hacı haklısın. ama günde bilmem kaç hastaya bakma falan muhabbeti... çok sayıda kişiye bakmakla yükümlüler. aman neyse ya. burada da kutuplaşırlar hemen. ama bu iki örnekte sapına kadar haklısın.

doktorluk mesleği olarak değil de, birey olarak karşı çıkılmalı bence bu olaylara. şikayet edilmeli, denetim ve kontrol mekanizması güçlendirilmeli, ve insan hayatını kasten riske atanların lisansı elinden alınmalı bence.

@sen git ben geliyorum,

abi ne alakası var ya bilmem kaç hastaya bakmakla. koltuk altında beze gören bir doktor, bu adamı nyie tahlile göndermez? tahlili doktor yapmıyor ki. yani şunu diyecek "tahlil yapıp bakalım"

bu ya. cümel bu anasını sikeyim çok mu zor bir şey ya?

@icim urperiyor,

aynen öyle. artık adam gibi yasa çıkarılsın. insan hayatıyla oynayan adamın yaksınlar lisansını. yeter be insan hayatı ulan. bu mesleği kaldıramayacaksanız yapmayın. başka meslek yapın.

maalesef haklısın hayatımda tanıdım en orço insanlar hekimdi, bazısı uzmandı :(
fakat pırlanta gibi olanları da var onların hatrına küfretmiyorum yoksa gece gündüz küfrederim o kadar çok vaka yaşadım. Allah bizi iyilerle karşılaştırsın öyle bir durumdayız.

Hepsi böyle değil elbette ama çoğu böyle ne yazık ki. Babam 15-20 gün önce ensesinde çıkan kızarıklık ve zonklama için doktora gitti. Doğru dürüst muayene bile etmeden kıldönmesi teşhisi koymuş. Ama babam ağrılara dayanamadı verdiği ilaçlar da haliyle işe yaramadı ki; biz bile dedik bunun kıldönmesiyle alakası yok diye. En sonunda zona olduğu ortaya çıktı. Boşu boşuna günlerce ağrı-acı çekti. O doktor ilk günden doğru teşhis koysaydı çoktan ilaçları alıp erkenden tedavi edecektik.

her meslekte bunlardan var. doktorluğa özel değil. siz doktor doğrudan insan hayatını etkilediği için biraz fazla dikkat etmişsiniz ama bir inşaat projesinde de " e abi c30 olacaktı beton testlerde bunlar 11 mega pascal'a zor dayanıyor kurabiye gibi apartman oldu" diyorsun adam " koy götüne lan sen mi oturacan" diyor. sonra deprem olunca vay efendim tokyo depreme hazır mı?

doktorlukla alakalı değil durum. her meslekte işini yapmayan çok insan var.

ya arkadaş herkes doğru teşhis koyacak demiyoruz.

ama teşhisinde emin değilsen, başka doktora yönlendir. test iste, mr iste, röntgen iste. emin olmaya çalış ayıptır günahtır ya.

misal hastane ismi verdim, ege üniversitesi dedim. ama hakkını yemeyeceğim:
bir defa ben de zehirlenmiştim. ve o gece aşırı kusmamdan dolayı en son oldukça yoğun kan kusmuştum.

ege üniversitesine gittik. hemen, sanki ölüyormuşum gibi bir ilgi alaka vardı. bir sürü teste soktular, acı falan çektim ama helal olsun dedim. o kadar çok test yaptılar ki, o an yani herhangi bir uç durum yaşansaydı hemen farkederlerdi.

ama bu anlattığım doktorların yaptığı nedir?
bu doktorların yaptığı niçin suç değil? bir canı başından savmak ne demek ya ne demek abi ben bunu kabullenemiyorum.

@godspace, hocam onunla ilgili de sözlükte baya uzunca bir yazı yazmıştım.

ya bu insanlar nasıl bu kadar şerefsiz olabiliyor ben anlamıyorum. gerçekten yeter artık ya yeter.

bir parti çıkıp sırf şu dolaylı katillere dair yapacağı yaptırımları sıralasa ömrüm hayatım boyunca o partiye oy atarım.

Üstadım, sen mum ol ışıt. Sana benzeyenleri yanında tut. Değişme. diğerleri gibi olma. Biz seni ve senin gibileri seviyor, el üstünde tutuyoruz. Kahramanlık donla taytla olmuyor. Kahramansın. Sevgiler

çok haklısın,maalesef bir baştan savma var.bütün doktorları kastetmiyorum.çok idealist,sevgi dolu doktorlar da var.yine de bu yaşanan bir durum.bir keresinde dışarıda bir adam yerde yatıyor.etrafına insanlar toplanmış,adam alkolü fazla kaçırmış düşmüş, yere düşerken de kafasını çarpmış.ambulans çağırdık,geldiler ama çok lakayıt davrandılar.hastaneye götürmek istemediler.alkol yüzünden olan bir durum birşey yapmaz hastane dediler.yere düşerken kafasını çarpmış,acile götürmeniz lazım dedim resmen alay ettiler.gerçekten herşey çok bozuk.

tüm doktorları aynı kefeye koymamakla birlikte başımdan geçen bir olayı anlatıyorum. bizzat yaşadığım ciddi bir olay.

bogazımda şiş var vardı. doktora gittim.tomografi ıvır zıvır çekildim. sonra bu kitleyi alalım dediler. meğer o kitle lenf kanseriymiş. lenf kanserine neşter değmesi çok tehlikeliymiş. benim ameliyatta 3 kez solunumum durdu ve bir süre bir sürü tüpe bağlı olarak yoğun bakımda kaldım.

ama beni tedavi eden doktorum her şeyi ince eleyip sık dokuyan hiçbir şeyi atlamayan biriydi. diğer doktorlarla onu asla ve asla aynı kefeye koyamam.

bir örnek daha benim ameliyat olduğum hastanede dedeme aylarca mide fıtıgı var ameliyat edecez dediler dediler.ameliyat da etmediler.adama bir de en detaylı görüntüleme yöntemlerinden biri olaran pet-ct çektiler ve o pette tüm mideyi dolduran tümoru görmediler. o pet sonucunu gören başka bir doktor bu tümoru görmemek için kör olmak gerekiyordu dedi. lakin dedem için çok geçti ve adam 1-2 aya 30 kilo birden verdi.ardından da öldü tabii.

velhasıl kelam bu yaşadıklarım yüzünden şimdi doktora gitmekten korkuyorum. ha şimdi doktorlar diyeceklerdir ki bu halk kıymetimizi bilmiyor. ben doktorların kıymetini biliyorum. beni tedavi eden doktoruma da minnettarım. bu meslekle alakalı değil kişinin beceriksizliği ve vicdanıyla alakalı. bende ve dedemde görülmüş iki iğrenç örnek tabii ki herkesi kapsamıyor. lakin dediğiniz gibi yadsınamayacak ve göz ardı edilmeyecek kadar da çok.

bir de bunun devlet hastanesi olayı var ki allaha emanet.

boynumda şişlik var diye doktora gidiyorsun. diyor ki ultrason, röntgen, MR ve inci iğne biyopsisi yaptırmalısın.
sırasıyla bu işi yapan odalara gidiyorsun hastanede. tam bir kaos. MR 2 ay sonrasına randevu veriyor, ultrason 15 gün. Röntgen oldu bitti ama sonuçlarını yarın al! Biyopside de sıra var!!!
Keşke baştan morg için sıra verseler. Kolay olur.

"Özel hastaneye gitsen hepsini bir günde çıkarıyorlar" derler ya, oralarda da yeterli ve nitelikli doktor ara ki bulasın.

safra kesesi taşı için özel hastaneye gittik, babam için. 3 ayrı hastanede de ameliyat anında kalbinde rahatsızlık olursa bakacak ilgilenecek uzmanımız yok, sen en iyisi devlet hastanesine git diyorlar! Hani özeldi, güzeldi?

Of kangren olmuş herşey, neyse mesaim bitiyor, huzurumu bozamıcam!

kelimesi kelimesine katılıyorum. ben de antalya'da bir hastaneye gittim. derdimi anlattım. bir test yapıldı. doktor "bir şeyin yok. geçmiş olsun" dedi. "peki meni tahlili ile kendini belli etmeyen, belli olması için kan veya idrar tahlili gereken bir hastalık yok mu? ben %100 eminim, vücudumda normal olmayan bir şeyler var" dediğimde "ya sen üniversite öğrencisi insansın, sana bir şeyin yok diyorum anlamıyorsun. o zaman cahil insana nasıl derdimi anlatayım? bir şeyin yok, geçmiş olsun" yanıtını aldım. azar yedim yani ayak üstü. kendisinin ismi alkan özdemir. hadi devlet hastanesi, geçiştirdi işte kendince dedim ve medical park'a gittim, özel hastane. derdimi anlattım, "arkadaşım, tıpta böyle bir hastalık yok" yanıtını aldım. o zaman anadım ki iyi doktor / kötü doktor var. sonra, umutsuz bir şekilde muğla devlet hastanesi'ne gittim de doktor sağ olsun anlattıklarımdan sonra hem prostat masajı hem de idrar tahlili ile teşhisi koydu. meğersem prostatit olmuşum.

sebebi ne olursa olsun, hastalığı geçiştirmenin kabul edilir bir tarafı yok. "e ama bize çok hasta veriyorlar" vesire.. ilgilenen ilgileniyor, biraz önceki örnekte olduğu gibi.

