Giriş
(28)

Biz diğer milletlerden tarihi eser çalmış olabilir miyiz?

birmilyonunvarmi
Twitterdaki british museumla ilgili bir paylaşıma türk bir hesap bizden şu şu eserleri çaldınız yazmış. Altına da diğer milletler başta araplar olmak üzere en büyük hırsız sizsiniz falan yazmışlar. Var mı bizim de öyle bir durum?
Twitterdaki british museumla ilgili bir paylaşıma türk bir hesap bizden şu şu eserleri çaldınız yazmış. Altına da diğer milletler başta araplar olmak üzere en büyük hırsız sizsiniz falan yazmışlar. Var mı bizim de öyle bir durum?
0
birmilyonunvarmi
(27.09.24)
türkiye'deki tarihi eserlerin %90'ını yunan rum ermeni arap vs inşa etti. sahipleri onlardı, kılıç zoruyla ellerinden alınana kadar. bu bence gayet yeterli.

bergama zeus sunağını inşa eden grek kültürünün devamı olan roma-germen imparatorluğunun bu sunağı bugün üzerine "x x'i seviyor", "çare sarıgül" ayarındaki sprey yazılamalarından kurtarmasına mutluyum mesela.
ayasofya kapısı da gitseydi yemeselerdi :D

not:
doğrudan sorduğunuz mantıkla mesela iskender lahdi en meşhuru olabilir. lübnan'dan kazılarak getirilmiş. eser nereden çıkarıldıysa oraya aitse o gidebilir.
0
patronaj1
(27.09.24)
spesifik bir ornek bilmiyorum; ama o topraklara hukmettigi icin sahip olmak farkli, gidip ulkeden calmak farkli seyler. british museum'da bizden alenen calinan seyler var. once o ayrimi yapmak gerek. bizdeki yunan, bizans, roma eserleri hep bizim cografyaya ait seyler.
0
buenosdias
(27.09.24)
Sanmıyorum fakat bu bizim çok ahlaklı olduğumuzdan değil, coğrafi olarak medeniyet doğuda zengindi ürünler doğu coğrafyasındaydı, ikincisi de avrupa devletlerinin yeraltı kaynakları, casuslukla karışık arkeoloji konusunda daha önce uzmanlaşmış olması bunun üzerine yöntemler geliştirmesi
0
grimavi
(27.09.24)
suriye ırak ve kutsal toprakları ingilizlere kaybederken, onların eline geçmesin diye şaapmış olabiliriz biraz. hani şu kutsal emanetler var ya :)
0
pascha d
(27.09.24)
yav he he. rumlar ermeniler rahat dursaydı biz hala beraber yaşıyor olurduk. kendileri çeteleşip sivilleri katlettiler, haliyle def edildiler. biz kimsenin memleketinden gidip bir şey çalmadık, çalacak gücümüz ya da vizyonumuz yoktu zaten. kendi toprak sınırlarım içinde kalan da benim oluyor haliyle. rumlar yunanistanda yıktıları osmanlı camiilerinin hesabını versin önce bu kadar tarihi eser hırsızlığı konusunda hassassa.
0
titanyum22
(27.09.24)
Devlet eliyle pek olmamıştır, Osmanlı böyle şeylere o kadar ilgisizdi ki Mısır'ı aldıklarında mesela padişah bir tane adamı görevlendirip "git şu piramitleri bi incele şu Sfenks'e bi bak bunlar ne sikküm şeylerdir" dememiş mesela ya da getirtilebilecek parçaları getirmeye tenezzül etmemiş zira böyle yapılar şirke girdiği için günah sayılırdı, bakınız Pargalı İbrahim Paşa sarayının bahçesine 2 tane heykel diktiği için ismi putpereste çıkmıştı, o nedenle böyle çarpma çırpma olayının olacağını sanmıyorum çünkü hem ilgilerini çekmezdi böyle şeyler hem de inceden günah kabul edilirdi, İskender Lahti'ini de artık 19. yüzyıla gelindiğinde bulunup müzecilik merakı nedeniyle muhtemelen Osman Hamdi Bey'in özel çabasıyla gelmiştir İstanbul'a, Kutsal Emanet'ler de Mısır alınarak el değiştiren Hilafet'in temsili olduğu için getirilmiştir, yoksa devletin böyle bir sanat gaspı yapma gibi bir icraati pek olmamış, onun dışında Anadolu'daki eserleri de zaten coğrafi olarak bu topraklar ele geçirildiği için mecbur sahip çıkılmış yoksa isteseler merakları olsa Yunanistan'dan Akropolis'i söküp koyarlardı Sultanahmet'e.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(27.09.24)
merhaba. istanbul arkeoloji müzesinde şu an bizim toprağımız olmayan lübnan, mısır gibi ülkelerden gelen lahitler var. eserler getirildiği zamanda ülkeler osmanlı imparatorluğu yönetimi altındaydı. yani patronaj nickli arkadaşın bakış açısını hatalı buluyorum.

osmanlı için tarihi eserler hiç önemli olmadı ki. bu bilinç yoktu. ne var ne yoksa isteyen herkes aldı götürdü, karşılığında demiryolu falan yaptılar.

açıkçası şöyle oldu mimar mühendis yolladılar, keşifler yapıldı işaretlendi, şuraya sizin için demiryolu döşeyelim ama yol boyunca sağında solunda 3-5 km neye denk gelirsek alırız tamam mı dediler, biz lan 2-3 taş için ayağımıza gelip yalvarıyolar diye düşündük.

yunan, ermeni, rum, araptan kılıç zoruyla biz bi sey alıp getirmedik. hatti, hitit, sümer, babil zaten burada yaşamışlardı. küçük asya da zorla felsefe yapın lan bize denmedi, ülkeler el değistirdi, bize kalan topraklarda inanılmaz zengin.

british museum un girişinde knidos aslanı var (götürülurken fotografları mevcut o kadar yakın zaman), efsane değil cevat sakirin aldığınız eserler bodrum'um mavisine kavuşsun dediği bodrumdan götürülen onlarca eser var. ingilizlerin kendi topraklarına ait eser sayısı yüzmilyonlar içinde binleri bulmuyor, bunlarında çoğu işgalci vikinglere ait. ( buraya kadar okuyan arkadaşlar için alakalı film önerisinde bulunabilirim "the dig")

Ingilizlere tek kırgın biz değiliz bakınız marvel youtu.be

yunanistan, koca kıta komple afrika, biz yıllardır geri istiyoruz. özellikle yunanistan hemen her hafta kendi eserleri önünde bayrak açıyor (helal olsun)
bunlar kendi iclerinde hırsızlıkla falan cebellesti. Ebay de Bodrum1966 nickli bir müze çalışanı çıktı mağdur oldular.

günlerce bu konuda konuşabilirim sanırım. Ne Türkiye Cumhuriyeti ne Osmanlı kendi toprağı olmayan bir ülkeden bir eser alıp getirmedi. Keske öyle bi gücümuz olsaydı da patlatılan afganistanda ki buda heykellerini, suriyenin palmirasını koruyabilseydik gözümüzün önünde canlı yayında gitti.

kişisel en üzüldüğüm calınan "stargazer"lar. çanakkaleden amerika'ya götürüldüler, bizden olduğunu kanıtladık yıllardır gelmedi. merak eden olursa google "guennol stargazer".
0
libertine
(27.09.24)
bugün dünyadaki ülkelerden kaçı tarihin doğuşundan beri bugün olduğu yerdeydi ve hiçbir yer fethetmeden bugüne geldi? toprak fethetmek ne zaman doğruydu ne zaman yanlıştı ayrı konu ama herkes yaptığı veya yapmaya çalıştığı için o zamanın normaliydi bu, soru açık ve net şekilde eser çalmaktan bahsediyor diğer konu apayrı bir tartışma.

onu geçersek araplar dediyse kutsal emanetler için demiştir başta. osmanlı dönemi özellikle dini açıdan kıymetli şeyler oradan alınıp istanbul'a falan getiriliyor doğal olarak. mezopotamya coğrafyası, kuzey afrika ve suudilerden almışızdır bir şeyler o dönemler tarihi açıdan zengin topraklar neticede. ancak ingilizlerle bu konuda yarışabileceğimiz bir durum yok. bizim herkesten çaldığımızdan fazla sırf ingilizlerin bizden çaldığı eser olabilir. ingilizlerin olayı sadece fethettiği yerlerden merkezleri britanya'ya eser toplamak değil baya özel olarak gidip eser çaldıkları da çok.
0
semaforo de medianoche
(27.09.24)
kutsal emanetler için diye düşünen arkadaşlara sormak istiyorum. arkadaşlar bu eserler türkiye de yaşayan bi kesim için kutsal. suud, vahhabi, şii için kutsal emanet hangisi? güya musa nın değneği/sopası var zaten gerçek olsa israil bizden seve seve alır, kimse iplemiyodur. türkiye de baskın din sünni hanefi, arap ülkelerinde kutsal emanetler kutsal değil ki. sakal, hırka ya kıl', tüy'e tapmak şırk. topkapı da hangi arap ülkesinin bize geri verin dediği kutsal bi emanet var?
0
libertine
(27.09.24)
Gunumuz turkiye sinirlari icinde bulunduysa bizimdir, yunan rum ermeni arap vs olmasi beni baglamaz. kilic zoruyla evet, bunun bedeli de binlerce insanin caniyla odenmis.

bizim de muhtalif ulkelerde yapilmis eserlerimiz var, binayi vincle kaldirip getirin diyor muyuz? Adamlar savasmis almis. Eserleri istiyorlarsa dalarlar, gucu yeten devirir alir.

Ha eser su anda bizim sinirlarimiz disinda olan bir binaya, kalintiya vs aitse geri verilmeli, orasi baska. Zira dunya mirasi diye birsey var, hersey yerinde guzel.
0
cooperr
(27.09.24)
Bizim türklerin tarihi esere ilgisi yoktu ki eser çalsın. Anadolunun birçok yerinde roma dönemi eserler var ama zaten bizim anadolu köylüsünün umrunda değil bunlar. Belki kutsal emanetler vardır o başka.
0
komando kani var bende
(27.09.24)
@libertine: o eşyaların adı senin benim veya herhangi bir arabın kutsal bulup bulmamasından bağımsız "kutsal emanetler" veya "mukaddes emanetler" olarak geçiyor literatürde, ingilizcesi de sacred relics. osmanlı dönemi halifeliğin alınmasıyla birlikte istanbul'a getirilen eşyalar. bugün bir arap onu bizden aldınız diye sinirlenir sinirlenmez onu bilemem ama başka topraklardan çaldığımız en meşhur eserlerden biri bu. sorulunca ilk aklıma o geldi benim. iskender lahdini bilmiyordum mesela öğrenmiş oldum burda.
0
semaforo de medianoche
(27.09.24)
Bu arada biz Kutsal Emanetler'i Araplardan almadık Memlükler'den aldık, Memlükler de Türk bir devlettir ki resmi ismi ed-Devletü't-Türkiyye'dir.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(27.09.24)
araplarda kalsa kutsal emanetleri ya yakar ya satarlardı. canım sahabe türbelerini yıktı adamlar bidat bahanesiyle. asıl amaçları osmanlı izini yok etmekti. araplar bu konuda konuşması gereken son topluluk.
0
titanyum22
(27.09.24)
Tarihimizi asla çalmayla, sömürmeyle, soykırımla değil tam akisine yardımlaşma,özveri ve Allah celle celaluhu rızasını aramayla yaşamış vicdanın sesi olmuş bir milletiz. İnsaflı olan yabancı araşyırmacı ve tarihçiler de bunu belirtir.

Hırsızlık olmuşsa da bu resmen devlet eliyle değil, sorumlu kişilerin kendi yaptıkları bir şey olarak düşünmek lazım.

Bizden Batı'ya gidenler veya Avrupa'nın bu konuda ne olduğu zaten belli.
Diğer yandan düşünmemiz gereken ise bizden dışarı gidenler ne şekilde gitti?
Konu bazı kaynaklarla ele alınmış:
www.haksozhaber.net
0
diyecevaplandı
(27.09.24)
"Bizden Batı'ya gidenler veya Avrupa'nın bu konuda ne olduğu zaten belli"

Bizden batıya gidenlerin çoğu aslında gizli saklı çalıntı değil, ingilizler bunların değerini biliyor ve osmanlıya soruyor, osmanlı paşaları ve valileri tamamen bilgisiz olduğu için istediğinizi alın götürün diyorlar umursamıyorlar

Hani meyve bahçesi olan dayı girin bahçeden poşet poşet toplayın helal olsun der ya onun gibi davranıyor osmanlı valileri tarihi eserlere
0
grimavi
(27.09.24)
@Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet: burada eserlerin çıkış yerlerinden başka topraklara götürülmesi konuşuluyor. bildiğim kadarıyla kutsal emanetler islam peygamberlerinin eşyalarını içeriyor, gene bildiğim kadarıyla bu peygamberlerin hepsi arap yarım adasında veya kuzey afrika taraflarında yaşamış ve günümüz türkiye'sinin sınırlarında hiç bulunmamış, etnik köken olarak da türklükle alakası olmayan (çoğunlukla arap) insanlar. yani "kutsal emanetler"e araplara ait denilebilir bu durumda. memlüklerin yönetici sınıfının türk olmasının bu konuyla pek ilgisi yok. ayrıca memlüklerden alındığı bilgisi de çok doğru değil, halifelik abbasilerdeydi ve son zamanlarında abbasi halifeliği memlük devletine sığınmıştı. yavuz sultan selim memlük devletinin yanında bir arap devleti olan abbasi halifelğini de yıkarak halifeliği ve kutsal emanetleri devraldı.
0
semaforo de medianoche
(27.09.24)
Kutsal Emanetler Araplara ait kültürel bir miras ya da bir tarihi eser ya da benzer bir eşya değil, yani Araplara ait değil; İslam dininde Halifelik diye bir kavram var ve Kutsal Emanetler de Halifelik kimdeyse onun tasarrufunda olan sembolik eşyalar sadece, bu eşyalar da Halifelikle birlikte bize geçti ve sonra bu kurum lağvedilince burada kaldı, bu emanetler de Arapların değil İslam dininin özelinde olduğu için bu eşyaların Araplara ait olduğunu ve onlara verilmesi gerektiğinini düşünmek gereksiz oluyor.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(27.09.24)
"Osmanlı böyle şeylere o kadar ilgisizdi ki Mısır'ı aldıklarında" :DDD
osmanlı mısırı aldığında müzecilik diye bir şey yoktu

anadoluda ırakta şamda hicazda balkanlarda eserleri türkler inşa etti, bu işin ruma ermeniye kalması sonraki mesele

kutsal emanetler arap emanetleri değil, bu din arapların değil, bu replik tivitıra ait, sinyaller karışmasın

osmanlı mısırı aldığında, zaten mimari ihtiyacını görecek tekniğe sahipti
piramit=mimarlık beginner
cami=mimarlık proficieny

osmanlı mısırı aldığında ne yaptığına dair bir kayıt var mı da konuşuluyor, yoksa sallıyor mu konuşanlar?

osmanlı, mısırdan elit aileleri ve alimleri zorla getirdi, bu bilgi bende var, elit aile getirdiyse mimari teknikleri, savaş tekniklerini de incelemiştir

o gün mısırın fende fizikte osmanlıyı ileriye atacak bir şeyi yok
miladi -10- senesindeki iskenderiyeden sözetmiyoruz, koca imparatorluktan sözediyoruz

"zira böyle yapılar şirke girdiği için günah sayılırdı"
tüh ya keşke osmanlı da bunu bilseydi, sultanahmet meydanında yılan başlı sütun var, ileride melek figürlü dikilitaş var. yüzyıllarca şirke girdiler girdiler çıktılar
0
lambırcek
(27.09.24)
Bro anlamadığın her şeyi sana büyük bir sabır ve mutlulukla anlatırdım ama senin anlaman için muhtemelen köy kahvesinin bir tık altında anlatmam gerekeceği için konuyu o kadar düşürmek istemiyorum ya kusura bakma, piramitle cami karşılaştırmandaki potansiyelin bende böyle bir izlenim oluşturdu kusura bakma, belki başka bir duyuruda :) Ayrıca o proficieny değil proficiency olacak.
0
Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet
(27.09.24)
@Kaleci Saçlı Yırtıcı Forvet: bugün bizim tarihi eser diye müzelerde gördüğümüz bazı şeyler de eski inanışların çeşitli kutsal kalıntıları (sacred relic). her tarihi eser bir sacred relic değildir ama her sacred relic bir tarihi eserdir aynı zamanda. bunlar araplara geri verilmeli diyen yok ama nasıl ingilizler truva'dan çıkan eserleri bizden çalıp müzelerinde sergiliyorsa bizim de bunları araplardan iradeleri dışında aldığımız (yani çaldığımız) bir gerçek.
0
semaforo de medianoche
(27.09.24)
türkiye de türkler olarak karar verilememiş gibi duruyor. kuzey afrika berberiydi, mısır kıptiydi adamların kimlikleri çalındı hepsine arap diyoruz. türkiye cumhuriyeti ya da osmanlı imparatorluğu, kendi toprağı olmayan olan hangi ülkeden neyi "çaldı"? hangi müzede, eserin ismi ne? standart bizim dıger ülkelere yaptığımız başvurular gibi o sakal kılı, şu hırka bizim topraklarımıza girildi, haberimiz yokken çalındı diyerek bir başvuru duyan var mı? kutsal emanetleri verelim hadi kim istiyo anlamadım? bizden başka kimin için kutsal? kabe anahtarı, örtüsünü, sakalı, hırkayı kutsal sayıp geri hangi arap ülkesi istiyor? sünni eğlencesi, mustafa armağan yazısı paylaşan adam var. nesi kutsal? arap görse müzede kıl tarihi eser mi der, israil musa nın sopası türkiye ne alaka der, kutsal emanet ne? ingilizcesini yazmış sağolsun arkadaş relic ne bilmiyoduk aydınlandık.

bizim aldığımız eserleri aldığımız zaman aralığında aldığımız topraklar bizim toprağımızdı.
0
libertine
(27.09.24)
@ libertine
sevmiyor olabilirsin
Mustafa armağan diye biri hiç mi doğru söylemez?

Mesela,
İsmail Saymaz da bana yakın biri değil ama arada bir doğru konuştuğu hak verdiğim konuşmaları var.
Hatta bir konuşması vardı geçen günlerde. Kendin dinlesen "montaj" dersin sanırım.

Körü körüne tamamen reddetmekle olmuyor.

Araplar için de, kutsal emanet kutsal emanettir.
İslam'ı temsil eden her devlet için bunlar çok önemlidir.
Bunlar sıradan birilerinden kalan eşyalar değildirler.

@semaforo de medianoche
biz onlardan çalmadık.
Bunlar bize kaldı.
Çalmış olsaydık ( ki zaten öyle bir şey yok) daha başka sözde zulüm ve haksızlıklar yapmış olduğumuz da sıralanırdı.
(Sözde ermeni katliamı mı ?
Öyle bir şey de yok.)

Neyse konu uzun böyle şeyleri inançla birlikte anlamak lazım.
"Araplardan çaldık veya aldık" demek konuyu gereksiz yere taşır.

İslam'da ırkçılık yapmak yoktur.
İslam olmadığı anda Arap, Türk. Kürt.. diye birilerinin ayırması veya parçalaması kolaylaşıyor.
Dikkat etmekte fayda var.
0
diyecevaplandı
(28.09.24)
mustafa armağan'ın yazdığı yazıyı okudum. hiç şaşırmadım. müzeciliği başlatan adamı batı hayranlığı ile suçluyor. bomboş bok atmak.

tekrar soruyorum abiler hepiniz yetkili birine benziyorsunuz, aga kim istiyor sakal kılını, hırkayı? bin farklı fraksiyon var, sünni hanefi olarak burada kutsal diyolar ama kim umursuyo? Kipti arap mı istiyo, hanbeli, şafi, şii, caferi, nusayri, suud, hurufisi boku pusurü kimin için önemli? boko haram verin bize yakacaz mı diyo? kim umursuyo?
hangi müzede neyi sergileyecekler? muhammed in evinde klima var şu an. arabın ne tarihi hassasiyeti olabilir?

islam ırkçılığın ta kendisidir. arap, türk, kürt birbirlerinden ayrı insan topluluklarıdır. arabın empoze edebildiği kültürüne islam denir.
0
libertine
(28.09.24)
@arbre yolladığın makaleyi okudum teşekkür ederim. açık açık ingiltere ve fransa en çok müslüman bizim tebamız öyleyse bizim söz hakkımız var diyerek fahri paşa isminde kim, nereli olduğu bile belirtilmeyen bir adama söz hakkı tanımışlar. Bu arap eleman medineden peygamberin ıvır zıvırını aldınız demiş, Şükrü Paşa da kim tanımıyorum ama helal olsun, tam olarak Halife bizdik, hilafet bizim istediğimizi alırız, demiş sonra susmuşlar. Fahri paşa kimdir, nerenin arabı makale belirtmiyor. 1917 de almış cevabını tekrar soru sormamış. siz de aynı cevabı resmi evrakta okuyabilirsiniz. benimle paylaştığınız için teşekkür ederim.

nerenin arabı bu emanetleri nerede sergilemek için geri istiyor beni aydınlatırsanız çok sevinirim.
0
libertine
(28.09.24)
@kaleci
itiraz yok tabii, sataşma var :D

baya baya,
piramit büyük, turistik, avrupa övüyo=iyi
kafasındasın, bilmediğin konuda bilmediğinin de farkında değilsin. bu ezberlerin yeri facebok. gramer hocası çıkagelsin.

artık sana değil bi gören aklı selim çıkar da tartışırız diye yazıyorum

piramit: primitif mimari-mühendislik tekniği, yığılarak yükselen yapı
bkz 2-3-4000 sene öncesi, bkz mayalar

cami: ileri teknik, kolonların üstünde yükselen yapılar
bkz o günden bugüne kolon kirişle yükselen yapılar

Yavuz sultan selim mısırı fethettiğinde ordunun başındaydı
gözüyle gördüğü ülke için "git bak bakalım ne var ne yok" demediğini iddia ediyorsun
psikoz başlangıcı mı, yoksa sıkıntın Yavuz'la mı?
0
lambırcek
(28.09.24)
Osmanlı, o dönem kendi egemenlik sınırları içindeki eserlerden istanbul'a nakletmiş. Mesela, o dönem lübnan'da bulunan lahitler, istanbul arkeoloji müzelerinde. Yoksa, ingiltere gibi kendi egemenleğinde olmayan yerlerden taşıma yok bizde.
0
abbabaabbaababbabaababbaabbabaab
(28.09.24)
Cevapları çok sevdim ancak bi kaç tanesinde “Avrupalılar çalmadı, biz verdik şeklinde yanıtlar var”. Buna ekleme yapayım. Bu tamamen doğru değil, kısmen doğru.

