Kabak'ta yer bulursunuz bir şekilde ama Kaş'da kamp alanı olarak Kaş Camping var bildiğim kadarıyla. Şu sıralar Kaş çok kalabalıktır muhtemelen. Gitmeden önce Kaş Camping'i bi arayın bence. 2 gün Kabak, 1 gün Kelebekler vadisi, 3 gün Kaş daha güzel olur sanki. Kabak'a 2 gün yeter.

Ben de öyle düşünüyorum, erken seçim olur. Ama erken seçim ne zaman olur, o belli değil.

Misal, %51 gibi kritik bir oyla evet çıkarsa hemen seçime gitmek RTE için riskli olur. Ama %55 üstü çıkarsa bekleyeceğini sanmıyorum.

Ayrıca evet çıktığı gün RTE partisine genel başkan olabiliyor, bunun için tekrar seçilmesini beklemesi gerekmiyor. Bu ile RTE'nin elini baya baya rahatlatır diye düşünüyorum.

hadi gidilmedi diyelim.

iki yıl boyunca eski sistemle mi yönetilecez. yoksa yeni sistemle eski sistemde seçilenler mi yönetecek.

benim belki bu sistemde oy vereceğim insan ya da parti farklı olacak.

madde 18. okuduysanız görürsünüz ki cumhurbaşkanının partisiyle üyeliği kesilir ibaresi dışındakiler diğer seçim ile başlar diyor. eğer şimdi erken seçim yapılırsa erdoğanın 3.5 yıllık cumhurbaşkanlığı boşa gider.

Hukuki bir metinden bahsetmiyorsunuz sanırım. Zira miras vasiyeti bırakılmıyor galiba bizim hukukta. Yani evimi şuna, arabamı buna bırakıyorum denmiyor. Hukukçular daha iyi bilir tabii.

Metin yazarı kimliğime söylüyorum:

- Aşırı duygusal olup kendinizi ve okuyanları üzmeyin.
- Cümleleriniz gayet açık ve anlaşılır olsun. Farklı yönlere çekilmesin.
- Bir öneri ya da istekte bulunuyorsanız bunu nedenleriyle beraber yazın.
- Ölmüş olduğunuz için duygusal bağlamda avantaj sizden yanadır. Bu avantajı baskı unsuru olarak kullanmayın.

Sahip olduğunuz herşeyi alacaklarınızı ve borçlarınızı varislerinize isim isim dağıtabilirsinix. Tek kıstas varislerinizin saklı paylarını ihlal etmemek. Bir avukata danışarak yapmamızı tavsiye ederim tabi

Ne istiyosan yaz götür notere sor. Bu böyle mi oluyo de. O seni sevk eder.

Kalbine de iyi bak.

Herşeyden önce öyle düşünme, düşünce önemli. tahmin edemiyeceğimiz kadar önemli hem de. bu kalp beni en az daha bi 70 yıl götürür diycen. güven bana.

soruya cevap:
vasiyette yer ve tarih olmalı diye biliyorum. annemin vasiyetinde yer yazmadığı için avukat geçerli değil demişti. biz elimizen geldiğince uyguladık gerçi ama onun esas isteğini yerine getirememiştik. hala içimde uktedir.

Eve gelmiyorlar, tebligat gönderiyorlar. Sokakta yakalarlarsa da hadi askere demeye hakları yok. Yine tebligat verip bırakıyorlar.

zamaninda genelkurmay tarafindan asker kacakları facebook üzerinden bulundu ve askere alındı. gerekirse yataktan da kaldirirlar. icra esyaları aliyorsa, devlette adamı alır. adı üstünde gitmeyen, kaçak sıfatına tabi oluyor.

Tecil 31.12de mi bitiyor ya? Bence tecil edilmemiş otomatik e devlet tarihi o

Artık kolundan tutup götürme devri yok. Kaçakken yakalanırsan para cezan artıyor o kadar.Evine kimse gelmez, çevirmede denk gelirlerse de para cezan katlanır. Bu kadar.

almazlar.
anca askere gideceksin de ne bileyim geri dönmeyeceksin filan... anca böyle şeylerde gelir alırlar, öpücüklere boğarlar :)
ama otellerde vs sıkıntı çıkar kesin, o konuda biraz dikkatli olmak lazım.

Kalınan otele gelip, gecenin köründe uyandırdıklarını gördüm.

biri ispitlerse bu evde asker kacagi var diye. eve gelirler ama alirlar mi bilmiyorum.

Var. Kalp o yüzden var zaten ama ben android'e geçince unuttum yerini. Songs'a dokun bi. Oralarda vardı eminim.

Telefonda dokunmadığım yer kalmadı ama bulamadım.

Diken ve Duvar fena değiller ama bazen içerik olarak yetersiz kalıyorlar ve yavaşlar. t24'ün bir kaç faul hareketi oldu ama daha iyisi yok diye takip ediyorum.

al jazeera'yi beğeniyorum ben.

Diken

Sputnik ile al jazeera ya bakıyorum bende diken safi hdp çığırtganı bana göre. T24 de fena değil işte eski Fetöcü yazarlar var içinde.

bbc türkiye, birgün ve t24'ü takip ediyorum twitterda. birgün muhalif tabi ona objektif diyemeyiz ama diğer ikisi bence fena değil. ayrıca arada sputnik türkiye'ye de bakıyorum. ayrıca bu kanalların twiter hesapları clickbait yapmıyor o yüzden de çok seviyorum umarım devam ederler bu duruma

Bir yayının al jazeera gibi, cnn gibi ana akım olması objektif olduğu anlamına gelmiyor. Haber insan elinden çıkar, YÜZDE YÜZ objektif haber diye bir şey yoktur zaten. Bianet var birgün var daha barizdir onların tarafı. T24 de fena değildir. Bir yerden okumak olmaz, bazen sosyal medya da yetersiz kalıyor. Cnn gibi bbc gibi yerlerde dünyada gelişen olayları daha kolay takip edersin ama memlekette ne oluyo diye soracaksan o zaman işte bütün bunları ortaya karışık abur cubur dolduracaksın. Diken iyi toparliyor son zamanlarda en çok ona bakıyorum, yazarlar da genelde iyi.

Evet ama tlc'nin altyazısı kötü diyorlar.

Farklı ihtiyaçlara hitap eden binlerce tema var. themeforest.net'e baktınız mı? daha spesifik olarak ihtiyaçlarınızı belirlerseniz tema seçmek daha kolay olur.

@pardonan

biliyorum ama ben genel anlamda en göze hoş gelenleri sormuştum.

teşekkürler :)

Ben bu sistem sonucu iki uçurum kesim olacağını düşünüyorum yani amerikadaki electral collage olmayacak tabi ama yine de oradaki gibi ortada yarışlar olmaz. Kampanyalar arasında dahi ciddi bağış farkları olur ve ülkenin sağ kesimi %60 bandında bir blok oluşturur gibime geliyor. Yine de bu işin eninde sonunda vardığı nokta rte'nin tek adam olacak olması, o siyaseti bıraktıktan veya öldükten sonra bu sistem daha saydam biçimde önümüzde durabilir, ancak o zaman.

"başkanlık sistemi" bu ifade kendi başına bir anlama gelmiyor. Esas soru şu: "Nasıl bir başkanlık sistemi?"

tam bir kuvvetler ayrılığı güçlü bir check and balance sistemi demokratik bir başkanlık sisteminin olmazsa olmazıdır. aksi durumda neler olabileceğini ortadoğudan, arap yarımasından ve güney amerika tarihinden biliyoruz.

ABD'de başkanlığa aday olmak için 40 yaşını geçmiş olmak gerekiyor. Bunun sebebi nedir biliyor musunuz? ABD anayasası hazırlandığında ABD'de ortalam yaşam süresi 50 yıl idi. Yani bir insanın, kendi çocuğunun 40 yaşına girdiğini görmesi çok düşük bir ihtimaldi. Başkan olan kişinin yetkilerini kullanarak kendi çocuğunu siyasete hazırlamaması için bu 40 yaş kuralı konmuştu. Yani diktatörleşme, saltanat ve hanedan vesayeti riski her yerde var. Çoğulcu demokrasi tüm bu risklerin tek sigortası.

Türkiye'de böyle bir sistem kurabilecek kültür de irade de yok. Aşağı yukarı hiç bir parti de yok. Atatürk'ün anti-demokratik karakteri de bu mecburiyetin ürünüydü. Biz ortadoğu ülkesiyiz, bunu unutmayalım.

Bir ekleme daha yapayım.

Türkiye'nin kendi göbeğını kesip kendi başına demokratikleşmesi mümkün değil. Ancak bölgesel bir konjonktürle mümkün olabilir böyle bir şey. Hemen yanı başında, ortadoğudaki her kentin üzerinde dumanlar tüterken sen demokratikleşemezsin, izin vermezler.

Demokrat, aydın, özgürlükçü bildiğimiz Batı ile biraz ekonomik kriz biraz mülteci tehtidi görünce anında sağ partilere kaymaya başladı ve kendi hükümetlerinin anti-demokratik uygulamalarını gözardı etmeye başladılar. Çünkü demokrasi, özgürlük ortam sütliman iken konuşulan bir şey.

Açlıktan nefesi kokan bir insan için demokrasi bir lükstür, olmasa da olur.

Eğer bir gün bütün bölgede sular durulur, işler herkes için her anlamda (güvenlik, sağlık, eğitim, enerji, yaşamsal kaynaklar vs.) iyiye giderse biz de tüm bölgeyle beraber istesek de istemek de demokratikleşiriz zaten.

Karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım ama maalesef realite bu.

Vücut sıcaklığı düştükçe sistem sıcaklığı 37 dereceye getirmek için olduğundan daha hızlı çalışmaya başlıyor, haliyle dokulara daha yoğun bir şekilde kan ve oksijen taşınıyor. Dinç ve zinde hissetme algısı bununla ilgili. Ben antrenman sonrası soğuk/ılık suyla duş alıyorum ama bu sıcağı çok sevmememle ilgili bir durum fakat bahsedilen etkileri de yaşatıyor tabii ki.

Sirf soguk suyla dus almak iyi degilmis.

Bu olayi birkac kisiye danismistim, ilik-soguk-ilik-soguk seklinde alinmaliymis.

31 yaşındayım. yaşım genç ama çok da sağlıklı ve dinç sayılmam.

Sanırım en iyi avantajım soğuğa alışkanlığım. kara kış olmadığı sürece musluktan akan suyun sıcaklığında duş alırım. kışın ortasında soğuk suyla duş alıp, havluyla saçımı biraz kurutup (fön makinası asla kullanmam) dışarı çıkmışlığım çoktur. ve evet gün boyu kendimi dinç hissediyorum.

