seni sevenlere onları sevmekten başka hiçbir borcun yok. keyfine bak. büyümek öyle bir şey değil.

Gelecek kaygisi olmasa aslinda buyumek guzel.

andropoza/menopoza girme yaşı da erkene çekilmiş, sen esas 26 yaşında gör kendini... düğmen nerde?

O değil de 25-26 yaşına gelince çok pis oluyor. 25 sanki bir eşik. Ondan önce gençsin, onu geçince çok pis yaşlanmış gibi hissediyorsun. :/

oluyor öyle , büyüdükçe geçiyor

ben 4 senedir 21 yaşından ileri gitmedim. bi de öyle dene.

"Buyuk" olmanin da ayri bir tadi var. Universite ya da lise zamanima gore daha mutluyum pek cok acidan. Tabi bunda Kanada'ya tasinmis olmamin da etkisi var.

oha lan aynı ben valla. dimi lan keşke büyümesek

ama birde şöyle bir şey var çok paran olsa sıfır sorumlulukta olur zaten bi şekilde öyle de olur yani

ben de. yaş 46

30 yaşındayım, 21 yaşında olsam anasını satarım dünyaın diyorum ve 21 yaşındaki halime çocuk gözü ile bakıyorum

küçük olmanın güzel yanları

- hafta sonlarının ve yazların tam gün oyun mesaisi olması
- sorumluluk olmaması
- erken kalkmak zorunda olmamak

büyük olmanın güzel yanları

- kendi paranı kazanmak, dilediğin gibi harcamak
- babanın ve annenin lafını dinlemek zorunda olmamak
- diğer insanlar tarafından kaale alınmak, saygı görmek

Bebeklik, cocukluk, hatta ergenlik bile yetiskinlikten ve yasliliktan daha iyi. Yetiskinler icin hayat igrenc. Kucuk prens te buyuk insanlar hakkinda soylenen her seye katilyorum. Hatta alper kamuya da katiliyorum "5 yas insanin en olgun cagidir, sonra curume baslar". Curuyoruz.

Hepsi detaylı bir şekilde bulunur.

heralde yazar. rütben yazar kaca kac oldugun yazar. askerde neciydin yazar.

Teslim tarihin, terhis tarihin, izin tarihlerin hatta kalan izinlerin terhis mahiyetli izin (tmi) olarak detaylı şekilde yazar. 4 nüsha düzenlenir, biri sen de kalır biri birliğinde diğer ikisi askerlik şubesine gönderilir. daha sonra orda kontrol ederler hatalı bir şey varsa tekrar çağırırlar seni.

ben de yok valla. hiç almadım. izin kağıdı ile çıktım. Askerlik şubesine hiç uğramadım bir daha. 10 yıl sonra ilk yedeklik yoklamamı yaptırdım. ondan 7 yıl sonra da ikinciyi. bu 18 yıl içinde hiç kimse sormadı bana bu belgeyi. bu sene e-devletten yaptırayım dedim. ya kalktı ya yedekten de düştüm. çünkü böyle bir yoklama menüsü yok.

böbreklerine baya zararı olur eminimm. nedenini bilemedim :(

Şekerle alakalı olabilir.

kullandığın herhangi bir ilaç var mı hali hazırda? lityum vs gibi özellikle. ben bol su içmenin faydalı olduğuna inanangillerdenim ama 5 - 6 litre su böbreklerine zarar verir.

herhangi bir ilaç yok kullandığım. bir hastalığım da yok görünürde. şekerim olup olmadığımı nasıl anlarım?

Doktora giderek.

yaz sıcağında 3-4 litre normal olabiir ama hergün 6 litre su ihtiyacı biraz garip tabi.

için yanıyor heralde. o kadar su içme. 3 litreyi geçme günde

(bkz: su zehirlenmesi)

Bi arkadaşımın annesi çok su içmekten dolayı su zehirlenmesi yaşayıp hastanelik olmuştu :) Aman diyim :)

En iyisi doktora gideyim ben ya kana kana su içiyorum valla artık rahatsız olmaya başladım bu kadar su içmekten

günde 3-4 litre normal değil önce onu söyliyim. günde 2 litreye normal diyebiliriz. özel bi durumun var ne bileyim böbrek taşı düşürme çalışmaları olur, selülit problemini çözmek olur falan filan bu durumlarda 4 litreye kadar çıkılabilir ama 6 litre su içmek çılgınlık.

zehirlenirsin dikkat et.

Bugün mesela daha an itibariyle 1.5 lt su içmiş bulunmaktayım

bir arkadaş demiş de su da zehirler haberin ola. efor harcayacak işler yapmıyorsan kendine hakim ol biraz. bir süre sonra böbrek sıkıntısıyla hastanede bulabilirsin kendini.

böbreklere sahip çıkalım!

sudan zarar gelmez ama yinede bi doktora danış.

vücut suyu atarken, mineral tuz gibi diğer maddeleri de atıyor.
az su içersen, bunları atması zor olur, taş yapar ne bileyim terin kokar, ya da bi sıkıntı çıkarır

çok içersen de suyun yanında gene bişiler atar, bu da kemikleri zayıflatır, sinir sistemini tehlikeye atar.
her şey kararında tüketilmeli

Eger cok terlemiyor, fiziksel aktivitede bulunmuyorsan gunde 5-6 litre suya ihtiyac duymuyor olman lazim. Su zehirlenmesine gelince, onemli olan kisa surede cok fazla s icmemek. Yani bir saatte 3 litre su icersen sakata gelebilirsin ama gun boyu 5-6 litre icersen zehirlenmezsin muhtemelen. Ama yine de vucudundaki mineraller akar gider, daha cabuk hasta olursun basin doner falan. O nedenle cok terleyip su kaybetmiyorsan gunde 4 litreden fazla icmek pek normal degil.

Aşırı su tüketmek ayrıca diyabet belirtisidir. En kısa zamanda doktora görün.

Doktora gittim, 3 tüp aç karnına 2 tüp tok karnına kan verdim. Bir de idrar tahlili için 1 tüp idrar verdim.

Gelen sonuçlara göre;

*kandaki üre ve kreatinin normal
*ürik asit normal
*aç karnına glikoz de normal
*tok karnına glikoz beklenen seviyenin az biraz altında
*insulin ve insulin reziztans normal
*folik asit beklenenden düşük
*idrarda glikoz, kan ya da protein yok, beklenen gibi.

doktor anormal bir şey göremedi, folik asit için ilaç verdi sadece. çok su içmem hakkında endokrin hastalıklarına gitmemi önerdi detaylı inceleme için.

baban ne kadar su içiyordu günde litre olarak?

böyle kareli takımlar görünce aklıma niyeyse mr. bean geliyor :) ne alaka deme ama yine de sen.

ya ben magazada gördüm ilk olarak orda cok begendim :)
fikrin olumsuz muyani:)

cıks bence de iyi değil.

yani benim tercihim düz oluyor da zevk meselesi yine de. hani alır mıydın dersen almazdım :)

ekose geçen sene modaydı. ancak bence kesinlikle erkek takım elbiselerine gitmeyen bir desen. hele ki gençsen.

kareli takım elbise giyilmez. giyilmemeli!!!
bir ara rte üzerinde giydirmeyi denediler ancak giyeni çok zayıf gösteriyor. millette rte giydiği için almaya başladı. bütün vitrinlere kareli takımlar konuldu ancak para verilmez bunlara!!!
bende aldım kareli bir takım. diğer yandan senin gösterdiğin kadar bariz değildi. gözle görülmeyecek kadar ufaklar, kıps!

Ben bir üst düzey yöneticinin üzerinde aynı renk ve ekose desende takım elbise gördüm. Geçen sene ara ara giyiyordu, adama da yakışıyordu, ben en azından garipsememiştim.

Öncelikle kaç yaşındasın? Kiğılı' nın takımları 40 yaş üzeri için normal kesimli takımlar, slim fit değil.
Kareli kumaş takımdan izyade tek cekete daha çok yakışan bir tarz. Altına tek renk pantolon giysen - uyumlu bir renkte - daha şık durur.
Bi' de ilk takımın bu olacaksa sakın ama sakın. Siyah ya da lacivbert bir takımı üstüste 2 hatta 3 gün güysen sırıtmaz, bunu haftada iki gün giysen göze batar.

beğenilerim konusunda duyuruyla hiç anlaşamıyorum:) bu kadar zıtlık olmaz :)
olmazsa bi de giyip foto cekip atarım :)
az cok kendi zevklerime güvenirim, eger canlı görmemiş olsam ben de aşağılardım herhalde bu takımı :)

@charlesbukowski evet ilk takımım. her gün giyilmez bu takım o benim de aklıma geldi.
ama yanına bir düz renk daha alabilirm, ya da başka bir kombinasyon daha yapabilirim. tavsiye için teşekkürler:)

İlk takımınsa alma, iki takımın varsa üçüncü oalrak böyle bir ceket ve altına iki adet uygun renkte pantolon alsan sağlam kombinasyon çıkar.

Altına sakın siyah ayakkabı giyeyim deme :) İçimne giyeceğin gömlek de mutlaka tek renk olsun.

takım elbiseyi iş için mi alacaksın. o zaman koyu lacivert veya füme gri düz takım derim ben. ilk takım için ekoseli doğru tercih değil bence.
ekoseli ( aslında enine boyuna çizgili demek lazım) desenler, tek ceket pantolon kombinlerinde çok daha iyi duruyor. hem de renk skalan daha geniş olur.

yine de ekose ceket resmi ve iş giyimi için benim koyu renk takım elbise ve lacivert blazer'dan sonra üçüncü tercihim olurdu.

bu arada sana tavsiyem işte düz beyaz veya mavi uzun kollu gömlekler giymendir. biraz eski kafalıyım biliyorum ama sen bir de forbes veya the economist açıp resimlere bak nasıl giyiniyorlar.

