türkçe yapmanın bir artı ya da eksisi yok. iş mülakatı değil sonuçta.

gayet net duyuluyor. mulakat dilinin karara bi etkisi yok.

sesle ilgili bir problem yok gayet net duyuluyor. şüpheniz varsa görüşmeyi türkçe seçin, bir etkisi yok.

gayet duyuluyor rahat olun. türkçe de yap mülakatı sorun olmaz

ben mülakatı ingilizce seçmeme rağmen konsolosluk görevlisi (amerikalı) benimle türkçe konuşmuştu, seçtiğin gibi olmayabiliyor herhalde. ses gayet net oluyor. ayrıca gitme sebebin ne bilmiyorum, ben akademik konferans için vize alacaktım ve mülakat toplam 2 dakika sürmüştü. sebebin makulse kısa sürer diye tahmin ediyorum, gerilmeye hiç gerek yok.

Kalan belgeleri teslim edersiniz ve belirtirsiniz kabul mektubum henüz gelmedi diye, idata konsolosluğa göndermeyip bekliyor o zaman, siz gidip ekliyorsunuz o belgeyi sonradan. randevu&para yanmıyor böylece. ama kaç güne kadar beklerler bilmiyorum benim gördüğüm 2 gündü.

Benim de basima aynisi gelmisti. Ben okulla baglanti kurdum direkt onlar bana e-mail olark tarayip attilar. Boyle birsey yapman mumkun degil mi?

Ben de zamaninda e-mail ciktisini alip götürmüstüm, orijinali postayla gec gelmisti.

@kullanıcıadımbuolsun direkt konsoloslukta oluyor ulusal vize randevuları o yüzden böyle bir seçeneğim yok sanırım

@superfluid ve @chitosan, zaten çabuk hallolsun diye postayla yollamasınlar, tarayıp yollasınlar istedim o bile yok elimde.

meğer haberleştiğim sekreter hastaymış, hocaya mail attım o halletmeye çalışacak umarım mektup işini. olmadı pazartesi konsolosluğu arayacağım. teşekkürler herkese.

alintiyi mot a mot yapmayip istedigin gibi toparlayarak parantez icinde versen? (Drucker, 19xx) gibi mesela.

öncelikle kolay gelsin umarım tez vakitte biter.

xfestos'a çok katılıyorum, anladığın şekliyle kendi cümlelerinle yazsan her türlü daha hayırlı.

"Doğrudan alıntı yapılan kısımlar orijinal kaynaktaki ile aynı heceleme, yazım ve noktalamaya sahip olmalıdır. Orijinal kaynakta heceleme hatası olsa bile değiştirilmeden aynen bırakılmalıdır. Eğer kaynakta okuyucunun kafasını karıştırabilecek bir yazım, heceleme ya da noktalama hatası varsa, söz konusu hatadan hemen sonra [orijinal hali] ifadesi kullanılabilir."

Bilimsel Yayınlarda Kaynak Gösterme, Tablo ve Şekil Oluşturma Rehberi APA 6 Kuralları
www.tk.org.tr

Not: Psikiyatrist ya da klinik psikolog değilim, başka bir alanda psikoloji masterı yapıyorum dolayısıyla yazacaklarım kesin bilgi olmayabilir.

Merhaba, durumunuz anksiyete (kaygı) bozukluğunu işaret ediyor gibi duruyor. Antidepresanlar anksiyete tedavisinde de kullanılabiliyor, dolayısıyla orada bir sorun yok. Ama Prozac ve Xanax'ı birlikte vermiş olması bana da ilginç geldi. Belki ağır bir tablonuz olduğunu düşündü. İçinize sinmediyse bir doktora daha gidin bence.

Gecen kis ben de benzer bir duyuru acmistim. Silmisim duyuruyu ama kopyasi duruyormus, onu kopyalayip yapistirayim.

"Bir arkadaşım var, bu arkadaşım ezelden beri şeftali yiyemez. Tüylerinden huylanır. Bir iki kere ben de soyup yedirmiştim. Şimdi bu arkadaşı benden çok olmasın, bir uçak korkusu var. Birisi de "Psikiyatriste git, Xanax yazsın" demiş. Bu da gitmiş psikiyatriste. Anlatmış, uçaktan korkuyorum diye. Toplam 1 dakika soru-cevap şeklinde konuşmuşlar. Doktor "Çocukluk nasıldı", "Ananız, babanız?", "Başka fobileriniz var mı" dye sormuş ve o da şeftaliyi söylemiş. Doktorun suratı öyle bir değişmiş ki, arkadaş "Uçuş yalan oldu, çünkü hastaneye kapatılıyorum az sonra" diye korkmuş. Doktor "Çocukluktan gelen bozukluklar var, bazı şeyler içinizde büyük korku yaratmış" diyerek üç ilaç vermiş ve en az 9 ay kullanmasını istemiş. Biri antidepresan, diğerleri sakinleştirici. Arkadaşım depresyon veya benzeri bir şikayeti yok, hatta neşeli ve uçak/şeftali dışında fonksiyonel bir arkadaş ama "Anksiyete bozukluğu tamam da, bu kadar ilaca ihtiyacım olana kadar nasıl fark etmedik" ve "Gerçekten bu kadar ilaca ihtiyacım var mı. Acaba önce bir psikolog veya terapistle mi görüşsem" diye soruyor. Çok fena korkmuş durumda üç ilacı birden görünce."


Buradan insanlar "Oha, bunun icin uc ilac ne" demisti. Bir de bir psikiyatrin esi buradaymis, o da goruslerini "Duzgun bir psikiyatr bulsun. Bu adam buyuk olasilikla ilac firmalari ile anlasmis ve herkese her seyi dayiyor" diye yonlendirmisti. Arkadasim sonra baska bir psikiyatra gitti. Yine uc ilac aldi ama her zaman kullanacagi degil, stresli zamanlarinda kullanacagi ilaclar oldu. Bir yandan zaten terapiye devam ediyor. Seftali ne durumda, bilmiyorum.

Doktor biliyordur, belki ihtiyaciniz vardir gercekten. Arkadasimin basindan boyle bir durum gecti. O yuzden tek doktorun teshisine guvenmekte zorlaniyorum. Doktorun dediginin ustune benim laf etme hakkim yok ama siz de baska bir doktora gorunseniz?

@aycho
çocuklukta yaşananlar mevzusu bende de açıldı. bu semptomlar çocuklukta yaşananların dışa vurumu dedi doktor. ama basit şeyler ilaçla gider bunlar dedi.
çocukluk mevzusunu psikoterapi yoluyla bulmayı ve çözmeyi amaçlıyorum.

@quotes
prozac düzenli. xanax ise dideral yetmedi, damla yetmedi hala endişe gitmiyorsa xanax vur dedi. yani yalnızca çok gerekli durumda.

çüş... doktor degilim ama gorus sormussun soyleyeyim: baska bir problemin oldugunu soylemediysen yani depresyonda falan olduguna dair bir sey cikacak bir muhabbetiniz olmadiyse, derdin heyecansa, prozac ve xanax olayina girme hocam gerek falan yok. prozac yan etkisiz ve risksiz bir ilac degil. genel olarak SSRI ler oyle degil yani. xanax ise zaten bir nukleer bomba heyecan icin.

dideral yani propranolol senin durumunda her tecrubeli kisinin kullandigi standart ilactir. televizyondaki sahnedeki unlulerin kaninda bulunur. damla hakkinda yorumum yok ne oldugunu bilmiyorum.

prozac arada alinacak bir ilac degil etkisi de ani degil zaten gunler sonra etkisini duzenli kullanimla gosterecek bir sey. ama onu nda yan etkileri var ve kiminda kalici etkileri bulunabiliyor nadir de olsa (biraksan bile).

sen prozac ile xanax i bosver simdilik. dideral vs. gayet ise yarar bir sure dene. hala heyecanina care olmazsa (ki olacaktir bence) baska bir doktora git, durumunu anlat ve antidepresan istemedigini de bastan soyle, baska cozumlere yonlendirsinler.

ya, çok dürtüsel yazıyorum, sadece ilaçları okudum: hekimin karşısında tecrübesizlikle tuhaf davranmış olabilirsin de xanax ve dideral ve oral damla? oha, oha! başka hekimle konuşun.

bu arada dideral direk heyecanini almaz, heyecanin fiziksel etkilerini alir. yani adrenailn basinca vucut gelen terleme titreme duzgun konusamama vs. gider. cogu kisi mesela insan onunde konusmaktan cok heyecanli ve amator gozukmekten korkarlar. heyecanli gozukme korkusu gecince heyecanin kendisi de gecer buyuk olcude.

ve dideral psikiyatrik bir ilac degil, oldukca da guvenli bir ilac, muhtemelen problemini tek basina cozecektir. verdigi damla nedir?

Ya birader ben anlamıyorum niye gidiyorsunuz şu doktor mudur nedir? Gel burada kapı gibi duyuru var, en doğrusu en iyisi burada güzel kardeşim ya

Doktora güvenmediyseniz hiçbirini almayın başka doktora gidin.
Yapmamanız gereken şey yarım yamalak kendinize göre tedavi etmeye çalışmak.

Onu alayım bunu almayayım yok.

merhaba, bana yollayabilirsin.

hemence gönderiyorum.

pasla bakalım.

"quotes"e göndermiştim hocam. ilgileneceğini belirtmişti. bu yüzden vaktinizi almak istemem. bir problem çıkarsa size ulaşacağım. teşekkürler. :)

evimizi birkaç kere pireler istila etti. ilaçlanınca geçiyor. ikinci pire basmasında iki kere ilaçlatmamız gerekmişti ama, iyi bir ilaçlama şirketi bulmanız lazım.

bir de etrafta hayvan yoksa pire olmaz. pire olduğundan emin misiniz?

pire değildir. anadoluda bazı yerlerde üvez adını verdikleri minik sivrisinektir o. uçarlar. ondandır.

