madem fikir soruyosun, cozumleme yapalim.

ozgurluk - esaret.
bagimsizlik - bagimlilik.

esarette bagimsizlik olmaz, bagimlilikta ozgurluk olmaz.
demek ki
ozgurluk = bagimsilik (fark yok).

independence ve freedom arasindaki fark kadar fark vardir bu terimlerde. ama bana kalirsa, ozgurluk bireysel, bagimsizlik ise kitlesel anlam tasir.

ikisinde de çok bariz olmamakla birlikte farklılıklar var diyebilirim. ama önce şu sorunun cevabını alalım kime göre neye göre... özgürlük kavramı göreceli bir kavramdır bana göre. bağımsızlık biraz daha açıklanabilir gibi duruyor. iç içe düşünebilir yeri gelir yani özgürlük'ü tanımlarken içinde şu geçer öncelikle bir şeye bağlı olmamak peki özgürlük sadece bişeylere bağlı olamamaktan mı ibaret?

sehirrehberi.ibb.gov.tr den bulabilmen lazım.

Siyavuspasa da oturuyorum.

1) beylikduzunden "yenibosna metro" arabalarina binin, son durakta inin, metroya geçin, Bahcelievler duraginda inin, metro cikisindaki minibusler okulun onune kadar getiriyor diye biliyorum (o minibus hatti yeni acildigindan tam emin degilim). minibusler gitmiyorsa "metroport ile kadirhas center" arasindaki yoldan yol bitene kadar gidin, karsinizda uefa kupasi cikicak. sola donup ilk isiklardan saga girin, 500mt sonra saginizdaki okul.

2) beylikduzunden "yenibosna metro" ya binin, sondan bir onceki durakta inin (E5 den cikmadan hemen onceki durak, zaten o durakta minibus/otobus bosalir). kopruden karisya gecip sirinevlere kadar yuruyun (beylikduzunden direk sirinevler arabalarida var sanirim). sirinevlerden "soganli" minibusune binin, oklunu onunde inin, bildiginiz sorulardan baslayin, heycan yapmayin.

cok tesekkür ederim =)

dungeon siege ??! bu muydu acaba oyunun adı tam hatırlayamıyorum ^^

ha bir de yeni bir mmorpg oyun var. florensia
florensia.eu adresinden bakabilirsin. betasında hoş oyun şu an kapalı yakında beta 3 açılacak.

"dungeon siege" benim ramleri hapur hupur yer diye biliyorum..

ultima online-2d- var tavsiye edebileceğim, 9-10 senelikte bir geçmi$i var, 2d olmasi ise hise hiç ku$kulandirmasin en iyi rpg oyunudur(tr serverilarinda pwp amac). ilgilenirsen $ayet; www.ultima-strike.com

Ultima Bilmeyenlere guzel bir tarif oldu =) yalniz onu ben birakali 5 sene oldu alla cok sukur.

theli aynı sistemde bende dungeon siege hapur hupur çalışıyor

revenant diye bir oyun vardı eskiden. diablo deyince aklıma geldi, ona benzerdi. demosunu oynamıştım ama ne kadar iyi bilemem.

muhtemelen oyanamissinizdir ama neverwinter nights, baldur's gate, icewind dale falan kutur kutur oynarsiniz o konfigurasyonla.

hatta baldur's gate i oynuyorum ben bu siralar, kacinciya bilmiyorum ama hala keyifli. hatta easytutu'yu kurarsaniz, bg2 arayuzu ve yuksek cozunurluk ile bg'yi daha da tatli hale getirebilirsiniz. www.usoutpost31.com (ayni sayfadaki NPC kit selection da denemeye deger).

kimse sölememiş sanırım.divine divinity ve devam oyunu beyond divinity.kesinlikle tatmin edecektir sizi..konfigürasyonunuzada uyar

Titan quest. expansion u da var. diablo kadar surukleyici ve aşmış olmasa da oynanışı birebir aynı. antik yunanda ve mısırda geçiyor güzel oyun.

evet divine divinity oyununu bencede kesinlikle dene.

Darkstone diye bir oyun var. Diablo'ya benziyor. Beni sarmadı pek, ama belki senin hoşuna gider.

daha once yazılmıslar mı diye bakmadan soyluyorum:

Blade and Sword
Kult : Heretic Kingdoms - The Inquisiton
Divine Divinity
Beyond Divinity
Diablo 2 Lord of Destruciton
Dungeon Siege
Dungeon Siege Legends of Aranna
Dungeon Siege 2
Dungeon Siege 2 Broken World
Hellgate London
Daemonica


bunlar diablo vari yüzeysel oyunlar. eğer daha komplike birşeylere ilgi duymaya baslarsan: #7965347

Divine Divinity'nin ekran goruntulerine de baktim, sanirim aradigim bu.
hemen indiri... pardon siparis veriyourum.

diger onerilerede tesekkurler, hepsini bir kenara yazdim.

planescape torment - 98 cikisli, gelmis gecmis en saglam senaryoya sahip, sayfalarca diyalog iceren mukemmel oyun. pek hack'n'slash degildir ama ah senaryo vah senaryo.

bi de icewind dale serisi var, o da iyidir.

madem ki soru editlendi. biz de cevabimizi editleyelim.

1- ben festivaller icin dandikten monodome 2 kisilik cadir almistim vaktinde. www.hepsiburada.com

2- asma kilit alin. her ihtimale karsi cadirinizi kilitleyin.

3- mat alin. altiniza serin, rahat edin.

bonus cevap: kucuk el feneri alin. gece lazim olur.

2- çadırlar kitlenebiliyor, evet, hatta kamp alanlarında kitlenemeyenini görmedim hiç..

3- alacağınız çadırın kendi zemini olacağını varsayarak konuşuyorum: direk çadırda yerde yatmayı planlıyorsanız serebilirsiniz, onun haricinde temizlikse amacınız her halükarda kirleniyor çadırın zemini, kamp alanının da zeminine bağlı olarak, kasmayın derim. toplarken şöyle bir çırparsınız çadırı olur biter..

eğer arayamayacakları bir yere saklamayı başarabiliyorsanız bir isviçre çakısı götürün, çadırda yaşadığınız bir problemde, ya da genel olarak çok işe yarıyor.

ilk kez gidiyorsanız şu uyarıyı yapayım, ilk gittiğimde en büyük hayal kırıklığım bu olmuştu, aman sabah uyurum demeyin, çadır fena halde yakan bir şey, ve eğer gölge bir yer bulamazsanız sabah güneşi her halükarda yakıyor. gölge bir yere kurarsanız da sırılsıklam uyanabiliyorsunuz, nedendir bilmiyorum..

son olarak, hiç masstival'e gitmedim, çoğunlukla zeytinli tecrübeleri bunlar, masstival koşulları farklı olabilir...

başka bir soru varsa sözlükten mesaj atabilirsiniz..

1 h2000, 4 RnC tecrubeme gore soyluyorum ki en iyi festival cadiri en ucuz olanidir. o hengamede "ay surasina sey olmus burasina kim basmis, kaziklarimi kim kapmis" hesabiyapmak hos olmuyor.

mutlaka mat kullanilmalidir ve hava ne kadar sicak olursa olsun uste ortmek icin bir pike bulundurulmalidir (ucuz bir uyku tulumu iyi is gorur. gecen sene bim den 15ytl ye almistim sanirim).

hic bir festivalde hirsislikla karsilasmadim. sadece cadirin fermuarlarini kilitledim.

unutmayin ki cadir festival suresince cok cok az zaman gecireceginiz bir yerdir. gece yatince uyuyamazsiniz cunku etrafta mutlaka batak oynayan, kari-kiz muhabbeti yapan, erkek-adam muhabbeti yapan, ve bunlari yapacak baska yer bulamayan essoluesseklerden oturu uyuyamazsiniz.
sabahta bu faktorlerin yaninda gunes sizi pisirir..

özet:
1) en ucuzu
2) zaten festivale gidiyorsunuz, altinlarinizi, hisse senetlerinizi evde birakin. cadirin fermuarini minik asma kilitlerle kitleyip cikin.
3) Mat goturun (yine en ucuzundan)

1. en ucuzu. sonucta dagda kampa gitmiyorsunuz. ucuz ve i$inizi gorecek bir cadir alin. hava sicak olur ve cadirin tek i$levi kapali bir yerde uyumayi saglamaktir.

2. hirsizliga hic denk gelmedim. ama cadirdan uzakla$acagim zamanlar fermuarin iki ucunu kucuk bi kilit ile kitledim. yaniniza degerli bi$ey almayin. telefon ve fotograf makinasi alin en fazla. onlari da cadirdan cikarken cebinize atin derim.

3. $ilteyle ugra$mayin.

mat alin kendinize 10-15 ytl arasidir. cadir ile degil ayri satilir. ha bu arada cadir kuracaginiz zemin onemli. yamuk yumuk, rnc gibi tarlada ise yatacaginiz yer icin en azindan altiniza serilebilecek yumu$ak bi$iler goturun.
uyku tulumuna biraz dikkat edin derim. sabah gune$ feci yakiyor ve zaten erken uyanmanizin sebebi de bu yakan gune$. uyku tulumunun ic kismi naylon falan olursa festival ortaminda cehennem azabi ya$arsiniz her sabah.

cadiri kurarken etraftan yardim isteyin. kullanma klavuzuyla ilk seferde harikalar yaratan birini gormedim ben :) iyice gergin olmali yoksa gece yatarken cadirin bi kenari suratiniza kadar egilir her ruzgar estiginde :)

çadır alırken, muhakkak çift katlı olanlarından al. yoksa sabah 9 dedinmi uyanmak zorunda kalırsın, hem de buğulama olmuş bir vaziyette =)

çadırda kaç kişi kalacaksan +1 uygulaması yapmanda fayda var. yani tek başına kalacaksan 2 kişilik, 2 kişi kalacaksan 3 kişilik çadır al. benim gibi rahatına düşkünsen, 4 kişilik çadırda tek başına da kalabilirsin =D

eğer çadır aldığın yerde; çadırların kutusunu açıp bakmana izin veriyorlarsa, çubukların sağlamlığını kontrol etmelisin. zira festival ortasında kırılan bir çubuk başını çok ağrıtabilir.(tecrübe =)

sigara içiyorsan, çadır içinde kullanacağın ufak bir küllük hayat kurtarır.

eğer erkeksen; boş bir pet şişe, gecenin karanlığında, uykunun en tatlı yerinde senin tuvalete kadar yorulmana engel olacaktır. eğer kızsan; üzgünüm =)

herkesin de söylediği gibi asma kilit illa ki bulundur. bunun dışında ampullu olanlardan değilde; ledli olanlardan bir fener edinirsen çok rahat edersin. genelde kesici/delici alet sokmak yasaktır ama, ufacık miniminnacık bir çakıyı çaktırmadan sokabilirsen işine yarar.

ben şu ana kadar hiç mat kullanmadım ve hiç de eksikliğini hissetmedim. gerçi ben biraz "ölü uyuyanlar"danım. uykuda mekan seçimi konusunda titiz isen, mat kullanaman yararlı olabilir.

birçok çadırın dış tarafında; çadırın zemine temas ettiği noktalarda ağırlık koymak için boşluklar bulunur. bu boşluklara bulabildiğin büyük taşları yerleştirmen seni çok rahatlatacaktır. aksi halde, her kuvvetli rüzgar dalgasından sonra, kazıkları ve ipleri tekrardan düzeltmek zorunda kalırsın.
eğer aldığın çadırda ağırlık keseleri yoksa; çadırın zemine temas ettiği yerlere kum yığarak da aynı etkiyi oluşturabilirisin.

bir de; kapısında aynı zamanda sineklik bulunduran çadırları tercih etmen iyi olabilir. sinekliği olmayan bir çadırda sıcak gece geçirmek çok bunaltıcı oluyor gerçekten. çadırın kapısını da rahatça açamıyorsun zaten. içerde sıkışıp kalıyorsun.

ağaç, tente vb bişiler görürsen, direk çadırı onların yakınına kur. şanslı isen, sabah güneşinin geliş açısı, sana mükemmel bir gölge yaratabilir ve saat 10-11 e kadar mışıl mışıl uyuyabilirisin.

hmmm.. bunlardan başka aklıma bişi gelmiyor. geldikçe yazarım buraya. evet efendim yaparım ben bunu =)

çadırda asla değerli eşyalarınızı bırakmayın. asma kilit asmanız ise çadırda değerli eşya olduğu konusunda hırsızı daha da şevk edecek, bu sefer çadıra zarar vermek pahasına içeri girmeye çalışacaktır. bana kalırsa çadırda değerli eşya bırakmayın, hırsız çok gireceği varsa içeri girer, matınızı donunuzu görür geri çıkar. bu olay gerçekten başımıza geldi. hırsız bu sefer madem ki kilitli, içerde bişey var diye düşünüyor herhalde.

