3 silindirliler sıkıntılı diye biliyorum. ben de 4 tavsiye ederim. çalışma mekanizmaları azıcık değişik. motorlar böyle işte 1, 2, 3, 4, 5, 6 ... silindirli diye gidiyo. silindirlerin içinde patlama oluyor. Zamanlama türleri değişiyor falan.

anlatmak çok uzun sürer ama 4 silindir al demek doğrudur.
güç vuruntu performans vs etkiler

kisaca cevap: titresim. ne kadar cok silindir o kadar az titresim.

Arada 1.5-2 civarı fiyat oynayabiliyor. Buna değer mi peki? Ayrıca maks 20 bine başka ne önerebilirsiniz? Seat ibiza nasıldır mesela.

hava şu an malum. yağmursuz garantisi biraz zor. sapanca'ya kaçılabilir.

bu hafta sonu bütün bölge yağışlı gösteriyor.

gebze ballıkayalar çok güzeldi eskiden, uzun zamandır gitmedim, bir araştırabilirsin.

sapanca cok istemedim simdi. ballikayalar da cok yakin.

Bu Cumartesi yağmursuz yer sanırım yok bu çerçevede. Pazar açılacak ama.

o zaman saros körfezi, kömür limanı'na bir bak. dalışa gittiğimiz yerlerden biriydi, kamp atan dalıcılar da oluyor (yağışlı günlerde olmaz) ama ben hiç kamp yapmadım. doğası güzel.

Kerpeye gidebilirsin. Güzel baya orası da. H.snu her yer yağışlı.

tamam yagmuru kabullendim napalim :(
saroz, danisment, komur, gokcetepe... guzel tabi de
gideros'a bi aklim kaydi ama 500km, eziyet olur yagmurda.

- hicbir yere gidemedi -

tükenmişlik sendromu olabilir.

Öylecene yatıp tavana bakmaya da ihtiyaç var bazen.

firinlarda kullanilan pisirme kagidi bence o

www.sosyetebakkali.com

Ikeada 30 metre sirf bu amacli resim kagidi var. Ruloyu asiyorsun ciziyor yaziyor sonra kesip atiyorsun.

Fiyati oldukca makul ama kagit kalitesi ortalama.

Edit:30 metre yahu, 80 diye bol sallayasim gelmis demek ki.

@aynanin bahsettigi kagidi buldum
www.ikea.com.tr

ikea'da bulunan kağıt ikea'nın kendi resim tahtası ile kullanılmak için üretiliyor. tahta da işe yarayabilir diye belirtmek istedim.

Dizel de bakabilirsiniz. Bütçeyi söylemeden de model önerisi verilmez.

Not: 20.000'e kadar diyebiliriz bütçe için.

bence en düşük palio dan başlanabilir.

ben zamanında, farklı 10 sene aralıklarla farklı 10 sene aralıklı üretimli lada samara kullandım ve öneririm. ancak sürekli uzun yol yapıyorsanız güvenlik problemi ile lada samara sıkıntı olur.

dizel demişler, bakılabilir ancak dizel araç bozulduğunda mali sıkıntı varsa araba yatışa geçebilir. hiç beklemediğiniz bir anda 1000 - 1500 tl arıza verebilir dizel araç. lpg li de kayışlar ve radyatör tertibatı sağlam oldukça böyle bir durum olmaz.

bizim arkadaş bu işi yapıyor. ağır hasarlı arabanın 3-4 parçasını değiştiriyor, sonra bir parçasını(genelde en az hasarsız olanını) tamir etmeden satıyor. pazarlama taktiği.

bahsi geçen araç için konuşursak arac kısmi olarak tamir görmüş belki şase kayma olmuş belki araç yan yatmış belki araç alttan darbe almış motor şanzuman hasar almış yani demek istediğim bu tür bir işe gireceksen sigorta firmalarının kendi sattığı araçlar var kazalı hali ile alıyorsun o şekilde almaya bak kendin yaptır

fakyoras +1

çok büyük kazası oluyor bu arabaların. silkecek keriz arıyorlar böyle.

Arkadaşlar ufkum genişledi. Kısmi yaptırıp keriz avına çıkıyorlar demek ki. Puştlukta sınır yok arkadaş.

şu anda o dediğini yapıyorlar zaten. niye trafikten çekmişler ki iki yaşındaki arabayı? kapıyı değiştiren adam trafiğe de gidip kaydettirir. bu işte başka bir iş var.

ayrıca koltuk airbag'i açılmış ama anladığım kadarıyla değiştirilmemiş. o da en azından bi 3-5 bin lira eder. arabanın yandan darbesi var, direklerden biri zarar gördüyse bu fiyat fazla bile, tüm güvenlik risk altına atılıyor eğer doğru şekilde onarılmadıysa.

yılda kaç km yaptığınız önemli. ama ben benzinlinin sessizliğini ve konforunu ekonomiye değişmez benzinli tercih ederdim. üstelik yeni kasa oluyor benzinli aldığınızda.

golf6 ile golf7 arasında kasa bakımından az fark var. makyajlı hali 7 sadece. Ancak çok kilometre yapılmayacaksa ben golf7 derim.

yılda 15000 ile 20000 arası km ise bence benzinli. benim getz in mazot pompası gittiğinde 700 tl masraf çıkardı. tr de pompayı dağıtacak mazota nerede denk geleceğiniz belirsiz. km az olunca riske değmiyor.

golf 7

Biberiye

Baharat gibi degil de pisirirken defne yapragi baya guzel oluyor.

pul biber

kimyon kekik karabiber

az muskat çok az

kekik, tuz, pul biber.

kekik pul biber tuz karabiber. bir gün önceden azcık sütle beraber bunlar yoğurulur etle. bir gün dolapta bekler, ertesi gün ızgarada pişerse rezil olur.

edit: hahahah rezil olmaz vezir olur. leziz olur demek istemiştim aslında:)

izgara etse rosemary-biberiye guzel olur

zerdeçal olabilir

ben hekim holding de istenildiği zaman mesaiye kalınacağına dair yazıyı imzalamamıştım. olay büyümüştü işi bırakmak veya imzalamak durumunda kaldım. imzaladım, iş bulup ayrıldım. bu tip şeylerde sonuç işi bırakmaya kadar gidebiliyor. bunları da göz önüne alarak plan yapmakta fayda var.

@ want2die detaylı bilgi için teşekkürler. benim de asıl isteğim kanunda bu cezalar nelerdir ne dahildir...vs idi.

neticede bu formda "...bu kurallara uymadığım takdirde xxx nolu iş güvenliği kanunu yyy bendi uyarınca işlem yapılacağını kabul ederim" tarzda bişi olsa daha uygun olmaz mı?

bir de mavi yakayı (ülkemizdeki genel yargıyı düşünürsek belki haklı olarak) yerden yere vurmuşsun da beyaz yaka ne olacak? ben normalde ofisteyim ancak gün içinde 1-2 kere de olsa üretim hattına girmek durumunda kalıyorum. (çok ağır şartlar yok bu arada)

şimdi yarın bigün bana kıl oldu işveren ben de mesela hasbel kader iş ayakkabısız, gözlüksüz...vs üretimden geçmek durumunda kaldım. normalde uygulanmayıp da kağıt üstünde var olan eften püften bişeyi bahane ederek bana ceza veremez mi?

sıkıntılı bir durum yok bunda. kanunen zaten alınan iş güvenliği önlemlerine uymak zorundasın. firma sadece bunu sana bildirdiğini belgelemek için imza alıyor.

ofis çalışanı olsan bile üretime iniyorsan 1-2 kere de olsa ayakkabını giymen gerekir. başka önlemler varsa onlara da uymalısın. kanun ne der çok önemli değil, kendi sağlığın açısından giymen en doğrusu. üretimde başına ne gelir belli olmaz, sen önlemini al. böyle üretim alanına 1-2 kere giren çalışanlar oransal olarak daha fazla iş kazası geçiriyor diyebilirim.

Okudum, bilgisayarla alakam olmadigindan bir şey diyemiyorum lakin hep mutlu olacağınız işler yaparsınız umarım.

babanin olmesi ve memur olman kaderin cilvesi; ama bilgisayara asik olup 5 bolum bitirip hicbirinin bilgisayar olmamasi ayran gonullu bir arkadas oldugu intibasi birakiyor.

bence erken evlilik ve erken cocuk yapan biri icin fazla hayalperestsin. bu noktada olup da anca muthis bir azim + sans ile dedigin alanda iyi seyler basarabilirsin; ama bu yazdigin satirlar, maalesef bana hayalleri ugruna karisi ve cocugunun istikbalini tinlamayacak biri intibasi birakti bende.

bide kodlamayi cok buyuk bi olay sanma. oyle philips'de tibbi robotlar yapip dunyaya katki saglayan kodcu nufusu toplam kodcularin %2'si falandir. %98'i sabah 9 aksam 7 arasi kici kirik websitelerine ayni kodlari yazmaktan beyni pekmeze donen tipler.

edit: biraz agir oldu; ama olabildigince realist olmaya calistim. nacizane tavsiyem eger gecici bir heves degilse olabildigince uzun vadeli planlama yap. memurlugu yaparken ismek veya iskur'un ucretsiz kursuna git. sonra freelance calis, proje uret yada tutorial izle. baktin iyi yoldasin o zaman peyderpey sirketlere basvur biri tutarsa ve geliri esitse bas istifayi.

sakın istifa falan edip hayallerinin peşine koşma, bilgisayar, kod yazma hep bir hobin olsun; en güzeli bu bence, diğer şekilde hayallerin %95'i gerçekleşmiyor; baştan söyleyeyim, hiçbir şey uzaktan gözüktüğü gibi değil.

Selam

Bir arkadaşım burada sertifika veren kurslardan faydalandı kendini geliştirdi ve şu anda iyi bir konumda iş seçiyor. Freelance çalışıyor.

Senin için de bu mümkün olabilir.

Carpe diem ;)

mayeskuel'in dediklerine katilmiyorum.
su an tam da ne yapmak istediginize karar verecek donemdesiniz. bir cok seyi denemis ve bilgisayardan da vazgecememissiniz ne guzel.
ama ilginizin neye en cok oldugunu bulmaniz lazim.
piyasayi bilmiyorum, hangi alanda is bulur da iyi para kazanirsiniz kismini bilmiyorum.
ama elektronige de biraz ilginiz varsa, arduino kit alin, C programlama ile ufak tefek projeler yapin. instructubles'da harika baslangic projeleri var. arduino'yu da dx.com ya da aliexpress'ten getirtebilirsiniz saniyorum.

web yazilimi da zevkli. en azindan bir sey yapinca aninda sonucu gorebiliyorsun. ama onda da cok fazla seye hakim olmaniz lazim. sunucu yazilimi ayri, arayuz yazilimi ayri.

oyun programlama dusunebilirsiniz ama size para getirmesi icin cok cok super otesi olmaniz lazim sanirim. ve sans onemli bir faktor. ucretsiz oyun gelistirmek icin program da hazir var: unity. unity secerseniz, c# ogrenirsiniz ki o da zevkli ve oldukca talep edilen bir dil.

ingilizce her anlamda size ++++ puan
yabanci forumlarda dolasin soru sormaktan cekinmeyin.

başarılar diliyorum. hayallerin peşinde koşup başarısız olmak bile 70 yaşında keşke demekten daha iyi olmasına rağmen umuyorum ki hayalinizdeki işi yaparken planladığınınız konforda yaşarsınız.

Oncelikle ben bilgisayar muhendisligi son sinif ogrencisiyim.

Bize okulda programlamadan cok daha fazla sey ogretiyorlar.
Genelde bir dili bildigimizi varsayip daha cok muhendislik konularinda dersler aliyoruz. Ne nasil yapilir i ogreniyoruz alfabeyi degil.