@quotes, alt kata annem arada sokak kedilerini sokuyor beslemek için. bu zamana kadar yoktu ama anlamadım ben de. yürünecek gibi bile değildi

ulan ben kaşınmaya başladım ya. piredir pire. amk onların ben. dilerim eve götürmemişsindir. kaşıntın geçer de, binayı ve evleri komple ilaçlatmanız lazım. 2 sene önce ki duyurum;
www.eksiduyuru.com

hala kaşınıyorum amk ya

evet pire basmış :/ öncelikle acınızı paylaşıyorum. çok üzüldüm ve biraz kaşınmaya başladım.

önceden olmamasının, şimdi olmasının sebebi pirelerin üreme mevsimine girmiş olmamız bahar itibariyle. alt katı üst katı tüm evi ilaçlatın çünkü kesin eve de getirdiniz pire. evi ilaçlatırken gardrop kapılarını falan da açın ki kıyafetlerin arasında vesaire bir şey kalmasın. kedileri evin içine almayın ya da hepsine pire tedavisi yaptırın.

geçmiş olsun. umarım kısa sürede atlatırsınız :/

Evet piredir. Geçen seneye kadar "pire insanda yaşamaz. Geçicidir vs. derdim ama geçen sene ablamın evini pire basınca dünyanın kaç bucak olduğunu gördüm. Exponential ürüyorlar. 2 gün sonra evde çifte attıra attıra dolaştırırlar sizi. Hemen evi, hatta apartmanı ilaçlatın. Biz 3 kere ilaçlatmıştık, ancak geçmişti. Geçmiş olsun.

@acemi Başlığı yanlış yerde açtığım için silindi, okuyamadım yazılanları :(

Erasmus bitene kadar takil iste ayrilip ne yapacaksin? Erasmustan sonra okuz olur ortaklik biter.

cevap vermiştim tekrar vereyim; erasmus bitene kadar takıl sonra ayrıl, sürdûrûlebilir bir ilişki yok. kızın sicili temiz değil, aldatır seni. ciddi ilişki düşünmeden takılınır ancak.

www.youtube.com

Çok düşünme.

vadesi zaten 9 ayda dolmuyor mu? bu kadar ciddi düşünmenin manası ne?

Bu kişiyle evlenmeyi mi planlıyordun ki?

Niyetine uymuyorsa uyan birini bulsan iyi olur. Kızın niyeti nasılsa ayrılacağını bildiği biriyle takılmak gibi görünüyor.

o kizdan acilen ayrılman gerek. seni cepte tutuyor gibi. kıza takılıyorsan da ciddi düşünme.

Cevap çok basit ve ortada kardeş.

Bir de şuna dikkat et. Buradan aldığın gazla "bitecek zaten" hissiyatını kıza çok belli edersen bir anda değerli adam olursun. Üstüne düşmeye başlar. Senin de yelkenler suya iner daha da bağlanırsın. Sonra kızın yine üstüne düşmeye başlarsın bu sefer tekmeyi yersin. Bunları yaşamamak için çok belli etmeden kafanda sil.. Sen de başkalarına yürü belli etmeden. Eğlence yaşındasın daha ne istiyorsun..?

Stalk konusunda, eski sevgilisini arada sırada stalklamadığını söyleyen yalancıdır bence. O normal bir şey. Senin görmen talihsiz olmuş.

Esas sorun başkasıyla yazışıp üstüne yalan söylemesi bence. Ciddi görmemeye çalış bu ilişkiyi, kızın görmediği çok açık. Takılın. Bu şartlarda uzak mesafe sürdürebilmek de mümkün değil. Kızdan ayrılırsan evde sorun yaşayabilirsin, birinizin taşınması falan gerekebilir. Bence rahatını bozmaya değmez.

twelfth +1

o döngüye kapılmamak önemli.
duygu ve düşüncelerini belli etmeden erasmus bitene kadar takıl, sonra zaten kendiliğinden bitecek.

Umursamamaya bak, ama en nihayetinde sana kendini kötü hissettiriyorsa ayrıl.

Erasmus bitene kadar takıl sonrasında koyar geçersin.

bu dediklerini göz önünde bulundurunca ciddi bir şey olmayacağı aşikar takılırsın işte yaşamadığın şeyleri yaşa,dene öyle bir dönem olarak düşün dönünce de ayrılırsın hayat nihayetinde böyle bir şey. burada ana kavram 'bağlanmamak' alnımızda gavat yazmıyorsa o kızla olmaz zaten.

Bu tarz uzun cümleleri önce google translate'de bir çevirin ve sonradan cilalama yapın, bence iyi oluyor.

DEHB, düşük eğitim başarısı ve ömür boyu kazancın az olması nedeniyle ömür boyu süren vergiler ve ödenen sosyal katkı yüzünden uzun vadeli mali kayıplara neden olur.

sizin gümrükte oy kullanma şansınız olur belki -yani havaalanında- onun şartlarına bi bakın derim
yurtdışında ikametiniz olmadan ydışı seçmen kütüğüne yazılamazsınız o mümkün değil.

yurtdisi secmen kutukleri yurtdisinda ikamet kaydi yaptirmis olan kisilere gore sekillendi zaten. ancak gumruk kapilarinda kullanilabilir, onlarin sartlarina bakiniz derim. (havaalanlarinda hangi sartlarda, ne sekilde oy kullaniliyor gibi)

Yurtdışı seçmen kütüğüne kayıtlı değilseniz havalimanında oy kullanamıyorsunuz. (Referandumda öyleydi en azından, genel seçimlerde de farklı olduğunu sanmıyorum)

Benim oy yandi o zaman, tesekkurler hepinize.

her kedinin kendine has huyu vardır.

muhtemelen sıkıldı o an sevilmekten. kediler aşırı başına buyruk ve bencil yaratıklardır. cigerdelen'in dediklerine ek olarak, kuyruğunu sallıyorsa rahatsız olmuştur, kuyruğu kabarmışsa çok sinirlenmiş demektir.

kedi sevmeyi zaten öğrenemezsin. çünkü o kadar dengesizler ki bir gün bayıldıkları bir şey ertesi gün işkence olabiliyor. telepatik güçlerinle kediyi anlayarak seversen olur. ama yine de bir anda pati yersin.

kediler her zaman rahatsız olduğu için dişlemez eğer ısırmadan sadece ağzında geveliyorsa oyun oynuyordur.

kediler cok iyi sevimli hayvanlar ama bildigin orospucocugu hepsi. sagi solu belli olmuyor ibnelerin. sen eve uzgun geliyorsun o senden daha uzgun oluyor, sen eve atarli gergin geliyorsun ibnetor senden daha fazla atar yapiyor. köpek öyle degil ama lan . dünyanin baska bir ucunda yetismis bir köpekle karsi karsiya gel ve köpege türkce olarak "kanka bu yaptiklari ibnelik amina koyum de mi lan" bakisi at, sonra köpek sana "haklisin kardes ama hayat bu iste" bakisi atip kuyrugunu sallayarak bacaklarinin arasinda dolanir.

insan gibiler ya şeker gibisi de var hepsini gömmeyelim. benim fakültede sürekli beslediğim bir kedi vardı uyurken, yerken, yürürken her türlü muameleyi hoş görürdü mesela. ben sinirlenirdim bazen bi' dengesiz gelip uyurken hırpalayınca ama kedi sadece başını öteki tarafa çevirir kafasını bile kaldırmazdı. yaşlıydı baya belki ondan bi bilgelik gelmiştir.

Geciyor o kabarik cizikler ya.

dövme çok daha iç deriye işler kedi tırmığının oraya ulaşması mümkün değil pek.

teşekkür ederim ikinize de, bekleyeceğim geçmesini artık.

benim dövmemin üstü jiletle kesilmişti bi kere yanlışlıkla, üstünde daha kalın bir deri oluştuğu için dövme o kısımda daha silik gözüküyor. ama biraz derindi o kesik. pek bir şey olacağını sanmıyorum yani.

oxford
yale + podcast/videocast
harvard
mit

diye aratirsan buluyorsun. bir de torrent'te ttc diye arat.

örnek: oyc.yale.edu

teşekkürler atmacaged

örnek 2: webcast.berkeley.edu

itunes u'da var bir şeyler.

youtube'da hepsi var.

playlist/sayfa linkleri alabilir miyim lütfen?
ben bu arama fasilitlerini kullanmak konusunda renk değiştiremeyen bir bukalemun kadar beceriksizim.

örnek 3 oldu: podcasts.ox.ac.uk

open courseware yazıp aratırsanız hepsini bulursunuz.ya da açık ders yazınca da bulabiliyorsunuz.onun dışında üni.lerin sayfalarında bulursunuz.
youtube en rahatı hepsi bir arada.

teşekkürler arkadaşlar.
şöyle bir şey de buldum yorumlar doğrultusunda arayarak www.harvard.edu

fakat itunes gibi apple yazılımları hakkında hiçbir fikrim yok. o_0 öğrenmeyi deneyeceğim.

itunes u sadece ipad iphone gibi apple ürünleriyle mi kullanılabiliyor?
bilgisayarımda itunes u'yu nasıl kullanabilirim?

edit: bıldım: www.youtube.com

tek kal tabii ki. sosyalleşir, ingilizcen ilerler.

yurtdışında tanıdıklardan ve türklerden mümkün mertebe uzak durmak lazım.

merhaba. erasmus'ta hayatı öğrenmek gibi bir durumun söz konusu olduğunu hiç sanmıyorum. daha rahat bir öğrencilik hayatı yaşıyorsun, sorumlulukların epey azalıyor.

bence eğer epey yakınsanız arkadaşınla birlikte gidin. sosyalleşmek iyi güzel ama insana bazen öyle bir geliyorlar ki, o sosyalleştiğin insanlarla kurduğun yüzeysel ilişkiler sana yetmeyebiliyor. fakat oradaki öteki türklerle takılmayın. ingilizce konuşun.

spagetti de bolonez en lezzetli ve ve en ekonomiği. istersen tarifini verebilirim

Nerede oturuyorsun? İstersen taze makarna yapıp gönderebilirim sana. Pesta sosuyla severim ben... tarif istersen veririm.

