bi merkeze bağlı sigortalı işçiler değil tabi ama evet geri dönüşüme büyük katkıları var.

ayrı poşetleyip verirseniz ve de soylerseniz sanırım oyle olmuş olur ama emin olamazsınız :)

çöp toplayıcıları topladıkları kağıt ve metal gibi malzemeleri bu işin toptancılığı yapan kişilere satıyor. bu kişiler de toplanan çöpleri geri dönüşüm merkezlerine satıyor.
yani evet, onlara vereceğiniz çöp ve hurdalar geri dönüşüme gidecek.

onların çöpleri attığı yerde falan çingeneler ya da öyle gibi görünenleri toplayıp satıyorlar. iyi kazanıyorlar ki hiç bitmiyorlar.

kağıdın kilosunu 50 kuruşa satıyorlarmış.

@enter saltman: bu arkadaşların büyük bölümü şehrin çeşitli gettolarında yaşayan, istekli değil ZORUNLU göçle büyük şehirlere gelen kürtler. bulabildikleri tek iş bu olduğu için, çeşitli atıklar konusunda bağlantılar kurup geri dönüşüme, karın doyurabilmek adına, katkıda bulunuyorlar.

@marmara34: hayır çok para filan kazanmıyorlar. fakat toplumda saygın bir yer edinecek imkanlardan mahrum olan bu gençler boğaz tokluğuna bu işlerle geçimlerini sağlıyorlar. dahası da var. çeşitli aşağılık belediyeler bu atık toplama konusundaki ranta göz dikip, bu insanların ekmekleriyle oynuyorlar. hatta bu insanlara zabıta vasıtasıyla şiddet uygulamaktan çekinmiyor. maalesef bu belediyeler de bu insanların bu işten bok gibi para kazandıklarını düşünüyor olsalar gerek...

Ben fena para kazandıklarını zannetmiyorum. Bir keresinde çöp toplayan birine kurban etimizden vermiştik, adam kabul etmemiş ve "Ev et dolu, ayrıca kendi kurbanımı da kestim ben, siz ihtiyacı olanlara verin" demişti. Türkiye'de zengin fakir herkesin kurban kesme çabasında da olduğunun farkındayım, ama yine de çok kül fakiri olan birisi böyle demez diye düşünmüşümdür.

Ve evet bir şekilde onların topladıkları geri dönüşüme gidiyor. Siz de bu sürece yardımcı olun, mesela katı atıklarınızı (karton, şişe, teneke, plastik vb.) ayrı torbalarda toplayın, normal çöplerinizin içine atmayın.

bu adamlara "kağıtçı" denir ama kağıt, plastik, röntgen filmi, çaput, kartuş, toner... vb. maddeleri toplarlar. genelde arkalarından çektirdikleri el arabasının üzerindeki çuvala haral denir. bu harallar doldukça bu kağıtları "depo" denilen bu işin toptancılığını yapan kişilerin depolarına satarlar. depo sahipleri de bu haralları deposunda yine aynı kişilere seçtirip enkli, beyaz, karton gibi gruplara ayırıp pres makinelerinde presletip ilgili kurumlara (seka...vb) ton üzerinden satarlar.
gelirleri çok yüksek değildir. parayı depo sahibi kazanır. toplayıcılar kağıttan fazla kazanmaz ama çöpten kartuş toner filan çıkarsa ek gelir elde ederler. asgari ücret civarında kazanırlar genelde.
son yıllarda kimler yapar bilmiyorum ama eskiden toplamayı da depoculuğu da tokatlılar yapardı. toplamayı çingeneler de yapardı hala da yapıyorlar. topladıkları herşey geri dönüşüme gider.

elinizde baya bişey biriktiyse tema vakfını arıyorsunuz gelip evinizden alıyolar hatırladığım kadarıyla. internet sayfasında daha geniş bilgi vardır.

kudret emiroğlu, gündelik hayatımızın tarihi ilaç olur sanırım. çok pahalı da değildi ben aldığım zamanlarda.

başka bu tarz kitaplar tavsiye eden var mı peki?

tamer koruganın lüzumsuz bilgiler ansiklopedisi isimli seri kitapları da bu konuda bilgi içerir.

osmanlı adet merasim ve tabirleri isimli aziz bey'e ait eser de sipesifik olarak bu konuyla ilgilenir, günümüzdeki bir çok geleneğin 19. yy'deki uygulamasını görebilirsiniz.

yky'nin yayınlamakta olduğu bir dizi var, özel hayatın tarihi isimli. onda da avrupa hayatının evrimini görebilirsiniz.

sonra donna rosenberg'in dünya mitolojisi'ni okursanız, aslında sorduğunuz soruyla ilgili olmamasına rağmen, bittiğinde bir çok sorunuza cevap bulmuş olduğunuzu göreceksiniz. yalnız bu son kitap daha çok inanışla ilgili konular için gerekli.

şimdilik aklıma gelenler bunlar. evim güzel evim'e döndüğümde kütüphanemi karıştırırım biraz daha.

hah bir de çivi yazılarından çıkan şeylerin tarihi var. yazarını unutmuşum.

bir mıknatısı ekran uzerinde gezdirin.
duzelebilir belki. ama olmayabilirde.

bizim tvlere 2-3 ayda bir olup geçiyor 1 ayda tamire götürünce tamir ediyolar ayrıca vede

mıknatıs tekniği tutma ihtimali olan bir tekniktir.
olmazsa tv tamircilerinde bir alet vardır saç kurutma makinesi gibi, onunla dalarlar ama her şekilde geçici çözümdür.
alet tuttuysa tutmuştur. elde mıknatıs tv'yle uğraşmak tamirata para dökmek yerine yenisini edinmek kesin çözümdür.

TV'nin içindeki Degauss bobini bir manyetik alan yaratarak fosforu deiyonize ediyor. Mıknatıs da işe yarıyor bu yüzden, ama o bobin uygun miktarda ve yerleşimde alan oluşturduğundan mıknatıs işe yaramaya dabilir.

lcd alacaksan kesin almalısın. analogla dvi arasında dağlar kadar fark var. saphhire'in çok iyi ekran kartları var, 100-150 dollar arası. filmleri güzel izleyebilmek için dvi şukela olacağı gibi, hd filmleri izleyebilmek için de sağlam bir ekran kartı şart.

kullandığın programın doğru sonuç verdiğine emin misin? buarada mavi ekran ya da alakasız şekilde bilgisayarın kapanması gibi sorunların var mı? eğer 70 derece civarlarına çıktığından eminsen; işlemcinin üzerinde heatsink vardır ve onun işlemciye temas eden yüzeyinde termal pasta olur. belki termal pasta kimyasal özelliğini yitirmiştir ya da heatsink işlemcinin üzerine yeteri kadar baskı uygulayamıyodur (yeterli baskıdan kastım anakartını kıracak kadar vidalarını sıkıştır değil tabi). ya da fan toz vs. yüzünden yavaşlamış ve yeterli soğutmayı yapamıyordur gibi...

ilk etapta altta çalışan programları kontrol et. aşırı program varsa onları kapamayı dene.

olmazsa

işlemci fanına bir bakıver, performansı yerinde mi?
olmadı heatsink'i elektrik süpürgesiyle çektiriver. dene tekrardan işlemciyi.

core 2 lar zaten çok ateşli işlemciler.. benim makine yazları 55-60 derece arası idle da çalışıyor, oyun falan açınca kimbilir kaç oluyordur..

siz yine önlem olarak fanları temizleyin, belki daha iyi bir cpu fanı takabilirsiniz ama zaten işlemci aşırı ısınırsa kendini kapatır...

ben uzun sure bu problemle ugrastim, amd islemcili zaten laptop, iyice kendi kendine kapanmaya baslamisti. sonra bi fanini sokeyim dedim, meger fanin onundeki radyator(?) tamamen tozla kapanmis. icerideki sicak havayi randimanli olarak disari atamiyormus. butun problemi buymus. bi de hizlandi iyi mi temizledikten sonra.

şimdi, ben grafik tasarım okuyorum ve evden home office çalışıyorum, aynı anda açık olan programlar, adobe illustrator, photoshop, indesign, itunes, firefox ve msn açık aynı anda, ama daha önceden kendinden geçmiyordu böyle!

afedersin ama oeh?! o sicaklikta kapanmasi lazim aslinda. neyse, zamanla fanlarin temizlenmesi gerekiyor.
bios'a girip islemci isisiyle ilgili kesin bilgiyi almak mumkun. speedfan nadiren de olsa sapitabiliyor
pc'ye restart atip bios'a giriniz, health status'e bakiniz emin olunuz.
calistirilan programlar da yogun calisma temposunda anlik islemci kullaniminda peak yapabilmekteler.
*ek-> ram takviyesi de super ise yarar =)

@paradoxical: benim eski p4 ht işlemcim 85 derece civarında kapanıyordu :)

termal pasta değişimi, fan temizliği lazım. bir de sanılanın aksine kapalı kasa açık kasadan daha iyi soğutur fanlar normalse.

@ actionary
ustad bi gun kasayi temizleyip pc'yi actim, aliskanlik olmus hemen speedfan'i calistirdim. bi iki dakika internete girdim, bi baktim isi 80'e cikmis.. tabi islemci faninin kablosunu tam takamamisim, ucuruyodum az kalsin.. (amd 3000+ ¨2.3 ghz'dir kendileri)
yalniz bios'da "islemci su dereceye geldiginde safe-off yap" gibi bir ozellik oluyodu, o zaman otomatik olarak kapaniyodu alet. sanirim onun kapali olmasiyla da ilgili olabilir.

80-90 dereceye kadar bilgisayar kapanmayabilir. yeni nesil anakartlarda 90 derecenin üzerine kadar alınabiliyor safety temp değerleri.

