Açıkçası söyledikleri gibi acaip kirli felan değil o damacana sular. o çubuklu alet suda eğer mineral varsa onların çözünmesini sağlayıp kötü bir renk ortaya çıkmasına neden oluyor. bu aletin süzdüğü suyun filtresi minerallerin geçemeyeceği kadar küçük olduğu için suda mineral yok bişey yok e haliyle renk de çıkmıyor ama içimi güzel kullanılan filtreler sayesinde. biz 2 yıl oldu kullanıyoruz en azından musluk suyunu içilebilir kıvama getiriyor. bir kere damacana almadık kendi parasını çoktan çıkardı. sitesi de www.waterbox.com.tr olsa gerek.

biz de waterbox kullanıyoruz ve aynı test i bize de yaptılar. şimdi bu alet reverse osmosis yöntemiyle suyun içindeki faydalı faydası bütün organizmaları süzüyor. suyu saf suya yakın bir hale getiriyor. bir fikre göre sudan alınması gereken faydalı mineraller günlük yediğimiz besinler sayesinde zaten fazlasıyla alınıyor, diğer görüşe göre ise su içerisinde ki mineraller çok önemli ve asıl faydayı bu sağlıyor.

biz ilkine inandık. buna yapılan test de etkili oldu tabii. istersen aldığımız kişiyi sana yönlendirebilirim. yalnız o senin bahsettiğin model seyyar olanı galiba. biz mutfak altına monte edilen modelini 1100 lira gibi bi paraya almıştık. bu şekilde tezgah üstüne bi musluk monte ediyorlar ve yorulmadan suyunu alabiliyosun.

edit: maliyet olarak hesap yaptığında, uzun vadede her zaman karlı çıkıyosun.

saf su içmek asla tavsiye etmeyeceğim bişey. zira o osmosis denilen türkçesi ozmos olan olayın normal yöndekini vücudunuz yapacak ve tüm tuz ve mineralini suya vermeye uğraşıp bünyeye yeterli miktarı bırakmayacaktır. kamplarda bile kar suyunu eritince içine ya mineral tabletleri yada tang filan karıştırırdık.

bu testi bizim apartmanda da yapıyolardı. tabi yermi anadolu çocuğu. gittim mutfaktan bir adet maden suyu getirdim al abi dedim birde buna sok o probları bakalım ne olacak. başladı yok efendim cihazı patlatırmış da, çok fazla mineral varmış da içinde. ebe dedim artizz senin çamur dediğin şey de bu minerallerin yanmasıyla oluşmuyo mu bizim musluk suyundaki. yani kıssadan hisse: gözünüzü o pis siyah renkle boyamalarına izin vermeyin derim.

biraz uç bir örnek ama rakı'nın suyla karışınca beyaz olması gibi bişi. uygun kimyasallarla istenen renkleri değişik şekillerde elde etmek mümkün. kurban olsunlar o çamura onlar. ben yapayım onların testislerine bir elektroşok bakalım ne renk olacak.

Değerli bilgileriniz için teşekkür ederim.onaylı belge göremediğim için aldırmamıştım anneme biraz da şüpheci olduğum için.Diğer tez elden satn alan komşulara söylesem mi gerçeği bilmiyorum.Bize satmaya çalıştıkları şu marka
www.bmsaritma.com

kesinlikle almayın, aldırmayın.
öğrenciyken bir arkadaşımla beraber bunların eğitimlerine katılmıştık.
eğitimde her şeyin düzmece olduğunu anladık gayet.

alırlar senden ücreti.

Yaptığınız her alışverişin bir onay kodu vardır. İade yapılırken sizden fatura/fişle birlikte kredi kartının okunduğu pos cihazından çıkan slibi de isterler. O işlem iptal edildiğinde alışveriş yapmanızın sonucu olarak elde ettiğiniz tüm hakedişleriniz geri alınır.

ayırca harcadığın bonuslar da alışveriş yapılmış gibi harcama görünür.

bildiğim kadarıyla onay bekleyen provizyonlarda önizleme yapılıyor işlemlerle ilgili. Bonusları cart diye girmiyorlar hesaba. Bakıyorum benim bonus halen işlememişler ve onay bekleyen provizyonlarımda halen 3-5 işlem görünüyor ya da benim banka benimle dalga geçiyor.

geçenlerde biri bu konudaki açığı yazmıştı duyuruya; dediğine göre alışverişi hepsiburada.com dan yapıp iade ederseniz, puanlar para cinsinden yatıyormuş hesaba; Yani beleş alışveriş olmasa bile puanları nakit paraya çevirmek isteyenlerin işine yarar.

çiftlik caddesi'nde paradise cafe var. ama iki katlı olan değil, kırmızı dekorasyonlu, tek katlı. oradan aşağı doğru inersen solda cibran cafe'yi göreceksin. wireless ve nargile bir arada bulunur. alkol kullanıyorsan h.içi gidilecek yerler konusunda bir rehber yazayım. yoksa ben bilmem etmem başka bi' şey.

walla samsuna gidiyosan peynir üzeri yumurtalı pide yemeden gelme..enfes bişey.hani samsun dedinde aklıma geldi.

atakuma gidilirken sağda teleferik göreceksin. onlara bin yukarı amisos cafeye çık. güzel bir pidesini ye. buranın manzarası da lezizdir.

sonra tekrar teleferikle aşağıya in. araban varsa arabayla, yoksa hemen yoldan gçen dolmuşlarla atakuma git. orada ebvai çeşit alkollü mekan vardır. bendeki alışkanlıktan ötürü ben gırgır'a gidiyorum. diğerlerinden daha sessiz oluyor mekan büyüklüğü dolayısıyla.

çiftlik caddesinde çalıkuşu, beyaz ev restaurant veyahutta hacı adı verilen dürümcülerin birisinde muhakkak cipsli, soslu bir dürüm ye.

aklıma geldikçe mesajla iletirim yine.

@want: cibranın adı ve sahipleri değişti. gitmedim ama gidenlerden de pek şikayet duymadım.

abicim bol bol pide ye sen. dürüm ye pide ye. iyidir öyle samsun. samsun'un uyuşturucusudur pideyle, dürüm.

yeşilyurt'ta alışveriş yapabilirsin, sinemaya girebilirsin, yemek yiyebilirsin fakat çok fazla tikimsi insancık olur, rahat edemem dersen gitme. bi de sigara içilmiyo orda. nargileyi en güzel patron cafe yapar ve yanında ikramı boldur. wireless konusunda pek bi bilgim yok. içmek için gırgır'a alternatif olarak yeni açılan republic bar'ı tavsiye ederim zira samsun'un ilk rock barı ve cuma- cumartesi canlı performans var. nargilesi olmamasına rağmen müzik seçimi ve dekoruyla en kaliteli kafe baran sinema kafedir (planet sinemasının üstü). ayrıca hava çok soğuk diilse sahilde veya iskelelerde de alkol alınabilir.

www.fbe.itu.edu.tr şuradaki linkleri takip ederek veya enstitüye telefon açarak en doğru bilgilere ulaşırsınız sanırım...

her okul kendine göre kaideler belirler.
bu kaideleri de üniversitenin ilgili enstitüsünün sitesinden bulabilirsin.

Şanlıurfa'ya olacak.

urfa havalimanı şehre havaş'la 15 dakika.
otobüsle gitmeni tavsiye etmem, firmalar, mola yerleri berbat. Antep-Urfa arası yol da çok tehlikeli.
direkt urfa, uçak derim.

1-yeni havaalani diyarbakir yolunda ve sehir merkezine (balikligol) uzak (20 km diye hatirliyorum; 40 miydi yoksa?)
2-thy ile direk urfa'ya git, antep uzaktir...
3-oneriler: arabasi olan bir arkadas bul, olmadi araba kirala ve:
harran'i ve halfeti'yi gor... hatta eger halfetiyi gorecekseniz, antep'e gidip oradan halfetiye ugrayip oyle urfa'ya gelebilirsiniz...
4-ataturk baraji da uzak kaliyor, gorup gormemek size kalmis (adiyaman yolunda) ama giderseniz yol uzerinde bozova'ya da ugrayin...
5- sehir merkezinde balikligol(halilurrahman, aynzeliha) ve camileri disinda gormenizi tavsiye edebilecegim yerler:
ulu cami
selahaddin eyyubi camii
hz eyup makami
urfa kalesi
tilfindir tepesi
ve en az bir konukevi (cevahir konukevi'ni tavsiye ederim)

6-mirra seviyorsaniz en iyisini halilurrahman taziye evinde yapiyorlar; bi taziye dileyip iki dakika oturup iki fincan mirra icebilirsiniz...

7-seviyorsaniz biyam bali (meyan koku serbeti) icin; mutlaka ama mutlaka ciger ve kusbasi yiyin (meydanda ali baba tavsiyemdir)

8-kacakcilar pasajina ugrayin, kacak cay, tenekeyle tang falan alin... bakircilardan bir iki hatira alin...

9-kisin ortasi da olsa urfa sicaktir; kalin seyler almayin, tedbiren bir mont yeter...

10- sira gecesine gidecekseniz kisi basi 25 liradan fazla vermeyin; cok bir verim de beklemeyin...

@thunder önerilerin için teşekkürler ama ben zaten urfalıyım :D 11. gidişim olacak uçak biletleri ucuzlamışken otobüs rezilliğini çekmeyeyim dedim ama yinede teşekkürler

Eğer erken saatte gitmek istiyosan Diyarbakır Havalimanına git. Çünkü urfa seferleri akşam.. Diyarbakır havalimanından 500 metre yürüyünde şehir içindesin zaten ordan urfa yönüne gelen herhangi bir minibüs veya otobüse el kaldır :D

zeytinyağına ekmek banarak hafif bir giriş yapınız bence. sonra kahvaltılık peynir zeytin gibi hafif şeyler.

iki parmak rakı içilebilir.
biraz ekmekten sonra alca seltzer ya da gripin+limon sodada eritilip içilebilir.
çok soğuk olmamak kaydıyla bira içilebilir.

hepsi denenmiş ve bünyeme uygunluğu test edilmiştir.

çubuk kraker - maden suyu.

bir büyük bardak mümkünse bira bardağı çamlıca gazoz içine bol limon.

alka seltzer.yarım saate bir şeycik kalmaz.sonra ne istersen yersin =)

Bu gibi durumlarda benim mideye en iyi doritos klasik yardımcı oluyor. İlaç gibi geliyo tek kelimeyle

kesinlikle sedergine, bi bardağa su koyuyorsun atıyorsun bunu maden suyu gibi oluyor, c vitamini felan sanırım ama akşamdan kalma konusunda bir numara

soda ayran karıştırın iyi geliyor ya da bana ice tea cool mu ne varya o baya ii gelir ama herkese napar bilmioyorum

portakal ye 2 tane, mis gibi olursun. hem susuzluğu alıyor hem de kafa o bulanıklıktan çıkıyor.