En basiti makarnayı yapıp koca bir kaşık dolusu tukaş paprika sosuyla karıştırmak. Onun dışında sebze soteleyip karıştırabilirsiniz, fırın varsa fırında makarna yapabilirsiniz, fırın varsa lazanya işine girebilirsiniz (meşakkatlidir biraz), dondurulmuş renkli biber alıp onla renklendirebilirsiniz vs vs

basit olmasına gerek yok, lezzetli olması lazım pestoyu ben tercih etmiyorum onu da elemiştim direkt. yer istanbul malzeme bulmam da zor olmaz tek istediğim güzel olsun.

mantarlı yapabilirsin. mantar ve renkli biberleri pişirip krema ekliyorsun, hem görüntüsü güzel hem de lezzetli oluyor. krema sevmiyorsan bunun domatesli versiyonu da yapılabilir.

çeşitli sebzeleri uzun şeritler halinde kesip sos yapabilirsin kabak, mantar, biber gibi...

veya ton balığı, dereotu, mısır vs kullanabilirsin.

bir de ıspanak, fesleğen ve sevdiğin peynirler olabilir. aklıma gelenler bunlar...

közlenmiş patlıcan, domates ve sarımsaklı sos yapabilirsin. çok güzel oluyor.

öncelikli sorularım: neden? yani kaba, öğrenmesi zor bir dil.

ikincisi almanca veya ingilizce biliyor musun?

üç niçin öğreneceksin?

dört manyak mısın?

Öğrenmek zorundayım. Geçmem gereken sınav var. İngilizcem çok iyi diyebiliriz. Almancam tamamen sıfır.
Teşekkürler.

Bu dilin adını bile öğrenememiştim, iyi oldu. Teşekkürler. Kursa düzenli gidemeyebilirim. Onun yerine online kaynaklar veya dvd gibi şeylerle gün içinde ve akşam çalışayım diyorum.

google'a learn dutch online yazarsanız birtakım inglizce kaynaklara ulaşırsınız. öğrenirseniz almancaya da mutlaka bakın, hemen hemen aynılar.

balgam cikarma sesine iyi calisin, lazim olacak.

ingilizcen iyiyse ve sinavda karsilikli konusma gerek degilse hemen fono'nun el kitaplarindan al. Pratik yapmak istersende chatnu.nl sitesi'ne uye ol ve ordqn ogrendiklerini pratik yaparsin. Sanirim bu evlenme icin gereken sinav mi ? Bol şans..

az
nadir görülen bir hastalık/ameliyat filan çalışılsa hadi neyse. diğer tüm hastalıklar için az, uyku için iyice az.

klinik deneylerde en az 30 diye bir şey kalmış aklımda ama...

Hicbir fikrim yok konu hakkinda ama gecende (bkz: PCOS ) ile ilgili bise kaeristiriyordum 27 gozlemden bahsetmisler
O da bana az gelmisti

analizi eeg ya da mri/fmri gibi yöntemlerle yapıp somut sonuçlar alacaksanız 12 kişi yeterli olabilir.

bu bir pilot calisma ise yeterli. ama pilot calisma sonrasi fikir vermesi acisindan 36 iyi bi rakamdir mesela.

hic yoktan iyidir, oyle diyelim.

tiroid hormonlarina baktirdin mi? diyetisyen senden kan testi istedi mi? bu zayifliklar bazen tiroid bezinin cok calismasindan (daha dogrusu TSH fazlaligindan) kaynaklanabiliyor.

hardline, yerli malı. onun yerine optimum, weider, ultimate n., universal n. alabilirsiniz. gnc'nin kendi ürünlerini boşverin.

weight yada pro marka degil. weight agirlik yada kilo demek. pro da professional(profesyonel) in kisaltmasi. verdigin linktekinin markasi hardline. doktor sana marka vermemis. kilo aldirici toz kullanmani tavsiye etmis. hardline'i duymadim. benim bildigim optimum populer ve kaliteli bir marka. supplement isinde kaliteli marka olmasi onemli.hepsiburadaki yorumlara cok guvenmemek lazim. salondaki hocalar da genel de anlasmali olduklari markalari onerirler. birbirinden bagimsiz iki uc salona sorabilirsin belki. yada bu isi bilincli yapan bir tanidigin varsa ona sor

@quotes diyetisyene herhangi bir test yaptırmama gerek var mı diye sordum hayır dedi, gerekçesini söyledi mi ben de hatırlamıyorum. ben de bir kan testi bekliyodum.

ben markaları çorba etmişim demek ki. yani doktorun söylediği şeyleri birebir aynı almak zorunda değilim di mi? sonuçta reçete ile alınan, eczanede satılan bir ilaç değil bunlar.

peki siz ne diyosunuz? hiç uğraşmadan doktora uyayım mı? ya da bana yine doktorun verdiği ürünlerle aynı içeriğe sahip, en iyi marka - ürünü söyleyin. acil almam lazım çünkü. çok vakit kaybettim.

diyetisyene zayiflik icin gittiginde yapmasi gereken ilk sey kan testi istemek. metabolizmanin hizli olmasinin sebebi bu olabilir. ayrica yasin geregi metabolizman zaten hizli, neden hemen kilo aldirici toz vb vermis hic anlamadim. bence baska bir diyetisyene gitmelisin. toz kullanmak falan sonraki asama olmali.

gainer yada sporcu supplementi veren diyetisyeni ilk defa görüyorum :) güvenebileceğin başka bir doktora git senden tam kan testi vs istesinler. eğer tiroid bezin çok çalışıyorsa gainer bi işe yaramaz dostum

diyetisyen gainer veriyor da hardline progainer almak mallık. zira içinde basit şekerden başka bir şey yok. göbek yapmak için ideal.

onun yerine dymatize super mass gainer alman daha makul.

Ne kadar düzenli besleniyorsun bilmiyorum ama günde 3 öğünü aksatmadan tamamlarsan uzun vadede birkaç kilo alırsın bence. Ayrıca yaşın ufak; vücudun henüz gelişme döneminde. Kilonu bu kadar sorun etme. Sporunu yap, beslenmene dikkat et yeter.

erkekimden sonrasını okumadım.

Open courseware mit
Coursera

gibi sitelere bir bak istersen.
Youtube'da da birçok üniversitenin kanalında dersler var.

www.youtube.com

bak burada stanford videolari var (youtube'dan modern physics lecture diye arattim). ayni sekilde mit videolarini da bulabilirsin. cogu lecture online.

sevgi görünce kaçarım

@tafafb ama neden? bağlanma korkusu mu nedir? tanımlayabilir misin?

kadınım. bugüne kadar hangi ilişkimde dobra olduysam karşı taraf bir şekilde kaçtı. eski erkek arkadaşım bir keresinde "sen bana bu kadar açık davranmasaydın ben arkamı dönüp gidebilirdim rahatlıkla ama şimdi o ihtimali elimden aldın" demişti. sanırım durumu özetliyor. öküz.

oho, "biz şimdi neyiz?" evresini atlıyorsun, sonra da kaçmamızın nedenini sorguluyorsun. ambale olmaya ihtiyacımız var.

kamil onlar. evet korkuyorlar muhtemelen. veya kolay görüyorlar, sürünmek istiyorlar. belki de kendileri bir şekilde elde ettiklerini düşündüklerinde tatmin oluyorlar. ama o elde etme şansı elden gidince soğuyorlar.

boşver onları. sen aynen devam et lütfen.

erkekler avcı karakterlidir. kezban tripleri yapmamak lazım evet ama avlanmasına müsade edeceksiniz.

ya belki çok alakalı olmayacak ve erkek olarak üslubum hoş gelmeyebilir size; ama şöyle birşey var (bir nevi murphy kanunu gibi)
bi süre kendiyle ilgilenen kadın olmayan erkekle biri ilgilenmeye başladığında ve belli bir seviyeyi geçtiğinde erkek çevresinde onunla ilgilenen başka kadınların da olduğunu farkediyor.
bu durumda ne oluyor doğal olarak? "lan bu hatuna takıldım ama şu da iyiymiş yea" diyip oraya kayıyor biraz. derken "aa bu da iyiymiş" çorap söküğü gibi slkdjfgfh.
sahiplenme veya sahiplenilme konusunda kadınlar erkeklerden daha net. bunu çokça yaşadım. kadınlar sahiplenilmek isterse bunu bütün varlığıyla hissettirir. tam tersi de aynı şekilde.
ancak erkek bu konuda tereddütlüdür. çünkü erkeklerin çoğunluğu tek eşliliğe alışkın değildir. gizli egoya bağlı bir popülarite merakı vardır belli etmedikleri. bu da özetle erkeğin kendi bakış açısına göre "çevremde bana ilgi gösteren çok kadın olan erkeğim ben, ne güzel" fikrini ortaya çıkarıyor.
tabi bu dönemler geçicidir ve herzaman öyle olmaz.
biraz daha psikolojik olarak irdelersek (umarım bu kısımdan rahatsız olmazsınız)
işin içinde seks varsa erkek kaçmaz. eğer bir erkek karşısındaki kadına kayıtsız şartsız bağlanmışa bu istisna olur ama sizin hakkınızda düşündüklerinde tereddüt ediyorlarsa "seks varsa huyuna git" denklemi çalışmaya başlar. eğer bu ihtimali göremiyorlarsa kaçabilirler.

son olarak yazdıklarım bahsettiğiniz kişiyi tanımamamla beraber onun hakkında bir karlama çabası içermez, genel olarak anlatmaya çalıştım. sonuçta er kişiyi siz daha iyi tanıyorsunuz :)

senin gibi kadınlar ne yazık ki karşıma çıkmıyor :(

çünkü mallar. hakikaten. kendi uğraşıp peşinden koşması, sonra bir şekilde elde etmesi lazım. aynı senin gibiydim ben de, sonradan akıllandım. taktik vs hiç sevmeyen biriyim ama bu şart, %100 çalışıyor: gerçekte sen yönlendirsen de, onun seni tavladığını düşünmesine izin vereceksin. hakikaten anlamıyorlar. tecrübeme göre, erkeklerin hemen hemen hepsi bu şekilde.