her hastaya bakacak yeterli süre/imkan olursa hiç bir hastalık atlanmaz ama o başından savan doktorun hele üniversite hastanesinde muhakkak bekleyen bir sürü işi var veya 36 saatlik nöbetinin devamındadır veya ameliyattan çıkmıştır vs vs vs . okulda nice hümanistlerin o anki durumlarından ötürü hastalara kaba davrandıklarını gördüm kızamıyorsun doktora da bir dokunsan sabaha kadar anlatır . velhasıl doktora veya hastaya sövmeden önce sağlık sistemine sövmek gerek. sen hasta başı para verirsen her hastaya 3 4 dk ayırabilir doktor en fazla

ben sağlık sistemine sövmeden önce doktora sövüyorum.

o karşındaki insan hasta. o insanın senden başka bir çaresi yok. bir insan beyin tümörünü farkedemez, bir insan yağ bezesi mi değil mi anlayamaz.

doktor çok büyük muhteşem şeyler yapmayacak orada.
ağzından 2 kelime çıkacak "test yapalım"

bu kadar. testi de doktorlar yapmıyor zaten. doktorun şu 2 kelimeyi söylemesinin ne 36 saatlik uykusuzlukla, ne zor çalışma şartlarıyla ilgisi var. bunun adı sadece yavşaklık, alçaklık ve şerefsizliktir.

hastanelerin kuralları belli.
doktor seni teste göndermezse sen kafana göre test yaptıramazsın.
sen doktorun elindesin. o gün 200 hasta geliyorsa, 200'üne de bakacak. bakamıyorsa "bişiyin yok sapasağlamsın" demeyecek, bakamadığını anlayınca teste gönderecek.

ayıp ya. yemin ederim ayıp böyle şeylerin savunulacak yanı yoktur.
insan hayatını tehlikeye atmanın bahanesi falan olamaz.

tanımadığım birinin yaptığı bir şeyi savunmaya çalışmıyorum ancak şöyle de bir şey var. oraya gelen insanların hepsi hasta doktor için böyle dugusallıklar kalkıyor ortadan bu birincsi. ikinci olrak söylemek istediğim sgk nın ödeme planları vardır bir test istediğin zaman gerekçesini belirtmek zorundasın ve bu gerekçe ateşi var o zaman malign ateş olabilir diye bir gerekçe olamaz.
bir devlet dairesinde boş boş sıra beklerken memur oyun oynadığında bu memurların hepsi oruspu çocugu demek ne kadar saçmaysa bu doktorun farkında olup olmadan yaptıgı bu hata yüzünden oruspu çocugu doktorlar demek bir o kadar saçma. ( aynı şey değil biri insan hayatı diğeri ikametgah belgesi filan demeyiniz lütfen kast ettiğim o değil. )

@batman degil betmen gayet de aynı şey değil. biri ikamet belgeni 1 gün geç verirse ölmezsin.
doktorun farkında olmadan yaptığı hataları, sistemin dayattığı şeyleri yeterince ayırt edebiliyorum zira hayatım tıp fakültelerinde geçti, biyologum kendim de tıp fakültesinde yıllarca çalıştım vs
fakat hakketen psikopat, manyak, orço çok fazla hekim var o kadar okumuş diğer mesleklerden çok daha fazla. Transeksüel beyin tümörlü hastasını odasına kitleyip sırayla ilişkiye giren bir bölüm dolusu doktor biliyorum ben, acile soba zehirlenmesinden getirilen hastayı kimliği yok başımıza kalır diye kabul etmek istemeyenini ve daha neleri, Ankaranın orta yerinde!

türkiye'deki eğitim sistemine bağlayacağım olayı. öküz gibi ezberleyip hayvan gibi soru çözen ve sırf anne baba baskısı, itibarı ve parası için doktor olan moron bir kesim var. bunların eline hasta verilmez

türk sağlık sistemine de bağlayalım: e adama günde 1500 hasta geliyor. bu da salladıkça sallıyor.

ama konu insan sağlığı olduğu için bu denli sorumsuz davranmak şerefsizliktir. doktor olduysan işini yap.

bu olayları doktorun kişiliğine bağlayacağım ben. bir insanın kişiliğini zekası belirlemiyor. çok zeki olabilir, yüksek puanlar alabilir ama adam kişiliksizin tekidir ve bu okumakla değişmez. sonuçta katillerin çoğu zeki insanlardır ve onları tıp fakültesini koysanız çok rahat okurlar, mezun olurlar. gerçek bir olayı anlatayım. olay hacettepe tıpta geçiyor. yeni kazanan öğrenciler olarak amfide oturmuş ilk dersimizdeyiz. hoca sınıfa genel bir soru yönlendirdi, "Niye tıp seçtiniz?". Bir sürü cevap geldi, kutsal meslek, insan hayatını kurtarmak vs. ama öğrencilerden biri çıkıp dedi ki, tek amacım para kazanmak, hastaların sağlığıysa umrumda değil. bunun gibi bir sürü doktor adayı ve doktor olduğuna eminim.

çevirmenlik?

Ogrenciye ceviri yaptiran yerler var midir?

ayrı.

ya dahiyi filan geç "de" bi yer/bulunma filan belirtmiyosa ayrı yazılır.

Dahi anlamından başka bir kullanım olamaz burada.

Bende şeklinde olamaz yani.

ayrı.

dahi anlamında değilse anlamı nedir merak ettim?

Eğer dahi anlamında değilse bulunma hali olabilir. O zaman ayrı yazılmaz ama cümlenin ne anlama geleceğini düşünmek bile istemiyorum. Bende güldüm. Siz nerde güldünüz? Biz İsmail Dümbüllü'nün evinde güldük. Bu tarz bir anlam çıkıyor dahi anlamında değilse.

"Ben dahi güldüm" denirmiş eskiden. Dahi'nin a'sı kısa okunacak. Ben bile demek değil yani.

"Dahi anlamındaki de" derken, bile'yi kastetmiyoruz yani. O eski söyleyişi kastediyoruz.

nasıl dahi anlamında değil ya? basbaya dahi anlamında ve de ayrı.

"bir cümlede -de ayrı mı yazılır yoksa bitişik mi?" sorunsalını çözmenin en kolay yolunu söylüyorum not al;

eğer cümleden -de ekini çıkardığın zaman cümle hala mantıklı ve anlamlı bir cümle gibi duruyorsa ayrı yazılır. tamam?

"ben de güldüm" "ben güldüm" -de çıkmasına rağmen halâ anlamlı bir cümle. demek ki burada ayrı yazılacak. dahi anlamına geliyor mu, yoksa gelmiyor mu diye çok kasmaya gerek yok.

ayrı.

her baglac olan de dahi anlamına gelmek zorunda değil.

ya zaten bi bulunma hali olanı var, bende, cebimde, yolda, evde, televizyonda... vs vs.

bir de dahi anlamına geleni var işte.

"ben de güldüm" deriz, "bende güldüm" demeyiz. "yarın da çiğdemlerde gülelim o zaman" derler.

bir kereden, 6-7 saniyelik bir şeyden bir şey olmaz. inan bana, psikiyatriyle de nörolojiyle de çok işli dışlı oldum. bu olay sıkıntı değil. ikinci kez olursa düşünürsünüz.

büyük ihtimalle kabus gördü, tam olarak uyanamadan yarı uykuluyken çığlık atmaya başladı. sonra da iyice uyandı.

bence de tekrarlarsa gidin.

Nöroloji

önce bir nöroloji. tektiklerde bişey çıkmadığı taktirde tabiki psikiyatri.

tekrarlarsa önce nöroloji, sonra psikiyatri. tekrarlamazsa bence gerek yok. basit bir kabus olabilir. size bakıp çığlık attığı anda tam uyanık mıydı, bu da önemli.

sen git ben geliyorum kesinlikle haklı. psikiyatriye giderseniz bir ton ilaç yazacak,belki hiçbişey yokken olduğundan daha kötü olacak eşin. bu yüzden çok takmayın kafaya unutun bu olayı ama 2. kez olursa bi nörolojiye gidin

tekrarlarsa önce psikiyatri. gerekirse o zaten norolojiye sevk eder.

Tekrarlamasa da nörolojiye gidin. Hiç olmadı tetkik olur. Birşey çıkmazsa tekrarlayana kadar unutun. Tekrarlarsa psikiyatriyi düşünürsünüz.

tam kırmadan değişmiyor mu?

birader değişme falan yok. arkasını iyi oku o sigortanın.

ya tamir ederler ya da yüzde 70 ücretini verirler telefonun. onu da hediye çeki olarak verirler.

ms+ böyle en azından.

diesel daha iyi.

J&j daha iyi.

geçen gün kotonda bir kota denk geldim 20 liraya, yıllar önce levi'sdan 200 liraya alınmış kotumdan beri bu kadar rahat bir kot kullanmamıştım, denk gelirsen bir bak derim. diesel.

Diesel ruleeees

diesel daha iyi ama fiyat farkı var j&j a göre

diesel tabii ki. diğer yandan bi diesel kot fiyatına 2-3 tane jj alabilirsin.

yine de benim için ikisi de bi 501 değil.

Diesel in kumasi harika olio hic eskimio, ama jack and jones un tipi daha güzel bence

abd'de bazı okullar ielts kabul etmiyor. eğer abd ise amacın ielts alma. avrupa ise ielts al. daha rahat bir sınav.

gideceğin ülkelerdeki okullar hangisini istiyor, önce onu bir öğren zanza.

avrupa düşünüyorum. ikisini de kabul ediyor istediğim okullar ondan çok kararsız kaldım.