Disarida bilgisayarcilarin isini bende yaparim diyen bir cok insan dolu. Fakat ogrenmen gereken sey sadece bir dilin her yonu degil maalesef.

Sadece bir dili muthis bilerek mutlu bir ise sahip olmak istiyorsan muthis bir fikir gelistirmen lazim. Onun disinda kod yaziyor olsanda muhendislik yapmayacaksin.

Sana bunun yerine web design oneririm. Bireysel olarak calisip, kucuk isler alip onlari tamamlayarak ilerlenebilecek bir alan sanirim. Bunu yapan bir kac kisi taniyorum.

bilgisayar işinde değilim. ama bildiğim kadarıyla iş yapmak diploma sahibi olmaktan daha önemli o sektörde. iş öğren bence.

eksisozluk.com şu entrydeki şeyleri yapın, amerikaya gitmeye kadar yolu var.

ayrıca siz diyince farkettim ki 2020 o kadar da uzak değilmiş :P

KK aylık faizi ihtiyaç kredisine oldukça yüksektir. 2 katı nerdeyse
Ayrıca kredi kartından nakit Çek'im ücreti vs ek kesintiler de vardır
Kredi çekme daha az masraflı

Kredi çekip faize yatırma çok saçma ve zararlı. Sana %1 faiz vermezken sende % 2 ye yakın n faiz isteyecekler

aynı kapıya gelmez. kredi çekmen her türlü daha karlı olur.

aylık geliriniz ve ödemenizin vadesi uyuyor ise konuyu dallandırmak fayda sağlamayabilir. tabii tefeciden falan almadıysanız :(

mevduat faizi ile bir plan yapamıyorsanız bence değeri yok. ama mevduat faizinden gelen para ile atıyorum her aylık 40 tl olan ödemeyi halledeceğim kafam rahatlayacak gibi bir durum var ise faiz uygun.

kav güzel bence.

Metro gross market Şarap bölümünde yanlış hatırlamıyorsam. 1000+ çeşit ithal ve Yerli şaraplar var.
Oradaki uzmana sorsan daha iyi cevaplar alabilirsin.
Bütçen varsa Chamlija/Nev'i şahsına münhasır.2012 iyi şarap
Veya Chateau Kalpak Altın madalyalı 2012 rekolteleri var.

GP

amazon.com dan ravpower 10400 aldım. çok hızlı şarj ediyor 17 dolara aldım ama tr gönderimi kalktı. benzeri varsa tavsiye ederim. yalnız aletin kendini şarj etmesi uzun sürüyor. telefon gibi 1-2 saatte dolmuyor.

xiaomi

xiaomi 10 binlik işini görürür.10400'den biraz hafif, biraz küçük.

edit:asus'un powerbank'ına yönelebilir.

Hocam xiaomi 10000 . Banggood'dan 15 dolara geçen ayın 20'sinde almıştım. Bugün elime geçti.

taa Mayıs ayında şunu aldım. hâlâ daha kullanıyorum. ama biraz kaba evet.
www.aliexpress.com

Xiaomi al geç 5000 ilk ince cepte de taşınıyor cepte taşımam dersen 10000 ilk al

Xiaomi aldim internetten. Tesekkurler.

bence avans almadan başlamayın. eğer avans almadan başlarsanız siz kara kara düşünürsünüz para alabilecek miyim diye? Ancak avans alarak başlarsanız doğrusunu yapmış olursunuz. Ticari girişimde bulunan siz değilsiniz, para almadan başlarsanız ortaklık yapısı gibi olmuş ve ortak risk alınmış olur. Net fiyat söyleyip ödemeyi parçalara bölüp avanstan sonraki ödemeyi de mümkün olduğu kadar yakın bir zamana koymak makul. Böylece ilk ödemeyi karşı tarafın ne kadar ciddiye aldığını anlarsınız. Eğer çok ölümcül bir şekilde paraya ihtyacınız yok ise avans almadan kesinlikle ama kesinlikle iş yapmayın tanımadığınız kişiyle.

Bu konuda karşı tarafın iyi karakterinin kibarlığının ve başka özelliklerinin bence hiç bir önemi yok. Belirttikleriniz güzel özellikler ama para konusu tek başına değerlendirilmeli. Bir insan zamanında ve belirlenen miktarda ödemesini yapıyor ise onunla iş yapılır. Bence. Tanıdıktan sonra durum farklı 1 sene hiç para almadan çalıştığım insanlar var.

www.decathlon.com.tr
geçen karda bundan aldım çok güzel bağcık yerleri kapalı su geçirmiyor fakat kayganlık konusunda pek dayanıklı değil buzda falan kayıyor en güzeli kaydırmaz taban takmak ama o zaman da çok yavaş yürüyosun

en son sorel'in bir kar botunu denedim. performans güzel, kar, yağmur geçirmiyor, ayağı terletmiyor.
kayma sorunu biraz var ama çok zorlamadıkça kaymıyor, karda yokuş inerken falan dikkat etmek lazım sadece.
şehirde kullanacaksan vibram taban almamaya dikkat et.

asolo'nun mustang modelini kutup ayisi'ndan cok da uygun fiyata aldim. cok memnunum. istanbul'daysan karakoye gidip outdoor magazalarini gezmeni tavsiye ederim. oradaki gorevliler de yardimci olur.

north face snowstrike 2. çok rahat hem sıcak hem kuru. içerisinde bazen terden dolayı nem oluşuyor. ancak bu durumu ben normal karşılıyorum. Yerine göre başka bir kişiyi rahatsız edebilir.

bende bundan varŞ www.decathlon.com.tr

cok uygun fıyata almıstım seneler once, 35 tl cıvarı bıseydi. fınlandıya kısında -20 derecede giydimç su gecirmiyor, kaymıyor ve sıcak tutuyor. tek sıkıntı fazla hantal bir ayakkabı. benım ayaklarım 37 numara olmasına ragmen o zaman kadın reyonunda yoktu dıye erkek reyonundan 39 numarasını almıstım kalın coraplarla tam denk gelmıstı, ama ayaklarım ayı ayagı gibi gorunuyordu :(

salomon tactile 2 wp tavsiye ederim. Şuan kullanıyorum ve sivas'da rahatlıkla giyebiliyorum. %100 kaydırmazlık veremezler ama kayma konusunda bu bot iyi baya.

Bir de karpatik takarsan hiç bir buzda kaymazsın :)

hiçbir şey bilmiyorsan technopat videolarını izleyebilirsin en azından neyin ne işe yaradığını az çok anlarsın. kendileri aşırı asus reklamı yaparlar (bunu yüzlerine vurunca da seni rakip teknoloji sitesinin ajanı olmakla suçlarlar) özellikle ekran kartı videolarında vay efendim 60 derece olmadan fanları çalışmıyor harika vb gereksiz abartmaları duyabilirsin halbuki diğer markaların tümünde aynı teknoloji var zaten. bu yüzden sadece hangi parça ne işe yarar nasıl takılır gibi şeylere dikkat etmeni ve verdikleri sistem tavsiyelerini es geçmeni öneririm. makineyi kendin kurmayacaksan liste yapıp vatan'a verebilirsin kablo düzenini falan iyi beceremeseler de kurup teslim ederler. merak ettiğin bir şey olursa bana mesaj atabilirsin bayağı malumatım var pc konusunda

bence en iyi buraya yazarak öğrenebilirsiniz. :)

Ancak donanıma harcadığınız paranın yüzünüzü güldürmesini istiyorsanız öncelikle bilgisayarın ne kadar güçlü olmasını istediğinizi bilmelisiniz. Veya başka bir yöntem de önce bütçeyi ayırıp sonra bu bütçeye göre en kritik bileşenleri en yüksek kaliteden başlayarak dizmektedir.

Ram hızı ile ilgili durum da şudur. Sadece Ram değil anakart ın da o hızdaki ram i desteklemesi gerekmektedir. 2000 ile 1600 arasında büyük fiyat farkı var ise bence gerek yok. 2000 olan muhtemelen overclock ludur. yani büyük teknoloji farkı olmayabilir arada.

www.tomshardware.co.uk

kar suyu, normal sudan ince olduğundan.

İnce olduğuna katılmıyorum. Benim fikrim kar parçalarının ayakkabı üzerine yapışması ve sürekli bir şekilde ayakkabı'nın duran suya maruz kalması. Yağmur mesela çarpıp düşüyor yani ayakkabı üzerinde devamlı basınç yapmıyor. Ben de hep ayakkabıyı leğen içine koyunca acaba belli bir süre sonra geçirir mi bu ayakkabının kalitesini belirtir mi diye düşünürüm.

ilk defa duyuyorum. su geçirmiyorsa kar suyunu da geçirmemesi lazım.

Kar suyu ince, daha akışkandır

Bence ayağın terliyordur.

@peggy -1

@tukenmez adam +1

simdi su gecirmez ürünler, bu sifati su hic gecirmediklerinden haketmez. belli bir basinc altinda, belli bir süre su gecirmediginden hak ederler bu sekilde lanse etme hakkini.

mesela kol saatlerinde 5 atm yazsa da bu aslinda sicak su altinda, dusta vs 2-3 bar demektir, ellerini yikarken cikartmaman demektir, ama suya dalar o basinca kadar inersen sadece 5 dk su gecirmemesi anlamina gelir. sonrasinda ici nemlenir, bugulanir ya da su alir. ancak bu kriterleri saglamasi gögsünü gere gere sugecirmez yazmasina izin verir.

simdi waterproof cogu ürün, sealed dikis kullanmaz, bu söyle olur. ipler özeldir, waxlanir vs. islanmamasi istenir. dikislerin üstü genelde örtülü olur ki su almasin, ama hava alabilsin. goretex gibi kumaslar islendikten sonra islemden gecerki iplerin gectigi delikler ufalsin, sikilassin. su gecirmez yazsa da aslinda cogu "sicrama su gecirmez". su gecirmez, plastik kaplama cantam var mesela, onun üzerinde bile sadece kisa dalislarda su gecirmez yazar, bir seyi suyun icinde tutarsan o kumas su gecirir.

kar suyu ise, dikisler üzerinde kalir, dikisler tarafindan yavasca emilir. islanmasindan ya da su gelip akmasindan bahsetmiyorum, suyun sürekli orda tutulmasi gibidir kar. caya küp sekeri degdirdiginde küp seker nasil emiyorsa kumas da dikisler de emer suyu. kar gecirmez yapmak icin, dikisler genellikle icten mühürlenir. dikisin arka kismina baska bir kumas vs yerlestirilir ki ayagin temasi mümkün olmasin dikisle.

ama öyleyse neden her botu snowproof almayalim? hem suyu da gecirmez ki o zaman?

gene yanlis. kar ayakkabilari cogunlukla hava almaz, ayagi terletir. alplerde giyersen hava zaten nispeten kurudur, soguktan dolayi. o yüzden dert olmaz, asil önemli olan ayagin islanmamasidir.

ama sehir ortaminda kapali alana girdigin an hamama döner ayaklarin, kendi teriyle üsütür, bakteri olusturur, pis kokar. o yüzden ayakkabi dedigin nefes almalidir.

bu yüzden iyi ayakkabi, yerine göre dogru secilmis ayakkabidir. bahar hikeina, babetle gelmenin farki yoktur bence sehir hayatinda kar gecirmez, bilek üstü bot giymenin.

Cevaplar için herkese, özellikle de aynadakiyabanci'ya çok teşekkürler :)

tiklememişsin ama söylediğim şey doğruydu:)

@aynadakiyabancı, verdiğin bilgiler doğru, ben de bir dalış eğitmeniyim, ancak bu botları dalışta kullanmadığımız için basınç konusundan bahsetmek gereksiz. şehirdeki kar-yağmur durumu o kadar komplike değil.

ben istanbul veya genel olarak türkiye koşullarından bahsediyorum.

istanbul koşullarında (ya da yılın 6 ayı kar altında kalan bir yerde yaşamıyorsan) yağan azıcık karda ayakların ıslanıyorsa bu ayakkabının dandikliğine işaret eder.