İşte bu dediğin tipleri anca taktik yapan kezolar paklar. Kendisi elde edecek ya haspam... Sana karşı hisleri yoksa aynı ortamda aynı modda devam etmek istemeyebilir o da var. İlişki fikrinden korkuyor da olabilirler.

erkek içgüdüsünden sanırım, belki kendisi başlatmak istemiş olabilir veya dobra dediğiniz tutumu kendisi takınmak niyetinde olabilir.

malum koruyup kollama dürtüleri. öylesine denk gelmiş olabilirsiniz.

erkek tarafı olarak çok açık, pat pat sevgisini anlatan bir kızdan ben de uzamıştım. geriye dönüp bakınca saçma geliyor fakat o dönem nedense şimdi uzaklaşayım yoksa bir daha bırakamam gibi düşünmüştüm ben de.

her seferinde ilk adımı kendisinin atması, atıp reddedilmesi, reddedildikten sonra peşinden sürünerek ikna etmeye çalışması, ikna ederek kadını kazanması beklenen bir grubuz. hoşumuza gidiyor mu? kişiye göre değişir. "asıl eğlenceli olan kovalamaktır, yakalamak değil" diye bir durum var. gerçi bunu flört dönemi için de kullanıyorlar. neyse konu bu değil.

işte bu yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı erkek daha önce de bu tip bir şeyle karşılaşmadıysa afallayabiliyor. ne yapacağını bilemiyor. belki de bu "erkeğin görevi" ilan edildiği için böyle bir durumda kendini eksik hissediyor olabilir. bir de pek ilgi gören bir cins olmadığımız için, görünce şımarılabiliyor. tabii paradoxical'ın yazdıklarını da unutmamak lazım.

çünkü mal falan değiller. açık sözlü olmak iyidir ama dobralığı biraz kısık tutmak lazım. yani nazlanmayın tabi ama çok da dobra olmayın. ufak bir sinyal vermek yeterlidir. çünkü dobralık gibi durumlarda erkekte bu geri tepebilir. bana karşı mesela şanslıydım çok kız bu şekilde açıldı, ama sonradan bunların aslında yarısından fazlasının biraz problemli insanlar olduklarını farkettim. dobralıkları da hayatta pek bir şeyden gocunmamalarından geliyordu. neticede önyargılı olmaya başladım zamanla. bir erkek sizin gördüğünüz tüm kızların sayısından fazla kızın çeşitine denk geliyor. önyargı oluşması doğal. garanti oynayın o yüzden.

bir ekstra daha var ki o çok daha içten bir şey. sizi hakikaten iyi bir arkadaş olarak görmüş ama ardından açılmanız sonucu yıkılmış olablir. yine kendimden örnek vereyim. yakın geçmişte sevdiğim iyi bir arkadaşım bana açıldı. gerçekten çok güzel bir kız falan ama hiç öyle bir şey düşünmemiştim ve sinirlerim bozuldu. neticede kendimi rahatsız hissettim. böyle bir şey de olabilir.

vay ansını. böyle kadınlar da var ve bir de böyle kadınlardan kaçan erkekler de var ha?

içgüdüyle alakası olmadığından emin olabilirsin. ben de baya erkeğim yani. içgüdü olsa bende de olurdu o içgüdü. ilişki dünyasında en nefret ettiğim şey işin stratejiye dönmesi, satranç oynar gibi oynanması falan. seviyorsan belli et, söyle, bu kadar basit ya. saygılar diyorum. karşılaştığın bu aptal tripleri erkek dünyasına mal etmemek lazım. vardır mutlaka kıymetini bilecek birileri. senin gibi çok yok çünkü.

kadına erkeğe empoze edilmiş bir takım ilişki normları var, bir kadın/erkek modeli oturmuş kafaya netekim, bazısı bunlara sıkı sıkıya bağlı bazısı değil, neyse uzatmayalım, bu kalıpların dışında davranışlar/kadınlarla karşılaşınca adam korkuyor işte bir çok adımın atlandığını düşünüyor, bildiğin yandan çevirme yapılıyormuş gibi hissediyor la la la la kaç kaç diye geri çekiliyor, dengesi bozuluyor. bir de dikkat ettim kadın/erkek özellikle kendisine kötü davranana süründürene bir tapınma hali kendisini seveni, iyilik edeni ise bir nevi küçümseme hali iyice aldı yürüdü, güce tapmanın fonksiyonumu nedir ne değildir çözemedim.

yani bizim erkekler aman oyun oynayan kadın, aman torrent kullanan kadın, yok özgür kendi ayaklarının üstünde durabilen kadın, zeki güzel entelektüel kadın filan istiyorum diye yardırır sonra en bir yaralı ceylan modeli sünepe mıymıy ve kendine kötü davranan kadına koşar.

hani ilişki başında hele ilgiliz bir kadın/erkeğe karşı iken bir bilinmezlik süreci oluyor olmuyor dur olacak galiba filan vaziyetleri vardur ya bilmiyorum artık o bilinmezlik sürecinin heyecanı adrenalini midir nedir, onun bağımlılığı mı.

ha tabi bir de bir çok erkeğin bir ilişkiden esas beklentisinin seks olması da var hele ki kuuuul takılan tiplerin.

hemen öyle sevgi mevgi diyince deploy flare&evasive manouver durumu da oluyor

kartları açık oynayınca iyice denge kaçıyor.

çok böyle kuuul takılan elemanlar hele ki böyle aynada çalışılmış gülüşlü, böyle pozumsu duruşlu, ağır hareketli, kendi hayatının baş rolünü oynuyor havalarındaki adamlar davardır genelde, hakkaten aradığın aşksa, duygularını açtığında kaçmayacak birileri ise badaklara koş, kuuuldan ıssız adamdan filan köfte olmaz.

Belki çok çirkinsin. Belki duygularını ifade ederken kullandığın dil, "belediyeden nikah tarihi haftaya mı alalım1!!!!1!!" havası uyandırıyor.

Bir kadın erkekleri korkaklıkla itham ediyorsa genellikle orada kabullenmek istemediği başka bir acı gerçek oluyor.

Gayet normal bence. Ben de işler ciddiye binerse kaçanlardanım. Demek ki uzun vadeli düşünmüyorlarmış seninle bıyık kardeş. Erkek olmakla falan alakası yok.

arnold +1

erkeğim.

sana bir ilişki şansı "verecek" ve "sürdürebilecek" kadar seni beğeniyor, ancak seninle olan ilişkisinde her koşulu gözardı edebilecek kadar beğenmiyor.

anladığım kadarıyla ikinci kısımda olmadığın için de, onun izin "vermesi" gerekiyo bazı şeyler için, bunlar da "dobralık" olarak değerlendirdiğimiz duygu ifadeleri.

bu tarz ilişkilerde erkekler genelde kendileri ilişkide yeni bir seviyeye geçmeden, (ör: senden hoşlanıyorum, seni seviyorum, seni çok seviyorum..., ,...çocuğumuzun adı ahmet olsun) en azından bir süre için, onun "güvenini kazanana dek" karşı tarafın geçmesini istemiyorlar diye düşünüyorum.

ama bu yolu izlemek, erkeği "peşten koşmasına", "kendi elde etmesine" teşvik etmek değil. Sadece bir psikoloji, çünkü muhtemelen, dışardaki diğer kızları da elde edebileceğini düşünüyordur ve daha iyi olarak gördüğü kızlar varken başka birine ilişki "lütfetmek" onun için zor bir şey.

tabii erkeğin kendini nasıl gördüğü de önemli, eğer, gizlimsi bir narsisist bozukluğa sahipse, sadece kendinin muhtemelen "sahip olmasının" zor olacağı kızları kendine layık görmesi gibi bi durum ortaya çıkıyor.

bence erkeği manipüle etmeye çalışmadan en azından ilişkiye razı olmasını sağlamak gerekiyor. muhtemelen kafası karışıktır ve biraz hayallerde yaşıyordur o çok afedersiniz ibne.

psikolog vs. değilim, sayısız ilişki problemi, durumu, başarısı dinledim ve yaşadım. benim diyeceklerim bunlardır. sadece o ilişkiye kendisinin fark etmeden ikna olması gerekiyor.

bence aynı şeyleri kadınlar da yaşıyor. ama bunu farklı şekillerle ifade ediyor. (ör: "biraz hızlı gitmiyor muyuz?")

iyi akşamlar.

deniz börülcesi var. efendime söyleyeyim şakşuka. sonra közlenmiş kırmızı biber. barbunya olur. başka aklıma gelirse yazarım.

kalın kabuklu kavunların daha gideri var. onun dışında da ne meyve bulursanız o. hayvana bulaşmadan rakı o kadar olur herhalde.

patlıcan közleme, ballı muz, yeşil elma üzeri türk kahvesi (fazla değil), acılı ezme, çiğ köfte (etsiz), rus salatası (italyan da olur), şalgam (olmazsa olmaz).

kavunun tadı kaçmış olabilir. ama sofrada bulunursa yenir. tadı çok kaçtı ise üzerine bir miktar toz şeker ilave ederek de yiyebilirsin.

humus, fava.

tembelsin işte niye kastın ki bu kadar. sakin ol ve kabullen hacı.

aynı sebepten psikiyatriste gittim, bir ay boyunca her hafta paralar döktüm. doktor en sonunda sende dikkat eksikliği falan yok, senin yapın böyle dedi. ilaç falan da vermedi.

bence kendini motive etmeye çalış. derslerinin iyi olmasının sonuçlarını aklına getir. iyi bir gelecek istemez misin? master, doktora yapmak istemez misin? güzel bir işin olsun, iyi para kazan falan? ben bunları deniyorum. fakat sevdiğim şeyleri daha iyi çalışıyorum, daha iyi anlıyorum. belki sen de hoşlanmıyorsun derslerden benim gibi.

minibüs oluyor, minibüs yoksa bile (ki var)altunizade'den bağlarbaşı otobüs durağına yürüyüp (epey yakındır, dümdüz gideceksin) 12A bekleyebilirsin.

vardır.

minibus var, kesin bilgi.

