www.latenceviri.com
facebook sayfasi da var, bi konus istersen

üç sene kadar önce ceviritercume.org sitesine kaydolmuştum, bir şey çıkmaz gibi görünüyordu ama oradan iş yağdı bana. ama epeydir irtibatı kestim son durumu bilmiyorum. yine de bir dene orayı.

www.ceviritercume.org sitesinin ve Tek Tercüme'nin yetkilisiyim. Sitedeki iletisim adresine CV gönderme şansınız varsa size de iş yağabilir :).

@kül tekrar irtibata geçerseniz size de yine iş yağabilir.

acaba oturumunu bir yerde açık bıraktında başkası gelip kendi mail adresini senin oturumuna mı senkronize etti?

evdeki bilgisayar dışında oturum açmayalı hayli zaman oldu.

lastpass kullanmanı öneririm şukela program en son ne zaman şifre girdiğimi bir siteye hatırlamıyorum.

anladığım kadarıyla bahsettiğin kızlar sana daha yakın. siz buluşma kararı alıyorsunuz, senin arkadaşların daha sonra davet ettiriyor kendini.

bu durumda kıza söyle, bu lavuk kendini davet ettirdi ama ben o gelmesin istiyorum de. kız seninle daha samimi oldugu için kabul edecektir. ha kız ağzında laf tutamayıp çocuklara anlatırsa aranız açılır, ya da açılmaz bu herifler baya yüzsüzmüş :)

kıza söyleyin +1

Kovamazsin cunku sen cagirmamissin. Kendin gitmezsin, sorarsa kiz pek hoslanmiyorum dersin

geldiklerinde, hep bir aradayken şakayla karışık ya da ciddi ciddi sorun "ulan bir kere ben bu arkadaşlarımla sen/siz olmadan iki muhabbet edemeyecek miyim" diye? öyle usturuplu sorun ki bunu itin götüne girsinler kızların gözünde bir daha da o kızlar onlarla aynı ortamda bulunmazlar. tutar sadece kıza söylerseniz bu sefer arkadan dolap çeviren, kuyu kazan biri durumuna düşebilirsiniz.

öncelikle cevaplar için teşekkür ediyorum.

benim aklıma da şu geldi, kıza desem ben bu adamla pek hoşlaşmıyorum diye kız yanlış anlayabilir. ya da ikimiz olalım desem bu sefer yine yanlış anlayabilir, sanki bir "date" gibi algılayabilir bunu. ama öyle olmadığını biliyoruz, ki türk kızının da her türlü şeyi yapabilecek çılgınlıkta olduğunu da biliyoruz. :) (aramızdaki bağyanlardan özür diliyorum ama öyle) işte bu yüzden biraz da temkinli olmak lazım diyorum.

buluştuğumuz zaman söylesem de pek işe yaramıyor işte. adam yüzsüz kendini davet ettiriyor, söyleyince bile anlamıyor. o zaman söylesem anlar mı ki?

özelden iletişim kurun diyen arkadaşlara şunu söyleyeyim, muhabbet nasıl açılırsa öyle gidiyor, üşeniyorum twitter'da başlayan muhabbeti mesaja çevirmeye. bir de zaman mesaj yazmayı pek sevmiyorum klavye dururken.

"özelden iletişim kurun diyen arkadaşlara şunu söyleyeyim, muhabbet nasıl açılırsa öyle gidiyor, üşeniyorum twitter'da başlayan muhabbeti mesaja çevirmeye. bir de zaman mesaj yazmayı pek sevmiyorum klavye dururken. "

üşenmeyin, haberleri olmasın. bu kadar basit.

no room for thirds sloganı basılı bir t-shirtle işe başlayabilirsin. kış vakti bu t-shirt'ü giymen de kararlılığını gösterecektir :)

z isimli tablonun belirlenen hücresine "={x tablosunun hücresinin koordinatları}" yazınca olabilir mi? Mesela x tablosunun o hücresi A1 olsun. z isimli tablonun belirlenen hücresine "=A1" yazarsan olur gibi.

=[Kitap1.xls]Sayfa1!A2

örnek:

x isimli excel tablonda Sayfa1 de A1 e "2013" yazdın ve bunu z isimli excel tablonda göstermek istiyorsun.

z isimli tabloya geliyorsun. istediğin herhangi bi hücreye:

=[x.xls]Sayfa1!A1

komutunu verdiğinde istediğin olmuş oluyor. bu örneğe göre x ve z dosyaları aynı dizinde tabii ki.

veriyi alacağınız excel tablosunda hücreye gelip + tuşuna basın (numpadde). sonra öteki dosyaya gidip hangi hücreyi oraya alsın istiyorsanız onu seçip enter'a basın. (numpad ya da normal enter farketmez).
dosya isimlerini değiştirmediğiniz sürece excel gider o verileri o tablodan alır ve günceller.

im sure i can find so many things to spend time with him/her

i am certain that i can find many things to have nice time together with her/him

I'm sure that I can find many ways to spend time with him/her

öncelikle, "my belief" olmaz, I'm certain de çok resmi kaçar. "many things" "many ways" de olmaz. doğal bir kullanım değil. "lots of" kullanıcaz burda.

I'm sure I can find lots of things to spend time with him" ile, bir yaklaşık ödülünü "bohr atom modeli" alıyor.

@harzem, any proof?

tek fotograf uzerinde photohop ile oynama yapilmis bu verilen link'tekinde. hatta: www.zazzle.com sol elde bariz dekupe hatalari var ornegin.

bu sekilde farkli gorseller hazirlamayi tercih etmisler. tek tek cekilebilir de tabi.

tabi tek tek de hazırlanabilir ama seçenek sayısı arttıkça bu mümkün olmaktan cıkar.
o noktada kullanılan sistem nedir web tasarımı ve kod bazında nasıl işlem yapılıyor?
ben bize olmaz böyle diyen adamlara "ee böyle böyle bir sistemle yapılabiliyormuş" diye örnek vermek için soruyorum.

ben vakti zamanında bunun kaykay versiyonunu amerikalı birine flash'ta yapmıştım. tek bir kaykay fotosu kullanmış, flashta kaykayın rengini, üzerindeki resmi, yazıları, fontları vb müşterinin seçeceği şekilde yapmıştım. sanırım burada da tek bir mont fotoğrafı var. değişik renk versiyonları photoshopta üretilmiş. bir foto bir kez dekupe edildiğinde 125 renk versiyonu (bir tanesi 5 sn'den 625 sn) yaklaşık 10 dk sürer. ama tabi daha kısa yoldan 1 fotodan 5 ayrı renkte hazırlanan imaj çok zorlamayacak bir scriptle (javascript) giysinin 3 farklı bölümü için kombinasyonlar halinde sunulabilir.

uzun lafın kısası 1 foto bile yeter. ya işleri çok fazla ve böyle birşeye zaman ayıracak kadar yağlı bir müşteri olarak görmüyolar sizi. veya fotoları kendileri çekeceklerse foto çekiminden sağlayackaları kazancı 125'le çarpmak istiyorlar.

yazı ile logo aynı div içine al margin top bottom ve paddin olayı ver birde bunlarala çözebilirsin sanırın

bunu ancak o ok resminin üzerine transparan (ya da arka planla aynı renkte) boşluk vererek yapabilirsin. list-style-image ile atanan resmin dikey pozisyonunu belirleyebileceğin bir css yöntemi yok.

ul li{background:url(../images/ok.png) no-repeat left center;}

yukarıdaki gibi yaparsan yazıyla hizalanmış olur. en sondaki center sağlayacak bunu.

Daha düz bir çözüm ise senin satırının yüksekliği ne kadar ise (sallıyorum 36px); o ok imajını da yükseklği 36px olacak (arkası ister transparan ister satır ile aynı gri) bir görselin ortasına yerleştir.

Resmi ve Yazıyı ayrı div'ler içine alman gerek (yan yana durabilmesi için float:left vermen gerek bu iki div'e) resmin olduğu divin style'ına padding-top:5 ver mesela aşağı kayar o. Not: Bu iki divin dışına da bir div açıp style'ına overflow:hidden vermen gerek.

list-style-image sekliyle birakip line-height'la oynasan biseyler olabilir.

36 gün önce tuzu uzattı ve hanım göbeği verdi demek, olmuş o iş.

Okuyayazdım, sevişin geçmez.

aramazsan böyle devam ararsan samanlık seyran. ara canım olmazsa da üstüne düşeni yapmış olmanın huzuru olur.

ilk birkaç harfini okudum. 40'ı çıkmadan aranmaz.

tuzluğu uzattı. oyhyşş içim bi hoş oldu.

ara.

Böyle bir durumda aranılacaksa 1 hafta içinde aranmalı. 36 günde olacağı vardıysa olmaz..

ödemeli arasam nasıl olur, ben arıycam ama sonuçta o aramış gibi olacak. hem kızlık gururum incinmez.
aa ama bu seferde fakir falan zanneder mi acaba?

sizce ödemeli aramalı mıyım dostlar?

erkek milleti değil mi işte hepsi aynı...

*kendini hatırlatma taktiği

msj çekersen daha iyi olur, zira 36 gün geçmiş. ve bir şey sormak için mesaj çek ki, bahane olsun diye mesaj çektiğin belli olmasın. misal o geceyle alakalı bir şeyler sorabilirsin. mesela; o tavsiye ettiğin tatlının adı neydi? ya da o gittiğimiz mekanın ismi neydi? orası saat kaça kadar açık? oraya hangi yoldan daha kısa gidilir gibisinden şeyler sorabilirsin. böylelikle kendini hatırlatmış olursun. ve çocuk şu an için senden bir adım bekliyorsa mesajlar uzar gider zaten. fakat mesajlar uzamazsa eğer ikinci bir bekleme sürecine girmelisin. eğer elemanda sana karşı bir şeyler besliyorsa içinde en geç 2-3 gün içerisinde mutlaka geri dönüş yapar sana. ama bu seferde geri dönmezse eğer üzgünüm ama bu iş yatmış demektir, sende aşkını ilan etmeyeceksen eğer mecburen bu işten vazgeçeceksin.

o iş yalan olur , sen şimdiden başkalarını ara.

ödemeli mi? sakın ha :) sakın ha.

tamam ödemeli aramadan vazgeçiyorum. onun yerine bi kaç kez çağrı yapsam ardı ardına. o arar değil mi o zaman? ben de arayıp ucuz kadın olmaktan kurtarmış olurrum kendimi. buna ne dersiniz?

lan ha aramışsın ha çağrı yapmışsın ne farkı var? ucuz kadın olmamak için aramıyorsun ama çağrı atıp aramasını istiyorsun, bence bunların ikisi de aynı. sonuçta bağlantıyı bir şeklide sen kuruyorsun, önemli olan ve senin anlayamadığın nokta bu zaten. adam aradığı zaman ne diyeceksin peki, bahanen var mı? sana fıstık gibi yöntem verdik, hala saçma sapan şeyler düşünüyorsun.

edit: dayanamadım soruyorum, liseli misin lan sen yoksa?

@eyyorlamam bu kadar: bir deniyim bakalım dediğini, işe yarar umarım.

şöyle bi mesaj atsam nasıl olur sizce:

"mrb bni tndn mı, ben xxx. ymkte bana onerdgn tatlınn ismi nydi? cok gzldi de.. msglsen snra da aryblirsin bni. kib bye."

troll la bu. hadi basta soru normal gibiydi(o da nasil normalse), sonra boku cikti. Eski duyurulara bakinca arkadas önce kendine, sonra baska bir ele(elizabethe), sonra otobusteki guzel kiza simdi da tuz veren adama asik olmus.

Okumadım ama, arama bence.

hoşlanmıyorsa ne olucak olm ya, sen ara belki sonradan hoşlanacak, belki hoşlanıyor senden bekliyor. hadi hoşlanmıyor sonradan da hoşlanmadı e nolucak sen aradın diye başına taş mı yağacak...

omd digital bu işin ehlidir. bi fiyat danışın isterseniz.

plastic_angel omd iyi bir yere benziyor evet. ama büyük markalarla çalışan ajanslara bütçe yetiremeyiz sanırım.

konyayı doldurmazmış. geçen bir yerde okuduydum.

öncelikle ortalama bir insanın 70 kg olduğunu varsayalım. insan vücudunun da %70'i su ama hepsinin su olduğunu varsaymakta da bir sakınca yok. son olarak 1 litre suyun 1 kg ettiğini varsayalım: bu durumda 7 milyar x 70 litre = 490 milyar litre insan var yeryüzünde. bu da 490 milyon metreküp, diğer bir deyişle 490bin km3 su yapar. büyük okyanus 708milyon km3, van gölü 607 km3'müş. yani yaklaşık 800 van gölü ediyoruz ama bir büyük okyanus etmiyoruz.

www.youtube.com
su videonun basinda bir yerlerde anlatiyor

hacimle alakası yok. alan hesabı yapmak lazım.

dip dibe ayakta durdugumuz zaman 35*35 cm2'lik bir alan işgal ettiğimizi varsayarsak toplam 857500000 m2 buluruz.

şişmanları da düşünerek 45*45 dersek 1417500000 m2 buluruz.

kilis'in yüzölçümü 1427 km2 imiş. kilisi bile doldurmaz yani.

çok kibar olacaksa: will/would you be so kind to grant authorization to me?

i sex you sex?

could you please give me authority for this application?

buraya yazsa ben ihtiyaç olunca bakarım mesela.

google'da çeviri/tercüme büroları yazıp çıkan sonuçlardan gözüne kestirdiklerine cv gönderip freelance olarak çalışmak istediğini söyleyebilir. ihtiyaç varsa deneme çevirisi gönderirler. yalnız güvenilir yerleri bulması lazım. iş tesliminden sonra para yatırma kısmında sıknıtı çıkabiliyor bazen. biraz araştırırsa şikayet olup olmadığını daha iyi olur.