3 outdoor markansının su geçirmez botunu kullandım şimdiye kadar, hiçbirinin karda su geçirdiğini görmedim. benzer şekilde kullananlardan da duymadım.
(dağda kış faaliyetlerinde daha farklı, koflach tarzı botlar kullanıyoruz misal, ve de yoğun hareket olduğu için bahsedilen şekilde ayak terleyebiliyor, bu farklı bir durum)

tabii ki ayakkabı eskidikçe suya dayanıklılık zaman içinde azalır ve su almaya başlar. ya da su geçirmiyor diye ayakkabıyı bir kova su içinde tutarsan aynı şekilde su almaya başlar. bu da farklı bir durum.

sonuç olarak, normal şartlar altında, bu "waterproof" diye satın aldığın ayakkabı iki cm karda su geçiriyorsa dandik ayakkabı almışsın demektir. geçirmemesi gerekir.

@peggynin genellemesine karsi ciktim, ama son dediklerine katilmiyor degilim. konuyu dagitmak pahasina da olsa birkac sey daha diyeyim.

•ayaklarim tarakli oldugundan ya da kalin coraplarla kisin giyildiginden ayagima göre azicik daha büyük numaralar almam gerekiyor. öyle olunca her yürüyüste, özellikle yokus asagi, ayakkabilarin dikisleri esniyor. bu da su gecirmezligin kaybolmasi demek. o yüzden saticilar ayakkabilarin dinlendirilmesini, düzgün bakilmasini önerirler.

•birkac defa su gecirmezligine karsi cikarak ürün geri yolladigim oldu. bir defasinda dikislerde hata oldugu söylendiginden ürün degisimi önerildi. bir digerinde ise, kullanici hatasi denilerek reddedildim. nedeni suydu, üretici bu tarz sikayetlerde mikroskop altina yatiriyor ayakkabiyi. dikis yerlerindeki ipliklerde deformasyon görülmüs. bunun nedeni de benim o dönemki cahilligimle kamp atesi civarinda takilmis olmam imis. atesle temasi olmasa bile o sicaklikla yapistirici malzemede esnemeler olmus, ipliklerin uclari eriyip yapismis. yani goretex gibi ayakkabilarin sugecirmez kalmasini saglamak cok zor.

•ama gene de @peggynin dedigi gibi, eger bir ayakkabi su gecirmez ise, kisa süreli karla da mücadele edebilmeli. en eski botum 6 yillik, aylarca giydigim oldu, kamp ates gördü. hala su ve kar gecirmez bir saat kadar karda gezsem. su an bulundugum yer -13, kar degil buz yagiyor, bilege kadar kar. 8 cift ayakkabimdan spor ayakkabilarim dahi 20 dk karda yürüsem islanmaz, beni gecirmeye yeter. eger o kadar kisa sürelerden veya istanbul gibi yerlerden bahsediyorsak, evet, su gecirmez bot kar suyunu da hemen cekmemeli.

•son olarak, ister profesyonel olun, ister ayakkabinin tanesine 1000 lira sayin. -30 derecede 8 saat disarida kaldiginizda, sizinle islanmak arasindaki tek sey, goretex, texapore vs gibi teknolojik kumaslar degil, posettir. cogu asker veya outdoorcu gene de corap disina poset giyip giyer ayakkabisini, nefes almayip terleyecegini bilse de. not düseyim istedim.

Ayakkabıyı süngerle bir güzel vazelinliyorsun, kenar dikişlerinin de nasibini aldığından emin olmak için kenarlarda ve dikişlerde bir diş fırçaşı ile ikinci bir kat da atıyorsun. ardından kısa bir fön makinesi işlemi ile vazelini özümsemesini sağlıyorsun.

Hayırlı olsun, ne normal su ne de kar suyunu geçirmeyen canavar gibi bir ayakkabın oldu. 4 yıllık ısparta deneyimi ile sabittir.

Notlar: Açık renk ayakkabılara uygulama, koyulaşır. Nubuk ve süet ayakkabılarda sakın deneme. Sadece siyah veya koyu kahve renginde kullan, onlarda atış serbest. Yoğun kar gören ve soğuk iklimlerde 3 - 4 ay dayanır. Sonra yenileme ister. Daha uzun kullanım için önce parafin sonra vazelin aksiyonu var ama işçilik ister.

nrmnm +1

Atladığınız bir nokta var. Bankalarda genellikle mesai saatleri dışında kur makası açılır, yani internetten de bozdursanız mesai saatleri içinde bozdursanız daha iyi olur. Enpara'ya bakmadım, makas enpara'da var mı yok mu net olarak bir şey diyemem ama garanti de baya büyük bir makas var. isterseniz mesai bitmeden girin bakın alış satış a sonra mesai bittikten 10 dk sonra bakın farkı görürsünüz.

usd diyorsun camda nasıl 3.36 yazıyor? 3.1'den mi bozdurdun 3.01'den mi? bir şey anlamadım sayılardan.

3,36 euro kuru gibi duruyor.
USD 3,05 civarlarında.

Kapali carsida su an 3.035 civari. Sayilarda bi karisiklik var gibi.

sayıları bir kenara bırakırsak mesai saatleri içinde enpara daha avantajlı.

kusuratta virgülden sonra bir sıfır eksik tazmisim beyler

enparada faiz sürekli, hoşgeldin faizi olayı yok.

araba olarak i10 + 1. 2015 modelin en üst paketini sıfır olarak 45000 civarına bulabilirsin.

Enpara için soyluyorum hosgeldn faizi degil, 2. Ayda da o faizi verecek yada tum orani guncelleyecek.

1) enpara hep oyle.

2) bence i10, i20 den daha iyi ama i20 yi daha hizli satabilirsin

ilk araban olacaksa olabilir ama 1.2 benzin bi yerden sonra yetmiyor eğer performans isteyen biriysen.

hoş geldin faizi değil, genelde en iyi faizi veren banka enpara oluyor.

1- enpara nın faizi her zaman piyasaya göre yüksek olacak deniyor. 12.5 garanti değil ama hoşgeldin faizi de değil. yani 1 ay sonra azalmayacak. ancak banka ekonomik datalara göre mevduat faizini düşürürse azalacak.

2-Araba güzel, 4 yıldır getz kullanıyorum. çok büyük şüpheler ile almıştım ama araba kaya gibi çıktı. bu onun bir sonraki versiyonu olduğuna göre çok çok daha iyi olmalı. Bence en önemlisi değer kaybedip kaybetmeyeceği. benim 18.900tl e aldığım getz şu an 25.000tl de. çok çok saçma ama gerçek.

bence otobüs işletmesine bırakabilirsin.
Eğer o olmazsa dürümcülere sor ama bu terör ortamında zor

Alışveriş merkezlerinde emanet dolapları oluyor genelde. Harem civarında nerede var bilmiyorum ama Mecidiyeköy'de Cevahir avm'de var, oraya bırakabilirsin

bugünlerde emanet sıkıntılı, b planın olsun.

bence görüşmeye gittiğiniz yerde danışmaya bırakın.

Pub lar bostur simdi. Barlar sokaginda calisilabilir. Ben calismistim daha once bos oldugundan valize de yer var. Hatta cizim yapmistim ☺

paypal?

Bitcoin

Fidye isiyse beni de yazin ☺
Nerde oldugunuzu bilmeden ancak bankadan olur. Veya en azindan bir yere ugrayip almaniz lazim yine ogrenmis olur. Araya 2. 3. Kisiler sokulabilir. Boylece kritik olan kisinin yeri belli olmaz.

bankanın "cebe para gönder" şeysiyle

Bitcoin türevleri.

paypal ya da banka havalesi ile karşı tarafa anonim kalabilirsiniz.

polis bile bulamasın diyorsan bitcoin.

paypal ve bitcoin harici bir yöntem yok diyebiliriz.
Yani para bankaya bu ikisinin haricinde giriş yapmamalı.
Vergi sistemi dolayısıyla bankaya giren çıkan para takip edilebilir.
Mebla büyükse, paypal ve bitcoin 'de riskli. bir kaç hesaba bölünmesi gerekir.
"bukoli" uygulaması geldi aklıma bir de. kamerasız çalışan bir bukoli şubesi iş görebilir belki. detay verebilsen aslında oluru bulunur.

yıkanacaksan havlu lazım olur tabi, terlik de al mutlaka. banyodan çıkıp ıslak ayakla ayakkabı giymeye çalışmak zorunda kalmazsın.

Terlik olabilir, rahat dolaşmak için.
Havlu gerekir.
Titiz biriysen yastık kılıfı götürebilirsin.

Havlu ve kesinlikle terlik.

terlik yerine sandalet götüreceğim. yastık kılıfı ve havluyu ekledim teşekkürler.

Uykun hafifse, kulak tıkacı olabilir.

yoğun bir hostelse prizler dolu olabilir, priz çoğaltıcı götürebilirsin.

www.selcukkardesler.com

4lü uzatma aldım :)

Bir çok arkadaş dolaşmak için terlik yazmış siz de sandalet götürüyorum demişsiniz. ben de terlik diyeceğim ama banyoda kullanmak için. bazı hostellerin banyo alanları aşırı rezalet oluyor oraya çıplak ayakla basamıyorsunuz, plastik bir terlik çok işinize yarar. tabi dikkat edin kayıp düşmeyin.

Gece ışıklar kapatıldıktan sonra kitap okumak gibi bir niyetin varsa mini bir fener, ya da şu kitap ışıklarından.

havlu alıp boşuna yük etme yanına, hostelden kiralarsın.

yastık kılıfı
peştemal cinsinden havlu
hafif, parmak arası terlik
kaliteli kulak tıkacı
powerbank

hatta temizlikten emin değilseniz, www.ebay.com tavsiye ederim.

başlığı okuyunca aklıma ilk tuvalet kağıdı geldi.

GAP kazak. Sıradan marka niye pahalı lan bu diyodum ki yanılmışım

abi bu kıl testereleri oluyor ya... orta 3 te herkes pahalısından almıştı. ben ucuzunu almıştım. baya farklıymış meğerse. ben aynı işi yapar diyordum ama...

genelde bu alet edavat kısmında oluyor bu fark etme.

Merrell bot...30 sene ayaklarıma üzüldüm neden daha önce almadım diye...

tuvalet kağıdı :))

Kedi kumu
Pamuklu gomlek/kazak (daha polyester urun giyinmem)
Cilde temas eden butun makyaj/cilt bakimi urunleri
Kol saati vs vs
Benim babamdan dolayi bu konuda hassasiyetim var. Bizde ayakkabi ayakkabicidan, saat saatciden (michael kors yerine swatch, casio ya da seiko misal), gozluk gozlukcuden (prada olmaz, rayban veya persol falan olmali) alinir.
Ucuz mal alacak kadar fakir degilim felsefesini benimsemis bulunuyorum ben de :) ama tabi ucuzdan kasit kaliteli urune hakkini vereceksin oluyor bizde.

Çekirdek kahve, marka vermeyeyim ama bazı kulaklık modelleri

bot, bilgisayar, çekirdek kahve, güzel olan her şey.

miele - çamaşır makinesi
eşşek ölüsü gibi yerinden kıpırdamayacak kadar ağır ve gerçekten heriflerin 20 yıl garanti verdiği kadar sağlam.


mercedes s serisi - kendim almadım elbette, kısa bir süre kullanma fırsatı buldum sadece. gerçekten farklı bir "şey"miş.
daha önceleri de üst seviye çok araç kullanmıştım, land cruiser, camry, 5 serisi gibi.. ama bu başkaymış.