AÖF'den/kayit bürolarindan aliyor serefsizler.

e peki yasal mı bu lavukluk? Aöf'ü şikayet etsem ne sonuç alırım? bir de kime şikayet edilecek tabii?

yasal değil ama ispat edilemez. aynı şekilde okullardan da öğrenci listeleri sağlanıyor ve sbs, öss öğrenciler ve tabi beraberinde aileleri rahatsız ediliyor. devlet buna bi' şey yapması lazım.

ne olmasını bekliyorsun? tabii ki hesap özetlerinde ortaya çıkar ve yakayı ele verir. bazen çıkıyor öyle akıllılar ama maksimum bir ay içinde yakayı eleveriyorlar.

tüm sorumluluk bankanındır. diyelim hesap açtırdınız ve 1.000.000 ytl yatırdınız, bir şekilde sizin rızanız,onayınız veya isteğiniz olmadan bu para çekildi, siz itiraz ettiğiniz anda, banka bunun aksini ispatla yükümlüdür, yani gişeden nakit çekildiyse nüfus cüzdanı ve dekonta atılmış imza, transfer talimatıyla yapıldıysa şekil şartları uygun ve imzalı talimat (yüksek tutarlarda telefon teyidi de alınır), ama siz kendi güvenliğinizi tehlikeye atacak bir şey yaparsanız, boş kağıda imza atıp 3. kişiye vermek, telefon ve internet bankacılığı bilgilerini başkasıyla paylaşmak, bunlar sizin sorumluluğunuzdadır. bunun bir istisnası da tabii ki kanuni takip ve ödemelerdir. mesela sizin hesabınızda 1.000.000 ytl var, aynı zaman taksitli bir krediniz var, ödeme günü geldiğinde bu taksit hemen alınır, ama burada krediyi alırken imzaladığınız ödeme planı olduğu için bilginiz dahilinde olduğu varsayılır. veya bu hesaba bağlı bir çek keşide ettiniz, çek bankaya ibraz edildiği anda ve yine şekil şartları uygunsa ve hesap uygunsa sizin onayınız aranmaz.

banka paranızı size öder ama calınan parayıda o personelden ss kuralı cercevesinde tahsil eder. bunu yapan arkadas bir daha hiçbir bankada çalışamaz.

para aktarması için sisteme girerken kendi kullanıcı adı ve şifresiyle girer, dolayısıyla hangi personelin para aktardığı sistemde görünür

bunu yıllarca yakalanmadan yapanlar var. link aşağıda. türkiye'nin en büyük banka doladırıcılığı. kadın kanserden öldü sanırım. diğer elemanlar da tutuksuz yargılanıyorlar şu anda. hatta bir tanesi akp'li bir belediyede işe başladı tutukluluk durumu ortadan kalktıktan sonra.

www.haberler.com

illa şikayet lazım değil. hesap sahibinin ruhu bile duymuyor olabilir. müfettiş gelip incelerse de çıkar ortaya. (bkz: yaprak dökümü) (bkz: şevket)

(bkz: #14181638)

gördüm onu, bağlanamıyorum ama :)

ed2k://|server|38.107.164.3|4661|/
bulgaria sunucusu gayet sağlam.

(şimdi eğitim uzmanı, pedagog filan değilim. en başta belirtelim ki sonra kimse çemkirmesin uzman değilsin diye.)

anlattıklarından sanki çocuğun hayatında ders ve tv dışında birşey yokmuş gibi geldi. o yaşlarda ergenlik dönemine girmiş bir çocuğu eğitimmiş kariyermiş pek düşüneceğini ve takacağını sanmıyorum. bu şekil konuşmalar bir yere kadar etkiler. ve herkesin bir kapasitesi, ilgi alanları ve başarılı olduğu konular vardır. herkesi derslerde süper çalışkan olmasını bekleyemeyiz.

sanırım bu dönemlerde çocuğun arkadaşları ve arkadaş çevresi önem taşıyor.

çocuğa okul ve ders dışında hobi olsun, sosyal faaliyetler olsun, kurs olsun, bir spor dalı olsun meşgale olabilecek birşeyler bulun bence. ve bu ortamlarda kendisine faydalı olabilecek, rol model oluşturabilecek arkadaşları ve hocaları olsun.

hep ders hep ders, sonra evde de ders çalışmalısın vaazları ile nereye kadar gidecek bu çocuk?

@mea: evet haklısın.
sürekli telkin ederseniz çocuk sizi duymamaya, dinlememeye başlayacaktır. en iyi yapılacak şey onun çevresini değiştirmeye çalışmak.

hayatının 2,5 yılını bu tip sıpalara vakfetmiş bir insan olarak;

odasında sınırsız kullanım olanağına sahip tv ve bilgisayar olması büyük bir hata bence. bu aygıtlar odada ve bunları almak da sorun olur. haksızlığa uğradığını, burada çok ciddiyim, kazanılmış haklarının gasp edildiğini düşünecektir. bence çocuğun duygularını kırmama çabası onu arsızlaştıran bir hadise. çocuklar bilinçli ya da bilinçsiz olarak kendilerine yönelik bu opsiyonu kullanma eğilimindedirler maalesef. burada çocuğun haksız olduğu ve çözülmesi zor bir durum var.

çocuğun haklı olduğu bir konuya bakalım. nasihat ediliyor bu çocuğa ama bu yaşlarda çocuklar "dinime küfreden müslüman olsa" felsefesini bedenlerinin her hücresinde duyarlar. bir çok çocuk odasında ders çalışırken içeride ailesinin kahkahalarla dizi izlemesini kaldıramaz. bu iki bakımdan yaralayıcı bence de; öncelikle çocuk şöyle bir mantık kuracaktır, dizi izlemek zevkli, ailem dizi izliyor, hayat standartları iyi demek benim de dizi izlememde bir sakınca yok. ikinci olarak çocuk sürekli dizi izleyen ailesinin haklı gerekçelerle verdiği nasihati tutmayacaktır. çünkü ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz sözü önemlidir çocuk zihninde.

bence kısa dönemli ödüllerle çocuk ders çalışma disiplinine alıştırılmalı ilk evvel. eğer bu konuya gerçekten önem veriliyorsa çocuk ders çalışırken yanında kitap okunmalı vs. ödüllerin kısa dönemli olmasının sebebi çocuğun zaman algısının henüz gelişme aşamasında olmasıdır. bir saatlik çalışma karşılığında verilecek bir dizi izleme hakkı, sene sonunda gönderilecek bir yurt dışı tatilinden daha etkin bir motive aracıdır kanımca. burada çocuğu gelecekteki kötü ve iyileri göstermeye çalışarak etkilemeye çalışmanın boş olduğunu da hatırlatmak isterim. çocuk o kadar uzak geleceği endişe edecek kadar iyi göremez.

bu arada kitap okuma alışkanlığının kazandırılması da ders çalışma disiplini açısından önemlidir. bu anlamda seçilecek kitapların başarı ve başarısızlık öyküleri içermesi ebeveyne yardımcı olur. maalesef çocuk için hariçten bir insanın söylemi ailenin söyleminden daha etkileyici olmaktadır. zaman zaman yanında geğirdiği ailesinin önünde utanç duyma endişesiyle dışarıdan bir insan karşısında utanç duyma endişesini bir tartın isterseniz. tüm bu sebeplerle dışarıdan yardım almaya da çalışabilirsiniz. çocuğun saygı duyacağı bir eğitim koçu, mentor ya da adına her ne derseniz, sizin vereceğiniz nasihatlerin aynısını verdiğinde daha faydalı olacaktır.

yasam seklinizi degistirebilirseniz basarirsiniz
hayattaki pratiklerinin sonucudur bu cocuktaki davranislar
etrafindaki model aldigi insanlarin diger aktiveteleri neler
sorunun cevabi sanirim burada
( elestirmek icin yazmiyorum sadece durumu daha net görmeniz icin)
neye ve nasil motive oluyor gözlemleyin

valla orta 2'de derslerle alakasızdım, lise 1'i zar zor geçtim, öss'ye 1 ay ama isteyerek çalıştım. matematiği tama yakın yaparak çok da kötü olmayan bir yere kapağı attım.(fen kötüydü tabi)

diyeceğim odur ki matematiği falan sevdirmeye bakın. en azından ilgi alanını saptmasına yardımcı olun. matematik değilse elbet bir kimya, biyoloji, müziğe falan ilgisi vardır. okulu sevmezse bu iş zor bence. çevre bence de önemli. dostane bir şekilde yarışırsa birileriyle faydalı olabilir.

-çocuğun hayatında başka hiçbişey yok değil elbette. ama arkadaşları ve ilgi alanları kendisine faydalı olacak aktiviteler değil.
-bahsettiğim telkinler de "ders çalış ders çalış" diye başının etini yemekten ibaret değil elbette. sadece ders/okula şartlandırmıyorum ben de. ille öğretmen, doktor vs. ol demiyoruz.
-çok uç örnekler de veriyorum ben. ister müzisyen ol, istersen al eline elbise çiz modacı ol ne istersen o yönde destekleriz gibi heveslendirmeye çalışıyorum.
-okuldaki dersler harici malum oks sbs falan sınavlar var. soru çözmesi, testlere alışması için yırtınıyoruz. misal üst sınıflardaki arkadaşlarından akrabalarından kalan hazırlık kitapları soru bankaları veriliyor. sorular işratelenmiş, sayflarda işlem dolu diye mırın kırın ediyor. götürüyorum dev bi kitapçıya istediğini alıyorum. o şekilde bi süre kontrol ede ede hergün türkçe mat fen sosyal birer test yaptı hergünbi kitabı bitirdi.
-kitap okuma alışkanlığını biz de düşündük. yine götürüyorum kitapçıya sol ayağım'ı ödev vermiş hocası, başka ne istersen al diyorum. sırf kapağını beğeniyor gidip agatha christie'nin kitabını alıyor hiç müdahale etmiyorum. ayrıca kendisi ipek ongun kitaplarını almış severek okudu hepsini.
- performansına ödül olarak olmasa da sık sık gezmeye sinemaya bowlinge alışveriş merkezlerine götürüyorum kardeşiyle.

maalesef ben aynı şehirde değilim artık. denetleyemiyorum çalışmasını. hayatını zaman açısından disipline etmek lazım herhalde. çok sağolun efenim.

seks filmi değil ama (bkz: 11 14) adlı bir filmde böyle bi sahne mevcut.

Aradığımız seks filmi değil (en azından ben öyle düşünüyorum) Dediğin filmi biliyorum sağol. Bakalım araştırmaya devam edelim.

www.imdb.com umarım yardımcı olmuşumdur

nekromantik var mesela. konu tamamen başlıkla ilgili:)

filmleri türkçe cd isimleriyle sormak da her köşede karşına çıkan şahane bir alışkanlık cidden.

masters of horror'da vardı bi' bölüm aynen bu konuya değinen ^^

derin not:

sex in the graveyard bir kokteyl ismiymis ayni zamanda efenim.

@blackdog sorumdan da anlamış olmanı umduğum şekilde filmi ilk defa duyuyorum. Filmin orjinal adını biliyor olsam burda onunda notunu düşerdim. Eğer ki sen biliyorsan lütfen o bilgiyi bizimle paylaşma asaleti göster.
@se7enbullet hangi sezonda olduğunu hatırlıyor musun acaba?

dellamorte dellamore'de de böyle bir sahne mevcut.

@MaraudeR: suç bende, yanlış anlaşılacak şekilde yazmışım cevabı. senden değil filmi arkadaşına o türkçe isimle soran o 2 kızdan söz ediyordum.

allah aşkına sen zaten filmin orjinal adını soruyorsun sana niye orjinal adıyla sormadın diye laf edeyim :)))

Birinci sorun için, evet pilden yersin. bunu 2 adet laptopta birebir denedim. Babama bilgisayarını pil takılı halde şarj kablosuyla kullandı. Ben ise pili çıkarıp attım ve direk elektrikle çalıştım. Yaklaşık 2 ay sonra denediğimde babamın pilde gözle görülür oranda güç kaybı vardı. Aynı işlemleri, aynı sürede yapmama rağmen babamın pili benimkine göre çok çabuk bitiyordu. Umarım yeterli olmuştur. 2. sorun için bir fikrim yok.