1. kariyer sitelerindeki çevirmen ilanlarına başvursun. ama freelance çalışmak istediğini belirtsin mutlaka.

2. proz.com ve translatorscafe.com'a takılsın.

3. sırf ingilizce bildiği için gerçek mesleğini yapmaya başlamadan önce geçici olarak bu işi yapacaksa hiç bulaşmasın. gerçek anlamda para kazanması için vakit ve deneyim gerekiyor her meslek gibi. hele hele freelance çalışmak istiyorsa kıyıda köşede kalmış noter paraziti bürolarla çalışmanın ötesine geçemez, tahjsilatta sıkıntı yaşar. belirtmek istedim.

www.ceviritercume.org

Tüm cevaplara teşekkürler arkadaşlar. eksi sozluk e bir daha geldim'le de iletişime geçecek sanırım arkadaşım.

Koku.Ten kokusu veya kan kokusu ama yanıt koku.

kan grubu
0rh daha tatlı oluyormuş

Kilolu insanlara gelirler genelde. Vucut isisini arttiriyor asiri yaglar.

Peki ben çılgınlar gibi parfüm sıksam gelmez mi mesela?
Kan grubum A + bu arada.
Kilolu diilim.

kilolu insanlara gelir tezini çürütmek için buradayım. gayet de kilolu bir insanım lakin sivrisineklerin beni rahatsız ettikleri hemen hemen tek nokta kulağımın dibinde vızlayarak uçmaları olur. maruz kaldığım ısırık epeyce az oluyor.

Sivrisineğin koku alma yapısına bakar o.İnsan belki parfümün altından ter kokusunu alamaz belki o alabilir.Parfüm sıkana kadar onun hoşlanmayacağı koku yayan spreyler var onlardan sıkın.

@grgn teşekkürler, evet ten kokusunu her türlü alıyor olabilir, mantıklı. bit kadar şey o kadar rahatsız edici olabiliyorsa üstün yaradılış özellikleri var demektir hakikaten.
Fakat kov, off vs. spreyler de allerji yapıyor. Her türlü kaşınıyorum yani, neyse. :)

O zaman cuma geceleri Bay Tahmin izleyeceksiniz.Artık sezon açılıyor sürekli sivrisinekler konu ediliyor. :)

sigara içenleri ısırmıyorlarmış diyorlar.

en kesin çözüm cibinlik olur. yazın cibinlik kurun yatağınızın üzerine. pencerelere de sinek teli taktırın.

Kahretsin ki sigara da kullanıyorum, o da olmadı.
Cibinlik güzel de, dışarda açık havada otururken, yürürken falan da bulaşıyor (geçen akşam açık havada 20 dk oturmanın bedelini 4 ısırıkla ödedim),
sanırım yaz boyu kırmızı beneklerle gezip her daim kaşınmaya mahkum kalacağım,

Çok teşekkürler. :)

mümkün olduğunca sabit durmayın. elinizde yelpaze vs gibi sallayabileceğiniz bir şeyler olsun. rüzgar olduğunda pek yanaşmıyorlar. belki kendi rüzgarınızı yaratmak işe yarayabilir.

nefes diye biliyorum ben sivrisinekleri çeken, karbondioksite geliyorlar. zaten nefes alan canlı nerede ise karbondioksit orada. ve bu yüzden gece yatınca başka yerde değil de kafanın dibinde uçuşup vızır vızır ses yapıyorlar, nefese geliyor yani. nefes içinde nasıl bir farklılık gözetiyorlar onu bilmiyorum ama. kaynak ne derseniz de zerre hatırlamıyorum ama sağlam bir kaynaktı sanki(belki de kıçım).

merak ettiğimden bakayım dedim de, makaleler çok uzun geldi baydım.
biri özet geçsin sdfgh www.google.com

Gördüğümüz gibi arkadaşlar;

kov, off, sinekkovar, sineksavar gibi çözümler fayda etmemiş.

kilo yok, sigara var, kan grubu farklı bunlar da çürüdü. ben de gerçekten çok merak ettim bu durumun sebebini. şu an en geçerli sebep grgr tarafından belirtilen kan kokusu oldu ve sanırım daha farklı bir sebep gösteren çıkmazsa sebep bu olacak.

@natnan
senin makalelerden ilkini okudum sebep olarak şöyle sıralanmış:
the amount of carbon dioxide in the breath, pregnancy, body temperature, alcohol and odorant markers based on blood type.
-Nefesteki Karbondioksit miktarı
-Hamillelik(Hamileler daha çok ısırılıyormuş)
-Vucüt Sıcaklığı
-Alkol
-Kan grubuna bağlı koku kimyasalları
scienceline.org

bu olay şundan ibarettir:

dişi sivrisinekler yumurtlama döneminden önce yumurtaları beslemek için kendi vücutlarının üretemediği birtakım proteinleri dışarıdan alma ihtiyacı duyarlar. hangi protein eksikse kendinde, o proteini tamamlamak üzere o proteine sahip kan grubundaki kişileri ısırırlar. bunu da koku molekülleri yoluyla algılarlar.

bu arada, sivrisinekler kan emmez, sadece lazım proteini alır ve çıkar gider.

içkinin etkisiyle Coşkun Göğen'i (o civarlarda yaşıyor bildiğim kadarıyla) lenin'e benzetmiş olmayasınız.

hayır gerekmez. eğer procedural olarak halledebileceğin bir projeyse, bu proje ileride dallanıp budaklanıp 5, 10, 20 başka geliştirici üzerinde çalışmayacaksa gerekmez. hatta zaman kaybettirir.

ever huzur oop'de. hayır, kitlemek gerekmez ama en basit işi oop ile tasarlamak oop'ye güzel bir yatkınlık kazandıracağdır.

eliniz alissin, iyidir.

static utility classlarina da karsi degil kimse zaten.

hayır. mesela: (bkz: #24592494)

oop, uml gibi 90'ların hype'ı idi. zamanla popülerliğini yitirmesi bekleniyor. yerini (kendi yerini değil, popülerliğinin yerini) de zamanla fonksiyonel programlama, daha da ilerisinde logic/declarative dillerin alması bekleniyor.

"nereden çıkıyor bunlar?" diyen okuyucular c++/java/python gibi dillerin son yıllarda closures/anonymous functions/continuations gibi yapılardan hangilerini ve hangi gerekçelerle desteklemeye başladığını araştırabilirler.

aksam 9da gidiyorum ben,pazartesi,carsamba,cuma,pazar olarak 4 gun yapıyorum

ben basketbol oyunuyorum çarşamba ve cumartesileri dışında 13.00 ve 16.00 arası antremanlarım oluyo.tabi bu benim değilde takım tercihi.

19:00 veya 20:00.

18:00'da salonda oluyorum ve 19:00'dan önce çıkımıyorum. gün aşırı gidiyorum.

2 günde bir gitmeye çalışıyorum. ama bazen çok yorgun hissediyorsam/daha güzel veya önemli bir aktivite ortaya çıkarsa ekiyorum.

genelde 6-7 arası +- 30 dakika. bazen iş sonrası çok aç oluyorum, direk yemek yiyorum; o zaman da 9-10 arası gidiyorum.

akşama sarkıtmıyorum sabah ve öğle saatleri gidiyorum zaten sporda bi kaç saat sürüyor ve hergün :/

ptesi-çarşamba-cuma

akşam 6 gibi başlıyorum ama bir de sabah işe/okula gitmeden sporunu yapıp duşunu alan bir grup var ki kendilerini kıskançlıkla izliyorum çünkü yarım saat fazla uyku için ruhumu satabilirim.

position absolute kullanabilirsin, marginlerle de halledilebilir. duruma göre değişir.

her çözünürlükte (pencere boyutunda) aynı görüntülenen bir layout oluşturmaya çalışıyorsanız işiniz çok zor hatta pratikte imkansız.

bunun dışında bir amacınız varsa çözümü ne elde etmek istediğinize göre değişir. daha fazla detay verin.

resim yükleyerek ya da link vererek örnek gösterseydiniz sorunu daha iyi anlayıp sorunu giderme olasılığı daha yüksek bir cevap verilebilirdi.
genel geçer bir cevap vereceğim bu durumda.

div gibi html öğelerini stil vererek doğru şekilde konumlandırmanız ve boyutlandırmanız durumunda tarayıcının ebadına göre konumu ve görünümünün bozulmasını engelleyebilirsiniz. konumlandırma için öncelikle "position" adı verilen stil özelliğine absolute, relative gibi değerler atarsınız. absolute olarak konumlandırılan bir div'e daha sonra top (üst), left (sol), right (sağ), bottom (alt) değerleri de atayarak bu değerlere göre tarayıcının en sol üst noktası 0-0 koordinatları olmak üzere koordinat verirsiniz. Örneğin şöyle birşey yaparsanız <div style="position: absolute; left:100px; top:100px" bu div'in sol üst köşesi her türlü durumda tarayıcının sol üst köşesinden 100'er piksel aşağıda ve solda bulunan noktadan başlar. position özelliği için relative kullanırsanız bu sefer koordinatlarınızın 0-0 noktasını div'in içinde bulunduğu block elemanının sol üst köşesine göre ayarlayacaksınız demektir. eğer top ve left yerine right ve bottom kullanırsanız bu sefer tarayıcının (ya da divi kapsayan block elemanının) sağ alt köşesini koordinat sisteminizin merkezi yapmış olursunuz. Konumlandırma için float denen bir başka stil özelliğinden faydalanabilirsiniz. bu bir nevi kütüphanenize birşeyler dizmek gibidir. 5 tane 100 birim genişliğinde kitabınız (div'iniz) var diyelim ve bunları toplam 300 birim genişliğinde bir yere dizmek istiyorsunuz. tüm divlere style="float: left" derseniz ilk üç kitabı yanyana koyduktan sonra 4. kitap sığmadığı için bu bir alt rafa kendiliğinden kayar; ta ki siz rafı 400 birim genişliğe getirene kadar. margin denen stil özelliğini kullanarak bu kitapların (ya da divlerin) dizilirken aralarında ne kadar boşluk kalacağını da ayarlayabilirsiniz.

boyut konusuna gelirsek; div vd. elemanların boyutlarını iki türlü ayarlayabilirsiniz. birincisi piksel türü değerler atarsınız. bu durumda o div ne olursa olsun o yükseklik ve genişlikte kalır (<div style="width:100px; height:100px"> gibi). ikinci tür boyutlandırmada ise dive % olarak yükseklik ve genişlik atarsınız (<div style="width:100%; height:100%"> gibi). bu durumda div kendisini kapsayan elemanın boyutuna orantılı olarak genişler ya da daralır; veya uzar ya da kısalır. hiç bir stil tanımı yapmazsanız %100 genişlik vermişsiniz gibi yorumlar tarayıcılar bunu.

izahat karmaşık ya da yetersiz gelmiş olabilir. bir iki saatinizi css ile konumlandırmayı (positioning with css) anlatan bir dolu web sayfalarını okumaya ayırırsanız doyurucu bilgiler edinebilirsiniz.

imageshack.us ekranı kaplarken böyle

imageshack.us ekranı boyutunu küçülttüğümde böyle

soldaki div'e position: absolute ve left:5px top: 5px verin
sağdakine de position:absolute right:5px top:5px

kamera şakası galiba bu nereye el sallıyoruz.

@fukka neresi komik?

1. ucuza olmaz.
2. hayır. online satış dediğiniz zaman bu işi herkes yapamaz (yani yapar da yüzüne gözüne bulaştırır) ayrıca online satış sitesi maliyetlidir güvenlik sertifikaları falan..
3. ben yap(a)mam.

komik olmasının nedeni bu.

öncelikle gayet normal site yaptırmak isteyen insan mesajı, neresi komik ben de anlamadım.
cevaba gelirsek; ben yaparım bunu. makul fiyatla yaparım. şunu da söyleyim; ortalama freelance ya da ortalama mecidiyeköy arka sokakları ajanslarından güzel, sağdan soldan afırma olmayan adam gibi tasarımı olur. örnek işlerimi mesajla yolluyorum, fikir olsun.

@ben smyrna, ben hala komik bişer göremiyorum

Basit bir şey istediğiniz için yazıyorum

1. 250 liraya da olur 25 bin liraya da
2. Sen uğraşsan yaparsın muhtemelen, ücretsiz alışveriş scripti diye aratırsan onlarcasını bulursun.
3. Ben uğraşamam.

Şimdi ek bikaç şey söylemek gerekirse en iyisi işi bilen birine yaptırmanız, güvenlik konusuna fazla takılmayın sanal pos kiralayarak riski azaltırsınız ancak yine de dediğim gibi işi bilen birine yaptırmak en mantıklı çıkar yolu olur.

Ek: Şuna göz atabilirsiniz www.proticaret.net

bu ilan komik değil ama iletişime geçtikten sonra verilen ücretler komik.

@alideemir1, arkadaştan istenen ücreti duysaydın dudağın uçuklardı :)

mesaj attım.

yazılım mühendislerinin web sitesi yaptığı paralel bir dünyada yaşıyorsunuz demek nihahaha.

örnek verilen sitede binlerce dolar verilip brand yapılmış konsept felan oturtulmuş. ohooo hala neresi komik. komik işte lan.

@fukka, artık biraz yeryüzüne in, ben örnek olarak verdim o siteyi, bana gereken işlevleri anlatmak için, ayrıca ben mühendis falan demedim, saçmalama artık. Kendine gel.