Ya birak hem avrupa hem abd ielts de kabul ediyor toefl da. Ben onu kabul etmem diyeni hc gormedim ve ben o kadar yere basvurdum. Oyle birsey yok. Avrupa/abd farketmez, ielts en iyisi. Toefl sinav durumu berbat. Computer based alacaksin zaten,igrenc bi sistem. bilgisayardan yapiyorsun sinavi gozlerin agriyor zaten, arkasindan speakingi yine bilgisayarla yapiyorsun,kulaginda kulaklik var ama digeler sinava giren herkes ayni anda konustugu icin dikkatin dagilir. Ielts kagit ustunde sinav, speking de birebir. Odada sadece gorevli ve sen varsin o kadar. Ustelik sinav ciddi anlamda daha rahat. Kesinlikle ielts derim,6.5 aldim ben, ram hazirlnmadim,ben de inggilizce egitim aldim o acidan cok rahat gecti.5.5 ve 6 avrupada kabul icin yeter zaten, en cok isteyen 6.5 istiyor. Halledilir. Ama sen hazirlan 350 lira bosa gitmesin ben karavana girdim zor kurtuldum.

kuşları kaçıran bir alet var. ses dalgası yayıyor. al ondan. on güne kurtulursun.

nankörler. o kadar besledim.

zehirli yiyeceklerden birini bırak, birisi alır da nalları dikerse, diğerleri yemeyecektir ama kargalar da akıllı baya, yüzsüzlük edip gitmeme ihtimalleri var. en iyisi havalı tüfekle birini vur. (çok vahşice oldu biliyorum, ben de tasvip etmiyorum)

file çek balkona. balıkçı ağı gibi sağlam bir şey olursa geçemezler.

okurken cok guldum. kargalar zekidir. iple balonla cdyle falan korkutamazsiniz. yavrular ucacak kivamda mi?
o degil de o yavrular da seneye yavrulamaya sizin balkona gelecekler biliyorsun degil mi :D

karga attan daha zeki bir heywandir. ayricana da saldirgandir. Alfred abi, Kuslar filmini haybeden cekmemis. vakti zamaninda, ABD'de sutler siseynen satiliyokene, kapinin onune birakilan sut siselerinin kapaklarini delip, kaymaklari lupletirlermis.

en iyi cozum balkona ag germek.

Su tabancası ile kovalıyorum, hem eğlenceli oluyor.
Bazen maske takıp su tabacasının önüne kağıt bantı ile elfeneri takıyorum. Tripden tribe koşuyorum. Artık gelsinler diye bekler oldum:)
Su tabacasını şu pompasından ne kadar hızlı çekersen o kadar tazyikli su atanlardan aldım,manuel, çok yakında olduklarında canlarını acıtmıyor.

tüfekle vur.

balkona konuyor diye öldüremem ya, olmaz o. şömineyi kapattım kutularla, yavrulamaya gelemez ama ayakları kesilmiyor bi türlü. siyah poşet astım en son bi yerden duyup, o da idare etti bir iki gün. bugün geldim yine takılıyorlardı kombinin orda. helikopter böcekli balon diyolar, nerden bulunur ki?

bana da geliyorlar ama yerleşme yok. yerleşme farklı bir şey. biz besliyoruz, aynı zamanda evin içine de kumrular yuva yapıyor; eşit besin dağılımı olsun diye kargaları günün bazı zamanlarında kovmak durumunda kalıyorum. bunun için pembe/kırmızı oyuncak bir domuzu kullanıyorum. işe yarıyor. korkuluğa benzer bir oyuncak alabilirsin, insana benzesin ya da hayvana, koy onu. bu bir çözüm olabilir.

cs5 kur. diğerleri zamanın gerisinde artık. alışırsın birkaç aya.

cs6 ftw. acayip güzel. tavsiye ederim.

6 güzel, gri ui

Vergiden sonrası net 44000 NOK

Miktara aldanmayın. Dünyanın en pahalı ülkesi orası. Bir yemeğe 100 Euro bırakıp çıkıyorsunuz.

@sen git ben geliyorum en doğru şeyi söylemiş. ben geçen sene 6 ay norveçte çalıştım(aşçı olarak ama çok iyi bi restorandı ve ülkeye göre iyi bir maaş alıyordum. mühendisin alacağı maaşla 3 aşağı 5 yukarı aynıdır) ve şöyle diyebilirim ciddi bir miktar vergiye gidiyor. bana kalan parayla da geçinebilsemde insan bi noluyo lan moduna giriyor. markette şişe su 9 euro lan?!

ha her türlü mükemmel bi ülke,gitme şansın varsa gram bekleme burda bi bok olacağımız yok

ayrıca basında ne kadar norveç işçi arıyor gibi şeyler yazılsada adamların tuzu kuru,işçiye çalışana ihtiyaçları yok. eğer bi referans,tanıdık ya da proje varsa git tabii ki ama sadece fikirse çok zor dostum. sandığından daha zor yani

3d olmasa da oulr açıkçası. 4000 de iyi bir bütçe. çok sağlam bir şey alınabilir. smart tv olayı hoş. ama yani ben sürekli bilgisayarla haşır neşriimdir. elimden telefon düşmez. tv deki smart olayını 3 kere kullandım. 1 seneyi geçti tvyi alalı.

Wifi olsun.

3D almayın.

3d alma.

samsung ya da sony al. hatta sony yine de en iyisi bence.

full hd olmalı.

4000 çok. büyük ekran iyi bir tv'yi 2000'e falan alırsınız.

3D kesinlikle gereksiz, arkadaşlar da söylemiş. 4000 lira da çok. En az 100 hz olmalı. (Gerçek 100 hz olmalı, cmr değil)

LG 42LM660S var bende. güzeldir. tüm isteklerinizi karşılar.

İnsan olan zaten niye geç cevap attığına dair kısa bir açıklama yapar. Kusura bakma der.

hiçbir şey olmamış gibi cevap verirse seni siklemediğine delalettir. Cevap falan atmam.

Attığım mesajın önemine ve kişiyle olan samimiyetime göre değişir.

samimiysem "ooo bizi de sallamıyon vsvs " tarzı yazarım.samimi değil ve "mrb nasılsın " tarzında mesaj atıp cevap gelmesse tekrarda bir şey yazmam.gercekten önemli bir şey yazıp cevap gelmesse tripli mesaj atarım.

haa şöyle bir şey varki dönerse senindir dönmezse hiç senın olmamıstır mantıgıyla mesaja karşılık gelmezse yavaş yavaş o kişiden umut kesmekde yarar var.

asıl sorun için vaktim yok akşam uğraşırım anlamak için ancak niye türkçe karakter yazamıyorsun?

www.wikihow.com

exchange de oldugum icin simdilik american keyboard gerekiyo biraz :)

kyk yurtdışına burs ve/veya kredi veriyor artık. kaçırma sakın.

stipendien.oeaw.ac.at

avusturyadan devletten burs alamazsin.

10 yildir yaparim hic oyle bir anim olmadi inanir misin. herhalde utancimdan yerin dibine girerdim.

inci sozlukte bu konuda bi baslik vardi. millet anilarina anlatiyordu. bulursam link atarim

var.

13 yaşımda abime yakalandım. son anda şortumu çektim ama anladı yani. deri dönüp çıktı salondan. utanmıştım.

lisede anneme yakalanmıştım. onda da son anda çektim şortu. bir şey demedi, yorum yapmadı. utanmıştım.

kız arkadaşıma da yakalanmıştım. üstelik şortu falan da çekemedim. kapıyı açıp girmiş, kulağımda kulaklık vardı. :/ kapıda bana bakıyordu son hatırladığımda. yorum yapmak dahi istemiyorum.

rezalet tek kelimeyle.

abime yakalandım. napıyon çakal dedi çıktı gitti. yıllar önce olmasına rağmen hala üzerimize yapmayasın diyor ibne..

ondan başka son anda şort çekme durumları annem yakalayınca oldu. çok porno yakalatmıştım eski zamanlarda ama.

Ben de (erkeğim) babama yakalanmıştım. 14-15 yaşlarında. Öyle hemen de toparlanamadım yani çok yoğun bi andı. Çok kızmıştım o utançla çok bağırıp çağırmıştım "öyle pat diye girme içeri bi daha" diye. Gülmüştü o da. Bir kaç gün yüzüne bakamamıştım.

10 yıldır çok şükür başıma gelmedi. unutulmaz bi anı olurdu herhalde

babama yakalandım lisede el arabasına mı biniyorsun pezevenk dedi. güldü geçti

Lisedeyken babam bir anda odaya dalmıştı, bilgisayar ekranındaki porno filmi görünce "Ooo kolay gelsin!" diyerek çıkmıştı. Hiç utanmamıştım, anormal miyim lan?

anam evde hatunun uzerinde bastı daha ne olsun..hacı kadın çıktı gitti azını bile açmadı buyuksun ana.

14-15 yaşlarındaydım babam bir seferinde aniden odama girmişti. O sırada harbiden bi arkadaşla chatleşiyorduk babam msn penceresini kapattığımı görünce nerelere giriyon çıkıyon bakiyim sen?! gibisinden bi soru yöneltmişti ben de napiyim baba porno sitelerinde dolanıyorum işte demiştim. Adam +1 yorum bile yapamadan odadan çıkmıştı garibim.. :)

Geçmiş olsun. Ama kelin ilacı olsa...

evden az şarjla çık.

BUSTED (çuvalladi)-alternatif olarak kullanilabilir-

screwed up, messed up?

maalesef değil.

flunk? son bir kez deneyip gidiyorum:D

Procrastination?

to get fucked up
to fail

Procrastination mus. Tesekkurler

tabii ki daha iyi hissederim.