1) bence uğraşmana değecek bi dert değil bu. ayrıca pili kesintisiz güç kaynağı gibi düşün. pilsiz çalışırsan elektrik gittiğinde bilg kapanacaktır. ayrıca marauder'in bahsettiği deneyin kabul görmesi için tüm şartların ve ürünlerin aynı olması gerekir. 2 ayda bu kadar fark olmasının sebebi kesinlikle pil değil bence.
2)bence gidip kendi wireless sinyalini oluşturacak girişimleri yap. modem al falan. artık en basit kullanıcı bile wireless güvenliği için wpa,web etc şifreleme yapıyor, mac filtring kullanıyor. ayrıca buldun şifresiz bişi desek de ne gerek var yaw? :)

wlan için 2.4ghz anten yapıp kullanabilirsin. tasarımı gayet basittir. menzili de normal wireless adaptörlerden daha uzaktır, ama wep veya wpa şifresi kırman için yönlendiremem ;)

pili tak çıkarla uğraşmak insanı çok geriyor bir yerden sonra. gereği yok.

birinci soruna tam da cevap olmayan bir cevap vereyim. senin o 500 sarj hadisesi tükenene kadar laptop'ın cılkı çıkmış olacak. gerek teknolojinin hızlı gidişatı, gerekse elektronik aletlerin hassasiyeti çoğu laptop'ın pil problemlerinden önce hurdaya çıkmasına sebep oluyor. bence hiç kasma.

2003 yılı başında almış olduğum laptop'u neredeyse tamamen hep fişe takılı pilleri üzerindeyken kullandım. Geçen hafta bir iş için çıkartmam gerekti (fotoğraf çekip usb'den bilgisayara aktarıp full screen kontrol etmek) yaklaşık 2,5 saat kullanabildim, sanırım pil içerisindeki devre şarj azaldığı zaman pili şarj etmeye başlıyor dolunca da şarjı kesim akımı bilgisayara gönderiyor.

1- öncelikle pil takılı ile sizin kullandığınız güç pilden gelmiyor. direk adaptörden alır gücü. zaten pil tamamiyle dolu olduğu an bilgisayar otomatik olarak onu devreden çıkarır, güç kesintileri olduğu anda devreye sokar. ayrıca zaten bir pili çıkarıp kenara koymakta mantıklı bir durum değil çünkü pil dediğimiz icat belirli bir süre sonra kuruyor ve tamamiyle çalışmaz duruma geliyor. kişisel tavsiyem pili laptopun içinde bırakarak kullanın. o 500 sefer mevzusu ile ortalama bir rakamdır, birebir olduğunu düşünmeyin. zaten üreticiler bile en iyi kullanımda ortalama 1 yıl ömür verir pillere.

2- wireless çekim alanı sizin kullandığınız adaptöre ve wireless modemin gücüne bağlı olarak değişkenlik gösterir, ama aşağı yukarı 200 metrekarelik bi alanda wireless ağları rahatlıkla kullanılabilir.

Pili çıkarıp da kullanmayı tercih edecekseniz en geç 2 ayda bir pili şarjı bitene kadar kullanıp tekrar tam kapasitede şarj etmeyi unutmayın. Uzun süre pilin şarj edilmemesi, kullanımda oluşan ömür kaybından çok daha fazla zarara sebep oluyor.

kablolardan bağımsızlıktır tek üstünlüğü bence. ama zamanla onu da kaybeder masaüstü gibi kullanılır genelde.

orta halli bir laptop fiyatına kral desktop alırsın

Laptop almanı öneriyorum. Yılların desktopçusuyum. Yazlığa veya herhangi bir yerde değil 1 hafta 3 gün geçtikten sonra yana yana pc aradım ve anladım ki, LAPTOP CANDIR, HAYAT SUYUDUR. Bağlanma boşver internete, ya o ekranı görmek bile yetiyo lan adama. Al götür evde istediğin yere. Baktın gürültü var ses var, git başka odada işini gör. Wireless denen bir teknoloji varken, niye bu nimetten yararlanmayasın. Daha bir sürü faydaları olacak sana şuan anlatamam gribi atlatamadım yorgunum. Ama laptop al ha!

laptop'un anlamı yolculuklar da ortaya çıkarsın. Uzun sürecek bir seyahat öncesi masaüstü bilgisayarından ayrılacağına laptopun seyahatın keyfini çıkarırsın.

doğru yapıyorsunuz. ben de her laptop diyeni vazgeçirmeye çalışırım.

laptop: -rahat odadan odaya taşımak
-kucağına alıp yatakta vs. surf yapmak, film izlemek

desktop: -aynı fiyata çok daha iyi bi konfigürasyon/vice versa
- çalınmasının laptop'a göre çok daha zahmetli olması.
- daha büyük bi monitör
- upgrade imkanı. kişi bilisayardan anlamasa bile kolaylıkla istediği parçayı söküp takması. her parçanın da tek tek, min. 2 yıl garantisi var.
- adam akıllı oyun oynama imkanı.

bi laptop alındıktan 2 yıl sonra eski bi cihaza dönüşür. güncel oyunları oynayamazsın. ancak ram ve disk alıp takabilirsin. desktopta anakartın uyumluysa işlemciyi, ram'i, ekran kartını değiştirip yepyeni canavar bi sistem elde edebilirsin.

laptop biraz da prestij meselesi halini aldı. halkımızın cep telefonu görgüsüzlüğü gibi bi hava atma aracı sanki ama şimdi 19" güzel bi lcd ekran çok daha şahane bence. ayrıca laptop pili çok kısa sürede 10-15dk.dan fazla şarj tutmaz hale gelecek, o pili çıkarıp sürekli prize mahkum kullanacaksın.

bir de tekrar: çalınır. benim yakın çevremde 2 arkadaşınki çalındı. o evde laptop olduğunu bilen hırsız sadece onun için giriyorlar eve.
ev kullancısına laptop, 12 yaşında çocuğa 1000ytl'lik cep telefonu almak gibi bişey.

Hem laptop hem desktop sahibi birisi olarak söyleyebilirim ki evde laptop'ı dosya transferi ihtiyacı dışında açmıyorum bile. Ya da misafir gelirse o kullansın diye açıyorum ama desktop dururken laptop'a mahkum olmak pek mantıklı değil...

nasıl olsa seni dinlemeyecektir. bırak ne hali varsa görsün.

ne uğraşacaksın desktop'un pisliği ile..her yer toz duman oluyor.kasa yı açsan bi dert açmasan bi dert..klavyesi ile yok işte hoperlörleri ile heryer toz oluyor..temizlemesi çok büyük dert..temizle temizle 2 gün sonra gene heryer toz..bide fişleri de cabası..yok monitörün fişi yok ses sistmelerinin fişi yok kasanın fişi modemin di şuyuydu buyuydu walla masanın arkası bağırsak gibi kablolarla doluyor..al laptop ister odan da ister oturma odasında tv karşısında ister hasta iken yatakta kucağında ohh mis gibi...

benim yazdıklarım tarihin tozlu sayfaları arasına karışmış.

bizim evde, super performans toplanmış bir desktop var. kasası monitörü klavyesi götü başı ayrı yer kaplıyor. kabloları da toz topluyor. bu da cabası. performanslık birşey yaptığımız da yok.
o bilgisayar ilk tık deyişinde kapıya konulacak ve yerine laptop alınacak. tertemiz, az kablolu. yani ne var ki, sırf masaüstünde kullanacak olsan bile bağla oraya gitsin. akarı yok kokarı yok.
ben kesinlikle laptop derim. ohh miss.

laptop sessiz.

Kullanacak kisinin aliskanliklarina gore degisir.

Ornegin bir tanidigim bilgisayari hep ayni odada ayni masada tutuyor. Laptop olmasi hic bir ise yaramiyor. Ayni isi goren bir alet icin daha cok para odemis oldu.

Karsi ornek olarak ben ise bilgisayar masasina sahip degilim. Siklikla bilgisayari salonda koltukta ve yatakta kullaniyorum. Laptopim olmasa devamli evin belli bir yerine gitmek beni cok rahatsiz eder.

benim ne zamandır şöyle bir fikrim var. oyun oynamayan bir insanım. çift çekirdekli, 1 gb ramli bir laptop'ım var. laptop'ı evde kasa niyetine kullanmayı düşünüyorum. bir monitör bir klavye bir mouse'a bakar. evde masaüstü keyfini sürerken, dışarı gidildiğinde de taşınabilirlik devreye girer. ha performans için bilemedim edemedim. ben yazdığım konfigürasyonla emule çalıştırıp, maxthon'da oraya buraya saldırıp, word ve pdf açıyorum nod32 de çalışır olduğu halde bir kasılma yaşamıyorum. tek sorun uzun süre açık kalmadan kaynaklanabilir. onu da harici soğutma yöntemleriyle çözebilirsin. bir düşün bence.

22' ekran çaktın mı sadece oda değil evin havası bile değişir, hey gidi. yerim leptabı.

iş için laptop kullanıyorum geri kalan işler için 24" monitörlü ortalama üstü bir dekstop. açıkcası laptop için docking station ve sabit bir adaptör kullanıyorum. çantadan çıkartıp raftaki yerine yerleştirip kapağını bile açmıyorum remote ile kullanıyorum. daha rahat oluyor.

dışardeyken zaten laptop alternatifsiz.

amaç amaç amaç... eğer hız isteyen işler yapmayacaksanız laptop tabi ki. genel olarak laptoplar daha sorunsuzdur, daha az yer kaplar ve tabi ki taşınabilir. ama render alıcam, x oyununu y çözünürlükte oynayacam, aynı anda 10 iş birden yapıcam hırsıyla kullanılırsa tat vermez. internette gezinmek ve film, müzik vb için para sorunu olmayan (yani bilgisayar işini 300-500e halletmeliyim demeyen) birinin mutlaka laptop kullanması lazım.

desktop + wireless modem&adaptor + uzun kablolu priz kablosu + tekerlekli minik bir bilgisayar masası.
ben de çok düşündüm laptop mu desktop mu diye. sonunda normal bir laptop alabileceğim parayla gidip hayvanlar gibi desktop aldım. yukarıda yazdığım konfigurasyon sayesinde gayet rahat ediyorum. film izleyeceğim zaman alıyorum masayı yatağın baş ucuna hoop kıçımı devirerek izliyorum.

(bkz: bir saniyeden uzun sure goz temasi kuramamak)

Sizden baska bu dertten mustarip olanlar da var kisaca. Sosyal fobim yok demissiniz ama genelde sosyal fobiden ileri geliyor. Dikkatleri uzerine cekmekten korkan insanlar genellikle boyle davranislar sergiliyor. Hele soylediginiz bir sey tamamen buna isaret ediyor; "en çok korktuğum insan tipidir takdir edersiniz ki.". Bu tur seyleri yenmenin yegane yolu inatla uzerine gitmektir. Kendinizi zorlayarak gozlerinin icine bakmaya calisabilirsiniz.

Bu olayin ileride de basinizi agritacagini dusunuyorsaniz ve kendi basiniza yenemiyorsaniz bir psikologla gorusebilirsiniz. Psikolojik bir sey oldugundan tedavisi vardir muhtemelen ama yine olay sizde biter.

sosyal fobiyle alakası yok.misal yeteneğim olsa kalkıp stand up yapabilirim utanmam.veya lise hayatı boyunca dikkat çekebilecek bir sürü fırlamalık yapmışlığım da vardır.aynı şekilde bir cafede,barda karşı cinsten bir insanla kesişirken böyle bir sorun yaşamıyorum:)sadece karşılıklı konuşurken.

hiç bir şey düşünme karşındakini dinlerken ona odaklan sadece, gülümseyerek dinlemeyi dene. ne bileyim aklıma gelen bir şeyi daha söyleyeyim büyük boyutlardaki göz ve yüz fotoğraflarına bak sıklıkla, onlarla konuş, ciddiyim. belki "göz" etkileyici geldiği için bakamıyorsundur, iyi gelir kimbilir .

durmadan da insanin gozunun icine bakamazsin konusurken, asik olursunuz sonra mazallah..

kaşlarına bak. (ciddiyim)

salla be abi, doksanlı yılların çeviri kadın dergilerinin abuklaması bu hadiseler. rahat oli istediğin yere bak. sen birini sallıyorsan o zaten uğraşmaz kendini ispatlamak için, sallamazsan daha iyi. ha iş görüşmesi demişsin. o konuda tecrübem yok fazla.

konuştuğun kişinin ağzına bakarsan göz temesı olduğunu zanneder. insanlar konuşurken farkında olmadan birbirlerinin ağzına bakarlar zaten. gözlerinin içine bakma durumu her zaman olmaz. bunun deneyini yapın.

samimi olduğunuz birinin ağzına bakıp neresine baktığını sorun. gözleri diyecektir. aynı şekilde gözlerine baktığınızdaysa alnına baktığınızı düşünecektir.

