kan değerlerinize baktırın, sigara varsa azaltın ve spor yapmıyorsanız yapın. depresif, mutsuz vs. değilseniz bu üçü işe yarar muhtemelen.

b12 değerinize baktırın mutlaka. b12 değeriniz ciddi düşükse takviyenin mucize değilse de fark ettiren etkisi oluyor.

Tsh,kansızlık,b12 eksikliği,şeker falan yapabiliyor bunu.kan testi yaptırın +1 Ayrıca kalpte bir sıkıntı olmadığından emin olun. Bir de su fazla içmiyorsanız vücut susuz kalınca da öyle olabiliyor. Fazla su içmediğim zaman yordun uyanabiliyorum

Yatak veya yastık rahatsızdır, derin uykuya geçemiyorsunuzdur.

Eviniz veya bulunduğunuz bölge rutubetlidir. Öyleyse asla dinç uyanamazsınız.

Uyku apneniz vardır, dayak yemiş gibi uyanırsınız.
vs

Tiroid hastalıkları sebep olabiliyor bu durumlara.

TSH ve Haşimato hastalığının antikor testlerini yaptırabilirsiniz.

Odanız çok aydınlıkla veya çevre gürültülüyse olabilir. Sabahları güneş erken doğuyor, uyanma dengesi bozuluyor.
Karanlık, güneş geçirmez perde alın.

burnun tıkalıysa, ağzından nefes alıyorsan o da yapar.

karartma perdesi, sünger 3m kulak tıkacı, yatmadan önce b6, magnezyum bisglisinat ve çinko. boş mideyle uyku. gün içinde en az yarım saat gün ışığı görmek.

Gece 12 sabah 8-9 arası ise yetmez. Aksam 10 gibi yatmayı deneyin bir de.

Şeker yemeyi bırakın (2-3 hafta dayanabilirseniz yeter de artar) sonrasında çok daha az uyuyacak (7-8 saat belki de daha az) ve çok daha dinç ve enerjik kalkacaksınız. Hatta "Yahu ben niye bu kadar az uyuyorum, nasıl bu kadar zinde ve dinç hissediyorum" diye kendinizden şüphe bile edebilirsiniz.

şeker bunu yapar. ve de istanbul ankara gibi büyük şehirdeyseniz oksijensizlik de yapar.

ben de benzer durumdaydım başka bir tedavi için unu, şekeri ve meyveyi kestiğim bi diyete başlamak durumunda kaldım. kaç haftadır zımba gibi uyanıyorum. üstüne aldığım takviyeler de var tabii. d vitamini, lif, magnezyum, iyot v.b ama bunlara sonra başladım.

Türkiye'de nerede bulunabilir bilmiyorum.

Amazon'da office privacy sign şeklinde aratırsanız farklı çeşitlerini bulabilirsiniz.

Ben bunu yaptırdım bulamayınca. Bir dolu baskıda yuvarlak açık kapalı gibi tabelalar vardı arkalı önlü. Görüşmedeyim müsaitim gibi iki opsiyon oldu tabii bende. Siz tek taraflı bir baskı alıp üzerine yelkovan gibi bir şey ekleyebilirsiniz belki. Çok arayıp bulamayınca bu ara çözüme geçtim kapıda ellenip değiştirilmesi gibi saçma bir sorun yaşasam da ara ara oldukça işlevsel.
Kapıya elektronik çerçeve asmayı da düşündüm içindeki fotoğrafı değiştirip durumumu gösterir diye ama sonra külfetli geldi bana. Siz belki bu opsiyonu da düşünebilirsiniz.

“I never hung a picture, afraid that it might be a bad one; I never lived, afraid that I might live badly. ”

Google a kitap adi pdf yazabilirsin

36 yaşında pratisyen 41 yaşında falan da uzman olabilirsin. sen düşün.

18-20 yaşındaki gençlerle aynı sınıfta olacaksın. her şeyi geçtim neden tıp?
-düşük maaş
-yüksek çalışma saatleri 36 saatlik nöbetler
-hastalarla, şiddetle baş etmek

hiçbir cazibesi yok.

- başlanır da kazanabilir misin?
- benim gibi insanlar için kamu hizmeti oldukça mutluluk vericidir. doktorluk da böyle. ancak ciddi anlamda yorucu bir süreç. 6 yıl + uzmanlık derken mezun olduğunda 40'a merdiven dayamış olursun. o süreçte geçim sıkıntısı vs. gibi dertlerin olmayacak mı?
- elbette 30 yaşında insan hayattan ne istediğini 17'den daha iyi bilebiliyor. 1 sene manyak gibi öss çalışmaya var mısın?

bu sorulara cevabın "lanet olsun, evet, istiyorum!" ise en yakın dersaneye başvur derim.

@prole kazanırım hocam.Altyapım oldukça iyidir.

Tip okunur da 30'dan sonra beyin cerrahi olmaya calismak gereksiz.
Ben olsam discilik falan kasarim..

Doktor olmak sizi mutlu edecek mi? Yıllarca okumak, emeğinize oranla düşük maaş almak, değer görmemek... Bunlara rağmen tıp cazip geliyorsa okuyun. Bir de tabii işin maddi boyutu var. Doktor olasıya kadar nasıl geçineceksiniz? Maddi manevi hazırsanız başlayın.

30dan sonra isi gücü olanlar okuyor, tanıyorum. Seviyorsan olur bence. Pişman olursan işine geri dönme şansın varsa olur yani

hocam meslegini sevmedigini soylemissin. meslegin nedir? niye sevmiyorsun? niye tıp okumak istiyorsun? para icin mi veya itibar vb seyler icin mi? keske bunlari belirtseydin. daha saglikli cevaplar gelirdi belki.

gerçekten okumak isterseniz nobel ödülü bile alabilirsiniz:)
en.wikipedia.org (fizyoloji değil)


fen bilgisi öğretmeniyken ege tıp fakültesini
bitiren bir doktorun hikayesi vardı.
şimdi bulamadım, gören olursa eklesin lütfen.

Gerçekten ideallerinizde varsa, eğitim dönemini finanse edecek gücünüz de varsa neden olmasın.

30 yaş artık çok geç değil.
30s are the new 20s diyor batılılar.

Bizde var o algı. 30'a geldim, artık durulayım evleneyim, emekliliğimi bekleyeyim.

Eskiden insanlar 18-19 yaşında hayata atılıyordu bizim annelerimiz babalarımız döneminde. Haliyle 30lu yaşlarda birçok şeyi oturtmuş olman bekleniyordu hayatında.

Şimdi bir genç 25'inden önce hayata başlayamıyor.
Okuması, iş bulması, işi bulduktan sonra kendine yetecek kadar kazanması 25-26 yaşını buluyor.

bir de insan ömrü, egzersiz teknikleri, doğru beslenme ve tıbbi destekle insanlar daha uzun süre genç kalabiliyor. Yaşam kalitesini koruyor. Eskiden 50 yaş birçok hastalığın belirdiği, eklemlerin işlevsizleştiği, göbekli amcalara teyzelere dönüşülen bir yaştı. Düşün mustafa sandal 50 yaşında, jennifer lopez 52 yaşında. Ne kadar genç ve aktifler. Onlar ünlü diyebilirsin. Ama bir de 70'lerde bak 50 yaşındaki ünlüler ne haldeydi. Sadece estetik müdahaleler değil, düzenli spor, beslenme alışkanlıkları da etkili bunda.

O yüzden 30'dan sonra hayat yok diye düşünmemek lazım bence.

Burada en önemli kriter bu işe ne kadar gönül verebilirsiniz? Çünkü ideallerinizde yoksa o motivasyonu sağlayamazsanız soğursunuz.

Bir de ağır bir eğitim, haliyle eş zamanlı bir işte çalışmanız zor olabilir. 5-6 yıl düzenli geliriniz olmadan idare edebilir misiniz?

Mesleğin zorluklarını yazmama gerek yok zaten biliyorsunuzdur. Ama her meslek zor. Ben duyan herkesin ne kadar eğlenceli dediği bir iş kolundayım. Ben bile düşündüm acaba tıp mı okusaydım diye.

gerçekten istiyor ve doktorluk mesleğini seviyorsanız yaşın hiçbir önemi yok. Kendinizi sevmediğiniz bir işe mahkum etmeyin, bir süreliğine paranız olmasa da huzurunuz olur. Cesaretiniz için tebrikler

bence okunur.

Bundan 30 yıl sonra geriye baktığında 20 yaşında okumak ile 30 yaşında okumak arasında pek fark görmeyeceksin bence.

Hatta bence şimdiki olgunluğunla çok daha iyi bir öğrenci olabilirsin.

themeforest.net

Hakim olmadığım için bilmiyorum, faturayı isimsiz paylaşmanin nasıl bir illegalite durumu var? Eğer öyleyse aracı olmak istemem

tavsiye etmem.

airpods pro noise cancelling rüzgarda işe yaramıyor.

Konudan bağımsız çok tenha yerlerde sürüyorsan dış dünyayla bağlantını kesecek tüm dış sesleri engelleyecek kulaklık ölüme kadar götürür çok tehlikeli.

mg3929 +1 demeye geldim.