Tuvalet kağıdı, ayakkabı, bilimum elektronik ürün.

tereyağ ve kayısı. önceden mahalledeki süthaneden alıyorduk tereyağı. bi yer keşfettim hayatımda yediğim en güzel tereyağ. neye katarsan level atlatıyor yemeğe.

kayısıyı normal pazardan alırdık. patron tanıdığından getirtti bu yaz. böyle kayısı yemedim ben arkadaş. ve ikram ettiğimiz herkes ama herkes nerden aldığımızı sordu yer tarifi istedi. şeker ne ki bal ne ki o derece yani.

Kesinlikle ayakkabı. Çok net. Sonra parfüm, pantolon, tuvalet kağıdı, peçete ve tabii elektonik aletler.

Hayatımda ilk defa paraya kıydım edp parfüm aldım. Saatlerce duruyor kokusu yoğunluğunu kaybetmeden sadece alt notalarak geçerek ve öyle içinde duş almadan 2 sıkma ile etrafta da kendini hissettiriyor.

aklima ilk ayakkabi geldi.

Uniqlo'nun Ultra hafif kaz tüyü montu. Üstünde yok gibi, iphone ile aynı ağırlıkta. Kolayca katlanıp küçücük cantasına sıgıyor. Büyük rahatlık.

Bunun dışında tuvalet kağıdını çok önemserim, en iyisini alırım.

Dell Xps 13 - Şirkette mac kullanmak sıkıntı olduğu için aldım, görünüşü, performansı, ekran çözünürlüğü 4-4lük bir makina.

dijalli'ye katılıyorum doğal elyaflı tüm tekstil ürünleri. Polyestere göre daha dayanıksız, daha çabuk solan, daha çabuk ütüsü bozulan, daha hassas yıkanması gereken ürünler olsa bile insanın hayatına level atlatıyor resmen.

yatak. kalitelisini alınca zımba gibi kalkıyorum.

motosiklet
bilgisayar
tuvalet kagidi
ayakkabi
cilt bakim urunleri - makyaj malz.
uyku tulumu

1.69 Un olduğu sütuna filtre ekleyip süz

ctrl+f bul ve değiştir.

yapmak istediğin sadece 1.69'u 100'le mi çarpmak? 1.69*100 yani eğer öyleyse.

imgur.com gel al ben eskisini söktüydüm bunu ısır

elektrink çarpması adına bişey olmaz, max 12 v zaten, fakat devre kartı, floresan ve ekran içindeki mürekkep zehir ihtiva edebilceği için sıkıntı olabilir.

kısaca ısssırtma :D

bence tüplü televizyon ıssır, bu mevsimde o iyi olur.

500bin

30binle seyyar tezgah açarsın kardeşim.

sıfır. iş mekanizmasını çözdükten ve o mekanizma içine girebilecek bir gedik yarattıktan sonra başka bir şeye ihtyacın yok. bu gedik bazen paradır, bazen tanıdık, bazen görüntü, bazen din iman, bazen bilgi. sadece para ile iş yapılacağını zanneden kişinin sıfırdan bir şeylere başladığını zannetmiyorum. ama sen çimento fabrikası açacağım diye işe girersen o zaman ilk yatırım olacaktır işin içinde. bunlar ayrı konular zaten bu tip bir sorunda da spesifik soruya göre spesifik cevap var. net yani.

Is kurarken en az 1 sene hic para girisi olmasa bile iflas etmeyecek bir birikim gerekir (derler).

30bin TL sermaye ile gireceginiz isin teoride aylik 30bin/12=2500 TL getirecek bir is olmasi lazim ki 2500 TL icin is kurma stresi ve riskinde degmez.

Ise bakar. Mesela evde oturup bilgisayar basinda yapabilecegin bir isi cok rahat kurabilirsin o paraya. Turkiye'de oluyor mu bilmiyorum ama home office icin kirayi, faturalarin bir kismini vergiden dusme gibi imkanlar oluyor bazen, mis.

İş kurmak değil yapabileceğiniz iş kurmak önemli. Ne iş yaparsınız? Satışçı mısınız? Herhangi bir Sektör deneyiminiz var mı. Deneyim konuşuyor

nasıl bir iş kurmaya niyetin var? home office mi çalışacaksın? hiç detay vermemişsin. ona göre kendi çapımızda bir öngörüde bulunabilirdik. şimdi ne yazsak havada kalacak. şu an ekonomik kriz var. yılların firmaları takır takır gidiyor. haberlere çıkmamasının tek nedeni sansür. örneğin en büyük 500 firma falan diye listelerde adı çıkan firmaların bile çoğu borç içinde yüzüyor mesela. o yüzden kazanacağın paradan son derece emin değilsen eğer ve şu an zaten kendini çevirebiliyorsan bence iki kere düşün. eldekini kaybetmek var neticede.

bence alınır.sadece 1920*1080 desteklememesi kullanım amacına göre dezavantaj olabilir.

msi kullanıcısı olarak msi alma diyorum.

ne için alacaksın? oyun oynayacaksan şunun ekran kartı çok daha iyi.
www.webdenal.com

arkadaşım oyun falan oynamaz. sadece iyi bir şey almak isteyen kullanıcı. 1600 verip casper alacağıma bu fiyata bunu alırım diyor. ben de donanımlarından çok anlamadığım için sormak istedim.

asus da msi da iyi bişey. gitsin gözüyle görsün, hangisini beğenirse onu alsın o halde.

asus da msi da iyi olabilir, ben kullandığım üründen memnunum ama msi servisi inanılmz kötü ve güvenilmez.

götürdüğüm ürünü yalandan içeri aldılar ve bakmadan geri getirip (renkli cam koymuşlar ama dikkatli bakınca içerisi görünüyor) garanti dışı dediler, bunun üzerine cihazı hiç kontrol etmeden bunu nasıl anladınız?! diyerek cihazı yanlarında açıp hatasını göstedim ve bu nasıl kullanıcı hatası olabilir? var mı bir örneği dedim "eöö ilk defa böyle bir şey görüyoruz, bunu bir tayvan'a soralım kem küm" faslına geçtik. içimden "e amına koduğum hani garanti dışıydı şimdi niye tayvan'a soruyorsunuz? ben ürünü kargoyla gönderseydim gerisin geri bana mı yollayacaktınız" demek gelse de garantinin sürebilmesi, cihazın parça bütünlüğü ve akıl sağlığım içn sustum.

böyle bir durumda yurtdışından bilgi almak en fazla 1-2 gün sürer değil mi? ancak bu arkadaşlar 18 gün boyunca dönemdiler, ben aradım "cevap gelmedi" diye salladılar ancak hemen 1 saat sonra değişim kararının çıktığını söylediler.

öyle tahmin ediyorum ki firma ile iletişime bile geçmediler, ben arayınca akıllarına geldi ve "bu manyağı daha fazla bekletmeyelim sıkıntı olacak" kafasıyla değişim yoluna gittiler. bilemiyorum, neyse...

cihazı götürmeden önce garanti dışı derlerse nasıl bir tabloyla karşılaşacağımı merak edip eski bilgisayar sahibi müşteri gibi arayarak hatalı parça ellerinde var mı ve değiştirmek istersem ne kadar sürer fiyatı ne olur vb sorular sormuştum, parçanın olduğunu ve bizzat getirirsem 1 saat içinde yapıp teslim edebileceklerini kollll gibi fiyatıyla ilettiler fakat değişim kararı çıktıktan sonra ne hikmetse o parça birden yok oldu ve bir de parça için bekledim.

normalde kendi verdikleri servis fişinin arkasında belli gün içinde sorun tespit edilip dönüş yapılamazsa yedek makina verecekleri vs falan yazılıydı ama hiçbirini yapmadılar, ben de hiç sormadım çünkü giderseniz göreceksiniz ki saçma sapan bir yerde saçma sapan adamlarla servisçilik oynuyorlar, öyle bir yerden iyi hizmet beklemek zaten hayal.

cihazımı teslim alırken de çalışanlarla sorun yaşadım, insanın gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar ve hemen oracıkta yalan söylediklerini ispat ettiğinizde de lütfeder gibi yanlışı düzeltiyorlar. çıldırmamak elde değil...

"vay amına koyim bu nasıl iş bu nasıl boşvermişlik, cihazı kargoyla yollasak kimbilir neler olurdu" diyerek firmayı msi'a şikayet etmek isterseniz de servis'in msi türkiye ofisi ile alakasının olmadığını öğreniyorsunuz.

evet, cihazı kontrol bile etmeden kafalarına göre garanti dışı bırakabiliyorlar ve msi türkiye ile görüştüğünüzde biz müdahale edemiyoruz, biz bilmeyiz tayvan bilir cevabıyla karşılaşıyorsunuz. tamam o zaman şikayetimi/talebimi alın tayvan'a iletin bakalım onlar ne diyor dediğinizde ise tayvan'a servispoint üzerinden ulaşmamız gerektiğini söylüyorlar.

içinizden "anamı belleyen kadı kime kimi şikayet edeceksiniz", dışınızdan "çok haklısınız ben onlarla tekrar konuşayım belki kendilerini tayvan'a şikayet ederler" diyerek konuyu kapatıyorsunuz.

üstelik, ürün almadan önce msi'ı ararsanız güven vermek için "msi burada distribütörle temsil edilmiyor, doğrudan ofis açtı" diye yalan söylüyorlar. ha, yalan değilse daha kötü, çünkü o zaman da iş ortaklarıyla ilgili sorunu iletmek istediğinizde ölü taklidi yaptıkları ortaya çıkıyor.

kısaca;
msi, teknoloji marketlerin ve internetten satış yapan firmaların taleplerini toplayıp kendilerine iletmesi, siparişleri yönetmesi, inceleme yapanlara ürün ve eşantiyon gönderilmesi için 3-5 kişilik bir grubu burada bir ofise koymuş parasına bakıyor, satış sonrasında ne olup bittiği umurlarında bile değil.

asus msi'a göre her türlü kaliteli sayılır.ayrıca bu bilgisayarın ekran kartı çöp.işlemci çok önemli değilse i5 işlemcili,ekran kartı iyi olan bir alet almak daha mantıklı.

Yok cok fena kokar o icme zararlidir bence.

olmaz yaa. önce bi yıkayın güzelce sonra takılın. ne farkeder ki yıkadıktan sonra. yıkamadan içmeyin bence.

defalarca caydanlik yakmis birisi olarak ilk once icine su koyup biraz isitin ve suyu bosaltin. bunu birkac defa yaptiktan sonra caydanligin icini guzelce yikayin. yoksa ilk 2-3 seferde garip tatlar alirsiniz. ha, zehirlenmezsiniz o ayri ama tadi berbat oluyor suyun.

2 kere kaynatıp suyunu boşalttım. yıkama imkanım yok. içeyim mi? karnım aç kahvaltıyı çaysız yapamıyorum. evde peynir zeytinden başka da bir şey yok.

Evde sirke varsa koy içine, bir de öyle kaynat. Böylece yanmış kireçlerin çözüneceğini tahmin ediyorum.

yok hacı zaten pek kireç de yok içinde.

çok açım. içiyorum bak.

Mutlu hissediyorum bu aralar ama tamamen sebepsiz. Olecek miyim neyim :d

Cik mitliyim

Evimi, isimi, esimi,kedimi, kendimi her biseyimi cok seviyorum bu aralar, bir de indirimle 15 rl ye muhtesem otesi bir paspas aldim onun da etkisi olabilir:))

mutsuzum, belirsizlikler var, hatta hayatım belirsizliklerden ibaret olmaya
başladı ve bu çok canımı sıkıor.

Mutsuz değilim ama mutlu olduğumu da söyleyemem. Mutlu olduğum anlar ise genelde görmek istediğim kişileri gördüğüm anlar oluyor. Ama uzun da sürmüyor bu mutluluk.

Hanımımla birlikte çay içip O Ses Türkiye yılbaşı özel programının tekrarını izliyoruz. Tabii ki mutluyum.

şu an çok değil ama eski şirketimden paramı çektiğim an çok mutlu olucam.

