1.1 ghz çift çekirdekli, 2gb ram'li bilgisayarımda win10 var. aslına bakarsanız win8 veya 8.1'den çok farkı yok performans anlamında. tamamen aynı. spotify + firefox + word pek sorun yaratmıyor fan sesi dışında. o da sizde problem olmayabilir atom işlemci ise.

olayın altında yatan
(bkz: çoklu kişilik bozukluğu)

yazar arkadaşa hasta demiyorum ama en sonunda iki kşiyi birden oynamaya çalışmıştı son çare olarak, ama kaçamadı.

bilinen bir troll'du. el birligi ile ifsa ettiler adamin fotograflarini falan bile buldular. hesabini sildi gitti o da.

aptal bir cocuktu; ifsa edildi, utandirildi. bu...

çirkin biriymiş güya amerikadan giriyormuş sözlüğe trollüyordu biz yapsak anında silinirdik belki de faketi.

hala sözlükte, gitmedi. troll hesabını bıraktı sadece.

diğer hesabı diesel1907 diye biliyorum.

şu diesel1907'nin yazdığı hitler entry'sini nasıl buluyoruz merak ettim herkes çok övmüş

merhabalar, samsung evo mantıklı gibi. çok fiyat farkı yok. sandisk'in ultra ii modeline de bakabilirisniz, kingston'dan daha ucuz ve performans olarak daha iyi olabilir.

samsung evo 850 kullanan birisi olarak, samsung diyorum

meraklı beyin
mer'aklı selim
sıradaki bilgi
uykum geldi (bu sonuncusunu kafiyeli olsun diye yazdım)

bilsene.

profesor straples

zerafet aldatır


olası harika olurları dikkate almak istemiyorum.

bu tarz işlere ajanslar para alıyor. o yüzden yanıt yazılmıyor olabilir.

ben gene best of science diyorum :(

senin aklına gelenleri sıralasan belki biz oylasak?

neden, neden ?

ben bilmem bilim bilir (uzun oldu ama kısası şöyle; bilim bilir )

cevap kelle ( cevat kelle tiplemesinden esinlenerek )

ilk anda bunlar geldi :) belki bir şeyler çağrıştırır.

@headredhead
başkası sorsa 100 farklı isim öneririm, kendime gelince bir tane bulamıyorum (terzi, sökük falan)

bi bulduruverin be roma halkı :(

bilim ve bilmece karışımı, akılda kolay kalan ve henüz piyasada olmayan--> Bilimece

hayırlı uğurlu olsun.

John nash de sollardı
Sight club

valla yazmayacaktım ancak niye cevap vermiyorsunuz dediğiniz için yazacağım. terslemek için değil de beyin fırtınası olsun diye yazıyorum. ben de sıkı bir youtube takipçisi olarak şunu düşünüyorum, youtube kanal isimleri baya önemsiz geliyor bana. severek takip ettiğim kanallara bakıyorum da vsauce, veritasium, cgp grey, hepsi milyon aboneli kanallar olsa da sanki 10 dakikada seçilmiş isimler. daha da neler var aslında. en nihayetinde youtube gibi bir ortamda videonuzun başlığı ve de o önizleme karesi ilginin %99'unu topluyordur diye düşünüyorum hep. bir blog, website, şirket olmadığı için tek satır isimle farklı ortamlarda ilgi toplama kaygısı daha az olabilir. en nihayetinde direk göze çarpan bir içeriğiniz olacak.

@raikkonen

en güzel cevabı verdiniz, teşekkür ederim.
aslında amacım, kanalın adıyla ilgi çekmek değil, insanların beğendiği videolarım olursa, videonun altına "hangi kanal" diye baktıklarında "kaliteli" görünmesini sağlamak ve akılda kalıcı olmak.

bizim cevaplar çöpe mi gitti yani, boşuna mı fırtına estirdim beynimde :/ (baba esprileri...)

raikkonen'e ben de katılıyorum, yazıcaktım da yazmadım. günlerdir sorup duruyosun straples, seç birini başla. isim aramaktan ikinci aşamaya geçemedin, bu kadar mükemmeliyetçilikle çok zor iş yapıosundur sen :)

hocam, duyuruya gönderme yaparken (bkz: ) değil, (git: ) kullanıyoruz. duyurular görünmüyor yani.

ben halen "beynibesle"yi öneriyorum.

@sayns

maalesef öyle. tüm şartlar hazır olmadan bir işi yapamayışım yüzünden şubat ayından beri bir film izleyemedim mesela. manyağım biraz.

@whimsical

bilgi için teşekkürler. bir isim buldum sonunda :) sizinki de güzel ama o değil.

efe cast

potacast, şişenin dibi, simple pickup.

teknoseyir

radiolab, hello internet, 99% invisible bi de bazen bad voltage.

gerisihikaye

Nutrition Diva.

Dünya nereye gidiyor. 2 kişi(aleks ve hakan) herhafta bir konu seçip karşılıklı geyik yapıyorlar. Baya eğleniyorum metroda giderken işe.

tiguan

euro ncap son senelerde puanlama yöntemlerini sıklıkla değiştiriyor diye biliyorum. 2009'da 5 yıldız alarak geçmiş bir araba, 2015'te 4 yıldız almış bir arabadan daha güvenlidir demek pek doğru değilmiş. bu testler için araba sevdalıları ncap'in yanında iihs testlerini de bekliyor. onlar daha gerçekçi oluyor diyorlar.

Evet iihs testlerine ben de bakıyorum. Mazda iihs testlerinde gayet başarılı bir firma. Ancak sadece mazda 2, 2014 testinde ailenin yüz karası olarak testi geçememiş. 2015 ncap'ten ise 4 yıldız almış. Mazda cx-3'ün de 4 yıldız aldığını düşününce acaba cx-3 iihs testinden başarısız olacak mı sorusu aklıma düştü. Sonuçta cx-3 mazda 2'nin yükseltilmiş hali gibi. Bu durum beni cx-3'ü ne kadar sevmiş olsam da başka araçlar bakmaya itti.

Forester'lara baktınız mı?

www.youtube.com

şunu izledikten sonra Toyota Hilux öneririm.

Tiguan iihs testini geçememiş zaten tasarımı içi filan hoşuma gitmiyor. Forester 4 çekeri şu an satılmıyor galiba ve biraz pahalı. Hilux çok güzel araç ama kullanım amacıma uymuyor ve çok yakıyor haliyle.

Evet 100 binin biraz üzerinde Forester. Daha doğrusu 115'ten başlıyor.
Ayrıca forester sadece 4x4 satılıyor zaten. 4x4 olmayan forester hiç olmadı. Sadece forester değil diğer tüm subaru modelleri awd.

Qashqai'ların 4x4 dizel modelleri var. 130 ps'lik dci motorlu. skypack all mode diye geçiyor. 100bin civarında.

itü'nün tezli mülakatlarına girdim bakmadılar. ayrıca bölümümzdeki (çevre müh.) hocalar hiç onlara bakılmıyor, çok uğraşma falan demişti. aslında bazen sisteme upload edilen başvuru dökümanlarına bile bakmıyorlarmış. ben yine de yazdım ama uğraşıp. mülakata hazırlık oluyor.

koşu için konuşacak olursam hem performans hem kilo konusunda çok faydasını gördüm diyebilirim. gerçi bir süre sonra bırakıp yavaş sakin koşulara geçtim (%60-65 performans) o kilo konusunda daha yardımcı oldu. farkına varmadan eridiğimi hatırlıyorum. ama başlangıcı ve ilk dönem koşularımı belki high intensity olmasa da interval antrenmanlarla yapmıştım. koşu programlarını da runkeeper uygulamasında buluyordum.

Hiit tekniğinin sadece çalışma prensibi var, ayrı bir disiplin değil. Her şeye uygulayabilirsin. Yaptığın her şeyi hiit olarak yapabilirsin. Amaç belli bir süre kardiyovasküler sistemi üst limite çıkarmak, belli bir süre dinlenmek sonra tekrar aynı döngü. Bunu istersen evde damacana taşıyarak da yapabilirsin ip atlayarak da koşarak da halter kaldırarak da. Sana kalmış. Mesela 30 tekrar ip atla 10 saniye dinlenip tekrar 30 tekrar ip atla. 20 dakika boyunca yap bunu. Ya da 15 tekrar Mountain Climbers 15 tekrar Burpee 15 tekrar Jumping Jacks yap 20 saniye bekle tekrar başa dön. Daha ağır gireyim dersen 10 tekrar halter kaldır 30 tekrar ip atla 40 tekrar Kettlebell Swing yap 10 saniye dinlen başa dön. Bunların hepsi hiit. Ne yapacağın senin hayalgücüne kalmış.

oha, buldum sanırım:
en.m.wikipedia.org't_Look_Back_in_Anger

Lan ben de özlemişim bayağı. Üstteki linkteki açıklamaya ben de şaşırdım açıkçası

-----/

Noel said of the song, "[It] reminds me of a cross between "All the Young Dudes" and [something] The Beatles might have done." Of the character "Sally" referred to in the song he commented, "I don't actually know anybody called Sally. It's just a word that fit, y'know, might as well throw a girl's name in there. It's gotta guarantee somebody a shag off a bird called Sally, hasn't it?"

-------/

burda da o bölümün üstüne gelince bir açıklama çıkıyor: genius.com

3-4 defa 25 TL + 100 TL kredi ile reklam verdim fakat ne yalan söyleyeyim istediğim geri dönüşü Adwords ile alamadım. Belki anahtar kelimelerimin pahalı olmasından belki başka bir nedenden bilemiyorum.

