roman diye pek dikkate almadım.

Şimdi baktım romanmış fakat bilgi de içeriyormuş. Benim aradığım böyle bir kitap değil. Ama onu da okurum bir ara.

felsefe tarihi kitaplarının hemen hepsi kendi yazarlarının belirli çıkarımları doğrultusunda yazılmış, ikinci el kaynaklardır. eğer amacınız felsefi düşüncelerin derin bir analizini yapıp, olan biteni gerçekten kavramaya çalışmaksa özet geç piç tutumundan kaçınmanızı tavsiye eder, düşünürlerin kendi yazdıklarını okumanızı öneririm.

"Bu şekilde bilgi içerikli ama sıkmayan, ayrıntılara çok girilmemiş bir kitap var mıdır?"

bence aristoteles'in ikinci çözümlemeler'inden bir başlayın, bilgi içeriği nedir, ayrıntıya girmemek ne menem bir şeydir birazcık kavramaya başlarsınız sanıyorum.

www.kitapyurdu.com

Şöyle bir kitap var, okumamış olsam da kategorizasyonu tam dilediğin gibi.

n+1 tane x var: (n+1)*x
ve de 1 + 2 + ... + n var: n(n+1)/2

Toplam = (n+1)*x + n(n+1)/2

veya

(n+1)(x + n/2)

Diğer soru da benzer şekilde, ikinci kısımda 1 + 3 + 5 ... (2n-1) = n^2 kullanınca olacak.

n
Σ x+n
n=0

olması lazım yanlış hatırlamıyorsam...

Uzun uzun yazmıştım lakin bağlantım kopunca boşa gitti olay. O yüzden direkt formül vereyim.

3'er 3'er gidiyorsa seri 3x-2 olur. Onun tümevarımı da;

[3*n*(n+1)/2]-2n olur.

n terim sayısı.

200 sayfalık kitabın 9 saatte bitmesi biraz yavaş sanki ancak 2 saatte bitmesi saçma bence. hızlı okuma yarışması yaparsak bitiririm bende herhalde. ortalama zorluktaki(anlama açısından) bir kitabı saatte 25-30 sayfa hızla okumak oldukça normal. bu konuda yaptığım bir iki muhabbette çevremdekilerin de aşağı yukarı bu hızda okuduğunu gördüm.

kitap okuyorsam eğer hızlı okumayı sevmiyorum çünkü okuduğumu çok sindiremediğimi düşünüyorum. ama benim zeki kardeşim 400 sayfalık bir kitabı eline alıp bir gecede ve bir seferde bitirebiliyor.Ve öyle abartı bir halde okuyor ki kitap dayanmıyor bi noktadan sonra kendisine.Ben şahsen kitap okumaktan zevk almam öyle bir durumda, sende de sorun yok bence.

1 saatte 120 sayfa fazla hızlı, 1 saatte 22.222 sayfa fazla yavaş diyorum ben.

ben de bazen dehşete düşüyorum. millet benim 3 günde bıtırdıgım kıtapları bı aksamda okuyor.

yanı gelen olarak cok mu yavas okuyorum dıye soruyorum ben de bazen kendıme.
ama sunun da farkındayım. bu cok bilmişlerin bi tavsıyesı var ya: okudugun satırdan hıcbır sey hatırlamıyorsan da onemlı degıl, beyın onu almıstır.
ben tavsıyeyı ıplemıyorum. donup yıne aynı satırı okuyorum. teorik okumalarda zaten şart. ben olay yazılarında da bı daha bı daha okuyorum valla. zaman kaybını goze alarak okuyorum. dolayısıyla ben de cok yavas okumus oluyorum ama sorun olarak gormuyorum.

ne kadar sindirerek okuduğun da önemli, benim bir arkadaşım 5 sayfayı yarım saatte anca okur ama 5 sayfadan sayfalarca özet çıkarabilir.

Bahsi geçen kitabı bilmiyorum, lakin uzun uzun kafa yorulması gereken, haliyle pür dikkat okunması gereken bir kitapsa normal bence. Tanrı Yanılgısı'nı okurken saatte 20-25 sayfa ancak okuyabiliyordum ben de örneğin.

Dawkins'inkini bilemedim lakin Attenborough abimiz şunda, ikinci yarının ortalarında anlatıyordu:

www.imdb.com

o da güzel de, bi de Dawkins vardı, bulamadım şimdi.

conan

bahsettiğin şekilde 40 tane oyun %67 indirime girmiş durumda steamde.
sadece $9.99'a tüm oyunlara sahip oluyorsun.

store.steampowered.com

bilmiyorum ilgini çeker mi?

Bence de Conan'dır o.

Conan nedir yahu, Contra'dır o.

eh, pek de yeterli ipuçları vermemişim, ama merak eden veya ihtiyaç duyan olursa diye açıklayayım, bahsettiğim oyun double dragon 2 imiş.

avcılarda ist ünv. nin yanında fotokopiciler var.

4 sayfa arkalı önlü 20 krş avcılardaki kopicilerde

www.freekopi.com

Beyazıtta İÜ civarındaki fotokopiciler de aynı fiyattan çeker muhtemelen Avcılardakilerle.

