hacettepe
odtu
gazi
bilkent
istanbul
dokuz eylül

bildiklerim.

Kocaeli'yi de ekle.

ktü veriyor.

Erciyes de veriyor..

öğ[email protected]

ek olarak Namık Kemal'de.

öğ[email protected]

itü

özyeğin

anadolu'da veriyor. açık-örgün farketmez.

Bahçeşehir üniversitesi bünyesinde de sahip olunabilen uzantıdır bu.
Öğrenci mail adresleri @stu.bahcesehir.edu.tr iken
Personel mail adresleri @bahcesehir.edu.tr şeklindedir.

ege de veriyor diye ekleyeyim.

boğaziçi de veriyor :]

genelde isim.soyisim şeklinde @boun.edu.tr

ytü de var.

çoğu veriyor da acaba çoğu da mezun olunca alıyor mu kocaeli gibi? merak ettim.

koç üniversitesinde nazmi agil var. kötü degil kadrosu yani :)

İki üniversitenin gözünüzden kaçan başka farkları da var.

Boğaziçi Üniversitesi'nin bence en en en önemli özelliklerinden biri, alabileceğiniz, seçebileceğiniz ders sayısı. Koç'ta bölüm yeni kurulduysa, seçmeli dersleriniz zorunlu seçmeli olacak, istediğinizi değil size verileni alacaksınız.

Zaten, Koç'ta, öğrenci kendi gitsin araştırsın öğrensin değil de biz ona öğretelim, öğrettiğimiz kadarı yetsin mantığı vardır. Bu yerine göre iyi de olur kötü de olur. Okumak ve iyi notlar almak daha kolaydır, ama kendini geliştirmek ve öğrenmeyi öğrenebilmek açısından Boğaziçi'ne yanaşamaz pek.

Bir de Boğaziçi'nin hocaları daha rahattır, Koç'takiler gibi peşlerinden yayın çıkar diye atlı kovalamadığı için stres seviyeleri daha düşüktür, yaş olarak büyük, tecrübeli hocalardır, ve (ben istisnasını görmedim henüz) öğrenciyi adam yerine koyarlar. Koç'takiler böyle değildir demiyorum, ama çoook kompleksli olanları yok değil.

İki okulda da bulunmuş bir insan olarak söylüyorum bunları.

Yine de, ikisi de süper okullardır, ikisini tercih ettiğinize de sonradan pişman olmazsınız.

Para konusunda, Boğaziçi daha masraflı olacaktır elbette ama şehrin içinde yaşama lüksüne değip değmeyeceği sorgulanabilir. Çok gezeyim edeyim derseniz, cebinize kalan parayı taksiye verebilirsiniz Koç'ta.

para almamak konusunda boğaziçinde bölüme ilk 5ten ve ilk tercihinle girince burs veriyolar zaten otomatik :] zaten 50. olduysan devletten de alırsın gibime geliyo
ben bölümleri çok bilmiyorum ama bence boğaziçi derim sırf humanities kadrosu için boğaziçi diyebilirim hem de
bir çok arkadaşım okuyo batı dilleri ve edebiyatı bölümünde ve ders seçme konusunda baya geniş bi yelpazeleri var bildiğim kadarıyla
ben psikoloji okuyorum ama bu sene victorian horror dersini almaya çalışıcam mesela o bölümden :]

koç da iyi ama ben ısınamadım o okula ve insan profili nedeniyle sarsılan arkadaşlarım var xD

sonuç olarak tercih senin

50. iseniz boğaziçi zaten yurt bursu verecek, zaten bir de başbakanlık alırsınız, ancak bu verilen yurt koşulları çok iyi olmayabilir, bizim zamanımızda güney kampüs'te 6-8 kişilik odalar veriliyordu ilk sınıfta, ama şimdi bir sürü yeni yurt yaptılar, tercih yapmadan önce koşulları öğrenin derim.

onun dışında alacağınız burs zaten ihtiyaçlarınızın bir çoğunu karşılar, ama ne yazık ki Boğaziçi çevresinde ev tutup yaşamaya yetmez. Yine de, ben Boğaziçi'nde ve evde kaldığım yılları ailemden çok çok az para alarak tamamlayabilmiştim.

Bir de şu var; Boğaziçi'nde çevrendeki insanlar süper zeki ve çok hırslı + çalışkan olacaklar. Tabii ki Koç öğrencileri de aptal ve tembel değil ama, istatistiki olarak arada fark var.

Ha bir de şu var, Koç'ta tuvaletlerden lablara, yurttan bursa, her türlü fiziksel imkanınız daha iyi olacak.

Bölüm konusunda dilci olmadığım için yorum yapamıyorum ama, ben yerinizde olsam Boğaziçi'ni seçerdim.

Ama lisansı Boğaziçi'nde okudum ben, o yüzden tabii ki fikrim görece taraflı.

başbakanlık bursu ham puanda ilk 100'eymiş maalesef. yurt bursunda da dillere zorluk çıkarıyorlar. en iyisi burs işini gidip tanıtım günlerinde soruşturayım biraz. of of.

eklemeden edemedim, kanınıza girmeyeyim ama, güney kampüs'te yaşamanın keyfi de bambaşkadır. nerde koç'un steril koridorları, tel örgülerle çevrili ormanı, üstünde kimsenin oturmadığı çimleri, nerde boğaziçi'nin eski süper binaları, üstünde boş yer kalmayan çimleri, altında oturabildiğiniz ağaçları, manzarası...

güney'e gidince hala burnumun direği sızlıyor benim.

sosyal açıdan da boğaziçi yüze bine katlar koç'u. adamların bahar festivali kapalı ufacık bir alanda ve paralı oluyor.

öğrencilik biraz da sefilliktir der, oyumu boğaziçi'ne veririm ama, hisarüstü'nün küflü evlerinde yaşarken küfretmeyesiniz sonradan...

kanıma fena halde girdiniz, koç ağır basarken boğaziçi ağır basmaya başladı, tanıtım günlerine bir gideyim ben.

koça gidersen, sen okula metrobüsle gideceksin adam Q7 ile.
sen belki 5 liraya nerde bira içerim diye düşüneceksin, o adam bir gece belki 3 şişe chivas açtıracak.
gençsin, kız arkadaş isteyeceksin ama o adamlar senden hep bir adım daha önde olacak.

koça gidersen bursularla falan takılırsın anca. Boğaziçine git.

şimdi gördüm kütüphaneyle ilgili kısmı da, koç'ta en kötü şeylerden biri, kütüphanede istedikleri gibi bağrış çağrış ders çalışan, veya telefonla yüksek sesle ve iğrenç bir aksanla konuşan insanlar.

kütüphanede uyuyanları uyandırıyorlardı da, bu bağırıp çağıranlara kimse bir şey demiyordu. öğrencilerin okulda olduğu zamanlar kütüphane demeye bin şahit ister.

boğaziçi'nde adamı döverler ama.

dostum ilk olarak boğaziçinin bölümde ilk 5 olarak girenlere verdiği burs devam etmesi için 3.00 ortalama istiyorlar bunu yaz bi köşeye..derslere iyi asılmazsan avcunun içinden kuş gibi uçabilir o burs(benim öyle oldu mesela) ikinci olarak, boğaziçine dilde girenler genelde zaten baya dereceli oluyorlar..
iki bölümün hocalarını bilmem o konuda bi karşılaştırma yapamam ama koç da parayı verip getiriyordur iyi hoca mutlaka.

rahatlık olarak boğaziçi daha iyidir, derslerde fazla yoklama olmaz, gez toz, istersen part time işte çalış, staj filan yap bunlar için rahattır. bu rahatlıktan dolayı pek ala değişik yetenekler kazanabilir veya vaktini boşa harcayıp sonradan kafanı duvarlara vurabilirsin.
koç'ta o kadar rahat olabileceğini sanmıyorum. bursun devam etmesi için daha disiplinli olabilir ve ortalaman da daha yüksek olabilir bu sayede.

burslu burssuz ayrımı içinse şunu demek lazım: aslında her okulda görünmez bir ayrım vardır herkes kendine yakın durumda adamlarla takılır boğaziçinde de, koç'ta da, osmangazi'de de. ama koç'ta burssuzlar arasında bile bir uçurum olabiliyor. mesela düşün ki adamın babası harbi harbi milyarder ve arabası ferrari. tabi her zengin piç olacak diye bir şey yok. kimin kiminle arkadaş olacağı belli olmaz.

ve son sözüm: yapacağın her kamuoyu yoklamasından boğaziçi galip çıkar. sen kendin ne yapacağını belirle. güney kampüs güzeldir ama koç'un kampüsü de güzeldir. bence arkadaş çevresi olarak nerede daha rahat edeceksen orayı seç, ben her yerde kafama göre adam bulurum diyosan da koç yaz...

ekleme: @pasiflora'nın yazdığına göre dil bölümleri dediğim kadar rahat değilmiş, ben daha çok kendi okuduğum iktisat bölümü için yazmıştım. gerçi ing. öğretmenliğinde okuyan arkadaşım da günde rahat 15+ saat yatağından çıkmadan okulunu bitirecek ama...

