parayı zor kazanıyorsan normaldir. bana da oluyor bazen.
yok o kadar da zor kazanmıyorsan cimrisindir.

benim mesela bazı kıstaslarım var. yemeğe, kıyafete verdiğim paraya acımıyorum.

elektronik aletlerde fiyat/performans ürününü aldığım için yine acımıyorum.

ilginç zamazingolara verdiğim paraya acıyorum.

bi de para kaybettiğim zaman çok üzülüyorum. bi keresinde yurtdışındayken tek seferde 120 lira küsür para kaybetmiştim. tek banknot halinde. o da cebimdeki son paramdı. o gece biraz zor geçmişti. o günden beri para kaybetmedim. istikrarımı sürdürmeye çalışıyorum.

kendinizi maymun iştahlı olarak niteliyorsanız ve makine de pahalıysa normal bence.
3 ay sonra hiç ihtiyacın olmadığı bir şeye bir sürü para vermiş olacaksın sonuçta.

Isin garibi hep arkadaslara bir seyler ismarliyorum biraz esnek param olursa. Kendime bir sey alirsam acaip suclu hissediyorum.

Makine pahali, Ama arkadasim yok, yapacagim seyler cok az, hobim olsun istiyorum, fotograf cekmeyi de seviyorum.

Değil. Parayı ne için kazanıyorsun, değerli enerjini ve zamanını neden para kazanmak için harcıyorsun? Eğlenmek, ihtiyaçlarını karşılamak yeri geldiğinde kendini şımartmak için. Abartıp alışverişe dadanıp kendini zor durumda bırakmadığın sürece vicdanın rahat olmalı.

Not: Para harcamak üzereyken kırk kere düşünen ve bundan sıkılan biri cevapladı.

sadece yemeğe verdiğim paraya acımam.
yemek çok önemli. aşırı.

Bence raskolnikov2 nin dedigi dogru. Ben cok para harciom, sigara iciyorum arasira sirna pisman olup 2-3 hafta icmem, kosmetik ürünleri merakimi ceker alip kulanmam, yada bazi kiyafetleri beyenip alirim sorna giymem ve o harcadigm paraya aciyorum. Senin sorun bence daha rahat

Acımayın! Hak ettiniz siz o makineyi.

Pek degil sanirim. Yalniz oncelik siranizi ihmal ettiginizi dusunuyor olabilirsiniz. Onu da takmayin fazla.

Ben cok zor para kazaniyorum ama canim ne istiyorsa o an o sekilde harciyorum.

Tayland. Hem doğa hem deniz hem iyi niyetli insanlar.

barselona

ukrayna.

İkinci kişi nişanlım, ukrayna olmaz :)

ayrılmam. ege tarafında bir kasabada takılırım. (kaçmamın nedeni askerlikse yaparım onu ya dert değil)

@zgrydn askerlik ve ailevi durumlar evet.

Bu parayla polonyada rahat yasarsiniz sadece avrupa'da. Bi kac ulke daha var ama sartlar kotu.

kıprısta yaşarım ben olsam.

@karakteristik e gidince yan gelip yatmasın da çalışıversin canım

doğayı seviyorsanız, bahçe bakımı ya da peyzaj konularına eğilin. Birçok medeni ülkede bu işleri yapan insanlar güzel paralar kazanır. Belçika'da bahçıvan 6 hafta sonrasına gün veriyor mesela yüksek sezonda.

Eğer mesafe ve vize sorun olmayacaksa ben olsam Sidney'i tek geçerim. Şehir güzel, havası güzel (sıcak / soğuk), plajlar güzel. Orada zaten herkes bi şekilde göçmen, ayrımcılık yok.

tayfun, tsunami, deprem falan sıkıntı değilse ben de tayland tarafları derdim.

Iskandinavyada
Donusumlu olarak isvec norvec finlandiya

2ser yil ikiser yil ucunu de ihmal etmeden

Tabi para azcik kus gibi gelecektir, calisin calisin

yunan adalarından birisi

Bali

santa monica'da yaşarım, nişanlınla part time birer iş bulursanız bu parayla birlikte ortalama yaşarsınız.

var gücümle yükseğe zıplamak.
Dünyada o kadar yükselemem.

çok iğrenç olacak biliyorum ama mastırbeyşın ile uzaya boşalırdım. milyonlarca çocuğum uzayı görür öyle ölürdü :/

havada takla atarım, koşar, zıplarım.

aydayken yapılabilir tabi. bir de yerçekimsiz ortamda öylece salınırım.

özel yapım bir topla ayda top sürmek isterdim. bir iki kişi daha varsa japon kale oynardık.

dunyaya bakarak raki+mangal. en buyuk hayallerimden bridir bu arada :)

tam yaşıdır müzik için ve ısrarla spor.

müzik ve bale çok güzel olur.

Valide sınıf öğretmeni olduğu için biliyorum, müfredat haricinde harf kelime çalıştırmak doğru değil. Okuma yazma konusunda o süreci öğretmenine bırakın.

İlerde sizi iyi anmasını istiyorsanız sesini sevdiği bir ensturman çalmasını sağlayın. Şahsım adına çok kızıyorum aileme bu konuda. Zamanında yönlenemedik müzik işlerine acısını çekiyorum hala.

müzik kulağı için bir teste girebilir bence, spora mutlaka yönlendir ama satranctan falan sıkılabilir çok sosyalse.

yüzme diyorum ben de.

yahu niye cikmiyorsunuz size verilenlerden?

bu is icin özel kurumlar var, cocuk ileri zekali olabilir, zevk aliyo olabilir okumaktan, niye engelliyosunuz?

kesinlikle spor olmalı. ve tariften anladığım kadarıyla grup takım sporu olmalı.
eğer sanatla ilgili olacaksa bale güzel bir seçenek olabilir.
ayrıca ne güzel çocuğunuz varmış :)

takım sporlarından biri olabilir diyorum ben de.
o yaşta alışılan spordan kolay kolay vazgeçilmiyor.
ekstra disiplin de kazanır.
beraber karar verin bence, o söylesin yani "basket istiyorum" falan diye.

bir de haddim olmayarak: kardeş de iyi olabilir, uzun vadede çok çok iyi olur hatta :)

@serabetan
ben tutamıyorum zaten, zorla el yazısıyla yazılmış hikayeler aldırdı bana. okuyup duruyor kendisi. bu arada işin saçma tarafı diğer ders kitaplarında el yazısı yok. sonraki sınıflarda durum nasıl bilmiyorum.

Resim yapmayı seviyorsa ona yönlendirin derim ben de :)

@neyleyim
kardeş konusu da ayrı bir sorun. kızıma haksızlık ediyormuşuz gibime geliyor. o da olacak inşallah.

sosyalleşip aynı zamanda sıkılmadan disiplin kazanabileceği bir alana yönlendirin bence. tabii ki kendi yetenekleri ve ilgisi doğrultusunda olsun bu yönlendirme. birlikte karar verin. dans, enstrüman öğrenme ya da takım sporlarından biri olabilir.

merhaba. telefondan gördüm duyuruyu, resmen uzandigim yerden kalktim gittim bilgisayari actim sirf buna yazmak icin, onemli bir konu cunku.

4 senedir devlet ve kolejde müzik ogretmenligi yapiyorum istanbul'da. bu sene itibariyle birakmis ve farkli muzikal (yine cocuklarla alakali) aktivitelere giriyor olsam da, onlarla yeterince zaman gecirip deneyim sahibi oldum. cocugum yok fakat yüzlerce cocugum oldu her sene. (erkegim bu arada)

öncelikle, kesinlikle "şu enstrüman olsun, sanatın şu dalı olsun" vs. gibi bir yaptiriminiz olmamali. çocuğun kendisi sevmeli ve istemeli o enstrümani veya sanatin o dalini. bu piyano olur, keman olur, bale olur, seslendirme olur, her şey olabilir. basliklar halinde biraz bunlara deginmek istiyorum.


1- enstrüman: piyano şu bakımdan güzel. her türlü müzik (pop, klasik, senfonik, vb.) piyanoya uyarlanabilir öncelikle zengin bir şekilde. üstelik, müziği, armonik yapiyi, en iyi görebileceği enstrümanlardan birisi. dijital piyanolar da artik bolca kullanildigindan, komşularla sıkıntı yaşama derdi de yok. diğer enstrümanlarin bana sorarsaniz babasi gibi. düşünün, biz konservatuvarlarda, senfonik eserleri de, operaları da, ilk başta hep piyano eşlikli calisiyoruz.

ama onun disinda, diger bütün enstrümanlarin da kendisine has güzellikleri var. nefesli enstrümanlar mesela hep cezbetmistir beni, tabi onlarin da kendilerine has zorluklari var. "şan"da olduğu gibi soyut düşünme, diyaframin kullanim ve geliştirme zorlugu, vb..

tek tek tüm enstrümanlara değinmeyeceğim ama eğer kendisini bir "çocuk orkestrasi" veya orkestrali bir çocuk oyununa götürürseniz ve daha sonrasinda "canım, izledigin konserde en cok sevdigin enstrüman neydi, bunlardan bir tanesini öğrenmek ister misin" şeklindeki sorunuza alacağınız yanıta göre yönlenebilirsiniz. daha sonra bir enstrümanın öğrenilmesi ile ilgili zorluklardan, aşılması gereken noktalardan vs. bahsederiz ona, bu tabii ikinci aşama. gerçekten de bir enstrümanı kalpten severek, isteyerek çalışmak ister mi, bunu bir yoklayın.

önerim, kadıköy süreyya operasında haftasonları bazı çocuk oyunları var orkestralı. onlara götürün mesela. içinde hem enstrüman, hem tiyatro, hem şarkı söyleme, hem bale var bu bazı oyunların. böylece neye yönlenmek istediğini, neyden daha çok büyülendiğini görürsünüz.

veya doğuş senfoni orkestrası, beyoğlu gençlik orkestrası gibi orkestraların konserlerine götürün.


2)
bizim bu haftasonu (pazar günü) CRR konser salonunda bi konserişmiz var. dünya koro günü. orada bizim büyük korolar dışında, idso çocuk korosu da yer alacak. eğer koroda şarkı söylemeyi isterse (sakın okul korolarıyla karıştırmasın, bu korolar profesyonel oluşumlardır) onumuzdeki seneler icin ben hocalariyla tanistirip sinava hazirlama ve sokma işlerini üstlenirim.

bu konserin detaylari, ekşi duyuruda en üstte sabitlenmiş duyurumda var zaten. mutlaka "çokseslik"i duyması ve kaliteli zengin armonili eserleri dinlemesini sağlayın. size hatta çocuk korosundan veli olan arkadaşımla da tanıştırırım ve koronun çocuğu üstündeki etkileri ile alakalı bilgilendirmesini sağlarım.

3- seslendirme - dublaj.
ben küçükken bu işte bir süre yer almıştım ama daha sonra başka alana yöneldim. bu da, çocuğunuzun karakteristik bir ses tonu varsa, yönelebileceğiniz alanlardan birisi. bir kayıt yapıp onunla, dinletebiliriz birilerine.

4- resim - bale.
okulda ogretmenleri bu anlamda sizi yonlendiriyor olmali ama yonlendirmiyorlarsa eğer, bu alanlardaki eserleri izlemeye/gormeye gidin beraber cocugunuzla ve ilgisini takip edin, bu konular uzerine konusun kendisiyle. bakalım ne hissedecek yaşıtlarını izlediginde.

5-
ilkokuldan itibaren konservatuvarların yarı zamanlı sınavlarına sokabilirsiniz. kendi okuluna giderken, bir yandan da yarı zamanlı olarak konservatuvara gfidip müzik egitimi alabilir. 2 okul bi arada okuyor yani, haftada belli günler.

bunun tabi yetenek sinavlari var. hangi bölüme gireceğine göre, sinavin icerigi değişir. bale, piyano, flüt, vb.... bunla ilgili ayrintili ayrica konusuruz. pek cok aile bilmez bu yarı zamanlı olayını.

6- spor.
benim alanım olmadığından cok ahkam kesmeyeceğim ama inanilmaz yararlarini görüyorlar eski okulumdaki öğrencilerimden spora başlayanlar. takım sporları ozellikle inanilmaz katki sagliyor. cocuklarin sosyal yaşantıları için de harika.