Mesela Çanakkale’deki Truva müzesinde Truva çalışmalarını başlatan, devletten izin ve yardım alan, eserleri çalan çalarken yakalanan, yargılanan, siyasi olarak da bizi uğraştıran birinden bahsediyor. Her hırsıza müze yapılacak değil ya, bu kili gibi kimler vardır.


Tarihi eser hırsızlığı konuşunda Avrupalıların yanına yaklaşamayız.
0
biseysorcaktim
(28.09.24)
(18)

Ülkedeki suç olayları psikolojinizi etkiliyor mu?

norules
Güçlü kuvvetli adamım ama buna rağmen geceleri sakin, tenha ara sokaklarda yürürken bir tedirgin olmaya başladım artık. Her an her şey başıma gelebilir gibi bir psikoloji hakim.Ülkede her gün manyak manyak adam vurmalar, bıçaklamalar, cinayetler, gasplar vs. gırla gider oldu. Belki de hep böyleydik
Güçlü kuvvetli adamım ama buna rağmen geceleri sakin, tenha ara sokaklarda yürürken bir tedirgin olmaya başladım artık. Her an her şey başıma gelebilir gibi bir psikoloji hakim.

Ülkede her gün manyak manyak adam vurmalar, bıçaklamalar, cinayetler, gasplar vs. gırla gider oldu. Belki de hep böyleydik ama artık mobese güvenlik kameralarının artmasıyla daha somut bir şekilde haber olarak karşımıza çıkar oldu bunlar.

Etkileniyor musunuz ülkedeki bu tip artan suç olaylarından?
0
norules
(27.09.24)
evet etkileniyorum ama sokakta gezmeme derecesinde değil. sadece kimseye bulaşmamaya, tartışmamaya çalışıyorum.. zaten insan sevmediğim için çok zor olmuyor.
0
matilda
(27.09.24)
Etkilenmiyorum diyen yalan söyler. Mesele bununla nasıl başaçıktığımız sanırım. Genel eğilim ise daha kapanık ve korumacı olmak. Sorunu çözmeye yönelik motivasyon yok gibi.
0
prole
(27.09.24)
geceleri mümkünse arabayla geziyorum
0
telliahmet
(27.09.24)
çok etkileniyorum.
0
screamshot
(27.09.24)
Etkileniyorum tabii ki, etkilenmemek mümkün mü.
Ben şu an metro beklerken bile arkadan gelip insanları metronun altına itenlerin videolarını hatırlayıp duvara yanaşıyorum.
Yüzde yüz haklı olsam bile haksızlıklara sesimi çıkaramıyorum, göz devirip geçiyorum.
Akşam eve dönüş saatim geçse mutlaka taksi paramı ayarlayarak hareket ediyorum.
0
mutekebbir
(27.09.24)
Bu tarz haberler genelde operasyon öncesi köpürtülüyor, sonra bir anda kesiliyor.

Akp-mhp kavgasının artçı şokları bunlar. Mhp, yargı kanalında çok güçlü. Muhtemelen yakında "bak halk böyle istiyor" diye bir operasyon yaparlar, bir kaç tane baskın ve tutuklama haberi yaparlar, hepsi unutulur.

Çok endişelenmeye gerek yok. Kimseyle çok gerekli olmadıkça dalaşmayın, ortalık polisten ve yargıdan korkmayan, kaybedecek bir şeyi olmayan, bir yerlerde dayısı olan insanlarla dolu.


.
0
kartallar yuksek ucar
(27.09.24)
Ülkede insan tipolojisi ve mantalitesi değişti bence suç normalleşiyor hatta övgü alıyor. En ufak bir uyuşmazlık öldüresiye kavgaya dönüşüyor. Organize suç çeteleşme zaten tarihin en vahim seviyesinde.
Kurallara uyan sıradan bir insan olarak her gün sabır çekip geçiyoruz.
Kendimi geçtim ailem için endişe etmemek mümkün değil.
0
anon1m
(27.09.24)
evet etkiliyor. kaygı durumumu stabil tutmaya çalışıyorum. ayrıca sadece fiziksel saldırılar değil ki, daha iki gün önce ofis arkadaşımızın annesinin bütün birikim hesabı boşaltıldı, üstüne iki farklı bankadan yüksek tutarlarda kredi çekildi. o ağladıkça bizimde moralimiz bozuluyor ve stres yaşıyoruz hem şahsi hem şirket hesapları için çünkü savcılık, banka her türlü işlemi yaptılar ama o bankadan hiç sonuç alabilen olmamış.
0
Phoebe
(27.09.24)
heryer kalabalık, kaba insanlar, mutsuz insanlar, trafik sesi, haftasonu doğru düzgün gidebileceğin konsept cafe veya etkinlik yok, sahil kalabalık, flirt etmek imkansız herkes sağlıksız beslenmekten ödemli gibi, güvensiz sokaklar, düşük gelir...

ben şahsen türkiyede hala nasıl yaşıyorsunuz şaşıyorum.
0
plastic_angel
(27.09.24)
Bütun haberlerde iyi olan kisim belki yuzde 5 falandir.Acunun haberleri tv sine koymama nedeni de buydu galiba.
0
essoist
(27.09.24)
Etkileniyorum.

Mesela, kadın kaldırımda yürürken adamın teki geliyor kadına yumruk atıyor. Gerilmemek mümkün mü? Yolda yürürken sürekli etrafı kontrol ediyorum. Yanımda kim var, arkamdan kim geliyor? diye.
0
rock n roll
(27.09.24)
Geleceğin çok daha karanlık olduğunu, üstüne bir de beslenme sorunu yaşayacağımızı düşünüyorum.
Evden çalışan ve maddi sorunu olmayan biri olarak, yeterli bahçesi ve panik odası da olan bir dağ köyü evinde minimal bir yaşam hayali kurmaya başladım.
0
Mirket
(27.09.24)
90 larda mafya vardı. Ama sadece mafya mafyalık yapardı. Şimdi bu halka sıçramış durumda. Ufak ufak mafyalaşmalar var. Bence endişe verici. Kimse konuşmuyor ama bireysel silahlanma çok fazla.
0
ferenc
(27.09.24)
Tv ve haber izlemiyorum
0
Zetnikov
(27.09.24)
adam vurma bıçaklama cinayet, ne kadar da türkiyeye uzak şeyler oysa
sorun yanlış
medya psikolojinizi etkiliyor mu diyecektin, tivitırı reelsi shortsu bırakacaksın
herifler hit almak için en rezil şeyleri bulup yaymakta beis görmüyor
geçen hürriyet gazetesinde 5inci kattan yere düşen 6 aylık bebeğin yere çarpmadan hemen önceki fotoğrafını gördüm
0
lambırcek
(27.09.24)
eskiden çok etkilerdi, artık pek etkilemiyor. çünkü,

1) ana akımı geçiyorum güya özgür platformlar bile belli kişilerin/grupların kontrolünde çoğunlukla. istedikleri gibi basıyorlar haberleri. iddia ediyorum bugün bir deney yapılsa, atıyorum türkiye'deki medya patronları zort partisine seçim kazandırmak için işe koyulsa o parti bir sonraki seçimlerde en kötü ihtimalle barajı geçip koz sahibi olur, en iyi ihtimalle tek başına iktidar.

2) haberlerde gördüğümüz şeyler adı üstünde "haber" niteliği taşıdığı için orada. bu ülkede 85 milyon insan her gün uyanıyor, yiyip içiyor, yaşıyor vs... evet keşke daha az olsa ama şurada birisi vurulmuş, şurada şu ölmüş filan bunlar ülkenin güvenlik düzeyini gösteren veriler değil. sen karadeniz'in bir ilçesinde yaşıyor olsan, sosyal medya-televizyon pek kullanmasan belki bunların hiçbirinden asla haberin bile olmayacak misal.

ülke sıkıntılı durumda, bunu asla reddetmiyorum. çok fazla problem var. bu tabii ki huzursuzluğu, suç oranını vs. bazen insanın kaçınamayacağı şekilde arttırıyor.

ama genel olarak medyadaki tabloya göre pozisyon almıyorum şahsen. bugün 85 milyonluk ülkede dört kişi vurulduysa akşam haberlerinde arka arkaya cinayet haberi izliyorsun. öyle düşün işte.

öfkeli, anksiyete düzeyi yüksek, etrafındakine düşman insan her zaman daha iyidir tepedekiler için. bak türkiye'de ortamı görüyorsun. millet birbirine giriyor öğretmen maaşı, doktor maaşı, suratsız kasiyer vs... diye. lan hepiniz aynı toplumun, aşağı yukarı aynı sınıfın insanısınız be. düşmanınız doktor mu, kasiyer mi, öğretmen mi sizce? ama öyle olduğuna inandırmak için şahane tezgahlamışlar olayı. biz birbirimizi yiyelim, savaşlarda ölelim, sabahtan akşama it gibi çalışalım. küçük bir kesimin tadı kaçmasın yeter ki.
0
mark greg sputnik
(27.09.24)
x.com

x.com

Bugünümüz de bu gibi iğrenç şeylerle geçerken bu duyurum geldi aklıma. Bu duyuruyu açarken acaba sorun bende mi diye düşünmüştüm ama gerek burada gelen cevaplara, gerek sosyal mecralardaki yazılanlara bakılırsa psikolojimizi sağlam tutabilmek için ülkece terapiye girmek gerekecek bu gidişle. Herkese çelik gibi bir psikoloji diliyorum.
0
🌸norules
(04.10.24)
eksi sözlük dahil hicbir yerde haber okumuyorum türkiye hakkina. eksi duyuru'yu bile kullanmamin tek nedeni anadilde bir seyler okuma, yazma, günlük konusma dilinden kopmama ve arada da yeni jargonlari ögrenme ihtiyacindan. burasi da olmasa herhalde türkiye ile tek bagim senede 15 gün ailemi görmeye geldigim zaman olur sadece.

hicbir gazeteyi okumadan, haber kanali izlemeden, fb'da, twitter'da hicbir sey takip etmeden yasayabiliyorsaniy cok tavsiye ederim. harika bir duygu. ben haberleri rt eden hesaplari bile takip etmem. inanilmaz özgürlestirici.
0
alice in potatoland
(04.10.24)
(23)

Türk yemekleri berbat ve de sagliksiz degil mi ?

Yourcousinmarvinberry
Mesela yöresel mutfaklara bakiyorsun, deniz ve sebze kültürü sifir.Nerede hamurlu, sekerli veya bol baharatli(tuz dahil) yemek çesidi varsa göklere çikariliyor(bknz. antep ve hatay mutfagi).Diyabet, tansiyon, kötü kolesterol ve hatta kanserojen için gayet uygun yiyecekler.Lokantalardaki sulu yemekle
Mesela yöresel mutfaklara bakiyorsun, deniz ve sebze kültürü sifir.
Nerede hamurlu, sekerli veya bol baharatli(tuz dahil) yemek çesidi varsa göklere çikariliyor(bknz. antep ve hatay mutfagi).

Diyabet, tansiyon, kötü kolesterol ve hatta kanserojen için gayet uygun yiyecekler.

Lokantalardaki sulu yemekler de 98% yag, salçali su ve patatesten ibaret.
0
Yourcousinmarvinberry
(08.06.24)
Çok sağlıklı değil fakat berbat değil. Geleneksel şekilde yapılırsa daha sağlıklı hale getirilebilir.
0
doharkoman
(08.06.24)
Berbat kesinlikle değil.
Aynı şekilde sağlıklı da değil, bunda hem fikir olabiliriz.

Bu arada birçok mutfak da sağlıklı değil. Fransız, italyan mutfakları da öyle Çok sağlıklı değil.

Benim türk mutfağında gördüğüm bir sıkıntı şu; hayat pahalılığı ve bazı ürünlerin kısıtlı olması sebebiyle karbonhidrat dayatilmis. Misal annem geldiğinde yemek yapiyor, kiyma siparişi veriyor adam başı azıcık. Diyorum bu ne? E alismislar Türkiye'de az kıyma ile yapmaya pilavla makarna ile doymaya.

Malesef Türkiye'deki sağlık sorunlarının sebeplerinden biri mutfak bence. Ama tadlari Çok güzel.
0
logisticsmanager
(08.06.24)
Turkiye'de sebze kulturu tabii ki sifir degil. Sen iki tane birbirine cok benzeyen mutfak (antep ve hatay, komsu sehirler zaten) secip bunlarda sebze kullanimi az demek ki Turkiye'de sebze yenmiyor demissin.

"Lokantalardaki sulu yemekler de 98% yag, salçali su ve patatesten ibaret."
gene yanlis genelleme var burada. turk mutfagi kalitesiz lokantalarda gordugun yemeklerden ibaret degil ki.

bu analiz metoduyla fransiz, italyan, hatta cin mutfagi falan da gayet sagliksiz bulunabilir.
0
hot potato
(08.06.24)
hayır değil. bolca sebze yemekleri var. zannetmiyorum ki başka ülkelerde bizdeki gibi ıspanak, beyaz lahana, kara lahana, yaprak, taze fasulye, barbunya, patlıcan, bezelye, mercimek, enginar, börülce, kuru fasulye, vb çeşit çeşit yemekler yapılsın.
iranlı birisi demişti, türkiyede bir sebzeden çeşit çeşit yemekler yapılıyor. bizde örneğin patlıcandan bir çeşit yemek yapılır, sizde çeşit çeşit patlıcan yemeği var.
0
abelardo
(08.06.24)
Kesinlikle hayır.

@logisticsmanager ve @hot potato +1 Hatta üstüne Meksika, ABD, Almanya, İspanya, Macaristan, Avusturya da eklerim.

Yani en basit hali ile düşününce kuru fasulye pilav ikilisi pizza, lazanya, calzone, arancini, panzerotto, spagetti ve diğer 75 makarna çeşidinden daha sağlıklı mesela. Aynı lezzette değil bu iki yemek dersen de yakın lezzetteki vereceğin herhangi iki yemek birbiri ile aynı derecede sağlıklı zaten. Genelde lezzetli dediklerimizi, lezzetli yapan şeyler aşağı yukarı aynı çünkü.

Deniz ve sebze kültürü sıfır değil. Sadece deniz ürünleri ile yapılanlar çok standart. Orası doğru. Akdeniz'de Yunanistan dışında öyle geniş deniz ürünü yelpazesi yok. Deniz ürününde geniş mutfağı olanların mutlaka ya bir yerde okyanusa kıyısı var ya da okyanusa yakınlar. Sebze kültürü de hayvan besiciliğinin topluma oranla kısıtlı olduğu yerlerde gelişen bir şey zaten. Türkiye'nin coğrafyası da çoğunlukla hayvancılığa uygun. Haliyle et daha zengin olacak tabii ki.
0
nawar
(08.06.24)
sebze kültürü gayet iyi.
0
ferenc
(08.06.24)
değil.

dünya üzerinde "yemek kültürü" sağlıksız olan belki de ülke abd'dir. o da çok geç kurulmasından kaynaklı.

sebze, et, tereyağı, zeytinyağı, baharat vs. olan yemek sağlıksız olmaz.

bence sizin "sağlık" algınız bozulmuş.

sağlıklı dediğiniz şey sebzedir, meyvedir, ettir, yağdır. bunlar düzgün kullanıldığı sürece yararlıdır.

yağ için margarin, sebze için şeker basılmış domates salçası kullanılırsa tabii ki kötü olur ama olması gerektiği gibi olan çoğu "geleneksel" tarif sağlıklıdır. en azından zararlı değildir.

kebabı zararlı bulup "yağsız" ama 300 ton şeker basılmış yoğurtları sağlıklı bulan biriyseniz kendi aklınızı gözden geçirin derim.
0
mark greg sputnik
(08.06.24)
bana da baharatli ve agir geliyor kesinlikle mola verilmesi gereken tarifler. duzenli olarak annemde yemek yedigimde midem ters duz oluyo. bir de asil sorun kahvalti bence sadece aksam yemegi agir olsa neyse diyecegin sabah kahvaltisi agir aksam yemegi agir is yerinde oglen yemegi. bazen yalandan sofra kalabalik gozuksun diye herkesin bildigi seyler yapiyorum carpiliyorum yemekten sonra. bir de yogurtlu mezeler of of hem yemek yiyosun yanina da yogurt direkt bayil. ulkede zaten gida denetimi, organiklik vs de olmayinca saglikli diye salatalik yiyosun saman cikiyo iyy turkiyede yemekler=kotu ama bunu sadece geleneksellerden soylemiyorum genel itibariyle sadelikten cok uzak geldigimiz noktada kaliteden de uzak. gunde 3 doz gavisconla dostluk baslasin
0
ala09
(08.06.24)
Açıkçası bunu pejoratif bir şekilde ifade etmeyi gereksiz buluyorum. Her toplum içinde bulunduğu şartlara göre şekilleniyor. Bu sağlıklı beslenme hikayesi çok çok yeni dahil oldu gündemimize. Hem Türkiye farklı bölgelerde farklı iklimler ve farklı haklarla kaynaşma dolayısıyla çeşit çeşit yemek bulunuyor.
0
anon1m
(08.06.24)
Hamur dediğin şey undur, buğday kaynaklıdır, eski buğdaylarla şimdikiler bir değil, 14 kromozomlu buğday bugün genetiği değiştirile değiştirile 49 kromozomlu olduğu söyleniyor. Ayrıca gluten problemi de genetiğin değiştirilmesi meselesi. Yani bugünkü Türk mutfağının temellerini bugünkü genetiği değiştirilmiş organizmalar ve tarım ilaçları içine işlemiş buğdaylar oluşturmuyor. Bu bir.

İkincisi, şeker için de aynı şeyler geçerli, bir yığın kimyasal ve mekanik işlemlerden geçiriliyor bu malzemeler, eski şeker ile bugünkü şeker de bir değil. Eski toprak dahi bugünkü toprak değil.

Üç, deniz kültürü sıfır demişsin, Karadeniz yemekleri hakkında Karadenizlileri çeşitsizlikle suçlamak neyin nesi anlamıyorum. Bizim ülkemizde deniz ürünü olarak %98 oranında balığın tercih edilmesi kötü bir şey değil, bu senin bakış açın sadece. Ayrıca denizlerin kirlilik oranı ve av yasağı gibi konular yine eskiden bugünkü gibi değildi, yine Türk mutfağını sağlıksızlıkla suçlayamazsın. Berbatlıkla hiç suçlayamazsın.

Ayrıca kanserojen yiyecek dediğin mesela margarindir, yanmış sıvı yağdır, yani malzemelerin kötü kullanılmasıdır, kullanmazsın olur biter.

Bütün derdin sağlık ve lezzetse senin elinde yani, doğaya %100 saygılı davranıp doğru düzgün yemek yaparsan sağlıklı beslenirsin. Bu. Sorun senin sorunun yani, Türk mutfağının değil.
0
muhayyer divan
(08.06.24)
yörükler dağdan yeni indi. tabii ki balıkla işleri yok. istanbul rumu değil ki iri yağlı balık olsun sofrasında. karadenizde bile anca hamsi

sebze var. hangi sebze ve ot varsa o yörede, sofrada da var.

şeker yeni icad edildi. rafine şeker.
şeker yokken pekmez, meyve özütü(ekşide burun kıvrılan tübitak projesi) vs kullanıyordu

saydıkların fast food. sofra yemeği değil.
0
lambırcek
(08.06.24)
Berbat diyemeyiz, sağık konusu da değişiyor. Türk mutfağı baya zengin bir mutfak, her türlü yemek var. Sizin biraz isyan edesiniz varmış, buradan çıkmış.
0
akhenaten
(08.06.24)
hiç mi ege'ye, akdeniz'e gitmedin çocuğum?

türk mutfağına berbat diyebilmek nasıl bir kompleksin neticesidir şaşkınım.

türk mutfağı gibi zengin kaç tane mutfak kaldı dünyada?
0
adivar
(08.06.24)
Genellemeler akıllı adamın işi değildir. Bin tane yemeği içeren mutfak için toptan sağlıksız nasıl denebilir. sağlıklı yemekten kasıt buharda Brokoli vb yemeklerse ülkemiz Akdeniz ve Ege mutfağı çoğunlukla sağlıklıdır. Börülce salatalar patlıcan çığırtma vb çok fazla sağlıklı yemekler yine Karadeniz ege iç Anadolu da da böyle sebze ağırlıklı tencere yemekleri de sağlıklıdır.
0
psmstc
(08.06.24)
Berbat mı?!!?? yok artık daha neler. Kurban olurum türk mutfağına ya. Çok merak ettim burası berbatsa neresi iyi sizce? Onu da yazsaydınız keşke.
0
Kediyi üzdün
(08.06.24)
Soru bahane, kebap şahane.

