en son mezun olduğum şekliyle yazardım. y.lisans ise y. lisans yazardım ben.

Bana kurt sorunuyla ilgiliymis gibi geliyor. Akp acilimin kendisine ciddi oy getirecegini, baskanligin kapisini acacagini fark etti. Bu oyu almak icin verdigi tavizler icinde doguda cemaatin temizlenmesi de vardi. Cemaatij kendisine oy olarak pek de faydasi olmadigini gormustu, buyuk ihtimal her konuda da anlasamiyorlar ve tam bir biat goremiyorlardi. O yuzden bu tavizi vermekte beis gormedi. Ama bunun sonu pis bitti. Cemaat ne kadar tehlikeli olabileceginin sinyallerini verdi ve savas basladi.

akp cemaate mecbur kaldı diye bir yazı okumuştum ve mantıklı da geldi açıkçası. yani sağlıklı bir araları zaten yoktu aslında. çünkü akp tek başına iktidara geldiğinde yer yerinden oynamıştı, şeriat mı geliyor vs. diye.. hatta erbakan'ın erdoğana karşı çıkması, muhalefet etmesi de bu yüzden miydi diye sorası geliyor insanın. yoksa erdoğan'ın hocası konumundaki bir adam neden öğrencisinin başarısını kabullenip arkasında olmasın? 28 şubat sürecinde "beceremediniz bırakın" diyen bir adamla işbirliği yapması erbakan'a feci şekilde koymuş olmalı. ancak rte'nin erbakan'a rağmen cemaatle takılması ne kadar yalnız bırakıldığının bir göstergesiydi bence. belki de erbakan'dan daha zekiydi rte ve en başında gayet güzel bir satranç hamlesi yaptı. hatta belki sol kesimle danışıklı dövüş bile yapılmış olabilir, sırf feto tehlikesinin farkında oldukları için.. ama 14 yıllık süreçte o kadar olay oldu ki ergenekon mu dersin, balyoz mu dersin bir sürü önemli olay. o yüzden hangisi doğru, hangisi oyun, hangisi hamle ayırt edemiyorsun. oyun diyip hafife almak da istemiyorum, zira intihar edenler oldu, hapis yatıp şerefsizlikle suçlananlar oldu. -ki eğer o insanlar, tüm bunları göze alıp, türkiye cumhuriyetine boynum kıldan incedir diyerek bu yola girmişlerse asıl kahraman onlardır diyebilirim-

bence erdoğan ya da onu oraya getiren -derin devlet- zaten tehlikenin farkındaydı ve bir süre rol yaptılar. çünkü ne kadar tek başınıza iktidara gelseniz de mevcut konumda önemli yerleri ele geçirmiş olan bazı kesimlerde bulunan insanlara ihtiyacınız olabilir.
feto ya da onu kullananlar, amaçlarının farkedilmediğini sandılar, ama en başında türk milliyetçiliğini, dirayetini, aklını biraz hafife almış olmalılar ki hayatlarının hatasını yapmaya mecbur kaldılar.

ya da her şey bizim çıplak gözle gördüğümüz gibi oldu ve rte artık laikliğin, atatürk ilkelerinin ne kadar önemli şeyler olduğunu anladı. yani güzel düşünmek istiyorum. umarım arkadan iş çevirenlerin, milletin psikolojisiyle oynayanların, hakkını yiyenlerin, hainlerin sonu gelir..

aslında acele etmedi. gayet kendi rutinlerinde devam ediyorlardı. akp ile ortaklaşa gidiyorlardı. sadece bir süre sonra devletteki paylaşım bir doygunluk noktasına geldi. yargı, polis, vs ele geçirebildikleri her yere girdiler ve geldi orada tıkandı. ele geçiremedikleri bir mit vardı. onu istediler. hrant dink suikastının arkasında bulunan cemaatçi polis ramazan akyürek'i erdoğan'a mit müsteşar'ı olarak önerdiler. erdoğan bunu kabul etmeyip kendi istediği adamı getirdi. bu güç palaşımında aslanların bir avı yakaladığında diğer aslanlara kükreyip dediği gibi bu et benim hakkım sen burada dur dedi. ama cemaat tsk'daki gücününde belli bir noktaya geldiğine inandığından ve abd'den de muhtemelen onay aldığından ileriki aşamada fidan'ı indirmeye kalktı. sonra karşı hamle dersaneler falan iş bugüne kadar geldi.

aslında 40 yıldır gizli takılan cemaat son yıllarda kendini gayet ortaya çıkarmıştı.stadyumlarda yapılan türkçe olimpiyatlarından, tv'lerde programlarda konuşulanlardan cemaatçilerin gün yüzüne çıkmaya başladıklarını görüyorduk. bu aslında devleti ne kadar ele geçirdiklerinin de bir göstergesiydi.

bana göre hataları en büyük güce ulaştıklarında topyekün bir taarruza geçmemeleri olmuştur. çok şükür ki olmadı öyle bir şey. erdoğan önce mit'i vermedi, sonra dersaneleri kapattı, ardına emniyeti ele geçidi, tv'lerini kapattı, para kaynaklarına kayyum atadı ve tsk'dakilere operasyon yapılacakken köşeye sıkışan tsk'daki fetocular darbe yaparak son bir hamleyle kurtulmaya çalıştılar. ama öne alınmış bu girişim şükür ki başarısız oldu. bu yılanların başını umarım komple ezeceğiz türk milleti olarak.

yani bence acele etmediler. süreç onları bu şekilde davranmaya itti. kademe kademe bozguna uğradılar.

Feto da yaslaniyo, omru azaldi sabir sabir nereye kadar olmeden su bizim cocuklari bi goreyim gozum acik gitmiyim demistir bence.

Yanlış almışım iade edebilir miyim diye mesaj at, onaylarlarsa yenisini alırsın indirimi de kaçırmadan.

Açık açık yazsam durumu "hadi yürü" mü derler acep?

rebulun mandalina kolonyasi. bayiliyorum kendisine.

Mandalina +1 markası önemsiz

Paşabahçe - deniz

Lavanta

Paşabahçe - Çay ya da Ihlamur
Bir de biraz ağır ama Selin - Nar Çiçeği

Mandalina +1 ben duru markasını kullanmıştım.

Selin portakal cicegi
Ama su an üretimi yok galiba hicbir yerde bulamiyorum.

Bu arada ben de kolonya hastasiyim.begendiklerimi yazayim.
Lavanta kolonyasi taris. Nezle olunca cok guzel burun aciyor.
English home gul
Selin portakal cicegi
Birde yesil sisede zeytin kolonyasi markasini bilmiyorum.
Karayel yesil cay

Rebul marka herhangi bir koku.

Rebul incir.

beşiktaşlı

sevmiyorum.
nazım'ı seviyorum.

Kişiğini bilemem ama akustik parçaları çok hoş.

seviyorum ben. sozleri zaman zaman igne deliginden hindistani gosteriyor insana, ince goruyor. kendisini bilemem tabi ama oyle yavsak birine benzemiyor gibi hissediyorum ben sarki sozlerinden.

He işte bende hissediyorum. Nazım i kanlı canlı göremedim tabii ama "şiirleriyle büyüdük". Bir de fotograflarindaki o "Çok acayip şeyler yapasım var ama kendimi tutuyorum" bakışı her şeyi anlatıyor. Fd den daha çok severim tabii, yavşak dedik diye şey olmasın. Ben de yavşağım ama iyi bi insanim.

Kişi olarak iyi biri gibi de, şarkıları çok içimi bayıyor, bir iki şarkı dışında sevemedim. Tuna Kiremitçi, Mehmet Coşkundeniz ve her türlü duygusallık banyosunu sevmiyorum. Nazım Hikmet'i seviyorum ama kadınlarla ilişkileri ile ilgilenmiyorum; isimlerin hepsi aynı da farklı da olsa fark etmiyor. Açıkçası, şarkı ve şiirlere "İlişki de bana mı ilişki" gözüyle baktığımdan kim nasıldır, bilmiyorum. Mehmet Ali Erbil çapkınlığında kaldım en son. Facebook'tan paylaşıldığı kadarı ile Can Bonomo tatlış bir insan gibi duruyordu. Eğlenceli, şiirsel değil, rahat ama ciddi gibi, sorumsuz değil. FD'nin sevgilisi olsam on dakika sonra "Bir camları mı açsak, ne yapsak? Esmiyor" dermişim gibi geliyor.

ya kişilik olarak nasıl bir insandır hiç bilmiyorum ama 5 satırda nazım, tuna ve feridun üçlüsünü görünce keyiflendim ister istemez. şu geldi aklıma direkt,

prntscr.com

sondaki isme dikkat. yani bir başa bak bir sona bak hasfjkl

sevmiyorum pek.

nazım'ında şiirlerini severim ama yavşaklığına şahit olsam şu dönemde yaşasa sevmezdim heralde kendisini.

@der meister: fbjgfds taciz kral pepe, nadya bilmemkim diye giden komboya benzemiş. :) bi de iboizzetalisanmahzun dörtlüsü dbhfd

Tacsiz*

Fuck you t9 gibi

@aychovsky: iyi adam da bayik, aynen. Bi saat dinledim ders çalışırken, sınav stresi falan derken "Bi sus mk" diyip kapadım listeyi. Baydı.

Konserine gitmiştim, söyleyebileceğim tek şey süper bir adam olduğu. Orda daha bir sevdim Feridun abimizi.

Sevmiyorum pek. Ruh gibi. Ben sevmem oyle ici gecmis insanlari. Tuna kiremitci'yi de tanimiyorum.

20senedir hastasıyım!

çok seviyorum ben ya. küçükken de severdim şimdi büyüdük konserlerine gidince daha bir sever oldum. hep tek başıma ve aşk acısı filan çekmeden dinledim belki bir sevgiliyle ya da aşk acısı çekerken dinlesem daha da çok severdim. yine de baya çok seviyorum.

çok iyi bir insan. ama yakışıklı değil. tam bir meriç yani.

Bazı olaylar karşısında saglam bir durus sergiledigine sahit oldum. Bir konserine gittigimde epey geç kalmıştı. Sebeplerini anlatti ve tum konser her firasatta özür diledi. Bircok sanatci yapmiyor bunu. Bende düzgün biri izlenimini saglamis bir sanatcidir kendisi. Ona ben o degeri vermedim kendisi kazandi. Kisaca severim evet.

Çok tatlış.
Yavşak değil.
Kesin bilgi. :)

severim bizim dönemde bahar şenliklerinde klip çekmişti ,bkz www.youtube.com

(bkz: haşırt to the blackboard)

"Hem pekmezim dökülmesin hem .ötüm s.kilmesin istiyorsun."

"Abız attention"

gibi bazen saçma bazen de salakça şeyler duyduğum olmuştur.

anlamıyorum ama tiguan. arkadaş 65e 20bininde almıştı. 2013 model sanırım

honda hr-v

1.5L Elegance (Otomatik) Otomatik vites 1498 cc Benzin 100,900 TL

compact suv gerçi ama güzel araba :)

benim de aklıma tiguan geldi. 2013-2014 falan bulunabilir orta dolulukta. 1.4 benzinlisi ve 2.0 dizeli var. karar sizin. benzinli daha mantıklı bence ama iyi yakar.

qashqai'ler var bir de 1.5 dizel motorları var onların. 90 bine temiz çok yeni dolu bulursunuz.

Honda hrv aklımızda. Tiguan'a ise dsg şanzıman sebebiyle epey mesafeliyiz. Tam bir piyango geliyor bana.

dsg şanzımandan korkma. korkuyorsan uzatılmış garanti yaptırabilirsin.

Acil mi ki? Yeni 3008'ler harika görünüyor.

3008 güzelmiş gerçekten

3008 demeye gelmiştim. +1 diyor bir de mitsubishi diyor gidiyorum.

Tiguan ve touareg piston kırıyormuş. Almamanı tavsiye ederim.

Yenilerden de tucson diyorum.

Peugeot'ya o para verilir mi bilemedim. Arabasız degiliz acil değil ama 1 ay içinde alalım istiyoruz. Şöyle sağlam bir degerlendirmeyle şunu al deyip bizi bilgi ve mantığa bogacak öneriler süper olur. Varsa link okumaya da hazirim. Top gear'de reviews'den bakiniyorum tek tek. Otomobil siterinden okuyorum ama çok derli toplu degiller.

Bekleyebilirsen seat ateca derim.

en iyisi gidip test sürüşü yapmak olur.

Ford kuga

yumusatıcı olarak yumoş' un hipoalerjenik olanını önerebilirim.