7- çocuk koroları

2 numarada bahsettim biraz ama burada açayım biraz. istanbulda olduğunuzu farz ederek yazıyorum ama her şehirde de vardır.
idso çocuk korosu, trt çocuk korosu, istanbul üniversitesi çocuk korosu gibi korolar var.
ben 12 yaşımda idso çocuk korosu ile müziğe başlamış ve akm'de büyümüştüm. bir çocuğun, o yaşlarda geçirebileceği en güzel zamanları geçirdim diyebilirim abartısız.

orkestralı, piyanolu, solistli, a capella, pek çok türde eserlerde sahneye ciktik. daha minik yaşta dünyanin sayili şefleriyle, solistleriyle calisma firsatiniz olabiliyor boylece. üstelik bu korolarda şarkı söylerken, opera ve tiyatronun çocuk kadrolarına veya sözleşmeli kadrolarına da geçiş yapabilir, sinavlara girebilirler.

ayrica, sosyal ilişkiler açısından inanilmaz katkilar yapacaktir çocuklara bu korolar. hayatlarindaki en güzel dostluklari bu korolar sayesinde yaşayacaklar ve çekirdek arkadaş kadroları bu kaliteli ailelerden ve onların çocuklarından oluşacaktır.

yapılacak çoksesli müziğin kalitesi ise, bu kazançlardan sonra gelecek bir artıdır elbet.


aklıma tonla şey geliyor ama sizin ufaklığı tanımadığım için çok bir şey diyemiyorum.


sportif veya sanatsal alanlarda mutlaka başarılı olacağı şeyler vardır, olacaktır. yeter ki yönlendirin.

çok teşekkürler arkadaşlar. fikirlerinizi tek tek gözden geçireceğim, kızımın istekleri ön planda olacak tabi ki.

satranc, tenis, yuzme, piyano. gerisi fasa fiso.

bir spor yapmayı, bir de bir müzik aleti çamayı bilsin.

masa tenisi, satranç vb neye ilgi duyarsa artık.

Yaraticinin varligina inaniyorum, neden aramiyorum.
Dinlere inanasim gelmiyor

Sen Allah'a değil Tanrıya inanıyorsun.

Allah, Tanrı ne farkeder işte bi yaratıcı var. Allah diyesim geldi nedense :)

Allah'a ve peygamberlere inanıyorum.

bir yaratıcı varsa neden ona inanmadığımı anlayabilir. çok dert etmez heralde.

Yaratıcı var.

Daha güzeli ise egosu ve yüksek zekası yüzünden bunu görmeyenler için daha güzel bir son var.

İnsanlar aslında yaratıcıya değil onun koyduğu kurallara ayar oluyor. Bu yüzden de yaratıcıyı inkar ediyor.

Benim için bir sıkıntı yok.
Ölüm en güzel şey. Bütün soruların anahtarı.
Öldüğünüz zaman gözlerinizi umarım hiç de olmak istemeyeceğiniz bir yerde bir bedende açmazsınız.

ben bir üstün gücün olduğuna inanıyorum. ama dinlerin sadece aptal (hakaret olarak değil, gerçekten aklı normalin altında çalışan) insanları yola getirmek için olduğunu düşünüyorum. saçmalamasınlar, abuk subuk hareketler yapmasınlar falan diye yani. bu kutsal oldukları anlamına gelmiyor benim için, gerçek oldukları anlamına da gelmez aynı bağlamda.

yoksa akıllı ve mantık yürütebilen insanların zaten dine ihtiyaç duymadığı/duymayacağı fikrindeyim. sanırım şu anda dünya da böyle işliyor zaten...


not: tartışma başlatsın diye de yazmadım hiçbir şeyi, sadece kişisel fikrimi beyan ediyorum. her dine inanan aptal da demek istemedim bu arada, inanmak isteyen herşeye inanır.

Yaratıcıya inanıyorum çünkü bir yaratıcı olmadan, kaostan böylesine bir düzen ortaya çıkamaz.

bir yaratici ya da ustun guc olduguna inaniyorum. semavi dinlere inanmiyorum. 6 milyar yasindaki dunyada sadece son bir kac bin yilda allahin kitap gondermis olmasi, bunu da 1-2 defa beceremeyip son kitabi yollamasi, bu yazili kitaplarin da hep ayni yerde cikmasi, temelinin o yorede binlerce yil once yasayan uygarliklarin inanclarina cok benzemesi cok sacma geliyor. samanizim, shinto, aztecler, inege tapan hintli daha mantikli geliyor. allah diyorum cunku oyle gelmis kucuklukten, baska yerde dogsam adi x olabilirdi ama bu yetismeyle adi allah. allahin da adini kucuk harfle yazdigim icin gucenip beni varsa cehenneme gonderecegini dusunmuyorum.

Ben bu konuda Freud gibi düşünüyorum şöyle ki: (bu açıklamalar alıntıdır)

''Kısaca anlatmak gerekirse, id ahlaki değerlerle alakası olmayan kişinin en temel istekleri, tutkularıdır. Ego'nun görevi temel güdüler ile gerçeklik arasındaki dengeyi bulmaktır. Süperego ise tutkuları, fantezileri bastırmak ve sosyal açıdan bireyi uyumlu hale getirmeyi amaçlar. Bu yüzden de kısıtlayıcı ve baskılayıcı bir yapıya sahiptir. Önemli nokta ise, süperego'nun Oedipus kompleksi sonucu gelişmesi; çocuğun anneye karşı duyduğu cinsel bağların baskılanması ve babayla özdeşleşme sonucu oluşmasıdır.

Yani süperego, insanın hep daha iyisini hedeflemesidir. Süperego için asla yeterince iyi olamayan insan, bilinçsiz bir suçluluk duygusu hissetmektedir. Bu aşağılanma duygusu ise, Freud'a göre dinlerdeki yeterince iyi olamama ve günahkar hissetme duygularına karşılık gelir.

Daha da derinleştirirsek... Çocuğun anneye olan yakınlığını bastırıp kendisini babayla özdeşleştirdiğini söylemiştik. Daha önceki hislerinden dolayı bir yandan suçluluk duyup, bir yandan da baba figürü ile kendini özdeşleştirmek istediğinden ona hayranlık besleyen çocuk bir ikilemde kalmıştır. Babaya duyulan korku ve eş zamanlı hayranlık ise dinlerin ana çıkış noktasıdır diyor Freud. Çünkü dinlerde de korku ve hayranlık beslenen ve kişilerin kendilerini ona karşı suçlu hissettikleri bir tanrı vardır. Ayrıca, dinleri Oedipus kompleksinin bir çözüm aracı olarak görmüş Freud; çünkü inananların, duydukları bilinçsiz suçluluk duygusundan bu şekilde arınmanın bir yolunu bulduklarını düşünüyor.''

Benim fikrimse,

Ayrıca Allah, Tanrı, Yaratıcı adına ne derseniz deyin onu hayal ederken kimsenin kadın cinsiyetinde hayal ettiğini düşünmüyorum. Evet zaten Allah cinsiyetsizdir daha doğrusu bu tür fiziksel kısıtlamalardan münezzehtir. Sadece mantığını anlatmak için yazdım.

Bir de dinlerin oluşum sürecini araştırıyorum. Eski zamanlarda her şeyin ayrı bir tanrısının olması (Bereket tanrısı, ay tanrısı, su tanrısı, gök tanrısı…), bunların yarı insan yarı tanrı olması vs çok ilginç. Tanrı-korku, ceza-ödül, yer-gök, Şamanizm vs bu konuları araştırınca ve büyük dinlerin kutsal kitaplarını okuyunca pek de inanılmıyor peygamberlere. Ben okudukça daha da uzaklaşıyorum din olgusundan.

herhangi bir şeye inanmam
@mountaincat, düzen dediğin şey kaosun kendisi. uyum sağladığın bir ortam olduğu için düzen var sanıyorsun.

dinlere inanmıyorum. tam olarak şu sebepten: (ekşi'de biri yazmış ve tam anlamıyla benim düşüncelerimi yansıtıyor)

bakın hadi kutsal sayılan kitaplardaki mucize olarak adlandırılan ama olması mümkün olmayan şeyleri geçtim
-bunları burada sıralamayacağın belki araştırırsınız- ortalama 14 milyar yaşındaki evrende ortalama 5 milyar yaşındaki dünyada bu tanrı -anladığım- 14 milyar yıl önce evreni veya oluşumu ortaya koyuyor ama milyarlarca yıl manyak gibi bekliyor meteorlardan gelen bakterilerin de yaşamı ortaya çıkarma ihtimalinin de düşünüldüğü ortalama 5 milyar yaşındaki evrende son 2500 senesinde mi ortaya çıkıyor işte " hey ben varım ortalama 14 milyar yıl önce yaptım birşeyler ve o kadar zaman bekledim ve şimdi size kendimi gösteriyorum bana uyun itaat edin hatta aslında sizden yaklaşık 10000 sene önce de göbeklitepedeydim- bazı ayinlerin, ritüellerin bulunmasına dayanarak diyorum- ama onları siklemedim o yüzden siz iyisiniz bana uyun itaat edin ne bilim dağ başlarına kesik güvercin kafası koyun kesin geri gelecek yada asan yılana dönüşecek yada ay ikiye yarılacak o yüzden bana inanın" falan fişman diyerek mi ortaya çıkıyor. bakın sadece şu tanrı dinler saçmalığına inanmamak için okumak yeter hadi okumuyorsunuz abd bilim akademisin bir yayını var, onu okuyun adamlar bundan bundan dolayı böyle diyor. ayrıca dünya'da ki tüm saygın bilim akademileri tarafından onaylanmış bir şey bu tanrının olmama durumu. ve hede höde değil sebep sonuç şeklinde anlatılıyyor hadi siktiret bilim akademisini falan az tarih bilsen az düşünebilsen falan kutsal sayılan kitapları okuduğun manyakmısınız siz neyin kafasını yaşıyorsunuz demeniz gerekir.

bir "üstün güce" inanmak için ise hiçbir sebebim yok. insanın evrensel olan zihinsel zayıflığının bir ürünü olduğunu düşünüyorum tanrı konseptinin.

bu arada biri caner taslaman videosu vermiş aslfkaslşfkasl o adamın ne kadar "bilimsel" şeyler söylediğini anlamak için sadece kitaplarının ismine bakmanız yeterli.

@arkadakiadam benim bir şey zannettiğim yok. Evrene, gezegenlerin yapısına, atmosfere, canlıların yaşam biçimine, tarihe bakarak bir düzenin var olduğunu söylemek için alim olmaya gerek yok.

ben inanıp inanmadığımı bilmiyrum.inanıyorum da diyemiyorum inanmıyorum da. pek umrumda da değil aslında var olup olmadığı. ama bazı insalar çok şanslı işleri hep yolunda gidiyor. ama bunu bir yaratıcıya bağlamak ne kadar doğru? görünmeyen duyulmayan bilinmeyen bir şeyin varlığını da yokluğunu da ispatlamak çok zor hatta imkansız. Varsa da vardır yani beni etkileyen bir durum yok.

İnanıyorum. İki şeyden ötürü;

Birincisi sevap/günah iliskisi. En basit örnegi, bu dünyada haksız kazanç saglayarak keyif süren, hiçbir sıkıntı cekmeyen birisinin yaptıkları yanına kar kalmamalı. O zaman herkes hırsız olsun, herkes kaçakçı olsun, kimse alnının teriyle para kazanmasın.

İkincisi hayvanları gözlemleyerek inandım bir yaratıcının varlığına. özelliklede yabani hayvanları. İnsan düşünebiliyor ama hayvan düsünemiyor. Yabani bir hayvana verilen annelik duygusu mesela. Onun için avlanmasi, koruması falan. Bunların o hayvana bir güç tarafından verildiği aşikar bence. Diğer bir örnek, benim civcivleim vardı eskiden, hepimiz beslemişizdir. Bi defasında civcivlerimi dışarıya çıkartmıştım ben önde onlar arkada yürüyoruz otlak bir arazide. Ben gövdesi boru gibi olan otlardan düdük yapardım küçükken. Neyse gene düdük yaptım ilk çalmanda benim civcivler pusup kanatlarını açarak kamufle oldular. Sonra gene aynısı oldu... Şimdi yumurtadan çıkalı 3 gün olmuş fabrika civcivinin bile tehlikeyi sezince kendisini koruması için yere pusmasını mutlaka ona bir yaratıcının vermedi lazımdı, çünkü bu kendiliğinden olamazdı. Kimden nereden öğrenecekler? Kimisi buna yasanmislik diyor neden olarak. Ya neyin yasanmisligi allasen? Sacmalik bence.

Bunlar gibi düsünsem cok neden bulurum ama simdilik aklima bunlar geldi.

Tanrıya da peygamberlere de dinlere de inanmıyorum.

Big bang ve evrime inanıyorum.

Ek olarak yokluk diye bir şey olmadığını düşünüyorum. Yani klişe "o gaz bulutları nerden geldi peki" muhabbetleri benim için ifade etmiyor. Hiçbir şeyin olmadığı, yokluğun hakim olduğu bir şey tamamen insan zihninin kurgulaması, yokluk diye bir şey olmadığı için de kafamızda şekillendiremiyoruz diye düşünüyorum. dogmatik olabilir ama yokluk ve tanrı ispatlanana kadar ikisi de insan zekasının ürünü olan şeyler.