Bence bu kadar cevap gelince amaca ulasildi sanirim.
0
ermanen
(08.06.24)
değil.
0
gurur
(08.06.24)
aslında dünyanın en iyi lokal mutfaklarına sahibiz. hiç bir ülkede bu kadar fazla lokal mutfak yok. fakat pazarlayamıyoruz. fransızlar, italyanlar çok daha iyi olduklarını yüzyıldır iddia ediyorlar, filmlerini yapıyorlar, kitaplarını yazıyorlar, turizmini pazarlıyorlar. fakat bence öyle değil durum.
akdeniz mutfağının hası, ege, hatay, antep, karadeniz, hatta Çorum, Kastamonu bile Fransız mutfanından iyidir. :-)
0
ankarakecisi
(08.06.24)
30 yıldır londrada yaşayan amcam ve eşi antep e yanımıza geldi

2 sinin de mide bozuldu 2 günde.

bu nedir ya basıyorlar yağı salçayı biberi baharatı veya şerbeti, sonra güzel diyorlar afedersin bokuma karıştırsam o da güzel olur zaten diye dolanıyordu kalan günlerde hiç bişey yiyemedi sdfksgs

bu arada londrada restoranı var yani yemekten anlamıyor değil.

bana kalırsa türk mutfağının çoğu ağır ve sağlıksız evet bu konuya katılıyorum.

ama lezzetsiz diyemeyiz. bence gayet lezzetli. biz bazı yemek veya tatlıları yerken orgazm oluyoruz burada. varsın ağır olsun.

öte yandan genelleme yanlış, ege mutfağı diyetisyenlerin de önerdiği gayet sağlıklı ve hafif bir mutfak, onu niye hiçe sayıyorsunuz
0
ananiyimioguz
(08.06.24)
Ulkenin 3 tarafi denizlerle cevrili deniz urunu yiyemiyoruz bu konuda haklisin
0
Zetnikov
(08.06.24)
@ankarakecisi; abi bence sakin ol :) nasıl ülkeyi gezmeyen biri türk mutfağı hakkında konusmamaliysa fransiz mutfaklarini, bulundugun şehre göre bile degistigini, peynir/şarap/et/makarna vs her şeyi bulunduğun şehre göre marka değiştiği falan bir yer burası. Fransa'da her bölgenin lokal mutfağı var.
0
logisticsmanager
(09.06.24)
@logisticsmanager bana sakin ol diyeni ....
Halk bilim okudum. belgesel yönetmeniyim ve abartmayayım ama bu memleketi kasaba kasaba + 40 ülke gezdim desem yeridir. Lise yıllarında dayımın lokantasında her aşamada çalıştım. şimdi emekliyim ve gastronomi 2. sınıf öğrencisiyim. 2 kelam edecek kadar konuya hakimim.

@ankarakecisi; abi bence sakin ol :) nasıl ülkeyi gezmeyen biri türk mutfağı hakkında konusmamaliysa fransiz mutfaklarini, bulundugun şehre göre bile degistigini, peynir/şarap/et/makarna vs her şeyi bulunduğun şehre göre marka değiştiği falan bir yer burası. Fransa'da her bölgenin lokal mutfağı var.


@logisticsmanager
0
ankarakecisi
(06.07.24)
Türk mutfağındaki lezzetler sağlıklı ve kaliteli malzemeler ile yapılabilecek yemekler fakat özellikle gıda sektörünün kalitesizliği işletmelerin düşük maliyet yüksek kâr amacı sağlıksız yapmalarına sebep oluyor, birçok yemeği evimizde sağlıklı ve lezzetli yapabiliyoruz, bol yağ bol salça bol tuz yerine daha dengeli koyup lezzet elde edilebiliyor, tabi hamur ağırlıklı yiyecekleri doğrudan sağlıksız görebiliriz.

Yöresel mutfaklar hakkında fikrim kısıtlı olsa da antep yöresel yemekleri daha çok sebze ağırlıklıydı aslında ki bir çoğunu beğenmemiştim.
0
atom karincanin torunu
(07.07.24)
(5)

Masatla bicak bileme yapildiktan sonra temizlenmesi gerekmez mi?

funl
Kasaplar da donerciler de masata bicagi sürtüp direkt kullaniyor ama bicagin bileme islemi sonrasi minimal de olsa metal parcaciklari bicagin ustunde kalma/yapışma ihtimali yok mu ?
Kasaplar da donerciler de masata bicagi sürtüp direkt kullaniyor ama bicagin bileme islemi sonrasi minimal de olsa metal parcaciklari bicagin ustunde kalma/yapışma ihtimali yok mu ?
0
funl
(03.06.24)
Var.
0
prole
(03.06.24)
kesinlikle gerekli. yıkamasa da bir bezle üstünden geçmesi lazım.
0
neira
(03.06.24)
kesinlikle var. ben evde kendim bilediğimde diğer bıçağın sırtına sürtüyorum. mutlaka yıkarım. illa ki metal parçaları olabilir.
0
exlibris
(03.06.24)
evet temizlenmesi gerekir. evdeki tertemiz bıçağı masatla biledikten sonra keskin yerini iki parmağımın arasına alıp sıyırınca elimde metal tozları kalıyor. bayağı gözle görülür şekilde hem de.

dönercilerin bileyip dönere girişmeleri bana da hep rahatsız edici gelmiştir ama yağlı bıçağı her sefer bileyip silmeleri de gözümde canlanmıyor.
0
kibritsuyu
(04.06.24)
var da kasapları sanayi ustası gibi düşün pis ve pasaklı. "kim uğraşacak" + teklif etsen veya kasap çırağı olup yanlarında yapmaya kalksan yadırgarlar. metal tozu iyidir omega3 yenur
0
lambırcek
(04.06.24)
(22)

Vicdan sahibi Yahudiler

karanlik yanim
Vicdan sahibi, egitimli, entellektüel Yahudiler veya Israil vatandaslari Gazze saldirilari hakkinda ne düsünüyorlar? Yasanan zulüm o kadar cigrindan cikti ki artik aklim almiyor olan biteni. Acaba diyorum disaridan bakanlar olarak bizim göremedigimiz bir seyler mi var. Neden duymuyoruz bu insanlarin
Vicdan sahibi, egitimli, entellektüel Yahudiler veya Israil vatandaslari Gazze saldirilari hakkinda ne düsünüyorlar? Yasanan zulüm o kadar cigrindan cikti ki artik aklim almiyor olan biteni. Acaba diyorum disaridan bakanlar olarak bizim göremedigimiz bir seyler mi var. Neden duymuyoruz bu insanlarin seslerini? Karsi tarafin elinde hala düzinelerce Israilli rehineler oldugu icin mi sesleri cikmiyor? Ya da ben mi ulasamiyorum bu kaynaklara? Sansüre mi ugruyorlar?
0
karanlik yanim
(02.06.24)
İsrail'deki yayınlara bakıyorum hem tv hem sosyal medyadalarında.
Vicdan namına hiçbir şey yok.Muhalefet edenler niye asker gitti,niye havadan bombalamadık, batı şeria niye bombalanmıyor, hala hamas bitmedi, hizbullah bizi nasıl vurabilir vb.

Karşı çıktıkları tek şey o kadar uçak, bomba varken Gazze'de hala yaşayanların olması. Savaş kabinesi daha temkinli davranıyor israillilere göre.
0
hebanon
(02.06.24)
Oranlayınca sayıca çok az kalıyorlar haliyle sen denk gelmemişsin, akademisyen olarak norman finkelstein var çıkıp yıllardır konuşuyor, yine sıradan bireysel olarak karşı çıkan israilliler var twitterda

Üstteki yorumu görünce ekleyeyim, geçen twitterda savaş karşıtı bir israilli, haber tv programlarının, propagandanın nasıl yapıldığını gösterip anlatıyordu israil içinden, kapalı devre bir propaganda sistemi, haliyle kendini hep haklı görüyorlar
0
grimavi
(02.06.24)
Konuyu Yahudiler diye düşünme. İsrail devletinin kurulmaması gerektiğini düşünen Yahudiler bile var.

Şu an yapılanlar Hükümet kararıdır.

www.youtube.com
0
Mirket
(02.06.24)
ABD vb. yerlerde yaşayan eğitimli entelektüeller sessiz çünkü kendilerine bişey olmasını istemiyorlar. (ayrıca "echo chamber" diye bişey var, kendi okudukları izledikleri şeylere bakarak İsrail haklı da diyor olabilirler)

Fakat İsraildeki aşırı dinci Yahudiler (sanırım bizdeki karşılığı Fatih'teki tarikatlar falan) en başından beri İsrailin bu hamlelerine karşı.
0
nhk ni youkosu
(02.06.24)
sana zulüm gelen seyler onlar icin vatan müdafaasi.
ayni seyi türkiye'de yasasaydik "vicdan sahibi türkler" vatan haini olurdu.
0
arkadakiadam
(02.06.24)
İsrail'deki siyonist ve siyonist hükümetin tutumuna aksi yönde yine İsrail'deki yayın organı Haaretz gazetesi biraz daha gerçekçi yorumlar yapar.
Ayrıca istediklerinin biraz fazlasına örnek ,alt yazılı olarak buradaki videoda:

m.youtube.com
0
diyecevaplandı
(02.06.24)
israil'in tamamen haksız olduğu tartışılmaz bir gerçekmiş gibi sormuşsun. acaba biraz da israil'in acaba haklılık payı olabilir mi diye düşünsen mi?
0
abelardo
(02.06.24)
şuan israilde operasyonlara karşı çıkanlar netanyahu karşıtları ve siyonizm karşıtı katı ultra-ortodoks yahudiler. bizim televizyonlar devamlı halk tepkili diye veriyor ama bunlar küçük topluluklar.

sonuçta terörle mücadele söz konusu ve birçok israillide bunu destekliyor. hatta yurt dışından ülkelerine dönüp orduya katılanlar var.
0
my fault
(02.06.24)
@abelardo Eh yani peki Israil tamamen haksiz olmasin (terörle mücadele, rehineler vs), ama bu bir soykirim midir degil midir tartismalarina yol acan bir insan trajedisi yasaniyor (soykirimdir veya degildir ayri konu). Lan biz ne yapiyoruz diye sorgulayan baskin bir ses, ya da onu gectim bakin bu trajedi yasaniyor ama bizim gözümüzden de duruma söyle bakmaniz lazim diye uluslararasi kamuoyuna sagduyulu bir aciklama yapacak birileri cikmayacak mi diye sordum.
0
🌸karanlik yanim
(02.06.24)
İsrailliler ne düşünüyor için yakın zamanda bir araştırma:
www.pewresearch.org

Spoiler: yahudilerin sadece %4’ü İsrail’in çok ileri gittiğini düşünüyor, %96’sı öyle böyle olanlara ok yaniz

İsrail’e karşı yahudiler: x.com
0
but that was just a dream
(02.06.24)
yapilan seyin dogru/yanlis olduguna bakmaksizin her tezin bir antitezi cikar ortaya. Ama bu yahudilerin ezici cogunlugunun bu mevzunun arkasinda oldugu gercegini degistirmez. dogru/yanlis saglamasi yapilacak cizgi asilmis vaziyette.

musluman/yahudi kavgasini bir kenara birakalim. senin yasadigin x ulkesine 3000 kisi top tufek dalip, evlere kadar girip yaklasik 1200 kisiyi kursuna dizerek oldurdu diyelim, bunlardan 50 kadari coluk cocuk. Bunun disinda yaklasik 3500 kisinin de yarali kurtuldugunu, 250 kisinin de kacirildigini dusunelim.

boyle bir durumda eger mevzubahis bir ulke ise, kabile falan degilse, var gucuyle karsiya dalar haritadan siler. birinin senin evine dalip anani babani kardesini kursuna dizdigini dusun, sonra ben karsina cikip vicdan falan desem ne yaparsin?
0
cooperr
(02.06.24)
bunun vicdanla bir alakası yok. ortada savaş var. savaşın varlığında vicdanmış, sağduyuymuş tiriviri şeyler. savaşta taraf olmayı seçiyorsan iki taraftan birinin diğerine yaptığını onaylıyorsun demektir.
ya savaşa hepten karşısındır ya tarafsındır. taraf olduktan sonra da bunlar bize şöyle yapıyorlar, böyle atlıyorlar, demek ikiyüzlülükten başka bir şey değil. çünkü herkes biliyor ki güçlü olan taraf değişse yaşananlar gene de değişmeyecek.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(02.06.24)
Haaretz'de IDF'i ve yöneticileri eleştiren makalelere sıklıkla rastlayabilirsiniz. Bunlar dışında isim isterseniz Louis Fishman'ın twitter hesabına göz atabilirsiniz. Noam Chomsky'nin 7 Ekim öncesine ait İsrail eleştirilerini okumuştum, güncel olarak da eleştiriyordur herhalde.
0
zihua
(02.06.24)
@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
Cenevre İnsan Hakları Sözleşmesi var. Savaş esirlerinin günlük kalori ihtiyacının bile karşılanması uluslararası anlaşmalarla teminat altındadır.
Savaşta sivil öldürülmez. Çocuk hiç öldürülmez. Savaşta siviller yerlerinden edilemez falan
Bunlar yapılıyorsa gerekçe olarak savaş gösterilemez.
Kaldı ki savaş iki ülke arasında ve ilan edilerek yapılan bir faaliyettir.
Yani ortada bir savaş yok.
0
Mirket
(02.06.24)
yok cenevre insan hakları sözleşmesi, yok kalori ihtiyacı falan görüldüğü gibi devletlerin kendi ulusal güvenlikleri tehdit altında olduğunda gayet de rafa kalkıyor. israil de kendi güvenliğini tehdit eden unsurlarla savaşacağını ilan etti. yaşanan olayları da terminolojiye bağlı kalarak savaş olarak niteleyememek sadece israil'in işine yarayacak bir durum olur. ne diyelim? filistin tatsızlığı mı?
israil'e şu an yaptıklarının bedelini belki bir noktada cenevre menevre dedirtilerek ödetilir ama olan olmuş, ölen ölmüş, elde edilen topraklar israil bayrağı altına girmiş olacak o noktadan sonra kim takar cenevre'yi. savaş tam olarak budur.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(02.06.24)
Öncelikle bu konuyu açtığınız için teşekkürler. Gazze'de ki soykırım sürekli gündemde tutulamlı. Yahudilerin hepsi eğitimli ve entellektüel (bizdeki asimile olmuş kesime benzemez hepsi dindar ve muhafazakar kendi değerlerini savunuyorlar) fakat onlarda vicdan merhamet yok yahudi olmayanları hakir görüyorlar. sizin anlamlandırdığınız şeylerler onların anlamlandırdıkları şeyler çok farklı. Gazze'de soykırım yapılırken Çocuklar katledilirken hastaneler okullar bombalanırken kutlama yapıyorlar bu onlar için çok sıradan bir şey. Bu katliamlarda yeni değil 80 yıldan beri devam ediyor adamların tarihi katliam ve işgal üzerine kurulu fakat artık bu işin sonu gelmek üzere bu terör devleti i*rail bu yaptıklarının bedelini ödeyecek dünyada günden güne yalnızlaşıyorlar kuzey kore gibi olacaklar hatta yahudiler sokağa bile çıkamayacak tarih onları affetmeyecek bu durum hollywood'a ısmarlama Holocaust yalanlarına benzemeyecek gerçek soykırımcının kim olduğunu bütün dünya gördü. Şimdi dünya devletleri teker teker Filistin'in bağımsızlığını tanımaya hazırlanıyor deamı gelecek. Sadece Ortodoks yahudiler işgal devletinin kuruluş zamanı konusunda ihtilaflı oldukları için antisiyonistler ve siyaset gereği Filistin'i destekliyorlar. Sansür konusuna gelirsek medyanın, finans sisteminin küresel şirketlerin ezici çoğunluğu siyonistlerin elinde adamlar neredeyse bütün dünyayı kontrol ediyor istedikleri gibi algı yönetimi yapıyorlar. ABD'de ve avrupanın çeşitli yerlerinde her gün protestolar var batılılar ortadoğu, İslam dünyası ve Müslümanlar hakkında doğru bilgiye sahip değiller batı medyası (medya derken her türlü medya, yazılı, basılı, görsel, sosyal, ajanslar, intermedia... aklınıza ne gelirse) tamamen sansür, ırkçılık ve İslam düşmanlığı üzerine kurulu tek taraflı olarak İsrail propagandası yapıyorlar (medya çoğunlukla siyonist lobinin kontrolünde asıl mesele bu) gerçeği öğrenen batılıların tepkisi radikal oluyor (bkz. Özgür Filistin için kendini yakan ABD askeri, Filistin direişinden etkilenip Müslüman olan batılılar) Siyonizm insanlığın en büyük düşmanıdır. Görüyorsunuz adamlar dünyayı esir almış durumda hiç kimse sesini çıkaramıyor siyonizme karşı çıkmak bütün insanlığın görevidir. Sözde demokrasi beşiği ABD'de soykırımı prostesto eden üniversite öğrencilerine yönetimin cevabı keskin nişancı gönderip yaka paça göz altına aldırmak oluyor soykırıma karşı çıkan veya yeteri kadar destek vermediği düşünülen rektörler görevden alınıyor google israili protesto eden çalışanını işten çıkarıyor adamlar yapay zeka ile Gazze soykırımını içeren içerkleri tespit edip özel olarak sansürlüyorlar. Bir tek Çin merkezli Tiktok bu sansürün dışında kaldı ki şimdide ifade özgürlüğü kavramının içini boşaltıp soykırım protestolarını ''antisemitizm'' kapsamında ceza hukukuna yerleştirme hazırlığı yapıyorlar. Bu konular gündeme gelmiyor çünkü gündemide algıyı yöneten siyonistler belirliyor fakat ne yaparlarsa yapsınlar siyonistler Filistin'in altında kalmaya mahkum. Şimdiden bağımsız Filistin'i tanıyan ülke sayısı 147'ye ulaştı.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com
0
doharkoman
(03.06.24)
evvela filistin bizim toprağımız
filistin daha bizimken, britanya, yahudilere vaadetmişti bile o toprakları (balfur deklerasyonu)
düşün liverpoolu vaadediyorsun samsunlulara şimdi. ne garantilemişsindir bu vaat için?
700bin filistinliye karşın 3bin çeteci, 3 kolordu içinden 2 kolordu osmanlı askeri yendi hikayesine inananları bi kenara alırsak, ki filistinden daha çok asker topladığımız garanti, ingilizler 2 kolordumuzu bertaraf etti.
biz oradan çok adi bi şekilde kovulduk
halebi şamı bile itiş kakış hariç savaşmadan terkettik. tam ingilterenin kendisi için arzu ettiği sınırlara çekildik.
ingilizler için bir haçlı seferidir. tekmeyi yiyen de bizleriz
i.hizliresim.com

bunu hafızadan silmekle kalmayıp bizden bile alık siyonistler yeşerttiler

sansüre bizdekiler bile uğruyor. öyle ki yahu bu insanlar o duvarın ardına nasıl sıkışmış diye soracağına neden o duvarı yıkmaya çalışmış o halde israil de haklıdır diye işgale peçete tutuyor.

1900lerin başından beri, yani biz idare ederken bile suikastlerle başlayıp, bugüne dek ne tecavüzler ne katliamlar olmuş, bunları israil ve onun terör çeteleri niye yapmış diye sormazlar.
işte burada ait olduğun esas kimlik ortaya çıkıyor

üstelik dolaşımdaki anlatının tamamı bağrı açılmamış yalan. rehineleri bile raid'de öldürenler israil askerleri. hayatta kalanlarla röportajlar açık kaynaklarda var. dramatik anlatılar kurşunlamalar tamamen hükümet sözcüsü metni. üstelik ölenler de asker. zaten duvarın ardında işgalci olmayan yok. panayırdakiler bile idf. tamamen idf sözcüsü gibi konuşuyorlar. bi de yanına bebeklere t.cavüz edildi eklerlerse tam olur. bu insanların çocuğu falan var, nasıl yüzlerine bakıyorlar anlamıyorum

bu anlatıyı sadece fox seyircisi yahudilerden değil, solcu seküler yahudilerden de işitiyorsun. ingilterede bi tanesi -ama kan revan içindeyken 2 dk sonra gülüşüyorlar- şeklinde internette gördüğü klipi filistin gerçeği diye anlatıyor. bu en ayıkları.
0
lambırcek
(03.06.24)
Bu tür konularda pek yorum yapmıyorum genelde ama buna sessiz kalamadım.

Şöyle bir senaryo düşünelim. Yahudiler yıllardır ortadoğu'da yaşayan bir unsur olsun ve bir grup arap sonradan burada bir bölgeye getirilmiş olsun. Başka büyük güçlerin de desteğiyle devletini kurmuş vs. Zaten burada yaşamakta olan bir grup yahudi, sonradan gelen arapların kurduğu devletin sınırlarını aşıp saldırsa, sivilleri öldürse, gene bildiğimiz hamas gibi terörist mi olacaklardı yoksa kendilerine yapılanlara karşılık direnen bir grup mu?

Türkiye'nin PKK ile savaşında belki tek seferde bu kadar büyük bir saldırı olmadı ama toplamda özellikle 90'lı yılları düşünürsek çok büyük saldırılar oldu. Az veya çok destek de bulmuş olabilirler. Tabii bunların suyunu taşıyan belki de devletin daha önceki politikalarıdır ama konu o değil. Devlet ne yapsaydı o zaman hedef gözetmeksizin sivilleri de bile isteye hedef alarak öldürse miydi?

Burada İsrail kendi güvenliğini sağlıyor diyenlerin çoluğu çocuğu yok herhalde. Bu saldırılarda çocuğu ölen bir babanın terörize olmasından daha tabii ne olabilir. İsrail kendi teröristini yaratıyor. Zaten 7 Ekim meselesi de biraz şaibeli.