70-72 dereceler çok yüksek olmasa da tavsiyem daha iyi performans ve stabil bir çalışma adına hemen kaliteli bir cpu cooler kullanmaya başlamanız. termal macunu üzerinde gelen coolerlardan birini tercih edin ve eski macunu kulak çöpünü kolonyaya batırıp iyice temizleyin işlemcinin üzerinden. yazılanların hepsini okumadım ama bir kaç ipucu daha vereyim soğutma ile ilgili: makineyi duvara çok yaklaştırmayın, kasanın 4 tarafındaki çevreye uzaklığı min 15-20 cm olmalıdır. kasa kapağınızı açık tutuyorsanız kapatın, fanlarınızı temizleyin doğru yönde takılı olup olmadıklarını kontrol edin. psu fanı hariç tüm fanların içeri hava vermeleri gerekmekte. psu fanı ise ısınan hava yükseleceği için kasa içindeki sıcak havayı dışarı atar ve bi nevi hava sirkülasyonunu sağlar. cpu cooler ın tam üzerine denk gelecek şekilde hava kanalı olan kasalarda, kasa fanı dışarı hava verecek şekilde takılıyor. bu büyük bir yanlıştır. o kanalın amacı fan yardımıyla dışardan direk havayı alıp havayı iki kere hızlandırarak cpu üzerine daha kuvvetli üflenmesini sağlamaktır. ve son olarak bilgisayarınızı çalışmadığı zamanlarda kapatın. tabii o da sıcaklığınız çok yüksek değilse zira ben izmir ikamet olduğum için burda çalışırken soğutma sistemi sayesinde daha soğuk kalan makineler gördüm.

hard disk eskimiş olabilir. yeni hdd tkınca canlanan pc'ler gördüm. tabi format atmak gibi birşey bu da. düşünür müsün bilmem.

virus ve spyware scan ettir derim, sonra gereksiz program varsa silin, cookielerinizi bosaltin. tum bunlar biraz daha hizlandirabilir. bir de ram'ini artirabilirsiniz :) ama format tavsiye ederim ben kesinlikle zaten donem donem atmak en dogrusudur, ureticiler de tavsiye eder. en son format atali 1 yildan fazla oldu ise beklemeyin derim.

ccleaner da yarar ama bir yere kadar.
sağlam bir defrag (disk birleştirme) yap. sonra dene.
olmazsa diğer çözümlerle uğraşırsın.

hdd pio moduna düşmüş olabilir.. aygıt yöneticisinden hdd yi kaldırıp, yeniden yüklemeyi deneyin...

ayrıca : (bkz: pio)

flash videolarini browserda acik birakiyorsan onlar bir sure sonra bilgisayari ele gecirmeye basliyorlar nedense. task manager'dan baktin mi hangi islem ne kadar cpu yiyor diye.

en temizi vantilatör. ayaklara ayaklara üfüttürürseniz, o bölgeyi korumuş olursunuz. üstlerin de bi çaresine bakıverin gari.

eski pillerin tekrardan tezgahta satıldıgına dair bi efsane var da.

bi de piller kimyevi seyler baya baya zararlılar.

tabi bir de patlama potansiyeli var. ben mesela bu yüzden çöp kutusuna pil atmam. evdeki çöp kutusunda pek zararı olmasa da büyük çöplüklerde sıkışmadan dolayı patlama olabiliyormuş. ama bahsettiğiniz hassasiyet bundan mı? bilemem

sanırım çevre duyarlılığından ziyade ekonomik bir değeri olduğu için geri dönüştürülüyor.

çoğunlukla toprağa ve canlılara büyük zarar veren ağır metaller içerir piller bildiğim kadarıyla.

Pillerin içinde civa, kurşun, nikel gibi ağır metaller bulunur. Bunlar, hem çevre hem de insan sağlığı açısından zehirli maddelerdir. Atık pillerin çöpe atılması çevre kirliliğine yol açar ve insan sağlığına zarar verir. (Kaynak: Wikipedi)
Sanayilere filtre takamasak bile bi yerden başlamak lazım.

cevap verenlere teşekkürler. pillerin çevreye ne denli zarar verdiğini bilmiyor değilim. sorduğum buna zorlayan ne. want2die'ın iletisinden öğrendim. yaşam akışımda bi' değişiklik olmadı ama olmasını da beklemiyordum zaten.

office paketinin içinde microsoft office publisher işinizi görecektir.

son zamanlardan once var ilk aklıma gelen, geçenlerde la strada'ya denk geldim yine güzeldir o da. i am sam eğer sean penn severseniz. i wanna hold your hand vardı zemeckis filmi the beatles temalı acıklı değil de ısıtan diyelim. la daldan dala oldu ama bunlar sevme garantili diyebilirim sanki.

into the wild olabilir ornegin..

(bkz: mar adentro)
(bkz: los lunes al sol)

Karakterle ozdeslesmek istiyorsaniz Alfred Hitchcock filmlerini izlemenizi oneririm. Fakat bu filmler sizin istediginiz turde aglatan/sizlatan tarz degil, gerilim filmleridir. Ama gerilim filmi nedir ne degildir, Alfred babadan ogrenmeli insan.

Is bu duyurumu sayet hala Alfred babayi izlemediyseniz dikkate aliniz.

(bkz: station agent)
(bkz: taste of tea)

tape
before sunset
before sunrise
dead poets society
once

(bkz: la haine)

(bkz: klass). Aşırı sinir bozucu ancak mükemmel.

(bkz: little miss sunshine)

(bkz: big fish)

(bkz: the straight story)

(bkz: historias minimas)
adı yeter:)

@hamsi: yok ben bir şey fark etmiyorum. çevremdekiler söylüyorlar. "tırnaklar hayvan gibi uzamış abi, iğrençsin" diye. bir düşünüyorum. keseli on gün olmamış. bu kadar uzamaması lazım.

eylemsizlik geyiği sebebiyle uzuyordur yani vurdukça ileri ileri itiliyordur. biraz basit oldu ama tabi parmakla vurma açınıza da bağlı. durum tuhaf mı? tuhaf ayrıca.

bence tam tersi olması gerek , sürtünmeden dolayı aşınabilir tırnaklar.
ben sağ elimi daha yoğun kullanıyorum , günün 18 saatini bilgisayar başında geçiren bir insan olarak ve genelde sol elimin tırnakları daha uzun oluyor.

@alwaysdrunk: valla sizinki de tecrübeden hareketle getirilmiş bir yorum, saygı duyuyorum ama benim tecrübem de tam tersi. bilimin devreye girmesi lazım:) pamukçukların göbeğe dolma sorunsalına cevap bulan, nedenini araştıran bilimin hassasiyetini bekliyorum.

tannhauser, yuto gayet bilimsel aciklamis durumu iste ve ben de katiliyorum.

@egotm: şimdi siz de yuto'ya katılınca ben iki kere emin oldum ondan:)

oha annem uzun tırnaklarımı her gordugumde bana da aynı seyı soylerdıde dalga gecerdım..bendede klavye ile cok hasır nesır oldugum donemlerde tırnaklarım uzuyor..ılgınc

@alwaysdrunk eğer tırnaklar tuşların dışına gelicek şekilde basıyorsa büyür mesela bende olmuyor öyle bişey ben pat pat dik biçimde basıyorum tamamen alakasız olarak 10 parmak bilimi tadında birşey oldu bu da kişinin basış stiline göre yani heralde

haha cok enteresan şeyler gelmiş :)
aranızda bi uzaylı benim galiba , belki klavyeye göre bile değişiyor olabilir , şimdi bu satırları yazarken konrol ediyorum , gayet tırnaklarım dokunmuyor bastığım tuşa mesela , ama o sırada diğer tuşlara da dokunuyor olabilir gayet tabi. yuto'nun dediği de şöyle mantıklı sonuçta o bölgedeki etlerle basıyoruz tuşa et geri itiliyor tırnak uzuyor veya uzamış gibi geliyor.
bu arada ben gene bakıyorum sol elimdeki tırnaklar daha uzun , arada biraz da kir kalmış , ek$i duyuru iğrendirme servisi saygılar sunar.

(bkz: this is england)

(bkz: amistad)
(bkz: the human stain)
(bkz: angst essen seele auf)

hotel ruanda
mississipi burning

missisippi burning güzeldi bir kaç sene evvel cnbc e de vermişlerdi
malcom x var tam ırkçılık sayılmaz ırkçılıkla mücadele eden malcom x i anlatır

benim de aklima ilk olarak "this is england" geliyor. son zamanlarda cekilmi$ ve irkciligi konu alan carpici bir filmdir.

film demişsin ama aklıma 2 dizi geldi. 80'lerin başlarıydı sanırım trt'de gösterildiğinde.
the roots - kökler
uncle tom's cabin - tom amcanın kulübesi

(bkz: shadrach)
(bkz: do the right thing)

(bkz: la vita e bella )
(bkz: va vis et deviens )

aslında tüm kurgu ırkçılık üzerine olmamakla beraber coenlerin yorumunu da görmek lazım:

(bkz: o brother where art thou)

Şurayı araştırarak da güzel ve az bilinen filmleri bulabilirsin:

www.imdb.com

en.wikipedia.org

Alman fasizmi ve Yahudi soykirimi:

(bkz: Jakob the Liar) (film hakkindaki nacizane yorumum: #11110017)

Bu film cok kisi tarafindan bilinmez ama Kitle Iletisim Kuramlari dersinde bir hocamiz tarafindan tavsiye edilmisti, cok da begenmistim. Adi bilinmeyen ama tas gibi olan filmlerdendir. (Bulamazsaniz yardimci olabilirim sanirim)

taking sides
max

(bkz: In the Heat of the Night)

bu aletlerde standart sarı kompozit video ve kırmızı beyaz stereo ses giriş/çıkışı var galiba (belki de ekstradan scart vardır). ne hdmi / ne dvi / ne de spdif filan gibi yeni tip bir giriş çıkışı yok olmalı.
projeksiyonun nasıl bir model bilmiyorum ama hani 720p film izliyim 5+1 dinliycem diyorsan onları bu cihaz aktaramaz. paşa paşa kablo döşemek daha mantıklı.

@maersk: yok 720 ya da 1080'de gözüm yok henüz ama yazdığım gibi ac3 codecli filmler mevcut. şu anda benim için daha önemli olan mesafe. cevap için teşekkür ederim ama maalesef bana ilaç olmadı.

kablosuz modem varsa vlc media player yapar o işi ama bi pc daha lazım tabi.

@divit: işin aslı şu an itibariyle laptopla yapıyorum o işi ama sabit olmadığı için kurup kaldırmak yoruyor. her sabah işe götürüyorum o bilgisayarı. kabloyu projeksiyonun olduğu odadan masaüstü'nün olduğu odaya çekmek de istemiyorum, zaten koridor kablo doldu, fena sinirlerimi bozuyor. salona pc kurmayı (media pc dahi olsa) asla düşünmem (böyle yazdım ya sonum media pc'ye gider benim). bu aletler, görüntü ve ses kalitesini çok bozmadan iki duvar ve 12 metrecik iletebilse çözülecek sorun ama...