Ariel renkli ve beyaz toz deterjan + yumos lavantali yumusatici

Omo toz beyazlar için, alo toz renkler için yumuşatıcı da Yumoş köyü pembe olan yabani orkide mi ne öyle bişi

Etimatik + 1

Bingo sivi deterjan beyazlar renkliler ve siyahlar icin olanlari kullaniyorum. Ama etimatik cok iyiymis. Yumusatici olarak da yumos.

perwoll

Amazon.com 'da default olarak amerika'ya gore cikiyor. Sonra adresi girince o ulkeye yapilan gonderimin ucreti cikiyor.

türkiye'ye asla free shipping olmuyor.

amazonun sipariş vermene izin verdiği her şey gümrükten geçiyor, takılmıyor.

free shipping ibaresi tüm müşterilerini kapsamıyor o halde. default olarak abd'deki müşteriler free shipping'in muhatabı dünyanın geri kalanı değil? doğru mu anladım?

evet.

Çok desteklemesem de yalvarıp kargo fiyatı sildirenler var.

Donanımhaber'deki amazon başlığını bul orada çok iyi yardımcı olurlar.

Bildiğim kadarıyla yurtdışından ayakkabı siparişlerinde bedele bakılmaksızın vergi alınıyor. Belki onu ekliyordur? Ha eklemiyorsa ayakkabılar gümrükte takılır o zaman.

Gördüm o başlığı. Yardım kısmından maille iletişime geçenler oluyormuş. Bana da çok sicak gelmedi ama belki nazikçe bir defa sorulabilir. Tabi donanımhaber ölücüleri adamları bezdirmiş de olabilir. Bakmak lazim.

@haldamir neye göre gumrukte takılır dedin? Somut bilgin var mi? Yukarıda amazon gönderirse takilmiyor dendi. Aslinda diğer arkadasa da aynı soruyu sormam lazim neye gore amazon gonderince takilmiyor.

Dediğim vergi Haziran 2015te gelmiş ama şimdi kalkmış diyenler de var. Emin olamadım

Mail değil de canlı sohbeti var amazon'un. Çok güzel konuşuyorlar ben seviyorum. Buraya sorduğun soruların hepsini onlar da cevaplar mesela "bak orda yazıyor uğraştırma beni" demeden.

7 dolar shipping bende?

neye göre takılmıyor sorusu:

vergi olayı ürünün fiyatına bağlı. 80 dolar (tam emin değilim ama bu civarlarda) gibi bir fiyattan ucuzsa vergi olmuyor. pahalıysa oluyor. vergi olması demek ürünün gümrükte takılması demek de değil. amazon vergi olacağını düşündüğü ürünlerde vergiyi tahminen hesaplıyor ve senden sipariş anında kargoyla birlikte vergi parası da alıyor. eğer gümrükten geçerken vergi alınmadıysa veya senden kesildiğinden daha az alındıysa aradaki farkı amazon sana geri iade ediyor. (3 kere başıma geldi). eğer gümrükte amazonun senden aldığından daha çok vergi alındıysa ya da amazonun vergisiz sana sattığı bir üründe vergi çıkarsa bunun vergisini amazon kendi ödüyor. sana da bir şey yansıtmıyor. ürün her türlü geçiyor.

Free-shipping Türklerin şöyle işine yarıyor birden çok ürün siparişinde eğer ürünler amazon onaylı değilse tek pakette tek seferde gelsin diyorsanız belli bir merkeze toplanıyor haliyle Amerika'da ordan oraya gidiyorlar ki bu da ücreti astronomik miktarda arttırıyor ama free-shipping varsa fiyatı kırıyorsunuz. Bunu destekten muhabbet ederek öğrendim.

Herkese cevapları için teşekkürler. Gece uykuma yenik düştüğüm için ancak yazabiliyorum. Son olarak buralardaysanız olayı neticeye bağlamak isterim. Kendi bilgilerimi de ekleyerek yqzayım. vergisiz alisveris sınırı 75 euro olarak geçiyor her yerde. 75-1500 euro arasinda eavrupa ulkelerine %18 disinda kalanlarda n yapilan strislere %20 vergi ekleniyor gumrukte. Öyle okudum ben en azından. 2014'te duzenleme yapılmış.

Benim buradan anladığım amazon'dan alışverişi deneyimlemiş arkadaşlar ürünün her türlü bana geleceğini ve ek bir vergiye tabi olmayacağımı söylüyor.

Muhtemelen ürünü sipariş edeceğim. Bekleyip ne olduğunu göreceğiz.

prime üyelik almazsan free shippingte limit var, asman gerek. ama türkiyeye dahil mi, degil mi, amazondan mi yoksa amazon anlasmali baska bir saticidan mi aliyorsun gibi yüzlerce kriter var. gümrüga takilacagini biliyor genelde amazon, tax diye bi ibare düsmediye yüksek ihtimal takilmayacakir, takilacaksa, önden vergisini aliyor ki sen ugrasma.

ayni ürünü avrupa amazonlarindan da bakmani ve shippinglerle son ücreti karsilastirmani öneririm. amazon.de amazon.fr sadece örnek. "amazon.com hesabi ile hepsine giris yapabiliyorsun ayni üyelikle".

Direkt amazon'dan alıyorum. Anlaşmalı baska bir saticidan degil. Diğer amazonlara baktım ca, de, fr. Amazon.com hepsinin neredeyse yarı fiyatı. Tax diye bir ibare düşmedi.

ürünler şu ana kadar patır kütür geliyor. ek vergi falan da çıkmadı şu ana dek. burayı okuyup sonucu merak eden olursa yazmış olayım. yaptığım alışverişlerde sorun olursa bu başlığa yazarım.

Prime üyelik free shipping kampanyasına Türkiye dahil değil arkadaşlar.

bir kıyaslama içten içe bile olsa mutlaka yapılır. yapılmaması mümkün değil zaten. sonuçta yaşadığın bir çeşit tecrübe idi. bu tecrübeyi kullanıp kıyas yapmamak mümkün değil. kıyaslamadan kurtulmak bana göre yüzde yüz mümkün olmuyor. sadece zamanla birlikte giderek azalan bir eğrisi var. beynimizin lütfu olan "unutma" eylemi işleri bir şekilde "zamanla" hallediyor.

benim dikkat çekmek istediğim başka bir durum ise biten ilişkinin ardından genelde eski sevgilide neyi eksik görüp hissetmişseniz yenisinde o yöne doğru bir arayış içine giriyorsunuz. zaten zamanla ve bu tecrübelerle illaki aradığınız tipolojiyi tespit edebiliyorsunuz. ha yaptınız tespite uygun birini bulabiliyor musun konusu ayrı. ama neyi istediğini ilerleyen dönemde daha iyi bilir duruma geliyorsun.

sözün özü; evet kıyas yapılıyor. tavsiye, bu kıyası kesinlikle karşındaki kişiye söyleme. kilit sözcük bence, zaman!

eski sevgilimle başarı, pozisyon, mükemmeliyetçilik, azim bakımından bir karşılaştırma yapmam; bunu eğer işveren olsaydım eski çalışanımın yerine gelen kişi için yapardım ama sevgilide dikkat ettiğim şeyler hiç bunlar olmadı.

bana hissettirdiği sevgiye, değere, sağladığı güvene, bana tanıdığı özgürlüğe, paylaştığımız ortak tutkulara, sevdiği filmlere, ilgi alanlarına, hayatta nelere heyecan duyduğuna, öpüşüne, dokunuşuna, aramızdaki ten uyumuna bakarım; bunlar bakımından ister istemez bir karşılaştırma yaparım çünkü bunların tamamı benimle olan uyumla ilgili.

ben sizde statüye önem verme gibi bir durum sezdim, bu da sevgiliyi onaylama, aileye beğendirme ihtiyacından kaynaklanıyor olabilir. bunun kaynağı da kendine yakıştırma, yakıştırmamadır.

birini olduğu gibi kabul edince, oldukları için ve olmadıklarına rağmen sevince başkalarıyla kıyaslamayı bırakıyorsun. kendi tecrübem böyle en azından.

genel şekilde oluyor.
örneğin daha güzel veya daha konuşkan şeklinde.
yoksa eskiyi yenide aramak gibi bir şey yapmıyorum.

Herkes herkesle kıyaslanıyor, ne kadar çirkin bi davranış halbuki.

ben de sürekli kıyaslardım ta ki eskisinin beni aldattığını öğrenene kadar. eski sevgilinin kötü taraflarını düşün ve bunları beynine sabitmeye çalış. sonra kendiliğinden soğuyorsun zaten.

@whimsical size hissettirdiği şeyleri yapmış olduğu şeylerle bağdaştırabiliyorsunuz, mesela hayatta nelere heyecan duyduğunu öğrenince size de nasıl davranabileceğini kısmen kestirebiliyorsunuz. statüyle alakalı bir değerlendirmem asla yok, daha çok hayatı aynı şekilde mi değerlendiriyoruz diye bir kaygı oluyor, aileye beğendirme gibi bir çaba içine girmek çok saçma, bu ikili ilişkilere aile ne kadar geç ve az dahil olursa o kadar iyi bence. kendine yakıştıramama durumu var mı bilmiyorum, belki karşılıklı düşünüyor olabilirim bunu.

@seyduna6687 eskiyi yenide aramak değil de acaba sorumluluk sahibi birisi mi diye düşünüyorum ben.

@mandalina kokusu çirkinden ziyade içgüdüsel bir davranış bence, bir ölçüm yapabilmek için kıyaslayacak bir örnek olması lazım elinde.

@anksiyetik pia ahaha benim de başıma aldatılma olayı geldi ama kötü davranışlarını sabitlemek yerine hep pozitif oluyorum ama asla onunla tekrar birikte olma düzeyine çıkaracak kadar değil.

sevgili diildir o. aşık olduğunuz insandır. yapmayın böyle şeyler. eski olmasının bir neden var gençler. çok beğeniyosanız çekeceksiniz derdini bırakmayacaksınız.

Biraz daha ayrıntı verirsen yardımcı olabilir.
Tipi nasıldı, kaş göz rengi, vb.
Bir de bu dergi kapağında gördüysen, o dönemin popüler dizi-filmlerinden birindedir. Hangi yıllara denk geliyor ve bu yıllarda 20'lerinde mi, 30'larında mı, 40'larında mıydı? (Şimdiki yaşına göre belki bir şeyler bulabiliriz)

Sarışındı en belirgin o var aklımda. Köpek gibi aşık olmuştum rüyamda. Kaşını gözünü hatırlamıyorum ama dergideki fotografı görsem bu derim gibi geliyor. Yanıltmak istemem çok uzun süre geçti üstünden ama karşıdan çekilmiş bir fotografi vardı kapakta. Kendisine göre hafif sağa dönüktü. Seksenlerin sonu olması gerekiyor. Yaşı muhtemelen 20-30 aralığındaydı.

80ler diyorsunuz ama yine de sunlara bir bakın isterseniz; www.google.com.tr

Tahmin ediyorum: jodie foster

Londra dışında İngiltere iyi bir tercih. Ödemeler yüksek, çalışma şartları makul, market fiyatları falan da orta düzeyde.

kast ettiğimiz ülkeler kıta avrupası ise en güzel almanyada biriktirilir -biriktirdim de :)
uzun süre yaşamasam da çok arkadaşım UK, İsveç, Fransa gibi ülkelerde yaşıyor onları ziyaret ettim, bu mevzular da konuşuldu (daha önemlisi hepimiz benzer konumlarda çalışıyor, benzer paralar kazanıyorduk mezuniyetten sonraki ilk yıllarımızdı) ben Almanyada rahat biriktirirken mesela Londra'da para biriktirmek baya zor
Ancak şanslı isen veya çok zorlarsan olabilirliği de var; İsveç'te bi arkadaşım stockholm'ün biraz dışında, heykeltraş bir kadının şato gibi bir evinde, müştemilatta kalıyordu :) ben de kaldım bir odasında. Evi yurda çevirmiş kadın zaten :P Merkezde tek oda ev tutsa vereceği paranın yarısını bile vermiyordu. Ancak işte dediğim gibi, istisna bişey bu, çok zorlaman lazım.

İtalya ve İspanyaya gezmek için gittim, yaşaması çok keyifli (standart bakımından böyle bir artısı var) ama oralar da pahalı
Ama mesela bi polonya, bi litvanya filan cidden ucuz...da oralarda da nasıl iş bulacaksın bilemiyorum.

İsviçrede çalışıp almanyada yaşayın. Bi çok kişi yapıyomuş bu tarzda.