şöyle düşün: ferrari'nin sahibi fiat.

belli bir büyüklükte olduktan sonra fiması sikimde deği. kendi şartlarıma bakarım.

biraz iyileşmiş şartlar hayatında hatrı sayılır bir fark yaratacaksa yürü, takılma hiç : )

ama baya baya biraz ise, %10 vs ncık.

mercedesten opele de hondaya da vosvagane de gecersin ama hicbirinden mercedese gecemezsin-bide böyle düşün.

toplu cevap olsun:
şartlarım iyileşti biraz ama öyle aman aman bir şekilde değil. ve ben kariyerimin başındayım, olmak istediğim yer de aslında "Mercedes" veya o büyüklükte bir yer. Olmak istediğim yerdeyken elde olmayan sebeplerden böyle bi değişiklik oldu. Şuan kendimi küme düşmüş takım gibi hissediyorum.

seninki küme düşmüş takım durumu değil de para için türkiyeye gelen futbolcu durumu :). arsenalde falan oynamak varken fenere geliyorsun para için.

biz buna halk dilinde "attan inip eşeğe binmek" diyoruz.

evet attan inip eşeğe bindim ve arsenal'den fenerbahçeye transfer oldum.

ama bu direkt olarak benim kararımla olmadı. şartlar böyle gelişti, eğer vakit kazansam burayı kaybedecektim, orası da kesin değildi. ulan neden hep bişey eksik? bi kez de tam olsun da oh diyelim.

mantıklı.

kalıp hazırsa gayet mantıklı.

hali hazırda para kazanıyorsun. hayatın zaten belli bir süresi var. eğer okuyacağın ekstra dallarla dünyaya gerçekten iyi katkılarda bulunabileceğini düşünüyorsan; oku.

aksi takdirde sırf içindeki takıntı sayılabilecek bir durumdan kurtulmak için zaten iyi derecede idame ettirdiğin sınırlı süresi olan hayatından 4 yılı böyle zor bir şekilde geçirme. somut bir sonuç elde edebileceğini düşünmüyorsan, girişme.

Şu durumda işinizi gücünüzü bırakmayın derim. Çok istiyorsanız ikinci öğretim fizik okuyun, bence sıkılırsınız. Baktınız aşkla devam ediyorsunuz, daha sonra hayati kararlar verirsiniz.

geldiğiniz bu noktadan sonra sizi tatmin edecek fizik bölümü ülkede bir ya da ikidir.

şansınızı deneyin kazanırsanız düşünürsünüz okumayı.

çok güzel bir laf vardır; yaptıklarınız için yapmadıklarınız için pişmanlık duyun şeklinde.
gitmeyi düşündüğünüz yer her neresiyse, oraya gitmeye çalışın. madem ki fizik okumak istiyorsunuz. gidin okuyun, derim. kimseyi de dinlemeyin.

Kazanmanın çok sıkıntı olacağını sanmıyorum, zaten zamanında yapmış olduğum bir öss derecesi var. Tekrar bakmaya başladım konulara pek unutmamışım ama pratiğim yok tabii eskisi gibi. Odtü fizik istiyorum, iş de Teknokent'te zaten.

fizik master'ı yapsan? kabul alırsın?

lisansin ne ve nereden? fizikte uzmanlasmak istedigin belli bir alan varsa oraya master/doktorada girebilirsen boyle bir yontem denesen?

soyle bir sey var, zaten soylemisler ama herhangi bir universitede fizik okuyacagina hic kasma daha iyi. bana kalirsa bir sure calisip tecrube yap, bir taraftan da matematik calis. ilk firsatta amerika'da is bulup oraya tasin. orda part-time calisip iyi bir okulda okur, sonra da doktorani yaparsin. bence simdilik sen real analysis, topology falan calis, sonra fizik kolay.

Lisans İstatistik, Hacettepe. Lisansta sıfır fizik dersi aldım. Matematikte sıkıntı yok zaten hayatım matematik. Master'ı ben de düşündüm ama, emin de değilim açıkçası kabul alıp almayacağımdan. Gerçekten sıfır fizik gördüm lisansta çünkü.

peki fizikte ne calismak istiyorsun? ben senin yerinde olsam babamin da yardimiyla kendi basima fizik ogrenip sonra quantitative physics master'ina basvururdum. istatistikciymissin zaten, alirlar seni. sonra doktorada serbest olursun yine eline bir fizik degree'si gecmis olacak sonucta.

Teorik ve/veya Matematiksel fizik düşünüyorum. Babam bu konuda pek yardımcı olmaz. Her koyun kendi bacağından asılır diye düşünen bir insan kendisi, biraz brutal. Bir de lisansı cidden okumak istiyorum, çünkü ne kadar master da yapsam PhD'de çok şansım olmaz gibi geliyor.

bence master'da iyi calisip teorik olarak kendini gelistirirsen doktorada sorun yasamazsin ya. ama garanti olsun diyorsan, istatistikci olarak yurtdisinda is bulup lisansi orda okumak en iyisi olur herhalde. olmazsa biraz oss derecesi (ilk yuz) yapip bilkent, sabanci, koc universitelerinden birinde iyi bir burs (totalde 2000-2500 bulursun en az) ile cok da gelir kaybetmeden okuyabilirsin. sonra master, doktora sana kalmis olur.

bu arada babanin yardimindan kastim, bir alani ogrenmek icin kendi basina calisilacak en iyi kitap neyse onu soylemek falan, o kadarini da yapar herhalde. :)

O kadarını yapar evet :)

sanırım Z'de de aynıdır. yaptıklarını yap. www.youtube.com

ingilizce yoksa aynı yerlere tıkla admala birlikte.

La bunu zaten yaptım otomatik moda geçmeden elle sağa döndür sola döndür yapabilir miyim diye sormuştum.

play.google.com yükleyip denemedim de bu işini görür sanırım.

switch gibi bir şey arıyorsun sanırım. maalesef sony bu konuda oldukça dangalak. durum çubuğunda birçok modelde switch yok.

duyuru. sözlük iyice amacından saptı, çekilmez bir yer oldu.

zaman dagilimi %70 duyuru %30 sozluk

duyuru

duyuruda takılmak daha güzel. sözlük siteleri itici gelmeye başladı bana. buranın bir anlamı var. anlık soru soruyorsun, cevap alıyorsun.

duyuru.

duyuru
sözlük sinir bozucu

duyuru.

zaten yazar olamadım, çaylak damgası yiyip duruyorum, koyayım sözlüğe, yaşasın duyuru!

açık ara duyuru

Sözlük çapsız ergen yuvası...
Burası daha guzel.

Duyuru

valla istatistiklerden de belli oluyordur öküz gibi takılıyorum duyuru'da. sözlükten şu dakika uçsam sikimde olmaz ama bu hesabım gider ona üzülürüm. 2. bi hesabım da yok. bu hesap uçsa kayıtların açılması için beklemem gerekecek :/

duyuru sözlüğe açık ara fark atar. olimpiyatlara aday olan tokyo ve istanbul gibi farklılar birbirinden :P

sözlüğün çoktan çivisi çıktı.

sözlük.

sözlük: stres atma
duyuru: bilgi alma

duyuru ağır basıyor.

duyuru daha çok hoşuma gidiyor. ve kutsal bilgi kaynağı tanımına da şu an için duyuru daha yakın duruyor.

Duyuru. Bilgiye daha kolay ulaşıyorsun, daha eğlenceli, saçma sapan şeyler sözlükteki kadar sık gerçekleşmiyor.

duyuru.

Duyuru. Sözlüğü çok fena sıkılmadıysam veya birşeyi araştırmayacaksam açmıyorum.

duyuru

evet bb geçer. dc silinir. transkripte ise tekrar alıp yükselttiğin görünür.

evet çok az getirisi var. çünkü son sınıftasın ve çoook ders aldın bugüne dek. yani 2.18'den 2.20'ye falan çıkar mesela.

yani genelde bakarsa dc'den bb yapmanın az bi getiris olabilir dersin kredisine bağlı olarak ama transkriptte bb yazar.

üniversite okuyan birinin, şu basit ilkokul matematik hesabını yapamamasını aklım almıyor.

3 kredilik dersin olsun. dc'den bb'ye toplam 1.5*3 kredilik artış sağlarsın. bu da 4.5 yapar.

mezun olana kadar toplam 170 saat falan ders alsan.
4.5/170 kadarlık bir etki yapar.

teşekkür ederim yardımcı olan tüm arkadaşlara.

hesap değil olay,dediğim gibi arkadaş çok farklı bir durumdan bahsetti öyle bir şey var mı varsa o da ne demek için sordum.

valla bizim okulda dd ile geçtiysen o dönem dd olarak görünüyor ve silinmiyor. sonraki dönem yeniden alıp yükseltirsen o dönemde de o görünüyor. ortalamaya etkisi yüksek not üzerinden oluyor.

bir dersin dc dd ise onu yükselt. ortalamanı birkaç puan artırır. bu önemli bir şey. ayrıca ddler ne kadar az olursa psikolojik olarak o kadar güdülenirsin ders bırakmamaya.

bir ödem vakası olabilir.. konu geniş, daha önce yaşamış birileri hariç kimse duyurudan size net bir öneri sunamaz.. doktora gitmeniz gerek.!

aclik kan sekeri baktirdiniz mi hic?

eliniz degmisken bi de aclik insulini baktirin bari.

normal ciksa bile, sonucu atmaz saklarsiniz ve ben su yasimda, su kilodayken, sekrim ve insulinim buydu diyebilecek bir belgeniz olur elinizde. oyle ya, hep bu yasta ve bu saglik durumunda kalmayacaksiniz.

aclik kan sekeri, on saat oructan sonra damardan verilen kanda bakiliyor. su icmek serbest, ama sekerli bir cay bile icmeyeceksiniz, herhangi bir sey yemeyeceksiniz. en kolayi saat 22'den sonra bi sey yemezsiniz, sabah 8-9 arasi da kan verirsiniz.

yakın zamanda baktırdım.

tüm değerlerime bakıldı.. hepsi optimuma yakın çıktı..

diyetisyen arkdaşıma da baktırdım..

yağ kas oranıma vücudumdaki su oranına o da optimumda çıktı..

görünüşe göre sağlıklıyım aslında..

elde ayakta şişme falan oluyosa ödem olabilir böyle bişey duymuştum bir doktora görün istersen.

terlemeyle tuz su kaybettiğini varsayarsak şişmesi mantıksız gibi. yani benimde ellerim çok terler ama şişmez. kadınların regl dönemlerinde falan şişebiliyor.
bir doktora sormalı bence.

alerjiye bakıldı mı? ellerini terleten, şişiren şey alerji olabilir.