Marvel'ın çizgi roman serileri Roland'ın orijinal ka-tet'iyle yaşadıklarını anlatır, misal Silahşör'ün doğuşunda Susan Delgado'nun hikayesini görürüz ki kesinlikle okunmalı ilk cilt bence.

farkı tam net olarak söyleyemem fakat gittiğim liseler ve şu an okuduğum üniversiteden anladığım kadarıyla gençliğin aklını bulandırmak için kullanılan bir araç başka bir şey değil

ben de tam olarak hiç birine inanmıyorum ama "gerçekten" doğru ve "yalın" bir görüş var mı onu öğrenmeye çalışıyorum.

saiko panpanın da dediği gibi öncelikle hepsi amerika'nın oyunu.

bu sığ görüş açısından çıkarsak efem komünizmde devlet yoktur, çünkü sınır kavramı yoktur. sovyetler, doğu almanya falan sosyalist ülkelerdi. yani komünizmin ilk aşamasıydı.

sosyalizimde devlet senin için var, komunizimde ise sen devlet için varsın.

karlmarx bildirdi.

hocam bunu bir çırpıda tüm ayrıntılarıyla anlaman mümkün değil, adam kaç cilt yazmış das kapitali bunu anlatmak için.

ikisinin de ortak amacı sınıfların olmadığı bir toplum yaratmak, bazı teorilere göre komünizmden önceki safhadır, sosyalizm de devlet vardır ve halk içindir, ilerki safhada devletin de gereksizliği anlaşılır belirli bir zaman sürecinde oda ortadan kalkar komünizm gerçekleşir, yani sosyalizme komünizmin alıştırma safhası da diyebiliriz, kötü bir şey değildir,ama günümüze uyarlanıp baştan aşağı düzenlenip değiştirilmesi gerek bence git gide o da geçerliliğini yitiriyor.

komunizmin sosyalizme giden yol diye öğretmişlerdi zamanında büyüklerimiz. farklı bir tabirle sosyalizm, komunizmin sonuca varmış hali. yanılıyorsam düzeltin.

@all
@all

Marksist teoride sosyalizm, kapitalizmin yerini alacak ve daha sonra sosyalist yapı kendiliğinden söneceğinden komünizme dönüşecek bir topluma işaret eder.Marksizm, komünizmin teorik ve felsefi zemini, komünizm, sosyalizmin ardılı olarak gelişecek toplumsal sistemdir.

komünizm : sosyal örgütlenme üzerine bir kuramsal sistem ve üretim araçlarının ortak mülkiyetine dayalı bir politik harekettir. Komünizm, sınıfsız bir toplum yaratma amacındadır.

sosyalizm : iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan düşünce sistemidir.

@karlmarx

pek öyle değil.

@saiko

alakası yok.

@transformator

tam tersi.

evet bende şimdi fark ettim, uyku sersemi yazmak istediğimin tam tersini yazmışım. @jangbogo haklı, dağılabiliriz.

ben sadece gördüğümü, gözlemlediğimi söyledim, demek istediğim sığ bir şey değil, adam boşluk arayış içinde üniversitede adamın biri gel bu akşam şöyle şöyle bir şey var hem sende yardım edersin diyor bi gidiyor gidiş o gidiş, bunu gördüğüm bildiğim için söylüyorum bok atmak için değil, cemaatlerden tarikatlardan zerre farkı yok.

lisedeki denk örneğine gelirsek nası liselerde bi mhp gençler arasında ocaklar vasıtasıyla örgütleniyor sadece çevre yapmak kavgaya adam toplamak isteyen insanlar giriyor kendilerini kullandırtıyor insanlar aha işte üniversitede de ne oluyor adam senin eline tutuşturuyor kağıdı bilmem neyi zaten sosyalist diye gazı veriyor alttan alttan adam hem eylemede katılıyor, afiş de asıyor bilmem ne de yapıyor.


bulunduğum kampüste belediye otobüsleri bedavadan 0.10 kuruş paralıya çıkardı diye kampüsün 4 bir yanına ulaşım haktır yazıları yazılmaya başlandı ne saçmalıyor bu insanlar yahu ?

@saiko saçmalanmaz saçtaranır. taratmakta kişiye mahsus. bizim bi arkadaş vardı saçını üniversitede tarıyordu , bi kız geldi bunun yanına sonra sosyalist komunist bildiriydi falan derken bi baktık hoop ülkü ocaklarında kavgaya adam arıyor.

ciddi olmak gerekirse daha garip olan şeyler var .

komünizm : sosyal örgütlenme üzerine bir kuramsal sistem ve üretim araçlarının ortak mülkiyetine dayalı bir politik harekettir. Komünizm, sınıfsız bir toplum yaratma amacındadır. (jangbobonun dediği gibi birşey)(direkt kelime anlamı da toplulukçuluk.)

sosyalizm:
(direkt kelime anlamı toplumculuk, yani bissürü sosyalizm düşüncesi var , toplumculuk öyle herkesin tekelinde değil .nasyonal sosyalizm, ütopik sosyalizm falanı filanı var yani)

(şimdiki marksist komunistlerin sosyalizm tanımı ve pratikteki olayların özeti, bilimsel sosyalizm , ütopik sosyalizm çekişmesi gibi bişeyler de görebilirsiniz) böyle iyimser saf komünistleri toplayıp , bakın böyle sınıfsız toplum falan diyoruz ama öyle hemen olmaz bu iş zamanla olur. biz biliyoruz bu işi , şimdi siz işçisiniz işçi kalın ben sizi yöneteyim , biz komunizmin olacağını anladığımızda size söyleriz , kendi kendimize dağılırız zaten korkmayın diğer iktidarlara benzemeyiz demecilik.

yani komunizmle sosyalizm garip şeyler ama güzel şeyler , özgürlükçü şeyler. bir çok hak ve özgürlük için mücadele vermiş , bazılarını kazanmış , bazılarından birşeyler koparmış , bazılarına pek bişi yapamamış insanların düşüncesi , ama yani bugünkü sosyal hak ve özgürlüğünün bir çoğu bu düşünceleri temel alan insanlar ve onların örgütlediği insanlar tarafından kazanılmıştır. bu saiko gibi arkadaşlar 10 kuruşun mücadelesi sanarlar bazı şeyleri o da onun lümpenliği olsun.

ben şahsen komünizme soğuk bakıyorum.