Varolun cigerler minibusteyim. Tarihe not dussun diye soyluyorum 12-12 ceyrege kadar varmis minibus.
Tekrar saolun.
Yolunuz duserse belediyenin arkasina gelin bi cay ismarliyim.

Haha soruya bak yaa , bilmiyorsan gitmiyceksin alla alla . Duyuru ne hale geldi yav .. yarin bi gun , evime en yakin bakkal nerde diye de sorarsin sen .

ayarlar -> hesap ayarları -> engelleme -> uygulamaları engelle

buradaki kutucuğa istediğin oyunları yazabilirsin.

belki enfeksiyon kapmışsınızdır ameliyattan bağımsız. bugün yarın değilse de sonraki gün mutlaka gidin doktora bence.

verilerin nasıl toplandığından bahsetmiş mi?
elbette etik değil, ama intihal vs. gibi suç da değil sanırım.

verilerin nasıl toplandığında öğrencilerinden bahsetmemiş ya da bir teşekkür etmemişse ayıp etmiş.

etik değil fakat birçok hoca yapıyor bunu. bence de çok yanlış. etik olan size "ben de bunu çalışmalarımda kullanacağım" demesi ve makalenin teşekkür kısmında öğrencilere teşekkür etmesi olurdu. aslında win-win olmuş, herkes vizeden yüksek almış hoca da makalesini basmış ama size söylese iyi olurmuş tabii.

herkes vizede yüksek almadı ki. bazıları 500 iş yeri ismi toplayamamıştı mesela onlara düşük verdi. ben de onlardan biriyim. benim olay farklı tabi. o zaman bilgisayarım yoktu. bir arkadaşın ev arkadaşının bilgisayarı vardı onlara gittim. semti gezerek topladığım 500 küsür işyeri adını yazdık word dosyasına. yarısını ben yarısını çocuk yazdı. sonra cd'ye attı bana verdi. ben hocanın asistanına götürdüm. taktı bilgisayara bana bu boş dedi. şaşırdım tabi. arkadaşımın ev arkadaşı meğer alıp sürüklemiş cd'nin içine. dosyaları cd'ye yazmamış. neyse ben arkadaşımı aradım mesaj attım açmadı. gidip bilgisayardan cd'ye atacaktım yine ama açmadı kız. ben de elimdeki kağıtlardan gidip yine yazdım ama kağıtların bazıları kaybolmuştu. toplam 300 küsür iş yeri adı yazabildim. hocaya verdim puanımı biraz düşük vermişti. zaten bizde final ve vize yüzde elli elliydi. şimdi baktım transkripte BB gelmiş.

bir mahalleyi gezip 500 tane işyeri tabelası yazmak bir dersin yıl sonu notunun %50sini oluşturuyorsa; o bölümden de, dersten de, hocadan da bir halt olmaz.

cevap: etik değil.

o zaman çüş diyorum, hem işini yaptırmış hem puan kırmış. 500 de çok ayrıca.

Makalenin linkini verirdim ama ayıp olur hocaya. Prof. şimdi. Kariyerine zeval gelmesin.

çok matah bir iş değil size yaptırdığı, fikrinizi veya makalenizi alıp kullanmamış. afedersiniz ''amelelik'' gerektiren bir işi için sizi kullanmış. bu yüzden ayrıca bahsetmemiş olabilir. hatta bu işi öğrencilerime yaptırdım demeye utanmış olabilir. bize de dersle ilgili bir ingilizce kitabı sınıfça bölüşüp türkçeye çevirmemizi istemişti bir hocamız, sınıfça isyan etmiştik hocam bu ne biçim ödev, şahsi işleriniz için bizi mi kullanıyorsunuz diye ama herif arıza bir tip olduğu için söve söve yaptık el mahkum. siz de zamanında tepkinizi koyabilirmişsiniz.

illa bir hinlik yapmak istiyorsanız, hocaya mail atın. üslubunuz da biraz alaycı ve sert olsun. hatta kesin yapın bunu. adamsa belki biraz yüzü kızarır.

Bir de de olayın komik tarafı makalede 6 yazarın adı var. Yani 6 yazarlı bir makale. Biri kadının kendisi diğeri kocası, o da bölümde yrd. doçtu-ki kocasının makalenin alanıyla hiç ilgisi yok- biri asistanı diğer üçü de türk dili okutmanı. Gören de büyük ekip işi zanneder.

çok ilginç. sizi kullanmış ve sizin vaktinizi harcamış oluyor.
koskoca bir dersin vizesini böyle antin kuntin işlere yharcatıp, yorumlamamak yorumlatmamak ne demek oluyor...

parasını bilemem ama denizci arkadaşlarım iş bulamıyorlar. aklınızda bulunsun.

dayılarım denizci. bi' şey, neydi unuttum ama denizciler odası (eheh) tarzı bi' oluşum, onun başkanıyla da konuşma şansım oldu. kendisi denizcilik denilince türkiye'nin akla gelen ilk isimlerinden(miş).

adam bana kibarca "zorlama" demişti. seyahat gemilerinde garsonluk işleri italyanların ve almanların tekelinde, öyle lüks gemilerde bağlantısız bir türk olarak iş bulman imkansıza yakın. (o dönem ispanyolca okuyordum, buna rağmen "olmaz" dedi adam bana)

siliciler, miçolar falan berbat şartlarda çalışıyorlar. çok daha iyi durumda olan dayım, aylarca küflü tanktan su içmek zorunda kaldıklarını söylemişti mesela.

kursa gidersin, kağıdını alıp denize çıkarsın ama alacağın para 1000 lira olur, sikik kosterlerde çürür gidersin. bildiğim kadarıyla yağcılıktan öyle çarkçıbaşılığa yükselme durumu da yok, olsa da yıllar sürüyor. eğitimleri, sınavları vs...

velhasıl, denizcilik mezunu değilsen, en azından gemi içinde ortalama bir rütben olmayacaksa, "deniz ne güzel..." diyerek böyle bir şeye girişme derim ben. seninle aynı şeyleri yıllarca düşündüm, denizci tanıdıklarımla falan konuştum, onlara dayanarak söylüyorum bunu. denizciler çok daha sağlıklı bilgiler verecektir birinci ağızdan.

romanlardaki gibi değil diyorsun yani, denizcilik romanlarını azaltayım ben en iyisi :)

git kızla konuş.

bu olay, kızla konuşmak için güzel bi fırsat bence. bu talihsizliği gayet de lehine çevirebilirsin. olayın üstünden zaman geçmeden git konuş...

ama daha birbirimizi tanımıyoruz ve konuşmadık hiç. ne diyeceğimi söze nasıl başlayıp nereye bağlayacağımı hiç bilmiyorum ve çok utanıyorum... bakalım yarın bana nasıl bir ifadeyle bakacak duruma göre bir şey yapmaya çalışırım...

kesinlikle konuş. ne soylemen gerektıgını bılıyorsun. aksi halde bırısının aklında sureklı olumsuz anılacaksın.

şer hayır meselesi. fırsata çevirirsin sen bu durumu.

çok utandığını, arkadaşın adına özür dilediğini söyleyebilirsin. muhabbet ilerlerse aslında yakın olmadığınızı söyleyip hemen o serserileri satabilirsin.

bence de fırsat olmuş işte, aşk nefretten doğarsa kalıcı olurmuş. özür dile

tanışmaya bahane çıkmış işte git konuş, ah ulen üniversitede olcaktım şimdi :D

"merhaba, yakın zamanda yaşanan talihsiz olay için özrümü sunmak için geldim. size o bayağı yakıştırmayı yapan aptallar yakın olduğum insanlar değil, bu çeşit bir terbiyesizlikten sonra onlarla bir daha görüşeceğimi de sanmıyorum. beni affetmeniz için değil, yalnızca anlamanız için geldim. insan zaman zaman istemediği durumların içerisinde bulabiliyor kendisini. zihninizde bana dair oluşan o çirkin imgeyi temizleme fırsatını verirseniz, çok mutlu olurum bla bla..

güzel fırsat gole çevir. git konuş. kızla konuştuktan sonra da arkadaşlarının ağzına sıç.

arkadaşlarının dediklerini ağzına geri iade etseymişsin de güzel olabilirmiş, en azından samimiyetinden getirisinden faydalanabilirdin bu konuda. kızla gidip konuşmazsan o da onlarla aynı düşündüğünü sanacak. Arkadaşlarını da hayatından çıkarmayı düşün bence, yaptıklarını diyelim ilerde bu kız veya başka bir kız/erkek arkadaşın ya da sevgilin için yaptılar, yine susacak mısın? vs.

o kızdan sana hayır gelmicek bence. şu an hiç tanımadığın bi kız için gelecekte arkadaşlarından vazgeçmek zorunda kalıcaksın. bence kızdan vazgeç. başka kız mı yok? arkadaşların ayıp etmiş olabilir ama onlar senin arkadaşların. ne kadar yakın olduğunuza göre değişir tabii..

arkadaşlarını sikeyim vazgeçmek zorunda kalacaksın ne. bu kızdan bağımsız olarak siktir et o grubu. öyle insanlarla bir yere varılmaz zaten.

kızlar hakkında yorum yapmak herkesin yaptığı bir şeydir, ama hem duyabileceği şekilde yorum yapmak hemde "pavyon karısı" demek kalitesiz mal ve yavşak bir arkadaş grubunun olduğunu gösterir. Kişi arkadaşından bilinir derler eskiler, o yüzden sende ya "mal" yavşak ve kalitesiz bir insansın, ya da böyle olmaya başlıyorsun. Kızdan bağımsız olarak gruptan ayrıl yeni arkadaşlar edin.

kızlada gidip konuş

yanız o arkadaşlarının amına koyım ben. onlara ne lan bir kadın hakkında onun duyacağı şekilde yorum yapmak? laf atmaktır bu. o da tacizdir. tacizin karşılığı da azğını burnunu düz etmektir. bu konuda hiçbir tahammülüm, hiçbir esnekliğim yok.

ayrıca kız ne giymişti bilmiyorum ama ikinci kez düşün. güya eğitimli arkadşaların bunu diyorsa sokaktaki barzo kim bilir neler der.

yapacağın şey ise bunu lehine çevirmek: git kıza bugün. de ki dün arkadaşlarım bir şeyler dediler, onlar adına ben özür dilerim vs vs.