@ sparkle kiddle regl döneminde böyle bir şişme olmaz..
@ sen git ben geliyorum alerjiye bakılmadı..

ayaklarım da şişiyor evet.. bazen çok terlediğinde..

aclik insulini baktirmamis oldugunuza bahse girerim.

aclik kan sekerinin normalin ust sinirina yakin cikmasi cok kandirikci bir durum. seker hastaligina dogru giden yolun baslangicinda hic yuksek cikmaz. seker hastaligi yani diyabet cok sinsi baslayan ve tahrip gucu cok yuksek bir hastaliktir.

yasinizi, kilonuzu, 1. ve 2. derece yakinlarinizda seker hastaligi yani diyabet olup olmadigini bana soylerseniz, daha da diyeceklerim olabilir.

ote yandan, ellerim terlediginde cok fena sisiyor, cok tuhaf bir semptom.

insanin elleri niye terlesin ki? ancak butun vucudu terlediginde, ya da cok gerildiginde, cok heyecannandiginda terler.

bi seye alerjiniz mi var aceba? hmmmm, ingic!

@compadrito 168-9 gibi bir şey boyum..
56-57 kilom..

babannem şeker hastasıydı başka şeker hastası yoktu..

ailedeki diğer tek hastalık da anne dedemin parkinson olması..

açlık şekerime bakıldı.. istanbul a gittiğimde yeni bir tarama daha yaptıracağım zaten..

ellerim ve ayaklarım çok terler.. ben aslında vücut olarak terleyen bir insan değilimdir.. yani yazın çok sıcakalrda bile terlemem ama bu çok garip.. sadece ellerim ve ayakalrım terliyor..

benim aklıma sempatik sinir sisteminizin aşırı çalışması ihtimali geldi. aşırı terleme evet ellerde/ayaklarda şişkin görünüme sebep olabilir. bir bakın internette siz de isterseniz, bahsettiğim şey palmoplantar hiperhidroz

link: (git:www.terleme.com.tr )

@fallopian benim ellerimde görünür bir terleme olmaz..

ben aslında normalden az terlerim zaten.. böyle ellerimin ıslak görünücek kadar terlediği hiç olmadı..

yani benim durumumu bu dedikleriniz açıklamıyor..

fallopian'in yazdigi durum cuk oturuyo gibi. nokta atisi valla! doktordan teyid ettirmekte fayda var.

babaanneniz seker hastasi oldugu icin, acelesi yok ama bir ara aclik insulini ve Hemoglobin a1c (a bir ce diye okunuyo) baktirmaniz lazim. aclik kan sekerine ilaveten. ileride lazim olacak. sonucunu atmayin ve saklayin. sonuc kagidinin uzerine o boyunuzu ve o tarihteki kilonuzu yazmanizi unutmayin.

imrenilesi bir boy kilo oraniniz var. sakin sismanlamayin! bunu aynen koruyun!

ama fallopian'in analizi cok mantikli. bu durumda ben sizin yerinizde olsam, once bir genel cerrahi poliklinikine giderdim. yok kardesim, size palmoplantar hiperhidrozis filan yok derlerse de, ondan sonra immunoloji-alerji poliklinikine giderdim.

Kyk, tubitak, tev.

devlet veriyor. kyk. 540 tl sanırım.

tev var.

metalurji hayalimdeki bölümdü ve kazandım gibi bir olayın yoksa geç endüstriye daha iyidir.

ne alanda çalışmak istediğine bağlı. gelecek için ne düşünüyorsun?

not: endüstri ile metalurji alakasız bölümlerdir, fabrikada çalışıyorlar diye aynı işi yaptıklarını düşünme.

@pasp elecek için endüstrinin bana daha uygun olduğunu düşünüyorum. belirgin farkları nelerdir?

biri surec yonetirken/iyilestirirken, oteki surecin cekirdegindeki uretim isi ile ugrasiyor. biri kaynaklari planlarken/satinalma/etkinlik calismasi yaparken, oteki yeni urunler icin ar-ge yapiyor. biri calisanlari yonetirken, oteki calisanlara is yaptirir.

biri endustri
oteki metalurji.

tamamen alakasız iki bölümdür. eğer işin yönetimsel kısmında çalışacaksan, endüstri müh., çünkü bir fabrikanın işletilmesinden sorumludurlar. ama bunu makine müh., metalurji müh. de yapar aslında, bu alanda yüksek yapsa mesela ya da işin içine girince falan. end. müh. arkadaşlar alınmasın, ama türkiye'de en azından durum bu. ha, çok para alırlar, ona bir şey demiyorum, ama metalurjiye göre çok daha rahattır, en azından benim çoğu endüstri mühendisliği okuyan arkadaşımda gördüğüm bu. zaten inşaat, makine, bilgisayar vs. gibi mühendisliklere göre de çok rahat, üretim alanında rol tabi ki de alır, ama fabrika işinin daha ziyade "işletme ve iktisadi" kısmındadır. o yüzden diyorum, işin içine giren başka bir mühendis de bunu yapar diye. ha, tabi o disiplinden gelmek de ayrı bir şeydir eminim.

metalurji ve malzeme mühendisliği disiplinlerarası bir bölümdür. bu bir. ikincisi de, endüstri müh. gibi afili bir adı yoktur ne yazık ki, üstelik de çoğu şey bunlardan sorulur. mesela elektronik devre dersi de alır, nano da alır, nano elektro mekanik sistemler dersi de alır, seramik üretimi de alır, demir-çelik üretimi de alır, demir dışı metallerin üretimini de alır, yapı malzemeleri de alır. bunlar işin "pratik dersleri". bir de milyon tane teorik ders vardır: malzeme kimyasının ve fiziğinin temelini alır. quantum chemistry görür -her üni.de olmaz- quantum physics de görebilir -gene her üni.de olmaz- ama fiziksel metalurji gibi malzemenin fiziksel özelliklerini ya da ekstraktif metalurji/metalurji termodinamiği gibi hem iş hayatında kimyasal hesaplamalar yapmanda, hem de malzeme kimyasının teorisini öğrenmede geçerli dersleri de görürsün. biyomalzemelerden tut, takım tazgahlarına kadar pek çok ders görürsün. makine elemanları da görürsün -makinenin dersidir-, cevher hazırlama da görürsün -maden müh. dersidir- inşaattan da hoca gelir dersine, elektronikten de. bazen de gelen malzeme müh.tür ama kendini atıyorum, semi conductors üzerine geliştirmiştir, o adam bilgi verir derste. plastik enjeksiyon üzerine ders görürsün hatta organik kimya da görürsün plastikler söz konusu olduğunda.. falan filan. akademik olarak çok güzeldir, ar-ge ve kalite kontrol'de de çok güzel çalışırsın, ben çalıştım çünkü. ama türkiye'de genelde metalurji kısmı ön plana çıkar, hala ağır sanayi ülkesiyiz çünkü. ama bosch ya da arçelik gibi yerlerde itü'lülere genelde yer vardır, itü'nün eğitimi iyidir -odtü'nün de mesela öyledir bu alanda- o yüzden ileri teknolojik bir alanda da çalışabilirsin, mesela şu anda bosch bsh'da çalışan arkadaşlarım var, ki otomotiv için de parça üretiyorlar, bize parça getirdi, hatalı olan parçada ne sorun var diye ona baktık. bunun için metalografik inceleme yaparsın, ne bileyim, çeşitli mekanik testler yaparsın, hatayı bulursun. bir de yurtdışına itü'den gitme imkanın çok fazla, iyi bir üniversiteye gidersen çok güzel çalışmalar yapabilirsin. ama dediğim gibi, ülkemizde daha çok ağır metal üretimi -mesela atıyorum, anadolu döküm, ereğli demir çelik vs. gibi - ya da çok basit plastik enjeksiyon gibi, direkt olarak kullanılıp hemen üretilebilecek ve pek de hassas teknoloji gerektirmeyen işler yapılıyor. ha, çok ince iş yapanlar da var, mesela nano boyutlu ileri teknolojik seramik toz üretenler de var, bunu yurt dışına pazarlayıp -avrupa ülkelerine ve amerika'ya, ki bu malzemeler uçak-uzay sanayiinde kullanılıyor- parayı kıran da var, ama çok çok çok az. yani sen bitirirsen, ağır sanayide de çalışabilirsin. ha ben geçenlerde mesela alüminyum üzerine çalışan bir firmadan teklif aldım, ar-ge kuruyorlarmış, siz başına geçer misiniz? dediler, yani bazı geleneksel yöntemle ilerleyen firmalar, yani deneme-yanılmayla ilerleyen firmalar, yavaştan ar-ge kurmaya başladılar. mesela çanakkale seramik'in yıllardır ar-gesi var ve adamlar sadece yer-duvar karosu üretmiyorlar, UV ışınlarına, yangına ve radyasyona bile dayanan seramik karolar üretiyorlar, en azından benim öğrenciliğim zamanında bunun üzerine çalışıyorlar, seri üretime geçtiler mi bilmiyorum, adamlar robotlarla çalışıyorlardı, insan eli bile değmiyordu, düşün.

