İngilizce cümleyi anlamadığım için onunla ilgili bir ifadem olamayacak.

Tanrının sevgisi ve merhameti ve hatta şefkati ve üstelik affı sonsuz. İnanmadığını söyleyenleri bile affeder. Kendi bildiği bir hesabı ve bir uygulaması vardır. Sorun O'na inanmayanların cehennemde cayır coyur yanacaklarıysa, inananlara verilen emirlerle inanmayanların nasıl yaşadıklarını karşılaştırmak yeterli diye düşünüyorum. Malum, nice ateistler var ki insanlara saygıları ve sevgileri, yardımları destekleri tartışılmaz bile. Bu açıdan değerlendirilir.

Ölüm bir son değildir, başka bir hayatın başlangıcıdır diye inanıyırum. Hele ki ölümle birlikte bilincin yok olacağına değil mutlak bilince homojenize karışacağımıza inanıyorum. Yani bizim bilincimiz yok olacaksa da algılarımız ve idraklerimiz artacak, yaşarken hiç bilmediğimiz ve asla bilemeyeceğimiz şeyleri bilir hale gelicez. Bana göre böyle.

klişe olacak belki ama doğmadan önce neysek öldükten sonra da o durumda olacağız işte ancak gönlüm reenkarnasyondan yana da umudum yok tabii.

tanrı yokmuşcasına yaşıyorum. net olarak yoktur diyebilecek halde değilim elbet ama mesela kuran'ın kainat yaratıcısı bir zekadan çıkabildiğine ihtimal vermiyorum.

eternal nothingness yani sonsuz hiçlik. iki dilde de ürpertici.

İnanıyorum, kaybettiğim tüm sevdiklerimle orada buluşacağıma inanıyorum. Şu kadarcık ömür kadar basit olamaz bu hayat, bu düzen, mümkün değil. Ayrıca bu kadar kötülüklerin, zalimlerin elbet yaptıklarının karşılığını göreceğine de inanıyorum, aynı şekilde iyilerin, mazlumların.

Yaratıcı o, ister affeder ister affetmez. O olacağı olmayacağı herşeyi belirlemiş, yolu göstermiş, canın isterse demiş. Biz de canımız ne isterse onu yapıp karşılığını da alacağız. Yaradana hesap soracak değilim.

inanıyorum ama anlatılan gibi bir mekanizma olacağını düşünmüyorum.

dünyada yapılacak tüm ahlaksızlığı yapmış ve kazara müslüman olarak doğmuş bir kişinin er ya da geç cennete gideceği ama son derece düzgün yaşamış bir kişinin sırf başka bir din mensubu diye sonsuz cehennem ateşinde yanacağı fikri "allah'ın merhamet ismine" ters gibi gözüküyor.

merhamet tek bir zümreye karşı olduğunda sanki anlamını yitirirmiş gibi geliyor bana. affedenlerin en hayırlısı ve merhametlisi isimleriyle anılan bir yaratıcı için de bu söylenilenler kafa karıştırmaktan öteye gidemiyor.

tehlikeli konular bunlar.

kendimi bildim bileli ateistim. (6 yaş civari)çok anlattılar çok okudum fikrim hic değişmedi. (yaş 37)
hiçliğe öleceğime inanıyorum.

yıldız tozuyuz, öyle biteceğiz. muhtemelen bir kaç yüzyıla kalmaz uzayda koloniler olacak, insan temelli fakat daha bilinçli varlıklara ait. güneş söndüğünde galaksiyi terk etmiş olacağız muhtemelen. bu kaosta kıble aramakla vakit kaybedeceğini sanmıyorum kimsenin.

Inaniyorum.

Benimle ilgili de inanmayanlarla ilgili de hukum ve ferman O'nundur. Kimse külli iradesine, rahmetine, lutfuna ve merhametine sinir koyamaz. Açıkça belirttikleri disinda.

Herkesin, yaptiklarinin karsiligini alacagina inaniyorum.

Olumden sonrası var. Hic tanimadigim birisi aracılığıyla ölen bir yakınım ile konuştum. O odada ateistinden en en muslumanina kadar 6 kişi de sahit oldu bu duruma.

ölümden sonra bilinçli olarak yaşayacağıma inanmıyorum ama gübre, hamburger köftesi ya da ona benzer bir şeylerde daima bulunmaya devam edeceğim sanırım.

ateistim ama öteki tarafta sonsuza dek yaşayacağımı bilsem sevinirdim açıkçası, yaşamayı seviyorum. seviyorum da denmez ama bildiğim tek şey bu: bilinçsizliği, yokluğu, ölümü görmedim. haliyle mevcut durumumu korumak istiyorum. fizik kanunu değil miydi zaten bu yav. o hesap. hatta istediğimizde ölüp geri doğabilsek şahane olurdu. ne bileyim düşünsene eve geliyosun, her şey kötü, "yoruldum amk" deyip ölüyosun, 6 ay sonra falan kalkıyosun. şahane.

en iyi ihtimalle 3000 yıl sonraki medeniyet "hadi atalarımıza kıyak olsun ve onların evrendeki kalıntıları, yankıları vb. elde ettiğimiz verilerle bilinçlerini tekrar oluşturalım" diyebilir.

İnanıyorum.
Allah celle celaluhun rahmeti gazabını geçmiştir. Yalnız kendisine inanmayanların durumu başkadır. Alın işte Suriye'den sonra en yakın örnek, Arakandaki insanların budistlerden neler çektikleri ortada. Şimdi sözde her canlıya acıyan, sinek bile öldürmeyen budistlerin bu inançlarına devam ettikleri sürece öldükten sonra cennete gidecekleri (ya da bazı reformistlerin dedikleri gibi cehennemde belli bir süre kalıp daha sonra cennete girecekleri) hiç bir şekilde düşünülemez.
İslama göre inanmayan birisinin cehennemde sonsuz kalması, onun her daim bu niyeti üzerinde bulunması nedeniyledir. O nedenle müslüman için imansız ölme korkusu ölüm korkusundan çok çok daha mühimdir.
Ünlü bir alim diyor ki, cehennemdekiler iman ehlidir (inanmışlardır).
Bu sözün manası, artık başka bir seçenekleri kalmayıp gerçeği gördüklerindendir. Ama artık bir anlamı yoktur.

ölümden sonra yaşamak demeyelim ama varolacağıma inanıyorum. Varolduğumun da farkında olacağım. Allah kendisine inanmayanları, reddedenleri niye affetsin ki? Eşitlik, adalet demek değildir. Senin ister Allah için, ister "iyi bir insan olmak için" gösterdiğin çaba, sağduyu, fedakarlıkla niye bir tutulsun inanmayanların inkarı? Affedilmenin bu kadar basit bir şey olduğunu düşünmüyorum. Allah herkesin dünyada yaptıklarının karşılığını alacağını söylüyor. Son dakikaya kadar kötülükle yaşayan bir insan pişman olup, tövbe ettiğinde ruhunun huzura ereceğini mi düşünüyorsun? Yaptıklarımızın bedelini ödeyeceğiz. Hepimizin günahı var. Eğer Allaha inanıyorsan, yaptıklarımız adalet terazisine koyulduğunda günahlar ağır geldiyse bunun cezasını çekip sonra huzura, cennete yada adı her neyse ona kavuşacağız. Kısacası son dakika çakallık yapmak, götü kurtarmaya çalışmak sökmez.. Ne demiş? "biz size şah damarınızdan daha yakınız"

Adamin islerine bakacaksiniz, is yaptigi kisileri bulup konusacaksinjz

Sizin arsanin oldugu yerde bu tip isler nasil isliyor ona bakacaksiniz.
Kimlerdenmis ona da bakacaksiniz

en mantıklısı tanıdık mimar/mühendis aracılığı ile onların güvendiği bir müteahhite ulaşmak. artık küçücük şehirde bile 50 tane müteahhit var. çoğunun işleri ellerinde patlatma rezil etme ihtimalleri var.

tanıdık bankacı varsa
tc nosu ile banka/çek/senet bilgileri kkb aracılığı ile sorgulanabilir. üstünde ne var ne yok görürsünüz herşeyi.

eğer euro verebilen bi atm ise kartı takınca euro veya zloty mi istersin diye opsiyon sunuyor

sana gelene kadar insanlar aç geziyor

var ama ha deyince olmuyor. sabır lazım.

yok öyle bişey.

Onların sonsuza kadar normal bi hayat sürme ihtimalleri çok yüksek. Yani herkes kadar mutlu ve herkes kadar mutsuz olabilirler ve mutsuz olduklarında bunun ilahi adalet olduğunu sanabilirsin. Hayat devam ediyor. Senin başına bunlar neden geldi? Bu da mı ilahi adalet?

fazla yeşilçam filmi izledin galiba. hala uyanmamışsan bundan sonra da başına benzerleri gelecek.

goddard +1

sıradan şeylere olağanüstü anlamlar yükleniyor.

hayatın olağan akışı içinde olan şeyler bunlar. karma yok, ilahi adalet yok. hayatın normal akışı var. insan ilişkileri var.

İlahi adalet var ve bunun bugünü yarını yok, bir zamanı var. Ama peşine düşüp bunu beklemiceksin, unuttuğun bir zamanda karşına çıkacak ve vay be diyeceksin.

Dünya adil bir yer değil.

Benim de kafami cok kurcalayan bir sey bu. Karmaya inaniyor musunuz diye baslik acmistim hatta.

Oluyor oyle... hayatta bir matematik ya da denklem yok. Cok hakli olup kaybettigimde, kazananlara hicbir sey olmadi :)

Uzerinde hakkim bulunan herkese hakkimi helal ediyorum her sabah uyandigimda. Bu kisisel bir sey... benimle ilgili olanlari affederim, gerisini değil.

Fazla dusunmek iyi degil, onu biliyorum. Keske bu kadar takmasaydim her seyi. Aklindan bu tur dusunceleri atmak tek çözüm.

n'aptilar abi cok merak ettim.

10 yıllar boyunca travma (taciz dayak işkence) yaşamış sonra dayanamayıp intihar etmiş bir çocuğa nasıl bir ilahi adalet karma vs uygulanıyorsa sana da aynısı uygulanacak. kısaca yok yani.

var ama onların mutsuzluğunu beklemekte kötülüğe girdiği için işlemiyor olabilir. işleyişi biraz denişik tam çözülmüyor.

latife tekin bir romanında şuna benzer bir şey diyordu; "üzüntü, başkalarının bizim üzerimizden hata yapmasına yine biz izin verdiğimiz için, saklanması gereken bir şeydir. "

insanlar bir sabah uyanıp saniyeler içinde aldatmaya veya birine kötülük etmeye karar vermezler. davranış ve söylemlerinde zaten bunların ipuçları vardır. bazen bunları görmeyi beceremedik veya gördük ama duygusal nedenlerle görmezden geldik diye, bu bizi mağdur konumuna sokmaz. ama biz toplum ve kültür oalrak bu mağdur psikolojisi ve söylemlerine bayılıyoruz. o yüzden yok ilahi adalet, yok karma, yok ettiğini bulur diye diye doalnıyoruz. oysa siz aldınız onları hayatlarınıza, sıfır belirti ile size bunca kötülük etmiş olmalarına imkan yok. rasyonel düşündüğümüzde bunun geldiğini hiç farketmemiş olmanıza imkan yok.

yani demem o ki, hepimiz insanız, android değiliz. bu kadar anlam yükleyip, sırtınızda taşımayın bir yıl önce olmuş bir şeyi. hayat bu gereksiz yükleri taşımak için çok kısa.

ilahi adalet diye bir şey yok, bu hayatta ne yaparsan yanına kâr.

Bir hikayem yok aslında.