Ortam sesini tamamen kesmek = kazalara ekstra bir davetiye. Turkiye olmasina da gerek yok, neresi olursa olsun.

kışın bereyle çok sorun olmuyordu ancak sıcaklar başladığından beri hissedilir bir düşüş oldu.
bisiklet yolunda sürüyorum sahilde. nazik uyarılar için teşekkürler.

www.easypoint.com.tr

direkt aksana yönelik, bir konu belirleyip ayna karşısında konuşmak etkili oluyor. kelimeleri istediğin gibi söylemeye çalışırken el hareketlerinden de faydalınıyorsunuz. bi deneyin derim yani.

dizi, film izlemek bunun en iyi yolu.

emma says, forvo gibi siteler var.
how american is pronounced yzinca google a ilk cikan link, agiz hareketlerini gosteriyor

bu konuda uzmanlasan cok fazla web sitesi var www.bbc.co.uk

Aradığınız adres youglish.com

www.youtube.com

Telefondan hiç anlamam. Geçen sene Huawei al dediler ve düşünmeden aldım. Hangi modelini kullanıyorum onu bile bilmiyorum. O derece yani. Özellikleri filan umurumda değil. İlk başlarda iyiydi aslında ama sonradan ekranda sarı bir iz çıktı ve sonra dokunmatiğinin üst kısmı bozuldu ekranın. İnternetten baktığımda Huawei telefonlarının çoğunda oluyormuş bu. Huawei alıp böyle sorunlarla karşılaşırsanız şaşırmayın.

xiaomi mi 8 lite
xiaomi redmi note 7

ikisi de akiyor, 2binin altinda olmasi lazim fiyat. arttiysa bilemiyorum.

P smart 2019'd 3 gb ram var o kadar para verip öyle bir cihaz alma. Mate 20 lite, mi8lite, xiaomi redmi note 7 tavsiye ederim. Xiaomi alacaksan garanti olayını unutacaksın. Xiaomi türkiye garantili alsan bile distribütör evofone isimli tonla sikayeti olan bir firma.

Ben Çin telefonlarını tavsiye etmem o fiyata Samsung un uygun modelini alirim

Samsung m20

bu sorunun cevabını bende merak ediyorum. aileden, dayıdan, doğuştan, partiden değil sadece kendi imkanlarıyla ciddi başarılar elde etmek.

benim birader başardı.
45'ten sonra lüks yazlık, ev, lüks araba aldı. şimdi boş zamanı yok sağlığı s.o.s vermeye başladı. ne yapayım böyle başarıyı ? aile yoksa arkanda h sıfırdan başarmak çok zor...

eren özmen

Bir şeyler başarmaktan kastınız nedir bilmiyorum. Akademisyenim, çok çalışıyorum ve işimi severek yapıyorum, beni tatmin ve mutlu eden bir sosyal çevrem ve gelirim var. Kendimi bir şeyler başarmış addediyorum.

geçen seneden iyi durumda olmak bişeyleri başarmış olmak için yeterli bence. köşeyi dönmeyi kastediyorsanız o nadir bir olay. sadece çalışmakla olmuyor.

Babam ve amcamlar. Toplam değeri 6 milyonu bulan fındık bahçesi, arsa ve arazilere sahipler.

Sümeyye Boyacı var,motivasyonumu kaybettiğim zamanlarda harekete geçmemi sağlar

Babam. Babasını 2-3 yaşında kaybetmiş, 10-11 yaşına kadar amcasında yaşamış ve o yaşta köyden İstanbul'a gelip tamamen kendi ayaklarının üstünde durarak ortaokulu-liseyi okumuş. Çay ocaklarında, kumaşçılarda vs. çalışarak okumuş hep. Üniversiteyi de kazanmış ve aynı zamanda inşaatlarda çalışarak mezun olmuş. Ona bakan amcasının ve köydeki diğer herkesin mesleği boyacılık, onlar da çocukluk zamanlarında fakirmiş tabii ama babam fakirliğin de fakirliğini görmüş ve çok şükür benim gibi 3 çocuğunu hemen hemen her isteğimizi yerine getirerek büyüttü. Üniversite zamanlarında fırınla anlaşırlarmış, fırıncı eğri büğrü veya bir kısmı yanık çıkan ekmekleri bir kenara ayırıp babamlara daha ucuza verirmiş. Düşünün yani bugünün parasıyla 50 kuruş gibi bir ücreti bile böyle hesap kitap etmek durumundalarmış. Geçtiğimiz sene emekli oldu ve bizim hayat standartlarımızı yüksek tutabilmek için hala çalışıyor. Soruya dönecek olursam, küstahlık yapıp şöyle mal mülkümüz var diyemem ama şükürler olsun ki gayet rahat durumdayız ve babamın sıfırdan bu noktaya gelmesini çalışmayla gelmiş bir başarı olarak görüyorum.

@xportant ; ile beraber cevap vermek isterim. Sıfır bilgi ve hiç çıraklığını yapmadığım bir sektörde 3 kuruş parayla firma inşaa ettim, 5. yılında yaklaşık 700 bin tl ( çek dolandırıcılığı ile ) zararla dibe vurdum.6 ay eşimle sadece kuru ekmek lorla yaşadık, tekrar başladık dişimiz tırnağımızla mücadele ederek aynı sektörün başka mamüllerini ürettik. Günde 20 saat çalıştık ve şu an 7 personel ve evine iş verdiğim onlarca kadınla beraber bu yılki hedefim 1,5 milyon tl ciro yapabilmek. Bu arada 4 yıldır kamudayım, hiç bilmediğim işleri o kadar iyi öğrendim , öğrendim ki başka bir birime almak için il müdürünü araya sokmaya çalıştılar (hoş , kabul etmedim). Bu coğrafyada başarı kriteri sadece para değil neler yapabileceğimiz bilinsin diye yazıyoruz, sizin ölçü biriminiz tl ise elden ne gelir. Ha bu arada sizde paylaşın ben şahsım adına (akıl-fikir paylaştığım platformda ) sizinle de gurur duyarım.

18 yasindan itibaren hem okudum hem calistim ve turkiyenin en zor okullarindan birini 4 sene icinde tam saatli bir ise devam ederken bitirdim. Ve turkiyenin kamu alimlarindaki en zor sinavlarindan birine, ki herkesin ortalama 1 sene calistigi bir sinavi, 2 ay icinde kazandim ve 23 yasindayken istanbul'da ust duzey bir goreve atandim. Simdi ise 29 yasindayken, zorluklarla elde ettigim bu meslegimi elimin tersiyle itip cok farkli bir meslegi edinmek istiyorum ve bunu basarirsam saniyorum kendime tapacagim.

madem sormussun sana dedemleri anlatayim. birazcik uzun olabilir. cok fazla zenginlik yok, basari var.
dedem ve diger 3 kardesi.
sene 1930-40'lar. turkiye, dogu anadolu bolgesi.
anne babasiz buyumusler. 10-11'li yaslarinda kendi koylerinden yalniz baslarina baska bir koye gelmisler. orada varlikli bir ailenin cobanligini yapmislar. aileden aldiklari paralari da yine o koyden arazi almaya baslamislar. dongu boyle uzun yillar devam etmis.
dedem 40 yasinda evlenmis. bu yasina kadar adam baskalari icin calisip biriktirmisler, onu da tarlalara, hayvanlara yatirmislar. dedem aile icin bir nevi onderlik etmis. okuma yazma da kendi cabalariyla kardesler icinde bir tek o biliyormus. diger kardesler dedemden erken evlenmisler.
boyle gece gunduz calisip bolgedeki en varliklisi olmuslar. tarlalar, buyukbas hayvan, kucukbas hayvan... vs. baya biriktirmisler. hayvanlari da ticaret yaparak al-sat yapmislar. burdan para kazanmislar. parayi da batida arsa almak yerine yine dogu'da hayvanciliga yatirmislar.
sonuc tabii ki husran. bazi arazilerin tapularini almadan odemesini yapan dedem 10'larca yil mahkemelik oldu. (dedeme gore, o zamanlar insanlar birbirlerine guveniyormus). buradan para kaybetti. mahkeme meselesi de ayri bir mesele. o zamanlar bolgedeki aga, dedemlere ona itaat etmeleri icin baya baski uygulamis. dedemler de onun dedigini yapmayinca o da sinsice dedemin arazi aldigi kisileri dedeme karsi doldurup dedemi mahkemeye vermelerini tembih etmis. onlar da sikayet etmislerdi. buna ragmen dedemler agaya itaat etmemisler. mahkeme ise mahkeme ulan deyip, kanun onunde kendilerini savunmuslar. tabii surec uzun surdugunden baya bir masraf olmus. tabii aganin sinsilikleri bununla da sinirli kalmamis, adam bosluk gordugu her yere sizip dedemlere sizmis ama basarili olamamis.
ardindan deprem olmus (1976). evleri, ahirlari yikilmis. benim o zaman 2 akrabam depremde hayatini kaybetmis. bununlar beraber, hayvanlar bir kismi telef olmus. evleri yikildigi icin birkac ay cadirda yatip kalkmislar. ondan sonra yine ilk is evlerini yapmislar. ahir falan yapmislar.
derken mahkemeler bir gun bitmis ki bu da 1980'li yillari bulmus. dedemin kardesleri ve onlarin cocuklari, dedemin cocuklari artik buyumusler. elde kalan arazi ve hayvanlari bolusmusler. birbirlerinden ayrilmislar. brexit gibi dusunun.
sonra da herkes hayatini yasamaya basladi. eskisi gibi zengin degillerdi ama yine de durumlari gayet iyiydi.