Allah'a ve peygamberlerine inanıyorum. Şu dünyada insanlara zulmeden adaletsiz yaratıkların öldükten sonra yargılanacağını bilmek içime ekstra ferahlık veriyor. Kuranda zerre kadar hayır işleyenin de zerre kadar şer işleyenin de karşılığını göreceği bildiriliyor kaldı ki bir ödeve günlerce emek verip hocanın burun kıvırması tüm yaşam enerjimizi yitirmemize sebep olurken bu hayır-şer ve ahirette karşılık durumu kulağa hoş geliyor.

yaratıcının olduğuna inanıyorum. yaratıcıya dair kanıtlarım diğer arkadaşlarla aşağı yukarı aynı. evrime de inanıyorum. allah durduk yere çat diye yoktan var etmiyor zaten hiçbir şeyi, bir bahaneyle oluşuyor her şey. evrim de hala devam eden bizi bugünkü halimize getiren bir süreç. ayrıca ben bir yaratıcı olduğuna, buradan sonra yaşamın bir devamı olduğuna inanmak da istiyorum. tam olarak cennet-cehennem mi bilemiyorum ama bir şekilde bir ceza-ödül sistemi olmasını diliyorum. ayrıca sadece bu kadarsa hayat çok amaçsız gözüküyor. ne yani.. illaki altında vardır bir şey gibi geliyor :)
ama dine inanmıyorum. kutsal kitapların allah tarafından mı yoksa peygamberler tarafından mı oluşturulduğunu bilmiyorum ama her halükarda amacının insanları "iyi insan" olmaya yönlendirme ve toplumu düzen içinde tutmak olduğunu düşünüyorum. yani ben de dinlerin kendi kendine iyi olmayı başaramamış insanları yola getirmek için ortaya çıktığını düşünüyorum. loveinaflipbook'un aptal mevzusuna katılıyorum yani. (mezheple zerre inancım yok bu arada)dinlerin amaç değil, iyi insan olma yolunda araç olduğunu düşünüyorum. yani bence insan iyi olsun da neye inanarak veya inanmayarak iyi olursa olsun. bu sebeple mutlak günah ve sevap yok benim kafamda. içinde bulunduğun duruma göre değişir tüm sevap ve günahlar. içki içmenin günah olmadığını düşünüyorum ve rahat rahat içiyorum o yüzden. ama içki içmenin günah olduğunu düşünerek içen insanların gerçekten günah işlediklerini düşünüyorum :) kendimi kayırmak için değil, bence önemli olan niyet. insan inandığı gibi yaşamalı, yoksa mutlu olamaz. benimse şimdiye kadar ki en büyük günahımın tembellik olduğunu düşünüyorum. bir sürü işim varken yatıyorum sürekli. ortalamanın üstünde zekaya sahip olduğumu düşünüyorum ama kullanmadan, insanlığa yararlı hiçbir şey yapmadan, üretmeden yatıyorum. kaynakları verimsiz kullanıyorum yani. günah bence, ve kendimi gerçekten huzursuz hissediyorum bu konuda :/
bu anlamda hıristiyanların 7 ölümcül günahı bence gerçekten günah. kafamdaki iyi insan tanımından uzak şeyler. ama kesinlikle hıristiyan da değilim. ne olduğuma kafa yormuyorum. allah nerede, peygamberler gerçek mi kafama takmıyorum. "iyi insan" mıyım diye kafaya takıyorum. benim de inancım böyle, kafama takılan bir şey yok. rahatım.

Tespit güzel de çay olayı olmamış. Her gün çayı dışarda içecek değiller ya 10 liralık çayı çok uzun süre içebilirler.

iyi

tespit değil de derleme olmuş senin ki. erdoğan 2002 de mitinglerde bu hesabı yapıp asgari ücertin yetmediğini söylerdi. bence onun sözleri ekle 11 yıl geçmiş değişen bir şey yok kısmını ekle daha etkili olur.

simit değil, ekmek olsa daha iyi olurdu sanki. ekmek kuru kuru gitmeyeceğiiçin peynir zeytin.

ayrca matilda haklı. çayı eve yapacaklar ama bu duurmda tüp parasını eklemek gerekir.

Simit her yerde mi 1.40?

biraz ucuz ve populist bir hesap, onun yerine cayin kilosu + ekmek + bir insanin saglikli yasamasi icin gereken en temel gida maddeleri eklenebilir. mesela 5 kisiye 1 kilo meyve gunluk, 1 kilo pirinc ya da makarna ve bir kilo sebze 5 kisiye yeter. dedigim gibi populist. akp li degilim, yasasin besim tibuk.

ahaha kimse günde 1 doların altında çalışmıyor diye övünmek lazımmış.

bkz. iktisat efsaneleri...

www.hurriyet.com.tr

muhahhak ki 1 adet aşıklık durağı olmuştur, duruma göre 52 falan demeye çalışmış bence.

o elli iki dediği şeyden asıl kastı ne onu merak ediyorum.

1 kere degil 52 kere asiklik duragi olmustur :)

31'in kadındaki karşılığı diye ortaokul çağlarından biliyorum. yazıyı okumadım.

@otlara alerjisi olan inek ekşi sözlükte de 52 dediğin gibi geçiyor.

@freekara: mal mülk ailemin üzerine, olma mı?

@freekara: mal mülk çok çok iyiyse deyince fabrika, şirket göstermem lazım falan sandım. o dediklerin var yahu. tek sorun (?) neredeyse hepsinin anne-babamın üzerine olması.

ailemin sirketinde calismaya baslamadan once tatile cikmak istedim de. aile sirketini ve sirketten senin tatilini finanse edecegine dair yazi al.
We hereby-li falan olsun yazi. Donecegini garantiler nitelikte bir belgen olsun yaninda.
mal-mulkun senin uzerine olmasina gerek yok. yeni mezun old. anlayabiliyor ordaki insan. Sen amerika'da kesinkes kalmayacak bir belge sun. tanidik bir sirketten de olur. ama mezun oldugun seyle alakasiz olmasin. ise bu tarihte baslayacaktir falan gibi kaseli biseyler.

gibi.

gold kartiniz filan var mi? platin kart, gold kart, kredi karti yani, bilmemne klup uyeligi, asortik gecinenler dernegi giris karti,

boyle bi VIP havasi verecek biseyleriniz var mi? Hilton, Sheraton karti filan?

Bunlar ise yarar...

Benim onumdeki sirada bi genc ogretmen hanim vardi. Nerde kalacagini sordular. Otelde dedi. Ogretmen maasiyla otelin parasini nasi odeyecegini sordular. Gak guk etti. Reddettiler...

Bilginize...

sebebin olmasi isi cok kolaylastirir. gitmek istedigin tarihlerde buyuk bir konser, ispatlayabilecegin ilgilendigin bir alanda fuar falan gibi sebep yaratan seyler bul. vercegin 200 dolar konser ucreti sansini buyuk olcude arttirir.

adam senden para isterken ayıp etmedi de sen ona ayıp ettin evet :)

su ve sigara vermek ismarlamak gibi olabilir, ama para oyle degil.

sen biraz ayıp etmişsin gibi, al şunu git al işte banane falan demesen iyiymiş. almak zorunda değilsin ama verirken de aşağılamadan yapmak lazım en nihayetinden insan karşındaki.

suyu ve sigarayı sen içirseydin o adama bütün bunlar olmayacaktı.

@yuyu

su birikintisinden mi içicekti.duş yaptı desek. ''neden yalanarak kendini temizlemiyor'' diceksin herhalde.

aşırı bi durum yok sigara almadın diye artislik yapmış.onlar hancı sen yolcusun.

adam boş gurur yapmış. ayıplık bir durum yok.

kimsenin önüne para atarak aşağılayacak konumda değilsiniz fakat ona yardım ederken de bu şekilde hizmetkarı olmak durumunda da değilsiniz.
almamışsa da almamıştır, boşverin. zaten suya değil, cigaraya ihtiyacı vardır ne yapsın 1 lirayı.

ayip etmedin. gencmis, eli ayagi da tutuyorsa calismayip, dileniyorsa ayibi kendisi ediyor. ne guzel dunya yahu, biliyor mu ki senin o parayi kazanmak icin neler cektigini.

hmm bilemedim ya.. yani adamın yerinde olsam, alınabilirdim, senin yerinde olsam, ya ben kötü bir şey yapmadım ki? diye düşünebilirdim. yani bence tamamen şanssız bir uzay-zaman rastlantısallığı olmuş. eğer benim gibiysen, hayatın boyunca kafana takıp üzülebileceğin bir şey ama benim gibi olmanı tavsiye etmem.

daha fenasını ben yaptım: üst geçide çıkarken böyle 6-7 yaşlarında bir oğlan çocuğu, para istiyordu sanırım, kulaklığım vardı, emin değilim, çok üstüme geldi, bende de insanlardan korkma var, yani herhangi bir insan olabilir, yanlış anlama, metrobüse binemiyordum bir ara, öyle düşün. insan temasından tiksiniyorum genelde, tanımadığım insanlardan. okb var -mikrop takıntısı, evet ve her insana karşı var, çok iyi tanıdıklarıma bile var çoğu zaman- bir de insanlardan bir korktuğum yan da, fiziksel olarak onlardan zarar görmek, ne bileyim, itmesi ya da daha fenası, vurması gibi. neyse, kendimi mazur gösteriyormuşum gibi oldu, ama yaptığım şeyin iyi olmadığını biliyorum. o ufak çocuk üstüme üstüme geldi çok, geçişimi engelledi, bir de o sırada çok zor yürüyordum nefes nefese -ayağımda sakatlık vardı o sıra- çok bunaldım ve gerildim, bir anda çocuğa "çekil önümden!" diye bir bağırdım, çocuk nasıl korktu biliyor musun? sustu kaldı, hemen kaçıldı kenara, annesi de arkadaymış, kucağında bir bebek, yerde dileniyor. allahım eve nasıl gittim ağlaya ağlaya, ben bilmiyorum. hala aklıma gelince de ağlarım, hatta şu anda da ağlıyorum, ben o çocuğa niye bağırdım diye. o yüzden senin yaptığın bir şey değil, daha fenasını yapanlar var. seninki kötü bir şanssızlık olmuş işte.

1. kesinlikle asagilayici birsey yapmadim. hizmetkari olmadigi ve hayata dair bir ders vermek icin git kendi suyunu kendin al dedim. kaldi ki parayi ustune atmadim. parayi verip bufeyi gosterdim.

2. duskun dediysem ustu basi duzgundu. sadece yatacak yerim yok dedi.

3. bu tip adamlari herkes disladigi ve ilginc hikayeleri merak ettigim icin muhabbet ettim.

4. sigara parasi vermeyisimin nedeni keyfi bir ihtiyac olmasiydi. acim deseydi simit alirdim. zaten cebimde 5.5 lira vardi.

Kendini suclu hissetmeni gerektiren hicbir sey yok ama bu adamlarla muhabbete girersen sonu illa arizaya baglaniyor o yuzden ben uzak duruyorum.

mail atsın bana ben sorayım onun yerine. Copy paste.
üye alımı ne zaman açılır bilinmez.

piyasasi varsa bu isin bende var fazladan, okutayim. cagdas yasami destekleme dernegine 25 tl. bagis yapsin. dekontu da ceksin fotografi gondersin. ben de gondereyim sifreyi.

Lazımsa hesap vereyim ?

söylerim ama caiz değil.

olsa söylerim de ben yapmam gayrimüslim sevgili

ben işler iyice ciddiye binip kesinleştikten sonra '' bu benim kararım ve buna saygı duymanızı istiyorum'' der ve evlenmeden bi kaç ay önce söylerim.

o sürede gider mother in law ve father in law ile iyice muhabbeti koyulaştırır aileye kaynaşırım filan.

Soruyu din ile ilgili sormussun ama ermeni veya rum diyerek araya irklari da karistirmissin.

Arkadasin dediği gibi daha acik sorarsan daha iyi cevap alirsin.

Ben olursam soylerdim, caiz degil diyen arkadaş yaniliyor. Kitap ehli kadinlarla müslüman erkekler evlenebilir. Tersi durumda caiz degil.

söylenemeyecek bir şey değil

öyle bi ilişkiye başlandıysa zaten din sorun olmamalı sonradan. olacaksa ne diye sevdin .

soylemem, cunku umrunda olmaz kimsenin.
insan olduktan sonra gerisi teferruat.