Üniversite seçerken en önemlisinin akademik kadro olduğunu düşünüyorum. Yurt odaları güzelmiş, kampüsü güzelmiş, bunlar ayrıntı. Asıl önemli olan kimlerden ders aldığın, kimlerin öğrencisi olduğun, kimlerden neler öğrendiğin. Yanına kâr kalacak olanlar bunlar.

öncelikle teşekkür edeyim tekrar. güzel noktalar hep, farklı bakış açılarının da yararını görüyorum gerçekten. boğaziçi şu şartlar altında daha mantıklı görünüyor ama iki okulu da son kez gezmek lazım sanırım. 4 yıl istediğim okul olan koç'u da bir anda bırakamıyorum. yine de eğitim cidden daha önemli. kendi içimde ne güzel çeliştim.

kaç kişilik yurtta kalıyorsunuz acaba siz, okulun yurdu nasıl? akademik kadrodan memnun musunuz? ve çeviribilime mi gelmeliyim edebiyata mı?

Koç'ta %25 burslu işletme okuyan birisi olarak;

Okulda kesinlikle burslu/burssuz ayrımı yok, eğer kafa dengi birisini bulursan arkadaş olursun. Yalnız ilk sene core program diye bir zımbırtı var, fen dersi filan alman gerekiyor(ona bir ayar çektiler gerçi ama tam detayı bilmiyorum). daha yazarım aslında da sen en iyisi herhangi bir sorun varsa mesaj at, cevaplamaya çalışayım

koç mezunuyum.
kesinlikle burslu burssuz ayrımı yok. ortamlar çok kaliteli, insanlar kalbur üstü. tam olarak ne beklediğini bilmiyorum ama ben koç'u bitirdiğim için çok memnunum. standartların üzerinde bir hayat sürüyosun üniversite boyunca ve bu hayatının geri kalanına da yansıyor.

Ben de ÖSS tercih zamanında buna benzer bir ikilemde kalmıştım. Koç'un Edebiyat fakültesinden bir bölümle Boğaziçi'nin Fen Edebiyat fakültesi arasında gidip gelmekteydim. Ve sonuç olarak Boğaziçi'ni tercih ettim. Pişman mıyım? Hayır.

Öncelikle şunu söyleyeyim. Boğaziçi bir devlet üniversitesi ve üniversiteye giren öğrencilerin birçoğu başarılı ve akıllı insanlar. Bunun için okula girdiğinde kendini 'özel' hissetmiyorsun. Koç'ta yurtta kalabilme ve burs alabilme şansın varken Boğaziçi'nde 'başarı' dahilinde bile burs alabilme olasılığın çok düşük. Hatta başka bir devlet kurumundan burs alıyorum diye bölüme birinci girmeme rağmen okuldan alma hakkına sahip olduğum başarı bursu bile kesilmişti.

Boğaziçi'nin en büyük artısı bence açılan derslerdir. Eğer gerçekten öğrenmeyi seven bir öğrenciysen çok farklı alanlarda kendi yetiştirme imkanı bulursun Boğaziçi'nde. Her ne kadar Boğaziçi'nin Fen Edebiyat bölümleri Koç'a kıyasla kalabalık olsa da akademisyen, çeşitlilik ve açılan derslerden bakımından Boğaziçi, Koç'u ikiye üçe belki dörde katlar. Koç'ta adamakıllı bölüm dersi bile verilmiyor ilk iki senelerinde öğrencilere. Her ne kadar Boğaziçi'de interdisipliner eğitim anlayışıyla edebiyat öğrencilerine fen ve sosyal bilimler dersleri aldırsa da Koç'a kıyasla çok daha dengeli bir program sahiptir. Akademisyen olmayı düşünüyorsan Boğaziçi'ni öneririm bu noktada.

Ayrıca şöyle bir şey de olabiliyor. Koç'tan Boğaziçi'ne geçiş yapabilme imkanın var eğer ilk sene sonunda iyi bir not ortalamasına sahipsen. Ama tam tersi 'burslu' olarak mümkün değil. Koç'tan bizim bölüme 4.00'a yakın bir ortalamayla geçen bir insan tanıyorum mesela. Bir de şunu söylemek lazım ki arkadaşın söylediğine göre Boğaziçi'nin eğitimi çok daha fazla zorlayıcı. Bizim bölüme geldikten sonra ortalaması 1.70 civarlarında seyrediyordu.

tüm yanıtlar ve araştırmalar ışığında boğaziçi'yi tercih edeceğim gibi görünüyor. buraya uzun uzun fikirlerini yazan, bana mesaj atan herkese çok teşekkür ederim; benim için hayati bir konu bu neticede ve insanların görüşleri de şekillendiriyor kararımı. düşüncelerinizi, önerilerinizi sözlükten/buradan mesaj atabilirsiniz hep, atarsanız çok da sevinirim. :)

bir gün biri araştırır da sonucu merak eder diye haber vereyim dedim. boğaziçi'ne girdim ve koç yazmadığım için çok mutluyum. bu konuda her türlü özel mesaja, soruya vesaireye açığım, iyi tercihler herkese.

baoğaziçi +1 :)

Okan ile Bilgi kalite açısından çok farklı okullardır. Bölümünüze göre değerlendirme yapmak lazım. Bilginin mimarlık ile ekonomi bölümleri arasında da büyük bi kalite farkı var çünkü.

kiyaslamaya bile degmez,kesinlikle bilgi diyorum.kadrosuna bakman yeterli.hangi bolum istiyorsun bu arada?

okan üniversitesi cemaat üniversitesidir.
bilgiye git eğer bu ikisi arasında kaldıysan.

bilgi mühendislik-mimarlık olursa olur , ama şu aynı puanlarda devlet üniversitesimi yoksa aynı puanlarda bilgiyimi seçmek mantıklıdır ?

Bilgi de sosyal bilimlerde belli bir düzeye gelmiş bir okuldur. Ama mühendislik/mimarlık fakülteleri yeni açıldı. Dolayısıyla bu fakültelerde henüz adam gibi öğretim kadrosu hatta ders programı olmadığı için tavsiye etmem. (Mimarlık belki güzel sanatlar fakültesi ve mimari tasarım yüksek lisansı programının varlığından dolayı olabilir ama mühendisliği tavsiye etmem.)

Mühendislik okuyacaksan istediğin bölümün programını, akademisyenlerinin kalitesini, laboratuar imkanlarını vs. incelemeni öneririm.

Burslular ve burslu olmayanlar aynı sınıfta eğitim görüyorlar elbette.

bilgi mühendislik-mimarlık olursa olur , ama şu aynı puanlarda devlet üniversitesimi yoksa aynı puanlarda bilgiyimi seçmek mantıklıdır ?

sorunu ise anlamadım. Eğer puanın itü, yıldız yada mimar sinana (istanbul ve mimarlık için konuşuyorum) yetiyorsa. Devleti tercih etmelisin. yani en azından ben öyle yapardım.

mimar sinan oluyo diğerlerini hiç düşünme derim

yalniz eger mimarlik okumak istiyorsan odtu'den daha cok memnun kalirsin gibime geliyor eger tutarsa. yok o olmuyorsa mimar sinan bence de.

bolum bazinda degil de genel olarak devlet vs. ozel dersen, devlete gitme derim ben. devlet universitesinde garip bir burokratik hava oluyor, insan boguluyor resmen. hayata kusturuyorlar. tabi simdi okudugum bolumun kadrosu eger bir devlet universitesinde olsaydi oraya giderdim, o ayri. :)

İki universitede ortalamanin ustunde ozel okullardir. Okan ne cemaattir ne de apartman universitesi. İki universitede de bolumune gore degismekle birlikte cok kaliteli hocalar vardir. Basip parayi proflari getirirler. Puanin yetiyorsa bilgi derim ben.

Okan Üniversitesi'nin adı sorunlu. "Okan okan çok kokan" tekerlemesi çıkmıyor aklımdan.
Ama Bilgi başkadır. Bilgi'den mezun olunca Bilgi'li olursun.

bilgi'nin mimarlık bölümüyle ilişkisi çok eskiye dayanıyor. daha ortada hiçbir şey yokken mimarlıkla ilgili akademik projeler yapıyorlardı. sonra yüksek lisansı açtılar. en son da bölümü. ki öğrencileri falan da ödül aldı sanırım yakın zamanda uluslararası bir projede. ha unutmamak gerek ki santral istanbul kampüsünün mimarisi de ödüllü. bunun dışında genel olarak da bilgi'yle okan kıyas kabul etmez. bilgi derim. gerçi bilgi de çok bozdu diyorlar, bilemiyorum.

bu arada mimar sinan, boğaziçi, odtü, itü, galatasaray, ankara söz konusu değilse ve hele ki sosyal bilimler söz konusuysa özellerin adı sanı duyulmuş olanları (örneğimizde bilgi) çok daha iyidir. hele ki istanbul çok bozdu. bozdu bozdu bozdu, bir ara bozmaz der gibi oldu, gene bozdu.

10. o nasıl hedef öyle. hedefini değiştir, daha zor şeyler iste.