Mat veya şilte yerine deniz yatağı da önerilir.
ucuz, süper hafif, taşırken de yer kaplamaz. matlar o kadar da rahat değillerdir ama deniz yatakları iyidir.
tabii zemin yüzünden patlamamalarına dikkat etmelisin. benim 2 kişilik yatağım vardı şişme, onu götürüyordum. polar battaniye falan ev gibi oluyor valla.

bu arada çadır ucuz olsun diye ufak alma sakın. kimse sana başkasından daha fazla yer kaplıyorsun diye bir şey diyemez.
iki kişi kalacağız iki kişilik alalım deme. hatta satıcılar "abi bunun üstünde bile yazıyor iki kişilik" deseler de inanma. +1, hatta iri adamlarsanız +2'ye kadar gider.
bazılarının yalnızca kapısı bazılarının da hem kapısı hem de penceresi var. o pencere sabah uykuna 2 saat daha ekler kafadan. iki saat az deme, bu uyuyacağın süreyi %50 ile %100 arttıracak demektir.
doğa sporları satan yerlerde çok abartılı olabilir çadırlar. büyük marketlerde bulunabiliyor özellikle bu mevsimde.

çadır kilitleme dediğin şey iki fermuar tutacağını birbirine ufak bir kilitle sabitlemek oluyor.
ufak bir kilit asabilirsin.

1) ben carrefour'dan 50ytl'ye çadır+mat+çanta+uyku tulumu gibi bir takım almıştım inanılmaz şanslı olarak. çadır 1,5 kişilik yalnız. eşyalarla beraber dip dibe uyumak eşyasıyla gömülmüş gibi hissettiriyor insanı, o yüzden benim çadır her zaman eşya deposu olarak kullanıldı, ben de arkadaşlarımın çadırlarında kaldım. dolayısıyla geniş bir çadır almanı tavsiye ederim, hatta festivallerle olan geleceğine inanıyorsan kendi yağmur koruma naylon şeyinden olan 2-3 kişilik bir çadır tercih etmelisin.
2) 4 yıldır hiç bir şeyim çalınmadı, zaten etrafta sürekli insanlar olduğundan kimse kilidi kırıp veya çadırı yırtıp içeri girmez. en küçük boy kilit al mümkünse, büyük olanlar çadır fermuarlarının deliklerinden geçmeyebilir. kilit işini son güne bırakırsan istiklalin sonunda tophaneye giden yokuş yolun başlarında bir kilitçi var, hep ordan aldık biz.. aklında bulunsun sadece.
3) çadırın altına hiçbir şey sermedik biz şimdiye kadar, uyku tulumunun altına koyduğun mat yetiyor zaten. 10ytl ye kullan-at dandik matlardan alabilirsin. çadır aldığın yerde muhtemelen vardır.

soruların dışında olucak biraz ama yağmur yağarsa önemli olan poşettir bol bol poşet götürün orada bulurum demeyin binlerce kişi bulmaya çalışınca kalmıyo. çamur filan olduğunda ayaklara geçirildiğinde çadırı rezil etmez.

Herkese çok teşekkürler.
Sonuç olarak:
* karfurdan ucuza 3 kişilik çadır alıyorum
* mat alıyorum
* kilit alıyorum
* ayağıma poşet geçirip elime fener alıyorum

:)

felinaaaaaaaaaaaa... umarım hala kombine + kamp biletin vardır:)

pilet yok pilet yok satıldı :)

vergi indirimi filan degil soz konusu olan, o belgeler turkun kivrak zekasini gostermektedir. adam zaten o dukkanda calisiyor, yani emekli olacak elbet. peki ya esi? esi calismiyor yani emekli olmayacak ve esinin emekli parasini alamayacak adam haliyle. iste bu sorunun ustesinden gelmek icin, adamlar kendilerini isci gosterip, eslerini de dukkan sahibi yapiyorlar. hem de kadin kendini patron filan hissediyor, boylelikle -guya- karisina ne kadar onem verdigini de ispatliyor; mutlu oluyor kadin vs... en azindan benim bildiklerim boyle yapiyor.

olay tamamen kurnazlık. şirket bir başkasının üstüne kuruluyor ama bütün çeklere, senetlere vb. yetkili imzayı şirketin sahibi sanılan kişi atıyor.

yani herhangi bir borç çıktığında şirkete haciz gelmiyor.

Aynı şey benim dikkatimi de çekmiştir. Teknik sebepleri bilmem ama bir görüşüm var:

Türkiye'de hanehalklarının geçimi, miras üzerine döner ve mirasın gövdesi de gayrimenkul, yani ev, dükkan ve arsalardır. Eğer bu olmasa işsiz Türk toplumunun %90'ı aç kalırdı emin olun. Afrika ülkeleri gibi olabilirdik.

Türk kültürü miras paylaşımında evleri kızlara, arsa ve dükkanları erkeklere dağıtacak şekilde evrimleşmiştir. Hani arsaya, inşaat, müteahhit işleri ile kız çocuk uğraşmasın, dükkanda erkek varis bir iş kurup çevirsin, kızın da başını sokacak evi olsun gibi düşünülür. Mantıklıdır da.

O gördüğün patron hanımlar muhtemelen erkek kardeşi olmayan ve kendine dükkan kalmış evlatlar. Burada klasik enişte-damat devreye giriyor. Mülk kaynağı kadının tarafı olduğu için sembolik olarak kadında kalıyor, erkek dükkanı işletiyor.

Eeee, sonuçta toplumun yarısı kadın ve Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet kanunlarına göre erkeklerle eşitler. Dolayısıyla çevrede gördüğün dükkan mülklerinin ciddi (>%50 değil ama ayrıntı da değil) bölümü kadınların üstüne...

Biraz sosyolojik analiz oldu ama...

bu işin sebebi eşinin emekliliği olamaz. öyle olsa adam zaten adi ortaklıkta emeğini koyan kişi olarak sigortalı olur, karısını işçi gösterir, onun primini yatırır.

bundaki kurnazlık lancelot du lac'ın dediği türden bir şey olabilir.

kasap adam ne için çekine imza atmaktan çekinsin ki(:

daha önceden çeşitli sebeplerle, bankalardan kara listeye alınmıştır. çeki senedi dönmüştür. eşinin/kızının üzerine yeni bir firma kurup ticari hayatına devam ediyordur.

harika, yaratıcı atışlar gelmiş. Dogrusunu yazayim;

Babamin islettigi marketimiz annemin üzerineydi. cunku market, berber, kasap gibi dukkanlarin 2 saatligine bile kapatilmasi buyuk zararlara yol acar (neden diye sormayin cunku bu basli basina bir tatisma konusu). Vergi gibi devlet isleri icin dukkandan ayrilmak soz konusu olamaz bu sebepten. Ondan dolayidir ki dukkanin annemin üzerine olmasiyla devlet dairelerine babamin gitmesi zorunlulugu ortadan kalkiyor ve dukan her zaman acik kalmis oluyordu.

genellıkle kucuk ısletmelerde yasanır bu durum..

sebebine gelince..efendim dukkan sahıbı bir bayan..orada patron diye duran adam onun kocası.
banka hesapları adamın ustune acılır.çekler adamın adınadır.herhangı bi çek döndügü zaman dukkanın adı lekelenmez.haciz geldiginde adamın adına hıc bırsey olmadıgı ıcın haciz işlemi yapılamaz.
bu aradada hanım bağkura baglanmıs olur..adamda ssk dan para yatırır..
bu işletmelerde genel olarak 1 yada 2 kısı calısır.onlarda sigortasızdır.adam kendıne sigorta yaptırırkı dukkanda hıc kımse calısmıyo gorunmesın dıye.
oyle deıl hanımada sıgorta yaptırıp onu calısıyo gosterebılır dıyebılırsınız ancak denetlenemeye geldıklerınde bu durum daha mantıklı gorulmektedır..

yazanlar çoğu doğru ama eklenecek olan birşeyler var...
şimdi şirketin battığını farzedelim...bu şirketin piyasaya 100.000 ytl borcu var.. herkes hacze geliyor.. ve adamın 1 arabası ve 1 evi var...
işte bu araba ve evi alacaklılar cebri icra yoluyla alamıyolar çünkü şirket(yani asıl borçlu) kadının üzerine kayıtlı... ama eğere şirket erkeğin olsaydı alacaklılar o araba ve evi de icra dairesi aracılığıyla sattırıp alacaklarını da oradan gelen parayla tahsil edebileceklerdi ve iflas eden karı kocanın elinde hiç bişey kalmayacaktı..
ama tükkanı karının üzerine yaptırınca batsan bile en azından köşede bir dairen araban falan kalıyo.. kendini garantiye alıyosun..

bizzat şahit olduğum bir durum daha var ki konuyla ilgili, şöyle;

babanın evlilik dışı bir evladı daha var, hemi de nüfusu üstüne. şimdi baba vefat edince miras nüfusundaki evlatlar arasında bölünecek ama bu evlilik dışı kişiye kalsın istemiyor resmi anne, kendi resmi evlatlarının hakkı bölüşülsün istemiyor. böyle bir yola başvuruyorlar. böylece baba vefat etse bile tükkan annenin olduğu için evlilik dışı arkadaşa bişey kalmıyor.

bildiğim kadarı; 13 bölüm olan ile ova aynı hikaye.
13 bölümlük daha önce yapılmış, sonra ova'lar yapılmış.
şuraya da bakmanda fayda var, ben yamulsam onlar yamulmaz: (bkz: hellsing).

OVA 4'ün de var olması lazım. 13 bölümlük seri son bölümlere doğru orijinal mangadan bayağı sapıyor, (kötü demiyorum tabi). Ova ise hikayeyi takip ediyor. Bir de Ova serisi bitmiş değil, yenileri gelecek. İlk 2 OVA ile TV serisinin 8-9 bölümü örtüşüyor. Hangisini önce izlersen öteki biraz tekrar hissi yaratacak. Çizimler, kapışmalar vs bire bir aynı olmadığı için baymaz bence. Önce 13 bölümlük TV serisi ardından OVA'lar diyorum ben.

evet 13lukle baslicam..
hellsing sizi korusun.

pcmci yuvaya wireless kart takarsın, ancak 128mb ram ile winxp ne kadar verimli olabilir yanıtlamak zor...
bir de "dxdiag" fotosunda bellek 160mb diyor orasını da anlamadım...

yanli$.
internette gezinmek, dizi/film izlemek i$kence haline gelir bu cihazla. bakma xp kurulu olduguna. sadece os ile bitmiyor ki i$.

az aşşaada benim sattığım bi lepi topu var.
bu gösterdiğinin yanında limuzin gibi kalıyor vallahi!

@crystalsoul bana limuzin degilde tofas sahin lazim. Geri getirebilecegimden supheli oldugum icin "kullan-at" bi makine ariyorum.

anladım fakat bende satacağım için ikinci el laptop piyasasını araştırırken milletin p3 laptoplarını (dahili wireless bile yok) 400 350 ytl gibi fiyatlarda sattığını gördüm. yani öyle bişey alıp eziyet çekeceğine 100 daha ver benim lepitopunu al! hayrını gör! allah bereket versin.

Kanser eder bu bilgisayar, surunursunuz. Bunun yerine cok degil bi 100 ytl daha katip cok daha is gorebilecek bir seyler almaya calisin. Geri dondugunuzde hala saglam kalirsa satarsiniz 3-5 kurusa. Bunu alirsaniz elinizde patlar.

ağlatır bu valla.
bence ingiltere'ye gittikten sonra ebay.co.uk'den bulabilirsin aynı paraya çok daha iyi bir şey.

Zaten laptopa son derece zarari dokunacak bi eylem yaptiktan sonra gelip acer e bok atmaniz pek akilli bir davranis olmadi bence. recoveryden sonra da ayni hatalari aldiginiza gore durum muhtemelen donanimsaldir. Benim basima gelse bir yerlerden ram bulup ramleri degistirerek denerdim. garanti kapsamindan cikartmadan yapabileceginiz maksimum donanimsal mudehale bu geldi aklima. Ki ram ler elektrik konusunda gayet hassas parcalardir. Etkilenmesi muhtemel yani.

öncelikle bu laptopa zararı dokunacak birşey değil, ben lg kullanıyorum, çok defa pili tam bitirdim açmayı denedim vs. bişey olmadı.

iknicisi, acer almayın diye yırtınıyoruz burda, ama olan olmuş, servise götürmeden önce bilmen gereken çok uzun sürdüğüdür, eğer acil lazımsa şimdiden götürün servise. ancak ben acer bilgisayarımı servise verdikten sonra 2 kere daha götürdüm, hatta birkeresinde olmayan arızalar çıkmış hemen her parçasını değitirmişlerdi, demem o ki eğer 3-5 kuruşluk bir olaysa servise götürmeyin, yazıcıoğlu ya da benzer itamir yapan yerleri deneyin.

yok götürcem derseniz, ciddi ciddi yalvarmak gerek, ben öylesine bıraktığımda 1 ay sürmüştü geri almak.

neyse, geçmiş olsun ama o laptoptan daha hayır gelmez, benden söylemesi.

o kadar buyutulecek bir sey yok. aldirmayin siz o laptoptan bir daha hayir gelmez laflarina. ha, acer almak gercekten bunca bagirmaya ragmen yanlis tercih olmus.

yaptiginiz seyle alakasi oldugunu da sanmam. benzer durum benim asusda da cok sefer basima geldi, herhangi bir sorun cikartmadi. muhtemelen baska bir sorunu vardir.

servise goturun, 1 ay icinde en gec alirsiniz geriye. yapilmazsa tekrar verin, yine yapilmazsa yine verin. nasil olsa ayni sorundan 4. gidisinde sifiriyla degistirmek zorundalar.