5-6 ytl ye satılan mini filtreler var...onu takınca en az 1 ay dayanır...filtre yoksa 1 haftada sapsarı olur zaten su, değiştirmek gerekir

hayvan kepçeyle fanustan alınır ve bardak gibi (su dolu tabii) bir şeye konur. o sırada fanusun suyu boşaltılır, içindeki kum, taş, süs bilmemneyle birlikte 1-2 sefer suyla çalkalanır. el vasıtasıyla camının yosunları temizlenir. sonra fanusa çeşmeden akan değil, dinlendirilmiş bekletilmiş su, böyle biraz yüksekten havalandırılarak konulur, bardaktaki balık yeniden fanusa konulur.

bu kadar. haftada bir bu işlemi yapmanız yeterlidir.

kibritsuyu'na ek olarak:

- bardağa değil de buzdolabı poşeti gibi bir şeye koyun balığı.
- poşete koyacağınız suyu direkt fanustaki kirli sudan alın.
- balığı temizlenmiş fanusa geri koyarken, ağzını bağladığınız poşetle birlikte balığı 20 dakika kadar fanusun içinde tutun.

böylece balık yeni suyun ısısına alışacak ve ani şok sonrası oluşabilecek ölümlerden kurtulacaktır.

olur da balığa bir şey olursa cesedi tuvalete atmayın. pet shop'a balıkla beraber gidin, boyutu uydurun. başıma geldi, boyuttaki ufak farklılığı göz ardı ettim, eleman bizim balık rejim mi yaptı olm? diye çıkıştı.

fotografini falan da cekin baligin. hani bisey olursa, olurse falan yeniosini alirsiniz, sahbi cakmasin. nasolsa butun japon baliklari ayni.

kedi kopek degil ki bu ayirdedilebilsin.

edit: benzer oneri yazilmis benden once askjhkaasdjkl. demek ki denenmis ve calismis.

filtre varsa değiştirmeye gerek yok. hatta akvaryum büyükse filtre yoksa yemi az verin 1 sene bile dayanır öyle. 1.5 yıl değiştirmedim bişey olmadı.

bi aralar televizyonda böyle bir şey izlemiştim..efenim olay şöyle gelişiyor: bir yetişkin çocukla birlikte havuza giriyor ve çocuğun ellerinden tutuyor, o şekilde görüntüler kaydediliyor..daha sonra yetişkinlerin görüntüleri çeşitli programlarla siliniyor ve ortaya çocuk tek başına yüzüyormuş gibi bir görüntü çıkıyor..
ayrıca bebekler anne karnında suya alışkın oldukları içindoğar doğmaz havuza falan atılırlarsa yüzebilirler diye de bir şey duymuştum, ama güvenmemekte fayda var sanırım..

bi belgeselde izlemistim yeni dogan bebeklerin bogulmaya karsı bi bagısıklıkları var.
9ay anne karnında sıvı icindeler ve akcigerleride suyla dolmus bir sekilde bebekler ilk dogduklarında da zaten kıcına vuruldugu icin degil aldıkları nefesin cigerlerini yakması sebebiyle aglıyolarmıs vucudun ve cigerlerin suyla bu kadar hasır nesir olmasının getirdigi bi bagısıklıktan dolayı sanırsam 6 aya kadar falandı (yanlıs hatırlamıyosam) bebekler suyun icinde cok rahat olabiliyolar.

bebeğe yüzme öğretilebiliyo' ve sanırsam çok da zor olmuyo' -nedendir bilmem tabi-.

www.youtube.com
www.infantswim.com

hayal meyal hatırladığım bir belgeselde bebekler altı aylık oluncaya dek yutaklarındaki bir mekanizmanın varlığından bahsediliyordu. valla ben bekgeselin yalancısıyım bu mekanizma ciğerlere su kaçmasını otomatikman engelliyormuymuş neymiş, bu yüzden çocuklar suda gayet rahat edebiliyorlarmış. filanmış falanmış.

tamamen icgudusel. anne karni simulasyonu gibi. ha bir de gereksiz bi ayrinti daha vereyim. evrimin suda basladiginin bir dayanak noktasi da memelilerin annelerinin karninda su dolu bir kesenin icinde gelismeye baslamasiymis. ya ya

tamamen bilimsel bir cevap vermek gerekirse; bebekler doğana kadar anne karnında zaten amniyon sıvısı içindedirler. yani tamamen bu sıvı içinde nefes alırlar ve hareket ederler. bu yüzden her bebek doğduktan 6 ay sonraya kadar yüzmeyi bilir. bu bütün memeli yavrularında kalıtımsal gelen bir özelliktir. fakat daha sonra bebekler yüzmeyi unuturlar ve tekrar öğretilmeleri gerekir.

ve asıl ilginç nokta geliyor; bir yetişkini tamamen amniyon sıvısına daldırırsanız, önce boğulacağını sanar. fakat belli bir süre sonra alışıp o sıvı içinde nefes alabilir.

reader bile yapıyor ki onu resmı secip kopyala diyorsun sonra painte fln yapıstır.

ya da ps de yapabilirsin

ya da portableapps.com

pdf decompiler diye arat ya da worde ya da baska formata ceviren zimbirtilari kullandiginda da ayni isi gorur bir miktar. Mesala HTM'e ceviren bisi bulursan resimleri ayri olarak kaydeder zaten.

illustrator da yapar.

üstadım ilacın budur:
dw.com.com

pdf dosyalarına takla attırırsın emin ol. her şeyi de pdf'ye dönüştürebilirsin. ve tamamen parasızdır.

1 hafta dinlendir, 1 hafta hafif ağırlık çalıştır geçer
biz aramızda kas atmıştır diyoruz bunlara
not: doktor falan değilim, atıyor olabilirim

kas yırtılması daha ciddi belirtiler verir. sadece bunu biliyorum. tedaviyi bilemem. muhtemelen dinlenmeyle ya da zamanla geçecektir.

soğukken çok fazla zorlamamaya çalış.
hafif ısınma hareketleri yaptıktan sonra azar azar esnet.
bir gün bu esnetme işlemini yap bir gün dinlen.
işlemi üç kez yaptıktan sonra hafiften zorlamaya başla, ağrı olduğu yerde dur ama ağrı olmasa bile 10-12 günden önce çok fazla yüklenme, tekrarlayabilir.

eğer öyleyse yine de yazık. günde 15-20 kişinin trafik kazasından hayatını kaybetmesi çok acı.

normal gibi aslinda, okullar kapandi sinavlar bitti, millet ya tatile cikiyor ya da uni. ogrencileri memlekete donuyor filan.
calisan kesim de hep bu tarihlerde izne cikiyor.. kimse gerekmedikce kisin izin almiyor..

bi de cok sicak havalar var evet. asfalt eriten sicaklari..

mevsimlik işçi taşıyan araçları katın birde. 12-15 kişilik arabalar 40 kişiyi doldurup uzun yola çıkıyorlar. resmen cinayet.

medeniyete doğru koşar adımlarla gidiyoruz ya ondandır barda payvonda sigara yasaklayıp insanımızı koruduğumuzdandır.

sıcakların artışıyla beraber insanların karar alma mekanizmaları da sorun yaşamaya başlıyor maalesef. sadece kaza sonucu ölümler değil, cinayetlerin de sıcak havalarda arttığı istatistiksel bir gerçek. buna ek olarak şehirler arası trafiğin yoğunlaşmasını da alın.

emule kullanıyorsanız, paylaşıma açıp link yollarım, 5 kb/sn ile kaç günde gelir bilmem. ben zamanında bir haftada indirmiştim emule'den.

torrentten indiriyorum. teşekkürler

high id aldınız mı?
emule'de download anında başlamaz, biraz beklemek gerekir, sabrettiniz mi?
çektiğiniz dosyanın kaynağı var mı, varsa yeterli sayıda mı? yani popüler bir dosya mı?
emule gibi mübarek bir programa bok dediğiniz için çarpılmaktan korkmuyor musunuz?

Ivır-zıvırıyla, ayarıyla uğraşamıyorum ben de. Herşeye rağmen sonuç alamazsan, torrent olayına girmeni tavsiye ederim.

www.emuleturk.com burda aradıgın cogu sorunun cevabını alırsın sanırım. daha da olmaz divxplanet forumlarında ed2k mod gibi başlıklar orda da işine yarıcak şeyler cıkar.

onemli not: emule sabır işidir.

doğru mu anladım bilmiyorum ama ctrl ye basıp scroll edince fontları büyütüp küçültme(bir anlamda zoom) hadisesi var o mudur?

onu bütün masaüstü için yapıyor işte mac os'da ve linux'da
sadece explorer için değil, ki sadece metni vesaireyi de değil, ekrana zoom yapıyor
www.youtube.com şurdaki gibi

magnifier var abi anca, onun di$inda mac os benzeri bir cozum bilmiyorum ben.

Soruyu doğru anladıysam fontları büyütme değil de ekrana zoom yapma olayı ie7pro'da mevcut. İster ctrl+scroll ile büyütüp küçültebiliyorsunuz ister menüden büyütme oranını seçiyorsunuz...

img213.imageshack.us

maxthon2'de de böyle bir özellik pekala mevcut, ctrl+scroll ile yapılıveriyor.