Ha bu arada 20 sene böyle giyindikten sonra üç yıldır ne ceket ne kravat, öyle takılıyorum işimde. akp zamanında oldu bunlar :)

@charles ben siyah ayakkabı düşünüyodum. sen ne renk düşünüypsun?
@trocero gömlek konusunda aynı fikirdeyiz, tşekkürler:)

Kahverengi tonları, çok koyu olmasın ama.

müze gişelerinde satılıyor. anadolu medeniyetleri müzesinde vardır mesela.

google'a sordum bunu gösterdi

www.muze.gov.tr

Google'a soran elleriniz dert görmesin :) ben de sordum da böyle içten cevaplamamisti :P

Gouda olabilir chedar derdim ama o cok keskin degil ve yumusak.

gouda olabilir mi?

evet gouda olabilir ama tam olarak salam dilimi şeklindeydi. o kadar büyük bir yuvarlak değildi ve delikli de değildi.

bu da gouda: www.seromaniacy.pl , şu da gouda: www.cheesehouse.com

zaten gouda'da delik yok, varsa bile çok az ve küçük.

edam olabilir sanki.

isli çerkez peyniri.

Tombala

Ya sey sey biraz daha buyusun botanicula kurun onu oynayin siiipsirin bi oyun benim bebe bayilmisti

ben küçükken babamla hikaye anlatmaca oynardım bi de maket ev falan alıp onu yapardık. ikisi de çok eğlenceliydi valla :)

bilgisayar vede türevi oyunları düşünmüyoruz tombala kızma birader ilk aklımıza gelenlerden bunun dışında ana kız taş boyama, ebru gibi etkinlikler yapmaktayız

pictureka. o yaştaki çocuklar bayılıyorlar bu oyuna.
puzzle yapmaca.
türkiye'de çok pahalı olduğunu belirtmekle lego.
resim eşleştirme oyunları
ben kimim ( galiba adı buydu. tutulan resmi soru sorarak bilmece oyunu )

bunun dışında

canlı mı cansız mı ? biz uyuyana kadar oynardık.
bir önceki kelimenin son harfi ile kelime bulmaca.

bil bakalim kim

encrypted-tbn2.gstatic.com

lego lego.. maket yapın sonra... mikado da olur çocuğa çok yararlı

Hem zeka geliştirir, hem eğlendirir. Tabi ki puzzle..

www.bulabilirim.com

118 olan ne?

detayini bilmiyorum, simdilik. yurtdisindayim da; gecen kan vermistim. eve mektup yollamislar. kan sayimi 118 cikti(baska istatistik yok), bu normal biri icin az, gelin kontrol edelim demisler. gitmeden bilgi alayim biraz dedim.

Kırmızı hücrelerse demir eksikliği, b12 eksikliği gibi sebepleri olabilir. Bunu duzeltebilirsiniz. Kemik iliğinden ise duzeltemezsiniz. Beyaz hücreleri ve plateletleri de duzeltemezsiniz.

118 olsa olsa b12 vitaminidir bence

eve gelen kağıtta sadece 118 mi yazıyor o kısmı anlamadım?

kendimi, cocuklugumdan beri yorgun hissediyorum. bununla ilgili demek ki. gerci, spor yaparken aktif ve hizliyim. ama durgunken, hep durayim istiyorum. (newton'un 2. kanunu)

kan sayimi 118 diyor, gerisi sozel aciklama. tahlili degil, sadece mektup geldi doktordan. . su saatler icinde bir gun gelin, detayli bakalim diyor.

trombosit olabilir. alt limiti 150'dir.
başka da bir şey gelmedi aklıma.

bir alttaki 11.8 varsayımı doğru ise hemoglobin'den bahsediyoruz. evet düşük. minimumu 13'tür.

118 değil 11.8'dir o. erkekseniz düşük, kadınsanız normal.

bence de hgb dir. 11.8'dir.

düzeltme işi sebebine göre değişir. önce sebebinin belirlenmesi gerek.

Almayın? Kimse kimseyi zorlamıyor zaten. Bende mac var, iphone çıktığından beri kullanıyorum, 5s'imi değiştirmeyeceğim mesela.

Ben almam. Daha ucuza, daha performanslı ve işimi gören telefon varsa ben bu parayı bu telefona vermem. Telefonu ne için aldığın önemli. Ben kullandığım uygulamalar, ihtiyacım olan özellikleri hangisi yapıyorsa onu alıyorum. Ama bir aksesuar, statü belirtisi olarak alacaksan hayırlı olsun. Yarı fiyatına alınan telefondan daha fazlasını vaad etmiyor Apple.

başka politikaları bir yana, başka ülkelerde eski modelin fiyatı düşer ve yeni model eski modele benzer fiyatlarla girerken, burada eski modelin fiyatının aynı kalması ve yeni model için üzerine fiyat konması bile yeter.

Android telefonla kıyaslanmasını anlayamıyorum, işletim sistemini, ekranı, büyüklüğü vs kıyaslayın ama ram, hız kıyaslamak nedir? Birisi sistem kaynağını çok harcıyor yüksek işlemci istiyor, diğeri harcamıyor yine de ikisi aynı akıcılıkta çalışıyor.

Fiyat aşırı pahalı, gerçekten pahalı bu nesnel bir şey ancak ben telefona bu parayı vermem, vereni de kendimce salak bulurum ama bu da haklı olduğum anlamına gelmez çünkü öznel değerlendirmem.

İhtiyaçlarınız, beğeniniz, bütçeniz, mantığınız neyi istiyorsa onu yapın ama bu telefonları ram, ghz açısından kıyaslamayın.

adamların işletim sistemi su gibi hacı, kimse kağıt üzerinden konuşmasın.
yıllardır iphone kullanıyorum, telefon algımı değiştirdim artık.

kontratlı aldığım için telefonu, her kontrat bittiğinde yeni modeli geliyor. ben 4 ve 5'i böyle aldım. kontrat bittiğinde 6 olacak o telefon. şu anda benim 4 oğlumda. ben altıyı alınca ona da 5'i vereceğim. böylece en az 4 sene bir telefonu kullanmış oluyoruz.
ben ayfoncuyum. eşim samsungçu. herkes istediğini alabiliyor. biri diğerinden iyi diye bir şey yok.

Artık note alırım belki diyordum sırf daha ince ve daha büyük diyerek şimdi 6 plus konusunda karar kıldım.
4 sene önce iphone 4 aldım, bu kadar sağlam telefon görmedim, benden bir kaç yüz lira daha ucuz telefon alanlar 3. telefonu aldılar. Cep telefonunda bankacılık uygulamaları kullanan biri olarak iosu tercih ediyorum.

hala specleri üzerinden telefon karşılaştıran adam var ulan
bırak mobil işlemcileri, baya workstation işlemcisi xeon da taksan, android stabil değil, bunu inkar eden 1 tane androidci yoktur herhalde, 1 ay kullanırsın, sonra donar, bi daha yükleme gerektirir şu bu

iphone'da ne zaman kapatıp açtım onu bilmiyorum öyle söyliym.
adamlar kendi hardware'ine, kendi software'ini yazıyor, bunu stabilite olarak geçmen imkansız
zaten bu yüzden apple dünyanın en büyük şirketi oldu
hadi ben salağım, arkadaşın da salak, ulan bütün dünya mı salak?
neden herkes gidip iphone alıyor?

Android le ios kıyaslamaları kafanızı karıştırmasın. Hep söylenen elmayla armut kıyaslaması gibi çünkü. Neden macbook ile asus laptop kıyaslanmıyor alınırken çünkü ikisi bambaşka dünyalar. Macbookda 2gb ram ile yapacağın işe laptop da 16 gb ram gerekiyor . Telefonlarda da ram kıyaslaması falan yapmayın, çözünürlük ve kamera kıyaslaması yapabilirsiniz. Ama onu da 8mp ile 20 mp kıyaslayıp oooo 20 mp ne güzel de demeyin. Profesyonel kqmeralarla 3 mp de çekilen fotoğrafların bile bu 20 mp lik kameralardan ne kadar üstün olduğunu görebilirsin.

Neyse diyeceğim iphone ya da macbookları özel yapan donanımlarındaki serilik ve uygulamalardır. Apple store gibi bir kaynak ile androidin meşhur oyun ve uygulamalar dışında dandirik ,görsellik ve işlevsellikten uzak çöp uygulamarı karşılaştırılamaz bile. Ha bu parayı ben verir miyim vermem,ama ipad mini aldım ve son çıkan android tabletleri denedikçe donanım olarak rakamlarda düşük de olsa ford focus ile mercedes cls arasındaki fark gibi bir fark var.

birincisi bu telefonu donanımsal olarak bir android telefonla kıyaslamak çok doğru değil. sebebi de üzerinde olan işletim sistemlerinin donanıma olan etkisi.