cok calisma diye buna derim ben. sadece cok calismak degil, zorluklarda yilmamak mucadele etmek, sakin kalmak, sabirli olmak ve sogukkanli davranmak gerekiyor. adam yasliliginda bile her sabahin korunde kalkardi. alismisti bunye cunku. bir de dedemin siyasete bir gun bulastigini hic gormedim. isinde gucundeydi. rahmetli, kurtleri pek sevmezdi. onlardan cok cekmisti cunku.
biz tabii sonra batiya goctuk. orasina bir nevi kustu bizimkiler. peki tum bunlari bana kim anlatti? dedem degil, babam. dedem yaptiklarini pek anlatmazdi zaten. dini nasihetler veriyordu hep.

basarilar, guzel seyler:
- kardesleriyle el ele verip zenginlestiler.
- agaya itaat etmediler, agaya karsi da savasmadilar. kanun onunde kendi haklarini aradilar. ve sonuc olarak kazandilar.
- colugunu cocugunu o bolgede kan davasina ve kavgaya hicbir zaman sokmadi tesvik etmedi, ki sartlar bunun icin oldukca uygun, ama yapmadi. tum ailesini -kardesleri dahil- cekip cikardi.
- dedemin yuzune istediginizi soyleyin, kufredin, hakaret edin... size sirtini donup giderdi. ve size karsi kin nefret de beslemezdi. ona hakaret etmisseniz veya kufretmisseniz, sizi bir dahaki goruste ilk defa goruyormus gibi davranirdi.
dedemin diger 3 kardesi dedem gibi degillerdi.

aganin akibetini size soyleyeyim: dedem de aga da yaslanmisti artik. dedemi ziyeret etti. ozur diledi, af diledi. dedem de onun ozrunu kabul etti ve onu ona yaptiklari icin affetti.
dedemin iyi niyetliligi biraz bende de var, iyi yonlerini de tasidigimi hissediyorum(umarim tasiyorumdur). onu cok ozledim. kendisi hep soylerdi:"her seyin basi selamet."

Canan Dağdeviren


www.youtube.com
m.youtube.com

havaalanına yakın olsun diye mi yurtdışına gideceğini belirttin? ona göre mekan tavsiye edelim.

Aslinda hemen kahvaltidan sonra gitmeyecek. Onemli olan vegan olmasi:) Aceleyle yazinca onu da belirtmisim;)

Göztepe'ye kadar inmişken kadıköy de olur diyorsanız;

kameramvebavulum.com

yurtdışına gideceği için mercimek çorbası içmeye götürebilirsin, kahvaltıda güzel olur.

biyoloji ile hayatınızı kazanmanız için şanslı olmanız gerekir. odtü demişsiniz ancak tıp, veterinerlik düşünebilirsiniz. öteki türlü biyoloji okuyup memuriyete kasabilirsiniz.

ben katilmiyorum sans kismina. notlariniz iyi ise biyoloji, genetik, tip, arge gibi alanlardan yürüyebilirsiniz, ister akademik ister endüstride. endüstride not önemli degildir pek.

tr icinde pek sans yok ama, yurt disi odakli olacaksiniz.

öncelikle bilgim yok ancak tekrar hazırlanmak gözümde büyüyor o yüzden yazayım bir yer gitsin düşüncesi çok yanlış. hayatın boyunca çalışacağın bir iş seçiyorsun. 2010'da liseden mezun oldum. üniversite sınavına 3 defa girdim. birçok arkadaşım ilk yıldan yazdı bir yeri. onlar 2015'te mezun oldu ve hala iş arayanlar var. ben 2016'da mezun oldum. hatta 2017'de, 2018'de mezun olsam da sıkıntı olmazdı. öğrenciyken çekeceğin 1-2 yıllık zorluk hayatını değiştirebilir ki üniversite sınavına hazırlanmak hayatında karşılaşacağın en kolay zorluk. istediğini yaz tabii ama sınavı gözünde büyütme ve diğer alternatifi de düşün derim.

Ölüp bittigim baska bölüm olmadığı ve istedigim baska kosullari sağladığı icin biyoloji okumuştum. Okunabilir yani mezun olali birkac sene oldu keske biyoloji degil de baska bi sey okusaydım da demedim. Turkiyede arge diye bi sey pek yok yalniz. Bi de biyoloji angaryasi bol okumasi zor bi bolum. Mezun olmak icin harcayacagin cabanin yarisini universite sinavina tekrar hazirlanmak icin versen daha yuksek bi derece yaparsin.

Ben de lisede biyolojiye çok ilgiliydim. LYS denemelerinde 30 soruda 29 doğru, 1 yanlış yapmışlığım var ama iş alanı pek olmadığı için tercih listeme eklememiştim. ODTÜ iyidir, kesin iş bulurum diye düşünme. Fen-Edebiyat fakülteleri Türkiye için iş bulmak açısından hala riskli. Bizim dershanedeki bir hocamız Hacettepe mezunuydu ama günde 12 saat çalışıyordu. O da öğretmen olursan. Bence yolun sonunu net bir şekilde görmeden böyle bir yola girme. "Yolunu bulmak" deyimini hayatının hiçbir aşamasında kendine referans edinme.

sadece fen edebiyat icin degil tum bolumler icin mutlaka mezun ya da mezun olmaya yakin gpa yuksek-orta-dusuk olanlarla ayri ayri konusup mezuniyet/is durumu icin bilgi al. eskiler gecis olanagini bilmediginden tek sansin gibi konusuyor, sevmezsen degistirirsin bolumunu en kotu. motivasyonun yokken tekrar denemek yerine ingilizceyi halledip universiteyi gormek daha yararli olabilir. gelecek olumsuz senaryo icin; hala ben aslinda bunu istiyordum keske tekrar deneseydim demek yerine girdiginden itibaren ozel ders vermeye devam et. hem parani cikart hem de tekrar denemeyi dusunursen bilgilerini unutma.

Arkadaşım sonra bölüm değiştiririm diye Odtü Biyoloji yazmıştı ilk yılında. 10 yıl oldu bitiremedi. Bölüm değiştirdi. Bence kesinlikle ve kesinlikle yazma. 2. yıla kalmış biri olarak söylüyorum. Gerçekten çalışırsan 2. yılda çok yükseltebilirsin puanını

rutinde çay yada sütsüz filtre kahve içiyorum. yani sıcak. ancak bazen çok canım istiyor soğuğa yakın bir şeyler o zaman ziyagil ailesinden bir üye gibi çayla beraber portakal suyu da içiyorum.

Ben kahvaltı da dahil yemek yerken içecek içmem pek. Aklıma gelirse kırk yılda bir çay içerdim kahvaltıda evdeysem ama 2 aydır falan biraz alıştım çay içmeye. Meyve suyunu severdim ama artık hazır içeceklerin hiçbirini içmiyorum, evde kendim sıkmaya da üşeniyorum. Zaten kendim de sıksam çok şekerli. Kahvaltıda bir şey içeceksem yeşil çay ya da normal çay içiyorum bu yüzden sadece.

Soğuksa çay, sıcaksa portakal suyu tercihimdir.

kahvaltı içeriğine göre değil de canım ne istiyorsa

cay konusunda bir takintim yok ama kahvaltida cay icmeyi severim. sonrasinda ise mevcutsa bi de portakal suyu patlatirsam benden iyisi yok :)

kisin cay, yazin meyvesuyu

Her türlü çay.
Ha bazen işteyken simit yanında ayran alıyorum, o da güzel oluyor.

Ben su dışında bi şey içemiyorum yemeklerde.

Sabah babamlar ne koyarsa onu içiyorum. Ben kahve diyorum ama kakaolu süt, portakal suyu, ıhlamur, kuşburnu oluyor. Çayı akşamları içeriz genelde.

kahvaltının ana içeceği kim ne derse desin türkiye sınırında çaydır. - zenginlerin portakal suyu olayını es geçiyorum-

Çayı kırk yılda bir içen biri olduğum için genelde portakal suyu ya da kahve oluyor. Onun için de özel bir tercihim olmuyor. Sadece yazin çok sıcakta kahve içemiyorum.

sezonuna gore ve o keyfim ne isterse. vakit varsa skma portakal suyu. yoksa soguk sut. normal zamanlar sicak cay. uzun ozellikle haftasonu kahvaltilarinda kombinasyon oluyor.

soğuk içmem, sevmem kahvaltıda çay

çay içmeyi tercih ederim genellikle ;)

kışın çay, yazın çay.

Mutlaka çay her zaman

Ne yazık ki uyumadan önce

bazen ana bazen ara bazende vakitten bağımsız canım istediğinde

genelde yemiyorum. yersem de sabah kahvaltıda.