Bence mesele sadece soğuk suyla duş almak değil tüm yaşamınızda soğuğa alıştırmak gerekiyor vücudu. Ben çok kalın giyinmem, yatak odasının kaloriferi sürekli kapalıdır vs.

her yıl sonbaharda 1-2 günlük hafif bir nezle geçiririm, sonrasında bütün kış hastalanmam.

ama kendinizi bir anda zorlamayın asla. yavaş yavaş yıllara yayarak alıştırın vücudunuzu. kalp krizine kadar yolu var maazallah.

edit: eklemeyi unuttum. saçlarım çok sağlıklıdır. bu işlerden anlayan medikalci bir arkadaşım söylemişti. soğuk suyla duş alınca saçta kepek olmuyor, dökülme, yıpranma vs. minimuma iniyormuş. ah keşke beyazlara da çare olsa :)

Askerde uzman cavusla inatlasip hamama gitmemis. Takim icindeki dusta dus almistim spordan sonra. Mart ayi isparta'da soguk suyla dus aldim. Su sanki mermi gibi beynime isliyordu. Allahtan hasta filan olmadim. Ilk bu anim geldi aklima.
Yazin istanbul'da soguk suyla dus aliyorum ve hakikaten daha zinde hissediyorum. Ama cok da elzem bir hadise oldugunu da sanmiyorum.

Rüzgar yemedikten sonra bişey olmaz. 16 derecede denize giriyorum ben kışın. Yazın sıcak duş alanları da anlayamıyorum

finlandiya'dayim ve haftada bir yapiyorum-yapiyoruz -sauna'dan cikip soguk dus alma, gole-kara atlama- henuz zararini gormedim duymadim, hic de hasta olmadim 5 senedir. turkiye'deyken yapilan 'aman sicaktan soguga gecme hasta olursun' goygoyunu burada yapinca bos bos bakiyorlar en azindan.

gerci yine de oturup durduk yere soguk dus almak sabahlari uyanmak veya yazin serinlemek disinda cok mantikli gelmiyor.

çıkar. eski sırasına kavuşur ama biraz zaman alır.

Seos yardimi almaniz gerekebilir

seos nedir?

tabi doğru. bu çok doğal bir şey zaten. uzun süre önce bakmıştım bu tarz bir veriye, yanlış hatırlamıyorsam türkiye'de de ortalama saatte 1 kişi falan ölüyordu. fakat doğumda hindistan açık ara farkla birinci gidiyordu en son kapattığımda :)

Ben günde 200 bin kişi ölüyor diye biliyordum.

doğru, doğru.
e... birileri gidecek ki, yenilere yer açılsın
tabiat kanunu.

meme'e dönüşmüş bir fotoğraf işte.

Olayın aslını soruyorsan: Gezi zamanı Tayyip kendi yandaşlarına evlerinize bayrak asın demişti. Bu amca da çıkıp asmış. O anın videosundan alınmış bir capture.

Elif Key bu adam ile röportaj yapmıştı: www.haberturk.com

işte bi şekilde türkiye'yle ilgili gurur duyulacak bi durum olduğunda o muhabbet geçiyor. mesela sibel kekilli game of thrones'ta oynadı, "asın bayrakları" diyolar. hani bi türk dünyaca ünlü bi dizide oynadı bağlamında. saçma bi şey, ama komik oluyor bazen.

Yazarı türk müydü? Kitap kategorik olarak mizah kitabı mıydı?

Yazar türk'tü. 80 darbesi olaylarından muzdarip olmuş, sanırım eski solcu bir adam.

Kitap kategorik olarak mizah kitabıydı. Adam da mizah dergilerinde çalışmış, eskilerden biriydi.

@advocatusdiaboli o listeye baktım. yıllardır çeşitli zamanlarda aklıma gelir ve çeşitli antik kent isimleri ile ararım. Çeşitli kelimeleri yazdım. Ama kitabında adını tam hatırlamasam da bu antalya muğla vs, gezintileri yaptığını hatırlıyorum adamın. kitapta istanbul'da geçen hikayeler de vardı. Dediğim gibi kitabın teması dağ bayır gezen bir adamın ömründen anılardı.

Halikarnas Balıkçısından Mavi Sürgün olabilir mi? Saydığınız şeyler benziyor sanırım.

Hayır. Kitap o değil maalesef. Bu arada Oğuz Aral kitabı da değildi. Çünkü o bilindik biri. Bu kitabın yazarı hatırladığım kadarıyla öyle tamamen mizah dergilerinde de çalışmamış hayatı boyunca. Farklı şeyler denemeiş, dediğim gibi 80'de başı dertlere girmiş. Ama öyle güzel bir kitaptı ki, adını not aldığım not defterimi bulamadığım için kederliyim.

mina urgan değildir heralde demi, mizah değil çünkü o.

Mina Urgan da değil. Zaten kadın da değil. Ayrıca kesinlikle mizah kategorisinden bir kitap.

Hayır yoktu. Hector Salamanca'nın nasıl felç olduğunu bilmiyoruz. better call saul'da öğrenmeyi umuyoruz.

BUNDAN SONRASI SPOILER İZLEMEYEN BAKMASIN

-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-

Hector Salamanca yok. Alayını zehirledikten sonra "ailendekilerin hepsini öldürdüm" demek için Gus onun kaldığı huzurevimsi yere gidiyor. Hatta ölenlerden bir tanesinin madalyonunu getirip Hector'un cebine sokuşturuyor. Nasıl felç kaldığını sanırım Better Call Saul'da gösterecekler, BB'de yoktu.. İstersen sonradan ne olduğunu da yazayım.

Alayını zehirleme olayını zaten geçmişte değil, jesse ile kartelin mekanına gittiklerinde yapmıştı. O sırada hector zaten çoktan felçliydi ve huzurevinde idi.

Heh tamam, ben de Better Call Saul'da o ilk arkadaşının öldüğü sahnenin intikamını alıp Hector'u o şekilde felç bırakacak diye düşünürken birden devreler yandı "zaten zehirlememiş miydi lan?"a bağladım zamanlar karışmış.

Teşekkürler kompleten.

Umarım engelli bir bireyle çok mutlu olursunuz ve bu hissin geçici değildir.

doktor değilim ama burada bir yönelim bozukluğu var tavsiyem bir uzmana görünmeniz. bir engelliden hoşlanmayı temel olarak yanlış bulmuyorum ama bu durumda bir fetiş olmuş böyle sağlıklı bir ilişki de kurulamaz.

göğüs, kalça veya dudakların biriyle sevgili olmak için ne kadar yanlış/doğruysa o kadar yanlış olduğunu düşünüyorum. ayak fetişlerinin de tıbbi yardım aldığını düşünmüyorum. fetişleriyle mutlu mesut yaşıyorlar.

b.i.i.d'ye kadar yolun var. acrotomophila bir çok konsey tarafından psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul edilir. O yüzden bi gidip görünmen şart.

Psikolojik sorun diye görmedim direkt ama bence profesyonel yardım al. İyi analiz et bu durumunu.

Göt meme görüp tahrik olmak gibi tahrik oluyorsan bu bence sapkınlık.

Ama yeşil gözlü, kıvırcık, kızıl vs fiziksel yönlerden hoşlanma gibi çekici buluyorsan bu normal geldi bana.

Yani cinsel boyutta kaldıysan üzücü ve acil yardım diyorum. Diğer türlü de kafan daha netleşsin rahatla diye yardım.

Kız konusunda da. Ona engelli olduğu için ondan hoşlandığını hissettirirsen kalbin kurusun. Ne kadar üzücü bir durum. Az empati.

Götü güzel kıza bile sevgili olmak için gittiğinde götün güzeldi de seni tanımak istedim desen hoşuna gitmez.

Bi insan tanımak için dış görünüş başta eleyicidir ama belirleyici değildir bence.

Yani kız genel anlamda(sadece engelliliği yüzünden değil) senin hoşuna gittiyse, bir şekilde yürü ordan. Aksi halde bence üzme kimseyi daha içindeki düşüncenin sebebi ne emin olmadan.


Yukardakilerden tamamen bağımsız ve bunları yazarken bile içten içe kendimden utanarak: engelli insanlara ilgi duyarak onların engellerini kolayca görmezden gelmek ve hatta olumlu bulmak da güzel bir şey. O insanlar maalesef toplumda biraz çekinik oluyorlar. Kötü bir genelleme ama bence öyle ve suç bizde. Biz derken de belki benim gibi düşünen azınlık için konuştum. Umarım azınlık. Ve toplumda bir adım geride durmak için protez bacağa gerek yok bazen diğer insanlardan daha fazla göbek bile buna sebeptir ve bunu yaratan, sebep olan yine bizleriz.

Not: benim de geride durduğum oldu. Sallamıyorum.

@chiper b.i.i.d ile alakam yok. Bendekinin temel noktası organdaki farklılık. Mesela bugünkü kızın benimkinden farklı bir eli vardı. Kendimi yada başka birinin vucut bütünlüğüne karışmıyorum. Dediğim gibi kimseye yada kendime zarar vermiyorum. mesela birinin ben sarışın hatunlardan çok hoşlanıyorum demesi gibi düşünün.

Sevgili duyuru insanları. Bazı şeyleri yazıya dökmek zor. tabi ki @olutaklidi haklı ama sevgili olacağın kişinin dış görünüşünde de bir çekim olmalı değil mi ?

Yaşın daha çok genç. Bugün hissettiklerine şartlandırma kendini. İlerde fikrin değişebilir. 30-40 yaşından sonra cinsel tercihini veya cinsiyetini değiştiren insanlar var biliyorsun.

Bu tür işlerde uzman bir psikologa gitmende fayda var. En azından bizden daha açıklayıcı cevaplar verir.

Bu konuda uzman olması önemli ama sıradan psikologlar ezberden bir kaç cümle edip hiç bir fayda sağlamıyorlar.

Eğer o kişilerin eksikliğinden beslenip kendinizi güçlü konumda görüyorsanız bir sorun vardır. Bu sizin için bir sorun olmaz ama aileniz engelli biriyle evlenmenizi istemez diye tahmin ediyorum. Durumunuz bence sağlıksız. Sevgililik kavramındaki asıl sevgi, kişinin tümüne karşı duyulan bir sevgidir. Ama siz karşınızdakine karşı bütünsel bir sevgi hissetmiyorsunuz. O kişiye sadece belli bir özelliği taşıdığı için sevgi besliyorsunuz. Böyle bir ilişki pek sağlıklı olmaz. Birçok insan karşısındakini tanımak için yıllarını verirken sizin ilk görüşte birini sevebileceğinizi düşünmeniz fazla iyimser. O kızı normal bir kız olarak görüp hoşlandığınızı söyleyecekseniz olur, diğer türlü olmaz. Sizin parmaklarınız yok, bana da tam böyle biri lazımdı gibi bir izlenim asla uyandırmayın.