3 ay öncesi arazi işlerimde kullanmak için bi tablet almak istedim. hali hazırda android telefon kullandığımdan ve android'den beklediğim verimi alamadığımdan dolayı başlangıçta aklımda ipad vardı. ancak gerek 3gb ram kapasitesi olsun, gerekse de kaleminden dolayı olsun samsung'un yeni çıkan note 10.1 2014 edition'una yani yine android'e yöneldim ve gittim samsung note'yi aldım. hani insan 3 gb ram deyince şöyle rüzgar gibi bi alet bekliyor, en azından telefona oranla daha iyi bi performans bekliyor ya, tam bi hayal kırıklığı. benim 1 gb ram'li telefonumda olan kasılmalar bu alette de var. 3 gb ram'in yarısını zaten telefon kendisi kullanıyor. hadi güncelleştirme falan düzelir belki diyorsun ancak; tam bir yıl olmuş sen cihazı çıkaralı ve bu senin en üst cihazın ama ne hikmetse ne güncelleme var ne başka bişey geldi bu cihaza.

kısacası; android tam bi hayal kırıklığı. donanımsal olarak gerçekten güzel telefonlar var ama bu os ile bu telefonlar da maalesef cazibesini ve avantajını kaybediyor. aldığınız en üst segmentteki telefon bile 2 yılın sonunda şişiyor ve kullanması işkence halini alıyor. işte tam da bu sebepten dolayı iphone alınır. 4s kullanan adam bile hala sıkıntısız bi şekilde telefonunu kullanmaya devam ediyorsa abicim bu telefon alınır.

fiyat konusunda ise; bi telefona verilecek 2500 lira gerçekten de çok fazla. bu ister iphone olsun, ister samsung olsun gerçekten de çok fazla. ancak; piyasa şartları söz konusu olunca maalesef sadece yakınmaktan başka bişey yapamıyoruz.

işin özeti; bu telefon alınır. daha doğrusu, ios hatırına bu cihaz alınır.

herkesin de soyledigi gibi donanima degil yazilima, daha dogrusu "deneyim"e para veriyorsunuz.

benim bir cirpida sayacaklarim:

iOS, cok daha stabil. gereksiz ayarlar yok. calisiyor, kolay kolay bozulmuyor, donmuyor. kolay kolay sismiyor.

appstore'da app bulmak cok daha kolay. arama kismina "programadi" yazip aramaktan bahsetmiyorum. iyi programlari surekli olarak on plana cikarip indirmeni sagliyor.

appstore'daki programlar da zorlu bir onay surecinden geciyorlar. bunun sonucu olarak bir iki munferit ornek haricinde appstore'daki programlar da kolay kolay cokmuyor, adam gibi calisiyorlar ve en onemlisi kotu niyetli icerik barindirmiyorlar.

bana gore ios'un en onemli ozelligi ise konulan ozelliklerin oylesine konmamis olmasi. samsung'da falan bir dolu gereksiz ozellik var, bazilari sadece reklamlarda boyle ozellikler var diyebilmek icin konulmus ve gercek hayatta cok buyuk oranda kimsenin kullanmadigi ozellikler. iphone'da ise eger bir ozellik tanitiliyorsa gercekten ise yaradigi ve adam gibi calistigi icin konulmus oluyor. telefonun ozelliklerini daha buyuk bir yuzde ile kullaniyorsun.

bunun yaninda ios'un guncellemeleri geldiginde butun telefonlara ayni anda geliyor, patir kutur yukluyorsun ve gidiyorsun. android'de ise her telefona ayri ayri surum bekliyorsun, daha gecen sene aldigin telefonun yazilimi guncellenmeyebiliyor.

kimse sevmese bile (ben dahil) itunes'un muadili yok android'de. android'in nasil yedeklenecegi konusu hala karanlik, kies falan adam gibi calismiyor. s5 note 4 falan alanlar adres defterlerini outlook ile nasil senkronize edeceklerini bilmiyor. iphone'da boyle degil, takiyorsun, sync diyorsun, yedekliyor, senkronize ediyor, oyle yapiyor, boyle yapiyor.

bu arada, kimsenin isi dusmesin tabii ama apple magazalarinda (istanbul'da zorlu'da var, simdi akasya'ya aciliyor) musteri hizmetleri dersi veriliyor. telefonun ekrani mi kirildi? ekran degistirmek yerine ekran parasina yenisini veriyorlar. bugun git yarin gel, oyle olsun, boyle olsun yok. isin guzeli bunu yapmak icin fatura, garanti belgesi vs istemiyorlar. buradan aldigin iphone'la new york'taki appla magazasina girince catir catir is yapiyorsun.

bunlarin hepsini birlestirince yeterince ozelligi olan ve adam gibi calisan bir telefonla cok ozelligi olan ama bunlarin cogu adam gibi calismayan, bir sure sonra problem cikarmaya baslayan telefonu karsilastiriyoruz. hyundai i30'da ya da kia ceed'de her turlu aksesuar var ama ben almam mesela, gider biraz daha fazla para verir, daha az ozelligi olmasina ragmen golf alirim, hatta a180 alirim.

bir de, bazilari icin onemli olmasa da, samsung'un (ve digerlerinin) telefonlari ile apple telefonlari yan yana koydugunuzda birinin sanat eseri, digerlerinin elektronik cihaz oldugunu gorebiliyorsunuz. estetik onemli mi? butun gun boyunca elimde tasidigim bir cihaz icin onemli. 10 liraya pazardan tisort almak yerine 30 liraya lcwaikiki'den ya da 60 liraya levis'tan ya da 300 lira lacoste'dan almaniz gibi dusunun. pahali, belki ayni malzeme ama kesinlikle ayni degil.

kaldi ki benim anlamadigim, cok pahali diyenler gitsinler note 4 alsinlar, s5 alsinlar, 2010'da aldigim iphone 4 hala gumbur gumbur calisirken, ayni sene cikan s1'i hala calisan var mi? ayni soru s2 icin de gecerli? iphone'u uzun sure kullanacagin icin toplamda daha az para odersin.

Apple ürünlerini gözünüz kapalı alın kullanın. He pahalıdır o zaman almayın ve çamur atmayıda bırakın.

dünya görüşüne dair 3 cümle kuramayacak ya da kurmaya bile yeltenmeyecek adamların apple ceo'su gibi car car car konuşmasından dolayı bu nefret var apple'a. bir şeye dair bu kadar KESKİN bir savunma yapılırsa, o itici olur.

yıllardır bilinen bir şey var. apple ürünü alırken yazılıma verirsiniz parayı, donanıma değil. göz boyaması için sanki dış donanımı alüminyumdan yapmak çok pahalıymışçasına onu yaparlar. kaz gelecek yerden tavuk esirgemezler. doğru bir pazarlama politikası, şu zamana kadar getirilerini de yaşadılar hep.

lâkin ileri seviye kullanıcıya asla apple kullandırtamazsın. android'in esnekliğinden vazgeçmez. ios ve android karşılaştırmasını ios'u çok güzel şekillendirilmiş bir cama benzetiyorsak ve android'i ise çamur sanatına benzeterek yapabiliriz. yapabilenin elinde android de baya muhteşem şekiller alır.

tartışmaları takip ediyorum, ortalama bir son kullanıcı olarak diyebileceğim tek şey, android'in ve samsung'un neden bu kadar aşağılandığını anlamıyorum.
3 sene evvel s2 almıştım, o telefon şu an ailemden başka birinde, yoğun kullanıldığı halde hala hiçbir tekleme kasma olmadan mükemmel çalışıyor.
bende 1 yıldır s4 var, bir kere kasılma, kitlenme problemi olmadı. yağ gibi kayıyor telefon, ne telefon rehberi yavaşlaması ne de kamera problemi oldu. yoğunlukla ofis uygulamaları kullanıyorum o yüzden oyun konusunu bilemiyorum.
ama şıklığı, hızı, stabilitesi ve hatta aptal facebook'u kaldırdığımdan beri pil ömrü açısından s4'te hiçbir problem yaşamadım. o yüzden iphone tip olarak, uygulama kalitesi olarak üstün olsa da o kadar para vermeye değer gelmiyor bana en azından şu an. 6 serisi de bu fikrimi değiştirecek gibi değil.

paran varsa ve ihtiyacın varsa alınır. bu iki şarttan birini sağlamıyorsa almazsın. benim param var ama hala galaxy s2 kullanıyorum mesela ne para vereceğim telefona

Benim anlamadığım "şu özellik bu sene android'de vardı, iphone'da yeni" muhabbeti.

mesela özelliği koymak değil, aktif olarak kullanmak. O konuda da apple lokomotif olarak gitmeye devam ediyor.

NFC yıllardır var android telefonlarda, onu yapabilirsiniz bunu yapabilirsiniz dendi, kaç kişi ne yaptı? O zamanlar da "teorik olarak kredi kartı gibi kullanılabilir" dendi, ama uygulamaya geçmedi. Apple şimdi başlatacak bunu. O zaman da iki sene önce böyle bir özelliği olması bir şey ifade etmiyor.

Trend belirleyen apple olunca adamların özelliği iki sene sonra koyması apple kullanıcılarına bir dezavantaj olmuyor.

Bir de bu karşılaştırmalar sonucu zorla kimse kimseye bir şey aldırmıyor. Herkes kendi karar versin verilen paraya deyip değmediğini. Değdiğini düşünenler alıyor işte.

günleri değiştiremiyo muyuz? venediğe 2 gün fazla, praga romaya az

ben olsam venedige 1 gün ayirip romaya 2 gün 1 gece ayiririm.

prag'a gitmedim, paris'i sevmedim ama queen adli gece kulübünde cok eglenmistik. cannes'a gitmedim. roma'ya bittim inanilmaz. venedik de görülür.

roma'da pompi adli meshur yere git ve tiramisu ye, pazartesileri kapali.
bisiklet kiralayip her yerini kendin kesfet derim. harika bir gün gecer.

- eyfel'e cikmaya degmez, sacre-coeur'e deger. sahsen tuileries bahcesini, opera'yi, saint michel'i tavsiye ederim. al haritayi yuruyerek gez, cok guzel oluyor. notre dame'i da gez, sacre coeur'e aksam cik.

- venedik kucuk bir yer, degil iki gun yarim gunde biter. san marco'dan uzaklasip arkalara gittikce hem ortalik sakinlesiyor hem de guzellesiyor:) roma-venedik ne kadar suruyor hatilamiyorum, oraya kacarsin bir gun daha.

cannes monaco arası arabayla çok keyifli . bence o arayı arabayla otobandan değil ama dağ yolundan kat etmek lazım nıce e yakın eze village var gorulesi fragonard parfum muzesi ve dukkanı var oralara girilesi cannes a yakın grasse var yıne bole kucuk ama cok tatlı ve asıl parfum muhiti orası ama zaman olmayabilir. tabi monacodan cannes a gecerlen nice de durmak lazım bai des angles diye bir sahili var bana pek bişi ifade etmedi ama nice de bir pazar vardı çok guzel ve nice sehir olarak col guzel zaten girip iki saat kaybolcan oralarda dondurmacılarda takılacaksın . monaco da da zaten casınoydu bide bi bahçe var unuttum jardin ... bıseydi vs idi 2 3 saat oralarda gezersin . özet : monacoda 3 saat gez atla arabaya dag yolundan nice arabayı koy gez yıne 2 3 saat sonra sahilden cannes a. cannes da kale var bıtane sahil yolu ( la croısette) nun sonunda tepede. oraya dogru cık yuruyerek kucuk restoranlarda ye bişiler guzel çok guzel mekanlar :))

prag'da cafe louvre'de bir yemek ye :)
www.cafelouvre.cz

St. Vitus katedraline git, çok ihtişamlı, tepesine de çıkabiliyorsun, manzarası efsane güzel.