Söylerdim. Ancak alevi olsa söyleyemezdim.

tabii ki. onlara ne. benim hayatım.

evet,rahatlıkla söyleyebilirim ve eminim onlar için de bir sorun yaratmaz

insan olduğu sürece problem olmazdı.

soylerdim.

neden bazi cevaplarda tik yok? mesela nickiyle oynayan yazar gayet normal bir cevap vermis

Musevi bile yazmışsın ama alevi yazmamışsın, şimdi de uçurur musun bu duyuruyu?

alevi yazmadım çünkü aleviler gayrimüslim değil ve kendim aleviyim. sizin gibi günah olduğunu düşündüğüm için de sorun etmiyorum. sadece iki tarafında farklı inanışlarının olması iki tarafında ailelerini korkutacağını düşündüğüm için sordum

Söylerim, hoşlarına bile gider, zira ben de oyleyim:)

#ganyotçu gibi mumsöndü esprisi yapanlara tik yok başka bişey var (:

zaten sormazlar. hani turk olmasina ragmen isimden falan anlarsa umurlarinda olmaz. yabanci ise de hic takmazlar. isterse ucan spagetti canavrina inansin. annem hep diyo zaten git olm bul birini evlen disarda konsoloslukta bi yerde. ugrastirma da beni bu yasta dugun dernek. supriz yap gel diyo :)

gayri müslimim sevgilim hangi dinden olursa olsun bunu rahatlıkla söylerdim. tabi kendisi ve ailesi yukardaki mallar gibi bu durumun caiz olmadığını düşünenlerse bırak aileme söylemeyi miranda kerr gelse siktir ederdim

peynir olur, gouda/edam/kars gravyeri/rokfor vs bütçenize göre değişir. iyi bir pastaneden taze kraker olur, krakerler için sos olarak mesela zeytin ezmesi-mayonez karışımı olur. Kürdana takılmış mini mozarella ve çeri domatesler olur, yine kanepe tarzı şeyler olabilir.
Bir şeyler pişirme imkanınız varsa tabii işler değişir.

Edit: Pişirmesiz ve şekilli bir örnek daha vereyim: Bir baget ekmek alıp ikiye kesin, içini oyun delmeden. krem peynir, ince kesilmiş kuru domates, ince kesilmiş jambon, yine ince kesilmiş zeytin ve çeşitli baharatları karıştırıp içine doldurun, iyi karıştırın ama, mümkünse mikserle falan. Çok sert olursa karıştırmak için, zeyetinyağı ekleyin biraz. İçini güzelce doldurduktan sonra streç filmle sıkıca sarıp 2 saat dolaba atın. Sonra düzgünce dilimlediğinizde pek güzel olur. Şöyle gibi: media-cache-ec0.pinimg.com

ya içecegınız saraba gore değişir ama eski gouda peyniri küçük kareler içinde kesilmiş ahsap bır servis tabagında uzun sarap bardaklarıyla şık bisey olur dıye düşünüyorum tabii cinsiyet te önemli

pınarın cheddar peyniri kırmızı şarabın yanına çok yakışıyor: behance.vo.llnwd.net

İnce dilimlenmiş tatlı elma. Ceviz vb ile süsleyebilirsin peyniri de.

basit bir mantıkla, şarabın yapıldığı üzüm nereninse oranın meyvesi veya peyiniri ile tüketebilirsiniz.
Ben genelde aç isem galeta ve peynir türleri, tok isem meyve ile tüketirim.
Sonuçta olay damak tadı ile alakalı, şarabın yanında gordonzola, camambert vs yeniyor diye yiyemediğin, damak tadına uymayan peyniri tırtıklamaya gerek yok

beyaz leblebi gurmelerin bir numarali favorisidir.

fiyatların açık olmasını beklerim. çıkarken öpecekler galiba düşüncesi olmasın.

çerez fiyatlarının alkol fiyatlarını geçmemesini beklerim.

cipsi biraz daha bol vermelerini beklerim. 3 gramlık kaselerde getirmesinler mümkünse.

mısır patlatıp bedava verenler var. bak iyi oluyor.

yav hep yemişim ben. içmeyip çerezleri götüren adam gibi göründüm.

bolca bira ve kanepe

odullu yarısmalar mesela..

taksim'de bi yer vardı, hala var mı bilmiyorum. tam da hatırlamıyorum ama, yukarıda pano gibi bi şey vardı. içki fiyatları değişiyodu sürekli gece boyunca. işte atıyorum bomonti bira 4 lira oluyodu bi anda, herkes bomontiye abanıyodu. tekila shot 3 lira oluyo, herkes tekila alıyo alabildiği kadar. o mantıkta çalışan bi yerdi. kalabalık da lazım tabi ona ama hem eğlenceli hem herkes için kârlı.

dekorasyonu güzel yapın.. gidip 5tl'ye yeşilcam ünlülerinin fıyt tıyt resimlerini almayın..biraz el işçiliği yapın..birine çizdirin duvarı boyayın vs..80-90'lar barlarının en büyük problemi dekorasyon..

Yeni biralar denemek isterim ben, varsa imkanınız bunları yapın.

eski 45'likler tarzı bir şey kesinlikle olmamalı.
90'lar ve 2000'ler ortasına kadar olan türkçe rock müzik olmamalı.

ilginç fikirlik bir yön pek olmasa da müziğin çok yüksek sesli olmamasını isterim bir de bedava patlamış mısır servisi ve ucuz bira benim için yeterlidir. çok ucuz olmasın o zaman da acaip eşek doluyor mekan.

O muzikle belki ara sira karaoke gecesi gidebilir.

mekanin sahibi cakallik pesinde kosmasin benim icin yeterli. durust insan her zaman kazanir.

karaoke +1

tuborg gold olsun başka ihsan istemem.

Her bara bir Ali abi lazım

ben olduğuna inanıyorum ama hiç denemedim.

yok.

evet kesinlikle böyle olduğunu düşünüyorum. her şeye iyi tarafından bakmaya çalışırım. kötü tarafını görmek istemem. her işte bi hayır vardır derim. pozitif hayaller kurarım ve beklerim sabırla. hayatım şu an istediğim gibi şükürler olsun. =)

tabi ki var. mesajları nasıl gönderebileceğin ve hayatında pozitif dönüşlere yol açabileceğine dair detaylı bilgileri içeren kitaba sadece 99TL'ye hem de kargo parası ödemeden sahip olabilirsin, üstelik şimdi sipariş verirsen piyasa fiyatı tam 230 TL olan 12 CD'den oluşan set de ücretsiz!

Benden mesaj bekleyen evrenin ben ta amk. Mesaj gelince bir düğmeye mi basıyor bu evren amk, kaç karakter kaç kelime gerekiyor bu sktiğimin evrenine bir tepki vermesi için...

Olayın özü şu:

Karşılaştığın olaylar, karşılaştığın insanlar vb karşısında olumlu ya da olumsuz tavır takınman, gülümsemen ya da surat asman senin verdiğin kararları, ve karşılaştığın insanların verdiği kararları etkiler. Dolayısıyla olumsuz düşünüp, olumsuz kaşılayıp olumsuz da kararlar verince hayatının büyük bölümü olumsuz oluyor. Sen güleç yüzle karşılarsan insanları, hoşgörülü olursan, küçük şeylere takmazsan, istediğin şeylerin olması ya da olmaması bile bazen farketmez mutlu bir insan olarak yaşamını sürdürürsün.

Sen gül ki dünya da sana gülsün ve seninle gülsün amk.

bence var. ben karşılığını alıyorum.

gelmiş geçmiş en büyük salaklıklardan biri olduğunu düşünğyorum. lütfen bu işten para kazanan şarlatanların çarkını döndürmeyin; kuantum düşünce tekniği, nlp, bu, hepsia aynı bok. eskiden "büyücü" diye para kazanıyolardı, günümüzde ise bu şekilde.

insanlar kötü olaylar için birilerini / bir şeyleri suçlamak için can atar. çünkü sorsan kimse başına gelenleri haketmiyor - çok özeliz ya, çok farklıyız ya biz hep iyiyi hak ediyoruz.

yok öyle bir şey abi. yarın sokağa adımını attığın an sana bir tır çarpma olasılığı ne yaparsan yap aynı. yarın kanser olduğunu öğrenmen için de geçerli bu, az sonra bir yakınının ölüm haberini alman için de.

beyin aktivitesiyle evrende değişiklik yaratabileceğine inanan herkesi bunu açıklamaya davet ediyorum, lütfen beni de aydınlatın.

evet var.
o olumsuz sandığının aslında olumlu bir karşılık olduğunu göremiyorsun sadece.
bu normal çünkü büyük resmi göremiyoruz her zaman.

var. cem yılmaz'ın dediği gibi "hayri şuradaki de 1 aydır dolanıyo yolla onu geri" diyo, dileğin kabul oluyor.

www.edize.com

Offfff! Tabii ki yok!
(bkz: olumlu düşünce)

inanıyorsan var, inanmıyorsan yok. laf olsun diye değil, net olarak böyle bu.

kopegin duasi kabul olsaydi gokten kemik yagardi

not: mobilden giriyorum editleyemedim:

agnostgim.

karşılığını alabilmek için tam manasıyla saf enerjiyi göndermen gerek. insanın bilinci ne yazık ki buna engel. bunu yapabilmek için çok uzun yıllar çalışmak lazım ya da gerçekten temiz-saf olmak lazım. diyeceksin ki neden çocuklar her istediğini yapamıyor o zaman? korku engelliyor. işte bu tür duygularımız ve bilincimiz olmasa belki de her istediğimize daha kolay ulaşabiliriz.

ben caldiriyorum o beni ariyor

Mesaj yollamaya, özellikle "Olumlu düşün, güzel şeyler olsun" olaylarına, hatta genel olarak sözdebilim (bkz: pseudoscience) dallarına kesinlikle inanmıyorum. İnandığım şu: Mutlu veya neşeli isen biraz daha dayanıklılığın yüksek oluyor, özgüven verdiğinden, bazı yapamayacağını sandığı şeyleri yapmaya cesareti daha fazla olabiliyor kişinin. Bu da bence insanın kendini tanımamasından geliyor. Kendini iyi tanıyan ve bilen insan, bence bunlara gerek duymaz. Tabii kim kendini tanımış, o da ayrı konu ama bunlar bence konu konu ayrılması gereken ve konu ile ilgili bilinci de kapsayan şeyler. Örneğin, bir insan kariyer konusunda kendini çok iyi tanıyor olabilir, neyi yapacağını ve neyi yapamayacağını iyi biliyor olabilir. Bu nedenle de olumluya-olumsuza ihtiyaç duymaz, temiz bir şekilde yapar veya yapmaz. Ama aynı kişi aşk-meşk olaylarını bilmiyordur, kendini tanımıyordur. Bu nedenle, iyimserlik-karamsarlık kavramları onun atacağı adımları etkiliyordur. Bu nedenle, çevreden alamadığı gazı kendinin vermesi gerekir. Bu nedenle, işe baştan pes etmeden yaklaşması önemli olabilir. Örneğin, ölümcül hasta bir kişinin erken teşhiste olumlu düşünmesi önemlidir, kendisine savaşma gücü verir. Kişinin kendine kendine plasebo vermesidir. Salata yaparken kimse olumlu-olumsuz düşünceye ihtiyaç duymaz ama büyük bir karar vermesi gerektiğinde veya olaya kendi müdahale edemediğinde biraz da onun sorumluluğunu üstünden atmak ister. Bence buradaki olumlu düşüncenin de etkisi atla deve olmaz, ancak birtakım küçük engelleri atlamaya güç verir. Tabii, mutsuz mutsuz oturacağına, mutlu mutlu oturmak da daha rahattır, bu da bir faydadır.

Ama olumlu ile bunu kastetmeyip "Çok güzel şeyler olacak diyelim, güzel şeyler dileyelim, güzel şeyler olsun. Evren bu mesajı alsın, bize güzel cevaplar versin. Hadi bakalım hayırlısı." diye düşünmekse, o çok ama çok saçma. Feci hayal kırıklığı olarak geri döner. "Saldım çayıra, mevlam kayıra" bile daha iyi bir hayat felsefesi bence. Şansı ise tesadüf olarak yorumluyorum, büyük resimde aşırının da çok aşırısı derecesinde önemsiziz.

Bir de bunların çok kişisel olduğuna inanıyorum, toplumsal, evrensel veya uzamsal olarak baktığımda iyice gereksiz geliyor bana. Uzayın büyüklüğünün hayalgücüne bile sığamayacağını iyi bilen bir kişi, hala kuantumlarla oynuyorsa, vay onun haline. Tabii, burada da herkesin ayrı bir eşiği var. Kimininki yüksek, kimininki düşük. Herkesin de kendine göre bir kırılma noktası var.

ne mal arkadaş çevren varmış diyecektim ama baktım aynıları burda da doluymuş vazgeçtim

ne zaman buna inanmaya kalksam dostum murphy ile karşılaşıyorum...

vimeo.com

55:00 dan itibaren :)

nasıl düsünürsem düsüneyim kupon yatar son mactan hepsini denedim

Bence yok.

beyaz sarap soguk icilir. beyaz etlerle balik-tavuk ile uygundur
kirmizi sarap oda sicakliginda icilir- kirmizi etlerle icilmesi uygundur

ayrica tatli saraplarla meyve yenebilir
peynir de sarapla guzel gider.

bir de roze saraplar vardir ki o konumuzun disinda. soguk icilir o da gerci. tatlilarla falan uygun gider

peynir ve beyaz çikolata

tamamen zevk meselesi olmakla birlikte

kırmızı şarap+camembert ve/veya brie. camembert hoş kokmasada şarap için yaratılmıştır. brie daha light kalır yanında.

dostum bu başlık daha önce açılmıştı hatta arkadaş birebir aynısını sormuştu.