Bu parayi sonra turkiye'de harcamak uzere biriktirdigini varsayarak londra disi uk ve almanya sinirina yakin İsviçre gayet makul oneriler bence de. Gerci suisse milyarlarca frank kayip yasadigindan sinira 100 km uzakta yasayanlarin diger ulkelerden (tabiki almanya) alisveri yapmasina ek vergiler koyarak engelleme yoluna gitti. sterlin ve isvicre frankinin tl karşısındaki degeri goz onune alinarak yapilmistir bu değerlendirme.

illa avrupa olmayacaksa Avustlralya en tepe noktalardan biridir bu konuda

birada kilo yapan şey %100 alkol değil içerisindeki yan unsurlar kaldı ki bunun içerisine şekerde eklenirse var gerisini siz düşünün. bira içerken yanında birşeyler atıştırmadığınız ve süresini iyi ayarladığınız sürece öyle extreme bir kalori olayı yoktur.

Tahıl ürünleri her şekilde kilo aldırır.

alkolsüz biradan ne kadar içeceksin ki? günde 4 tane falan içeceksen (ki alkolsüz bira neden içilir onu da hiç anlamış değilim) kilo yapar.

Alkolsüz biraya elestiri gelmesini bekliyordum. Ictigim alman birası clausthaler 'world beer awards' etiketiyle satiliyor ki, inanmayanlar cikacak olsa da tadi alkollu birayi aratmiyor. İçinde şeker yok. Sadece yazdigim 2 madde var. Gunde en fazla 2 tane iciyorum. Alkolun zararlarini yok etmek icin buldugum benim adima lezzetli bir yontem oldu bu.

abi nolur birakin bu alkolsuz bira icilir mi yahu sacmaligini. Bal gibi de icilir. Ben de Erdinger iciyorum mesela ki tadi muazzam.

ne kadar içtiğine bağlı olarak kilo aldırır veya aldırmaz. tüm olay enerji giriş çıkışına bağlı.

kilo aldıran şey arpa şekeri yani karbonhidrat evet bi farkı olmaz aldırır.

eğitimsizlik işte. marketlerde ekmek reyonlarında eldiven oluyor, o eldivenleri kullanmayan insanlar var. sanki sürekli el yıkayan temiz insanlarmış gibi hepsine dokunuyorlar. o elini en son kesin hamam günü olan pazar günü yıkamıştır. bir daha da gitme o markete.

bizim millet boyle okuzdur iste. hatasini bilmedigi gibi bir de uste cikar. ya bu deveyi gudecen ya bu diyardan gidecen. ben gidenlerdenim. birak pisman olmayi, neden daha once gitmedim diye defalarca kizmisimdir da kendime. ee medeni ulkede yasamak bambaska azizim.

soruna esas cevap: umursamaz biri olunmaz, umursamaz biri olarak dogulunur.

bu türlere ben de gıcık oluyorum. ben de elliyorum ama ekmek alacağım poşetle elliyorum.
155 i ara, 18 yaş altına sigara satıyorlar diye de şikayet et istersen.

dostlar varşovada erasmustayım. burada ekmek reyonunun yanında bir kaç çeşit poşet-kesekağıdı ve eldiven var. burada sınıftaki diğer erasmus yapan türklerle markete gittim geçen o ekmeklerin dibindeki eldiveni kullanmadılar ya la. birde demezmi "en arkadan alayım en az ellenmiştir diye"

bugüne kadar ekmek elleyen polonyalı görmedim daha. ya poşeti geçirir eline ekmeği alır ya eldiven kullanır. kültür meselesi ama sağlık ta önemli.

Bence çok iyi olmuş umursamaz olmadığınız. Nefret ediyorum böylelerinden.

Fırınlarda eldiven zorunluluğu geldi de fırıncılar nasıl kullanıyor? Aynı elde hem ekmek hem para, sadece elde eldiven var emanet gibi duran.

Aşırı tepki değil bu, hepimizin vermesi gereken tepki ki her şey bir yola gelmeye başlasın.

Bu örnek, tahammülsüzlüğünüzü yansıtmıyor, burada sadece bilinçli bir vatandaş, vatandaşlık görevini yapıyor. Genel olarak tahammülsüz müsünüz, buradan anlaşılmıyor.

Ellerine sağlık kardeşim. Bence umursamaz falan olma, hatta bu aşırı duyarlılığını fırsata çevir. Herkesin gıcık olduğu bi milyon tane esnaf vardır. İhbar al, gizli müşteri olarak git, eksikleri kontrol et, tek tek şikayet et. Halk kahramanı olursun valla. İyi de para kesersin.

Keşke hepsini bir aramasaydın. Yavaş yavaş böyle sıra sıra patlataydın.

abi kendi kendine doğal terapi yapıyorsun, kendini rahatlatıyorsun böyle yaparak diye düşündüm...

büyük ihtimal diğer adam tanıdığıdır ona arka çıkmıştır ama bu esnaf dahi olamayan tipler müşterinin "velinimet" olduğunu bilmiyorlar.

sabah bir müşterim geldi. 53 tl tutarında bir ürün. indirim istedi. sabah ilk müşterim aynı zamanda. 45 tl'ye bıraktım. 40 tl'ye ısrar etti, tam vermiyordum, sonra sabah siftahı (bkz: sabah siftahı) kavramını babamdan epey duyduğum aklıma geldi, bereketli bir alışveriş düşüncesiyle dediği rakama bıraktım. adam memnun oldu, yeni taşınmış buraya erzurumdan. görüntüsü 40-45 yaşlarında.

sonra oturdu, muhabbet ettik biraz. başından gelen bir anısını anlattı. yeri değil ama yazmışken dursun. 15 yaşında, istanbulda imiş o zamanlar. bir esnafa gitmiş. yahudi imiş. özellikle belirtti. ilk sabah alışverişini yapmış, adam demiş ki; ben sabah siftahına, berekete, müşteri uğuruna inanırım. bu alışveriş zararına oldu, sana zarar ederek verdim ama müşteriyi kaçırmadım, yoksa dükkanın bereketi gider.

şimdi aslında bizim esnaflarda da bu düşünce hakim olsa çok daha güzel şeyler olacak ama...

siz de bir tuhaflık yok, bu ülkede çok öküz var ve çok korkunçtur ki hızlı bir şekilde öküz olmak normal hale geliyor. normal davranan, belli başlı hijyen, trafik, görgü kurallarına uyan insanlar bu ülkede her gün biraz daha anormalleştiriliyor. benzer şeyleri artık her gün yaşıyorum. normal olan onlar, manyak olan sizsiniz ortamı yaratılıyor.
öfkenizi kaybetmeyin, tepkinizi sakınmayın. eğer öfkelenmekten vazgeçersek işte o zaman çok vahim.
imkanınız varsa da gidin bu ülkeden ama benim gibi gidemeyenlerdenseniz nolur öfkelenin.

tepki göstermekte haklısın. 174 yeterliydi gerçi de sen haklı olarak adamın tavrına kızıp işi büyütmüşsün biraz.

sen umursamaz olma da umursamayanlar umursar olsun.

O ekmeklerin hepsini elden geçiren adamın kapısına her gün "sabah erkenden kalktım, çişimi yaptım, ellerimi yıkamadan doğru bakkala koşup ekmeklerin hepsini elledim, afiyet bal şeker olsun" yazılı kağıt bırakırdım ben olsam.

hatta üşenmezsem o bakkaldan alışveriş yapan herkesin evine de bırakırdım.

bende bakkal seni elledi diye geldim lan :D bu ekmeği niye ellerler hiç anlamam hepsi aynı lan işte. fiş kesmedi diye alo maliyeyi ara

Herkes yazmış ben de destek açısından yazmak istedim. bazen ben de hata yapıyorum mükemmel değilim ancak elimden geldiğince medeni biri olmaya çalışıyorum. Ancak gerçekten de nazik olmak, medeni davranmak bu topraklarda gitgide bir çeşit zayıflık olarak algılanmaya başladı. Belki de hep böyleydi bilmiyorum. Ancak doğru olan senin yaptığın. Mesela ben de trafikte, dışarıda nerde olursa olsun adam döven, kirmizida geceni direkt tarif eder polise şikayet ederim. Maçlarda silah çikartip havaya ateş eden komşumu şikayet ederim.
Bu tür manyakliklari buna bagli zararları engellemenin sindirmenin en makul yolu bir şekilde tepki vermek gibi geliyor. Bu bir ces5it insan olma, gelişmiş bir toplum olma mücadelesi.

Bakkal da az it değilmiş.

gayet haklisiniz oh olsun. baklalim sana ekmek satmiyorum demesi uzerine ben bir kac rafi indirirdim sanirim:o

haklısınız ama haklı değilsiniz.

en umursamamanız gereken şeyler bunlar. kimse bu sebeplerden ölmez. sağlığını da yitirmez. hallerde yerlerde sürünüp sofranıza gelen sebzeler de var. onlardan da ölmezsiniz.

sizi öldüren şey başkasının ellediği ekmek değil, içeriği değiştirilmiş berbat gıdalar.

@gneral, evet haklısın ne yazık ki. öbür adam ya tanıdığıdır ya da ibo'dan çok fazla alışveriş yapıyordur.

hadi diyelim ki öyle, yağlı müşteriye/tanıdığına arka çıkmak istedi, o da rezil bir durum da geçiyorum şimdi, en azından müdahil olmama seçeneği de vardı. yaptığı davranış iyi esnaf olma kavramına yanaşamamakla kalmamış ayrıca insan olma kavramını da zorlamış. sana ekmek satmıyorum denmez bir insana.

tahammulsuz degil duyarlisin. bu hem iyi hem kotu. kotu cunku yanlis yer ve zamanda duyarlilik gostermissin. herkesin uydugu bir durumu buyuk bir mesele haline getirmissin. eger makro center'da olsaydin bu tepkine hak verirdim; ama mahalle bakkalinda boyle tepki vermek bildigin dayak aramaktir.

mıncıklamaya bir şey demeyeceğim de o ekmekler bakkallara, marketlere gelene kadar kaç kez ellendiğini ve kirli, tozlu kasalarda taşındığını biliyor musunuz? gerçek bu.

oh çok iyi yapmışsın valla.

aynı çıldırmayı bu yaz yaşadım.
bir tatil beldesi. ramazan ayı. markete sabah, öğlen ve iftar olmak üzere günde üç kez ekmek geliyor.
fırın arabası gelip kasalar markete konduğu andan itibaren insanların bütün ekmekleri tek tek mıncırmaktaki inadına ve sebatına hayran kalmamak elde değil.
biraz gecikirsen kenarında iz olmayan ekmek bulmak imkansız. birini gözüne kestirir alır gidersin işte alt tarafı ekmek di mi. yooook emekli amcam teyzem bi başlıyor, kepekliler, çavdarlar, beyazlar, pideler, ufaklar derken önce bütün reyonu elden geçirip sonra mıncırılmamış bir tanesini alıp gidiyor.

benciliz, umursamazız ve pisiz.

Hic de asiri tepki vermemis, gayet de guzel yapmissin. Yapmasan ayipti, suctu zaten. Gerekeni yapmissin, tebrik ederim. Daha fazlasini da yapsan yeridir, piskinlige bak.

son çare ES Dosya yöneticisi kur, istediğin yere ulaşırsın.

Kameradan cekilmis resimlere ulasilamiyor. önceden direkt 'galeri' olarak cikan secenek artik cikmiyor. Ben de dolaylı yoldan dosyalardan tek tek secerek yaptim ama önceden kolayini bildigim icin geçici bir çözüm olarak goruyorum bunu. ES dosya yoneticisi ne birazdan ona bakıp çözüme oradan bakacağım. Tesekkur ediyorum duyurunun guzel insanlari...

Uygulama listesine gidip, ilgili uygulamara basıp varsayılanları temizle yapın bence.

Süper olurdu.

İlk mesaj atan kisiye mesaj attim, cevap gelirse o akardasa verrcegim.

bel fitigi ameliyati olan biri olarak sana birkac tavsiyede bulunayim.

1. sert yatak daha iyi derler ama ben doktora sordugumda yayli yatak oldugu muddetce farketmedigini soyledi. Onemli olan, yatagin yattigin zaman cokmemesi. Ben bulabildigim en sert yatagi kullaniyorum, daha rahat ediyorum sert yatakta.

2. sirt kaslarin icin yuzmeye basla, eger imkanin yoksa evde pilates yap.

3. otururken kullanilan bel yastiklari var. Onlardan kullanirsan otururken daha rahat edersin.

yeni yataklar pahalı oluyor. isterseniz önce visco yatak pedi alıp onu bi deneyin. bu pedler yatarken vücudu destekliyor.

geçmiş olsun

Yakin zamanda 'tempur' aldim ben. Epey de arastirdim. Biraz pahali ama bu konuda heriflerin uzman olduguna ikna oldum. Bir incele istersen.

babamda da aynı sorun var, doktor tavsiyesi üzerine piyasadaki en sert süngerden alıp onda yatmaya başladı ve şuan gayet memnun. süngeri yatak boyutunda kesip bazanın üzerine koyuyolar, gayette rahat.