Dudak uçuklatan bir rakam. 10.000$`a uçuklatırım.

@alideemir1, uçuklat da görelim

referans mektubunda referans olan kişi sizin hem eğitim/uzmanlık alanınızda sahip olduğunuz yeteneklerden ve çalışkanlığınızdan hem de kişisel olarak öne çıkan (insan ilişkileri, ekip çalışmasına yatkınlık, saygı, sevgi, iyi niyet vb vb vb) bahsetmeli.

motivasyon mektubunda ise başvurduğunuz her ne ise, neden orada olmak istediğinizi, orada olmaktan neler beklediğinizi, neler başarabileceğinizi somut örneklere dayalı olarak izah etmeniz lazım. mesela iktisat dışı bir bölümdeki lisanstan sonra iktisatla ilgili yüksek lisansa başvuruyorsanız; lisans sırasında iktisatla ilgili dersleri severek takip ettiğinizi bu yüzden bu derslerden hep yüksek notlarla geçtiğinizi; bu konuda katıldığınız çeşitli etkinlikleri, ilgili öğrenci topluluklarında falan yer aldığınızı yazarak o yüksek lisans için zaten motive olduğunuzu belirtmek gerekir. bunlar şimdi aklıma gelen örnekler. sadece alana değil başvurulan kuruma, kurumun bulunduğu mekana dair güzellemeler bile yazılabilir; tabi bunları bi şekilde esas konuyla ilişkilendirerek...

o referrer browserdan gelen bişey olduğu için yönlendirmeyi headerla değil javascriptle (window.location) yapsan? yani linke tıklanmış gibi yapar bu.

ama javascript disable olabilir bu yüzden bence en sağlamı;

header("Location: somewhere.php"); satırındadan önce
$_SESSION['oncekisayfa']='bulunulansayfa.php'; gibi bişey deyip somewhere'e gitmeden önce bulunduğun sayfayı session'la tutup;
somewhere.php'de ise $oncekisayfa=$_SESSION['oncekisayfa']; diye kullanabilirsin.

302 yerine 301 status code ile yonlendirmen lazim, ya da tam tersi. header fonksiyonunun ayrintilarina bak.

bi de 2 sayfadan en az birinin protokolu https ise referer paslanip paslanmamasi belli sartlara bagli olabilir (hic paslanmiyor olabilir)

edit: 301 ile yonlendirdigin zaman senin ilk sayfaya gonderilen referer gonderiliyormus sanirim, hizli bir arastirma yaptim o cikti. 0 saniyeli bir meta refresh dene o zaman? en.wikipedia.org

haftasonuna kadar yardımcı olan çıkmazsa bana mesajla hatırlatırsan özetlerim. ilgimi çekti ben de okuyacağım bunu ama haftasonuna kadar okuyup özetlemeye yetecek zamanım yok.

kasap ve diktatör olarak düşünüyorum. en azından sosyalizm için uygun bir lider değil.
twitter.com!/josefvstalin fikirleriyle şurada dalga geçiliyor, severek takip ediyoruz.

rus derin devletinin komunist yönetim içine yerleştirdiği adamı. komplo teorisi diyecek insanlara hemen bir anektod. geçenlerde putin stalini aziz ilan etti ama lenini etmedi.

biz biliyoruz ki lenin tarifeli bir alman treni ile oraya gitti ve devrim yaptı. stalin iktidara geldiğinde leninin bütün kadrosunu ya sürdü ya öldürdü.

stalin şüphesiz ki hitlerden farklı değildir.

katilin teki. tarihin asla affetmeyeceği vahşilerden sadece bir tanesi.
hitlerle arasında en ufak bir fark bile görmüyorum.

Sanırım burda Stalin hakkında farklı düşünen yok. Teşekkürler yorumlarınız için arkadaşlar

kasap ve diktatör yakıştırmalarına neden olabilecek iddiaların çoğunun uydurma ve çarpıtma olduğunu düşünüyorum. rusya ve sscb tarihi üzerine okuduklarımdan yola çıkarak ve stalin döneminin nesnel şartlarını düşünerek bunu söylüyorum. önceki gün bbc'nin belgesel kanalında rusya üzerine bir belgeselde belgeselin ingiliz sunucusu kendisine şehri gezdiren kadınlara stalin hakkındaki fikirlerini sordu. adam ısrarla o bir katildi, caniydi falan dedirtmeye çalışsa da iki kadın da keşke onun olduğu zamanlara dönebilsek; öyle bir liderimiz olsa minvalinde cevaplar verdiler. o dönemi yaşamış rusların başka konuşmalarını da görmüştüm. kasap/diktatör lafını bir rusun ağzından duymadım.

hangi perspektiften bakarsanız bakın eleştirilecek bir sürü şey vardır stalin hakkında ama onu hitlerle özdeşleştirmek akla karayı özdeşleştirmekten farksız. dört dörtlük abesle iştigal.

diktatör diyenler sadece sscb 1937 anayasasının nasıl hazırlandığını araştırsın lütfen.

toplumsal tarihte davalar uğruna can almadan/vermeden neticelenmemiş pek benim bildiğim. stalin'e kasap derseniz; pek çoklarının toz kondurmadığı eski yeni pek çok liderin adının önüne de yazmak lazım bu sıfatı.

bir de: (bkz: #16773869 )

paranoyak bi insandı. ancak böyle olmalımıydı yoksa olmamalımıydı tartışılır.

bence de katil/diktatör/devrime ihanet etmiş birisi. öte yandan , eğer rusyaya giderseniz göreceksiniz sizde. hediyelik eşya vs tarzı satılan yerlerde lenin ile alakalı 2-3 şey varsa ( çakmak , resim , bardak vs tarzı ıvır zıvır şeyler ) , stalin ile alakalı en az 9-10 adet ıvır zıvır satıyorlar. garip insanlar.

paran varsa 5 kağıt ver.düz hesap toplam 20 TL yani.paran yoksa hiç verme.

%33 iddeali bir bahsis olur. %10-15 bence gayet guzel rakamlar.

bahşiş oranı her zaman hesabın %20'sidir.

2-3tl idealdir.

ben hiç vermiyorum.. özellikle burger king, kfc, pizza hut gibi biryerse almamaları gerekir zaten paket servis ücretleri yüksektir.. diğer türlü kartla ödeme yapılır..

ebnim kafamda da "en az yüzde on, enfazla yüzde yirmi bahşiş verilmelidir" tarzında birşey kalmış fakat "bahşiş olarak madeni para vermek mi yoksa hiç bahşiş vermemek mi daha iyidir" ikilemine düşdüğümden dolayı bu soruyu sorma ihtiyacı hissettim.
emeği geçen herekese teşekkürler.

bende madeni para verme diye en küçük kağıt para olan 5 TL ver dedim. madeni para ne abi dilenciye verir gibi.hiç verme daha iyi. :) çünkü hiç vermezsen adam bişey demez içinden ama madeni verirsen küfür yeme olasılığın fazla :D

hesabın %10'u verilir her zaman. 85 liralık bir hesaba 8,5 değil de düz hesap 10 da verilebilir mesela.

siz de 15 tl tutan bir siparişiniz için bahşiş olarak 2 tl verebilirsiniz.

ha bir de şöyle birşey de oldu onu da yazayım, geçenlerde biraz lüks sayılabilecek bir pastanede poğaça falan yedim hesap 8 lira tuttu, 10 lira verdim ve garson 2 lira para üstü getirdi, sonra ben pastanenin ihtişamına falan bakıp "şimdi iki lira bahşiş bıraksam ayıp kaçar" diye düşünerek para üstünü alsım fakat pastaneden çıkarken de garsonların biraz tuhaf baktıklarını gördüm, kendimi george constanza gibi hissettim yani, parayı alsan bir türlü, almasan bir türlü.

ek bir sorum daha var: Halı sahada maç yaparken silahsız, savunmasız polislerin ve onu izleyen polis eşinin katledilmesini ses çıkarmayanlar neden şimdi devletin katliamı, utanç, ayıp gibi kelimeler etmektedir? Onlar güvenlik gücü de olsa ölenler gibi bu devletin vatandaşı olan, masum insanlar değil miydi?

Dur şimdi sözlükteki Kürt ve Ermeniler burayı cevapla doldurur, tü kaka faşist devlet katil devlet,

ben gerçekten tarafsızca sorumu yanıtlayabilecek birini arıyorum: türk, kürt,ermeni vs. olması umrumda değil. Nedir bu çifte standart ve özgür düşünce ve duyarlı davranış adı altında yapılan çirkin davranışların sebebi?

biri de demiyor ki aga bizim askerler orada elini kolunu sallayarak gezemiyor da bu 35 kişi nasıl neye güvenerek geziyor ? şimdi olayın iç yüzünü bilmiyorum, pkk'lıdır değildir, veya sadece pkk'ya destek amaçlı ticaret yapıyordur (ki bu ihtimalde bile örgüt mensubu olduğunu kabul etmek lazım) bilemeyiz ama o bölgenin askeri güvenlik bölgesi olduğu belli, teröristlerin düzenli olarak kullandıkları yollar olduğu belli, ee kardeşim, bu itler 4 tane genç kızımızı arabada delik deşik ediyor da pardon diyor, ulan bu benim askerim denen eleman da aldığı istihbarat üzerine inceleme yapıp harekete geçiyor. ayrıca merak etmeyin, ordu şu an dışarıya karşı inanılmaz temkinli, selam verdiği adama dikkat ediyor, öyle paldır küldür yapılmış bir operasyon olduğunu da sanmıyorum.

haa bir de şunu sormak lazım, vay mk arkadaş, 35 kişi kaçakçılık yapıyor haa ? ulan askeri güvenlik bölgesinde düğüne gider gibi kaçakçılık mı yapılırmış ? anlat hele bakalım... ya da boşver anlatma.

henüz bir kaç önce lojmanın önünde başından vurulan uzman çavuş.

halı saha maçında oynayan polis ve seyircilerin öldürülmesi.

henüz iki ay önce çukurcada askerlik hizmetini yapan 26 genç çocuğun öldürülmesi.

Çatışmada ve ormanlık alanda teröristlerce atılan el bombalarının etkisiyle çıkan yangından dolayı 13 askeri personelimiz şehit olmuştur. Ayrıca, ikisi ağır olmak üzere 7 askeri personelimiz yaralanmıştır.

en azından genç vücutları yakarak öldürenlere şu an ahkan kesenler ne dedi ?

TSK görevini yapmıştır.Suriye bu hafta kaç kişiyi öldürdü sınırdan geçiş yaparken bunlar da pkklı idi, üstlerinde tüfek ve mühimmat bulunmuş.
ikinci bir çukurca yaşanmıyacağının garantisi var mı bu 50 kişi sınırı geçip belirli bir yerde tüfek ve roket atarları teslim alıp bir karakola da saldırabilirdi müthiş bir dezenformasyon var bu kişilerin belki 8-10 tanesi terorist degil geri kalan ?

ayrıca petrolü pkk icin taşımadıklarını gelir kaynağı olmadığını bilen var mı ?
2008 de elazığ olabilir bir arabanın icindeki lcd tankını patlattılar askeri servis gecerken bu petrolun polise molotof olarak atılmayacagi ne malum ?

belki de uyusturucu tasıyorlardı fakat her ne olursa olsun pkk kaçakcılardan vergi kesiyor bu da terore destek...

uzuldum gercekten cok uzuldum keske hicbiri olmasa ama gecenin bir yarısı dagda gezen kisi su testisi su yolunda kırılır dedirtiyor, olanların butun sorumlulugu pkk ya aittir baska bir sey degil.

gecenlerde muthis bir elestiri vardı bir astegmen ailesine mektup yazmış

onumuzden 10-20 kisi geciyor bir sey yapmiyoruz emir vermiyorlar diye,

bu olay çukurca da 26 er şehit edildikten hemen sonra ortaya cikartilmiş yine belirli bir kesim medya TSK yı suçlamıştı.

adamlar bugun terorist istihbarati gelen bir grubu vuruyor yine medya TSK yı sucluyor ?

hepsini üşenmedim okudum. sorularının hepsi önyargılı.

illa merak ediyorsan an itibariyle sözlükte 1025 entry var. üşenme oku ordan. bir de burada tartışmanın anlamı yok.

not:harbiden tarafsızım.

konun ne uzerine dondugu, nelere sevk ettigi hakkinda tam yorum yapamam ama buna katliam diyen insanlarin fitne ve fesatliktan yaptiklarina eminim..