Kafka müzesine uğrayabilirsin ilgin varsa.

Saat kulesinin önünden bir saat başı geç, keyifli oluyor, orkestra geliyor falan.

Charles köprüsünden geç.

Propaganda pub'a git
www.propagandapub.cz

Prag : St Vitus Katedrali'nden Charles Köprüsü ve Old Town denilen kısma uzun bir yürüyüş yap, sonra orada biraz vakit geçir. Gece de kalacak olsaydın iyi eğlenirdin.
Paris : Eiffel'e bakacak bir şey yok zaten iğrenç bir demir yığını. Eiffel'e çıkıp şehre şöyle bir bak tabii. 2 gün kısa bir sure yoksa Orsay'e, Seine Nehrine, Montmartre'a -Sacré Coeur'e, Champs Elyses'ye, Notre Dame'a falan git. Turistik yerleri bir görmek lazım, ileride tekrar gidecek olursan, başka yerler tavsiye ederim.
Cannes-Monaco : Meydanda otur bir şampanya kokteyli, bir diamond fizz falan iç, etrafı ve millet seyret.
Roma : 1 gün için gitme, beni de hiç yorma. İlla gideceksen Vatikan'a - Sistine Şapel'ine falan git en azından bir yeri tam görmüş olursun.
Venedik: 1 gün yeter, öyle dolan işte, gondol-Rialto köprüsü - büyük kanal, San Marco Meydanı, Marco Bazilikası, Düklerin Sarayı..vs Gece kalacaksan belki Fenice'de bir opera falan seyredersin. Balıkçı çizmesi al yanına, sarı plastik olanlardan, bulunsun.

Roma'ya 1 gün az VenediK'e 2 gün fazla

bunların araları birer gün
ışınlanmayı buldun da bize mi söylemiyorsun ?

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

80'lerden gelse olur mu?

www.youtube.com

dean martin

www.youtube.com

kimliğinle çekebilirsin.

çoğu bankanın telefon uygulamasında bankamatikten para çekme seçeneği var. atm'deki qr kodu banka uygulamasına okutuyorsun, veriyor.

Kredi kartından çekemiyor olabilirsin. Vadesiz hesabından kesin çekersin ama.

iş bankasında cep telefonu ile çekebilirsin.

para vadesiz hesapta ise evet,
kredi kartından hayır.

çoklayıcı çoklar da WD live media player çoklayıcıyı tanır mı orası asıl sorun. :)

Fiyat önemli değilse şunu tavsiye ederim:

www.vatanbilgisayar.com

Targus iyi bir markadadır. Bu modelde de harici adaptörlü güç kaynağı var.

bunu USB çoklayıcı ile değil de ağdan paylaşım ile yaparsanız daha rahat edersiniz. modemden wd live player a bağlayacağınız kablo ile bilgisayarınıza bağlı tüm disklere ulaşabilirsiniz.

www.youtube.com

@washe tanımaz mı ? Boşuna vermeyelim 100 lira şimdi.

tanımayabilir. çoklayıcıyı bilgisayara taktığında o da tanıyor, bir donanım olarak görüyor onu. o nedenle emin olamadım. alırken iade olaylarını sor bence nolur nolmaz.

bizdeki gibi gümrük kapısı vs. yok ama otoyolda rastgele (ve sıklıkla) kontroller olabiliyor. bu kontroller rutin. bunlardan birine denk gelirseniz pasaportunuzu görmek isteyeceklerdir. ama her iki ülke de schengen bölgesinde olduğu için sınır geçişi - sınır polisi yok.

siz yine de isviçre'den çıkarken oradan alınmış fazla eşyayla çıkmamaya dikkat edin.

Yok cenevre'ye inip cluses diye bir yere gideceğim. mont blanc'da. içinden geçersen yol 40 kilometre kısalıyor, isviçre'nin etrafından dolaşmaya göre. en fazla yarı saat kalıp çıkacağım.

ok, anladım. anca 20-40 dakika devam edeceksiniz isviçrede yola. sorun yok o zaman yardırın gitsin. polis durdurursa da rutin pasaport, vs. kontrolü. 5 dakikada devam edersiniz.

cenevre'nin giriş ve çıkışında polis kontrolleri muhtemelen olacaktır ama sıkıntı yaratacak bir durum yok. vizeniz var, pasaportunuz var. sorun yok.

Onceleri cok vardi ama son 2 yildir o kadar gelip geciyorum, hic denk gelmedim. Cok az kontrol yapiyorlar, gumruk kapisinda polis bile durmuyor neredeyse. Sıkıntı olacak bir durum yasamazsiniz muhtemelen.

toplu alımın 6.nesille başlamış olması lazım.
kitap yollayarak 7.nesile dahil olmuştum, sonra oldu mu bilmiyorum.

öncesindeki nesiller de 10 entry girerek bu entryler uygunsa onaylanarak girdi.

ilk defa kitap kampanyasına katılanlar toplu olarak alındı.

ardından miğfer dibi yazar alımları oldu.

bir 8 martta son bir ayda giriş yapmış kadın çaylaklar yazar yapıldı.

Sabırtaşı toplu alımları da vardı 2008'de. 9. ve 10. nesiller alınmıştı.

ben 7. nesilim. sadece okurdum çok uzun süre yazar olmak istememiştim. o yüzden başvurmadım bile. eskiden yazar olmak için başvurmak bile ara ara açılıyordu. öyle hemen başvurma yoktu.

bir gün mesaj geldi çaylak oldunuz diye. e ben de ssg davet etmiş geri çevirmeyelim dedim, 10 entry girdim, o gün yazar oldum.

yani sözlükte standart uygulama yok. ssg kafasına göre, rüzgarın esiş yönüne göre, merkez bankası kurlarına göre hareket ediyor.

ayrıca en başından beri moderatör tavsiyesi ile yazar olmak vardı, gerçi moderatör de kalmadı ya :)

ilk 5 ile başladı yanılmıyorsam, cizreye kitap yağdıralım mı diye bir kampanya yapılmıştı. peşinden miğferdibi geldi. ben miğferdibiyle 2005'te girenlerdenim.

bence bir an önce doktora gidin. herşey olabilir.

ayaklarını kaldırıp bir süre yüksekte tutarak ayılmasını beklemek... gene de kardiyoloji bölümüne görünsün. orada gereken testleri yaparlar.

(bkz: senkop)
(bkz: konversiyon bozukluğu)

polim atıyor bence.

Ulan işte bayilmadan önce hızlı nefes alıp verdiğinden bayılıyor. Insan gibi nefes alıp verse bişey olmayacak.

Psikiyatriste

(bkz: alkaloz)

panik atak olabilir. aynısını yapan bir çalışanım vardı. bir anda fişi çekip bayılırdı. ayıltana kadar uğraşırdık.

bayılma olunca eğer yalnızsan sol dizini kırıp destek pozisyonuna getir. bayılanın ayaklarını onun üstüne koy. diğer diz yerde olsun. sağ kolu boynun altından geçirerek hafif yükselt. baş hafifçe aşağı düşsün. solla yanağa hafif tokat at. bir dakikaya kalmaz ayılır. eğer yanında biri barsa ayakları yukarı kaldırsın, sen boyun kısmını hallet. Yada kucaklayabiliyorsan bir yere yatırıp başını kenardan hafifçe aşağı düşür.

@warrior35 onu ben de biliyorum, yani hızlı nefes alıp vermesinden olduğunu fakat "normal nefes al hızlı nefes alma" dediğimde "nefesim yetmiyor gibi geliyor" diyor. yan, o an kontrol edemiyor.

diğer arkadaşlara da çok teşekkürler. en yakın vakitte hastaneye gidecek tabii ki.

göreme. daha bi şehir gibi.

ürgüp, en güzeli o. göreme daha çok gezmek için.

Kesinlikle Göreme, daha 10 gün önce gittim, Kapadokya'ya ilk gidişimdi, Mustafapaşa diye bir yerde kaldık, Göreme'yi gördükten sonra kimse bize orayı önermediği için üzüldüm, izlenimlerime göre Göreme daha turistik, Ürgüp yerleşik hayatın devam ettiği yer, Kış olduğu için Ürgüp'te hava karardıktan sonra hayat tamamen sona eriyordu , Göreme'de ise çok sayıda turist vardı, oteller pansiyonlar ağırlıklı olarak bu bölgede ve en güzel manzaralar bence Göreme'de ve hayat akşam saatlerinde de hareketli gözüküyordu. Avanos'u sadece turla geçerken gördüm pek bi şey söyleyemeyeceğim. Göreme Açık Hava Müzesi'ni de çok beğendim ayrıca. Ürgüp de daha merkez gibi, ulaşım vs toplu taşıma ile daha kolay.

şampiyonlar ligi maçına mı? asla .

biletini atanlarda giremeyecek, sense asla..

kesin girersin git

Biz de orada olucaz gelin :)

ultraslan gelin diye twit atmıştı.

git abi. tayfa ayarlıcak deniliyor.

git giremesen bile kar topu oynarsın :)

Giremezsiniz diyen arkadaşlarla caps paylaşabilirim. Ben size gelin demiştim :)

denklem kurmayı öğretebilirsiniz. çoğu öğrenci zaten öncedeen öğreniyor. her şeyi okuldan beklememek gerek:) (şahsen okulun zaman kaybı olduğunu düşünüyorum.)

neyse, illa x, y demek zorunda değilsiniz. Büyük yazılmış, a, b ya da üçgen kare vs kullanarak gösterebilirsiniz.