Aynısı bende de oluyor! Kesinlikle son 1-1,5 ay gibi her akşam buna rastlıyor ve sinir içinde pc başından kalkıyorum.

dediğiniz gibi son 1.5-2 aydır bende iki gün boyunca bağlanamadım. modemde servis sağlayıcının aktif olduğunu gösteren ışık yanmıyordu. ondan öncesinde uzun bir süre olmadı.

çok benzer bir dertle bir kaç ay boyunca cebelleştim, telekomdan kaç defa adam geldi, hattı kontrol etti sayısını unuttum, 4440375 dekilerle her telefonda kavga ediyordum sonra sorunun kaynağı modemin adaptörü çıktı. bunu değiştirdim çatır çatır çalışıyor artık. eğer deneme şansınız varsa başka bir modemle hattınızı kontrol edin. modeminiz philips ise, bi servise götürün.

ayni dertten muzdaripler istanbul anadolu yakasi sakinleri mi?

ben öyleyim evet.

@theli
ben de anadolu yakasındanım.

baldur, son 1.5-2 aydır iki gün boyunca bağlanamadım ne demek? anlamadım da. :)

yani son 1.5-2 aylık zaman dilimi içersinde 2 farklı gün boyunca giremedim nete:)

hah şimdi anladım. o başka bir sebeple olsa gerek ama. her allahın gnü belirli saatlerde giden bir interned beninkisi.

1£= 1.9859$ 1.2705 euro 207.3700 yen


newsvote.bbc.co.uk

www.reuters.com

buradan takip edebilirsiniz. an itibariyle 1 gbp ile 1.986$ ve 1.27€ satın alabilirsiniz.

türkiyede'den doğrudan pound alıp götürsen, ben öyle yapıyorum. illa dolar ya da euro diyorsan euro biraz daha iyi olabilir gibi sanki. ama orada pounda çevirirken bir kaç farklı yerden kur bilgisi alırsın.

@"eksi daglarinin aslani" aslinda hesap o kadar basit degil sanirim ama cok bunaltici =/

kendimce soyle bir hesap yaptim;

ingilterede:
1 sterlin = 1.98 dolar
1 sterlin = 1.25 euro

Turkiye'de
1,98 Dolar = 2,558 YTL
1,25 Euro = 2,525 YTL

Simdi acaba bu hesapla YTL ile alinan turkiye'deki Euro, dolara nazaran ingiltere'de daha pahalı/degerli. ??

yukarda yazdım kur

1,9859 dolar
1.2705 euro

yani ikisi de aynı oluyor. sen sterlini 1.25 olarak neden hesaplıyorsun ki

doğru anlamışmıyım? türkiyedesin elinde ytl var, ingiltereye gideceksin orada pounda ihtiyacın olacak. durum buysa araya euro dolar hiç karıştırma zararlı çıkarsın. mesela burada euro alırken bir kere spread ödeyeceksin(kurun içindedir gerçi ama sonuçta mutlaka vardır) ikincisi orada euro satıp pund öderken bir daha spread ödeyeceksin. spread (alım ve satım fiyatı arasındaki fark) ne kadar darsa senini için o kadar iyidir. yukarıda benin 1.27€ dediğim şey ortalamadır aslında işlem yapmaya kalkarsan alım ve satım 1.255 - 1.285 gibi iki farklı fiyat olur. kısacası buradan pound alıp gitmek en mantıklısı. pound almak için oyakbank'ın kurları iyidir, şekerbank'a da bakabilirsin tabi başka yerlere de hsbc'de olabilir belki. neticede şubeye gittiğinde kasada o an pound bulundurma ihtimalleri çok düşüktür ama istersen getirtirirler sorun değil.
son bir tüyo sabah 10'dan önce yada akşam 17:30'dan ya da 17'den sonra döviz almaya gitme spread'ler biraz daha açık olur.

@"eksi daglarinin aslani" evet tamemen dogru anlamissin, @efruz kusura bakma hic anlamamissin hocam.

@"eksi daglarinin aslani" evet alim satimda zararim illaki olcak ama yamuk yumuk hesaplarima gore elde edilen kar o zarari kesinlikle kapatacaktir. aslinda isin icine altin veya yen i de katarsak en karlisini bulabiliriz amaaslinda okadar ugrasmakta adami bunaltir. Ozellikle TR'de bekledigim kriz kisa surede patlarsa ciddi karlar ortaya cikar. Zaten doviz ticaretide buna deniyor bildigim kadariyla. ucuz olan yerden alip pahali olan yerde satmak. ha beklentilerim cok yuksek rakamlar degil ama hem beyin jimnastigi, hem belki atiyorum ucak alan vergisi gibi meblaglari karsilayabilecek kivrak zeka kazanci fena olmaz.

cevapla bende var.. internet kullanıcılarına kapatılmış olmalı

cevapla internet kullanicilarina acik. (firefox)

bende firefox kullanıyorum ancak gorunmuyor bende..cok ılgınc..

Opera kullanıyorum, gözüküyor

ikullanıcısı ie6 kullanıom cevaplıyan gözükmüyor bir an önce olmasını temmenı ediom tamam.

1. v3 kalktı tamam

2. herbişey var bugün var cevap var (cevap butonu nzmn çıktı yaw)

cok saglam CTRL F5'e basiniz. CEVAPLA'a dokunmadim 23 nisan sabahindan beri.
IE6 desteklemiyoruz diye danalar gibi yaziyor tepede. ama duzelecek bir kac gun icinde.

screenshot gonderiniz, yoksa oyle bir sey olmadi sayariz.

v3 kalkti tamamen. Bu versiyonun V3'den nerdeyse hic farki yok. (IE6 disinda).

firefox da versiyon yukselttım ve cevapla butonu geldi sonunda..
daha dogrusu eksiduyuru'nun goruntusu deıstı artık..yanı v3 e benzeyen goruntu geldı sımdı..tesekkurler

isott,
kullandigin versiyon ile alakasi yok. bo$una demiyoruz, cache'i bo$altin ya da ctrl+f5 ile sayfayi reload edin diye.

asıl soru ne için bu soruyu sordun? diyelim ki picasa...

sirrikadem soruyu nasil anlamadigini anlamadim. ama aciklayayim yinede; fotografciliktan anlayan kisilerin, cektikleri fotograflari hangi program ile izlediklerini soruyorum.
fotografciliga yeni basladim ve elimdeki "ACDSee Classic" pek yetersiz kaliyor. mesela cekilen fotografin teknik ozelliklerini falanda tek tusla gorebilsem (or: sag tik, ozellikler, ozet, gelismis [XP de boyle]) iyi olur.

yani diyor ki, ne icin programi ogrenmek istiyorsun ?
amacini soyle ki ona gore bir $ey onerilsin gibi bir $ey.

theli o kadar basit arayuz arıyorsan picasa dan daha kullanıslısını bulaman. daha ilerisi için fotosop iyidir.

KUSO EXIF Viewer yükle en azından teknik özellikleri görmen için güzel bir program. görüntüleme için ekstra bir şeye gerek yok bence bunu yükledikten sonra.

Picasa exif in çok azını gösteriyor. İrfan view yükle, bi tane dll uzantılı dosyası oluyor onun, programı yükledikten sonra o dll dosyasını da ekliyorsun progama. Sadece "e" tuşuna basarak bütün exifi en detaylı haliyle görebiliyorsun.

FastStone Image Viewer.

elektrikle miknatislama diye bir olay var mesela..

şimdi mıknatıs diye bir madde yoktur, mıknatıs bir genellemedir halk dilinde. kobalt vardir, manyetit vardir bilimum agir metaller vardir.
yani kisaca miknatis ozelligi gosteren maddelere biz miknatis diyoruz aslinda.

ayrica safepassage in da dedigi gibi bu ozelligi tasimayan maddeleride bu ozellige sahip yapabiliyoruz. yani bir tarakta miknatis olabilir kagit parcalarina karsi.

hardiskin içini açmıştım bir keresinde.içinden iki parça mıknatıs çıkmıştı.accayip kuvvetliydi.daha önce hiç o kadar kuvvetli mıktanıs görmemiştim.ilginç...

@omer460 harddiskler buyuk manyetik kuvvetlerle yazim yaparlar zaten. oyle olmasi normal :)

mıktanısları sana anlatmaya çalışsam 95 sayfalık slideshow'u özetlemem gerekir ama kısaca, elektron dizilimine bağlı olarak acaip kuvvetli ve azıcık kuvvetli, hatta net sıfır kuvvete sahip malzemeler var.


metallerin hemen hepsi mıknatıs olarak anılabilirler (mühendislik uygulaması olmadığı için çoğu pek önemsenmez o ayrı).

çok genel sormuşsun da özet bişeyler söyleyim, mıknatıs sadece 3 elementi çeker demir,nikel,kobalt. harddiskin içindeki mıknatısın adı neomidyum hayvan gibi güçlüdür, pahalıdır da.

1. bildiğimiz kadarıyla yok. kütle çekimi var, her şeyi çekiyor; ama o başka tabii.

2. daha önce de söylendiği üzere ferromanyetik özelliğe sahip her metal mıknatıstır. diğerleri elektromanyetizma yoluyla elektromıknatıs haline getirilir filan.

Aslında mıknatısı, mıknatıslanmayı, elektromıknatısı, elektromanyetizmayı, ferromanyetik maddeleri biliyorum ben sadece farklı bir şeyi madde bazında soruyorum

sagra ya devlet el koyduktan sonra birer birer kapandi bu magazalar. sozlukteki bir entry'e gore erenkoy civarlarinda varmis. (bkz: sagra special)
eskiden bakirkoyde de vardi ama bildigim kapandi.

Kocamustafapaşa'da da var hâlâ.

eskisehir'den siparis edilen o sarelle gelene kadar biterse durum yine zora girecek ama. krizi gecici olarak koliyle aldigim brownie'lerle idare ederek gecistirmeye calisiyorum ama bugun-yarin bitecek onlar da.

madem oylesi bir krizdesiniz;
02624146566 aradiginiz bilgi bu telefonda.

(sagra special in genel merkezi gibi bişi)

capa da var sagra ama cesmesi var mi bilmem yarin bakarim

uskudarda hala var bildigim kadarıyla.nerede diye soruyorsan sana soyle anlatayım:kanaat lokantasının oldugu caddeyi biliyon?iste oradan yukarı cıkarken iki durak arasında kalıyor.ilk ogretim okuluna gelmeden beride hemen karsısında cami vardı galiba

nutella al fiyatları ucuzladı. daha da kaliteli.

ingiltere schengen ülkesi degil.
Ama ingiltereden vize aldıysan fransaya rahat rahat gidersin.

ayrica vizeye basvurmadan? cunku vizeye basvurmak demek vize ucreti odemek demek ayrica.

nezih rockbar?
bi zamanlar yolcu vardi sanirim sakaryanin paralelinde, gölgeye, limona nazaran daha havadardi en azindan.

nezihten kastım 16 yaşında bir kız çocuğunun zihinsel sağlığına zarar vermeyecek ve kaliteli bir mekandı:)

ama evet nezih'le sınırlandırınca geriye pek bir alternatif kalmıyor:)yanında biz varız nasılsa; sadece müziği güzel ve sert olsun, bir de havadar olsun bizim olsun!

manhattan olabilir mi acaba?

aslında ssk işhanındaki bir yere giderseniz gördükleri şık bir tecrübe olabilir 16 yaşındaki bir kız için. şıktan kasıt pek iyi anlamda değil tabi:) en azından öyle bir yere gidilmesi gerekiyorsa kalabalık gidilmesi gerektiğini aklına şimdiden yazar.

manhattan'a rep verdim ben de. hem bonus olarak çeşitli rak gruplarından elemanları görebilir oralarda, doğumgününün sürprizi olur o da. ayrıca gayet doğumgünü kutlanabiliyor, sahneden anonstur vs.dir (tabi böyle şeyleri seviyorsa) hepsi yaptırılabilir. müziği pek sert sayılmaz ama güzel (gerçi öyle çok gitmedim, bana öyle denk gelmiştir).

onun dışında tunalı'da birkaç yer var ama canlı müzik olayını pek bilmiyorum. bütün apartmanı bar-pub tarzı yerle dolu olan bir bina vardı bestekar'da, crow corvus vs vs biraz kalabalık hepsi ama eh bir köşeyi tamamen kapatırsınız, kalabalık pek dert olmaz gibi.

ne zamandan beri barlara 16 yaş alınıyor,bildiğim sınır 18,zaten sakarya çok yanlış bir tercih,yaş konusunu araştırın bence.