@ s e ff a f
göze bakmaya çalıştığımda karşımdaki bütün enerjimi alıyor :) bu yüzden ağıza odaklanıyorum zaten o kadar yakın mesafeden gözün nereye baktığı anlaşılmıyor.

bende de oluyor bu bazen. konusurken gozlerinin icine direk bakinca sanki karsimdakini tehdit ediyormusum, ona karsi kotu seyler hissettigimi aktariyormusum gibi hissediyorum (cumleye bak hizaya gel).

dudaklarina, kirpiklerine falan bakiyorum oyle bi nobet :) gelince.

ya da bir sey anlatirken ara ara goz temasi kurmak faydali olabilir. ben bi sey anlatirken boyle yaparim ornegin. masaya bi sey cizermisim gibi yapip onun ustunde anlatirim, 5 saniye masaya anlatirken 5 saniye de gozlerinin icine bakarim.

konuştuğunuz kişinin alnında hayali bir üçgen oluşturun ve o üçgeni bozmamaya çalışın yani sürekli takip edin .ciddiyim deneyin bi işe yarar

iki gözünün ortasına da bakabilirsin, ağiz veya kaşlardan daha yakın isabet sağlar:)

olmuyor efendim orasına burasına bakmaya zorlayınca olmuyor. iletişiminiz bozuluyor sonra. konuşulan konudan uzaklaşıyorsunuz. kendinizi göze bakmaya zorlayınca da uzaklaşıyorsunuz.
ama zorlayarak da bi ilerleme kaydedilmiyor değil hani. ben kendi üzerimde bu yolu deniyorum. şunu söyleyebilirim artık dinlerken daha rahat temas kuruyorum. ama konuşmaya başlayınca gidiyo yine.
şöyle bir merakım var aslında: konuşma zorluğunuz var mı? utangaçlıktan bahsetmiyorum, daha çok beyin kaynaklı olabilecek hafif kekeleme, kelimelerin zor çıkması falan?

@dr. cucu , hayır öyle bir sorunum yok gayet akıcı konuşurum:)

hmm. bende bir miktar var da acaba bunla alakalı olabilir mi diyecektim. hani konuşurken kelimelere fazla yoğunlaşıldığı için karşıdakine bakmaktansa gözü devirip kelimeleri düşünmek falan feşmekan. neyse:)

arxiv.org türü mü?

www.sciencedirect.com iş görmüyor mu ki?
genelde tüm üniversitelerin accountu oluyor idi bi zamanlar???

google scholar dan da çeşitli makalelere ulaşılınabilinir( nası bi kelime bu ya:S)

www.openarchives.org
www.dmoz.org

yahoo'da bi problem var sanırım zira dünden beri yahoo mail de açılmıyor.

ben abd'den sorunsuz acabiliyorum.

problemin şu an itibariyle aşılmış olması lazım.
ben de giremiyordum mail'e ama açıldı.

tezsiz yüksek lisans programları (2.öğretim) ikinci dönemde de açılıyor ama tezliler açılmıyor sanırım.bahar yarıyılında açılan tezli programlar da olsa hayat ne güzel olurdu...=)

eğer açmışsa okul eylül'ü bekülemek diye bi şart yok. bölümden bölüme kontenjanlar değişmekle birlikte, çoğu okul ara dönemde öğrenci alır.

bölüme ve üniversiteye bakar tam olarak. hatta daha spesifik olmak gerekirse bölümde -misal- altında asistanlık yapacağın hocaya bakar.

yüksek lisansın kuralları lisanstaki gibi sabit değil. daha subjektif. birebir konuşmakta daha fazla fayda var.

tezli tezsiz olmasına bağlı değil. tezli yüksek lisansa ara dönemde girmiştim çünkü.

ilgili bölümün lisansüstü kontenjanı şişmemişse mutlaka açılır. hatta bölümler şu aralar kontenjan dilekçelerini enstitülere gönderiyorlar. ilgili bölümü arayıp öğrenebilirsin.

derectusun sorusuydu ama arada kaynasam ben de ?? arada dönemde açılan tezli işletme y.lisans prog var mı istanbul'da??

sizden ne öncelik ne de gelir belgesi istenmiş yani yapacagınız bir işlem yok, aynı belgeler benden de istenmemiş o yuzden sakin sakin beklemeye devam.

boilteau

peki ayda veya 3 ayda bir ne kadar geri ödüyorsun? -belki bursu çıkar diye bakıyordum, kredisinde kararsızım aslında-

çok zorda değilseniz lütfen almayın. alırken para havadan geliyor gibi geliyor, okul bittikten sonraysa kabusa dönüşüyor.

peki bir sorum daha olacak, bu krediyi yalnızca belli bir sürelik alamıyor muyuz? yani ben mesela 2 senelik almak istiyorum, böyle bir anlaşma yapma şansımız yok mu? illa ki tüm öğrenim hayuatımız boyunca mı alıcaz?

3 ayda bir (öğrenim + katkı toplam için) 1000 ytl ödeyeceğimi söylersem bir daha düşünürsün belki.
(1 yıl sonra ödemeye başlayacağım)

duyduğuma göre 2 senelikte alabilirsin. şÖyleki artık almak istemiyorum dersin. kyk 'ya dilekçe verirsin artık almak istemiyorum.Senetlerimi de geri verin bana dersin almazsın. Ama söylenenlere göre bir sene aldıktan sonra bidaha bırakmak istemiyormuş insan. Doğru sonuçta çalışmadan bir yerlerden para geliyor. Sizin de kafanızda pek fazla sorun olmuyor bazen aklınıza gelse de "Nasıl ödeyecem ben bunu diye" cevap olarak beyniniz siz değil beyniniz "ulan üniversiteden aslanlar gibi mezun olduktan sonra 4000 ytl'lik iş bulurum . O zaman 3 ayda bir 1000 ytl bana vız gelir " der.

tamamdır, son cevap bana yeterli geldi :)

umarım burs versionu çıkar da elime para geçer yahu :)

(sırf katkı kredisi alırsam ne kadarlık ödeme yapacağım -hazırlığı atladığım için 4 seneden hesap edersek)

almayın şunu yahu, resmen devlet tefecilik yapıyor. biz atlamışız bir ödemeyi ama farkında değiliz, ödeme yapmaya bankaya gittiğimizde veznedeki ziraat bankası teyze "ödememişsiniz hepsini ödeyin, icra gelir" filan dedi. harbiden de geldi bir takım kağıtlar, bir aylık maaşı bırakıp ödedik.

ben üç yıl aldım krediyi. ilk yıl almamıştım. alırken müthiş bir rahatlama oldu tabi. şimdi olsa yine alırım.
sadece şu var. krediyi alıyorsunuz diye aile zaten az para gönderiyor. eğer ki ailen şu an gönderebilecek durumdaysa, bence hiç girişme bu işe.

üç yıllık kredi için üç ayda bir 820 gibi bir şey ödeyeceğim. dört yıl olsa ne kadar yapardı, hesaplamaya üşendim şimdi. mezun olduktan iki yıl sonra başlıyor.

açıkçası, şu an iyi bir işte çalışıyorum ve üç ayda bir 820 ytl bana dokunmuyor. bir buçuk sene ödeyeceğim. toplamda 4buçuk mu ne. ama tabi o zaman krediyi almasaydım, ailem biraz daha fazla para göndereceklerdi ve bu onları sarsmazdı. hani şimdi maaşım kötü olsaydı ya da iş bulamamış olsaydım, zorlanabilirdim misal.

ailenin durumuna göre karar ver alıp almamaya. ama geri ödeme çok kasmıyor. birbuçuk sene boyunca aylık 300 fena miktar değil. ama tek dikkat etmen gereken husus, vakti zamanı gelince asla ödemekten kaçma. faizi fena. devlet o kadar öğrencilikte verdim, iki sene sonra geri ödeyeceksin tabi, diyor. hatta yüksek lisans yaparken sordum ben erteleyebilir miyiz diye, erteleyebilirsiniz ama faizi biner yine dediler. boşverdim.

karışık yazdım epey.

türk tv'lerinde gerek içeriyle gerek dışarıyla ilgili haberler nasıl niyetler ve nasıl bir cehaletle hazırlanıyorsa bu da o. neden şaşırdınız anlamadım!

yalan mı? her sey ayan beyan ortadayken adam elini kolunu sallayıp geziyorsa ve üstüne mazlum ilan edilmeye calışılıyorsa, insanlar olaya dini açıdan bakacaktır dogal olarak.

kuranda bu kesinlikle yazmaz... kuran'da hz. aise ile alakali tek bir ayet vardir...
o da kendisine atilan iftiranin yalan olduguna dairdir... onda dahi 'aise' ismi gecmez...

arti; kur'an'da evlilik ve yasla alakali sayisal veriler de gecmez...

yazmiyor..

maddi bilgi hatasını kimse düzeltmiyor, hüseyin üzmez tecavüz etmiş olsaydı olayın boyutu değişirdi. işlediği suçun kapsamı cinsel istismar ve tacize giriyor.

valla o değil de bu hüseyin üzmez olayı ilk çıktığında (yani 3-4 ay önce) onun hakkında bir entry yazdım, sonra da sözlükten uçuruldum, entry hem formata aykırı hem de göte girebilecek cinstendi.

hüseyin üzmez tahliye edilmiştir, beraat etmemiştir. yani tutuksuz olarak yargılanması sürmektedir. yargılamada illa tutuklamaya gerek yok. yargılama sonuçlanana kadar tutuksuz da yargılanabilir. tutuklama bir ceza değil, bir yargılama önlemidir. sanığın kaçması vb. önlenmek amacı güdülmektedir. dolayısıyla aslında bizim mahkemelerimizde her önüne gelen davada tutuklama kararı çıkması aslında istenilen bir şey değildir; kaçma ve delilleri yok etme şüphesi olması gerekmektedir. hakim buna kanaat getirirse tutuklama kararı çıkar.

(bkz: perfect keylogger)

üds için makale çevirmek benim işime yaramıştı. hem mülakata da hazırlanmış oluyorsun.
ales için ise güvender en iyisiydi benim zamanımda ama üzerinden zaman geçti bayağı.
bu arada evet iki sene geçerlilik kaldırıldı, onun yerine üç sene geçerlilik getirildi:)

(bkz: yeni başlayanlar için kpds üds)
(bkz: yeni başlayanlar için ales)

kitap konusunda bir fikir beyan etmek istemiyorum. kitapları sizin gidip görmeniz, okumanız, ölçüp tartmanız en güzeli bence. saygılar.

alacaksan viewsonic al derim sonra arkama bakmadan giderim.

@rentts: viewsonic benim de aklımda olan bir marka ama aşağıda duyuru var ya, bu site dolları sabitlemiş filan. maalesef viewsonic bulunmuyor.