Genel olarak seküler bir yaşam tarzıyla yetiştirildim aileden zaten. Çocukluğumdan beri, ortaokul civarlarından beri bu tarz dini şeylere hiç anlam veremedim. O zorunlu din dersinden nerdeyse kalıyordum..Çok net hatırlıyorum son anda hoca 2 vermişti. Beni çekemedi içine ne biliyim.. Hep kuşkulu sorgulayan bir yapıdaydım zaten ama adını koymadan dine bulaşmadan çocukluk geçti.

Oturduğum yerdeki çevremdeki çekirdek arkadaş grubunun da benim gibi olamasının büyük, çok büyük bir etkisi vardır yalnız. Çocukluk arkadaşlarım..Şu an o grupta herkes ateist. Hatta nerdeyse aktif olarak iletişim olarak kurduğum tüm çevrem bu şekilde.

Sonra biraz daha büyüyünce kendimi daha da tanımaya, bilmeye başlayınca özellikle felsefe dersleri almaya başlayınca, üzerine tarih, sosyoloji, psikoloji, dersleri almaya ve bu tarz alakalı kitaplar okumaya başlayınca her şey daha da netleşti.

Sonra daha da sistematik bir hal almaya başladı tabii..

agnostizm

küçükken kuran kursuna, camiye aile teşviğiyle gitmiş biriyim. insanın kafasına vura vura ibadet etmeyi öğrettikleri için ilk önce soğudum. sonra lise zamanımda izlediğim belgeseller, okuduğum kitaplar ve çevremdeki insanların görüşlerini de dikkate alarak, bu kutsal kitaplarda tasvir edilen yaratıcının gerçek olabileceğine dair şüphelerim arttı. tabi ilk zamanlarda şüpheyle başlar, ya varsa dersin. inkar etmeye çekinirsin falan.

zamanla daha da ileri gidip bir yaratıcıyı reddettim. her inanmayanın bir isyankar dönemi olur. artık o kadar isyankar değilim. bu fikirlerin oluşması için insanın düşünsel olarak olgunlaşması gerekli tabi. tanrıyı reddetiğimin 7. yılında kafamda olgunlaşan bir düşünce var o da " yaratıcı illa bir tanrı formunda olup insanlara çeşitli testler uygulayıp sonunda onlara mükafatlandıracak/cezalandıracak bir kavram olmak zorunda değil. hatta yaratıcı, yaratıcı olduğunun bile farkında olmayabilir. "

kızlara hava atmak için farklı olmaya çalışırken herkese atayistim deyince geri dönemedim bi daha...

Agnostik ateistim. İlkokulda sokaktaki bütün arkadaşlarım gidiyor diye kıskanıp ben de kuran kursuna gittim, lisede müdür yardımcısı kafamız çalışmadığı için oruç tutmamızı istemeyince inatlaşıp kadınla kavga edip azimle oruç tuttum. Ama bütün bu zaman boyunca Jules Verne'le başlayıp bilim kurgu okudum, ansiklopediler, Bilim Çocuk dergileri derken bilime hurafeden daha çok güvenmeye başladım. Sonra gerisi geldi zaten.

kuran okudum. yeterli oldu.

annem babam müslüman ama pek ibadetlerle ilgisi olmayan chp zihniyetinde insanlardı. (şimdi namaza falan başladılar o ayrı). babam yazları cumaya gider, bir de ramazanlarda oruç tutarlardı falan. pek dindar olmayan rahat bi çevrede büyüdüm. bir dönem kendi kendime 5 vakit namaz kılmak bir de yaz kuran kursları haricinde zaten dinle pek ilgim yoktu. üniversiteye başlayınca da doğal süreç sonucu ateist oldum işte.

hani böyle kırılma noktası ararsak ilkokul'da okula kuran getirdiğimiz 1-2 ders olmuştu dkab dersinde. o gün rastgele açtığım "kadınlar sizin tarlanızdır, istediğiniz gibi sürün" ayeti beni gerçekten dehşete düşürmüştü o yaşta. onu söyleyebilirim belki.

Ateistim. Çok uzun sürdü benim süreç. Çünkü son derece dindar bir ailede büyüdüm. Lise çağlarına kadar 5 vakit namaz kılar ağzıma içki sürmezdim. İlk oruç tutmayan insanları ben lisede gördüm mesela, şok olmuştum görünce.

Üniversite yıllarında yavaş yavaş sorgulamaya başladım, ama soğuk denize girer gibi oldu bu süreç, önce ayak parmağımı soktum, geri çektim, bi daha soktum. Önce ufak şüpheler, içimden töğbestağfrullah demeler falan. Sonra kuranın mealini okudum, diğer dini kitapları okudum. Evrim teorisini okudum. Dinlere karşı olan görüşleri okudum falan derken yavaş yavaş kopmaya başladım. O sorgulama korkusundan sıyrıldıkça iyice saçma gelmeye başladı. Böylece dinden çıkmış oldum. Tabii ki bu anlattığım süreç 18 yaşımdan 22-23 yaşıma kadar süren, oldukça uzun bir süreç oldu. Burda yazarken bi anda olmuş gibi gelse de o çocuk yaşlarda derinlere yerleştirilen şeyleri sarsmak oldukça zorluydu.

18-19 yaşlarında, (bkz: an american crime) diye bir film izleyip sonra dünyanın her yerinde bu tür olayların olduğunu idrak edince birşeylerin bize anlatıldığı gibi olmadığını anladım.

İlkokul 5. sınıftayken insanların putlara, güneşe, aya vs taptığını öğrendikten sonra oldu. Bir gün bahçedeki tahta sedirde oturmuş ağaçlara kuşlara bakarken güneş batmaya başladı.
"Güeş her zaman bizimle değil, ay desen keza aynı, demek insanların daha kalıcı bişeye ihtiyacı olmuş, elleriyle putlar yapıp ona tapmışşlar, bi şekilde onların da yandığını yıkıldığını görmüşler ve ulaşılamaz, yanmaz yıkılmaz batmaz bişey bulmuşlar adına da tanrı demişler. Bir düzene kurallara ihtiyaçları vardı çünkü kalabalklaştılar, düzeni bu şekilde sağlamışlar işte..." dedim.

17 yaşarımdayken diğer dinlere ait kitapların bazılarını, islamın çeşitli çevirilerini okudum. 30'lu yaşlarımda antropolojiye, felsefeye baktım,insan davranışlarının kökenleri konusunda inclemelerim oldu, ekonomiyle marksizmden gelen bi yakınlığımız oluştu vs. sonrasında edindiğim her bilgi bana din konusunda ilk düşüncemin doğruluğunu gösterdi. sadece toplumsal düzen gerekliliğine başka olgular ekledim.

ya cokta kasmaya gerek yok,
biraz aklin , fikrin, beynin varsa, dogustan gelen malligi egitim sayesinde ustunden attiysan ve artik bir gerizekali degilsen , bir tanri olmadigini ve olamayacagini coooookk rahat anliyorsun ve dogal bir ateist haline ister istemez geliyorsun, hepsi tastamam bu iste..

inançsız olarak yetiştirildim. babam dinlerle dalga geçerdi, dedem bayramlarda falan akrabalarla din tartışmaları yapardı. bana da sirayet etti bu durum. ben de okulda arkadaşlarımla dalga geçerdim. din dersi sınavlarında komikli cevaplar verirdim falan. büyüyünce de dinler inanmadığım, tanrı kavramı da ilgilenmediğim bir şey olarak kaldı.

Doğuştan engelli insanlar beni bu sorgulayışa itti. Ha aileden de aman aman din aşılaması görmedim ama bu tür eşitsizlikleri sorgulamam, ilahi adalet denilen şeyin bir tür kılıfmışçasına şükürcülüğe hizmet ettiğini düşünmem beni bu muğlaklığa itti.

Müslüman ve dini bütün? bir ailede yetiştim. yazları camiye gönderildim, ergenliğimde yazları kuran okumayı öğrettiler. ama kimse meali konusunda bir şey söylemiyordu.

2008'de merak edip elmalılı hamdi yazır'ın tefsirini okudum, benim müslümanlık hikayem orada bitti. Allah inancımı kaybetmedim, illa adı konulacaksa deist oldum.

Küçükken çok dindardım, anneme kapanması için baskı yapıyordum. Bu tabii ilkokul, en fazla ortaokul zamanı. Ailemde anneannem dışında dindar yoktur. Yazları anneanneme gidiyordum kalmaya, beni kuran kursuna gönderiyordu. Mahallede bir abla vardı, o ara ara çocuklarını çevresine topluyor, din temalı korkunçlu hikayeler anlatıyordu, cehennemde nasıl yanacağımızı falan. Sanırım bunların etkisiyle dindar oldum. Dindar demeyeyim de aslında, korkmaya başladım. O yüzden anneme falan baskı yapıyordum kapanması için:P

Sonra büyüyüp kendi düşüncelerim oluşmaya başlayınca, bu da lise son ve üni ilk yılı oluyor, dinle ilgili her şey saçma gelmeye başladı. Sanki birden aydınlanmaya başladım. Kuranı okudum (türkçe- diyanet vakfı çevirisi), tüm evreni yaratan ilahi güç böyle bir kitap yazmış olamaz dedim. Etkilendiğim biri veya bir olay olmadı. Kendi kendime dinsiz oldum yani. Dünya üzerindeki büyük-küçük hiçbir dine inanmıyorum. Ama bir yaratıcının olup olmadığını bilmiyorum. O yüzden sanırım agnostik düşünceye daha yatkınım. Ateizm de bir inanç şekli bana göre.

1-14 yaş arası almanya'da büyüyüp, sonrasında kız çocuklarının inanılmaz kısıtlandığı ve hor görüldüğü bir ortama döndük. almanya'da da kuran kursuna yollardı ailem bizi. ama türkiye'ye o küçük iç anadolu kentine döndükten sonra, kız çocuğu onu yapmaz günah, öyle oturmaz günah, abisine sarılmaz günah, okula gitmez günah diye diye çıldırttılar beni. lise 1 gibi falan oruç tutmayı, eve mahallede ki şeyh gelince başımı kapatmayı, sohbet toplantılarına gitmek için zorlanmayı falan reddetmeye başladım. mahalle muhtarının evinde sabahlara kadar zikir çekildiği bir ortamdan bahsediyorum, senelerde 90 ların başı, refah partisi ev toplantıları falan almış başını gidiyor. kendi öz ablamda bir tarikata girmiş, onunda yöneldirmesiyle, okulumun kapısına falan çarşaflı kadınlar geliyor beni ikna edip doğru yola sokmak için. çok kuvvetli çatışmalar yaşadım ve hatta şiddet gördüm, evden kaçtım üni okuyabilmek için. kişisel gelişimimde önce feminist oldum ben, sonra deist. benim çıkış noktam din ve kadın ilişkisi idi, sadece islamiyetten bahsetmiyorum bu arada.

birden fazla meal okudum, inceledim, notlar aldım, araştırdım derken üniversite hazırlık sınıfının ortalarında din kavramına hiç bir şekilde inanmadığımdan emindim. hala ara ara bu konularda ki yayınları, araştırmaları, belgeselleri falan takip ederim.