1-bi kere arkadaşların hayvanın önde gideniymiş, direkt yeni arkadaşlar aramaya başla bence. kime ne, başkalarının ne giydiğinden? "arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" demişler. ben kızın yerinde olsam benim için tüm şansın bitmişti.

2-tepkini bence o anda olay olurken verseydin hem arkadaşlığın açısından doğrusunu yapmış olurdun (bkz: adamların yanında pısıp kızın yanında aslan kesilmek), hem de kızı asıl etkileyen şey bu olurdu. yani o an tepki vermen.

3-iş işten biraz geçmiş gibi dursa da, gidip kızla konuşman ve "arkadaşlarım adına özür dilerim" gibi bir tondan giriş yapman senin açından puan sayılabilir, eğer kibarca üslubunca becerebilirsen.

bol şans :)

Git kızın gönlünü al ve puanı kap.

yok zaten fiziğimle bir sıkıntım. sadece bu yağlar olmasın istiyorum :/

genel olarak kilo verip kas kütleni artıracaksın. bölgesel zayıflama diye bir şey yok. kardiyo (hafif koşu, yürüyüş, bisiklet, kürek çekme) egzersizleri ile başla. sonra hafiften mekik vb. beli çalıştıran egzersizlerle birazcık kaslanıp şekillenebilirsin.

az yağlı şeyler ye, şeker tüketme, egzersiz yap. birkaç aya onlar da kalmaz. az yemene gerek yok, sadece ne yediğine dikkat et yani.

zgrydn+1
Bir de twist ve yana eğilme hareketlerini yapabilirsin.

bir sopa alıyoruz, ensemize koyuyoruz, iki ucundan (arkadan) ellerimizle tutuyoruz, ayakta, sağa sola olabildiği kadar dönüyoruz. www.yumaksepeti.com

ikincisi: Sırt üstü yatıyoruz, dizler kırık, kalçayı yukarı kaldırıyoruz foto.ekolay.net

üçüncüsü: bacaklar omuz hizasında açık, dizler 90 derece olacak kadar oturur pozisyona geliyoruz, 5 litrelik su şişesini yarısına kadar doldurup önde omuz hizasında tutuyoruz, sağa sola olabildiğince dönüyoruz (görsel bulamadım) galeri.uludagsozluk.com

Bunlar egzersizlerdi. Bu egzersizlerden sonra bir titreşimli kemer varsa bele takıp biraz biraz titretiyoruz.

Yine de gavurun love handles dediği aşk tutamaçları iyidir. Kalabilir. Isırılır bile.

Onnara love handles diyoruz şekerim. Onnarsız bi kadın olur mu hiç?

can simidi iyidir. o kadardan bişeycik olmaz.

hep düşük bel modasının suçu bunlar, eskiden negzel beli komple kapatan giyim tarzı vardı kadınlarımızın.

e böbrek kısmını açıkta bırakınca giysi vücut da böbrekleri korumak için yağlandırdı oraları hep. (ne kadar düşük bir cümle oldu lan)

arkadaşlara katılıyorum, eğer aşırı çirkin bir görüntü yoksa fazla önemseme.

söylmesi ayıptır bazı durumlarda işe bile yarıyor, tutuyorsun mıncıklıyorsun filan :p

Bel çevresi daha çok insülin kaynaklı. Karbonhidrat alımını minimize et.

ulusoy, nilüfer ve metro gidiyor edirne'ye. 25 tl bilet. esenler otogardan 3 saat kadar sürüyor.
kardeşim edirne'de okuyor, o yüzden kesin bilgi efendim.

idealtepe/maltepe

eminönü'nde bir sürü akvaryumcu bulabilirsin.

yalan.

yok crysis der geçerim

newton tipi çocuk olduğum için cevaplandıramıyorum.

genellemedir. Ama psikolojik olarak temellendirilebilir belki, araştırmak lazım. Cinsel eğilimin temelinin hangi çağda hangi sebeplerle oluştuğuna dair teoriler var,onlara göz atmak gerek.

jerome kagan'ın makalelerinden birinde buna benzer bir şey okuduğumu hatırlıyorum. kitabım yanımda olaydı da referans vereydim. anne karnındaki bir süreçle ilgiliydi.

dediğini bir vidyoda görmüştüm. hormonlardan kaynaklandığını iddia ediyordu. hatta aynı vidyoda devamında ikizlerden biri gayse diğerinin de %70 ihtimalle gay olduğunu söylüyordu. kısacası kaynağım yok ama duydum. araştırmak gerek.

alkislarlayasiyorum.com


burada geçiyor.

genelde beyazlari koyu renk yapiyor.

hiç denemedim ama annem morartır, beyazlatmaz falan diye hiç kullanmaz renkliler için olan deterjanları beyazlarda.

renklilerle birlikte yıkamadığın sürece bir sorun olmaz. şu güne kadar hiç renklilere ayrı beyazlara ayrı deterjan kullanmadım.

@quotes +1

Eskiden olsa belki ama günümüz deterjanlarında farketmiyor. Pazarlama hilesi üzerine colormatik veya beyaz yazmak ;)

lekesini çıkarmaz en fazla. bir şey olmaz.

beyazlara zarar vermez ama beyazlar için olanlar renklilere zarar verir. beyazlar için olanlar çamaşır suyu ya da ağartıcı katkılı oluyor ve bir süre sonra renklilerin rengi soluyor.

daha önce test edip onaylamış birilerini aradım ve gönül rahatlığıyla kullanabileceğimi söylediler :) teşekkürler.

sağdaki daha iyi. soldakinin o dantel tül kısmı pek güzel değil

sagdaki cicekli daha uygun bence.

soldaki elbise en ufak fazlalıkları çok belli eder. riskli baya. sağdaki daha uygun.

sağdaki elbisenin peplum gibi şeyleri var ya hani. daha önce hiç giymedim kalçayı geniş mi gösterir?

eğer karnın ve kalçan varsa oraları kapatır. güzel durur

Soldaki ama bele parlak renk bir kemer lazım

sağdaki.

verdikleri beden tablosuna göre güya 36 bedenim ama mankenin üstündeki 36 imiş. 36 mı almalıyım 38 mi sizce.

bence çok küçük bir kasabada falan değilseniz, netten almayın bu tür bir elbise. her şehirde artık koton, zara var. istanbuldaysanız zaten forever new var. çok özelliği olan değişik bir elbise değil ikisi de.bu markalarda aynısını benzerini bol bol bulursunuz hem deneme şansınız olur.

Bence 38 almalısınız. Sağdaki daha hoş olacaktır.

peplum elbise daha güzel model olarak ama kumaş/renk olarak seçeneklerin varsa. aslında evde yapılacaksa ve kilo varsa vücuda yapışandan ziyade uçuş uçuş şeylere bakmak daha iyi olur bence.

Herkes sağdaki demiş ama o kalçadaki zımbırtılar artık banal oldu iyice. Soldaki de dantel mantel ı-ıh. Daha güzelleri çarşıda vardır bence de.

Bence ikisi de kötü. Siz bilirsiniz elbette.

38 beden ama sıkıysan siyahı, göbek falan varsa çiçekliyi al derim. siyah olan kusurları baya belli eder bence.

ne vizesi oldugna bagli? ingiltere amerika bire bir gorusmeye cagirirken, (parmak izi,foto vs) avrupa araciyla hallediyor.

almanya efendim.

almanya'yı idata hallediyor. ben vize için başvurduğumda sadece evraklara bakmışlardı. parmak izi vs filan gibi durumlar yoktu. hatırladığım kadarıyla sıradayken birkaç kişi çocukları için başvuruyordu. sıkıntı olmaz sanırım.

almanya'yı alabilirsin. zaten idata sitesinde vekalete iilişkin bi belge var. onu doldurup halledersin.

şu feysbuk grubu yardımcı olur:

www.facebook.com

(hist de hum da almadım ama hum'a zevkli ve faydalı diyorlar)

registration'da yan tarafta general services bölümünde Prequisites & Corequisites var. oradan bakılabiliyor.

ben de soru sorayım: hazırlığı C ile geçtim. şimdi ben HSS mi alacağım yoksa ingilizce mi?

aguilas negras: bölümünün sitesinde bulabilirsin bilgiyi.

ben kiğilı tercih ediyorum, öncelerden çok kaliteliydi son zamanlarda o kaliteyi göremiyorum ama fenerbahçeden dolayı kiğilı markasını severim.

Hangi cins için soruyosunuz? Inditex ürünlerini beğeniyorum, zara başta olmak üzere. Bir de vero moda var sevdiğim. H&M de var. 36 beden. Erkek için de yine aynı şekilde zara hoşuma gidiyor. Kriterler, gerekmeyen bi pahalılıkta olmasın. Aldığım kumaşa verdiğim para değsin. Kesimleri güzel olsun vs.

+

Direniş'ten beri debenhams'tan bir ayakkabı dışında hiç bu mağazalardan alışveriş yapmadım yalnız. Alışveriş merkezlerine artık gitmiyoruz diye :) Beşiktaş'taki streetbox ve daha minik mağazalara dadandım, götürebildiğim yere kadar götüreyim diyorum.

ben colins seviyorum ne çok salaş ne çok klasik hem de ucuz işsizim işte. üstteki kiğılı falan diyince ezik hissettim biraz amk acaba bu ankete biraz basit mi geldim?

h&m ve zara

erkek, small

acıkcası bayagı kucuk beden gıyıyorum, ancak buralarda bana uygun + üstüne "junky boy crazyy" yazmayan, rengi mengi hoş şeyler bulabiliyorum. pull&bear'dan bershka'dan da almak isterdim de oraların small'ı bile büyük geliyor nerdeyse, 650 tane şey denemek de istemiyorum mağazada. vücud yaparsam giderim heralde oralara da.