2. el al. ben öyle yaptım gayet de memnunum ne bi ölü piksel ne başka bi sorun var canavar gibin şerefsizim.

samsung al derim ama o kadar büyük alma max.19 " al hatta bana kalırsa 17" kare al

ispanyolcasını buldum ama işine yaramaz sanırım.

PPP internet denen aga girilemedigini gosterir yanmadigi zaman. Modemini Airties ise ve wireless'tan download'a birakiyosaniz boyle bi sorun olabiliyo, ben de yasadim. Onun disinda kimi zaman modemin marka ve modeli ya da icindeki firmware'i ise yaramaz oldugu icin belli bi yerden sonra uzerinde IP tutamayabiliyo. BAzilari Fİrmware guncellemesi ile gecebilirken bazilari yeni modem almakla gecebiliyo.

Aynen dediğiniz gibi polifonik osuruk, modemim Airties ve wireless'tan download'a bırakıyorum. İşkillenmeye gerek yok demek ki. Teşekkürler.

modem sıçıktır kesin, üretici firmayla bağlantıya geçin acilen.

modem bozuk.

modem bozuk degil, modemin yazilimdaki bir hata bu. guncelleme ile de gecmiyor malesef. normalde wireless'tan bagli olan client'larin kac saatten sonra disconnect olmasi gibi bir option var, ama sabaha kadar download etmek icin bunu kullanmiyoruz tabi. ve programin icindeki bir bug da belli bir sure boyunca wireless'tan yuklu miktar veri indirdigimizde modemi kitliyo. reset atinca duzeliyo, fakat yazilimsal olarak update etmeme ragmen sorunu cozemedim. yani modem bozuk diye giderseniz aynisini tekrar verirler, ayni sorunu tekrar yasarsiniz. usenmezseniz bir hub'la crossover kablo alin sifir sorun.

Yahu eczaneden termofor (sıcaksu torbası) alıver, koy ayağna karnına mis gibi ısınıyo insan. Ama bi yerden sonra yetmeyebilir de tabii...

benzer bir şey bende araştırıyordum, (git: 44202)
ancak sonunda bir yerden bedavaya 1250w + 750w'lık böyle rezistanslı mı oluyor bilemiyorum bir ısıtıcı buldum, hemen ısınıyor fanı var arada ayağım üşüdüğünde fanını açıyorum falan hoş.. belki yararlı olur..

@inugard: okuldaki odamda öyle termoforla oturmak pek hoş olmaz gibi:)
karnında termofor olan birini öğrenciler pek sallamayabilir. "dikkat edin termoforu var'" diyebilirler.

ahaha ben ev sandım da ondan dediydim =)

tütün çiğne...

sigarayı bırak tavsiyesi verenlere gıcık olacaksın da bırak be kardeşim. masraf yapmamış olursun hem.

@rectoa: peşindeyim. en zayıf noktanı kolluyorum:p

onun yerine dumanı tahliye etmek için değişik bir yöntem deneyeblirsin. misal pencereye takılan fanlar yada sigarayı balkonda içersen sanıyorum hem daha az içersin hemde duman sorunun olmaz. öyle işte..

ben edirne'yi hiç görmedim ama fikrimin ince gülü nam-ı dğer sarı mercedes isimli adalet ağaoğlu romanında bu konuda bolca bilgi veriliyordu sanki.

karaağaç tarafına gidebilirsin.
sonbaharda daha bir güzel olur.
meriç kenarında birşeyler yiyebilirsin.
lozan anıtı,beyazıt külliyesi vs...

badem ezmesi de almadan gelme

www.gezinet.net

ciğer için benim tavsiyem aydın'dır. tahmis meydanında eski caminin alt taraflarında. üç tane kapalı çarşı var gezip görülebilecek. alipaşa çarşısı, bedesten, selimiye arastası. eski cami, üç şerefeli cami ve muradiye camileri görülebilir. sarayiçinde av köşkü var mesela hava güzel olduğunda biraz oturup bir şeyler yemek veya içmek için güzel bir yer. yalnız ağa köşkü ile karıştırmayın. oraya gitmek için önce ağa köşkünün önünden geçilir. karaağaç'a da gidilmeli elbet. şükrüpaşa anıtı var sonra. beyazıt külliyesi de görülebilir çok ilgi çekici olmasa da bence. köfte yemek isterseniz de park köftecisi osman var selimiyenin alt taraflarında gayet güzel köfteleri. atladığım bir şeyler varsa onu da başkaları yazar artık. bir de ekşi sözlükten edirne başlığını falan okursanız baya yardımcı olur.

edirnede ciğer yiyeceksen en iyisi kazım ustadır.hatta web sayfası yapmışlar.ahanda ;
www.meshuredirnecigercisikazimilhanusta.com

köfteci osman iyidir gerçekten. meriç kenarında belediyenin cafe'si var orası da güzeldir. Bide eskiden london cafe vardı merkezde. güzeldi orası da.

Carsi tarafindan Meric Koprusu'ne gidiyorsunuz diyelim. Kopruyu gectiniz, sagda kalan cay bahcesine gidin.. Solda da bir yer var ama orasi pek iyi degil. Dedigim yere giderseniz sadece cay degil, alkol de alabilirsiniz. Resmen on numara bir yer..

O cay bahcesinde vodka+lahmacun yapmisligim var ki, arkadaslardan duyduguma gore ufak capli bir fenomen olmusum :P

Bir de ne olursunuz ara sokaklara dalin.. Ara sokaklar cennet gibi. Sadece merkezde dolanmayin. Imkaniniz varsa bisiklet kiralayip ordan oraya savrulun.

gelecegin gun, geldigin saat gibi degiskenler ve aynı zamanda geldigin gunku havanın durumu gezi guzargahını belirleyen ana etmenler. ozellikle hava biraz ruzgarlı ve soguksa mericin kenarı muhabbetini unut. orada hava epey ruzgarlı ve aksama dogru buz gibidir. ama eger hava güzelse ve sende sabahın ilk saatlerinde edirne'ye ayak basmışsan. kahvaltı için meriç nehrini geçip saga dogru 600-700m yürüdükten sonra yesil sera isminde bahce icerisinde misler gibi bir mekan var. semaverle birlikte babalar gibi cayini icer demlenirsin.oraya kadar gelmisken karaagac'a da uzanırsın zaten. lozan anıtını gorursun.1-2 fotograf cekersin. ordan hareketle mericten carsiya dogru minibusle gidersin. meric'in ne sagindaki ne solundaki lokanta, cafe tarzı yerlerde oturmana gerek yok. sagdakinde alkol verilir ama masalarına sıçsam daha temiz olur. soldaki pahalıdır. sen zaman kaybetme. cek bir iki fotograf koprunun orda inip minibusten sonra yoluna devam et. carsi'da ziraat bankasının hemen yanında kulliye'ye giden minibusler var. oradan kulliyeye gidebilirsin. orda da pek bir bok yok ama ilk defa goren icin ilginc olabilir. carsi'ya tekrar dondugun zaman ali pasa carsisini gez. aynalı supurge, meyve sekli verilmis sabun gibi ıvır zıvırlardan topla. badem ezmesi olayına girme. bayat satıyorlar genelde. e bu kadar gezdik karnımız acıkmadı mı. benim bile acıktı. hemen ilk buldugun adamın yakasına yapıs "aydın tava ciger nerde" de. sokaktaki kedilere sorsan gosterir o derece. edirne'de cigerciler ikiye ayrılır. aydın tava ciger ve digerleri. sıra olabilir onunde. sabret bekle. bekledigine degecek. karnımızı doyurduktan sonra. yukarı dogru uzan selimiye'yi gor. icinde gez. ille fotograf çekicem arkadas ben dersen daha yukarı çık muradiye camii'nden muthis pozlar cek. sonra atla minibuse hastane durağında in. şükrüpaşa'ya çık. orda da gez dolaş kafana göre. güneşin batımını ordan izle mümkünsün. hava kararmaya başlayınca baca'ya nasıl gideceğini sor insanlara. baca'ya geldiginde "baca köfte salonu"nu sor. kime sorsan gösterir yine. orda 1-1.5 porsiyon köfteye yumul. köfteci osman falan edirne'nin vitrinine koydugu koftecidir. ama asıl kofte baca'da yapılır. tecrübe konuşuyor burada. ee yedik içtik. artık zengin kalkışı yapalım. eger akşamında kalacaksan tekrar minibuse bin ayşekadın'a git. orda "çamlık"a git. çam ağaçlarının arasında, kazlar, ördekler, kediler,köpekler, balıklarla birlikte havuz kenarında mis gibi çay iç rahatla. of be ne muthis gundu diyeceksin.

biraz yardımcı olabilir bu:

(git: 36134)

boyutu anlatıyor.
küçük kahve makineleri ve büyükleri var. onlara uygun olması.

2x1 2 fincan kapasiteli, 4x1 4 fincan kapasiteli kahve makineleri icin diye biliyorum. hani su haznesinde cizgiler vardir ya 1,2,3,... diye giden. hah iste onlarin her biri bir fincana denk geliyor yamulmuyorsam.

(bkz: güreş ata sporudur)

(git: 46508)

bu duyuru da size ait galiba. ekşi duyuru reklam almaya başladı. siz de reklam verseniz, hem duyuru sevinse, hem de siz sevinseniz.

sayokan var ama gordugum en cakma yakin dovus disiplin hede hodosu.
guresi tavsiye ederim, fazla yakin.

degisir bu, indirme seysi cikmadigi icin kac mb olduguna bakamadim ama ufak bir hesaplama ile yaklasik 90 mb civari oldugunu soyleyebilirim. gerci 2 parca yapmislar gibi 1 bolumu.
kalitesi de gayet dusuk. boyle izleyince bir zevk aliniyor mu yahu? bana hic hos gozukmedi de.

kesin bir bilgi edinmek icin netlimiter veya dumeter gibi bir program indirip sirf bir bolumu izlerken inen kismin kac mb olduguna bakabilirsiniz. veya birisi swf'ye erisip size buradan soyleyebilir, ben erisemedim.

ayrica kotanizi adslkota.ttnet.net.tr adresinden kontrol edebileceginizi zaten biliyorsunuzdur.

son bölüme baktımda tam 110 mb. diğerleride aşağı yukarı bu kadardır.

netlimiter isimli nadide programı kurarak istatistiklerinden bir bölümde ne kadar bandwith harcadığını görebilirsin.

flv dosyalarında en kalitesiz düzeyde bir dakikalıl görüntü yaklaşık 2 MB'tır. Bu görüntünün kalitesine göre 10 MB civarına kadar yükselebilir. PB de yaklaşık 42 dakika olduğundan 85-400 MB arası bir download yapmış olursun her bir bölümde.

forumlarda filan dizilerin (ve tabi prisın brek'in) mp4 ripleri var. bende hep onları indiriyorum. en fazla 150 MB oluyo. online ve düşük çözünürlüklü izlemek yerine mp4 tavsiye ederim.

burayı bir incele.
www.divxevi.com

ben geçende dizi-port'taki bi prison break bölümünü bilgisayarıma indirecektim. 140 mb dedi.

sözlük bugun sabahtan beri sicislarda zaten.
ayrica verdigin adres dogrudan sozluk.sourtimes.org? adresine yönlendiriyor. hata filan varmiyor yani.

çünkü bu url de artık direk sözlüğe yöneliyor.

hmm.
yani bir anlamı kalmadı artık.
sadece kötü zamanlarda başvurduğum için hiç fark etmedim direkt sözlüğe yönlendiğini.