Mutsuzum, sadık geçirdiğim 3 yıl ardından ömürlük kazık yedim

dunyada ne cok insan var ve ben ne kadar azini taniyorum. enteresan.

Mutsuzluktan olmemek icin direniyorum. Niye direniyorsam.

Huzursuzum
Elim ayağım yerini bulamıyor
Konsantrasyonum çok az

mutsuzluktan ölüyorum. bu yıl işlerim yolunda gider ve hayalimi gerçekleştirebilirsem mutlu olabileceğim. ama şu an için çökmüş vaziyetteyim ve sabrediyorum.

mutsuzum. yalnız olduğum, kendimle kaldığım her an mutsuzum, bir yerde bir bozukluk var bilmiyorum. bunu çözmek için çaba göstermeye dahi en ufak mecalim yok, bu beni daha da mutsuz ediyor. kendime zarar vermem sanırım ama bazen bir şey olsa da ölüp gitsem diyorum. ama şunu fark ettim belki işine yarar: insan kötüyüm dedikçe cidden daha kötü oluyor. kötü olmayı ödevini yapmamış bir çocuğun son anda hasta olup buna sevinmesi gibi bir bahane haline getiriyorsun. bazı tutarsızlıklarına bir kılıf uyduruyorsun ve düzelmek için çabalamaktansa "ben iyi değilim, buna hakkım var" demek daha kolay geliyor. birinin seni çekip çıkarmasını beklemeye başlıyorsun ama öyle biri yok.

@kul

yasiyorsun canlisin nefes aliyorsun. bir silkinsen. bi kere daha baslasan. yenilenip tazelenmek icin yarini denemesen de simdi baslasan ?

bende mutsuzum ama degistirmek istiyorum. degismez mi bu ? bu dunyanin kahri hep bize miii

mutluyum
sebepsiz

mutluyum, yalnızlığım gitse daha mutlu olurum.

@hasmetizm 2046

nasil bir yalnizlik bu ? nasil gecer ?

mutlu olmak icin de sebebim yok, mutsuz olmak icin de, notrum

Karışık. Ne mutluyum ne mutsuzum. Gazı varmış gibi hissediyorum. Bi çıksa rahatlayacakmışım sanki...

kronik yalnızlık. arkadaşım yok. vardı kayboldular yada ben uzaklaştım. yenilerini beğenmiyorum, yalnız kalmayı kötü ilişkilere tercih ediyorum. güzel ve iyi bir insanla tanışmayı umut ediyorum.

Cok mutluyum.

Mutluluk dış nedenlere bağlı olarak degismez ve gelişmez, degismemeli ve gelişmemeli.

Yani "mutluluk içimizde" meselesi.
Ama bu uzun bir konu tabii.

@blatta hiberna


sen optimist bi abiye benziyorsun. kisaca azda olsa bahsetsene, hic yilmiyor musun ?
@hasmetizm 2046

benimde hic arkadasim yok :)

"Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır. O da mutlu olmak için burada olduğumuzu sandığımızdır"

mutlu olup napacan..

mutsuzum ;_;

Mutlu olmam gerekiyor ama öyle hissetmiyorum, mutsuzum. İlerisinde yapacağımı bilemediğim bir level'a eriştim hayatta, sevmediğim işlerde yıllarım geçecek, araya bir de çocuk sıkışacak, hem koca hem çocuk yani min. 2 çocuğa bakıp arkalarını toplayarak ömrüm geçecek, sonra da Allah bilir ne şekilde yaşlanıp elden ayaktan düşerek öleceğim.
Öyle işte.

is yerinde insanlara nasilsiniz demek yerine, mutlu musun diye soruyorum,
deli muamelesi goruyorum. burda hepiniz cevap verdiniz.tesekkurler

hıhı.

foster, sorma insanlara çünkü kimse buna cevap vermek istemez, özellikle mutsuzsa.
genel anlamda mutsuzum. ama kedim şapşiklikleriyle beni mutlu ediyor, bir o var sanırım hala mutlu edebilen.

İş yerindeki insanlara niye mutlu olup olmadıklarını soruyorsun ki?
Antidepresan sırıtışı ile gezen beyaz yakalılardan biri gelip bu soruyu bana sorsa, ünvanına bağlı olarak içimden küfrederim veya dışımdan terslerim (Evet bu kafayla herkesi tersleyebilecek konumdaki bir ünvana ... gelirim orası doğru).

pek değilim

kül +1 demek istedim

mutsuzum ve vicdan azabına benzer birşey çekiyorum. sanki herşeyin sorumlusu benmişim gibi.

Enkaz gibiyim, mutsuzum. Ama ters giden şeyleri düzeltmek için ufak adımlarla da olsa çaba sarf etmeye çalışıyorum.

@ihan

bence nasilsin cok yalandan bir soru.en azindan insanlar boyle davraniyor.
mutlu musun daha kapsamli bir soru sanki.
gercekten iyi olup olmadigini merak ettigim icin soruyorum.

mutluyum. eskiden hayal kurardım şimdi hedef oldu.

bu optimistlik değil aslında.

ama günlük moral bozuklukları, keyifsizlik dışında genel mutsuzluk genelde özdeğersizlik ve kendini temelde sevmeme gibi nedenlerle oluşuyor.
bunun nedeni de aileden aktarılanlar, travmalar, anılar gibi bir sürü şey olabilir.
yani illa "bugün işten atıldım, çok mutsuzum" gibi bir şey olmak zorunda değil.
hayatında her şey normaldir, ama yine kişi mutsuzdur mesela.

mutlu olmanın kaynağı, kişinin kendini kayıtsız ve şartsız olarak sevmesi, kendine değer vermesidir.

mutsuzluk normal değildir, yani insanın doğal hali neşe ve mutluluktur.
eğer mutsuzluk varsa, o an gözle görülmese bile kaynağı da vardır.

yani uzun lafın kısası, hayata yayılan temel mutluluk, bilinçlilikle ve farkındalıkla ulaşılabilinecek bir şey.

çünkü hayat böyle depresyonda geçirilecek, kendi küçük dünyanda dolaşıp durularak geçirilecek bir şey değil, hayat yaşanacak bir şey.
dolayısıyla mutsuz olmak, temelde yani bilinçaltında yaşamakla ilgili sorun olması demektir.
yaşamak istememek, yaşamaktan korkmak, istediği gibi yaşayamayacak olduğunu düşünüp yaşamaktan vazgeçmek vs.

ama ülkemizde özdeğer sorunu yaşayan insan sayısı çok fazla.
bunun da işte kültürle, geleneklerle, aile yapısıyla, aile yapısından dolayı bireyselleşmekte zorlanma ve bireyselleşememe gibi şeylerle ilgisi var.

özet olarak; görüntüde yetişkin bir insan, bilinç olarak yetişkinliğe erişemeyip, çocuk ya da ergen bilincinde kalırsa, o insan mutsuz olur.
ki ülkeden verdiğim örnek de buydu zaten.

çünkü bahsettiğim kültür, gelenek, aile yapıları vs bireyi yetişkin bilincine hazırlamakta yetersiz kalıyor.
ülke ergen bilincinde olan yetişkin görünümlü erkekler ve çocuk bilincinde olan yetişkin görünümlü kadınlarla dolu.
bu da eşittir mutsuz insanlar ve dolayısıyla mutsuz toplum.

(not: bu yazı, duyuruya cevap vermiş kişilerden bir ya da birkaçına cevaben yazılmamıştır, sadece bazı bilgilere dayanan bir bakış açısıdır.)

Bu haftanın mutluluk vesilesi yeni espresso makinem oldu. Bir paket kahve bitirdim. Pazar sahilde kar üstünde 11k da koşunca kafam güzel oldu. Akşamki trafiğe kadar iyiyim.

@blatta hiberna

hocam goruslerinizi paylastiginiz icin cok tesekkur ederim. ozguven/ozdeger konusunda o kadar haklsiiniz ki, bir insan ancak bu kadar hakli olur.
yazinizi notalarim arasina kaydettim tekrar tekrar okuyacagim.

yalniz anlayamadigim bir mevzu bahis soz konusu. cocuk bilincinde olmak neden kotu ? boyle bir durum bende de var. sosyal hayata adapte olamiyorum. kendimi bir kumeye dahil edemiyorum vs.

cocuk ruhunda kalmak cok aci evet ama neden yanlis bunu tam anlayamadim. yetiskin bilinci diye bahsedilince aklimda daha ciddi ve sevimsiz bir tablo olusuyor.

tesekkurler.

rica ederim...

içindeki çocuğu yaşatmak ve korumakla, çocuk bilincinde olmak aynı şey değil çünkü.

yetişkin bilincindeki kişi; kendi gücünün farkında olan ve bunu yönetebilen, kendine göre iyi kötü bir yol tutturmuş, kendi başına ayakta kalabilen, kendine yeten, dolayısıyla sorumluluk konusunda sorunu olmayan, hedeflerle hareket eden, bireysel bağımsızlığını kazanmış insan demektir.
bu da özgüveni doğurur otomatik olarak.

dolayısıyla ikili ve sosyal ilişkiler de daha sağlıklı gelişir, sevgi konusundaki problemler azalır.
çünkü bu insanlar sevgiyi hem karşısındaki kişi/kişilere, hem de içinde bulunduğu topluma aktarmakta sıkıntı çekmez.

yani hayatın getirdikleriyle, ailenin istekleriyle, başkasının dedikleriyle, toplum dayatmalarıyla, içgüdüleriyle yaşamaz; seçimler yaparak yaşar.
bu da daha "güçlü" biri olmak demektir.

mesela "ay yaşım geldi, anne/baba olmam, evlenmem lazım" yerine, kendini bir çocuk yetiştirebilecek kapasitede gördüğünde çocuk yapmak ya da birini gerçekten sevdiğinde, aşık olduğunda evlenmek gibi.

ama sen çocuk bilincinde kalırsan, yetişkin görünümlü çocuk olursun.
beklentilerle, dolayısıyla hayal kırıklıklarıyla yaşarsın.
başkalarını mutlu edip, kendi içindeki boşluğu doldurmaya yönelirsin, çünkü kendi içinde çelişkilerin olur, kendini okuyamazsın.
sorumluluk üstlenmek istesen de bunu gerçekleştirmekte zorlanırsın.
tek başına ayakta kalamazsın, ebeveynlerine ya da başkalarına ihtiyaç duyarsın.
önceden yazdığım ailevi miraslar hayatında yer etmeye devam eder.

mesela bizim ülkedeki anne-oğul ilişkisi buna en güzel örneklerden biri.
erkeklerin büyümesine izin vermiyorlar.
bir yandan da tamamen içgüdüye hitap eden hormonal düzeyde erkeklik pompalıyorlar.
dolayısıyla bilinçaltı düzeyde annesinden kopamamış, ama diğer yandan kendini yalnızca kasık bölgesinde çok erkek hisseden, özgüvensiz ve aslında kafası karışık çocuk adamlar türüyor.

yani bu durum, bir kadını sevmenden, işinde başarılı olmaya kadar gider.
birey olamazsın.
ama burada önemli olan bu geçişi neden yapamadığın konusunda farkındalık kazanmak.
yani sen neden hâlâ çocuk bilincindesin?
seni oraya bağlayan, orada tutan şey ne?
bu değişebilir mi?
değişebilirse nasıl değişir?

gibi şeyleri incelemek lazım.

ben de yasamayi sevmemekten kaynaklanan umarsizliktan, rahatliktan, ne olacaksa olsunculuktan cikan bir mutluluk var, depresif yanimla catisma halindeler ama.

hayır

mutlu olmak neydi, onu bile unutmuş olabilirim. küçücük geçici heveslerle mutlu etmeye çalışıyorum kendimi ama hayatımın temeli mutsuzluk üzerine bina edilmiş sanki kurtarmıyor.