şu anda din konusunda inananlara karşı bir saygısızlık etmiyorum, bana saygısızlık edildiğini hissettiğimde tepkimi koyup restimi çekiyorum o kadar. ama bir fikir tartışması olduğunda, karşımdakiler neden inandıklarını, benim neden inanmadığımı anlatabildiğim kadar sağlam bir argümanla anlatamıyorlar ve sohbet mutlak bir sessizlikle bitiyor.

tarikatta olan ablam 80 yaşındaki annemle hiç bir şekilde ilgilenmiyor, telefonlarını açmıyor, yıllardır görüşmüyor. ama ben, hacı annemin orospu olacağından emin olduğu dinsiz kadın, 17 yıldır anneme bakıyorum, her türlü sorunu ile ilgileniyorum, maddi manevi elimden geleni yapıyorum. vicdan sahibi olmak, iyi bir insan olma gayretiyle yaşamak, bütünsel alandan bakabilmek, hümanist olmak gibi yaklaşımların din ile hiç bir ilgisi yok. din eşittir erdemli insan düşüncesine kesinlikle katılmıyorum.

internetin büyük etkisi oldu. belki üyeleri vardır burada, eskiden ütopyam diye bir forum vardı, hala duruyor mu bilmiyorum. ben o zamanlar 12-13 yaşındayım. atatürk'ün deccal olduğunu söyleyen, el kaide militanından hallice efsanevi bir elemanım. o forumda beni ciddiye alıp da benimle iletişim kuran insanlara cidden çok şey borçluyum. oradan tanıştığım kişiler olmasa belki şu an ışid'e katılmış olurdum jsfhsjk.

benim ailem dindar ama laf olsun diye söylemiyorum gerçekten çok ılımlı insanlar, özellikle annem. bizim evimizde atatürk de dahil kimseye karşı öyle nefret dolu bir konuşma ya da fikir gelişmedi. ben tamamen kendi ergenliğim ve manyaklığım yüzünden aşırıya kaçmıştım.

sonra beni bir aile büyüğümüzün isteği ve desteğiyle "kamp"a gönderdiler üst üste üç sene boyunca. abiler ortamı işte ama fetöcülerin değil, nurcuların. ortam şahaneydı, öyle apartmanda falan değil koskocaman havuzlu, futbol sahalı tesiste takılıyorduk. iki hafta sürüyordu bi kamp. bizim paramız yoktu, aile büyüğü göndermek isteyince ben hiç istemediğim halde (çekingendim ondan istemiyodum, yoksa din iman konusunda dünya markasıydım) ona diş geçiremeyecekleri için mecbur "git oğlum" dediler, gittim.

orada her şey güzeldi. bize iyi davranıyolardı, çokça eğleniyoduk falan, o açıdan hiçbi sıkıntı yok. yani tacizdir, itliktir serseriliktir ben kendim hiç öyle bi şeyle karşılaşmadım. gelgelelim, ilk defa o kadar kalabalık ve "dinli" bir ortama girmiştim ve zamanla soğudum. anlattıkları şeyler olsun, dikte ettikleri yaşam tarzı olsun, din-iman-milliyet üçgeninde anlattıkları olsun pek hoşuma gitmedi. bi keresinde babam aramıştı. "ben burda biraz daha kalırsam ateist olcam baba" dediğimde çıldırmıştı, bağırıp çağırıp küfürler etmişti. daha önce hiç öyle görmemiş, duymamıştım. o olaydan sonra kayış iyice koptu. kendimi yalnız hissettim, "ben bu işlerin adamı değilim, benim yaşayacağım insanlar bu insanlar değil" düşüncesi oluşmaya başladı.

bu kamp mevzuu 12-14 yaş aralığında gerçekleşti diye hatırlıyorum, üç yaz. internette sürtmeye başlamam da yanlış hatırlamıyorsam 12 yaşıma tekabül ediyor. ütopyam'da militanlık yaptığım dönemler. orada bir sürü kuul, atayiz gençle tanışmıştım. başta birbirimizden nefret ediyoduk ama forumda göre göre, iletişim kura kura zamanla aradaki buzlar eridi ve oradan iyi arkadaşlar edindim. ben 12 yaşındaydım ama düzenli olarak benimle konuşan, bana arkadaşı gibi davranan 20-22 yaşında insanlar vardı. o zaman anlamıyosun tabii bunun ne kadar kıymetli olduğunu. ben şimdi 12 yaşında bi çocukla çok samimi olamam, düzenli olarak konuşamam sanırım, hele ki bu arkadaş islamcı militan ayarında biriyse. "amk çocuğu" deyip basarım engeli. onlar öyle yapmadı, babam bile tükmüklü tükmüklü küfrederken her türlü saçmalığımı dinleyip yanımda oldular, yardımcı oldular.

öyle öyle "dış dünya"yla iletişim kurmaya başladım işte. 14 yaşına geldiğimde dinle alakam kalmamıştı, öyle ergen ergen takılıyordum ama ateist falan da değildim. annemle babamın arası o ara pek iyi değildi, kendileri bana gerekli din eğitimini de verdikleri kanısındaydılar, haliyle üzerimdeki baskı azalmıştı - gerçi allah var (pun intended), hiçbir zaman baskıcı sayılmazdı ailem, hiçbir şeye zorlamadılar. ben onlardan görüp istiyodum.

bu arada kamptaki ikinci ve üçüncü senemde satanist olduğunu söyleyen birkaç çocukla tanışmıştım. nurcu kampında allahsız terör örgütü oluşturmuştuk bi nevi, boş vakitlerimizde birlikte takılıp din falan konuşuyoduk artist artist. ergenliğin zirvesindeydik ama gerçekten güzel muhabbetimiz vardı, kendimizce neyi yanlış bulduğumuzu anlatıyoduk birbirimize. o yaşta, öyle bi ortamda, öyle ailelerde büyümüş çocuklar olarak cidden çok büyük cesaretmiş harbiden. ya casus olsalardı? eheh.

neyse işte böyle gelişti mevzu, "öfkeli militan"dan "yontulmuş ayı"ya döndüm. 14-16 yaş aralığında sanırım dinle ilgili hiçbi şey düşünmedim. sonra tekrar bi boşluğa düştüm, dedim ulan allah'ı tamamen unuttuk, böyle yaşanmaz, benim hayata tutunabilmem için bi şey lazım. o dönemde hatırlıyorum, irem diye bi arkadaş vardı. hatta facebook'umda ekli hala haha. ateist olduğunu biliyodum. gittim ona dedim, irem nasıl dayanıyosun amk, ben allah'ın olmadığını düşündükçe delirecek gibi oluyorum. ölünce toprak olmak istemiyorum, cruise seyahatine falan çıkabilmek istiyorum. o da sağolsun aşırı kuul davranıp "deal with it" demişti sadece. o anları hiç unutmuyorum. kendimi o kadar çaresiz ve ezik hissettiğim an sayısı azdır. karşımda ateist ve gayet rahat bi insan var, bense "allah bence yok ama allah'ın olmamasını kabullenemiyorum, bana yardım et" diyen, kafası karışık bi elemanım. kendimi ona kıyasla çok küçük ve güçsüz hissetmiştim.

sonra bi sene falan cidden bayağı kafa patlatmıştım, hatta bi ara delireceğimi düşünüp ekstra üzülmeye başlamıştım. malum, "dinli" çevrelerde böyle hikayeler çok sevilir. allah'ı sorgulamaya başladıktan sonra aklını kaybeden bir sürü insan vardır. öyle olurum, herkesin efendi-zeki bildiği, sevdiği bi çocukken allah'ı sorgulamaya cüret ettiği için kafayı yiyen biri olurum diye korkuyodum.

sanırım lise 2'den itibaren tamamen geçti o mesele de. alıştım ölünce toprak olma, yeryüzünde başıboş olma fikrine. öyle yani. o günden beri de atayiz militan olup çıktım. insan manyak olunca müslümanmış dinsizmiş fark etmiyo, ruh hastası her yerde ruh hastası :((

velhasıl kelam benim hikayem potansiyel ışid militanının yontulup sosyal hayata ve dünyaya kazandırılması şeklinde gerçekleşti. verilmiş sadakam varmış. internet üzerinden türlü türlü "bullying"e maruz kalıp daha da yalnızlaşıp radikalleşebilirdim mesela, haberlerde "çok sakin bi çocuktu, kimseye zararı yoktu, 75 kişiyi niye öldürdü anlamadık :((" diye görebilirdiniz. ama anamın babamın göstermediği anlayışı elin atayizi gösterdi işte, "bak kardeşim böyle bi hayat da var" dediler, sonra kuran'ı falan da okuyunca dedim bence allah yok. öyle yani. şu an 23 yaşında ateistim, bekarım, çocuğum yok. ha "umarım tanrı vardır" diyorum içten içe çünkü sonsuza kadar değilse bile bi 500-600 sene yaşamak istiyorum açıkçası. yaratıcı olsa güzel olurdu.

termos fiyatları türkiyede çok pahalı. amazondan alırsan kargo ile birlikte aynı oluyor genelde.

Var.

alkislarlayasiyorum.com

@vegas

tanrının dünyayı yarattığına inanmakla olaylara müdahale etmeye inanmanın bir ilişkisi yok. genelde deistler tanrının dünyayı yarattığına inanır ama olaylara müdahale ettiğine inanmaz.

tanrı dünyadaki olaylara müdahale etmiyor. o zaman robottan farkın kalmazdı zaten.

bu arada hidrojen helyum dönüşümü olan yıldızlardan bize en yakını olan güneş, dünyanın 1,5 milyon katı büyüklüğünde. saniyede 600 milyon ton hidrojen helyuma dönüşmekte. bu güneş cüce sınıfı yıldızlardan. yani bundan daha davasa yıldızlar da var. trilyonlarca galakside milyonlarca yıldız var. diğer ağır metal içeren gezegenler, taş-toprak-toz vs.

bana bir allahsız bu kadar maddenin nasıl oluştuğunu açıklayabilir mi?

tanrının neden aramızdan duygusal bir insanmış gibi basit insani konulara müdahale etmeden duramayacağını ve bu yüzden tanrının olmadığını düşünen insanlar var anlamıyorum. ciddi ciddi koskoca kainata baktığınızda tanrı yok diyebilmek için dayanağınız ama bebeklere tecavüz ediyorlar onlara müdahale ederdi, savaşlar var bunlara müsaade etmezdi gibisinden sığ insani düşünceler mi? niye müdahale etsin ki? yani o varsa ve yarattıysa o da farkındadır yarattığı her şeyin her potansiyel eyleminin, her eylemin sebebinin. insanın kaos dediği sadece insan için kaos; her şeyin farkında olan, her şeyin bilgisine sahip olan bir konsept için kaostan bahsedilemez. sadece sebep ve sonuç vardır. kendinizi tanrının özü olarak görüyorsunuz belki, o yüzden tanrı varsa sizinle aynı amacı taşımalı, size hizmet etmeli, sizi korumalı diye beklentiye sahipsiniz. dinlere inanmadığınızı söyleyip dinlerde baba figürü gibi işlenen bir tanrı algısı üzerinden tanrı yok diye küskün trip atan bir ergen gibi tanrı yok diye bir iddiaya geçiyorsunuz. tanrı var ya da yok, ben bunun bilgisine sahip değilim ve sizin de bu bilgiye sahip olmadığınızı biliyorum. küstahça insanlara şu zavallı halinizle üstünlük taslamayın.

@vegas asdfasdfasdf yav he hee
big bang nasıl oluştu? o kadar madde tek bir noktaya neden toplandı ve ne oldu da patlayacak seviyeye erişti? kaldı ki big bang modellemesine göre evren genişlediğine göre 13,7 milyar yıl önce tek bir noktadaydı der. ve bir patlama buna itki kuvveti sağladığını iddia eder. ancak genişleme hızına bakılırsa ışık hızını aşmış olması gerekiyor. kütlesi olan bir madde ışık hızını aşabilir mi?

@vegas

www.youtube.com

dincilerin fanatizmi Vs ateistlerin fanatizmi! ikisi de karşısındakine cahil, aptal, mal, odun muamelesi yapmakla yüceldiğini zannediyor. insan gibi konuşma kültürü olmayınca olmuyor. bu doğu/ortadoğu bokunda sol da, ateizm de, felsefe de boka bulanmış vaziyette.

bonus misal: marx/das kapital batıda felsefe ama doğuda ideoloji, doktrin!

soruya gelirsek... inandığım şu: Allah var. bizi ve her şeyi yarattı. eşi benzeri olmayan, ortağı olmayan, kudreti sonsuz ve her türlü noksanlıktan münezzeh.