ızgara - kırmızı (bonfile, antrikot)
soslu et veya balık - beyaz

oda sıcaklığında makbuldür.
diğer şaraplara sadece zevk için gir.
şişeyi açınca bitsin. açık bekleyince tadı gider
dibini içme

kırmızı şarapla et süper gider.

en ucuz ve en basit, en ulaşılabilir kombo ise altıntepe kırmızı (ucuz şaraplardan en yumuşak içimli olanı bence) + eski kaşar & azıcık da tulum.

buzluğa at şahane oluyor,meybuz gibi kıtkıt öle iç

Beyaz leblebi gurmelerin bir numarali tercihidir.

(bkz: ablutofobi)

psikoloğa gitmen lazım.çok kötü kokarsın ya,yapma öyle şeyler.

Kuduz olmayasın

agir sikintilarin varsa hafif depresyon baslangici bu dedigin. depresyonda olmadigini dusundugunu soyluyorsun ki iyi aslinda, biraz aynaya bak, kendine daha fazla deger vermeye calis ve kisisel bakimla kendine verdigin degerin artacagini dusun.

sigara içiyorsan güzel kokman mümkün değil.

sigarayi birak, sigarali ortamlardan kacarak uzaklas.

her sabah
dusunu al,
disini fircala,
koltuk alti deodorantlari kullan

en guzel koku temizlik

parfumu ozel gunlerde kullan, paraya da kiy.

parfümü duştan sonra üzerine sık elbisenin üzerine sıkma

sigaranı değiştir.parliament iç.kafadan bırak ya da

Her gece yatmadan dişini fırçala ve ağzını mühürle. Ne sigara , ne de yemek. Sadece SU!
Her sabah duş al. İyice temizlen. Ardından sadece koltukaltına deodorant sık.
Her sabah traş ol. Yok eğer sakal benim tarzım falan diyorsan da haftada bir berbere git, şekle şemale soksun. Kaba sakalın bile temizi vardır!
Bir gün giydiğini direk kirli sepetine at. Her sabah temiz bir kıyafet bul giy. (Pantolon hariç. Mantık olarak koltuk altının değdiği herşeyin ömrü 1 gün)
Başka hiç bir bakım ürününe ihtiyacın yok. Temizlik yeter...
Sigara mı içiyorsun! Yahu o geçtiğimiz yüzyılın alışkanlığı. Çok demodesin. Artık prim yapmıyor!!! :D

temiz ol yeter, saç, diş, tırnak. hergün duş al mutlaka. bunlar çok önemli.

ağız sağlığına dikkat edeceksin (ağız sağlığından kasıt sabah akşam diş fırçalamak değil. düzenli dişçiye görüneceksin. koku sorunu varsa yanında fısfıs taşıyabilirsin.).
günlük temiz ve ütülü kıyafetler giyeceksin (kaliteli bir yumuşatıcı kullanırsan gayet iyi olur).
saç, sakal, tırnak her daim temiz olacak.
parfümü birer fıs kulak altlarına, bir fıs bileğe. hayi yallah.
(sigara içmeye devam edeceksen bunların hiçbirini yapmaya gerek yok.)

Sigara iciyorsan guzel kokman imkansiz demis bazilari, ben uzaydan gelmis bir adamla yasiyorum o zaman zira erkek arkadasimsigara icer, ben icmedigim ve koku konusunda cok hassas halde sigara kokusu aldigimi hatirlamiyorum hatta birak sigara kokusu almayi her daim cok guzel kokar kendisi.herkes sigara icenleri magara adami mi saniyor nedir?

Yapacaginiz sey kişisel temizliginize dikkat etmek,guzel bir parfum, dus jeli ve tras sonrasi losyon kullanmak.

vücudun ile uyumlu kaliteli bir sabun da -esans içeriği sana kalmış- duş jeline güzel alternatif oluşturur + kullanmasını becerebilirsen elektronik sigaralar ile de koku problemini aşabilirsin + alkolsüz kaliteli bir ağız gargarasını günlük kullanmaya çalış. sigaranın dişlerde oluşturduğu lekeler içinde rutin temizletme ile bir noktadan sonra baş edilemiyor, haftada bir kullanım ile sarı lekelerin oluşumu önleyebileceğin özel pomat benzeri bişeyler satılıyor eczanelerde, adını hatırlayamıyorum ama bilmem ne Powder idi, tavsiye ederim.

yazilan her gun dus al ve her gun temiz kiyafet giy onerilerinin yaninda,evde sigara icme. iciyorsan da camin onunde ic. evin ici sigara kokarsa kendin de kokarsin. sigarayi mumkun oldugunca acik alanda ic. ofiste/okulda sigara icme odalari varsa uzak dur, disari cik ic.

dus, deodorant, dis fircalamak, bakimli sakal eger varsa, burun-kulak killara dikkat. guzel kokan dus jeli. trastan sonra nemlendirici. sigarayi birak, cildinin irzina geciyor. 30 yas civari yuz icin ekstra deri yenileyici vs. krem, goz icin krem. el-ayak manikur, arada krem.

Var. Noterden yapılıyor ama yazıyorsun nerelerde hangi bankalarda, hangi devlet dairelerinde vs vs vs izin verdiğini.

why not?

avukatlik yapma haricinde, her seyi yapabilir.

tabi ki var. vekaletnameyi bulundugunuz yerdeki konsolosluktan da verebilirsiniz. yalniz bankalar vekaletnameleri 1 senelik kabul ediyorlar. o yuzden konsolosluk dedim, her yil yenileme manasinda. diger olaylar icin suresiz, ancak tapu biraz karisik, hem suresiz kabul edilmesi hem de tapu dairelerinin 10 yil gecmis vekaletnameleri kabul etmeme hakki falan gibi degisik yargitay kararlari var. cumleyi kuramadim tam hukukcular aciklar belki birazdan.

Vermek istediğiniz yetkilerin tümünü açıkça tereddüte yer bırakmayacak şekilde sıralayın vekaletnamede. Ayrıca bir de hukuki takipleriniz için gerekiyorsa avukatla anlaşabilme yetkisi verin tamamdır.

Böyle bir genel vekaletname çıkarılabilir ama siz yine de herşeyi yaptırabilir diye düşünmeyin çünkü bazı özel kurumlar bu konuda çok kıldır. Bir tanıdığım eşine böyle bir vekaletname vermişti, kadın da bu vekaletle gidip bir banka hesabını kapatmak istedi, bin dereden su getirdiler, vekalette banka ismi yazılmamış vs. diyerek hesabı kapatmadılar. Aynı şekilde Turkcell de hat kapatmak için kendi adının yazdığı bir vekaletnameyi benden talep etmişti oysa ki bana verilen vekalet gayet kapsamlıydı, adamın ayağındaki donu bile alabilecekken Turkcell kendini fasulye gibi nimetten sanıp ayrı vekalet istemişti.

genel vekaletname diye birşey yok. olabilecek tüm ihtimalleri geniş kapsamlı
örn: türkiye sınırları içindeki tüm gsm operatorlerinden hat açma kapama devir vsvs hepsini yazın.

üsttekilerin de dediği gibi her ihtimale karşı tereddüte mahal vermeyecek şekilde olsun.

türkiyede noterlerde şablonlar var ama yurtdışında konsoloslukta nasıl olur bilemiyorum. büyük ihtimalle siz yazacaksınız onlar onaylayacak. bu yüzden internet üzerinden araştırın örnek vekaletnameleri.

bir de vekaletnamede yazanları kapsamak kaydıyla anneniz de başkasına vekaleti devredebiliyor. yani avukata vereceğiniz yetkileri annenize verin. o buradan avukata vekaleten vekalet versin.

yerinde olsam kaymaya giderdim. -yurtiçi:uludağ, yurtdışı:isviçre- hayatında hiç yapmadıysan başlama, bırakamazsın. :))

san fransisco. (caddeleri, sokakları :))

sicak ve her zaman gitme firsatimin olmayacagi bir yere giderdim. dolayisiyla dominik. hem farkli bir kulturde krismis gormus olursun.

chicago'da donarsin. ben de hava kosullarina gore dominik veya hawaii'yi tercih ederdim.

kesinlikle hawaii'ye giderdim,dalgaların arasında sörf yapmak için.

2000 iyi para

Sometimes you gotta do what you gotta do. Yani diyor ki, 2000 iyi para, bu devirde çoğu kişi almıyor o parayı.

2000 lira diğer arkadaşların da dediği gibi iyi para fakat bunu kazanmak için sağlık problemleri çekiyorsan; cidden değmez.

Bence önemli olan ne kadar para kazandığın değil, işini ne kadar severek yaptığın. Elbetteki parasız olmaz. Para önemli bir nokta. Fakat akademisyenlik zorla yürüyecek bir iş değil. Ayrıca öyp'den bahsediyorsunuz sonuçta başarısız olursanız belli yaptırımları da var. ayrıca sadece kendini düşünme. Sonuçta akademisyen olup bilime,ülkene yararın olacak, öğrencileri yetiştireceksin. Mesleği sevmeyerek yaparsan ne kadar öğretirsin, ne kadar yararlı olursun bir sorgula ondan sonra ver kararını.

hiç bir şey sağlığından önemli değil.bence sikerim işinizi deyip çıkmalı daha sakin kafayla düşünmeli ve iş bakmalısın

Aman napiyosun, Beni almalari icin 40 takla atiyorum ama bak olmuyo, sakin, dur durdugun yerde

farklı amaçlar hedefler koy kendine. depresyonunu aşmaya çalış. para biriktir yurt dışına seyahat et.

bazen mutsuzluğumuzu tek kaynağa bağlı zannederiz ama değildir. bu işi bırakıp başka işe başlayınca %100 mutlu olacağından emin misin? az para kazanmak daha fazla mutsuzluk yaratmasın sonra?

akademisyen olmak istiyorsan devam et. yok sadece 2000 lira icin istiyorsan birak. hem vaktine hem ruh sagligina zarar.

isteyecekler. ben henüz o senedi imzalamadım. bu yakınlarda imzalanıcak. hala kaçabilirmişim gibi gelmesi de o yüzden. imzalanınca belki de sakinleşicem bilmiyorum.

İmzalamadan istifa edin bence. O imzayı atınca iyice baskı altına gireceksiniz belli. Memur mantığıyla tercih yapıyorsunuz sonra da bıraksam mı bırakmasam mı bilmem ne. O kadro için yıllarca bekleyen, alesi vs yükseltmeye çalışan istekli insanlar var. Yazık.

benim 4 saatim vardı, havaalanının yakınında bir parka gidip bankta uzanıp uyumuştum 1 saat. alarmımı kurmuştum.
hem uykum vardı, yorgundum hem de hava almak istemiştim.
Korkuyorum ben genelde, birşey olur da hemen geri dönemem, uçağı kaçırırım diye fazla uzaklaşamıyorum.

Bazı havaalanlarında ücretsiz falan turlar oluyor aktarma bekleyenler için, 3 saatlik şehir gezdirmece otobüsle gibi. Önce ona bakın derim.

Onun dışında bence 3-5 saat herhangi bir şekilde yeterli değil, zira havaalanı illa en az 1 saat uzaklıkta oluyor neredeyse her şehirde. 8-9 saat belki yeter diyorum, o da havasını koklamak için, dediğiniz gibi.

kuala lumpur, singapur ve hong kong'u oyle gezmistim goz ucuyla. aktarmalarim en az 10-12 saat falandi. kucuk yerler ve hepsi ayni asagi yukari zaten, gordugun gokdelenden baska bir sey degil. yemek yiyip, merkezde 1-2 muze bakmistim falan. bence de check in oncesi en az 8-9 saatin bos olmali, 3-4 saat icin verecegin enerjiye, girecegin strese degmez.

yav if'in oralarda ev yemeği yapan hatta sarmasıyla meşhur olan bir yer vardı. sözlük'te de baya beğeni almış. onu bir şekilde siz arayın ben de arayayım bulursam editleyeceğüm.

tunusun sonunda my dolma diye bir yer var. belki sparkle onu diyodur.

jale var mısır ın karşısında

dörtyolun hemen arkasında amasya yemekleri lokantası var. sarmalar, dolmalar, çorbalar falan...

Bence 30-32 aralığı ideal. Yaş 27 şu anda.

Aldığın sorumluluklara göre değişir. Mesela abim 28 yaşında, işi falan yerinde ama eve alışveriş yaptığını son 5 senede 2 defa falan gördüm. Bu bence önemli bir kriter, evlenince gerekli sorumlulukları edinir ama biraz zorlanabilir. Ha bir de askere gitmedi ama birkaç ay içinde evlenecek. Bu da önemli bir sorun bence.

Ben 20 yaşındayım. Şimdilik para kazanmıyorum ama sorumluluk sahibi olduğumu düşünüyorum. O da benim hakkımda tam tersini düşünüyor işin ilginci.

Ben konuya çok yanlış yerden girdim galiba, tam olarak aklımdakini de aktaramadım galiba. Neyse cevabım 27-28 yaş iyidir gibi. Üniversiteyi bitirdikten sonra 4-5 yıl geçirilirse iyi olur bir aile kurmak ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için.