(bkz: eksi sozluk durum raporu seysi)

online satış sitelerinde var böyle usb ses kartları ama kaliteleri nedir, ne değildir bilemeyeceğim.

usb creative audigy 24 bit ses kartı tavsiye ederim ama hala satılıyor mu emin değilim...

www.osym.gov.tr

burayı bir kurcala istersen.

www.anadolu.edu.tr

Nasıl bulamadın hayret..

son zamanlarda herhangi bir kriminal olaya karışmdıysanız da bilginiz haricinde şahit gösterilmiş olmanız imkan dahilinde (düşük de olsa).
ama büyük ihtimalle bankanın sisteminde bir hata olmuştur ya da ilgili şubenin avukatı sistem güncellemelerini yapmayı beceremeyen aceminin tekidir. güncelleme yapmadan davayı açmıştır. bir şeycik olmaz. avukatla bürosunda görüşür, olayı kapatırsınız.
endişe buyurmayınız. avukat böyle hatalı bir takibat yaptığı için tutuşur zaten.

bence de banka hatasından kaynaklanıyordur. isim benzerliği de olabilir..
sonuçta yarın sabah muhtara gidip nedir ne değildir öğreneceğiniz için telaş etmeyiniz. olay açığa kavuşunca da büyük ihtimal banka müdürüne fırça kayacaksınız.

ödenmemiş, icraya düşmüş bi borcunuz harcınız, su, elektrik, telefon, doğalgaz, internet faturası vs. olabilir.

bankayla alakalı olması ihtimaline ihtimal dahi vermiyorum (evet cümle saçma)

herhangi bir şahitlik olayı da olamaz, noter kanalıyla gelmez o tebliğler direkt mahkemesinden gelir.

noterden gelen kağıt çok büyük ihtimal ihtarnamedir ki hiçbir kurum avukatı taksitlendirilmiş 400 YTL'lik borca 70-80 YTL masraf yapıp ihtarname göndermez, ayrıca bilginiz olan bir konuda neden sizi ihtar etsin?

bu gelen kağıt sizi ya bir konuda ihtar ediyordur ya da yapmanız gereken bir şeyi yapmaya davet ediyordur.

çalışıyorsanız işyerinizden olabilir, apartmandan bir şikayet olabilir misal?(tamamen akla gelen bir örnek, telaşa mahal yok)

bu arada isminiz eksik yazılmışsa resmi başvurunuz olan bir yerden değildir -eğer büyük bir avukat ihmali yoksa- onun için tam isminizle değil kullandığınız isminizle gelmiştir, öenmsiz bir şey de olabilir, yarın sabah gider alır bakarsınız.

ihtarnameler bağlayıcı değildir yani yazanı yapmak durumunda değilsiniz, sakin olun.

mesajlar için teşekkür ederim arkadaşlar. sabah durumu öğrenip buraya gelişmeleri yazarım.

ilginiz için tekrar tekrar teşekkürler.

Taksitlendirme tarihinden sonra, ödemenin ilk vadesi bile gelmeden avukat borcun tamamını ödeyin diye tebligat yapmış. Olay bundan ibaret. Banka ile avukat arası iletişimsizlik anladığım kadarıyla. İlgilenen herkese tekrar teşekkürler.

hesap işletim ücreti dir o yüksek ihtimal.

git şubeye şefle filan konuş, ağla. bizim elimizden bir şey gelmez diyenlere aldırma, şefti, müdürdü yapabiliyorlar bir şeyler.

bazı bankalar için otomatik ödeme talimatı türü işlemler yaparsan bu paranın kesilmediği yoksa kesildiğini duymuştum.. 3-4 bankayı birden kullanıyorum, bankmatik kartım var kredi kartına hiç başvurmadım, yapıkredi hariç hepsinden kesiliyor, yapıkredi de "üniversite bankacılığı" zamazingosu olduğu için almıyor, hatta başlarda almıştı, mail attım iplemediler, şikayetvar'a yazdım ertesi gün aradılar konuştuk vs sonra alınan parayı iade ettiler..

ks. evet böyle bir uygulama var, yıllık ücret alıyorlar 50 ytl civarı, geri almak mümkün değil.. ama %100 emin değilim..

YapiKredi'de çalışan bir arkadaşım ararsan hemen hallediyorlar demişti.
23+23 her hesaba alınmaz ki canım..

pardon: geri almak değil benim bahsettiğim.

kapatıyorum hesabımı, kapatıyorum tüm kartlarımı diye tehdit et. ben garantiye öyle yaptım tamam falan dediler iptal ediyoruz kartlarınızı bu ücreti de siliyoruz. sonra iki gün geçti aradılar siz bize niye şey etmediniz daha once soylemediniz falan biz size bidaha ücret vs ödetmicez nolur kullanın kartınızı bankamızı fln iptal etmedik aslında etmeyelim di mi diye. aynı taktik yapıkredide işe yarar mı bilmem bi denemek lazım.

muhtemelen bozulmuştur. tam bozulmamışsa bile tadı değişmiştir. ama tavsiye etmem sonuçta yumurta akıyla yapılan bir şey mayonez. yumurta da çabuk bozulur.

antalya'da yaşıyorsanız bozulmuştur. istanbul için de öyle diye düşünüyorum. yok ben kars'ta yaşıyorum derseniz ve evinizin ısıtma sistemi de yoksa bozulmamıştır.

Belli olmaz. Kapağı açık bırakılmamışsa ve daha yeni açıldıysa bozulmamış olabilir.

hemen çöpe.

mayonez en çabuk bozulan gıda ürünlerinden biri, denemeye değmez. 3 lira hepi topu.

bozulmuşsa affetmez zehirler. o yüzden atın bence.

hatırladığım ilk şey kuzenimin üzerime işemesi. 3 ya da 4 yaşındaydım sanırım. unuttuğum son şeyi -unuttuğum için olsa gerek- hatırlamıyorum.

hatırladığım ilk şey: ilkokul civarlarındayken kafa üstü düşüşüm ve alnımın kanaması.

unuttuğum son şey: kendi hayatımla ilgili değil de bir arkadaşın doğum gününü unutmuştum.

hatırladığım ilk şey: 4-5 yaşlarındayken farklı zamanlarda iki üç kere gördüğüm bir rüya. Aslana benzeyen bir canlı vardı rüyamda. Çok fazla detay yok.

4 yasinda konya'dan izmir'e tasinirken esyalari yukledigimiz kirmizi, "yanakli" tabir ettigim MAN marka kaymon. aha bunlardandi

www.hurriyet.com.tr

son unuttugum sey de eve gelirken sigara almak.

@mrtksn, insanların normal şartlarda ilk süt dişleri bir yaşına girmeden çıkar ya, sen nasıl hatırlayabiliyorsun bunu, merak ettim gerçekten.

hatırladığım ilk şey: bir buğday tarlasının içinde kaybolmam. köydeki evimizin tam yanında, şimdi gördükçe o zamanki korkumu hatırlar, gülerim (içten içe de ürpermeden edemem ne yalan söyleyeyim).

unuttuğum son şey: her sabah adetim olduğu üzere cüzdanımı ve paralarımı evde unuttum ama onları almak için dönüp geri çıkarken daha önce yanıma almış olduğum şemsiyemi unutmam daha bir son oluyor sanki:) (bugün olmasa da iki hafta önce bu halt yedim valla)

hatırladığım ilk şey: eski evimizin bahçesinde annemin bana şeklini filan net hatırladığım (neden aklımda kalmışsa bilmem) kaşıkla pilav yedirmesi, pilavın içindeki eriştelerin renk farkı yaratması sonucu nokta nokta aklımda kalması ve akabinde sokağa çıkıp çocuklarla yarış yapmam. (yaş 3 civarı, 4 değil)

unuttuğum son şeyse: kütüphaneye gitcektim ya sahi. =)

eğer gerçekten bunu hatırlayabiliyorsan müthiş! ama ne bileyim, annenin dediği daha mantıklı sanki. :)

bu arada benim hatırladığım ilk şey 2 yaşındayken evimizin bahçesinde fotoğrafımın çekilmesi. korkardım fotoğraf çektirmekten, sanırım o yüzden hatırlıyorum.

1-1.5'tan itibaren ne varsa hatırlıyorum. yürüteçle yürümeye çalışırken, anneme de baksın diye seslenmem dahil..
unuttuğum son şey--makinedeki yıkanmış çamaşırlar, iki günü geçti galiba, bir tur daha yıkamanın vakti geldi.

hatırladığım ilk şey: kardeşim ben ve bir arkadaşım bir parkta kum havuzunda oynuyoruz. hava soğuk, paltolar, kaşkollar filan. yaş 3-4 olmalı.

dün akşam eve çıkarken ipod'u arabada unuttum.

benimkiler 70 model bir de, düşün..

tam olarak hangisini istediğini bilemedim. direkt ted'le igili istiyorsan crimelibrary.com'da şöyle bir belgesel var ama bulup da indirebilir misin bilemem:
Unabomber: The True Story (TV Docudrama) with Dean Stockwell, 1996 Steve White Entertainment

Fark etmez, ama oncelikli olarak ted ile ilgili olsa super olur. Yok ben sadece bu olaya/kisiye atifta bulunulan filmler biliyorum diyenler de kabulumdur. Hayir ben onu da bilmiyorum ama sanayi toplumunu elestiren, bilimi ve teknolojiyi insanligin sonu olarak goren baska filmler biliyorum diyenler de kabulumdur.

Unabomber nedir diyenler surdan bakabilirler: en.wikipedia.org

national geographic te unabomber hakkında bir belgesel vardı geçenlerde. national geographic belgeseli diye arayabilirsin sanırım?

bi de criminal minds(dizi) ın bir bölümünde de bahsediyorlardı unabomber dan. seattle da patlamalar oluyodu falan.

işinize yarar mı bilemedim?

bi de: film değil ama bant(dergi) ın 2 sene önceki bi sayısında unabomber ı anlatan bi yazı vardı.

www.imdb.com

eğer yazılı bilgi istersen, elimde türkçe ingilizce bir dosya mevcut.

bu arada ilgili criminal minds bölümü ikinci sezonun sekizinci bölümü olan empty planet'tır. çok güçlü bir bölüm değildir, kaczynski'nin eyleminin temel felsefesini sergilemekten uzaktır.

manifestosunun türkçe çevirisi de oldukça zayıf kalmaktadır kanımca. tamamını bitirmeyi henüz başaramadığım bir psikopatoloji raporu vardır ki internette açık olarak bulunmuyor sanıyorsam. criminal minds temel felsefesini bu rapor üzerine kurgulamış olsa gerek. unabomber'ın temelde sempatik işler yapmadığı, dünyayla ilgili, doğayla ilgili kaygılarının bulunmadığı ispatlanmaya çalışılmış bence. tabi tamamını okumak gerek.

Bende manifestosunun kaos yayinlari'ndan cikan cevirisi var. Bence gayet guzel bir ceviri olmus.. Tabi aslini bilmiyorum; sadece dilin kullanimi acisindan guzel olmus diyorum.