-felsefelerine şu nedenle;
bir kitap okuyorum mesela marksizm hakkında, adamlar bir başlıyor karl marx hegel'i ayakları üstüne oturttu. lan bi çırpıda adamı nasıl harcadız ? kantı da anlatmayıp, nasıl olsa hegel onun zaten aşmışı hacı diyerek 2. kez bir çırpıda adam harcıyorlar. bunlardan sonra başlıyorlar, tarihte her zaman idealizm ile çatışma vardı. idealistler şöyle böyle. gerçeklerden kopmuşlar, şöyle mistik böyle mistik. daha çok kendi felsefelerini anlatmak yerine karşı tarafa laf atıyorlar. karşı tarafın katalarını bulunca kendilerininkinin tam doğru olduğuna ikna etmeye çalışıyorlar. bu aynı marxın kapital de kapitalizmi anlatması, kötülemesi gibi. eehh yeter be diyerek attım kitapları ben de.

-toplumsal sistem olarakta soğukluğumun sebebi şu;
ben istemiyorum ki devlet bana hayvanat bahçesindeki maymun gibi baksın. herşeyi de devletten beklemeyin diyorlar ya, işte ben onu diyenlerdenim. burada marksistler de şöyle cevap verir genelde; zaten toplum senin düşünce yapını etkilediğinden öyle bir toplumda sen kötü hissetmeyeceksin. e hacı nerden biliyosun belki hissedecem ben ? nasıl bu kadar emin oluyorsun ? 1984ü okuduysan şöyle birşey vardı: adamlar dillerini değiştiriyorlardı. çünkü dil de sein düşünce yapını etkiler, ya da en azından marksizmi eleştireceksen dile getiremezdin çünkü o tip kelimeler olmayacaktı.

benim yorumlamam bu kadar

Kişilerin aldığı ücretler(maaşlar) bazında yorumlayacak olursak; sosyalizmde herkes hakettiğini alır, misal aynı işi aynı düzeyde yapan bireyler aynı maaşı alır, komünizmde herkes eşittir, devlet başkanı da en basit amelesi de aynı ücreti alır.

ben sosyalizm kötü demiyorum, ama bu şekilde çatır çatır kullanılıyor türkiyede, 10 kuruşun mücadelesini verdiğim bir durum da yok ortada. fikrimi ve gözlemlerimi söylediğim hani neden 2 kişide bana çemkirip ayar verme noktasına geldi anlamadım, bu böyle yahu gördük yani bunu iş olsun diye olmuş olabilecek şeyleri buraya yazmıyorum gördüğüm şeyler bunlar.

işin iç kısmını zaten bu işle ilgilenen okumuş etmiş kimseler bilir, ben bunlara bok atıp kötülemedim de.

kapitalizm bik bik bik diye ötenlerin de kapitalizm denen şeyin ne olduğundan bi haber olduğu o ötmeyi bile kapitalizm sayesinde yaptıklarını da gördük.

@saiko haklısın aslında. bakış açılarında cemaatlerden hiçbir fark yok. hatta ekşisözlük yazarı olsam marksistler ile şakirtlerin benzerlikleri diye başlık açardım. iki tarafta seni (gorki'nin dediği gibi) marangozun oduna baktığı gibi bakıyor.

@hikmetkaraman çok sığ bi şekilde felsefelerine laf söylemişsin. idealistleri eleştirdikleri bölümleri okumuşsundr yada diyalektik takılıyorlardır o aralar. nese ben daha sığ eleştiricek olursam marx çok kuru y azmışç çok sıkıcı das kapitalin meta nedirinden sonra (ilk başları işte) elimi sürmedim , içimi baydı resmen.
toplumsal sistem olarak yazdığın şeye de karşılık vereyim gerçi sen kendi kendine sorup cevaplamışsın birçok şeyi ama bende birşeyler yazayım dediklerinle ilgili. çok şaşıracaksın ama komunizm de devlet yok. bak devlet dediğin zaten sınıflı toplumu bir arada tutmak için kurulmuş kurumlardır. sosyalist devlet de böyle. senin herşeyini karşılama olayı da çok garip , hayvanat bahçesindeki maymun olayı daha garip. sosyalist devlet , sosyal haklarını sonuna kadar karşılaması gereken devlet oluyor. bunun dışında kapitalisti de aynı sosyalisti de. ve evet öyle düşünmeni sağlicak şeyleri olacaktır ama şöyle bir baktığında sosyalistlere özgürlük düşünceyi en çok destekleyenler onlar , bu konuda mücadele veren de onlar , 1984 benzetmen bi yere kadar doğru da , mevcut sosyalistlere baknca (bi kısmına tabi) cidden ayıp. 1984 benzetmene gelince , şu an 1984ten daha kötü bir ortamda yaşadığımızı da pas geçmek yanlış olmaz.dil değişimiyle ilgili birşey diyorsun da cumhuriyetten sonra alfabe ve dil devrimi oldu , türk dil kurumu ,türk tarih kurumu vb dille ilgili eğitimle ilgili tarihle ilgili kurumlar kuruldu. 1984teki insanlar gibi biliyorum sen de bunların yerinde ve iyi olduğunu düşünüyorsundur. ama bu kurumlar devlet politikasına göre dilde , tarihte , eğitimde değişiklikler yaparak senin istediği şeyi düşünmeni sağlıyorlar. şimdi bunlara gireceksek çok garip şeyler ortaya çıkabilir. ama komunizmle bu tip şeyleri ilişkilendirmek için bayağı yolun var. belki sosyalist devlet pratik ve teorileriyle eleştiriler yapılabilir ama sosyalist devletlerin teorisi ve pratiğinin kanıtladığı şeyler var ki onlarda çoğu konuda daha özgürlükçü olduklarıdır , artı sosyal haklar da cabası(tabi kötünün iyisini seçiceksek diyorum).