neyse, çok uzattım. ben akademik alandayım malzeme müh.te, cidden çok zor, kafayı kırdığın vakitler olur. o morfolojiyi göreceğim diye halüsinasyon göremeye başladığın olur. sertlik testi yaparsın, cihazın bıraktığı izi ölçeceğim derken gözünün numarası artar -benim birer numara arttı- sana abartı gibi gelmesin, bu alanda ilerlersen, çok keyifli ama çok zevkli olur. bir de, lisans mezunu, dökümde çalışan bir mühendis olsan bile, işin içine girdikçe gene keyif alırsın, üretimi direkt yapıyorsun çünkü. onu yapmasan ürünlerin iyileştirilmesini yaparsın ya da yeni ürün geliştirme yaparsın. gerçi artık sırf lisans mezunu olmak yetmiyor bunun için ya, neyse. ha, para kazanmak dersen? satışta çok kazanırsın, aslında iyi bir fabrikada da üretim hattında kazanırsın bence, ama iş bulamayan da çok var. makine ya da kimya mühendisi yerine ikame edebilir zannediyorlar bazen ama sonradan çok duyuyorum bu mühendisleri işten çıkaranları. aynı şey değil.

para ve rahat iş diyorsan, endüstri diye düşünüyorum ben. uğraşamayacaksan oraya geç. ciddiyim. kimse de seni yargılamaz. yüksek lisans ya da doktorada malzemeye geçip yarım bırakan çok makine müh, kimya müh ya da kimyager gördüm. ya da farklı bölümlerden insanlar. disiplinlerarası olsa da zordur. ama endüstri mühendisi en kötü bir bankada çalışır -böyle çalışan arkadaşlarım da var- iyi de para alır, düzenli de işi olur. fabrikada hangi müh. olursan ol gene vardiyalı çalışırsın. ha endüstri müh.ler de tabi fabrikada olursa vardiyalı çalışabilir, söyleyeyim. ama işleri gene bir nebze rahat.

not: bunları diyorum diye kimse alınmasın, keşke ben okusaydım endüstri müh., ama kahretsin ki bölümümü seviyorum. sorun orada.


not: soracakların varsa ayrıca yanıtlayabilirim, kendi çalışmamdan bahsedemesem bile, gizlilikle çalışmayan arkadaşlarım var, onların çalışmalarından bahsedebilirim. tabi mesaj yoluyla :)

geç.

ağır hardcore mühendislik mi istiyorsun yoksa böyle daha kurumsal tatlı iş zekası yönetim falan mı? bu sorunun cevabını bulmalısın.

ev telefonunu ver bana. sabah arayayım.

ya da bir arkadaşına ver, sabah arasın seni.

Ev telefonu varsa telekomun uyandırma hizmeti var.

ev telefonum yok.

sabah işe giden bir komşundan rica et sabah zile bassın

hahah, komşulardan hiçbirini de tanımıyorum ki:) bu saatte de kimsenin ziline basamam.

lmgtfy.com

cevabım tam bir çözüm olmayacak ama, sürekli nasıl kalkıcam diye düşünürsen adam akıllı uyuyamazsın sabah da zınk diye kalkarsın. geldi bir iki defa başıma.

uyurken kendini şartlandır ciddi bir biçimde erken uyanmalıyım diye gün ışıdığı anda uyanırsın doğayla birlikte bir nevi ilkel dürtülerini harekete geçirmiş olursun aslında o şartlandırma ile.

www.gezginler.net

7 tane Kevser Suresi oku, sabah şu saatte kalkayım amin de. Bende işe yarıyor, gerçekten.

kaçta uyanman lazım. nonu msg at yarın arayayım

konuşmuş sadece öyle. kendi de bilmiyodur muhtemelen sorsan.

seni pasif ya da cesaretsiz bulmuş olabilir.

cesaretini denemek istemiş olabilir anlık. aşık olduğun için aptallaşıyorsun muhtemelen.

mutlu bir birliktelik diliyorum.

yapamadığın şeyler olduğunu ima ediyor.

buluşmak istiyorum o da istiyor ama kasıyor bu tarz cümleler kullanıyor.

öyle laf ola beri gele..

herşeyi yapıyor olmak iyi değildir dimi? örnek veriyorum; erkekler için aldatmıyor olmak önemlidir. ya da misal sigara içmiyor olmak.

cümleye uygularsak; "herkes tarafından yapılan ama hoşuma gitmeyen şeyler var, eğer sen onları yapmıyorsan benim için özel olabilirsin" demek istiyor olabilir.

@dahili meddah

"yapamadığın" ile "yapmadığın" farklı ama.

vicdan muhabbeti. hani yapmaktan çok neyi yapmıyorsun, kendini tutuyorsun muhabbeti. ama arkadaşların dediği gibi konuşmuş öyle.

@ermanen ; yapamadığın da vicdanından dolayı yapamadığın anlamına geliyor bence. vicdanlı biri olduğun için aldatamadığın gibi düşünebiliriz. örneğin çok uygun bir ortam vardır ve "yapabildiğin" halde yapmamışsındır.

oo bu cümle freud'a gidecek o zaman...

sonuç ne arkadaşlar ben hala bişey anlamış değilim

sonuç:

(bkz: anlamlıymış gibi görünen anlamsız sözler)

@ermanen ; eminim arkadaşlar bizim kadar düşünmemiştir :)

loveinaflipbook +1

kendisinden bahsediyor olmasın? kendisinin yapamayacağı şeyler olabilir bunlar sizi mutlu etmeyebilir anlamı çıkabilir mi acaba zorlasak :)

facebook özlü söz sayfası taklidi yapmış bence:) gereksiz felsefe.

misal bi sınavda dokuz sorudan birini çohgözel yapıyosun ama kalan dokuzunda hiçbişi anlamıyosun, şu an olduğu gibi. bunu demek istemiş. gönülsüz gibi.

Ulaşabildiklerin (başarı - hedef vb.) değil, ulaşamadıkların senin sınırını gösterir bazı durumlarda.

arkadaş kız arkadaş adayın bir filozof değil, süper derin özlü sözlerle mesajlar vermiyor.

bildiğin bir facebook sayfasından kopyala yapıştır yapmış. laf arasında entel/derin insna gözükme çabaları.

sittir et devam et bodoslama.

bu gözler ne öküzlerin ne entel kızları götürdüğünü gördü şaşarsın

Yapamadığın bir şey var ortada, onu açığa çıkartıp yapmanı bekliyor olabilir.

Eğer bunu senin için söylediyse onun için yetersizsin. Eğer kendi için söylediyse yapmak isteyip de yapamadıkları var.

@efrasiyab87

gdsfgksjghlksdghkgklhsd

benim için söyledi. iyi de görüşmeden buluşmadan bir şey yapamam ki, aşk videoları çekip, sürpriz hediyeler mi yolliyim iş yerine ne yani

He amk de geç.

söylemeyeyim diyordum hani sevgili adayın kırılırsın diye ama kezban bu kız, öyle aşk videosu çekipte iyice bok etme. he de devam et

şevkimi kırıyosunuz arkadaşlar = )

tipik kezban lafları

öncelikle şuradaki uzun cevabımı okumanı isterim; eksiduyu.ru

sonra da cevaplara geçiyorum; gerekli değil yani şart değil ama son versen iyi olabilir.
hoca değiştirince bi b.k değişmiyor.
başarılar dilerim.

senin yerinde olmak isteyecek çok kişi var. gelecek sana getirir bilemem ama bu soruları sormaya başladıysan senden bize yani insanlığa fayda gelmez. araştırmacı ruhun gitmiş senin. o yüzden bizler için bırak. kendin için ne yaparsın bilmem.

genetik mi okuyorsun?

vazgeç bence.

bölümünün moleküler biyoloji ve genetik olduğunu varsayarak, nihai bir karar vermeden, özel şirketlerde ne gibi pozisyonlarda çalışabilirsin, ne kadar maaş alabilirsin gibi sorulara cevap bulmanı öneririm, zira durum hiç iç açıcı değil. İşin diğer yüzünü de gördükten sonra akademi mi (en azından yüksek lisans ya da doktora sonuna kadar, yurtdışına gidebilme ihtimalini de düşünerek), yoksa şirketlerde çalışmak mı sorusunu kendin için daha rahat cevaplayabilirsin.

ayrıca hoca da çalıştığın konu da önemli tabi, her ikisi de motivasyonunu etkileyen unsurlar. lisanstan mı mezun oluyorsun yoksa yüksek lisanstan mı onu da pek anlayamadım gerçi ama lisanstan mezun oluyorsan (her hafta rapor yazmandan anlıyorum) daha öğrenebileceğin ve öğrendiğin şeylerden tatmin olabileceğin bir yüksek lisans dönemi var, ha keza zaten yüksek lisans tan mezun oluyorsan bu konuda bir şey dememe gerek yok zaten.