@blatta hiberna

hocam gaz vermek gibi olmasinda super tespitler ve aciklamalar ile aydinlattiniz durumu. yazdiklarinizi okurken kendimi gordum.
sorunu tespit edince en azindan cozmek icin bir umudunuz oluyor. cok tesekkur ederim. inanilmaz faydali oldu bu acidan bakmak.

@inhiraf

intihar safhasina kadar geldiysen, artik herseyden umudunu kestiysen neden olanca gucunle saldirmiyorsun ?
kendine zarar ver demiyorum, yanlis anlama. ama kaybedecek bir seyin kalmamis senin dusuncene gore. e o zaman cok rahat olman gerekmez mi ?
mesela git durduk yere yeni insanlarla tanis, otostopla dunyayi gez. zaten besiktasta ev bile alamayacakmissin. sevmedigin iste zorlamanin alemi ne ?
baska rota cizsene kendine.

mutlulara multitap'tan gelsin www.youtube.com

cvp; degilim.

everest'e tırmanmayacaksanız abartılı gibi (:

Verdiğin paranın 10 da birine bile değmez. Başka markalara yönel

Yılın iki ayı karlı, 5 ayı eksilere teğet derecelerde geçiyor gibiyse iyi. Aksi durumda biraz fazla donanımlı gibi.

bence güzel

bayan için şık.

bence çok güzel.

@dieselsingle2

bu paraya daha mantıklı hangi alternatifler değerlendirilebilir? konunun uzmanı olmadığım için soruyorum.

@dieselsingle neden değmez?

rahattır sıcaktır belki onu bilmiyorum ama hiç güzel değil.

dark souls herkese göre bir oyun değil, aynı adamların oyunu bloodborne'u oynuyorum ps4'te pek sarmadı beni. halbuki puanları çok yüksek. ds2 daha da zor diyorlar, bence shadow of mordor al geç, garanti eğlenirsin.

dark souls serisi saç baş yolduruyor. oyun çok zevkli ama bir yeri geçemediğinde 50 kere (hiç abartmıyorum inanın) baştan sarıyorsunuz ve baştan sardığınız kısımlar en az 4-5 dakika oluyor. yani sizi geçemediğiniz yer den çok oraya gitmek uğraştırıyor. buna üşenmiyorsanız kesinlikle dark souls. oyun için sanat eseri denilebilir. kesinlikle basite indirgenip kötülenecek bir oyun değil.

middle earth güzel, ama 2. kez oynanacak oyun değil bence. oynarken zevkli ama, biraz rutine binse de. bi de fazlasıyla konsol için tasarlandığı ve bayağı yakın dövüş olduğu için klavye-mouse biraz zor olabiliyor. ben laptop'a bağladığım gamepad ile oynamıştım.

iki oyunu da oynadım ve ikisi için de gamepad çok daha iyi oluyor. ama shadow of mordor nispeten daha rahat klavye ve mouse ile. bir de dark souls çok zordur çoğu insan oyuna başlayıp bu ne biçim oyun ne map var ne görev diye bırakıyor.

çok sağolun tavsiyelerinizi dinledim gözüm yemedi sıkılıp kenara atmaya. road redemption (çocukken bayılırdım ilkine), tomb rider, brothers a tale... aldım yerine

Kol saati, tablet, kaliteli bir pijama takımı, gömlek, traş makinesi, parfüm

@fotrsapka

saat takmaz, tablet kullanmaz, pijama giymez, gömlek kullanmaz, gillette mach3 ile tras olur, parfum kullanmaz :Ç))

sağol ama.:)

gazete okumayi falan seviyorsa bulmaca eklerini de cozuyor olabilir. guzel bir kalem. bulmacayi

@exlibris güzel tavsiye. tesekkurler.

Cizgi roman alin, cocukluguna donsun.

otomatik vitesli araba.

:) duymak mı? Kült bu ya ne duyması.

e ne o zaman?

yağmur yağıyor kaç şemsiyeni aç

İlk saniyeleri bilmiyorum da, 24. saniyede çaldığı şey; Aman Yolla Beyoğlu'na Yolla :)

Japon ayakkabıyı yakar. Bu kesin.

Belki sızdırmazlık sağlayacak bir yapıştırıcı bulabilirsen olabilir. Koçtaş/Bauhause gibi yerlere sorabilirsin. Standart yapışkanların sızdırmazlık sağlayacağını sanmıyorum.

japonun işe yaramayacağı garanti. ayakkabı piç olur. japonun verdiği hasarı düzeltemezsiniz. bali gibi bir şey ile yapıştırmanız lazım. bir diğer tarafı ayakkabı konstrüksyion gereği elastik olmaz zorunda japon ile başarılı bir şekilde yapıştırsanız bile yapıştırıcı elastik olmayacağından ya yapıştığı parçaya zarar verir ya da ayrılır yapıştığı yerden.

bence eder.
ama işe de bağlı tabi 1 tıl masabaşında excel ile uğraşmakla mühendislik arge-ürge alanında projelerde aktif rol almak aynı şey değil

bir yılda çalıştığın işten öğrenebileceğin her şeyi öğrendiysen etmez, fakat bunu yeni iş yerine başvururken belirtmende fayda vardır.

yerine göre değişir.

sadece 1 tane bu şekilde 1 yıllık deneyim varsa sorun değil ama birden fazla varsa işte o vakit sıkıntı. kafalarında bir şüphe oluşur.

''fark eder mi'' kısmına gelirsek, yaptığın işe, sektöre göre değişir.
''öğrenebileceğim her şeyi öğrenmiştim, ikinci sene kendimi tekrar edecektim o yüzden daha fazla şey öğrenmek ve yeni fırsatları değerlendirmek istedim'' gayet tatmin edici bir açıklama olacaktır yeni iş arayışındaki mülakatlarda.

bence farketmez. ama iş arayacaksan işi bırakmadan ara. ikinci seneni iş arayarak geçirebilirsin mesela. hem tecrübe devam eder hem de iyi bi iş bulana kadar çalışırsın.

sakın işi bırakıp iş arama.

bence gerek yok. sağlam para gösterdiyseniz bir sıkıntı çıkmaz.

ne kadar incelemediklerini göstermek için yazıyorum: her otel rezervasyonumu sadece çıktısını alana kadar yaptım, maksimum bir gün sonra hepsini iptal etmişimdir, kimse bişey demedi şu ana kadar, vize alamadığım yahut sürecin uzadığı olmadı...

bişey olmaz rahat ol

korkutmak gibi olmasin ama babam da bu sikayetlerle doktora gitmisti bi kac yil once, hala ugrasiyoruz.

goz arkasindaki sivinin retinadan ayrilmasi dolayisiyla goz arkasinda kanama olmustu onda. sonra katarakt gelisti, lens dustu, tekrar lens takildi, odem topladi, simdi hala odem dagilsin diye ugrasiyoruz.

geciktirmeden bir doktora gorunmekte fayda var.

tuhaf ama mina urgan'ın bir dinazorun anıları kitabını okuyorum, kitabın bir yerinde aynı durumdan bahsediyor ve retinasının yırtıldığı ortaya çıkıyor lazerle dikiliyormuş

edit: retina değil korneaymış

Günün birinde, gökte bir tek bulut yokken, şimşekler çakmaya başladı, güpegündüz irili ufaklı yıldızlar uçuştu o zavallı emektar gözlerimin önünde. Meğer sol gözümün korneası yırtılmış. Laser ile dikildi. Bu dikiş sırasında, gördüğüm ışıkların ve renklerin güzelliğini anlatamam. Acapulco’da, Meksika körfezinde güneş batarken bile, böyle kırmızılar, böyle maviler, böyle yeşiller, böyle morlar görmemiştim. Işıklarla renkler öyle görkemliydi ki, o sırada, “aman ne iyi oldu da korneam yırtıldı!” diyecektim nerdeyse.

mina urgan - bir dinazorun anıları

gencler beni rahatlatır belki biri umuduyla yazdım şimdi iyice tırstım iyi mi:)

bununla birlikte baş ağrısı da bende vardı. doktora gittim ve auralı migren teşhisi kondu, o da olabilir baş ağrısı varsa.

Çok da korkmaya gerek yok ama bi göz doktoruna görün sen acil olarak. Acil dediğime bakma, varsa bi şey hemen ortaya çıksın ama büyük ihtimal yoktur inşallah dediğim gibi.

Bu arada, aklıma gelmişken, buyuk ihtimalle şuan google'dan belirtilere filan bakıyorsun, bakma. Google'a göre yemek yerken dilini ısıran ağız kanseri oluyomuş. Başı ağrıyanın kesin ya beyninde tümör ya beyin kanaması riski varmış. Falan filan. Doktora bi gidiyorsun hiçbi alakası yok halbuki. İnsan bedeni karışık bi şey, aynı belirti aynı şey demek değildir insandan insana değişir. İçini rahat tut, doktora da git, sonuçtan haberdar et

tehlikeli olabilir. ilk iş göz doktoruna gidin. burada sizi rahatlatmak için yazanlar kötü olasılık gerçekleştiğinde hiç bir sorumluluk almayacak. ışık çakması erken ilgilenilmediğinde. geri dönülemeyecek sorunların başlangıcı olabilir. sizin yerinizde olsam işi gücü bırakır uçarak giderdim. ben eskiden göz önünde uçuşan noktalar sebebi ile gitmiştim. sonunda ciddi birşey çıkmadı ancak yaşattığı huzursuzluk yetiyor netleştirene kadar. en iyisi hızlıca bu süreci tamamlamak ve bir şey için geç kalmamak. (bkz. retina dekolmanı)

bence tansiyon, yani gözdeki şimşek çakması yıldızları görmek tansiyon oynayınca oluyor ha bi de demişsin hareketsiz yaşam diye, ani hareketlerde oluyor öyle

tansiyonunu ölçtür takip et, bir göze git göz tansiyonun da önemli

google a sorma :)

geçmiş olsun

bende de şimşek şeklinde değil ama rüzgarla yukarı doğru kıvılcımlar çıkıyormuş gibi oluyor arada.

@tükenmez adam

Ee tamam ben ne demişim yukarda? Google'a baktığında direkt retina dekolmanı çıkıyor ama daha beter belirtilerle gidip temiz çıkanları bizzat biliyorum ki sen de onlardan biriymişin. Ben de orada bundan bahsettim, google'a bakıp kesin hasta oldum diye korkamana gerek yok ama "acilen doktora git" dedim. Yani "sana moral verenler sorumluluk almayacak" diye laf koymalara gerek yok önce okuduğumuzu anlayacaz.

bazen çok aç kaldığımda falan lsd almış gibi gözümün önünde renkli yamuk yumuk gökkuşakları, renkli büyük hareler görüyorum. ama ben bunun çok aç kaldığım, enerjimin dibini sıyırdığım için olduğunu biliyorum. şimdi diğer userlar senin durumun için korneayla ilgili ciddi şeyler söylemişler. bence içinin rahat etmesi için git görün göz doktoruna.

dostlar dusundugunuz icin tesekkur ederim ama retina dekolmanında bildigim kadarıyla görme alanı kaybı da oluyor. benimki harekete baglı gelişen bi durum. yani ya tansiyondan ya da allah korusun damarlarla ilgili olabilir, tıpcılar daha iyi bilir ama bi göz problemi degil.