@uyku inadım inat : çok pis saçmalamışsın abicim sen , ücretlerin aynı olması falan. nası bağladın oraya bilemedim.Herkes eşit o zaman ücretler de eşit, başkanla amele anı parayı alıyor. böyle mi yani, bi mantık kitabı okuman lazım, sosyalizm için böyle diyorsan , neler için neler diyebilirsin ne gibi çıkarımlar yapabilirsin bilemiyorum. çok güldüm ama allahta seni güldürsün . editleyip değiştir bi zahmet.

@saiko senin bakıpta göremediğin şeyler için takıldım sana yoksa takılmazdım. kapitalizm ne bi zahmet gidip öğren. kapitalizm sayesinde kapitalizme bik bik ettiğmizi nası açıklayabilirsin. ayrıca 10 kuruş olayını yanlış anlamışsın.

@hikmetagabey2 hm cidden senin toplumsal hareketler , temel aldığı teoriler hakkında bilgin yok. en azından türkiyedekileri bi araştırabilirsin. benzerlik kuracaksan ibda-c ye bir bak , örnek aldıkları yapıları falan da biraz araştır. bunda komik olan taraflar var ve cidden komik ama bariz haksızlıkta var ayrıca bu haksızlıkta komik:D:D

@hubert cumberdale
benim en başta yazdım. dedim ki neden "soğuk baktığımı" açıklıyorum.

felsefe konusunda benimki sığ bir eleştiri değil. aslında eleştiri değil ki. neden mi ? ben orada okuduğum kitaplarda felsefelerinin düzgün "anlatılmadığını" söyledim. fazlası değil. diyalektik mantık vs hiçbir laf etmiş miyim ? etmedim. bilmiyorum çünkü.

toplumsal sistem olarak neden "soğuduğumu" söyledim. bu konuda ise yazdıklarının çoğunda doğru haklısın.

hah burda ise ben haklıyım. ibda-c bilmem ne buralara nasıl geldin anlamadım. ben üniversitedeki kendi gördüğüm marksist gruptan söz ettim. herhangi bir örgün falan hiç bahsetmedim. cemaat denilince taliban falan demek istediğimi sandın sanırım. abilerden söz ediyorum :) benim gördüğüm "abiler" ve bir marksist dernektekilerdeki benzerliği söyledim. gorki'nin kesinlikle haklı olduğunu düşünüyorum.

ben sizin için mi dedim abicim ? burda kapitalizm diyen yok ben sadece dediklerime örnek olsun diye söyledim onu var böyle insanlar.

10 kuruş olayını aslında ben de yanlış anlatmışım, şimdi bizim kampüste belediye tarafından sağlanan otobüsler bedavadan 0.10 kuruş ücretliye dönünce duvarlarda afişler "ulaşım haktır" yazıları belirmeye başladı ki bahsettiğimiz konuya "gönül vermiş öğrenciler" tarafından yapılan işlerdi bu işler.

şimdi ulaşım nasıl hak oluyor onu anlamak mümkün değil, yaşamak bir haktır öğrenim görmek bir haktır ama ulaşım bir hizmettir hak değil ve belediyenin, üniversitenin vs nin bundan 0.10 kuruş gibi komik bir sembolik rakam almasına karşı çıkmak ve çıkarken de "ulaşım haktır" gibi bir argümanla yaklaşmak sığlık ve attığım mesajlardaki insanlara da örnektir yazmak istediğim buydu.

@hikmetagabey ya orda zaten ben geyik yapmıştım , senin okuduğun şeylerle alakalı o ama yani sen de haklısın o konu da bir konu hakkında yetkin olmayan beceriksizce yazılmış yazılar okusam ben de o konudan soğurum.

yok yok dediğini anladım ama sen dediğimi yine bi git araştır , marksist örgütlenmeleri örnek alıp bu şekilde örgütlenmeye çalışan birsürü örgüt var , cemaatler de bu yöntemleri uzun süredir kullanıyor zaten. taliban falan bahsederken sen daha çok cephe örgütü olarak düşünüyosun sanırım ama havada bulmuyorlar cepheye sürücekleri adamları.

@saiko ya aslolan konuyla , senin anlattığın şeyin bağlamının farklı olması. sen 10 kuruş olayını bence onlarla tartış. ben de eleştiriyorum , laf söylüyorum ama yani böyle bir konuyla yapmak gereksiz ve haksızlık olur kannımca.

biliyorum farklı olduğunu zaten ilk mesajımda yazdığım gibi ben sadece türkiyede ne amaçlar için kullanıldığından bahsettim evet bağlamı farklı ama böyleyken böyle.

öğrenemezsiniz. adli sicil kayıtlarına sadece kişinin kendisi veya özel yetkili vekili ulaşabilir.

işini görür mü bilmiyorum ama ticari siciline bakabilirsiniz, belki bir şeyler çıkar.

mumkun degil. bu yasal da degil ayrica.

bildiğim kadarı ile ticari sicilde bu tip bilgiler bulunmuyor. polis veya savcılıkta tanıdık olmadan adamın dolandırıcılıktan yargılanıp yargılanmadığını öğrenme şansım yok sanırım. veya adam şirketimi dolandırana kadar bekleyeceğim artık.

patron : dolandırdı lan bizi!!!
trick style : vallaha içime de doğmuştu...

bir şekilde sanki iş için lazımmış gibi sabıka kaydı istenebilir, sigorta girişi vs. için

Dünya evrende tek başına salınsaydı dediğin doğru olabilirdi. Açıkcası konu hakkında pek bilgim yok ama momentumun korunumu ideal ortamlarda gözlemlenebilir ancak.