öncelikle sana şunu söyleyeyim sen çok fazla şu genetik bölümünü kötüleyen blogdan okumuşsun. bi sakin ol. akademik kariyere de karar versen piyasada işe başlamaya da karar versen ikisinin de dönüşü var. vereceğin karar dünyanın sonu değil.

akademik kariyer mi merkezi yerde büfe mi diye çok düşünüp en sonunda akademik kariyere karar vermiş çiçeği burnunda bir doktora öğrencisi olarak yazıyorum bunları.

ticaret ve para odaklı düşünmek bence kötü bir şey değil. ülkemizde pek yok ama amerikada ve avrupada bir sürü irili ufaklı şirket kuruluyor her sene. sonunda büyük şirketler alıyor bu şirketleri ama şansın yaver giderse iyi para da kazanabilirsin. dolayısıyla akademik kariyer yaparsam zengin olamayacağım diye bir şey düşünme. ha 30-35 yaşına kadar çulsuz olacağın gerçeğini değiştirmiyor bu tabii. ama olay tamamen seni neyin mutlu edeceğiyle ilgili. herkes lüks içinde olmak ister. ama bu senin için olmazsa olmaz mı onu düşün? sonuçta akademik kariyer yaparken de aç kalmıyorsun.

hoca değiiştirmek çok iyi sonuçlar doğurabiliyor. ben, lisansın son senesinde (ki okulu uzattım) o kadar umutsuzdum ki, o kadar okumuşken yapamıyorum galiba, heyecanımı da kaybettim diye bölümü bıraksam mı diye düşünüyordum. sonra bir hocam hala güzel şeyler başarabilirsin dedi. yüksek lisans danışmanım da yapabileceğimi gösterdi. danışmanım başkası olsaydı muhtemelen şu an merkezi yerde büfede tost yapıyor olurdum. dolayısıyla hoca değiştirmeyi çok ciddi olarak düşün. yine olmazsa, bırakırsın. atla deve değil yüksek lisansı ya da doktorayı bırakmak.

bir de motivasyon çok önemli. çalışıp çalışıp da bir sonuç alamıyorsan insan çok kötü hissediyor. bende bu bir şeyler üretmeye başlayınca geçti. belki sende de öyle olur.

ha ama tek taraflı bilgi vermeyeyim. yüksek lisans yaptıktan sonra yurtdışı doktoralara başvururken işe girip doktora yapmaktan vazgeçen arkadaşıma neden vazgeçtiğini sorduğumda bana " eve gidnce işi düşünmemek öyle güzel ki. bundan vazgeçmek istemiyorum doktoraya başlayarak." dedi. bu da önemli bir motivasyon olabilir bak işe girmek için.

doktora sonrası kadro bulmanın zorluğu, doçent maaşları vs. gibi mevzuların farkında olduğunu varsayıyorum.

yani akademik kariyer muhteşem bir şey değil. ama abartıldığı kadar kötü bir şey de değil. bence akademik kariyer yapıp yapmamak tamamen kişiye bağlı. otur. kendini dinle. hocalarla konuş. şirkette çalışanlarla konuş. hatta doktora öğrencileriyle konuş. kendi kararını kendin ver.

"works, which had sent by clients, will be prepared as rotogravure by using special design softwares."

var bu cümlede bi eksik ama ağzına burnuna vura vura düzeltiriz bence.

the works which had sent by client will be prepared as rotogravure print technique by using custom design softwares.

cari kacik'i geliştirdim biraz.

"to make preparation of the works which had sent by clients by using custom design softwares and implementing rotogravure printing technique."

nasıl?

daha iyi.

madem bizden iyiydin, niye sordun :(

hiçbir şey yapmadım sayılır yav, çok sağ olun. arkadaşın ricasıydı bu çeviri. değiştir biraz dedim, dinlemedi. illa birebir olması gerektiğini söyledi. cari kacik'in dediği gibi bence de cümle türkçe haliyle dahi çok boktan. üç kişi anca üstesinden gelebildik desek daha iyi olur. :)

bu arada müşteriler değil, müşteri diyor. client olacak.

arkadaşına söyle bize kahve borçlu :)

had sent olmaz la are sent daha uygun olur.

yaparsın.

Yaparsın tabii. Alet şahane.

yaparsın ama kafanı bulandırayım. niye pro değil de air? yeni pro'lar neredeyse air gibi. 400 gr fark var aralarında.

dövmeci ile karar ver bence. adama ne istediğinl anlat. yapsın.

ama birisi çizsin istiyorum.düşünerek
anı olarak kalsın.
umarım birisi çıkar.
dövmeci varsa aranızda denek olabilirim :)

dava edeceğini söyle. yarın akşama kadar süre tanı. mesajlaşmalarımız ve telefon konuşmalarımız kayıtlı. hesbaımda hareket olmadığı da belli. hiçbir şey olmasa, avukat masrafını sana yıkacağım de.

ve cidden dava aç.

y'yi ara ve ona da aynılarını de.

kaçan kaçmıs gıdıp evını basmayacagına göre

işin zor sanki

y kişisinin senle bir olayı olmamış anladığım kadarıyla. x'e dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunacağını, adını adresini bildiğini söyle. muhtemelen etkili olacaktır.

olmazsa bu dediğini uygularsın. şikayet et o zaman kesin anlaşmak isteyecektir zaten.

sattığın şey ne? telefonsa aldığın zaman ki fatura varsa çalındı diye polise şikayet edeceğini söyleyebilirsin. imei numarasından telefonu kitleteceğini söyleyebilirsin...

15 cm var gibi.

çok bence.

erkek, 24

ip üzerinde yürüyormuş gibi abidik gubidik hareketler yaparak yürüyorsanız giymeyin. komik olunuyor.

normal topuklu/dolgu topuklu bir ayakkabı alsan? altındaki platform çok abartı bence, boyun zaten uzunmuş.

şişlik sertlik falan varsa git hemen doktora derim, ama bu kadar bilgi ile bişey demek yanlış,

Ben çıkmış bile olabilir.

içi dolu bir şey mi yoksa sadece yüzeysel bir renk değiştirme mi..

yüzeyselse ben olabilir? bazen simsiyah benler de çıkabiliyor.

Zaman içinde saçmasapan benler türeyebiliyor, muhtemelen öyledir.
Yine de elle genel bir kontrol yapın.

Şişlik sertlik falan yok. Güneş lekesi gibi yüzeysel renk değiştirme de değil ama. Bene benziyor ama rengi siyah. Dediğim gibi aynı çöre otuna benziyor. Bu arada yaş 48.

görmeden bişey diyemeyiz

mutlaka gidin doktora. riske girmeye değmez. büyük ihtimalle bendir ama ne olur ne olmaz. hem 40 yaş üstü kadınlar ayda bir memelerini kontrol etmeli, ettirmeliler. 20 yaş üstü kadınlar ise yılda bir mutlaka kontrol ettirmeliler.

gidin hekime. içiniz rahatlasın.

sonradan ben çıkması pek hayra alamet değildir. üstelik normal benlere göre koyu renkli ise. cildiyeye görünsen iyi olur.

www.milliyet.com.tr

Doğrudan genel cerrahi.

Bizlik bi şey yok derlerse, cildiye.

görmeden, dokunmadan birşey diyemem
M:30

ince uclu sıcak bi şeyi oraya deydiriniz diğer taraftan simetrik olacak şekilde aynı yere deydiriniz yanma hisleri farklı ise direk doktora gidiniz

eskiyecek zaman bulamadı bence henüz.

alınmaz mı? param olsa bugün alacağım. bu gidişle param anca önümüzdeki yaz denkleşecek yalnız. o zaman alacağım hatta :)

amiral gemi diye tabir edilen telefonlar o kadar kolay eskimez. alınır, yalnız yakında yeni modeller de çıkabilir, beklemekte de iyi olacaktır.

kız arkadaşım aldı, biraz kullandım ve telefona aşık oldum. kesinlikle alınır.

ben yeni telefon alacağım fakat eylül ortası lansmanları bekliyorum

al bunu al al al.

honami geliyor alacaksan az daha para ver onu al ya da xperia z de ucuzlamış olur işte

kız arkadaşım aldı telefon iyi gerçektende uzun süre değerini kaybetmez.

ccc fotoşok ccc.

canım kardeşim, photoshop CS serisinden itibaren başlayabilirsin. (en son CS6 çıkmıştı sanırım)

bana sorarsan son versiyon her zaman iyidir.

bence cs5 ile başla. ben onla başladım, gayet mutluyum.

7 ile başladım cs5 e alışamadım bazı şeyleri bulamıyorum falan.

son versiyondan gel.

en çok kullanılanı ve en çok review tutorial bulabileceğin sürümü cs5 dir. ama bence en kolay anlayıp yorumlayabileceğin sürümü cs4

cc çıktı hacım. cırieytiv kılaud.
www.adobe.com

cs4 ile başlamanı tavsiye ederim.

Birincinin öncesi veya devamı var mı? Bu haliyle pek anlamlı değil.

2. Hayat fotoğraf makinesi gibidir. Sadece önemli olana odaklanırsın ve güzel anları yakalayıp, negatiflere kaydedersin.

Burada camera fotoğraf makinesi. Bizim anladığımız kamera ingilizcede video camera. Negatiftte fotoğrafçılıkta bir terim. Eski tip fotoğraf makinelerinde ki fotoğraf rulosunun içindeki filmler.

Olası soruları da yazayım dedim :)

1- basit şeyleri büyütüyorum çünkü (ona/sana/olaya/yaşananlara vs) değer veriyorum.

1) bir şeyi çok büyütüyorsam bu önemsediğim içindir.

2) sonu farklı: "negatifleri geliştirip güzel şeylere dönüştürürsün" diyor.

develop from the negatives kisminda cinas (ingilizcesi pun) sanati var.

developing negatives, fotografcilikta negatif filmlerin banyo edilmesi demek. burada ise, olumsuz durumlari olumlu seylere donusturme anlaminda kullanilmis.

nexus 4

Kesinlikle Nexus 4. Kliksa'da 100 lira maxipuan veriyor eğer kart varsa. 950 ye gelir.

aşağı yukarı aynı durumdayım nexus 4 de seçeneklerim arasındaydı ama sanırım xperia sp alacağım... estetik benim için biraz fazla ön plandaki bir kriter olabilir.

n4

nexus 4

Kamera hariç kalan her şeyde Nexus 4 döver. Cevap: Nexus 4.

pizza -> santa lucia
hamburger -> carl's jr.

pizza - little ceasers :(

hamburger - joint burger beşiktaş

pizzanın ağababası napoli'de l'antica pizzeria da michele ve sorbilloda diye biliyorum

Pizza İtalyan: www.mekanist.net burdaki ilk 3 yerde de yedim 3 ü de çok iyiydi.
Fasfood: Papa John's

burger: Virgina Angus, GBK, Komşu Burger, Burger Joint

Edit: piza için, Little Italy güzeldi, uygundu. Mecidiyeköyde sanırım yeri de.

ankara gençlik cd: nypd
trdeki en iyi pizza, bence.