Ayrıca İsrail hadi gitti yaktı yıktı komple aldı Gazze ve Batı Şeria'yı diyelim. Orada duracaklar mı sanıyorsunuz. Yarın Lübnan'dan bir "terörist" saldırı gelir oraya dadanırlar. Yıllar sonra bir bakmışız Türkiye'de İsrail'in güvenliğine tehdit olur.

Mesela tehdit oluşturduk İsrail'in güvenliğine "haklı olarak" Mersin'i işgal ettiler. Neyse güvenli bölge ilan edildi bir yer Adana sınırında, ve gelip bombaladılar direk orada kalan insanları, "savaşta olur öyle şeyler" mi gene?

Hadi hepsini geçtim, Gezi olaylarında 6 kişi öldü sanırım. Türkiye bunu kendi güvenliğine tehdit görüp direk sivillere ateş açsaydı normal mi olurdu?
0
mbond
(04.06.24)
Bu seri ilginizi çekebilir belki

7 Ekim ve Sonrasına Dair: Türkiyeli Yahudiler Anlatıyor

www.avlaremoz.com
0
peki madem
(04.06.24)
Mevzunun geziyle zaten bir alakasi yok, onu geciniz.

PKK ile benzerlikleri var denebilir. Bizim Irak'ta yapamadigimizi adamlar yapiyor cunku global olarak bizden cok cok daha gucluler. Oyle olmalari da bana garip gelmiyor zira birkac yahudi ile calisma firsatim oldu, para ile bambaska bir baglantilari olan bir guruh. Ticaret yapan herkese gidip bir yahudinin yaninda calismayi siddetle tavsiye ederim.

Bence tek care buffer zone, kibristaki gibi. 3-5km lik bir alan bosaltilsin iki taraftan da, dipdibe yakin zamanda yasayamayacaklari belli, belki 50 sene sonra farkli olur.
0
cooperr
(04.06.24)
İsrailli Yahudilerde bunun oranı daha düşük. Bu da aslında çok inanılmaz bir şey değil.

7 ekim'de gerçekleştirilen terör saldırısı sonrası festival alanında ve sınırdaki banliyölerde öldürülenler (özellikle sivil kadınlar, çocuklar ve erkekler), kaçırılanlar, tecavüze uğrayanlar, çıplak halde kamyon arkasında gezdirilenler oldu. Bunlar yaşanırken Gazze'de kutlamalar yapılıp sokakta göbek atıyordu insanlar. ABD ve Avrupa gibi 40 yılda bir terör yaşayan ülkeleri geçtim, bugün Türkiye'de bir terör eylemi sonrası random 2-3 hesap kutlama yapsa komple o Kürtlere ya da müslümünalara yönelik sövenler oluyor, o dönemde suçlu ya da suçsuz başlarına ne gelirse sevinenler çıkıyor.

Terör eyleminden başını kaldırıyorsun, bölge seni yok etmek isteyen Araplarla doluyken Arap olmayan en yakın ülke olan Türkiye, Hamaslı teröristleri barındırdığını onların sağlık giderlerini halkına kitlediğini gururla anlatıyor ve o teröristlere halk kahramanı diyor. Halkın belirli bir kesimi terörist elebaşlarından birinin fotoğrafını her yere asıyor.

Üzerinden 7 ay geçmesine rağmen kaçırılan vatandaşlarının bir kısmına hala ulaşabilmiş değiller. Bizim ülkede 2015 yılında Gara'ya kaçırılan 13 evladımızla ilgili doğru düzgün haber yapılmadı, IŞİD tarafından yakılarak öldürülen 2 askerimize sahip çıkılmadı. Bütün bunlar siyasi çıkar amacı ile gizlendi ama orada bunlar gizlenmiyor, aksine hatırlatılıyor. Olması gereken de hatırlatılması ama İsrail yönetimi de bunu olması gerektiği için değil, siyasi çıkar amacı ile yapıyor.

Gizleme-Hatırlatma derken Gazze'de olanlar ile ilgili internetteki haberlerin %1'i doğru. Türkiye'ye yine birçoğu ulaşmıyor ama açıklanan sayılara ve haberlere bakarsan 3-5 tane Filistinli Arap erkek öldü. Geri kalan hepsi bebek ve kadın. Günde binlerce kadın ve bebek ölüyor propagandaya göre. Hastane otoparkına düşen ve 2 metre ötedeki aracın camını bile kıramadığı görülen patlayıcı yüzünden 500 ile 1000 arası kişinin öldüğü (evet, yine neredeyse hepsi bebek ve kadın) haberi yapıldı. Ekşi Sözlük'te de sayfalarca konuşuldu. Bölgeden videolar paylaşılıyor sürekli. Ben 2 kere doktor olarak, 2 kere savaş muhabiri olarak, 1 kere de sıradan vatandaş olarak ölen(!) Filistinli Arap gördüm mesela. 1 tane de sedyede ölü olarak yatan ve arkadaşları çevresinde ağıt yakarken annesi geldiği anda üzülmesin diye canlanan Filistinli Arap gördüm. Böyle gerçek dışı saçma sapan propagandaları görünce o taraftan gelen hiçbir bilgiye inanmıyorlar.

Öte yandan bazı İsrailli hesaplarına baktığımda sanki TSK inceliğinde operasyon yürütüyorlarmış hiç yardım kamplarının ortasına bomba atmamış, halk arasındaki konvoyu vurmamış, korku taktiklerine başvurmamış, sivil katletmemiş gibi haberler yapıyorlar. Haliyle kendi haber kanallarında kendi propaganda yayınlarını izlerlerken, çok fazla asılsız konular temelli propaganda yayına denk geldikleri için hepsine yalan muamelesi yapıyorlar.

O yüzden Filistinli Arapların yurtlarından edilip sürgün halinde olmasını, zaten Hamas'ı seçip onları desteklemeleri ve yukarıdaki diğer konulara bakarak kah umursamıyor kah sanki tüm Araplar teröristmiş gibi tehlikeyi ortadan kaldırdığı için keyifle izliyorlar. Bunu yaparken de masum sivillerin çok az sayıda ve kazara öldüğünü düşünerek yapıyorlar. Bir şekilde bir yere yerleşerek hayatta kalmayan insanlara birkaç saat önceden haber verip bombaladıklarında sorumluluklarını yerine getirmiş sayıyorlar kendilerini. ABD ve Avrupa basınındaki İsrail lobilerinin gücü de uluslararası medyada konunun bir yöne yönlendirilmeye çalışmasına çabaladıkça ve ciddi bir uyarı gelmedikçe kendilerini de haklı görüyorlar. Rusya'ya Ukrayna üzerinden yapılmayan kalmadı, sonra Rusya'ya muhtaç olunduğu için orta yol bulunup ilerlendi. İsrail bunların hiçbirini yaşamadı. Eurovision'a katılıp 5. bile oldular (yapıldılar).

Onların kafalarında Gazze'nin temizlenmesi, bizim Suriye'nin kuzeyinde YPG'nin işgali ile yurdundan edilenler sonrasında oluşturulan terör koridorunu dağıtmak için yaptığımız pençe kalkan harekatı ve güvenlik koridoruna yakın görüyorlar.
0
nawar
(04.06.24)
Buraya Arap İsrail kokelrine sahip ve yıllardır bu alanda mücadele eden birini birakayim:
www.linkedin.com
0
Amaranta ursula
(05.06.24)
(14)

Matematik nasıl anlatılırsa dinlerseniz?

sekizdokuzon
Merhabalar;Diyelim YouTube'da geziniyorsunuz. Karşınıza bir video çıktı, belli ki matematikle alakalı bir şeyler anlatılıyor. Ne olursa, hangi şartlar sağlanırsa "Bu neymiş?" dersiniz ve tıklarsınız, nasıl anlatılırsa izlemeye devam ederseniz? YouTube örneğinden ziyade, yaş fark etmeksizin ne olursa
Merhabalar;

Diyelim YouTube'da geziniyorsunuz. Karşınıza bir video çıktı, belli ki matematikle alakalı bir şeyler anlatılıyor. Ne olursa, hangi şartlar sağlanırsa "Bu neymiş?" dersiniz ve tıklarsınız, nasıl anlatılırsa izlemeye devam ederseniz?

YouTube örneğinden ziyade, yaş fark etmeksizin ne olursa matematik ilginizi çeker?

Not: 13 senelik Matematik öğretmeniyim. Artık bu işi farklı bir metodla yapmak istiyorum. Elbette sahada edindiğim tecrübeler var ama kullanıcı deneyimini daha iyi kavramak adına sizlere de sormak istedim.

Teşekkür ederim.
0
sekizdokuzon
(02.06.24)
Bazı matematik öğretmenleri çok eğlenceli anlatıyorlar. Hem izliyorum hem gülüyorum. Bir de çok şanslısın matematik bilen birisi olarak :)
0
rock n roll
(02.06.24)
Ali Nesin'in birkaç videosuna denk gelip kısa kısa izlemiştim. aklımda kaldığı kadarıyla, işlemleri sorgulatıyordu, bu neden böyle? nasıl sağlaması yapılır? neden öyle olmuş vs. diyerek konunun derinliklerine giriyordu.
bir de, yabancılar sanırım bu işi eğlenceli hale getirerek çözmüş. özellikle amerikadaki fizik, kimya dersleri gibi olursa tadından yenmez.
0
MtKrt
(02.06.24)
3Blue1Brown
0
substituent
(02.06.24)
Konuyu süründürmeden mantığını anlatırsa, küçük ipuçları veriyorsa izlerim.
0
sevilen progressive türkücü
(02.06.24)
benim gibi kalin kafalilar icin gercek hayattan ornekler vemke lazim,. yoksa soyut kavramlar arasinda kaybolup gidiyorsun.

matematigi hic sevemedim, cunku 1-2 kisi haric butun matematik ogretmenlerim ruhsuz tiplerdi. fizigin ile hep hastasi oldum, cunku enerji, surtunme, vs somut kavramlar. matematik benim icin sadece ogrenmem gereken bir dil olarak kaldi.
0
cooperr
(02.06.24)
basitten karmaşığa adım adım anlatma.
lisedeki matematik öğretmenlerim faciaydı. dersanedeki gibi anlatanlar olsaydı matematiği çok severdim.

lisede geometriden 2 ile geçmiştim. öss sınavında full çektim. ama matematik öğretmenleri sayesinde liseden gelen puan çok düşük oldu.
0
tabudeviren
(02.06.24)
Bana mutlak değer konusunu öğretebilirse her anlattığı konuyu dinlerim. Matematikten hocalarım yüzünden hayatım boyunca nefret ettim. Mutlak değer konusu şahsi takıntımdır. Aslında çok kolay konu nesini anlamıyorsun ehe ehe diyenlere otomatik kendimi kapatıyorum. Öğrenemediysem her konu benim için zordur. Mantığını biliyorum uzaklık eksi de olsa artı da olsa aynı falan fistan ama iş soruyu çözmeye gelince yapamıyorum. Yazarken bile daral geldi bak yine.
0
buzbebek
(02.06.24)
-Anlatan kişinin diksiyonu güzel olmalı. Ne çok hızlı ne de çok yavaş konuşmalı.
-Anlatan kişinin kılığı kıyafeti özenli olmalı.
-Dümdüz değil arada yükselerek heyecanlanarak arada şakalar yaparak dinamik bir şekilde anlatmalı.
0
pispinti
(02.06.24)
Ezbere dayalı değil de işlemlerin mantığı ağırlıklı olarak öğretilirse ilgimi çeker. Bizim hocalar müfredattan sebeple ezbere dayalı hatta sınava yönelik eğitim veriyor bu yüzden matematiksel düşünme gelişmiyor ve matematik eğitiminin sıkıcı olduğu düşünülüyor. Müfredata göre giderseniz sizde bu sistemin dışına çıkamazsınız konu anlatımına yönelik giderseniz olabilir. Bir de youtube'da görüyorum öğrencilerin ilgisini çekmek için saçma sapan hareketler yapan eğitimciler var böyle şeylere gerek yok.
0
doharkoman
(02.06.24)
-şaka ve şebeleklik olmamalı, dikkat dağıtıyor. sakin ton olmalı, en fazla şenol hoca kadar.
-öğretme aşamasında cevabı çok aratmamalı, sorunun bir kenarında temel formül yazabilir
-öğretme aşamasında basitten zora çok soru çözmeli. aynı tip sorular özellikle.

üstteki acı hatıralardan da görüleceği üzere eğitim maarifi bitiriyor :D
müfredat hudutları, memuriyet, zorunlu eğitim matematikten nefret ettiriyor

ilk öğrenen kişi mesela ali nesinden öğrenmemeli. o konu anlatım kitabı gibi fırlatıyor insanın üstüne. pdf derslerine bakarsanız görürsünüz
0
lambırcek
(02.06.24)
Matematik değil geometri için diyeceğim, criminal geometri diye bir kanal var, eğlenceli farklı bir iş yapiyor.
0
sibertenik
(02.06.24)
Ali Nesin öğrencisini matematik aşkıyla boğup boğup duvara atar. Tutkusunu taklit edeceğim ama, adam kendini vakfetmiş bu işe.

Cevaplar için çok teşekkür ederim, kanal tutarsa herkese benden çay!
0
🌸sekizdokuzon
(03.06.24)
Kız tavlamakla ilgili olsa çok ilgiyle dinlerdim.
Tabi hedef kitleyi iki katına çıkarmak için kız/erkek tavlamak olması gerek.

Bu veya bunun gibi hedef kitlenin (15-18 yaş olduğunu sanıyorum) ilgisini çekebilecek konularla bağlantılar kurulsa ben de ilgiyle dinlerdim, eminim onlar da dinlerdi.
- Karşı cinsi tavlamak (Olasılık, istatistik)
- Aileden ayrı eve çıkmak (Geometri, trigonometri, evdeki eşyaların yerleşimi)
- Instagram'ta takipçi kasmak (logaritmik artış)
- Para biriktirmek (faiz, yüzdelik hesaplar vs)
0
michael_knight
(03.06.24)
ananiyimioguz
(03.06.24)
(6)

yapay zekayı anlayamamak

kibritsuyu
bahsettiğim şey chatgpt falan o tarz bir şey değil. belki adı yapay zeka da değildir bunun bilmiyorum.şimdi hani google'da bir şeyi aratınca, ya da instagram'da belirli tip videoları izleyince hep o tarz videolar çıkmaya başlıyor, arattığın şeyin reklamları gelmeye başlıyor. yani aletler benim ne is
bahsettiğim şey chatgpt falan o tarz bir şey değil. belki adı yapay zeka da değildir bunun bilmiyorum.

şimdi hani google'da bir şeyi aratınca, ya da instagram'da belirli tip videoları izleyince hep o tarz videolar çıkmaya başlıyor, arattığın şeyin reklamları gelmeye başlıyor. yani aletler benim ne istediğimi anlayıp bana ona göre öneriler sunuyor, buraya kadar tamam.

peki bu youtube denen site mesela, siteyi ilk açtığımda niye yarım bıraktığım videoyu en başta getirmiyor? çok önceleri izleyip bitirdiğim video çıkıyor, gitar videosu izlediysem gitar videoları çıkıyor, izlediğim dizinin sonraki bölümü çıkıyor, ama amk dizisinin yarım bıraktığım bölümüne devam edebilmek için geçmiş kısmına girip bulmam gerekiyor. hayır bu çok büyük zeka isteyen iş de değil. netflix falan yapıyor izlemeye devam et diye. lan tek satırda yarım bıraktıklarımı son izleme sırasına göre niye dizmiyorsun? niyet okuyup reklam göstermeyi bilen teknoloji, yarım bıraktığım videoyu "lan bunu izlemeye devam etmek isteyebilir" diye niye en başa çakmıyor yahu? o diziyi izlediğimi bilip sonraki bölümünü koyuyorsun, yarım bıraktığımı niye koymuyorsun?

ya da mesela her allahın günü yüzmeye gidiyorum, çıkışta da kaç metre yüzdüğümü gösteren saatimin fotoğrafını çekip story atıyorum. story'de havuzun konumunu da paylaşıyorum.

ama instagram denen zeka küpü "ulan bu yine aynı yerden fotoğraf koyuyor, şu havuzun konumunu listede en üste koyayım" demiyor. en üstü bırak listede bile yok. arama kısmından aratıp buluyorum. "yetmiş beş kere aynı yerden story attı ve aynı konumu ekledi, dur şu konumu listede göstereyim" diyemiyor. bu yapay zekanın neresi dünyayı ele geçirecek lan?

google zaman çizelgem belki 4 yıldır açık. nereye gittiysem kaydediyor. ben de girip "burada mıydınız" diye yaptığı önerileri düzenliyorum, daha sonra hangi gün nereye gittiğimi hatırlayayım diye.

yine aynı havuz mevzuu. yetmiş kere gitmişim, hep havuzu işaretlemişim. yetmiş birinciye bakıyorum, burada mıydınız diye yanını yöresini öneriyor. lan artık önermene bile gerek yok. bu mal havuza gitmiş diyip sormaman bile lazım. hadi emin olmak için soracaksın, "havuzda mıydınız" diye sor, evet diyip geçeyim. yanı yöresi ne varsa burada mıydınız diyor, ben hayır diyorum listeyi açıyorum havuz orada da yok. listeden seçip buluyorum. ha yer işareti olmayan bir yer de değil, var işte orada. sen benim yetmiş kere gittiğim yere yetmiş birinci kere gittiğimi tahmin edemeyip niye yanına yöresine gittiğimi sanıyorsun ya?

bu nasıl yapay zeka?
0
kibritsuyu
(31.05.24)
youtube premium kullanıyorum yarıda bıraktığım video izlemeye devam edebiliyorum.hatta telefondan izlediğimi durdurunca bilgisayardan açınca da kaldığı yerden devam ediyor.
0
uykulu_fb
(02.06.24)
bunların hiçbiri yapay zekanın yetersizliğinden kaynaklanmıyor. hatta bunları gerçekleştirmek için yapay zeka da gerekmiyor. kullanıcı deneyimi tasarımı ile alakalı şeyler.
0
inveniam viam
(02.06.24)
buyuk ihtimal gdpr mevzusu
0
foster
(02.06.24)
@uykulu

kaldığım yerden devam etmesinde sıkıntı yok. devam etmesine ediyor. ama izlemek istediğim yarım videoyu bulmak için geçmişe gitmem gerekiyor. ilk açılış sayfasında çıkması çok zor olmasa gerek. ha bazen çıkıyor, ama niye bazen çıkıyor, niye çoğunlukla çıkmıyor anlamadım. normal olan HER ZAMAN çıkması değil mi?

adı yapay zeka olmayabilir, her ne haltsa. neticede benim yerime düşünen ve kullanıcı deneyimine dayanarak işimi kolaylaştıran bir makine olmasını bekliyorum, olmuyor.
0
🌸kibritsuyu
(02.06.24)
"siteyi ilk açtığımda niye yarım bıraktığım videoyu en başta getirmiyor?" çünkü en başta sana gözükmek için senden çok para verenler var. taa ki @uykulu nun dediği gibi premium alırsan işler değişir. kıymetli müşteri olursun
0
lambırcek
(02.06.24)
başta gözükmek için para verenlere eyvallah da, sanmıyorum. bahar dizisini izliyorum. 10. bölümdeyim. yarım bırakıp kapattım. tekrar açınca en başta bahar dizisi 11. bölüm çıkıyor. ne yani dizinin 11. bölümü daha mı çok para vermiş? aynı dizi işte. alet demiyor ki 10. bölümü yarım bıraktı, önce onu koyayım. para verip önde çıkarttıranla derdim yok. bunun mantığını çözemedim.

ya da her gün yer bildirimi yaparak story koyduğum gazi üniversitesi yüzme havuzu listede çıkmıyor. ama gazi üniversitesi spor bilimleri fakültesi (yanındaki bina), gazi üniversitesi eğitim fakültesi (karşısındaki bina) çıkıyor. nedir şimdi, bu fakülteler para mı vermiş? mantığım almıyor abi, her gün bildirim yaptığım yerin en üstte çıkması gerekirken listede bile gözükmemesine anlam veremiyorum. para mara premium işi değil bu.
0
🌸kibritsuyu
(02.06.24)
(12)

Türkiye'de bu ürün neden bu kadar pahalı?

michael_knight
Benzer durum bazı başka ürünlerde de var galiba. Mesela bazı gitar markaları geliyor aklıma. Sebebini anlamak için soruyorum, bu durumun sebebi nedir?Cybex markanın bir bebek arabası;- Türkiye'de 26 bin TL (805 USD)- Avrupa'da 16 bin TL (520 USD)- ABD'de 8bin 600 TL (269 USD)Gözümden kaçan bir detay
Benzer durum bazı başka ürünlerde de var galiba. Mesela bazı gitar markaları geliyor aklıma. Sebebini anlamak için soruyorum, bu durumun sebebi nedir?

Cybex markanın bir bebek arabası;
- Türkiye'de 26 bin TL (805 USD)
- Avrupa'da 16 bin TL (520 USD)
- ABD'de 8bin 600 TL (269 USD)

Gözümden kaçan bir detay vardır belki, linkler:

- Avrupa www.cybex-online.com
- ABD www.cybex-online.com
- Türkiye www.operaistanbul.com
0
michael_knight
(27.05.24)
Vergiler.
0
marsli gocmen
(27.05.24)
2015'ten beri ek yüzde 50 gümrük vergisi varmış.

Bu arada Türkiye'de çoğu ürün zaten Avrupa'dan da pahaliya satılıyor. Kendi üretmiyorsa kesin daha pahalı.
0
logisticsmanager
(28.05.24)
Türkiye'de ithal ürünlerin hepsi pahalı. Hatta İhraç ürünler bile pahalı.