Edit: Tamamen kaba etimden sallıyorum; dünyanın şekliyle dönüş hızının alakası var. Belki şekli değişmiştir?

o zaman diyorum ki şekil değişikliği ile Dünya'nın kütle merkezi kımıldadı. Yoksa dünya bir depremle bir küpe dönüşse yine bir şey değişmezdi.

analojiden devam;

topun içinde kurbağa olmasa bile bıraktığın yerde kalmazdı. nerede bırakırsan bırak uzay dokusunu yamultan yani çekim gücü yaratan herhangi bir nesne topun yerini değiştirecektir.

ayrıca düşün, uzayda odandasın. ivmeleriniz aynı ya da birbirine çok yakın. bir duvara dayanıp kendini olabildiğince geri itiyorsun. ne olur? içinde bulunduğun oda onu ittirdiğin yönde yani kendini ittiğin yönün tersi yönde bir ivme kazanmaz mı? dünyanın çekim kuvvetinde iken bende oluşan ivme algısı ittirdiğin odanın ivme kazanacağını söylüyor. yani top sabit kalsaydı bile kurbağa onu içerde tepinerek hareket ettirebilirdi. sonuçta uzayda çok da olsa yok denecek kadar az da olsa kesinlikle bir çekim kuvveti altındasındır. bu evrenin özünü oluşturur. evreni bir arada tutan kütleçekimidir. dolayısıyla sürekli bir çekim kuvveti altında olacağımızdan uzayda yaptığın hareketler bir şekilde hareketini etkiler. yani olaya açısal momentumdan ziyade bir çekim etkisi altında yapılan herhangi bir hareketin şekli, yönü önemsiz olarak hareketini değiştireceği bir etki olarak bakmalısın.

tüm insanlar dünyayla aynı yönde koşsa ne olur sorusu geldi aklıma. evet, dönme hızına etki edebiliriz. burada olaya açısal momentumdan yaklaşmak sorun çıkarıyor sanırım. elektron spinini de dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü şeklinde düşünebiliriz ama dünya ve elektron boyutlarını ele alınca elektronun dönme hızı ışık hızını aşar. böyle bakarsan debelene debelene ışık hızına çıkabileceğini söyleyebilirsin ama buradan izafiyet teorisine geçersen bu mümkün değildir. depreme sebep olan şey de enerjidir neticede. uzayda top ve dünyayı da boyutları ihmal ederek kıyaslamak olayı karıştırmaktan başka bir şey değildir.

bunu anlayabilmek için fizik yanında jeofizik de bilmek gerekir bence.

dünya halihazırda dönmekte sonuçta, değil mi? burdan kazandığı bir momenti mevcut. şimdi depremin nasıl meydana geldiği konusuna gelecek olursak; iç katman olan astenosferin devamlı hareketinin etkisi ile alakalı, plakaların oynaması ve birbirine göreceli olarak hareket etmesi olarak açıklanabilir temel sebebi. bu plakalar birbirlerine göre sürekli bir hareket içindeler ve birbirlerine olan dirençleri nedeniyle biriken enerjinin, bir an gelip de sürtünme gibi bir ters kuvvetin gücünü aşıp bir anda açığa çıkması sonucunda deprem dediğimiz olaylar olur.

yani senin dediğin ile bağlantı kıracak olursak; deprem olayı da öncesinde biriken bir enerjinin toplamına eşittir. dolayısı ile korunan bir şey mevcut.

ayrıca uzaydaki bir odada duvara yaslanıp ittirebilmek için bile bir yerden kuvvet almak gerekir, ki etki-tepki sırasında üstün bir taraf olsun. böylece verilen tepki, yapılan etkiden az olur ki, geri kalanını tamamlayabilmek için hareket oluşur.

ya da biz de aynı şekilde geri teperiz, eşitleniriz.

top içindeki kurbağa için de aynı şey geçerli. eğer top içinde tepinecek ivmeyi sağlayabilirse, bu hareket sonsuza kadar sürer ideal ortamda. kurbağa topa, top kurbağaya, kurbağa topa, top kurbağaya........

ve lütfen rica ediyorum akşam iş çıkışına yakın böyle sorular sormayınız. kulağımdan beyaz sıvılar akıtmayınız. amin.

Gtten atmanın en yüce örneğini sunuyorum izninizle, sıfır fizik bilgimle hemi de, buyurunuz:

Dünyanın dönüş gücünün kaynağı önemli öncelikle; misal biz basit olarak Güneş Sistemi'yle kısıtlı tutuyoruz genellikle kafalarımızı. Ancak Güneş Sistemi de diğer benzer sistemlerle, tıpkı Dünya ve diğer gezegenler gibi sistemli olarak dönüyor. Bu gittikçe Samanyolu, O, Bu diye büyüyor; Dünya'nın hacminin ve kütlesinin ne kadar küçük olduğunu anlatmama gerek yok sanıyorum ancak teknik bilgim yok, biraz araştırmak gerek.

Özetle şu benim fikrim; Dünya'nın dönüşünü sağlayan massivkuvvetlerle depremi kıyaslamak pek mantıklı gelmedi bana oransal açıdan. Massivkuvvetler diye gtten attığım tabir gezegenimizi dıştan etkilerken, depremin içten etkilemesiyle kuvvetlerin çarpışımıyla birbirlerini nötrlemesi olayı da var tabiy.

@kisa bisey olsun: elbette duvara dayanıp kendimi geri itersem odanın hızını değiştiririm. burada önemli olan, ben arkamdaki duvara çarpınca verdiğim momentumu geri alıcam. hız eski haline dönecek ?