Nezih barlar genelde kanunla başlarını derde sokmamak için 18 yaş altında gördükleri kişilere kimlik sorar ve almaz. Böyle katakulliye meraklı yerlere girebilir ancak 16 yaşındaki kız. Ha derseniz 16 yaşında ama 25 gösteriyor diye o zaman kimlik sormazlar elbette. Az önce zirveden geldim, mekan yaklaşık 10 kişilik grubu kapıdan çevirdi yaşları 18 altı diye, çoğu mekana 10 kişi giderseniz önünüze kırmızı halı sererler ama ne derece nezihtir orası tartışılır...

teşekkürler tavsiyeleriniz için. manhattan gerçekten iyi bir fikirdi ama biz hiçbir yeri beğendiremedik kardeşimize ve sonunda kızılay'da trafo'ya gittik. cumartesi günleri rock'n roll ve blues yapan bir grup çıkıyor, tavsiye ederim birkaç kez gitmeme rağmen sıkmadı.

18 yaş konusuna gelince, hayır yaşını gösteriyor; ancak saklıkent dışında bir yerde sorun olmadı şimdiye kadar.

tekrar teşekkürler, iyi geceler..

İngltere Büyükelçilik'in vize için bir listesi var, dsef.gov.uk gibi bir adres. oradan okulunu bulman lazim öncelikle. Yoksa vize alman zor hatta imkansiz olabilir.

Okulları bilmiyorum ama böyle de bir ayrinti var. Hani yardimim olur belki...

british consil onayli olmasi gerekiyor okullarin. onayliysa vizde sorun cikmiyor. uyarina tesekkurler yine de.

sayılan okullar hakkında değil ama şunu söyleyebilirim gideceğin okulda ne kadar az türk olursa o kadar iyi.

B) western digital
C) firewire almak istersen, o modelleri de mevcut.

bir cok external hard diskim var ikisini kendim yaptim yani harici kutu alip icine herhangi bir hdd yerlestirdim bunlarda ara sira sorunlar yasiyorum bazen kayboluyorlar, bazen oyle write sorunu filan cikiyor lakin diger western digital hdd lerde (yani hazir external olanlar) hic oyle bir sorunla karsilasmadim simdiye dek danalar kadar dosyalar kopyalarken filan bile.

WD al, gerisiyle hic ugrasma.

philips 160GB 2,5'' aldim. hepsiburadanin kampanyasi vardi. 110ytl ye geldi sanirim.
bazen nereye koydugumu unutuyorum, usb kablosunu takip edip buluyorum yani oyle cok sorun degil. sesi neden hic cikmiyor diyp kulagimi dayadim icinde sanirim sivrisinek var, ancak kulagi dayayinca duydum. ayrica kola falan icerken bardagi ustune koyuyorumki kola hemen isinmasin. usb olmasina ragmen dvd leri maximum hizda harici hdd den dvd ye yazmakta sorun yasamiyorum.

210 YTL civarinda bir fiyatla 250 GB lik WD Passport aldim. HDTune ile yaptigim derinlemesine arastirmalar sonucu hayvan hosuma giden performans gosterisi yapti.
uzerine tasidigim virtualmachineleri hos calistiriyor.

merak edenler icin sonuclar ekte
1 2 3
4 5

siralamasinda 1 numarali disk notebook un dahili diski olup 3 numrali olan WD dir. 4 ve 5 numaralar ise flash bellek olarak adlandirilan usb sticklerdir.

img245.imageshack.us

ben olsam hafiza kartindaki numaralari telefon hafizasina kopyalayip denerdim. cunku mesela annemin telefonunda mp3 eger hafiza kartindaysa zil sesi olarak atayamiyorsunuz. bunun gibi bisiy olabilir.

arayan yada msj atan kişiler +905... diye gorunur ekranda..sizin rehberdede 05.. diye kayıtlıysa isim gorunmeyebilir..
annemin nokia marka telefonunda bu sekılde cozulmustu sorun..

bunun galiba iki nedeni oluyodu
birincisi, ayni "numara" farkli isimlerle veya ayni isimle 2 kere kaydedilmisse alet yazmiyodu ismi

veya gorunmeyen kisinin nosunu editleyin rehberden, orda +90532 veya 0532 yerine 90532 kalmis olabilir.

veya ucuncu bir ihtimal, rehberde kayitli sandiginiz numara ile bir tane rakam farkliligi vardir gozunuzden kaciriyorsunuzdur.

vardir bi sebebi.

hukukçu değilim ama, cep telefonunu gidip alman için emanetçiye yazı yollayacaklar: theli gelip telefonunu alabilir diye.
cep telefonun ankarada mı bulundu? ankarada mı çalındı? orasını anlamadım tam olarak.

"telefonunuzu bulduk ama telefonu satın alan adamların hırsızlık malı bilerek satın aldığına dair delil elde edemediğimiz için satın alan adamlar (şüpheliler) hakkında işlem yapmaktan vazgeçtik. telefonunuzu adli emanetten alabilmeniz için de yazı yazdık. gelip alabilirsiniz" diyor mealen.

muhtemelen yollamazlar. hatta başkası bile gidip alamaz. ancak vekaleti varsa alabilir.

Ben sincan'a yakın yerde oturuyorum. Sen bir sor soruştur, eğer yerine başkası alabiliyorsa ve ankara da alacak bir arkadaşın yoksa yardımıcı olurum helalinden. Aklında bulunsun...

selimse cok saolasin. nereyi aramam gerektigini bilsem hemen sorcam da.. yarin savciliga bi tlfn edeim yonlendirirler heral.

telefonu vekalet vermediğiniz sürece sizden başkasına vermezler.

n tane bilgisayarda denedim ucmuyor . ama senin ki ucar karısmam sonra :)

uçsun canım atla deve değil nasılsa :) zaten kullanıcam iki ayrı bilgisayarda.
gizli sorular da şunlardır ki, mesela birinde kullanmadığımız zamanlar logout olmak gibi çözümler mi denemeli, rapid bu işin peşine çok düşüyorsa? yoksa kasmadan, herhangi bir önlem almaya gerek yok mudur?
ama sanırım çözüm aramayı gerektirecek bir sorun yok rapid açısından.

2 bilgisayarda sorun olmaz. farklı ülkelerden birçok kişinin aynı anda kullanımı ise sorun olur.
eskiden böyleydi en azından :)

biz aynı ip 4 farklı pc denedik bişey olmadı. aynı şehirden 3 farklı ip denedik yine bişey olmadı hatta kotasını 3 saatte bitirdik kızmadılar yinede :)

degil ayni ip den veya farkli ulkelerden, ayri dunyalarin insanlari bile olsaniz etkilemez.

cunku rapidshare paylasima izin veriyor. bunun icin 25GB/5gun sinirini koyuyor.

rapid'te zaten bir kota var. 5 günde 25gb sınırı. bunu da istediğiniz kadar bilgisayardan kullanabilirsiniz.

valla 8 partlı film çabuk insin diye karşılıklı apartmanlarda 4 kişi eş zamanlı download yaptık yine de hesaba bir şey olmadı.

flashget kullanamıyorsanız premium'un size pek bir faydası olmaz, birine hediye edin ziyan olmasın.

ekşi duyuruda flashget veya rapidshare diye arama yapın, en güzel çözüm yollarına ulaşacaksınız:)

flashgot + orbit
ikilisi ile indir dosyalarini. o zaman anlayacaksin premium account'un degerini. download manager olmadigi icin o dosyalara devam etmen mumkun degil gibi. cunku her ne kadar firefox'un resume destegi olsa da arkada$ server degi$ikliginden ho$lanmiyor. oylece yerinde sayacaktir.

arkadaşlar flashgeti milaşgeti ben de biliyorum yahu..
şu anda kendi bilgisayarımın başında değilim...
yarım kalan downloadı ne yapacam bilen varsa söylesin...

devam etsende error verir o. yenıden bsala.

sizin sorununuz suanki downloadi kurtarmak sanirim.
rapidshare'de bu durum ancak 25gb kotasina takildiginizda ortaya cikar normalde. kotanin bir miktari sifirlaninca kaldigi yerden dewam eder.

www.sinema.com var. www.yedincigemi.com da iyidir.

www.turksinemasi.com

vardı..ancak güncellenmiyor nedense uzun süredir..

sinema.com iyi bir alternatif olabilir..

www.sinemalar.com

www.film.gen.tr

www.sinematurk.com

Buraya yazılanların hepsi aynı kalitede mi şimdi?

aynı kalite mi bilemem ama şu da mevcut:

www.bigglook.com/biggcinema

hp,dell ve lenovo dan sasma derim ayrica 1gb ram=25ytl dir

datronlar iyi hoş ama çabuk dağılıyorlar. bende lg var, firmanın aldığı..fiyat performans oranı gayet güzel. e500 serisini bir incele derim

Ben 2004 yılında Datron Aero CXA model bir laptop aldım sene 2008 ve hala sorunsuz kullanıyorum. Alet bir kere bile servise gitmedi, sorun çıkarmadı. Benim tavsiyemle benden 1 yıl sonra filan 2-3 arkadaşım daha datron aldı 1 tanesi ekranındaki görüntüde çizgiler oluşması dolayısıyla 1 hafta serviste kaldı ve tamir edildi bunun dışında hiç bir sorun çıkmadı...

Şu anki modeller nasıldır bilemiyorum ama benim gözümde Datron fiyat/performans oranı çok yüksek bir firma...

santaRorsa yeni nesil islemcilerin calisma frekansidir 800mhz dir.o degilde datron alma diyen ve diyecek olano kadar cok insan var ki eminim hicbirisi datron kullanmiyor. boyle populer olmayan markalarin kotuleyicisi cok olur ama o urun belkide kotuleyen sayisi kadar bile urun satmamistir.

bence o fiyata mukemmel bir laptop diyebilirim. daha oncede soylemistim; o işlemci mahmutpaşa kundura marka laptopda olsa yinede fiyat iyidir.

Rumuz; herkesin kotuledigi acer in bu laptopdakinin aynisi islemciye sahip olaninin mutlu sahibi.

laptop islemciden ibaret bir cihaz degildir. guvenilir markalardan sasmayiniz.

3'er 3'er gayet iyi iniyor, sure acisindan her tur indirme yontemini denedim; bariz bir fark olmuyor.

aynı hız ve bağlantıya sahibim. internet download manager kullanıyorum. Ben de test ettim bi ara 8 parçalık divx en hızlı tek tek çekilince geliyor. 4lü çektiğimde arada 5-7 dakika fark ettiği oluyordu.
tavsiyem tek çekim.

2 candir.

cunku tek çekerken dosyanin birinde flashget takılıp kalirsa o süre aleyhinize isliyor. bir nevi yanina yedek koyuyorum. sabah kalktigimda 50-60 linkten 1-2 tanesi çarpı işaretli olabiliyor. ama diğerleri inmiş oluyor..

eee kafam karıştı şimdi benim arkadaşlar?

ben 10ar 10ar indiriyorum (orbit ile)
hic sorun yok.
img361.imageshack.us

en iyisi tek tek indirmektir bana gore,ben de hepsini denedim simdiye kadar,arada fark yok ama tek iyidir iyi,daha hızlı iniyormus gibi gelir insana

ayrıca sabah kalktıgınızda carpılarla dolu bir ekran gormemeniz icin (cok cektim cok) free download manager'i oneriyorum (aylardır kullanıyorum bir kere kotu surpriz yapmadı sagolsun)

100 lük bağlantı hızın varsa diyelim
1 dosya 50 ile
2. dosya 30 ile
3. dosya 20 ile geliyorsa. burada zararın yok.
ama tek dosya açıp 50 ile indirirsen sebebi ne olursa olsun zarardasın.

yada 4. bir dosya açıp diğerlerinin hızını düşürürek 4.'yü indirirsen de karda olmazsın.

bir dizi 4 bölüm olduğu için 4 iyidir candır.

hayır şöyle ki, ikişer ikişer başlamak ve download'lar %20 gibi olduğunda tek dosyaya indirmek en güzeli. Ben hep öyle yapıyorum. iki dosya olarak başladığında bir ivmeleniyor download o yüzden tekrar bire düşüldüğünde normalden daha hızlı iniyor. O bitince de ikincisi geliyor tabii ki. Deneyin bunu.

birden fazla indirmek her daim avantaj sağlar bence. bazen tek tek indirildiğinde maksimum hıza ulaşılamayabiliyor muhtemelen download edilen serverdan ötürü. ~60-70 ile indirdiğinde bu durumda zarar kesindir. aynı durumda iki dosya dendiğinde toplamda 100kb geçilir. iki candır :)

ucuz ve rahat olmasi onemli bence.