Bunun haricinde unabomber'la ilgili turkce bir kaynak varsa elinizde, alabilirim, iyi olur. :)

google'dan aratarak ahmaklar gemisi (hikaye) ve yaralanacağı yerden vur (makale - green anarchy) başlıklı yazılara türkçe erişebilirsiniz.

hemen 5 yıl sonrasına da reklam yapayım. şu anda yoğunlaşamasam da kendisini konu edinen bir araştırma yapmaktayım. bir beş yıl kadar sonra, türkçesini okuyabilirsiniz;) bir de eğer elim değerse bir kitap çevireceğim, türkçe'de şu ana kadar yayınlanan seri katilleri konu edinen kitapların en iyisi olacaktır. ben çevirene kadar bir başkası çevirmezse tabi. dosyalarım hazırdır, durmaktadır, beklemektedir. 5 yıl bekleyeceksiniz artık:)

Cok tesekkur ederim. Merakla bekliyorum calismalarinizi.. :)

maalesef halihazırda el altında bulunan kaynakların pek çoğu FBI bakış açısından hazırlanmış "yüzyılın manyağı" temalı çalışmalar. Kaczynski hakkında sağlıklı veriye ulaşmak çok zor.

benzin? dizel? ben de alıcam bu aralar bütçe 20bin ytl. şurada 15bin ytl'ye kadar listeledim hem benzinli hem dizel ikinci el otomatik vitesli arabaları (cümleye gel breh);

tinyurl.com

benim için citroen c4 ağır basıyor, gerçi otomatikleri daha pahalıdır ama 15bin ytl civarına bulunabiliyor.

bütçeyi göz önünde bulundurursak, 2001-2004 civari 1400 motor, otomatik bir opel corsa olabilir. biraz daha eskilere giderseniz honda-toyota filan da olabilir.

17bin tl 2004 nissan micra buldum 70bin km'de otomatik benzinli. iyi midir? iyidir gibi bence? bütçeyi biraz aştık ama. napalım.

motorundan şikayet eden 2-3 kişi duydum. onun dışında beğenilen bir model. ön paneli güzel, kullanılabilirliği rahat. fazla yuvarlakımsı bir hat ama.

(bkz: nissan micra)

micra cok dandik ya icine binersen anlarsin zaten, o kadar parayi verdigine yazik yani.

biraz daha bekleyip 20 verirsen eger honda jazz, fiat punto, ford fiesta, citroen, peugeot gibi seyler de alabilirsin..

2003 model otomatik bir corsa njoy'u ablam kullanıyor 3 yıldır. araba hemen hemen hiç sorun çıkarmadı. bende kullanıyorum arada çok güzel bir araba gerçekten. şahsen gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. ama modellere dikkat edin. njoy fln modelleri var. bazısı cd çalarlı bazısı kasetli gibi farklar var aralarında.

eğer micra'ya karşı çok özel bir ilginiz yoksa 17bin ytl'ye tasarım ve mekanik açıdan daha iyi arabalar da alabilirsiniz. bu biraz da kişisel bir şey tabi.
bir de tavsiyem bu işlerde acele etmemeniz. biraz piyasayı öğrenin ve fazla sayıda araba görün.

ilgisiz ama bir iki ay kadar daha sabredersen alım-satım işlemlerinde notere gitme devri sona erecek, işlemler emniyetten ya ücretsiz ya da çok cüzi bir ücret karşılığı yapılacak.

mini cooper 23bin ytlden başlıyor eğer bütçeniz varsa

pc'ne bir program kuruyorsun. bu program çeşitli araştırmalar üzerine yapılmakta olan çalışmalar için ilgili kurumlara işlemci desteği sağlıyor. bu da şöyle oluyor, sana bir paket yolluyorlar. bu paket'e "soru" da diyebiliriz. senin bilgisayarın bu sorunun cevabını tekrar merkeze yolluyor internet vasıtasıyla. böylece araştırmalar hızlanıyor. mesela aids araştırmaları içindi en son. işlemcinin kullanmadığın bölümlerini kullanıyor yani. ve ortaklaşa bir süper bilgisayar inşa edilmiş oluyor.

net bilmesemde bildiğim kadarıyla, bir gen projesi için gerekli olan hesaplamaları her kaydolup login olan bilgisayara bölüp, paket paket hesaplama veriyor.her bilgisayar açıkken bu hesaplamaları yapıyor ve sonucu oraya geri yolluyor. ordan başka bir hesaplama alıyor. neticede kendi cpunu ve ramini stediğin bir kısmını bu projenin kullanımına açıyorsun. sonuçta insanlığa faydalı olacak bir büyük projenin parçası oluyorsun...

peki bu araştırmaların ayrıntılarını öğrenebilir miyiz acaba? neye yardım ettiğimizi bilsek diye

(bkz: distributed computing)

(bkz: seti at home)

@allez: örneğin aids araştırmaları, kanser araştırmaları. bir paket geldiğinde hangi konuyla ilgili bir çözümleme yapıldığı, senin olaya nasıl yardım ettiğin filan gibi istatistiksel bilgiler vs. program arayüzünde belirtiliyor zaten. bununla ilgili tartışmalar eksi sozluk cpu power başlığında yapılmıştı yanılmıyorsam.

world community grid'in kendi icinde 5 farkli arastirma var su an (www.worldcommunitygrid.org). hangilerine katkida bulunmak istedigini kendin belirleyebiliyorsun. ayrica climateprediction, einsteinathome, setiathome, rosettaathome projelerinde de eksi sozluk cpu power takimi var. bunlardan baska, farkli konularda 60 kadar boinc projesi bulunuyor.

öncelikle laptopu fişten çekip pilini çıkarın sonra geri takın ve deneyin olmazsa güvenli modda açmayı deneyip sistemi geri yüklemeyi deneyin belki işe yarar. olmazsa format gerekli diye düşünüyorum. ama tabi takılı kaldığı ekranı anlatırsanız sorunun windowsda mı hdd'de mi belki anlarız.

işte tam burda takılıyor:
i35.tinypic.com

dediklerini deniycem

abi harbiden saatlerce beklediniz mi ya?

güvenli kipte açılıyor mu?
ve o ekranda mavi şerit sağa doğru hareket ediyor mu beklerken sürekli yoksa o da mı takılıyor?

yaklaşık 1 ay önce aynı sorunu yaşadım. ben harddisktendir dedim format atmaya çalıştım. portatif windows, linux...vs hepsini denememe rağmen başarılı olamadım çünkü. servise verdiğimde ramlerde ve anakartta sorun olduğu söylendi. anakart değişti ram yenilendi geldi. gerçekten çok sinir bozucu bir durum.geçmiş olsun umarım garanti kapsamındadır cihazınız. verin servisine, markasına göre en geç 1 ay içinde gelir.


edit: şimdi bi daha baktımda öle hemen servis demişim ama onu son çare olarak tavsiye ediyorum. yapılabilecek her şeyi denediğinizden emin olun. içindeki belgeler çok önemli değilse yedeği alınmışsa format atmayı deneyin mesela bakalım izin verecek mi. bende mesela önyükleme yaptıktan sonra duruyodu formatta atamıyordum. bide mesela laptopta harddiskkin çalıştığını gösteren bir led vardır yanıp sönen. bendeki takılma durumunda o sönüyordu mesela hiç yanmıyordu o esnada. harddisk in bozuk olabileceği şüphesi ordan doğmuştu. ama belki sizinki işletim sistemi kaynaklıdır. halllolabilir.

forumları dolaşın bir portatif windowslar var yada 4gblık bi flashınız var ise içine normal windows kurun, flashtan boot etmeyi deneyin bu sayede harddiskinize ulaşıp bilgileri kurtarabilirsiniz.

bu sorunun anakart ya da ram ile alakali oldugunu sanmiyorum. kuvvetle muhtemel sistem dosyalari ya da kullanici dosyalari ucmus. format at düzelir.

güvenli kipte açıp sistem geri yükleme yaptım ve düzeldi, tesekkurler.

@tannhauser
ben lafın gelişi deidm onu ama kardeşim beklemiş olabilir:P

@kurukafa
mavi şerit hareket ediyordu evet, o takılmıyordu ama artık düzeldi saolasın

@kojiro
neyse ki servise gitmeye gerek kalmadı teşekkürler, bilgisayar baya eski zaten, tuşları filan fırlıyo artık :)) garanti süresi kalmadı yani yine iyi dayanıyo, bazen böyle sorunlar çıkarıyo ama bakalım nereye kadar götürecek:)

yıllar önce kullanmıştım, markasını hatırlamıyorum. ancak çarpıntıi aşırı terleme yapıyor diye hatırlıyorum.

yaygın olanı vivarin, başka markalar da olsa pek farketmez heralde. sonuçta 200mg kafein:D

iyi bir şey değil, son çare olabiir belki, mecbur kalirsanız...
(bkz: kafein hapi)

türkiye'de yasak heralde, emin değilim ama gittigidiyorda satılıyor:D(ben oradan almadım)

urun.gittigidiyor.com
www.gittigidiyor.com

göz seyirmesi tamamen yorgunlukla ilgili bir hadise demişti göz doktoru. iyi de bir doktordu. biraz istirahat, biraz sabır tavsiye ediyorum.

benim yaklaşık 2-3 ay sürdü ama şimdi eser yok. dinlenmek tek ilacı.

durdurmanın mümkün olduğunu sanmıyorum. Ara ara bir iki ay ziyaret ediyor, çok ekrana bakmaktan falan da oluyor sanırım. istirahat, mümkün değilse kafaya takmamak tek çözümü olsa gerek.

Pekistirelim o zaman
Bana da olmustu, gecti sonra, tamamen yorgunluktan olmustu...

edit: yalniz sonradan farkettim, siir gibi yazmisim

Herkes söylemiş ama, sebebi gerçekten yorgunluk. Vücudunuz atrık yorgunluğu atamayınca belirti olarak bunu gösteriyormuş. Kronik yorgunluk yani. Uzun (Gerçekten uzun) süreli bir dinlenme gerekiyor size. Benim geçen dönem her gün atardı. Zaten üzerine de bir sürü sağlık sorunu yaşadım. Dikkatli olun ve kendinizi çok yormayın.

Herkese teşekkürler arkadaslar galiba sebebi hepinizin dediği gibi yorgunluk zira son 5 günün 3 günü ayakta dolaşmaktan-iş gereği- inanılmaz yorulmuştum bir de 3 gün arayla aksamları 2 halı saha macı yapınca bünyeye ters geldi tabii.Maalesef dinlenecek vaktim de yok çekicez artık bir süre o zaman ama inanılmaz rahatsızlık verici birşey herkese tekrar teşekürler.

sadece yorgunluktan değil ciddi magnezyum eksikliğinden de olabiliyor. kötü şeyleri ise düşünmeyelim mesela ms gibi. magnezyum alın bence ama çoookkkk rahatsız etmeye başlarsa doktor doktor kalksana..

(git: 40502)

yorgunluk, stres ve b vitamini eksikliğinden kaynaklanıyor.
b vitamini takviyesi, biraz dinlenme ve kafanızı meşgul eden strese sokan şeylerden uzaklaşmak için hoşunuza giden ve sizi yormayacak bişey ile meşgul olmanız ve seyirmeyi düşünmemeye çalışmanız halinde 1 hafta 10 güne kadar seyirme falan kalmaz :)
ben bir dönem uykudan uyanıyordum ağlayarak allahım tik yapıştı üstüme napıcam diye...
geçmezse doktora başvurun en kısa zamanda ama.

niye olmasın ki*

bu benzetmeyi, kaldirir mi kendisi? " sen nasil beni rob schneider a benzetirsin huleeyn, al sana bomba" filan der belki diye dusunmustum. :S

o vakit sözlük'te birilerini birilerine benzeten entrylerin hepsini silmesi gerekir.

ssg yerine sedat kapanoğlu yazarsan daha iyi olur.Bu şekilde sözlükteki bir yazarı deşifre etmiş oluyorsun.

@huleyn; ssg sedat kapanoglu olarak desifre edilse bu saatten sonra ne olur ki..

sagolunuz cevaplariniz icin.
@ermanen, hic mi benzemiyor :(

cok benzemiyor ama andiriyor bence evet. zaten ustteki resmindeki haliyle alttaki resminde ki hali de benzemiyo :)

sorun olduğunu sanmam.istediğiniz kadar reklamınızı yapabilirsiniz:) bu arada çok başarılı bir site tebrik etmeden edemiciim :)

shiftdelete yapıyordu bir de sinemaestrocular var gordugum onlar da yapiyor. gerci senin yapmana gerek yok . yaran alkislarlayasiyorum.com videolari var :) hatta dur ben gidem bi alkislayam seni dayi.