@relief: ışık hızı şart değil. 10km/s yapsam o da yeter. debelenerek hızlanabilirim diyor musun cidden ? ya da ben g.tümden anladım :\

tam ikna olmadım söyliyim.

ustası degilim ancak her cismin bir cekim kuvveti vardir, kücücük bir topu da sürtünmesiz ortamda hareket ettirmek icin minicik bir güc gerekebilir. dolayisiyla ona etkiyen cekim gücü illa ki olacaktır ve o yüzden hareket edecektir.

ki zaten uzayda sabit duran ne var ki? her şey dönüyor diye biliyorum.

öncelikle ilk durum için rölativite teorisini anlayabilmen önemli.ilk sorunun cevabı rölativite teorilerinde gizli öncelikle bunu söyleyeyim. masaya bir bardak koy ve bu bardağın potansiyel enerjisi var mı diye sor.. her fizikçi farklı cevap verebilecektir. her fizikçinin referans sistemi farklı olabilir.ışık hızına erişebilmeninde bir referans sistemi olabilmeli diye düşünüyorum. açısal momentuma hiç birşey olmadı aslında snein için kütlenin önemsiz olduğunu rölativiteden yine anlayabilirsin.
editte gelen soru içinde cevabım bu kurbağanın aynı yere düşmesi için referans neresi? sen gözlemci olarak nereden bakıyorsun kurbaganın yanındamı yoksa kurbaganın karşısındamı?

@celeron 300a

arkandaki duvara çarpana kadar geçen sürede oda hızlanacak. bu durumda p=m.v den momentumu artacak ve senin de bir momentumun olacak. ve bu anda olacak herhangi bir farklılık sonucu etlikeyecektir. eğer momentumlar eşit olursa çarpışma anında durur ve yine bir çekim etkisine kapılırsınız. ancak mutlak bie kesinlikle momentumlarınız asla eşit olmaz. * (burada kesip bir alt paragrafa da geçebilirsiniz) uzayda maruz kalacağınız çekim kuvveti de farklı olacak çünkü. ve hız, dolayısıyla momentumunuzu etkileyecek. dahası hızlandığınızda artacak olan kütlenizin yaratacağı değişiklik de söz konusu. fizikten bahsediyorsak burada en ufak değişiklikleri de dikkate almamız gerekir. yani her halükarda momentumlar korunamayacağından veya aynı olamayacağından her şey değişecek. sorduğun hız da tabii ki.

* artık burada verdiğimiz örnek işlevini kaybedebilir çünkü dünyanın içindeki enerjinin binlerce farklı şekilde dışarı çıkması mümkün. ama sizin odanız ve sizin enerjinizle karşılaştırıldığında aralarında milyonlarca fark çıkacaktır. ama bunu da analojimizden giderek devam ettirebiliriz; mesela pencerenin açık olduğunu ve duvarı ittirdiğinde sırtında olan sırt çantasının açık pencereden dışarı fırladığını düşün? ne olur sence? dünyada buna benzer veya bundan farklı birçok örnek mevcut.

eğer izafiyet teorisine bugüne kadar ihtiyaç duyulmamış olsaydı, evet yapabilirdin ama bakmışlar ki durum öyle değil izafiyeti çıkarmışlar. bir şey hızlandıkça kütle kazanmaya başlar, kütle de artınca daha fazla ivme gerekir. belki belli bir miktar hız kazanabilirsin ama bu anca senin debelenmek dediğin şey olur. yani sen debelenirken aslında bir taraftan da kütleni arttırmış olursun. bir kuvvet etki etmediği sürece de hız kazanamazsın.

Ekonometride extraordinary-normal muhabbeti vardı, oradan çözülebilir gibi geldi bana.

Transformice deneyebilirsin. Bir noktadan sonra bağımlılık yapabiliyor yalnız..

popomundo vardi bi aralar, devam ediyodur hala. ama oyundaki 'ayakustu bir posta', 'sevisme' gibi atraksiyonlari duyan her turk genci bi umut basladi oyuna.

bir de kiz oyunu biraz.

OGame vardı bir zamanlar, deli sarardı.

darkorbit'te güzeldir.

haxball

battlestar-galactica.bigpoint.com

küp yuvarlamaca vardıbir ara. adını hatırlayan olursa iyiydi baya.
portal seviyorsan onunda flashı var.

caddebostan da gate var haftaiçi kareoke oluyor. nezih bir yer ama pahalı.

yine cadde de last stop un alt katı var. daha az nezih ve daha ucuz.

tabi anadolu yakası oluyor bunlar. her ikisinde de yabancı şarkılar mevcut.

tophaneden taksime çıkarsanız sayısız karaoke bar bulursunuz; diğerleriyle kıyaslayacak bir tecrübem olmasa da istiklalde mudonun karşısındaki aradan girince ilerideki yol ayrımına gelmeden sağda bir yer vardı çiço'dan hep gözüme çarpan.