Cihangir'deki Trio'da yedim İstanbul'da en iyi pizzayı.

www.mekanist.net

Burger için de april'e katılıyorum. Virginia Angus.

pizza upper crust beşiktaşta var
hamburger mano burger

Pizza: Don Pietro (Cihangir'de, yemeksepetinde de var)
Hamburger: Virginia Angus, Taraça Cafe (bbq burgeri var baya iyi. Beşiktaş'ta, yemeksepetinde var), Burger Lab.

Bonus: Shake Shack hamburgeri de fena değil ama black&white shake'i için kesin. Canım çekti :(

eskişehir-pino pizza için, eskiden daha iyiydi.
burger house

Bodrum - Sünger Pizza

pizza - upper crust veya miss pizza

Burger;
Biber burger beşiktaş, komşu burger levent, virginia angus eminönü, burger house ortaköy.

kaç git. tüm şansını dene. almanca öğren. hiç olmadı geri dönersin bi dilin olur fazladan.

varsa oralara yerleşme şansın git yerleş. yerleşemicek olsan da git

durma git.

git, beni de al.

@mula avusturyayla karistirmis :)

baldur, sozum sana. ne duruyorsun halen? kos.

imkanım olsa 1 dakika düşünmem.

kaç kurtar kendini:) zor gelecek belki ama ileride kıymetini anlarsın bence.

Yas guzel yas, memleket hasretini cok cekmem ben yilda bi gelsem yeter dersen kop git. Hasret cekerim ben gardas anadolu cocuguyum dersen aya git daha yakin. Umarim vize konusunda sorun cikmaz zira 2 kere turist vizesi vermeyi reddettiler bana. Elim yuzum de duzgundur aslinda. Bol sans.

git tabii ki durduğun hata! avustralya ile yeni zelanda arasındaki mütekabiliyet ilişkisi de süper zaten, istersen gidip orada da çalışabilirsin diye biliyorum ben.. sanırsam gözüme toz kaçtı /:

koşarak git alırlarsa. benzin olmuş 5TL, toplu taşıma desen malum ne yapıcan buralarda. kaç kurtar kendini

git lan git git git. benim facebookta avustralyalı bi paramedik var, adam her allahın günü bahçesindeki farklı bi hayvanın fotoğrafını çekiyor, evi şahane, manzarası kral. her tarafta kanguru var lan. daha ne?

arkana bakmadan git.

sv1.piclect.com

kaç kurtar kendini amk

yaşın gençken şansını dene. olursa iyi olur, olmazsa "en azından denedim" dersin.
30 yaşından sonra çok arayacaksın bu fırsatları.

git, yüksek lisans yap. o arada iş ara, baktın iş yok sana gurbetçi olarak dönersin mis gibi yüksek lisansınla. ama tabi ki oraya alışıp dönmeyeceksin. yine de b planı olarak yazdım

beni tanıdılar sen kaç...
ben de gelim hatta :D

Cevaplara bak, sanki 2020 yilinda sormusum soruyu;)

yalnız sana ta o zamandan cevap vermişim yıllar sonra ben de gidip 1,5 yıl kaldım döndüm sdkjfs

böyle bir yanıt verdiğimi hiç hatırlamıyordum. hortlattığın için sağ ol :D

@baldur, son durum nedir. nasıl bir tecrübe oldu?

ielts.

daha düzenli, daha kısa, daha temiz.

kaynak: ielts-simon.com

ielts, toeflda writing dahil her aşamada listeninginin iyi olması gerekir. ieltste ise bilgisayar teknolojisini kullanmadığından writingde kağıt kalemle essay yazarsın ya da speakingde bir diyaloğun arasına girip fikir belirtmek gibi atraksiyonlara girmezsin. ayrıca bkz: eski gönderiler

17 ağustosta toefla girip 85 almış biri olarak ieltse girmediğime biraz pişmanım. çünkü her ne kadar ieltsi tecrübe etmiş olmasam da sonradan öğrendiğim ayrıntılar ielts'in her türlü daha rahat olduğu konusunda bana kesin kanaat verdi. illa ki toefl çalışacaksan barron's kaynakları var torrentte falan. tam sınav formatında soruları olan bir programa denk gelmiştim ben baya iş görmüştü.

ben de rahatsız oluyorum başkasının konuşmasından.

yanağının, kulağının yağı kiri telefonun ekranına yapışıyor.
ben de hoşlanmam.

benim için hiç sıkıntı değil sizinki abartı bence.

@ayakkokususeveninsan
tabi sıkıntı etmemene şaşırmamak lazım nick ortada :)

şaka gibi ama, fiber interneti olan bir yerde ol 9'da.

Pazar sabahı 9 en rahatı.

(bkz: besyo)

turşuculuk.

mısırcı da iyi kazanıyo bak

ticarete atıl. tekel bayii aç. istersen ortak oluruz.

demeyin öyle ya harbiden yok mu böyle rahat olan iyide para kazandıran bir meslek?

spor salonunda eğitmen ol.

Not: Var ama ben sayısal mezunuyum şortla giderim işe ama işyerinde üniformamı giyerim.

sayısal meslekleride olur :)

sağlık?

uyku

gençlik

daha pahalısı

sağlık.

aile.

Sevgi?¿

Gezegenler?

zaman

bi de böyle bir şey vardı paylaşayım dedim:

www.itusozluk.com

Eski sevgili.

göz. bütün vücudun yenilenir, bir tek gözün seninle beraber yaşlanır.

Andromeda takim yildizi

ehehe, ilk defa duydum. süpermiş. ne dangalaklar var ya.

en cok ben biliyorum diyooor

:) takdir edilme ve beğenilme isteğiyle dolu herkes. sevin bağrınıza basın. o hareket anormal olsa da hangimiz normaliz ki demek istiyorum.

8 ve üstüyse saygı duyun, değilse dalga geçmek mübah:)

yine de in vino veritas+1

şeytana satınca noluyo ki ?

şeytana satmayı açmak gerek.

çok özür dilerim ama soru çok saçma :))

cok fazla supernatural ızlıyorsun galıba

uhumu değil ama iyi bir fiyata japon yapıştırıcımı satabilirdim.

sen uyurken +1

bir crossroads bulurum, bir takım tütsülere, çalı çırpıya, yanan kibrit atarım, hoop şeytan gelir, satarım ruhumu mis gibi. 10 yıl sonra hellhounds gelir, sam and dean'e haber veririm, tuz atan pompalı ve kıçı kırık impalalarıyla beni kurtarırlar :))

-başlıktaki kelimeyi "uhu" değil de "ruh" olarak alırsak-
şöyle bir problem var:
insanı yaratan, ona ömür biçen, zamanı dolduğunda da azade eden şeytan değil ki. şeytanın bizzat kendisi de bu programa dahil. bizden tek farkı, zamanında yaratıcısı ile anlaşmış, kendisine kıyamete kadar ömür biçilmiş olması. dikkat, başkasının hayat süresi üzerinde bir tasarruf hakkı verilmemiş, sadece kendisi için.
şeytan ile anlaşma yapmayı düşünenlere ikaz:
hazret, elinde olmayan bir malı -afidersiniz- millete kakalamaya çalışıyordur.
buradan kamuoyuna duyurulur.
--
hamiş: şeytanın, filimlerden başka, böyle bir anlaşmasını bilmiyorum. bilen varsa bizi de haberdar etsin.

lan afedersiniz ama ne bilmis adamlarsiniz ya. anladik, realistsiniz falan filan. adam sormus iste. cok sacma buluyorsaniz soruyu, cevaplamazsiniz. kafaniza silah mi dayiyorlar her soruya cevap vereceksiniz diye?

ek olarak;

satmam.

dilaraa,sinirlenmene gerek yok,duyuru sahibi senin gösterdiğin tepkiyi göstermedi mesela :))

Mal mıyım niye satayım.

100 yıl fazla yaşayacağım diye 10000000*sonsuz yıl şeytanın yanında niye cehennemde ızgara olayım.

uzayliya verilecek kizim yok benim!!

uzun sacli adama..
davulcuya..

* uzun sacli ve bateristim, bu dediklerim aslinda icimde bulunan muhtemel ve olasi kayinpeder korkusu :)

kadına el kaldıran

kızımın istemediği kişiye

serseriye

Gözümün tutmadığı adama vermem kızımı. İşsiz olabilir, davulcu olabilir, saçı uzun olabilir, ailesi cahil olabilir vs.vs farketmez hepsinin bir şekilde ilacı vardır. Amma..

Adama bakarım ve anlarım ne mal olduğunu, gözüm tutmazsa hiç tanımam başbakan oğlu olsa..

önce adam olsun saygılı efendi olsun. adam olmayana kız mız yok

Lavaboya işeyen adama verilecek kızım yok.

(bkz: lavaboya işemek)

başbakan oğluna, hatta hiç bir bakan oğluna verecek kızım yok.
benimle oturup iki kadeh rakı içmeyecek adama da verecek kızım yok.

zurnacıya

postyapısal marksiste

bi siktirsin gitsin afedersin

akp'li (ya)