Hocam sana önerim telefon ile kendin arayarak müşteri hizmetlerinden konuyla ilgili detaylı bilgi alman. Bıkmadan, usanmadan konuyla ilgili bilgilendiriyorlar.

support.google.com

vallaha harbiden acayip zor bi şey. ben tam etkisini bilmiyorum ancak anahtar kelimelerinizin kalite puanlarını incelediniz mi? kalite puanı ne kadar düşükse o kadar fazla para harcıyorsunuz üstlere çıkmak için. sanırım uygulamada üç farklı değişkene göre gösteriyor kalite puanını. şu sebepten dolayı düşük diyor, o yüzden ona bakmanız faydalı olabilir. puanın en önemli kriterlerinden biri de "landing page" olarak adlandırılan sayfada sık geçen kelimelerle uyumu.

yok arkadaşlar ya bi sik anlamadım. hayatımda gördüğüm en kötü hizmet.

facebook kullanışlılık olarak google'ın amına kor ayıptır söylemesi. reklamı veriyorsun, tıklama sayısı belli görüntüleme sayısı belli bütçe belli. kafa yormuyor.

adwordse para yatıracağıma gider o parayı borsaya yatırırım, onu öğrenmek daha kolay.

farkettim ben de. b.k gibi olmuş.

zaten sözlükte iyi bir şeyler olmayalı uzun zaman oldu.

adamın yaptığı tek güzel iş o, ve sen sırf bu önyargın yüzünden buna da bok atıyorsun.

adım adım gidelim. velevki önersin istemiyorsun, yani gireceğin başlığın adını tam biliyorsun demek oluyor bu. e o zaman adını gir ve enter'a bas. o başlıktasın.

sorunu çözdük.

iyi olmuş diyen niye iyi olduğunu söylese daha iyi olacak. 12 yıllık ekşi kullanıcısıyım, bence YA..AK gibi olmuş

kötü olmuş. benim de aklıma takılan bişey bu.

hayır gideceğim başlığın tam adını bilmiyorum. başlığı tam hatırlamıyorum ama başlığın atıyorum "ekşi" ile başladığını biliyorum. ekşi yazıyorum boşluk bırakıyorum diğer kelimeleri deniyorum ama bi karmaşa ile karşılaşıyorum. bana kullanışlı gelmedi. hayır ikinci kelime ile başlayanları aramak istesem ikinci kelimeyi ilk kelime olarak aratmaz mıyım? aratırım. kullanışlı yanı ne ki? ben bilemedim.

aradığımı bulamıyorum. kim yaptıysa tekrar yapsın. olmamış.

akıllandıralım derken kafayı yedirmişler aramaya. ben de beğenmedim yeni halini. nerde clairvoyance gururları nerde bu.

bana mantıklı geliyor. eskiden uzun bir başlığa gitmek için ilk kelimesini hatırlamamız gerekiyordu.veya uzun başlıkta bir kelimeyi yanlış yazarsak öneri çıkmıyordu falan. böyle daha iyi ama antika arama alışkanlığından sonra alışmak vakit alıyor.

Tableti pek kullanamıyor.

sırf internete girmek için bence çok bile
cevabım i3 gayet de alınır.

O fiyata daha iyisini bulur musun biraz araştırman mağazalara gitmen gerekebilir.

bence ne yaparsanız yapın i5'den küçük almayın.

bizde bir tane i3, 8gb ram var. win 7 64 ve ubuntu kurulu, SSD yok ama upgrade etmeyi düşünmüyoruz. sanırım sata 3 desteklemiyordu.

pek yavaş değil.

bu bilgisayar üzerinde photoshopla ya da video editle uğraşmadığımız için sorun yok.

core i3, i5 ve i7'nin en kötüsü gibi gözükse de her sene ihtiyaçlara göre yenilenen bir işlemci diye biliyorum. zira burdaki de i3 4030. baştaki 4 rakamı, zaten haswell olduğu anlamına geliyor. şu an daha yeni yeni 5. nesil çıktı.

www.sahibinden.com

bır arkadaşta bu bilgisayarın i7 lisi var, dota 2 oynuyor ve memnun. ilanları bir karıştır istersen.

10 sene önceki bi pentium işlemciyle bu dediklerini rahatça yapabiliyorum. i3 hayli hayli yeter.

Bence de i3 yeter ama 1500 liraya kadar çıkabilecekseniz kesinlikle i5'li alın bilgisayarı, benim işyerindeki bilgisayarım:

www.bimeks.com.tr

gayet memnunum. bence tek eksiği ram'in 4GB olması. Ancak ekstra RAM slotuna 70-80 lira gibi bir fiyata bir 4 daha takıp 8'e yükseltebiliyorsunuz. Ben bu bilgisayarda CATIA, NX gibi çok ciddi kaynak ihtiyacı olan programlar kullanıyorum.

Ben sirf net dizi muzik film icin celeron aldim 6 ay once. Isimi goruyor. 4 gb rami var.

İ3 oldukça yeterli .

Eğer Facebook'daki işlemci canavarı oyunlardan falan oynamayacaksa yeter.

Özellikle farmville tarzı hareketli/animasyonlu oyunlarda tırt bir işlemciyle adamı kanser edersin.

(Yaşlılar böyle oyunlara falan merak saldığı için dedim)

Bu arada i3'ün bazı modelleri i5'in çoğu modelinden daha performanslı çalışır. i5 görünce hemen i3'den iyidir mantığıyla atlamayın.

www.cpubenchmark.net

Buradan modele göre puanlarla aşağı yukarı karşılaştırabilirsin.

Bende bu konfigürasyona yakın bir laptop vardı, sıkıntı hissediyordum, harddiski SSD ile değştirince asıl suçlu ortaya çıktı. Alet şu anda çok daha iyi. Tabi bu arada belirtmekte yarar var, ben de öyle oyun falan oynamıyorum ama aynı anda da bir sürü uygulama falan çalışırken sorun çıkarmıyor. Yani bence i3 + SSD, i5 + Standart HDD den daha iyi bir ortalama performans sergiler. Dolayısıyla aradaki fiyat farkını SSD'ye harcamak daha mantıklı.

PAzar hariç, 8-24 saatleri arasında çalışma izinleri var :(

Bu saatler haricinde Polis'i arayın, gelip durduruyorlar.

kadıköy belediyesi'ne twitter'dan ulaşınca, o inşaatın çalışma saatlerine ve kurallara uyup uymadığını denetliyorlar ve sana sonra bilgi veriyorlar. diğer belediyelerin de (twitter'dan değilse bile) böyle bir hizmeti olmalı.

Gaziantep'de yaşıyorum.

Sabahtan akşama kadar çalışma saatleri adamların. Sessiz inşaat oluyor mu bilmiyorum, uzman bir arkadaş aydınlatır. Şehir içinde özellikle büyük şehirlerde bu tip seslere alışın.

155i arayın mesai saatinden sonra bu adamların gece çalışma izni var mı diyin. yoksa 6dan sonra durmak zorundalar.

çalışma izinleri yoksa durdurmak zorundalar inşaatı.
eğer varsa yapacak bir şey yok ne yazık ki :(

İstanbul'da dört bi yandan gelen inşaat sesine alıştık biz maalesef. Şikayetin faydası olacağını sanmam, pazar günü harîç.

Gaziantep için konuşuyorum mesai saatleri dışında ve hafta sonları çalışma varsa zabıtaya şikayet edebilirsin. geri kalan için maalesef yapacak bir şey yok.

bu şekilde gürültü ölçümünü Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği kapsamında, eğer bakanlıktan yetki aldılarsa, ilçe belediyeleri yapabiliyor. kadıköy yapıyor (bizzat biliyorum), üsküdar yetki almış olmasına rağmen sallamıyor. yetkiyi teslim almayan ilçelerde ise çevre ve şehircilik bakanlığına şikayet edilip ölçüm istenebilir diye düşünüyorum (yanılıyor olabilirim). eğer yanlış bakmıyorsam bu yetki devri gaziantep büyükşehir belediyesine verilmiş. orayı deneyebilirsiniz. istanbul'dan yardımcı olmaya çalıştım, pratikte bunların hepsi geçersiz olabilir. çünkü türkiye.

linkus: gurultu.cevreorman.gov.tr

anime izle. ingilizce alt yazı ile. altyazıları okurken sözlüğe bakma. izlediğin görüntülerden kelimenin anlamını çıkar. bu şekilde kafaya kazınıyor. ( anime yerine dizi vb şeyler de olabilir. telafuz içinse ingilizce diziler, kulağın duyması lazım )

yabanci dizileri orijinal dilinde izleyerek, bazen alt yazili bazen alt yazisiz. ikisi de ayri guzel oluyor, bir de turkce ve ingilizce alt yaziyi sikildikca degistiriyorum. omegle falan gibi ortamlarda da konusma pratigi yapabilirsin. amac sifirdan birsey soylemek, cumleyi kafada kurmayi ogrenmek. simdi omegle yerine baska birsey kullaniliyor da olabilir. iste oyle aninda chat yapabilecegin bir yere gir arada, yemekten sporda konserden vs vs genel gecer konulardan bahset.

Kişiliğin büyük etkisi oluyor.
Günün büyük çoğunluğunu kulağımda kulaklık, bilgisayarda bir şeyler okuyarak geçirebilen bir insanım. Hiçbir zaman ingilizce öğrenme niyetiyle ilerlemedim.

Hep yabancı olan şeyleri merak ederdim. Çocukken yabancı kanalları izlerdim, eve ilk bilgisayar alındığında hep yabancı sitelerde dolaşır, anlamasam bile okurdum.

Zamanla tamamen anlamaya başladım. İngilizce tüm dünyada konuşulduğundan inanılmaz zengin bir dil kelime açısından. Argo, bilim, teknik, tüm dünyadan bir şeyler var.

Hiçbir şey yapmasam bile amaçsızca internette dolaşırken ingilizce radyo açık oluyor, okuduğum, izlediğim şeyler de genelde ingilizce içerik. Böyle olunca kendiliğinden öğreniyorsunuz zaten.

Eğitim olarak da okuldaki derslerden başka bir şey görmedim. Gramere takılmayın lütfen. Çok sıkıcı ve kastırıcı şeyler. Onu da sağlam öğrenmek önemli ama birincil ilke olmamalı.

Bir yere önceden yazdığım yazıdan alıntı yapayım,

1. Dil en etkili kulaktan öğrenilir. Hiç farkında olmadan ve pek bir şey yapmadan sadece düzenli "ingilizceye maruz kalma" yöntemiyle bir süre içinde çoğu şeyi anlamaya başlayabilir, cümle yapılarını kavrayabilirsiniz.

Onun için en sağlam kaynak BBC Radio 4 ve World Service benim için. Her gece uykuya dalarken ve evde başka dinleyecek bir şey yoksa fonda bu radyoyu açıyorum. Bilgisayar başındayken müzik dinlemediğinde bir sekmede bu link açık kalabilir:
www.bbc.co.uk
www.bbc.co.uk
Ayrıca telefonda BBC News veya TuneIn radyo uygulamasından her an dinleyebilirsiniz.