şu anda olan olaylara mudahale ediyor. belki tamamına degil. ama hiçbir şey onun bilgisi dışında degil. bebeklere tecavüz, savaşlar, zulümler falan neden müdahale etmiyor bilemiyorum. "hikmetinde sual olunmaz" diye bir kaide var. bilemiyorum... vardır bir hikmeti. bazı konularda "idraki meali bu küçük akla gerekmez, zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez" diye düşünüyorum.

evet O; olmuş, olan ve olacak her şeyi biliyor ve görüyor ve tabii ki her şeyin akışını değiştirebilir.

ahahah duyuruyu silme emi...popcornumu aldım pazar günümü neşelendiriyorum.. :D

Soruya cevap:
inanç işte...ne diyeyim şimdi konu bu olunca....
sen böyle bir şeye inanırsan senin için var. benim için yok. Bir "okula/sistematiğe" ya da -izm'e bağlamaya çalışma boşver.

-atheist was here-

@vegas, bu inanç. ispata gerek yok benim için. senin delil diye sunacakların da benim için bir anlam ifade etmeyecektir çünkü birçok kopukluk var. big bang diyorsun da o gazlar nasıl oluştu? kitabın ortasından konuşmaya başlıyorsun. en başını açıklayamıyorsun çünkü.
bir şey ispatlama ya da kimseyi herhangi bir şeye inandırma peşinde değilim. bu inanç, bilim değil.
big bang teorisi vs bunlar bilim ama inancı ya da inancın kökenlerini açıklayacak düzeyde değiller.

@vegas, inancımı ve düşüncemi söylüyorum sadece. kimse inanmak ya da beğenmek zorunda değil. eğer inancımı ve düşüncemi sizin üzerinizde bir baskı, şiddet unsuru olarak kullanırsam sorun o zaman başlar.

o takım bu takım gibi bir muhabbete dönmesin. herkesin inancı, düşüncesi, fikri kendine...

ne namaz, ne oruç, her gün içen adama da burada dinci muamelesi yapmayın.

www.turkishairlines.com

madde:5-3 (Yolcuların iradeleri dışında uçuşa kabul edilmemeleri)

emniyet müdürlüğü pasaport kısmına gidin sorun varmı bişi diye. ayrıca 2010 kpss ye girip80 üstü alanların çıkamaması olayı doğru değil zira ben de çıktım çıkan çok tanıdığım da var.

bizim başımıza nasıl geldi o zaman. demek ki rastgele belli bir kısmını aldılar. başka bir açıklaması yok çünkü.

@perloneth: Madde 5-3'ün burada işe yarayacağını sanmıyorum. Bkz: Madde 4-n
Yolcunun pasaportu yoksa (el konulduğu için) uçuşa kabul edilmeme için son derece makul sebep var demektir.
Zaten mantıken havayolu firması kendisinden kaynaklanmayan durumlar için tazminat ödemez.

@tukenmez adam: Geçmiş olsun, sigorta firmaları bu tür durumlar için bilete sigorta yapabiliyor bildğim kadarıyla. Hatta bilet alırken de bazen bu tür (uçuş iptali) sigortalar önerilebiliyor, ama şartları ve kapsamı çok iyi okumak gerek.

* Bu arada sınavda başarılı olan insanı önce şike ile sonra da bu şekilde 2 kez mağdur etmek de az rastlanır bir maharet olsa gerek.

böyle bir şeyin olması aklımızın ucundan dahi geçmiyordu ki sigorta alalım. bundan sonrakinde önce ben deneyeceğim çıkmayı ben çıkabilirsem eşim bir gün sonra gelecek artık.

bilgi olsun diye yazıyorum, pasaportumuza el konulduktan yaklaşık 1 ay sonra geri alabildik.

Filim gibi bir ulke amk. 3 pasaportu aldiktan sonra ydisi cikis yasagi olmadigi halde bu sefer de işkur dan( orada memur eşim) izin alamdigi icin cikamadi kendisi. Halbuki habersiz ciksa sikinti yoktu. Vatandasi olmasan eglenceli ulke aslinda.

yok. bilgisayar kapalıydı.

Abartılacak bir şey değil sakin olun.
Evet sıklıkla bu tür şeyler yaşıyorum en son dün oldu.
Kuzenim arkadaşına telefonda "keşke bir şövalem olsaydı" demiş, ben bundan habersiz kendisine dün tesadüfen karşıma çıkan şövaleyi aldım.

Daha bu ne ki, yaşadığım tesadüfleri film yapsalar kimse inanmaz :):)
Aslan burcuyum.

bence din kur.

offff ne biçin içine doğmuş :/
bana olmuyor ikizler burcuyum

farkında olmadan bilinçaltına sosyal medyadan veya daha önceki günlerden böyle bir mesaj gitmiştir. o mesaj sadece sana değil başka insanlara da ulaşıyor haliyle. onlardan biri de başlık açmıştır. altıncı his diye bir şey yok.

valla geçenlerde aynısı oldu bana. gece yatarken "köylerdeki komik lakaplar" başlığı geldi aklıma, daha önceden o başlığa yazılmış bi kaç komik şey geldi. sabah bi baktım sözlüğe başlıkta 100 küsür yeni mesaj var gündemde.

gayet normal. bunun haricinde onlarca başka karşılaştırma, fikir, şaka vs yaptın ama onlara başlık açılmadı mesela.

gün içinde aklına yüzlerce şey geliyor biri gerçekleşmiş +1

olayın burçla falan alakası yok yani. bu çağda burçlara inanmak nedir..

mesela geçen anneme de benzeri oldu. durduk yere bana "bu murat dalkılıçla merve boluğur ne tuhaf çift hiç yakışmıyolar" dedi bir gün sonra ayrıldıkları haberi geldi. oluyor yani böyle şeyler..

Böyle şeyler değil de daha spesifik şeyler geliyor aklıma. Acaba şu dosyama noldu derim gece yatmadan, dosya dediğimde de son hareketlilik aylar önce olmuştur. ertesi gün öğlene kalmadan bir gelişme olur.

Yukselenim akrep ^^

Hiçbir tarafım akrep değil, hangi şarkıyı dinlemek istersem radyoda televizyonda çıkar. Şarkılar da pek kimsenin hatırlamayacağı eski şarkılar. Hatta bir gün bir şarkının klibini annemlere izletmek istedim ama internet kotalıydı, kanalı açar açmaz o çıktı hem de izletmek istediğim komik sahnesiyle. Yine de üstün insan olduğumu falan düşünmüyorum, sana da aynısını tavsiye ederim. Sen de herkes gibisin.

benim de böyle şeyler hep başıma gelir ama burcum yay. daha ufak tefek şeyler de oluyor tabii.

@orpheus ve @playing star again +1

bak hem adamın nickinde star var hem de şu video konuyla alakalı
ermiş olmalı
video : www.facebook.com

sözlük için konuşuyor olursak monica bellucci her zaman sözlüğün gündeminde olan kadınlardan biri olmuştur. adriana lima da bu aralar türk sevgilisiyle gündemde.

altıncı his falan değil. hayır bir de, dijital olan bir şeye karşı nasıl bir his geliştirmiş olabileceğini düşünüyorsun? sözlük bağlamını ve gündemi karşılaştırdığında düşüncelerden zıplaya zıplaya oraya gelmen çok doğal.

ortamda zaten 4-5 tane teknoloji marketi var, bu aralar en revaçta olanı mediamarkt. laptopun oradan alınmasını tahmin etmek olur, altıncı his olmaz.

bana da sık oluyor, biz buna algıda seçicilik diyoruz. üzgünüm özel değilsin.

Bana da bazen oluyor. Ben aslan burcuyum ama ;) ablamin sezgileri de cok guclu. O ise akrep.

pek yok.

kadıköy'de kaldım ben sadece. hush. tam hostel konseptindeydi ama odada tek bendim. (tersi olsa zaten zor olurdu odanın boyutlarını düşününce).

izmir'de shanti home'u deneyebilirsin. ankara için deeps derdim ama artık türk ve suriyeli ağırlıyor genellikle.

Ankara'da iki kez Deeps'te kalmistim.

Beyoglu´nda var bir sürü hostel. Ekoisthan´da kalmistim, en temiz en güzel hosteldi simdiye kadar gördügüm. Ama kapandi.

istanbul'da oldukça fazla var. ağırlıklı backpacker turistlere hitap eder. bunk var mesela baya efsane bir hosteldir. yine kadıköyde hush baya ünlüdür.
ankara'da ilk hosteli bir arkadaşımız açtı baya oluyor. sonrasında oldukça tarz başka bir hostel daha açıldı. eskişehir ve izmir'de de var.

@omonia eskişehir'dekinin ismini alabilir miyim?

Çanakkale, Muğla, Bodrum, Edirne, Bursa'da bilen var mı?

beşiktaşta puffin'de kalmıştım geçen kış, fena değildi ama kaldığım ilk ve tek hostel olduğu için kıyas yapamadım tabi

bulvar hostel

Gecikme zammı sıfır yazıyor?

www.gib.gov.tr

yapılandırılmış borcuna girdiğinde "defaaten ödeme" seçersen indirim yapılıyor. taksitli ödersen yapılmıyor.

20'sine kadar yapılandırma var.

hayır çıkacak.

keşke hayır çıksa ama maalesef biz sadece sosyal medyaya göre durum analizi yaptığımız için yanılıyoruz. korkarım ki evet çıkacak.

Ben sosyal medyadaki havayı baz alarak düşünmüyorum kesinlikle, öncelikle bunu belirteyim. Fanatik olmayan sağ kesimde ''bu kadarı da fazla'' havası seziyorum. Çevremde bu yönde eğilimi olanlar da var, genel eğilimin de bu yönde olacağını düşünüyorum ve %55 üstü hayır bekliyorum. Tabi sürekli nabız tutuyordur iktidar, anket yapıyordur. Son hamlelerini yapacaklardır zira devleti tamamıyla kontrol ediyorlar.

"katılım oranı yüksek olursa hayır çıkacak" yorumu doğru ise hayır çıkacak çünkü pek politik olmayan bir insanım ve oy kullanmak için 9 saat yol gideceğim.

@perloneth, lütfen üşendiği için oy vermeyecek olan tanıdıklarını azarla "ulan benim gibi apolitik bi insan 9 saat yol gidecek, utanmıyor musun?" diye.

ben 2015 seçimlerinde oy kullanmadım, bu referandumda hayır diyeceğim. (oy kullanmak için 1 buçuk ay öncesinden uçak bileti aldım, borç harç fatura varken 100 küsur lira bilete ödedim. muhtemelen dönüşüm de 18 saatlik yol olacak.) katılımın yüksek olması demek benim gibi hiçbir partiye oy vermeyen insanların referandumda oy kullanması demek. bence katılım yüksek olacak ama en yüksek düzeye ulaşması için sorumsuz tasasız insanları iknâ etmek gerek.

hayır çıkacağını düşünen insan umudundan istiyorum. halkımız sağ olsun bizi hiç yanıltmadı şimdiye kadar. kesinlikle evet çıkacağını düşünüyorum.

oy moy da vermeye gitmiycem. şimdiye kadar verdik de ne boka yaradı ak.

%53 evet ten az çıkarsa taksimde bikiniyle dolaşırım.

tepki göstererek elime hiçbir şey geçmez. bunun yerine en yakındaki isveç/danimarka/kanada konsolosluğuna gidip iltica başvurusunda bulunurdum.

öyle bişey olmaz, milletin altyapısı müsait değil.burası iran veya arabistan değil.olmaz da.panik yapmanın alemi yok.

terör fırlar.

müslüman olmayana zorlama yoksa müslüman değilim der çıkarım işin içinden, günahsada onların boynuna.