Bu bir kadindan memesi büyük diye mesela, hoşlanmak gibi. O kişinin bundan haberi olsa rahatsız olmaz mı? Ben olurum açıkçası.

Tedavi gerektirecek bir durum yok çünkü bu bir hastalık değil. Böyle bir fetişim hiç olmadı ama seni anlayabiliyorum. Psikologlar fetiş konusunda çok yobazlar, birçok şeyi sapkınlık olarak nitelendiriyorlar bu yüzden onlara bu konuda itibar etmiyorum.

Burada seni zorlayacak olan şey, senin bu fetişini anlayıp kabul edebilecek bir engelli kadın bulmak olacak. Çünkü anlamaları çok zor. Engelli kadınlar tarafından sapık damgası yemen kuvvetle muhtemel. Umarım karşına seni anlayabilecek biri çıkar.

Minyon yada çok şişman kadın arzulamak sevmek gibi. Ben normal buldum. Cinsler arası cinsel çekim değil mi zaten bütün ilişkilerin başlangıcı? Parmakları yok diye kızı neden aciz durumda görmüş arkadaşlar anlamadım. Hayatı daha zordur bize göre o kesin ama işinde gücünde herkes. Engelliler aynı engele sahip insanlarla evlenir algısı çok yaygın, öyle de oluyor zaten. Bırakın adam hislerini yaşasın. Olayın sonu kötü bitecekse bile bunun eksik parmakla ilgisi oldukça az olacaktır

Hediye geldi bana. 5-6 yıldır kullanıyorum.

Normal çakmağa göre dezavantajları
- benzini çabuk bitiyor.
- benzini ve taşı pahalı.
- sigara da benzin kokusu bırakıyor. (ben bu kokuya alıştım ama sigarasını yaktığım insanlar sevmiyorlar)
- kaybolma riski daha yüksek.

Normal çakmağa göre avantajları
- tamamen güvenli. patlama riski yok.
- çok şık. bir aksesuar olarak düşünebilir.
- sesi çok güzel.
- eğlenceli. çeşitli hokkabazlıklar yapabiliyorsun.
- tek çakışta yanmadığını neredeyse hatırlamıyorum.

Görüntü dışında avantajı yok diye düşünüyorum
Çevremde zipposu olan insanların hemen hemen hepsi zippo yerine çakmak taşımayı tercih ediyor

Bende yok arkadaşta var, -sağanak olmayan- bir yağmurda ve it gibi rüzgarda kesintisiz çalışıyor. #respect

Her rüzgarda ve her açıda çalışıyor.
Ömürlük bir hediye.
Gazla çalışmadığı için bir kere çaktığınızda kapağı kapanan kadar yanıyor mum olarak kullandığım oldu.

ekleme: hayatımda sigara içmedim.

ömür boyu garantisi olduğu söyleniyor.

şeklini umursamadığım için sağlamlığı, fiyatından dolayı sağda solda unutmaman, kimsenin cep yapmaması avantajları bence. tiryaki adam her türlü ortamda herhangi bir çakmak ile sigarasını yakar, çevresel faktörler bir kriter değil benim için :)
dezavantajı ise kibrit ve zippo ile yakılan sigaranın tadı bir değişik oluyor, kimisi sever kimisi sevmez ama ben sevmiyorum. bir heves edip aldığım zippoyu birkaç hafta kullanabildim 7 senedir yatıyor.

iç aksamı ömür boyu garantili ama dışı değil zaten cizildikce yiprandikca cazibesi artar. Ic aksamda sorun olursa direkt yenisiyle degistiriyorlar dışı garanti dışı ama yine de Menteşe ayari vs ucretsiz yapiyorlar
Sesi trickler falan derken ben seviyorum
Hacılamalara karşı dikkatli olmak lazım :) alacaksaniz da ebayden alın burada 2 katına satiliyor... 1941 replica on numara modeldir bu arada...

"benim çok param var, harcayacak yeri bilmiyorum ve şekilciyimdir"i en kolay şekilde dile getiren kapitalizm oyuncaklarından biri olması.

Ben de araştırmıştım geçenlerde. Yeni başlayanlar için ayarsız ve sunii (plastik aslında) olanını tavsiye ettiler. Sunii ile gerçek deri arasında neredeyse ses farkı yok. Gerçek deriyi sık sık ısıtmak gerekiyor falan zor iş. Öte yandan yazık hayvanlara.

Fiyat konusuna gelince, çok çeşitli fiyatlarla karşılaştım. Kazıklanmamak için iyi araştırın derim. Ben de almadım henüz.

Kurs nerede bu arada?

@pardonan

İsmek'in kursu. Hasanpaşa'da. Aslında hoca kendi aldığı yere yönlendirdi, Ankara'da bir yer. Ama aracı değil, illa oradan alın demiyor. Tanıdık olduğu için taşıma kabıyla beraber 250 TL imiş. Ama gerçek deriymiş. Derse plastikten yapılma enstrüman getirmiş biri. Bir de deri vardı. Plastik çok tizdi, derinin daha tok bir sesi vardı. Kafam karıştı.

doğrudan element'in style attirubutune yazabilirsin.

örnek: <div style="background-color:#000"></div>

buradaki #000 yerine db'den çektiğin variable'ı koymalısın tabii.

hiiiiiiiç kötü bir fikir değil. ama hoverlarda biraz sıçanzi sanki?

belli başlı renkler seçerek hepsi için ayrı bir css class yaparsın. kullanıcı listedeki renklerden birini seçtiği zaman rengi değişecek elemana gerekli class'ı eklettir jquery ya da js ile.

javascript ve php kombosu yapsan olmamı, jquery güzel yöntemler barındırıyor bu iş için.ha illa ben css ile yapcam diyosan php ile css kodu generate edersin sonuna !important yazdırırsın önceki atanmış css stilinin üstüne yazar.
fatihhayrioglu.com

mek o es

türkler "mek os" diyor, orcinali "mek o es"

mek o es +1
artık resmi olarak sadece os x kullanılıyor.
ayrıca x, harf olan x değil, roma rakamı 10.
yani mek o es ten diyoruz.

ben mek os diyom valla

IOS da "ay o es" diye okunuyor. Yazayım dedim :)

OS'un açılımı: operating system

köri soslu tavuk, bilav.

fırında tavuk, haşlanmış brokoli

Karnıyarık + Pilav + Cacık. Yok bu benim en sevdiğim yemek kombinasyonuydu.

Fırında balık.

karnıyarık yada taze fasülye

patates püresi.

bu aralar çok canım istiyor öyle böyle değil :/ içine de incecik ödemiş tulum peyniri attın mı üf.

tonbalıklı makarna

ya da makarna salatası


ne kadar kalorili şeyler :(

yaprak sarma, içli köfte reyhanlı ayran

somon yanında bol limonlu marul salatası.

etsiz bir şeyler yap. sıcakta güzel oluyor.

Közlenmiş patlıcan salatası, kuzu pirzola, tavada patates

yap bi menemen yanına da soğan kırarsın.

yoğurtlu sarımsaklı brokoli, yanına cevizli kuskus
üzerine hafif kuru nane ve su

suyu iççen üstüne dökmücen :)

musakkaaaaaaaaaa :(

soslu kıymalı makarna.

bizim menuyu yazayim.

et yemeyen ben icin; domates corbasi, semizotu yemegi yaninda da bol yogurt.

erkek arkadasim icin; tavuk sinitzel, patates puresi, domates corbasi, salata.

mantarlı tavuk sote

patates,kabak,patlıcan,biber bunları ince ince doğra üzerine az bi zeytin yağı gezdir koy fırına şahane oluyor yanına da sarımsaklı yogurt ufffh mis

en.wikipedia.org

Herkes yanlış cevap vermiş

dereotlu köfte + elma dilimli patates + cacık

Netwotk uygundur.

Fabrika ve altınyıldız da iyidir, 300-400 liraya iyi seçenekler çıkarırlar

d-s damat ya da kiğılı'nın şişli'deki outletinden hem kaliteli hem de verdiğin fiyata takım elbiseler bulabilirsin. lakin network uygundur diyen arkadaş ağır taşak geçmiş. ortalama 1500 takım elbise fiyatları...

Kesinlikle karaca. Kesimi kumaşı çok iyi. Damat tween'den bile iyi oturuyor vücuda.

ne için gerekli bilmiyorum ama fiyattan kısmak istersen kendin kombin de yapabilirsin.

takım elbise satılan yerlerde pantolonu ceketin yanında fahiş fiyattan iteliyorlar.

Nereden alirsin bilmem ama d's damat'a bakmadan karar verme.

Kampanya döneminde 400 liraya pierre cardin'den de güzel takımlar alabilirsin.

istanbul'da anadolu yakasındaysan viaport'a bak muhakkak. takımlarımı hep oradan acayip uygun fiyatlara aldım.

kumaşın içerisinde %30 mertebesinde polyester olmasına dikkat et. öbür türlü ciddi ütü sorunu çekersin.

çevremdeki herkesin evlenmeye başlaması, okulun bitmeye yaklaşması ve önümde duran staj gerçeği filan var. bu yüzden takım elbise şart. işe şort tişörtle gidiyorum ama, staja öyle almıyorlar. :D o yüzden kelli takım elbise gerekiyor.

Godaddy'deki şu satırları:

NS07.DOMAİNCONTROL.COM
NS08.DOMAİNCONTROL.COM

Şununla değiştirin:

ns1.freehostingnoads.net
ns2.freehostingnoads.net

"Normal şartlarda" bu işlem yeterli olacaktır. NS'lerin güncellemesi 5 dakika ila 24 saati bulabiliyor. Yaptığınız değişikliğin sonucunu hemen göremeyebilirsiniz yani.

@pardonan çok teşekkür ederim. peki, ns1.freehostingnoads.net yazan yerlerin karşısındaki sayıları bir şey yaypmam gerekiyor mu? ya da yukarıda en son yazan ip adresini?

O ip adresleri o nameserverların ip adresleri, Godaddy'ye sadece isimlerini yazman yeterli, kendisi o karşısındaki ip adresini çözümlüyor zaten. Bu işlem alan adınla ilgili çözümleme, alt alan adı oluşturma, mail sunucu tanımlama gibi işlemlerini yönlendirdiğin yerden yapmanı sağlıyor. Freehostingnoads panelindeki özellikleri yönlenince kullanmaya başlayabilirsin. 5-10 dakikaya yönlenir normalde, bütün dns sunucularında yönlenmesi 1-2 günü bulabiliyor. Sende yönlenmezse farklı dnsler ile deneyebilirsin.