2. www.voscreen.com
Bu site bir çeşit facebook oyunu gibi. Facebook ile giriş yapabilirsiniz. Eğer profilde bu siteyle ilgili şeylerin çıkmasını istemiyorsanız Facebook ile giriş yaparken pencere gelecek. "Okay" butonuna değil de, "Skip" butonuna basın. Çok da önemli bir şey değil aslında. Film, dizi ve reklamlardan ortama 10 saniyelik kesitler gözükecek, türkçe karşılığı olan iki seçenek gelecek ve doğru olanı seçeceksiniz. Puanı kafana takmayın, sürekli yanlış yapabilirsiniz ama dinleme ve çevirme becerisini kısa sürede sağlam etkiler.

3. www.engvid.com
Bu da gördüğüm en sağlam İngilizce öğretme sitesi. Bunu da şöyle kullanabilirsiniz,
Yukarıda "All Lessons" diye bir link var. Ona tıklayıp gelen sayfada sol tarafta istediğin seviyeyi ve konuyu seçip "Find Lessons" butonuna tıklayarak videoları getirebilirsiniz. Çoklu seviye ve konu seçimi yapabilirsiniz. Beginner olanlar başlangıç seviyesi ve çok basit anlatıyorlar konuyu. Eğer denilenlerden bir şey anlamıyorum derseniz üstte gösterdiğim iki seçeneği düzenli kullanırsanız hocaların anlattığı şeylerin neredeyse tamamı iki üç ayda anlaşılır hale gelir.

4. Aklınıza takılan kelimelerin karşılığına tureng.com'dan bakabilirsiniz, yeni öğrenme sürecinde karşılık bilmek oldukça faydalı. Dil öğrenmeye yatkınlık varsa zaten 6 ay 1 yıl içinde dizi filmleri sadece ingilizce altyazıyla izleyip çoğunu anlayabilirsiniz. O zaman da sadece aklına çok takılan kelimelerin karşılığına bakarsınız. Bir seviyeden sonra kelimeleri tahmin yetisi gelişiyor.

5. Biraz da ingilizceyi "kafaya takmak" gerekiyor. Mesela her fırsatı değerlendirmek önemli olay. Bir bebek iki üç yaşından sonra her şeyi anlayıp konuşmaya başlıyor, biz de o yöntemi uygularsak çok iyi sonuç alıyoruz. Sadece kurs ve salt ezber pek işe yaramıyor, sıkılıp bırakınca unutuluyor. Ben sevdiğim şarkının hemen sözlerine bakarım, telefonuma müziğin yanında podcast atarım, konuşma içerikli ingilizce yayınlar dinlerim. Gözüme çarpan kelimeleri dilden dile çevirmeye çalışırım, bizdeki kelimelerin ingilizcedeki karşılığını merak ederim, google'da karşılığı aratıp cümle içinde kullanımlarına bakarım ve kalıcı öğrenmiş olurum böylece. Youtube'da bilim, sanat, gezi, komedi içerikli binlerce kanal var onları izlerim, merak ettiğim konuları ingilizce forumlardan, bloglardan okurum. O ufak seviyeyi atlayıp azıcık anlamaya başlayınca işin keyfi çok güzel çıkıyor. Hadi biraz ingilizce çalışayım gibi sıkıcı bir süreçle değil de günlük hayatta keyif yaparken dil kendiliğinden gelişmiş oluyor. Şimdilik bu kadar.

hadi ya la'nın yazdığı "düzenli olarak ingilizceye maruz kalma" kesinlikle durumu en iyi açıklayan cümlelerden biri. ben de böyle öğrendim, baya ilerledim. asıl formal eğitimi 13-15 yaş arası okulda aldım. sonra bir daha ingilizce dersi görmememe rağmen hiç bi zaman gerilemedi ingilizcem. hatta ilerledi (24 yaşındayım). ben de toefl sınavına hazırlanmamı sağlayan ingilizce geliştiren kaynakları yazmıştım. umarım işinize yarar:
eksisozluk.com

lisede geliştirdim, üniversitede zaten komple ingilizce üzerinden edebiyat yapıyoruz (abd edebiyatı okuyorum).

ingilizcemi lisede geliştirdim: her sene grameri baştan sona tekrar işliyorduk, her hafta bir film izliyorduk. onun dışında ben de sürekli film izlerdim. ama telaffuz olarak geliştirmeme en çok rap müzik yardımcı oldu. sürekli zenci rapçileri dinleye dinleye şivelerine, kullandıkları argolara, jargona vs. zamanla aşina oldum. filmler ingilizce olmasa bile sürekli ingilizce altyazılı izledim.

bunun dışında bir şey yapmadım. çok fazla pratik imkanım oldu ama zaten yabancı arkadaşlar edindiğimde ingilizcem gayet iyi seviyeye ulaşmıştı.

dolayısıyla; yaklaşık onbeş yıldır ingilizcenin içindeyim, gramerin gücüne ve önemine güvenenlerdenim. o yüzden gramer gramer gramer diyorum. hatta bir kere değil, birkaç kere incelemen gerekir grameri. sonrası zaten film, dizi, müzik, kitap derken gelişecek. ingilizceyi günlük yaşamına tamamen sokman lazım.

ayrıca rusça da biliyorum, rusça pratiğim çok iyidir ama gel gör ki tembel olduğum ve gramer çok çalışmadığım için hala takıldığım nokta çok oluyor.

yani uzun lafın kısası: gramer öğrenerek.
(gramer kurallarını birkaç yıl bakmazsan unutabiliyorsun ama konuşurken hiç gramer hatası vs. yapmıyorsun. kullanım olarak kalıyor dilinde).

edit: tabi gramer dışında kişisel pratik çok önemli. iki-üç günde bir otur ingilizce bir kompozisyon yaz mesela. haftalık 10-20 kelime ezberleyeceğim de, ezberle. colloquial sözlük al, oku falan.

bunları yaparsan gerisi sebat işi. mutlaka öğrenirsin.

okulda falan herkes gibi ingilizce dersleri gördüm.

farkı yaratan kısımlar:
*17-20 yaşları arasında yazları otellerde bellboyluk yaptım.

*sürekli film izledim (ya da ne seviyorsan onu izle yabancı dilde)

* Amerika vE uK'Daki chat odalarına girip cesurca konuşmaya çalıştım.

*Bilgisayar oyunlarındaki her bilmediğim kelimeyi bir yere not aldım.

şu an: Amerikan edebiyatı mezunuyum,ingiliz filoloji üzerine master yapıyorum ve yurt dışındayım.

Gördüğüm şey;dil öğrenmek için yetenek de lazım,ama kendini o dille çevirmek ve o dile sürekli maruz kalmak en önemlisi.

ben de hadi ya la'ya katılıyorum. 2001'de üniversitede hazırlık okuyup intermediate seviyede bitirdim, onun üzerine ingilizce eğitim almadım, ders çalışmadım. bu ay yapılan yds'de puanım 89.

özellikle dili basit olan amerikan dizilerini altyazısız izliyorum yıllardır, anlamakta zorlanıyorsam ingilizce altyazı ekliyorum.

yıllar önce bir ingiliz arkadaşım vardı, zavallıyı çok uğraştırdım. söylemek istediğim sözcüğü bilmiyorsam sözlüğe bakmak yerine "dur bekle anlatıyorum" deyip -mesela kahve için- "sıcak, koyu renkli, sert içecek" diye tanım yapıyordum o da bana "kahve o" diyordu.

öğrenci evindeyken televizyonda sürekli cnbc-e falan açık olurdu, izlemesem bile kulağımda sürekli ingilizce konuşan birileri vardı.

şimdi bana gramer anlat, birine ders çalıştır deseniz önce oturup kitaba bakmam, hatırlamam gerekir ama rahat rahat konuşuyorum, dinliyorum, okuyorum.

ben geliştirmeye yazarak başladım.. penpallar edinmiştim beginner seviyesindeyken.. ilk başlarda bir emaili ya da ingilizce mektupları yazmak için saatler harcıyordum. sonra bi baktım 2-3 dakikada yazıyorum.. tabii sonra dediğim 1-2 yıl sonra.. konuşmak işi biraz farklı. gittiğim ingilizce kursu çok iyiydi. konuşma sınıfları vardı onlara katılıyordum.. bbc yi açıp uyurdum dinlerken... couchsurfing meetinglerinde yabancılarla practise yaptım çokca.
livemocha.com 'da yazdıkların düzeltiliyor bu anlamda bence başarılı bir site.

Okul

Orta+Lise+Üniversite

Üniversiteye geldiğimde zaten oldukça iyi durumdaydı. Üniversitede unuttum bile

grammari salla diyenleri salla.
benim ilgim ortaokulda basladi. sonra anadolu lisesine gittim. muzikle oldukca gelisti. hep sozleri anlamaya calisarak dinledim ve sarkilari soyledim. universitede muzik ve yabanci forumlar haricinde pek bir sey yapmadim. forumlara yazardim cok olmasa da. daha sonra ise girdikten sonra bol bol kitap okumaya ve yabanci dizi-film izlemeye basladim. uc kere kpdsye iki kere de ieltse girdim. kpdsye ilk girisimde hic calismadan 50 puan almistim, daha sonra 72 ve 90 aldim. kpdsye cesur ozturkun kitaplariyla ve bol bol kitap okuyarak basladim. ieltse de ted videolari izleyip, bbc okuyarak ve bol bol dizi-film ile hazirlanmistim. ilkinden 6 aldim ikincisinden 7 aldim. su anda da yurtdisindayim. yurtdisinda ilk baslarda konusamiyordum dusun yani, filmlerden duydugumuz o clear ingilizce yok sokaklarda. once o soku bi yasiyoruz. listening cok hizli gelisiyo yurtdisindayken, ama ben biraz turklerle cok takildigimdan konusmamda yer yer sikintilar var halen. ieltse girsem 7 alirim belki ama yurtdisinda is bulmak icin vs yeterli degil ve en onemli iletisim alani malum speaking. neyi cok yaparsan o en cok gelisiyo. benim readingim hayvan gibi iyidir, cunku cok okudum zamaninda ama speaking icin ayni seyi soyleyemeyecegim. su ana kadar derdimi anlatamadigim bir durum olmadi ama hizli degilim o kotu.

dizi-film vs de bi yere kadar yalniz unutma. ve grammar olarak da grammar in use serilerine bak. muthis seridir.

selamlari ben de bakmıştım zamanında. o acayip kapasite gösteren bataryalar gerçek değilmiş diye okumuştum.

pilin durumunu şu şekilde öğrenebilirsiniz bu arada: eksisozluk.com

tr.ifixit.com

şuan en iyi randımanı alacağın pil bu ya gider apple amcaya verirsin orijinal dediklerini takarlar. yada amerigadan siz getirirsiniz burada kendiniz içini açar takarsınız.

sizin için pili getirebilirim. hatta takabilirimde eliniz yatkın değilse.

veya Tr'de 20-25 kit olarak satılan pilden alabilirsin. onlarda ifixit gibi yapmışlar ama randıman alman zor.

strava verisi telefon gps'i mi yoksa garmin gps'i falan mıydı? bana gps ile ölçülen hızın yanlış olması normal geldi. hele telefon ise daha yüksek ihtimal. koşu hızlarında bile oldukça yanıldığı oluyor strava'nın. ben her zaman km saatini kale alıyorum.