İstediğim web sayfalarını büyütüp küçültmek değil, ki zaten bu işlemi opera yıllardır mükemmel şekilde yapıyor.
İstediğim olay Mac os tarzı yakınkaştırma efekti. Magnifier da çok salak bir uygulama, Masaüstü iconları flan zortluyor, yer değiştiriyor. Onu denemiş ama sevmemiştim. İstediğim işte bu mac os tarzında bir yakınlaştırma, nasıl bişey olduğu youtube linkinde görülebilir.

olay yeri inceleme uzmanı denilen adamlar var. her teşkilatta isimleri farklı olabilir. o parmak izi alma tozları kızıl ötesi hedeleri falan da var. hatta parmak izi dalgaları uzun yıllardır var..

o dizideki karakterlerden 2 tanesi türkiyede olsun ne bi faili meçhul cinayet kalır ne bişey!
şaka bir yana bizim polisimiz, adli tıbbımız olay yeri incelememiz filan da tam donanımlıdır ama csi'da ki gibi 50 dakikada 2 cinayet birden çözemezler.

valla ben izmirde bi emniyet müdürlügünde olay yeri inceleme yazan bi kapıdan geçmiştim vakti zamanında, 1 masa 2 memur bide parmak izi alan cihaz vardı. o an türkiyede csi gercegi ile ilgili baya bi fikir edinmiştim zaten de ben amerikadakini merak ediyordum :)

Sevil atasoy hürriyet gazetesine bu csi larla ilgili bir yazı yazxmıştı. (hurarsiv.hurriyet.com.tr Yazısında bu dizilerin abartıldığı, varolmayan cihazların gösterildiği, günlerce süren bazı analizlerin saniyeler içinde yapılabiliyormuş gibi gösterildiğini söylüyor. Ayrıca diğer büyük hatanın da olay yeri inceleme uzmanı olan kahramanlarımızın adam sorgulayıp tutuklama yapması olduğunu yazıyor yazısında. Siz uzun uzun okuyun işte...

kuzenim dokuz eylül tıp'ta okurken ziyarete götürüldükleri adli tıp'ta gördüğü bi makinayı anlatmıştı: bir nesne üzerindeki izleri katman katman saptayıp ayırdedebilen bi alet görmüş, dibi düşmüş. çok enteresan bi yer, aynı filmlerdeki gibi demişti. olabilir yani.

bi fuarda tübitak mühendisleri tarafından yapılmış bi cihaz tanıtmışlardı. böyle kağıda yazıyosunuz, sonra üzerini karalıyosunuz falan, cihazın altına tutunca size o karalamanın altında yazanları gösteriyordu.

lakin dün mesela bi csi izledim. bu bizim adamla kadın gidiyolar bi mekana. kurşunun nası gittiğine falan bakacaklar. adam "bakalım lazer bize ne gösterecek" diyor, böyle çantadan alengirli bi cihaz çıkarıp ışık tutuyor falan. neyse işte o lazer dediği noktasal ışık saçan zımbırtı hani bi milyoncularda satılan hede değil midir??

aynı meraka ben de zamanında kapıldım ve sorup soruşturdum. tıp doktoru bir arkadaşım (ki kendisi de csi tutkunu) adli tıpta çalışanlarla bu konuları görüşmüş, haberler iyi. benzer aletler türkiye'nin büyük suç laboratuarlarında da varmış ama öyle "dna analizlerini on dakika içerisinde masamda görmek istiyorum greg" filan durumları yok. işler daha uzun ve zahmetli. ki bu da gayet doğal, dizi içerisinde greg'in (gerçi greg sahaya indi di mi) grissom'a "hacım bir haftadan önceye gün veremiyoruz" demesi konsepte sıçar batırırdı. aletler mühim değil de yetişmiş eleman, titizlik vs mefhumları tamamen ütopikmiş, çok daha sallapati çalışıyormuş bizim elemanlar.

her neyse, ben de samsun'da bizim çorumlu aydın abi'nin yanına gittim. kendisi olay yeri incelemede kıdemli ve de göbekli polis memuru. iki csi seyrettik diye adamı soru yağmuruna tutacam ya, açtım ağzımı yumdum gözümü. gerçi bir soru sorabildim, sonrasına gerek duymadım. soru evet saçmaydı ama merak etmiştim: "abi" dedim "bu kanıt torbaları filan bizim kullandığımız, kilitli torbalardan olmaz di mi", "ne ganıt torbası yiğenim, gazete kaadına sarıyok" demişti. istanbul, ankara dışına çıkınca laboratuarlar csi çizgisinin biraz dışına çıkıyor anlaşılan. zaten çeşitli vesilerle sohbet ettiğimiz komiserlerin ortak bir söylemi var; "beyan esastır" diyorlar.

kısaca metropollere has olmakle beraber: aletler gerçek, elemanlar ve süreçler sallamasyon.

sanıyorum csi 'dan çok dexter 'daki olay yeri incelemeciler daha gerçekçi.

Boyle criminal isler icin adam yetistiren kolej ilanlari gormustum metroda. Ama benim tek kafaya takdigim nokta bu dizilerdeki bilgisayar yazilimlarinin supersonik arayuzler gosterildigi. Diyelim fotograftan veritabanlarindaki adami bulacaklar kardesim niye tum arama yapilan adamlarin resmini ekrana teker teker veriyosunuz. Sunun yerine basit bi "Searching" ikonu koysalar o arama 10 kat hizli calisir en az.

Tasavvufu kestirmeden anlamak pek mümkün değildir, yazılmış her eser ummanda bir damla misalidir. İslam Ansiklopedisi'ndeki kimi maddeler okunarak başlanabilir. Abdülbaki Gölpınarlı'nın yapıtları ile devam edilebilir.

www.ideefixe.com

İyi okumalar, bol sabır..

Öz hakkında fikir sahibi etmek, kişinin vicdanını titretmek
Amaç budur sormamdaki.

yunus emre mevlana fln baslangıc icin iyidir.

ahmet yaşar ocak'tan ne bulursanuz okuyun. alanında türkiye'nin gelmiş geçmiş en önemli akademisyenidir. tarihsel süreci olabildiğince tarafsız öğrendikten sonra, tarikat metinleri sizin için çok daha açıklayıcı olacaktır.

hangi okula başvurduğunuza göre değişebilir.
bazı okullar mülakata giriş sıralamasını başvuru sırasına göre düzenliyorlar.
mülakata en azından üçüncü sırada girmekte fayda var diye düşünüyorum. hem hocaların gazı alınmış olur hem de çıkanlardan sorular vs hakkında bir fikir edinebilirsiniz.
sıralamada böyle bir hadiseye girip girmediklerini enstitü yetkililerinden öğrenme şansınız olabilir.

şimdiden başarılar dilerim.

mülakat sırasını belirleyici olmayabilir de olabilir de. benim girdiğim( ve kabul edildiğim) bir y.l. mülakatında, hocalar siz kendi aranızda kararlaştırın kim önce girecek demişti, bizde alfabetik gitmiştik 3. sırada ben vardım. iyi de oldu, neden? hocaların kafası bunalmıyo vs vs.
kabul edilmediğim bir başka mülakatta ilk gün beklemiştim, ama sıra bana gelmeden bugünlük bu kadar dediler. ertesi gün ikinci mi ne girdim. olmadı işte, hem motivasyonun bozuluyo hemde başka şeyler, kaygı falan.

eger burs vs almayacaksan fark etmez, burs icin fark edebilir eger mulakat siralamasini basvuru sirasina gore yapiyorlarsa koc mba vs o sekilde yapiyor sanirsam.

şöyle zorluklar yaşıyorum, böyle zorluklar yaşıyorum diye dava açıyorsun.
bir arkadaşın da şahit oluyor "evet şöyle zorluklar yaşıyor, böyle zorluklar yaşıyor" diyor.
resmi dairelerde yaşanmış bir karmaşa varsa her şey daha kolay oluyor.

hmm hiç bir zorluk yaşamıyorum aslında. sadece hoşlanmıyorum. sevmiyorum ben bu adı diye gitsem olmaz mı yani?

"Sevmiyorum" gerekçe olarak kabul edilmiyor mahkemede. Kendim tecrübe ettiğim az çok fikrim var konu hakkında, gerekçe olarak ya "toplum içinde küçük düşürücü bir adım var" diyerek bunu ispat etmelisin ya da can güvenliğin söz konusu olmalı. Bir de sanatçılar isim değiştiriyor "ben bu isimle tanınıyorum herkes beni böyle tanıyor" diyerek, sanırım böyle de bir uygulama var ki değiştirebiliyorlar...

Ama burası Türkiye, davaya bakacak yargıçla muhabbetin varsa ve iyi bir avukat ayarlarsan işleri kılıfına uydurabiliyorsun...

"Sevmiyorum" diyemezsin ama rahatsiz ediliyorum, insanlar beni bu adla tanimiyorlar, karistiriliyorum, gecenlerde jandarma cevirdi bu isimde biri araniyormus diye sikayet edersen 1 tanikla tek celsede degisir. yerel bir gazetede soyadimi degistirdim diye ilan verirsin, 1 ay sonra bir daha ugrar nufus kaydin icin gerekli begeleri alir bitirirsin olayi.

problem yaratmazken update yaparsan, değişikliği hissetmezsin bile bence.
update saplantından bahsetmişsin, bios update'in çok az da olsa riski var biliyorsun, göze alıyorsan update et. almıyorsan, daha da önemlisi bios'la filan boot priority haricinde uğraşmıyorsan, ne gerek var. ha illa up yapayım diyorsan, update'i bırak upgrade yap:)

sakın ha
asus için bios update yapmayın! gerçi bende eski bir laptop var ama update edip biosu yeniledikten sonra fan hiç susmadan çalışmaya başladı ve dayanılmaz bir rahatsızlık vermeye başladı. linux yükledim kurtuldum.

sitesinden falan inceleyin iyice, bozuk bir yanı var mı şikayetçi olan var mı diye

üstad geri çevrendeki insanların geri ödeme hikayelerini dinle, ondan sonra alıp almayacağına karar ver. hayattaki en isabetli kararlarımdan biri öğrenim kredisi almamaktı sanırım. bir arkadaşım geçenlerde iflas etti, kredi geri ödemeleri tüm diğer borçların yanında pastanın üzerindeki mum gibi oldu.

illa alacağım diyorsan, kredi yurtlar kurumu'ndan form alıyorsun, noterde dolduruyorlar bu formu ve devamını kurumdaki elemanlardan öğrenebilirisin.

alma, 3 ayda bir 750 ytl ödüyorum, evlat acısı gibi koyuyor.

alma, karşılıksız burs ara bir yerlerden falan, ama öğrenim kredisi alma.

(bkz: sharedzilla)

Badongo?
Filefactory?

netload (bunun ne kadar süre serverında tuttuğunu bilmiyorum ama dosya boyutu çok büyük)

beklemen gerekiyor benim bildiğim belirsiz bir süre.

özel değilse dosyaların ed2k linklerini yollarsan bir bakarım.

incoming klasörünün dizinini değiştirmiş olabilir misiniz ya da başkası yapmış olabilir mi? çünkü incoming klasönü D diskinde bir yer olarak gösterseniz bile, emule\incoming klasörü durur kendi yerinde.