ayrica garsonlar akilli insanlar olmali. servis onemli. hizi, kalitesi, yemek varsa lezzeti onemli. simdilik aklima gelenler bunlar.

ha bi de wireless

müşteri çağırmadan garson gidip kafasına göre 'bir arzunuz var mı' gibi sorular sormamalı, yani adam bir kahve içerek 10 saat o masayı işgal edebilmeli ve kimse ses etmemeli ki son yıllarda gelen dünya cafe zincirleri bunu prensip edinmişlerdir.

ayrıca internet. ve türkiye gibi genç nüfusu falza olan ülkede, çalışma masası (beşiktaş starbaks ta var).

dizaynda çok önemli.

cesiti bol olsun ve en az 1 urunde uzman olsun.
mesela kahve de uzmansa butun dunya kahveleri bulunsun. çayda uzmansa yine ayni sekilde.
aman fal bakmasin, baktirmasin!!

yaratilan atmosfer onemli. benimseyebileceginiz, rahat hissedebileceginiz bir ortam yaratilmis olmali.

muzik olmali ama abarti degil, gayet dinlendirici muzikler. hafif jazz gibi olabilir, ne bileyim kafe muzikleri iste. arka tonda keyif verecek muzikler.

yediğin içtiğin şeyin standardının olması çok önemli. bir gün yeyip ohannes negzel dediğin şey bir başka gün sipariş verdiğine pişman etmemeli. dahası mekanın aşçısı bir şeyi güzel yapıyorsa ve adamın bu meziyeti sayesinde mekana gelen giden oluyorsa adama emeğinin hakkını versinler bir de. çünkü türkiye kafe işletmeciliğinde gelenek gibi, bir süre sonra sevdiğin şeylerin vasatlaştığına şahit oluyorsun sebebi onu hakkıyla yapan şef orda durmuyor patron efendi paracıklarına kıyamıyor diye...

rahat koltukları ve sandalyeleri olmalı. beleş wifi olmalı. fiyatları uygun olmalı mesela bir çay 5 ytl, bir kahve 7 ytl olmamalı. oluyorsa da çay ajda bardak x 3, kahve 300 ml olmalı.

sagda solda, kenarda yanda "gardaaass naabiyim palmiye kafede takiliyok sen naabiyon" gibi konusan tipler olmasin da gerisi muhim degil

kamera koymayin, cok rahatsiz edici. gerekirse kapiya bir eleman koyun, begenmedigini iceri almasin

müzik çok önemli bir etken. benim çok sevdiğim müzik tarzını bir başkası hiç sevmez ve o mekanı sevmeyebilir. mükemmel kafe oldu sana mükemmel olmayan kafe. kişisel beğeniler değil de genel düşünürsek, kafeyi güzel yapan garsonlarıdır. ne müşteriyi ilgiye boğacak ne de ilgisizlikten çıldırtacak. ortadan gidecek.

burda yazılanlar uygulanacaksa ankara'da olsun bizim olsun!

bi de askıda kahve uygulaması olsun:)

fiyatlar ve tabakta gelen yemek miktarı arasında bir orantı olsun. mesela 20 ytl vericeksem bile en azından "oha çatlıcam birazdan, 3 gün bişi yemem" demeli insan.
garsonlar kararsız müşteriye tavsiye verebilicek kadar bilgili olsun menüyle ilgili.
menüde çok fazla seçenek olunca da insanın karar vermesi çok zor oluyo
ayrıca müzik çok yüksek olmasın
koltuk falan olcaksa deri olmasın, insan terliyo, koltuğa yapışıp kalıyo...
ortalıkta 80 tane garson olduğu halde bir şey isteyebileceğim bir garson bulamamak da çok gıcık oluyor. bazı kafelerde bir bakıyosun 3 tane garson var, ama her biri 10 masaya bakıyo ve çok da güzel yetişiyorlar.
ayrıca starbuckstaki gibi kendi aralarından espri yapıp eğlenen çalışanlar insanı güldürüyo, mutlu ediyo falan...
ayrıca mesela bazı kafelerde olduğu gibi "hayalinizdeki salata vs" uygulaması da güzel olabilir.

Sevdiklerinle gidip, mutlu olduğun yerdir...

kapidan girdiginiz anda apayri bir yerde oldugunuzu hissetmelisiniz. canalici nokta mesela varoslarin icinde bile olsa kapidan girdiginizde paris'te italya'da nisantasi'nda oldugunuzu hayal edebilmenizdir. (sehir ve semt temiz, nezih olmalari acisindan ornek secilmistir, yoksa onyargi kotu bisi) gerek dekorasyonu gerek muzigi gerek hizmeti ile insan rahat etmelidir. sokakta ne olup bittigi ile ilgilenmemelidir. o kafe kacis noktasi olmalidir. insanin kendini kendinde bulabilecegi bir yer olmalidir. nasil olacaksa artik, siz sordunuz valla..

garsonlar guleryuzlu olmalidir ama bunu icraate dokmelidirler. misal gelen musteriye hal hatir sorulmalidir. mumkunse kisa gundelik ama pozitif sohbetler edilmelidir. ne olacak memleketin bu halinden ziyade kazaginiz hos durmus olabilir. yapmacik olmamalidir tabii bunlar. halk alisik degil bana sarkti manyak mi bu tarzi bakislar ve yorumlar duyulabilir.

yukarida yazilanlar bu tarz bir hizmet goruldugu icin aktarilmistir. hayal urunu degildir.

İçki kesinlikle olmalı. Fakat hadi ver bi bira votka limon getir şeklinde içkiler değil daha çok kokteyller ve farklı tatlarda içkiler bulunmalı. Ortamın çok aydınlık olmasını tavsiye etmem loş ışıkta insanlar daha rahat oluyorlar.
Garsonlar rahatsız etmemeliler. fakat müşteri ilişkileri her zaman iyi olmalı. Özellikle kalabalık olan gruplara karşı sanki sürekli o mekanda takılıyormuş ve çok iyi birisiymiş gibi hal hatır sorup müşteriyi memnun etmeliler.
Duvar renkleri çok açık renkler olmamalı.
Marjinallik adına her cafe de bulunan resimler konulmamalı.
Mümkünse garsonlar tek tip kıyafet giymemeli spor olmalı rahat davranmalılar.
Patron herkesle kanka ayağında olmalı(oraya gelecek müşteriyi en azından 10 ile katlar)
kendin çal kendin eğlen tadında duvarda bir iki gitar bağlama türevi enstrümanlar olmalı bu tip şeyler samimiyeti arttırıcı unsurlardır ve cafenin daimi müşterileri oluşur.
Menü kesinlikle yemek ve içki menüsü olarak ayrılmalı
Çok ucuz olmamalı insanların aklına başka sorular gelecektir.
çiftler ve gruplar için özel 2 bölme olmalı
nargile olmamalı zira bütün o koku eğer önlenemezse hoş olmaktan çıkıyor
Wireless vazgeçilmezdir. Kesinlikle olmalıdır.

Malesef ki menülerde özenti bile olsa ing. çok yer vermelisiniz başka türlü ilgi çekemiyorsunuz.


vs vs vs..

çalan hoş müzik, çalışan insanların müşteriye samimiyet/saygı arasındaki tutumları,siparişin geç gelmemesi, siparişin verilen paraya değmesi, müşteriyi memnun etmesi. ortamda televizyon vs. izlenmemesi, kafenin çatı katına sahip olması, rahat ve kasmayan ev ortamı havasındaki dekorasyon, farklı odaların olması vs.

dekorasyon önemli bişey. şu, duvar boyunca devam eden, sıra gibi koltuklar olmamalı. kimse tanımadığı bi insanla yan yana oturmak zorunda kalmamalı. bi de bence hafif kapalı mekanlar daha sıcak oluyor. cephesi tamamen cam olan yerler biraz rahatsız ediyor, sokakta gibi hissediyor insan kendini. bence içerde yumuşak ve sıcak renkler kullanılmalı, çok aydınlık ya da çok parlak, yanarlı dönerli olmamalı ortam. kesinlikle yüksek müzik olmamalı. bi de insanlar bi mekanın pahalı olup olmadığına genelde çay ve kahve gibi basit şeylerin fiyatını değerlendirerek karar verir. bu gibi temel şeyleri pahalı yapmayın derim.

bir kahve icmeye gelen insanla, butun gun orada kalmak isteyen insana farkli politika uygulamali. Insan elinde kitabiyla, dokumanlariyla, veya baska bir seyiyle en son ne zaman bir sey siparis verdigini dusunmemeli.

dockers da var o tarz pantolonlardan..bide cakma dockers larda var..
umarım dogru anlamısımdır..

kadikoyde kadikoy pasaji ile akmar arasindaki tansasin bitisiginde tam aradiginiz dukkan.

taksimde atlas pasaji ve aznavur pasaji tam aradiginiz dukkanlarin pasajlari (pahali).

olmaz.
edit: olmamalı

gayet de olur, privacy ayarlarini kurcalayiniz.

privacy - news feed and mini feed, secili olanlarda notification gider

@turkish tekila iyi demissinde benim derdim biraz daha baska. o tickleri kaldirirsam kimseye gitmez. ben sectigim kisilere gitmesin istiyorum.
gerci evet "kaldir butun tickleri kimseye bisey gitmesin" de olabilir aslinda.

news feed and mini feed de hiçbiri seçili değil bende ama yinede arada gidiyormuş arkadaşlara notification olarak.. yani tam bir çözümü yok aslında.. orda seçili deilken sadece kendi sayfanda gözükmüyor onlar , ama arkadaşlara gidiyor tek tük

şöyle ki, bende de hepsi seçili olduğu halde hiçkimseye benden notification gitmiyor.

1) amacin nedir?
2) laptop mu? desktop mu?

bildigimiz ogrenci adam isen alacagin laptop ile ancak en guncel oyunlari oynayamassin,
desktop ile ise diledigini yaparsin. fakat burda ki onemli husus yine senin kisisel zevklerindir. mesela ben kasa tasariminia hic onem vermem ve en dandik kasalardan birine sahibim. monitore cok onem veririm ve monitorum kasami ve butun donanimlari 2 kere satin alir.

ortalama bir kullanicnin desktop i icin fazla bile bir maliyet 1500 ytl. yerinizde olsam o paraya cok fazla marka duskunu olmadan iyi bir laptop alirdim.

ekleme: ustte bulunan satilik laptop ilani hakikaten iyi (kendisini tanimam). yalniz numpad sikistirilmasi hos degil okadar. bence bi goz at.

1500 ytl şu an bir masaüstü pc için gayet yeterli bir rakam. toplama mı alınacak yoksa direk bir marka mı alınacak, bu da önemli bir faktör.
örneğin şu linkte direk marka halinde satılan pc'ler ve fiyatları mevcut.

www.vatanbilgisayar.com

işlemci olarak genelde dual core işlemciler kullanılıyor. ancak markalardan alınan pc'lerde diğer donanımlar onboard olarak verildiğinden maksimum performans elde etmek pek mümkün değil..

laptop alınacaksa, 1500 ytl ihtiyaç duyulan performansa göre pek yeterli olmayabilir. ortalama-ortalama altı bir kullanıcı için yeterli olabilir ancak hem mobil olayım hem de iyi performans alayım diyorsanız biraz daha bütçe ayırmanız gerekebilir.

notebook da olsa desktop da olsa oldukça yeterli bir rakam. bakacağın adresleri iyi seç. nova, exa ve gigatek markalarına bakabilirsin. netten değil de yanlarına gidersen de daha da indirim yapacaklardır. saygılar.

chip dergisi nisan ayında çok güzel bir yanıt vermiş buna. laptop ve toplama bilgisayar seçimi.

-oyun oynuyorsaniz "save" ler Belgelerim'e de gider bazilari.
-"Sikkullanlanlar"iniz.

Documents and Settings/"Kullanıcı Adınız"/ klasöründe desktop, start menu (Bunlar alışkanlıklarını koruyabilmen için hatırlamak amaçlı) ve Application Data (Bu da yüklü programlarının ayarları için sadece lazım olanları alsan da olur hepsine gerek olmaz).

outlook kullanıyorsanız outlook klasörlerine.
bir şey download ediyorsan download klasörlerine.
msn loglarına

bakabilirsin

Kullanıcı adı şifre ile kullanılan bir program varsa (ftp clientleri gibi), oradaki şifrelerin ne olduğunu hatırlamaya çalışabilirsiniz.

bookmark lar onemlidir.
playlistler
üzerinde çalıştığınız evrakların eski halleri
outlook vs mailler
crack dosyaları

valla eger daginik iseniz her klasorde size gore onemli seyleriniz olabilir.tek tek bakmakta fayda var

yapacakların bunlarsa rahat rahat yeter,iyi de olur senin için.

etmem

www.hepsiburada.com

$una da bir bakın isterseniz.

saydiklarin icin mukemmel. fazla bile.

benim alisveris listemde fujitsu siemens son siralarda. neden derseniz, insani cildirtan fan sesi, cabuk bozulan anakarti, kaplamasinin sacma sapan eskimesi gibi seyler yasadim cevremde futisu kullananlardan.

www.kangurum.com.tr

tv out çok lazım bişiy olabiliyormuş, laptop aldıktan sonra farkettim. bunun dışında linkteki laptop'un bir benzerini kısa bir süre kullandım. linux kuracaksan intel chipsetler işkenceden başka bişiy değil.