Siyatik+fitik magduru olarak yere kamp mati serip yatıyorum pamuk gibi uyaniyorum bi arada yatagin uzerine karton serip yatmisligim varo da ise yariyor

ben uyuzumdur etmem. öyle bi cevap veriyosa hiç etmem. para kazanan o müşteri benim babasının hayrına iş yapmıyo.

Kabul etmem. Onun hatasi onun problemi.

kabul etmem. istiyorsa kendisi yesin beni ilgilendirmez.

etmem, hatta direkt kalkarım.
otursun kendi yesin.

kabul etmem. Madem odeyecegin para az, gozlemenin maaliyeti de azdir. Kendi sucu, neden sen cekesin.

Bu tur durumlarda cok hizli bir fayda/hesap analizi yapiyorum. Karnim cok acsa ve patatesli de yiyebileceksem sorun cikarmam. Ancak burafa en onemli nokta benim patatesliyi severek yiyebilecek olmam ve isyeri sahibinin üslubu. Bu sartlar uygunsa problem cikarmayabilirim. Aksi bir meyil varsa direkt kalkarim. Durumun vahametine gore tepkim sertlesir.

eğer özür dilerse ve değiştirmeyi teklif ederse önemli değil derim ve yerim.
ama ukalaca yemeye zorlarsa inadına yemem.

bu tavırdaki bir insansa asla kabul etmem ama siparişin başından beri güleryüzlü ve kibarsa patatesli olduğunu söylemem bile, oturur yerim.

Tavrindan dolayi kabul etmem.

pattisli etsem peynirli gelse yemezdim. peynir hiç sevmem. ama cok acsam ve garsonda nazik bi dille bunu ifade ediyorsa yiyebilirim. aksi taktirde parayi veren patrondur sevmedigim bir cesit gozlemeyi yemem asla. zerre baglamaz beni.

öncelikle fırsatın varsa elbette ve çok fazla rahatsızlık veriyorsa burada vakit kaybetmeden git doktora...

çok detay vermemişsin bacak derken tam olarak nereyi kastediyorsun bilmiyorum ama yaptığın egzersiz, ters hareket vb. gibi şeyler de bu tip durumlara yol açabilir.

MİNERAL DENGENDE BİR BOZUKLUK OLUŞMUŞ OLABİLİR, MADEN SUYU- PORTAKAL SUYU TAKVİYESİ YAP. HALA DEVAM EDİYORSA GECİKTİRMEDEN DOKTORA GİT.

multi window mu olmuyor multitasking menusu hic mi acilmiyor?

o menu hic acilmiyorsa guncelleme yapmaniz gerekiyor olabilir. bazi aletlerin 4.1.2 olmasina ragmen bu ozellige sahip olmadigini hatirlar gibiyim. lakin emin degilim bu bilgiden.

menü hiç açılmıyor. açılsa o olaya gireceğim. ki menü açılsa tutup taşıyarak işlemi yaparım gibi geliyor. ancak dediğim gibi o menü barını hiç göremiyorum. geri tuşuna basınca açılıyorsa bende açılmıyor efendim. güncelleme yapılmış durumda. güncelleme yapmak isteyince son sürüm sizde mevcut diye de söylüyor zaten!

olay, üst kısımda menüler bölümündeki çoklu pencere özelliğini açmakmış. :) bu da bana ders olsun. mesajla bildirim yapan arkadaşıma teşekkürlerimi bir borç bilirim...

"bir sporcu kas kütlesini arttırmak,hacim yapmak istiyorsa,

1. secenegi yani az tekrar cok agırlık sistemini uygulamalıdır...

fakat; sporcu kas kütlesini arttırmayıpta,mevcut olan kası parcalamak,düzeltmek,üzerindeki yagları yakmak,daha fit bir görüntüye sahip olmak istiyorsada;

2. secenegi yani cok tekrar az agırlık secenegini uygulamalıdır..."

kaynak: www.bodyforumtr.com

çok karışık bir soru. kafanızdakini daha kısa ve net sorarsanız belki yardımcı olabilirim. az ağırlıkla çok tekrar ile çok ağırlıkla az tekrar arasındaki farkı mı soruyorsunuz? örneğin toplamda 300 kg ağırlık kaldırılacak diyelim. 10kg x 10 tekrar x 3 set yapmakla 25 kg x 4 tekrar x 3 set arsındaki fark gibi. bunu mu sormak istiyorsunuz.

@o ben degilim. Sonuç sizin söylediğiniz yere gidiyor.

Örneğin diyelim ki ben dumbell bp'de 5kg ağırlıklarda 12 tekrardan 3 seti insan gibi yapabiliyorum. Ama 7,5kg'a geçtiğimde 8 terkardan 3 set anca çıkıyor. Bu iki farklı yaklaşımın esaslarıydı sorduğum.

Gruplarda grup adıyla paylaşım diye bir şey yok zaten, sadece sayfalarda var o özellik. Grup denen şey öyle kendi çapında, farklı bir oluşum.

grubun fotoğrafını da değiştiremiyorum. aynı gerekçe yüzünden mi? grup fotoğrafı falan yok. aynı isimle yeni 'sayfa' açıp herkesi toptan oraya geçirme şansım var mı peki?

savcılığa dilekçe veriyorsunuz sorunu çözüyorlar. hatta dilekçeyi de orada para verip yazdırabiliyorsunuz (ufak bir ücretti)

(arkadaşımın mail adresi çalınmıştı, tek yaptığı bu oldu, adamı 2-3hafta içinde yakalamışlardı)

yani avukat tut vs. uğraşmıyorsunuz hiç...

face'den falan mail adresiyle iletişim kurun. fake olmayan bi kız profilinden yazışın. sonra da yerini telefonunu falan tespit edin. sonra da ağzına ağzına vurun.

(umarım bu duyuru dışarı kapalıdır, yoksa duruma uyanabilir çakal)

1980'in de dediği gibi, savcılığa gidip dilekçeyle halledebilirsiniz. gerizekalı değillerse rahatlıkla bulurlar.

@brkylmz duyuru dışarı kapalı. valla bu ilanı görmesi çok zor bir ihtimal olmasına karşın aynı şeyi düşünerek kapalı olarak sordum soruyu!

@1980 direkt savcılığa bu adresime başkası giryor diye verince mi buluyorlar? yoksa elemanın adresini mi veriyoruz nedir tam olarak? bu konuda gerçekten bilgi sahibi değilim!

eger imkaniniz olursa gidip bir savciyla konusmaya calisin bu konuyu. cok okuz bir herif olmadikca hangi durumda nasil bir sey yazmaniz gerektigini acikliyorlar.

pazartesi savcılığa başvurma kararı aldık. ancak türkiye'de yaşanabilecek gariplikleri göz önüne alarak aklıma takılan bir şeyi daha sorayım.
şimdi telefonla savcılık konusunda abimi ikna ettim. biz kendisiyle ayrı şehirlerde yaşadığımızdan bugün verdiği şifreyle adresine duruma bakmak için ben de girdim. polis bu işin peşine düştüğünde benden uzakta yaşayan abimin e-postasına benim de girdiğim çıkacak. gerçi telefonda bu ihtimale karşın, "bu saatlerde şu il şu merkezden kardeşim girmiştir" diye ekle dedim ama dilekçeye burası türkiye kapıma polisler dayanmasın sonra :)

ne yapayım dilekçeye ip adresimi mi eklettireyim? yoksa tamamen saçma olasılıkları mı düşünüyorum?

saat vermenize gerek oldugunu zannetmiyorum, abiniz "kardesimden bu konuda yardim istedigim icin hesabima benim iznim dahilinde erismistir." gibi bir sey eklese yeter gibi. garanti olsun diyorsaniz ip verilebilir tabi.

önce asıl soruna cevap vereyim ve yorumumu yazayım, sonra kısa bir bilgi daha vereyim...sadece kendi mail adresini vermen yeterli. (sana ait ve çalınmış olan adresi) zaten muhtemelen adresi kim çaldıysa o kişiyi ve o kişinin e-mail adresi bilinmiyordur.

arkadaşımın adresi hacklendiğinde, önce emniyete gitmişti, onlar savcılığa yönlendirmişti. neyse polisler ondan şu bilgileri vermesini söylemişti dilekçede, hangi e-mail adresi çalındı, o adrese en son kendisi hangi tarihte giriş yaptı, en son hangi ip'den giriş yaptı. tabi arkadaşım çalınan e-mail adresi dışındaki 2bilgiyi de hatırlamıyordu. yani en son hangi tarihte mail adresini kullandığı ve ip'yi... ama bunlar sorun olmadı tabi.
ve adam 2-3hafta sonra yakalandığında konuyla ilgilenen polisler bu sürenin aslında çok uzun olduğunu, adamın ip falan gizlemek için karmaşık programlar kullandığını bu sebeple işin uzun sürdüğünü söylemişlerdi arkadaşıma. normalde 2 günde bulurduk adamı demişlerdi. türkiye'de işlerin yavaş yürüdüğünü düşünen kişiler olarak şaşırmıştık bayağı :)

aynı durum bende de var, sanırım operanın kendisiyle ilgili bi problem :)

önceden onlarca tab açmama rağmen tık demezdi şimdi 4. 5. yi zor görüyorum. skıldım şimdilik ie'ye geçtim istemmesem de!

bende bir sorun yok, gayet rahat.

belki güncellerken sorun olmuştur. tamamen kaldırıp son sürümünü baştan kur

bu gün güncelleme oldu. işe yarar umarım.

stable version kullan. beta kullanma.

veya benim gibi opera'dan chrome'a geç :)

bir ara duymuştum şimdi baktım doğruymuş. yangın çıkmıştı yeşil kundura depolarında ilgisi var mıdır sorunla bilmem!

www.cnnturk.com

www.haberler.com

kesinlikle n95

n95'in fiziki yapısını sevemedim bir türlü. Samsung I900 Omnia ise cezbedici! başka neler olabilir diye bakınıyorum hala!

n79
ovi maps gayet kullanışlı.
bir n95/96/97 sınıfında değil ama ben beğenerek kullanıyorum. ayrıca n95den daha güncel s60 sürümü.

tek geçerim;
Samsung INNOV8 8GB & 8 MP
www.hepsiburada.com

vodafone htc touch diamond II kampanyasına mutlaka bakmanı öneririm. telefon da süper imkanı da..

ksnlikle 5800 ı önderirim 1 aydır kullanıorum mükemmel sadece dokunmatik olduundan mesaj yazmaya fln alışması zor ama ekranı fln oldkça gniş.ksnlikle almalısn:D

ne tur kertenkele, resmini cekseydiniz keske. kucuk boceklerle beslenirler genelde. yakalayip dogaya veya bahce gibi bir yere birakabilirsiniz.

Ben bir süre ekmek parçacıkları, salam vs. atarak beslemiştim. Alışıyor bir süre sonra ve ilginç bir biçimde sizden kaçmadan, siz yem verene kadar bakıyor. Bildiğim kadarıyla bir zararı yok bu hayvanların.

zararı yok mu yani ? gelip ıssırmasın ya da ne bileyim yiyeceklerin içine girip pisletmesin?

elektrik süpürgesiyle kolay bir şekilde yakalayıp içinizi rahat ettirebilirsiniz

Bizim evde sürekli ordan burdan çıkardı. Hiç bir zararı yoktur, güzel tarafı insana yaklaşmazlar. Böcek gibi terlikle beline beline vuriym ölsün tavrını takınmayın süpürge gibi zarar vermeyecek bişeyin yardımıyla (hızına yetişebilirseniz) yakalayıp dışarı atabilirsiniz.

bırakın hayvanı yahu. hiçbir şey yapmaz kertenkele, hatta yakala al sev o kadar. şaka yapmıyorum, bir şey yapmaz hayvancık.

yok yahu ne ısırması, hayvanlar aleminin en tırsak ve garibanlarındandır kertenkele:) Ev içinde görürsen öldürme, yakalamak zor geliyorsa bırak gitsin, fare gibi pis ve deli gibi üreyip evi talan eden bir hayvan değil, zaten çıkıp gitmek için yol arıyordur büyük ihtimal evde pek takılmayı sevmiyorlar gözlemlediğim kadarıyla.

haşereleri yer, iyidir,şirindir. ayrıca evin içine girse de bişekilde çıkmaya çalışacaktır. benim balkonda bi tane var, arada gelir bakar sonra çıkar gider... iskenderun, antakya gibi yerlerde evin doğal konuklarıymış ayrıca, askerliğini orda yapan kayınço söyledi..

evdeki diğer böcekleri yerler, onla beslenirler.

su içmekte zorlanırlar, yaprak üzerinden su damlası emerek içerler.

hiçbirşey yapmazlar, zararsızdır, ellerseniz, eliniz fazla sıcak gelecektir, şok yaratacaktır onlarda. o yüzden "uzaktan sevmek aşkların en güzeli"dir.

bildigim kadarı ile o ev kertenkelere cukurova da gözübohca, egede sülaymancık denir. bir nevi ev kertenkelesi korkutucu tabii azcık ancak hiç bi zararları yoktur. hatta evdeki sinek ve böcek türlerini yiyerek beslendiklerinden faydalıdırlar da. egede iyi sans getirildigine bile inanılır. ancak dedigim ev kertenkelesi. dogada bulunan degisik renklerde olan kertenkele zaten evin içinde kalmaz onu besleyemezsin dogal yasam alanına dönecektir yolunu kaybetmiştir

benim evimde de var. ten renginde derisi, simsiyah gözleri var. geceleri tavanda geziniyor bazen. sinekleri, böcekleri yiyor; beni mutlu ediyor. simbiyotik bir ilişkimiz var kendisiyle.

not: böceğin, haşeratın fevkalade fazla olduğu, nemli bir yörede yaşıyorum.