2. 3. ve 4. soruyla ilgili bölgeyi iyi bilen bir arkadaşım şöyle birşeyler söyledi:
-----------
o bölgelerde pkklıların giriş çıkış yaptığı yerlerle kaçakçıların geçiş yaptığı yerleri bilmeyen yoktur. pkklılar rahat giriş çıkış yapılabilen ve karakollara yakın olan yerlerden ziyade daha engebeli yerleri tercih ederler. hem bölgenin sakinleri hem de tsk bunları bilir. sınır bölgelerinde kaçakçılık yapanlar istisnasız her iki taraftaki karakollarla anlaşmalıdırlar. sonuç olarak operasyona karar verilirken bu gibi bilgiler göz önüne alınmış olsa, köydeki karakola sorulsa köylüler hala hayatta olurdu.
-----------
eğer bu bilgi doğruysa operasyon kararını veren yetkililer ya bölge hakkında yeterli bilgi sahibi değil ya da tespit edilen grubun köylülerden oluşmuş olabileceği ihtimalini umursamamışlar. burada bir ihmal ya da hata aranabilir. bir de şu var; "O insanlar oranın yasak bölge olduğunu ve girerlerse vurulacaklarını bilmiyorlar mıdır?" diye sormuşsunuz. ben de şöyle sordum o soruyu "bilseler giderler miydi?".

tüm sorulara dair kişisel fikrimse özellikle bu tarz infial yaratanlar başta olmak üzere türkiye'de hemen hiç bir şeyin tesadüfen yaşandığını düşünmüyorum. komplo teorisi yaratmaya özel merakım olduğundan değil ama koca bir ülkenin, koca bir coğrafyanın kaderinin ve bu kadere bağlı büyük politik/ekonomik çıkarların şansa/tesadüfe bırakılacağını düşünmüyorum.

böyle bir olay yaşanınca da doğal olarak değişik politik kesimler kendi konumlarına göre tepki veriyor. kimi yalanlıyor, kimi susuyor, kimi ayağa kalkıyor. bunda şaşılacak birşey yok. politikanın doğası/raconu bu. yani bdp'liler halı sahadaki polislere saldırı düzenlendiğinde şimdiki gibi tepki verseler bile bu kadar düşmanca yaklaşımların olduğu bir ortamda göz boyamanın dışında (o bile olmaz ya) değişen çok birşey olmayacak. çünkü iki tarafta da karşılıklı büyük acılar ve nefret var.

sürekli bir yerlerden pompalanan nefret söylemiyle bu acı ve nefret katlanarak artıyor ve esas noktayı gözden kaçıyoruz: türk de olsa kürt de olsa ortak bir nokta var; ölenlerin hepsi işçi, köylü vb. yoksul ailelerin çocukları. ve bu çatışma hiçbir şekilde onların çıkarına değil.

@stopnsilence Görüşlerine katılıyorum. Olay yoksul halkı etkiliyor ama bir orduya sorumluluk verip görevini yaptıktan sonra da (askeri yasak bölgeyi savunma) suçlamak nedir? Bilseler giderler miydi, demişsin. Sorunun yanıtı yazdıklarında gizli: sanırım bazen yoksulluk insana ölüme bile bile gitmeyi bile göze aldırabiliyor.

olayın katliam boyutunda olduğunu düşünenlerdenim. ama 'düşünüyorum' sadece. kimseye düşündüğüm şeyin doğru olduğunu dikte etmiyorum. doğru düşünürüm yanlış düşünürüm. bu beni ilgilendirir. ne fitne fesatlıkla ne de provakatiflikle ilgim alakam var. anlamadım illa bir taraftan mı olmam gerekiyor? haberlerde kan davasıyla ilgili haber gördüğünde hala böyle yaşayan insanların varlığına şaşırıp da "onlar şu kadar öldürdü, o zaman bizim şu kadar öldürmemiz gerekiyor" mu demeliyim? saydığınız olaylarda da (şehitler, polisler, öldürülen kızlar) dudaklarım titreyerek okudum haberleri, 26 şehit haberinde de ağladım kendi çapımda ya da kuzenim bingölde dağda jandarma karakolunda askerlik yaparken de haberlere bakmaya korkuyordum. benim gözümde türkün öldüğüne üzülen kürtle kürdün öldüğüne üzülen türk arasında bir fark yok. her kürdün pkk üyesi olmadığını düşünüyorum çünkü. eğer bu suçsa fesatlıksa, he öyleyim tamam. asker ölünce iyi, terörist ölünce kötü diye düşünenlerden değilim. öldürenlerin hepsi 'yukarıdan' emir geldiği için öldürüyor. olan ölene oluyor. hele sivillerin öldüğü böyle bir olayın sorumlusunun kim olduğu pek umrumda da değil, tsk veya başkası.. giden gitmiş ne farkedicek. o adamların yakınlarını hırslandırmaktan başka ne işe yarayacak bu? doğuyu geçtim, bu adamların yakın zamanda büyük şehir merkezinin en yoğun olduğu saatte onlarca kişinin hayatına malolacak eylem yapmayacağı ne malum? ki doğuda o kadar şey yapan adam bu olayın üzerine kesinlikle yapacaktır. pkknın savunulacak hiçbir tarafı yok. buraya düşündüğüm şeyler olan küfürleri de yazabilirim pkkyla ilgili ama ispiyonlanır ve moderasyon tarafından silinir, o yüzden yazmıyorum. aynı korkuyu ben de kuzenlerim için yaşasam da çok şükür her kürdü genelleyip bir pkklı olarak yargılayamayacağımı da biliyorum. van depreminde de keza aynı şekilde düşünüp kendimce yardımımı yapmıştım. "ama onlar pkk sempatizanı, silah taşısalar bizim karakolları basacak bizimkileri öldüreceklerdi" derseniz, belki haklı olabilirsiniz, evet, ama olmaya da bilirdi. bir insan bir bölgeye girdi diye öldürülmesi gerekmiyor. kaçakçı da olsa. velev ki sigara mazot kaçakçısı hepsi; bu kimsenin ölmesi için bir sebep değil. Eğer devlet tüm basiretsizliğiyle bunu engelleyemiyorsa bunu bu işi yapan insanları öldürerek mi engellemesi lazım? içimde çok büyük fitne ve fesatlıkla bu olayın silahla değil kağıt üzerinde bitirilmesi umuduyla yaşıyorum. 3 ay üstünkörü eğitim verdiğin gencecik çocukları dağda 10 senedir ustalaşmış adamlara hedef yapmak hangi mantığa sığıyor? bile bile lades değil de nedir? bunun öcünü koca türkiye cumhuriyeti böyle mi alıyor? hiçbir eylemde bulunmayan 35 kişiyi öldürerek mi? hadi şimdi onlardan gitti, sıra onlarda, sonra yine bize geçecek sıra. oyun mu bu?
soruları yanıtlamanız için sormadım, zahmet edip de mesaj kutumu da meşgul etmeyin, kimseyle tartışmak için yazmadım. şu cevabın altına “peki o zaman…” ile başlayan bana yönelik bir şey uğraşıp da yazmayın. boşa gidecek çünkü. adettendir, etnik kökenimin kürtlükle ilgisi alakası yok onu da söyliyeyim. yazıyı o kadar suçlayıcı gördüm ki üzerime alınıp cevap vermek istedim. zira bu olayın olmaması gereken bir şey olduğunu her düşünenin pkk sempatizanı olmadığını bilmenizi istedim. olaylara objektif baktığımda bu olayı katliam olarak değerlendirmemem için bir neden göremiyorum. istanbulda sivil insanlar öldürülünce katliam oluyor da burada niye olmuyor. bunu başkalarına inandırmaya çalışmadıkça da düşündüğümün kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. şu ülkedeki “en doğru benim doğrum, senin söylediğin yanlış, için kötü” modunda olup kendi dogmasını karşısındakine kabul ettirmeye çalışan insanlardan bıktım. kendi fikrin olur, amenna, ama karşındaki bunu düşünmüyor diye ortalığı galeyana getirmekle suçlayıp hakaret etmeler? bunları da ortaya yazdım öyle laf meclisten dışarı olabilir, olmaya da bilir.. bu cevap da ne boka yarayacaksa.. boş vaktim vardı yazdım. olay bundan ibaret. şöyle bir baktım da, iyi kasmışım. bunu kırpıp budayıp entry olarak gireyim ben. hımss.. bu duyuruda kürt sorununu çözdüğümüze gore diğerlerine geçebiliriz sanırım.
iyi günler.

@orange coffee uzun ya da kısa yazmanız önemli değil, fikirleriniz için teşekkürler. Buna bir isim koyulacaksa "katliam" diyelim. Ancak orada 1.derece askeri yasak bölgeyi koruyan TSK'yı suçlu ilan etmeyi anlayamıyorum ben ve bu konuda kimseden de cevap yok. Sorularım küçümseme, aşağılama barındırmıyor. Karşı ideolojide olanların cevaplarını öğrenmek için bu şekilde yazılmıştır. Tartışacak ya da büyütecek değilim. Masum insanların ölümüyle ilgili devlet ve TSK'da açıklama yapmıştır. Ancak burada TSK'nın bir suçunun olmadığı ve verilen görevi yaptığı aşikardır. Bunu sorumda da belirttim. Ancak TSK'yı ve devleti suçlayanlar kime hizmet ettiğinin ve kimin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında mı? Ölenlerin tek suçu kaçakçı olmak bu da öldürülmeyi gerektirmiyor ama medya ve sosyal medyadaki faşist devlet algısı yine bize zarar veriyor. Bir fotoğraf ile özetleyeyim: bit.ly

o kadar yazdığımdan tskyı suçladığım, pkk yalakalığı yaptığım, yine provokasyon yaptığım çıkartıldı. daha ne diyeyim. ne desem "höt pöt" diyecek illa ki biri. haklısınız evet. hakettiler iyi oldu. uykucu abi özellikle senden çok özür dilerim. özellikle ünlem falan kullanınca, bir an çekinip ne kadar yanlış düşündüğümü farkettim. beni doğru yola getirdiğin için teşekkür ederim.

@yetkili birine benzeyen abi; fotoğrafın hiçbir savunması olamaz. ama pkk sempatizanı olan herkesi temizleyelim bir anda o zaman? biraz da buna çıkıyor kapı. anlamıyorum saçma sapan kürt açılımları vs yapılacağına, ölümler devam ettirileceğine başka yollardan kapansa bu mevzu? kağıt üzerinde vs. onlardan ölenlerin bize geri şehit olarak döndüğü aşikar değil mi? ben bunu anlamsız bulduğum için kışkırtıcı-pkk yandaşı oluyorum. olayları kendi çapımda yorumlamaktan başka bu olaylarla da hiçbir zaman ilgim, söylemim ya da eylemim olmadı. ne kimseye söylerim "bu budur" diye ne de "hayır sen yanlış düşünüyosun" derim. ilginç tabi.

@orange coffee, senin gibi farklı açıdan bakanların hedef haline getirilmelerine üzülüyorum ancak kağıt üstünde çözülme vs. ile ne kastettiğini anlayamadım. Açıklarsan beni aydınlatmış olursun. Yine aynı şekilde hedef olmanı istemediğimden özel olarak açıklamanı tavsiye ederim.

arkadaşım cevap yazmıyım diyorum kendi kendime ama belki bir kaç kişi okur da bi şey öğrenir belki... basitçe mevzu şu:

bir hukuk devletinde birine (hırsız, terörist, katil, kaçakçı...) ateş açılmadan önce ne yapılır? dur ihtarı çekilir ve teslim olması istenir değil mi? bu da yasalarda yazar değil mi? direk bomba yağdırılmaz yani. bunu yapan da suç işlemiş olur. işte burada esas problem.

edit:yazmayı unutmuşum. sorulara cevap yazmıycam. boşuna yazmayın...

@cuvaldızı, maalesef olayı kan ve kin üzerine yönlendiren bir tartışmaya girer ki bu yaptığınızın konumuzla ilgisi yok. Lütfen.
@merhum yazmanız yazmamanızdan daha hayırlı oldu zira öğrenmek istediğim tam da o bilgiydi. 1. derece askeri yasak bölgede ordunun doğrudan vurma yetkisi yok mudur? bkz: meksika sınırı örneği

curveball

www.kongregate.com

sayılır mı? bilmiyorum. ama güzel oyun

(bkz: süper flash oyunları)

www.battlefieldheroes.com

curveball +1

1066 www.newgrounds.com

www.chip.com.tr
www.celikcomak.com
www.roketoyun.com
www.roketoyun.com
:)

hayır aksine çok iyi bir fikir

bir kamu kurumunda çalışıyorum, evli ve iki çocuk babası/annesiyim diyorsanız değil...

çıktığı 15 kasım 2007'den beri TARAF gazetesi..
benim için ibadet gibi, kaçırırsam ertesi gün "kaza" ediyorum..

Her hafta uykusuz, penguen, sayısal, on numara, şans topu.