7 - ben eğlendim :] ordan kız ark edinebilir misin bilmiyorum ama xD

5- ben de

ilk 3 soru için "hayır" demeyi öğren. zararın neresinden dönersen kardır. bu insanlarla bir daha iş yapma.

fotograf makinesi için kırmaya değmeyebilir . aşağıda okuduguma göre 17.000 tl ile 200 tl telafi edilebilir . akraba yakın değilse bu önerinin tersini yapabilirsin .

adwers diye bişey yok diye biliyorum . Adwords olabilir mi? seo siteleri var ben de oralardan ogreniyorum şu an . istersen verebilirim sana da

1. artık kimseye hatta malını iyi korumayan hiç kimseye bişi vermeyeceğini anlamışsındır. kendi malı konusunda titiz olan milletin emanet malını daha iyi korur.

2. hak hukuk mücadelesinde kimse sana 20 lira için destek vermez,sanmam.

3. ders vermeyi keseceksin tabi ki ve aileye adam akıllı diyeceksin düzgün ve kendini bozmayan bir dille. bakın benim de ödemelerim var ve ben sizden alacağım parayla ödemelerimi ayarladım. benizor durumda bırakıyorsunuz. diyecekler ki bir iki ders sonrasında bir tarihe şu gün verelim. ok dersin bir iki ders daha ver vermezlerse bir daha ders verme. eğer sana her ders sonu nakit vericez deyip kandırmışlarsa hiç ders verme artık.

4. daha çook gençsin. ne sevgililer gelip gidecek. sen azminden ödün verme.

5.benim eğitimden yıllarım gitti. mesleğimi yapıyorum ve ekonomik özgürlüğüm var. sen de çalışıyorsun, kendi işinin patronu gibisin ve bunun verdiği bir özgüven de vardır eminim. ben kendimi mal gibi hissetmiyorum. okumaktan bıkılmaz.

6. o kadar para biriktirmişsin git bi çadır al çeşmede falan ya da ne bileyim bir yerlerde kamp kur. dört kişi elektrik araba park yeri vs dahil 15 liraya kamp bulduk. sen daha ucuza kalabilirsin.

7. alkol neden tüketmiyorsun ki? en azından biraz bir bira içecek kadar toleransın gelişsin. mal olma. zamanla çay bardağının yarısı tamamı su bardağınn yarısı tamamı derken böle üç beş güne bir bir biraya kadar artırmalısın. sınırı aşmamak çok önemlidir. (tadına ve alkollü olmasına alış diye söyledim) alkol tüketmeyenlerin pek oraya takılacağını sanmıyorum.

8.o ne hiç bilmiyorum.

9. zamanında ben de her bir bölümle ilgili okur, araştırırdım ama zamanla bunlar geçiyor. her şeyi öğrenemeyeceğini öğreniyorsun. daha mesleğine yarayacak ve yakın konulara odaklanıyorsun. her şeyden azar azar bilmektense daha az konu bile ama daha çok bilgin olsun. zekisin anladım ama eline geçtikçe dergi vs okuyabilirsin elbet. çok kasma. okurken, birinden duyarken bile aklında kalıyor.

10. çok iyi aferin tebrikler. mesleğinden memnunsan ilerlemeni tavsiye edebilirim. zengin olmak için illa ki kendi işin olması gerekmez. işini yaparsın yan işlere de girersin. meb.de öğrt. olup özel ders vermek gibi.

11. ben de seni seviyorum.

12 :) bu kadar hırslı olma. cimrileşme. biraz serbest bırak kendini. zengin olcam diye kendi gençliğinden kendi psikolojinden ve ruhundan yersin, görürsün. bu kadar hırs iyi değil. kızlara da para yedirmiyosundur hiç koklatmıyorsundur sen, ondan gelmiyordur.

1- sevdiğin biriyse "unut gitsin".
2- hayat tecrübesi.
3- "acil paraya ihtiyacım var, para yoksa ders yok" desen olur mu?
4- takma kafaya, o da olur ilerde.
5- takma kafaya, olur böyle şeyler.
9- sana zarar vermiyorsa tuhaf değil.
10- para biriktirmeye devam et, biraz daha hayat tecrüben olmalı ki elindekini de kaybetme.
11- ne demek, işimiz bu. (37 günlük rapor bitti, daha da gelemem duyuruya).

Bir şeye odaklanmazsan okul bitince "her şey uzmanı" olarak ortada kalırsın muhtemelen.

kusura bakma okurken ben bile soğudum senden..tanıyor olsam ilk işim seni dolandırıp o elinde ki 17 18 bin lirayı almaya çalışmak olurdu...cimri ve pinti insanlardan nefret ederim kusura bakma..merhaba ben aslı 21 yaşındayım bekarım 17 bin lirayı şu hesaba gönderirsen sana camda strip show yaparım öptüm bye

bi insanın hedefi nasıl zengin olmak olabilir ya, çok enteresan. bunun bir ölçütü yok ki. zengin olmak, kime göre zengin olmak? mesela bugün starbucks'ta otururken ki 5 euroya frapuccino alıp, yaz sıcağında serinleyip kendime 15 dakika ayırmak istemiştim sadece, o an kendimce dünyanın en zenginiydim, her neyse otururken herifin biri 2 milyon dolar değerinde bir otomobil çekti karşıma. Lamborghini Reventon. Benim hayalimde yok yani böyle bir şey, o derece uçuk.

X alaccağım, şunu yapacağım, şöyle olacağım değil de, sadece "zengin olacağım" dediğine göre bi kompleks var sende, içten içe eziklik hissediyorsun yani zengin insanlara karşı. Kurtulmalısın bence bundan. Ha zengin olur musun olursun, ama eline trilyon bile geçse hiç haz almayacaksın bundan.

Biriktirmek yerine para harca. Hayat geçiyor, git çarçur et o parayı.

17 18 bin mi yyuhuaaaaahoohaaaaaaaaeeeeeaaa

Önce sana diyim ki biz burada çoklu soru içeren başlıklar açanlarları sevmeyiz. Kurallarda da bir yerde yazıyor zaten. Modlar görmesin, ellerler.
1. Kız kardeşim 500tl'lik makineyi kaybetti. Gönül isterdi ki tekme tokat giriş. Ama naparsın? Hem kız hem kardeş.
2. Soğuk su iç.
3. E sorun nerde o zaman?
4. Olması olmaması problem değil. Ben de geç açılanlardandım. 20 miydim neydim :)
5. Eh?!
9. 15 olsan değil. Ama bu yaşta evet. Daralt biraz.
10. İş fikrim var ama söylemem. Kim söyler ki?

1 akıllandın bir daha vermessin
2 su iç
3 hesap numarası gönder şehir dışındayım de
4 nasip kısmet
5 eğitim yılı önemsenecek bi husus değil. önemli olan ne kadar verimli olduğu
6 -
7 eğlenirsin tabiki. alkol alanlar eğlenmiyor asıl.
8 -
9 çok güzel bişi.. ama maymun iştahlılık yapmıyorsan tabi
10 iyi gidiyorsun devam.
11 bişey değil.

3_babasının işine normalde ekonomik durumuna göre seçim yap.şayet ödeyemeyecek gibilerse siktir et.ama her dakkada özel ders verme fırsatıda bulmassın.ödeyecek gibilerse sonrada devam et derim ben.
8_google adverse diye bişey yok.adwords yada adsense demek istiyosun sanırım.ikisede kolay şeyler.webmaster forumlarından araştır zor bi şey değil.
9_o en büyük sıkıntı banada oluyor.çünkü ilgilendiğin şey rutinleşince sıkılıyorsun.
10_o işte kısmet.işinde istediğin kadar iyi ol allah istemedikçe olmaz.
11_oyyyş

hocam noldu verdiler mi 1500 tl yi merak ettim.

10. 21 yaşında nasıl 18 bin yaptın?

İş fikri olarak okullar ayakın yerlerde pizzacılık ya da kantincilik.

2'de birakacaktim okumayi. hadi dedim okuyayim.

3'te bir daha birakmak istedim.

.
.
.
.

7'de bir daha birakmak istedim.

Neyse madem cevaplaya bastim, cevaplayayim:

-şanssızsın.