Mask var Taksim Bekar sokakta (adidasın karşı sokağı). Sonra Mask'tan 2 dükkan sonra bi yer var aynı sokakta. Maskın ses sitemi canlı müzikte kullanılansa gayet iyi. Fakat hiç karaoke varken girmedim.

nolacak yahu, icmeye degil film izlemeye gidiyorsun. hem daha iyi anlarsin filmi. git kafan dagilsin.

git tabi, bağımlılık bile yapabilir.

ben hep tek gidiyorum. jangara'nın dediği gibi bağımlılık yaptı sanırım bende. git git.

sol arka köşeyi parselle. çok zevkli oluyor.

zaten leon filminin sinema sahnesinden dolayı bu şeyi yaşama tribim vardı :) gideyim en iyisi. umarım keyifli geçer.

git tabi, ben hiç iki kişi gidemedimn. Halimi anlarsın :/

gidilir, bence daha da güzeldir. mümkünse hafta içi gidilir sessiz sakin olur sanki salonu kapatmış gibi. oh mis.

erkeksen ve tek gidiyorsan inanılmaz karizma durabilirsin bence. bana tek başına alışveriş yapan erkek çok çekici gelir misal:)

ben birkaç kez tek başıma gittim. aslında gayet mantıklı, sonuçta sinema esnasında 10 dakkalık ara dışında yanındakiyle konuşmuyorsun bile. arkadaşlarla filmden 10 dakika önce buluşup filmden sonra bi de iki dakka bi yerde oturmadan evlere dağılmıyor muyuz, acayip anlamsız oluyor. sinemada tanıdığa rastlama ihtimali de var. o da ilginç bi durum.

bizim gibi toplumlarda yalnızlık eksiklişmiş gibi hissettiriliyor. bi de adam evinde konuşmadığı konuyu karısıyla film esnasında konuşuyor yahu. neyse özellikle piyasa yerde gideceksen biraz garip hissedilebiliyor, kişiden kişiye değişir. git keyfine bak yoksa.

okudum da yazdıklarımı, bayağı bir çorba olmuş siz anlayın...

ben haftada 1 düzenli olarak sinemaya gitmeye çalışırım, çoğu zaman tek başıma olur. kahvemi, abur cuburumu paket yapar yanımda götürürm hatta (çantaya saklamak yoluyla). çok da güzel oluyor!

birisiyle, hele ki grupla gitmeye nazaran, tek gitmek çok daha mantıklı; yan çizilme ihtimali, milletin nazı osu busu. hiçbirini çekmeye gerek yok, misler gibi git kendi başına :)

daha güzeldir. hatta salonda tek kişi olmak ise en en güzelidir.

Sinemaya, konsere vb.. hep tek başıma giderim. Özellikle gece seansında boş salonda tek başına yayılarak film izlemek süper oluyor.

Dün arkadaşla gittik hiç bi bok anlamadım.Genelde yalnız izlediğim filmlerden daha çok zevk alıyorum.Bencede tek git kafana göre takılırsın.Yok biri işemeye gitti onu bekle yok acaba bişeler alsam yanımdakilere almak zorunda kalacam gibi(öğrenci adamız para s.çmıyoruz) düşüncelere sevk olmazsın.Git kafana göre takıl panpa, ben bundan sonra öyle yapacam.

sinemanın ve konserin en makbulü yalnız gidilenidir.

Denemekten zarar gelmez :)

mısırını kolanı alırsın. yayılırsın böyle. keyif yaparsın. oh miss.

git git, çok güzel oluyor. yalnız en arkaya oturma sevişen çiftlere denk gelme, yeterli o.

forum var bunun için. forumuna girin orada çevirilen altyazılar kısmında çevirmeyi bırakmış ya da hiç çevrilmemiş dizilerin başlıklarını görebilirsiniz.

Yeni dizilerin %95'i çevriliyordur muhtemelen ama bazı dizilerin altyazısı yeterli kalitede olmayıp turuncu olarak işaretleniyor, onlara girişebilirsin.

Henüz izleme fırsatı bulamasam da şöyle bir dizi var eskilerden: divxplanet.com

Kadrosu sağlam bayağı, göz önünde bulundur bence.

şu friends dizisinin hali hazırdaki altyazıları içler acısı. birisi el atsa keşke diyorum hep.

istek yapıyorum: cold case / season 3.

shameless'ın uk versiyonuna el at beraber çevirelim?:)

divxplanet.com

panpa orada çok büyük bir oligarşi hakim. benim arkadaşım çevrmeye çalıştı çevirdirtmiyorlar. adam diziyi hold etmiş. bekletiyor. iki hafta sonra çevirmeye başlıyor. o arada kimseye de çevirdirtmiyorlar. çok düzgün çevirsen de turuncu yapıyorlar falan. bence boşuna uğraşma.

@ayiadam: sacma sapan yorumlarla ortaligi bulandirmayin.

yok ceviri iyi oldugu halde turuncu veriyorlar bilmem ne, ne komik seyler bunlar ya.

@misery loves company: alisma surecini atlatmak icin onerim duzgun ingilizce kullanimi olan dizilere yonelmeniz yonundedir.
cold case arada teknik bilgi de iceren ama cok zor cevrilmeyecek bir dizi. polisiye turunu seviyorsaniz tercih edilebilir ama goz onunde bir dizi sayilmaz. hem bu sayede cok fazla agir ve gereksiz elestiri almazsiniz (burada da ornegi gorulen mesnetsiz elestirileri kasdediyorum).

her halukarda bir yerden baslayin. gerisi gelir zaten.

friends'i düzeltsen büyük hizmet olur. :)

gilmore girls. biraz göt ister ama tavsiye ederim. (göt istemesinin sebebi diyalogların uzun olması)

sleeper cell vardı bi aralar. hem öyle onlarca bölüm değildi. belki başlangıç olarak düşünebliirsin.

Simpsonsda karar kıldım arkadaşlar, teşekkürler herkese.

Aletin kendi menüsü vardı format falan atılan, oradan belki bir şeyler yapıp kurtarabilirsin; ya da bilgisayara takıp yeniden firmware yüklemeyi deneyebilirsin, lakin denemişsindir diyorum.

www.teknikservis.net

şöyle bir şey çıktı ama bana kalırsa ürünü aldığın yere git, onlar seni elbet yönlendirirler daha sağlam bir kaynağa.

format falan atamıyorum alet direk pert oldu. anakartın direk flashlanması lazım onu da bir tek teknik servis yapabilir sanıyorum. yahu bu creative'İn türkiye'de bir distribütörü falan yok mu koskoca marka

www.tish-o.com.tr ben 4-5 tane yaptırdım acaip kaliteli yapıyolar.

tish-o'yu çok methediyorlar o alanda lakin birinci elden tecrübem ancak önümüzdeki 2-3 gün içerisinde olacak.