Ben genelde ara ögunde yerdim. Bu gun degisiklik yapip kahvaltidan sonra yedim ama biraz sikintilandim agirlik basti. Bundan sonra tekrar ara ogunde yiyim.

31 yaşındayım, son 20 seneyi kendi kararlarım dahilie yemek yediğim senelerden sayarsak 20 senedir meyve yemedim. Meyveli pasta da yemedim.

Çoğu zaman ara öğün olarak yiyorum ben ama ana öğün olarak yemişliğim de çoktur özellikle sabah uyuyup da geç kalktığım zamanlarda. Öğleden sonra bir öğün yemek yiyip akşam sadece meyve yiyordum o zamanlar.

diyet listeme göre saat 10, 14 veya 16'da yiyorum. 2 haftada bir liste değiştiği için kaç defa yediğim de değişiyor. bazen günde 2 ara öğünde yiyorum, bazen tek.

muz, üzüm ve incir dışında tüm meyveler ok.

Bende yemiyorum valla

canım istediğinde yiyorum

aksam yemegi ve uyuma arasi bir saatte. ama boylesi iyi degilmis galiba. dogrusu yamulmuyorsam ogle yemeginin 2 saat oncesi veya sonrasinda yemekmis.

Aksam 18den sonra yememeye calisiyorum. Ya kahvaltinin hemen ardindan, ya da ara ogun olarak yogurtla falan yerim genelde

Ne zaman görürsem.

12-13 civarinda ogle yemegi yiyorsaniz 16 uygun sabah alip vitamini daha iyi kullanmak isterseniz erken 7-9 arasi gibi yapilan kahvalti icin 11 civari uygun. diyetisyenimin tavsiyesi.

Genelde öğle saatlerinde.

Cümle cümle gidiyorum ben hep. Upuzun tiradları vs hep böyle ezberlemiştim. Önce ilk cümle, sonra ilk iki, sonra ilk üç...

yazarak çalışmak bence, baştan sona yazın, ezberleyemediğiniz olursa tekrar yazın, ben bu şekilde hallettim ezber sorununu.

satır satır, cümle cümle dört beş kere oku. senin hafıza kuvvetine bağlı olarak birer birer veya ikişer ikişer cümleler şeklinde. sonra bakmadan tekrarla. takıldığın yer olursa her seferinde başa dön. böylece baştan itibaren defalarca tekrar yapmış olursun.

ayrıca her 2-3 maddeyi ezberledikten sonra başkasına anlat. en etkilisi başkasına anlatmaktır.

bas harflerden falan bi hikaye uydurabiliyorsan oyle gidebilirsin. periyodik cetveli oyle ezberlemistim -_-

Anlamaya çalışırsan kolay ezberlersin belki. Gerekcesi ile okununca rahat ezberleniyor.

kendi yöntemlerim;

-mantıklı bir çerçeveye oturtup her maddenin ya da başlığın/konunun bağlantı noktalarını öğrenince zaten ezberleme değil öğrenme durumu gerçekleşiyor. O yüzden biririnden bağımsız değil de sürekli her konunun diğer konu ile bağlantılı noktaları üzerinde durup ilerlemek ve genel bir akış sağlamak önemli..Düz ezber unutulur bir işe de yaramaz.

- farklı renkli kalemler kullanıp kağıda size en okunası gelecek şekilde bir düzen oturtup o düzeni de çalışma boyunca devam ettirseniz ( alt başlıklar aynı punto aynı renk satır başları aynı hize maddeler aynı renk vs.) yazarak çalıştığınız takdirde fotografik hafızanız biraz varsa ister istemez kendi yazdığınız notlar gözünüzün önüne gelecek ve yukarda yazdığım şekilde de çalışırsanız bir bağlantı noktasını hatırlayınca devamı akacak..

bu konuda yabancilarin cektigi uzman videolarinin hepsinde neredeyse ayni yontem vurgulaniyor. gunduz vassafin bir kitabinda eski yunanda uygulandigini okuyunca dikkat kesilmistim. loci yontemi diye geciyor. biraz arastirisaniz her nesneyi ezberleyeceginiz kisimla bagdastirma teknigi cok kabaca. umarim yararli olur. ben de uygulamayi dusunuyorum

En sağlıklısı mekik çekmemek.

@angelus özel bir sebebi var mı yarım mekiğin zararı var mı

en ideali 4x12 dir. ağırlıklarla yada cable cross ile çalışırsanız çıkarabilirsiniz o kasları. koldan bir farkı yok kolu kaç yapıyorsanız oda o.

İnsan anatomisi mekik çekmeye uygun değil, omurgayı gereksiz yere zorluyorsun. Üstelik doğru yapmazsan göt kaslarını çalıştırıyorsun sadece, doğru yaparsan da core bölgesini çok düşük yoğunlukla çalıştırıyorsun. Alınan riskle verim çok zıt. Plank gibi egzersizlere yönel ille de karın çalışacaksan.

Ağırlıklı düşük tekrarlı crunch yap, sit up yapma.

Mekik çekme abi

images.huffingtonpost.com

bacak günü hariç antrenman üstüne çok ii gidiyor. 5 dakikada çalışıp bitiriyorum karını.

plank +1 us sirketlerinde en cok yapilan ortak hareketlerden.

android studio simdi cok daha duzgun. Hiz konusunda hala cok mukemmel degil ama eskiye gore ciddi gelisme var. Emulator icin de aynisi gecerli, hala cok hizli degil ama eskiye gore iyi. Gelistirme icin bilgisayarda en az 8 gb ram ve SSD Harddisk olmasini tavsiye ediyorum, yoksa arada bir cay koyup gelecegin uzun derleme zamanlari olabilir.

şu an android sdk için (deprecated) diyor. son sürüm 2015 gibi görünüyor. Herkes cidden android studio'ya geçti mi yoksa gittiği yere kadar sdk ile mi devam ediliyor bunun merakı içindeyim.

8 cigoleyt ram var ssd yok sert disk var :/

android studio stabil versiyonu indir

siteden indirdim direkt. beta-rc falan ifade yoktu. stabil versiyon olsa gerek

1 şampuan evet
2 bilmiyorum

Sadece su saçımı çok kötü yaptığı için şampuan kullanıyorum ama hem az hem de tek sefer.

1 evet
2 evet

1-saçımı 2 günde 1 yıkıyorum.
2-her gün hindistan cevizi yağı çok değil mi? Vıcık vıcık bir sey zaten onu yıkamaktan başka çare yok.

1. hayır. haftada 2 kere filan şampuanlıyorum. fazlası zararlı bence.

2. öyle abidik gubidik yağ sürmek oldukça saçma bence. sürenleri de anlamıyorum.

1- İki kere şampuanlıyorum.
2- Her gün sürüyorsanız yıkamanız gerekir sanki? Yağlı bir görüntü olmuyor mu?

dalgali sacim, elektirikleniyor ve kabariyor yag surmezsem.
baska yag ya da oneriniz olur mu peki?

burada beni gömerler birazdan o h. cevizi yağı h. cevizi yağı değil. kreatin yağı allah bilir ne yağı.

1. Hayır saçımı haftada 2 gün yıkıyorum, diğer günler hiç ıslatmıyorum.

2. Saçınıza her gün o yağlardan sürerek cildinizin yağ dengesini bozuyorsunuz, bu şekilde kullanmaya devam ederseniz saçınıza ciddi zarar verirsiniz. Saçınızı her gün yıkamazsanız ya da yıkarken her gün şampuan ya da sabun kullanmazsanız o kadar kabarmaz, saç nemsiz kaldığı için kabarıyor ve elektrikleniyor, saç kurutma makinasını da mümkün mertebe az kullanın, kullandığınızda düşük ısıda çalıştırın.

1) Sürüyorum maalesef
2) zeytinyağı ve sirke sür. Hindistan cevizi yağı çıkmaz şampuansız

Ben saçımı haftanın 3 günü yıkıyorum saçımı. Bir ara her gün yıkıyordum; saçma bir şekilde kepeklendi. Cilt doktoruma her gün yikadigimi söylediğimde nasıl kızdığını hiç unutmuyorum. Saçının o yağa da ihtiyacı var, her gün saç yıkamak kadar zararlı bir şey yok dedi. O günden beri bir gün durup bir gün yıkarım. Kepeklenme filan da geçti.

Her gün saçı yıkamak inanılmaz zararlı. Saç deriniz tahriş olur. Sürdüğünüz yağlar dışında her gün yağlanıyorsa cildinizde muhtemelen yağlanma problemi vardır ve dermokozmetik şampuanla geçer. Benim böyle oldu özel bir kaç şampuan kulladım. Her gün duş almaya çalışırım ama 2 güne bir yıkarım.

Ya kusura bakmayın ama hindistan cevizi yağı kusucam artık. Bu yağlar ticaretten başka bir şey değil. Ben köpük saç kremi kullanıyorum elektriklemesin kabarmasın diye. Markası da milkshake

Her gün şampuanlamıyorum. Hatta şu sıralar 4-5 günde bir yıkıyorum asla yağlanmıyor.
Nuxe kuru yağ veya Hask'ın minik yağlarından sürüyorum.

uzmantv de bu konuda bir soru var, aratirsaniz bulabilirsiniz. her gun yikamak sac derisi icin zararli bir aliskanlik. ileri yaslarda bununla ilgili rahatsizlik oldugunu soyluyorlar erken yaslarda bu aliskanliga sahip olanlar.