29-32

Ekonomin iyiyse 30 sonrası iyi bence, ama ekonomi ofsaytsa çocuğa yazık olur.

Belki erken gelebilir ama ben 26 civarında baba olmak istiyorum. Şu anda yaşım 22 ve çok şükür işim ve maaşım iyi, baba olmak namına tek eksik evlenecek birini bulmakta. :-)

ben erken baba oldum ama tavsiye etmem. çekirdek ailede erken ebeveyn olmak doğru değil. 30'dan sonrası iyidir.

insanlar ilk yapabildikleri anda ve anadan cocuk yapiyorlar, fakat gercekte ne yaptiklarinin daha onemlisi kendilerinin kim olduklarinin farkinda bile olmuyorlar. gercekten cok aci sonuclari oluyor, kendi hayatiniza dair bazi hatalar pismanliklar vardir, neyse tecrubeydi falan der iyi tarafindan gorursunuz fakat o hatayi cocugunuzun hakkinda yapinca biraz beyin ve vicdan sahibi bir insansaniz, asla sizi birakmiyor. yani gercekten insan olarak bireysel gelisiminizi belli bir noktaya getirdiginizde yani hayatinizdaki sorunlari bilgiye dayali ve basarili bir sekilde rutin olarak cozer hala geldiginizde cocuk sahibi olmaya hazirsinizdir bence.

baba olmak icin ideal yas karinin ya da sevgilinin 35'in altinda oldugu yastir bence. niye boyle, 40'a varmadan arka arkaya cocuk sahibi olmak gerekiyor birden fazla isteniyorsa diye dusunuyorum ve yapmayi planliyorum. bizim planimiz 30'da baslayip ard arda 4 tane yapmak :) hadi kismet.

30 falan diyesim geliyor benim de ama çocuk yapmış herkes de keşke daha erken yapsaydık, hayatın anlamı buymuş, boşuna beklemişiz falan diyor :)

36

30-40 yas araligi iyidir. yas 30.

22-23

askerden doner donmez.

yok.

benim de yok

florentina
seviila
lazio
dinamo kiev

son kararim toplam oran 5.09 gavur siteden.

sözlükçülerin son oynadığı kuponlara bakabilirsin:

www.bahisor.com

bir çok kez oldu. firma philip morris.

yok ama oyle starbuckslarda falan calisirken gitmek kolay degil. hersey kiside bitiyor. kendini gelistirip meslegin tum inceliklerini ogrenip, ingilizceyi halledip, yoneticiinden saglam referansi kapip surekli merkeze bu istegine yonelik mailler atarsan neden olmasin.

otomotiv sektorunde oyle expat olarak atanan bi muhendis taniyorum. gerci atanmadi, istemedi gitmek gitmedi. fabrika kurulacakti orada onun icindi

abi şöyle yok kolay değil, yok kendini göstereceksin vay efendim şuyun olacak buyun olacak laflarına ayar oluyorum. sanki ben bana atama gümüş tepside sunulsun dedim. varsa olanak söyleyin benim yerime dertlenmenizin lüzumu yok.

Görevlendirmeyle giden bir çok kişi tanıyorum. Bosch'da oluyor böyle şeyler.

Bu şekilde Hollanda ve Almanya'da çalıştım.

arkadasim ericsson da calisirken kanadadaki bir pozisyon icin transfer istedi ve bir sekilde halledip gitti.

Ben de Almanya'ya gitmistim.

denetim danışmanlık firmasında çalışıyorum (big 4)
yüzlerce örneği var :)

Anadolu'da nesli tükenmiş bir tür. İnsanlar zaten bir sebep arıyorlar birbirlerini kırmak için.

alt metin ego. herkes "sadece ve sadece" kendisinin hakli olmasini istiyor.

insanlar çok dolmuş, herşey boşken.
hayatlar ironik, insanlar çaresiz.
bıraksan kendilerini mikecekler.
biz ne desek boşa.

cunku olay inandirici degil.

bok yemenin daniskası 1 aya bir şey kalmaz

zaten hayvvanlara zulüm konusunda bayağı başarılı bi ülkeyiz ondan

cunku insanlar cok bos. hem vakit hem de kafa olarak. ne kendilerine ne de dunyaya yararli hic bir sey uretmeyip vakitlerini klavyeden birbirlerine kufur ederek harcamaya cok hevesliler.

taze: eksisozluk.com

ailelerin kişinin hayatına müdahalesi kısıtlı olmalıdır. Bu sınır yasal olarak 18 evet. herkes 18 yaşında olgunlaşmıyor evet. ama aile müdahalesi çok farklı bir durum sadece gerekli durumlarda kontrolü ele almak çok farklı bir durum.

''hata yapıyorsa müdahale edeyim'' argümanı baştan yanlış. insan dışarıdan hatasına yapılan müdahale ile o hatadan ders almaz. ilerde o hatayı tekrarlar çünkü bilinçli bir şekilde o hatadan dönmemiş ailesi sayesinde bir hata yapmaktan dönmüştür. ve benzeri bir hatayı ileride yapmayacağının bir garantisi olamaz. oysa o hatayı yapsa ve sonuçlarına katlansa hayatı boyunca o tür bir hata yapmaz.

hayatımda birçok hata yaptım. hatta ailem yüzünden de hayatımda çok yanlış kararlar aldım. ama hepsinden öğrendiklerim var. evet büyük hatalar yaptım hayatımı değiştirecek kadar hem de ama şu an pişman değilim. sonuçlarını gördüm ve tecrübeliyim.

türk aile yapısı çocuk eğitimi konusunda maalesef sınıfta kalıyor. bu nedenle ruh hastası ağırlıklı bir toplumuz zaten.

bir çocuk sorgu, muhakeme ve neden sonuç ilişkisine sahip olduktan sonra yavaş yavaş aile çocuk yönlendirmekten vazgeçmeli. hatta küçük yaşta bile '' bugün ne giymek istersin? bugün nereye gitmek istersin? şunu yapmak ister misin? '' gibi sorularla çocuğun kendi başına aileden bağımsız bir birey olduğuna vurgu yapılmalı ve çocuk o şekilde yetiştirilmelidir.

tüm bunların dışında kızlı erkekli kalma mevzusuna gelirsek. arkadaş kime ne? yasak olan her zaman zaten daha caziptir. bu tür söylemler çok sakıncalı ve komik ve gereksiz. neyse bu konuda çok doluyum.

sonuç olarak neden hastalıklı bir toplum olduğumuzun cevabı tüm bunlarda gizli. ne psikolojiden anlıyoruz, ne çocuk yetiştirmek konusunda bilgi sahibiyiz.

ilerde kızım olursa inşallah, evlenene kadar sorumluluğu bendedir. türk aile yapısı da bunu gerektirir.

babanın haberi olsun mu olmasın mı konusunda ise, bizim okulda misal öyle şeyler oluyor ki keşke diyorum ailelerinin haberi olsa da durdursalar. çünkü belli yani sonu iyiye gitmiyor. bu muhafazakar bir bakış açısına göre "iyi" değil bu arada. sağlık açısından, standart açısından, iş hayatı açısından vs söylüyorum bunu.

18 yasini doldurmus, artik resit olmus, kendi sorumlulugunu ustlenmis bireyler icin cok cok ender durumlar haric hic bir gecerliligi olmayan sacma sapan bir sav. sen kizina-ogluna, kendini korumayi, kendini uzmemeyi, sinirlarini filan ergenlikten baslayarak ogreteceksin, 18ine geldi bu, universitede okuyor catir catir sevisir simdi, dur ben bunu engelliyim, terbiye edeym diyemezsin.
özel hayat diye bir sey var, bu 5 yasindaki cocugun da var, 25 yasindaki kadinin da var. 5 yasindaki cocugun ozel hayatina karisma oraninla 18 yasindaki universite ogrencisi kizina karisma oranin elbette ki ayni degil. devletin sana haber vermesini istemek ne demek, bu nasil bir paronayaklik? sanki uyusturucu tacirligi yapiyor, yasadisi bir faaliyeti varmis gibi gostermek niye? kiz-erkek ayni evde kalinca cidden kotu bir seyler mi oluyor (ki kendim 3 erkek arkadasimla ayni evde kaldim 6 ay boyunca, 2 kere babam geldi ziyaretime filan, aklimizdan hic boyle seyler gecmedi yani, cok keyifliydi hatta), hadi bunlarin sevgili olduklarini varsayalim, ee? ayni evde kalinca noluyor yani, sonuc nedir, neyi ihlal ediyorlar da karisma yetkisini kendinde goruyorsun? edepsizlik ile kiz erkegin ayni evde kalmasi bir mi? her ogrenci evi ayni mi? ayni evde yasama mevzusu sadece evli ciftlere has bir sey mi, insan evlenince otomatik olarak edep sahibi mi oluyor, nedir?

bu durum babayi filan ilgilendirmez (cok cok ender durumlar disinda dedigim gibi), kizin-oglanin tamamen kendi sorumlulugundadir. o evlerde neler donuyor, hunharca sevisiyorlar, batili degiliz biz dogulu degerlerimize zarar veriliyor diye dusuneceginize bu ogrenciler nasil geciniyor, yurtlairn durumu nedir, ne yer ne icerler, dogalgaz-elekrik faturalarini odeyebiliyorlar mi, kredi-burs imkanlari ne derece gercekci diye dusunseniz, kizinizin cok daha hayrina bir is yapmis olursunuz.

yurtdisinda okuyorum, yari zamanli bir iste calisiyorum ama gecimimi babam sagliyor, maddi olarak ona bagimliyim yani. bugune kadar ondan majör bir sey saklamadim (ufak tefek seyler haric), basima bir sey gelse, biriyle dertlesmek istesem ilk onu ararim. beraber kabak koyuna tatile gitmisligimiz, karaormanlari filan gezmisligimiz var, oyle yakinizdir yani. fikirlerine cok deger veririm. bugune kadar da hic bir seyi yasaklamadi. (ergenlikteki sacma sapan seyleri saymiyorum)

ben sorunu şurada görüyorum, lütfen kişisel alma bir de ifade ediş biçimini:
- aynı yerde kalan kişiler illa ki sikmek siktirmek zorunda mı? yani hemcinsi olsa da bir süre sonra mesela erkekler birbirinin dibini mi dövüyor? bu nasıl hastalıklı bir bakış açısı?

ek olarak, bu "kızlı erkekli çok ayıp" genelleyici imasında o kadar büyük bir vebal var ki, bilhassa ahiret inancın varsa, aklın durur; altından kalkılmaz. kalkılamaz. sözlükteki başlıktaki ya da buradaki her şeyi okumadım ama şöyle bir göz gezdirince bile bu "kızlı erkekli kalıyüleer sevişyüüüler ahlaksızlııık" imasının işaret ettiği kaideyi bozacak o kadar çok istisna yazılmış, daha da vardır yani benim okuduklarım/aklıma gelenler dışında.

buradan çıkalım, reşitse kime ne? zaten "reşit" dediğimiz olay her şeyde kendi sorumluluğunu almanın yasal yaşı değil mi? o zaman işi komikleştirsinler ve reşit olma yaşını 21'e çeksinler mesela? nasıl? benim şahsi görüşüm "reşit" dediğimiz yaş 16'ya çekilmeli. nerden tutsan elinde kalıyor çünkü. ama farklı durumlar için farklı düzenlemeler olmalı, yani "x yaşında reşit" çok genelleyici bir şey, duruma göre örneğin bişey için 19 yaş, başka bişy için 16 yaş... ama genel yasalar karşısında reşit olma hali 16.

"ekonomik özgürlüğğünü ben sağlıyorum"a girersek, baba evinden ev hanımlığına geçen kadınlar köle yaşayıp köle mi ölecek? ekonomik özgürlüğünü ben sağlıyorum karışmaya hakkım var demek dünyadaki en en ahlaksızca tutum.

babanın dediği de yakınlığına/samimiyetine bağlı. "bilmek isterim" derken aklından geçenleri, kastettiklerini eğer o yaşa dek o "baba" yakınlığını hissettiremediyse asla bilemez, en azından evladından öğrenemez; hissettrdiyse de zaten bunun için ekstra bir çaba gerekmeyecektir muhtemelen.

kaynak olarak da, yani genel olarak şunlar olabilir:
laurence steinberg - ergenlik
john santrock - ergenlik
ayrıca gelişim psikologlarının teorilerini inceleyebilirsin, ergenlik-genç erişkinlik dönemini kapsayan.

abi bir de kabe de kızlı erkekli tavaf ediliyor, o da mı "muhafazakar yapımız"a ters? işte bu kafalar hacda bile kadınları taciz ediyor sonra.

sonra diyorsunuz ki komsuluk oldu, insanlar sitelerde oturuyor vs. amina koyim ben boyle komsunun. acik ve net.

ayrica kiz-erkek evde karisik kalirken anlamadigim bir nokta var. simdi bu karisik evlerde kalanlar sevgili ise bunlarin ogrenci olup olmamasinin bi onemi yok o zaman yani hic kimse evlenmeden beraber yasamasin demek bu.

eger obur turluyse yani kimse kimsenin sevgilisi degilse durum daha da fena, et beyinliler zannediyolar ki biz her gun 3 e 3 grup yapiyoruz, ev kerhane hatta. bu kadar sapiklik duzeyinde dusunce olamaz, olmamali, hastalikli bir dusunce bu. ev arkadasi lan o, kiz-erkek ne farki var.