Her salı gecesi gibi latin dansı yapmaya gideceğim. Belki dans ettiğim kızlardan bazılarına "Senin gibi bir kızın 14 şubatta burda ne işi var ehehe" diye yavşakça yürürüm.

lyon' da şarap tadıcam, polonyo' daki sevgilime de selfie atarım.

polonya*

karımla sevirişim heralde.

hehehe bekar ezikler sizi!

hiçbir şey.

buradan evi olan çok güzel bir kadın beni evine çağıracak ve tüm geceyi sevişerek geçireceğim.

öyle umuyorum yani.

çay içerim.

Hangi güne denk geldiğini bile bilmiyorum. Konuya o derece uzağım.

@sadakatsiz bu aralar duyurudaki favori cevabımı vermiş :/

Yalnız geçiricem bu sene, tangoya giderim veya spora giderim. Sıradan bir gün işte.

beğendiğim kıza "üstündekileri çıkar ne dediğin anlaşılmıyor" diyeceğim sonuçları göreceğiz

1 büyük daha açacağım, acıdan gebersem de gerçekleşmeyecek hayallerin şerefine :(

Calisicam. Arkadaşımın sevgilisi var onu idare etmem gerekiyor.

derya'dan ses çıkmadı. kitap okurum heralde.

işe gitcem.

sevgilim ile hiç bir şey yapcaz.

düşündüm de 7 yıl sonra ilk defa yalnız geçireceğim, şu an senin yüzünden ağlıyorum asdlklşk. hiç aklıma gelmemişti valla. işsizim zaten, o gün evden çıkmam asla. evde de kendime tatlı matlı yapar takılırım mutfakta, yalnız yalnız edeplice yerim sonra sldkcdsk.

www.youtube.com

Aşırı sıradan bir gün olacak. Gerçi aşırı sıradan olmayabilir de. Olağan dışı olarak gecenin bu yarısı na kadar uyumayıp tonlarca kozmetik bakım videosu izleyip organik araştırıp sevgililer günü indiriminden yararlanmayı planlıyorum. şiş ve mor gözler yahut uykusuzluk benden sorulabilir.

Yarın takip ettiğim diyet programına göre yağ emilim günü olduğu için bu etkiden faydalanmak icin somon yemeyi planlıyorum. Muhtemelen görüştüğüm erkek arkadaşımla olacak. Geçen hafta yine balık yerken demiştim önümüzdeki hafta şu gün gelelim mi diye. Seviyor böyle şeyleri sevmemi dikkat etmemi, bu da beni mutlu ediyor.

Gayet sıradan bir gün olacak yani. Şarap ve romantizm bile görünmüyor ufukta. Bazen sadece mutlu olmak yetiyor. Bu arada ilk defa bir sevgili ile gireceğim 14 şubat olacak. Önceleri hep ayrılığa kızgınlığa fln denk geliyordu gariptir.

Stajdayken tornanın çalışmaya başladığını fabrikanın bir ucundan hissediyordum. Buradaki titreşim uzun vadede binanın temeline bile zarar verebilir. İnşaatlar genelde statik zorlanmalar dikkate alınarak yapılıyor. Tornanın sürekli çalışması dinamik zorlanmaya neden olur. Kısaca apartmanda torna kullanmak pek mantıklı değil.

Yaşadığım ilde ücretsiz CAD/CAM kursları var ama bu işin pratiği çok farklı bir olay. Tecrübeli birini işe alırsanız daha iyi olur.

önce bundan yaptır: www.knaufinsulation.com.tr

CNC dediysem çok da büyük değil ya. su vidyodaki kadar: www.youtube.com

Videodaki küçükmüş ya. Benim dediğim torna 3 metreydi. Videodakiyse olabilir. Zaten videodaki şey torna değil.

1- ahşap için düzgün yalıtımla rahatsız etmez apartmanı.

3- çıraktan yetişmek diye bir şey yok cnc olacağı için nümerik kontrol kolaylıkla öğrenilebilir.

Torna degilse benim hatam. Freze mi deniyor bunlara? Router demek istemedigim icin torna demistim : )

Freze de değil. CNC Router bu. :)

eğer yapmak istediğin sadece kesimse (bu arkadaş başka pek işe yaramaz gibi duruyor) lazer tezgah bakabilirsin. bu boyutlarda bir lazer tezgah gayet sessiz çalışır.

daha once lazer ve 3d yazicilara bakiyordum. sonra bu router'larin daha cok imkan sunduguna karar verdim. kalin ahsabi ve hatta metali isleyebiliyorlar ve sagini solunu da duzeltebiliyorlar. o yuzden onceligim router. bununla beraber bazi urunler goruyorum motor yerine lazer ya da 3d yazici kafasi takilabiliyor. bunlarin sikintilari endustriyel degil hobi amacli uretiliyor olmalari. o yuzden herhangi bir problemde parca sikintisi cekerim diye dusunuyorum. ayrica dayanikli ve stabil de gorunmuyorlar. ote yandan bu 3 eksenli routerlarla ikinci bir DIY router bile yapilabilir : )

bana basit, saglam ve istikrarli bir alet lazim. bunu en ekonomik nasil bulurum diye arastiriyorum.

hevesin kirilmasi, hayal kirikligi bence sebep bunlar. her zaman her sey mukemmel olamaz herkes farkinda. ama buna ragmen cabaliyoruz. iste o da bir anda gidince insanin ayarlari bozuluyor ister istemez. ha bazisi da var hic yilmiyor. birakmiyor. never give upcilar. herkes farkli farkli.
amac edinmek konusunda ben de buna benzer dusunuyorum. bir seye odaklaniyorsun ve onu degerli yapiyorsun gozunde. hatta daha ileri seviyede gozunde iyice buyuyor ve asla yapamayacagim ama yaparsam kesin cok super olur moduna giriyorsun.
iste o bi anda gidince insan kaliyor ortada. gercekten garip bir his. insan ne icin yasar ki?

bence biyolojik. beynin diyor ki "şu an yaşadığın hoş bir durum değil, bu durumu değiştir, kaybını telafi et, sen bu olumsuzluğu bertaraf etmedikçe ben de sana basıcam üzüntüyü, basıcam ki artık katlanamıyorum diyerek harekete geç"

aynısı mutluluk için de geçerli: "şu an her ne yapıyosan devam et, baya işime yarayan bişey bu, sen devam ettikçe basıcam serotonini ki böylece sen de şartlanıp devam edesin.

üzüntü, korku, mutluluk tümü biyokimyasal ve bunların etkisinde sergilediğin eylemler hayat kaliteni belirliyor.

Panda+1 beni hayal kırıklıklarım mutsuz ediyor.
Herşey daha iyiye gidecek gibi bir masalsı yanılgım vardı. Ama beklediğim gibi olmadı/olmuyor çoğu şey. Şükretme zorunluluğum var, her gün yerimden kalkıp gidio yapmak zorunda olduğum sorumluluklarım var, var oğlu var.
Beklentilerimi karşılayamadım ve hayallerim yıkılınca yerine yenilerini koyamadım. Üzerinde fazla düşünmeden günü kurtarmaya çalışıyorum ama mutsuzum aslında. Mutsuz olmaya hakkım yok, şükretmem gerekiyor ama işte...

Onlarcasını sayabilirim.
Kült bağlamındaysa ilk aklıma gelen;
(bkz: Walter Sobchak)

do the right thing (pizzacı kardeşler)
gummo (tavşan çocuk, kovboy çocuklar)

@vonkhar istediğin kadar yazabilirsin, her telden film izleyen bir yerde bu kadar az cevap beklemiyordum. kültürlenin biraz lütfen.

bir örnek daha veriyorum. big lebowski'den jesus

Senin ifsada da arkada pulp fiction posteri vardi dimi? Bir hayran daha gormek guzel. Onun uzerinden gideyim, mia. En sevdigim repliklerden birine sahip oldugu icin; (bkz: uncomfortable silences)

Watchmen'de -pek yan karakter sayilmasa da- rorschach. Saglam karakter.

12 angry men'de moderatorluge soyunan kivircik sacli kellesmeye baslayan dayi. Sempatik bi tipi vardi.

Devamini sonra ekleyeyim.

diziyi de sayarsan tabii ki hilmi önal

(bkz: aşk ı memnu)

behzat ç. memduh başgan.

Leon: The Professional'da Gary Oldman'ın canlandırdığı karakter ilk aklıma gelen. Yani Norman Stansfield.

Dizi

Penny Dreadful=> Victor Frankenstein

Aklıma geldikçe eklerim

dizi

banshee - kai proctor

@cikmaz sokaktan cikagelen cocuk evet, pulp fiction canımızdır.

film daha çok işime yarar arkadaşlar.

bir örnek daha schindlers list'den, ben kingsley'in oynadığı itzhak stern karakteri.

hans landa: inglorious basterds

The Fugitive (Kaçak) filminde Samuel Gerard rolüyle Tommy Lee Jones. Gerçekten hak ederek oscar ödülü alabilen çok nadir örneklerden biridir tarihte.

İlk aklıma gelen neşeli ayaklar filmindeki ramon oldu.

Perloneth hans landa demiş. Sanirim en cok sevdiğim sinema karakterlerinden biri <33

Blade Runner - Roy Batty
Mean Girls - Janis

Ice Cube'ün ilk Friday filminde DJ Pooh'un oynadığı karakter :D

Ben de dizi yazacağım sorun olmaz umarım.
Fargo'nun 2.sezonunda Mike milligan

gidilir, sonucta blet üzerinde isim yazmıyor

@gazoz

Bravo vallahi nasil okuyorsunuz? Bilet uzerinde isim yaziyor diyor.

Bence bir sorun olmaz, altiustu konser. Bana hediye etti vb dersiniz. "Kimlikle gelin" vb gibi bi ifade olmadikca sorun yok.

sorun olmuyor. tek bir hesaptan 4 bilet alınca 4'ünde de aynı isim yazıyor mesela.

Sorun yok

kendime.

Niyetin sesi güzel olsunsa bose soundtouch 20 al. O kadar memnunum ki. Öff.

Taşınabilir istiyorsan, hatta cebe girsin, soundlink mini. O aletten o ses nasıl geliyor anlamadım. 7-8 saat pili gidiyor. Onun da kullanıcısı olarak yazıyorum.

bose soundlink mini +1

marshall'ın stanmore'u filan da iyi ama pahalı.

bose'nin herhangi bir modeli.

jbl'e ısınamadım.

Keşke biri bana UE Megaboom alsa.

taşınabilir en iyi [9/10] bose soundlink mini.

ben biraz ucuzu [8/10] ue roll aldım kamp falan iyi gidiyor.

bırakmaz artık. benimkiler bırakmadı en azından. onu da öyle kabul edip seveceksiniz.

kedi daha ufakken ablan oyun olarak ona sert davrandıysa, o da oyunu öyle öğreniyor. Biz 3 yaşındaki bir kediyi bile sakinleştirebildik, ama sakinleştirmek 2 yıl sürdü. sert hareket yaptığında aynı sertlikle cevap vermeyecekler, sakin davranacaklar, ve en az 1 yıl buna devam edecekler. sevgi olarak da kucağa alıp sıkıca sarılma falan yapmayacaklar, kedinin hakeretini kısıtlamadan sadece okşayacaklar. kediyi kucağa alınca fiziksel şiddet olarak görüyor onlar. "sert davranmıyoruz" diyip de kedinin hareketini kısıtlamasınlar.

Kesin babamın köpek sever gibi sevmesi yüzünden o zaman. :/

azalır belki ama bırakmaz

www.turkcekarakter.com "Türkçe Harfsiz Metni Türkçe Harfli Yap" sekmesinden yapabilirsiniz.

gayet iyi çalışıyor.

skype düzeltiyor oraya bi yapıştırmayı dene

Bunun çözümü Office için proofing dil paketini yüklemek ve ayarlardan Türkçeyi aktif hale getirmek.

yarın zirve var ona bi bak soursummitzden

Bisiklet sür.