Ben genelde jack&jones tercih ediyorum.nezaman girsem benlik biseyler buluyorum.baslica favorilerim dockers,pull&bear,bershka,levis,pierre cardin.

değişiyor aslında ihtiyaçlara göre. birkaç günü geçiştirmek için gidip rastgele bir mağazadan da alınabiliyor bazen.

damat, ve kığili formal giyimde çok iyiler, beğeniyorum.
günlük içinse genelde tercihlerimi markaları daha iyi tanıyan arkadaşlarımın fikirlerini alarak yapıyorum.

e/m

cinsiyet kadın.
beden normal insan işte.
ben ihraç fazlası satan yerlerden giyiniyorum. terkos olsun, kadıköy çilek sokak olsun, pazarlar olsun. mağazalardaki her şey minicik defoları var diye inanılmaz ucuza satılıyor. mis gibi.
ama oralardan bulunamayacak şeyler için h&m bebeyim gibi.

36 beden kadın
hiç fark etmez nerden bulursam, alışveriş sevmiyorum ben
Allahtan ki bişey aldım mı tadilat, terzi gerekmiyor. Görürüm, alırım, giyerim. 5 dakika filan sürer hepsi.

Cevap yazanlar iletisim bilgilerini ve teslimat adreslerini bana mesaj atarsa super olur ayrica. Yukarda yazmayi unuttum.

38 kadın

ben koton seviyorum her türk kadını gibi. günlük takılabileceğin ama aynı zamanda şık olabileceğin tarzda modeller oluyor. çeşit bol.

gömlek için genelde maviyi tercih ediyorum bedenime göre pantolon bulmam için çok zor olduğundan nereden bulursam alıyorum.

erkek, gömlek xxl pantolon bel:32 boy: 34 yada 36

Pull and bear, bershka, mango, zara genel olarak bu ucu aklima geldi. Cunku istedigim tarz bir tek orada oluyor genelde.

Kari kiz bayan neyse. Xs/34

tommy hilfiger
zara
hm
us polo
mudo
jack jones
bershka
mango he


e / s-m değişiyor.

iki tip kullanım kalemi var bende, ciddi ve sallama. ciddi üzerime yakışmasını istediğim, beni iyi hissettiren kıyafetler ve ayakkabı gibi 'kaliteli' olması gereken ürünler. bunları genel olarak kendini kanıtlamış markalardan yapıyorum. adidas mesela. ya da levi's, loft gibi. sallama olanlar da sürekli üzerine bi şey dökülen, yırtılma ihtimali yüksek ürünler. bunlara ciddi rakamlar yatırmıyorum. f/p olarak tatmin eden ürünler kafi. ayrıca genel olarak belli bi çizgiyi gözetmek zorundayım maddi bağımsızlığımı kazanana kadar. erkeğim.

Kumaşı, malzemesi iyi olması ve üstümde iyi durursa tamamdır.
Alışverişe çıktığım zaman Topman ve Jack Jones'a kesin uğrarım. Bunların dışında Gap, Levis, Mavi.

Erkek / M

36 kadın. İş kıyafetleri seçiminde ağırlıklı olarak; adil ışık, fabrika, zara, park's by park bravo, ipekyol, roman
Spor giyimde adidas başı çeker, diğerleri nadiren
Günlük giyimde koton, aeropostale, batik

Bunlar ağırlıklı markalar tabii. Vitrinde görüp beğendiğim birbirinden alakasız ürünler de mevcut.

Ne alacağıma göre değişir tabi ama genelde h&m , mango, bershka, koton gibi markaları tercih ediyorum çünkü beğeniyorum. Gereksiz pahalı olmaması, evdekilerle farklı kombinlere uygun olması ve tabi ki ihtiyacımı karşılaması önemli benim için. Marka takıntım yoktur, bunların olması şart değil illa. Gidip sosyete pazarından da alışveriş yaparım, hem ucuz hem güzel oluyor.

zara, topman ve h&m
tasarımları güzel oluyor. ben en çok buna önem veriyorum.
erkek s-m

shameless.

shameless çok daha kaliteli bir dizi ama çerezlik denilemeyebilir, diğerlerinin yanında biraz ağır kaçar. kesinlikle izle ama çerezlik istiyorsan how i met your mother, it crowd, seinfeld falan deneyebilirsin.

Zor bir soru gerçekten. İkisi de birbirinden keyifli ve doludur. Ama şu günlerde Entourage daha iyi gider sanki.

kesinlikle shameless.

Her ikisi de çok güzel diziler ama direk komik olmak üzerine kurulu değil.
The office, It's always sunny in philadelphia, IT Crowd, community gibi diziler daha istediğin tarz gibi.

konuyla alakasız,shemales diye okudum bir anlık "amk millet neler soruyor" dedim.Hacı buradan sana sövdüğüm için özür diliyorum.

Modern family'yi tavsiye ederim çerezlik istersen. Shameless kesinlikle komedi dizisi diye başlama dramın allahı var aslında.

entourage. hem bittiği hem de eğlendirdiği için. shameless komik olmuyor çoğu zaman.

edit: üstünden kaç gün geçmiş, ben de atladım salak gibi -.-'

edit ii: office de iyidir, tam çerezlik.

the office'e başladım tavsiye üzerine :)

vallahi erkeksen net entourage diyecek idim ama başlamışsın bile :p

assos kadırga koyu olabilir. kadırga koyunda gıdışım camping veya assoslubbeyaz da çadırda kalabilirsiniz.

Antalya olimpos-çıralı hattı fena değildir

Ayrıca Fethiye'de de bir kaç yer vardı ancak şu an adı aklıma gelmiyor :( Ya da çadır tatilinden haz etmediğimdendir -ama siz gidin deneyim deneyimdir-

Fethiye'ye geçen sene gittiğimizden yine gitmeyelim diyoruz. Vaktimiz kısıtlı olduğundan ve otobüs yolculuğu yapmamız gerektiğinden Ege'yi de aşmayalım diyoruz uzaklık açısından. Bir yerde tıkılıp kalmayalım, etrafta gezecek yer olsun da istiyoruz. Şimdi baktım epey şey istiyormuşuz ama böyle işte durum.

muğla - akyaka ya da kuşadası merkez.

muğla daha ilkel bir hayat, daha ucuz, orman var, huzur dolu.

kuşadası - havuzlu bir kamp alanı, orman yok.


akyaka iyidir.

çanakkale kabatepe orman kampı. gökçeada ve bozcaada'yı da gezebilirsiniz buraya giderseniz.
muğla akyaka orman kampı da güzel. tam olarak ne aradığınıza bağlı aslında. sorunuz olursa cevaplayabilirim, kampların ikisinde de kaldım.

kaş-kaş camping
datça-aktur
bozcaada- ada camping

antalya - fethiye arasındaki tarihi likya yolunu yapsınlar.Tamamını bitiremeyebilirler. Zaten etap etap.istediklerini yapabilirler.

Yanlis yonlendirmek istemem ancak ben Hollanda'ya gelirken once kisa sureli bir giris vizesi almistim, Hollanda'ya gelince residence permit'im cikmisti. Sizin de oyle mi acaba? O durumda hic panik yapmayin, residence permit hakikaten cok zaman aliyor cunku. 20 Agustos ya da oncesinde Hollanda'ya girisinizi saglayan bir vizeniz oldugu surece gerisi hallolur.

Bana konsolosluktan oturma iznim çıkınca vizeye başvurabileceğimi söylediler. Bu doğru değil mi yani? Siz nasıl girdiniz?

Ben her seye ayni anda basvurdum, ancak once o bahsettigim kisa sureli vize cikti. Ben onunla giris yaptim. Iki ya da uc ay sonra da (Hollanda'dayken) oturma iznim cikti, onu teslim aldim. Dedigim gibi sizi yanlis yonlendirmek ya da kafanizi karistirmak istemem. Ama 20 Agustos'a kadar yetisir saniyorum.

hollandayi bilemiyorum tam olarak ama söyle bi durum var oturumda cogu ülkede, sizde ekstra calisma izni olacagi icin istenmistir o belgeler, oturuma basvurduklarinda otomatik ay da ek olarak calisma iznine de basvurdularsa bu belgeler cok normal.

ülkeden ülkeye sansa göre de degisir vize cikma durumu ama bence optimal 8 haftadir. zaten ordan izin ciktigi anda sadece tr deki hollanda konsoloslugundan vize yapistiricaklar o kadar.

kazanılır da o ilanlardaki gibi değil.

nasıl kazanılır merak ettim?

Çok zor be. Manyak olman gerekiyor biraz. Ne bileyim. Telefonla youtube'da meşur olması çok muhtemeln vir youtube videosunun videosunu çekip yine youtube'da yayınlayanlar var, para kazanmak için. İşin garibi, youtube'dan bir şey arattığında videonun orjinali değil, bilgisayar ekranından telefonla çekilip youtube a aktarılmış görüntü çıkıyor ilk sırada, youtube'da. İşte beyle manyaklıklar yapıp, youtube'dan para kazanıyorlar mesela. Uğraşayım diyorsan yap. Ama normal insanlar uğraşmaz. Düşmek lazım biraz. En azındna Türkiye için. Türkçe bir dille para kazanılmaz internetten. İngilizce içeriğe ihtiyacın var.

Not: Çok ipleme dediklerimi. Oku da yarın sileyim.

gerçek olmaz mı hiç? benim yakın arkadaşımın teyzesi patricia teyze daha geçenlerde 4543,23 euro'luk bi çek aldı. bunlar hep internet.

winat9 ama miktar baya bi ufak oluyor :)bu arada bir süredir çalışmıyordu kendisi. bugün iphone de çalıştı samsungda halen pert.

internetten para kazanmak mümkün de o kadar kolay değil
ya çok tutan bir site yapacaksın ve ona reklam alacaksın
ya da onun üstünden siteyle alakalı birşeyler satacaksın
siten ne kadar tıklanırsa reklam gösterilme ücretleri de o kadar artar

veya komik rakamlara karşılık video izleyip değerlendirme yaparak para kazanmak da mümkün

önceden kullanılan bir yöntem olarak dosya upload siteleri vardı dosya indirildikçe para kazanıyordun torrent yaygınlaşmadan önce
o zamanlar para kazanman dosyanın az bulunurluğuna ve boyutunun büyük olmasına bağlıydı
az bulunursa tek kaynak sen olursun
dosya büyük olursa kimse indirip upload etmekle uğraşmaz ve daha çok part yapma şansın olur

global test market diye bir anket sitesi vardı. bir süre bana gönderdikleri oldukça sıkıcı anketleri doldurdum. 15-40 puan filan veriyordu ankete. 1000 puan olunca çek isteyebiliyorsun. denedim ben de istedim 50$ çekimi. geldi gerçekten. ama bozduramadım. nasıl bozduracağımı bilemedim. burda da sormuştum hatta o zamanlar.