1. Zeytinyağlı sabun.

2. Ben haftada üç gün duştan önce 10 fıs şunu sürüyorum; Raen saç bakım yağı. Sıcak havluya sarılı 30 dk bekletiyorum. Saçlar bebek saçı gibi yumuşacık ve pırıl pırıl oluyor. Üstelik de yapın kokusu kalıyor hoş bir koku

İlgili link :

www.raen.com.tr

Telegram da Apple Forum var orada haftalık paylaşım yapıyorlar.

betalist

Garmin bu konuda en iyisi sanırım.

Sadece koşularda ölçeceksen chest band denen göğsü saran aygıtlardan al. Hem daha ucuz hem daha iyi ölçer.

İlla kol saati alacam dersen de her nabız ölçen cihaz aynı değil, sürekli ölçen bir şeye ihtiyacın var. Bende fitbit charge 2 var, 600 tl civarı. Bir diğer alternatif garmin vivosmart hr denen alet. Fitbitten daha çirkin ama su geçirmez, tek farkı bu. Xiaomi mi band denen aletlerin ölçümleri işine yaramaz.

arkadaslar cok tesekkurler cevaplar icin.

yine bir immanuel saçmalaması asdfsadf
ne alaka güçlü karakter? bizimkiler dizisi 15 sene oynadı. kapıcı cafer'i, yönetici sabri'yi, sarhoş cemil'i hatırlarım. bunlar güçlü karakterler miydi? hayır sadece çok uzun süre maruz kaldığımız için hatırlıyoruz.

mesela boardwalk empire'da steve buscemi'nin oynadığı karakter hayvan gibi güçlüydü ama adını hatırlamıyorum. oysa prison break'te c-note gibi silik bir karakteri hatırlıyorum.

tamam, onlarca belki yuzlerce kez "sevim kos" repligine maruz kaldigimiz icin hatirliyoruz. ama maruz kalma disinda guclu karakteri nedeniyle veya duruma gore yerinde, anlamli aksiyon alabildigi icin karakterli oldugunu dusundumuz hatrimizda kalanlar olarak revize edeyim:)

How to Get Away with Murder - Laurel

Borsa endeksini TL olarak değil, USD olarak izlersen düşüşü görebilirsin. %10 enflasyon olan bir ülkenin yerinde sayabilmesi için borsanın kendi para biriminden en az %10 yıllık yükseliş olması gerekli. Yükselemiyorsa reel olarak düşüyor demektir.
USD endex:

Borsanın niye düşmedigini fiyat formülünü düsünerek bulabilrsiniz:

hisse fiyatı = şirketlerin yıllık karlılıgı x sabit bir katsayı

TR'de enflasyon malum. şirketlerin satışları yavaşlasa bile, cirolar enflasyon nedeniyle düşmedi. karlılık da düşmedi. hatta bankalar rekor para yaptılar. bu nedenle 3 yıldır hisse fiyatları da yatay.

dolar yükseliyorsa borsa illa ki düşüyordur olayı biraz gereksiz bir genelleme idi. yabancılar hisse satmazsa, borsa da düşmez. doları çıkartan sebepler borsanın düşmesine her zaman neden olmaz. bazen olabilir. duruma göre. önemli olan ekonomik büyüme oranıdır. büyüme oranı yavaşladı ama eksiye geçmedi, borsa daha çok buna bakar. eksiye düşecek olursak borsa da düşer.

tesekkurler cevaplar icin ancak yine de baglantiyi net goremiyorum. gezi olaylarindan sonra borsadan niye bu kadar yuksek cikis oldu o halde? yani bugunku durgunluga gore daha eksi bir durum mu soz konusuydu? ya da cok mu sacma ama o zamanki cikis yapanlarla bugun borsada yuksek hacme sahip yatirimcilar arasinda tersine bir siyasi tercih mi soz konusu (batili yatirimci/arap sermeyadar gibi)

aslında dün sorulmuş bi soruya verdiğim cevap bu sorunun cevabı da olur.

www.eksiduyuru.com

dövizdeki yükselişin manipülatif olduğuna dair analizler var. en önemli gerekçe olarak da makro ekonomik veriler dövizde bu kadar artış olmasına neden olacak kadar kötü olsaydı, tahvilde ve borsada da aynı olumsuz etkiler görülürdü, ancak herhangi bir olumsuz etki görülmüyor tezini ileri sürüyorlar. bu tez ciddiye alınması gereken bir tez. bu seviyelerden alınan döviz elde patlayabilir.

ytd değildir.

avantajlar tamamen not tutma kulturune uygun tasarimlanmis olmasindan kaynaklaniyor. sadece yazi yazmak isteyenler icin cok anlam ifade etmeyebilir. not almak, onlari defter defter ayirmak, tarih, cografya veya etiketlere gore cagirabilmek ve daha pek cok ozellik evernote u neredeyse essiz kiliyor.
alternatif veya birlikte kullanilan one note var. onun disinda evernote ozellikler icin su yaziya bakabilirsiniz: www.mserdark.com

bir de quip var. ona da goz atabilirsiniz.

Demokratik kongo cumhuriyetindeki ticaret ateseligimize/musavirligimize mail atar/ararsaniz yardimci olabilirler.

bazi ticaret odalarinin ulkelere gore raporlari oluyor. bu sekilde ulke ve ticaret birliklerini ararsaniz daha once hazirlandiysa bulmaniz mumkun.

'copyright' ve patentlere dikkat ettikten sonra kim ne diyebilir ki.

genelde bu işlerde pek copyright ya da patent olmaz. business amaçlı olanları kastediyorum. startup patent etc fonlayamaz ek olarak(genelde).

her firma ve business için ayrı kontrol etmen gerek kimisi proses patentini alabiliyor.

işleri yalnızca tutan start upları kopyalamak olan alman bir firma vardı, şu an ismini hatırlamıyorum ama hem sorun yaşamıyorlardı hem de birsürü para yapıyolardı.

www.rocket-internet.com

cin(tencent), rusyada(vkontakte), hindistanda(flipkart) boyle cok fazla startup var. kopyalaniyorsa modelin dogrulugunu kanitlamis oluyor bir nevi.
hatta rekabet nedeniyle superunicorn uber didi ye havlu atti:)

ha milyon dolarlik seviyeye geldiginde bolgesel pazari elegecirdiginde mahkeme vs islerine girseler bile dogrudan bir algoritma calmadigin, isleri hackle cozmedigin surece kimse bir sey diyemez.

Turkiyeden ersan ozer in ozellikle kopyalamanin-klonlamanin daha buyuk isler icin iyi bir tecrube olacagini soyluyor

birkac okuma onerisi:

www.quora.com
www.quora.com
www.startupdergi.com

yapabilirsen bitcoin

1 sene de çok değer kaybına uğramaz ama ben olsam dövize yatırırdım. Özellikle dolara. Çünkü FED önümüzdeki yıl iç kez faiz artışı olacağını beyan etmişti en son (4 de olabilir emin olamadım). FED'in faiz artırması demek doların diğer para birimleri karşısında değer kazanması demek.

Tabii önümüzdeki dönemde başkanlık referandumu vb. gibi olasılıklar var. Bunlar belirsiz olduğu için kesin bir şey söylemek mümkün değil. Sonuçta referandumdan hayır çıkarsa AKP büyük bir prestij kaybına uğrayacak. Ekonomi bundan olumsuz etkilenecek ve doların önünü alamayacağız. Aksi durumda da dolar bir miktar düşecektir. Ama 1 yıl sonunda senin para değer kaybetmiş olmaz. 1 yıl dövize yatırım için oldukça yeterli bir süre.

dolardan ziyade euro daha stabil. euro ya da altın alabilirsin para değerini tutar.

eğer amaç değer tutmaksa bu geçerli.

biraz risk isteniyorsa 5 bin liralık bloklardan hisse senedi alınabilir.

Altın al

şahsen bir kısmını Altında birazını Tlde tutuyorum. yakında yıllardır biriktirdiğimi de harcayacağım :)

sepet yap (portföy olanından:)

70% dolar
20% euro
%10 altin

kahve seviyorlarsa kahve makinesi olabilir.

Kahve makinesi +1

Kahve makinası + 1
Eğer yoksa güzel bi duvar saati belki.