Folyonin üstüne yazmışlar zaten direkt temas ettirmeyin diye. Kağıt ve poşette de maç kullanım dereceleri var. O ısıdan sonra ortaya birseyler çıkıyor olabilir

peynir i folyoya sarın 1 hafta bekleyin. peynir neredeyse simsiyah oluyor. ben folyo ile gıda maddesi temas ettirmiyorum. belki kağıtta da bu tip pis şeyler oluyordur ancak farkedemiyoruz.

aslında kafadan uydurma değil. çok büyük miktarda esinlenme ve toparlama var. bu işin sonu vikinglere trollere ve benim zaten pek bilmediğim binlerce mitolojik hikayeye kadar gider. yani öyle oturup iki üç haftada yaratılmış bir evren yok bence.

en azından okumak gibi bir işe girişmişsin sen de. star warsı falan geç asıl sana tavsiyem ursula le guin okuman. ağır dili var biraz yoruyor insanı ama lotr gibilerinden farkı daha bariz sosyal eleştirileri olması ve yarattığı dünyaların bu dünyadan farkının sadece değişik ırklar, değişik yerler olmaması. her yıl kadınken erkek, erkekken kadın olan bir topluluk düşün mesela, her yıl cinsiyet değiştiriyolar. veya mülksüzlerdeki sosyalist yaşam gibi. dediğin kitaplardan daha ağır ama bir o kadar da güzel kurguları var. bir araştır derim.

İlyada oku mordor da çay demlersin. Bunlar dahi insanlar, edebiyat ile uğraşmayı seçmişler.

esinlenme var +1 mesela ben Harry Potter'ı çocukluğumda okudum sonra filmlerini izledim, özellikle filmde ne mekanlar tasarlamışlar vay anasını diyordum o zamanlar. Geçen yıl İskoçya'ya gittim Edinburgh'ta J.K.Rowling'in Harry Potter'ı yazmaya başladığı kafeye gittim oturdum falan, abi zaten orası Harry Potter dünyası gibi yermiş ki!? Birleşik Krallığın binaları, köyleri zaten kısmen öyle!

bizden çıkmamasının bir sebebi de, maslow'un piramidinde üst noktalara gelememiş olmak. Bu bahsettiğimiz evrenler genelde İngilizlerden Amerikanlardan çıkıyor, biraz daha rahata ermiş hayal kurabilen, icat yapabilen, ekonomik kaygıları ve güvenlik kaygısını aşmış toplumlarda oluyor. Biz her an durağa otobüs mü girer metroda bi sıkıntı olur mu patron maaşı zamanında ödeyecek mi diye düşünerek yaşıyoruz, ne evren kurması...

kurguların, science fiction ların,senaryoların pesinde gitmeye gerek yok.
dinen zaten yaratildigi bildirilen bir çok alem var. tasavvuf ehli bunlari daha iyi bilir.
www.sorularlaislamiyet.com

asagida bir yorum daha ayrintili bilgi veriyor. yine bazi dini kaynaklarda bunlar daha geniş acıklanmıştır.

topukta kıkırdak zedelenmesi olabilir. yaklaşık 15-20 sene önce başıma geldi. topuk kıkırdağı en son kemikleşen yerlerden biri imiş. futbol oynadığımdan olmuştu bana tabanlık ile tedeavi edilmeye çalışılmıştı.

topuk dikeni geldi aklıma da öyle bişey değildir herhalde diye umuyorum.

tabanlık çözüm mü ki?

yok, eğer benim dediğimse direk çözümü yok. öyle arada acıyor işte. yıllar geçince kıkırdak kemik oluyor. mevzu kapanıyor. ama benim dediğim olmaya da bilir. siz bir doktora gidin bence.

linkteki ürünün miktarını kestiremedim, biraz çok görünüyor. belki de bilgisayar servisleri için üretilmiş bir üründür. kısa sürede hepsini kullanıyorlardır yani.

bizim için ise ufacık tüpler 1-2 kullanım için yeterli oluyor. ağzı kapalıyken kurumuyor macun. uygulama esnasında katı bir krem kıvamında oluyor. çok ince bir katman olarak sürüyorsunuz. cpu ısınınca macun iyice yumuşuyor. cpu soğuyunca yine katılaşıyor.

ben 5 sene önce aldım. kapaklı bişey bendeki. hala ihtyaç oldukça mercimek kadar sıkıyorum. kapaklı ise katılaşmıyor.

az bir miktar ince bir şekilde süreceksiniz. linkteki ürünle hiç karşılaşmadım ama görünüşte ve kıvamda bir sıkıntı yok gibi.

Çok fazla sürmeyin.

Tam olarak katilasmaz ancak daha yogun bi kivam alir.

zalman ın bir ürünü var, oje gibi sürüyorsun. o da sıvı böyle. ince bir tabaka sürmen gerek. zamanla katılaşıyor. ama sürer sürmez değil.

ikisi de kotu bozar. o islere girmeyin. sarap yerine votka+bira yapabilirsiniz ya da sadece sarap icin.

tekila+bira

Bunlarla şarabı karıştırmazsan bir şey olmaz.

Tekila+bira, vodka+bira, vodka ya da tekila içerikli kokteyl. Bunlar neden olmasın?

Şarabı karıştırdığın an ertesi gün beyninden pek aksiyon bekleme. Bırak ağrısın.

Şarap gazozz
İtöldürenin efsane kokusuyla mükemmel çamlıca gazozunun asidiyle boğazda bıraktığı o tarifsiz tadın dans etmesi...

Şarap yemekle olacaksa arkasına bira gider bence jm de olur benim miğde çorba kazanı gerçi kişiye göre değişir o ya sen damak tadına göre yumul hacı..

farklı içki karıştırmak mideyi bozmaz. yanlış zamanlama bozar. birini içtikten sonra boş mideyle yarım saat beklerseniz aynen devam edebilirsiniz. ama karnınız toksa ve vakitsiz karıştırırsanız sıkıntı olur.

A suçlu o kadar ilerlemişken hemen yandaki yerden sola dönemez. Şerit değiştirme kuralları var.

Edit: O dönüşü kaçırdı artık bir sonrakine gitmesi lazım.

Suçluluk gibi değil de C'nin ortamı ve trafik unsurlarını iyi gözlemleyip hareketini ona göre gerçekleştirmesi lazım. Önce yolun solunu kolaçan edip hem arkasını hem de önünü, gelecek ve geçecek araçlar için gözlemlemesi gerekiyor.

c suçlu tabi ki. o kesikli çizgiler kafana göre solla geç anlamına gelmiyor..

C her türlü suçlu hem takip mesafesi ki arabaya arkadan geçirmiş gibi görünür, hem ters yönde kontrolsüz sollama yapmaya çalışıyor, hem de kendini çok zeki sandığından çünkü 2 önündeki arabanın illa ki orda durmasını anlaması lazım ki B sürücüsü de bilir ordan soldan geçmeyi bildiği var ki bekliyor.

C kim nerde dövelim onu

Biraz daha düşünce D şıkkına döndüm. Tek gidiş tek geliş li bir yolda öyle bir dönüş olamaz.

www.google.com.tr!3m6!1e1!3m4!1sTfpoL6WNNXDDcEjN2c1dTw!2e0!7i13312!8i6656?hl=tr

şu linke bir bakın arkadaşlar...tek gidiş gelişte nasıl bir dönüş olmaz ne kadar araç kullandığınızı sorgularım bu cümleleri sarfedene

@halilibo:
İlk cevabın için: A yavaşlıyor, dönüş yerine gelince dönecek. O anda direksiyonu kırarsa dönüyor işte. Mesele şerit değiştirme değil, sola dönme.
İkinci cevabın için: "Tek gidiş tek gelişli bir yolda öyle bir dönüş olamaz" cevabı yanlış. Bir tali yol daha var, oraya giremeyecek miyiz? Olsa olsa şöyle olur: "Tek gidiş tek geliş ise dönüş olur ama araba geçemezsin"

Ben de çoğunluk gibi a) şıkkının doğru olduğunu düşünüyorum. Kesik çizgi var ve önündeki araba yavaş ise direk geçme hakkı doğmuyor. Arkadan gelebilecek olanları kontrol etmesi gibi karşıdan gelen ya da ileride dönenleri de kontrol etmeli.

Öyle dönüş olmaz düşüncemi yine savunuyorum dönüş olacaksa önce sağda ek şerit yapılır ve geniş alınarak dönülür.

content.screencast.com

dönüşün bu şekildeki olması gerekiyordu. Doğal olarak dönüş varsa trafik ışığı da olmalıydı.

Orda sizin durumunuzdaki gibi dönüş var diye bu doğru anlamına gelmiyor.

A suçlu bariz, sinyalini vermiş olması aynaya bakma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. dönecekse aynasını kontrol eder, gelen giden yoksa o zaman döner.

@halilibo: Otoban olmayan sıradan bir yol olduğunu düşün bunun, yanında kaldırım var filan. Ek şerit falan yok, güvenlik şeriti dahi olmasına gerek yok. Tali yola dönüş için ek şerit mi olacak? Sola dönecek arabanın sağa çekmesi nerede görülmüş? Cevabını tikleyemem çünkü bariz yanlış cevap veriyorsun. Benim gibi düşünmeyen adamı tikledim çünkü o bir olasılık, ama seninki değil.

@animalman: Dönecekse karşıyı kontrol etmek zorunda mesela, aynı şekilde arkayı da kontrol etmesi gerekebilir de, emin misiniz? Aynı şekilde C'nin de kontrol etmesi gerekmez mi?

eğer c ile burun buruna çarpışmışlar ise A suçlu(dikiz aynasından görmesi gerekir.)
eğer c A'nın arka taraflarından bir yerinden çarmış ise C suçlu.

c suçlu, a da suçlu.

suç oranını bilemiyorum ama.

sola dönüşte, birden fazla şerit varsa en sol şeride geçilmesi gerekir.

@long live rock n roll

Sorun değil tick için burda değilim. Düşüncelerimi söylüyorum.

a c yanlış şeritten gidiyor. b de a ya çok yakın

büyük suç C de. A nın ki hata suç değil. A kavşağı kontrol altına almadan dönüyor. Sinyal kurallara uygun olsa da pratikte oraya döneceğini trafikte hissettirmeden dönersen bu tip şeyler olur. C ise hatalı sollama yapıyor. hem dönüş sebebiyle hem de iki aracı aynı anda böyle bir mahalde solladığından.

a yanlış şeritte.

düzeltme: soruyu yanlış okumuşum, tek şeritli yolmuş o. bu durumda c suçlu da tam o dönüş alanında kesikli çizgi olmaması gerekir sanki, ha?

düzeltme 2: yok la, düşündüm de karayolunu yapan kimse, oraya o tali yolu açan kimse o suçlu bence sadece. a da c de çizgilere uygun davranmış.

@long live rock n roll C neyi kontrol edecek? Sağ şeritte trafik yavaş akıyor, sol şerit müsait, sollama yasağı yok. Adam da sol şeritten devam ediyor haklı olarak. Dönüş yaparken sadece karşı kontrol edilir mi hiç? O aynaları boşa mı koymuşlar?

Soruyu okumuyor musunuz lan? Hala yanlış şeritte diyen var. Tek gidiş-tek dönüş yol diyorum.

Bir de yakınlık mevzuu ayrıntı, çünkü hızlarını bilmiyoruz. A ve B çok yavaş ise o mesafe normal olabilir. Nitekim A 90 derece döneceği için yavaş olmak zorunda.