çok uzaklara kadar kaçılması gereken bir dizüstü. aman diyim.
aynı paraya bir sürü seçenek var. vestel gibi fujitsu gibi şeylerden uzak durmak çok şahanedir, dadından yenmez.

13inch ve 14 inch ekran seçenekleriyle birlikte en uygun çözüm MSI'dır.

VR330x var bende 2gb ram'de takınca sorunsuz çalışıyor. toplam 750 ytl ye gelmişti.

olm aklını başına topla, ölmek mi istiyorsun

daha mantıklı bir bence şöyle olabilir. halıcıoğlu, hasköy, kasımpaşa, karaköy, kabataş, beşiktaş. madem sahile gitmek amaç, doğrudan sahilden gitmek güzel olur. hem daha az tehlikeli, hem de kıyıdan kıyıdan manzaralı..

türkiye'nin en berbat karayollarından biri olan ısparta-antalya yolunda canımı hiçe sayarak yaklaşık 170km lik bir yolculuk yapmştım.
gerçekten tehlikeli olabiliyor bazı kontrolsüz/emniyetsiz yollar. özellikle de statiği bozuk ise hem görüş ve manevra kabiliyetini kısıtlıyor, hem de seni fiziksel olarak gebertebiliyor.
ancak işin içinde bisiklet sevdası varsa, bir dakika bile düşünme derim ben =)

işin gaz olayı bir tarafa; eğer gerçekten zor bir parkur ise bahsettiğin, yüksek oranda kondüsyon gerektirebilir. mesela ben yukarıda bahsettiğim gezi için tam 10 gün boyunca antreman yaptım. en kısa antremanım 40km, en uzun antremanım da 120km idi.
ayrıca hoş olmayan sürprizlerle karşılaşmamak için mutlaka hazırlıklı olmak lazım. yanında yedek fren teli, vites teli, yedek iç lastik, soğuk yama vs gibi ekipmanlar bulundurmak hayat kurtarır.

@co2s2,
bahsettiğin istikamet çok iniş çıkışlı, karaköy e kadar canımı çıkartır.önceden valide sultan köprüsünden balat a geçiyordum(köprü iptal edilenden beri binmemişim, kondisyon da kötü yani), o daha iyiydi "kıyıdan kıyıdan manzaralı".zaten en kötü ihtimal, piyalepaşa yolundan dolapdere ve ordan tek ciddi yokuşum elmadağ caddesi olacak.

@punkertifo,
daha önce uzun mesafeli geziler yapmış biri olarak, kondisyonumun yetersiz olduğunun bilincindeyim.daha kısa mesafeli gezilerle kendimi geliştireceğim.ayrıca daha önce yol üzerinde olacak en kötü durumlardan birini yaşamışlığım da var.zincirim koptu ama karaköy gibi bisikletçi cenneti olan bir yerde olduğu için bu olay şanslıydım.artık şansa bırakmayacağıma emin olabilirsin.

sakın e-5 de emniyet şeritlerini kullanayım deme. hergün görüyorum. sürekli vızır vızır o emniyet şeritlerden giden araçlar var. kendini nfs de sanıyorlar. makas yapıyorlar ara sıra bu emniyet şeridine aniden girip yeniden çıkıyorlar filan.

ayrıca olsası bir kaza durumunda 8 de 8 sen suçlu olursun. çünkü otoyolda bisiklet sürüyorsun. diğer araçlar sana bakarken belkide dikkatlerini kaybedip önlerindeki araçlara vurarak kaza yapacaklar. bunlarında sorumlusu sen olursun.

bisikletinin katlanma / ayrılma gibi bir fonksiyonu varsa kutuya koy bin halk otobüsüne git istediğin yere.

sizinkisi "ölmeyi bayılmak sanmak" bence. bisiklet-motorsiklet suruculeri istanbul trafiğinde "trafikte koşan yaya" dan farksiz aslinda.

ölürsen bebekte de ölürsün, yollar dar yani biraz. yola öğlen saatlerinde çık. bişeycik olmaz.

Zaten sitesindeki fiyatlar da o civarda. Sitesinden de sipariş edebilirsiniz, 100 dolar üzerine ücretsiz kargo diyor(Türkiye dahil).
www.tokyoflash.com

www.farkliol.net sanırım aradığınız şey budur.

saatler baya güzelmiş valla böyle şekilli saatler arıyordum bende saol ilanın için theli

@coner evet guzel gorunuyo aslinda ama ben pek hazetmedim. zaten ustunde "pimp" yazmasi biraz daha junior kitleye hitap ettigini gosteriyor bence.

olur da bunlardan bir tane alırsam saat soranları kalasla döverim.

olur da 100ytl gibi bir fiyata bulursanız ben de almayı düşünürüm... theli bana haber edersin umarım. [email protected]'dan

aras en kötüsü benim bildiğim...

aras kullanmayın berbat

hepsiburada alisverislerinde kargo seceneklerinde en ucuz ups gozukuyordu.

arasla ilgili bir izlenim az önceye dair: bugün kargoyu evime getirmiş olmaları gerekiyordu telefonla aradım ilgilenen olmadı bugün gelmez pazartesi siz gelip alın dediler. kullanmayın kullandırtmayın.

aras a yanaşmayın. asla.
mng derim.

en ucuz fillo(o da arasın zaten) ve sürat kargodur.

aylık belli bir sayıda mal göndereceğini taahhüt edersen hepsiyle anlaşma yapman mümkün.
mesela geçen sene şirket olarak ups ile anlaşmıştık. 1 desiye kadar bütün kargolar 1.8 ytl+kdv ye gidiyordu heryere.

çevre konusunda biraz olsun hassasiyetiniz varsa mng'den uzak durun. aras, yurtiçi ve mng eşit derecede kötü, ups hepsinden kötü.

sürat kargo

azıcık müşterini seviyorsan yurtiçi veya dhl kullan. hatta dhl ile özel hesap açıp çok kullandığın için bir sürü avantaj kazanabilirsin (pazarları gönderi yapmak gibi)

mng kadar embesil bir kargo firması var mıdır şu dünyada merak etmekteyim. mng kullanmak zorunda kaldığım son sefer şubedeki beyinsizleri kafalarına kitapla vurarak öldürecektim. Öyle diyim.

Diğer kargo firmalarını da tanımam etmem. Malımı da onlara teslim etmem.

zilyon tane var onlardan. makinede vista kuruluyken bende de vardı ama artık xp'ye geçiş yaptığımdan adını hatırlamıyorum. fakat yeni gadget indirme şeysinden bir ton bulabilirsin.

@teritori calisma hizini, kullanilan bellegi falan gosteren zilyar tane buldum. isi (sicaklik) gostereni gormedim. ondan soruyorum.

"yeni gadget indirme seysi" ne?

sidebar'ın üzerindeki + tuşuna basınca sağ altta get more gadgets online diye bir link var, sizi buraya yönlendiriyorum:
vista.gallery.microsoft.com

@tom riddle oraya zaten baktim. nerdeyse butun eklentileri gezdim diyebilirim. hic birisi sicaklik gostermiyor. ya da ben goremedim.

tam istediginiz gibi bir sey var mi bilemem ama normalde parcalari denemek icin kullanilan metodlar bunda da kullanilabilir.

olu pixel icin yazilimlar mevcut. gozle direkt gorulemeyebiliyor olu pixeller bazen, farkli renklerde bakmak icin tirealtfttest gibi bir program kullanabilirsiniz.

harddisk icin alinacak laptop eger sata kullaniyorsa hddlife gibi bir program kullanaiblirsiniz.

ekran karti, ram ve diger aksamlar icinse 3dmark05 (veya muadili) bir program kurup ekranda kirilma, atlama takilma vs yapiyor mu diye kontrol edebilirsiniz.
bu programlari bulup bi cd ye atip orada yarim saat icinde deneyerek her seyini kontrol edebilirsiniz.

(bir de icerisinde toz birikip birikmedigini anlamak icin bu programlari denerken speedfan gibi bir sicaklik olcum programiyla laptop'un sicaklik degisimini olcebilirsiniz)

test için değil ama belarc advisor diye bir program var. bigisayardaki hdd'den tut fareye kadar, driverları ve güncelleştirmeleri bile gösteriyor.
evdeki emektar bilgisayarımızın ekran boyutundan emin değildik bununla öğrendik, cetvel bulamadık da :)

"everest home". arizayi degilde "belarc advisor" gibi icerigi iyi listeler. oneriler sunar.

benim notebook un kendi içinde test programı var modemden ekrana hdd ye gösteriyo herşeyi ama çok detaylı değil

Darty'de her haftasonu her magazada farkli indirimler oluyor. cumartesiden magazalari arayip sormak gerek.

ozellikle istinye park magazasinda musteri sıkıntısından dolayi gecen hafta delirmecelik indirim yaptilar bir laptop'da ki dayanamayip aldik.

websitelerinde gorunmuyor, her subede ayni indirim olmuyor.

Vatan Bilgisayarın sitesini hergün aksatmadan kontrol etmeni öneririm.o kadar fazla elektro market açılıyor ki rekabet etmek adına bir günlük,iki günlük %25' e kadar varan indirimler yapılıyor.

bence kesin çıkar. ama dikkat etmen gereken bu indirim yapan arkadaşlar arasında bindirmeden indirenleri seçebilmek. gerçi hepsi önce bi bindiriyo da, sen indirimden önce en az bindirenleri seç yani. mesele weblebi %15 indirim cart curt diye bağırıyo, bakiyosun piyasa fiyatlarından bi farkı yok. ben hepsiburada'nin world ve cardfinans kampanyalarının ardından başka bi bankayla ilgili üçüncü bi kampanya patlatmasını bekliyorum. altivi'de şu an %25 var tek çekime bu arada, ama bir problem var: malı göndermiyorlar :)

birisi forumun birinde "notebook almak için yazı bekleyin," falan diyodu, niye diyodu bilmiyorum.

burayi bir deneyin: Şütte (tel. 0212/293-9292) ve Atlas Kasabı Nisantasinda

pangaltı metrosundan çıkınca yukarı doğru yürüyün, mezarlığa doğru...
sol kaldırımdaki 2 şarküteride de bulunur...

yeniköyde bi şarküterinde mevcut fakat ismini hatırlamıyorum şimdi.nişantaşındaki şarküterilerde de mevcuttur.

akmerkez - macrocenter

kurtulustaki butun sarkuterilerde.tarifi de asagıda narkadas yazmıs pangaltı metrosundan cıkınca...

butun cevaplara eyvallak, ama sarkuteride bulunanlar salam-fileto falan olmasin? ben boyle bildigin yarim kilo löp ariyorum diyim.

ya benim bildiğim migros, tansaş vs.'de domuz eti reyonları oluyor ayrı.

yarım kilo lop et var kurtulusta merak etme.

En iyisi, çeşitlisi, tazesi ve temizi Dolapdere'de Kozma Gıda'da bulunur. (Bir diğer adı da Yeni İdeal)
Istanbul'da hemen hemen herkese Kozma verir domuz etini zaten.
Fiyatları ise benim gördüğüm en makul fiyatlar.

laptop'a ram takma islemi cok kolaydir. ram'i alip bir tornavida yardimiyla kendiniz taksaniz bosuna para vermemis olsaniz?

yok illa taktircam derseniz orada cogu yerin teknik servisi var takarlar ucret karsiligi. hendese vardi misal fiyatlari uygundur.

yok takma kismi onemli degil. onemli olan chip paralari kullanabileyim, bi de 2048 tek parca olsun.

hendese dediginiz nerde?

chip para kismini bilemedim yalniz ben. en iyisi siz orada boydan boya soyle bir gezinin elbet chip para kullandiran yer vardir. gold'dan asagi dogru devam edin sagli sollu olanlarda asagida sagda hendese, altinda babacan var karsilarinda ara sokakta ay bilgisayar. soracaksiniz bu sartlar altinda. genelinin web sitesi olmadigindan hani girip bakin diyebilecegim bir yerde yok.

magic folders

basit arayuz, kullanimi basit. amma ve lakin kilitlenen klasorlerin oldugu harddisk i baska bir bilgisayara bagladiginizda kabak gibi aciliyorlar.

soylemeyi unuttum; bide free olsada tadindan yiyemesem.

Klasör kilitlemekten daha da iyisini önereyim:
www.truecrypt.org

TrueCrypt ile bir sanal disk yaratıyorsun, içeriği tamamen şifreli oluyor.
Hard diskinde kocaman bir dosya olarak duruyor bu disk, ve onu "mount ederken" yani bir hard disk olarak görünecek biçimde bilgisayara bağlarken sana parola soruyor.