Strava verisi telefon GPS i hocam..

Starava ya pek guvenme Runtastik i oneririm

Hocam ben ve bir arkadasim gecen sene bundan aldik. Gayet memnunuz. Sadece biraz agir ama zaten daha ustu profesyonel bir urun dusunurseniz yuklu miktarda parayi gozden cikarmaniz gerekiyor. Kisin pek kullanamadim ama genel olarak bir sikintisi yok. Alip hunharca eskitilebilecek bir bisiklet. Tipini de hos buluyorum ben :) Decathlon'daki arkadaslar da herhangi bir sikintinizda gayet yardimci oluyorlar.

bu bisiklete annem sahip (biraz garip ama öyle). gerçi ondan çok ben biniyorum. önceden dendiği gibi tek dezavantajı ağır olması. gidon, sele borusu falan çelik. sele borusunun ölçüsünden bulması da zor galiba. yazıda bahsedilen parçayı ben arayıp bulamamıştım zamanında. bi de lastikleri baya kötü ama şehir içinde henüz patlamadı 1000 kilometre sonrası. yol tutuş hiç yok gerçi. türkiye'de bunun rakibi kron xc150 gibi modeller var sanırım. ama onlar bile bundan pahalı diye biliyorum. o yüzden alınası, eğer ağırlık sorun oluyorsa yavaş yavaş hafifletilesi bir bisiklet.

bu vardı benim bildiğim: evvel.org

ayrıca burda da var bazı şeyler. ancak bunlar dergiye mi özel, yoksa daha sonra kitaplarda yayınlandı mı şu anda bilemiyorum.

www.newyorker.com

newyorker linkinde baştaki ve sondaki hariç diğerleri kitap olarak yayınlananlar ama harika oldu teşekkür ederim..
öbür link için ayrıca teşekkür ederim..çünkü, hiçbir yerde yayınlanmamış 3 hikayesini içeriyor hem de türkçe..çok teşekkür ederim..
@raikkonen

ebay.

edit ayrıca banana pi'ye de bir bakın

SAMM'den aldım. Hatta önsipariş vermiştim. Stoklara gelince hemen yolladılar valla. Fiyatı da 120 miydi neydi. Yurtdışında 35 dolar ama sanırım vergisiz hali bu. Yine yakın bir ücrete denk gelebilir. Ama emin değilim. Element14 gibi baba siteler Türkiye'deki satıcılara yönlendiriyor o yüzden tam bakamadım.

Ben samm' den aldım. 119 TL ye 2 günde elume geçti, kargo ücretsiz.

Element14 Yıldırım Elektronik'e yönlendirir. Yurtdışına gidip gelen bir tanıdığınız yok ise 120 tl civarı fiyatlar fena değildir.

göztepe soyak sitesi, 1350 tl kira. aidat ise(su, yakıt, güvenlik vs dahil) 300-350 civarı. yakıt da yakıt maşallah, kışın şort/t-shirt takılıyon evde.

suadiye 3500 - içime oturuyor ayrı...

ataşehir fetih mah 2350
dudulu natoyolu 3400
sancaktepe merkez 1200

daire mi, dükkan mı, yalı mı, çiftlik mi, ayırmamışsın? sulandırmış gibi olmayayım ama benim cebimden çıkanlar bunlar.

caddebostan 3+1 eski ev ve eski kiracıyız. 1500 lira. yan daire 3000 veriyor.

çağlayan - 850 tl

şu an acıbadem'de 1500, nisan'dan itibaren 1600 oluyor. (3+1)

geçen sene bahariye caddesi'nin iki sokak altındaydım, ev eskiydi, kira 1000 liraydı. (3+1)

iki sene önce beylikdüzü'ndeydim, 600 kira 100 aidat var idi. (1+1)

istinye - 1000 idi aralıkta. tasındık.

Kadıköy boğa 1100

Fulya 2+1 1400

buyukcekmece 1+1 850, 100 lira da aidat var.

Macbook air al.

@alperz +1

Ben Smyrna'yı sakın dinleme :P O bir şeytan(oha)

Şakası bir yana, usta gömmüşsün güzelim bilgisayarı ve işletim sistemini. Mac kesinlikle tiki bilgisayarı falan değil. Tam bir idiot-proof cihaz. Tekerlek de ters değil. İstersen tersine çevirebilirsin ama.

muhtemelen fazla fiyatı da olmayan bir şey arıyorsun. dolayısıyla mac book air biraz fazla kaçar. amd orta sınıf işlemcili veya i3-i5 işlemcili, minimum 4gb ram'i olan, oyun oynamayacağını varsayarsak ekran kartının aman aman olmadığı 800-1500 lira aralığındaki bilgisayarlar seni üzmez.


marka şunu al diyenlere de kulak asma pek. bilgisayar işi şans işi.

4.nesil i3/i5 + ssd yeter bence.

(git: www.airbnb.com.tr)
nasıl yapıldığını bilmiyorum.

youtube ile;

img.labnol.org

www.labnol.org

video splash page diye de arayabilirsin. spotfiy yapıyordu bir ara. youtube ile yapmak zor olabilir, zira hala youtube'u flash ile oynatan tarayıcılar var. kullanıcıyı zorda bırakmaya gerek yok. onun yerine html5 ile yapman daha iyi olur. çok da zor değil zaten. html5 desteklemeyen tarayıcılarda ya da mobil cihazlarda da resim gösterecek şekilde ayarlanabilir böylece.

Iade edin neden çözmeye çalışıyorsunuz ki?

daha öncede sorunlarınızı yazmıştınız iade edebiliyorsanız iade edin.

Bu kadar sorunluysa cihaz, aldığınız yere götürmek mantıklı, bir de isterseniz bilgisayarınızı onarın gibi bir şey varsa cihazı fabrika ayarlarına döndürmeyi deneyebilirsiniz (bkz: kullanım kılavuzu: kurtarma-onarma modu) Fakat cihazı ilk siz açıp kurulumunu (windows kullanıcı adı-pc adı) yaptıysanız, fabrika ayarlarına dönmek çözüm olmayabilir.

Islerimi kor topal halledebiliyorum. Elimin altinda bilgisayar surekli lazim. Ondan goturemiyorum

enteresan problemlermiş vallahi. yeni bilgisayar olduğu için herhalde bi sürü bloatware yazılım vardır antivirüs, malware koruma gibi. onları silerdim öncelikle. sadece yönetici izniyle çalışma durumu için aklıma sadece kullanıcılarla alakalı bi durumu getirdi. chrome'u konuk hesaptan yüklemiş falan olabilir misiniz? ya da bilgisayarda birden fazla hesap varsa onlar karışmıştır belki. her neyse, windows'ta uygalamanın kısayoluna sağ tıklayıp özellikler diyince sürekli administrator olarak açma seçeneği vardı.

ben yeni bilgisayar aldığımda interneti çok yavaştı. özellikle aynı ağda bir mac bilgisayar varsa sürünüyordu. modemin kanal ayarını 6'dan (bazen 11 de seçili oluyor) otomatiğe geçirdim. yeni aldığınız bilgisayar, modemin ayarlanmadığı daha farklı ve yeni kablosuz frekanslarında çalışıyor olabilir.

@kosun lan mevzu var adlı arkadaşın sayesinde sorunu şimdilik çözdüm. yeni kullanıcı ekledim düzeldi. ilk kullanıcıyı da sildim

havaşgeçmez ordan. kadıköy'e inip sahil yolundan giden otobüslere (4,16 vb.), bostancı sarı dolmuşlarına veya taksiye bineceksin (taksi çok yazmaz 10-12 tl falan en fazla).

Geçmez. Kadıköy'de inip Bostancı'ya giden sarı dolmuşlarla gidebilirsin.

sabihada sahilden giden ekspres iett otobüsleri var. numaralarını unuttum. kadıköye gitmenize gerek yok. sahilden giden iett otobüsüne binip bostancı'da inebilirsiniz. ordan da sarı dolmuşla göztepe park'ın önüne kadar gelebilirsiniz.

E-9 Bostancı otobüsüne binip Bostancıda inin. (Son durak)
Oradan Kadıköy'e giden sarı dolmuşlara binip Göztepe ışıklarda inin.
Boşuna Kadıköy'e gidip yolu uzatmanıza gerek yok.

genel olarak öyle. lityum piller 100%'e yaklaşıkça daha yavaş şarj edilmeli ki ısınmasınlar, kapasitelerini daha uzun süre koruyabilsinler. önceden de böyleydi aslında 7'den 8'e değişen bir şey yok.

ayrıca güncelleme yapınca bütün uygulamaların push bildirimleri, arka plan güncellemeleri falan kendiliğinden tekrar açılıyor. eğer önceden bunları kapattıysanız şarjın normale dönmesi için tekrar kapatmanız gerekebilir.

Baska fikri ve deneyimi olan?

haritadan baktığım kadarıyla, uzunçayırdan metrobüse binip, zincirlikuyuda inip, gayrettepe metrosuna aktarma yapıp, levent istasyonunda inip biraz yürüyerek gidebilir. ne kadar sürer tam emin değilim ama bir saati geçeceğini sanmıyorum.