@dissendum yoruluyorum ya yürümek en iyisi

Evde olmayınca ne hissediyorsun, eve gelince ne hissediyorsun? Seni eve aşırı bağlayan duygu nedir? Duyguyu bulursan o duyguyu oluşturan düşünceleri de bulursun, bu da çözümü bulmak demek.

@yaren evdeyken sıkılıyorum ama rahatım çünkü güvende hissediyorum dışarda ise güvensiz ama yeni şeyler yaşama ihtimali var monotonluktan kurutuluyosun. Aslında kafa dengi biri bulabilsem öyle düzenli takilabilecegim çözülecek sorun da.

Yeni şeylerin güvensizliğinden korkmayıp bildiğin güvensizliklerden korktuğuna göre kaygı bozukluğu yaşıyor olabilirsin. İlerlerse doktora gitmen gerekebilir. Bunu yenmeye çalışırsan daha hayırlı olur. Evde yapmayı sevdiğin bazı şeyleri dışarıda yapmayı denemek, tabiatı sevmeye çalışmak çok iyi gelebilir.

@yaren ya bi kursa falan gideyim diyorum da yanıma yancı bulamıyorum. en sonunda tek başıma yazılacam bi kursa sonra spor salonunda olduğu gibi bıkıp gitmeyecem parayı verdiğimle kalacam o yüzden gidecek biri bulsam uygun bir kursa gidilebilir.

ekran karti nedir bu bilgisayarin? ben goremedim.

eger portable olmasi gibi bir kaygin yoksa monster almayi bir dusun derim, fiyat-performansta cok iyi.

ssd veya hdd ikisi de sata olabilir.
evet linkteki ssd.
simcity icin emin değilim ama diğer bahsettiklerin için evet 5 yıl götürür.

hocam bu para cok be. bilgisayarin ozellikleri iyi bence ama isini gorecek daha ucuz bilgisayarlar bulabilirsin amazonda. ama bence pekcok dosyayi ayni anda isleyeceksen hic bu işe girme,paran da var madem git bir macbook pro al.

yalniz bu pc baya iyiymis
macbook alma
tavsiyem windows 7 kur buna kuruluyorsa
ak

mailine atmadılar mı? mailinde dursun yeter.

yapan acenteden her zaman bir kopyasını isteyebilirsin.ben sürekli yapıyorum sıkıntı çıkmıyor.

viyana-varşova tren seferinde çek polisi sordu bana, yanımda olması gerekiyormuş.

mimar arkadaşlarımdan tasarım yapan var, tabii gökdelen, köprü değil, daha mütevazı. yalnız ağırlıklı olarak bürokratik işleri hallediyorlar. işin içine girince bir ton ıvır zıvır var, altı üstü balkon için bile dünya kadar düzenleme var.

Türkiye'de genel olarak her meslek değersizleştirildi, okul kontenjanları genel olarak katlanarak arttı. Hem mezun olanların etiket değerini düşürdü, paralel olarak eğitim kalitesi düştü. Sonuç olarak tırt mezun sayısı arttı.

@kimlanbu

'her mahalleye bir üniversite' kampanyasından sonra mühendislikler başta, tıpta bile mezun sayısı iyice arttı. türkiye'de hepsinin değeri düşüyor ama yine de itü, odtü etiketleri bir nebze olsun iyi geliyor.

benim merak ettiğim şey, türkiye'deki mimarların bu tasarım çılgınlığının bir parçası olup olmadığıydı aslında. çılgınlık derken, hani soruda kast ettiğim şeyler. ama sanırım türkiye bu konuda da epey bir geriden geliyor.

tam bir hayal kırıklığı oldu yine benim için.

mimar değilim, mimarlarla da kısıtlı bir süre çalıştım ama şunu söyleyebilirim, sorun mimarlarda değil. sorun çok büyük oranda işverenlerde. işveren ise çoğunlukla devlet kurumları oluyor. maalesef genel bir zevksizlik hakim. piyasaya iş yapan mimarlar da para kazanmak için buna adapte olmak durumunda kalıyor. çoğu mimar ise bu durumdan sıyrılmak için mimari yarışmalara yöneliyor. bu tür yarışmalarda yaratıcılık daha çok devreye giriyor. sadece yarışmalardan kazanılan ödüllerle geçinen mimarlar mevcut. bunun haricinde prestij projeler dışında pratiği zorlayacak tasarımlar pek uygulanmıyor. en fazla bir iki osmanlı tarzı detay, o kadar.

Şehir mimarisine göre bence Türklere fazla imkan vermiyorlar. Çoğu proje kendini duyurmak için bilmem neresi ile tasarlandı veya yabancı birinin ismini geçirtmeye bayılıyorlar. Başka bir yandan bakınca bazı kesim bu bölümü isteyerek bitirmiyor ve sorun burada başlıyor. Mimarlar bilir, olay aslında çözüm getirmektir ve estetik oluşu da çok önemli tabi.

Bizim Ülke bunun yeni farkında ama yabancı şirketler burada ofis açıp elemanları kapıyorlar. TR için gerçekten iyi çalışan olduğunu düşünmüyorum. WRI vardı sanırım ama o şehire çözüm getiren bir mimari yapı.

Bizde olay şu, özellikle istanbul için

Arsa fiyatı pahalı olduğundan kule gibi apartman veya rezidans dikiliyor. Otopark için alta girilmiyor çünkü kazmanın getirisi yok ve boşuna harfiyatçılara para veriliyor. Bir de arsa küçükse zaten otopark çok olacak, yeşil alan az falan filan. Tabi iş burada çakallıktan geçiyor. Nedir bu? Maket ve broşür göstererek kandırmak.

türkiye'de mimarlık sinema sektörü gibi. ne yapımcıda (müteahhit) ne de izleyicide (kamu/müşteri) sanat kaygısı yok malesef. o yüzden recep ivedik'ler müthiş satarken, nuri bilgeler sadece uluslararası bikaç ödül alıyor o kadar.

agrı kesici ve alkol aynı anda alınmaz. bunun yerine agrıyı daha az hissetmen için nabzını yükselt. mekik çek, zıpla. ama nabzını yükselt bi şekilde. daha az agrıyacaktır.

turkish.cri.cn
Denemek birşey kaybettirmez

sirke+tuzlu su ile ağız çarkala, beklet. bu olmazsa ağrıyan dişe/çevresine macun sürüp beklet

anadolu yakasındaysanız (bkz: ağva)

yakınlık algına göre izmit yuvacık barajı var.

Tehlikeli

tehlikenin yanında çıkardığı sesten dolayı rahatsız edici olur kışın
Bacası havalandırması vs normalse denetlemeye gelen eleman normaldir deyip onay veriyor
Legal olmasa onay almaz denetçiden

1. binalar için doğalgaz teknik esaslarına göre wc, banyo, yatak odalarına yerleştirilemez. yani legal değil.

2. soru retorik sanırım?

jetlerin havalanması ve köprünün kapatılması uçak kaçırılmasına işaret ediyormuş. önemli yerlere düşürmesinler diye önlem alınıyor yani

Ben de.

+1

Ben Ankara'dayım. Temmuz boyu da buradayım. Tam ortasında kesin buradayım.
Yazın bana, gelirim.

O zaman biraz daha kalabalıklaşınca herkese uygunsa whatsapp grubu kurar ne yapacağımıza karar veririz.

Edit: Ya da buradan konuşuruz numara vermek istemeyenler olursa.

Ben de gelebilirim

ben de gelebilirim.belki

Belki ben de gelirim. Seğmenler'e gelmem ama, o ne öyle genç gibi.

Burada duyuru açarsanız zamanı geldiğinde bakarız.

Ben de gelebilirim

gelebilirim musait olursam.

Ankara'da olursam ben de gelirim. Ama ayın 20sine doğru falan olursa kesin gelirim. Seğmenler iyi fikir bence rahat rahat yayılır yatarız genç gibi olmayalım diye göt kadar mekana 50 kişi tıkılmanın alemi yok

ben de gelebilirim müsait olursam. seğmenler çok iyi fikir.

Uygun gün ve saatte olursa ben de gelirim.

Saat tarih uygun olursa ben de gelebilirim

Whatsapp grubu kuralım mı yoksa buradan mı belirlemek istersiniz her şeyi?

Gelirim

Valla ben bile gelebilirim. Yüksek lisansa kayıt için cagirirlarsa o tarihlerde cagiracaklar.

Temmuz sonu olursa olabilir

Temmuz 23'den önce olursa bana da uyar

15-20 arası olur sanırım. Çok mu erken oldu duyuru?

Yok ideal bence anca belirlenir tarih

damdanakan geliyo <3

ben gelmeyi planliyorum.

"Belki" diyeyim ve ismimi yazdırayım. Biraz sıcak dağılınca Seğmenler güzel olabilir.

geliye

seğmenler olursa eve üç dakika olduğu için gelirim.

Bu zirveyi de sonunda ben düzenlemek zorunda kalmam ins hsjhagajdn

Gönüllüysen buyur. Lol. Ben 4-5 kişi gelir diye bekliyordum, polis filan müdahale edecek böyle giderse.

Bu kadar insanın rahat rahat iletişim kurup anonimliği koruyarak topluca konuşabileceği bir platform biliyorsanız söyleyin ama mutlaka.

Yoook kesinlikle gönüllü değilim sfhhfd efendi gibi gelir, yer içer, kalkar giderim.

Anonim nasil oluyor? Nickname soyleme yok mu? Hic gitmedigim icin cahil cahil konusuyorum kusura bakmayin

+1imle gelirim

Anonimden kastım tel numarası vermeden konuşmaktı tarihe filan karar vermek için. Ama telefon numarasıyla sıkıntınız yoksa direkt whatsapp grubu kurarız konuşuruz.

ben gelirim.

Telegramdiye bi uygulama vardı belki o olabilir çok rahatsız olan olursa.

ankara'da bu kadar insan yasiyor muymus ya? sasirdim. iyi bulusmalar :D

Ben de gelirim

gelirim.

Daha önce çok iyi yol organize etmişti, retrox'ta yapmıştık.

O nerelerde acaba?

ya yaz günü allaşkına kapalı mekana tıkılmayalım vay hesaptı tek tek kart çektirmeydi uğraşmayalım. herkes çantasına birasını çekirdeğini koysun gelsin ;_;

müsait olursam eğer gelirim tabi.

Uzaktan hin hin bakarım yaş ortalaması tamamen genç değilse gelirim
O diil de seğmenlerde biz birbirimizi nası bulcaz

@photo: Numaramı veririm ararsınız en kötü ihtimalle.

Tarihi belirledikten sonra telegram linki atacağım herkese isteyenlerle orda konuşuruz.

oha ulan hepiniz oradaydınız be! ne kadar toplucana insan silsilesi varmış ankara'da?

@borçlar: 1-2 güne tarihi belirlerim (bu kadar çok kişiyle tarih belirlemek zor olur diye sen belirle direkt dedi 1-2 kişi), belirledikten sonra konuşuruz mekanı.

tarihi yalvarıyorum 20 sine doğru yapın ;_; ben de organizasyona talibim, seğmenler olmazsa yer konusunda, seğmenlerde nasıl buluşabileceğimiz konusunda vs

17 temmuz diyelim o zaman şimdilik.

17 temmuz iyiymiş, Eğer karakteristik gelirse ben de gelirim.

Herkese telegram kanal davet linki atsam uyar mı ki?