1 bardak taze sıkılmış portakal suyu

ben her bahar asik olurum

her haftasonu, öğleden sonra aile ya da yakın arkadaşlarla balkonda kahve keyfi yapmak. hava da güzelse tadından yenmez.
ayda bir gene yakın arkadaşla rakı masası yapmak.

her sabah uyanıp sabah sigarasını yakmak. bir fırt çekip yataktan kalkıp çayımı yudumlamak. son 2 yıldır böyle. arada sigarayı bıraktığım zaman dilimleri bile oldu ama bunu yapmayı bırakamadım hiç.

her çarşamba sabahı metroya binmeden penguen alırım ,
her perşembe sabahı metroya binmeden uykusuz alırım ,
her salı how i meet your mother yeni bölümü izlerim yoksa southparkı kontrol eder yeni bölüm bulamazsam eski bölümlerden birini açar onu izlerim.

cumartesi sabahları ya da öğleleri alışveriş için tff'nin ordaki migros'a gitmişken aynı kampüsteki kahve dünyasında açık havada sütlü filtre kahve ile elmalı dondurmalı çörek ya da kaymaklı kek yiyorum ve gazetelere göz atıyorum, terapi gibi oluyor valla.

www.iett.gov.tr

levent, 4. levent, gültepe, beşiktaş, kabataş, sarıyer, tarabya, istinye.

osmanbey ve civarı

şimdi öncelikle ayazağa ile maslak aynı yer gibi kullanılsa da farklı yerler.

eğer işyeri ayazağa'da ise:
direk ayazağa'da ev bakın oyak sitesine gelin komşu olalım hatta.
kabataş'tan kalkıp beşiktaş'tan geçerek ayazağa'ya kadar gelen bir hat var ve bu ayazağa'ya yegane tek vasıtalı hat.

oradaki inanmak kelimesiyle kastedilen din için kullanılan inanmak kelimesiyle aynı şey değil, daha çok doğruluğunu kabul etmek anlamında kullanılıyor ama dediğin gibi zaman zaman anlam karmaşası yaratıyor.

olur da bir gün evrimin yanlışlığı ispatlanır da başka bir teori gelişirse ona inanırız demek. dogmatik değiliz demek. din değiliz demek. maymuna tapıyon ehüüüü diyen kazmalara karşı bir savunma mekanizması.

teori - kanun konusundaki kısım şu sitede güzel açıklanıyor:

www.notjustatheory.com

evrim teorisi dünyaca genel kabul gören bir olay. bugün okullarda öğretilen doğruluğu ispatlanmamış ama doğru kabul edilen binlerce olay var. evrim'in tek sıkıntısı kutsal kitaplarla çelişmesi, yoksa bir farkı yok.

sözlüğe de yazılmıştı: şu geçenlerde iran'da dünya yuvarlak mı tartışmasıyla çok alay edilmişti ya, aslında türkiye'deki evrim tartışmasından daha temelsiz değil yani.

ha türkiye'de bile bakma 10 sene öncesine kadar evrim adam gibi öğretiliyordu. biz lisede evrim var diye öğrendik, salak salak şeyler kafamıza sokulmadı. ta ki akp başa geldi, bu işe el attı, umuma açık parklarda belediyeler evrimin olmadığının "kanıtlarını" gösteren adamlara para verdi, sonra konuşulmaya başlandı.

evrim teorisi'nin kanıtlanmamış yahut sürüncemede olan kısımları evrimin varlığı ya da yokluğu ile ilgili değildir. evrim teorisini teori yapan şey evrim sürecini açıklama üzerine olduğu içindir, evrimin kanıtlanmamış olması değil. evrim kanıtlanmamış bir olgu değildir. sokakta gördüğün evcil kediler bile evrimin kanıtıdır.

evrim diye bir 'kanun' asla varolamaz. bu kelime oyunu yıllarca kullanıldı. evrim bir 'kanun' değildir. kütleçekim 'kanunu' evrendeki bütün makro boyutta maddeler için geçerli ve değişmezdir, evrim teorisi ise bir süreci 'açıklayan' bir veri bütünüdür ve bu veriler yeni bulgularla sürekli değişkendir. örneğin cro magnon'larla yakın akraba, günümüz insanına daha çok benzeyen bir tür bulunur ve teoriye yeni bir veri eklenmiş olur. moleküler veya tarihsel boyutta her gün yeni veriler bulunmakta.

fundamentalist ve ukala olmak istemiyorum ama olacağım biraz elde değil, insanların bi sik bilmeyip de üzerine en çok konuştukları konudur evrim. çünkü bu kadar çok veri yığınına rağmen mantığı bir o kadar da basit. adamın karşısına iki sayfalık karmaşık fizik denklemi koymuyorsun ki bi sik bilmediğini farketsin. 'dil'le anlatmaya çalışıyorsun ve örnek veriyorsun ama adam okumuyor bile.

en.wikipedia.org
çog da iyi açıklamış, çog da güzel açıklamış. ben de çevirmeye çog üşendim.

www.eksisozluk.com

evrimle ilgili aklınıza takılan her türlü soruyu buradan bize sorabilirsiniz.
www.evrimagaci.org
www.facebook.com/treeofevolution
fakat şu kafanızdaki soruları belki biraz giderebilir. www.facebook.com

mesaj attım.

öncelikle doktor değilim, bir doktora danışmakta fayda var. Tanıdığım bel fıtığı olan insanlar yürürken bile fazlasıyla zorlanıyorlardı kimi zaman. Futbol fazla ileri seviye kalır sanırım.

bende de var hem de iki tane yazları oynayabiliyorum, kışın oynayamıyorum.ayrıca yaş 40. ayrıca kesin yüzmeye git.

bunu değerlendirebilecek tek kişiyetkin bir spor hekimidir. başkasının sözüyle hareket etmeyin sakın.

ya benim su ara aslında iyi de oynadıgım zaman korkuyorum daha kotu olacak diye. bende de sanırım 3 tane var da cok ileri olamayabilir. doktora danısmalı en iyisi?

takarsın korseyi çakarsın voleyi. no problem. daha gençsin. zamanla düzelir, yaşlanınca nükseder. raad ol.

bel fıtığı ciddi bir sorundur (sol ayağım felç oluyordu az kalsın, acil ameliyat ile kurtuldum), mutlaka bir beyin cerrahına gidin, MR çektirin, sorununuzdan emin olun öncelikle. sonra zaten doktorunuz gerekli egzersizleri verecektir. bu egzersizlerin yanında mutlaka yüzün, biliyorum türkiyede kolay değil ama beledihenin havuzları vs. ne bulabilirseniz yüzün. haftada en az 3 defa ama en iyisi düzenli olarak 4-5 defa. 1-2 ay düzenli yüzdükten sonra farkı göreceksiniz. her sefereinde öyle saatlerce yüzmenize gerek yok, her girişte 500m civarı yüzseniz bile yeter, önemli olan bunu alışkanlık haline getirip düzenli olarak yapmak.

doktorunuz izin veriyorsa ve sırt-bel-karın kaslarınızı yeterince güçlendirdiyseniz (ve tabi sinire çok fazla baskı ve felç riski yoksa) diğer sporları da yapabilirsiniz. ama eğer bu dediğim şartları sağlamadan futbol vs oynamaya kalkarsanız başınıza daha büyük sorunlar açabilrisiniz.

mutlaka bir doktora görünün ve teşhis konsun, belki fıtık değildir, daha kolay halledilebilir başka birşeydir.

yaşın çok genç. bu çok iyi. bel fıtığı kendi haline bırakıldığında, yani ameliyat edilmediğinde, kendini çok iyi toparlayabiliyor. istisnalar vardır tabii. ben genel olarak söylüyorum. tahtanın üzerine halı serilmiş kadar sert bir zeminde değil ama, piyasadaki en sert ortopedik yatakta yatman lazım. bu çok önemli. asla yüzüstü yatmaman lazım. bu da önemli. diğer çok önemli bi şey, asla mekik yapMAman lazım. mekik çok zararlı bel fıtığı olanlara. boyun fıtığına da neden olabiliyor. akut ağrılı dönem geçtikten sonra yüzme tavsiye ediliyor. kasmadan. yüzmek eğer kula nasip olan bi imkan değil. böyle bi durum varsa, gene kasmadan yürümek gerekiyor. bel kaslarının kuvvetlenmesi lazım ki, yük omurlara binmesin. göbek varsa, (bkz: garantili zayıflama yöntemi/@compadrito). göbek, bel fıtığını azdırır. göbeğin erimesi ve bel kaslarının kuvvetlendirilmesi. orta ve uzun vadede hedef bu olmalıdır.

ögp: konservatif davranırsan yani abuk sabuk işler yapıp, eğilerek yerden bir şey almaz, eğilerek yerden bir şey kaldırmaz, rutin günlük yürüyüşlerini ihmal etmezsen, orta vadede kendini toparlar bel kasların. futbol da oynarsın. ama şimdi acele etme. bir dahaki yazı bekle mesela. bu arada nöroşirürji muayenesini ihmal etme tabii. bu işler "ben bel fıtığıyım sanırım"la olmaz.

dambıl squat normal skuatın alternatifi olamaz pek çünkü kollarının kaldırabileceği ağırlık sınırlı

squat ın bel için tehlikeli olduğu ise bence tamamen hurafe doğru formla yapıldığında hiç bi tehlikesi yok. ama illa yapmayacam dersen leg press, lunge, leg ext yapabilirsin. ayrıca core hareket olarak deadlift tabiki

ağırlık kemeriyle yaparsan bir şey olmaz diye düşünüyorum. Eğer dizlerinde de bir titreme oluyorsa dizlerinide bağla bi şey olmaz.

her ne kadar bi sürü video izlesemde hareketi doğru yapamadığımı düşünüyorum bu yüzden zorlanma hissediyorum , kemer taktığım halde korkuyorum yahu
spor hayatımın bitmesinden çekiniyorum

ağırlığı kontrollü şekilde arttırırsan zarar görmezsin. 70 kaldırıyosan birden 80e çıkma 5er 5er arttır. çok zorlandığında tekrarların bitmese de seti orada bırak. ama tabi ağırlıktan önce hareketi düzgün yapmak önemli. ben deli gibi squat yaptığım dönemde bench presste yanlış bir hareketle başlangıç düzeyinde fıtık çıkmıştı.

Ağır squat uzun bacaklı ve dar kalçalı sporcular için biraz sıkıntılı. Squat'ta ağırlık arttırmaktan çok tekrara git önce. Formu oturtmaya çalış. Bu süre zarfında da leg press ile ağır gir.
Dumbell squat güzel hareket ama ağır giremezsin. Bir de güçlenmek için bacak antrenmanlarının sonuna dumbell jump squat ekleyebilirsin.
Bu arada formuna güvenmiyorsan kemer senin için daha fazla tehlike demek.

yer tavsiye edemeyeceğim de sizden evlilik cüzdanı istemeleri yasak. şikayet edin isterlerse

matilda +1

aratın hocam duyuruda her hafta en az 3 kişi soruyor izmirde kalacak yer

Haklı olduğunuz idealist fikirleriniz için teşekkür ediyorum ama babası emekli polis ve sıkı davranan bir ailenin kızı için şikayet/emniyet vesair döngüsü çözmek istediğimizden fazlasını başımıza açabilir. O yüzden ilk adımda böyle bir sorunla karşılaşmamayı istiyorum.

Paltar yuyan masin, eminim öyledir de bizim çift olarak özel şartlarımız olduğundan açtım bu duyuruyu. İzmir'de başını sokacak yer aramak değil tek derdimiz, bizi kabul edecek bir yerin de olması.

hocam ben de aynı dertten muzdaripdim bir zamanlar.
kız arkadaşımla foçaya gitmiştik.rock festivaline.ikimiz de 18iz o zaman.
kızın anası azrail gibi.ayaküstü bin bir yalan uydurmustu gelebilmek için.kızın anası her saat bası arıyo.
allem edip kallem edip geldik nihayetinde.çadır alanı dolu.bütün oteller de öyle.
yaklaşık 3 saat sonra bulduk bi otel.adam oda var dediğinde baba diyesim geldi herife.sonra kimlikleri görebilir miyim dedi.kimlikleri verdik.üzgünüm.kız 19 yasında değil.alamam sizi dedi.kız adamı zor aldı elimden.
mamafih biraz daha aradıktan sonra bi otel daha bulduk.gayet sıcak insanlar.gayet temiz bi otel.hiç bi problem de çıkarmadılar.
sadede geliyorum.otelden ayrılacağımız gün kızın anası otelin kartını getirmeyi
unutma gelirken dedi.1-2 arkadaşı faul cümleler kurmuş heralde.komşular da aklına girince..
sıçtın mavisini görmüştüm.
ve bize böyle iyi davranan insanları da suc ortağı yapmaya içim el vermiyordu.(suç sanıyordum o zaman)
lakin indim aşşağıya.durumu anlattım böyleyken böyle diye.1 bayan 1 erkek işletiyorlardı oteli.abi kardeş.
güldü adam.kartı verdi.polis bile yollasa herhangi bir müşteri hakkında herhangi bir bilgi vermemiz yasak dedi.bi evrak adı söyledi.aranan adamlar için çıkıyormuş ancak.onlar dışında tabi dedi.
aslında biz de aranıyoruz sanki biraz dedim.yok siz kaşınıyosunuz bence dedi kadın.
velhasıl anası orayı aradı.fakat hiç bişey öğrenemedi.
o değil de.şimdi ben bunu neden anlattım.neyse.kusura bakmayın ahali.
ah ulan ahh..

edit:imla

asdasdasda samimiyet için teşekkürler. Gece vakti bir şeyler okuduk öğrendik.

Aklıma otele gitmeden önce, bizimki zaten yüzük yüzük diye tutturuyordu, iki yüzük takınıp "nişanlıyız yHaa" diye sıyırsak mı diye geldi sonradan. Bilemedim.

Bu arada başlıktaki sorum hâlâ geçerli.

fiyat aralığınız nedir?

günlüğü 50-60'ı geçmese iyi olur ya.

günlük kiralık ev baksanız?