Popmundo olabilir mi? www.popmundo.com

Evet. Kapatınca sen de mavi tık görmüyorsun. Karşındaki de seninkini görmüyor.

evet kapatabiliyor ama kapatınca karşıdakinin mavi tikini de göremezsin. O özellik komple devre dışı kalıyor.

edit: geç kalmışım :3

davalı tarafın yüksek yerlerde tanıdığı varsa tehdit edilmiş olabilirler.

büyük kısmı geri kafalı.

ben de bir iki örneğine şahit olana kadar konduramamıştım bu davranışlarını. ama bu tür kararları alanlar özel hayatlarında da böyle düşünüyorlar.

Himmet Dayı, bir değil iki değil! Sürekli böyle saçma sapan kararlar veriyorlar yahu. Problem nerede onu anlamaya çalışıyorum.

bence tehdit ediliyorlar başka açıklaması yok.

Kafalarını duvara sürtüp kıvılcım çıkartamıyoruz da ondan. Daha farklı bir yerden örnek vereceğim: www.radikal.com.tr

Bahadır'ı tanırdım, düzgün, entelektüel, iyi bir insandı. Şerefsizce bir saldırıda öldürüldüdü beş paralık değeri olmayan itler tarafından.

Görüntülerde bir mekan sahibinin elinde bıçakla Bahadır'a yöneldiği açıkça görülüyor. Ortada ölüm var, ancak saldıran 12 kişiden sadece 4'ü tutuklanmış. Hah, ben o adalete kalıp kalıp sıçarım işte.

geri kafalılıkla ne alakası var lan?
geri kafalılar çocuklara tecavüz edilebilir mi diyo?

Ağır Ceza hakimleri pek de yüksek maaşlarla çalışan memurlar değiller.

hakimleri bilmem de devletin (ve kanunların) vatandaşa karşı suç işleyenlere genel bir hoşgörüsü, bir sevecenliği var. devlete karşı bir suç işle bak ne yapıyorlar ?
mesela rahşan affıyla bir çok katil hırsız salındı ama devlete karşı suç işleyenler af kapsamı dışında bırakıldı.

öncelikle memlekette hukuk yok. ama bu kadar basit de anlatmak mümkün değil bu mevzuyu.

diğer ve en önemli nedenlerden biri yasaların çok geri olması. örneğin çocuk diye adlandırdığın bireyin bir suça maruz kaldığında rızasını cezada dikkate almıyor olman lazım, yasa al diyor, hakim de bazen mecburen bazen de kendisi de öyle düşünerek veriyor kararı.

bir diğer konu türkiye'deki yaygın ideolojinin kadına yönelik suçlarda kadını suçlu olarak görmesiyle ilgili. yani kadın taciz ediliyorsa bunun kadından kaynaklı olduğunu düşünüyorlar çoğu zaman. e hakimler de bu zihniyette zaten. o yüzden bu kararları verirken takdir haklarını kadınların aleyhine kullanabiliyorlar.

işin diğer tarafından basının yargı kararlarını özet ve işine gelecek şekilde aktarıyor olması. bu olayda vardır yoktur bilmiyorum ama kararların bir çoğu basında yer aldığı gibi olmuyor. çarpıtma ve dayatma gırla gidiyor.

bizzat gördüğüm bir dosyada, medyanın o haberi nasıl verdiğini görünce ağzım açık kalmıştı. magazinleştiriyorlar özet olarak.

bingölde bir hakim olduğunu düşün senin oturduğun lojmana,adliyede koruman olarak polis veya asker veriyorlar.dava içinde ve dışında muhattap olduğun insanlar hep polis ve asker maalesef bu yüzden hakimler polis ve askere verilecek cezalarda cesaret edip en yükseğinden cezalara hükmetmiyorlar hatta gördüğün gibi ceza bille vermiyorlar

türk yargılamasında, cinsel istismar suçlarında böyle bir yargılama geleneği yerleşmiştir. "evine rıza ile gitmek" ile cinsel istismar suçunun oluşumunu rıza sonucu meydana geldiği değerlendirmesi tamamen bu hatalı ve gelenekçi bakış açısının sonucudur. bir önceki ceza kanununda, bilindiği üzere sanıklardan biri evlenmeyi kabul ettiği takdirde ceza düşüyordu.

mağdure 15 yaşından büyük olduğu için de böyle bir değerlendirme yapılmış olabilir. daha önce n.ç davasında yargıtay maalesef bu şekilde "rıza" yorumuna dayalı haksız, hukuka aykırı bir değerlendirme yaparak bu konuda içtihat oluşturmuştur.

18 yaşından küçük olan her birey çocuk olarak değerlendirilmelidir. ceza kanununu sistematiğinde değerlendirme kıstası 0-12 yaş, 12-15 yaş, 15-18 yaş ve 18 yaş üzeri gibi son derece anlaşılmaz. bu algıyla, mağdurlar açısından da bu sistematiğe bağlı değerlendirme yapılıyor. yüksek yargıçlara, "rıza"nın çok ciddi bir şekilde açıklattırılması gerekiyor. cesur hakimler ve savcılar olmadığı sürece gelenekçi bakış açısıyla bu tarz kararları yadırgamamak lazım.

çocuğun yaşının dışında, kararda en kan dondurucu kısım "genel hayat tecrübesi ile sonucu öngörebilmesi" şeklindeki ifadelerdir. 15 yaşında bir çocuğun genel hayat tecrübesi gibi abuk subuk bir değerlendirme içerisine girilmesi aşırı derecede anlaşılamaz ve ürkütücüdür. bir suça maruz kalmak, hiçbir hayat tecrübesi ile ya da öngörme ile mümkün değildir. isterseniz 40, isterseniz 70 yaşında olun.

sorun islamda.

Karizma.

kestane, mecazi/argo anlamda tabii, literal olarak çizelim yiyelim çok lezzetlidir

Telefon ekranı. İnsanın için gider ha.

Adının üstünü çizmek.

Gozluk

"bir kadın". manga da dağılmıştır artık umarım...

altını çizdiklerimizin üstünü çizmemek lazım.

çizmeli kedi var bi de ama konumuzla alakasız.

orijinal metini de paylaşırsan daha iyi fikir yürütebiliriz,
ağız yüz, kaş göz çizmek

yan da çizilmesi pek hoş karşılanmaz... bkz.yan çizmek

cd, plak

çünkü ahlaklı ile ahlakçı farklı şeyler. bu arada neden yeni nesilde sözlük kullanma alışkanlığı yok? sorunuzun yanıtı sözlüklerin ahlakçı ve ahlakçılık maddelerinde yer almakta:

tdk.gov.tr

orhan pamuk'un icat ettiği bir sözcük değil. sözlüklerde yer alan ve belirli bir anlamı olan bir sözcük.

edit: tdk'dan madde madde link verilemiyor. siteye girince bir zahmet siz ahlakçı ve ahlakçılık olarak aratın.

microfiction, ciddi olduğuna inanamıyorum. TDK'ya mı yönlendirdin beni gerçekten? Sorumun yanıtı sözlüklerde yer almıyor. Ahlakçı kelimesinin resmi anlamını sormuyorum. Mutluluk/mutsuzlukla ilişkisini ve yukarıda bahsettiğim yazarların neden bu kelimeyi tercih ettiklerini anlamaya çalışıyorum.

Ayrıca yeni nesil olduğumu da nereden çıkardın?

belki yüzeysel gelecek ama nacizane fikrim, cinsel hayatın noksanlığının insanı mutsuz etmesi ve bir süre sonra o insanların -kıskançlık temelli- cinsellik yaşayanlara karşı daha ahlakçı yaklaşması olabilir.

ben ahlakçı deyince başka insanların ahlak kurallarına uyması gerektiğini düşünüp bunu savunan ve başkalarına da bunu empoze etmeye çalışan gibi bir manaya varıyorum. yalnız bunu mutsuzlukla nasıl bağdaştırmış onu bilemiycem, kitabı okuyan birileri bilir diye düşünüyorum. tahmin etmek gerekirse, mutlu olmaya çalışmayı bırakn huysuz ve kafayı başkalarının ahlaklı olmasına takmış biri olarak tanımlamış diyebilirim ama çok zayıf bir düşünce olucaktır kitabı okumadığım için.

neden ahlaklı yerine ahlakçı demiş derseniz verdiğim yanıtı almanız doğal. çünkü pamuk'un kullanımları gayet açık. yazar ahlakçı sözcüğünü tercih etmiştir çünkü anlatmak istediği şey tam olarak ahlakçı biridir. milliyetçi veya nihilist birini anlatmak isteseydi bu sözcükleri seçecekti. ahlaklı yerine ahlakçı sözcüğü neden tercih edilir sorusu bence abes bir soru. müslüman yerine neden islamcı tercih edilir gibi bir şey.

sorunuzun yanıtı: ahlakçı insanın mutsuz olması doğal. çünkü baktığı her davranışta kendi ahlaki değerlerine uyulmadığını görüp onun düzeltilmesi yolunda ya müdahalede bulunacak ya da kendi kafasına takacaktır.

öte yandan mutsuz insan da diğer insanların mutluluklarına müdahale edecektir. zira ahlakçılık da bir açıdan böyle bir şeydir. başkalarının mutluluk duydukları eylemler çoğu kere ahlaksız olarak nitelenir ahlakçılarca. sevişmekten müzik icra etmeye kadar akla hayale gelebilecek pek çok neşe kaynağı tarih boyunca ahlakçılar tarafından tahakküm altına alınmaya çalışılmıştır. (bkz: taliban)

2. maddede ka'nın mutluluğu için hiçbir şey yapmamayı hayata uygulanacak ahlaki bir ilke olarak aldığını görüyoruz. böyle ahlakçılar vardır.

edit: bu arada türkçe sözlükler tatmin etmezse ekşi sözlük'te ve wikipedia gibi mecralarda da ahlakçı, ahlakçılık, moralism üstüne bayağı şey bulabilirsiniz. siz her ne kadar sorunuzun yanıtının orada olmadığını söyleseniz de aslında apaçık orada duruyor.

Başkasının tweet'ini pin'leyemiyorsun. Screenshot'ını tweet olarak gönderip pin'leyebilirsin ancak.