Süper tarih. Yüksek lisansa kabul alırsam 18 inde üniversiteye gitmem lazımdı, bi gece önceden gelip ugrayabilirim.

geliyorum diyen herkes gelecekse seğmenler işi patlar. topluluk olmaz yığın olur o. mekan ayarlanmalı.

tunalı
bahçeli

mekanlar da burada olmalı. param yok oralarda takılamam diyen fakirler gelmesin, teşekkürler ^^

e a o neyin kafası abi seğmenlerde 50 kişilik organizasyonlar yaptığımız oldu patlamadı çatlamadı. gayet de güzel oldu. tren gibi iftar masası mı kurduracan, hangi mekan alacak o kadar kişiyi pardon Bahçeli'de tunalıda?

seymenler ne yaa cips kola çekirdek mi yapacağız. şaka şaka neresi olursa olsun bana uyar.

Bende +1 olabilir.

+1

Gelebilirim.

Ben de gelebilirim ilk olacak bakalım. Seymenler gayet iyi.

Ben de gelebilirim.

Arkadaşlar şu an herkese tek tek mesaj atabilecek durumda değilim ama salı günü yere saate karar verip hepinize telegram linki atacağım. Saati konuşur, gerekirse değiştiririz.

@shotgunwoman

mekan çok sevgili pompalıkadın.

Ben de gelebilirün ama şimdi hepiniz arkadaşıyla tanıdığıyla eşiyle doysuyla gelir ve ben sap gibin kalırım kesin. Hep öyle yapıyonuz çünkü. :/

+1 imle gelmek istediğim buluşma.

çarşamba günü ankara'da olacağız. düzen labaratuarına örnek verip hemen döneceğiz. keşke o güne denk gelse gelebilirdik belki. ben çok isterdim.

Ben de gelebilirim

Hayvan gibi şeyapmayacaksanız ben de gelebilirim : )

İzmir'den yola çıktım bile. Yolda yazıyorum bunu...

Nerede? Saat kaçta olacak?

Salı günü herkese yazacağım yeri ve saati.

Benim yüksek lisans mulakatlarindan olumlu sonuç çıkmadı. Gelemiyorum :( Size iyi eğlenceler diliyorum.

Bende gelebilirim deyu düşünüyorum

biraları kapıp geliyorum

gelebilirim

Ben de geliyorum kedim oldu çok mutsuzum

Ezici bir çoğunluk olmasa da çoğu kişi ya seğmenler'i istiyor ya da fark etmez diyor. O yüzden mekanı seğmenler olarak belirledim.

Toplanma saatini 5 ya da 6 yapmayı düşünüyorum ama konuşur karar veririz ona.

telegram linki diyoduk?

Link çalışıyor mu diye bakıyorum, denediğim arkadaş biraz beceriksiz de.

Çalıştığından emin olunca atarım herkese.

Attım herkese, girmeyi beceremeyen bana mesaj atabilir.

gelebilirim..

gelesim var ama kimseyi tanımıyorum kenarda köşede sığıntı gibi kalmam dimi

Çoğu kişi birbirini tanımıyordur zaten. Gelmeye ciddi niyetliysen atayım sana da sohbet daveti.

bende bomontilerimle beraber geleceğim

Yer saat başlıkta yazıyor.

ben de gelirim.

Geliyore

+1

Yanlışın var, Eskiden benim evimde buluşuluyordu. Eskiler bilir.

Erteleme olmalı. Olası bir saldırı girişiminde (ciddiyim bunda) kendimizi savunabilecek, bunlara yallah çekebilecek güçte değiliz şu anda.

@sevgi:

Evet aynı şeyi düşünüp erteledik.

Terası olan varsa buluşuruz tabi. :D

@sergerde

otel süper fikir

O zaman para atın da marriot'ın alt kattaki kulüp temalı salonunu kiralayalım.

ben de döndüm bilgi verecek olan var mı.

Tarihi nasıl yapalım ona karar vermeye çalışıyorum.

Arkadaşlar büyük ihtimalle haftaya bir gün belirleyeceğim. Günü belirleyince bir telegram grubu kurup yine hepinize davet linki atarım.

Yalnızca tarih değişikliği yeterli gibi önceki plan güzeldi.

Ayrıca bu kadar ankara'lı arkadaşımız arasından eylüle kadar evini, odasını paylaşmak isteyen olursa yeşillendirsin lütfen.(Staj)

Birlikte gideriz fena mı olur?

yaz +1

Telegram linki atmadıklarıma atacağım en kısa zamanda.

Bi telegram linki pls. Mobildeyim sorry

Link

aaaa ben de dahil olabilirim belkim. hosein kişisiyle beraber

gelmek istiyorum aslında ama o anki ruh halime bağlı :)

yaz beni de

Ee 2 gun kalmis hala yer ve saat belli degil mi?

belki bende dahil olabilirim.

Ben de dahil olabilirim

Ankarada olsam da bende gelsem :(

yeşil :)

Yeşil.

Yazin boyama bence. Surekli dus mus alman lazim. Hepsi akar ama yazin daha cabuk akar.

yeşil hakikaten cok güzelmiş. aklımda bulunsun.

Yeşile boya. Cami gibi olursun ne güzel.

mor. ama linktekilerden hiçbiri değil tabii. lavanta rengi.

Hepsi guzel, isin zor:)

yeşil!

mor

Mor çok güzelmiş.

Mor.

Yeşil

bunların içinden mor en güzeli duruyor. tabi şimdi yaptıran kişi de (ten durumu vs) önemli.

Bu sorunun tüm cevapları öznel olacaktır ama kendi fikrim şudur. KIZIL

Bir kadının boyu, fiziği, ten rengi, giyimi ne olursa olsun, saçı kızılsa acayip çekici buluyorum , özellikle beyaz ten ile çok daha alımlı geliyor bana.

Kimse de dememis ki açmadan nasıl tutacak... tutsa bile bu kadar yogun bir sekilde gorunmesi mumkun degil ancak yesil yesil veya mor mor parlar belki.

@physcos fotoğraftaki gibi durmayacağını biliyorum ama saç açmanın dönüşü yok ve o yola girmek istemiyorum. bu linklerini koyduğum renkler en koyuları olduğu için daha çok şansım var gibi.

saçların nasıl kumral bilmiyorum ama bu renklerin hiçbiri tutmaz, kızıl bir derece. haberin olsun.

Türkiye de geri dönüşüm var.

@frederick Co
büyük ölçeklerde değil bu varoluş ama..

Kar getiren bir alan değildir belki. Devlet de zorlamayınca kimse yanaşmıyordur.

Çünkü insanlar çöplerini ayrmak istemiyor, üşeniyor, gocunuyor. Bilinç yok. Eğitim yok.

@Frederick Co : Türkiye'de geri dönüşüm oranı OECD'nin 2013'te yayınladığı rapora göre %1 oranındadır. Almanya'da bu oran %65 Almanya tabii ki geri dönüşümde bir ekol ancak burada geri dönüşüm bir hayat tarzı haline gelmiş. Biz de iki pil toplayınca geri dönüşüm yaptığımızı sanıyoruz. Geri dönüşüm sadece evsel atıkların dönüşümü olarak düşünülmemeli.

www.forbes.com

Kultur yok. Yoneticilerin de bu kulturu olusturacak vizyonu yok. Kultur yok, cunku belediyesi iyi calisan, geri donusum icin ayri posetler dagitan, ayri ayri toplama yapan yerlerde bile insanlar bununla ugrasmaz, hepsini ayni yere atar. Yoneticilerin vizyonuysa ortada. Hala Osmanli, fetih, nasil da koyduk lay lay lay diye geziyorlar. Geri donusumu 20 sene once halletmisti herkes. Su anda ise millet %100 yenilenebilir enerjiye gecti, gecmeyenler ilerleyen senelerde patir patir tamamlayacaklar. Bu kafayla, biz yine 50 sene sonra Japonya'dan Almanya'dan geri donusum fabrikasinin insaatini yapmasi icin sirket tutup bununla ovunecegiz.

şirkette 4 ayrı kutu var. kağıt, plastik, cam ve pil şeklinde. biz bunları ayırıyoruz ofiste. geçen dışarı çıktım, baktım o çöpleri ofisimizden alan abi hepsini aynı kutuya fırlattı gitti.
yakaladım ben bunu birkaç gün sonra, sordum nasıl gidiyor geri dönüşüm işleri falan diye; adam da dürüst çıktı. abi ne geri dönüşümü ya, atıyozzz gidiyoooo gibi bir cümle kullandı.

bu işler duyar kasmak ile olmuyor sevgili arkadaşlar, herkesin bilinçlendirilmesi lazım.

Goddard +78741053

www.hurriyet.com.tr

ben almanya'dan bahsedeyim.
benim gördüğüm kadarıyla geri dönüşüm daha çok evlerde yapılıyor. yani ofislerde kağıt, plastik, cam gibi ayrımlar çok yok. her evin iki tane büyük çöp konteynerı oluyor. birden fazla dairenin bulunduğu evlerde duruma göre bu sayı artıyor.

Bir tanesi yeşil çöp konteynerı: buraya her türlü ambalaj, kağıt, plastik gibi şeyler atılıyor.

Diğeri de siyah çöp konteynerı: buraya da organik çöpler, meyve sebze ve yemek artıkları, çocuk bezleri atılıyor.

bu konteynerlar haftada bir kez evin temizlik ve bakım işleriyle görevlendirilmiş olan kişi tarafından (hausmeister/in denen bu kişi evde oturan birisi olabildiği gibi dışarıdan da tutulabiliyor ve ücret alıyor tabii) yolun kenarında belirlenen bir yere bırakılıyor ve çöpçüler tarafından boşaltılıyor.

sistem müthiş işliyor. büyük miktardaki cam şişe gibi atıklar içinse her kasabanın belirli yerlerinde büyük demir konteynerlar var. burada şişeler renklerine göre ilgili konteynera atılıyor. bu konteynerlar da ayda bir falan boşaltılıyor sanırım.

bunun dışında dışarıya bedava çöp bırakma günleri oluyor. çöp dediğim eski beyaz eşya, koltuk vs gibi her türlü büyük veya ufak eşya yolun kenarında belirlenen yerlere bırakılıyor. bunlar da toplanıp geri dönüşüm fabrikalarında geri dönüşüm işlemine tabi tutuluyor.

ancak en önemli nokta nerdeyse bütün pet şişelerin depozitolu olarak satılması. diyelim marketten bir litre kola aldın. 65 cent kola için 25 cent de depozito için veriyorsun. verdiğin 25 centi geri almak için boş şişeyi her markette bulunan boş şişe toplama makinesine atmak gerek. o makine sana ister o dükkanda kullanabileceğin isterse yine o dükkandan nakit olarak tutarı geri alabileceğin bir fiş veriyor. 50 cl'lik pet şişelerin depozito ücreti 15 cent oluyor. bazı cam şişeler de depozitolu olarak satılıyor. cam doğaya fazla zarar vermediği onlar da miktar daha düşük oluyor.

adamlar bu sistem sayesinde %65 gibi müthiş bir geri dönüşüm ortalamasına ulaşıyorlar.

bizim mahallede salı ve cuma sadece geridönüşüm atıklarınızı dışarıya çıkarınız diye anons geçiyorlar, salı ve cuma şöyle bir atılanlara göz atıyorum; herkes bildiğimiz ıslak mutfak çöpünü falan çıkarıp atmış yine. çünkü bilinç yok. bunun için insanlar suçlayamıyorum çünkü okullarda bu konuyla ilgili en ufak eğitim vermeden sadece "salı günü plastikleri dışarı çıkarın" "bu kutuya sadece cam atın" diyerek bir anda vahy indirir gibi bir bilinç oluşturamazsınız. ben bile sözde bilinçliyim, "amaan ayırsam nolucak, arttığım çöpte yine hepsi birbiriyle karışacak" diye düşünüp ayırmıyorum. zincirin ilk halkasından son halkasına kadar herkesin bilinçli bir şekilde efor sarfetmesi gereken bir konu geridönüşüm. öyle ha deyince yapılamıyor malesef.