En hızlı yolu, bir şekilde vapura ulaşıp, kabataşa geçip, füniküler ile taksim'e çıkılıp, metro ile gidilmesi gerek.

hocam göztepe'nin hangi göztepe olduğu daha önemli bence. e-5 mi? minibüs caddesi mi? bağdat caddesi mi? hepsinde de metrobüse vasıta + metrobüs + metro en fazla 1 saat 15 dakka sürer diyorum. 50 dakkaya gidip geldiğim de oluyor maslak'a göztepe'den.

metrobüsü kullanarak çok rahat 1 saatte varır.

göztepe minibüs yolu - e 5 arası

iş çıkışına denk gelmeyecekse, levent - zincirlikuyu otobüsle 10 dk. zincirlikuyu - söğütlüçeşme 20 bilemedin 25 dk. söğütlüçeşme - göztepe otobüsle veya dolmuşla 20 dk desen hadi yine iyisin bir saat sürmüyor.

staj demişsin tabii iş çıkışına denk gelir. bu sürelere araç bekleme + trafik olarak bir yarım saat ekle. ama her gün başa olur. ben etiler - beylerbeyi arasını bazen 35 dkda bazen 1 saat 50 dkda gidiyorum. kısmet bu işler.

geç abicim, geç tabi yaa. ne bekliyorsun. zaman ilerliyor tasarım anlayışları değişiyor. niye geride kalıyorsun göz göre göre. al o ios 8'i, köhne devlet dairesi gibi ios tasarımından (2 sene önce bayıla bayıla bakıyorduk da devir değişiyor işte) kurtul.

şu an mevcut sürüm ios 8.1.2 ve (sürüm üzrinde ne kadar iyileştirmeler yapılsada) iPhone 4'ü çekilmez bir hale getirecek. ios 8 yeni nesiller (iPhone 5 ve üstü, iPad air 1-2 vs) için çıktı. o yüzden internetten nasıl yapıldığını araştırıp 7.1.1'i indirin telefonunuza. Ben iPhone 4s'imi ios 8'e güncellediğim için çok pişman oldum. 8.1.2'de biraz azaldı şikayetler ama 7.1.1'de kalsaydım diyorum şu anda. iPhone 4 ve 4s için en iyi sürüm 7 sürümü.

ipad 4 benimki

Gorsel hafiza tekniklerini kullan. Hani bi ara tv de reklamlari bolca donerdi ben hala o reklamlardaki seyleri hatirlarim mesela. google a gorsel hafiza teknikleri diye yazip aratirsan bircok sey cikacaktir karsina, burda yazarak anlatamam.

denildiği gibi, yazın. 1 kere yazmak yeterli olmuyorsa tekrar tekrar yazın. birkaç defa yazınca ister istemez akılda kalıyor. :)

yaz +1 ama kitap kelimeleri ile değil, kendi kelimelerinle yaz. yani oku ve baka baka yaz ama basitleştir, değiştir. kendin baştan tanım yarat.

birebir ezberlenmesi gereken durumlarda ise parçalara böl. 4 kelimelik parçalara mesela, üstüne ekleye ekleye git.

ezberlemek istiyorsan yaz. öğrenmeye çalışıyorsan şema çıkar. bu tanım kavram nedir? konunun diğer kollarıyla bağlantısı/farklılığı nerededir? niye böyle bi şeye ihtiyaç var gibisinden. bence daha iyi oluyor.

"aklında tutamama nedenin, onu öğrenmek ve anlamak yerine kelime kelime ezberlemeye çalışmandır, öğrendiğin ve anladığın şeyi ezberlemen gerekmez bile"

@trumanshow +1

aynı maddeyi her gün hatırlatabilen uygulama ben de bakındım ama apple'ın kendi anımsatıcılar uygulaması dışında bunu güzel yapabileni yok. o her gün bildirim gönderiyor. wunderlist diye güzel bi alternatif de var ama o her gün bildirim yapamıyor, sadece bir kere.

1- onlar veriyor. Ben bilgisayarlısına girmiştim o yüzden müsvette kağıdı verdiler sadece

2-evet böyle tripler var ama ücretsiz bi dolap ve kilit veriyolar tüm eşyalarınızı oraya bırakıyorsunuz yani bi sorun yok

3-sadece ses kaydı. Yanınızda not götüremezsiniz ama ezberlediklerinizi müsvette kağıdına yazarsanız speaking sırasında kağıda baka baka konuşabilirsiniz

1- Evet, bilgisayarda giriyorsunuz sinava ama musvette de veriyorlar.

2- Var ama dolap veriyorlar.

3- Ses kaydi. Sinava ilk girince hatirladiginiz seyleri hemen kagida yazarsaniz speakingde onlara bakabilirsiniz.

1- şahsen istemedim ama elinizde bulunan 3 sayfa kağıdı almak kaydıyla yeni 3 sayfa kağıt veriyorlar diye biliyorum.

sağ tık birimi genişet. oda olmazsa yedekle ve biçimlendir diğer bölümüde sil yeni disk oluştur.

ss ekledim hocam. diğer ayrılan parçaları sildim boş alan olarak eklendiler ama genişletme seçeneği kapalı ne yapmam lazım? ayrıca silmeseçeneği de kapalı

aynısı bana olmuştu çözememiştim.

alp9900 haydaaaa gel de uğraş şimdi

usb diskteki bölümleri kaldırmak için diskpart kullanılabilir sanıyorum. bölümler dahil her şey gider ama. formatın hormonlusu gibi bi şey. istediğiniz bu mudur bilemiyorum. windows command line ile yapabiliyorsunuz.

knowledge.seagate.com

teamviewer varsa bağlanıp bakayım.

raikkonen hocam dediğiniz sitedeki yönergeleri izleyip clear yaptım ve tamamen gitti şuan biçimlendiremiyorum. disk yöneticisinde de çıkmıyor artık.

partition wizart ayarında programlardan biriyle bak orda boş partition vardır hepsini silip tek partitionda birleştirirsen hallolur.

aynısı bana da oldu, diskpart komutuyla çözülür.

photoshopun kucuk boyutlu dosyalarda renderingi kotu. kucuk bi resimse illustrator'de yap.

konu maalesef o değil, kastım o değil zira. çok büyük boyutlu bir sayfada çalışırken de aynı durum var.

photoshopunda problem var o zaman. zira Type > Anti alias disinda hic bi yerde hic bi ayar text kalitesinde bariz bir degisim yaratmaz.

edit: crackli adobe urunlerinde boyle sacma sapan problemler olusabiliyor maalesef.

şimdi photoshop pek bilmediğim için garip olacak ama olay yeni macbook pro'nun retina ekranıyla da alakalı olabilir. cs6 için aynı bir güncelleme ile retina uyumluluğu getirildi diye biliyorum. o güncelleme yoksa böyle bir sorun yaşıyor olabilirsin.

@raikkonen
evet olay bununla alakalı gibi görünüyor yaptığım araştırmalara göre fakat adobe updater'da bir türlü herhangi bir güncelleme göremiyorum işin ilginç yani o. bilgi ver kısmından normalde 'düşük çözünürlükte aç' kendinden işaretli ve onu kaldıramıyorum.

oyle bi starbucks yok. olsaydi kapatirlardi

dediğin yerlerde bulması zordur bence öyle bir starbucks. merkezden uzaklaşmak lazım. mesela selamiçeşme starbucks'ın üst katı baya boş olur.

Bağdat caddesi caribou alt kat çok sessiz fiyatlar starbucksla aynı

bence baya abartmış.

abartmış. istanbul'un %99'u köylü, deprem olunca sağ kalanların hepsi memleketine dönecektir. sivasın nüfusu 10 katlayacaktır.

kalan binaları falan da askerler korur, dafyar tatbikatları boşuna yapılmıyor.

yollar zaten tıkalı, deprem olunca insanlar arabaya binip kaçmaz genelde duruma bakarlar birkaç gün.

bu entry biraz abartı ama o başlıkta meşhur başka bir entry vardı, o çok gerçekçiydi mesela. bulursam ekleyeceğim.

@divit %99 köylü diyorsun da depremden etkilenecek asıl kısım kıyı şeridindeki ilçeler. alt kesimin çoğu da oralarda yaşamıyor.

edit: eksisozluk.com
eksisozluk.com

Varsa şekliniz 22 Kasım 2014 istanbul depremi başlığına bekleriz :))

Şaka tabi Allah deprem vermesin ama arkadas abartmış

entryi okurken the walking deads i izler gibi hissettim kendimi nedense :)

çok uzun ve kaliteli olduğunu düşündüğüm şu entry'yi okumanızı şiddetle öneririm,

eksisozluk.com

senaryo bana korkunç ve biraz abartılı geldi ama entry'yi yazan kişinin çok bilgili olduğunu düşünüyorum. o senaryo dışındaki tüm bölümlerde çok mantıklı geldi bana yazdıkları. haliyle ister istemez o senaryosunun da makul olduğunu düşünmek zorunda hissediyorum.

bir yerden bir yere göç etmek öyle kolay olmuyor, sivas'ın nüfusu ona katlanmaz yani. 99 depreminden sonra insanlar hala akın akın kocaeli'ye gelmekte, kaynaklar burada çok çünkü. o yolların kapanması filan hep gerçek, 99 depreminde kocaeli içinde normalde 10 dakikalık yol 2 saatte gidilebilmişti. açlık, susuzluk, barınma gibi sorunlar mutlaka olacaktır. yine 99 depreminde yaz olduğu için sokakta, çadırda yatabildik, hava soğuyana kadar fahiş fiyata da olsa barakalar da yapabildik ama soğukta bunlar mümkün olmayacaktır. krizden nemalanmaya çalışan birsürü soyguncu çıkacaktır ortaya, ölüleri soyacaklardır. bunlar hep yaşanmış şeyler ne yazık ki. kocaeli'nin yanında ona iyi kötü destek olan 15 milyonluk şehir vardı, o 15 milyonluk şehir yıkıldığında yanında kimse olamayacak.

haklı olduğu konular var ama en basitinden başlayayım; herkesin çadıra ihtiyacı olmayacak. misafirhaneler, kışlalar, yatakhaneler, yurtlar hatta kapalı spor salonları afetlerde afetzedelerin kullanımına açılır.

istanbul çölün ortasında da durmuyor. su sıkıntısı çıkabilir ama denildiği gibi binlerce kamyonluk bir olay değil bu. istanbul baştan sona yıkılmayacak. yıkılan semtleri başka semtler düzeltecek, böyle düşünün.

afet anında seferberlik ilan edilmez. fakat asker yardım için bölgedeki tüm birlikleri teyakkuza geçirebilir.

kamu hizmetleri de bölgelere kurulan çadırlarda devam ettirilir. van'da bunun örneği yaşandı. prefabrik okullar, sağlık ocakları kuruldu.

ve unutmayın, istanbul'daki bir depremde dost düşman tüm ülkeler birlik olup buraya akacaktır. 17 ağustos depreminde bölgeye ulaşan ilk ekip israil'dir. bunu unutmayın.

eksisozluk.com
şöyle de bir entry var.

tabi benim dediğim durum ilk şokun atlatıldığı ilk 1 aylık kısım. yoksa istanbula meteor düşse jupiter çarpsa yine de dışarıya göç olmaz.