"hiçbir bilgisayar" demissiniz ama birden cok bilgisayarda denediniz mi diye tekrar sormak isterim?

ayrica bilgisayarin hdd yi gorup bilgisayar'im bolumune simge olarak gelmemesinin bir nedeni varsa o da virus/trojen'dir.

eger program onersi almak istersen: www.ontrack.com

External hdd yi bilgisayara bağladıktan sonra bilgisayarım simgesi üzerine sağ tıkalayıp manage/yönet e tıkla. Açılan pencerde disk management/Disk yönetimine tıklzyın eğer external hdd orada gözüküyosa sorun yok. Sen orada olup olmadığını söyle, orada varsa çözümünü yazarız...

Kasanın önünde, üstünde vs bulunan USB portları yerine direk kasanın arkasında bulunan anakart üstündeki USB portuna bağlayın, Laptop kullanıyorsanız PC'ye bağlamayı deneyin. Tarifinizde sorun voltajın düşük gelmesi gibi geldi bana...

bütün ilgilenen arkadaşlara teşekkür ederim öncelikle.şimdi ilk olarak en azından altı yedi tane bilgisayarda denedim ancak aynı hatayı verdi.ek bilgi olarak,vista da vista sp1 de,xp professional da yani son sürüm bütün işletim sistemlerinde denedim ancak,bilgisayarım sekmesindeki harici hard disk simgesine ulaşamadım.
ikinci olarak sözüm selimse'ye.dediklerini yaptım selimsecim ancak external hdd orada da görünmüyor.
üçüncü olarak PC arkasındaki usb portundan denedim,onda da aynı sorunu verdi.yetmedi bir Y kablosu buldum öyle denedim belki usb portları güçsüzdür diye ancak ne fayda.
biraz daha bilgi vermem gerekirse,external HDD'yi usb portuna takıyorum.ardından yeni donanım algılandı uyarısı geliyor.ancak sonra donanımınız doğru yüklenemedi diyor.biliyorum bu gibi bir durumda sürücüyü yükleyince işler halloluyor ancak benim sorunuma o da fayda etmedi.
cihaz son 20 gündür,20 ye yakın X-ray cihazından geçti havaalanlarında.belki diyorum kafasını mı karıştırdı bu kadar x-ray ışını.sorun şu ki bir çalışma için bir sürü avrupa kentinin bir sürü fotorafını çektim ve salak kafam,yedeklemeyip sadece exterbal hdd'dem de tuttum.şimdi bunlar giderse 1 aylık çalışma çekilen zahmetler falan hepsi gidecek tarihin karanlıklarına.
çok baş ağrıttım,üzgünüm,hepinizi çok seviyorum :)

benim tahminim hdd'ye trojen ya da virus girdigi yonunde. bozuldugunu dusunmek istemiyorum sanirim.

yine de denemek isterseniz yukarida yazdigim mesajda bulunan programi kullanabilir ya da baska program onerileri olursa onlari uygulayabilirsiniz.

bence böylesine zahmetli bir çalışmayı kurtarmak için $200 çok da büyük bir para değil. tabi garanti veriyorlarsa. kendinizi profesyonel ellere teslim edin derim. ya da ben olsam öyle yapardım diyeyim. kolay gelsin.

harddiskten veri kurtarmak masraflı bir iş. 200 dolardan başlıyor demiş de o kaç dolara kadar gider acaba. bir de simge falan çıkmıyorsa kafası bozulmuştur büyük ihtimalle ve düzeltmenin bir yolu yok diye biliyorum. benim de harddiskim bozuldu öyle. çok zengin olmadığımdan verilerime elveda diyip yeni bir harddisk aldım ne yazık ki.

herhangi live cd sürümü olan bir linux dağıtımı ile bir denemenizi tavsiye ederim. Live cd ile bilgisayarı çalıştırıp başka bir hard disk e içindeki bilgileri atın. Sonra da bozuk olan hard diski formatlayın. İşe yaraması lazım.

Diski sokup internal disk yapmayi deneyebilirsin. Eger icinden SATA disk cikarsa herhangi bir PC ye baglayabilirsin. Eger IDE cikarsa da bir notebook a takip CD den boot eden bir isletim sistemiyle baska bir USB diske aktarabilrisin saniyorum.

X-Ray cihazlarindan gecme durumuyla ilgili olarak (bkz: faraday kafesi)

walla sözlükten bakıtm uçurulmuşsun. nedenini ise öğrenemezsin. moderasyon bildigim kadarıyla çok yakın arkadasları dısında kimseye ucurulma sebebini söylemiyor

ben hiçbir sebebe ihtimal veremiyorum. neden olmuş olabilir. türk telekom hakkında çok agresif iki entr yazdım en son o olabilir mi?

ss göndermen mümkün mü?

üstad maalesef söylenenler doğru.
ne başlığında entry var ne de hayvan ara'dan arama yapınca bir sonuç çıkıyor. başka bir yöntem var mıdır bilemiyorum bakmak için.

çöp kısmında 3-4 entry duruyordu. biri haricindekiler benim sildiklerimdi. belki bir ara canlandırırım diye saklıyordum. moderatörler 4 entrymi sildi yazarlığım boyunca. bunlar mıdır uçurulmama sebep olan?

sanırsam "çöp entry" den kasıt boş boş şeyler yazmak, sözlüğe zerre katkı sağlamayacak entry girmek.

senin için söylemiyorum tabii, çöp entry kavramını anladığım şekliyle açıklamaya çalıştım.

@rectoa: haklısın. somut düşündüm ben.

Bazen moderatörler bir entry'niz dahi silinmese sizi sözlükten atmaya karar verebiliyorlar. Son okuduğum entry'lere göre de, bir moderatör değil, tüm moderatörler oy veriyorlar atılması istenen yazar için. Yani oy çokluğu ile atılmış olmanız olası.

moderatörler arasında yapılan oylama ile yazar uçurulması hiç inandırıcı değil, biraz tepkileri bastırmakla ilgili ya da başka saçma bir nedeni var... keyif faktörü number one.

sizle alakalı değil ama özellikle aykırı sesleri çok iyi susturuyorlar. kınıyorum şiddet ve şefaatle.

sözlükte hiçbir moderatörün aykırı sesleri susturmaya çalıştığı filan yok. aykırılıktan anladığınız sizin gibi düşünmeyenlere hakaret etmek değilse tabii. şunu söyleyebilirim ki, 2004'ten beri iki kez - haksız olduğuna inandığım bir şekilde - çaylak yapılmama ve zaman zaman bazı moderatörlerle hararetli tartışmalara girmiş olmama rağmen, moderatörlerin (hepsinin) objektif kalabilme yeteneklerine saygı duyuyorum.

çöp entry mevzuu şöyle: çoğu zaman doğrudan uçurulma sebebi olmuyor. ancak kişisel tarihçenize not düşülüyor ve ilk hatanızda uçurulma ihtimalinizi birkaç kez arttırıyor.

kutuyusuk, uçurulma sebebiniz büyük ihtimalle tt hakkında yazdığınız agresif entry'lerdir. sözlükte en hassas mevzu bu. gg entryler.

atma recep din kardeşiyiz, keyfilik yokmuş, objektiflermiş falan fıstık, buna kim inanır? kadir inanı:)
hayır, ben uçurulmadım hatta 9. nesil olarak 4. kez mi ne çaylak yapıldım ama son 2 danesi tamamiyle keyfi. evvel zaman içinde, yazar alımlarındaki entrylerden bir adam aylar sonra nasıl çaylak edilir, daha sonra hiç bir neden olmadan ?

ayrıca bahsettiğim aykırılık fazlasıyla malum ancak görebilmek için o kör zihniyetten çıkmak gerek, geyik amaçlı olsun, ciddi manada olsun bazı tarzda entry sahipleri ya çaylak ya uçmuş ya da susturulmuştur (çaylaklık sonrası artık umursamama, yazmamak gibi) ya da çoğu akıbetleri bildiğinden iki kelam etmemektedir, ki bunlarla ilgili düzünelerce pm de almışlığım var.

neyse, ne diyem mahmut mu diyem demeden evvel, balık baştan kokar diyelim, keyfilikte de haklı olunabileceğini söylerek alakasız bir duyuruda yer işgal etmiş olalım.

@marmara34: haklı olabilirsin. keyif faktörü yani.

ama hangi sebeple olursa olsun uçurulmanın gerekçesi belirtilmeli. belki de azınsanmayacak sayıda yazar yalnış anlaşıldığından, yaptığı çok basit hatalardan ya da mod un hatalarından uçuruldu. mod ların da hatalara yer var işlerinde.

ayrıca uçurulan yazara en azından bir kereliğine savunma hakkı verilirse daha adil işler. uçurulur uçurulmaz siteye girişin yasaklanıyor. son bir kere daha kullanıcı adımızla girebilelim sözlükten öğrenelim neden uçurulduğumuzu.

böyle birden bire kestirilip atılmak kırıcı da olabiliyor. hiç beklemediğim bir anda sanki çok sevdiğim birisi evine giderken kapıları yüzüme çarptı. kendime adıma konuşuyorum aynen böyle bir duygu. hala neden uçurulduğunu bilememekse ayrı bir sıkıntı vesilesi.

derdimi anlatmaya çalıştım işte ambale kafayla. umarım becermişimdir.

yahu daha önce de yazdıydım bi yerlere yeni yazar danışma bürolarından birine galiba tekrar yazayım.