Kahve makinası var, ortak kullanılan.

www.evidea.com

şu ceket askılığı hep hoşuma gitmiştir.

newton sarkacı al. ben açtığımda herkesten bunu istedim. bundan başka ne varsa getirdiler ama bir kişi bile şöyle güzel bir şey almadı :/
pixabay.com
:D

www.zet.com
www.zet.com
www.zet.com
www.zet.com
www.zet.com
www.zet.com
www.zet.com
www.zet.com
www.zet.com bu baya iyi
www.zet.com
www.zet.com

fikir ve zevk olarak guveniyorsaniz www.zet.com duvar illustrasyon kismindan dekoratif urunleri inceleyebilirsiniz?

en kolay yolu usb üzerine kurmak diyemeyiz. ne amaçla ne kadar güçlü bir donanım üzerinde kullanacaksınız?

usb ile kullanacaksanız kaliteli ve hızlı bir usb kullanmalısınız yoksa çile çekersiniz.

usb yerine(cok isiniyor) virtualbox indirin sanal kurulum yapin, istediginiz zaman ozgurce kullanin:)

mint oneririm. ubuntu da guzel. ama mint daha bir hosuma gidiyor:)

takilma yasarsaniz ozelden mesaj atabilirsiniz.

virtualbox kurup orda deneyin önce, tavsiyem xubuntu veya antergos

olur neden olmasin. seks ihtiyac degil, inanma post-modern savlara.

yaşanır niye yaşanmasın. lise zamanlarımda diğer arkadaşlarım kadar olmasa da bazen çok arsızlaşıyordum :D. bir kaç kez organize olup mevzuya girince anladım ki çok önemli birşey değil. psikolojikmiş yani çok istemek. artık pek aklıma gelmiyor. gerçekten sevdiğin kişiyle yaşamadıktan sonra anlamsız aktivite.

acemi :D :D

yaşanır da belli bi süre.

yaşanır da uzun vadeli yaşanmaz.

not: seks ihtiyaçtır.

Fiziksel sağlık yönünden sıkıntı olmaz, ama psikolojik olarak emin değilim. Arzu edilene erişememe, gerçeğe dönüştürememe mevzusu psikolojik yönden hangi zararları verebilir bilemedim.

elbette olur.
seks, atla, deve değildir.
kişinin, kendisini çevresindekilerle kıyaslama yapmayı bırakması ve ben gerçekten mutlu muyum sorusu önemli.

acemi :D ++++

kisilik ile ilgili biraz

www.thetalko.com

www.asexuality.org

Yıldızlar genelde optik teleskoplarla keşfedilir. Gözlem evleri gözlem yaparken fark eder yeni yıldızları. Yıldızların içerdiği element türleri ve miktarları yıldızın yaydığı ışınlardan anlaşılabiliyor diye biliyorum. Dalgalar enerji taşıdığı için bunları doğrudan maddeyle karşılaştırmak zor. Lisede okuduğum kadarıyla geçmiş yıllarda esir madde denen ve uzayın her yerini kapladığı düşünülen bir madde olduğu düşünülüyordu. Ancak deneysel olarak bunun doğru olmadığı kanıtlandı. En azından şimdilik uzayda fark edemediğimiz maddesel varlıklar yok. Çünkü bunların bir şekilde iz bırakması gerekirdi.

sorunuzu tam anlayamadım. o yüzden anlayabildiğim şekilde cevap vereceğim. çok alakasız bir cevap da olabilir, kusuruma bakmayın.

direk başlığa cevap: mümkün.

"Bunlar soyut şeyler değil elbette ama sormak istediğim şu ki radyo dalgasından, morötesi ışından oluşan gezegen, yıldız gibi bir şeyler bulmak mümkün mü? Ya da zaten keşfedildi mi?" gezegen ve/veya yıldızın tanımları, taşıması gereken özellikler az çok belli. dediğiniz şeylerden oluşmuş bir ŞEY'i tanımlasalar bile "gezegen" olarak nitelendirilmez diye düşünüyorum. ama yanılıyor da olabilirim.

"Yani maddesel bir varlığa sahip her şeyi illa ki duyu organlarımızla algılayabileceğimiz fikri çok saçma geldi bana" duygularımızla algılayamadığımız birçok şey mevcut. maddenin tanımı ortada. ancak bu tanıma uymayıp da hayatımızın her anında olan şeyler de mevcut. görmediğimiz, duymadığımız, kokusuz, dokunamadığımız... ancak bu hissetme araçlarını o "şey"lere uygulayamıyor oluşumuz, o "şey"lerin olmadığı anlamına gelmiyor. bu tür "şey"lerin varlığını keşfedebilmek/kanıtlayabilmek için uzun yıllar bilimsel çalışmalar yapmak, yeni keşifler yapmak, yeni(ya da varolan) bilgileri ortaya çıkarmak ve bunu insanlığın anlayabileceği düzeye indirgemek gerekiyor. buna dair örnekler verilebilir ancak burada yazmak uygun olmaz.

"uzay boşluğu" dediğimiz uçsuz bucaksız karanlıklara da anlam verebilecğeimiz günleri bilim gösterecektir diye ümit ediyorum.

en basitinden mikrop ve bakterileri düşün, herhangi bir duyumuzla algılayabiliyor muyuz? gerekli aletleri yapmadan önce(mikroskop vs.) bunlardan haberdar değildik. şu anda da henüz üretmediğimiz aletlerle ileride bir gün keşfedeceğimiz birçok maddeye maruz kalıyor olabiliriz.

yani pek tabii ki mümkün. insanoğlu değil evrenin, dünya'nın bile çok minik kısmında var olmuş bir canlı türü, "algılama" yetisinin gelişmişliği ondan önce var olmuş "şeylerin" çokluğuna vurunca çok düşük kalıyor. yeni girdiğimiz bir işe alışmak için çalışanları tanımak, sürekli gelenleri bilmek, yazılı olmayan kuralları öğrenmek lazım; bunlar için de zaman lazım. henüz bu dünya için bile çok yeniyiz, keşfedecek çok şey var.

@kafir anlamamakta haklısın biraz karışık olmuş soru. sormak istediğim elbette gezegenin, yıldızın tanımı ortada ama niye illa görebildiğimiz şeyler bu tür oluşumlara gidiyor, kalanlar var mı ya da niye yoktu. Yani doğru anlamışsınız.

Bir de ek olarak şunu söylemek istiyorum. Fizikte tutarlılık denen bir kavram var. Bu kavrama göre uzay için geçerli olan kanunların her yerde aynı olması gerekiyor. Buna bir nevi süreklilik diyebiliriz. Nasıl ki İstanbul'da elmayı elimizden bırakınca yere düşüyorsa aynı kanun Ankara'da da geçerli olmalı. Buradan yola çıkarak biz yakın uzayda böyle bir madde keşfetmediysek uzayın tutarlı olması gerektiğine dayanarak binlerce ışık yılı uzakta da böyle maddelerin olmadığını söyleyebiliriz. Ben bu yüzden şu ana kadar hiç karşılaşmadığımız şeylerin keşfedileceğini sanmıyorum. Çünkü kanunlar uzayın homojen olduğunu, yani her yerin aynı özellik gösterdiğini kabul eder.

Bu konuda güzel bir söz var. "Uzayda hayat yok demek, okyanustan bir bardak su alıp balinalar yoktur demektir." Daha büyük gezegenler, daha küçük yapılar tabii ki keşfedilebilir. Ancak tahminlere göre "çok enteresan" şeylerle karşılaşılmayacak. Örneğin proton ve nötron kuarklardan oluşur. Kuarklar atom altı taneciklerdir. Bunlar tabii ki yeni keşfedilen şeyler. Ama onların yeni keşfedilmesi onları "enteresan ve farklı" yapmaz. Çünkü kuark da maddedir. Madde dışı bir şey değildir.

karanlik madde ve karanlik enerjiyi arastirabilirsiniz.

kisa bir giris okuma onerisi:

spaceplace.nasa.gov

maddeyi oluşturan yapı taşlarının tekil hallerinin hiçbirini (atomu ve ondan ufak olan ne varsa) istisnai haller dışında (birbirine mümkün olduğu kadar yakın bulunmak) beş duyumuzla algılayamıyoruz zaten. elektronları, nötrinoları, nötronları, falan algılayamıyoruz. onca çeşit atomaltı parçacıktan bir foton var algılayabildiğimiz, o da belli frekanslarda (bahsettiğin tayf meselesi). bir de kuvveti algılayabiliyoruz (dokunma). bunun dışında bazı spesifik moleküllerin kokusunu ve tadını alabiliyoruz, o kadar.

toplam 43 çeşit sub-atomic particle çeşidinden sadece birini algılayabiliyoruz. geri kalan 42 bizde yok. Bunları yayan birçok kütle var, bayası keşfedildi. En eğlenceli hikayelerden biri LGM1 ve LGM2'nin keşfi. Bir bak, galiba soruna cevap olacaktır.

Maddeyi duyu organlarımızla doğrudan algılayacağımız fikri 300 yıl kadar önce elektrik keşfedilince çökmüşütü, yaşıyor mu fala? emt radyasyon var mesela, hiç hissetmediğimiz.

ikisi de server side değil angular frontend mvc frameworku.

@masa penisi'nin dediği gibi ikisi çok farklı şeyler. server side gitmek istiyorsanız node.js iyidir.

frontend gidecekseniz eğer angular 2 veya react tavsiye ederim. hatta react'ı daha çok tavsiye ederim.

angular ile node, elma ile armut gibidir karşılaştırılamaz.

node js vs meteor js olabilir mesela.