-kafan karışık. onu bir netleştir önce.

bunlar ufak meseleler. cözümü sen de biliyorsun aslinda. önce kafayi netlestir ve öyle adim at.

ben şanslı biri olrak math 105 106 aldım :]

sitedeki arşivlerinde geçmiş yılların soruları var aslında

ama 102 alan arkadaşlarıma sorarım bi ara

@mushtopus geçmiş yılların soruları değil, sınava çalışırken çözülmesi tavsiye edilen soruları istiyor arkadaş..

anladım onu da hiç bişey bulamazsa onlara biraz bakar diye belirttim :]

davet edersen yardımcı olabilirim. :)

şaka bir yana nikahtan sonra gidilen yemek kaça patlar bilmiyorum ama düğün salonları da hiç ucuz değil. hem de hiç. maddi açıdan yemek daha ucuza gelir size. düğün kültüründen hoşlanmayan biri olarak nikah+yemek güzeldir diyebilirim ama aileyi ikna etmek gerek. gerçi evlenecek olan sizsiniz. karar vermesi gereken de. aslında ailenin sizi ikna etmek için uğraşması gerekiyor. :)

@ yokuslarda susayan sonbahar insanı davetiyeler yazılsın mail atıcam söz :)

çoğu düğün ağustos sıkıntısından dolayı ekim'e sarktı bu yıl. havaya güvenebilseniz açık hava salon iyi olurdu.
bir araştırın yarı açık bir mekan olursa, size açık hava, kır düğünü gibi gelir; aileye de salon düğünü gibi gelir. gönlünüze en yakın orkestrayı da bulabilirseniz her iki tarafın istediği olur. yağmur, soğuk olursa kapalı kısımda takılır insanlar.

istanbul'da bu tip yerler var ama şu saatte bir mekan bulmak kolay olmayabilir. benim kuzen geçen ay, 8 ekim için zar zor bir düğün salonu bulabildi.

pazar gündüz saatleri olursa bazı oteller ya da büyük kafeler nisbinen ucuza gelebilir.

aslında yaklaşık bir semt yazsanız, daha net öneriler gelebilir burada.

sabır dilerim.

sevgili tavşan kardeş, yaklaşık 2 ay kadar önce yemekli düğün yaparak kendisini bolca yıpratan biri olarak tavsiyem direk nikah ve takıdır. yemekli düğünün handikapı kişi kısıtlamasına gideceğiniz için takının az olması, şöyleki her gelen aileden tek takı çıksa yap hesabını. diğer şekilde yemeğe çağırmadığınız kişilerden küsenler olacaktır. ama nikah ve takı böyle değil, bunun baskısı yok, diğer şekilde gelen kredi kartı ekstrelerinin baskısını 1 ay sonra siz hissedeceksiniz. çağırabildiğiniz kadar adam çağırın, takınızı yapın aslan gibi, akşam eşinizle gidin güzel bir otele dinlenin derim.

Havaya güvenemedik hatta bende öyle bir şans var ki muhtemelen kar yağar :) Semt Fatih ( herşeyi kendi yaşadığım yere göre planlıyorum damat bey kağıthane-Sanayi mah.)

Gündüz düğününü iki ailede hiç istemiyor o ihtimal yok denecek kadar az.

sevgili galahad takı konusu beni de çok endişelendiriyor sorma gitsin :) hem o kredi kartı ekstreleri gelmeye başladı bile :))) İstanbuldaysanız nikaha bekeriz :)))

@ uzun kulaklı yalnız tavşan sağol.

açık hava düğünü, kır düğünü vb. benim de aklıma geldi ama onların fiyatları gerçekten uçuk. Bahçeköy de bir mekanda kır düğünü yaklaşık 20.000 TL idi geçen sene. Yemek, pasta ve hatta limonata hariç. :)

galahad'ın dediği gibi nikahınızı yaparsınız, aynı anda takı merasimi de olur. ardından yakın çevrenizle yemeğe gidersiniz. en temizi. :)

Nikah salonu + hadi gari evde yemek yiycez

eve dış kapının mandalları gelmeyeceğinden ve ev de ufak değilse gayet mümkün ve uygun bence?

Evler ufak maalesef ama belki şöyle uygun bir yer bulursak dışarıda hoppa yapabiliriz.

yakın bir zamanda evlenmeyi düşünen biri olarak düğün salonuna ben de hiç sıcak bakmıyorum. hem para hem zaman israfı. nikah+yemek olabilir ama takı merasimi tabi ki nikah dairesinde olur. böylece takı kaybı yaşamazsınız. nikahın üstüne eğlence gibi düşünülür yemek. eğer anadolu yakasındaysanız kartal'da eski trabzonspor tesisleri var. arkadaşım eylül ayındaki yemek için kişi başı 30 tl'den anlaştı. alkol yok, isteyen ücreti mukabilinde alacak. 100 kişiye 3000 tl gibi düğün salonundan çok daha ucuza getirebilirsiniz bu şekilde.

ama tavsiyem sade nikah :)

artık yemek olayını da azalıyor. nikah + takıdan sonra ailesel ve çiftsel bazda alkole karşı olma durumu yoksa, şuna döndü mevzu ufaktan;
nikah saatine göre çekirdek aileyle yemek yemek.
akşam 20:00 gibi de meyhanede toplaşıp eğlenmek.

en son bir arkadaşım bu şekilde yaptı, büyükçe bir meyhanede 3 tane gelin vardı. 60 liraydı, 10 lirasını onlar verdi kapora babında, gidenler 50 papel verdi. şimdiki çoğu insan kendi düğününü kendi karşıladığı için gücü yetmiyor. gitmek isteyen bir şekilde parasını kendi verse de gidiyor zaten.

alkolsüz olacaksa da nikah + takı en temiz, en az yorucu olanı.

ablam nikah + yemek yaptı çok pahalı bi düğün salonu düğünü gibi oldu :]

şık düğün salonları var bi araştırın içinize sinenini bulursanız düğün salonu yapın ama önce vaktiniz olursa şarkı söyleyecek kişiyi bi dinleyin derim müzik konusunda falan sonra aşırı yaşlanmış ve aşırı detone bi demet akalın benzeriyle karşılaşabilirsiniz :]

ben otel veya kır düğünü düşünüyordum ama tarih sıkıntısı ve aile baskısı neticesinde salonda yapmaya karar verdik. uzun bir araştırma neticesinde tarihi bir sinemadan dönüştürülmüş bir salon bulduk. tiyatro salonu gibi alabildiğine yüksek tavanlı ve locaları olan smokinli garsonların hizmet ettiği salonda, saksofon, gitar, bateri gibi sağlam enstrümanların eşlik ettiği iyi bir sahne vardı ve çok eğlendik. öyle ahım şahım pahalı da değildi.

demem o ki, iyi bir araştırma yaparsan istanbul'da çok güzel cevherler bulabilirsin.

salon düğünü, nikah+yemekten daha masraflı. ama takı beklentiniz varsa salon sizin için daha iyi olabilir.
bunun dışında benim ailem kabul etse her şekilde nikah+yemek diyeceğim ama kabul edeceklerini sanmıyorum. huzursuzluğa gerek yok benim için çok da önemli değil zaten.

değişkenleri sıralıyorum:
1. takı beklentiniz varsa, özellikle düğün hayalleriniz yoksa salon olsun; takıları toplarsınız.
2. takı beklentiniz yoksa, salon sizi masrafa sokar. 50 kişilik yemek daha mantıklı bu şekildeyken.
3. aileniz illa salon istiyorsa, sizin için gerçekten hiç ama hiç fark etmiyorsa aileniz hoş olsun bırakın salon olsun. ha ama siz salon istemiyorum dediğiniz halde salon olsun diye diretiyorlarsa sizin istediğiniz olsun. hayat boyu kendi ailenle sana kalacak güzel bir anı çünkü bu.

## bu sorunun sahibi 4 yıllık evli şu an. niye canlanmış bu soru anlamadım ama çok sonra fark ettim 2011 sorusu olduğunu bunun. kalsın, napalım.

rosa agizza nın kitabını okumuştum ben şu an tatilde olduğum için tam isim veremicem ama eski yunan öyküleri ve mitolojisine benzeyen bi adı vardı fena da bi kitap değildi :]

edit :

kitap tam olarak bu
images.gittigidiyor.com
antik yunan'da mitoloji msallar ve söylenceler imiş tam ismi

Edith Hamilton'ın Mitologya'sı da işinizi görebilir.

www.kitapturk.com

Bunlar haricinde İnternetteki ingilizce kaynaklar da gerçekten işe yarar başlangıç seviyesi için.

İskandinav mitolojisiyle ilgiliyseniz de kişisel olarak ben yardım edebilirim.

www.tubitak.gov.tr

üsttekileri boşver.

@wide ders gerekçesiyle odyssey (böyle mi yazılıyodu bu) 'i okudum ..
o odysseus a nasıl katlandın sorabilir miyim ? hero dedikleri adamdan nefret ettim resmen xD

@king of future hani okumak istiyosan oku truva savaşı ve geri dönüşü anlatıyo sırasıyla ilyada ve odyssey ama önce temel mitoloji karakterlerine şöyle bi göz gezdir bence internetten :]

bu konuda sadece ufak çaplı genel kültür edinmek istiyorsanız NTV yayınlarının Mitoloji kitabını önerebilirim. Dünya üzerindeki tüm önemli mitolojileri ele alıyor, karakterleri tanıtıyor, hikayeleri anlatıyor.

www.ntvyayinlari.com

Kitabı okumadım ama üniversitede 1 yıl boyunca ders olarak almıştım. Keyifli aslında. Daha çok sürü psikolojisi gibi. Ama kitap ders kitabı diliyle yazılmışa benziyor sanki. Ama şuradaki 4 yorumcu ise tavsiye etmekte. Kararı siz veriniz.

www.kitapyurdu.com

yani cross cultural psychology dersini aldım bu dönem ben social psychology yi öbür dönem alıcam
aslında bence kitap alıcaksan önce kim yazmış hangi araştırmalara katılmış onu bi araştır :]

cigdem kagitcibasi nin gunumuzde insan ve insanlari tavsiye ederim- sosyal psikoloji kitabi. en iyi turkce kitap ki bana da sosyal psikoloji dersini veren hocam tavsiye etmisti
www.dr.com.tr

+1 çiğdem kağıtçıbaşı ve erol güngör
www.otuken.com.tr

www.wolframalpha.com çözüm kısmında "Show Steps" e tıklarsan adım adım anlatır

hayırıdr hacı ?

heyy teacher :]

4-x^2 ye u diceksin :]

sonra du = -2xdx oluyo ordan
dx= -du/2x sonra kalan ifade

köku+ x.-du/2x

ordan çıkar heralde ikinci midtermde böyle bişey çıkmıştı bu sene ve çözememiştim ama sanırım böyle olması gerekiyo :s

yoksam yeni bir kopya mevzusumudur :D insan düşünmeden edemiyor
ama cevap bir ustteki entry gb u du demekte.