2-3 kez çaldırıyorum, zaten bir sürü koşuşturma içindedir, açacak durumda değilse üstelemek gereksiz. daha sonra tekrar arar ya da imkanım varsa yüz yüze başsağlığı dilerim.

kimi ararsam arayım 3 kereden fazla çaldırmak saçma geliyor, zaten karşıdaki görecek aradığını numarayı tanıyorsa geri arar, tanımıyorsa da belli bir süre sonra tekrar ararım. hiç bir zaman anlamadım sonuna kadar çaldıranları.

3 az bence, o telaşla duyamamış olabilir veya telefona gidene kadar telefonun kapanması demek bence 3. Bir kere uzun arayıp sonra bir daha aramamalı bence. Zaten görünce ne için aradığını anlayacaktır.

3 ideal.
bazen görüp açamayabiliyorsun, açmak istemeyebiliyorsun. sonra geri dönerim diye düşünüyorsun.
Israrla arayınca, aradığın kişinin fikri değişmiyor.

3-4 yeterli. her durum için geçerli aslında bu.

Bazen kadınlar telefonlarını çantlarına koydukları için duymuyorlar. Öyle durumlarda sonuna kadar çaldırıyorum duyurabilmek için. Veya birini uyandırmak istediğimde. Onun dışında gereksiz.

telefon çaldırma ile ilgili şöyle bir standartım var;
erkekleri 3 kere çaldırıyorum(telefon genelde çepte olur)
bayanları da 4 kere(telefon genelde çantada oluyor)
Bundan sonrası rahatsız edici olur.
telefon ile ara,açmazsa ki hengame ve üzüntü içinde olmasından dolayı normaldir,bir mesaj atıp "aradım ulaşamadım kaybını öğrendim. başın sağ olsun " dersin. gayette güzel olur.

Çok uç durumlar hariç sonuna kadar çaldırırım. Aramışım bi kere.

ekşi sözlük, twitter gibi yerlerde yazmayı denesen yorumlarını?

Hatta twitter'da tematik bir hesap açıp sadece kitap yorumları yapsan güzel olur. ben takip etmek isterim öyle bir şeyi.

Gün gelir bir de bakmışsın kitap, edebiyat dergilerinde köşe yazısı yazıyorsun :)

olaya çok uzak olsam da madem böyle bir özelliğin yok bu özelliği geliştirmek için yine de o kulüplere gitmelisin diyorum. illa konuşmak zorunda değilsin. ilk etapta insanlar neler anlatıyor, kitabın neresinden sohbet ediyorlar, neleri vurguluyorlar, tartışma neler üzerinden yürüyor bunları ancak bu tarz yerlerde öğrenebilirsin bence. dinleye dinleye konuşmayı da öğrenirsin bence. bu arada bir yazarı okuyup bitirmek çok tek düze olur bence. sıkılırsın yani çünkü genellikle benzer üsluplarla yazıyor yazarlar. asgari 3-5 yazar belirleyip dönüşümlü olarak kitaplarını okuyup bitirsen bari çok daha çekici gelebilir.


edit: ne çok bence yazmışım.

pardonan, takip edemezsin ben öyle bişey açsam, çünkü bişey yazamam :))
sorun konuşamıyor olmam.

cok sey yazdim ama silindi, murat gülsoy'un blogunu takip et. bu işler hemen olmuyor, yavaş yavaş su akiyor yolunu buluyor.

kitap tartışma usulüne hakim değilim, kitap kulüplerine de katılmadım; ancak kendi açımdan yazarı biraz olsun tanımanın yazdıkları hakkında konuşabilme imkanı sağladığını düşünüyorum. örneğin 2. dünya savaşı zamanlarında ve sonrasında alman edebiyatında öne çıkmış romancıların kitaplarını okurken, ideolojilerinin, düşüncelerinin yansımasını kitapta görebiliyorsun; kitabın konusunun savaşla uzaktan yakından alakası olmasa bile. böylece o yazarın kitaplarını okurken konuşabilecek çok daha fazla şey bulabiliyorum mesela.

yine de tek yazarın üst üste tüm romanlarını vs. okumak sıkıcı olabilir. ben yaya yaya yapıyorum, fakat kendine dönem belirleyip o döneme damgasını vurmuş yazarları karıştıra karıştıra okumanın faydası olabilir.

ayrıca deneme türüne ait kitapların yorumlanması da daha kolay +1.

Şu halinle mükemmelsin resmen. Bugün biri daha yazmış yok şöyle çok kitap okuyorum, şöyle çok tiyatroya gidiyorum, yanımda sıkılmazsınız, bunlar hakkında konuşurum yazmış. Yahu insanlar bunun 4 yıl eğitimini alıyorlar? Sen kimsin iki kitap okudun diye kendini bir şey sanıyorsun ya? Kitap okuma hobisinin olması çok çok güzel bir şey, yanlış anlaşılmasın. Ama gidip kritiğini yapmak için, önce bunun eğitimini almak gerekiyor. Profesyonel okuma diye bir şey var ama insanlar bundan habersiz ne yazık ki. Sırf millete hava atabilmek için konuşuyorlar da konuşuyorlar. Ülkede kimse eğitime, eğitimliye değer vermiyor resmen. Herkes eczacı, herkes doktor, herkes öğretmen, herkes filolog.

En iyisini sen yapıyorsun. LÜTFEN onlar gibi olma. Çok komik görünüyorlar ama farkında değiller. Okuduğun kitap hakkında fikre sahip olmak ve bunu konuşmak normal, ama kitap hakkında kritik yapmak sadece komik.

bayılıyorum ya sözlük, duyuru gibi internet üzerindeki ortamlarda yüzyılların gelenekleri, kanıtlanmış bilimsel gerçekler, yıllar süre mesleki kariyerler, her şey içine küfür argo katıştırılmış üç beş cümle ile alaşağı ediliyor. yerden yere vuruluyor.

kitap hakkında konuşmak da neymiş, kimmiş onlar, kendilerini ne sanıyorlarmış, vay arkadaş vurun kahpeye. utanmadan kendisini entelektüel olarak görüyor bir de.

öncelikle kitap kulübü denilen şey 4-5 tane arkadaş (ki çoğu zaman arkadaş olmak da gerekmiyor. buna aktivite arkadaşlığı deniliyor) arasında yapılan bir şey. çay, kahve içiyorsun okuduğun kitap üzerine konuşuyorsun.

ne yazık ki bizde kitap kulübü vb gelenekler yok. toplantıya katılanların eğitim seviyesi, yaşı, okumaya ayırabildikleri vakit, kitap okuma alışkanlıkları vb temel alınarak binlerce çeşit kitap kulübü olabilir.

bunun basılmış bir kuralı, bir prototipi yok. 4-5 kişi arasında yapılan bir eylem. kimsenin kimseye hava attığı yok. belli bir amaçla bir araya gelinmiyor. seninle aynı zevkleri paylaşan insanlara geçirilen hoş bir 2-3 saat bu kadar.

elbette ki Oxford edebiyat bölümü mezunlarının okuyacakları kitaplar ve yapacakları tartışma ile İstanbul'daki ilkokul mezunu ev hanımlarının okuyacakları kitaplar, ve tartışmaları çok farklı olacak. ama bunlar kimin umurunda. amaç 4-5 arkadaş hoş vakit geçirmek.

arkadaşlar hoş vakit geçirmenin dışında insana okuma alışkanlığı kazandırması, bilinçli okumayı öğretmesi, edebiyatı sevdirmesi, düşüncelerini bir araya toplamana yardımcı olması gibi bir sürü de pozitif katkısı var.

4 senedir kitap kulübü toplantıları düzenliyorum. her hafta toplanıyoruz. ve düzenli olarak devam eden 5-6 arkadaşız. çok eğleniyoruz. bize çok şey kattığına inanıyorum.

kitap kulübünün sözlük, duyuru ve üzerinden tanıtımını yaptığım için bu konuda çok mesaj alıyorum. sorulan sorular çok mu entel-dantelsiniz. gelenleri eziyor musunuz? arkadaşım biz psikopat mıyız, hasta mıyız? niye gelenleri ezelim. amacımız yeni üye çekmek. tam tersi çok da şirin davranıyoruz. ayrıca etimiz ne butumuz ne ki insanlara hava atalım, ezelim? bence herkes çok fazla ilber ortaylı seyrediyor.

insanları okuduğun kitapla nasıl ezeceksin? ben edebiyatla akademik olarak ilgileniyorum. edebiyat bölümünde derslere giriyorum. orada hocalar bile kimseyi ezmiyor. nasıl bir zihniyet bu? yazılanları okudukça şaşıyorum.

internet insanlara çok şey kattığı gibi çok da zarar veriyor. insanlar oturdukları yerden tanımadıkları insanlar hakkında nefret dolu, cahillik dolu sayfalarca şeyler yazıyorlar.

bu önyargılardan çıkın. herhangi bir toplantıya gidin. ya da 3-4 arkadaş toplayarak siz toplantı yapın. size çok faydası olacağını göreceksiniz. toplantıda bülbül gibi şakımak zorunda değilsiniz. ayrıca edebiyatla akademik olarak ilgilenen ve çok okuyan çok araştıran birisi olarak rahatlıkla kimsenin zaten edebiyattan anlamadığını söyleyebilirim. çok konuşanlar ne kadar boş olduklarını gösteriyorlar bana göre.

falan filan.

@rok n roll sana kaç sefer git su toplantılara çekinecek bir şey yok dedim. çık git bir toplantıya. :) gayet aklı başında, eğitimli bir insansın. tutup da sağlam saçmalamazsan (ki kimse yapmaz bunu) ve fanatik konuşmalar yapmazsan her ortama girer çıkarsın.

ha şöyle bir şey var önemli olan toplantılara katılanlarla anlaşmak. sana uygun insanlar olmayabilirler.

örneğin benim sigara alerjim var. sigara içilen ortamları, gürültülü ortamları sevmiyorum. gürültülü müzik, sigara ve içki üçgeninde toplantı yapanlar oluyor mesela. bir kez gittim böyle bir toplantıya. 1 saat sonra başağrısıyla özür dileyerek kaçarak uzaklaştım. böyle şeyler olabilir.

Beşiktaş ve ortaköy'de bir çok kahvaltıcı var. Her saatte müşterisi oluyor.

beşiktaştaki bazıları akşamüstüne kadar yapıyor kahvaltı işini. 17-18 gibi son diyor bazıları. saati kıçımdan atmış olabilirim. ama en son gittiğim yerde öyle bir ibare vardı.

koyu renkler güneş ışığını daha iyi soğurur, dolayısı ile biraz daha sıcak kalmanızı sağlar. siyah olması ise modayı çok yakından takip edememek ve siyah rengin çok kasmadan her tür ayakkabı pantolon çanta vb aksesuarla düzgün görünmesi de etmenler arasında olabilir.

yazında yakmasa koyu renkler giymeye devam ederiz bence :)

Kolay geliyor siyah tonlarında giyinmek. Bir de biz kıyafetleri kombin halinde almadığımız için uygun rengi uydurmak vs zorlandığımız konular. Pek kafa da yormuyoruz açıkcası.