Avrupada satılan Türk markası küçük ev aletlerinin karşılaştırmalı fiyatı düşüyor ara sıra Twitter'a. Türkiy'de pahalılar.
0
Mirket
(28.05.24)
1. Spesifik bir ürün bu yüzden piyasası oluşmamış. 2. Bazı ithal ürünlere uygulanan koruyucu gümrük vergileri
0
doharkoman
(28.05.24)
Türkiye'de her ürün yurt dışından daha pahalı. İhraç ettiğimiz ürünlerden bile daha pahalı. Aralarında paylaşmışlar. Bir kısmında vergiler ile diğer kısmında esnaf eli ile tokatlanıyoruz.
0
nawar
(28.05.24)
Türkiye'de her ürün yurtdışından (hangi ülke olduğu belli değil ama) pahalı değil hatta ithal ürünler bile bir çok ülkeden ucuz bu yüzden Türkiye reexport yaparak ithal ettiği bir çok ürünü yurtdışına ihraç ediyor.
0
doharkoman
(28.05.24)
evet kol saati mesela. ya da her türlü elektronik
koruyucu gümrük vergisi anlamsız çünkü kimi koruyacak türkiyede tüketici elektroniği üretimi yok.
adını "distribütör koruyucu vergi" "yüzyıllık büyük holdingleri korucu vergi" ... olarak değiştirmeliler
0
lambırcek
(28.05.24)
vergiler +1. hepsini geçtim, sırf kkdf diye bir vergi var, mal gümrüğe geldiği anda fatura toplamının %6sı kadar vergi verirsin (önden peşin ödemdiysen). devlet satmadığın malın kdv'sini senden peşin alır, sanki hepsini satmışın gibi. sırf bunlar bile yeter.

@doharkoman da haklı bazı sektörler için. ülkeler fiyat politikalarını, o ülkedeki rakiplere göre, ülkenin ekonomik durumuna göre, ticari şartlarına göre belirler. o yüzden atıyorum bir araba lastiği (tamamen salladım) türkiye'de daha ucuz olabilir almanya'ya nazaran. zincirin 3 veya 4. satıcıları reexport yapabilir ama deli para kazanamazlar.
1-2. satıcılar yapamaz çünkü ana firma buna müsaade etmez.
0
numlock
(28.05.24)
E alınıyor çünkü hocam? 1000 liraya sattığında alınacak bi aleti niye 500 liraya satasın ki?

TR'de büyük şirketlerin para kazanmakla ilgili bi derdi yok.
0
plutongezegendegilmi
(28.05.24)
Ithal urunlerde gorece nis olan urunler daha pahali oluyor genelde. Import eden acisindan urunun satis hizi vs de etkili olabilir. Bunun yaninda algilar da var, mesela airfryer fiyatlarinda absurd bir fark vardi. Sonra artik piyasaya baska oyuncular da mi girdi nolduysa yurtdisindan getirmeye degmeyecek farklara indi.

Bunlarin disinda gunluk alisverislerde Bati Avrupa bariz daha pahali oluyor.
0
mbond
(28.05.24)
"Her ürün" mübalağa olduğu belli bir tabir ama teknoloji, giyim, gıda, içecek alanlarında aynı markaların AB ve ABD pazarındaki fiyatlarından pahalı, kalitelerinden düşük seyir ediyoruz. Bağcılarda kot atölyesinde güneş görmeyen işçilere diktirdiğin kotu, Almanya'daki ucuza satıyor olman senin ucuz olduğun anlamına gelmez.

Kaldı ki reexport nasıl ucuz olduğuna kanıt olabilir? Aksine tersi için sunulabilir. Ürettiğinizi ya da yurt içi pazarda satın aldığınızı ihraç etmiyorsunuz. Daha ucuz bir yerden aldığınızı, üzerine işlem bedeli ve kar bedeli ekleyerek başka yere satıyorsunuz. Gerçekten sattığınız ülkeden ve satın aldığınız ülkeden ucuza olsa zaten Asya-Pasifik'ten dropshippinge, orta doğu ve Türkmen devletlerden reexporta bu kadar yönelinmezdi.
0
nawar
(28.05.24)
fluke marka cihazlar amerikadaki fiyatın 2 katı türkiyede. hem de resmi distribütörden
not. türkiyede fluke un ürettiği cihazları üreten kimse yok, olmaz da yakın zamanda

devlet, bazı sektörlere x alanında mühendisi çalıştır (kontrat imzala, ayda 1 imza at) vb gibi şart koştuğu gibi, çoğu alsatçıyı da böyle ayakta tutuyor. her türlü sırtımıza biniyor. sıkıntı devletin kendisi.
0
lambırcek
(29.05.24)
(8)

Günlerdir uğraşan ama yapamayan ustaya para verilir mi?

ananiyimioguz
Geçenlerde bir pasajda ustaya 2 tane elektronik cihaz bıraktım.Günlerce uğraştı, oldu dedi gittim aldım 300 lira verdim geldim.Evde yine çalışmadı, tekrar götürdüm, tekrar yaptı, tekrar parça değiştirdi, yine bir iki gün kaldı ama eve gelip kullanmaya başlayınca yine olmadı.Bu böyle 3 sefer birbirin
Geçenlerde bir pasajda ustaya 2 tane elektronik cihaz bıraktım.

Günlerce uğraştı, oldu dedi gittim aldım 300 lira verdim geldim.

Evde yine çalışmadı, tekrar götürdüm, tekrar yaptı, tekrar parça değiştirdi, yine bir iki gün kaldı ama eve gelip kullanmaya başlayınca yine olmadı.

Bu böyle 3 sefer birbirini tekrarladı. En sonunda olmuyor sanırım bataryan da bitik, benim taktığım kontrol ünitesini de bozuluyor. Zaten kendi üstündeki yanmış dedi ek yaptım o da yemedi dedi.

E peki dedim usta olmadıysa ücret iadesi yap o zaman. E 3 tür parça deniyorum benim parçalarımda sorun yok ki senin cihazın bozuyor gibisinden saçmaladı ben de neyse öyle olsun dedim 300 lira bişey değil, o kadar uğraştı adam, çıktım.

Başka bir usta daha önerdiler ona götürdüm. O da bir hafta sonra yaptım dedi aldım ikisini eve geldim 1i gerçekten olmuş sorunsuz çalışıyor günlerdir, diğeri de yine bozuldu geri götürdüm 1 haftadır da ona bakıyor o dikiş tutmuyormuş çipinde çatlak var birleştirdik falan ama olmadı gelip alabilirsin dedi.

Şimdi ben almaya gideceğim ama, bu usta benden ikisi için 900tl para istedi. ilk oldu dediğinde vermiştim almaya gittiğimde çalışıyordu.

Şimdi usta olmadıysa bir cihaz parası al benden diyeceğim ama o da kaç gündür uğraşıyorum birsürü şey heba ettim falan diye zırvalarsa ne diyeyim?

Öyle çok esip gürleyen bir insan değilim. Gerçi belli de olmaz nadiren tepem atıyor ama pasajda bütün esnaflar dip dibe, olay çıkmasın şimdi.

Benim tatlı dille tatlı tatlı mantıken dövmem lazım. Ne diyeyim madem öyle zabıtayı veya x yeri arayayım gelsinler onlar çözsünler mi diyeyim?

Tüketici haklarına falan gitsem, internet alışverişlerinde işe yarıyorda burada ne yaparlar bilmiyorum.

Gerçi belki adam yarısını iade edecek bilmiyorum ama, diretirse neler diyebilirim onu düşünüyorum.

Mantıken usta bir işi yapıyorsa onun fail olma durumunu da hesaba katar. Bir şey olmuyorsa onu müşteriden çıkarmaz, diğer müşterilere öyle fiyatlar verir ki (başarılı olan işlerde) o faillik durumların parasını oralardan çıkartır. Yanlış mıyım? Ama bu pasajda işler böyle yürümüyor mu anlamadım.

Öte yandan bazen eve birilerini çağırıyoruz, sırf gelme parası 300 500 alıyorlar.

Veya hanım bazen çalışırken bir iş yapıyor, bu tutmayabilir diyor, olsun siz yapın diyorlar 1000tl alıyor mesela. sonra tutarsa tutuyor tutmazsa e demiştim ben size diyor parasını vermiyor.

o yüzden bazen ustalar da kendilerince haklılar mı diyorum ama bizim durumda böyle bir konuşma geçmedi.
0
ananiyimioguz
(27.05.24)
ustayi az cok tahmin edebiliyorum. kohne bir pasajin dibinde dandik bir dukkanda 3, 5 sey tamir ederek hayata tutunanan basit bir adam. o kadar primitif yasiyor ki zaman, kalite, egitim, arastirma, emek, maliyet, fiyat gibi modern kavramlara hakim degil. evrim surecinde 10. istasyondayken kalkip 3. istasyondaki adamla muhattap olmussun. tartisma, kavga, hakem heyeti vs.. girersen onun levelina daha cok girmis olursun. ben olsam pahali bir hayat dersi aldim onun ucretini odedim diyip yoluma bakardim.
0
dokunmakalbime
(27.05.24)
Hayatın olağan akışında hiç bir insan emek sarfetmediği bir şey için para talep etmez. Bu dolandırıcılık olur zira. Eğer uğraştı yapamadıysa da para talep etmemesi gerekir. Ortada bir değişim olmamış zira. Dolayısıyla siz güzel güzel saldırgan olmayan vakur bir şekilde tavırla para mı istiyorsun bir de gibisinden vermeyeceğini hissettirirsin.

Fakat adam böyle birşeyi "esnafsa" zaten talep etmez. O zamanda sen maddi durumun iyiyse adamın yapamasa da emeğine karşılık bir çorba parası bırakırsın.

Ben olsam hiç bu yukarıdaki diyaloglara girmem. Fahiş bir rakam istemiyorsa veririm. Emekçinin Emeğinin karşılığı olarak.
0
psmstc
(27.05.24)
Alete bağlı herşey tamir olamayabilir yada tamir etmemek daha mantılkı olabilir nasıl dersen yedek parçası 700 tl komple yenisi 900 tl yeni almak daha mantıklı. Bunu en başta söylemek gerek ama bakayım olur birşeyse yaparım denerim olmazsa şöyle olur vs diye
adam emek harcamış işçiliği ödemek gerek ama dediğim gibi en başta söylemesi gerekirdi bunlardan olabilir şöyle olursa böyle olur diye
0
basond
(27.05.24)
Ustanın evrim sürecinde senden 7 istasyon önce evrimlestigine inanıyorsan para vermene gerek yok kanki. Ha benim emeğe saygım var diyorsan, elektronik aletlerin her zaman tamir olamadığı bilgisine de sahipsen ödeyebilirsin borcunu.
0
hasmetizm 2046
(27.05.24)
Tamirde kabaca bir kaç ihtimal vardır

1) Tamir olur
2) Görece pahalı bir yedek parça ile tamir olur
3) Tamir olmaz ve arıza sebebi bulunur.

Usta 3. ihtimal için bile olsa parayı hak eder ve vermek gerekir. Ha sizin durumunuzda sallamamıştır, becerememiştir, bir yerinden arıza uyduruyordur orasını bilemem.

Bunu baştan konuşmak gerekir, size de tecrübe olmuş.

Ayrıca bazı ürünlerin tamiri ekonomik olarak mantıklı değildir. Örneğin 1000tl ye yenisi alınabilen cihaz için 500tl masraf edilmez.
0
kimlanbu
(27.05.24)
Cihazınız tamir olur veya olmaz bu durum muallak siz verilen emeğe ücret ödüyorsunuz tamir işlerinde itimat esastır.
0
doharkoman
(28.05.24)
tamirci o parayi bu urunun tamir edilemeyecegi bilgisini vererek hak ediyor aslinda

adam orada zamanini satiyor. sen gidip bir miktarini almissin. farz edelim ki, tamir edilmesi mumkun olmayan tonla zivir getirilip duruyor adama. o halde adam hic para kazanmadan mi hayatini surdurecek ?
0
foster
(28.05.24)
para verilir ama yapamadığı tekine kaç para istediğini sor, fiyat çoksa kır
0
lambırcek
(28.05.24)
(16)

1000+ saat oynadığınız oyun var mı?

duyurukullanıcısı
benim sea of thieves. tek oyun oynuyorum zaten 5-6 yıldır.sizin neler var listenizde?
benim sea of thieves. tek oyun oynuyorum zaten 5-6 yıldır.

sizin neler var listenizde?
0
duyurukullanıcısı
(27.05.24)
red alert 2 belki
0
lambırcek
(27.05.24)
Battlefield serileri
0
Murat1407
(27.05.24)
dota2, baldurs gate 3, nba 2k20, bfme-I
0
a darkness coming
(27.05.24)
Haftada ortalama 5 saat ayni oyunu oynasan senede 250 saat eder, ki bu ortalama bir deger.

Bunu ikiye katlasan gene 1000 saat etmez.

Cevap: video oyunlarina ömrünü adamis biri olarak hayir o kadar oynamadim diyorum çünkü oynancak çok fazla oyun var. Birini sòmürünce yenisine geçerim.
0
Yourcousinmarvinberry
(27.05.24)
Pandemi döneminde herhalde call of duty mobile oynamışımdır bu kadar.
0
prole
(27.05.24)
şansa bak benim de tek 1000+ saat oyunum sea of thieves
0
tabii lan manyak mısın
(27.05.24)
son yıllarda hiç oyun oynamıyorum.

marvel contest of champions
rise of nations
sniper elite serisi
üniversitede medal of honor ve cs
0
gabe h coud
(27.05.24)
Çok uzun zamandır yok.
Yanlış hatırlamıyorsam fm 2014, skyrim. Oncesini hatırlamıyorum varsa da.
0
logisticsmanager
(27.05.24)
Steame kayıtlı oyunlardan en çok eu4 oynamışım, 750 saat kadar ama son 2 senedir çok az oynadım 1000 saati geçerdim herhalde.

FM 08 çok uzun süreler oynamışlığım var o belki geçmiştir 1000 saati.

Online oyun pek sevmediğim için genelde hikayeli oyunlar oynuyorum, onlar da max 120 saat falan skyrim en uzun 140 saat oynamışım steamde ki öncesinde korsan indirip 100 saatim orda vardır
0
nundu
(27.05.24)
1000 saat olmuş mudur bilmiyorum ama olmuşsa euro truck simulator 2'dir. fm serileri ve eu4 te ets'den sonra en çok oynadıklarım.

son yıllarda çoğunlukla ets 2 oynuyorum.

çünkü evli barklı çocuklu çalışan biriyim.

eu4 ve fm taktik, strateji vs için kafa yormak gerektiriyor o yüzden üşeniyorum genellikle. ets o açıdan hem keyif aldığım hem de yormayan oyun kategorisinde.

online veya aksiyonlu patara çataralı oyunları kendimi bildim bile sevemedim zaten.
0
wilhelmwasmuss
(27.05.24)
Gta V ve Gran Turismo 7
0
kaptan memo
(27.05.24)
Birkaç yıldır sürekli oynanmadıktan sonra 1000+ zor cidden ya.
Benim şunlar olabilir.

ilkokul yıllarımda: quake 3 arena, cs go, half life, age of, red alert olabilir. hatta gerçekçi olmak gerekirse cs go dışında geçmemiş olabilir.
ortaokul yıllarımda: Rappelz (mmorpg) kesin geçmiştir 1000+ saati.
warhammer 40k da geçmiş olabilir.
bir de web tabanlı oynanan ogame tarzı bir oyun vardı: darkorbit. o da geçmiştir.
lisede: pek sabit oynadığım bir şey yoktu.
üniversitede: lol kesin geçmiştir hala arada oynuyorum.
iş hayatında: bir ara conan exiles a sarmıştım ama 1000+ olmamıştır, yakındır.

yaş ilerledikçe uzaklaşıyor insan çok bağlanamıyorum hatta iş, evlilik derken arada komple siliyorum oyunları bağımlılık yaratır gibi olunca

@ Yourcousinmarvinberry, bir şeye sarınca günde en az 2-3 saat oynayabiliyorsun. yada bir iki gün oynayamıyorsun haftasonları 5-10-20 saat oynayabiliyorsun. öyle olunca yılda 1000 saat yapabiliyor. Kaldı ki 1 yıldan fazla oynan oyunlar var, onlar haydi haydi geçiyordur.
0
ananiyimioguz
(27.05.24)
wow ve town of salem.

tos‘ta lobide geçirdiğin zaman da sayılıyor. bir dönem sürekli arkada açık duruyordu ondan 1000’i geçti sanırım.

wow ise hayatımda en çok oynadığım oyundur. third party server’lar da dahil şimdiye kadar kaç bin saat oynamışımdır bilmiyorum, hiç hesaplamadım.
0
sir gawain
(27.05.24)
Warcraft 3
World of Warcraft
Civilization V
Heroes III
Football Manager 13
Ultima Online
Medieval II Total War
Rome Total War

Yıllardır döne döne tekrar oynadığım oyunlar. 25 yıllık oyun var aralarında. Bazıları için tahmin zor. Çünkü Steamsizler veya Steamsiz dönemleri olanlar var. Yine de fazlası vardır, azı yoktur sürelerinin.
0
nawar
(27.05.24)
tek oyun yoktur, diablo serisi belki..
0
cooperr
(27.05.24)
2500+ saat ile age of empires 2: definitive edition. bağımlılığı pistir. zor bıraktım.
0
zen1th
(27.05.24)
(12)

Zenginler nerede yürüyüş yapıyor

iwillsee
Biraz saçma bir başlık oldu ama bilemedim. Malum halktan izole yaşayan zenginler açıl havada yürüyüş yapmak için nerelere gidiyorlar? Milliyet bahçelerine inip halka mı karışıyorlar? O izole ve luxury ortam ihtiyaçları ile açık havada yürüyüşü nasıl kombine ediyorlar?
Biraz saçma bir başlık oldu ama bilemedim. Malum halktan izole yaşayan zenginler açıl havada yürüyüş yapmak için nerelere gidiyorlar? Milliyet bahçelerine inip halka mı karışıyorlar? O izole ve luxury ortam ihtiyaçları ile açık havada yürüyüşü nasıl kombine ediyorlar?
0
iwillsee
(27.05.24)
boğaza bakan yalısının bahçesinde :)
0
bravoteam
(27.05.24)
sarıyer sahilinde
0
sizofren06
(27.05.24)
Aslında ultra zenginlerin çok ama çok az kısmı korumayla dolu bir evde halktan uzakta yaşıyor. Yani filmler diziler bizlere hepsi böyleymiş gibi gösteriyor fakat aslında böyle degil
Bir çogu halkla iç içe yaşıyor. Mesela Türkiyenin en büyük ilaç firmalarından birinin sahibinin altındaki araba 2023 model fiat egea. Yürüyüşe fenerbahçe sahiline çıkar en son orda çay bahçesinde Ihlamur çayı içer sonra evine gider.

Belgrad ormanına moda sahiline Sarıyer sahile gidenleri görüyorum. Ama gösteriş düşkünü olan azınlık kısım ise genelde bu gibi yerlere takılmaz. Açık hava koşusu seviyorsa İstanbulun Karadenize bakan sahil şeridinde yer alan kafa dinlemelik sakin yerlerde takılmaktalar
0
limonlu eksi
(27.05.24)
Arnavutköy Bebek arası ve karşıda Fenerbahçe Caddebostan arası ile Bağdat Caddesinde rastlayabilirsin
0
kaptan memo
(27.05.24)
sabahın köründe veya mesai saatlerinde bebek sahili
daha çok zengin kişilerin eşlerini koşu yaparken görebilirsiniz sdsf
0
mantık
(27.05.24)
"sakin ol champ evdeyim" geldi hemen aklıma:)
0
nothing in my way
(27.05.24)
@limonlu Türkiyenin en büyük ilaç firmalarından birinin sahibi laf edenleri korumalarına dövdürtüyor, aynı kişi mi acaba
0
lambırcek
(27.05.24)
belgrad ormanı
0
gabe h coud
(27.05.24)
Yürüyüş yapılan her yerde. Zengin uzaylı değil sonuçta çoğu zengin statü simgesi kullanmaz sade giyinir sade arabası vardır dışarıdan bakarak zengin olduğunu anlayamazsınız
0
doharkoman
(27.05.24)
Ortaköy Bebek koşu rutinimde bi' Cumartesi sabahı Nusret' e rastlamıştım, önde hafif tempo koşuyordu, arkasında da koruması ve arabası geliyordu :)
0
kumandanim
(27.05.24)
Bebek sahili
0
gadlemler
(27.05.24)
Koşu bandi kullaniyoruz hocam biz zenginler
0
Zetnikov
(27.05.24)
(19)

Sokak köpekleri konusunda kimin ne çıkarı var?

michael_knight
Sokak köpekleriyle ilgili son günlerde iyice artan bir tartışma var. Konu hakkında ne düşündüğünüzü sormuyorum, onu yazınca tartışma çıkıyor. Twitter'da yapalım bu tartışmaları :)Bu konudan kimin çıkarı var? Hangi karar verilirse veya verilmezse kim nasıl para kazanıyor?Tartışma öyle bir hal aldı ki
Sokak köpekleriyle ilgili son günlerde iyice artan bir tartışma var.
Konu hakkında ne düşündüğünüzü sormuyorum, onu yazınca tartışma çıkıyor. Twitter'da yapalım bu tartışmaları :)

Bu konudan kimin çıkarı var? Hangi karar verilirse veya verilmezse kim nasıl para kazanıyor?
Tartışma öyle bir hal aldı ki arkasında başka bir konu olduğu belli ama ne olduğunu anlayamıyorum. Siz biliyor musunuz?
0
michael_knight
(24.05.24)
Mama lobisi var diyorlardı.