"hiçbir nedeni yokken çaylak olmak" ne demek arkadaş? sen mazoşist bir manyak değilsen veya "ona buna laf giydireyim, çaylak olana veya uçana kadar istediğime söveyim rahatlayayım, sonra da uçarsam uçayım sittiret" mantığındaki yazarlardan biri değilsen çaylak olacağını, uçacağını bile bile entry girmezsin ki zaten. sen doğru sanıyorsundur ama doğru değildir. bu yüzden çaylak oluyorsun veya uçuyorsundur. çaylak olduktan sonra bile hala doğru sanıyorsundur, hatanın farkında değilsindir, o yüzden de nedeni yok sanıyorsundur. bilmemen, nedenini anlamaman gayet normal yani. inan ki nedeni vardır. bak soru sahibi arkadaş ne güzel demiş "telekom hakkında agresif entry girdim, ondan mıdır acaba" diye. ondandır elbet.

yazara savunma hakkı verilmesi diye bir şey de saçma olur zaten. kurallar açık açık belirtilmiş. bunları yapmazsan çaylak falan olmazsın, uçmazsın denilmiş. "bi daha yapmam abi valla hadi be abi" denilecek bir tarafı yok.

moderatörler de okuyor burayı. eminim ki siz soru sorduğunuzda bakmışlardır niye uçtuğunuza. eğer hala size cevap verilmiyorsa emin olun ki haklı bir nedeni vardır.

dostum ilk soruyu ben sormuştum zaten. savunma hakkını önerisini de ben verdim.

tabi ki bir nedeni vardır. bundan şüphem yok. fakat bize bu neden söylenmezse yarın 10. nesil olarak yeniden girdiğimizide aynı hatayı yapmamamız için hiç bir sebep olmaz. nasıl olsa kestirilip atılıyor. sebep söylensin ve gerekirse aynı muamele yapılsın. savunma hakkın da olmayıversin. (olması taraftarıyım hala) ama bunu bilmek hem kişiyi rahatlatacaktır (eğer gerçekten suçluysa) hem de ilerisi için ders olacaktır. ve bu neden genel geçerse bir nedense, karar objektifse bana göre yalnış olsa da ben onu kabullenmek zorundayim.

artık bir önemi de kalmadı zaten. bir şekilde uçurulma sebebimi öğrenebilir miyim diye sormuştum ve cevabını aldım. cevaplayan herkese teşekkürler.

her şeyin fazlası zarar.

bildigim kadarıyla gunde 1 kadeh viski dısında tum alkoller zararlıdır..
viski nin yararı ise kan dolasımını hızlandırması ve sıvılastırması dıye bılıyorum.cok yakın bı akrabama tavsıye etmıstı doktor..

günde bir kadeh şarap için de kalp krizi riskini azaltır diyorlar.
üstadım benim felsefem, nefret ettiğim bir içecek ya da yiyeceği tüketip hayatımdan nefret etmek yerine kısa hayatımı güzel yaşamak. rakı mı seviyorsun, her gece mi seviyorsun, bu seni ilgilendirir. zararlı olduğunu öğrendiğinde içmeyi bırakacaksan, zaten bırak. hiç bir şey olmasa cebe zarar. afiyet olsun diyorum.

alkolün zararlarına giriyor bu konu, senin zevkine ve bünyene kalmış

Ayrıca bütün içecekleri sırayla sorma gibi bir lüksümüz varsa, benim de aklımda birşeyler var

herşeyden önce cebe zarar, dünya para.

Yapay olan her şey zararlıdır. Bir takım işlemlerden geçirilerek üretilen her şey zararlıdır. Ne kadar faydası varsa, kalitesine ve çeşidine göre bir o kadar da zararı vardır.

Şarabın kalbe iyi geldiğini ben de duymuştum ama, alkolün her türlüsünü doktorlar yasaklıyorlar, istisnaî bir durum olmadığı sürece.

içkinin türü değil alkol ile ilgili diye düşünüyorum. rakının da mağlum derecesi.

kesinlikle değildir..
olay tamamen genetik arkadaşım 20senedir gecede bir büyük bitiren babam hepinizden sağlıklıdır hala(zaman zaman büyük biter sonra bir de küçük aldırıp onu devirir)

ben ameliyet oldum o olmadı
ben grip olurum o olmaz
benim kilo problemim var onda hiç yok
yok yahu taş gibi
sinir oluyorum

bilmem anlatabildim mi

Fazla raki icmek, her turlu alkollu ickiyi icmekte oldugu gibi kesinlikle ve kanitlanmis olarak zararlidir.

Alkol bir zehirdir. Ufak miktarlarda ve kisa sureli olarak alindiginda etkisi az oldugundan alkollu ickiler icilebilmektedir. Asiriya kacildiginda ise zarari buyuk olmaktadir.

Bu konuda "yakin akrabam su kadar icerdi bir sey olmadi", "bir tanidigima doktor soyle demis" gibi sozleri dinlememeni oneriyorum. Sonucta saglikli bilgi bu sekilde alinmaz hic bir konuda; o sozleri soyleyenler ne kadar iyi niyetli olsa da. Gercekten rakiyi ve baska alkollu ickileri bilincli olarak icmek istiyorsan Wikipedia benzeri duzgun bir kaynaktan alkol hakkindaki yazilari oku.

Butun bunlari alkollu ickileri hakkinda radyo programi (bkz: pokerci hoca nin mey okulu) yapacak kadar seven birisi olarak soyluyorum. Onu da bir kenara yazalim.

her gün yüzüne çok sert bir kroşe yediğini düşün.
her gün rakı içmekte aynı şeyi karaciğerine yapıyor.

google video? bir sürü eski film ve dizi mevcut.

yok sadece filmlerin olduğu bi site idi.

evet, kategorileri filan vardı. site kapanmış sonra .ca uzantısıyla yeniden açılmıştı. neydi neydi? "nergis çay bahçesi nerde?", "bilmiyorum nerde?" gibi oldu ama idare et.

filmschatten.blogspot.com

aradığnız bu mu bilmiyorum ama.
www.indirmeden-izle.com

evet bu iki site iyi oldu.teşekkürler.

jack o lantern'den aldığım bilgiyi satayım hemen:)
ddr 266 bir ram alıyorsunuz hocam. aşağıdaki linkte sizin makinenize uygun bir kaç ram bulabilirsiniz. linkteki siteden almanızı tavsiye etmiyorum, yanlış anlaşılmasın, hiç sevmem kendilerini ama siteleri pratik.
www.hepsiburada.com

edit: link hatalı gidiyor maalesef. siz yine açılan ekrandan "ram hızı" seçeneklerinden 266 mhz'yi seçin.

Matematik dersi için küçük dershane en iyisidir (Küçük dershane degil de reşat hoca). Normal dershaneler içinde de Üçler iyidir diye biliyorum.

Ben Uğur Dersanesi'ne gitmiştim. Çok da memnun kalmıştım. Bir araştırın isterseniz. Bir de FEM vb. dershanelere ve onun kollarına kardeşinizi göndermenizi tavsiye etmiyorum. Çünkü, oralarda yalnızca derecelik öğrencilerle ciddi şekilde ilgilenip diğerlerini boşveriyorlar. Tutuculuk yapıp dindarlar vs. konularına girmeden bu yönüyle değerlendirmek istedim FEM ve türevlerini.

1) isim olarak dersane tavsiyesi almayın. "ben geçen sene x dersaneye gitmiştim, züpeeer, inanılmaazdaaa" gibi haykırışlar sizi yanıltır. çünkü (a) sizin dersaneden beklentiniz sorduğunuz kişininkiyle örtüşmeyebilir. başarılı bir öğrenciyse sorduğunuz kişi çok iyi hocalardan püf noktaları görmek ona yetiyordur. başarısız bir kişi ise dersanesinin kendisini disipline sokmasından hoşnut kalmış olabilir. (b) dersaneler değişkendirler. bu seneki kadro ertesi sene baştan sona değişebilir, taşlar yerinden oynar. dersanenin adı aynı kurucuları değişir. kurucularla beraber dersanenin felsefesi de değişir.

2) dersane ismine kanmayın. final dersanesinin bir şubesi kadrosuyla, sistemiyle bir semtte mükemmelken diğer bir semtte berbat olabilir. ya da uğur ya da fem ve türevleri ya da aday vs.

3) asılan listelere kesinlikle kanmayın. bir dersane birinci çıkarmaz, birinci olacak çocuğu bulur bünyesine "transfer" eder ve başarısını reklama dönüştürür. bunun alternatifi yoktur. nasıl kobe bryant'la aynı marka ve model ayakkabı gibi 360 slam dunk konduramıyorsanız gittiğiniz dersane de sizi havalara uçurmayacaktır.

3) gelelim seçim meselesine. öncelikle kardeşinizin gidebileceği uzaklıktaki her dersaneye gidin. giderken kardeşiniz yanınızda olsun. dünyanın en iyi öğretmenleri dahi olsa kardeşinizin kanı ısınmadıktan sonra çalışmayacak, hatta belki dersaneye gitmeyecektir.

3-a) dersaneyle görüşürken gıcık bir veli olduğunuzu hissettirin, sizin problemli bir kişilik olduğunuzu düşünsünler. bu davranışınız ileride işinize yarayacak. dersane sizinle karşılaşmamak için öğrencinize en iyi hizmeti vermek için çabalaycaktır.

3-b) görüşmelerde akla gelecek gelmeyecek her şeyi sorabilirsiniz. cevaplamak zorundadırlar. alacağınız bilgilerin yanında, eğer karşısınızdaki şahıs soruları cevaplamaktan kaçıyorsa, sizi başından savmaya çalışıyorsa kardeşiniz de o dersanede benzer bir yaklaşım görecek demektir. uzak durunuz. ya da bahsi geçen şahsiyet sorduğunuz soruların cevaplarına vakıf değildir ki bu şahıs büyük ihtimalle kurucu ya da kurucu temsilcisi olacağından uzak durunuz. zira balık baştan kokar.

3-c) mümkünse yayın örneklerini "bir bilen"e inceletin. hocalar yayınla sınırlıdır. öğrenci yayından hareketle hocayı sıkıştırır. default bir dersane hocasının derdi öğrencilerin sınavda iyi yapmaları değil dersanenin kullandığı yayında iyi sonuçlar almalarıdır. zira hocalar öğrencilerin öss performansıyla değil, deneme sınavı performanslarına göre değerlendirilirler. ne kadar iyi yayın o kadar iyi hazırlık.

3-d) dersanenin fiziksel özellikleri de önemli bir kriterdir. gittiğiniz dersaneyi mutlaka gezin. ve sadece ilk katları değil. kimi dersaneler standart sınıf sistemi yapmazlar. her sene kat kat yenileme yaparlar. ilk kat mobilyası bu sene değiştiyse o mobilya üst katın o katınkiler bir üst kata ve bu böyle devam eder. diğerlerinden daha kötü fiziksel şartlarda eğitim görmek kardeşinizi ayrımcılığa uğradığına inandıracak ve performansını düşürecektir.