Sorun çıkarmazlar mı, azicik iyi ?

ouuuv; ölmüşsün sen...

paran varsa bir ev tut kendine okuluna yakn.
başka bir şehirde (ankadara oturmuyorsun sanırım)yeni bir üniversite iyidir.

gez toz kafayı dağıt başlarda ama sonra inele okulu bitir; başka çaren yok gibi gözüküyor.

paran yoksa da okurken çalışman gerekecek; şimdiden iş aramaya bak.

kolay olmayacak ikisi de ama kolay gelsin...

ankara'dayım.

açıkçası bir iş tecrübem falan yok. tek bildiğim çok iyi ingilizce ve türkçe anlatabildiğim özel ders olarak. o da parasız eş dost çocuklarına falan...

acı ama gerçek bir şey söyleyeceğim hep böyle kalacaksın. ara ara güzel zamanların olsa bile bu ruh halin hiç yok olmayacak. çok uzun yıllardır majör depresyon hastasıyım. kronikmiş. hele bir de hayat sağdan soldan geçirince geçmek bilmiyor. ben de 6 yaşımdayken boşandı bizimkiler. üvey anneden dayak yedim üvey babadan taciz gördüm. akraba tecavüzüne uğradım daha 9 yaşımdayken falan. atlatılıyor bir şekilde ama geçmiyor o ölme isteği hiçbir zaman. ya bununla yaşamaya alışcaksın ya da o ilaçları içeceksin. ve şunu unutma asla kendini öldüremeyeceksin. hep intihar eğilimlisi olacaksın.

lanetli olduğuna inanmaya başlayacaksın bir süre sonra da. girdiğin iş yerleri batacak kendinden bileceksin. çok sevdiğin adam intihar edip ölecek kendinden bileceksin. o kardeş dediklerin kazığın en büyüğünü atacak sana yine "ulan kafama sıçim niye böyle iyi biriyim ki hala ben" deyip yine kendinden bileceksin. genelde terkedilen olucaksın çünkü kimse senin kadar derinlerde yaşamıyor. kimse senin kadar gerçekçi ve acımasız değil gerçekler konusunda.

yalnız yine de şansın yok değil. okumak gibi bir şansın var. ve ne olursa olsun bir baban var. bunu kendi lehine kullanmayı başarabilirsen yakın zamanda bu söylediklerimin hepsinden bir çırpıda kurtulabilirsin. benim, daha doğrusu bizim gibilerin yapamadığı şeyi yapmaya gayret edersen kolay olabilir. takmamak! gelişine vurmak, akışına bırakmak gibi. tabi sen tam bunun yapmaya karar verdiğinde bir dış etken mutlaka önünü kesmezse. belki de sen daha şanslısındır.

off çok bunalımım bu aralar yine kusura bakma moralini bozmuş oluyorum ama gerçekler bunlar.

ilk gönderdiğin anda okudum sorunu, şu ana kadar düşündüm. net bir şey diyemedim. mutlu olman ve bu mutluluğu uzun bir süre hayatında koruman gerekiyor. yıllar süren bir koruma tabi bu. bu süre zarfında ise biraz daha iyi olacağını tahmin ediyorum. aşık olmayı dene, umutsuz bir aşk bul kendine, onun peşinden koş. bir uğraşın olsun yani. bisiklete bin mesela.. bir şeyler yap yani.

sorun şu ki, aşık olamıyorum artık. fallarda "3-5 aya karşına birisi çıkacaağğk" geyikleri dönüyor ama kaç 3-5 ay oldu... yanlış anlaşılmasın buralarda sevgili arayacak da değilim. ilgi budalası falan da değilim. dayanamıyorum sadece... ve şu da var, artık birine kendimi en baştan anlatmak çok zor geliyor.

kendine acimayi birak ve gerceklerle yuzlesecek kadar cesur ol. 3 vakte kadar ekonomik bagimsizligini ilan edecek ve bu ortamdan kendini kurtaracaksin. simdilik uvey anneye katlanmak zorundasin. senden cok daha zor durumda olanlari dusun. boyle durumlarda polyanna'yi oynamak cok ise yarar. defalarca sinava girdigin halde hic bir yeri kazanamiyor olabilirdin, baska saglik sorunlarin olabilirdi gibi... ölümü düşünmek kolaycilarin isi. sen bu isi zor yoldan yapacak, bitirecek, ekonomik bagimsizligini ilan edip kardeslerine ornek olacaksin.

herkes hayatinin kisa ya da uzun bir doneminde bocalar. anlattiklarin zor seyler, kabul ediyorum ama cozumsuz seyler degil. ayrica, yakindan bildigim baska hayat hikayelerine kiyasla, hic de oyle vah tuh denecek durumda degilsin.

hayatinda "kimsen" olsun bu arada. yeni okulunda arkadaslarin olacak. iclerinden iyi yurekli birisi ile karsilikli destek olursunuz birbirinize.

kurslari bir sure askiya al, tek hedefin okulunu bitirmek olsun.

haa bi de, ilac almaktan nefret etme. sana mutlaka iyi gelecek ilaclar vardir. (tecrube konusuyor) (bkz: yeni baslayanlar icin depresyon/@compadrito)

sorununu geçmişteki bir şeye bağlamaya çalıştıkça asla çözülmeyecek çünkü geçmişin asla değişmeyecek. benim de 11 yaşında babam öldü. yediğim her bok başaramadığım her şey depresif olduğum her an için bunu sebep gösterebilsem oh ne ala.

öyle bi dünya yok. kimin kusursuz bi hayatı oldu? suçu boktan hayatına atmak ne kazandıracak sana? sorunun kaynağı sensen değiştirme gücüne sahip olan da sensin. sızlanmak yerine bişey yap. nokta.

seni rahatlatacaksa 23 yaşımdayım ve birinci sınıftayım. (ama saç sakal 25 falan gösteriyor, sınıfta bildiğin dedeyim) önceki lisans eğitimimi 4. senemde çat diye bıraktım. şimdi bambaşka bir bölümdeyim ve beni heyecanlandıran bir mesleğe yöneldim, o yüzden o giden yıllar hiç koymuyor gayet mutluyum. evdeki durumla ilgili bir şey söyleyemem. ama o ruh halini değiştirebilecek tek şey okul. okulda çevre edinmen lazım. okuduğun bölüm ne kadar iyi olursa olsun, dersleri ne kadar çok seversen sev, samimi bir arkadaş çevren yoksa o okulu tam anlamıyla benimseyemiyor ve sevemiyorsun. arkadaş çevresi her şeyden önemli. okulu sevdiren en önemli unsur bence. öğrenci kulüpleri de arkadaş çevresi için en ideal yol, zaten üniversite tecrüben olmuş biliyorsundur. ama gerçekten okul çevresi insanın hayatını güzel kılabiliyor tek başına. buna yönel o ruh halinden kurtulabilmek için. söyleyebileceklerim bunlar sanırım.

bir diğer yol da sevgili yap, iyi kötü kafan dağılır en azından.

"evi de terkedemedim çünkü babam böyle bir şeye izin vermez."

bu mantıkla işin zor, cesur ol biraz.

Şimdi yazmaya vaktim yok ama ilk fırsatta yazarım. Sadece şunu söylemek istiyorum şimdilik. Biri hep böyle olacaksın demiş ama emin ol öyle değil, dişini sıkıp gerçekten yapman gerekenleri yaparsan her şey hallolur.

25 yaşındasın, kendi hayatını kurabilirsin. biraz cesaret. aşık olmak için önce kendini aşman gerekiyor. kolaylıklar.

25 yaşında evi terketmeniz için babanızın izninin hükmü yasal olarak olmamalı.

okul konusunda da, yapacak daha iyi daha önemli bi işiniz yoksa (ki muhtemelen olmaz sevgili falan istemiyosanız) derslere gidin. çevre konusunda da süreci hızlandırır bu. derse gittikten sonra akademik başarı olarak da geri gelir o zaten. kimse bahsetmemiş ama bi öğrenci topluluğu da şiddetle önerilir.

selam,

aramıza hoşgeldiniz. yani bilmiyorum faydası olur mu, bana pek olmuyordu ama "içinde bir yerlerde sürekli uyanmayı bekleyen bir depresyona sahip olan insanlar" klübü diye bir şey var, biz onların üyesiyiz. :)

yarım bırakıldığınızı hissettiğiniz içni her şeyi yarım bırakıyor olabilirsiniz. ama şu şansınız var, kendinizi bütünlemek için başka insanlara ihtiyaç duymamayı öğrenmişsiniz. en azından şu yaralı halinizden kurtulana kadar hayatınıza kimseyi almamanız kendi hayrınıza olacaktır, zira o yarımlığı başka insanlarla giderdikçe daha büyük bir boşluk oluşur içinizde.

üniversite ankara'da mı bilmiyorum, eğer öyleyse bile ders çalışma ortamını ya da okula uzaklığı bahane edip yurda çıkmanız çok faydalı olur. maddi olarak nasıl olduğunuzu bilmiyorum ama devlet yurdu da kabul edilebilir, en azından farklı kişiler, ve hepsi üniversiteye gelmiş kişiler olacağından faydalı olabilir.
bi de şeyi düşünmeyin, yani yaşım büyük, çok sivrilmeyim ya da dikkat çekmeyeyim değil. belli ki yeteneğiniz olan bir alan, zevk alacağınız bir alan seçmişsiniz. budnan sonraki tek hedefiniz buna yoğunlaşmak olsun, tadını çıkararak üniversite hayatınızı geçirin. ders çalışma metodlarıyla ilgili birsürü şey yazmışlar zaten, yabancı dille alakalı bi bölümden mezunum, daha fazla bilgiye ihtiyacınız olursa mesaj atın. ama aynı zamanda okul dışı aktivitelere de katılın. bir başka yabancı dil alın mesela, seçmeli falan. imkan varsa kursa gidin. yarım bırakmayı pek de sallamayın, temel önemlidir ;)

2- hepimiz ölücez. ve belki hayatta gerçekten de yaşamaya değer çok da bişey yok, her şey belirlenmiş, her şey sıradan. herkes kötü. ama nasılsa ölücez. koşmaya gerek yok yani. şimdiki hayatından memnun olmadığın belli, bunun sen de farkındasın. elinden gelenin en iyisi, şu anda seni mutsuz eden insanları minimal ölçüde hayatına dahil etmen, yeni bir yola girmen. arkadaşların, eski çevren, yer yer ailen bile bu gruba dahil. tek başına ayakta kalmayı pek çoklarından daha iyi başaracaksın. sadece ufacık bir umut varsa içinde geleceğe dair, onu besle. ne anneni, ne babanı, ne geçmişini değiştiremezsin, ama gelecek senin elinde. elinde olanın üstüne eğil.

ilaçlarını kullan, gerisi gelir..

compadrito +1

kendine acimayi birak! sen acincak durumda oldugunu düsündükce ve kendine acidikca etrafindaki insanlarin da sana acimasini bekliyeceksin. bu anormal degil zaten, herkes böyle isliyor maalesef ama en zayif nokta da bence bu.

sen gercekten annenle babanin ayrilmasinin, ardindan babanin annenin en yakin arkadasinla evlenmesinin senin hayatini (altini ciziyorum) bu kadar olumsuz etkilemesinin resmen alt üst etmesinin dogru olduguna inaniyo musun? özür dilerim acilarini kücümser gibi konustugum icin ama uzaktan bakman lazim durumuna. bi kac arkadas anlatmis, ben de anlatabilirim ne kadar sikintilar cektigimi vs. yani tek sen degilsine getirmek istiyorum lafi. o bahsettigin 'üvey anne tarafindan hor görülmek, fikirlerinin önemsememesi'ni (bazi dogustan kendine güvenenler haric) herkes kendi öz annesinden yasiyor. muhtemelen 'yabanci' birinden gördügün icin agrina gidiyordur bu muamele. cocuklukta genclikte neler olduysa oldu, ya da halen olmakta. ama baksana, 20li yaslarin ortasina geldik, büyüdük. denedik yanildik. carpa carpa da olsa bi yol cizdik. anne ve babadan haric hayatimizin oldugunu ögrendik. dogrusunun kendi yolumuzda gitmemiz gerektigini bildik. anne babanin etkisi olmadan yasamak yani anne babayi hayatinin merkezine koymadan yasamak zor gercekten. ben de su anda bununla cebellesiyorum. demek istedigim anne babayi hayatindan sil, evden git, basina buyruk yasa degil. anne baba üvey anne. bunlar senin hayatinin bi parcasi, hayatindan ciksalar yerleri asla dolmayacak. aslolan kendi isteklerin dogrultusunda hareket etmek. o kizar sunu yapayim, su gocunur bunu söylemeyim gibi degil. onlara göre degil kendine göre yasamak. biraz kendini toparlayip, plan kurup evden ayrilmani ben de tavsiye ediyorum. bi planinin olmasi önemli ama.

'ya beni anlamiyolar ki' diye geciriyosan icinden hala, hala acinmayi bekliyosun. seni yüzde yüz anladigimizi söyleyemem, muhtemelen anlamiyoruz hissettiklerini. birak anlamayalim, biz anlamayinca konuya hakim bi sen kaliyosun. icinden kIs kIs ya da tss tss gülüp, eglen bizimle. bi kac yil öncesine kadar sikayet manyagi idim . genel olarak hayatimla ilgili ya da gün icinde yasanmis büyük kücük her olayi sikayet edip agla sizla bitiremiyordum. ooeeh ama ya. cevreye zarar. o degil, söylene söylene negatif yükleniyo insan. neyse konudan uzaklasmayim. bugünden yarina degiscek seyler degil. üzerinde düsünerek zaman icinde biraz da kendini kontrol ederek düzelcek bi sey bence. bosluktan bahsetmissin ya - o bosluktan hepimizde var. gün icinde hepimiz kendimizi yalniz, yetersiz, caresiz ve bulundugumuz yere ait degilmis gibi hissediyoruz. bu boslugu normal bir sey olarak görmeye calisiyorum ben. bazen yogun hissediliyo bazen degil. ama bizi hic bi zaman 'aci yüklü' ya da ayricalikli yapmiyor bence.



her seyden ama her seyden önemli olarak sunu görüyorum: dertlerini herkesle paylasma! özellikle tanimadiklarinla. tamam acilar paylastikca azalir, kesinlikle dogru. ama sen intihar düsüncelerin oldugunu yazmissin. eger kafanda dolanan tilkileri tesvik eden olumsuz birilerine denk gelirsen, bi iki kivilcima bakar.

umarim ben de dogru kelimeleri kullanabilmisimdir.

aile durumları konusunda babanla oturup sinirlenmeden ağlamadan konuşmayı dene.
sadece sınavlardan önceki gece 2 saat falan çalışıp sınavlara girdim.
okul 4 yılda bitti.
en büyük avantajım okulda sevdiğim bir sürü ders olmasıydı.
oturup ekonomi programı dinler gibi dinliyordum dersi.
okula gereken önemi ver gerisi geliyor zaten.
abanıp her gün ders çalışmanın alemi yok bence.
ölümü düşünme kendini ezik hissetme
o psikolojiyi kimsenin yaratmasına gerek yok sen kendi içinde yaşatmaya başlamışsın.
üvey annene tavrını belli et.

evden çat diye ayrılmak zor,
perişan olursun perişan,
devir para devri.
iş okul hayat bunlar önemli şeyler,
öncelikli olarak iş ara bence
ekonomik yönden rahatlarsın hemde para biriktirirsin.
kolaylıklar dilerim.

herşeye rağmen hayata bakış açınla ilgili biraz da.

mesela: www.youtube.com

önünde yepyeni bir hayata başlamak için inanılmaz bir fırsat var: üniversite. bunu değerlendir. bu ülkede herkes ingilizce bilirim der ama kimse aslında bilmez doğru düzgün. ingilizcene çok güveniyorsan iş ara, sadece ingilizce gerektiren işler fazlasıyla mevcut mesela part time banka çağrı merkezleri. yorucu olur ama en azından hem ev ortamında daha az kalmış olur hem de para kazanırsın.

hiç işe girmedin diyelim bu sefer de üniversite zaten yeterince zamanını alacaktır. kendini geliştir 4 sene içinde sonrasında iyi bir iş bulursun hayatın da yoluna girer.

o ruh halinin de tamamen değişmesi zor bi durum. her ne kadar ilaç almaktan nefret ediyorum desen de bi sürü ilaç kullanmış biri olarak bağımlı gibi yaşamak kötü de olsa o ilaçlar hayatı daha katlanılır kılıyo, bunu kullanmadığın zamanlarda sen de farketmişsindir. doktora hep mi ilaç kullanıcam dediğimde ömür boyu kullanan insanlar var bu kötü bi durum değil demişti ki haklı.