Makina muhendisiyim genellikle mekanik grubu arkadaslar buyuk otellerin santiyelerinde is aradiklarinda. Ileride isletme sirasinda da calismak icin dusunurler. Mesela taksimde bir otel santiyesi demek ilerde taksimde calisma imkani devamli orda kalma imkani demek.

Top tier, 7 yildiz, ultra luks artik adina ne derseniz, bu tarz oteller pre opening 1 yildan daha da once genel mudur aliyorlar ve yavas yavas en az 1 yil oncesinden ust duzey idari kadrolarini kurmus oluyorlar (satis, ik, f&b director vs.)

Diger otellerde tahminen 1 yil onceden pre opening kadrolarini kuruyorlardir. Bilmiorum ne karar vizyon sahibi ve kurumsal olduklarini.

Otel'in büyüklüğüne, yıldız sayısına göre değişebilir bu durum. Örnek veriyorum. 3 yıldız 50 Odalı bir otel için İnşaat aşamasında Genel müdür, Teknik müdür ve Finansal durumu takip edebilen biri yeterli olabilir.

4-5 yıldızlı oda sayısı daha büyük olan oteller için daha fazla elemana ihtiyaç duyabilirsin.

bu kafa bana çok emekli yada hippi kafası olarak geliyor. yani bir şeyleri öğrenirsiniz elbet ama çok zamanınızı alır ve öğrenene kadar yersiz zaman geçer. hayal kurmak iyi güzel de, realist düşüncelere odaklanın derim.
çok da isterseniz, zora katlanırsanız bankadan kredi çeker gidersiniz.

www.helpx.net

2. ilana bi göz atın.

bankadan kredi çekip bilmediğiniz işe girmeyin. yani eğer bu bahsettiğiniz iş yürümezse, eski hayatınıza dönecek paranız olsun.
ama süper bir fikir, ben de balıkçı falan olmayı hayal ederim hep bi kasabada.

eminim bu tip yaşam tarzları bundan 60-70 sene sonra artık "hippi tarzı" olarak görülmeyecek, buraya yazıyorum.. "şehir hayatı"nın sürdürülebilirliği yok arkadaşlar. zaten şu anda da paramız yok, problem yok =) modern köleliklten de pek sıkıldık işin doğrusu.

ben şimdi tutup bunları tartışmayacağım kimseyle =) emininsel arkadaşın paylaştığı tarzda oluşumlar paylaşırsanız, çok memnun olurum.

Beckwith: ben de cnnturk'de benim anlattığım modelin çok daha uç versiyonunu yaşayan iki aile ile ilgili bir belgesel izlemiştim. bir ailenin küçük bir çocuğu bile vardı. her şeylerini, ama her şeylerini kendileri yapıyorlar. teknoloji ile en ufak bir bağları yok. ona rağmen benim izlediğim şeydeki herkes gayet mutluydu, hem de türkiye'delerdi.

ben bu kadar uç bir şeyden de bahsetmiyorum zaten.

edit: benim izlediğim ailelerden biri buydu evet. kızın suratındaki ifade "mutsuzluk" değil yalnız bence =) cidden "ermiş" gibi bir insan kendisi. röportajda öyle laflar etti ki, beni bu konuyla ilgili gaza getiren en önemli insandır diyebilirim..

Elinizde az birikmiş bir para varsa Türkmenistan, Azerbaycan gibi çok ucuz ülkeleri araştırıp da deneyebilirsiniz. Böylece az bir paraya oradaki düzeninizi kurmak kolay olur.

Şuna bir göz at (git: 680001)

permakültürü ve türkiyedeki grupları araştırın, misal marmariç.

bu tercihin çok daha aktif ve sert hali için (bkz: theodore kaczynski)

bu arada merak ettim bahsettiğiniz çifti, videosunu buldum.

tv.cnnturk.com

kendilerine ulaşmaya çalışsanıza, iki çift var sonuçta konuşursunuz nedir ne değildir diye. bu haberi yapan kişiyle iletişime geçip, oraya gidip görüş alışverişinde bulunabilirsiniz. tercihinizin eleştirilecek çok şeyi var bu arada ama soru farklı olduğu için pek girmeye gerek duymadım. fakat sistemi tanımamak saygı duyulacak bir şey olsa dahi, bu yolla sadece sistemi reddetmiyorsunuz, hayatın birçok alanından da, olanağından da kopmuş oluyorsunuz. bunu söylerken sadece teknolojiden bahsetmiyorum tabii ki. sistemin içerisinde olmamak ile hayatın çok ufak bir kısmından faydalanma konusunda inat etmek farklı şeyler.

tekrar söylüyorum: bizim o çift kadar "sert" bir kopuş istediğimiz yok. daha çok paylaştığım animasyondaki tip gibi olasımız var =) hani zamanla olabiliyorsa, o çift gibi de oluruz ama olabiliyorsa elbet.. teşekkürler herkese.

tamamen ticari ve kurumsal olmamis aile ciftlikleri var hala anadolu'da. eminim cogu ciftlik icinde yasayacak yatili ciftlik isi yapicak insanlar ariyordur. buralardan baslayarak tecrube edebilirsiniz belli bir sure belki 1 yil falan. hem is ogrenirsiniz hem de satip savmaniza gerek kalmaz. eger kivirabiliyorsaniz ve yasam size uygunsa sonra kendi isinizi yapip duzeninizi kurabilirsiniz.

Önce şunlardan başlasanız, belki ilham verir :

www.bugday.org

1- deodorant axe tercih etsem de işe yaramıyorlar. roll on çok daha iyi.
2- saç tipine göre değişir. bana çok iyi gelen senin saçına sıçabilir. deneyerek bulacaksın.
3- palmolive thermal spa çok iyi cdn.positive.com.tr

2. kesinlikle head&shoulders değil. sizin oraların markası 'tresan' var. o iyidir. h&s kepekleri götürür ama saçın da amına koyar yavaştan.

erkek olmasam da erkekler icin yaziyorum:
3. old spice komodo (cok cok guzel kokuyor ve oldukca kalici)

bakimli degilim de gene de cevap vereyim

1-adidas ice dive - enteresan bi his kullanip denemen gerek. bildigin nane yiyip soguk havada nefes aldigindaki his var ya onu hissediyorsun.
2-armagan hakli.

Bugün ilk kez kulandim h&s ve sacimi mis gibi temizledi ve yumusati. Bakam 1 ay sorna nasil olacak

axe africa iyi ama bond'un yeşili ondan daha iyi yeni keşfim.
şampuan head çok iyi elidorun mavi kutusuda iyi.

dus jelinin markasını unuttum panpa.

3 palmolive ylang ylang(mor olanı) hem çok güzel hem kalıcı

nivea silver protect.

nivea işi biliyor azizim !

1 ve 3. hangi parfümü kullanıyorsan onun deodorantını al bence. deodorant ve duş jeli setleri oluyor parfümlerin. böylece farklı farklı kokular birbirine karışmamış olur.
2. şampuan, senin saçına hangisi iyi geliyorsa.

deodorantta rexona uzerine yok deneyimlerime gore.
sampuan tresemme, almanyada var mi bilmiyorum.
jel dove sensitive skin.

1- Old Spice Bahamas

2- Kiehl's 1851 Fortifying Shampoo

3- Jack Black Shower Gel

niveadan başka işe yarayan deodorant görmedim.rexona dahil.hele parfümvari deoları koltuk altına sıkma bence çünkü hafif bi terle karışınca ilginç kokan insanlardan yapıyor direk.hani ter desen değil pislik desen değil.iyi bi koku da değil.değişik kokan insan kokusu böyle muhallebi gibi.hah işte öyle oluyor.

hele az roll on az deo sıkıyorum üst üste(ama az az sık yoksa cilde zarar.).mekanda koltuk altıma yumulan kızlar falan oluyor ara ara.

şampuan hala arıyorum.bioblasa çam terebentin kattım.onu kullanıyorum.şimdilik iyiyiz.

çok terleyen bi insan olduğum için duşjel beni paklamıyor.bildiğin hacı şakir hamam sabunuyla oluyorum.duşjellerini beceremedim ya da bilmiyorum aşağı atlıyo hiç köpürmeden falan sinir oluyorum.

2. markette satılanlar arasında saça en zararsız şampuan bebe şampuanı. dalin süper. her gün kullanırsanız kepek filan kalmaz.

deodorant için nivea'yı tek geçerim, duş jeli için palmolive'in thermal spası

kuzenin başkan olmuş.

yok lan o kadar parasi yok. bildigi halk adami, bagri acik kareli gomlegiyle konusmus :) tamam cemaat, komplo falan ele gecirmek istiyor fenerbahceyi, aziz ekibi de yedirmeyiz diyor ama ortada bir de bir suru davalik, karanlik olay var.

yok mu soyle ne azizci ne de cemaatci, gercekten vizyonuyla, durustluguyle fenerbahceyi duzluge cikaracak biri? fenerbahce de turkiye gibi kutuplasmis kendi icinde ve bence aziz oldugu surece bu kutuplasma ve komplolar devam edicek gibi geliyor.

Ali sen başkan Fenerbahçe sampiyon

kuzenin umarım "ben abd'de okudum ceoyum bikbik" diyen genco degildir. oyleyse uzuldum aileniz adına :)

O kadar ucuz ve hazimsiz degiliz :)

www.youtube.com

onu daha önceden yapmıştım zaten, hatta bir şişe parfümüme de el koydu sonra :)

foto albümü yapın

kiz guzelse paketle kizi gonder iste :)

sadece sizin fotoğraflarınızın olduğu bir albüm. tabii poz verirken ne giyeceğiniz size kalmış.

peynir gider.

ekşi yeşil elma, mandalin, tulum peyniri, kraker

acemmi'ye ek uzum, cilek ve brie.

çilek veya böğürtlen ve peynir.

Arkadaslar biraz da şarap önerin :) fiayat performansi da önemli

bu mevsimde sıcak şarap kesinlikle.zaten tek bi marka var sanırım suan.migroslarda da var 20 tl.onun dısında türkiyede fiyat performans oranı iyi şarap yok.portoda 3 euro olan harika şaraplar ülkemizde 60-70tlden baslar ne yazık ki, yine aynı olmaz.

ama cihangire yakınsanız eceabattan sarap getiren bi yer var, kendileri yapıyolar.750lik 30-35 tl civarı sanırım.denemek lazım.

vinkara'nınkiler f/p açısından iyiymiş.

kırmızı şarap alın bence. kavaklıdere yakut'un fiyat performans oranı çok başarılı.

yanına sert peynir olarak gouda peyniri iyi gider. en uygun fiyatlı ithal peynir.

ama beğenmeyebilirsiniz tadını. ilk defa yiyecekseniz o riske girmeye değmez. bu durumda da kaliteli bir eski kaşar öneririm. altın kılıç çok iyi.

yumuşak peynir olarak da civil peyniri öneririm. moova diye bir markanınki başarılı.

kraker de iyi olur.

kırmızı şarapla kırmızı et iyi gider. yemeğe göre şarap seçilir aslında. beyaz et, makarna, pizza filan yiyecekseniz beyaz veya roze şarap iyi olur (onlar soğuk içilir) ama ben şahsen kırmızı şarabı her şeyle içerim. yani, kişiye göre değişiyor.

balıkla kırmızı şarap olmaz bir tek.

karfurlarda var bu bi ama kesinlikle dene; sava. 10 tl. fakat f/p si çok yüksek. rozesi, beyazı, kırmızısı şeklinde büyükten küçüğe sıralayabilirim naçizane.

peynirle çogzel olur.

pınarbaşı, izmir'de 15 lira. karışık kuruyemiş, köpek öldürenin köpek kısmını sakinleştirecektir.

sıcak şarap istiyorsan kendin yapmalısın hele ki evdeyse ve misafirin varsa tav olur.
kırmızı şarap yanı peynir, beyaz şarap yanı hafif mayhoş meyve.

ucuz şarap istiyorsan marka veremem ama, aldığın şarabı 1 saat kadar dinlendir mümkünse geniş agızlı bir yerde ve dinlenme sonrası çok ince bir filtreden geçirerek (tülbent(böyle mı yazılıyordu la)iş görür) başka bir kaba al ki ucuz şarabın tortusu çok olur.

beyaz sarap olarak evin bir numaradir. sen sun ile karistirarak iciniz. yaninda bayat beyaz leblebi gurmelerin bir numarali tercihidir.