Gercek de o su sekilde oluyor:

gundem.milliyet.com.tr

sadece sözlük yazarları görebiliyor.

Kanada uygundur ehil insanları alıyorlar

Makine muhendisleri genelde almanyaya gidiyor. İtu nun teknikforum diye bir ogrenci paylasim sitesi var. Orada da bi baslik ac bence. Mezun olup yurt disinda gidenlerin deneyimlerinden faydalanirsin.

italya'da da cok makina uretici var ama ekonomileri boka sariyo galiba onlarin da. almanya her turlu 10 numara yalniz okul ayagina gidip yerlesmek lazim, dil okulu degil tabi gercek okul, daha sonra is bulmak, vize isleri vs. cok daha kolay.

avustralya çok uzak evet ama hem harika bir ülke hem maaşlar da yüksek, ülke seviyesi yüksek (diyorlar).

mak muh olarak almanyada uluslararasi bir firmaya kapagi atmaya bak. almanyadan hoslanmazsan firmanin intern ilanlarina basvurursun, bu sekilde ülke de degistirebilirsin. tabi bunlar icin ilk yapman gereken kasmak.

meyve

ağaçta yetişenler meyve yerde yetişenler sebze diye öğrettiler bize ilkokulda.

çiçekten oluşanlar meyve. yenen kök, gövde, yapraklar sebze.

evet domates meyvedir, havuç sebzedir bu yüzden

yukaridaki tezleri curuteyim

agacta yetisenler meyve ise kavuun karpuz nedir

cicekten olusanlar meyve ise kabak, patlican, biber nedir?

limon daha cok yemeklerle kullanildigi icin bence sebzedir

ama iki arada bir derededir

meyve

@exlibris patlıcan kabak biberin çiçeği vardır. meyve çiçeğin gelişmesiyle oluşur yani onlar da meyvedir. yaprak kök vs de sebzedir. sebze diye ayrı bir bitki kısmı yoktur. havuç bitkinin kökü olduğu için sebzedir mesela.
okulda biyoloji derslerini biraz dinleseydiniz keşke.

sebze

limon bir turunçgildir, turunçgiller meyvedir, öyleyse limon bir meyvedir.

şu an hala okumakta mısın bunu bilmiyorum ama yaz sezonunda en iyi iş turizmdir. otelde para vermezler ama bar,pavyon, beach bu işlerde eşşek gibi çalışıp çok para kazanabilirsin. dönemsel işlerde aklıma ilk gelen bu. turizmi araştır.

şu an okuyorum, yazın da yine okulda hocamın projesinde çalışmam gerekiyor dolayısıyla istanbul'dan ayrılamam.

Günlük 50 kağıtttan garsonluk yapsan, haftada 4 gün. 2400 para yapar. full çalışsan çıkartırsın ama diğer türlü zor.

gunluk 50 liradan haftada 4 gun, 200 lira para yapar bu da ayda 800 liraya en iyi ihtimalle 1000 liraya denk gelir :) serhosken hesap alındıgı ortada :P

@therevo adam üçle çarpmış işte yaz tatili 3 ay diye hesaplayıp

:) tamam pardon ben ayı dusundum :)

yalnız ekstra garsonuna 50 kağıt verirler. komi falansan 30-35 verirler tabi yerine göre değişir. bir de istihdam büroları var otellerle çalışan. oteller kadrolu elemanı iyice azalttılar banket için ekstra elemana ihtiyaçları oluyor. o bürolardan birine git 2 günlük 3 günlük banket işlerine yollayabilirler.

kitchen confidential

www.imdb.com

soul kitchen var fatih akın filmi, çok da eğlencelidir.

www.imdb.com bu vardı fena değildi.

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com
Julie&Julia güzel film

ilk önce bi dahiliyeciye git, kan tahlili yaptır.buradan sormakla olmaz :/

bir çok fiziki ve psikolojik hastalığın nedeni olabilir.

hakikaten kan tahlili yaptır. bir psikolog veya psikiyatristten de yardım isteyebilirsin dikkat dağınıklığın konusunda. ama benim bildiğim, b vitamini çok önemli hafıza ve dikkat açısından. çinko ve omega 3 de öyle. b vitaminini ekmekten, çinkoyu susam/kabak çekirdeği v'den, omega 3'ü balıktan/cevizden alabilirsin. tabii bunların haplarını da bulman mümkün eczanelerde, takviye olması açısından.

en önemli ve birinci sebebi stres daha sonra;
radyasyona maruz kalma (bilgisyar, cep telefonu, wire less.. ) demir eksikliği, b vitamini eksikliği, kafein, uykusuzluk..
kan tahlili şart. mineral/vitamin takviyesi alınabilir.
ayrıca bknz: solgar nero nutrijens

Kuşadası taraflarında günlük 50 liraya dayalı döşeli villa bile kiralayabilirsiniz. Hem de her yere bir dolmuşla gidebileceğin yerlerde.

Bence otele hiç gerek yok. Nette araştırırsan mutlaka bulursunuz.

booking.com'dan gitmek istediğiniz yeri seçip en düşük fiyatlı otelden en yüksek fiyatlıya doğru sıralayabiliyorsunuz. güzel bir site, türkçe seçeneği de var. bence oradan bakın.

Teşekkürler arkadaşlar araştırıyorum.

hediye geldi, napayım sokağa mı atayım hayvanı.

hayır depresyona girmez ama bir tane daha edinebilirsen iyi olur. benim 6 yıldır falan 2 adet var. ilk yıllarında çok hassas oluyorlar lakin yaşları dolduktan sonra domuz gibi oluyorlar endişelenme.

ama horace'ın da dediği gibi kesinlikle çok hassaslar ve ticari amaçla çok kötü koşullarla ülkeye geliyorlar. çoğu daha gelirken hastalanıyor zaten. mümkünse güneş görsünler.

astigmat varsa o dediğin sorunlar olabiliyor.Net görüş olana kadar gözünde kaydır lensi.

lenslerde çap farkı oluyor. farklı markalar farklı çaplarda lens üretiyorlar. lens kutusu üzerinde yazar. ama oasys e özel çapta lens üretimi siparişi veriliyor mu bilmiyorum. araştırın derim.

lens size küçük geliyor olmalı. gözbebeği çapına göre yazarlar normalde doktorlar. benim gözbebeğim de büyük olduğu için (8.84) epey zorlanmıştım, sonra 8.9luk lens bulmuştum kullanıyordum, sonra da onun üretimini kaldırdılar. piyasadaki en büyük çaplı lens 8.7 mm şu an. sizin de gözbebeğiniz büyük olabilir. çapına göre sipariş vermeniz gerekiyor sttc'nin dediği gibi.

çapla ilgili değilse gözünü iyice açarak lensi kaydırıp yukarı, aşağı, sağa sola bakarak oturtmaya çalışabilirsin.

yani emeğine sağlık tamam da her seferinde bilgisayarım bu sesle açılsa 1 haftaya kalmaz bilgisayarı atarım bak müziği silerim demiyorum bilgisayarı atarım.

daha kötüsünü yapabilirim

bir an maya kehaneti gerçek zannettim.
aha dedim israfil sur'u üflüyor.

ı-ıh

çok uzun bence, daha kısa olmalı.

daha kısa olmalı

biraz acil cevaplansa ne iyi olurdu...

izmitten gidicem, çok teşekkür ederim.

etiler servisi varsa etiler'e, yoksa beşiktaş servisine binin. beşiktaş'tan 43R ve 559C otobüslerinden birine binin ve nispetiye durağında inin, kampüs az ileride solda :) etiler'den kampüs yürüme mesafesi zaten, otobüs kullanmak isterseniz 59R, 59RS, 43R, 559C falan hepsi geçiyor.

Çok mu geç bilmiyorum; ama yine de yazayım.
1.Benim tercihim her zaman otobüsten Kavacık Kavşağı'nda inip taksiye binmektir. 20lira civarında tutuyor taksi ücreti. Eğer bu parayı verebilecek durumdaysanız kesinlikle bunu tercih edin, 10dakika kadar sürer Kuzey'de olmanız.
2.Avrupa Yakası diye Esenler'de inmek ya da Alibeyköy'e kadar gitmek bence hiç mantıklı olmayacaktır. Boşu boşuna a'dan b tarafına gidip, sonra tekrar a tarafına dönmüş olursunuz.
O yüzden taksiye 20 lira veremiyorum diyorsanız, Harem'de inip servisle Üsküdar'a geçin(5dakika bile değil), Üsküdar'dan vapurla Beşiktaş'a geçin(10dakika hemen hemen), Beşiktaş'tan da üzerinde Hisarüstü yazan herhangi bir otobüse binin ve trafiğe bağlı olarak, minimum 20-25dakika sonra Kuzey kampüste olun.
Bu şekilde anlatınca çok karmaşık ve gereksiz görünmüş olabilir; fakat emin olun hem zaman konusunda en tasarruflu hem de en güzel rota budur. (Sunduğum 1. seçenek dışında)

izmitten gelen otobüsler alibeyköye girmeden esenlere gidiyor diye biliyorum. esenlerden de servisle alibeyköy, ordan da hisarüstü servisi var. tabi bu metro turizm ise. bu seçenek çok uzatıyor yolu malesef. daha çabuk istersen, kavacıkta inip, leventten geçen bir otobüse binip diye gidiyor ama bu da kafa karıştırır.