@turuncu harpagon doğru söylüyor :)

"haşereleri yer, iyidir,şirindir. ayrıca evin içine girse de bişekilde çıkmaya çalışacaktır. benim balkonda bi tane var, arada gelir bakar sonra çıkar gider... iskenderun, antakya gibi yerlerde evin doğal konuklarıymış ayrıca, askerliğini orda yapan kayınço söyledi.."

kertenkele öldürmek müthiş uğursuzluk getirir benden söylemesi, yan komşumuz koca götlü teyze bir taneyi elektrik süpürgesi ile çekip bacağını kırana kadar ben de pozitivist filan bir insandım... sonra evini ev çıyanı felan bastı ..

na bundan dorindmikey.files.wordpress.com

hesap hareketlerinden görebilirsin, hesap işletim ücreti?

hesap işletim ücreti. çoğu banka altıncı ay ve onikinci ay olmak üzere yılda iki kere alırlar.

bu soruma cevabı, vereceği bilgiden kesin emin birinden istiyorum özellikle cünkü duruma göre s...cam agızlarına...kanuni olarak benim hesabımdan heber verilmeden böyle bir oynama yapılabilir mi?

sakin ol yavru, ac hesap hareketlerine bak nedir ne degildir. burda sorup kesin bilen cevaplasın diyecegine tak kartını bak. nerden bilelim senın hesabında olan hareketleri.

geçenlerde benzer bir başlık açılmıştı. o garanti ile ilgiliydi. hesap açtırırken imzaladığın sözleşmede yer alıyordur bu durum.

www.eksiduyuru.com

oraya yazdığım cevaptan kopyalayayım:

mesela ben finansbank'ın sözleşmesinde yer alan ilgili maddeyi yazayım örnek olması açısından:

"...keza Müşteri'ye herhangi bir ihbarda bulunmaksızın değiştirebileceği miktarda bir "Otomatik Hesap İşletme Ücreti" tahakkuk ettirmeye ve bunları Müşteri'nin Banka nezdindeki hesabından resen tahsile yetkilidir."

oha, yalnız ben bunun 26.000 tl ve 24.000 tl olarak anlayınca zor oldu tabi...
hesap işletim ücreti olabilir...

aynısı benimde zamanında başıma geldi. küçüktüm o zamanlar harçlığımı abim almasın diye gittim annemin hesabına yatırdım ertesi gün gittiğimde yarısını banka almıştı. keşke abim alsaydı..

hesap işletim ücreti.
hakları var sen hesabından para almaya.

yılda 2 defa alıyor isbankası. adamlar yıllık 50 tl alıyoruz yerine 6 aylık 25 alıyoruz diyorlar. bunu da haziran sonu ve yanılmıyorsam aralık sonunda kesiyorlar. hesapta buldumu o tarihlerde kesiyorlar sormadan. ancak bu durumdan herhangi bir otomatik ödeme hesabı açılarak kurtulabiliniyor. bir altı aylık dönemde otomatik ödeme hesabından 1 kez bir çekme dahi bu paranın kesilmesini engelliyor. yani iki aylık dönemde birer kez otomatik ödeme hesabını çalıştırmak bu paranın alınmasından kurtulmaya yetiyor. hakları var mı mevzusunun ayrıntılarını ben de merak ediyorum.

vay annesizler vay...bilgi paylaşan herkeze tesekkurler...he bu arada fury yazmayayım yazmayayım dedim ama ...ne bu samimiyet...

hesap işletim ücretidir muhtemelen. itiraz edip paranı geri alabilirsin. elektirik-su-telefon-adsl vs herangi bi faturaya otomatik ödeme talimatı verince bu hesap işletim ücreti kesmiyorlar bi daha diye biliyorum.

kanım ısındı sana ondan.

allah allah dünyanın işine bak. benım de 100 lira vardı hesapta. bugun baktım 26 lira kalmış. iki ay önce aynı eyi yine yapmışlardı, yıllık kart ücretidir diyerek geçiştirmiştim. yarın gidip soracam hayırmı hafız diye.

banka ile, banka müşterisi sıfatıyla aranızda imzalamış olduğunuz bireysel bankacılık sözleşmesinin ilgili maddesi gereği bankanın bu ücreti hesabınızdaki paradan tahsil etme hakkı mevcut ve hukuken de geçerlidir. vereceğim bilginin kesinliğinden emin olup olmamanız size kalmış.

tekrardan tesekkur bilgilere.

Son film festivalinde de vardı sanıyorum, Ingiliz yapımı, eski bir IRA muhbirinin hikayesi: Fifty Dead Men Walking.

Ben X
Låt den rätte komma in
Martyrs
Oorlogswinter

(bkz: cidade de deus)
brezilya, uyu$turucu, sokak ceteleri. guzel film.

(bkz: reconstruction)

avrupa dan aklıma gelen bikaç gzl film bi kısmı komedi

shawn of the dead
hot fuzz
noi albinoi
ondskan
la haine
klass
die welle
lammbock
la stanza del figlio

(bkz: carandiru)

ben sana alman sinemasını tavsiye edeceğim. gerçekten çok beğendiğim filmleri oldu bu adamların. hemen akla gelenlerden izle diyebileceklerim;

die fetten jahre sind vorbei,
der baader meinhof komplex,
das leben der anderen,
der tunnel,
das boot ve tabiki
das experiment.

isimlerini şimdi hatırlayamadığım (adları zor) romantik komedi filmleri bile gayet iyi. liste uzar gider böyle. zaten hoşuna giderse diğer alman kökenli filmlere ulaşırsın sanıyorum. iyi seyirler.

ben pek beğenmedim ama 13 tzameti olabilir fransa dolaylarından.

neden içiyorum diye bir sorun kendinize.yarından itibaren çay kahve için.alkolik değilsiniz sonuçta:)

Alkol yerine kola, meyve suyu, süt vs bir şey al. Ben ne zaman alkol almaya diye evden çıktıysam gazoz ya da kola aldım, öyle bıraktım.

zamaninda alkolik olup da tedavi gormus birisi olarak sunu soyliyeyim. iki aksam ustuste 5 tane bira icince "alkolik olduk aga" demek yanlis. ama ne zamanki koskoca marketde alkolden baska icecek birsey bulamiyorsan, hemen ama hemen doktora gorunmeni tavsiye ediyorum. lutfen. unutma ve utanma, alkolizm bir hastaliktir.

hacı az önce wc'ye giderken, kapının önünde boy aynasında kendime 2 saniye baktım ve wc'nin kapısının camında bir yumrukla çatlak oluşturdum..
durum biraz psikolojiyede kayıyor anlayabildiim kadarıyla ama, en uç noktada bile olsa, ne doktora ne de psikoloğa gidebilek ne zaman nede maddiyata sahibim.
Bana acil cözüm lazım..
çözüm olarak sunabileceğiniz en alakasız görüşler bile kabulumdur. siz sunun yeterki..

3 bira aldım alkolü bırakmalıyım diye düşünüyorsanız telaş yapmanıza gerek yok bence.

bira alkol mü yaa.. koladan pek bi farkını göremiyorum ben..
bir başka duyuruda da yazmıştım bunu..

hatta nickime bile yansıdı bu.

alkolik olmak öyle kolay bir şey değil...
2 hafta bira içmek ile olabilecek bir şey hiç değil...rakıya, şaraba, votkaya falan dadanmalısın alkolik olmak için.. bira ne yaa..

vücudundaki bazı hormon ve neurotransmitter'lerin yaptığı görevi artık alkol yapıyor olması gerek artık, "alkolik" olman için.. sigaradaki nikotin'in, beyindeki serotonin'in yerine geçmesi gibi..

ben tam 4 yıldır günde minimum 6 bira içiyorum.. tüm gün evde oturduğum günler 12-13 biraya kadar çıkıyor bu.. kasa ile alıyorum, 2 günde - 3 günde bitiriyorum kasayı.. alkolik falan da değilim..
bira içmeyi çok seviyorumm sadece..
alkolik olmak öyle kolay bir şey değil..

aha iş bu yazının her cümlesinde birer koca yudum bira alınmıştır..

Alkol belasindan kurtulmaya calisma, hayatindaki eksikleri giderdigin zaman o kendiliginden gidecek zaten.
Bu konuda yazabilecegim sey budur.
Genel hayat gidisatin hakkinda ise bilgi vermemissin, bu yuzden o konuya deginmiyorum.

fuck milk get beer yazdiklarinda ciddi misin? 4 yildir gunde "minimum" 6 bira icmek sence normal mi?
Ben de gunde bes paket sigara iciyorum ama tiryaki degilim, yalnizca sigarayi seviyorum.

kendine meşgale bul, spor yap, oyun oyna, içmeyen arkadaşlarınla vakit geçir, alkol almak istediğinde alternatif içecekler edin (ben bir ara fazla şarap içmemek için devamlı üzüm suyu alıyordum ve neredeyse şarabı unuttum), kendinle otur karaciğerinin bir limiti olduğunu ve her kadehte o kredinin tükendiğini falan düşün. kendini ikna et bir şekilde yani. ki burada sorgulamaya başladığına göre bu meseleyi çözmeyi gerçekten istiyorsun. kolay gelsin.

www.kocaeli.bel.tr sitede yazıyor.

17 mayıs pazar 17:00
halkevi konferans salonu

çpk teşekkürler. google de o kadar aradım. google nin de tıkandığı yerler varmış demek ki.

woody allen filmleri işe yarayabilir; husbands and wives mesela :) bir de elbette intmacy'i tavsiye ederim.

ha çokça romantik istiyorsan in the mood for love'ın üstüne tanımam ama goodbye again, vesikalı yarim, vs de iyidir.

la finestra di fronte
soundtrack'i de baya sağlamdır.

1. ghost
2. eternal sunshine of the spotless mind
3. duvara karşı
4. I want You (Elvis Costello'nun aynı isimli şarkısının çalması ile delirmece)
5. requem for a dream
6. Çok dram değil hatta romantik komedi ama high fidelity (sanırım damar şarkı da yok ama güzel film be)
7. Aşk dediğin sadece kadın erkek arasında olmaz dersen Velvet Goldmine
8. Chasing Amy (Kevin Smith tönetiminde süper karakterler. Damar şarkı var mıdır bilemedim ama..)
9. Bir de Ferzan Özpetek Karşı Pencere, Cahil Periler...birdenbire hangisinde idi unuttum, damarın damarı parça..
10. Selvi Boylum Al Yazmalım...
11. Bodyguard!
12. Top Gun
13. Kokteyl

gibi cıvıta da biliriz..

umarım işini görür...