2. sezon başları olsa gerek.

edit: değilmiş, 3. sezon 7. bölümmüş meğersem. www.imdb.com

her müslüman aynı zamanda teisttir ama her teist müslüman değildir.

evet, herkes hem müslüman hem teisttir.

ve ateist olmanın verdiği g.t korkusu, doğanın kusursuzluğuna saygı duyma ama kitapların falan saçma olduğunu düşünme, tanrı'nın olaylara müdahale etmediğine inanma gibi bir sürü sebepten deist olunabilir.

teizm bir görüş, bir düşünce sistemi. İslam ise bir din. Evet bütün Müslümanlar da mantıken teist oluyor aynı zamanda. Daha güçlü hali de monoteizm. Ama bu kelimeyi ve görüşü kullanmayı tercih etmezler pek.

Bir insan neden deisttir? Tanrıya inanıp bir dine mensup olmak istemediği için. Kendi bağımsızlığının, inanış biçimine izdüşümü oluyor.

Teizm, üstün bir gücün evreni yarattığını ve ona müdahale ettiğini; deizm ise yine üstün bir gücün evreni yarattığını ancak ona müdahale etmediğini savunan görüştür. Bahsi geçen güce, kimisi Tanrı der, kimisi Allah der; kimisiyse cosmos'a, doğaya inanır.

Her müslüman, hıristiyan, yahudi veya bir dine mensup kişi teisttir; ancak her teist müslüman değildir haliyle.

İnsanların deizm tercihine gelecek olursak, evrenin ve ilk tek hücrenin oluşumu(yaşamın başlangıcı)na dair çok büyük bilinmeyenler olması bana kalırsa en büyük faktör.

permanent=daimi

en az bir avrupa ülkesinde çalışacak daimi yeterliğiniz var mı ?

diye soruyo

Herhangi bir avrupa ülkesinde çalışabilmek için kalıcı bir geçerliliğe sahip misin? gibi bir şey diyor
yani sanırım 3 aylık çalışma izni gibi birşeydense bir ülkede sürekli çalışma iznin var mı diye soruyor. Bu da yabancı bir pasaporta sahip olmadıkça türkiyeliler için biraz zor. ben böyle anladım. umarım yardımcı olur.

"En az bir avrupa ülkesinde çalışabilecek kalıcı yeterliliğe sahip misiniz?"

Muhtemelen çalışma izni olayını soruyorlar.

onlarda dns falan da işe yaramaz.

yoktur diye tahmin ediyorum. firewall'dan kapatıyorlar çoğunlukla.

firewalldan kapanıyor +1
ama aşma yolu her zaman var..

ama nasıl?

tunneling'tir aşma yolu. ancak tunnelling yapmak bedava/basit bir iş değil.
ben yaparım diyorsan üniversite dışında sana tunnel açacak bir bilgisayara ihtiyacın olacak(hep açık olması ve internet bağlantısının çok iyi olması lazım ki sende iyi bağlanasın). bu yol pek mümkün olmuyor genellikle. o yüzden bence en iyi çözüm http-tunnel programını kurman. aylık 5dolar ile tatmin edici bir hızda iyi bir bağlantı sağlıyor

(bkz: ktunnel)

Tam tersi abi yedek forvetsiz çıkarım çok zor durumda ama kalecisiz olmaz. Forvetim sakatlansa bile kanatlardakileri falan ileri çekerim 4-3-3 gibi mesela ama kaleci sakatlandı mı ne olacak?

cok mantikli bence, yedek kaleci bulundurmak.

forvetin, defansin, sagda oynayanin alternatifi bi sekilde olunur cok fark yoksa, orta sahada oynayan forvet oynar, gerekirse defansa gecer, ama kalecinin durumu farkli. kaleciye bisey olsa, kart falan gorse yerini 'pancu' gibi bi istisna disinda pek bi oyuncu dolduramaz.

abi ben teknik adam olsam mutlaka ayhan akman tipi bi adam isterim takımımda. yani gs'de olsam tabi daha kalitelisini, real'de olsam çok daha kalitelisini, ne biliim ankaragücü'nde olsam da o tip bi adam isterim ille.

yani isterim ki bi adam olsun ortasahanın her yerinde oynayabilsin. banko yedek olsun. 20 sene kulübede otursun icabında.

mümkünse belli bi süreden sonra bu adama bikaç kaleci antremanı da yaptırırm. ya da ne bileyim ortasaha olmayan yani çalışmaları daha spesifik olan tipte bi adama da her hafta bikaç kaleci antremanı yaptırırım. kaleci sakatlanırsa -ki nadir görülen bi olay- maç içinde idare edecek kadar kaleye geçiririm. bilmiyorum ya, ama sanırım kulübede kaleci oturtmam.

valla bence de çok gerekli değil.

as kaleci yüz maçtan birinde sakatlanacak, kırmızı görecek de yedek girecek. kalan dakikalarda tehlikeli bir noktadan frikik olmadığı sürece normal bir oyuncu da yerini doldurabilir diye düşünüyorum.

hele ki yedek kaleci şöyle bi aykut falan gibiyse hiç gerek yok. ayrıca yedek kaleci için de zor olur paso yedek kulübesinde oturmak. aylarca, bazen sezon boyunca oyuna girmek için kulübede oturup kalecinin bi atraksiyon yapıp oyundan çıkmasını bekle..