Kayra'nın öküzgözü-boğazkere'sini ben çok severim ama 2008 olmalı, 2010 falan içersen bi temiz söversin bana.. Fiyat da 35-45 tl arası değişiyor. Migros indirimi yakalayıp ucuzdan kapatmak lazım aslında..

iyiymiş valla kupon.

basılır.

6 mac biri kesin yatar. demedi deme :)

6 maç oynayacağıma içlerinden 2sini çıkarır, ikisine iy ya da iy/ms verirdim. yakın bir oranı daha az maçla, haliyle biraz daha yüksek tutma ihtimaliyle denerdim.
bir de hangi site bu? iddaa'dan yüksek oranlar...

bets10 hocam

6 maç çok olmuş, oranı baz alırsak..
Madem bunlardan eminsin ilk yarı oyna sadece ama 3 e falan düşür maç sayısını.

maçlar iyi leverkusen maçı en riskli maç ev sahibi takım kapanabilir,
ben basardım

basmis miydin panpa. leverkusen yatirmis :(

bvlgari aqva ?

paco rabanne invictus

Calvin Klein Eternity Aqua

dsquared2 - he wood rocky mountain wood

2-3 falan. evet.

2-3, bence gündüz daha güzel.

3 - 3,5 saat. Gece tabii ki daha güzel.

gece iskender kebapsa gündüz kereviz olabilir ancak.
gece cristiano ronaldodur, gündüz sabri.
gece mercedestir, gündüz tofaş.
böyle devam edin işte üşendim daha uydurmaya.

3-4 gibi yatıyorum.

ben de istiyorum sabaha kadar oturmayı ama malum okul var o saatlerde uyuyanlar napıyor ertesi gün merak ediyorum?

Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü'sündeki ilk denemeyi öneririm ben size: "Geceye Övgü".

normalde peder bıraksa sabahlayacam da uğraşmak istemiyorum hiç. genel olarak 2-3 bu aralar. 12ye çekmeye çalışıyorum. o kadar sabahladım, evet gece kesinlikle gündüzden daha güzel. sessiz çünkü her taraf ne yaptığını anlıyorsun daha rahat düşünebiliyorsun bence. sabah sabah çocuk sesleri falan ne ya

bir süredir 4-5 arası.
değiştirmek istiyorum, gündüzü d aha çok seviyorum ama sağlık problemlerimden ötürü keskin müdehaleler yapamıyorum.
biraz kendimi iyi hissetmeye başlayayım en çok 1-2 ye geçeceğim.

Gece daha güzel gündüzden, her şeyiyle. Hee yemek yemesi hariç.

Gece sakindir, karanlıktır. Gece senindir, güzeldir. Gündüz fazla seslidir, güneş gözünü alır, trafik vardır. Karanlıkta insanlar sana bakmaz uzun uzun.

Genelde 2 gibi yatarım. 1 ile 4 arasında değişir.

uyku saatim cok degisken. sabah 8 oglen 12 arasini pek sevmiyorum. geri kalan saatlerle bir problem yok.

bir gün öğlen 12 bir gün gece 5 her gün farklı saatlerde uyuyorum iş yüzünden bu kadar saçma bir şey olamaz:/

3 civarı

3

6 civarı. Gece daha huzurlu, sakin dolayısıyla daha güzel.

01.00 civarı. gece gündüze basar :)

5,5-6,5.

sırf keyfimden.

10-11. çalışmaya başlayınca işler çook değişiyor.

Saglikli bi insanin yapmasi gereken is yoksa uyumasi gereken saat bellidir...
Bide kilolusun uyumamaya devam edersen erkenden gocup gitme de...
Daha edebi ogretecektik ya...

6 civarı.

[email protected]

s soyadının baş harfi.

[email protected] olarak da kullanabiliyorsun. gmailde adresi aldıktan sonra istediğin yere nokta koyabiliyorsun.

ad-soyad-doğum yılının son iki rakamı

arada tire yok tabii. o sadece burada.

doğum tarihini ekleme de ne yaparsan ya. @godless frog mantıklı konuşmuş

adın_soyadın denedin mi?

soyadin_adin da olabilir underscore yazmani kabul ediyorsa

a.soyadin
adin.s
a_soyadin
adin_s

bunlari da denesene

soyadin+adinin bas harfi. guzel duruyor bence.

her ay 3-4x maaş harcamakla anlaşılmaz
bu işi yapanlar eve köye sığmayacak parayla takılıyorlar. illa bir yerde bankalarla, tapu kadastroyla işin oluyor :D

Yahu kim senin kara paranı nereden bilsin? Git avmye gönlünce harca. Sanki kimlik mi soruyorlar. Kaldı ki sen o parayı kendi banka hesabına yatırsan bile yanlış bir hareketin olmadıkça kimse bir şey demez. Deseler bile biriktirmiştim dersin, annemin bileziklerini bozdurdum dersin yani nedir ki.

Kara para aklamak milyon liraya falan ulaşınca gerekir. Senin kıytırık maaşın kimsenin umrunda olmaz.

skyler white tribine gerek yok (: soz konusu milyon dolarlar degilse dikkat cekecek bir durum yok.

miktarina bagli. nerden buldun tabi ki kalkmadi mantikli olun. oyle olsa su an kara para cenneti olurdu burasi. sen bugun nakit 100m dolari yatirsan bankaya 1 saat sonra maliye kapinda biter ya da yurtdisindan hesabina havale gelse. buyuk miktardaki paralar uluslararasi duzeyde kontrol ediliyor. ama kimse senin 3-5 maasinla ugrasmaz.

haber adi ustunde varlik barisi. eger o baris olmasaydi dedigim gibi maliye biterdi kapinda. ama bitmeyip vergi aliyor iste. vergisini aldigi icin de nerden buldun diye sormuyor.

litvaya'da erasmus yaparken tanıştığım ispanyol bir kızla, 2 sene sonra new york'ta, times meydanında karşılaştım. bildiğin plansız karşılaştık yani.

1. daha önce birlikte olduğum iki kişi onlardan sonra sevgili olduğum çocuğun en yakın arkadaşı çıkması. ve aslında sevgilimin beni daha önce o çocukla takılan bir kız olarak bilmesi.
2. hikayelerimi okuduğum bir çocuğun daha sonra hikayede anlattığım kızla başka bir ülkede denk gelmesi. anlattıklarımdan dolayı o hikayedeki kızın arkadaşım olduğunu anlaması. kızı baya tribe sokmuş yaptıklarını hayatını biliyorum diye.
3. ev arkadaşımın şu an ki sevgilisiyle daha önce internnetten konuşmuştum ve çocuk bana fotoğraf yollamıştı beni görmemişti ve şu an ev arkadaşımla sevgili bunu bilmiyorlar. söylesem mi bilmiyorum başka da kesin vardır

van'da liseden tanıdığım ve sonra hiç görüşmediğim bi arkadaşla isveç'in küçük bi şehrinde yolda yürürken karşılaşmam.

1. bir şekilde buluşamadığım sürekli ertelediğim bir arkadaşımı 3 günlüğüne gittiğim başka bir şehrin en kalabalık caddesinde üstelik gece karanlıkta gördüm.
2. fransada bir eğitimde tanıştığım almanyalı arkadaşımı beşiktaş iskelede gördüm; buraya yerleşmiş hiç ilgisi yoktu halbusi.
3. istanbulda yaşayan eski sevgilimi, gezi parkı olaylarında Hyde parkta gördüm; eğitim için londraya gelmiş.

belçika'da bir arkadaşımın doğum günü partisine gittim. öyle çok yakında değildik ama davet etmişti gideyim dedim. neyse partide kızın tekiyle konuşmaya başladık. kız benim fransa'daki yakın bir arkadaşımla aynı yerde çalışıyormuş.

işte ben fransa'da şu işi yapıyorum dedi. ben de aa benimde bir arkadaşım aynı işi yapıyor dedim. tam olarak ne dedi? anlattım. aa ben de aynısını yapıyorum dedi. hangi şehirde dedim. marsilya dedim. aaa ben de marsilyada çalışıyorum. ismi ne. ikimiz aynı anda özlem dedik. baya güzel olmuştu.

sonra kız döndükten sonra özlem'e anlatmış. özlem beni aradı, gülmekten ölmüş bir şekilde.

öyle işte.

lisedeki dil ve anlatim hocami(istanbul) izmir cesme'de tatil yaparken gormek. ayni plajda yuzduk hatta.
tatilden geldikten sonra cesme'ye yerlestigini ogrendim kendisinin. saygilarimi sunuyorum kendisine...

dünyadaki herhangi bir kişiye en fazla 6 kişi uzaktasın gibi bir teori vardı bkz. eksisozluk.com

lise arkadaşımla chicago'da shet mi shed mi akvaryumunda karşılaşmam. ikimiz de work and travel ile gelmişiz aynı şehirde çalışmışız gezmeye de chicagoya gelmişiz meğersem.

@feykalade ben onun 3 kişiye düştügünü duymuştum.

iki sene önce tanıştığım ve iki senedir en yakın arkadaşım olan kişiyle bambaşka bi yerde, küçük bi şehrin küçük bi ilçesinin hastanesinde 1 hafta arayla doğmuş olmamız.

work and travel yaparken tanistigim bir arkadasin dedesiyle benim dedemin evlerinin koyde yan yana olmasi. dedesinin lakabini anneme dogrulatip emin olmustum.

bir de bundan 9 sene once universiteye kayit yaptirirken sirada tanistigim ayni bolume kayit yaptiran bir arkadas vardi. yurtta tam ust katimda kalirdi. benim ilkokuldan, ortaokuldan ve dersaneden cesitli arkadaslarimla lisedeyken ayni siniftaymis megersem.

su anda fransa'da doktora yapiyorum. enstitude calisan insanlarin fotograflarina bakarken itir esen'e acayip benzeyen bi kizi gormustum. ofis arkadasim oldu. megersem onunla da dogumgunlerimiz arasinda 1 gun varmis. benden 1 gun buyuk hatun :)

gibi boyle sevimli tesadufler :)

lise 2. sınıf arakadaşım litvanya'ya erasmusa gidiyor ben de o yıllar da fransa' da yaşıyordum, paris'te buluşup gezecektik ama görüşemedik 1yıl sonra gökçeada'da denize girerken karşılaştık.

kuzenimle champs elysees de yolda karsilasmistik. onun da pariste oldugunu biliyordum ama ne telefon ne internet sene 98.

yazliktan bir arkadasimla brighton da bir gece klubunde karsilastim.

yine uzun zamandir gormedigim yakin arkadasimla copacabana da karsilastim. gerci tam karsilasmadik, bulustuk ama ikimizinde ayni anda orda olmasi ilginc.

casinodaki en sevdigim poker kurpiyeriyle singapur havaalaninda karsilastim. gerci ayni turnuvaya gidiyormusuz :)

hiç kimseye alma param kalmamıştı çok pahalıydı de.

not: zenginsen sıçtın

magnet veya shot bardağı al 3e 5e bitsin. yarım elma gönül alma.

benden en fazla her aileye birer tane buzdolabı magneti çalışır. çok özel dostum ahbabım olursa, o ayrıdır.

ben de tonla magnet, anahtarlık, çikolata getirmiştim.

valizimde yer yoktu de.

çikolata al 8 10 tane herkese verirsin. para bitti alamadım başka bir şey dersin.
hep öyle yaparım şahsen.

pişmaniye al

birisi ozel bir siparis vermedikce (onun da parasini almam) cekirdek ailem harici kimseye bir sey almiyorum. abime turkiyede bulunmayan bir viski, anneme yoresel incik boncuk, babama da kirtasiye ye merakli, yoresel ya da degisik ufak bir hediye alirim. ne getirdin diye sorana kendimi getirdim diyorum her seferinde.

Gumruge takildi sokamadim de.

o baloncuklu naylonlara sarıyorlardır.

o tablo, heykel falan yapistiriyorsun cikartmani sergide sonra veriyorsun adresini onlar gonderiyor kapina kargoyla. senin baloncuk kullanmaktan baska sansin yok.

dezenfektan olarak kullan. cok icilesi bir sey degil bence.

alkolle aran yoksa satabilirsin ama içmek istersen sek içmemeni tavsiye ederim içimi güzel değil..

lavabo açıcı olarak kullan

Basinin gozunun sadakasi olsun, fakire fukaraya garip gurebaya dagit

İzmirdeyim alıcı ödemeli gönder bana fiyatta anlaşalım..

bence rezalet bir içki, aaa nasıl içtik modunda övenler dışında içilebilecek bir yanı yok ama kokteyl yapıp içine katabilirsin...

bana ver

www.originalabsinthe.com

şişe açılmadıysa bana sat.

İçilme şekillerini öğren iç gitsin. Hatta bir arkadaşını da al yanına bir dünya olursunuz. İçmek istemiyorsan eğer sevabına bağışla birine.

Elbette bana vereceksin :)

ic tabi. delikanli ol sek ic su bardaginda. oyle seker eritme falan bozar bizi. ciddiyim bu arada. bi de yalniz icme tabi cagir arkadaslarini :)