Benim de mesela açık yeşil bir montum var. Nadiren giyebiliyorum.

ben gereğinden fazla dikkat çekmemek için siyah giyiyorum.

Benim için geçerli değil bu sanırım. :) Ben gayet rengarenk giyiniyorum.

Yazın pembe mor mavi giyinirken, kışın siyah gri lacivert geziyorum. Sevmiyorum bu karanlığı ama herkes siyahken pembe giyersen göze batıyosun :(

renkli giyiniyorum 2 montumdan biri (kislik) parlak mavi otekisi de (baharlik) ates kirmizisi. ama su oluyor, montumu giydigim gun icime benzer tonda tisort giymek iyi olmuyor mesela. kirmizi montun icine turuncu ya da acik mor tisortlerimi giyemiyorum. ayni sekilde mavi montu giyecek hava varsa o gun mavi sweat giyemiyorum. gibi. o yuzden siyah ya da en azindan koyu renk mont her zaman daha kullanisli. ama bayik :)

Üretilenlerin çoğu o şekilde, rengarenk şeylerin modeli çok bulunmuyor. Bir model beğeniyorum, sadece siyahı ve grisi var. Renkten önce model beğeniyorum. Elimdekiler de siyah ve gri doğal olarak. Yoksa mor kabanım da vardı zamanında, çok severdim.

turistlere bakıyoruz rengarenk giyiniyorlar montları vs. biz kapalı toplum oldugumuz için koyu giyiniyoruz. zaten izmir gibi bir şhirde dahi 350 kişilik fakültede bir arkadaş bu parlak renkli mont giyiyo diye laf ediyolar, belki kıskançlık belki şu bu ama biz böyle bi toplumuz işte. nedeni bu.

kültürden gelen bir alışkanlık aslında

Hukukçu değilim ama sanırım madde etkisi altında işlenen suçlar "soğukkanlılık teorisi" çerçevesinde ele alınmıyor.

ben ömrüm hayatım boyunca bu kadar aptalca bir kanun bir karar bişi duymadım.

adalet gerçekten hiç adil değil amk.

madde bağımlılarının çoğu daha kolay suç iişleyebilmek için madde kullanıyorken, bunu hafifletici sebep saymak :)

adalet dediğiniz şeyin amk :)

hukukcular daha iyi bilir ama
mesela bir cinayeti uzun uzun planlayıp - hazırlanıp işlemekle,
aniden gelişen bir şekilde işlemek arasında fark var. planladığın zaman daha çok ceza alıyorsun.
uyuşturucu vb. etkisinde işlediğin zaman, planlı cinayet olmuyor. böyle bir fark var sanırım. yani indirim yok ama ağırlaştırmama olabilir.

kendi isteği ile aldığı uyusturucunun etkisiyle islenen suçta ceza indirimi olmaz.

yedigine içtiğine ilaç/uyuşturucu konup suça teşvik edilirse o zaman durum değişir.

indirim olur. ama böyle bir suçta değil. mesela alkol etkisindeyken yapılan eylem genelde taksirle işlenir. ama burada direk kişiye yönelik bir suç var.

kişinin bilmediği yere susması, en iyi ihtimalle "fav'a atıp beklemesi" iyidir. kişileri yanlış yönlendirmemiş de olursunuz.

tck şöyle der:

Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma
MADDE 34. - (1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
(2) İradî olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

burada görüldüğü üzere kişinin kendi iradesiyle alkol, uyuşturucu vb. alması halinde kişiye ceza verilmiyor. yani ancak birinin ağzına eterli mendil koklatacaksınız, zorla damarın "höroin yüklemesi" yapacaksınız ve bu kişinin de fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli ölçüde azalmış olacak.

ikinci fıkra da açık olduğu üzere öyle "ben içki içtim, uyuşturucu aldım, ceza verilmeyecek" diye bir şey deme hakkı yok. anlamamış olanlar için vurgulayayım "ben aslında işmek istemiyordum, kaynım ısrar etti" deseniz de yırtamazsınız. velhasıl öyle kafanıza göre bu maddeden yararlanamazsınız. ancak ya bir epilepsi nöbeti olacak, ya içeceğinize bir şey katacaklar vb. ve bunula da kalmayıp davranışlarınızı (o fiille ilgili davranışlarınız hem de) önemli ölçüde yönlendiremiyor olacaksınız.

insanlar bilip bilmeden şehir efsanesi türetiyor, buradaki kişiler de - belki iyi niyetle - verdikleri cevaplarla işi daha da çetrefilleştirebiliyorlar.

Ceza hukukunda kusuru kaldıran haller CMK223/3'te düzenlenmiştir. Bunlar cezasızlık kararının verilmesini gerektiren hallerdir. Örneğin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı vs. Tabi ki bunların da kendi içinde uygulanma koşulları vardır. Bunun yanında geçici nedenler de düzenlenmiştir. Yani bu İRADİ OLMAYAN alkol ve uyuşturucu kullanımı anlamına geliyor. Somut olayda iradi olup olmadığına bakılarak kusurun varlığı araştırılır. Buna göre karar verilir.

4GB'lik macbook pro'da chrome kullanıyorum ben. Evet kastırıyor. Safari de kastırıyor. 4GB ram yetmiyor artık bu devirde.

Ne açıyorsunuz da yetmiyor? 1gb ram de opera kasmıyor.

chrome ve opera.

peki safariyi hiç mi kullanmıyorsunuz? ayrıca hangi mac için konuşuyorsunuz?

%99 safari, %1 firefox.

chrome zaman zaman cilgin atiyor.

eksisozluk.com

Filmlerde eldiven oluyor genelde. Belki eldivenleri ceplerindedir? Bombaya dokunacakları zaman takıyorlardır? O eldivenlerle iphone kullanmak zor oluyordur?

:)

Eldiven takanı da var takmayanı da var, üstündeki koruyucu giysinin kolu elini parmaklarına kadar kapatıyor. Parmak kısmı bombayla uğraşırken rahat etsin diye mi yoksa siklememelerinden ötürü mü bilinmez genelde açık kalıyor.

www.sadecebelgesel.com 'a baktınız mı?

@pardonan baktım hepsi aynı kaynaktan aldığı için pert.

Teklifi kabul ettiniz sanıyorum.

Zor karar. Bu gurbetin ne kadar süreceği de belli değil galiba.

Yerinizde olsam, eğer Antalya'da başka iş bulamayacaksam yani Ankara'ya muhtaçsam karımı ve çocuklarımı da Ankara'ya taşınması için ikna etmeye çalışırdım. Çocuklar babalarından uzak olmayı haketmiyorlar.

neden ailece gitmiyorsunuz? bir de çocukların yaşı kaç? ben babası 30 yaşında 8 ay süreyle askere gitmiş bir kız çocuğuyum ve babam gidip geldikten sonra hiçbir zaman eskisi gibi olamadık. samimiyetimiz kalmadı. yabancı gibi geldi bana. bence hayat boyu düzelmeme ihtimali olan bu riski göze almayın. çocukların belki okulu var vs ama okula da çevreye de alışırlar. ama aranızdaki bağ koparsa zor.

merhaba,
ankara'ya gidip o süreçte iş aramak en mantıklı geleni bana şu anda. lakin...

0- hangi sektörde olduğunuz ve sektörün türkiye, dünyadaki durumu önemli. 1. kişi olmanıza istinaden bahsettiğiniz iki ihtimalden hangisinin yüksek olduğunu objektif olarak görebiliyorsunuzdur.
1- maaş +kira yardımı gibi bir şey olacak mı?
2- ankara'ya taşınmanızla beraber başta yakacak gideriniz yükselecek, maaşınızda bir artış olacak mı?
3- çocuklar kaç yaşında? durumu anlatabileceğiniz yaşta iseler maaşınızın bir kısmını ankara-antalya uçak biletine yatırmayı göze alın... kritik yaşlarda iseler ileride hiç ummadığınız sorunlar ile karşılaşabilirsiniz, pedagog/psikolog desteği candır (okuldaki rehberlik servisi iyi değilse +masraf tabi bu da).
3- işten ayrıldınız diyelim yasal hak+ tazminat dediğiniz iş garantisi sağlayan şeyler değil, belirli bir süre idare edebilirsiniz. sektörünüzün dinamiklerine bakarak iş bulma potansiyelinizi iyi değerlendirin. veya gelen parayı kumar olarak kendi işinizi kurmaya yatırın.

çıkın bi deniz havası alın konyaaltında, iyi gelecektir :)
hakkınızda hayırlısı...

@pardonan teklifi kabul ettim evet, eşimi ikna etmek istemiyorum çünkü mevcut iş yerinde çok mutlu ve ben gittikten sonra orada uzun vadeli çalışmaya devam edebileceğimin garantisi yok. Durumlar 6 aya anca netleşecek.

@letheavendangered onlarla gidip yukarda bahsettiğim iş riskim gerçekleşir ve grup kapanırsa mevcut düzeni bozmuş, eşimin de işini dağıtmış olurum. Ankara'da olduğum sürece en kötü ayda 2 sefer gelip gitmeyi planlıyorum. Bunun dışında resmi tatiller ve 1 aylık yıllık izinde de birlikte olacağız.

o iş tekin değil, bir sene için diğerlerinin düzenini bozmaya değmez. ben olsam ankara'ya tek başıma giderim, o arada iş de ararım, eşimin işi de yerinde kalır, çocukların okulu da. antalya'da iş budum buldum, bulamadım, altı ay kadar sonra bir bakarım duruma, ne haldeyiz, tamamen taşınmaya değer mi diye. eğer "değer" seçeneğim ağır basarsa ona göre hareket ederim.

ekleme: ben yazarken bir üstteki cevap yoktu, neredeyse aynı şeyleri yazmışız.

genelde büyük firmalar bu başka şehir önerisini işe iade davası ile karşılaşmak istemedikleri için öne sürüyorlar. sizi bezdirene kadar yeri değiştirmeye çalışabilirler. iş kanununda işçiyi işten çıkarmak son çare olmalı. aksi taktirde organizasyonu küçültüyoruz diyerek size başka bir iş önermeden çıkarırlarsa işe iade davası açıp kazanma olasılığınız daha fazla olur.