Yalnız parolayı unutursan yandın ki ne yandın... MİT'te tanıdığın olsa açamazsın..

Sordumdu, kimi şekil olsun(?) diye kimi de daha okunabilir olduğunu düşündüğü için(ki bence okunulurluğun içine ediyor, kimseninki okunmuyor da seninki mi okunuyor be adam) yapılıyormuş.

not: caps lock ile değil shift ile yapıyorlardır. :)

turkce karakter kullanmayan kisilerde gorulur bu.

cunku kucuk "l" yi genelde "ı" yerine "i" kullanamadigimiz zamanlarda kullaniriz.

ornek vereyim pekissin:
"sikildim" yerine "sıkıldım" yazamiyoruz (tr karakter kullanmamak adina). ozaman "kucuk "ı" yerine "l" kullaniyoruz. e ozaman kucuk "l" yerine ne kullancaz? buyuk "L" tabiki.

bu benim sahsi buyuk "L" kullanma tarihcemdir. yakin zamanda kurtuldum bu aliskanliktan. baskalarinin amaci baska bi aliskanliktan geliyor olabilir.

Valla ben bu şekilde büyük L yazanların hepsinin daha çocuk olduğunu, kendilerine bir şekilde dikkat çekmek istediklerini düşünüyorum. Aslında bi psikolog bunu daha iyi açıklar sanırım. Haa bu arada ekşi duyuru da filan böyle yazılmış sorulara cevabı bilsem de yazmıyorum...

Teşekkür ederim. İçimden bir ses bu cevApları AlAcAğımı söylüyordu dA yine de bir türlü kondurAmıyordum sırf şekil olsun diye yApıldığınA. Ben de bundAn sonrA şekil olsun diye öyle yApAcAğım hem de dAhA dA mArjinAl olmAk AçısındAn A hArflerini büyük yAzAcAğım. HAdi bAkAlım.

ne yalan söyleyeyim ben de kıl oluyorum bunlara...
özellikle divx forumlarında falan karşılaşıyorum böyleleriyle...
bunlar ş yerine sh ç yerine ch yazıyolar..
selimsenin de dediği gibi çocuk bunlar...yeğenim var ordan biliyorum

"1" rakamı ve "I" ile karıştırılmaması için olabilir

Ş yerine $ kullanmak bir zamanlar gerekiyordu, daha doğrusu tercih meselesi diyebilirdiniz(yalaka mode on). Bir çok internet ortamında ş harfi tanınmadığı için bazen işe yarıyordu. O zamanlar ı yerine l, kullanılması da (devamı olarak l yerine L kullanılması da) anlaşılabilirdi. Ama sadece şekil olsun diye kullanılması bence biraz garip. Açıkçası bu soruyu sorduğumda "belki de bazı programların bazı fontlarla bir derdi vardır, bu arkadaşlar da bu programları kullandıkları için paso istemeden böyle yazmak zorunda kalıyorlardır" gibi şeylerin çıkabileceğini ümit ediyordum.

benim klavye bazen ing.e geçiyor durduk yere daha önce sorulmuştu burda birçok kişiye oluyormuş msn bug'u yüzünden galiba. neyse bazen tr'ye çevirmeye üşeniyor insan, yani ben yapmıyorum da bu yüzden yapan olabilir.

nickim de bu kapsama giriyor sanki, kendimden utandım birden.
ayrıca ; (bkz: entryde 99 tadı) başlığında ş yerine sh, ç yerine ch yazmak gibi örnekleri görülebilir.

sms'lerde belki olabilir. ben mesela bi aralar ı'ları ve l'leri büyük yapardım. ILImLI mesela. fekat sonraları okumayı zorlaştırdığını kendim farkettim. senelerce de ş yerine $ yaptım klavyede, güzel göründüğünü düşünüyodum ama öyle deilmiş.

bi metni okurken ı ile l'yi karıştırmak pek mantıklı gelmedi bana. aşağıda var işte bi tane, adam(tanıyorum kendisini) "üretim pLanLama" yazmış başlığa.

anlayamadığım, neden R deil de L? karışması çok çok mantıksız.(bunu mantlkslz diye okuyan var mı allasen?)

ek$i engine sçtığında altta yazan yazı;

"Bu olu$an hatanIn tum haklarI Sourtimes Entertainment'a aittir. Izinsiz aynI hata olu$turulamaz aynI $ekilde sicilamaz. (c) 2500-4900 SourTimes."

mesela burada I'lar sadece geyik olsun diye büyük sanırım.

küçük L ile karışmasın diye zannediyorum. Mesela "Illustration" kelimesinin başındaki üç adet dikey çizgi okumayı zorlaştırıyor. veya ingilizce "hasta" anlamına gelen "Ill" sözcüğü bu şekliyle üç dikey çubuktan ibaret kalıyor. bunlar uç örnekler tabii. zannadersem ki biraz daha anlaşılabilir kılabilmek için küçük L yerine büyük L kullanılıyor. "ILLustration" yazılıyor, "ILL" yazılıyor. daha okunabilir oluyor.

çocukluktan yapıyorlar başka bir şey değil.

sıkıldım demek isterken "sikildim" yazarım diye de korkmayalım artık mümkünse. "hiohhaha sikildin mi hohoha" diye gülen adamlar olmasın hayatımızda zaten.

asabiyim bu ara...

turkce klavye kullanmayan birisi icin normal karsilanacak bir durumdur. yazilarimin anlasilmasi icin s'den sonra gelen s harfi icin de kimi zaman $ kullaniyorum. 30'unu geckin biri olarak bunun cocukluk ile bir alakasi oldugunu du$unmuyor, aksina yazilarin daha anla$ilabilir olmasini sagladigini du$unuyorum.en azindan kendi yazdiklarim icin.

theli ben çocukluğu dünyada yaşadığın yılla ölçmüyorum, benim bahsettiğim çocuk olma durumu yaş ile bağlantısız. Ayrıca ben çocukların sorularını cevaplamıyorum diye bir şey yazmadım, ben kendilerine bir şekilde dikkat çekmek isteyen insanların sorularına kıl olduğum için cevap yazmıyorum. En son da şunu ekleyeyim $ işareti ekşi de S yerine değil Ş yerine kullanılıyordu. Bunları aynı görmemek lazım. ı,ç,ğ,ü,ö yerine bir şey kullanılsa bunu anlardım fakat "L" bence direk ço-cuk-luk...

Yanlış anlamaları kaldırmak için yazayım:

Çocuk :(mecaz)Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan kimse:
"Otuz yaşında ama hâlâ çocuk."
Çocukluk: (mecaz)Çocukça davranış:
"Onun nazını çekerek bütün çocukluklarına katlanıyorum."- A. H. Tanpınar.

Kaynak TDK...

www.hepsiburada.com
bu fiyata mis. hayvan i$lemci gucu gerektiren $eylere merak salmazsa 2-3 yil cok rahat idare eder.

packard-bell falan var baya o fiyat civarinda. ama klavyesi rezalet. got kadar kasaya numpad koymu$lar. o konuya cok takilmicaksa arkada$in onlardan da du$unebilir.

kusura bakmayin haddim degil belki ama bu mantik tamamiyle yanlis bir sey. hic kullanmayacagi ozellikler icin parayi cope atmak?

yine de birkac bir sey onermeye calisayim:
Msi ex600
Asus F3We
Asus F3sr

700-800 leri istemiyor dememis olsaydiniz sunlari onerirdim;
Msi vr601-210

onerilerimin hepsi film izleyecek denildigi icin buyuk 15" tir. yok ergonomi ariyor hafif olsun istiyorsa o zaman vr330 veya vr430 alsin, misler gibi kullansin.

dun darty de kampanya vardi.

www.ekonomikticaret.com

bunu 1200ytl'ye aldim. devam ediyorsa kacirmasin.

(ram e bok atmayalim cunku 1gb ram 30ytl'ye satiliyor gunumuzde.)

cevaplar için teşekkür ederim ama daha fazla öneriye ihtiyacım var..
ayrıca bu arkadaş bilgisayarı nakit alacak ve internetten almaya pek yanaşmıyo
msi'a gelince; bence de mükemmel bi marka ama güvenemiyomuş ünlü değilmiş...
entrapmenin de bahsettiği gibi bu mantık tamamen yanlış hatta mantıksız ama ben sıkıldım artık onunla bunları tartışmaktan....
ve artık hp,asus,dell compaq ve toshiba markalardan birini alıp kurtulmak istiyorum..
bu markalar içinden var mı bildiginiz model..
kusura bakmayın sizi de rahatsız ediyorum gecenin bu vaktinde:(
entrapmenin yazdıgı asuslar benim de hosuma gitti onlardan kullanıp da memnun kalmayan veya kalan birileri var mıdır?
assert h nin önerisi de güzel ama internetten alamayacaz.. var mıdır aynısı vatanda goldda bimekste vs.

acer mi? sayın ekşi duyuru insanı arkdaşınız o parayı çöpe atsa daha mantıklı olabilir en azından stress ve sinir sahibi olmaz. burda acer üzerine arama yapın ya da şikayetimvar.com gibi sitelere...
acer harici hepsi iyi diyemem ama acer dan uzak durmalı bence, zaten acer in mantığı fiyat farkı ile insanlara 'ucum ürün' mantığını verip kazığın kralını atmaktır.

LG, asus vs. bakınız, vatanbilgisayar iyi kampanyalar yapıyor.
neyse, ben ekşi duyuruda insanları acer dan uzak tutmaya çalışan bir gönüllüyüm, görevimi bir daha yerine getirmekten mutluyum.
he bu arada acer hakkında sallamıyorum, 5 laptop tecrübem var ben ve çevremden, ayrıca forumlar duyuru vs.

@alchemistt benimde acer aleyhine 1-2 duyurum mevcut duyuruda. ozellikle isinma problemi ile ilgili. hatta aldigimiz bu laptopda da ilk gece olu pixel problemi yasadik. ve 1 tane olmasi cok fena (3 olsa garanti kapsaminda). neyseki darty yardimci oldu bugun. demem o ki aldiginiz magazaya guvenebilmek marka riskiniortadan kaldirabiliyor.

ayrica eger o cihazi incelerseniz durumu biraz daha iyi kavrayabilirsiniz.

core 2 duo -santa rosa 2.0Ghz 800mhz. yani bu islemci acer degilde mahmutpasa kundura marka bi laptopda olsa yine alirdim.

Acer konusunda arkadaslara katiliyorum. Acikcasi 2 deneyimde de patlak verdi. Islemciyi kisitlayan bir haltlari da vardi bunun bi aralar (biostan uzun ugrasilar sonucu kaldirmistim o aptal siniri).

Msi'i begenmeyisine bir sey diyemeyecegim, kendisi kaybeder. Toplamda 5 tane msi notebook var etrafimda kullanan henuz hic sorun cikartmadi.

Asus iyidir, benim kendi kullandigim oyle piliyle kasasiyla gayet guzel.

Nasil ki kullanilmayacak ozellige para saymak mantiksiz, ayni sekilde markaya "gereksiz" yere para gommek mantiksiz.
Hp'nin o butceye uygun pek notebook'u yok acikcasi. 6720 serisi var sanirim belki ona bakabilir ama genelde cok kisilmis ozellikleri var. Onun fiyatina Asus veya Msi derim tekrardan (reklam gibi oldu ama eheh)
Dell icinse assert h'in onerdigi modeli onerebilirim.

Modeli sectikten sonra insanlarin ne dusunduguyle ilgili olarak donanimhaber forumlarina bakabilirsiniz. Genelde her markanin her modeli hakkinda basliklar mevcut. Orada kullananlarin dusunceleri mevcut.

Sizin arkadasiniz gibi bir tane de bende var boyle garip isteklerde bulunan ki kuzenim olur kendisi, 6 aydir notebook alacak bekliyor. Bu sirada gelip gidip benim Asus'un basindan kalkmiyor. Benim asus'ta centrino 1.6 isini fazlasiyla goruyor ama gelin gorun ki beyimiz core 2 duo istiyor. Word, bsplayer, internet explorer kullanirken cok kullaniyor ya 2. islemciyi... Neyse.

ibm/lenovo niye düşünmüyorsunuz?

marka vermeyin model istiyorum demişsiniz ama bence genel olarak bir incelemenizde fayda var

olmuşken iyi bir şey olsun kadar kötü bir yaklaşım yok. arkadaşınızın işini şu an 300ytlye satılan 2. el notebooklar bile görür. markaya ve kullanmayacağı özelliklere para vermek sokağa atmaktan başka bir şey değil. ha ama çogoşma alet söyle derseniz fujitsu siemensin ve hp'nin bazı freedos modelleri var. 800ytlyi geçmez. ram takarsın xp kurarsın kullanırsın canavar gibi. şu an 3 tane aktif olarak kullandığım notebook var biri asus diğeri hp diğeri msi. en çok msi'ı sonra asus'u seviyorum.