@goldentitan iyi de denklem kurarak çözerse soru yanlış kabul edilecek. bana kurulan denklemin, denklem kurduğumuzu söylemeden ifade ettirecek yol lazım. yoksa denklemi oğlana anlattım. biraz boş baktı ama bir daha deneseydim kapardı. gereksiz diye bıraktım.

Soru bir bölme işlemi aslında, herşeyi yerine koyun.bolme işaretini çizin, bölüme 8yazın, kalana 5ve boken ile bölünen arasındaki ilişkiyi sırgulatın. Bölen ile bölünen kısımlarının üstüne kavisli çizgi çekin ve bu çiginin ustune - 657 yazın.çizerek problemi anlatmış olacaksınız.

Farkı ve bolumu verilen sayı problemi bu.

@rn sizin yöntemi yaptım. şöyle anlatsam. eksilen çıkanın 8 katı ve farkları 649 ( 657 değilmiş ). fark aynı zamanda 7 kat. şimdi fazlalık olan kalanı farktan çıkartıp 7'ye bölüyoruz. çıkanı buluyoruz. farkı ekleyip eksileni buluyoruz.

biraz karışık değil mi yahu ? bizimkiler 4.sınıfta bunları çözüyorsa denklemsiz, pisa testindeki helenin bisikletini niye yapamıyorlar ?

soru yanlış diyecektim sonunda düzelttiniz rahatladım,

normal bölme ve çıkarma işlemlerini çizin en kolay o şekilde anlar.

Evet, mecbursunuz dört işlemin biraz daha derinlemesine öğrenmek zorundalar aslında düşünecekler, beyin jimnastiği bu. Yaklaşık 4yıldır dört işlem yapıyorlar artık biraz daha farklı yönlerini bulabilir, keşfedebilirler. Tersinden düşünmek ve terimler arasındaki ilişkileri öğrenmeliler. Yoksa ver sayıları yapsın alt alta fort işlem.

Çok basit problemler bunlar tam da yaşı, öğrenmeye başlamak için.

Bunu iyi kavrayacak sonra da soyutlaştıracak. Sanat, bilim somuttan soyuta, soyuttan somuta. Farkı diyorsa, bolumun bir eksiğine bölüyoruz ve böleni buluyoruz. Gerisini artık istediği gibi bulabilir. İSter bolunenle bolumu çarpar, ister bolumu farka eklet, boluneni bulur.

yine şahsi fikrim, kusura bakmayın tutamıyorum kendimi:)

bence yanlış kabul edilecek bile olsa öğretip yanlış sayılsa bile doğru bildiğini savunmayı öğretebilirsiniz. ya da iki şekilde gösterip istediğin gibi yap diyebilirsiniz.
çünkü her çocuk her şeyi aynı anda öğrenmek zorunda değil. ve her fazladan öğrenilenin takdir edilmesi taraftarıyım.
bazı öğretmenlerin bazı konularda son derece egoist davrandıklarını ve takındıkları tavırın çocukların karakter gelişimine olumsuz etki yaptığına inanıyorum.

neyse bu benim kişisel fikrim, paylaşmak istedim.

ben olsam yaptırmazdım

kaza kaydı olduğu için yapacak pek bir şey yok bildiğim kadarıyla. şirketten şirkete fark olur belki ama 300-500 birşey oynar taş çatlasa. insanlar sırf bu yüzden kaskoyu bozmayıp ufak tefek masrafları cebinden karşılıyor..

şirketlere göre çok fena farklar olabiliyor, sallamıyorum bu farklar bazen 1000-1500 tl yi bulabiliyor.

tanıdık bir sigortacın varsa tüm şirketlerden fiyat almasını iste.

ve evet, hasarsızlığı bozdurmak heryerde aynı muameleye maruz bırakır sizi.

eğer o gerzeğin sigortasından para alınmış olsaydı hasarsızlık bozulmazdı. büyük ihtimal ile o belirsiz bir gerzek olduğu için siz kaskodan kendiniz yaptırdınız.

tavsiyem tüm firmalardan teklif alın. çok kısa sürede veriyorlar. kullanmayacağınız klozlar varsa çıkartın. böylece makul bir seviyeye indirebilirsiniz.
yalnız hanımın 11 model %60 hasarsızlık indirimli golfüne 968 ödedim ben. diyim yani.

sırasıyla:
tomtom
navking
...
....
....
piranha

iphone varsa oraya indirsene. 55 TL idi igo en son bildiğim.

@trocero iphone yok.android var.onu da düşündüm ama telefonda istemiyorum.

iphone varsa turkcell yol aylık 6 tl sanırsam

2 sefer aldım ikisi de navitech idi. iş gördüler gayet güzel. Yalnız telefonda gps olmuyor ya. Geçen s4ü o şekilde kullanayım dedim bir kere ekran zaten sömürüyor pili, sürekli işlemci çalışıyor ısıtıyor bunlar hep. Bir de şarja taksam camdan da güneş vursa alev alacak. bu iş için yapılmış alet almak daha mantıklı bence.

noterde imzayı basarken takas oluyor genelde, çek ya da direk elden verebilirsen bir sorun olmuyor. havalede biraz daha güven lazım gibi :)

2. el araba alımını step step yazabilirmisiniz?

1- Arabayı Beğendin
2- ????????????????? (Arabayı ustaya götürdün, gösterdin kısmı nasıl gelişiyor, sen yalan söylüyorsun, bu araba hasarsız degil, benim ustam görecek mi diyorsun, adam ustaya falan göstermem derse napıyorsun)
3- Usta'nın söylediklerini de begendin
4- Adamla son bir pazarlık ??? (var mı böyle birşey)
5- Sonra?....

1- Arabayı Beğendin
2- Arabayı ustaya / servise götürüyorsun. adam da seninle gelir genelde. göstermek istemezse arabayı almaktan vazgeçiyorsun
3- Usta'nın söylediklerini de begendin
4- Adamla son bir pazarlık yapılıyor.
5- para ve ödeme şekli konuşuluyor. nakit ödenecekse öncesinde bankaya beraber gidip açıklamasına xx plakalı aracın satış bedeli yazdırıp çift dekont alınıyor.
6- notere gidilip devir yapılıyor.

ya da 5. maddeyi atlayıp direk notere gidiliyor beraberce ve orada para takası ile devir işlemi yapılıyor.

Sıkılmazsan oku :) gerçekten detaylı anlatım var.

forum.donanimhaber.com

temizi çek vermektir. bankanızla görüşün.

bankaya gidiyorsun. satıcının adına bloke çek hazırlatıyorsun.
devir yapılmadan önce satıcı bankayı arayıp adına bloke çke varmı diye soruyor
noterde devri müteakip çeki satıcıya veriyorsun.
sen arabayı o çeki alıp öpüşüyorsunuz.
satıcı bankaya gidip çeki tahsil ediyor.

(bkz: vegan beslenme)

bu yolda ilerleseniz sagliginiz acisindan pek iyi olur. vegan starter kit'lerle baslayip neyden ne kadar almak gerekiyor ve hangi gidalardan bunlari alabilirsiniz, bunlara bakabilirsiniz.

merhaba, sanırım beslenme düzeninin asıl bozulma nedeni diyette hissetme, engellenmekten sıkılma. siz diyette hissetmediğiniz için pek sorun yaşamazsınız sanırım :) tam tahıllı ekmek yemek isteyebilirsiniz ama

pilavı makarnayı kesin de tam buğday ekmeği belli ölçüde kalsın derdim.
ekmek bir tür şeker zaten. başka şekere gerek yok. meyvadan da fruktoz gelir. yeter de artar.

karataycıysan devam, en doğru yoldasın.

arada karbonhidratta almalısın

vejeteryanlıga lüzum yok. eger canın et yemek isterse yersin, istemezse yemezsin. kendini bir yere kısıtlaman manasız.

yanlış bir şey değil aksine doğru bir şey yapıyorsun. badem ve cevizden şeker aldığını da sanmıyorum. şeker ile k.hidrat aynı şey değildir bunun ayrımını yapmalısın.

eğer kilo vermeye çalışıyosan hedefindeki kiloya ulaşınca şeker ve ekmeğe tekrar dönme. ben döndüm pişmanım :(

besin grubu atlayarak sağlıklı yaşayamazsınız, diyet yapamazsınız. "onu yeme bunu yeme" yerine porsiyonları küçültmenizi tavsiye ederim.

şeker, besin grubu değildir. bir macronutrient ta değildir. k.hidrat almaması gerektiğini söyleyen zaten olmadı. şekerin doğrudan şeker olarak alınmasının "hiçbir yararı" yoktur ve zararı vardır. vücut ihtiyacı olan "şekeri", alınan "karbonhidratlardan" sağlar. karbonhidratların da iyisi kötüsü vardır, çok mantıklı bir şekilde.

şeker ile karbonhidrat ayrımını iyi yapmak gerekiyor. 1 tane adam bulamazsınız "yeşillik yemeyin" diyen.

haklısınız, ama ben de zaten şeker besin grubudur diye bir şey demedim. soruyu soran arkadaşın son cümlesine bakarsanız "şeker ve diğer gereksinimleri" başka türlü karşıladığından bahsetmiş.

kral george'un iki kızı vardı. oğlu olmadığından en büyük kızı elizabeth'e kraliçe ünvanı verildi. yani yetki babadan oğul yerine kıza geçti sanırım bundan olsa gerek. eğer kraliçe vefat ederse en büyük prens olan charles'a krallığın geçmesi lazım. elbette emin değilim.