@faredenkorkankedi benimki pek öyle bezdirmelik bir durum değil, ayrılmayı kabul etmem halinde neredeyse işe iade'de kazanacağım tazminat kadar para alacaktım. Cidden çalışmak istedikleri için şehir değişikliği teklifi yaptılar ki taşınma yardımı vb. adı altında neredeyse tazminatıma yakın yardım alacağım.

yahu kardeşim insan ne için yaşar? ailesi, arkadaşları, sosyal hayatı için. sen şimdi gidip ankarada tek başına üç kuruş para için ne yapacaksın? bırak o iş yerini, başka iş bul aynı şehirde. illaki bulursun.

@hzben evet bulurum ama mevcut pozisyonum için 3-4 yıl kendimi paralamam lazım. Ondan sonra 40 yaşında mevcut pozisyonuma gelmiş olurum. Halihazırda benim için fırsat sunup fedakarlık etmem gereken bir durumdaym.

Çocukların geleceği için giderdim

ben çocukken (henüz okula yeni başladığım yaşlardı tam hatırlamıyorum) babam izmire tayini çıkmıştı, ilk giderken çok ağladığımı ve evden uzaklaştığımı hatırlıyorum (mesafe olarak yani bizim oralar o zamanlar tarla idi)

sonrasını açıkcası hatırlamıyorum tek hatırladığım her ay gelirdi, bi poşette halley getirirdi (çok severdim halley'i) sonra giderdi, açıkcası benim açımdan babamın o sırada olmaması çok şeyi değiştirmedi (bizim ilişkiler biraz karışık, zaten babamda değil babaannemde yaşıyordum ama oda yan evdeydi zaten)

babam için ise durum öyle değilmiş sonradan sonradan ortaya çıktı baya özlüyormuş o halde bir kaç sene çalıştı sonra geldi. neyse demem o ki özleyeceksiniz bol bol, ama teknoloji gelişti artık ve antalya için iyi bir geliriniz var eminim ki iyi bir internet bağlantısı smarttv vs. ile skype vs. üzerinden her gün görüşürsünüz ve antalya/ankara çok uzak değil kolayca gelip gidebilirsiniz. pek içinizi ferahlatmadı ama diyebileceklerim bunlar.

yorumlarınızın tamamını okumamıştım, şöyle bir şey söyleyebilirim (kesin bilgi) eğer siz sürekli gidip gelirseniz çocuklarınızın gözünde pek iyi olmayabilir, sadece sizin ankaradan gelmeniz değil de çocukların ve eşinizinde arada sırada sizi ziyaret etmeleri uygun olur böylece eşinizin de sizi yalnız bırakmadığını çocuklarınız görmüş olur. iki siz gidin bir onlar gelsin gibi bişi yada ayarlarsınız onu siz kendi dinamikleriniz ile.

arada belki sadece çocuklarınız da gelebilir (çocuklar yalnız seyehat edebilir evet, ingiltere, usa arasında uçan 7/8 aşında veletler var) bu da onların kendilerine güvenini arttırır ilerde hem ankarada yeni arkadaşlar edinebilir ve çevrelerini genişletebilirler olumlu yanlarıda var yani.

6 ay sonra şirket toparlarsa Ankara'da kalmaya devam edeceksiniz ve kaç yıl orada kalmanız gerekecek belli değil sanırım. Yönetici olursanız tekrar Antalya'ya dönme olasılığı kalmaz gibi görünüyor.

Siz hep Ankara'da aileniz Hep Antalya'da olacak ise ailenizin yanında olmayı seçmek iyi olur.
Bir iki yıl için gitmek çocuklar açısından o kadar sorun yaratmaz. İletişim araçları çok gelişti. Çocuklarınızla geçirdiğiniz zamanın eksikliğini dokunup koklama dışında telafi edebilirsiniz. İletişimin süresi değil niteliği önemli biliyorsunuz.
Son kararınız eşinizle ortak vereceğiniz karar olmalı. Eşiniz için de zor bir süreç çünkü.

macbooktan yazıyorum. bu ürün bir harika.

yuzır soruları çok yanlış. öncelikle neden mac ve mac üstünde çalışsan osx hakkında bilgi sahibi olmalısın.

ayfon mu daha iyi antıroit mi soruları gibi uzar gider bu mevzu. macosx ve apple ürünleri bir zincirinin birbirini tamamlayan halkalardır. macosx kullanan/alışkanlığı olanlar artık pc kullanamazlar. macosx her işi hızlıca çözebilen, stabil çalışan, rutin internet virüslerinden çooook nadiren etkilenen bir işletim sistemidir.

sen şimdi bir macbook alayım gta oynar facebook'a girerim dersen, ferrarisine tüp taktıran bilge kitabını okumalısın önce.

amac ne ise, ihtiyaçlar ona göre belirlenmeli.

bu niye pahalı? çünkü biz çorumluyuz'a gider olay..

Macbook'tan yazıyorum. 4 yıldır kullanıyorum hala canavar gibi çalışıyor. Bence en büyük özelliği uzun ömürlü olması.

kesinlikle Macbook.
hiz-stabilite-sarj suresi 3lusunde baska bir alternatifi yok. fiyatini hakediyor.
Macbook'umdan gonderildi :p diye de sakamizi yapalim
-------------------------------

ben macbook air aldım 2500tl'ye, mac os'a alışmak ilk zaman zor ama sonradan seviyorsun.
en güzel özelliği çok hızlı olması.

çok hızlı filan değil amk, late 2013 retina var yosemite sonrası kanser ediyor.
ama en iyi mi evet en iyisi bu. geçen benim kızın hp ile uğraştım 1 saat, kör oluyordum.

macbook bilgisayar olarak daha kaliteli, daha şık ve daha stabil. daha cool. şu anda mac'ten daha güzel üretilen bir bilgisayar yok bence. her yerinden kalite akıyor yani.

mac os ise daha kullanıcı dostu, daha çok özellikli, daha güzel görünümlü. şöyle açıklayayım, windows microsoft'un kendine göre kendi şartlarınca ürettiği ve insanların öğrenip alışmak zorunda olduğu bir işletim sistemi. windows'u iyi kullanabilmek için deneyimli olmanız bilgisayardan anlamanız filan gerekir. mac os x ise kullanıcı düşünülerek tasarlanmıştır yani size programcı ya da sistemci muamelesi yapmadan fazla teknik detaylara indirmeden kullanmanızı sağlar. bu ayarlardan tutun karşınıza gelen hata mesajlarına, dosya sistemine kadar geçerlidir. antivirüs kurmanız gerekmez, sistem öyle pat diye çökmez, zamanla şişmez. daha yumuşaktır. yani tamamen deneyim meselesi. ben mesela windows'a geçmek istemem artık.

şunu da belirtmekte fayda var mac'e rahatlıkla windows kurabilirsiniz. ben kurdum o yüzden özlemiyorum. eğer çok iyi ekran kartına sahip bir laptop ile iyi oyunlar oynamayı düşünmüyorsanız mac her zaman iyidir.

öncelikle her ikisini de kullanıyorum.
İşte macbook evde dell ya da kız arkadaşımın macbook'u :)

her ikisi de farklı bir deneyim. hangisi daha iyi diye yorum yapmadan önce, meseleye başka bir bakış açısıyla yaklaşacağım.

teknolojik gelişim hayvan gibi hızlı ilerleyen bir süreç. bu gün aldığın ürün bir kaç yıl içinde eski teknoloji statüsüne kavuşuyor. bu gerçeği göz önünde bulundurduğumuzda kısıtlı bir bütçeyle pahalı bir ürüne yatırım yapmak pek mantıklı gelmiyor bana.

denizde kum bende para diyorsan, sorunun cevabı macbook. ama tahminen o iş öyle değil :)

Opencart, magento gibi bi CMS kullanmanız gerekiyor.

Guvenli bir sekilde yapilamaz. Gerekir.

front-end, back-end nedir bi arastirmanı oneririm.

php zorunlu.

html, css, javascript, json, ajax gibi dil/kütüphane/teknolojiler front-end teknolojilerdir. yani kullanicinin bilgisayarinda calisir. serverda herhangi bir islem yapmazlar.

Burada asil mesele herhangi bir istek icin servera gidinice ne olacak? Bilgisayarda adam bi butona tikladi, ve o buton ürünlerin listesini gösterecek. buton ve tüm aksiyonlar yukarda belirttigim dil/kütüphane/teknolojiler le yapildi ve servera bir "http request" yani GET/POST gönderir. serverda bunu bir programlama dili Node.js(javascript)/PHP/Java/C#.net/Asp.net/Ruby isleyip MySQL den ürünlerin listesini almasi gerekli. Yani sistem su sekilde islemeli Client (Kullanici bilgisayari) -> Server -> Database. Kullanici bilgisayarindan direkt olarak database bir sekilde erisilir ama bu alisilmis bir yöntem degil ve verimli olmaz. "Cache" "Session" gibi islemler icin server tarafli bir dile ihtiyac var. bilinen server tarafili dillerin disinda illa javascript kullanacam diyorsan bunun cözümü de Node.js.

Yani özetle sayfa adamin bilgisayarinda calissa da, Cache/Session/Güvenlik gibi islemleri server tarafinda yapman lazim, bunun icin de server tarafinda calisan bir dile ihtiyacin var.

@emrahday cok guzel aciklamis, JS'de iyiyseniz node.js su an yukselen yildiz

@emrahday haklısınız. get/post http kısmını düşndüm ama o databaseden nasıl jsona dönüşecek düşünememişim. Orada bitmiş benim bilgi. ^_^
Manuel olarak yapılabilir belki ama dendiği gibi güvenlikte sıkıntı çıkar sanırım.

Peki sorumu değiştiriyorum. Ben front-end developer olarak kendi işim için yapacağım bir e-ticaret sitesini, özgün tasarımla en kolay nasıl işleme alırım? Back-endden anlamıyorum ancak biriyle çalışabileceğim bir bütçe yok.
Şu ayarda olacak:
www.juico.com.tr

CMS kullanmak istemedim çünkü siteler illa ki birbirine benziyor.

Ben sizi stresten kurtayim eger para harcamak istemiyorsaniz seceneklerinizi sayayim:
* Yazilimcinin isini ogrenmek (hazir sistem kullanacaksaniz kismen ne nerede onu ogrenmek + server kurulumu ve bakimi ogrenmek)
* Yazilimci ortak bulmak
* Hazir ucretsiz sistem alip izin verdigi kadar degisiklik yapmak

Hem sistem hazir olsun, hem gorunumu tamamen degistireyim, hem back-end bilmeyeyim bana mumkun gozukmuyor. Sonucta front-end ile back-end birbirinden tamamen kopuk parcalar degil. Artik bu seceneklerden hangisi size en kolay geliyorsa..