Husbands and Wives, I want You, Velvet Goldmine, Chasing Amy haricindekiler izlediğim filmler. tam aradığım aslında müziğin iyi kullanıldığı romantik drama filmleridir. 4 film ismi aldım, umarım başka da çıkar.

filimadami.com

hımm şarkıların kullanıldığı filmlerse aradığınız husbands and wives'ı silelim o zaman...

happy together, in the mood for love, chungking express,---hımm hep wong kar-wai filmleri oldu bunlar--- goodbye again, vesikalı yarim, microcosmos (gördüğüm en güzel aşk sahnelerinden biridir)

almodavar filmleri .hatta özellikle talk to her

bir ömür yetmez ve frida

filimadami.com

bir şey bulamazsam en kötü golleri vermiş olayım. ancak hala arıyorum maçın tamamını. teşekkürler.

dogu bati sentezli diyince aklima "ali baba ve kirk haramiler" operasi geldi selman ada'nin. turk isi opera : ) turk ezgileri.. zaten arya'larina genelde arya degil de "nihavend sarki" gibi isimler vermeyi tercih etmis besteci.

lakin su an antalyada oynuyor sanirim.

eh siz de sehir ve ulke belirtmediginize gore her yeri soyleme hakkimiz var. bu yuzden hollanda kraliyet operasi'na bakin derim.

hollanda pek yakın görünmüyor. istanbul desem iyi olur sanırım. evet evet diyorum. istanbul.

www.idobale.com dan eserlere bakabilirsiniz. akm tadilata girdiginden su an sadece kadikoy sureyya operasi aktif.

kimsenin bir şey diyeceğini sanmıyorum ama askerlik ve lens(hijyen açısından) çok ters kavramlar. ha yedek subay gidecekseniz o başka.

büyük ihtimal geri vermek üzere kapıda alırlar. ilk girişte nizamiye askerlerini uyutup geçirirsen büyük ihtimal sonradan kimse "ne bunlar?" diye sormaz. ama kapıda vermek zorunda kalırsan sonradan geri almak için revirle, doktorla görüşüp bulundurman için onayını isteyebilirler. ancak ilaçları hemen almak için acemilik karmaşasında bastırmana, o ilaçlar olmadan sorun yaşadığına birilerini ikna etmene de bakar. yoksa gezersin 1 hafta ilaçların olmadan. ayrıca gideceğin yer ve komutanın vermiş olduğu emir gibi şartlara göre bu sorunun cevabı değişebilir.

o an kapıdaki elemana bağlı. sizin için olmazsa olmaz şeyler ise rapor yazdırmanızda fayda var, içeri sokma ihtimalini arttırmış olursunuz.

kısa dönem veya uzun dönem gideceksen. asla ve asla lens kullanma. askerde çoğ zaman gözlüklü olmak avantajlı olabilir. Tabi bu gideceğin yere göre feci derecede değişebilir. Mesela ben uzun dönem yaptım. Tezkereye 3 ay kala gelen kısa dönemler ne kadar şanslı olduklarını düşünedururken 2 tanesi bizimle birlikte kara kuvvetleri denetlemesi sebebi ile dağa tatbikata geldi. anaları ağladı çocukların :D hiç bir zaman başına ne geleceğini bilemezsin. Hazırlıklı ol herşeye.

sözlük için yazdiklarindan bi sey anlamadim :)

ben de opera kullaniyorum ve herhangi bir sorunla karsilasmadim.

Arkadaşın bahsettiği dert; kimdir nedir'deki "genel"e basınca aşağı doğru açılmaması, açık olanın kapanmaması. Javascript etkin mi bir kontrol et.
Bir de; bende de bazen buradaki tuşlar çalışmıyor, (bkz: ), (git: ) vs...

aynen late viper'ın dediği gibi. java'yı ne şekilde disable etmiş olabilirim ki? bırak kapatmayı daha nasıl açarım onu bilmiyorum.

java açık bu arada. kafayı yiycem.

sen "disable" etmesende opera yapıyor arada...
Ayrıca bahsettiğim java değil, javascript.
(bkz: java ile javascript arasındaki fark)

java degildir o javascripttir.

hotmail sorunu bende de oluyor. ben gelen e-postalara girip onları açamıyorum. son sürümleriyle birlikte opera daha hızlı çöker oldu. hakkını yemeyeyim önceleri ne kadar yüklensemde çöktüğünü hatırlamıyorum. ben daha dün komple silip yeniden yükledim kendisini. şimdiye kadar canavar gibi. garip hatta düşününce saçma da geliyor ama bende opera'dan vazgeçemiyorum, alıştık mı ne?

daha bombası şuan bu başlığa yazıyorum ve gönder deyince "opera problemi" başlığı altındaki cevaplarla birlikte kayboluyor. ancak sayfayı yenile yapınca görebiliyorum. acaba bu benden mi yoksa duyurudan mı kaynaklanıyor anlamadım şimdi!

yeni.kadikoy.bel.tr

yeni.kadikoy.bel.tr

burda gelirler ve giderlerin neler olabileceğini genel olarak anlatmış sanırım

@dreamkeeper teşekkür ederim, verdiğin linkler bana yol gösterecekler ayrıntılar içeriyor. ancak ben belediyelerin gelirlerini nerden kazandığı konu başlıklarından ziyade somut veriler olarak arıyorum. mesela istanbul büyükşehir belediyesinin 2008 gelir gider rakamlarını gösteren veriler, tablolar gibi. örneğin linkte verilen başlıkların altı doldurulmuş olsaydı tam aradığım şey olurdu. yıllık şurdan şu kadar kazanıyoruz, bu kadarını alt yapıya bu kadarını sosyal faaliyetlere yatırıyoruz gibi dökümanlar. türkiye'deki istediğim belediyenin verilerine ulaşmak amacım.

dr.zeus diye bir grup var son zamanlarda sağda solda çalıyor. eski değiller ama hintçe etrafta duyulabilecek cinsten ona bir bak istersen. woh lamhe diye de bir şarkıları var.

Blues gibi bişeydi.

Buyuk ihtimalle bu:

Mohammad Rafi - Jaan Pehechaan Ho

anakart'ta bir sorun olabilir. anakarttan mi kaynaklaniyor bunu anlamak gercekten guc. sayet uygun bir anakart varsa bi deneyin. eger sorunsuz acilir ve kendinizinkinde yine sorun cikartirsa ondandir.
deneme sansiniz yoksa ve sayet garantisi hala devam ediyorsa bence anakarti servise gonderin.

@entrapmen; başka bir anakartım yok. ama bir kenara yazıyorum önerini.

power supply i değiştir. 10$ - 15$ arası bir şey olması lazım fiyatı.

vatan'da 27 usd+kdv ye satılan frisby marka 27 desibel güç kaynaklarını önerebilirim. yakın zamanda aldım aletin gürültüsü hiç yok artık hdd sesi rahatsız eder hale geldi. tıkır tıkır.

internette adidas/nike botlar mevcut ancak "şık"lık göreceli bir kavram, kendin bakıp karar vermelisin...
İlk çıkan sonuçlar:
www.spormarketim.com
www.spormarketim.com

Nike ya da Adidas tavsiyesi istemissiniz ama affiniza siginarak sunlara bir bakmanizi isterim: www.adrenalin.com.tr

Teşekkür ederim.. Aslında nike adidas şart değil.. Yani spor olsun, ayakta kaba durmasın benim için kafi.

Timberland markayı tavsiye ederim. Yağmur çamur dinlemiyor ve kolay deforme olmuyor, uzun süre kullanabiliyorsun.

adidasın goretex leri var çok şık bende kullanıyorum bi problem çıkmadı henüz.

Açıkcası öyle çok şık ve zarif ayakkabısı yok. Zaten bot dediğin biraz kaba saba oluyor. Ama Adidas'ın Roona modeline bak derim. Düz ve yarım boğaz iki modeli var. Öyle çok kara kışa dayanıklı olmasa da, kışı geçirebilecek rahat bir ayakkabı. Fiyatı da 130ytl civarında

@trimpot'u destekliyor ek olarak merrell'a da bakmanı tavsiye ediyorum. ne adidas ne nike'ın bot konusunda uzmanlaşmış dağcılık malzeme üreticileriyle kapışabileceğini sanmıyorum. bu ismi geçen markalar dışındaki malzeme üreticilerini de işin içine koymak lazım tabi. mesela lafuma'nın vibram taban, goretex kumaş botları hem camel hem de adidas ve nike'tan daha ucuz oluyor incelendiğinde. ben alırken araştırmış ve öyle görüp almıştım en azından.

timberland tavsiye etmem,
aslında şöyle demek lazım klasik tarz tabanlı bot alma

ortopedik tabanlı almaya dikkat et uzun süreli kullanımda çok yoruyor yoksa

lafuma oaklye salewa sevdiğim markalar nette bolbol bulabilirsin

valla almanya da real market vardı 15€' ya cok güzel markasız bot aldım.rahat,su gecirmıyor,sıcak tutuyor bilmıyorum türkiye'de ki real marketlerde varmıdır.

ne alırsanız alın, kullanılan malzemenin goretex olmasına dikkat edin.
goretex olmayanlar ya su geçirir, ya da hem su hem de hava geçirmez, ki bu da sağlıksızdır, üstelik koku yapar.

nike, adidas, merrel, ya da diğer outdoor markalarına bakabilirsiniz, fakat hem su geçirmeyen hem de şık bir şey arıyorsanız en uygunu camel olabilir.
camel'in goretex kumaş kullandığı her tür ayakkabısı var, hatta takım elbise altına giyilen ayakkabılara bile goretex koymuşlardı, ama fiyatları 200'den başlıyordu.

salomon'un süper botları var. indirime girdi sanıyorum. kar yağmur geçirmez, hafif, inanılmaz dayanıklı. spor duruyorlar ama benim eşim her türlü pantalonla giyior (takım elbide değil yahu). @demlikpoşet'de demiş, lafuma'lar da çok güzel, bir tane gri-siyah gördüm, geçen sezonun, dağcılık yelken vs malzemeri satan bi dükkanda (kızıltoprak, marmaris büfe arkası). fiyatına bakmadım, ama çok güzldi, erkek olsam kesin alırdım.

camel active'in karakoy'de outlet'i var.rihtima yakin, katli otoparkin ordaki namli'nin karsisinda. kucuk bir magaza ama magaza fiyatinin yarisina kadar inebiliyor fiyatlar. bot dedigin outdoor markasi olmalidir ve agirligina dikkat etmeni oneririm ek olarak, uzerinde yazar genelde. orta agirligi gecmemeli ve yururken nisbinen esneyebilmelidir rahatlik babinda. cesit olsun, ben de marka olarak columbia diyeyim.

patagonia'ları da araştırabilirsiniz, amariga'dan uygun fiyata getirtmeniz mümkün. huckleberry, finn gibi modelleri fena değil.

salomon salomon salomon diyorum. dunyanın en rahat ayakkabısı bence.

ben ne zaman kizilay'a gitsem konur'da goruyorum o adami. leman'in onunde bi o tarafa bi bu tarafa dolanip duruyo, ama devamli takildigi bi mekan var midir bilmiyorum.

çok ilginç ama ben de hep konurun orda dolanırken görürdüm 3-4 sene öncesine kadar demekki oralarda dolanılırsa görülme şansı olabilir de olmayabilirde(:

ben konurda ve selanik caddesinde çok defa görmüşümdür kendisini. ama en temizi çıktığı televizyon kanalı (avrasya tv) üzerinden ulaşmaya çalışman

bilim sanat vardı eski kitapçı şimdiki kafe, orda oturuyor bazen. bi de konurda bi kahvehane vardı kapandı mı tam emin değilim ama ormancının yanındaydı orda görebilirsiniz. bi de kücük imgede.

www.nihat-genc.com bu sitenin adminleri nihat genç'le buluşmalar, toplantılar organize ediyor. nihat genç'in attığı adımdan da haberleri var.

bir de ankaradan tömerin hemen altında tavukçu diye bir mekan vardır. oraya takılırdı eskiden sık sık...

ben kızılay'da yürürken karşılaşıp konuşmuştum. ancak attila ilhan kültür merkeziydi sanırım oraya da uğruyormuş, ankaralı arkadaşlarımın yalancısıyım.

hangi kanalda yayınlanacak acaba?

(bkz: z tv)

ssg nin radyo röpörtajını bir dinleyim derim. bkz verecektim ama başlığı unuttum.

:) yok soru bulmakla ilgili bir sıkıntıdan sebep yazmadım buraya, halihazırda soru sormak isteyenlere bir kanal açalım istedik.
yine de teşekkür ederim.

soruyu kime soracağız onu anlamadım ben :) genelde soruları programcılar konuklarına sorar : )))

öyle olacak zaten. buraya yazılan soruları sunucu arkadaşa aktaracağım ve o da "ekşi duyurudan da şöyle sorular gelmiş" deyip, nicklerle birlikte soracak sorularınızı.

konuklara biz mi soru soracağız yani? e onu sözlükten de yaparız?

sözlük gerçektende sadece bir deşarj merkezi mi? toplum için reel hayata katkı yapmalı mı(yapıyor mu)? varolan toplumsal sorunlar için daha öte bir işlevi olmalı mı?(kastettiğim organizasyonlar düzenlemek, küçük veya büyük grupların yaşama aktif katkı yapması,her ne olursa) yoksa yaptıkları hali hazırda yeterli midir?

ya da sözlüğe bu tür bir misyon yüklemek yanlış mı olur? kendi haline bırakalım gideceği yere gitsin midir?

ek: herkesin cevaplamaya vakti olmaz o yüzden kaamos, itaatsiz ve rrr cevaplasa olur. ya da isteyen de cevaplayabilir.

z tv digitürk'te var mıdır acaba?

soru: ekşi sözlük'ün bir amacı var mı? varsa ne? yoksa niye?

soru 2: ekşi sözlük'ün akibeti ne olacak? yani hep böyle devam edip sonsuza dek sürecek mi yoksa zirvedeyken bırakmayı düşünüyor mu sözlük?

soru 3: ekşi sözlük eğlence amacının dışına çıkıp, medyaya yön vermeye başladı mı? başladıysa bunu olumlu yönde kullanabilir miyiz? yani artık sesimizi ekşi sözlük üzerinden duyurma yollarına gitsek ve halkın dili olma yolunda emin adımlar atsak sizce bunu başarabilir miyiz?

sorum kanzuk'a:
.turkiye'deki bilisim hukukunun genel hatlarindan bahsedebilir mi? boyle bir kavram var mi?
.dunden bugune bu konudaki aciklar ne olcude kapatildi ya da mevcut hukuk sistemi bu degisime adapte olabiliyor mu? -bazi yasal duzenlemelerin eklenmesine ya da degismesi ihtiyacini icin kanun koyucular yeterli calismayi yapiyor mu? -
.bu konu uzerine uzmanlasmis avukatlarin kurdugu bir komisyon, birlik, dernek vs var mi?
.en buyuk sikayeti ya da beklentisi nedir?

deliktas' ın ilk sorusunu bende merak ediyorum o sorulsun.