İnsanlar bu konuda bilgisiz ve umursamaz ama bilinci arttırmak için de adam akıllı çalışma yok. Birkaç sokağa göstermelik bir şeyler koyuyor belediyeler, o kadar. Durum böyle olunca geri dönüşüm, bu konuda duyarlı insanlar için bile zahmetli bir iş haline geliyor. Evde çöpleri ayrıştırdıktan sonra yükleyip sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek geri dönüşüm kutularına taşımak pek de kolay bir iş değil. Demek istediğim, geri dönüşüm kutuları yaygınlaşırsa insanlar da ufaktan ufaktan bilinçlenmeye, bu kutuları kullanmaya başlarlar. Sokaktaki konteynerin yanında bir de cam atıklar için bir konteyner olursa insanlar da içtiği sodanın şişesini çöp konteynerine atmaz bence. Ufak bir örnek sadece. Benim hala umudum var :)

almanyada ciddi cezalar var. cöpünü yanlis yere atarsan belediye görevlisi bina hakkinda rapor tutar, binanin yöneticisi de cöpten o cöpü kimin attigini tespit etmeye calisir. sonra ceza yazilir. bu konuda sertler, bu konuda iyi olmak icin esnemeyen güclü kurallarin olmali, bu kurallari uygulayacak mercilerin olmali, kisiden kisiye esnememeli. bu da tam almanyaya göre bir durum. türkiyede trafik kurallarinda bile, kurallar cok net olmasina ragmen ceza yazilamiyor, cöp konusunda ne yapilabilir.

ikinci olarak bilinclendirme önemli. almanyada bir cocuk ana okulundan itibaren hangi renk cöp kutusuna hangi cöp atilir ögrenir. cöp kutularinin renkleri, bulundurulmasi gereken yerler ciddi kurallara baglanmistir ve bu kurallar cevre örgütleri, partiler, yerel yönetimler tarafindan denetlenir. halkin egitim nedeniyle bu konuda hassasiyeti güclü, ne kadar önemli oldgunun farkindalar.

son olarak da öncelikler. türkiyede bu konuda sert önlemler alsan insanlar "bu kadar derdimiz var, bi de bu mu cikti basimiza" derler. is kazalarinda liderlige oyandigimiz, terörün oldugu bombalarin patladigi, trafikte kazalarinin, tecavüzlerin oldugu ülkemizde maalesef bu konuyu tartismaya, önlemler almak icin aksiyon almaya sira bile gelmez. almanyada haberler izlendiginde gündemlerinin ne kadar sakin oldugu ve türkiyeyle karsilastirilamaz bicimde kafalarinin rahat oldugu cok acik.

@emrahday : sana kesinlikle katılıyorum. türkiye'de çoğu sorunun çözülememesinin en büyük nedeni "ceza" kurumunun olmaması veya uygulanamamasıdır. park veya çöp bunlardan sadece ikisi. adam makas ata ata gidiyor trafikte, trafiğin ebesini bellemiş bir de utanmadan videoya çekip youtube'a koymuş aldığı ceza 170 tl.

polisler vatandaşa ceza kesmekten korkuyor. siyaset her türlü kurumun içine feci derecede sızmış. belediyelere yetkiler verilmeli. bu tartışma merkezi sistemin ankara'dan türkiye'yi yönetmeye çalışması tartışmasna kadar gider ki hiç çıkamayız o işin içinden. belediyelere yetki versen partizanlık belediyelerde devam eder tabii.. sonuç olarak : zor dostum zor.

bizdeki sorun sözde milliyetçilik. gerçekten milliyetçi isen gelişmiş ülkelerdeki gibi sokağa atılan çöpe yatak odana atılmış gibi tepki göstermelisin. bunu yapabildikten sonra sıra geri dönüşüme gelir.

telefona Trafi isimli uygulamayı indirin, bir bakın bakalım

bolu için sonuç vermiyor malesef

Detay derken bolu merkezden goturen bi taksici varsa numarasi filan demek istemis bence arkadas.
Kendi arabalari olmadigindan toolu tasima istemisler zaten

toplu taşıma yok evet.

Pasaporttan geçtikten sonra olağanüstü haller dışında dönemezsin check-in bölümüne.
Duty free mağazaları zaten pasaport kontrolü sonrasında olur.

hehehe

HAYIR tabii ki de

gayet uçağı kaçırabilirsin. aa tüh der çıkarsın sonra.

Çıkarsın nereye çıkamazsın, fakat yurt dışına bir bilet alıp yakman lazım. Diyelim ki içeri geçtin, uçağı kaçırdın seni sonsuza dek orda mı tutacaklar yooo illa ki çıkarıyorlar. Ben çıktım ordan biliyorum.

o aldıklarını iade ettirirler büyük ihtimalle.

Bilete gerek yok ki ben online check in yapip qr kod istedim. Kodun da screenshot'ini alip gosterdim pasaport kontrolunde. Adam uzaktan bakti, tamam dedi gectim. Ayni kodu tekrar gostersem farketmez yani.

Pasaport polisi seni yeniden geçirir, onda sıkıntı yok.
Mesele check-in bankolarının bulunduğu alana geri dönmekte.

Bir sefer başıma geldi. Pasaporttan geçtim, uçağa bindim, ancak grev nedeniyle uçak kalkmadı. Bizi önce terminale aldılar, sonra uçağın kalkmayacağı anlaşılınca özel bir merdivenden gelen yolcu katına indirdiler. Çıkış yaptığım ülkeye yeniden giriş yapmış oldum. Ertesi gün yeniden çıkış yapıp uçtum.

O yüzden özel durumlar hariç olmak üzere geri dönemezsin o bölgeye. Son dakikada uçmak istemiyorum dersen de benimkine benzer bir prosedür işler ama uçak zaten kaçmış olur.

Benzer bir şey başıma geldi.Check in'den geçtikten sonra hava limanında otomattan para çekmeyi unuttuğumu farkettim.Tek başınaydım ve yanımda hiç para yoktu.Polis geri dönmeme izin vermedi.Cebimde beş kuruş para olmadan bindim uçağa.Seyehat de tek başıma gezeceğim bir seyehatti.Karşı tarafta beni karşılayacak kimse yoktu.
Allahtan kredi kartım vardı da kredi kartımdan para çekip dımdızlak kalmadım

Başıma geldi, annemde bişi unuttum. Polis eşkiğinde çıkıp alıp geri geldim. Unuttuğum şey ilaç olduğu için izin vermişlerdi çıkmaya. Duty freeden bişi almamıştım gerçi.

İçeri girdikten sonra 72 saat geçmesi gerekiyor. Kara yoluyla giriş yaptğıında kapının yanında uyarı vardır. Eğer 72 saat geçmemişse duty free'den aldıklarına el koyuyorlar.

büyük ihtimalle öyle

Hayır, dönüş ayrı

dönüş yanmaz

Her sirketin kendi politikasi oluyor.

Bazilarinda gidisi ucmazsan donus yaniyor, evet.

thy de yanıyor

hepsinde yanıyor kesin bilgi

bira

tadı güzel olsun diyorsanız bailleys deneyebilirsiniz. hem içimi tatlıdır hemde sarhoş etmez.

not: bence tadı güzel bir içki yok

içki kültürüm yok da bira acıdır, bir iki içmiştim.
ben şarap diyeceğim buna, yarım kadeh falan nasıl oluyorsa tam bilmem. idare eder bir şarap alıp deneyebilirsiniz.
ben olsam içmem ama içeceksem de şarap içerim.

Vişne şarabı. Meyve suyundan hallice. Beğenirsiniz.

Martini tatlıdır mesela
Malibu, baileys gibi içkiler de öyle. Malibuyu sütle karıştırabilirsiniz.
Bira ve şarap da bir bardakla sarhoş etmez ama tadı güzel gelmeyebilir

aci olmayan icki yok maalesef. ama light bira deneyebilirsiniz. alkol orani cok dusuk oldugundan ilk iciste rahatsiz etmez.

Terra kalecik karasi rose sarap

baileys, fazla tatlıdır fakat filtre kahve içine 2 parmak ekleyince nefistir aynı durum kahve likörü için de geçerli.

bira acı geliyorsa ki gayet gelebilir, cider denemenizi tavsiye ederim. bi nevi alkollü meyveli gazoz

doluca'nın safir adlı şarabı.

bildiğim kadarıyla freud'un bilinçdışı'nı keşfine binaen, yaşanan bi travma sizin kontrolünüz dahilinde olmayan bilinçaltını(bilinçdışı ya da) etkileyip, bunun neticesinde hasar gören muhakeme, iletişim, karar mekanizmaları vs. uç davranışlara, nevrozlara sebebiyet veriyor. bence gayet normal.

olaya böyle bakınca, normal birey lezzetli bi besin ile karnını doyurmaktan(bireysel), çevresine iyilik yapmaktan(toplumsal) haz duyar, o yüzden bu yönde bir eğilimi vardır. ama patalojik etken neticesinde yemek yememek veya çevreme zarar vermek bana haz veriyorsa, bu durumda ben buna yönelebilirim.

Ders çıkarmayan adama her şey müstahak.

Neticede etkinlik kilise sayesinde duzenlendigi icin bagis yapardim ben olsam.

Ama ille hicbir sekilde kiliseye degil, sadece muzisyenlere faydam dokunsun diyorsaniz keman teli falan bagislayin :)

Derdinle cima etmeye geldim.

İstiklal'deki klisede sanırım insanlar mum satın alıp bir şeyler oraya yakıp koyuyorlardı. Tükkan vardı orda.

Ben sanmıyorum öyle bir mecburiyet olacağını. George Carlin izle biraz gitmeden önce.
Benim çevirimden araklamış oçlar. Kendiminkini bulamadım.

www.youtube.com

iciniz rahat etsin istiyorsaniz illa, kiliseye degil de ihtiyaci oldugunu bildiginiz birini sevindirseniz?

@bir varmis bir yokmus, biraz yanlış gelmişiz sanırım? :) kiliseye müzik dinlemeye gideceğim diyorum. usül nedir diye soruyorum.

şarkılı türkülü krismıs ayininden çıkarken herkes atıyodu evet sen de at dediler. üzerimde 5 frank vardı bozuk para olarak. içim yandı ulan camiye o kadar yardım yapmadım.

@konusma...; çok haklısın para vermeme konusunda, aynen katılıyorum. fakat diğer yandan da bir hizmetin (konser) karşılığını vermek gerekmez mi diye de düşünmüyor değilim. sonuçta vergisini de ödemiyorum hani. etik olarak hangisi daha doğrudur ikilemde kaldım. gerçi diğer yandan, büyük sponsorların desteğiyle çekilen yüksek bütçeli filmleri para ödemeden izlemek rahatsız etmiyorken louis ck'in ufak imkanlarla çekip sadece internette yayınladığı dizisine para vermezsem rahatsız olurum. kilisedeki etkinlikleri de o büyük bütçeli filmlere benzeterek kendimi rahatlatabilirim herhalde.

şube farketmeksizin alabilirsin

shanti home

1 ay için makul bir fiyatı yok malesef.

kyk yurtlarına gidip misafir öğrenci olarak kalmayı talep edin. ben inciraltı'ndayken yurt çıkana kadar günlük 3-4 tl den kalınabiliyordu. tabi 6-7 yıl önceden bahsediyorum.

sormakta fayda var. bizim yurdun ziyaretçiler için 3-5 odası bile vardı. aileler geldiğinde kalsın falan diye.

Artık kyk'da bu sistem geçerli değil. Misafir alınmıyor.

everest, yenı cıkan.

midnight cowboy iyidir, biraz eski ama süfer film.

127 hours