99'da bizim apartmanda çizik bile yoktu ama herkes evini satıp ataşehire taşınmıştı tabanı kayalık diye dedikodu çıktığı için. bu durumda da illaki köylerine göçecekler, özellikle boktan semtlerde yaşayanlar direkt gider daha sonra geri gelmek üzere.
kıyı kesimi baya bi kentsel dönüşüme girdiği için daha az etkilenecektir diye düşünüyorum.

tabi depremden ne anlıyoruz o da başka. mesela plazalar yıkılacak mı sayıyoruz? maslak-levent bölgesi yıkılırsa uluslarası şirketler bile göte gelir

hepsi olabilecek seyler cok buyuk kaos yasanacagini dusunuyorum.

resmen aklına gelen her sistemi çökertmiş ve biraz uçmuş. "o çöker, bu çöker, yaa aslında şu da çökse" gibi fantastik bir şey olmuş bence. ben anladığım kısmı söyleyeyim, istanbul'un 5-6 tane barajı ayrıca şehir dışından gelen iki su kaynağı da var. onlardan biri melen'in kapasitesi zaten baya büyük (söyleyin entrysinde bunu da çökertsin). istanbul'un en büyük içme suyu arıtma tesisi ömerli 3 farklı kaynaktan (ömerli, darlık ve melen) su alır, 5 tane birbirinden bağımsız arıtma tesisinde arıtır ve şehre (avrupa yakası dahil) farklı isale hatlarından gönderilir. yani hepsinin aynı anda işlevsiz hale gelmesi imkansız gibi bir şey. üstelik bu tesislerin her biri kişi başı günde 100 litre su tüketimine göre inşa edilmiştir. arkadaşın "herkes günde 4 pet şişe içse" hesabını da güzelce karşılar yani. afet zamanı ben musluk suyu içemem erikli pet isterim diyen de çıkmaz heralde.

Kritik soru su: Elektrik su gibi alt yapi hizmetleri ne kadar aksayacak? Eger buyuk bir aksaklik olacaksa arkadas hakli. Buyuk bir aksaklik olmayacaksa felaket o kadar buyumez.

Kesine yakin olacagini bildigimiz altyapi sorunlari: telefon, internet ve karayolu trafigi en azindan 1 hafta iptal. Sehirici trafigi de eger kilitli olursa bu durum diger altyapilarin saglanmasini engelleyebilir.

depremi izmit'te yasamis ve ailesinden birkac kisi kaybetmis birisi olarak sunu soyleyebilirim, hastanelerin felaket aninda dogru durust isleyecegini dusunmek abesle istigaldir. binlerce, on binlerce insana bakmak zorunda kalacak hastanelerde bir film dahi cekilemeyecek, gorunurde bir seyi olmayan insanlar ic kanamadan olecek.
olen insanlarin bir yerden bir yere defin icin goturulmesi ancak ve ancak akraba es dost imkanlariyla mumkun olacak. bize oyle oldu.

uzun zaman sokakta yattik kalktik, evin tam karsisi mezarlikti, kucuk bir koy orasi ve onlarca insanin cenazesine sahit olduk. istanbul'da olusacak tabloyu hayal dahi etmek istemiyorum, zira uc bes gunden sonra kaldirilamayacak cenazelerden gercekten de butun sehri koku saracak, hastaliklar basgosterecek. yazin hele, bu durum cok daha ciddi sorunlara yol acacak. tum bu ortamdan sehrin su sebekelerinin etkilenmeyecegini dusunmek de sacmalik. sadece izmit'te gunlerce su akmadi. elektrik olmadi. bir sans eseri istanbul'da yasayan teyzemlerin sag oldugunu ogrendik -depremin izmit'te degil istanbul'da oldugunu saniyorduk cunku. yanimiza gelmeleri uc gun surdu cunku izmit'e giden yollar kapaliydi.

izmit'te yasanan deprem kucucuk, binde bir olcekte bir modeldi bence istanbul depremi icin, daha da yazardim yasanan drami ve mahrumiyeti, ama ellerime titreme geldi hatirlamak on bes sene sonra bile nasil da can yakiyor.

alınır bence. ipad 2 bile ios 8'i aldığına göre mininin ios 9'u alması çok mümkün.

mini'nin içindeki a5 işlemci. yani iphone 4s ve ipad 2 ile aynı. ios'un normal döngüsü devam ederse a5 işlemciler bu 9. güncellemeyi almayacak gibi gözüküyor. ama mini'nin hala satılıyor olmasından dolayı, sizin gibi yeni satın alanları mağdur etmemek adına, ios 9 mecburen minilere gelecek diyenler de var. yani kimse bilmiyor gibi bi şey.

Evet hala storeda satilmasi benim de kafami kurcaliyor. O yuzden bile alacagini dusunuyorum. :/

200 daha verin retina alın.

Hayir fiyat siniri bu @orhantv

retinalısını alın özellik bakımından çok daha üstün. ios 7'de bile hafiften kasıyor bende var, kullanmıyorum bile fakat kullanırken biraz sıkıntılı oluyor.

edit: fiyat sınırı buymuş, o zaman birisinde kullanmadan almayın bence. kendiniz görün nasıl olduğunu.

ios 9'u alabilir de almayadabilir kesin bir şey yok. vermiyoruz da diyebilirler.

ipad mini ios 8 ile tam anlamıyla yavaşladı.

hiç gereği yok.

kullanım zevki sıfır şu an. bir bucuk yılı geçti hala kullanıyorum ama fiyasko.

ikinci el retinalar 600 liraya rahat bulunur. güven telkin eden birilerini bulmanız zor olmaz mevzuu 2.el tablet ise.

Bimekste tab 4 pro falan çok ucuz, bir bak sitesinden. 460 liraya falan tab 4 alabilirsin sanırım.

direk laps diye makarna yersen zararlı ama güzel soslarla (kıyma-mantar-tavuk) ve yoğurtla yersen gayet iyi bir besin. glisemik indeksi bazı meyvelerden bile düşük diye kalmış aklımda.

pilav yemektense daha mantıklı bence. zaten sebzeli falan yapınca üçte ikisi sebze oluyor.

markalar arasındaki farkı bilmiyorum tabi. ama tam buğday olursa b vitamini yönünden de zengin olur.

sağlıklı değildir. bulgur çok daha iyidir. makarna şekeri hızlı yükseltir, işlemden geçtiği için nişasta oranı fazladır. değerli kısımları bulgura göre azaltılmıştır.

işlenen hiçbir şey hamından daha iyi değil hocam. benim bilimsel bulduğum ve beslenme felsefemin temeli kabul ettiğim şey bu.

prof. dr. ahmet aydın hocama selam olsun.

şüphesiz ki o karbonhidratların en besleyicisidir.

pilav günahtır, makarna sevap makarna yiyin yedirin. istediğiniz sosla da yiyin yedirin.

RAmen

yiyiyor muyuz yemiyor muyuz? kime inanalım?

Bence kalorisi çok yüksek değil, %10 da protein oranı var. Ben besleyici buluyorum. Soslarını çok yağlı vs. yapmazsanız gayet güzel bir yiyecek. Fiyatı da kıstas. Bulgurdan iyi değil ama bulgur kadar lezzetsiz de değil tabii. :) Yine de pirinçten çok daha iyi bir seçenek.

hocam glisemik indeksi çok yüksek değil mi? yeyin diyenler acaba neye dayanarak diyor bunu? insan şurada 10 bin yıldır tarım yapıyorsa milyon yıldır glisemik indeksi çok düşük şeyler yiyordu -et, yağ vs.-

ayrıca içindeki yüzde 10 luk protein yararlılığı nedir? ya da diğer temel bileşenlerin? sütte kalsiyum çok diye diyetisyenler kemiklere faydalı olduğunu idda eder ama sütteki kalsiyum emilmez. hatta süt içenlerde kemik kırıkları daha fazla görülür belli bir yaştan sonra.bu diyetisyenlerdeki düz mantık milleti obez yaptı.

et, sebze ve türevlerine kıyasla insan doğasına uzak bir besin diyorum nacizane.

nimettir saygımız sonsuz. o ayrı :)

Dori me, Interimo , Ayapare, Dorime , RAmeno, RAmeno

aynen, ben de ne kadar sağlıklı olduğunu sorguladım geçen aylarda. her ne kadar evde pişiyor, sağlıklıdır kafası olsa da, makarna da işlenmiş bir ürün. fabrikada yapılıyor diye demiyorum ama en nihayetinde o da ruşeymi ve kepeğinden ayrılmış beyaz undan elde ediliyor (yamuluyorsam düzeltin). büyük ihtimal hayatınızı kurtarmayacak ama tam buğday olanını tercih etmekte fayda var.

tam buğday öneriliyor ama sanırım o da kan şekerini normalden fazla yükseltiyor gibisinden eleştiriler okudum.

Net cevap veriyorum.

Sağlıklı mı sağlıksız mı sorusunu nasıl ele aldığına bağlı. Cevaplara bakınca
kilo yapar = sağlıksız

veya kalorili=sağlıksız gibi bazı denklemler gördüm sanki ama bunlar %100 doğru değil. Yani illa ki bu denklemlere uyan bir çok gıda vardır ama bir gıda düşük kalorili veya kilo yapmıyor diye sağlıklı diyemeyiz. Misal Coca cola zero. Kalorisi neredeyse sıfır. Ama sağlıksızlığın kitabı yazılsa adı coca cola zero olurdu.

Sağlıklı olup olmadığını anlamak için şöyle bazı kriterler var (yine tamamen doğru diyemesek de)

Düşük glisemik indeksliyse daha sağlıklıdır.

Makarna'nın (durum buğdayından üretileninden bahsediyorum) glisemik indeksi 50.

Yani ne düşük ne yüksek.

Misal bulgurunki de orta, 45.

Fakat dediğim gibi sırf glisemik indeks bir şey ifade etmez.