üniversiteyi gene ankarada kazandın sanırım keşke istanbul izmir yapma şansın olabilseydi. ama yatay geçiş olayı var. ve puanın başvurağım okuldan yüksekse şartsız alıyorlar hadi yüksek değil diyelim o zaman da bu sene derslere asıl ve 3 civarı ortalamayla istediğin şehre geç. ailenden izin almak zorunda değilsin. daha doğrusu neden izin alıyorsun? yurt ortamı bile şuanki ortamından daha iyi gelir sana eminim.

hı bi de 25 yaşında universiteye başlamayı da sorun etme zaten göreceksin bi sürü kişi var o yaşta okuyan.

kendimden örnek vererek başlıyayım, ailemden uzaklaşmak ve tek yaşamak gibi bir düşüncede bende uzaklara yazıp bir okula başlamıştım ne yazıkki başaramadım.. bıraktım geri döndüm ve ailemle yaşıyorum uzun vadede tek hedefim şu okulu kendime yatırım yaparak bitirmek..22 yaşındayım ve önümde 4 sene daha var.

öncelikle üniversite konusuna gelince, o üvey anne profili kardeşlerinin olması, o evde sanki huzur bulamıyacakmışsın gibi geliyor bana..üvey annenin dırdırı çekilmez dolasıyla bu seni gene etkileyecek, başarısız olmama adına öncelikle o evden ayrıl derim.. ama bunu babanla oturup mantıklı bir şekilde konuşarak yapmalısın..evde huzursuz olacağını, üvey annenle geçinemediğini, okulunu etkilediğini söyleyerek..eğer baban seni dinlemiyorsa aileden bir yakınla bu durumu konuşup babana anlatabilir.. olurda evden ayrılırsan ki bu senin için çok iyi olur ilk yıl yurtta kalmak çok insan tanıyacağın için mutlaka içlerinden biriyle kafa dengi bulursun belki eve çıkarsın tabi yurt şartlarını da düşün sadece yatmaya gideceksin, etüd salonları, kütüphaneler ders çalışma açısından daha iyidir... devlet yurtlarına bak, git yurt müdürleriyle konuş belki yedek kontenjandan açılabilir.. kyk'nın kredi, burs, üniversitenin bursları bunları mutlaka araştır tabi biz ailenin durumunu bilemiyoruz o yüzden aklında bulunsun diye söylüyorum..

ders çalışma konusu genelde sınavdan önce çalışma deriz ama aynısını kendimiz yaparız.. belki derste dinlediklerin ve sınavdan önce 1 saat bakışla yetecek..bu çalışma konusunu sen kendin ayarlayabilirsin..

üniversitede kendine ne kadar çok yatırım yaparsan, uzun vadede bunun karşılığını mutlaka alırsın..

git aşık ol falan demiyorum çünkü kötü olduğu zaman kendini daha da umutsuzluğa sevk edebilirsin diye bunlar elbette zamanla olacaktır. elbette karşı tarafa bir şans verebilirsin ama hayatın merkezine kendini koy..

şimdiden başarılar

gönullu olarak calisacagin bir mesgale bul kendine mesela kimsesizler yurdu ya da hayvan barinagi gibi, sana donen sevgi kendine gelmene yardimci olur, kafan dagilir farkli hayatlar nasil yasanmis ve yasanmaya da devam ediyor gorursun, anlattigin durumunla o hayatlari karsilastirdiginda emin ol cok dersler cikar yasama tutunmaya dair...

webmaster forumlarında ilan verin daha hızlı dönüş olur bence.

bit.ly

Rentacoder dediğin vWorker oldu. Güvenilir zira bir çok anlaşmayı kabul etmiş sayıyor karşı tarafı, ama çok yüksek fiyat çekiyorlar. Ayrıca ingilizceyi iyi çakmayan hintlileri falan kabul etmemek lazım, adriana lima beklerken hacı arif gelmesin.

bandirma cikisinda calismalar devam ediyo 8.km ye kadar,ondan sonrasi temiz...hele balikesir cillop.idodan indikten 4-5km ssagda total benzinligi gordukten sonra hemen soluna don ve el salla,orda olacagim cunku:)

iyi yolculuklar!!

aramaya inanlara selam olsun: yol gayet sakindi. yolun %95.4'ü duble, kalan kısımda da çalışmalar bitmek üzereydi ben geçerken.

bana el salladınız mı ? :)

"../inc/settings.xml" yer mi acaba ?

@kimlanbu, o zaman ana sayfadakinde hata verir.

soru cevabi icin de if-else. ya da iki turlu de yukle, birinde hata versin. ya da iki yere de koy settingsi (manasiz. ama cozer)

$_SERVER globaliyle document root'u alıp inc yerine yazabilirsin , yani:

$root = $_SERVER["DOCUMENT_ROOT"] => /var/www/web/site
$data = simplexml_load_file("$root/inc/settings.xml");

$_SERVER["DOCUMENT_ROOT"] kullanırsan full path vermen gerekiyor, yani abc içindeyse eğer

$_SERVER["DOCUMENT_ROOT"]."/abc/............" şeklinde.

1. aynı durumu bende yaşadım.
2. savcılığa başvurduğunuzda onlar gerekli araştırmayı (ki imei fatura vs sağlamışsınız) yapıp geri dönüyor... eve bir mektup geliyor... takipsizlik kararı (yani telefonunuz bulunamadı veya suç tespit edilemedi?) veya bulundu; işte şu ilçe emniyetle görüşün şeklinde...
3. blackberry'lerde şuan blackberry protect diye bir uygulama var. eğer çalındığı tarihte sizin telefonunuzda bu program yüklü ise ve halen silinmediyse my.blackberry.com adresinden bakabiliyorsunuz nerede olduğuna harita üzerinde. sonrasında emniyet desteği alabilirsiniz. ayrıca bu programla telefona wipe (bir nevi format) atabiliyor, ekranına bu telefon çalıntı vb. mesajlar gönderebiliyor, telefona uzaktan şifre koyabiliyorsunuz. böylece telefon kilitleniyor, gönderdiğiniz ekran mesajı şifre doğru girilene kadar silinmiyor.
4. iphone için yani yer bulma noktasında veya blackberry protect gibi bir program var mı bilmiyorum...
5. bu bir tavsiye niteliğinde: eğer savcılık ararda bulamazsa; ya da bulur ama sizin yapabileceğiniz birşey yoksa (sanırım hukukçular beni teyit etsin tabi şöyle birşey vardı: eğer bir malınız çalınırsa; ve çalan kişi o malı başka birine satarsa ve malı alan kişi o malın çalıntı olduğunu bilmiyorsa medeni kanun muydu neydi ona göre o malın tüm mülkiyet hakkı ona geçiyor ve siz ancak ve ancak o telefonun parasını ödemek suretiyle telefonunuzu alan kişiden geri alabiliyorsunuz. - dediğim gibi hukukçu duyurucular bizi aydınlatsın detaylı)
neyse- yani savcılık bulamazsa o zaman sansürcü telekomünikasyon kurumu başkanlığını arıyorsunuz. diyorsunuz ki, telefonlarım çalındı imei'ler şunlar, telefon numaraları bunlar... kimlik bilgilerinizi veriyorsunuz. telefonunun imei'sini engelliyorlar 2 gün içinde ve sonuçta telefon kaçak gibi gözüktüğünden kullanıma kapanıyor. yani en olmadı savcılık bulamaz ya da bulur birşey yapamazsanız bunu yapın ki onun bunun çocuğu hırsızlar da sevinemesin...

geçmiş olsun.

benim çalınan telefonum çalındıktan 4 ay sonra polis tarafından bulunup bana teslim edildi. telefonun bulunduğunu savcılıktan arayarak bildirmişlerdi. telefonu ikinci elciden satın alan şahıstan zapt etmiş polis. yani "eğer bir malınız çalınırsa; ve çalan kişi o malı başka birine satarsa ve malı alan kişi o malın çalıntı olduğunu bilmiyorsa medeni kanun muydu neydi ona göre o malın tüm mülkiyet hakkı ona geçiyor" gibi bir durum yok sanırım.

bu arada ben önce savcılığa değil emniyetin internet sitesindeki şikayet sayfasından emniyete başvuru yapmıştım. şikayetin hemen ertesi günü bir kaç sivil polis işyerime gelip ifade falan almıştı.

@stopnsilence'a istinaden düzeltme:

hukukçu bir arkadaşa sordum; bahsettiğim durum sadece o malın bir market, ticari yetkiye sahip bir mağazadan vs. satın alınması durumunda geçerli oluyormuş. 2.elci, ayak altı vs. bu kurala tabi değilmiş.

tekrar geçmiş olsun.

bir elma al sat sora o parayla 2 elma al onu sat.ticarete giriş.

Üniversite şenliklerine katıl küçük bir stand kur, kumpir fırını al patates vs. malzemeleri al kumpir sat. Birde çerez sat.

borç verme de ne yaparsan yap :) anapara korumalı fon alabilirsin mesela. bütün bankalarda var.

ne iş yapacağına karar verene kadar altına yatırım yap. 2-3 ay araştırmanı yap, altınını bozdur ve beklediğin sürede kar ettiğini gör.

döviz almayın, bu ara çok yükseldi. aklına birşey gelmediyse vadeli tl hesabına yatır, kafan rahat olsun.

@pposeidon_1 şenliklerde birşeyler satmak çok iyi fikir ama yiyecek içecek değil bence. şaka oyuncakları satılabilir. şenlik ortamında ilgi çekecek, başkasının elinde görenin ben de alayım diye koşup geleceği eğlenceli ıvır zıvır şeyler bulup toptan ucuza alacaksın. ilk üniversitede ilk gün iki koli alıp dene. zaten emin ol iki koli öğlene kadar biter. 3 günlük bir şenlikte 10bin liralık mal alıp %100 karla satman ve 10 binini 20 bin yapman işten değil. bunu 5 üniversitede tekrarlasan mayıs ortalarında elinde 100 bin lira civarında paran olur. bunu yap sonra bana ulaş oradan nasıl 1 milyon tl'ye ulaşacağını da açıklayım sana.

donanım gerektiren bir işte başarılı olamazsın. ancak çok basit düzeyde de olsa ticaretle uğraşabilirsin. öyle bir şey satın al ki mutlaka satabilesin. ticaretle uğraş yani. bir süre sonra ticarette donanımlı hale gelirsen işi büyütür dolayısıyla kazandığın parayı katlarsın. ancak bu söylediklerim bir girişimci için. mezun olduktan sonra bir işyeri kurmak gibi bir niyet varsa bence bu para birkaç yıllığına bankaya yatırılmalı. kullanılacağı zaman faizleriyle birlikte artmış şekilde çekilmeli.

dünyanın en iyi işi al-sattır. yap-sat da öyle ama o iş de fazla kurumsaldır ve çok daha fazla tecrübe ve cesaret ister.

@stopnsilence, öğrencilerin "hemen gidip ben de alayım" diyebilmesi için o ürünün en fazla 5 lira gibi bir fiyatı olması lazım. bu da 2.000 parça ürün demektir. öğrenciye 5 liradan 2.000 ürün satabilmek için de cidden çok çok cezbedici bişeyler olmalı. ha eğer 1 ay boyunca her gün tezgah açılacaksa belki.

şenliklerde yer alabilmek için yer de kiralamanız lazım ayrıca.

4. leventten iett garajı oyak sitesi otobüsüne binerek gidebilirsiniz. 42 SM idi galiba.