3-e) dersanenin bulunduğu yer de önemlidir. mümkünse evinize çok yakın bir dersane seçmeyin. bir öğrencinin evi dersaneye ne kadar yakınsa geç kalma potansiyeli de o kadar artar. dahası dersanenin işlek bir caddede olması da çoğu zaman avantaj değil dezavantajdır. çevreden gelebilecek gürültüler derslerin boş geçmesine sebebiyet verebilir.

kolay gelsin.

nesibe aydın kesinlikle.

ben de zamanında bedava diye yanlış dershane seçmişim,pişmanım. yani fiyatı çok da düşünmeyin :) dersanede; önemli olan kardeşinizin durumu. buna göre önce, küçük dershane mi büyük dershane mi seçeceğinize karar verirsiniz(tamamen kendi gözlemlerimdir) eğer kardeşinizin durumu ortalamanın üstündeyse küçük dershaneye göndermeyin, hem tanışabileceği öğretmen sayısı,yayın sayısı ve sınavlardaki ortalama farklı olur. yani iyi bi öğrenciyse o dersanenin birincisi olduktan sonra bırakır işi,bana öyle olmuştu. velhasıl iyi bi öğrenciyse yahut potansiyeli varsa büyüt dershaneye gönderin. benim kardeşim de açı'ya gitti bu sene(sıhhıye) çok memnun, puanı epey de yüksek gelecek(reklamdan para mı alsak).
Ama ortalamanın altındaysa büyük dershanelere göndermeyin en iyi dershane bile olsa ilgilenmiyorlar,paralarını alıp daha az iyi hocaları veriyorlar. küçük dershanelerde ilgilenme olayı artabilir. tabi dershanesine bağlı :) küçük oda tipi olaylar var,bi adı vardı o sistemin ama hatırlamıyorum,5-6 kişiyle özel ilgileniyorlar. ankara'da nesibe aydın önerirler ama, gidenlerin altyapılarına da bakın evet benim arkadaşlarım gitti oraya ve çok şahane yerleri kazandılar ama altyapıları da iyiydi yani :) kolay gelsin,gerçi galiba artık liseler 4 yıl olmuş 2 senesi daha var :)

keneyi koparmayiniz ile kastedilen keneyi vucuttan cikartirken, vida gibi dondurmek gerekir. cogu kisi bunu beceremedigi icin keneyi cikartirken, ignesini vucutta birakiyor ve boylelikle zehir daha kolay yayiliyordur. ignesini vucudunda birakacak sekilde keneyi kopardin diyelim; herhalde cerrahi bir islem ile o bolgeyi dezenfekte ederler.

sondan başlayalım:
hayır tedavisi yok.
zehir vücudunuza enjekte olunca ölüyorsunuz evet.
keneyi kopardıktan sonra geri dönüşü, şans bağlı.
hastanede koparılması gerekiyor.
keneye bir şeyler enjekte edip felç olmasını sağlıyorlar, böylece keneyi çıkarıyorlar.

not: doktor ya da tıbbi konularla ilgili bir insan değilim. sağdan soldan okuduklarım bunlar. bir uzman bu konuda yazıp, hem yanlışları düzeltir hem de bizi aydınlatırsa daha iyi olur.

kene vücuda yapışınca kafasını içeri sokar (iğnesi yoktur. direkt kafayı daldırır). götünden cımbızla tutup çekerseniz kenenin kafası kopar içeride kalır, göt kısmını çıkarmış olursunuz. yapılması gereken (zeytinyağı veya sıvı sabunla yapıyorlarmış ama yine de risk almayıp hastaneye gitmek lazım) kafasını kopartmadan, kafasıyla birlikte keneyi çıkartmak.

ölüm olayı sadece kkka taşıyan kenelerde oluyor. onlar nasıl ayırdediliyor onu bilmiyorum ama...

www.who.int

evet ben de okuduklarımı aktarayım. Kene hayvanı boruyu size soktuktan sonra kan emmeye başlar, kan emmesi bitince (ki bu uzun bi süreçmiş) boruyu çıkarmadan önce bir tükürük mü ne bir şey salgılar, işte virüs varsa bunda olur. keneyi elle çıkarmaya çalışırsanız, bu tükürüğü zorlanma esnasında salar, eğer virüslüyse bitmiştir olay.
o nedenledir ki döndüre döndüre ya da çeşitli tekniklerle çıkarmayı öneriyorlar. ha bir de, keneyi eliyle ezen bir çocuk öldü çorumda. virüs bu şekilde de geçebiliyor diye okumuştum, ellemeyiniz keneyi. eldivenle tutunuz. ama tavsiyem hastanenin yolunu tutmanızdır tabi

(git: 29302)

virüslü keneyse evet çok ciddi tehlikesi var. normal bir keneyse kopartarak çıkarttığınız zamanda orası derinin içinde kalıyor ve deri bu yabancı maddeyi atmak için iltihap salgılıyor filan falan rahatsız edici ve mikrop kaptırabilecek bir olay, ölümcül olmasa da hoş bişiy değil.

yav artvine fındık zamanı gittim 3 sene önce orda milyonlarca kene var. herkesi ısırmış köyde en az bir kere. ben ordayken arkadaşımı da ısırdı çevirip aldılar hala da sağlam adam. orda da kene yüzünden kimse ölmemiş. tuhaf geliyo bana o yüzden şehrin ortasında kene yüzünden 1 sürü kırımla kongoyla uğraşmak. bok yoluna gitmek gibi.

eğer asker, askere gitmese ölmeyecektiyse ve askere gittiği için öldüyse (kanser de olsa bu) şehit sayılmalıdır. ayrıca burda kimin kimi şehit saydığı da pek önemli değil sonuçta.

"“Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Ancak (savaş) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmaz.” (Hacc Sûresi, 58)"
"“Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah’tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.” (Al-i İmran Sûresi, 157)"

bir hadis ise soyle;
"“...Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz. Onları hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltip-ıslah edecektir. Ve onları, kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete sokacaktır.”

kuranda tanimlandigi sekli bu sekilde. kabaca allah yolunda olmasi gerekiyor sehit olabilmesi icin.

ayrica bizlerin sehit diyip dememesi ne onem arz ediyor onu da anlamiyorum. bununla ilgili bir yazi neticesinde bir yazar ucmustu o yuzden pek bir sey diyesim gelmiyor hele ki duyuru disari acikken.

şehadet kavramı pek çok kültürde insanları ölüm fikrine daha kolay alıştırmak için kullanılıyor. fedailik kültünün çok yaygın olduğu orta doğu menşeili şehadet orta doğu'da farklı (islam-dışı) ideolojileri mensup gruplar tarafından da rahatlıkla kullanılmıştır. pek çok marksist örgütün "devrim şehidi" gibi bir tamlama kullandığını biliyoruz. bunun üzerine daha çok yazılabilir ama halkın değerlerine uzak aydın dallamalıkları derler, halkı askerlikten soğutmak derler... derler oğlu derler... tartışmaya kapalı bir kavram yani...

Dini yönü entrapmen'in dediği gibi, Allah yolunda ölmeyle alakalı. Ancak biz daha çok militarist hadi militarist demeyelim de orduya sempatiyle bakan milletlerden olduğumuz için şehit kavramı geniş. Ki kanımca bu osmanlı'dan da kalan bir gelenektir. Böyle şeyler kolay kolay değişmez, Türkiye'de biri vatan için çalışırken ölüyorsa şehittir. Böylece hem anaların babaların yüreği daha ferah tutulur hem de ölen kişi yüceltilir.

laptop'ı devamlı download yaptığı için 20 günde bir keyfekeder dinlendiren(!) birisi olarak pek fazla bişey olmayacağı kanaatindeyim. eğer fanı düzgün çalışıyorsa, işlemci sıcaklığı anormal sıcaklıklara çıkmıyorsa bence bir problem olmamalı.

dinlendirme diye bi olay yok arada fanları temizleyin 6 aydır kapanmayan bilgisayar biliyorum.

duzgun sogutma oldugu surece hicbir sorun olmaz. arada restart edersin, os kendine gelir, olur biter.

kritik bi sıcaklık olursa kendini kapatıyor zaten, dert edilecek bisi degil. ha elektirik fln kesintisi olan bi yerdeysen psu ya zarar verelibilirsin de normal calsıırken de olabilir bu. dert edielcek bi durum degil. acık bırak gitsin.

son 3 sene icersinde bilgisayarimin toplam kapali kaldigi sure en fazla 20 gundur. hava ile sogutuyorum ve islemciyi, ramleri (kisaca anakartin uzerini), ekran kartinin fanini ve kasanin civarini ayda bir muntazaman temizliyorum. Kasayi az biraz temiz tuttuktan sonra ve islemci, anakart ve ekran karti sicakligina dikkat ettikten sonra hic dinlenmese de olur kisaca. bunlarin sicakligini kontrol etmek icin (bkz: speedfan) (genellikle yer)

biraz daha abartırsak hadiseyi açıp kapatmak bilgisayarın donanımsal ömrüne hiç kapatmamaktan daha büyük zarar verir. sonuçta akım dolaşıyor, akım kesiliyor filan. bilgisayarı yavaşlatan işletim sisteminin uzun süre çalışmak için inşa edilmemiş olması. şunları en son ne zaman resetlediğimi bilmediğim emektar pc'mden yazmakta olduğuma, diğer arkadaşlar gibi temizliksever bir bünye de olmadığıma göre, sizin sorun etmeniz gereken bir şey yok demektir. ha bu arada bilgisayarı 10 dakika kapatmakla, 5-6 saat kapatmak arasında hiçbir fark göremiyorum. sonuçta "sahip bana izin verdi" gibi bir mantık yürütecek değil.

peki sürekli açık kalmasının elektrik faturasına olan etkisi nedir? bilgisayar 2 günde bir 6-7 saatliğine kapanıyor ve elektrik faturası 80 ytl civarı geliyor. hiç kapamasam ne kadar artar fatura (tahminen)?

Bu fatura, bilgisayarın yanında hangi elektrikli aletleri kullandığınıza göre değişir. Yani faturanızı bize söylemeniz, tahminimizi kolaylaştırmaz. Fakat biraz kabullenme yapabiliriz. Bilgisayarınızın özelliklerini bilmiyorum, bu yüzden gece monitörü kapattığınızı düşünerek, günün yarısını monitör açık yarısını kapalı hesaplayarak bilgisayarınızın 250W harcadığını öngörüyorum. Epey değişebilir bu bilgisayarınıza göre. Dizüstü ise bundan çok daha düşük olacaktır. Fakat bir multimedia canavarı ise katlanabilir de bu sayı. Oldukça değişken. Tedaş'ın fiyat tarifesine göre kWh için yaklaşık 15 YKR alabiliriz. 200W*(15YKR/1000Wh)*90h=270 kuruş o da eşittir 2,7 yetale.

akşkan o halde dünyanın en yavaş bilgisayarını kullanıyor olmalısın

herkese teşekkürler.