Un haline getirilmiş her türlü madde aslında zararlıdır. Makarnadaki karbonhidratlar rafine karbonhidratlardır. Tahıl un haline geitirilince zararlı olduğunu söylemiştim. BU nedenle tam tahıllı ekmek yiyebilirsiniz ama beyaz unlu ekmek yemeyin derler.

Linkini bulunca da buraya koyacam. Bayağı büyük bir araştırma vardı. Denek kadınları iki gruba ayırıyorlardı. Bir gurup pirinçli, makarnalı, patatesli besinlerle besleniyorlar uzun süre diğerleri, bulgurlu, tam tahıllı, kepekli, lifli besinlerle. Makarna falan yiyen kadınlarda tip 2 diyabet görülme sıklığı diğer gruptaki kadınlardan çok daha yüksek çıkmıştı.

Özetin özeti: Sağlıklı değil. Arada bir zevk olsun, damağın şenlensin diye yiyebilirsin elbet ama makarna sağlıklı ya diyip her gün makarnaya abanmamak lazım.

En basitinden tahıl ürünü ve gluten içeriyor. Inflammatory Rating değeri de orta seviyelerde. Ağır sağlıksız bir gıda diyemeyiz ama herhangi bir şekilde tüketilmesi gerekmiyor. Makarnadan alacaklarını enflamasyon rating'i çok daha düşük, insüline elleşmeyen ve gluten içermeyen gıdalardan da sağlayabilirsin. Kompleks veya basit NŞA'da dışarıdan özellikle karbonhidrat alımına ihtiyacın yok zaten.

1 porsiyondan ne olacakye tabi allasen, alabiliyorsan kepekli al, tam buğday al, ama yanında bir şeylerle ya da üstünde az yağlı sosla yediğinde gerçekten besleyici.

evde içiyorsanız kavanoza doldurun olmaz mı, bu reina şişelerinden biz de kullanıyoruz daha hastanelik olan çıkmadı

o kapaktan alacağın alüminyum partikülleri, kutu kola vs. den aldığının yanında sıfır kalır, bence dert edecek bişey yok

Çantada taşıyorum iki tane. sağda solda dolduruyorum. Bazen günde 3er kez doldurrduğum oluyor. Vücuda metal alınması hastan elik etmez genelde. Demir emilimini azaltır, kalsiyum vs gibi şeylere sebep olur. Kanser bile belki.

Kutu kola vs de içmiyorum. Hatta fabrikasyon bir şey tüketmiyorum neredeyse hiç.. Ambalajlı, kutulu, poşetli yani.

onlar cidden zararli. cozum ise mantar tipa.

Herkesin su konusundaki hassasiyetini anlıyorum. Ancak çevre mühendisliği bitirmiş ve bilumum su arıtma dersleri almış biri olarak düşünüyorum ama aluminyumun bu gibi ufak dozlarla insana nasıl zararlı olacağını kavrayamıyorum. Hatta tam aksine aluminyum içme sularının arıtımında çöktürücü kimyasal olarak dozlanır bol bol (alum diye geçer). Doldurduğunuz suyun alum ile çöktürme işleminden geçmiş olması bile yüksek ihtimal.

İkide bir bu hatayı veriyor site

Internal Server Error

The server encountered an internal error or misconfiguration and was unable to complete your request.
Please contact the server administrator to inform of the time the error occurred and of anything you might have done that may have caused the error.

More information about this error may be available in the server error log.

Web Server at @domain_name@

natro'da yavaşlık sorunu var sanırım. Wordpress'e de optimize değil diyorlarsa kapatsınlar dükkanı.

Ben bir kaç gündür turhost.com'u kullanıyorum. Şu an için memnunum. Fiyatları da natro'ya göre çok uygun.

ben de wordpress falan pek anlamam ama websitelerin hızını ölçen, hangi elementlerin siteyi yavaşlattığını söyleyen siteler var. Sizin sorununuza tanı koyamayabilir ama yine de deneyin derim, belki bir ipucu olur:

gtmetrix.com
www.webpagetest.org

amına kodumun server'ı cevap bile vermiyor artık.
site düşüp duruyor ikide bir.

Wp eklentileriyle birlikte optimize edilmediği sürece çok kaynak tüketebiliyor. Hosting firmaları da paylaşımlı hosting hesaplarına bir çok limit koyduğu için yavaşlama yaşanabiliyor. Ama herhangi bir eklenti olmadan, daha kimse girmeden siten 15 saniyede açılıyorsa sorun adamlardadır.

eklenti dediler, şimdi eklentileri gözden geçiriyorum.

Sorun çözüldü. Natro halletti.

paylaşım sınırlama :)

annenle konuşursan sorunu çözersin. neden kırılsın ki?

bence bazı gönderilerini annen için engelleyebilirsin. Yani sadece görmesini istediğin gönderileri görsün. neden olmasın?

engelle geç ya ne kadar büyütüyorsunuz bu şeyleri. bütün akrabalarımı engelledim, benle yaşıt kuzenleri de online görmekten men ettim. kafam rahat.

sorarsa bıraktım ben orayı de

bizim de anneannemiz facebook dünyasına hızlı bir giriş yaptı. bizim çözüm biraz aşağılık:

facebook'a pek hakim değil. bizi bozan garip bi yorum yaparsa bilgisayardan onun hesabına girip yaptığı yorumu siliyoruz. yazdığı yorumu bi daha istese de bulamaz zaten, fark etmiyor.

facebook'u kapattım olayı çözmez daha çok kırarsın. bak ben yıllardır facebook falan kullanmamama rağmen kullandığımı ama onları engellediğimi falan zannediyorlar. açık açık konuş bence. ya da bence en mantıklısı o paylaşım sınırlama gibi bi şey varsa o.

Annenizin hesabına girip kendinizi bulun. Burada arkadaşınız ve takip ediliyor yazan yer goreceksiniz.takipteki tik'i kaldırın. En azından sizi sürekli duvarında görmez. Özellikle aratıp görmesi lazım.

güncellemelerden sonra otomatik olarak bluetooth açılıyor nedense. onu fark etmişsinizdir heralde. eğer siz kapattıysanız, bazı güncellemelerde tüm uygulamaların arka plan veri indirme izinleri, baya şarj yiyen push bildirimleri tekrar açılıyor. tekrar onları kapatmanız gerekebilir.

yatağının başucuna ajanda tarzı defter koy yatmadan önce tüm notlarına ona geçir, gün gün ara sıra kontrol et.

Not almakla ilgili sıkıntım yok ama çoook fazla alıyorum sanırım sıkıntım bu, neyi not alayım neyi almayayım bilemiyorum ve tekrar geri dönüp notları okumayı çekici kılacak tavsiyelere ihtiyacım var.

geçen aylarda David allen adlı adamın "Getting things done" adlı kitabına göz gezdirdim. O da not almanın kötü bir alışkanlık olduğunu söylüyor. Alınan notların sadece yazılmakla kaldığını insanların geriye dönüp bakmadığını anlatıyor.

Not almak kadar o notların düzenlenmesi gerektiğini falan söylüyor. Yani gelen kutusu gibi her şeyi kaydettiğiniz bir ortam varsa, her cuma orayı düzenlemelisiniz diyor.

Aynı zamanda aldığınız notlar, yapılacaklar tarzı bir şeyse, not defteri veya listesi yerine takvim kullanın diyor. Eğer bir işi belirlediğiniz zamanda yapmazsanız, ileriki bir tarihe tekrar yazmak zorunda kalacaksınız diyor. O tekrar yazma işi sizi dürtükleyecek ve işleri yapmanızı sağlayacak diyor.

Kitabın ufak bir kısmını hızlıca özet geçmeye çalıştım, belki bir çıkış noktası olur size.

aynı sorun bende de var..

Keep kullanıyorum. Hem çok basit ve sade hem de foto yükleme, alarm kurma, arşivleme vs vs gibi bir ton özelliği var.

erteleme problemin vardır belki.

cosmos'u izledim. hatta Carl Sagan'ın Kozmos kitabını da okudum.

Büyük tasarım ve zamanın kısa tarihini yazdım listeye, teşekkürler :)

hmm hocam uzaydan kastına apollo/nasa programları falan dahilse, tom wolfe'un the right stuff diye mercury programlarını anlatan klasik bir kitabı varmış, ben de yeni edindim. henüz okumadım ama kendisinin yazıları inanılmaz oluyor.

büyük patlamanın günışığı - marc graud www.idefix.com

Hiç Yoktan Bir Evren - Lawrance M. Krauss www.idefix.com

Evrenin Zarafeti - brian greene www.idefix.com

saklı gerçekler - brian greene www.idefix.com

Evrenin Dokusu Uzay, Zaman ve Gerçekliğin Dokusu - brian greene www.idefix.com

evren nasıl oluştu - halil kırbıyık www.idefix.com

çoklu evrenler - john gribbin www.idefix.com

ilk üç dakika - steven weinberg www.idefix.com

göreleliğin anlamı - einstein www.idefix.com

şimdilik aklıma gelenler bunlar. son bir yılda okuduğum ve beğendiklerim. Bir iki tane daha vardı da unuttum.

Kesinlikle Charles Seife'nin alfa ve omega'sı. Metis Bilim serisine dahil. Bu güne kadar okuduğum en yetkin kaynak olmakla birlikte oldukça günceldir. Müthiş bir bilimsel temeli var. Ve oldukça anlaşılır. Zamanın Kısa Tarihi gibi televize bir kitap değildir. O da iyidir ama bu arada okumadan geçme. Carl Sagan gibi uzaya bakıp heyecanlanalım, gözlerimiz dolsun mantığı yerine astronomi ve astrofizik bilimlerini aristo ve keplerden alıp git gide daha da derinleşerek anlatıyor. Ve insanlığın önüne çıkan engelleri ve astronominin/gözlem meselesinin nasıl bir bilimsel birikim olduğunu dehşet verici bir biçimde gösteriyor. Dediğim gibi herhalde türkçe çevirisi olan ve discovery channel belgeseline benzemeyen en iyi kitap bu. Aklıma getirdiğin iyi oldu tekrar açıp karıştırayım. :)

cok yuksek ihtimalle FastStone Photo Resizer yapiyor

fotoşop'ta ekşınla yapabilin.
biraz yoğunum nasıl yapılacağını hazırlayacak vaktim yok ama şurada tarif ediyor ingilizce biliyorsanız göz atın işinizi görecektir.
www.tjhole.com

hiç olmazsa, bi ekşın hazırlar yollarım sana.

irfanview'ın da toplu düzenleme olayı var, baya güzel.