42SM doğrudur. toplu taşıma için başka bir alternatif yok zaten :)

evyap fabrikasini kapadilar yalniz, eger fabrikaya gitmek icin soruyorsan :)

ayazağa iett garajına giden araçlara binip garajda inersin ve biraz yürürsün.

etiketlerden kendını kaldır

peki resmi komple nasıl silerim

kim koymuşsa ona mesaj atıp rica edebilirsin. başkasının koyduğu resmi kendin silemezsin.

anca rica edersin silerler. kendin koymadığın bi resmi sen silemezsin koyan silebilir ancak

facebook'a şikayet edip sildirebilirsin. fotoğraf yüklenirken boşuna sormuyorlardır bu fotoğrafın hakları size mi ait diye...

kanıtları ile birlikte (resmin sen/senin olduğuna dair) mail at. 1 günde sildiler benim fotoları. hemde koca bir galeriyi. haha.

sevgili'den sonrasını okumadım

edit: okudum. tik'e gerek yok, teşekkürler.

mevzu bu kızların coklukla erkeklerini sevmek yerine "sevmenin kendisini" sevmeleri ve ötesinde acı/mutsuzluk/özlem veren bir aşkı yaşıyor olmanın verdiği olgun görüntüyü reklam malzemesi yapmalarıdır. son olarak takır takır işini gören kızlarda böyle bir eğilim yokken, yaş/cekicilik gibi nedenlerle karşı cinsle çok birşeyler yaşayamamış ama bunu deli gibi isteyen kızlarda da görülüyor bu halet-i ruhiye. ve evet ne kadar eğitimli isen ne kadar kültürlü zeki olgun ve entelektüel seviyesi yüksek bir insansan bu tarz tavırlardan o kadar uzak durursun. kendi facebook listemdeki gözlemlerimdir..

bence bu aşırı agresif olmamızdan kaynaklanıyor. ne alaka dimi? ama şöyle, duygularını yapmacık olarak yani yapay olarak dışarıyla "paylaşıyorsun" ve tepkiyi bekliyorsun. tepki sayesinde etrafındaki insanların safını belirliyorsun. ve onları yaftalıyorsun. bu tabi kızlarda çoğunlukta senin de dediğin gibi. erkeklerde agresiflik nasıl kendini gösterir hepimiz biliyoruz akşam haberlerinden.
bu nedenle kızların diken üstünde olması (a.k.a agresif olması) ve farkında olmaması bu tür yayılımlar göstertiyor. "dostum olun, dostumsunuz dimi, hala dostum musunuz arka çıkın bana" bazlı gergin sorularını bu şekilde soruyorlar. yoksa rahat ve özgüveni yerinde bi insan sanal bi icat üzerinden neden tüm duygularını paylaşmak istesin ki? ve neden gelecek tepkiye muhtaç olsun ve neden tepkilerle kendini şekillendirsin ki?

"annem der ki; eskiden biz büyüklerin yanında kendi çocuğumuzu bile sevemezdik, ayıptı." bunun aynisi bizde de vardi biraz, simdi kalmadi gibi. en buyuk abim ilk cocugu oldugunda babamin yaninda sevmezdi, gormezden gelirdi. garip ve gereksiz bi saygi anlayisi ama yine de benim hosuma giderdi.

bahsettigin olay da tamamen samimiyetsizlik, ustune biraz da gorgusuzluk eklenince ve facebook'tan yedigi her boku elaleme duyurma imkani da bulunca, kucuk insanlar bu hale geldiler.

görgüsüzlüktür evet. popüler kültürün yarattığı boş beleş, celebrity olma sevdasında, kendine göre dünyanın merkezinde, geri kalan herşeyin onlar için, onlara tabi olduğu insanlar işte. ama son zamanlarda ipin ucu kaçıyor galiba. örneğin geçen gün işyerindeki bir hanım kardeşim sırıta sırıta yanıma yanaşıp facebooktan kendinden yaşça bir hayli büyük, yolda görse yüzüne bakmayacağı alalade bir şahsı gösterip adama yavşayacağını anlatmakta sakınca görmedi. adamın bilmem ne şirketleri, bilmem ne mal varlığını falan da ballandıra ballandıra anlataraktan. bu tür orospuluk binlerce yıldır varlığını sürdürüyor tabi ama üstü kapalı yapılırdı. sağa sola bu şekilde reklamının yapıldığını ilk defa gördüm şahsen.

çocuğun annesi bu kadar kendini paralamamıştır eminim. biraz vakur eksikliğinden kaynaklanıyor. duygularımı en uç noktalarda özgürce yaşarım, yansıtırım. iyi bok yersin, kendini parala da bundan bize ne. di mi ama.

(bkz: attention whore)

kendi hayatınızı kendiniz yönlendiremiyorsanız başkaları için yaşıyorsunuzdur, yönlendirebiliyorsanız da kendü dünyanızı iyileştirme amacıyla yaşıyorsunuzdur.

ben hiç düşünmedim.
eğer 3-5 saniye düşünseydim cevabın 3-5 saniyede verilecek kadar basit olmayacağına karar verip düşünmemeye devam ederdim..

çocuğunuz olunca hepsini unutup şu şekilde bir özet geçebilirsiniz: çocuğum için.

çocuğum yok ama olunca öyle olur diye düşünüyorum. işte içgüdüsel. yoksa "bizden geçmiş".

öylesine yaşıyorum. ama bu yaşamama engel olmuyor.

son zamanlarda kendime sıkça sorduğum soru. cevabı yok.

yaşamak mı ? o ne ki?

paranın ebesiyle tanışmak için.

bu soruya 6 milyar farklı cevap verilebilir. ama doğal olarak tek tek bireylerin cevaplarıyla "ne için yaşanması gerekir" gibi bir tartışmayı kendi içinizde sonlandırmanız zor gibi. eğer amacınız buysa; insanlara, dünyaya biraz dışarıdan bakıp insanı hem biyolojinin hem de çeşitli toplumbilim alanlarının gözüyle ele almak lazım. "neden, nasıl, nereye" gibi sorulara iç huzuru verebilecek ciddi cevaplar bulmak için 3-5 sn az.

www.yergi.net

gozlerini kapattıgında, yaptıklarını yapacaklarını dusununce mutlu olmak icin.
iyi olmak icin.

evrim için neslini devam ettirmek için yaşıyosun. bunun dışındaki herşey fon müziği.

doğduğum için.

ilk bakışta basit gelecek biliyorum ama ben bir amaç için yaşıyorumdan çok daha mantıklı.

:}
web aramalarımı özelleştir mi ne öyle bir zımbırtısı var o açıktır. google webmaster tools ile eşleştirmişseniz ve arada bir aratıp tıkıyorsanız falan sadece size 1. sırada gözükür. özelleştirme ayarını iptal edin ya da hangi sırada olduğunuzun kontrolü için kullanmadığınız alakasız bir browser kullanın.

aramaları dediğiniz gibi aynı dilde yaptığınıza eminseniz farklı serverlar ve güncellenme meseleleri söz konusudur.

@Huan hayır o zımbırtılar söz konusu değil. ki öyle bie şeyden kaynaklansa 2 sn, 5 sn, 10 sn sonra yaptığım aramalarda da 1. sıra olması gerekirdi diye düşünüyorum.

dalgalanma olur ama 1. sıradan 12. sıraya kadar olmaz. daha az ara olur dalgalanılan sıralar arasında.

arama özelleştirmelerine bak sen yine de.

birinci sıradan sayfalar sonrasına bile dalgalanma olur.

çalışma mantığı bu yönde zaten, 50. sayfadan 1. - 2.sayfaya geçen keywordlerin dalgalanma hakkı yok mu?

ben de iban olayı çıktığından beri bir türlü iban ile para gönderemedim. doğru iban no'suna yanlış diyor garanti sistemi sürekli.

Biliyorum kulağa saçma geliyor ama zamanında bende aynı hatayı yapmıştım IBAN numarasını yazarken boşluk bırakmadan yazmayı denedin mi??

TR001000100010001000100011 gibi yazmaktan bahsediyorum ;)

denedim, bosluk birakmadan yazinca iban'i tanimiyor, bosluk birakip yazinca, "eet bi iban var ama yanlis girilmis, duzelt" diyor. hatta yanlis olmasin diye tek tek kendim yazdim, olmuyor. bi de dedigim gibi, onceden gondermistim ayni hesaba. bi an dusundum acaba baska sekilde mi gonderdim diye. simdi de seyden suphelenmeye basladim, swift kodunu girince de bi iban istiyor ama zorunlu degil, altinda "iban'i bilmiyorum" gibisinden bi ibare tiklanabiliyor. ama sonradan bekleyen odemelerde "banka/iban" gibisinden bi kisim cikiyor. ben de anlamadim yani, umarim sadece swift kodu ile parayi transfer eder.

Ben çok yaptım ve yazılarımı başkalarına ulaştırdığım gibi başkalarına da yazı ulaştırmış oldum. Ayrıca, burada beğendiğim bir blog oldu (şu yazarodasi.blogspot mesela).

Yani art niyetli ve ölçüsüz olmadığın sürece bir sorun çıktığını görmedim. Hatta bazı arkadaşlar doğrudan ilan şeklinde verdiler ve sanırım bir sorun olmadı.

Bak, örnek olsun diye yine reklamımı yapayım: www.bodytr.com
Reklamını yaptığım kadar ilgilenseydim siteye şimdi site uçmuştu gerçi ama, neyse :))

"Hiç de bile!" diyerek cevaplamak isterim. Millet ne siteler tanıtıyor.

Hatta biri var, kimsenin ilgisi olmayan konularda, yok "yazı nasıl yazılır", yok efendim "yazı nasıl yayımlanır" diye saçma sapan şeyler yazdığı blog'unu bile utanmadan tanıtabiliyor. (Yine bir cevap aracılığıyla micro'ya taş atmanın gururunu yaşıyorum.)

E peki madem, zarari yok deniliyorsa minik bir tanitim yazisi yazivereyim sitem hakkinda yeni bir ba$likta.

bunda herhangi bir sakınca olacağını sanmıyorum. ama bazı arkadaşlar başka birşeyden bahseder gibi yapıp arada kendileriyle alakası yokmuş gibi bir site adresi veriyorlar saman altından. o da günah değil ama ayıp, sinir bozucu.

unix web sunucularında zaman kullanılan UTC zaman hesaplama sistemi 1 ocak 1970'den başlar. yani sunucu ilk açıldığında hafızadaki tarih budur. ta ki sunucu zamanı senkronize edilene kadar. tüm zaman işlemleri bu tarih referans alınarak yapılır. o forumun tutulduğu web sunucusu senkronize edilmemiş, kendisini 1970'lerde sanıyor.

çok basit bir yanlışlık server saati o postlar atılırken o tarihtedir veya sonradan veritabanından bilerek değiştirilmiş olabilir. 2.si biraz fantaziye kaçıyor ama.

vodafone.
cok konusuyorum, cok mesajlasiyorum. yine de turkcelliyken odedigim faturanin 1/4'unu veriyorum.

Ama faturasız hatta ihtiyacım var, faturalı ve faturasız hat tarifeleri aynı operatörde bile değişkenlik gösterebiliyor.

genel agirliginiz turkcell ve avea oldugundan avea daha mantikli olacaktir muhtemelen. hani faturali deseniz direkt olarak avea kamu hatlarini adres gosterirdim.
vodafone cebine gore tarife olabilir sanirim. o 2 kisiyle konusma periyodunuz onemli oluyor bu asamada.

zaten turkcell faturalı hattımı kapattırıp vodafone faturasız aldım turkcell'in sacma faturalarindan gozum korktugu icin. ayda 50 lira yukluyorum, 9 liraya 3000sms aliyorum. zaten 5dksi 40 kurus konusmanin da. saatlerce sohbet ediyorum ve hic sorun olmuyor. ustelik sevgilim turkcell'li, yani surekli operator disi gorusme yapiyorum. 3 operatoru de denedim, en cok memnun kaldigim bu oldu. avea'da da uzun konusamiyordum surekli kesildigi icin.

vodafone +1
turkcellimi vodafone yaptım, aveamı pasif hale getirdim. vodafonedan memnunum.

vodafone bu aralar ayda 20 tl'ye her yöne 400dk konuşma sağlıyor faturalı hatla.

vodafone de şebeke sorunu yaşamazsınız, aveada bu olabilir.
turkcell pahalı.

vodafone kamu ve her yöne tarifeleri avantajlı.

grainedit.com bu sayfadaki eleman ozon.ru diye bir siteden online satın aldığından bahsediyor bir yerlerde. tr'de bulamazsan belki işine yarar.

propaganda afişi değildir bu ama senelerdir unutulmayan fotoğraftır

i.radikal.com.tr

posters.nce.buttobi.net

Bu adresteki bir koleksiyoncu poster satıyormuş. Başka ilgilenen varsa haberi olsun dedim.

Bunun dışında doğrudan görerek elden satın alabileceğimiz bir yer İstanbul'da yoktur değil mi?

yok süt konmaz, arkadaki su haznesine su koyuyorsunuz, filtre kısmına da kahveyi koyun, su kaynadıkça damlamaya başlar. kabınız dolar, afiyet olsun.

hayir sadece su, sakin sut falan koyam deme!

su haznesine su, siyah kisim varya oranin kapagi aciliodur heralde iste oaraya filtre kahme sonrasinda tak fisi bitir isi:)

sutunu ya da ne katmak istiosan onu sonradan bardagina eklicen...

suyu üst arka bölümdeki kısma, üst öndeki hazneye de kahveyi koyacaksınız ama direkt değil önce filtre kağıdı, kağıdın içine de kahve. o makinenin bir kahve koyma kaşığı olması lazım. genelde bir kupa kahve için 1 kaşık kahve koyuyorum ben. tabi içecek insanın tercihi kullanılan kahvenin cinsine göre değişir oran.

filtre koymayi unutma ama, kahve olmaz kahve suyu olur yoksa.. cam demligin uzerindeki bolmeye once kagit filtre sonra cekilmis filtre kahve koyacaksin. sut yok