@miss antartika

z tv, digiturk'te yok. dsmart ve uyduda var.

ekşi sözlük elitistmidir?yoksa popüler kültür ürünümüdür; yani bir açık kitle organizasyonu mudur?yönetim olarak kendini nerde görür.

artan yazar sayısıyla bir kurumsallaşma ve profosyonel(ücretli çalışma olarak) moderatörlük durumu varmıdır.

z tv'ye erişim imkanı olmayanlar için programın kaydı internet ortamına da yüklenecek arkadaşlar.

Benim de sorum var bir tane mümkünse kanzuk'a sorulsun;

Ek$i Sözlük sürekli bir kapatılma paranoyası içerisinde midir? özellikle gg entrysi olarak adlandırılan entryler cidden ince elenip sık mı dokunuyor yoksa bu entryden sakatlık çıkabilir denilerek direkt siliniyor mu? hakaret küfür vb. durumların haricinde gge entrysi silerken hiç suserların düşüncelerini sansürlediklerini düşündükleri oluyor mu?

arkadaşlar ztv uydu ve dsmarttan yayın yapıyor.
iki bölümün de internette kaydı olacak.
soruların hepsi sorulacak,
programla ilgili ayrıntılar olaydan duyurulacak.

teşekkürler tekrar.

- eksi sozluk'un gelecegi nedir?
- eksi sozluk'un eksik gordugunuz yanlari nelerdir? ek olarak neler yapilabilir?

özellikle son 1 yıldır, ekşi sözlük "sayfası" performans sorunları yaşamaktadır. yeni yazar alımları nedeniyle de yoğunluk daha bir arttı ve çekilmez bir hal aldı. altyapıda bir iyileştirme olacak mı? reklam gelirlerinde gözümüz yok fakat o gelirlerin bir kısmıda host, server vb. gibi şeylere harcanacak mı?

uçmak işte böyle bişey.

nasıl yaaa???
bir tane entry girdim gayet üsturupluydu o da.

1 entry yazmışsınız ve şu sebeple silinmiş:

(bkz: içerik başlıkla uyumlu değil)

üzülmeyin lütfen...

sebebini de söyleyeyim için rahatlasın

sozluk.sourtimes.org nolu entryin başlıkla uyumlu olmadığından uçmuşsun

soğuk su içiniz

entaride ki o gulucuk ne olaki? bu arada entaride bir tanim yok, ornek de yok, gulucuk de ilk defa gordum, basliga da cevap gibin olmus o entari. keske diger sozluklerde biraz takilsaydin, alissaydin sozluk formatina.

eee naapcam şimdi??
doyamadan uçtum =))

Rastgelebirgun,

Sormami ayiplamazsan, nasil yazdin o entry'yi? Yani sozluk'teki hicbir entry'ye benzemiyor. Eminim seni yazar olmak icin girdigin on entry'ye de benzemiyordur. Yazarken kurallara uydugunu dusundun mu?

daha dikkatli olmalıydın. geçmiş olsun.

bu arada ben çatır çatır yazıyorum üsturuplu, üsturupsuz

(bkz: legal entry örnekleri)

boş anıma denk geldi herhalde...
demek ki neymiş,bi yandan çalışırken bi yandan entry girilmeyecekmiş...

yazarlık böyle yaz yagmuru gibi bişeydir işte.

resmen forum olmuş, biri bir durum tesbit etmiş, sen de isteğini yazmışsın, okul çıkışı bize der gibi

başlıkla durumlu ilgili değil

sabırtaşı olmayan diğer yazarların hayrına öss için özel ders vermelerini isteten durum


falan yazsaydın bari.

çaylaklık entrylerini merak ettik

aslında insanların bu kadar kolay uçurulmasına karşıyım, buradaki insanların da üstüne su iç gibisinden şeyler söylemek yerine bence uçurulmalara karşı çıkması lazım, bunun dışında gerçekten de rezalet bir entry girmişsin, hani uçmaya karşı olsam da moderasyonun bu konularda çok sert oldukları biliniyor, keşke daha dikkatli olsaydın...

soruya cevap değil de bu modlog'tan bakabiliyoruz ya niye silinmiş hangi entry silinmiş filan diye, burdan mesela rastgelebirgün'ün silinen entrysini nasıl bulabiliyoruz direk. yoksa öyle bakarken denk gelirse mi?

geri dönüş için 11. nesli mi bekleyeceğim???

modlogta yukarıyo

@nick yazıp aratıyorsun tarihçe geliyor

evet! 11. nesil olursun artık.

@boilteau, haklı olabilirsiniz...

o zaman bu çifte standart olmuyor mu, yoksa gözden kaçırdığım birşey mi var?

(bkz: sözlük moderasyonunda keyfilik faktörü)
(bkz: moderatorlere yazar ucurma yetkisi verilmesi)

@boilteau bu olayların tartışılmışı var. sözlükteki genel tartışmaların neticesinde yazarların görmesine izin verilen alanlar var. (bkz: modlog)
ancak genel olarak bu durumu ben de eleştirsem de bugünlerde moderasyona binen yükü göz önüne alınca daha makul geliyor bu uçurmalar.

nie olsun ki cifte standart, adam imla hatasi yapmistir 2 kere uyarmislardir. sen cok kotu yazmissin kusura bakma ama

tek entry silinmesi ile de uçulabilir, bu normal. sözlüğü forum gibi kullanmak moderatörlerin katlanamadığı yanlışlardan biri.

daha önce yazılmış bu hataları insanı uçurmaz, en fazla çaylak yapar.

sözlükte adalet objektif değil, subjektif. bu yüzden çifte standarttır, olabilir.

cifte standart olamaz, su sartlar altinda hele hic olamaz. millet bangir bangir bagiriyo bakin 10 bin kisi yazar oldu, hata yapmayin ilk hatada ucarsiniz die. onlarca soru basliklariyla sazan avi yapildi. bu eksiduyuruda bugune kadar tonla adam eski nesillere caylaklik entrylerini okuttular, hata varmi kontrol edin die. bi cok caylak gitti klon sozluklerde alistirma yapti formata asina olabilmek icin. simdi bu adam gelmis boyle bi entry girmis, bu kadar insan bu hata yapilmasin die kicini yirttigi halde boyle bir entry girmis hemde. bende sonuna kadar haketmis ucmayi. hic bisey yapamiyosa bile bu arkadasimiz hemen 3-5 satir yukardaki yeni yazar danisma burosunu okumasi gerekirdi. aklina takilan sorulari sormasi gerekirdi.

fazla üstüme gelmeseniz.
zaten acım yeterince büyük şu anda...

11. nesil ile beraber görüşürüz o zaman.
açıklamalarınız için çok teşekkürler.

kusura bakma hocam yahu, sana yazaligi geri vermeleri gerek aslinda simdi, bidaa oldurseler seni hata yapmazsin cunku

moderatörden moderatöre değişmesi muhtemel olsa da başka şeyler de olabilir.

mesela adam 100 tane entry girer, hepsi süperdir. 2 tanesi de gözden kaçıltır mesela. başlıkla uyumlu değildir. burada entry silerler, yazarı uçurmazlar. ama girdiği bir entry varsa ve o da format dışıysa "öğren de gel" diye yollarlar. ssg'nin de 40-50 entry'si silinmiş. evet, izin 50 katınız entrysi silinmiş ohaaa diyebiliriz. ama adam 50.000 tane de entry girmiş.

bu arada hemen kayıt olursanız 11. nesil olmazsınız. 10. nesil olarak en sondan kuyruğa girersiniz.

bir moderatör, bir yazarın girdiği entry'i ne amaçla girdiğini anlayabilir. mesela atıyorum "taksi şöförü ile muhabbet etmek" diye bir başlık var diyelim. bu başlığa "hede hödö bıdı bıdı olan taksi şöförüdür" yazarsanız başlıkla uyumlu değil diye silinir. çünkü başlık taksi şöförü değil, taksi şöförü ile muhabbet etmeyi anlatıyor. ama ben moderatör olsam bu başlığa böyle entry giren adamı uçurmam. zira dikkatsizlikten yanlış anlaşılmış heyecana gelinmiş olabilir. formatı bilmediği anlamına gelmez. ama "taksi şöförü ile muhabbet etmek" başlığına alakasız, forum tarzı bir şey yazarsanız uçmanız daha muhtemeldir.

sağlık olsun su an moderetörler herhalde yazının sonuna nokta koymayanı bile ucuruyordur

sanırım bariz bir şekilde hata yapmadıysan bir anda ucurmuyorlar. ama baktilar bu adam yazar olma sıfatına nail olamaz, hemen gözünün yaşına bakmadan..ben mesala ilk günün heyecanıyla gayet uyumlu ve forum tandansı olmayan bir entry girdim. ama heyecandan başlıkla alakasını kaçırmışım, direkt silindi, ama ucmadım. zaten böyle bariz hata yapmadan 3- 4 entry silinme hakkin var, ya caylak olursun ya da ucarsin.

her evde bulunan vileda sopası alınır omuzlara, kollar sopaya geçirilir, bir sağa bir sola gerilebildikçe gerilir...

çok işe yarıyor yan yağlar için çoook..

iyi bi mezdeke kasedi, biraz çiftetelli. basketbolu bırakınca bölgesel yağlanma yaşadım, bu bi nebze iyi geldi. sonra oynamaktan da sıkıldım, hepsini bırakıp nirvanaya erdim ayrı mesele.

ama bu beli kıvırıp, kalça sallamak işine yarayabilir, evet.

Cevirin sopayi da olayin özü kafayi cevirmemekte, ayaklar sabit, kafa sabit..Daha bi' tesirli olur efenim.

Bu sopa olayı gerçekten işlevsel mi?

şimdi bölgesel zayıflama özel müdaheleler haricinde olmayan bişey. diyet desteği ve egzersiz gerektiriyor. erkeklerde yağlanma en çok bel bölgesinde olur, kadınlarda da kalça bölgesinde. bence diyet desteği ve spor önemli. kardiyo ile başlayıp mekik tarzı egzersizlerle olabilir. en iyisi spor salonu varsa oraya danışmanız.

bölgesel zayıflama denen şey tamamen yalandan ibarettir. siz egzersiz ve diyet yaparsınız vücudunuzda genetik şifreleriniz doğrultusunda gerekli gördüğü yerden kilosunu verir. bu yağ aldırma ve şimdi yeni çıkan bazı lazerli yöntemlerde zannedildiği gibi ya da kastedildiği gibi bir bölgesel zayıflama yöntemi değildir.

sopa önerisi çok işine yarar ama onun başka bir varyasyonuda eller iki yanda klasik şekilde bir sağa bir sola olabildiğince esnemenin yanında bacağınıda yana doğru olabildiğince açmaktır.olaya bacakta girdiğinden o bölgede ekstra sıkışma oluyor falan filan..
bide normal mekik pozisyonunda dizler kırık ayaklar yere basıyor halde düşün şimdii o bacakları yan yatır. yanı bacaklar cenin pozisyonu ama sırt tamamiyle yerde olucak. işte bu.. bu şekildeyken mekik çekmekte yan taraftaki kasları çalıştırır ziyadesiyle.

kafa ve ayakları sabit tutup sopayı çevirme" tavsiyesine katılıyorum; ama bir yandan da bol bol yürüyüp, merdiven çıkıp, midenizi tıka basa doldurmadan sağlıklı öğünler yemelisiniz diyorum. 1 ayda etkisini görürsünüz.

yan mekik çekiniz efendim. şöyle ki;
normal mekiki pozisyonu aldıktan sonra 45 derece dönünüz, mekiği bir tarafınıza yattıktan sonra çekiniz.
bir başka yöntem mekik çekerken belden üstünü kaldırdığınızda yukarda bahsedilen sopalı hareket gibi bir sağ bir sol yapıp yatınız.
6 packs garanti!