Yani sokakta köpek kalamzsa onları beslemek için mama alınmayacak bundan kazananlar artık kazanmayacak.
0
jülsezar
(24.05.24)
1.Rant
mama ve bağış lobisi ve oy potansiyeli.


2.Rant
ayrıca köpek dışkısı çok zararlı bir madde ve özellikle ilerleyen süreçte başıboş köpek sorunu yüzünden almanya regülasyonlar ile türkiye gıda ithalatına sınırlar koyacak. zaten bu amaçla bnd ve alman kaynaklı kuruluşlar bu konuyu destekliyor .

3.Rant
yıllık bazlı satılan kuduz aşısı miktarı ve ilerleyen süreçte covid benzeri solunum yolu ile bulaşan kuduz pandemisi uydurup tekrardan küresel ekonomik daralma ve büyüme yaratma
0
alp9900
(24.05.24)
Ekonomik kısmını bilmiyorum ama mama lobisi vs toplayıp imha etme ihalesini alacak akp yandaşı gibi bir durumdur muhtemelen.

Siyasi açıdan ise bu konu özellikle Erbakan'ın ve YRP'nin üstünde durduğu bir konuydu. Mesela seçim öncesinde YRP'nin İstanbul belediye başkan adayı Mehmet Altınöz'ün bir röportajını izlemiştim, orada da belirtmişti sokak köpeklerinin toplanması ve imha edilmesi gerektiğini. Yani seçim sonrasında Erdoğan'ın bir anda bu konuya eğilmesinin sebebini YRP'ye mesaj olarak görüyorum ben. YRP sadece bu konuda değil bildiğiniz gibi aşı karşıtlığı, lgbt düşmanlığı gibi konularda da ekstrem fikirlere sahip. Önü alınmazsa bu konularda da daha büyük etkileri olabilir diye korkuyorum.
0
nundu
(24.05.24)
1. Ben avukat olsam, sokak hayvanları aktivisti olur, böylelikle hayvanseverler arasında adımı duyururdum. Apartmanda hayvan yetiştirme konularında komşular çok davalık oluyorlar.

2. Ben veteriner olsam sokak hayvanları aktivisti olurdum. Ne kadar çok hayvan, o kadar çok iş.

3. Ben yem imalatçısı ve satıcısı olsam sokak hayvanı aktivisti olurdum. Sokaklarda besleme yapanları çok severdim.

4. Mama ve veteriner masrafı bağışçılığıyla geçinen fenomenleri unutmuşum :)

Konuya mizahi yaklaştım. Gerçekten gönül vermiş herkese saygım sonsuz.

En çok çıkarı olanı söylemeyi unutmuşum. Bunu aslında en başa büyük harflerle yazmak lazım. Şu an sokak hayvanlarını gündem yapmak asıl iki gündemi arka plana itmek içindir. Ekonominin çıkmazda olduğunu ve kaçak göçmenleri konuşmaktansa bu konunun konuşulması iyidir diye düşünenlerin çıkarı en baştadır elbette.

Yoksa sokak hayvanlarıyla ilgili hiçbir şey değişmeyecektir. Konu konuşulduğuyla tartışıldığıyla ve diğer iki konu unutulduğuyla kalacaktır.
0
Mirket
(24.05.24)
mama lobisi zannedildiğinden çok daha korkunç güçlü. benim keşfete bi adam düşüyordu eli yüzü düzgün saçı sakalı nizami kesilmiş ama 30 yıllık leş bi arabaya binip "bakın arkadaşlar bu son param ama onu da simit alıp bu yavrucaklara veriyorum" diye duygu yapıyordu. ben de başta inanmıştım da sömürücü çıktılar. bir benzeri geçenlerde sokak köpeklerine mama toplicam diye 27 milyon mu ne toplamış. dışarda deli gibi kedi köpek mama toplayacam para atıncılar var onların sesi çıkıyor o kadar.

çok da bi şey olacağı yok da boş teneke misali 200 kişi birleşip twitter'da gündem yapıyor her boku
0
avatar is back
(24.05.24)
aslında olayın sosyal medyada geçirilen süreyi arttırmakla çok ilişkisi olduğunu düşünüyorum. facebook belgeselini izlemişsinizdir, köpekler konusu da da benzer bir şekilde ateşlendi. evet tabii ki sorun yeterince ele alınmadığı için bazı ilçelerde ve bazı şehirlerde daha büyük ancak bu kutuplaşma, oluşturulan görseller vs sorunu olduğundan çok daha büyük ve korkunç algılatıyor insanlara. taraf oluyorlar, daha çok paylaşım yapıyorlar, her seferinde daha korkunç görseller paylaşıyorlar. ben en büyük kazananın twitter gibi sosyal medya hesapları ve yrp gibi gücünü göstermek isteyen küçük partiler olduğunu düşünüyorum.
0
red g
(24.05.24)
büyük bir çıkar falan yok, sadece medya üzerinden belli dönemlerde belli konular abartılarak gündem değişikliği sağlanıyor. yaklaşan büyük olaylar için güzel bir altlık. bakın nasıl çözdük zaferi olur bu konu.
0
orpheus
(24.05.24)
mama lobisi, bağış lobisi, etkileşim lobisi, hayvansever kadınları tavlama lobisi.

mama lobisini çokça yazmışlar zaten yukarıda.
bir de bağış toplayanlar var. sosyal medyada veya başka yollarla hayvanseverlerin duygularını kullanarak sokak hayvanlarına yardım ediyoruz diye para toplayanlar var.
etkileşim lobisi dediğim yine hayvanseverlerin beğenisini kazanmak ve bu sayede ünlü olmak isteyenler var. bu şekilde binlerce takipçi ve beğeni kazanıyorlar. bunu sadece kişi olarak düşünmemek lazım. bazı şirketler de bu şekilde sempati topluyorlar.
sonuncusu da malum. hayvanseverim ayağına hayvansever kadınlara yanaşan tipler var :)
0
benarrivo
(24.05.24)
Hem belediyeler hem stklar mama üzerinden dünya kadar para kaldırıyor.

Stk ile alakası olmayan, instagram'da tiktok'ta falan saf insanların saf duygularıyla oynayan, yorumlarda bahsedilen dolandırıcılar da mevcut. Sonra gidip kendilerine ev araba alıyorlar enayi paralarıyla.

Ankara BŞB mama fabrikası açmıştı saçmalığa bakar mısınız. Şimdi de bu kadar köpeğe nasıl kıyacaksınız diye ağlıyorlar. E mama fabrikası açacak parayı kısırlaştırmaya, düzgün barınaklara harcasaydınız ya.

Toplatılması da birilerine rant olur kesin.

Üzgünüm keşke işler buraya gelmeseydi ama şu an bu kadar köpeğin mutlu mesut bakılması mümkün değil belediyeler işlerini savsakladığı için bu noktaya geldik.
0
chicha_v2
(24.05.24)
alp9900 güzel açıklamış buna ek olarak sokak hayvanları sömürüsü kalitesiz şirketlerin sözde sosyal sorumluluk adı altında en ucuz pr yöntemlerinden biri.
0
doharkoman
(24.05.24)
chp izmir bb 40 milyon tlye barınak yaptı hem de 2 sene öncenin parasıyla. 1500 köpeklik kapasiteli. deü'deki köpekler belki sığar. ortada bir rant var evet.

bence en çok sesi ve etkiyi kedici köpekçi malum kitle yapıyor
popülist siyasetin çekincesi de onlar.
üstelik en kalabalık 3 partide o kitleden mebzul miktarda insan var.

türkiyede 80 darbesinden sonra başlayan, 90larda fırına giren, 2000lerde iyice pişen şehirli ve yeni malum kitle tam da kedi köpek için kurşun atacak bir ruh halinde.
0
lambırcek
(24.05.24)
Rant o kadar büyük ki yaz yaz bitmiyor. Bir diğer çıkar grubuda vurguncu dernekler. Bu hayvanlar üzerinden gerek toplumdan gerekse AB hibelerinden vurgunu vuruyorlar. Yetmedi bir de şimdi bu suistimali destekleyen Halktv, sözcü gibi yandaş provokatif medyalar var. Nasıl olsa kitlesi müsait ne versen yiyorlar.

Konu köpekler üzerinden tartışılıyor fakat sokaklarda sahipsiz hayvan olması bir sorun. Sokaklarda kedilerde olmamalı. Kuduz, bit pire riski bir tarafa kedi dışkısı toksoplazma içeriyor hani medyada ''kediye kafa tutan fare'' içerikli yayınlar var ya işte o fareler toksoplazmalı ve o farelerle temas eden kedilerde taşıyıcı daha sonra insana bulatırıyorlar halk sağlığını tehdit eden ciddi bir sorun.
0
doharkoman
(24.05.24)
en ufak yapılanı söylüyorum;
bir tane instagram, tiktok v.b. hesabı açıyorsun.
adını patili bilmem ne, can dostlarXX şeklinde sevimli bir hesap açıyorsun.
sonra besleme ve yaralı hayvanlar acındırma postları kasıp takipçi topluyorsun.
daha sonra canlı yayın açıp sözde veterinerlere ve mama firmalarına olan borçların için para topluyorsun.
gelen paranın bir kısmını gerçekten kopeklere harcıyorsun ama önemli kısmı sana kalıyor.
bingo artık tam zamanlı bir köpekçısın, bu iş üzerinden geçimini sağlıyor, işleri büyüttükçe araba hatta ev bile alıyorsun. en iş bilmeyeni estetik masraflarını buradan sağlıyor.

binlerce köpekçi dernek var, neden sizce bir kaç büyük derken altında toplanmak yerine her önüne gelen dernek açıyor düşündünüz mü?
0
nuisance2
(24.05.24)
"Mama lobisi" iddiası komik. "Faiz grupları" gibi bir şey. Yani bu alanda ciddi dolandırıcılar var ama ulaşabildikleri kitle sandığınızdan çok daha küçük. Genelde varlıklı tiplere ulaştıkları için sosyal medyada biraz algı yönetimi ile vurgun yapıp gidiyorlar ama cidden öyle etkileri yok. Hisselerinden takip de edebilirsiniz.

Sokak köpeklerini kısırlaştırmak, yakalamak, uyutmak, barınakta toplamak gibi şeyler devletin ve belediyelerin işine gelmiyor. Çünkü şu kardeşinize yetkiyi verdikten sonra gördüğümüz etkiden dolayı ekonomik bir kriz içerisindeyiz. Harcama kalemlerini kısmaya çalışıyorlar. Bunlardan bir tanesi de sokak hayvanları konusu oldu.

Sokak hayvanları ülkede her zaman vardı ama konunun algı olarak değil, gerçek anlamda kontrolden çıkması başkanlık sistemi sonrasındaki son 7 yılın konusu. Yukarıda saydığım masrafların ve onlarda sırasında oluşacak sorunlar sebepli oy kaybının altına girmek istemiyorlar. O yüzden hayali hedefler yaratıp algıyı oraya kaydırıyorlar. 10 kişi barınak ya da belediye önünde protesto yaptı diye hükümet düşmez ama birilerinin istediği gibi on binlerce köpeği katledersen etkisi içeride ve dışarıda büyük olur.
0
nawar
(24.05.24)
@nawar etkisi içeride ve dışarıda büyük olur demiş de,

İçeride büyük bir etki olmayacaktır. Çünkü sokaklarda hayvan istemeyen bir %80 var. Yapılan kamuoyu yoklaması ortada.

Dışarıda niye etkisi olsun. Birkaç Afrika ya da Güney Amerika ülkesini saymazsak diğer bütün ülkelerde farklı bir şey mi yapılıyor sanıyorsun. Hepsinde var sahiplenilmeyen hayvanın uyutulması ya da itlafı.
0
Mirket
(24.05.24)
@mirket içeride "on binlerce köpeği toplayıp katledelim" diyen oran %80 değil. Emin olabilirsin. Belirli bir zeka seviyesinin üstündeki herkes farkındalık sahibi. Benim yaşadığım mahallede sokak köpekleri sorun olacak miktarda değil ama benim mahallem böyle diye ülkeyi de böyle sanacak değilim. İşte böyle sananlar var maalesef. Orası doğru. Yine de "nugget sevmek ile nuggetın nasıl yapıldığını izlemek" aynı şey değil. İnsanlar sorunun çözümü istiyor. Alternatifler sunuyor ya da sunamıyor o başka bir şey.

Evet farklı şey yapıyorlar. Avrupa ve ABD'de köpek ve kedi sorunu tabii ki kontrol ve itlaf ile çözüldü ama şu an başıboş köpek sayısı yurt genelinde yaklaşık 3 milyon olarak gözüküyor birkaç araştırmada. Sence sahipliyken bir şekilde sokakta kalan ve yakalandıktan sonra sahip bulunamayınca uyutulan köpek sayısı ne kadar o ülkelerde? Yani 1 ayda birkaç milyon köpeği katletmenin "Avrupa da yapıyor aynısını" seviyesinde olduğuna emin misin gerçekten? Tabii Avrupa ve ABD'nin yaptığı gibi hepsini yok edip fare ve haşere cennetine çevirmemeliyiz ülkeyi ama ekosisteme göre hesaplanacak şekilde (atıyorum) 500 bin köpeği bırakıp, onların da 3/4'ünü kısırlaştırırsan yine de çok kısa sürede 2,5 milyon gibi ciddi bir sayı yapıyor. Bir tek Çin'de o sayılar görülüyordu. Onlar da sadece Dünya ekonimisi oraya kaydığından beri sessiz kalınan konu.
0
nawar
(24.05.24)
Katledelim diyen oran %80 demedim zaten de.
Başlık altında ilk cevabımda mevcur statikonun korunacağını yeni bir şey olmayacağını söyledim.
Ama varsaysak ki itlaf kararı alındı. Hani eli silahlı adamlar yollara indi, gördüğü hayvanı anında infaz ediyor şeklinde bir durum olmayacaksa (ki olsa saçma olur) bu durumda zaten bu işin yapılması öyle bir ya da birkaç ayda olabilecek bir şey değil.
Kısırlaştırma dediğimiz olay bir ameliyat. Birkaç gün önce Bir kanserli insan ameliyatı için bile beklenildiğine dair bir duyuru vardı. Bu ülkede bu kadar hayvanın kısırlaştırılması için gerekli paranın bulunabileceğine inanıyor musunuz gerçekten?
Varsayalım ki bulundu o para. Bu kısırlaştırma işi kaç yıl sürer. Bu arada mevcut üreme tüm hızıyla devam etmez mi? 20 yıl öncesini bilenler son 20 yılda popülasyonun artışını bir gözünün önüne getirsin. Bu sayı artışına hangi kısırlaştırma hızı yetişebilir?
Hani el kangren olur kola doğru yürür de kolu kesmemiz lazım dediklerinde yaa kol kesilir mi, vahşettir romantizmini anlayamıyorum. Sevgi kısmı tamam da matematiğini görmezden gelme lüksünü anlamlandıramıyorum.
0
Mirket
(25.05.24)
Geçen twitter'da görmüştüm, 3 tane taşra belediyesi 40 milyon liralık mama ihalesi yapmış. TR'de binlerce belediye var, milyar liralık rant dönüyor. Ki yani bu sadece mama, barınak inşası, aşısı, veterineri derken kim bilir nasıl rakamlar çıkıyordur. Daha bunun bağış / dernek kısmı var falan filan.

Ama asıl sıkıntıyı kimse söylememiş. Yani 40 yaş üstü, çocuksuz bekar kadın pandemisi bu. Burada da çok dönüyor "çocuk yapılır mı yapılmaz mı" konusu falan filan da yapmayınca kafa gidiyor, böyle sorunlar ortaya çıkıyor işte. Çocuk yapmak kendi akıl sağlığına yapabileceğin en büyük yatırım. Kamu spotunu da sıkıştırayım araya.

Neyse, ben şahsen itlaf kararı çıkacağını da düşünüyorum (ihalesi/rantı olur, o da sorun çözmek için motivasyon), hatta bu konuda "single issue voter" kıvamına bile geldim, sorunu kim çözerse oyum ona.

"%80'in" ne düşündüğü de çok önemli değil. Yani ortada basit bi matematik var, kısırlaştırma / barınak feasible'ı geçtim viable bi seçenek bile değil. Sorunu çözeceksen elinde tek seçenek var, ya da sorunu çözmeyip böyle devam edersin, Hindistan olursun. Başka bi opsiyon yok.
0
plutongezegendegilmi
(25.05.24)
istanbul belediyesi kendi b.kunu yiyen iti metrolarda vapurlarda maskot diye dolaştırdı.
evet boji!
millet ürkerek koltuğundan fırlayınca, "yer verdi" diye haber yaptılar. bu sitede bile buna aşkla bakanlar var. milletin dini hassasiyeti varmış(oy veren hdpliler nerede?), çocukların alerjisi varmış, parazit varmış filan hak getire.

chp üsküdar, sahipli köpeklere özel park yaptı sahilde. başıboş köpek giremiyor. sınıfsal...

ankara belediyesi "mama fabrikası" kurdu, mansur aynı esnada köpek krizine dikkat çekiyordu ekranlarda

akp belediyeleri zaten mama çuvalı dağıtıyor evlere :d

iyiplilerin köpek koruma timi var. alarm gelince arabayla intikal ediyorlar :d
topunun...

mama lafı zaten bi mesele. yem niye diyemiyoruz? insan mı bunlar

millet sokakta sahipli kedi köpek dolaştıramamalı. onlar da dışkılıyor yollara parklara. bahçesi olan baksın orada

vahşi türler sahibinin elinden alıp itlaf edilmeli

plutongezegendeğilminin bahsettiği pandemiyi isim vermeden yazdım, linççiler gelmedi mi
bahsettiği şeyin erkek versiyonları da var. hem de evli barklı çocuklu. bekarlık mutlak kriz sebebi değil.
tam bir psikolojik hastalık

nunduya göre bütün belediyeler chpde ama rantı akp paylaşacak. siyasi deha

uyutma ilacının ihalesi açılacaktır sadece. fakat o da açılmamalı. devlet fabrika kurmalı. sonsuza dek sürecek itlaf. belediyelerde personel de var para da var.

"1 ayda birkaç milyon köpeği katletmenin "Avrupa da yapıyor aynısını" seviyesinde olduğuna emin misin gerçekten?"
evet.

avrupa her işte örnek olmaktan çıkmalı. biz de akıl sahibiyiz.

"ama ekosisteme göre hesaplanacak şekilde..."
görüyorsunuz. kedi köpeği ekosistemin parçası zannedenler var. sıkıntı çok büyük. halka trt'den açık dersler verilmeli.

3 değil 10 milyon köpek var tahminlere göre. hindistandaki kişibaşına düşen oran'dan fazla.

itlaf kararı çıkmayacak!
belediyenin itlaf hakkı zaten var.
madde 13: tıbbî gerekçeler ve insan ve çevre sağlığına yönelen önlenemez tehditler dışında hayvanlar öldürülemez.

millet bunun farkında değil mesela. partiler niye işe koyulmuyor?'un tek bir sebebi var. geliyoruz ona da

niye "önlenemez" şart mesela? tehdit olması yetmiyor mu? kanun bile korkarak yazılmış. hayvanı tepemize çıkarıyor.

belediyenin veteriner kurulu diyecek ki bu bi tehdittir. bitti gitti.
hatta onu demesine de gerek yok

kocaeli valiliği, belediyeyi köpeklere müdahale etmesi konusunda uyardı. ama öyle yorarak konuştuğu bir metin paylaştı ki, sanki birinin kutsalı incinir diye çekiniyor

itlafı da bu gidişle maalesef yapamayacaklar. çünkü oy. millet bi uyansa

akıllandırıcı bir bela olarak bakıyorum meseleye
popülizmden, demokrasi şarlatanlığından tövbe eder belki millet

eksisozluk.com
0
lambırcek
(25.05.24)
(5)

HP 9J227EA laplop

uyuzcan
Bir laplop bilgisayar ihtiyacım söz konusu. Çeşitli seferde sordum burada, kendim de araştırmaya çalışıyorum ama seçenekler çok fazla ve ben artık ne nedir anlayamıyorum.Bu kez bir marka model ile geldim. ahanda şu:(git: https://www.amazon.com.tr/HP-Bilgisayar-i7-14700HX-Performans-9J227EA/dp/B0CQRM
Bir laplop bilgisayar ihtiyacım söz konusu.
Çeşitli seferde sordum burada, kendim de araştırmaya çalışıyorum ama seçenekler çok fazla ve ben artık ne nedir anlayamıyorum.

Bu kez bir marka model ile geldim. ahanda şu:
(git: www.amazon.com.tr

şimdi bu alet süper hemen al mı dersiniz, yoksa onu alma bunu al diyeceğiniz bişi var mıdır?
not: monster msi vs yanar döner ışıklı olan aletler konu dışı.

teşekkürler şimdiden...
0
uyuzcan
(23.05.24)
linteki de yanar dönerlilerden

azami bütçeni ve ne için kullanacağını yazar mısın
0
lambırcek
(23.05.24)
Çalıştığım şirket satın alacak ama bütçe yukarıdakini geçmese iyi olur.
İş için kullanım alanı çok performans gerektirmiyor aslında, Office, autocad vs
Ama oyun (örneğin rdr2) da oynayabilmeliyim bununla. Bir de en az 7-8 sene yenisine ihtiyaç duymamalıyım.
0
🌸uyuzcan
(23.05.24)
şu ürün pazara götürür seninkini.

www.idefix.com
0
jamswety
(23.05.24)
hp alma beceremiyorlar

www.epey.com
1,5 kilo daha hafif
2bin lira daha ucuz

dell ekran kartı 4060. bunlar 4070.
0
lambırcek
(23.05.24)
@jamswety: hocam gönderdiğiniz benim seçimimi nasıl pazara gönderiyor?
işlemci benimki i7-14700HX, sizinki i7-13650hx. Ekran kartı benimki RTX 4070, sizinki 4060.