Arkadaşlar doğru olan @nedendir bilinmez'in cevabı olarak görünüyor. Neticede A dönerken, araba geliyor mu diye karşıya bakıyor değil mi? Aynı şekilde aynaya da bakması lazım halihazırda sol şeritten gelen var mı diye. Ama A dönerken C henüz sola çıkmamışsa ve sonradan C çıkıp A'nın arkasına vuruyorsa C suçlu, çünkü sadece karşıdan geleni değil, aynı zamanda sağ şerittekileri de kontrol etmeli.

b suçlu. hep onun başının altından çıkmıştır böyle hinlikler.

iki araç da çizgilere uygun davranmış.
c daha bir suçlu.

a suclu dönerken arkasını kontrol etmesi lazım. o aynalar süs olsun diye yok arabada.

belediye ve c suçlu, biraz burnunu çıkardığında A nın sinyalini görür. (eğer a tam dönerken sinyal vermediyse tabii)

Ben merak ettim, A'nın döneceğini hissettirmesi lazımdı diyenler, nasıl hissettirebilirdi bunu acaba. Sinyal vermiş zaten, el kol mu sallasın ön camdan? Eğer zaten yavaş akan bi trafik vardıysa takip mesafesi azalmıştır değil mi? Eh, A, B ve C kıç kıça girdiler, ne olacak şimdi? Sırf B, A'ya çok yakın diye A dönüş yapamayacak mı? Burası otoban değil de normal şehir içi yolsa zaten sollama falan gerekmeyecektir. Zaten 100 metre ilerde yine yavaşlayacaktır. Ha C'nin yaptığına makas derseniz katılırım. C de fark etmeyip çıktıysa en azından çıkınca fark edecek abi. fark ettikten sonra da duracak, B ilerleyince burnunu geri şeridine sokacak, Bunun başka yolu yok. Yavaş akan trafikte sıkılıp vınn diye hızlı bi şekilde çıkıp A'ya çarpıyorsa durum bana pek de masum gelmiyor.

o değil de bir ülkede her şey mi fıkralık olur ya. adam kediyi mi kurtarmış ağacı mı belli değil asdfghjkl

Ahahaahahahah cok iyi lan canakkale olusuna ayrica guldum

15 dakkadır gülüyorum. kedi ordan inince karşıdaki meyhaneye gitmiştir s.keyim böyle dünyayı bi oturtmadılar ağaçta diye.

gülme sesim evdekiler uyandı, ay hayvana mı üzülsem adama mı kızsam yorumlara mı gülsem bilemedim...

yok kanalda da türk yazıyor o kadar. itfa=bender iye=water yazana da ayrıca güldüm. rumca101 dersi.

bence hiç içmeyiniz. sebep çok saçma. çocukça.

garanti olsun bi kutu iç.

@all girls dream, beni intihara özendirdiğinin farkındasındır umarım

min 6 saat arayla
max 2

uzgun degilsen uzgun olmak icin ilac mi iceceksin? bana cok sacma geldi. nasilsan oyle davransana...

kafa doktoru şart

sen kutuyu iç gitsin.. biri kutuyu iç dedi diye içiyorsan çok bir şey katmazsın bu dünyaya zaten.. üzgün gözükmek için ilaç içmeyi düşünüyorum dedğinde benim fikrimde çok insan bulursun merak etme

adore nin masaları çok güzel oluyor.

ikeanın var böyle masaları

Ikea'da 200x60 ve 150x75'lik dümdüz masalar var. LINNMON adında.

adore'de malesef öyle bir masa yok.

ikea'daki LINNMON masaların ikisi de istediğim ebatlarda değil.

neredesiniz bilmiyorum ama, ben birkaç sene önce kadıköy çarşıdaki ofis mobilyaları satan dükkanlardan birine yaptırmıştım. masalardan birini beğenip istediğim ölçüleri söyledim, o kadar.

best western olivera da kalmıştık pariste. konumu iyi gibi ama mahalle tam bir türk/kürt mahallesi. pariste lahmacun yemek nasip oldu :) bence farklı alternatifler daha iyidir. diğer şehirleri bilmiyorum.

roma'da şurda kaldık (roman terrace); www.booking.com fiyatları uygun, sahipleri çok tatlı, tren istasyonuna çok yakın, tarihi yerlerden azıcık uzak kalıyor ama sonuçta roma, vatikan hariç her yere yürüyerek ulaşabildik. gönlüm çok rahat tavsiye edebilirim :)

Madrid'de metroya yakın herhangi bir otel olur.
Plaza Sol en turistik merkez.
NH Prisma ya da bir tık altı Hotel Infanta Mercedes'e bakabilirsin.

Hostal Alistana madrid grand via metro durağına yakın kaldık(metro durağındaki pizzacı efsane güzel), yalnız gezerseniz akşam 10 dan sonra hayat kadınları size asılabilir, mesaileri 9.30 da başlıyor. Otele giderken cadde girişinde turkish kebap var (:

2- bu sorudan baslamayi daha uygun gordum. uzay arastirmalari belki soguk savas doneminde bircok yenilik getirmis olsa da, olayin ticari boyutu agirlik kazandikca sektor yenilikci uygulamalar yerine, garantici yaklasimlari benimsiyor. ornegin iletisim uydularinin durumu ve yorunge elemanlari (attitude control and orbital elements) her ne kadar otomatik kontrol sistemleri ile kontrol edilebilinse de, yillardir tekniker/muhendis empirik bilgilerin oldugu tablolar kullanilarak yapiyor bu islemi. ya da atmosfere yeniden giris yapan uzay araclari hala uzay mekiginin kullandigi yonelim algoritmalarini kullanarak yonlendiriyor araci.

bu nedenle ilerleme de haliyle biraz yavas gerceklesiyor. ozellikle kullanilan sistemlerin yuksek yatirim gerektirmesi bu garantici yaklasima tuz biber ekiyor. macin sonucu 1-0 olsun, bizim olsun durumu.

1- cesitli zorluklar mevcut. sistem kararli degil ve cok uzun bir yapiyi alt kisminda bulunan ve kisitli kareket kabiliyeti olan itki sistemi ile kontrol etmek istiyorsunuz (yan itki sistemlerini de ihmal etmemek lazim). oldukca dogrusal olmayan bir sistem. sisteme etki eden belirsizlik de oldukca fazla. yapinin titresmesi, icindeki yakitin hareketinden dolayi olusan duzensiz hareket, atmosferik etkiler, modellenme hatalari, sensorlerden gelen bilginin islenmesi icin gereken hesaplama suresi, navigasyon hatalari derken isler karisiyor. bir de yonelim algoritmasinin gercek zamanli calismasi gerekiyor ve tum bunlari otomatik olarak yapmaniz lazim ve sonunda onceden belirlenmis bolgeye birkac metre hata payiyla inmeniz gerekiyor. sesustu hizlardan 1m/s hiza dusmek ve yapiya zarar vermeden guvenli inis gerceklestirmek sapka cikartilacak bir basari.

her ne kadar otomatik inis sistemleri gelismis olsa da mevcut belirsizliklerden dolayi belli bir noktaya inis yapacak sistemler hala arastirma konusu ve olgunlasmamis bir teknoloji. taslarin yerine oturmasi icin birkac yil daha gecmesi gerekli diye dusunuyorum.

gezengenlere inen araclarda bir de optik sensorler var ki o ayri bir konu.

1-dunya donuyor, bu kadar basit bı olay hemen hemen tum hesapları egıstıren bısey.
yercekım de epey suratlı bı sekıld edegısıyor dusme/alcalma sırasında bu da baska bır kuvvet, bunun yanında atmosferık olaylar da var. gibi.

2- uzay arastırmaları sadece nasa ve sovyet rusya tekelinde degisen bıseydı. boeıng, lockhead martin gibi asırı dev firmalar bıle yenı gırıyor bu ıse gibi. bi de kalkıs ıcın dunya capında kullanılan roketler sadece rus yapımı hala. musk haric. cok da dudak ucuklatan bısey olmadı aslında bı suredır.

1- Kurşun kalem örneği roketin ve yüksekliğin ölçeğini anlatmak için verilen bir örnek. Elbette yapılan iş ve kullanılan teknolojiler kalemi atıp indirmekten çok farklı.
2- Uzay programları yakın zamana kadar yalnızca devletler tarafından, askeri ve prestij kaygılarla yapılıyordu. Maliyet çok da öncelikli bir kriter değildi.

teşekkürler cevaplarınıza.

öyleyse, aslında şirketlerin politikalarından kaynaklı hareketlerdi bunlar. peki elon musk dışında diğer şirketler neden bu konuya öncelik vermedi ya da böylesi bir atılım yapmadı? örneğin google'ın genetiğe kadar bile yayıldığı sektörler var. uzay konusunda da bir çok etkinlik yaptı. nitekim hala google uzay ile ilgili bir çok etkinlik yapıyor. spacex'in bu başarısı google için olumsuz mudur? onlar neden bu alanda başarı göstermediler? nasa'nın prestijine zeval geldi mi spacex'in bu başarısı?

şöyle düşünün, bir çubuğu elinizin üzerinde kavramadan stabil tutmak elinizi oynatmadan mümkün değildir, ancak aşağı doğru tuttuğunuzda çubuk çekmeye çalıştığından hep kendini stablize eder. Aslında konu buralardan başlayıp burkulmaya kadar gidebilecek çok geniş bir konu. Devamlı şekilde kendi stabilitesini bozan bir yapı var ve bunu dengede tutmaya çalışıyorsunuz. yani dengeyi sağlayan motorların sağladığı ivmeler anlık olarak değişiyor.

pek sirketlerin politikası degil daha zıyade devletlerin politikasından kaynaklı ıdı. obama saolsun bu sekil girisimleri ve tekar uzaya gidisi epey bi destekledi.

Çok güzel cevap vermişler zaten. İlgini cezbediyorsa bu konular Kerbals space program'ı oynamanı tavsiye ederim.

gulenin gulucuk kadar akli yoktur.

Beyinleri olmadıklarından moda diye bir şeyin peşinde sürüklenip gidiyorlar...

akıllara kemal sunal ve beyaz içliği geldiği için olsa gerek. buz gibi havada kendileri de giyiyor muhtemelen. şahsen ben bakıyorum ne alsam diye.

farklı renklerde 4-5 tane bende de var :Ç

bu şimdi biraz da toplumsal bir olay. mesela birisi "ıyyyyy atlet mi giyiyosunuz ıyyyyy" diye 10 sayfa entry girmişti.
başka bir manyak çıkar, "pembe renk pantolonu sadece eşcinseller giyer" der.

ben toplumun dışında yaşadığım için bu tür sorunlarım yok.

Sebebi basit. Erkek gucludur guclu adam usumemek icin icine bi sey giymeye ihtiyac duymaz gibi neanderthal dusunce tarzi.

valla gulen adam askere gitmemistir. bu kadar soyleyeyim.

aralarinda yeterince erkek varsa kisin 10 saat -10 santigrat derecede disarida icliksiz dursun.

soğuk, erkeklik dinlemez.
buna gülenler, soğuğu tam anlamıyla yaşamamıştır.
karasal iklimin kışın getirdiklerini tatmaları gerek.

içlik nedir?

beyaz gömleğin altındaki keko atlet gibiyse kötü. onun dışında dert edilecek bir şey değil.

İlgili duyuru için;
www.eksiduyuru.com

Yeri gelmişken. Dün bir konserdeydim üşürken "ulan kesin içlik alıcam artık" diye geçiriyordum kafamdan ki, sağda solda mini şortlu kızlar belirdi. Nasıl ya nasıl.

valla ben giyiyorum senelerdir, kimse gülmedi. neden gülüyorlar ki? erkek diye soğuk işlemiyor mu sanıyorlar? saçmaymış, içliğe gülenle çok senli benli olmamak gerek bence.

bohr atom modeli +1

sivilde isterse giymesin erkeklik yapıp da gelsin askerde giymesinde görelim

o gülen bişey kafalı ankrada -17 de içliksiz nöbet tutsun da öyle konuşsun. isteyen istediğini giyer kimsenin giydiğine kimse gülemez.

dedeminki gibiyse ben de gülerim.
motor, outdoor sitelerinden alındıysa, kimse gülmez.
özellikle de o ded içliğinin bisiklet yakası gömlek altından görünüyor ve topaklamışsa, vay haline.

Ben kisin en sert zamaninda bile giymem, outdoor aktivite disinda iclik giymisligim yoktur, hic de sevmem ama iclik giymeye gulmek de gulunc bir seymis.

Bkm mutfak hiyarli baba tiplemesi aklıma geliyor biraz gülüyorum ama ihtiyaç, yapacak birşey yok :)

askerde koyun kokanından dağıttılar, birkaç gün giydik. uygun koşullar oluştuktan sonra da kendimiz kokmayanı alıp giydik. giymeyen hayatta kalamaz zaten.