Bu arada yazıda imla mimla, dilbilgisi hepsini es geçmişim. Kusura bakmayın. Ekside verilen bir linkin dönüşü kadar değerli bir olay yok. Gerçi saçma paralara saçma yüksek hitli forumlardan pop up reklam açtırmak çok kolay ve ucuz ama buradan gelen kitlenin değeri ölçülemez. Bu sebeple çok önemli. Umarım dediğiniz gibi bir sorun yoktur. Yıllarca yazdığım onlarca yazının tarihin tozlu sayfalarına uçması beni bir hayli üzer. Yorumlar için de ayrıca teşekkürler. Başka yorumları ya da düşüncesi olan varsa bu konu ile ilgili yazarsa çok sevinirim. Siteyi büyütmek için işi gücü iyice bıraktım. Maddi anlamda zorlanmaya başladım. Umarım herşey güzel olur

bu konu ile ilgili dedigin link vermek mi, yoksa sitenin genel yapisi itibari ile mi? burada senin siteni break.com a benzetiyorum nedense.

yok bu konu ile ilgili. yani herkes bunda bir sakınca olmadığında hem fikir mi? gerçi site içeriği olarak uygun olduğunu düşünüyorum ama bilemiyorum. youtube linki veriyor olsam çok doğal gelecek ama işte kendi linkimi verdiğim için belki de olayı kafamda büyütüyorum. bilemedim. tabi bu arada site hakkında yorumu olanlar da bana mesaj atarlarsa çok sevinirim. öneri eleştiri hepsi olabilir. eksi yazarlarından gelen mesajlara göre siteye baya bir özellik eklendi mesela bugüne kadar. öneri eleştiri ne varsa bana faydası dokunur.

ben de baktım açıkçası benziyor bence de break.com a. bu arada konusu açılmışken. keşke sitede küçük sitelerinde tanıtım yapabileceği reklam seçenekleri olsa. inanın bir siteyi alıp büyütebilmek bu ülkede o kadar zor ki. büyük sitelerin türkçe internet içeriğine katkı sağlayan sitelerin elinden tutmaları ve bu pazarı büyütmeleri gerektiğine inanıyorum. ekşi de amatör ruh ile başlamış bir site olarak sahipleri yaşadıkları sıkıntıları benden de iyi biliyorlardır. henüz türkiye de web sitesi yapma bir iş olarak gözükmüyor çünkü küçük siteler büyük yatırımlar yapmadan kolay büyüyemiyorlar. özellikle server masrafları ve reklam gelirleri buna engel. anca büyük şirketlerin kurduğu büyük bütçeli siteler iş yapıyor. (istisnalar tabi ki var) ama bol para ile youtube un aynısından yapıp büyük gelirler elde etmek şirketlerin işine geliyor. ama aslında bana kalırsa uzun vadede kaliteli içeriğin adresi amatör ruh ile, fikre yönelik siteler olacaktır. yani oturup bir büyük rakı deviririm hayatımda yaşadığım sıkıntıları anlatmak için. inandığım ve keyif aldığım bu işe devam edebilmek için büyük risk alıyorum. çevremdeki herkese inat insanın keyif aldığı işten para kazanabileceğini, bunun oyun olmadığını görmek istiyorum. saçmalamaya başlamış olabilirim. uykusuz geçen 3. gün. artık yatmak lazım

Eh, bence dikkat et.

Legal olabilir ama bu Sozluk'un gozune parmagini sokmani gerektirmez. Az yap, efendi gibi yap.

abicim niye gelip de "kara murat benim" diyorsun. ben eski konseptten beridir alkislarlayasiyorum'u doğaüstü bir yaratığın türk gencine acıdığı için hazırladığını düşünmüşümdür. sen şimdi... cık cık... ben gerekli gereksiz yazacam bundan kelli. site kapanmasın da.

kertenkele yüxexes hakkında tanıtıcı, bilgilendirici, savunucu entryler giriyor mesela.

şimdi dayı, bu konu esasen benim de üzerinde bayağı düşündüğüm bir değnek. kendimden giderek anlatayım, kolay olsun. bir ara dedim ki kelime çevirileri ve referans linkler haricindeki yazılarımı yani yorum/beğeni/eleştiri içeren yazıları bloguma koyayım, sonrada o blog yazısına ekşi sözlük'ten link vereyim. bunu sözlük yazarı nickfallin yapıyordu sanırım bir ara. ama fikrim ondan bağımsız gelişmişti tabi.

konunun ahlaki boyutuna kendimce bir kılıf uydurabilsem de bunu başka sözlük yazarlarının da yapmaya başladığını görme olasılığı zurnanın zırt dediği noktaya bam teliyle parmak basarak eşşeğin siki oluyor :)) yani genel ahlak anlayışına göre kendim için uygun olan bir şey herkes için uygundur. e herkesin ekşi sözlük'te özellikle de reklam geliri elde etme amacıyla link vermesi öncelikle ekşi sözlük'e zarar verir. okuyucunun ekşi sözlük'e olan güveni azalır. ben her ne kadar blogumda reklam olmasa da bu düşünceyi belirsiz bir süreliğine bu yüzden rafa kaldırdım.

linklerin entry legalitesi konusundan evvel, ahlaki boyutunu gözönünde bulundurmanı isterim. senin girdiğin link entryleri, videolar ne kadar über olsa da başka bir sözlük yazarı tarafından girilmesi şükela olur, bir okur olarak bana daha fazla güven verir. sözlük o yüzden birçok müşteri ve şirket için referans noktası işte.

eğer link verme konusunda devam etme karar alırsan sana önerim her entrynin sonuna "site sahibi benim" babında bir uyarı eklemen. evet sitenin başlığında yazdın ama biliyorsun ekşi sözlük evreninde her entry bütünleme dışında diğer entrylerden bağımsızdır ayrıca.

sitenin hastasıyım. ama şu tüm yorumları gösteren tek bir kutu olsa da scroll edebilsek süper olacak. hayır, videoyu izlerken yorumları da okuyorum, ikinci sayfaya geçince sayfa yenilendiğinden video duruyor, nahoş oluyor.

daha spesifik olmak lazım.
osmanlı dönemi'nde mesela fuzuli yazmış aşk üzerine ama istanbul'a hiç gelmemiş adam. ne kadar osmanlı sayılır? ya da 18. yy'de şeyh galip yazmış ama onun da aşk dediği ilahi aşk. anlamak istediğin gibi anlarsın tabi.

hatta şöyle söylemeli, divan şairi olup da aşktan bahsetmeyen nadirdir.

hemen spesifikleştireyim lale devri sonrası olsun bilhassa bu devrin nasıl bir etkisi oldu sonraki şairlere sorumuz bu :)

(bkz: şeyh galib), (bkz: leyla hanım), (bkz: naili)

bunlara bir bak istersen. hepsi lale devri sonrası olmalı

valla bu afrika kökenli,anonim bir özlü söz diye yazmıştı national geographic de ama berndard shaw'a atfeden de gördüm.

sozluk.sourtimes.org

harici harddisk dediğin aslında bir arayüz konmuş dahili harddisktir. kutuyu açarsan ve arayüz kablolarını çıkarırsan elinden dahili harddiskten başka bir şey kalmaz.

bu bilgi ışığında soruna kendin yanıt vermeni bekliyorum =)

harici hdd bir kutuya kapatılmış hdd'dir ve bundan dolayı da ömrüne etki eder. çünkü hiçbir soğutma önlemi yok bunların. ha alacağın modelde vardır onu bilemem. ama yoksa ömrü kısaltır.

fiat 500'e göz atın derim. sıfır ford fiesta veya opel corsa da düşünebilirsiniz sanırım o fiyatlara.

ben jazz kullanıyorum. 2008 model. yakıt tüketimi çok iyi, punto kadar atak değil ama performans olarak öyle bariz bir fark göremedim punto'yla 100 üzeri beygiri hariç. bu haliyle de güzel bir araba ama yeni kasada çok fazla özellik var. honda için yedek parça problemi olacağını sanmıyorum. yeni kasa ile eski kasa fiyatları da biraz düşer. ikisine de binin, hangisi içinize sinerse artık..nissan micra ve mitsubishi colt da alternatif olabilir.

honda city'e bak bence. piyasadaki fiyat kalite dengesi en iyi olan arabaalrdan biri şu an.

hiç düşünme, mesajla agamemnon'a ulaş, sorunu yinele.

sıfır opel corsa veya sıfır ford fiesta.kesinlikle bakılmalı.

seat leon dururken cazz yapmaya gerek yok.

bence 0 corsa, fiesta, yaris, micra vs. almak yerine, 2005-2006 opel astra türü bir şeyler de düşünebilirsiniz.temizini bulursanız bence daha iyi olabilir.
bu arada fiat ya da peugeot almanızı tavsiye etmem. italyan ya da fransız arabaları tasarım olarak iyi olsalar da mekanik açıdan alman-japon arabaları daha tercih edilebilir.
seat leon'lar volkswagen motoru kullandığı için düşünülebilir. ama ben olsam o paraya volkswagen ya da opel alırdım.

fiat 2-3 model kullandım hiç konforlu değil, marka olarak tavsiye etmem,
ford da kullandım ve kullanıyorum, seri, rahat, konforlu güzel araba.
marka bilmem ama temiz ikinci el bak bence, düşük fiyatlar, özellikle araba pazarlarında çok yeni araçları satıyor millet, ford tavsiyemdir.

Bu kadar konuştuktan sonra sanırım honda jazz yeni kasa çıkana kadar beklemeye, ve onu alamazsam ucuza donanımlı bir eski kasa almaya karar verdim galiba. Cevap veren herkese teşekkürler.

yerli yada ispanyol montaj olmamasına dikkat et.

ben de d600'ü pc studio'ya göstermek için akla karayı seçmiştim. Bağlı değil diyordu ısrarla. Nasıl hallettim tam hatırlamıyorum ama söyleyeceklerimi bir deneyin.

-USB kablosunu takmadan önce telefon ayarlarından bağlantı türünü değiştirin (modemse depolama aygıtı yapın. ya da tam tersi)
-Kabloyu taktıktan sonra cd den uygun driver ı manuel olarak göstererek kurun. cd deki farklı driverları deneyin.
-Pc studio programında port ayarlarına dikkat edin. Gerekirse com portunu da manuel ayarlayın.

@neronas: cevap için teşekkür ederim ancak benim sorunum telefonu pc studio'ya göstermek değil.pc studio üzerinden her türlü işlemi yapabiliyorum. yalnız bu yeni update programı ile software (firmware) update yapmaya çalıştığımda "telefon bağlı değil" uyarısı alıyorum. daha da açık olmam gerekirse programın update ekranını açtığımda telefonun ışığı yanıyor "pc'ye bağlı" yazıyor ekranda, sanki bağlantıyı kendiliğinden kesiip yeniden bağlanmış gibi. çünkü daha önceden zaten bağlı oluyor. sonradan programın dört adımlı bir işlem yapması lazım, ilk adım telefonda hazırda bulunan firmware'in no'sunu filan tespit etmek ama daha bunu yapamadan "bağlı değil" uyarsını dayıyor. diğer adımların neler olduğunu göremedim haliyle.

kendi soruma kendim cevap vereyim bari de öksüz kalmasın. şu anda benim f210'u desteklememekle beraber ben umutluyum. desteklene henüz 4 model var, ama artacak sanırım. şuradan desteklenen modeller görülebilir:
uk.samsungmobile.com

(bkz: tish-o)