Angular Js: front-end MVC frameworku. en buyuk avantaji model (yani sayda kullancagin data) ile view (yani sayfani goruntusu, html kaynagi) ile cift tarafli baglanmasidir (two side binding). Nedir bu two side binding? Ornegin backend den bir data cektin bunu sayfada gostermek icin geleneksel yontemlerle javascript veya jquery kutuphanesi ile sayfaya eklemen gerekli ki kullanici gorsun. yada sayfada bir textbox kutuya kullanici veri girdi, bu veriyi yine ayni teknolojilerle cekmeli ki datayi back-ende gonderebil. angular.js ile buna gerek yok cunku "view" tarafinda degisen herhangi bir property model tarafindaki datayi degistirir. angular js bunun yaninda karmasik web uygulamalari icin temiz bir cati olusturur. yani modal-view-controller birbirinden ayri ve temiz olur.

node.js: bu ise javascript kodunun back-end de calismasi icin kullanilan yapidir. bu sayede front-end ve back-end de ayni dili (javascript) kullanmis olursun. iki ayri bilgi birikimi gerekmez, bircok durumda veri degisim formatlari icin "parsing" yapmaya ihtiyac duymazsin cunku veri degisimi icin JSON kullanip iki tarafta da javascript ile isleyebilirsin. Server paralel thread ile isleyebilir ve iyi bir performans alirsin.

gunumzde yapilan en buyuk karsilastirma
- angular.js(google) ve react.js(facebook)
- node.js ve diger backend diller (java, c#, ruby vs. )

React.js: angular.js gibi komple bir framework olmasada ozellikle view tarafinda cok kullanisli.

Benim kissel onerim "front-end"de angular JS 2 (typescript ile birlikte), "back-end"de node.js kopru olarak, back-end java. Paypal tarafindan da kullanilan bu model performans olarak buyuk web uygulamalarinda hizli gelistirme, hizli prototip, performans, modularity ve saglamlik konusunda cok iyi test sonuclari veriyor.

yukarida denmis ikisi farklis seyler. dinamik server icin node.js tabii ki standartlarin basinda gelir. front-end icin angular veya react degil vue.js der kacarim.

ingilizcen oldugunu varsayiyorum:
www.quora.com

@emrahday paypal backendi hakkinda yakin zamanli blog yazisi mevcut mu? en son 2013 tarihli javadan nodejs gecise dair seyler gorebildim.

Aklıma ilk gelen Zuhal Baltaş-Acar Baltaş' ın birlikte yazdığı "Bedenin Dili" kitabı.
Uzun yıllar baskı üstüne baskı yapması onu beden dili konusunda bir kaynak kitap yapıyor bence.
www.idefix.com

seyler.eksisozluk.com

ingilizce okuyorsan allan pease

www.okuyanus.com.tr

onedio.com

Once muhatabinizi anlamaniz gerekli, bunun icin gozlem onemli.

Kuturlere gore degisse de bazi genel beden ifadeleri var. Ozellikle mulakatlarda/gorusmelerde dogru bir izlenim icin.

Goz kontagi, dogru vucut durusu, el hareketleri bunlar anahtar kelimeler.
www.inc.com
www.forbes.com

bonus video:)
www.youtube.com

Ahmet Şerif izgören dikkat vücudumuz konuşuyor

I'm not really planning to get into freelance translation business but I'm still curious about the level of my translation abilities. I think I'll have an idea if you can send me an example translation between English and Turkish that demonstrates the bare minimum required for a professional translation job. So I need the original text and its translation, even if it is a single sentence it will give me an idea. Thank you.

Çevirmenlik öyle boş zamanlarda veya ek iş olarak yapılacak bir iş değil. Her nasıl ki her iş için geçerli olan belli yeterlilikler var ise bu çeviri için de geçerlidir. Özellikle sadece İngilizce bilmek çeviri için yeterli değildir. Birçok çeviri kuramı vardır. Bu kuramlardan kaçına hakimsiniz? Yılda kaç kitap okuyorsunuz? Herhangi bir dil edebiyat bölümünden mi mezunsunuz? Çevirisini gerçekleştireceğiniz kaynak metnin kültürel altyapısına ne kadar hakimsiniz? Kendi kültürünüze yoğuracağınız erek metin ne kadar vermek istenen bilgiyi, mesajı, fikri, düşünceyi yansıtacak? Bir metni hangi bağlamlarda çevireceksiniz? Çevirinin amacı ne? gibi sorular size ne anlam ifade ediyor?

@cesurseyyah Yazdıklarınız yersiz. İlk cümlemde gayet açık yazdım, böyle bir planım yok, benim mesleğim farklı zaten. Kaldı ki, bu işi amatör düzeyde yapan insanlar var, kendi uzmanlık alanında çeviri yapanlar var, yeminli tercümanlar var, her biri farklı müşteri kitlesine hitap ediyor, bu şekilde insanları yargılama hakkına sahip değilsiniz. Dünya değişiyor, meslekler ve yapılma şekilleri de değişiyor, internet size yeni müşteri kaynakları getirirken, düşük ücretle düşük kalitede iş yaparak geçinen insanlara da yeni seçenekler sunuyor. Hepsi benim diyemezsiniz, deseniz de gerçekleri değiştiremezsiniz. Benzer durum fotoğrafçılar ve taksiciler için de geçerli. Mesleğim elimden gidiyor diye korkmayı bırakıp adapte olmanız sizin yararınızadır.

www.skylife.com

www.skylife.com

n11 gittigidiyorda uygun beyaz yazı tahtası diye aratınca, ikeada daha ucuz olacağını sanmıyorum

instagramda duvara yapistirilanin satildigini gordum. alip denemedim ama aklimda. surekli degistirmeyi dusunmuyorsaniz deneyebilirsiniz.

oxford house ile gitmiştim 4 sene önce. memnun kalmıştım.

yakin akrabam londra dil egitimi icin hizmet aldi.

armada grandee arastirabilirsiniz.

kendim gitmedim, yorum yapamayacagim.

Şınav, mekik, ters mekik, squat... bunları setler halinde her gün 100 tane yap. Parkta barfiks varsa barfiks çekebilirsin. Evde ip de atlanır.

freeletics. kesin cozum.

cümlenin anlamı aynı mı olcak

evet. gerçi çevirdim ben şimdi kendim ama ilerde bir daha lazım olursa aslında iyi olur varsa böyle bir site. eskiden sanki google translate yapıyordu o işi ama şimdi ingilizceden ingilizceye yapınca yanısını yazdı, üzdü :/

english text spinner yaz googlea ilk 5 sonuç işini görür

paraphrasing-tool.com

hocam ben ızgara köftenin, adana dürümün yanına yapardım. bi'yerde mutlaka vardır esinlenmiş de olabilirim.

1 adet soğanı rendeliyorum sonra tereyağı ile kavuruyorum. bazen sarımsak da atıyorum. sonra 2-3 adet domates'i de rendeliyorum ve gerekirse(koyulaşırsa) 2-3 yk. su atıyorum.
sonra klasik baharatlarımı atıyorum. toz biber+pul biber+karabier+nane+kekik. aklıma da gelirse ucundan biber salçası sallarım.

hocam tesekkurler. yalniz daha fazla sos tarifi bekliyordum, nerde o eski duyurucular:)

bfy.tw

Frontier and border are synonyms,but are used in different contexts.

Border is talking about a specific edge of the country or an area. Something that can be clearly marked. It’s usually an official property line that marks where one country/area begins and another ends.

The US border with Canada is huge.

Frontier is something more general. It is not a specific line, but an area. It is usually an area or a district near the boarder line.

Soldiers were guarding the frontier near France.

Frontier can also be used to mean a certain limit.

frontiers of knowledge, frontiers of mathematics, etc.

biraz araştırdım. aslında ikisi eş anlamlı fakat, bazen border belirli bir sınırdan bahsederken, frontier genel anlamda sınırı ifade edebiliyormuş.

burada,

"Ottoman-Safavid (safevi?) sınır bölgesi, ek olarak, ülkeleri ayıran bir sınır olduğu kadar, politik bir sınırdır."

Freecycle gruplarından bulabilirsiniz.
www.facebook.com

facebook'ta freecycle gruplarina bakabilirsiniz nakliyei de ayarlayacak durumdaysaniz.

Konuyu bana özelden yazar mısınız? Bana eşya bildirenler oluyor.

istanbul'da belediyelerin bu tarz imkan saglayan birimleri oluyor. izmir ve manisadaki belediyelere sorabilirsiniz.

bookz.org ilk baktigim kaynak oluyor. onun disinda buraya isimlerini yazarsan daha onceden elinden olanlar paylasabilir.

Mumkun degil.

Tanimadigin kimse de bavulda goturerek o riski almaz... yakalanmadan da gecebilir ama gecemezse sikinti olur

Ben Duşanbe'ye bavulda sucuk götürmüştüm ama Amerika biraz zor gibi ben pek ihtimal vermiyorum.

hatırladığım kadarı ile ülkeye bitki tohum yiyecek sokmak yasak formda falan işaretleniyordu. bavulda görürlerse el koyma ihtimalleri yüksek gibi geliyor bana.

abd'ye giderken kesinlikle yasak..vakumlu bile olsa çig et yasak deyip izin vermiyorlar

ABD'ye et kesinlikle yasak. Havaalanindan aldigin Burger King'i bile sokamiyorsun. Anca eyaletler arasinda sokabiliyorsun ya da ucakta ikram edildiyse.

tulumba.com

hımm şimdi tamamen atıyorum evet iyi beslenen daha zeki olur ama beslenmeyle 50 iq gibi bir fark olmaz

x geriler y yükselir ama bu büyük bi fark oluşturmaz. 10-20 puanlık bi fark oluşturur. ki bunu insan kendini geliştirerek bile yapabilir (seyler.eksisozluk.com şurada düşürdüğü gibi yükselttiği de olur.)

sonuca gelirsek x 130-140a geriler, y 100-120ye çıkar. hatta bu her insanda olmayabilir. zeka çok farklı bişiy abi.