Ek: tek seferde fazla para harcamadan duzenli araliklarla odeme yapabileceginiz hazir e-ticaret sistemleri de vardir. Ben olsam bu secenegin uzerinde dururdum.

@f_d asıl derdim layout üzerinden çalışmak zorunda kalmamak, sitenin tam olarak benim istediğim bir görünüme sahip olması.
İş internet işi değil, gıda işi o yüzden yazılımcı ortak almak pek mümkün değil. Halihazırda bir ortağım var.
Dediğiniz gibi hazır bir şeyler kullanacağız gibi görünüyor, mecburen.

Layout'un sistemde bir hukmu yok, silinebilir degistirilebilir, eger sistemdeki data akislarini takip edebiliyorsaniz sorun olmaz esasen. Ancak bunun icin dedigim gibi ne nerede bilmeniz lazim.

Bence en kolay yol CMS gözüküyor. Hazir bi e-ticaret sistemi kullanirsan isine daha cok konsantre olursun. Öbür türlü Front-End, Back-end, database, system administration derken acayip zaman alir ve tek basina yetisemezsin. Fiyatlari da cok ucuzladi bu e-ticaret ve CMS sistemlerinin. Genelde e-ticaret girisimcilerinin basina en bela olan durum bu. Az para ile is yapmak durumunda kaliniyor, o nedenle her isi kendin basarmak durumundasin, sonra zamaninin cogunu isin kenidisi degilde bu gibi seyler yiyor.

Benim düsüncem rahat bi sekilde e-ticaret sitesinin yönetilmisi icin 5 kisi lazim. Iyi bir tasarimci (Photoshop, illustrator, zevk sahibi), Front End(HTML5, CSS, JS, JSON), Back End(JSON, RESTFul, Herhangi bir dil), SQL developer, System Administrator (Linux, ssh vs.). Bu besli bir araya gelmeyince insan kafayi yiyor. En az ikisinde uzmanlasip, diger 3 ünü de bir siteyi ayaga kaldiracak kadar bilmekte de yarar var.

Kedi postuna benziyor. Kedi kebabı sanırım :/

Evet ya leş bişeye benziyor. Ya kebap bitmiş,gazeteye sadece sosu ve yağı akmış ya da dediğin gibi @ 6 yasimdan.

ülee yogun bakimda yapilan ise bak, tandir midir nedir??

edit yapma geregi hissettim oranin yogun bakim oldugunu soyledigim icin(gerci haberi varmis ama ben sadece resim gordum): genelde hemsirelerin ve diger personellerin takildigi bir cep olur boyle yerlerde, yogun bakim esrafi yeme icmeyi orada yapar. ayrica adamlar hic disari cikamiyor mecburen orada yiyecekler ama bu kadar ortalikta olmasina sasirdim

bu insanların içi çürümüş. o yüzden yedikleri o berbat şeyi rahatça sindireceklerinden eminim.

bana da tandır gibi geldi.

@duyulmasi gerektigi kadar +1

Kağıt Kebabı evet.

"hastanenin en hijyen yer olması gereken" haberi yazan da dilbilgisi terk.
Tandırımsı.

Et, ne eti acaba...

Soldaki arkadaş beyin cerrahı mı ? :) çok tanıdık geldi de

arena-tr'den indirdik izliyoruz biz ama dublaj bazı yerlerde tamamen gidiyor, 5 dk filan orijinal dil dinliyoruz, sonra geliyor. öyle bir sıkıntı var.
bir de arena için eskiden üyelik için davetiye gerekliydi, hala öyle mi emin değilim, yine de araştırın davetiye için buradan sorun arşivleri bayağı geniş çünkü.

Şurada dublajlısı var ama kaputt'un dediği gibi haluk bilginer'in sesi bazen kayboluyor.

www.sadecebelgesel.com

the office
it crowd

(bkz: mom)
(bkz: hot in cleveland)

the office +1
trailer park boys

parks and recreation her sezon daha da güzelleşiyor

muhtemelen izlemişsinizdir ancak izlemediyseniz friends mutlaka :)

modern family ♥♥♥
new girl

coupling..tek geçerim
it's always sunny in philadelphia... şiddetle öneririm.

coupling +1

Baskı üzerinden olduğunu sanmıyorum, Orhan Pamuk'un ne kadar satacağı az çok belli, peşinen almıştır ücretini fazla fazla.

Normalde yazarlar kâr veya satış rakamında yüzde üzerinden yayıneviyle anlaşıyorlar. %10 ile başlayıp yazarın popülaritesi ve pazarlık yeteneğine göre bu oran artıyor.

Veya dilerse bütün haklarını doğrudan yayınevine satıp toplu bir para da alabiliyor ama sanmıyorum ki Orhan Pamuk bunu yapsın.

Türkiye'de Orhan Pamuk ve Elif Şafak dışında çok ciddi paralar kazanan romancı yok gibi. (Şu twitter ünlüsü kızın kitapları da çok satıyor galiba ama onun payı düşüktür muhtemelen.)

Ahmet Ümit bile (son romanı baya sattı gerçi) rahatça hayatımı idame yetecek kadar para getirmiyor demişti.

baya götürmüştür ama nobelli ve bu kadar tanınan bir yazar olmasından dolayı olur o da.

ilk kitaplarından çok az kazanmıştır, şimdi zirvede.

toplu para aldığını düşünmüyorum, baskı yaptıkça kazanır tekrar tekrar.

ortalama 48. çok ufak adeta minik.

bence gayet normal. gece gece bunu kafana takman anormal.

Senden iyi fitbolcu olur

Türkiye ortalaması 42 zaten.

Ayakkabı ölçünü ABD standardına çevirip, 5.3 ile çarptıktan sonra üzerine 133 ekleyeceksin.

42, ABD erkeklerde 8,5'a eşitmiş; (8,5 * 5,3) + 133 = 178 cm boyun olması gerekiyor.

Eğer boyun 178 ise ayaklarının ölçüsü normal. Boyun bundan uzunsa ayakların ufak. Boyun 178'den kısa ise ayakların büyük demektir.

Altın oranı tutturmuşum o zaman ben. 42 gayet normal babacım. Neyine takıldın anlamadım ki? Boyun 190'dan uzunsa küçük satılır bence.

İnatla boy vermemişsin :)

Boyun 1.80-5 falan ise kabul edilebilir. çok daha kısa ise büyük, uzun ise küçük.

Hiko'nun söylediği ölçü benim boyuma takin çıktı. Fakat amerikanya futbolcusunun aksine 1.90 boya 42 numara çok küçük.

spor ayakkabı ve bot 45-46 diğer klasik ayakkabılar 44-45 giyiyorum boy 1.89

Benim de 40?

Sunucu üzerinde herhangi bir soruna karşı çözümleri genelde basit, efektif,esnek, öğrenmesi kolay.

Php sunucu üzerinde çalışan bütün yazılımlar ücretsiz opensource. Windows platformunda lisans ücreti vs para vermeden klavyenin tuşuna bastırmıyor..

Temel gereksinim duyacağınız tüm yazılımlar (linux, apache vs.) opensource. Lisans ücreti yok yani.

onlinedizi.co

artik erken cikiyor kanada nedeniyle sanirim

her sene oluyor orada bu haber. ölüyorlar doğal olarak.

www.google.com.tr

bu gecen senenin haberiydi ya sanki. kis sartlarina tabii ki daha dayaniklilar ama kendilerine bir siginak bulacak yetenekleri yok kurtlar geyikler gibi falan. kutup ayisi degil ki bu sogukta disarida surekli hayatta kalabilsin.
sahibinin dusuncesizligi. dusuncesizlikten daha agir seyler soylerdim de neyse.

edit: yaban esegi diye bir sey olmadigina gore, bir sekilde sokaga birakilmislar. o acidan demistim ben.

ama sahipsizmiş bunlar da biri de görmez mi? :((( belediyeyi mi arasak ki? :((((

Bu haber eski, geçen sene aynı resimlerle aynı haberi okuduğumu hatırlıyorum.

Bu geçen senenin haberi milliyet "ısıtıp" yeniden önümüze koymuş. Fotoğraftaki eşeklerin daha sonra belediye tarafından kurtarılıp sığnaklara alındığı haberini de görmüştüm.

çok mutluyum!!!

www.nabiz61.com

sen çok saol pardonan emi!

benim duyduğum şöyle oluyordu:

kışın eşek işe yaramıyor.
bütün bir kış eşeği otla besleyip masraf yapmak yerine.
kışın hayvanı sokağa atıp, yaz gelince yenisini alıyolarmış.

yok artık!

satın almak daha pahalı olmaz mı konu maddiyatsa eğer?

genelde yenisini satın almıyorlar, doğada kalmış olanlarda birini kapıp getiriyorlar
satın alacak olsan da merzifon eşeği değilse çok pahalı değil artık
saman fiyatından haberiniz var mı? ithal ediyoruz artık...

şimdi gördüm
habere başlık bile atmışlar.
"kırsala terk edilen" diye.
acımasız insanoğlu işte

@dessy
demek ki daha ucuza geliyormuş.

gecen sene de benzer bir haber vardi. dogudaydi galiba o esekler. sonra trakya tarafindan birisi o esekleri alip ahira mi ne koymustu. ama yine de caresizce usuyup hastalanip oluyorlardir. neticede kutup ayisi degil bunlar. yazik.

geçen sene de olmuştu aynısı

"yine aynı yerde" diye geçiyor haberde. o zaman haber geçmişte kalan bi haber değil? :(

(git: www.dha.com.tr)

Saka'ya benziyor sanki. www.hayvanca.net

ayyy sogukta ac mi kalmis? yeni mi buldunuz?

boyle turler elinize alsaniz dahi heyecandan kalp krizi gecirebilir demisti veteriner hekim bir kez.

Kocabaş'a da benziyor.

elime aldığımda aşırı şekilde atıyor kalbi. türünü öğrenmekteki niyetim havalar biraz ısınana kadar evde tutabilir miyim onu bilmek.

Isketeye benziyor.sarilari daha fazla.saka,florya ile benzerler.kafeste bakabilirsin.yemciden biraz yem al.ortama alisir evde beslenebilir bir kustur.senin gibi birisine rastlamasi bu guzelligin sansiymis.onun adina tesekkur edelim.

almayin elinize ya valla cok korkuyor bunlar. yavrum ya kiyamam.


nilay tezsay'a sorsaniza twitter'dan falan. veteriner hekim, ayni zamanda yaban kuslari ile ilgili gonullu calismalar yapiyor.