550d kullaniyorum, 600d de ekranin hareketliligi disinda pek bir farklarini gormedim.

benim bildiğim 600d nin LCD ekranını döndürebiliyosun ve de üstünde bi adet display mi ne tuşu var

bi de galiba 57 mi 37 gr mı ne daha ağır

ayrıntılı bilgi

dpreview.com

belki satarken fark yapar ama o da 100 dolar yapmaz. 550diyorm

bir kaç kullanımsal kolaylık yapmışlar onun haricinde sanırım tam bilmiyorum ama sensörde aynı olması gerekiyor. ama hareketli ekran live view sırasında kolaylık oluyor o ayrı. degermi degmez mi o senin kararın :)

Bir sürü anket açıklandı, sen duymamışsındır.

www.ntvmsnbc.com

Seçimden önceki on gün anket açıklamak yasak bildiğim kadarıyla. Önceden açıklandı, çok gördüm gazetelerde.

ben duydun yaklaşık bi hafta önce ntvdeydi galiba ya da habertürk

akp 48
chp 28 - 32 ikisinden biri
mhp 11 galiba yüzde olarak

birey'in şubesi var orda sanırım
ben bireye gitmiştim ama dersanenin bi fark yarattığını pek düşünmeidğim çok da derslere falan gitmediğim için en iyi dersane kısmında yardımcı olamiycam kusura bakmayın :D

önemli olan niyet sağolun :D

daha önce gitmiş biri olarak bireyi tavsiye etmem. final yahut fen bilimleri daha iyi olacaktır.

teşekkür ederim. şu an final ağır basıyo gibi zaten

Standalone dizileri ben sevmem ama Monk iyiydi. Bi de Californication var.

biraz önce bende sordum benzer bir soru :)
www.eksiduyuru.com

şimdi hepsine yorum yapatım
cold case: mükemmel bi dizi ben bi çok bölümünün sonunda ağladım hatta ve dizi sadece polisiyeden ibaret değil televizyonda müziği en iyi kullanan dizilerden biri

csi: o kadar çok seyrettim ki csi ve csi:ny u rüyamda cinayet çözüyodum en son
miamiyi izlemedim ama diğer ikisi çok iyi

gossip girl: addictive !! ama boş 3 sezon izledim eğlendiriyo aslında chuck bass rulz

fringe ve harpers island ı izlemedim ama bi arkadaşım çok sevdiğini söylemişti ikisini de

merlin: ben çok seviyorum bu diziyi özellikle arthur ve merlin atışmaları falan hem komik hem efsanevi konuşan ejderhalar büyü flan var işte severek izliyoruz

smallville: ilk 3 sezonu iyiydi ama şu an kötü kokulu bişeye sarmış durumda !!

camelot: merlinden daha farklıu bir kral arthur hikayesi var ama eva green oynuyo :D

the closer: inanılmaz değişik bi polisiye bence özellikle kyra sedgwick harikalar yaratıyo yani bunu kesinlikle izle demek istiyorum

diğerleri hakkında bişey duymadım ya da seyretmedim hiç :]

Breking Bad--- Nasıl kaçırdın bunu :)
Entourage

six feet under

@VickVickyVale cidden büyük kayıp mı? ismi hoşuma gitmemişti. bir bakarım.

@jugador izledim prison break de, listeyi eztv'nin dizi listesinden oluşturdum, ya orda yoktu ya da gözden kaçırmışım.

@mushtopus yanlış anlamışsınız. ayrıca camelot'ta eva green iyi güzel de onun hatrına bile izlenecek bir dizi değil.

uzun araştırmalarım sonucu izlemeye karar verdiğim dizi; life on mars.

Breaking Bad izlememek en az Lost ve Prison Break izlememek kadar büyük bir kayıp :)
İlk 1-2 sezon ağır geçse de sonra hastası oluyorsunuz.

arrested development
it's always sunny in philadelphia

(bkz: sanctuary)

nasıl kaçırırsın bunu?

friends ;)

+ iki buçuk adam :))

seinfeld yok mu orda yoksa, ayıp sana

The Pacific... mini seri dir ama iyidir.spielberg reis den.

(bkz: Flashforward)'a hiç başlama çünkü yarım bıraktılar.

Yakıştırmıyorum çünkü benim göz zevkime hitap etmiyor

yakıştırmıyoruz ve ölmelerini istiyoruz. altına da "ama çok rahat ya tigerları"ndan giymişse, popbusters'ı arıyoruz şahsı gördüğümüz yerde, gelip vakumluyorlar kendisini.

yakıştırmıorz.

Yok yahu yakışır mı hiç,ben şahsen beğenmiyorum lan.Ama böyle sevilesi oyuncular/sanatçılar vs. bu aralar kırmızısındn turuncusuna hepsini giyiyor hem de dar paçalısını,göz zevki açısından uygun bulmuyorum ulen.

www.itusozluk.com

skinny bir kirmizi pantolon eger tarziniza ve vucut olculerinize uygunsa uzerinizde harika gorunecektir. yalniz bu sezon butun ispanyol markalarinda bayan ve erkek icin kirmizi pantolonlar mantar gibi turemisler ben o yuzden tavsiye etmiyorum. ama yakisana yakisiyor tabii onemli olan belinin oturmasi.

t0.gstatic.com Jack abimize yakışıyo yani...

sadece formula 1 pistindeyse yakışır

pembe daha güzel.

giyme

yakistirmiyoruz. leopar desenini neden yakistirmiyorsak ayni sebepten.

ben bir tek kisiye cook yakistiriyorum cunku harika tasiyor o rengi ve daha bi suru canli rengi.kim mi? ayhan sicimoglu

kişinin tarzıyla ve kombinasyonuyla alakalı. ama sırf bu sezonun trendi diye giyilecekse giyilmesin. hele dar olarak hiç hiç hiç.

Ugg gibi sanırım, bir trilyonda bir kişiye yakışıyordur herhalde. Ben ikisinin de yakışanını görmedim :)

yakışmıyor hayır.

yep yakıştırıyorum
giyiniz :D

bilmem kırmızı hoş duruyor
muse dan etkilendim sanırım

yakışıklı adama çuval giyse yakışır.
vücudu düzgünse dar paça kırmızı pantalon bence yakışır.

herşey bununla başladı.
(bkz: behlül ve kırmızı pantolonu)

palmiye falan değil de şöyle sıra sıra renkli renkli çiçekler dikilemez mi ya, gül, lale gibi uzun gövdeliler değil de daha bodur olup farklı farklı renkte olanlar, bi de bunları sıralayışınıza göre şenlik olur sanki orası, fikrimce.

ağaç dikmeyin. gördüğüm kadarıyla bir buçuk metre kadar sağında koca gövdeli bir ağaç var zaten. boğarlar birbirlerini yazık olur.

lale falan mevsimlik açar. onun dışında sapı gövdesi bile kalmaz, sadece soğanı kalır toprakta. pek faydası olmaz. anlık zevk işidir. gül iyidir. yediveren dikerseniz sürekli açar hem.

valla sana tek söyleyebileceğim melisa ağacı. etrafınada çember şeklinde çiçek ekersin on numara olur. melisanın kokusu 7 mahalleye yeter zaten

abi komşular zehirlemiş olmasın palmiyeyi?

funda :]

@dekila olmeka
valla 2 yaz once yaktılar o palmiyeyi :/ sonunda topluca tum sitedekiler yok oldu :/

meşe dik bence

@xela
meşe olmaz yahu kocaman o.

ortanca güzel gider.

tırnak çiçeği olabilir.
www.kaktussergisi.com

ağaç ekmeyin sizin de önünüz kapanmasın.

yasemin veya hanimeli cok guzel olur, hatta o arkadaki beyaz cite de sardirilabilir.
o olmadi japon gulu veya mine de guzel olur bence.

Ege'de geçen sene bir böcek şu uzun saçaklı tipteki tüm palmiyeleri yedi. bizim sitedekiler de öldü. uzun arap hurması görünümlülere bir şey olmadı.

bence de agaç dikme. yasemin de dikebilirsin. o da güzel kokar. kokulu, boyu teras korkuluğunu geçmeyecek bir şey dikin.

ağaç olsun illa derseniz de geçen sene akçaağaç diktim ben, flamingo da deniyor. açık sarı yapraklı, dalgalı renklerde ve taze yapraklar pembemsi. çok şekilli ağaç, öneririm. bir de limon ağacı da estetik bence. hem çok büyümüyorlar.

pennisetum olabilir mi? çok zarif bi bitki
www.google.com.tr

dianthus fire witch (karanfil) www.mylandworks.com

www.dallioglu.com.tr

benim de olsa keşke bahçem. neler dikmezdim.

açelya da şahaneymiş www.dallioglu.com.tr

üç istanbul
ihsan oktay anar'ın tüm kitapları
sabahattin ali'nin tüm eserleri
tutnamayanlar
ayn rand - hayatın kaynağı
dante - ilahi komedya

var da var.

vay anasını! sınırsız bütçen varsa birkaç kitap da sevabına bana hibe et :))

kitap isimleri düşünüyorum.o halde vardım. birazdan yazıcam.