Ingiltere'de yanilmiyorsam I. Elizabeth'ten bu yana kadinlar da monark olabiliyor. Yani kralice kan bagiyla tahta gecme sirasinda olan ilk kisiymis ve tahta gecmis. Kocasi prens philip baska bir ulkenin soylularindan ancak Ingiliz degil ve kraliyet ailesine kan bagi yok. Kral olmasi soz konusu degil yani. Eger kralice hakkin rahmetine kavusursa yerine oglu prens charles gecip kral olacak. Eger prens charles'in bir ablasi olsaydi tahta o gecip kralice olacakti. Durum bu. Tamamen taht sirasi ve kan bagiyla alakali.

ingiliz kraliyet sisteminde tahta geçme sırası diye birşey var. yüzelli kişiye kadar falan uzuyor. o olmazsa sırada bu var. diye. wikipedia'da ayrıntılı bilgi var.

bildiğim kadar ingiliz tarihinde hep tek bir monark olmuş. erkekese kral, kadınsa kraliçe demişler. eşleri bu ünvanı almamış.

kraliçe elizabeth'in kocası prens philip (kendisi aynı zamanda edinburgh dükü, yunanistan prensi olarak doğmuş, ihtilal sonrası ülkesinden sürülmüş) ölmedi ki. Kraliçe, unvanını babasından aldığı için Philip "kral" unvanını taşımamaktadır. kraliçe öldüğünde oğlu charles kral olacak, o öldüğünde de onun oğlu kral olacak. yani ingiltere de kraliçe dönemi sona erecek. elizabeth'in babası kral george'un oğlu olmadığı için elizabeth tahta geçmiş ve kraliçe olmuş.

benim de kesik şimdiye kadar başıma hiç bir iş gelmedi.

MADDE 273. - (1) Cebir veya hile yolu ile kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla nufüs cüzdanının düzgün görünmesini engelleyen, kenarlarını keserek deforme eden, devletin memurunun verdiği cüzdanın şeklini değiştiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

nüfus kağıdını makaslamamışsan plastikten halel gelmez.

@humancentipede ahaha iyi güldüm :)

@diğerherkes yok böyle bir kanun elbette.

hayır 18:00

cet central european time dır. ve greenwich'e göre + 1 saat dilimidir. biz ise +2'yiz.
yani 18:00

Ot ye ot, domates biber patlıcan.

bence yeme,dayanabilirsin.çiğ köfteye,kandil simidine zor dayanılır,ama dayanabilirsin,başarabilirsin bunu.ben de diyetteyim canımı istettin ya :)

bulgur var onlarda. şişirir iyi olur. çiğ köfteyi ye bence. kandil simidine dayan. susam falan kalorisi yüksek onun.

tatlı krizini meyveyle aşmaya çalış. nar, portakal elma, muz. şeker onlarda da var.

çekirdek yiyebilirsin bişey olmaz.

@durdenist çok yağlı yahu çekirdek nasıl yiyebilirim? yada senin yemekten kastın ne? ben acımasızca günde en az 1tllik tadım paketini bitiriyordum.

Salatalık havuç ince ince kes.Bardağa limon suyu doldur biraz.Onları batır batır ye.Güzel bi atıştırmalık,diğerlerini unutursun.

dayanmalısın!

seni çok iyi anlıyorum, çikolata yemezsem ölecekmişim gibi geliyor bazen bana da.

tatlı krizini meyveyle atlatmaya çalış. bol bol su iç. eğer yersen ertesi gün daha çok pişman olacaksın keşke yemeseydim diye. kendini motive etmeye çalış başka şeylerle.

www.motivationblog.org

bir tane simit yiyin ne olacak, yarım saat fazla yürürsünüz.çiğ köfte yemeyin ama, gereksiz bence.

kandil simidi de yenmez mi yahu. susamsızından ye, daha az kalori verir :)

çekirdeklerin arkasında yazan 100gr besin değerleri kabuksuz 100 gr çekirdek içinin besin değerleridir. 100 gr çekirdek için besin değeri 500 kalori gösteriyor diyelim senin 100gr çekirdek içini yiyebilmen için 800 gr kabuklu çekirdek bitirmiş olman lazım ki günde 1 tl lik dediğin paketlerden 16 gün boyunca tüketirsen toplamda 500 kalori almış olursun. yani demem o ki çekirdekten korkma. hele kabak çekirdeği çok sağlıklıdır. bol bol tüket.

Mideyi küçültmeye bakın bu saydıklarınızdan az az yeseniz hiç bişi olmazdı aslında ama kilo verirken herşeyin porsiyonunu küçültmeye bakın sonra 1 porsiyon tatlı yerine 1/4 ünü yersiniz gibi. Abur cuburu komple geçin onlar hiç yaşamıyormuş gibi davranın.

ayva ye (ciddiyim)

hatta tatlı için ayvayı yıkayıp fırına ver, dışı karamelimsi olana, evi kokular basana kadar pişir. sonra da bıçakla kesip ye.

çekirdek de kola gibi bir şey. yemezsen bir süre sonra hiç aramıyorsun. mesela ben yıllardır çekirdek yemiyorum ve yokluğunu da hissetmiyorum. eskiden çekirdek kabuğundan kuleler yapardım gazete kağıtlarına.

İnternetten dukan tariflerindeki (yulaf kepeği ve tatlandırıcı ile yağsız yapılan) hafif ve kalorisi düşük cupcake'lerden yapmanı tavsiye ederim. gunun geri kalanını aksam bunu yapacağın anı düşünerek harca..

ben de diyetimsi birşeyler yaptım bu aralar. ancak şunu gördüm ki, sigara bırakılır (ki şahsen bıraktım), tatlı bırakılmaz.

liseden geçiş var, ama sınavla o da. fransızca öğretilen okulların hepsinde var bu sistem, özel okul olması gerekmiyor. frankofon şeysi...

devlet okulu ve de, evet.

devlet üniversitesi ancak özel statülü. türkiye ile fransa arasında yapılan 1994 tarihli bir anlaşmaya istinaden kurulmuştur. Galatasaray ilkolulu, ortaokulu, lisesi ve üniversitesini kapsar. harç bakımından diğer devlet üniversiteleri gibidir.

gs lisesinden direk geçiş imkanı vardır. öys'de belli bir yüzdeliğe girmek kaydı ile. dil sınavını vererek hazırlık da okumazlar. gs lisesi öğrencilerinin % 30 - % 50'si gsü'ye devam eder.

@trocero sadece gs lisesi, ilkokuluyla sınırlı değil, bütün frankofon liselerden aynı şekilde sınvala geçilebiliyor gsü'ye.

yani bu sistemde st. benoit, st. joseph, st. pulcherie, notre dame de sion vb. diğer liseler de var. türklere gösterilen bir imtiyaz değil yani, fransız okullarına gösterilen bir imtiyaz.

diğer liseden gelenler de normal harç mı veriyor yani?

galatasaray'dan mezun olanların bu üniversiteyi tercih etmeleri durumunda ek puan almaları söz konusu. ama ek puansız o puanı alabilenler de gayet girebilirler. devlet üniversitesidir, ancak harcı odtü boğaziçi gibi yabancı dille eğitim veren diğer okullar gibi normalin 2 katıdır.
ben şahsen istanbullu değildim ve yurt burs imkanları sınırlı olduğu için tercih edememiştim. yoksa gayet başarılı bir okul tabiki.

cm cm istediğiniz boy yatak ve baza yaptırabiliyorsunuz. aramaya ne gerek var ki.

istikbalde bile var diye biliyorum ben.

140'lık baza için işbir'e sormuştum, 160'lık bazayı istediğiniz ölçüde kesip küçültebiliyoruz demişti.

istikbal'de 120 cm.lik baza var.

bellona'dan 130luk aldım ben.

Almanız çok zor, isviçre değil ama almanya ile aynısını yaşadık umurlarında bile olmadı ki 3 tane sırayla alınmış shengen ve 10 yıl USA vizeleri vardı. yetişir zannettik, olmadı, toplantı da kaçtı (doktora görüşmesi değildi de) bir daha da çağırmadılar toplantıya.
Ama iptal randevu takibi, faks mektup herşeyi deniyorsunuz yapacak bir şey yok gibi başka.

Peki başka bir ülkeden vize alıp gitme işine nasıl bakıyorsunuz? Zira Fransa vizesini 4-5 gün içerisinde alabilme şansım var şu anda. Yalnız Fransa'nın vize vermemesi durumunda işler daha da sarpa sarabilir, ondan korkuyorum. Tabi bir de Fransa konsolosluğundan alınan schengen'le hiç fransa'ya uğramayıp isviçreye gidip gelme sorunsalı var.

herhangi bir yerden al vizeyi git niye kastırmaca?

herhangi bir yerden vize alıp, o ülkeye hiç giriş yapmayacağım için sıkıntı olur diye korkuyorum. Yoksa dediğim gibi Fransa kısa sürede hallediyor şu anda. Ayrıca o başvurduğum ülkeden red almak da işleri daha yokuşa sürebilir. İsviçre için şu anda bilet-hostel rezervasyonları, davetiye vb. şeyler tamam. Başka bir ülke olursa otel ve uçak rezervasyonlarından başka yapabileceğim bir şey yok.

fransadan vize al, fransaya girip oradan isviçreye geç bence..
okul görüşmeyi ertelemez, konsolosluk da erken tarih vermez maalesef.. bu fırsatı kaçırma, parası neyse ver gitsin..

fransaden al. cenevreye uç. fransız pasaportundan giriş yap sonra trenle görüşmenin olduğu şehire geç.

Evet şu anda fransa'dan vize alıp, en yakın fransız şehrine uçmak, ki o da Lyon oluyor ve aradaki mesafe sadece 150km, mantıklı gözüküyor. Böylece vizeyi aldığım ülkeden giriş yapmış olacağım fakat sadece cenevre'ye gidiş biletim yanacak. Dönüşte zaten cenevre'den çıktığımda sorun da olmaz heralde.

cenevre'de fransız pasaport kontrolu de var. uçaktan inince istersen isviçreye istersen fransaya girebiliyorsun.

gidis-donus ucak biletlerinde gidisi yaktigin zaman komple biletin yanmasi gibi bir durum yasanabilir. o yuzden onu arayip ogren mutlaka.