Faststone photo resizer bu işi çok güzel yapıyor

Jpg mini portable indir :)

300dpi veya 1500000dpi olması web için sorun değil. sizin sorununuz çözünürlük. photoshop varsa action kaydedip batch olarak 5dkda halledebilirsiniz. kaliteyi 7 civarına çözünürlüğü de sayfanıza uygun hale getirirseniz dosya başına 200-300kb sınırına inersiniz. belki daha da inebilir çözünürlüğe bağlı olarak.

alternatif olmasi acisindan : pix resizer

(bkz: photo magician)

bana dandik cin mali gibi geldi bu urun. daha sikilmaya vakit kalmadan elde kalacak gibi.

bence çok güzel ama kamera takılabilenlerden olursa daha iyi.

quadcopter kameralı olmalı. bir de bu çok dandik.

abi biraz mantık hatası yokmu üründe? uçak tarzında yapılmış ancak pervaneler yukarı yönlü hani helikopter dizaynında. nası uçacak bu?

ayrıca elde kalması çok güç çünkü bu modeller köpük gibi yumuşak ama sıkı bir malzemeden yapılıyor

uçmasına uçabilir ama garip bir ürünmüş. banggood.com gibi sitelerde microquad'lar satılıyor 15 dolara. millet alıp oynuyor valla evin içinde. onlara bakın bence.

basit bir oyuncak bu sadece haberiniz olsun, kamera filan takılmaz yani ağırlık kaldırmaz.

ayrıca sadece iphone ya da ipad ile kumanda ediliyor, kumandası yok.

alinacaksa adam akilli ar.drone yada phantom alinmali. bu iki kullanimdan sonra zaten kendisini infilak eder.

190 liraya alacağın quadcopter dandiktir. Sen sıkılmadan o kendi kendini attırır zaten. :)

20 dolara cok daha guzel ve ufagini alabilirsin

cheerson cx-10, banggood ya da dx'te var.

syma x5c veya jjrc h8c. baslangic icin en uygun ozellik ve fiyatlarda ooanlar bunlar.

quadcopter harika bir hediye olur ama bu linkteki dandik.

2005 suzuka olabilir. sıralamadaki yağmur nedeniyle 17. başlamış ve son turda fisicella'yı geçmişti.

izleyelim: vimeo.com

çok büyük adamsın!

rica ederim. raikkonen'in 2005 sezonu (ve o senenin mclaren mp4-20 aracı) takıntımdır. bahsettiğiniz tanıma uyan bir diğer yarış da monza 2005'tir aslında. raikkonen orda 11. başlayıp öttürecekken lastiği patlamıştı. kazansaydı heralde baya bi ses getirirdi suzuka kadar.

çocukluğuma gittim ya şahaneymiş hakaten

Raikkonen helal be abi!

10 sekme ve 1080p filmler konusunda emin değilim ama fiyatı çok iyiymiş.
en azından 5 sekme ve 720p rahat izlersin :)

2gb ram sekmeleri zorlayabilir.
misal bende şu an 11 sekmesi açık olan chrome, tek başına minimum 1.6 gb kullanmakta.
eklentileri saymadım bile.
hatta buyrun:
i.imgur.com
tabi bu alette 8gb ram var, sistem ona göre rahat rahat kullanıyor ram'i ama 2gb olunca ufak yavaşlıklar sezebilirsiniz.

intel hd graphics'in hangi versiyonu olduğunu göremedim linkte. özellikle hdmi ile 1080p takılacaksanız ona da bir bakın bence. ancak bende hd graphics 2000 olan bi bilgisayar var. 1080p ekranda güzel çalışıyor. gerçi benimkinin işlemcisi zayıf, 1080p video açsam baya zorlanıyor.

Aynı sitede şu notebook var. www.hizlial.com 50 tl daha ucuz aynı gibi geldi bana.

@creepy islemcisi daha zayif.

arasıra photoshoptan kastın çok ağır işler değilse bence 4gb ram de işini görür.

ayrıca bu tip günlük kullanım için air bence kesinlikle tercih edilmeli.

4gb ram ile 8-10 sekme ve bir kac program acikken donen yuvarlagi bolca goren var yorumlarda.. o yuzden uzun vadeli 8 dusundum..

Olay daha cok air mi retina pro mu suan.

pro diyorum. ama neden? çünki pro retina ekran biliyosunuz.

retina ekran sayesinde değebilir. retina ve air arasındaki kilo ve kalınlık farkları iyice azaldı artık. ayrıca artık retina macbook'larda da ramler değişmiyor maalesef.

siktiri çekebilirler. sonuçta vizem ne oldu diye gidip soramazsınız. beklemekten başka çareniz yok. süreci "5 Aralık'ta uçağım var" diyip hiç uzatamazsınız. Üzgünüm.

uçak 5 aralıktaysa gitmeye mecbursun zaten. her yolu denemelisin.
ayıbı yok.

Ayıbı yok ama. konsolosluk Tamam gel senin uçak 5 aralık'taymış. dosyalarını öne alalım der mi ki?

ben ayıbı yok diyerek gideceğim. bu işler de pek belli olmaz, belki gözden kaçmıştır, o ek dilekçe yüzünden gerilere düşmüştür falan. gerçi konsolosluk bahçesine bile giremem gibi :)

abi niye gidemeyesin, bence git konuş. durumu izah et. bu tip durumlarda siktir çekme ihtimalleri de var ama ben çok gördüm böyle konsoloslukla konuşup süreci hızlandıranları. ben de polonya için uçak cumartesi günüyken cuma akşamı kargo firmasını kovalayarak saat 6:30'da falan alabilmiştim pasaportu. idata'yı darla, konsolosluğu darla, germanie gib meine passport plz de. ilgisiz kalacaklarını düşünmüyorum.

gidin konuşun. yardımcı olurlar. istanbul konsolosluğuna telefonla ulaşmak imkansız. ama alternatif olarak faks çekebilirsiniz. fakslara bakıyorlar.

maile cevap atmıyorlar bazzen ama faksa yanıt verirler gerçi 2 gün kalmış

Arkadaşlar sağolun. Gittim konuştum ama sallamadılar. Daha doğrusu yarın gel dediler. Daha uçağa vakit varmış (!?) yeterince acele bulmadilar demek bu durumu.

Bu arada okul hayatim boyunca calistigim aile sirketimizdi olay. Diploma almak icin zorunlu staj yapmam gerekiyordu bu nedenle iki sene ayrildim sgk'dan. Okuldan mezun olunca geri dondum dogal olarak. Heralde kafalari karisti bu durumdan.

Öncelikle bootstrap.min.css değil bootstrap.css kullanın. Daha anlaşılır olacaktır.

İkinci olarak bootstrap'in kendi sitesinde

getbootstrap.com

grid yapısı altında bulabilirsin. Burayı incelemeden ilerlemen zor olacaktır.

container - fixed width
container-fluid - fluid width

amma velakin iki örneğin yapısı farklı, birinde önce navbar var ki navbar 100% width
navbar içinde container var,


diğeri önce container sonra navbar var

abi niye öyle css dosyasında arıyorsun ki? chrome'dan sağ tıkla öğeyi incele de. dom ağacını görebilirsin. birinde önce container sonra jumbotron yapmış, diğerinde önce jumbotron sonra container.

@saygilarefendim:öneri için teşekkürler. notepad ++'da düzeltmeyi denemiştim, orada beceremeyince word'de { ve } karakterlerini find replace kullanarak biraz daha anlaşılır yapmıştım. ben de benden kaynaklanıyor sanıyordum :)

bahsettiğin siteyi biraz incelemiştim, daha çok zaman harcamam gerekiyor.

@selam: fixed width ve fluid width yazman çok işime yaradı, yukarıdaki sitede hemen gözüme çarptı. ama halen çözemedim sorumu.

@eksi sozlukte eksiyen adam: teşekkürler, bunu bilmiyordum. peki burada örneğin dar olan sayfadaki container'ın genişliğini nasıl artırabileceğiz? Burada değiştirebileceğim bir parametre var mı? Şu an sadece padding veya margin değiştirebildim mesela.

:: buldum parametreleri galiba. çok teşekkür ederim tekrar.

ikisi arasındaki fark selam'ın dediği gibi bence de. ancak senin istediğin şey sanırım ilk linkten daha geniş bir bölümü kaplaması ama ikincisi gibi tam ekran olmaması değil mi? istediğin şeyler bootstap'te şu şekilde kodlu olabilir:


@media (min-width: 768px) {
.container {
width: 750px;
}
}
@media (min-width: 992px) {
.container {
width: 970px;
}
}
@media (min-width: 1200px) {
.container {
width: 1170px;
}

gördüğün gibi her ekran boyutu için farklı bir genişliği var. senin buradan elle tek tek değiştirmen bootstrap'te bazı başka şeyleri bozabilir. en iyisi arkadaşların dediği gibi bootstrap'in css dosyasında değişiklik yapmadan kendi css'inle onun koşullarının üzerine başka koşullar getirmen. ben hep bu yönte tavsiyeler okudum.

illa kökten değişsin diyorsan bootstrap customize sayfasından da yapabilirsin. burada farklı ekranlar için farklı container boyutlarını girebilirsin temizinden.

getbootstrap.com

edit: biraz bakındım. bootstrap'ten ayrı bir css dosyasında

.container {
max-width: 90%
}

yaparak genişletebiliyorsun tek satırla. ama dediğim gibi bootstrap'in farklı ekranlara göre ayarlanmış olmasından dolayı ekran boyutunu küçültünce kayıyor her şey. bunun sebebi (yukarıda gördüğün üzere) 768 px üzeri cihazlar için sabit genişlikler varken, 768px altındakiler için container genişliği %100 olarak atanmış. yani ekranın neyse, o. max-width yaparsak 768px altı cihazlar için bu ayarı değiştirmiş oluyoruz. beyin jimnastiği oldu benim için de. umarım yanılmıyorumdur.

pirince yatıralım ?

pirinc falan bilgisayara olmaz. hic acma gece oyle kalsin. yarin dogru teknik servise.
basima geldi, biliyorum.

zor zamanlarında ilham için bunu izleyebilirsin. yağmur altında sırılsıklam kalan bilgisayar 1 hafta açılmadan bekletiliyor. hatta vantilatör önüne konuyor bi müddet sonra. sonucu da sürpriz olsun (böyle diyince sürprizi bozuldu gerçi).

www.youtube.com