Jean Christophe Grange - Şeytan Yemini
Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler

(bkz: bin muhteşem güneş)
(bkz: korkma ben varım)
(bkz: ziyan)

Bu kıyağı kimse yapmaz sana :)

webcache.googleusercontent.com

richard brautigan'ın tüm kitapları okunmaya değer.
ursula k. le guin mülksüzler
kostas mourselas kızıla boyalı saçlar
marquez yüzyıllık yanlızlık
trevanian kentte sıcak gece
hemingway-çanlar kimin için çalıyor
a. burgess otomatik portakal

bir de tezer özlü'nün tüm kitapları.

peyami sefa yalnızız
" sözde kızlar
m.cemal kuntay- üç istanbul (edebi anlamda en sevdiğim eser)sgbg'e bi tik de ben atmak isterdim, o derece.

erdoğan aydın'ın kitapları...

orhan pamuk diyecem ama o zaten çok popüler biliyorsundur.

cengiz aytmatov - dağlar devrildiğinde
ahmet hamdi tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü
yevgeni zamyatin - We
aldous huxley - brave new world
lewis carol - alice's advantures in wonderland
kafka- dönüşüm
chuck palahniuk - fight club , choke
douglas adams - otostopçunun galaksi rehberi
george orwell - 1984,animal farm
yaşar kemal - üç anadolu efsanesi

azcık karışık oldu ama :D

klasiklerden örnekler yazıyorum.

rus klasikleri: dostoyevski(suç ve ceza, ölü evinden anılar,delikanlı, ecinniler, karamazof kardeşler, kumarbaz, beyaz geceler vb) tolstoy ( savaş ve barış, anna karanina, diriliş, kazaklar, vb) gogol (ölü canlar), lermontov (çağımızın bir kahramanı), gorki (ekmeğimi kazanırken, ana vb), bunin, çehov (hikayeleri, oyunları), puşkin, turgenyev (babalar ve oğulları)

fransız klasikleri: balzac (goriot baba, vadideki zambak, eugenie grandet, kibar fahişeler, iki gelinin hatıraları, tefeci gobsek vb), zola (germinal, meyhane, toprak, döl bereketi, nana, emek, adelet vb) stendhal (parma manastırı, kızıl ile kara), gustave flaubert (madame bovary), marcel proust, anatole france, andre gide, jean paul sartre, albert camus, alexandre dumas...

ingiliz klasikleri: jane austen, bronte kardeşler, charles dickens, george eliot, thomas hardy, oscar wilde, bernard shaw, d.h. lawrence, james joyce, virginia wolf, e.m. forster, lawrence durrel, doris lessing, iris murdoch, muriel spark, william shakespeare...

en bi klasikler: dante (ilahi komedya) boccacio (decameron) chaucer (canterbury hikayeleri)

güney amerika edebiyatı: gabriel garcia marquez (yüzyıllık yalnızlık, yaprak fırtınası, kırmızı pazartesi, kötü saatte, kkolera günlerinde aşk, başkan babamızın sonbaharı vb) jorge amado, mario vargas llosa, carlos fuentes, isabelle alende...

şiirsel gerçekçilik-fantastik: italo calvino (ağaca tüneyen baron, ikiye bölünen vikont, görünmez şövalye, marcavaldo, kozmokomik öyküler, bir kış gecesi eğer bir yolcu vb) dino buzzati (tanrıyı gören köpek, k balığı, tatar çölü), borges (hikayeler) michael ende...vs vs vs.

bibliyografya: kime göre, neye göre? bana göre. (türk klasiklerini de bilahare düşünüp yazayım)

bi de böyle listeler var internette aratırsanız bulabilirsiniz.

BBC - The Big Read - Top 100 Booksbbc.co.uk

www.bbc.co.uk bir örnek

Beş Çember Kitabı
Miyamoto Musashi

sarmal yayınlarının çıkardığı.

mehmed uzun'un tüm kitapları.

Benim okuyup da unutamadağım, umarım hiç unutmayacağım kitaplardan bazıları:

Boris Vian- Yürek Söken

Sadık Hidayet- Kör Baykuş

Yusuf Atılgan- Anayurt Oteli

Bunları okuduktan sonra sözü geçen yazarların her karalamasını okumak isteyeceksindir.

olmazsa olmazlardan ilk aklıma gelenler;
ahmet hamdi tanpınar
ahmet haşim
oğuz atay
şolohov
kazancakis'in zorba'sı

Bu yazılanlar değerli kitaplar ama kitaplığınız sizin bir aynanızdır, bence başkalarının söylemesiyle toptan kitap alıp yığmayın. Sahaf gezme alışkanlığı edinin yeter, sonra kitapları koyacak yer bulamayacaksınız :) Bir de kitap-edebiyat dergisi takip ederseniz bilgi düzeyiniz çok artar. Ona da kendiniz karar verin, en iyisi diye bir şey yok.

Uyduruyordun, sallıyordun vs..

bunu uyduruyordun.
bunu uydurdun. (yazıyosun yok böyle bişey)

piii.. geç kalmışım bi kaç saniye =]

sallıyodun

chanel chance

beğeneceğine çok rahatlıkla garanti verebilirim:)

edit: accuk pahalı olabilir.

(bkz: davidoff echo ) bence hoş bişi bi de

calvin klein var (bkz: ckin2u) portakal-vanilya gibi kokuyodu sanırım muhteşem bişey

ck-euphoria

chance kesinlikle esmer tenlere yakışan bir parfüm. kızıl ve beyaz bir kadına ı ıh.

ralph lauren ralph ya da d&g one al bence, çok güzel duruyor ikisi de beyaz tende

şeker kız imajı varsa "she" çok tatlı durur

fransa'da ya da avrupa'da esmer tenli kadın mi var da, chanel onlara yönelik parfüm üretsin. kesinlikle katılmıyorum. gerçekten seksi bir koku.

bembeyaz teni anneme ve kız arkadaşıma aldım, 2'si de gayet mutlu kullanıyorlar.

(bkz: chanel chance)

kadınların memnun kullanmaları onlara yakıştığı anlamına gelmez. koku güzel elbet memnun olacaklardır. yakışmadığı konusunda fikrim baki.

he birde jil sander sun var (içeriğinde vanilya vardır)

tr.strawberrynet.com

Hugo Boss Deep Red

amor amor

amor amor çok seksi bir parfüm, aynı zamanda armani code çok kaliteli kalıcı ve süper kokulardır. sen de gidip denediğinde göreceksin. obsession night falan diyorlar ama ben denemedim, biraz ağır sanki. bir de the body shop parfümleri de hem kalıcı hem de organik. japanese cherry blossom var o da hafif ve kalıcı. belki onu veya diğer çeşitlerini deneyebilirsin.

benim bildiğim hulu.com var ama US dışında gösteremiyomuş videoları
pc de bi iki ayarla izleyebilirsin zannediyorum ama nası yapıldığı konusunda en ufak bi fikrim yok

tam olarak senin bahsettiğin gibi olmasa da www.alluc.org var.

www.sidereel.com

Pearson'ınsa boğaziçi üniversitesi kitabevinde bulman çok büyük olasilik dahilinde

ara ya da bi mail at ilgileniyolar
kampüse de girersin kitabı almak için sorun olmuyor

(bkz: boğaziçi üniversitesi kitabevi)

Kuzey Kampus Kare Blok
Hisarüstü İstanbul

Tel: (212) 359 7178 / 287 3169
Faks: 263 38 07

[email protected]

Çalışma Saatleri:
Ptesi - Cuma: 9:00-17:00
Ctesi: 9:00-14:00

yani wayfarer tarzı istemiyosan illa ben esprit kullanıyorum yüz tipimiz aynı gibi

www.selectspecs.com

aynısı değil ama buna benziyolar

tam olarak bu :D

img.archiwumallegro.pl

(bkz: persol)atasun'da ve özellikle kent optik'de çok fazla çeşidi var.

bateri bilmem de gitar icin gec degil.

Abim 24 yaşında vardiyalı bi işte çalışırken başladı elektro gitar çalmaya ve şuan gayet güzel çalıyor:) bence geç değil başlamalısın

yapmak istedikten sonra hiçbir şey için geç değildir.

(baba ne laf söyledim be...)

zor olur ben en boş beleş zamanımda gittim yine de zorluyo sürekli çalışman lazım

mark knopflerda 21 yaşında başlamış gitar çalmaya o yüzden çok takma yaşı kafana.