Sonunda hallettim. Daha sonra işi düşen olursa diye yazıyım. İsviçre vize randevusunu erken bir tarihe almak imkansız gibi bir şey sanırım, fakat elinizde davetiye vb. tarzı bir şey varsa 1 günde çıkarabiliyorlarmış vizeyi. Durumunuzu anlatan bir yazı yazıp faxlayınca akşamına döndüler, hatta geç dönüş yaptıkları için özür bile dilediler. 1 gün sonrasına halledeceklerini, gönlümü ferah tutmamı söylediler vs.

şimdi Hattuşa Astrya Termal Resort & Spa'yı aradım. böyle anket ve kampanyalar var diyo müşteri hizmetleri. ama biz yapmıyoz acentelar yapıyo dedi. beni arayan kişiler ise bir acenta adı vermedi.

www.sikayetvar.com

bildiğin yalan yahu. internete yukardaki kalimeleri yazıp bir arasana.

www.sikayetvar.com

oha. gene geç kaldım :)

olay gayet net bir şekilde aydınlandı. sağolun arkadaşlar.

ben ki bir çekilişten toplu iğne kazanamamışım bu yaşıma kadar, bana mı gelecek şans dandik bir anketten.

bişeyde muhasebe varsa ordan fersah fersah kaçardım.

not: ekonomi mezunuyum. muhasebe bilirim.

iki ucu b. değnek.

başında Eczacıbaşı "title" olan bir işi en kral bankanın işine tercih ederim.

muhasebe ve finans arasında yaptığım tercihe göre.

money talks...

eczacıbaşı. bankada hesap açıp bireysel emeklilik satışı yaparsın. Ama muhasebede yükselmen daha kolay

bankadan uzak dur, müşterinin kanını emen çalışanını pastırma yapar.

EBX'in yarısı amerikalılara ait. Yani kariyer geçişi her zaman daha fazla.

yok be bişey sakin ol... her hastalığın ucunu kansere bağlamasalar olmaz sanki lan :)
nodül dediğin şey öyle pek gözde büyütülecek bişey değil. tedavi edilebilir bişey. çok boşlama tabi. kontrolleri yaptır, gereken ilaçları al, doktorun dediklerini uygula başka bişey yok.
abartılacak bişey değil ;)

bende de var. 3.5 mm. büyümüyor sabit. yılda bir kez kontrol ettriyorum.

bende de vardı. stresten uzak durdum, dengeli beslendim, spor yaptım geçti.

Nodül sıkıntı bişi değil. Benim annemde vardı. Eğer iyi huyluysa öyle yaşıyorsun takılıyorsun keyfine bakıyorsun. Bazen kötü huylu çıkabiliyor, hemen operasyon yapıyorlar, alıyorlar. Bazen tiroidin tamamını alıyorlar, hayatın boyunca tiroid hormonu ilacı kullanıyorsun. Bu senaryoların hiç biri korkunç bir senaryo değil. Üzülme.

Annemin tiroidinin tamamı alındı. Yaşıyor yani çok şükür :)

şina nari. pınar dilşeker yorumu var. aşağıda sevdiğim ayben yorumunun linkini ekledim.

www.youtube.com

canon pixma ile ilgili iyi bir geri bildirim aldım ben bu duyurudan.
ben epson sx 425 kullanıyorum. fotoğraf kağıdına baskı almıyorum. çocuğun ödevleri falan. bir set kartuş bir öğretim yılı gidiyor. yazın kullanmıyorum.
memnunu yani. ama epsaon'unu yeni modelleri çıkmış sx 425 biraz demode kalmış galiba.

Geçen gördüm Epson un kendinden bitmeyen kartuşlu modelleri çıkmış, onlara bakabilirsin. Kendi ürettikleri tıkanmaz diye tahmin ediyorum.

canon 89 tl mi neydi satürnde geçen haftalarda.

edit: renkli ve tarayıcılı.
edit2: www.gold.com.tr

osman ağa camii var. içine hiç girmedim ama bu kadar tarihi bir caminin iç kısmı mutlaka kalitelidir. lokasyon olarak da merkezde, çarşıda falan...

iskele camii. çıkışta sıcak çay sahlep ne isterseniz bulursunuz.

çay sahlep olmaz huşu içinde namazımı eda edeceyim bir yer olmalı çay sahlep için gidiyormuşuz gibi çok günah olmaz.yakışmadı.

tommy'nin bi tane parfümü portakal gibi kokuyor ama hangisi hatırlamıyorum.

212 men

avon full speed olabilir mi ki?

bence cevap kesinlikle avon full speed. bir bayan olarak ben de çok severim kendisini

hermes terra ?

boyundaki dugmeyi iliklemeyi deneyebilirsin

yakanın sert durmasını sağlayan ( yanılmıyorsam adı balen) malzemeler ile yapılan gömlekleri tercih edebilirsin.

gömlekleri aralıklı as, sanırım problemin tanımı gereği geçersiz bir çözüm.

Bir de giyilecek gömleği bir önceki gece yatmadan dolaptan çıkarmak da bir parça yardımcı olabilir.

askı yeri yok mu? ben gömlekleri askıda tutarım hep.

şöyle bir duyuru buldum sitesinde kuaför listesi var demişler ama hangi sitede var bu liste.
www.eksiduyuru.com

sadece erkek veya bayan kuaförlerinde satılır. Ya da Eczacıbaşı'nda çalışan bir tanıdık bulun. Personele satış yapan internet siteleri var. size şifresini verirse kendi kredi kartınızdan alırsınız. o da ürünü size getirir. İndirimli olur.

kayıpsa bağlı olduğun kaymakamlık, yenilemeyse her yerden yapılıyor.

tüm nüfus müdürlüklerinden ( mernise bağlı )yapılıyor. eğer kayıpsa bağlı muhtarlığa gidip bir belge alıyorsun.

etil alkol kullanmıştım ben aynı durum için işe yaramıştı. yalnız etil alkol eczanelere bile kısıtlı geliyor. yok illa izopropil alkol dersen labaratuar malzemesi (deney tüpü, mezür vs) satan yerlerde bir ihtimal bulabilirsin. buralara ulaşmak için google yada kimya tıp eczacılık vs okuyan birine sorman lazım.

izopropil zaten tehlikeliymiş. etil alkol da aynı işi görüp yüzey temizlemesinde kullanılır denmiş. eczanelerden temin edebilirsin.

kaynak:
www.ehow.com

cam suyunda % 9 izopropil alkol vardır. işini görür.

Tekel 1967 votka al bi farkı yok.

erdem boya satiyor, 1:1 su ile karistirip kullanman gerekiyor. 1 litre izopropil alkol alacagina cam suyu isini gorur muhtemelen. erdemboya.ticaretimiz.com

zamanında bi yerlerde okumuştum hatta resimler vardı. ama mevzu evlenecek olanların değil de evlenenlerin 30-40 yıl sonraki halleriydi.

var cidden benzeyen de var. sebebi mimiklerin ve yüz ifadelerinin benzemesiymiş, bir nevi 30-40 yılda evrilip benzeşiyorlar işte.

evlenecek değil, evlenmiş olanlar birbirine benzer. zaman geçtikçe birbirinin davranışlarını, hareketlerini benimsiyorsun, hatta konuşman, mimiklerin, jestlerin bile benzemeye başlıyor.
ne demiş atalarımız üzüm üzüme baka baka...

sürekli aynı yemekleri yedikleri ve aynı iklimde yaşadıkları için benzediklerini duymuştum.

ben ve karım. evli olduğumuzu bilmeseler kardeş derler. o derece.ikimiz de suyun öbür yanındanız.

görsel olarak değil ama huysal olarak var sanki galba olabilir bence..

bu hem fiziksel hem de zihinsel anlamda sürekli yanında olan bir insanı istemsiz kopyalamaktan geliyor.
gözlerini açarak konuşan bir arkadaşınız varsa da bunu yaşarsınız, ama etkisi limitlidir, uzaklaşınca siz de gözlerinizi açmazsınız. ama yakın ve uzun süreli bir arkadaşınızsa, çoktandır onun belli fiziksel eğilimlerini vücudunuzda taşımaya başlarsınız.
ya da evli çiftler ortak mental hastalıklar da geliştirirler. bu konuda şizofreni örneği verilebilir belki. ikiliden birinde şizofreni var ise, diğerinde de şizoid kişilik bozukluğu gözlenebiliyor.
yani hem fiziksel hem sosyal hem kültürel hem de mental anlamda başkalaşıma uğruyoruz. hem de herrrr ilişkimizde.

23-25
1. sene dersler
2. sene tez

24-26

ilk sınıfta dersler vardı, ancak matematik'te istediğim hocadan kontenjan dolduğu için ikinci senenin ilk döneminde hallettim, ayrıca bir dersimi de yükseltmeye aldım. bu arada tezimi de 1. sınıfın birinci dönemi biter bitmez başladım ama resmi olarak 2. sınıfta başlar.

bu arada lisanstan 23 yaşında mezun oldum, arada bir seneye yakın çalıştım.

21-24

benim tez projesinde zibilyon tane sıkıntı çıkınca, hocam da sağolsun çok geniş biri olduğundan 4 sene sürdü yl. Allah'tan atılma kalktı o aralarda, boşa kürek çekmemiş olduk.

ilki 21, bitmedi.

ikincisi 26, 28'de bitmesini umuyorum.

21-23

23'te başladım, 25'te atıldım :)

24'te başladım, 26'da bitecek (bu kafayla zor ama). 25'im şu anda evet.

24'te başladım; 26'da bitecek gibi durmuyor...

29da başladım. 31de bitecek inşallah.