Var :) Antalyada muhtelif otellerde gördüm. Özel yapım yaparlar ya hani küçük. O şekilde yapmışlar. Hatta colgate idi biri yanlış hatırlamıyorsam. :)

dikiş ipleri numuneliktir heralde,kimse pek kullanmaz ellemez falan belki

diş macunu marka falan diycem hani millet kullanmaz kendi markasından başka, ama daha hassas şampuan konusunda markasız bi sürü koyuyorlar.

ben de merak ettim şimdi. götürmesinler diyedir belki

bir cok otelde bana denk geldı..

ancak koymamalarının nedenı sanırım diş macunu aynen diş fırçası gıbı kişiye ozel bir seydir.yani ornegın bir insan x firmanın y model diş macununu tercih ediyorsa ve otelde bulunan bir diş macunu kullanmak suretıyle dişlerinin sarardıgını beyan edıp ilgili mahkemeye basvurursa dava acma hakkı olabilir diye dusunmekteyım..

bi an boyle seyler olabılır dıye dusundum..

adanada mavi sürmeli otelde hem diş fırçası hem de diş macunu bulunmakta idi. ayrıca erkekler için traş seti gibi bişi de vardı.

var yahu, resort olanlarin hemen hepsinde...

ben de geldim (denk). hatta restoraninin wc sinde firca+macun olan bile var.

Hatta toksik maddeler bile içerebiliyormuş:
www.msnbc.msn.com

fiyatı yüzündendir, şampuan diye el sabunundan bozma bi sıvı koyuyorlar bunun ucuzunu daha yapamamışlardır. bende sadece bi filmde denk geldim diş macununa. hem onu koysalar bide fırça lazım tek başına bi işe yaramaz. ne biliyim ben fırçayı taşıdıktan sonra macunu da taşırım ya 2'sini de koysunlar yada hiç koymasınlar.

vallahi 5 yıldızlı olan bir tanesinde satın alıyordunuz mecbur 10 ytl'ye. aynen odadaki buzdolabı mantığıyla çalıştığını düşünmüştüm o vakit..

img245.imageshack.us

biraz yaraticilik biraz cesaret bu is olur.

öyle şeylerde hele ki mesafe uzunsa astarı yüzünü geçebiliyor. emin olmamakla birlikte şehir içi nakliye yapılır diyen amcalar 50 liraya falan götürebilir.

kömürcü falan bulabilirsen nakliyecilere nazaran yine uygun fiyata götürebilirsin, genelde kia tarzı küçük kamyonet bulunur onlarda.

evet ama nereden bulurum bu amcaları :) İstemediğim zaman bir sürü rastlarım yolda. Şimdi işim düştüğü için hiç yoklar

murphy yasası gibi anasını satim

cekyatin oldugu ilcede (gaziosmanpasa heralde) soyle bi 10-20 dk. gez.. kapisinin onunde minik bir kamyoneti olan dukkanlara selaaamn aleykuum diye gir (elektrikciler, boyacilar, vs...) , derdini anlat ve ogrenci oldugunu soyle. illa o tarafa zaten gidecek olan ya da cok cuzi bi fiyata goturebilecek bir insan cikar.

cikar diyorum zira 2 kere cuzdan dusurdum para dolu, ikisi de geri geldi. hala yardimsever insanlar var.

En iyisi taşıtacağın bölgedeki ensaflara filan sormak. Mutlaka bir tanıdıkları vardır. Ya da etrafta kahve, kıraathane tarzı biyer görürsen kesinlikle dalip içeri sor. Hem bu adamlar gün boyu çalışmadıkları ve ofisleri filan olmadığı için günün büyük bi kısmında kıraathanede takılırlar, hem de orada olmasalar bile, oradaki mahalle amcaları seni bi şekilde yönlendirir.

yetmez. 400 -500 iyidir.

gercek bir 250 watt ise sorun olmaz. bende p4 2.8, ati radeon x1950gt(kutusunda en az 450 wattlik bir powerla kullanin yaziyor), 1.5gb ram, 1 sata harddisk, 1 dvd writer ve creative x-fi platinum var. 560 watt power aldim guc gostergeli. yuk altinda degilken(masaustunde ve hicbir islem yapmiyorken) 100 watt civari guc cektigini gosteriyor. senin konfigurasyonda fazla guc ceken bir sey gormedim. kaliteli bir 250 watt, ya da ileride de kullanirim upgrade edince diyorsan 300 watt yeter.

ben aynı konfigrasyonun 256mb ramlisini 250watt ile kullandım senelerce bir sorun olmadan.

çift çekirdek + çift gpu'lu bir sisteme sahibim, 350W psu'm var, yetiyor (gerçi ekran kartı sıcaklığı 80 derece civarında fakat psu'dan kaynaklanmıyor o)

teknik bir hadisedir.. Gerçek olduğunu nası anlarsın, elinle tart, eğer cihaz ağırsa gerçekten kaliteli bir üründür ve yeterlidir. (Atmasyon gibi geliyor dimi kulağa? Ahan da vallahi Chip veya Byte'da okumadıysam top olayim..)

sozlukte #8396563 nolu entryde markalar siniflandirilmis. buradan bakarak elinizdekinin gercek olup olmadigini anlayabilirsiniz. ayrica evet agirliktan anlasilir ancak tek aletle olcum saglikli degil. kime gore neye gore agir? ayni guce sahip , bir kaliteli bir de kalitesiz power karsilastirildiginda fark anlasilabilir.

baska hic bir sey olmayacaksa sorun yok.

fazla. kendimden biliyorum. 400-500 takip simarmanin anlami yok derim.

yeter. 400 ve ustu power supplylar geforce 7-8 serisi kartlar icin gerekli. yoksa 250-300 is gorur.

bilgisayari acan yok ama, bir suru alarm saati programi var beles. acik birak bilgisayari, kur alarmi (istedigin mp3 zil olarak atayabilirsin) sabah onunla uyan. citrus alarm clock programini kullaniyorum ben. aleti de gece download'a yatirdigim icin kapatmiyorum, sabah da muzikle uyaniyorum.

bilgisayarı açmakla alakalı, anakartının bir özelliği olabilir. özelliklerine vs. bi göz at derim.

laptop ise bekleme modundan cikmasini saglayabilcek bi program olabilir ama desktop u acmak icin fiziksel temas sart (bkz: gibi geliyor bana)

bizim bir arkadaş yapmıştı. tam hatırlamıyorun ama winamp'i "windows startup" gibi adı olan ve denetim masasından ulaşılabilen bir yer var, oraya ekliyordu. bilgisayar açıldığında otomatik olarak winamp da açılıyordu.
bilgisayarın istenilen saatte açılması için de biostan filan bir ayarlar yapmıştı ama bu konuda da emin değilim.

çoğu bios'ta rtc alarm die birşey vardır onu enable edip saatini ayarlarsanız günlük haftalık aylık istediğiniz saatte makinanız açılır, başlat/programlar/başlangıç sekmesine de istediğiniz bir şarkıyı veya playlisti atarsanız olur öyle

zamanlanmış görevlerle bir ara kasıp yapmıştım ,uğraşırsan yaparsın

esyanin dogasina aykiri. hic birsey yoktan varolmaz, var olan birsey yok olmaz.
mutlaka kalite kaybi olcaktir.

kalite illaki gider

o zaman en az kalite kaybıyla diyelim...

bicubic resizing yapan herhangi bir program olabilir.
(not algoritmanin adini tamamen attim, program olarak sony vegas, adobe premiere falan olabilir mesela)

Program değil de televizyona(CRT) bağlamak çözüm olabilir. Nasıl oluyor bilmiyorum ama o ufak avileri bilgisayarda büyütünce berbat oluyor. Ama divx oynatıcı ile televizyonda tam ekran yapınca o kadar kötü olmuyor.

@late viper

zira tvlerin çözünürlükleri zaten düşük. 17" crt monitörüm 1024x768 çözünürlükteyken 55 ekran (21,6" oluyor oluyor) crt tv 800*600 (zorlarsan 1024x768) çözünürlükte oluyor.

@darknum
Yani dediğim doğru, çözünürlük düşük olsa da sonuçta daha büyük görüntü alınıyor, hem de çok bozulmadan. E zaten onu istememiş mi...

2. soruda yaman celiski var. free ye tikliyosun sonra ne sifresi giriosun anlamadim ben. premium yok demissin.

bu tariften yarim yamcuk anladigima gore elindeki linkler premium linkler. yani premium bir kullanicinin olusturdugu ve direk indirmeye izin verilmis rs linkleri.

şifreden kastım şu. hani geri sayım bittikten sonra bir kutucuk çıkıyor ya, rapid'in abik gubik kodunu giriyorsun resimden. image verification mı denir ne denir? ondan bahsediyorum. geri sayma kısmını atlıyor, direk bu kısma geçiyor olay budur.

ozel universite olmasi bu isin para ile ilgili olmasi kapisini acabilir. iyi bir avukatla amna bile koyarsin.

dediklerinizden anlıyorum ki, açacağınız dava bir manevi tazminat davası olacaktır. bu davayı açabilirsiniz. herkes her istediği davayı açabilir. ancak takdir her zamanki gibi mahkemenindir. "kesin şöyle bir karar çıkar" gibi bir şey söyleyemem. somut olaya ve mahkemenin takdirine göre değişir.

hukuktan anlamam lakin okuyunca aklima gelen $u oldu.
mahkeme her psikolojim bozuldu diyene inanmaz. muhakkak bu durumu kanitlayacak bi$eyler sunmak gerekir. hal boyle olunca psikolog veyahut benzer bi yerden olaydan sonra destek falan almi$ iseniz heralde mahkeme sizden yana karar verecektir. aksi durumlarda ne olur bilemiyorum.

dava açabilirsin ama kazanamazsın.. çünkü maddi-manevi tazminat davaları zenginleşme amacıyla açılmaz.. bu davaların amacı senin uğradığın zararın giderilmesidir...
ayrıca dava açtığında psikolojinin bozulduğunu,not ortalamanın düştüğünü vs. kanıtlamak külfeti de sende..
yani mahkemeye çıkıp psikolojim bozuldu hakim bey demek yeterli olmuyo...
en önemlisi de o özel üniversitelerin avukatı senin avukatlardan daha iyi olacak çünkü o okulun avukatı büyük ihtimalle medeni hukuk profesörü falan olacak yani senin avukata hukuku öğreten adamlardan biri....
ama istersen sen yine de bi dene...
ben hala öğrenciyim.. ama seneye hakim olabilirim.. belki davana ben bakarım.. sana bi kıyağım olur:)

eger notlarinda gercekten bir dusus yoksa veya o dersi tekrardan aliyorsan ve ortalamanin altinda bir not alma ihtimalin varsa kazanma sansin olabilir. onlar disinda psikolojim bozuldunun sonu seni fena yerlere goturebilir.

iyi bir avukatla gorusebilirsin ama avukatin her dedigine de kanma.

evrende madde olmayan (agirligi olmayan) hicbirsey yoktur (kavram ve yanilgilar haric tabi or:zaman, duygu, tanri)

buna gore fotonlarinda birbirlerine carptiklari zaman cok cok kucukte olsa bir titresim yaratabilceklerini dusunursek ses olusabilecegini dusunebiliriz.

ne cehaleti, estafiru..

alakalı olabilir: (bkz: sinestezi)

ses dediğin aslında bir titreşimdir ışık da yeterli enerji içerdiğinde etrafındaki cisimlerde bir titreşim yaratabilir bu ışığın sesi olur, aynen aslında duyduğun su sesinin suyun sesi değil suyun lavaboya çarperken havada yarattığı titreşimler olması gibi

ben de tadını merak ederdim hep, dilimde lazer yanığı var şimdi :P şaka maka "sound of life" diye arattım ama müzisyenlere cazip bir şarkı adı geldiğinden alakasız bir sürü sonuç çıktı, boş vaktimde bakacağım.

answers.yahoo.com

ışık hem dalga teorisini hem de tanecik teorisini karşılayan bir kavram olduğu için kararsız kaldım ancak ışığın yol alırken değil, kaynağından çıkarken ses çıkarabileceği mantıklı geldi bana nedense.

Tam alakalı değil ama ışık ve photoresistorler yardımı ile güzel müzikler yapılıyor. Stephen Vitiello arayınız.

eğer ışık tam olarak maddeyse titreşimden dolayı sesi vardır ama frekans olayı çok farklı olduğundan duyamayız,eğer ışığın kaynağı patlama türeviyse zaten ses çıkartır,ama hava olmayan yerde mesela uzayda herhangi bir sesten bahsedemeyiz,ama gerçeği soruyorsan yoktur!

şimdi ses dediğin, mekanik bir dalga. bildiğin mekanik işte. kütür kütür.

ışık, diğer yandan, elektromanyetik dalga.

ikisinin benzer yönleri olmasına rağmen, pek dönüşmezler.

ses çıkması için "sürtünmesi" lazım. madde olsalar bile o kadan küccükler ki, bir şeye sürtmeden fıtı fıtı aradan geçiyorlar.