Hiç de geç değil :)

hiç bir şey için geç değildir.

yani kıbrısta var mıdır bilmiyorum ama çekler getirirken çatır çatır sokmuşlardı türkiyeye

Var. Hicbi sey olmaz.

radyodan çıkmadan seçeneklerde falan record-kaydet seçeneği var mı ?

benim eski telefonumda vardı ben öyle yapıyodum radyodan çıkıp kayıt cihazına geçmemen gerekiyo büyük bi ihtimalle

coldplay - clocks
goran bregovic - talijanska

dedeler muzigi de fena olmuyor.

lynyrd skynyrd - simple man
iron maiden - wasting love
megadeth - mastermind (dinleyicisi değilseniz bu biraz sert gelebilir)
metallica - my friend of misery
metallica - enter sandman (bu da yine az buçuk sert)

sert olanlardan süper alarm sesi de oluyor, belirteyim:)

apaçi marşı.

@nawres tesekkurler oneriler icin :) @jangara alarm sesimi rock-metal yaparsam gune kalp krizi ile baslama ihtimalim var. :) @cedric tweedledee telefon apaci marsiyla calarsa pek hos olmaz sanki :)

ben de sözlükte görmüştüm, paylaşmak gerek :)

www.youtube.com

www.youtube.com

mobilim linkleri dinleyemedim varsa affedin,
neh nah nah tı galiba adı, eğlenceli parça.

bilumum çizgi film theme songları

fairly odd parents ve foster's home for imaginary friends enim favorilerim

samurai jack

ya da beirutun şarkıları çok sakin başlıyo mesela elephant gun

ben genelde parçaları başından falan kullanmayıp aralarda zil sesi olabilecek yerlerini kırpıp öyle kullanıyorum...

bourne identity'nin müziği,
ensiferum'dan lai lai hei'in nakaratı
visa roster'dan human race
ensiferum'dan tale of revenge'in nakaratı
oc remix'ten zelda müziklerinden olan anthem of a misguided youth remix'i...
www.youtube.com (34. saniyeden itibaren)
yine ocarina of time oyununun müziklerinden gerudo valley de kullanılabilir
son olarak,
super smash bros brawl'ın ana teması (www.youtube.com

star wars theme yada darth vader :)

ben darth vader kullaniyorum gayet kullanisli

benim yıllardır kullandığım

prodigy - firestarter

onun dışında:

kings of leon - use somebody
bon jovi - have a nice day
massive attack - unfinished sympathy
daft punk - one more time

fena olmaz.

dl.dropbox.com

- another brick in the wall (direkt we don't need no education diye başlayan kısmı) [şu anki melodim bu mesela]
- sevdiğin bi dizi müziği (benimki house veya seinfeld)
- cartman'dan uncle fucker.
- massive attack - angel (7.,8. saniyeden sonrası.)
- beatles'ın şarkıları da zil sesi olmaya çok uygun. (ben girl, eleanor rigby ve she loves you'yu kullandım zamanında)
- perhaps, perhaps, perhaps. biraz iddialı gerçi.
- super mario theme'i.
- onun dışında, şarkıların güzel yerlerinden kırpılmış kısımlar. mesela finally free'nin "this feeling, inside me..." ie başlayan kısmını kullanmıştım bir süre.
- çiçek abbas gibi, eski türk filmlerinin müzikleri.
- supertramp'ın şarkıları. çok neşeli geliyor kulağa...

edit: nasıl unutmuşum! gogol bordello- start wearing purple. özellikle de direkt "staaart weeearing purpleeee" diye başıyorsa ;)

@Iron tesekkurler oneriler icin :) @1917 Star Wars'i tuttum :) @biri gitti kaldi 300 spartali ve @gelaek ve @black sabahat tesekkurleer :)

edith piaf - milord çok uyumlu zil sesi olmak için :) etrafınız biraz garipseyebiliyor ama

biz 101 dersi için

mcgraw/hill'in

psychology: the science of mind and behaviour 'ını kullanıyoruz. mükemmel bi kitap kanımca. derslere girmeden kitaptan okuyunca olayı gayet güzel çözebiliyoruz o yüzden okuyabilirsin bence
ayrıca eğlenceli bi kitap a clockwork orange'a falan değiniyo mesela grafikleri falan da çok güzel. ben son edisyonunu öneriyorum ama kopya olarak 4. edisyonu bulabilirsin

mesela burda örnek bi chapter vermiş
highered.mcgraw-hill.com
gerçi bu eski versiyonu

budur bendeki kitabın kapağı
www.letsbuyit.co.uk

eğlenceli kısmını istiyorsan piskolojinin bence sosyal psikolojiye bak. hareketlerimiz ne kadar kısıtlı aslında gör. ben iki ders aldım sosyal psikolojiden dünya algım genişledi. adamlar çok şaşırtıcı deneyler yapmışlar. das experiment filmine konu olan zimbardo deneyi beni çok şaşırtmıştı mesela. aynı şekilde muzaffer sherif'in deneyleri de öyle. şimdi mesela o deneyleri yapmak biraz zor etik falan yüzünden. sosyal psikolojiye bak sen. gerçekten şaşırtıcı.

tam istediğiniz olmasa da, okudum beğendim diyerek tavsiye ederim.
www.idefix.com

tam olarak aradığınız kitaplar mı bilmiyorum, ama okuyup da gerçekten zevk aldığım psikoloji temelli kitapları önerebilirim aşağıdaki gibi...

irvin yalom: aşkın celladı, nietzsche ağladığında (dil ve kurgu mükemmel iki kitapta da, çok akıcı, bazen mide spazmları geçirse de)

freud: rüya yormları 1-2, uygarlık din ve toplum (freud işte, siyah-beyaz)

nusret kaya: iyileşme kitabı, psikoestetik (okumanızı öneririm, farklı bakış açıları, farklı bir kurgu, bazen bilimsellikten uzaklaşıyor gibi görünse de; aslında öyle olmadığını düşünüyorum bu kitapların)

kolay okunan ve temel birçok kavramı veren bir kitap: www.idefix.com

zaman ayırıp da cevap yazan herkese çok teşekkürler. dedikleriniz ve benim de şöyle bir araştırmam ile fiyat-dil vb. gibi şeyleri de göz önünde bulundurarak birkaç farklı kitaba indirgedim gibi şimdilik,

www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com

yakın zamanda dost'a falan gidip bakacağım, kafama en çok yatanından başlayacağım sanırım.

"Şarkı" bir divan nazım biçimi. Türkü de halk edebiyatında kullanılan bir biçim. Etimolojik kökenlerini bilmiyorum; fakat zamanla diğer türler arasında bunlar yaygınlaşarak hem kalıplarından (esas anlamlarından) uzaklaşmışlar hem de genel isimler haline gelmişler diye fikir yürütebilirim. Başka bir isim olması hakkındaki soruyu ise anlayamadım tam.

g man'in açıklamasına ek olarak şarkı bestelenmek üzere yazılan divan şiirleri oluyor nedim yazmıştı sanki baya bi öyle hatırlıyorum ve kök olarak
Şark - i yani şarka ait olan gibi bi manası vardı

Türkü de sanırım türk - i den geliyodu türke ait gibisinden :]

şarkı da türkü de anlam genişlemesine uğramış sanki gibi görünüyor burdan

turku anonım, sarkı degil.

bomfunk mc's freestyler

Maalesef değil. Dediğim klipte sadece iki söz var.

Push The Tempo (Fat Boy Slim)

ona benzer bir klip hatırlıyorum. işlek bir caddede(times square?) kulağında kulaklıkla dans eden itfayeci, iş adamı, zenci, kız falan vardı. daft punk/fat boy slim/moby ayarında bir grup/müzisyenin şarkısıydı. moby'de olabilir.

tam olarak öyle değildi sanırım ama

cake - no phone

olabilir mi ?

chemical brothers-do it again?

pposeidon_1 haklı. fat boy slim- push the tempo

www.youtube.com

Cevap veren arkadaşlare teşekkürler. Aradığım klip @pposeidon_1'nın yazdığı push the tempo.
İzlemeyenlerede şiddetle tavsiye ederim.

benim hatırladığım kadarıyla da shall daha resmi ve daha çok bir şeyler teklif ederken kullanılıyordu. mesela ''shall we go out?'' gibi. will i zaten biliyoruz. spontane konuşmalarda kullanılan gelecek zaman eki fln

yani shall artık will anlamında kullanılmıyo çok benim bildiğim
eski kullanım olduğu için pek bilmiyorum ama mesela shall

Shall we dance ?
Shall we go? gibi öneri (formal tabi azcık) cümlelerinde kullanılıyo

I shall rule all !! gibi egoistik kullanımları da var :]

naçizane bu kadar biliyorum

i will go = gideceğim
i shall go = gitmeliyim

Ben de çok merak ediyorum bu sorunun cevabını? Var mı şişli civarı

Taksim Tünelde profosyonel prova ve kayıt studyosu SG Productions' da davul derslerim devam etmektedir. Bir ders süresi 1.5 saat sürmekte ve haftada 1 dersten ayda toplam dört ders işlenmektedir. Dersler notayla ve birebir davul üstünde işlenmektedir. Derslerin içeriği hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için web sitemden faydalanabilir veya arayabilirsiniz;

www.barisburan.com

Tel : 0535 658 93 84
Mail & ( Msn, Facebook ) : [email protected]

yer değil ama kişi önerebilirim
[email protected]

taner öztonbul

[email protected],

tek geçerim.