22 - 41 ( hala devam ediyor, afla döndüm. azimliyim :)

25-28

24 yaşında (2003) başladım, 28 yaşında (2007) bitti. tez için 1 yıl uzatma aldım, bir de devam ederken dondurup kısa dönem askere gittim.

hangi havayolu sirketiyse onun gisesine valizinle giriyorsun biletini yerini falan ayarlayip valizi veriyorsun o valiz yolunu biliyor sen hiiiiiiiic o tatli canini bunu dusunerek sikma. ama sana onerim ucakta oyalancak seyler al yanina. eger uyuyamazsan sikintidan geberirsin gercekten. ahanda bu yaz turkiyeye donusumu bi ben bi de allah biliyor yani o derece!!

yalnız güney kore ile aramızda okyanus yok. :D

çıkış pulu alacaksın, sonra valizini etihad'ın yerine götürüp teslim ediyorsun. orda sana ayrıca koltuk numaranı da veriyorlar. sonra pasaport kontrolden geçip uçağı bekleyeceksin.

hayırlı yolculuklar.

merhaba.

havaalanına girince check-in masasına gideceksiniz. her firmanın kendi check-in masası olur. bu noktada bavullarınızı vereceksiniz.

bundan sonra dış hatlara geçmeniz lazım. pasaport kontrolü yapılacak. ayrıca yurtdışı çıkış harç pulu almayı unutmayın.

pasaport kontrolünü geçince karşınıza duty free çıkar. buradan ucuz içki, çikolata, parfüm, vs alabilirsiniz.

biletinizden belirtilen kapıyı gideceksiniz. oradan sizi uçağa aktaracaklar.

Çook teşekkürler..yazdıklarınızı ezberledim, daha gitmeden tecrübe kazanmış gibi oldum eksikolmayın :D

@hayley williams ile evlenecek genc;; hocam ben güney koreye öğrenciolarakgidiyorum orada okuyacağım, o dediğin pul'u almak zorunda mıyım?

evet kıbrıs'a gidilirken bile alınıyor. pasaport kontrolünün karşısında gişesi olur. oradan hemen alabilirsin.

edit: gerçi şimdi baktım da oturum izniniz varsa almayın diyor. bilemedim. galiba almayacaksın.

mutlaka mutlaka mutlaka online check-in yap. biletini aldigin havayolu sirketinin sayfasina girip check-in kismindan koltugunu falan sec kafana gore, ayrica havaalaninda kirk saat sirada beklemekten kurtulursun.

alakalı değil ama kıbrıs'a giderken pasaport değilde kimlik kullanılıyorsa harç pulu alınmıyor.

Güney Kore'ye giderken, uçak Hint okyanusunun üzerinden geçiyor olabilir. Geçmiyor olsa bile, uçuş süresi ve mesafe bakımından, bu uçuş, okyanus aşırı uçuşlarla kıyaslanabilir. Benden sana tavsiye, emniyet kemerin sürekli bağlı olsun. En az bir kere yerinden kalk ve uçak içinde gezintiye çık. Ethiad hangi gruba bağlıysa, o grubun "frequent flyer" kartına müracaat et. Müracaat formunu internet sayfasından veya check-in bankosundan bulabilirsin. Check-in bankosuna valizini teslim ettikten sonra ve pasaport kontrolünden geçmeden önce, maliye veznesinden yurtdışı harç pulu almayı unutma. Alana uçuş saatinden iki saat önce git. Uçuş sırasında fazla alkollü içki içme. Uçağa fındık, badem gibi şeylerle binersen hoş olur. Bazı uçaklarda flash disk takıp kendi tercih ettiğin müziği dinlemen mümkün. Bilet aldığın havayollarının internet sayfasından bagaj ağırlık sınırlamasını oku. Dubai aktarma sırasında valizinin ikinci uçağa yetişmemesi ihtimaline karşı, kıyafet açısından bir B planın olsun.

İyi uçuşlar.

mevduat toplamak izne tabidir.
ilgileniyorsan tüm detayı 5411 sayılı kanun ve bağlı yönetmelik ve tebliğlerde bulabilirsin.
internette bankacılık kanunu diye aratırsan çıkar.

randevuda belli oluyor genellikle vizenin çıkıp çıkmadığı. 3-4 gün sonra da postayla eve geliyor pasaport.

vizeyi alamadığın oracıkta belli oluyor. çıktıktan 48 saat içinde pasaportumu almıştım ben. istanbul içi

mumkun olmadigini dusunuyorum, ama emin de degilim,

öncelikle ara ara çamaşır makinesini dezenfekte edin. bu nasıl olacak? bir miktar alakasız çamaşırı (beyaz bezler filan) bol çamaşır suyu ile yıkarsanız makinenin kendisi de dezenfekte olur.

ikinci ve daha önemli olarak niye başka insanların çamaşırları ile kendi çamaşırlarınızı birarada yıkıyorsunuz??? madem öyle kendi çamaşırlarınızı biriktirip bir tek onları yıkayın. bunun için biraz fazla çamaşır almanız gerekecek.

ayrıca ve çok önemlisi virüs, bakteri, mikrop nedir ne değildir bu konularda biraz araştırma yapın. çamaşırlar taş çatlasa 40 derece suda yıkanıyor. bu suda ölen kimdir, kalan kimdir bunu iyice araştırın.

bu kadar titizseniz biraz deterjan, sabun alın çamaşırlarınızı elle yıkayın bence.

sonuncusu burası türkiye. afrikanın balta girmemiş ormanları değil. böyle korkunç, öldürücü hastalık pek bulunmaz burda.

bence sen önce fiziksel hastalıklara kapılma anksiyetenden kurtulmak için bir psikiyatriste git.

@domestos her şeye psikolog ya da psikatriste gidin diyenler bi bitemediniz gitti...

bu tarz bir ürün kullanabilirsin. değişik markalara da bak istersen.

www.filatem.com.tr

siz annenizin kozalağından çıkmayı öğrenmediğiniz ve her şeyden korktuğunuz sürece bu tür yaftalamalar yemeye alışın bence.

laundry konusuna takılıyorsan olabildiğince yüksek sıcaklıklarda yıka beyazları. 60c ve üstünde bakterilerin tamamına yakını ve birçok virüs olür.
ötesi için yapacak bir şey yok. senin kadar bizim de riskimiz var.

domestos'a kizmissiniz da... hakikaten zor olabilir boyle dusunurken aile evinden ayri yerde yasamak. (sahit oldum, maalesef iyi biliyorum.) hayatinizi aksatacak hale gelirse bu dusunceler, muhakkak destek alin. bunun yaninda, unutmayin, bagisikliginizin yuksek kalmasi icin patojenlerle karsilasmaniz lazim.

cadde bostan sahil... Cihangir parkı... Veyahut İstiklal caddesi olabilir, kimsenin rahatsız olacağını sanmam...

ıssız tren yolları

maça gidin. (git: www.tff.org

ormana gidin. tam yeri, kimse rahatsız olmaz

bizim yazlığa gelin toplaşıp. ses olur hem çok süper olur ben bile bağırırım sizden gazı alıp

rumelifenerindeki kale harabesi. hem yankı yapar, şekil olur.

lunapark'a gidin. gondol falan. woo hooo

79k'ya binin kayaşehir'e gidin.

konser? eğlenceyi katlayabilir.

o alevin çıktığı yere bek deniyor.
buradan hareketle bek ızgarası diyorum ben.

ocak ızgarası

www.google.com.tr

sorunuzu okuyunca delicesine merak ettim, heyecanla gittim arçelik sitesinden bi tane ocağın kullanma kılavuzunu indirdim. çıka çıka "tencere taşıyıcı" çıktı :/

download.arcelik.com

üst taraftaki kapağın adı: bek kapağı

tüpçülerde "ocak yedeği" olarak da bilinir.

sacayak :))

Tek kelimeyle Kadıköy.

Tarlabaşı

etiler'de bahçeli 2 katlı evlerde.

moda ve erenköy.

cihangir

Benim tercihim Leventte(üçüncü levent) bahçeli bir ev olurdu. Hem şehrin ortasında, hem de sessiz sakin bir semt.

mali sorunumun olmamasından kasıt çalışmama gerek kalmayacak olması ise kadıköy, yok sadece kalacak yer açısından mali bi sorun yok ama yine de çalışmam gerekecekse mecidiyeköy

nedense ortaklar caddesi'ne karşı özel bi sevgi var..

edit: gerçi alişan'ı ortaklar'da gördüğümden beri bi azalma oldu bu sevgide..

bebek, çengelköy.

florya bence

Zekeriyaköy

erenköy

ulus, yeni levent, emirgan

bir kere istanbul demek boğaz demek, paran varsa boğazda yalıda oturursun. avrupa'da ortaköy'den yeniköy'e kadar; anadolu'da üsküdar'dan kanlıca'ya kadar gider.
yok benim boğazla işim olmaz filan dersen eski istanbul, beyoğlu.
ondan sonra yeni istanbul, moda, caddebostan, bebek, florya, kalamış vb.

beşiktaş. net. ama özel garajlı evim olacak.

arnavutköy ;)

Anadolu kavağında, boğaz kıyısındaki villalarda. Bir kaç tanesinin içine girdim, 10 numara 10!

bağcılar tabiki.

çengelköy, beylerbeyi, moda

bana göre oturduğum semt ortaköy. hem merkezi, hem temiz bir aile semti, hem de öğrencilerin yabancıların yaşadığı bir muhit. her türlü restoranı, kafesi, her çeşit marketi, her gece nöbetçi bir eczanesi, bütün banka şubeleri var.

etiler, taksim, beşiktaş, ulus, bebek, levent, mecidiyeköy gibi birçok merkeze ulaşım çok kolay. ayrıca boğaz üzerinde. bebek'in ulaşımı çok kötü oldu. orasını tercih etmem. ancak ortaköy oraya da yakın.

gümüşsuyu, cihangir, beylerbeyi...

bağcilar fatih mh

merkezi olsun diyorsan kuzguncuk
o da sorun değil diyorsan beykoz

ha gençsen kadıköy o ayrı.