çok kontrollü bir deney olmaz bence. çevresel faktörler de etkiler gibime geliyor.

0-12 yaş arasında olursa olabilir. Zeka gelişimi büyük oranda bu yaşlar arasında

bence Y yükselir diyemeyiz ama X'te gerileme olabilir.

duzenli protein alimiyla zeka arasinda bir baglanti olduguna dair arastirma vardi sanirim ama su an kaynak gosteremeyecegim. hatta cumhuriyetin ilk yillarinda bile bu nedenle domuz ciftligi kurulup ucuza protein saglanmasi dusunulmus.

bazi vitaminlerin degerlerinde dusus de etkili oluyor.
sciencenordic.com

Ben haftada 3 gün çıkıyorum Keçiören botanik parkında. Kalenji sponsorluğunda tabiki. Üstüme 3 kat altına sadece koşu taytı giyiyorum. Ayakkabı kulaklık falan işte boyunluk şapka. Açık Hava adamı kendine getiriyor koşu bandından oldum olası nefret ettim.

Yüzü kapatmak iyi olur. Yüz maskeleri var.

acik hava kosu antrenmaninda kosu ve kurek antreneronun farkli direktifleri vardi.

kosu antrenoru bacaklarin korunmasi ve ertesi sabah kaskati kesilmemek icin tayt veya kosuya uygun kesimde esofman derken kurek hocasi bacaklariniz soguga alissin derdi. farki daha derin spor bilgisi olanlar aciklamasini rica ediyorum ben de.

ben iki hafta once sort tisort kostum 40-45 dk, hasta olmadim ama performansim dusuktu. ama tek nedenin soguk olmadigini biliyorum.

göz her şeyi(belki de her şey olmasa bile çoğu şeyi) yakalıyor ancak beyin yetersiz kalıyor diye biliyorum ben. pek bilgim yok öyle duyduğum şeyi yazıyorum.

o zaman isin icine beyini de ekleyelim. ben farkettim gecikmeyi diyebilecegimiz max esik nedir?

Smoke yiyince 60lara düşüyor, normalde 150 fps sabit, aa 16x, dikey eşitleme kapalı.

0,8 ya da 0,08 saniye diye bir bilgi var kafamda. Kaynak veremicem

www.reddit.com

burada fighter pilots 255 fps yazmis.

25. kare muhabbeti vardı bu konuyla ilgili. ne kadar doğru bilmiyorum.

Savaş uçağı pilotları 4 milisaniye boyunca gösterilen fotograflardaki savaş uçağını tanımaya eğitiliyorlarmış. Yani sadece fark etme değil, gördüğünü tanıma.

Fark etme dediğin şey her neyse, 4 milisaniyeden daha da düşük.

nişantaşı üniversitesi'ne bak bir de.

antep universitesini bir sorusturun. ama yapanlar sirf erteleme amacli yapiyor olabilirler. uzaktan tek isletme gordum.

Mersin universitesi donemlik 1600 tl diye biliyorum, bir kontrol edin isterseniz

Ege üniversitesi e-yüksek lisans
Dersler online'dı sanırım
Fiyatlarda fena değildi araştırabilirsiniz.

ege açmıyormuş bu dönem kayıt. mersinin de kontenjanı kısıtlı fiyat çok iyi olmasına rağmen. diğerlerine bakma fırsatım henüz olmadı teşekkür ederim ama yine de

bu konular direk yok spesifik sorulari. normalde mantikli olan senin dedigin gibi ogrenci lehine cozumlenmeli. ancak sinav sonucu yerlesip kayit yaptirmama durumunda olusan bir ceza gibi yaptirim uygulanmadigini sana yokten bildirebilirler. telefonla arayip gorusmeni oneririm.

kısa paçalı dar pantol hariç ne giyerse giysin.

normalde spor giyinmeli, işe gidiyorsa casual giyinmeli.

canı nasıl isterse öyle giyinmeli. kalıplara girmemeli, kendi içinden geleni yapmalı modacıların dayattığını değil.

kısa paçalı dar pantolon, renkli pantolon, yırtık pantolon ve bol pantolon giymesin, lütfen.

en hipster detaylar icin seni suraya alalim >> lookbook.nu

immuneks ya da imutor kullanabilirsin.

Düzenli spor yapabilirsin.

Immuzinc olabilir.
Selenyum olabilir.
Gümüş iceren damla yurtdışında satılır yahut aloevera suyu olabilir.

Hergun yoğurt içine zencefil zerdecal ve tarcin tozu koy 1 er cay kaşıgi. Bu da iyi gelir.

Propolis kullanabilirsin.

Benimki de zayıf sanırım. Son zamanlarda bunu fark ettim. Ben çok yemek seçerim. Ispanak, pırasa, karnabahar, lahana yemiyorum. Hatta hayatımda yemedim diyebilirim. Benim en büyük eksikliğim sebze. Kıvırcık haricinde yeşil bir besin tüketmiyorum. Eğer siz de yemek seçiyorsanız bunu aşmaya çalışın. Sebzeler aslında çok faydalı.

Bir de düzenli sporla hiç ilgisi yok. İki yıldır lisanslı sporcuyum. Basketbola 10 yaşında başladım. Lisede hep oynadım. Spor sadece vücudunu aktif tutar. Hasta olacaksan yine olursun.

her gun düzenli ev yapımı mayası belli kefir için.

1. en iyi bağışıklık dengeli beslenme ve hareketle olur. öncelikle hayatına sporu bir rutin gibi eklemelisin. metabolizman hızlandıkça, göreceksin ki, vücudunun direnci artmış.

2. dünya kadar ilaç ve gıda takviyesi adı geçiyor. bedeninde bunları tutamıyorsan hiçbir işe yaramaz. asla tek başına bunları tüketerek bağışıklığını arttıramazsın. bunları tüketirken bir kaç kez öğününü atlasan ya da almayı bıraksan bilmelisin ki eskisinden daha kötü hasta olabilirsin. çünkü o maddeleri kanında tutabilmen için sürekli almaya devam etmen gerekir.

3. eğer alerjin yoksa doğal zencefili sana önerebilirim. ayrıca her sabah küçük bir sarımsak yutabilirsin (hap yutar gibi). ancak bunlara karşı bir hassasiyetinin ya da alerjinin olmadığına emin ol.

4. kefir de iyi bir tercih olabilir. @balik kraker+1

5. doğal yoldan vücudunun yeteceği kadar c vitaminli gıdalar tüket. portakal, greyfurt, limon vs. c vitaminini fazla almanın bir anlamı yoktur. bir mg bile fazlası hemen vücuttan idrara yoluyla atılır.

6. kaç yaşındasın bilmiyorum ama, mutlaka ama mutlaka her gün uykunu almış olarak kalk. ne fazla ne eksik.

azcık pislik direnç artırır, kirlenmekten korkmamak lazım,

Haci bagisiklik bagirsaklardan basliyor. O yuzden kefir ic yogurt ye bol bol. Bagirsak florani guclendirecek seyleri arastir internetten.

sabahları aç karna hakiki harput pekmez iç yarım çay bardağı.

değerlerine baktırdın mı düzgün bir hastanede? BAzı doktorlar gerçekten kafasından atmak için 18 parametre test yaptırıp bişeyin yok diyip yolluyor.
+pekmez ve yaşam tarzını değiştirmen diyorum sebze ağırlıklı sağlıklı beslenmelisin bunuda ay hemen sebze haşlayayım diye değil bir kaç sağlıklı beslenme kitabı okuyarak bilinçlenebilirsin ancak

immunace kullandım bende bağşılıklığım düşükken tek kutu deneyebilirsin vitamin + besin desteği ama önemli olan yeme tarzını değiştirmen, sigara içiyorsan bırak bir an önce

şeker, un ve içinde bunları barındıran hiçbir şeyi yemeyerek.

seker, unlu mamuller ve cikolata adinda satilan paket urunleri hayatindan cikarin. yogurdunuzu evde kendiniz yapin.

sporun her bunyede etkisi farklidir. spor yapan insanlarda genel olarak gozlenen; duzenli araliklarla vucut sicakligini ve dolasim hizini arttirdigin icin vucudun daha saglikli bir forma kavusmasi. ormanlik alanda(veya oksijeni yuksek olabilecek bir yerde) 30-60 dklik haftada 3 sefer tempolu spor kesinlikle olumlu yansir.

mumkunse uyku durumunuzu gozleyin yatma/kalkma saatlerinizi dikkate alin. havalandirma ve iyi uyuyamakta kaynakli sorunlar olabilir. mumkunse beyaz isiktan kacinin.