(bkz: yakup lalik) benim hocam(dı) kendisi :] atilla atalay'ın öğrencisiydi kendisi de xD

tünelde masterwork cymbels mağazası var orda sanırım ders veriyo şimdi

tr-tr.facebook.com

uyuşma için genelde sinirlere bakıyolar -başıma geldi- baya bi uzun süre sol kolum uyuşmuş halde gezdim bi sürü MR çektiler vs bişey bulamadılar kendiliğinden geçti

ama sen yine de git bi doktora

sinirlerde incinme falan olmuştur b vitamini falan alın doktora gitmenizi tavsiye etmem çünkü büyük ihtimalle bir şey çıkmayacaktır. kendiliğinden geçecektir sabırlı olun.

yani oyle zor biraz da;

the thirteenth floor, abre los ojos, dark city. bunlar bayagi afallatmisti zamaninda beni. twelve monkeys'i sevenin kesinlikle le jetee'yi de izlemesi gerek.

hiç anlamamak istiyosan the symbol a bak japon işi.

yani ben sabırtaşıyım çatlamam diyosan 2001:a space odyssey sembolik sahnelerle dolu uuup uzun ve actionsız bi filmdir.

(bkz: blade runner)???

memento'yu izlemissinizdir sanirim.

(bkz: Meet the Spartans)

(bkz: vampires suck)

(bkz: epic movie)
(bkz: disaster movie)

eski süreyya sineması şimdi süreyya operası olan yerin karşısında özsüt var, o sokakta bir sürü açık hava yemekçileri falan orada sağda..

@velvetstreet evet bolulu hasan usta orası

gecenin bi vakti beynim dönmediyse demeye çalıştığı şey " bu konuta bolca vakit ayırdım ve seni temin ederim ki şu an paranı bulunduran hesabını doğruladığın takdirde çekilme,iptal etme dahil tüm limitlerinin kaldırılacak ve kartını kaydedebileceksin (send outtan kastı bu galiba). bu hesabı doğrulamak için ya bi kredi kartı ya da bi banka hesabı eklemeli ve onaylamalısın."

ekle ve verify et sorun yok diyor özet olarak.

şeker eski değil de eskiden türkiye'de de bulunabiliyordu sanirsam.. amerika'da falan bol bol satiliyor.. satan bi yer bilen eden varsa iyi olur.. takipteyim :)

nispetiye caddesi üzerinde levent çarşıdan akmerkez e doğru giderken sağda doğa şarküteri var
orda var bundan

bebek şarküteri sadece skittles değil her türlü amerikan ürün var sanırım orda

prometheus uyar mı bilmem sizin durumunuza ama zamanında işkence için yaptıkları söylenir tanrıların.

uyutmamak. asla.

aynı yemeği yedirmek. yani adam sonsuza dek aynı şeyi yiyecek. yememe gibi bir lüksü yok.

prometheus +1 yunan mitolojisini karıştırın biraz orada işkencenin allahı var sonsuza kadar süren.

benim de aklıma direk prometheus geldi.

sisyphos var ayrıca.

cam tabutu ve uzaya salınmayı (ölümsüzse niye astronot kıyafeti giydiriyoruz lan bu arada?) işkenceden saymam, birinde izlenecek milyonlarca canlı, diğerinde milyarlarca yıldız varken.
tabuta konulup gömülmenin üstüne tanımam ama; hayattaki en korkunç şey sonsuz tekdüzeliktir.

sisyphos evet...

ilahi komedya'da bişey vardı işkence mi bilmem ama ilginçti.

en çok arzuladığı (sevdiği değil dikkat) kişiyle sonsuzluğu paylaşması olabilir pekala.

ölümlü olduklarını varsayarak, eşini, çocuğunu vs, ölümcül bir durumdan kurtaramaması neticesinde yitirmesi, yani kurtaramamasının sağlanması.

çükünü kesmekle tehdit etmek veya çükünü her an kaybedebileceği bir düzenek kurmak. ömür boyu yani sonsuz süreyle çüksüz kalacağını düşünmek en büyük işkence bence.

superman'de de 3 tane kötü vardı. böyle kristal bi şeyin içinde uzayda salınıyorlardı. cam tabut diyince de o geldi aklıma.

bence ölümsüzlük zaten işkence.

aynı kötü olayla bitmesi değişmicek birbirinin birebir aynı günler yaşatmak.. sabah kalktığında olacakları bilse dahi engelleyemeyecek.. aynı anı tekrar tekrar..

(bkz: detroit rock city)
4 çocuğun hikayesi.

(bkz: jack)

(bkz: duvar)

billy elliot

leon

stand by me

slumdog millionaire

yerli-yabancı ayrımı olmadığı için birileri bunu yapmalıydı..

(bkz: sezercik)
(bkz: ömercik)
(bkz: ayşecik)

ya atv nin haftasonunda sabahları yayınladığı çocukların izlediği aksiyonlu filmlerden değil.Aksiyon istemem,
bal gibi

little miss sunshine

donnie darko, izlemişsindir gerçi
kes
paranoid park (gus van sant'in tüm filmleri hatta)
the fall da olur.

the boy in striped pyjamas

kids i izle, paso çocuk var

(bkz: la cite des enfants perdus)
(bkz: les quatre cents coups)
hatta,
(bkz: the wizard of oz)

august rush

tanrı kent (cidade de deus)

hayret:

(bkz: lord of the flies)

ek: (bkz: let the right one in) (Låt den rätte komma in )

o. cocukları vardı bı de ?

(bkz: uçurtmayı vurmasınlar)

(bkz: lord of the flies)

piano piano bacaksız

(bkz: karpuz kabuğundan gemiler yapmak)

kaplumbağlar da uçar

çok abartılmış bi film o ya
hepsi de haketti yani o esas oğlanın annesi hariç
asrın filmi olayı külliyen abartı bence

beğenilme sebebi de "lan bigün bizde böyle olur muyuz ?" olayı olabilir yoksa milyonlarca film vardır uyuşturucu konulu
beğenilmesinin başka bi sebebi de filmin iyi çekilmiş olması olabilir
plot boktan ama yönetmen iyi sanki ordan kazanıyo

trainspotting izle, kat be kat iyidir ondan.

1-evet öyle. gayet iyi bir film bence.
2-uyuşturucu,saplantı ve hırsların insanı nelere sürükleyeceği ile ilgili bir film. müzikleri ve anlık hızlı çekimleri?(teknik bir adı varsa bilmiyorum) etkileyici.
3 yerine 4-insan saplantılarıyla ilgili daha iyi bir film için (bkz: black swan)

filmlerde ne zamandan beri mesaj olması gerekiyor ki... god father 2'nin mesajı nedir?
requiem for a dream hakikaten bir başyapıt, senaryosu, oyun performanslarıyla, yönetmenliğiyle ve hatta film müzikleriyle bile.

Daha yeni izledim. fena bir film izleyicisi de sayilmam. dusuncelerim seninle ayni.

şimdi arkadaşlar,

requiem for a dream, adından başlamak üzere, müziklerine hatta film tanıtımına kadar iyi çalışılmış bir proje. bu film hala tartışılıyor ki bu da aslında bir nevi filmin başarısını gösteriyor. şöyle açıklayalım;

artık bir tüketim kültürü içinde yaşıyoruz, buna istinaden her şeyi anında tüketmek ve hemen yerine yenisini koymak ihtiyacı hissediyoruz. buna fight club'ta da değiniliyor. bu filmde eleştirilen aslında uyuşturucu değil, tüketim kültürünün uyuşturucu gibi içimize işlediğidir. kadının istediği sadece tvye çıkmaktır fakat bir kez tvde görünecek ve herşey bitecektir. işte bu anlık tatminlerin hayatımıza nasıl işlediğidir. eriyip gitmek, hayatımızın bitmesi için sadece uyuşturucu gerekli değildir. aslında hepimiz birer bağımlıyız. tv bağımlısı, internet bağımlısı, falanca bağımlısı, filanca bağımlısı... ama onlara ulaşmak için kendimizden verdiğimiz ödünler ciddi önemde. kendimizi feda edecek kadar. ve bunun içine o kadar sıkışmısız ki dibe vurduğumuzu görmüyoruz bile.

müzikleri ise ünlü bir minimal bestecinin elinden çıkma. aynı zamanda bu arkadaş sims oyununun da müziklerini yapan kimse. müzik özellikle iki nota arasında gidip gelerek bizim bu sıkışmış ruh halimizi bize tekrar tekrar hatırlatıyor.

aslında çıkamayacağımız, pek çıkmayı da istemediğimiz bir döngüdeyiz. bu uğurda kaybettiklerimiz acı verse de kendimizi tatmin ettiğimiz sürece sorun yok. şu an bilgisayar başında oturuyoruz. uzun süre hareketsiz kalmanın ne kadar zararlı olduğunu biliyoruz fakat sonucunu bildiğimiz halde bu bizi pek enterese etmiyor çünkü kendimizi youtube, facebook, twitter ile uyuşturuyor, tatmin ediyor, iyi vakit geçirdiğimize inandırıyoruz.

işte bu filmi böyle değerlendirdiğimizde aslında o kadar da kötü olmadığını anlayabiliriz. bir de her şeye bok atan bir nesil olmamaya çabalasak bir adım öteye atlarız sanıyorum.

müzikleri olmasa 5 para etmez benim için bu film...