@lambırcek: hocam işte o oku atma, o zehirli :) msi konu dışı demiştik...
0
🌸uyuzcan
(23.05.24)
(12)

Avrupa'da bankanın müşteriyi kovması neden?

michael_knight
Avrupa'da yaşayan insan bir sabah uyanıyor ve banka hesabı kapatılmış. Banka diyor ki "artık seninle çalışmak istemiyoruz". Banka bunu neden yapıyor?Türkiye'deyse hesap açalım diye bankalar birbirini eziyor.Avrupa'da neden böyle, Türkiye'de neden öyle?
Avrupa'da yaşayan insan bir sabah uyanıyor ve banka hesabı kapatılmış. Banka diyor ki "artık seninle çalışmak istemiyoruz". Banka bunu neden yapıyor?

Türkiye'deyse hesap açalım diye bankalar birbirini eziyor.

Avrupa'da neden böyle, Türkiye'de neden öyle?
0
michael_knight
(23.05.24)
avrupa'da kullanıcı ve hesap konularında bankacılıkta ciddi regülasyonlar var. arada bir de regülasyonları uyguladıklarını göstermek için belirli sayıda banka hesap açma talebini reddediyorlar, hesap kapatıyorlar, transferleri incelemeye alıp bloke atıyorlar.
0
avatar is back
(23.05.24)
Türkiyede de eger hesabın bahis kumar işlerine bulaştıysa bizdeki bankalarda aynı şeyi yapıyor
0
limonlu eksi
(23.05.24)
Yasadışı işlem şüphesi gibi değil de mesela şuradaki gibi durumlardan bahsediyorum.
Banka müşterisinin bankaya hiç masrafı yokmuş gibi geliyor bana. Ama yanıldığım veya anlayamadığım bir kısım var belli ki.

www.reddit.com
www.reddit.com
0
🌸michael_knight
(23.05.24)
türkiye gri listede. bu hafta listeden cikmamiz bekleniyordu, durum nedir su an bilmiyorum ama türkiye'de dogmak yetiyor yani riskli olarak degerlendirilmaye. dogmak ve/veya yasamak. diyelim türkiye'de dogdun ama hic yasamadin türkiye'de, vatandasligin da abd vatandasligi olsun, gene fark etmez, gene riskli degerlendiriliyorsun. yani türkiye'den hesabina para girmemis olsa dahi sadece dogdugun yer sebebiyle seni bir tehdit görüyorlar. gri listede kimler var? türkiye, irak, afganistan...

sebebine gelince fatih altayli'nin timur soykan ve murat agriel ile yaptigi söylesiyi izlemenizi öneririm.
0
alice in potatoland
(23.05.24)
Abi yolladiklarinin ikisi de ing ikisi de Lüksemburg. Buradan anladigim ing ve Lüksemburg iliskisi olanlarda sıkıntı var.

Ben misal Fransa'da su ana kadar şu şekilde duydum;
Kisi cryptolar vs gibi şeylerde kullaniyor. Ondan sıkıntı olmus.
Kişi yurtdışı hesaplarla özellikle sıkıntılı ülkelerle çok girdi çıktı parasal işlemler yapiyorsa.

Onun dışında cost vs diyerek kapatilan bir şeye hiç denk gelmedim sosyal medyada.
Orada kesin dediğim gibi ing'nin belki Lüksemburg'tan çıkma vs bir şeyi varsadir ya da küçülme vs.
0
logisticsmanager
(23.05.24)
@alice
listede afganistan ve 20 sene işgal görmüş yakasından bi türlü düşmedikleri düzeni kalmamış zavallı ırak yok. yalan söylemişler sana.
kaynak gösterdiklerin parayı trollükten örnekteki gibi yalandan ve kışkırtmadan kazanan tipler
üstelik bu derecede yabancı yaptırımların içten içe gönüllü destekçisi olmamak lazım.

zaten liste çıtırdan ideolojik. kara listede myanmar, iran, k.kore var. darbe hükümeti, ezeli nato düşmanı, nato düşmanı + komünist.
0
lambırcek
(23.05.24)
Ya tamam Irak ve Afganistan yok ama Mozambik var, Niijerya var, Suriye var, Kenya var, Namibia var, Kameron, Burkina Faso, Yemen gibi şahane başka ülkeler var.
Şahanelikten bayılacağım.
0
alice in potatoland
(23.05.24)
@alice felakat masalların bitmedi mi hala? bence de parantez açıp seni istisna saymalı. ne o öyle kara kara heriflerle bi arada saymak. onlar kokuyodur bi de eminim. avrupa ayıp ediyor.
0
lambırcek
(23.05.24)
www.bloomberg.com
bitmedi felaket masallarım çünkü masal değil gerçekler. kaynak österdiklerimle bir husumetin varsa sorun sendedir.
0
alice in potatoland
(23.05.24)
kriptopara işlerine baya karşılar. O yüzden olabilir. Devletler zorluyor.

Şöyle düşün, birkaç yıl önce Türkiye'de bankalarda döviz tutmak zordu şahsen beni sürekli taciz edip illa vadeliye geçirelim, KKM yapalım falan diyorlardı. Onun son noktası "madem dolar tutacaksın al paranı başka bankaya git" olabilirdi.
0
nhk ni youkosu
(24.05.24)
Belirsiz ucuz açık bir soru daha. Avrupa'da yaşayan biri? Hangi avrupa ülkesi olduğu belli değil. Öncesi ve sonrası hakkında bir detay yok. Pek inandırıcı gelmedi. Ayrıca konunun Türkiye'nin gri listede olup olmaması ile alakası yok Türk vatandaşı gri listeden bağımsız olarak bir çok ülkede banka hesabı açabilir. Gri liste çok ciddiye alınacak bir durum değil bu iddia (saçma sapan ideolojik kanalların algı oyunu ne de olsa alıcısı var) Velev ki müşteri uygu bir profilde değildi baştan hesap açmazlardı zaten.

Gri listeye gelirsek bu liste dönem dönem değişir buradaki kriter ülke isimleri değil kategorizasyondur.
0
doharkoman
(24.05.24)
alice aktardığın yalanı düzelten zaten benim. linke gerek yok biliyorum
bugün nasıl kandırılsam diye haber dinleyip karikatür kötüye dönüştürülen 2 ülkeyle (2si de 20 sene amerikan işgali görmüş tesadüfe bak) türkiyeyi yanyana getiren sensin. bu çarpık zihni üreten ve ekmeğine bakanlar da saydığın isimler. yazdığın ilk şey yalan ama hala vurgulu vurgulu gerçekleri konuştuğunu düşünüyorsun. hala ayıkmadın
0
lambırcek
(24.05.24)
(9)

Doları bozmalı mı?

nic cage
sbeksik olmuş evet, dolar düşecek dendiği için soruyorum. birikim için kenarda duran doları bozdurup vadeliye mi koymak lazım?
sb

eksik olmuş evet, dolar düşecek dendiği için soruyorum. birikim için kenarda duran doları bozdurup vadeliye mi koymak lazım?
0
nic cage
(23.05.24)
ne amaçla kaç dolar?
0
summerjam0306
(23.05.24)
yatırım tavsiyesi olmamakla birlikte bir süredir bu konuyu işi bilenlerle konuşuyorum. 3 aya girmeden 32 günlük vadeye atmamı sonrasında duruma göre bir 32 gün daha uzatmamı ya da dolara tekrar dönmemi önerdiler.
0
summerjam0306
(23.05.24)
Valla hojam 2-3 aydır doları bozun vadeli daha mantıklı dedik diye burda denilmeyen kalmadı. Dolar seçimden sonra düşerken vadelide duran %9 net faiz aldı :) bir kaç ay daha böyle gider gibi. Zira 50 milyar $ para topladı mb, ona rağmen dolar 32,5-33 civarından 32,2’ye düştü. Turizm geliri, fed faiz düşüşü derken yaz ve sonbaharda da tr’nin önü açık. Yıl sonu beklentisini çoğu şirket 36-38’e çekti 42 falan da olmayacak zaten. Karar sizin veriler ortada. Ppf aylık %4 civarı verirken dolar aylık %3,5 falan artmalı ki dolarda tutmak mantıklı olsun.

Şöyle bakmak lazım. Dolar neden artsın? Carry trade için yabancı şirketler milyar $ usd borçlanıp tl’ye geçiyor, son 1 ayda 12 milyar $ yerliler döviz bozmuş, bu sene turizm’den 60b$ bekleniyor sezon yeni başladı daha. Önümüzdeki 6 ay try için cazip ve sükunetli geçerken faizler böyle kalırsa mevduatta kalan yıl sonuna kadar %30 net kâr alacak. Döviz peki 6 ayda artar mı bu kadar? Hiç sanmıyorum. Hele ki enflasyon düşme verileri gelirse şu an akan dolarlar şelale olur diye düşünüyorum.

Ayrıca daha önce de benzerini yazdığımda, dolar 33,5-34 arası kapalıçarşıda satılırken bir duyuruda “bu ortamda tl’ye geçenin aklı yoktur” yazan olmuştur. 2 aydır da ben benzerini, “bu ortamda dolarda kalanın aklı yoktur” desem hoş olur mu? Pek olmaz ama mantıken doğru :)
0
avatar is back
(23.05.24)
noldu aylardır dolar şöyle uçacak böyle kaçacak dediler şimdi de yok 20 olacak yok herkes dolar bozsun:)) piyasa böyle manipüle ediliyor işte mis gibi.

paran dolarda da dursa vadelide de dursa eriyip gidecek. şu anda vadeli dolardan daha mantıklı tabii ki. yatırım yapmak için hisse yatırım fonu alman lazım başka çaren yok. dolar/altın/mevduat yatırım (birikim) aracı değildir.
0
yazar yazmaz yazan yazar
(23.05.24)
İş bankasında Dolar alış ile satış arasındaki makas %4,45
Para piyasası fonlarından son bir ayda en fazla getirisi olan NVB 4,18 getiri yapmış ki faiz oranları düşüş eğiliminde

Yani doların fiyatı tamamen sabit kalsa faizler hiç kıpırdamasa ve sen bugün dolarını satıp PPF u alsan ve bir ay sonra fonu satıp faiziyle falan dolarlarını geri almak istesen, alamıyorsun.

Çok absürd bir durum.

Otur karar ver bu durumda.
0
Mirket
(23.05.24)
@Mirket, zamanında banka kurlarını iplemeyip “abi kapalıçarşıda dolar şu olmuş ya ne bankası” diyenler şimdi, kapalıçarşı gibi bir oluşum yokmuş gibi davranıp “banka kuru” abi der olmuşlar.

Paranın dini imanı siyasi görüşü olmaz arkadaşlar. Bunu anlamıyorsunuz maalesef. Bu bağnazlıktan çıkmanız gerekiyor

Döviz bürosu karşısında yazıyorum ekranda alış 32,0550 satış 32,0950 :)
0
avatar is back
(23.05.24)
Geçen gün, banka, kuyumcu ve döviz bürosu arasında sırt çantasıyla dolaşmam gerekti. O külfete bir daha girmemek adına banka makasına bakmamın hemen arkasından bu soruyla karşılaşınca durumu örnekleyen bir cevap verdim. Söylediğim de bir tavsiye falan değildi.

Bir gözüm M1 emisyon hacminde, bu lale devrinin ne kadar sürdürülebilir olduğunda. Sürdürülebildiği sürece farklı, torbadan turp çıkınca farklı sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bu durumda kişiye şunu yap bunu yapma demek, hele ki kesin konuşmak hatalı.

Ben en çok şu yatırım aracıdır, bu değildir diyenlere takılıyorum. Elindeki sermayeyi büyütmek maksadıyla yaptığın her işlem yatırım, bunun için kullandığın araç da yatırım aracıdır. Ben şimdi 100 liradan 1000 tane şemsiye alayım, yağmur mevsiminde 200 liraya satarım dersen şemsiye bir yatırım aracıdır. Yağmur mevsimi gelene kadar bu duruma 'Hahaha' diyene uygun sıfat nedir, Onu bilemedim.
0
Mirket
(23.05.24)
yıl sonu beklentisinin 45 oluşunu, ona göre hesap yapıldığını da bu sitede okuduk devletin -kısa vadeli planlama- özetinden. gerçekten de öyle hesap yapmışlardı.

şimdi de 36-38'i okuyoruz ki öyledir heralde. özetle bilmiyoruz. gelecek bilinebilecek bir şey olsa

baktım şimdi orta vadeliymiş. güncellemedilerse orada yazıyordur
www.sbb.gov.tr
0
lambırcek
(23.05.24)
Dolari bozup ne yapacaginiza karar verdiniz mi?

Hisse,senedi,uygun arsa vb. mantikli bir plan varsa bozun tabii ki.Ama eger bozup faize atacagim derseniz yuksek ihtimal onumuzdeki 3 ay dolarin deger artisindan iyi kazansaniz da 1 senelik vadede faizde durursaniz kayda deger bir fark olmayacak bence. YTD

Kisaca bozunca timing yapmayi iyi ayarlamaniz lazim.Ha bana sorsaniz asla dolar olarak tutmam. Altin, TR hisse senedi fonu, yabanci hisse senedi fonu vb. alarak dagitirim riski.
0
turkuaz
(23.05.24)
(12)

aselsan tersine beyin gocu

antikadimag
bu programdan faydalanarak geriye donen veya donen tanidigi olan var mi? gercekten isliyor mu yoksa sov amacli yapilan bir program mi?
bu programdan faydalanarak geriye donen veya donen tanidigi olan var mi? gercekten isliyor mu yoksa sov amacli yapilan bir program mi?
0
antikadimag
(12.05.24)
bunu bilmiyorum ama Avrupa'da yavaş yavaş başlayacak olan ekonomik sorunlar Türkiye'ye nitelikli elemanların dönüşünü de hızlandıracak diyordu.Tabi şimdilik kısa vadede olacak bir şey değil.
Avrupa için kötüye gidişin temelleri atıldı ve artık her şey bir kıvılcıma bakıyor..

Ayrıca batı için en büyük sorun savaşacak asker bulamamaktır.
Bazı devletlerin askeri kurumları Türkçe ilanlar bile verdi yakın zamanda.

Yine paralı asker olarak Afrika'dan Ukrayna'ya gidenler var mesela.
0
diyecevaplandı
(12.05.24)
Merak edip baktim. Taaa 2006'da baslamislar. En son bulduğum haber 2021 onda da son iki senede 50 kişi geldi demişler.
Bu arada 50 kişi total bütün sirketler için. Misal havelsan haberi. Icindeki kişilere baktim;
www.havelsan.com.tr

Biri 2 sene çalışmış donmus.
Biri asml 3 ay kalmis sonra donmuş.
Biri 1 sene calismis donmus.
Yani verilen örneklerde bile harbiden uzun yıllardır calisip "hadi donelim" diyen görmedim. Olsa eminim koyarlardi. Kişilerin çoğu zaten bu şirketlerden çıkıp 1-2 sene kalip gelmis gibi.

Onun dışında elde konusulacak başarılı bir şu olsa eminim yer gök inlerdi.

Neyse, avrupa bitti tabi. Durumumuz çok kötü. Türkiye'ye cama ekmek banan kemal sunal gibi bakıyoruz hepimiz.
0
logisticsmanager
(12.05.24)
Bu arada merak edip linkedin yaptim;
Şu an aselsan'da çalışıp öncesinde yurtdışında olanlara (burada bir sürü şirket seçtim yazılımdan savunma sanayine). Totalde 20 kişi falan çıktı.

Sonra sadece aselsan'da çalışıp şu an hollanda'da olanlara baktım. Sayfalarca çıktı bitmedi yani daha scroll edip duruyorum hala devam ediyor.

O sebepten avrupa bitti.
0
logisticsmanager
(12.05.24)
sömürge valisi nasıl olunur hatırlattığı için teşekkür ederiz
biz aşağıyız dandiğiz, dandik olmasak eminim sitede yazardı
fransız lejyonerleri gelsin de maraşta müslüman kadınları kovalasın
0
lambırcek
(12.05.24)
dün ya bir duyuru ya bir başlık vardı, yurtdışında çalışan tr'den teklif alıyor ilk sordukları soru okul ortalaması olmuş, yazar tr de kafalar hala aynı diyordu. aklımda da aseldan olduğu kalmış bahsettiği kurumun.
0
eja
(12.05.24)
Not ortalaması sorması olayı biraz da o kişinin yaptığı şov. Bunu başka ülkede de soruyorlar. Abd'de 3.00 altı staj kabulu alamaz mesela.

Dönmek isteyen için işleyecek bir sistem.
0
ferenc
(12.05.24)
tr.linkedin.com

en azından referansını sormamışlar bu da bir ilerleme devlet iştiraki şirket için :)
0
gule gule
(12.05.24)
Linkedin'de paylaşan kişi de öyle fantastik değil yani. O kendini pohpohlamis "bana ortalama sordular" diye. Çalıştığı yer de yanlış anlamadiysam lufthansa ile calisip ona bir şeyler üreten firma. Sanirsin thales'te, ula'da falan calisiyor da aselsan not ortalaması sormuş.

@ferenc; aynı şey değil. Buradaki kişi biraz şov yapsa da mezun olalı bilmem kaç yıl olmuş. Ama dediğin doğru; dönmek isteyen için işler. Dönmek ile alakası olmayan kisiyi pek ilgilendirmiyor gibi ki dediğim gibi linkedinden bile bakarak görülüyor.
0
logisticsmanager
(12.05.24)
LinkedIn'deki gonderiyi yazan kisinin asagi yukari 5 yillik is deneyimi var anladigim kadariyla, 5 yildir calisan kisiye okul ortalamasi sormak komik, nerede calisirsa calissin. Ona gelene kadar o kisinin yetkinligini anlayacaginiz bin tane soru sorulabilir. Kaldi ki mesleki basariyi icin not ortalamasini baz almak sacmalik genel olarak bence.

Ayrica lutfhansanin kendisinin uretmedigi bir seyi baska bir sirketten almasi normal degil mi yahu? Ne alaka yani lufthansa degil diye ya da adini bilmiyoruz diye kotu mu oluyor sirket ya da adam basarisiz mu oluyor?
0
kassiopeia
(12.05.24)
@kassiopeia; çünkü böyle firmalarda calisan, calisabilen bir sürü kişi var. Sirf asml aselsan diye bakinca gitmis yuzlerce kisi var.
demek istediğim bu program ile geri döndürmeye calistigimiz profil bu değil. Bizim döndürmeye calismamiz gereken kişilerin profili belli. Lufthansa'nin kabin ekranı üreten sirketinden gelecek kisinin gelmemesinin bir önemi yok. Misal benim calistigim şirketten de donmemin önemi olmaz.

Kisiye basarisiz demiyorum da bu kişi dönmedi ya da döndü diye sevinmemize gerek yok bence.

Kendi düşüncem tabi. Not ortalaması olayi bence de saçma. Hayatımda Avrupa'da not ortalaması sormadı kimse.
0
logisticsmanager
(12.05.24)
@logisticsmanager tesekkur ederim, bu acidan dusunmemistim ben genel olarak o kisiyle ilgili dusunmustum. sagolasin. sevgiler.
0
kassiopeia
(13.05.24)
olay sadece para degil +1

su an avrupa'da yasiyorum. acikcasi aldigim paranin 2 veya 3 katini verseler bile turkiye'ye donmeyi dusunmem. her yeri boyle olmayabilir ama genel olarak avrupa'daki huzur, sakinlik, oturmus bir egitim, saglik, yargi sistemi, mutlu, kibar insanlar, dusuk guvenlik sorunlari vs. paha bicilemez. burada yazilmamis ama bir de su var: avrupa yerlesmis insanlarin pek cogunun partneri yabanci. yani partnerlerinin turkiye'de nasil yasayacaklarini da dusunmek zorundalar.
0
Sour
(13.05.24)
(6)

Bu diz üstü alınır mı?

adriana lima poposu yaglayicisi
https://hizliresim.com/8pu8tn2İnternete girme, youtube, dizi, film izleme, instagram vs için kullanılacak, oyun oynanmayacak. Ortalama bir yetişkin, aklı başında kullanıcı için yeterli olur mu?
hizliresim.com

İnternete girme, youtube, dizi, film izleme, instagram vs için kullanılacak, oyun oynanmayacak. Ortalama bir yetişkin, aklı başında kullanıcı için yeterli olur mu?
0
adriana lima poposu yaglayicisi
(12.05.24)
Bunun yerine bir tablet daha iyi olur
0
grimavi
(12.05.24)
@grimavi sebep?
0
🌸adriana lima poposu yaglayicisi
(12.05.24)
tablet +5

sadece icerik tuketmek icin tablet cok daha iyi
0
foster
(12.05.24)
benzer bir bütçe ile alacağınız 9. nesil iPad ya da biraz daha ekleyerek alabileceğiniz 10. nesil iPad (ben olsam bunu alırdım) bu bilgisayardan daha akıcı çalışır, daha uzun ömürlü olur. taşınabilirliği de cabası.

içerik tüketimi için iPad mükemmel bir cihaz.
0
orient blue
(12.05.24)
şu listeden alacaksın
en ucuzu 8950 tl
www.epey.com
0
lambırcek
(12.05.24)
Linkteki ürün bildiğin çöp. Böyle ürünlerin piyasada olabilmesi bile rezalet. 1-2 sene sonra değil daha aldığın anda performans sorunu yaşarsın. Ram yetersiz, disk alanı çok küçük, işlemcisi 10 yaşındaki ekonomi sınıfından alınmış bilgisayarlardan daha yavaş.
0
mikro patlama
(13.05.24)
(13)

Borsadan hisse senedi alınca nasıl ortak oluyoruz?

ya ben lan neyse
ben bir şirkete 1/1000 oranında hisse yoluyla ortak olduğumda o şirket 1000 dolar kar etse bana 1 dolarını vermiyormuş. canı isterse temettü adıyla veriyormuş. e bu nasıl ortaklık? ben kardan pay almıyorsam neden hisse senedi diye bir şey var? ben o hisseyi neden alıyorum?
ben bir şirkete 1/1000 oranında hisse yoluyla ortak olduğumda o şirket 1000 dolar kar etse bana 1 dolarını vermiyormuş. canı isterse temettü adıyla veriyormuş. e bu nasıl ortaklık? ben kardan pay almıyorsam neden hisse senedi diye bir şey var? ben o hisseyi neden alıyorum?
0
ya ben lan neyse
(11.05.24)
yani...
0
malheiros
(11.05.24)
kurallar öyle

zaten kar dağıtsa da şirketten para çıkışı olduğu için hissenin fiyatı sistemsel olarak düşürülüyor
0
bir soru sorcam
(11.05.24)
Ortak degil hissedar oluyorsunuz, adi ustunde hisse senedi - hissedar.

