Ne tarafından baktığına göre çoook değişiyor 80'lerin gerçekliği.
Ben 1983 doğumluyum, 80'li yıllara dair çok hatırladığım şey yok. Son birkaç yılını iyi hatırlayabiliyorum ama başka bakış açılarını anlatabilirim.
Abim ve kuzenim metalciler. Kuzenim ilk üniversite heavy metal gruplarından birini kurduğu için Hürriyet'e çıkmış. Onun küpürünü hala saklar. Abim de ilk lise metal müzik gruplarından birindeydi. Onlar için altın çağ gibi bir şeydi. Müziksel açıdan bakıldığında Serpil Çakmaklı bir filmde şöyle diyor 'Az parası olan arabesk, biraz parası olan türkü, parası olan pop dinliyor' diye. Tam böyle bir segmentasyondan bahsedemesek bile gerçekten müzik sosyoekonomik sınıfı net bir şekilde belli ediyordu. Arabeski zenginler ve şehirliler çok fazla dinlemezdi mesela.
Babam eski solculardan. Ona 80'ler deyince böyle nostaljik şeyler yaşamıyor; çünkü ona 80'lerin hatırlattığı şey arkadaşlarının ölmesi, kaybolması, işkence görmesi, hapse girmesi. Aile dostlarının işkenceler sonucu hasta olması veya ölmesi. Babam ve Oğlum'da olanları çevremizde çok gördüm ama hayal meyal hatırlıyorum. Geçenlerde Seksenler dizisine kuzenim 'Çok güzel yapmışlar, tam da böyleydi' derken babam 'Hiç de böyle değildi, acılar içindeydik' derdi. Bugünkü kadar olmasa da totaliter bir ortam vardı. Çocukluğumdan hatırladığım şeylerden biri kitapları saklamamız, Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya'yı gizli gizli dinlememiz, 'Çocuktan al haberi' olmasın diye bana sıkı sıkı 'Bunları dinlediğimizi, okuduğumuzu kimseye söyleme' tembihleri. Zülfü Livaneli zamanında Rumeli Hisarı Konseri vermişti de, babam 'Hey gidi, biz gizli gizli dinlerdik. O gün bunu sakladığımız kişiler şimdi biletleri satın alıyor. Zaman ne garip' demişti.
Abime sorduğunda yeni dünyaya açıldığımız için, daha doğrusu dünya bize açılabildiği için her şeyin yeni bir keşif olduğu ve heyecan verici bir dönem.
80'ler anladığım kadarıyla hem gelişmede hem yozlaşmada çok atılım yaptığımız bir dönem. Küreselleşmeye kendimizi açmamızla birlikte bir yandan tüp kuyruğu, yağ kuyruğu gibi kavramlar hayatımızdan çıkarken ve bu konularda belirli refaha kavuşurken, diğer yandan İngilizcenin Türkçeye saldırısının, İngilizce kelimelerin Türkçe cümlelere serpildiği dönem. O yozlaşmayı en iyi bu skeç anlatıyor sanırım.
www.youtube.com 
Amerika'dan farklı olduğumuz gerçek. Bunun en büyük kanıtı da şu. Y jenerasyonu veya millenial dediğimiz jenerasyon Amerika'da 1981 doğumlulardan başlıyor ama Türkiye'nin sosyal yapısında bu jenerasyon 1988-1989 gibi başlıyor. İki ülkedeki dinamikler çok çok farklı ama herkesin birbirinden haberinin olup aynı modanın dünyanın aynı anında yaşanması sürecinin başladığı dönem olabilir.
Giysilere, makyajlara bakıldığında '100 years of Beauty' videolarında görülüyor ki 80'lerin modası dünyayı kasıp kavurmuş ve dünya da yeni yeni bir şeyleri keşfediyor. Her şey parlak parlak, makyajda neon neon binbir renk, her şey çok cesur.
i.pinimg.com
ghk.h-cdn.co 
Şu mavi far-pembe ruj ikilisi kabuslarıma girer. Ayrıca, aynı ikiliyi 10 yıl öncesine kadar gelinlerde yapıyorlardı ara sokak kuaförlerinde.
3.bp.blogspot.com 
Bazen uyumlu bazen uyumsuz. Şu en sağdaki kız gibi geziniyordum ben.
s-media-cache-ak0.pinimg.com 
Modada zaten 80'ler abartı, 90'lar basitlik olarak belirtilir. 90'lar 80'lere tepki olarak doğmuş gibi bir anda. Aynı şekilde, güzelik anlayışı 80'lerde biraz daha etli butlu ve dişiyken, 90'larda 'heroin chic' modası ile çok zayıf ve androjenik kadın geldi. Aradaki fark şöyle oldu.
i.dailymail.co.uk
i.dailymail.co.uk
s-media-cache-ak0.pinimg.com
cdn1.lockerdomecdn.com2010'da ise durum şöyle
greatist.comwww.racingfashion.com.au