(bkz: hijackthis)
yalnız kullanırken dikkat etmekte fayda var.
neyi silip neyi silmememeniz gerektiğini araştırın, soruşturun.

bunu kullanabilecegimi pek sanmıyorum. eger log file bana yolla ben sana neyi silecegini söylerim diyen bir yardımsever varsa oh ne ala??

ya aslında abartmışım, hijackthis son aşama olmalı öncelikle isterseniz spyware doctor ya da adaware gibi programları deneseniz daha iyi olur. hallolursa riske girmeye gerek yok.

kaspersky 2009 internet security yukle, bi aylik deneme surumu war. hem virusu, trojani temizler atar, hem firewall u war bilgisayari korur bide sistemi kasmaz. tavsiy ederim

cok saolun. spyware doctor ile su an icin halloldu gibi. yarn bakacaz tekrar.

osym sitesinde yok iddia eden arkadasınıni icabına siz bakın.

www.ugur.tv

osym puantaj kriterlerinde her sene ufak tefek değişiklikler yaptığından dolayı alacağınız puanı kesin olarak hesaplayabilmeniz mümkün değildir. ayrıca sınava giren adayların doğru ve yanlış cevapları da standart sapmayı değştireceğinden puan motorları size bir fikir vermekten öteye gidemez. şu anda internette bulunan puan motorlarının büyük bölümü 2007 oss kriterlerine göre puanlama yapmaktadırlar. aradaki farkı yaratan girilen taban puanlardan kaynaklanmaktadır.

umarım istediğiniz bölüme yerleşirsiniz.

sınav sonuçları belli olduğunda göreceğin yüzdelik dilim ile geçen sene istediğin bölüme girenlerin yüzdelik dilimini karşılarştırmak en mantıklısı diye düşünüyorum. yani öyle olmalı bana nasip olmadı tercih yapmak hiç :)

dogrutercih mi? sabahtan beri ariyorum buldugum en kotusu o oldu.

bi kere netleri 0,5 ve katlari olarak istiyor, kardesimin 3 tane 0.75 li sonucu var. hatta nokta yerine virgul koyunca sonucu degistiriyor...

- (eksi) rep.

www.kulturdersanesi.com.tr

www.oss-lgs.com

biz zamaninda kagit kalemle yaprdik bu hesaplari, teknoloji gelisti tabi hey gidi günler hey :)

şu ana kadar kullandığım asus ve msi ürünleri arasında bir karşılaştırma yaparsam, ulaşacağım sonuç: asus incelik, bol özellik, msi ise daha az özellik daha uzun ömür derim. farklı görüşler olacaktır ama benim deneyimim bu. şahsen alacak olsam asus'u tercih ederim, şu teknoloji çağında hangi elektronik aletin ömrü dayanıklılığı ile ölçülüyor?

msi'ın işlemcisi daha guvvetli ve az pil tüketiyor. bunun dışında farkları yok bildiğim kadarıyla.

msi 1.6 ghz
eee pc 1ghz

tak çıkar mantığıyla kullanmak istiyorsanız (bkz: usb to ide sata adapter)

içindeki kagıtlarda anlatır zaten master/slave olarak nasıl tanıtacagın jumper ayarı fln.

eğer taşınabilirlik gibi derdin yoksa butlaka normal hdd al.

evet harici istemiyorum zaten.. normal alıcam.. teşekkürler cevaplar için..

ide'ye göre konuşursak, xp'nin (sanırım sp2 öncesi versiyonlarında) 130 gb üstü hard diskleri en fazla 130 gb olarak görme gibi bi' sorunu var. olur da böyle bi' sorunla karşılaşırsan biraz aramayla çözümü bulabilirsin. bi' de söylendiği üzere bios'un da uyumlu olmasi lazim. ya da bi' saniye, söylenmemiş, ben söyledim şimdi evet.

gerçi pek anlamıyorum diyo'san biraz fazla uğraştırabilir ama şu linkler de yardımcı olabilir bi' zaman. ben şahsen ilkinden öğrenmiştim böyle bi' sorunun varlığını;
www.largeharddrivesupport.windowsreinstall.com
www.turkeyforum.com

Yeri ve özellikle olsun istediğin bir özellik(2+1 kombili gibi) varsa söyle, yardımcı olacak kişiler bulunur...
Çok acele değilse ben sordururum, ama bu hafta sınavlarım var ilgilenemem, o zamana kadar bulamazsan yardımcı olmaya çalışırım.

@late viper: temmuz başı gibi taşınmam lazım. durugöl merkez arası bir yer düşünüyorum. 500 ytl kira 100 ytl de yakıt limiti belirledim. 3+1, geniş mutfak, murfak dolabı, yeni bir banyo olmazsa olmaz. 2 ve üzeri bir katta olması, evin güneş alması da isteklerimiz arasında. ilginiz için teşekkür ederim. sınavlarınızda başarılar.

maxtor harici ürünleri kullanan tanıdıklarım var, bahsi geçen sorunlardan şikayet ettiklerini duymadım. ama kendim kullanmadım.

western digital'in harici disklerini kullanıyorum, fakat $imdiye kadar offline olduğunu hatırlamıyorum..

çalıştığınız kurumun muhasebe departmanı gerekli işlemleri yapmanız için bir kağıt çıkarır, bununla bağlı bulunduğunuz ssk müdürlüğüne başvrursunuz, iki fotoğraf ve 50 kuruş verirsiniz. ben alırken böyle idi.

Biz stajda almıştık ve hiçbir işlemi kendimiz yapmadık. Bir fotoğraf, 1 YTL ve bir de nüfus cüzdanının fotokopisi yetmişti. Bence şirketin muhasebesiyle görüşmeniz yerinde olur. Onlar belki de kendileri yapıyordur.

karne kalkmadı mı yahu ? vizite ile gidiyorsun hastaneye tc numarasıylan oluyor ?

benim bildigimde karnenin kalktigi yonunde. hatta gecen ay muayene icin saglik ocagina gittim. muhasebe departmanindan aldiginiz vizite kagidini ilgili bolume veriyorsunuz, onlar size numara veriyor. daha sonra o numarayla gidip sira aliyorsunuz.

(bkz: #12513073)

para istemediler. sadece vizite kağıdı yetti. ne olur ne olmaz diye fotoğraf ve kimlik fotokopisi götür istersen.

cooldude sürümü rapidshare linklerini verebilirim isterseniz.

rapidshare üyeliğim bittiği için torrent olsa daha iyi olu açıkçası.

o zaman kolay gelsin diyeyim. torrent maalesef.

demonoid'e baktim, orda da bol seedli yok.

yine de aramış etmişsiniz, teşekkürler herkese.

emule'ye baksanız?Bir sürü kaynak bulabilirsiniz kanaatimce.

x-men 2:
28 seeder (hizlidir eminim)
zamunda.net

veyahut uye olamazsaniz oraya (500 bin kullanici limitleri vardi ama...)

www.arenabg.com
8 seeder var bunda da.

hepsini indireyim veya tek cd olsun derseniz (1. ve 2. verdigim 2 cd)
x-men trilogy (icinden secebilirsiniz):
zamunda.net

Çok teşekkürler ;-)

Bu bi bug mudur yoksam bendeki firefox dan mı kaynaklanıyor bilemiyorum fekat verdiğin linkler bende ... halinde çıkıyor. urun.gittigidiyor.com/2-GB-USB-2-0-RAL...ZZ10390403 gibi. Bunu düzeltirsen belki birileri yardımcı olabilir...

Edit: Şu an düzeldi hanioluryabazen mi düzeltti bi cevap verebilirse sevinirim...

@selimse: linklerin üzerine sağ tıklayıp kısayolu kopyala dedikten sonra adres çubuğuna yapıştırırsan sorun aşılır.

@hanioluryabazen: aynı markanın aynı işlevi gören aletlerinin farklı versiyonları olduğunu sanıyorum. gittigidiyordaki version 2 sanırsam. yanılıyor olabilirim, tamamen isimden hareketle salladım.

valla maxthon 2'de cpu saving mode var, ama tüm flashları durduruyor ya da sadece etkin tab'dekileri çalıştırıp diğerlerini durduruyor. flashlar neyse de etkin olmayan tab'de javascript çalışmasını durdurduğu için mesela rapidshare geri sayımında sorun oluyor, ya da youtube flashları durdurduğun için başka bir tab'e geçince ilerlemiyor. keşke site filtresi filan olsa, şundakileri durdurmayabilirsin denilebilse.

her neyse belki böyle bir özellik firefox ya da opera'da da vardır ama ben opera hiç kullanmadım, firefox'ta en son 1.5 release edilmişti değil mi:)

Ben firefox da flashblock eklentisini öneririm. Tüm flashları ilk açılışta blokluyor sonradan siz istediklerinizi bir seferliğine veya kalıcı olarak açabiliyorsunuz. Bunun dışında adblock plus diye bir eklenti daha var bu da reklamları blokluyor, tek başına hiç denemesem de bu da reklam flashlarını bloklayabilir...

opera ile urlfilter.ini dosyaları var bunlardan kullanaiblrisin.

bi de sag tıklayıp block kontent diyerek de engelleyebilirsin bunları.

ad muncher kullan ne var ne yok kapatıyor.

operada araçlar-> gelişmiş -> engelenmiş içerikler den sozluk.sourtimes.org adresini engellersen olur herhalde.

(bkz: microsoft sam)

microsoft sam biraz kabız konuşabilir sonradan indirilerek kurulan microsoft mike'ın konuşması daha düzgün gibi geldi bana.

bebeüğüm opera yükle "v"ye bas :)

ikitane öss mi var?
kpss mi demek istedin?

@demlikpoşet: sanırım meslek liselerinin çocuk gelişimi bölümünden mezun arkadaş.

@cerren: sadece 1 bölüm soruları, yani türkçe, sosyal-1, matematik-1 ve fen bilimleri-1 sorularını çözmekle yükümlüsünüz. diğer bölümün soruları size 0 (sıfır) puan getirecektir. şimdiden başarılar dilerim.

öss sınavına giriyorsan işin cidden zor :D

şaka bi yana.. senin epey edebiyat çözmen lazım. dilbilgisine ve anlatım bozukluklarına dikkat etmelisin ki çocuk gelişimini de doğrudan doğruya etkileyebilesin.. ne diyom yahu ben.. fen kültürü ve sosyal bilgisi dersine yoğunlaş en iyisi mi sen...

başarılar..

öss SINAVIna gireceğinize göre edebiyatta, dil bilgisinde işiniz zor anlaşılan. oraya yoğunlaşın bence. öss'ye girecek olsanız fen derdim ama...