bölgesel zayıflama diye birşey yoktur. var diyen varsa beri gelsin.. hepsi yalan.. paranızı harcamayın..
bölgesel kio alımlarının tek nedeni ırksal (genetik, kalıtımsal)dır. başka neden aramayın. iki çaresi; ilki,kilolu iseniz kilo vermek (ki bu vücudunuzun her bolgesinde aynı derecede olcaktır. beğenmediğiniz bolge de azalır ), ikincisi; estetik ameliyat.. (liposuction)..
geçmiş olsun

www.avea.com.tr

şu güya ucuz olması gereken kamu zıkkımından kullanıyorum. 50'den aşağı fatura ödediğimi bilmem. avea turkcell'den beter düdüklüyo adamı faturalı hatlarda bilginiz olsun.

açılan sayfada alttaki yazılar iyice incelendiğinde kandırmacalarla dolu bir tarife olduğu görülmektedir.

mesela: "** Sınırsız ve ücretsiz grup içi görüşme hakkı Sınırsız Tarife'de bulunan aboneler ve bütün Avea kamu tarifelerindeki aboneler ile yapılacak görüşmelerde geçerlidir. "

yani kampanya kamu tarifesi ve sınrsız tarife için geçerlidir. aveanın diğer paketleri için değil.

ben sakallı girmiştim, sorun çıkmamıştı.

o hengamede sakalla girenler de olabiliyo. ama enteresan bir şekilde 10 günlük sakalı olanların içeri sızabildiğini görsem de top sakallıları mutlaka yakalıyorlar ve almıyorlardı.
şahsen ben de gecenin 4'ünde benzinlikte traş olarak girdim. kesinlikle riske girmeye değmez. mutlaka traş olun. binlerce kişi arkaya düşebilirsiniz

Aman diyeyim. 2006 yılında tam önümdeki arkadaşı bir çevirişleri vardı, akıllara zarar. Hem sakalını kestiler, hem de herkesin içinde rezil ettiler.

öncelikle şunu söyleyim sakalınızı kesin. saç için aynı şey söz konusu değil onu zaten acemiliğe başlarken kesecekler (ki gitmeden kestirin bence 1000 kişiyi traş ettikleri makineyle sizi de traş etmesinler) geceden gitmezseniz o kadar uzun bi kuyruk olcak ki belki o gün size sıra bile gelmeyecek. gece 4 te 5 te orda olabilecek şekilde tedbirinizi alın derim ben eğer öğlene kadar işinizi bitirmek istiyorsanız.

Doğru değil. Yani nizamiyede saç, sakal kontrolü yapılmıyor. Fakat, denetleme olur, kara kuvvetlerinin geleceği tutar, sakalınızı kesmenizi isteyebilirler. Ha öte yandan ben sınava girdiğimde uzun saçlı, sakallı, şortlu, parmak arası terlikli çeşit çeşit adam vardı. Dışarıda bir astsubay gelip, bakkaldan traş bıçağı alın, camide traş olun demişti ve bazıları heyecan yapmış ve traş olmuştu. Ha ne oldu, traş olmayanlara bir şey olmadı.

Ee tabii sonuçta ters bir subaya denk gelebileceğiniz ve en azından laf yiyip moralinizin bozulabileceğini düşünüyorsanız traş olun. Onun dışında, sabah çok çok erken gitmeye gerek yok. 8'i geçirmeyin yeter. Ayrıca içeride kalem silgi falan almak için bir miktar 2-3ytl gibi bozuk para alın yanınıza.

Bu gidişle kesicez herhalde gitmeden.. cevap veren herkese teşekkürler..

Simdi sinavlarin basladigi 1 Aralik tarihinden itibaren asker sayildiginiz icin, askeri mekanlara sakalli girme olayini gectim, asker olarak oraya sakalli giderseniz muhtemelen nizamiyedeki astsubay tarafindan cok agir laflar yiyebilirsiniz. Tuzla'da almamislardi gecen sene Aralik sinavlarinda.

gelmeden önce de bu mevzuu tartışılıyordu, daha önce çalıştırdığı klüplerde de kondisyon yüklemesini çok yaptığı için sakatları bol bir takım ortaya çıkıyor sanırım. hatta leverkusen'in yaşadığı düşüşü buna bağlayanlar da var. gerçi benzeri muhabbetler gerets için de dönmüştü orası ayrı.

sakatlıkların ne şekilde oluştukları önemli. maç içinde darbeye bağlı mı, yoksa antremandamı. tabi gs'de bu konu artık can sıkmaya başladı.. sakatlanan adam 6 aydan önce dönemiyor, adamı unutuyosun artık. geçen gazetenin biri, barış özbek antremanda yazmış, ya diyorum barış özbek kimdi.. bide linderoth vardı sizde :)

aklı başında hiç kimse antrenman programını görmeden yorum yapmaz. bir de o yorum yapanların kaçı antrenman biliminden anlar merak ediyorum.
özellikle spor fizyolojisi konusunda güncel konularda bilgi sahibi olmak istiyorsanız turgay renklikurt hoca var güneş gazetesinde yazıyor onu takip etmenizi tavsiye ederim. önceki yazılarına bir göz atın.
linkini de vereyim tam olsun.
www.gunes.com

gs'deki sakatliklar konusunda doktor cikip teker teker futbolcularin sakatliklarini acikladi: asagi yukari 15 isim saydiysa 12sinin sakatligi darbeye bagliydi. yani rakipten ya da antrenmanda yenen tekmeler nedeniyle olusan sakatliklar bunlar.

ugur ucar'in diz kapagi parcalandi. bana 2 ayda parcalanmis dizkapagi duzelten doktor getirin 10 sene ameliyatlara onun yerine ben girecegim.

genelde metabolizmaya bağlı fakat spordan 1-2 saat önce karbonhidrat ağırlıklı yiyip spordan 1 saat sonra falanda protein ağırlıklı yemek en dogrusu olacaktır diye düşünüyorum. çünkü karbonhidrattır çabuk yakılır spor vesilesiyle çalışan ve yırtılan kasların içini doldurmak içinde yapı taşımız olan protein yemek fevkalade mantıklı geliyor.

spordan sonra yiyin her zaman.spora da çok aç karnına gitmeyin düşer bayılırsınız.ayarlayın işte :)

bir animla cevap vereyim:

lisede hentbol takimindayiz. maci sabahin korune koymuslar, saha da karsida... kahvalti hak getire. yolda arkadasla kiymali borek aldik. maca iki saat vardi. macta bayagi bi goz goze gelip kusma hareketi yaptik sonra.

spordan iki/uc saat once hazmi kolay enerjisi bol (= makarna) gida alin... sonra da ne yerseniz yiyin.

spora ve spor yapmandaki amaca gore degisir, ama en genel haliyle soylemek gerekirse spordan en az yarim saat once, hafif ve araliklarla ye, spordan sonra daha iyi yiyebilirsin.. portakal suyu da farketmez bana gore.

öncelikle aç ya da tok karna spor yapmak tavsiye edilmez bu kişiyi tamamen negatif yönde etkileyen faktörlerin başında gelir. spordan ya da müsabakadan 2.5 ile 3.5 saat önce yemek yenmesi tavsiye edilmektedir. kişisel değişkenler ve spor branşına göre ufak farklılıklar olsa da bu genel itibariyla böyledir. yani yemeğinizi sindirmiş olarak spora başlamalısınız.
yapacağınız spora yönelik yemeğin içeriği değişebilir, bu ayrıntılı bir konudur çok fazla değinmiyorum. sadece glikojen depolarınızın doygunluğu açısından karbonhidrat içeren(makarna, haşlanmış patates, pirinç pilavı, vb.) besinlere ağırlık vermeniz performansınıza olumlu etki yapar onu söyleyeyim.

bunun dışında sporda sıvı alımı performansı çok kısa sürede pozitif ya da negatif yönde etkileyebildiği için önemli bir konudur. siz spor yapmıyorken bile gün içinde alacağınız sıvı miktarı sizin yapacağınız egzersize/spora etkide bulunacaktır. bunun yanı sıra antrenman yada egzersizinizden 1 saat önceye kadar içebildiğiniz kadar su tüketebilirsiniz. egzersiz sırasında da sizi rahatsız etmeyecek şekilde 15-20 dakika aralıklarla küçük bir pet şişenin yarısı ya da 1/3'i kadar su alabilirsiniz. eskilerde öğretildiği üzere müsabaka ya da spor sırasında su alınmaz zırvasının yanlışlığına burada değinmeden geçmeyeceğim. sakın sıvı almaktan çekinmeyin, aksini söyleyenleri de budaklı meşe odunuyla kovalayın efendim.
portakal suyu yazmışsınız öyleyse sıvının içeriğini es geçmeyeyim. öncelikle egzersiz öncesi ve sırasında gazlı içeceklerden uzak kalmayı tercih edin. bunun yanı sıra ayrıntı ama önemli bir konu (teknik detaya girmeden anlatmaya çalışacağım) eğer su harici sıvı almak istiyorsanız aldığınız sıvının şeker oranının çok fazla olmamasına dikkat edin. bu emilimde sorunlar yaratacağı gibi ihtiyacınız olan bileşenleri almanıza da çok yardımcı olmayacak belki de dehidrasyona sebep verebilecektir. siz en iyisimi suyu ya da ağır egzersiz yapıyorsanız piyasada güvenirliliği kanıtlanmış sporcu içeceklerini kullanın. konuya vakıfım diyorsanız kendi sporcu içeceğinizi de hazırlayabilirsiniz tabi..

spordan sonra bildiğim kadarıyla mineral (ve belki vitamin) kaybı olurmuş.Portakal suyu onu gidermek için spordan biraz sonra içilebilir.
Önce hele bi duşunuzu alın tabi

spordan önce bir meyve artı meyve suyu ve su iyidir. enerji verir.

başka şeyler yerseniz rahatsız ediyor. (yapacağınız sporun zorluğuna göre bu değişir tabii) ağırlık yapıyor mideye, bir de gaz yapabiliyor. oysa meyvenin hazmı kolay ve ağırlık yapmıyor.

Öncelikle verilen cevaplar için çok teşekkürler:) buradan şu sonuca vardım ki spordan birkaç saat önce karbonhidrat almak lazım, spordan sonra da belki salata ve ızagara et filan mı? Bir de şu soru takıldı aklıma; spordan önce karbonhidrat alıcaksam öğle yemeğinde almamak daha mantıklı değil mi? Yani spordan önce makarna yiyeceksem öğle öğününde salata filan yiyip günde iki defa karbonhidrat tüketmemiş olmak daha doğru galiba değil mi?

portakal suyu fruktoz içerir. spor sonrası için yeterince yüksek bir glisemik indeksi yoktur. üzüm suyu tercih et.
fruktozun zararı yavaş kana karışmasına rağmen hala şeker olduğu için kas glikojenine çevrilemeyen kısmının sana yağ olarak dönmesi.
öğleden sonra kompleks karb ve protein açısından zengin bir öğün tüketirsen işten çıkmadan yiyeceğin bir avuç fındık senin için yeterli olacaktır. antreman sonrası da üzüm suyu ve bence aminoasit desteği alsan yarım saat sonra da yemeğini yesen süper olur.

zilyon kişi okudu hala bulamadık. bu "beni hatırlayınız" sözü belli belirsizdi. ancak bunu film sonunda çok güzel bir gönderme olarak algılamıştım nutuk'tan çıkarılan kısımla birlikte.

içinde "kimsesiz ve derbeder" geçen şarkıyı mı diyorsunuz?

bol bol su tüket. insan bazen yoğun zamanlarında sıvı tüketimini ihmal edebiliyor örneğin final zamanlarında.. stres de işin içine girince vücut bu tür tepkiler verebiliyor.

meşrubat, çay, kahve, meyve suyu... hiç biri suyun görevini layıkıyla yerine getiremez o yüzden bol bol su tüket. krampın sebeplerinden başlıcası mineral eksikliğidir. her gün mutlaka en az 1-2 litre su içmelisin.

krampın genel sebepleri arasında yorgunluk, sıvı kaybı ve ani hareketle birlikte (soğuk)kasın kasılı kalması vardır. bu gerekçelerden yola çıkarak cevaplara ulaşılabilir ancak bu kadar uzun süre olması ilginç tabi. bugune dek bunları kimse söylemedi bilmem ama gün içinde daha fazla sıvı alıp vücudunuz hamken ani hareketlerden kaçınmaya bakın.

not: ben yazarken üstteki yazı yoktu :)

gecmis olsun birader. soyle bir haber buldum: arsiv.sabah.com.tr