Ortak olsaniz sirket yonetiminde karar alma yetkiniz de olurdu.
0
sertac akin
(11.05.24)
Çok bilmiyorum ama şirket hissedarlara kar payı dağıtmıyorsa patrona da dağıtmıyor diye tahmin ediyorum.
Yani kazanılan paranın tamamını şirketi büyütmek için şirket içinde tutuyorlar.

Şirketin yarısının sahibi patron da bir kuruş almıyor bin liralık hisse sahibi de bir şey almıyor.
Öyledir herhalde.
0
michael_knight
(11.05.24)
temettu finansal tablolara bakılıp verilen bir şey. Buna da şirketin yönetim kurulu karar verir. Yani şirketin paraya ihtiyacı varsa sırf temettü vermek için temettü vermek demek geleceği satmak demek. Temettü çok onemliyse sürekli temettü veren sirketlerden hisse alınabilir. Misal benim çalıştığım şirket 100 yıldır her sene temettü vermiş.

Hissedar olmanın kuralları önceden belirli. Sizin mantığıniza göre şirket zarar ederse de sizden para istemeliydi ama yapmiyor.
Siz ortak degilsiniz yani, share owner. Piyasada 10 milyon hisse varsa ve siz 10 milyonda bir hissenin sahibisiniz.

Neden aliyorsunuz? Ileride temettu oder diye, ileride hisse fiyati degerlenir diye. Başka bir şeyden alınmıyor.
0
logisticsmanager
(11.05.24)
@logistic: aydınlandım resmen. yani temettü vermeyen şirketin hissesi aslında deniz kabuğu gibi bir şey. sadece kendi aramızda "bu da değerliymiş meğerse" diye ortak karar verdiğimiz bir şey doğru mu?
0
🌸ya ben lan neyse
(11.05.24)
Temettü dağıtmak yönetim kurulunun keyfine kalmış birşey.
Edilen karı şirkette tutup yatırımda kullanmayı tercih ederler genelde. Böylece şirket büyür. Senin hissen de daha çok para eder.
0
parka
(11.05.24)
Yok aslında o kadar basit değil. Şöyle ki sizin dışınızda aslında şirketin elindeki kapitallere vs bakarak da şirketin piyasa değerinin olup olmadığına bakilabilir.
Misal bugün koç şirketinin hissedi düşse 100 milyon lira olsa; bu koc'un değeri bu mu demek? Ya da Yükselse 100 milyar dolar olsa bu mu demek? Birincisinde şirketin karina, cash flowuna, elindeki malzemelere bakarak ucuz olduğu soylenebilir. Ikincisinde de bunlarla alakasız piyasa fiyati denebilir. Misal tesla'nin fiyatinin şirketin elindeki fabrikalar, inventory, cashflow hiçbir şey ile alakası yok. O tamamen sizin dediginiz "beyler Tesla çok iyi hisse" diyip yükselttiği bir fiyat.

Misal sirketler satilirken de bu piyasa fiyatı olmuyor her zaman. Misal bugün nvidia almak isteyecek biri tabiki 3 trilyon dolar ödemeyecek.

Bu arada şirketin hisse değerini etkileyen çok şey var ama evet sizin benim gibi insanlarin psikolojik fiyatlamasi var. Ama tabiki büyük oyuncularin yaptıkları asıl bizi yonlendiriyor.

Bu arada temettu vermeyen hisse kötüdür denemez. Misal teknoloji şirketleri yeni vermeye başladı çünkü hayvan gibi para birikti. Ama vermeyen sirketin finansal tablolarina bakmak lazım. Şirket gelen parayı kendine yatırıyorsa ve bir planı varsa neden olmasin? Ha sirket temettu verememe sebebi hayvan gibi operating expense olduğundan zarar edecek olmasiysa bu noktada şirketin iyi yönetilmedigini anlayabiliriz.

Yani aslında deniz kabuğu değil. Misal bugün temettü vermeyen ama füzyon enerjisini planlayan sirket sizce deniz kabuğu mu? Yoksa belki de gelecekte çok değerli olacak bir hisse mi? Misal kontrolmatik yeni veriyor galiba ama vermiyor diyelim.
2021 yılında 10 bin lira kontrolmatik alsaydıniz (1100€) su an elinizde 163bin lira (4674€) olacakti. Buradaki sebep sizin ne düşündüğünüz değildi, firma hayvan gibi iyi yönetilen, geleceği iyi olan, çok iyi yatırımlar yapan, finansal açıklamalari iyi olan bir firma. Kısacası deniz kabuğu değil yani, siz olmasaniz da bu firma başarılı olurdu ama belki de hisselerini satması ile yarattığı kapital sayesinde iyi yatirimlar yapti ve hisse fiyati daha da artti haliyle win-win oldu.
0
logisticsmanager
(11.05.24)
borsadaki hisseler adi hisseler. bir de bunların imtiyazlıları oluyor. kurucu hisseler gibi. işte onlar asıl ortaklığa eşit hisseler fakat artık bu hisseleri görmek zor. borsamızda sanırım 3 hisse bunu sağlıyor, gerisi adi hisse.
0
false pretension
(12.05.24)
Hisse alınca gerçekten o şirketin sahipliğinde bir pay sahibi oluyorsunuz. Tabi büyük ortaklarla veya nitelikli hisse sahipleriyle aranızda farklar var ama genel kurulda oy hakkınız vs de oluyor. YK üyesi, %5'ten fazla pay sahibi ortaklar, A imtiyazlı hisse sahipleri ve sizin gibi borsadan hisse alanların hepsi kelime anlamıyla ortak ama hukuki anlamda, hak ve sorumluluklar anlamında farklılıklar nüanslar var. O yüzden kabaca ortaksınız, bunda bi yanlışlık yok.

Asıl sorunuza gelince: Adı üstünde şirket. Kendi tüzel kişiliği var. Diyelim biriyle ortak market açtınız. Yıl sonu geldi, kar etmişsiniz. Karı şirketten çıkarıp kendinize almak yerine, yandaki dükkanı da alalım, ya da biraz fazla mal stoklayalım, şirkete bi araba lazım veya önümüzdeki dönem riskli, şirketin kenarda güvencesi olsun mevduata ve dövize koyalım vs vs diyebilirsiniz. ya da şirket zarar da edebilir, o zaman eğer şirketin ihtiyacı yoksa şirkete ek para koymanıza gerek olmayabilir, içerideki parayla karşılarsınız. Aynı mantıkla, temettü (kar payı) dağıtmak da şirketin duruma göre vereceği bir karar. Şirket 100X kar ettik ama 20X'i dağıtalım, kalan 80X'le yeni fabrika yatırımı yapalım diyebilir, borç ödeyeceğiz diyebilir vs. Bunlar şirketin stratekik ve finansal kararlarıdır. Kar payı dağıtma kararı verilirse tüm diğer pay sahipleri gibi siz de sahipliğiniz oranında alırsınız. Ömer Koç da kar payı dağıtma kararı almayan şirketlerden temettü almıyor, siz de hisse sahibiyseniz siz de almıyorsunuz. Anormal bir durum yok.
0
perferil
(12.05.24)
Hissedar olmanın kuralları>
hissedar olmak ortak olmak zaten, ortaklık dediğimiz şey bu. sözlükteki teknik anlamının dışında bir hissedarlık nasıl oluyor. adamlar bunu soruyor. bir dükkana ortak olup, sermayesine para koyup* nasıl gerçek hissedarlar gibi aylık kazançtan bir meblağa kendi namıma el koyamam. soru bu.
yönetim kurulu için kurallar farklı, bu anlaşılabilir de.

şirket zarar ederse de sizden para istemeliydi> hissedarın parası zaten eriyor?
hangi şirket zarar edince hissedarlardan zarara mukabil para istiyor, sermaye mi artırıyor. rutin kazancından mı ödüyor. 2si denk şeyler mi
örnek: aylık 50 liralık iş yapıyor ve para kazanıyor. bunun haricinde 100 liralık kredi alıp yatırım yaptı ve o işi batırdı. batmasaydı kendi kendini öderdi*. şimdi 100 lira kredi borcunu gerçek hissedarlar cebinden mi ödeyecek.

ortak degilsiniz yani, share owner> arkadaşlar hadi doğruyu söyleyelim, paydaşlarının gönüllü savunusunu yaptığı bir sanal ve hülyalı ortaklık icad edilmiş. bana para ver, spkda fazla fazla kıymet biçilsin, ben de kolayca kredi bulayım= borsa.
buna da adi hissedarlık ve imtiyazlı hissedarlık gibi bir şekilde kıvam vermişler

ileride hisse fiyati degerlenir diye> gerçek hissedarlar cebine harçlık da koyuyor. hatta borsadan toplaya toplaya bir şirketin 50%+ hissesiyle sahibi olanlar var. sanaldan gerçek ortaklığa geçiş oluyor demek ki.

son bi deney yapalım. birisi A şirketinin 4% ortağı olsun borsa üzerinden. temettü de vermiyor. 10 sene para kazansın şirket. 11. sene batsın. gerçek ortaklar çocuğunu okul ayağına ingilterede tatil yaptırtmışken 4%lük ortağımızın elinde ne var
0
lambırcek
(12.05.24)
şirketin zararına ortak olmuyorsun diye bir durum yok
şirket kapanıyor hiçbir hak iddia edemiyorsun
ya da bedelli sermaye arttımınında cebinden para çıkmak durumunda
0
bir soru sorcam
(12.05.24)
"Doğuş grubu, geçen yıl, yine yasal ve meşru olan ‘vergiden kaçınma’ amacıyla Doğuş GYO’yu @dogusotomotiv’e sattılar.

Elbette bu işlemin bir diğer amacı da borsadaki ortaklarıyla kârı minimum derecede paylaşmaktı."
x.com

:ddd
ortak oluyoruz kardeşim aynen
0
lambırcek
(23.05.24)
(10)

İstanbul’da köpek beslemesi için..

mor oje
Elimde 10 kg kadar paketi açılmış mama var. Bunu ormanda vs besleme yapan bir gruba vermek istiyorum. Bildiğiniz bir isim var mı, kime verebilirim?
Elimde 10 kg kadar paketi açılmış mama var. Bunu ormanda vs besleme yapan bir gruba vermek istiyorum. Bildiğiniz bir isim var mı, kime verebilirim?
0
mor oje
(05.05.24)
Ormandaki köpekleri besleyin ki başka hiçbir canlı yaşamasın oralarda.

Köpekleri seviyorsanız barınaklara bağış yapın lütfen.
0
chicha_v2
(05.05.24)
@chicha ormanda yasayan kopekler ölsün yani??
0
🌸mor oje
(05.05.24)
Yani tartışma haline getirmek istemiyorum muhtemelen silinir ama diğer canlıların köpekler tarafından katledilmesine razıysanız bırakın ormana, yol kenarına, sokağın başına ne diyeyim.

Çoluk çocuğu, yaşlıları parçalamaya başladılar, geçen sene 500 bin kişi kuduz aşısı olmuş, benim hatırladığım iki kişi kuduzdan öldü, yaşadıkları yerler karantinaya alındı.

Kontrolsüz çoğalıyorlar siz vicanınızı rahatlatmak için beslemeye devam edebilirsiniz elbette.
0
chicha_v2
(05.05.24)
Hayvan dusmanliginiz ve hayvan nefretiniz bu sorunun konusu degil. Baska bir baslikta elbette tartisabilirsiniz.
0
🌸mor oje
(05.05.24)
En çok siz seviyorsunuz hayvanları tamam :)
0
chicha_v2
(05.05.24)
Türkiye'de kuduz olan insanların ( resmi istatistiklere göre ) 3 kişiden biri büyükbaş hayvanlardan dolayı kuduz olmuş.

Büyükbaşların hepsini yok etmek çözüm olur ... doğru olur.

Çözüm hayvanları yok etmek değil.

Mama bağışlamak için, eğer aracınız varsa, Pendik Tepeören'de İBB Barınağı'na verin.
0
alfired
(05.05.24)
@chicha en dusunceli sizsiniz tamam tamam :))
0
🌸mor oje
(05.05.24)
Lütfen ormanda (ve sokaklarda) kedi köpek beslemeyin doğal habitatın bozulmasına sebep oluyorsunuz. İyi bir şey yaptğınızı sanıyorsunuz ama istilacı türlerin çoğalıp doğal habitata zarar vermesine aracılık ediyorsunuz. Bu konu Türkiye'de son yıllarda sosyal medyada popularize edildi sokak hayvanları başlı başına bir sorunken en ucuz pr çalışması haline getirildi Kimse hayvan düşmanı değil fakat sokakta sahipsiz hayvan olması ve doğada istilacı türlerin çoğalması ciddi bir sorun. Ayrıca sokak hayvanlarına mama verilmezse ölmezler merak etmeyin. İyi bir şey yapmak istiyorsanız sokak hayanlarının kısırlaştırılmasını sağlayabilirsiniz.

Yaban hayvanlarınıda beslemeyin hatta temas etmeyin evcilleşmelerine ve davranış bozukluklarına sebep oluyorsunuz.
0
doharkoman
(05.05.24)
ormanda sokakta köpek beslemeyin artık. 3-5 pakete ayırıp çevrenizde evcil hayvanı olan eş dosta dağıtın.
0
beatbox yapan metalci
(06.05.24)
-ormanda yasayan kopekler ölsün yani??
+ormanda yaşadığına göre size ihtiyacı yok

-ormanda yasayan kopekler ölsün yani??
+ormanda köpeğin işi ne?

-ormanda yasayan kopekler ölsün yani??
+ormanda köpeklerin öldürdüğü hastalık bulaştırdığı karacaların ve diğer canların canı patlıcan mı?

lütfen köpeklerin parazitini yaymayın! ne şehirde ne ormanda kedi köpek beslenmez. çok seviyorsanız alın evinize. sokağımıza dışkılatmayın! bu normal bir şey değil.

ormandaki dışkılar içme sularına kadar karışıyor. şehirdeki havaya karışıyor. park bahçeye karışıyor.

zoonozdan millet şizofreni oluyor, zeka geriliği yaşıyor.
bebeklerin(insan) bağırsaklarına parazitler konuyor. yavrular(insan) gerizekalılıktan tutun iç hastalıklara kadar binbir hastalığa kapılıyor.

umarım anlayacak kadar empati yaparsınız biz insanlarla. insanları da sevebilirsiniz. gerçekten. david burns - iyi hissetmek kitabını şiddetle tavsiye ederim.
0
lambırcek
(06.05.24)
(6)

Siyaset, trollük, beklentiler...

rukayka
Başlığa ne yazacağımı bilemedim. Ekşisözlükte "rögar kapaklarının yola sıfırlanmaması" başlığını görünce yazmak istedim. Şu konuda kanaatlerinizi merak etmekteyim. Yakın tarihte bir yerel seçim olduğu için yerel yönetimler üzerinden sormak isterim. Gözlemlediğim kadarıyla şöyle bir refleks gelişti.
Başlığa ne yazacağımı bilemedim. Ekşisözlükte "rögar kapaklarının yola sıfırlanmaması" başlığını görünce yazmak istedim. Şu konuda kanaatlerinizi merak etmekteyim. Yakın tarihte bir yerel seçim olduğu için yerel yönetimler üzerinden sormak isterim. Gözlemlediğim kadarıyla şöyle bir refleks gelişti. Günlük hayatta karşılaşılan eksiklikler, sorunlar vs. yönetimdeki partiye göre klişe atışmalara dönüşüyor. İnsanlar oy verdikleri partinin yönettiği yerde karşılaştıkları sorunlara daha toleranslı davranıyorlar. Mesela bu rögar kapakları ile ilgili sorun 2019'da araç kullanmaya başladığımdan beri dikkatimi çeker oldu. Parti farketmeksizin İstanbul'da ilçelerin hemen hemen tümünde bu sorun mevcut. Aslında şehirde kendini gösteren aksaklıklar yönetici partiye göre değişmiyor. Yani toplumsal olarak kamu hizmetleri ve halkın beklentileri irtifa kaybediyor. Kendimin durduğu yeri şöyle ifade edeyim: Yerel yönetimden kaynaklı sorunları dile getirirken, ilgili yerlere şikayet kaydı v.s. bırakırken partiye göre bir üslup, tavır seçmiyorum. 1995'den beri İstanbul'da toplu ulaşım kullanan biriyim. İETT'de durak ve otobüs içindeki dijital ekranların hayata geçirildiği, otobüslerin yenilendiği bazı dönemler oldu. Hangi başkan dönemiydi hatırlamıyorum ama iyileşme net olarak kendini hissettirmişti. Daha sonra her geçen gün kötüye giden bir İETT oldu. Şu an mesela çalışan ekran hemen hemen yok gibi. Hem otobüsün içinde yolcuyken hem de araba sürücüsü olarak rastlaştığımızda güven vermeyen bir otobüs şoförü profili var şimdi. Şerit ihlali yapan, durağa yanaşmada özensiz davranan, diğer trafik kurallarını ihlal eden sürücülere daha sık rastlar oldum. Tem otoyolunda araç zıplatan asfalt kusurları var... İstanbul'un genelinde yolların şerit çizgileri silik, şerit takibi için öndeki araçtan v.s. göz kararı ile yol takibi yapılıyor. Yani diyeceğim şu ki keşke partizanlık yapmadan, yönetimde kim olursa olsun haklı taleplerimizde ısrarcı olsak...Şunu yazmasam eksik olacak. İstanbul'da adayların otopark sorununu dile getirmediği bir seçim kampanyası yaşadık. Sanırım onlar da halkın beklentilerini (!) doğru okumuşlar ki sorunlara değinme ihtiyacı bile duymadılar.

@Edmond Haklısınız, biraz uzun ve dağınık oldu...
@michael_knight yazdığınız ironik cevapla derdimi anladığınızı anlıyorum:)
@Ufuk Siz de anlatmak istediğimi tam olarak anlamışsınız, teşekkür ederim.
0
rukayka
(17.04.24)
Siz hangi partiyi destekliyorsunuz, ona göre cevap vereceğim.
Benim sevdiğim partiyi mi yoksa düşmanı olduğum partiyi mi?
0
michael_knight
(17.04.24)
Soru nedir, nasıl bir cevap beklentisi var anlamadım ama,
Neyi nereden, nasıl isteyeceğimize karar vermemiz gerekiyor sanırım.

Mesela TEM otoyolu bildiğim kadarıyla ulaştırma bakanlığının. Dolayısıyla asfalt kusuru ile Büyükşehir Belediyesinin bir alakası yok.

Ayrıca Başkanı ayrı partiden Belediye meclisini ayrı partiden seçen biziz. Taksi sayısının arttırılması konusunda bile onyüzbin defa toplantı yapılıp sonuç alınamayan bir şehirden bahsediyoruz. Yanlış seçim tercihleriyle olayı biz kilitlemiş, bir büyüğümüzün tabiriyle Belediyeyi 'topal ördek' haline biz getirmişiz.

Ayrıca o rogar kapakları nerede bilmiyorum ama sorumlusu ilçe belediyesidir büyük ihtimal.

Çöpün toplanmamasında bile kabahati Büyük şehir Belediyesinde arama kolaycılığındayız

vs.
0
Mirket
(17.04.24)
Türkiye siyasetten ve kültürel olarak kutuplaşmış bir ülke ve Halk da bu yanıltıcı gözlüklerle görüyor olayları. Biz-öteki ayrımı kolay kolay son bulmaz.

Böyle olması siyasilerin de işine geliyor. En ağır ihmallerde bile sorumluluk alan yok.
0
Ufuk
(17.04.24)
Bahsettiğiniz sıkıntıyı bugünlerde Twitter'da banyo-jakuzi konusunda görüyorum.

Bir kısım "belediyede banyonun ne işi var" diyor. Bir kısım "jakuzi diye yalan söylediniz" diyor.
Kimse de demiyor ki "hem jakuzi diye yalan söylemek hem de belediyeye 8 tane banyo yaptırmak saçma."

Siz ne diyorsunuz o işe?
0
michael_knight
(17.04.24)
@michael_knight Şöyle yorumluyorum. Belediyede jakuzi yokken jakuzi var diyen kişi yalan söylemiştir, ilgili başkana iftira atmıştır. Ve evet, doğru soru: Belediyede 8 banyonun ne iş var?
0
🌸rukayka
(17.04.24)
durak ekranı akp döneminde geldi.

mor (yarı halk yarı özel) otobüsler logo değişmeden sarı renkle giydirildiler chp döneminde, oradaki kötü şoför profilini iett sanıyor insanlar. bunu niye yaptılar anlamadım. resmen kendi topuğuna sıkmak. ayrıca yeni şoförleri gazi vb çöküntü mahallelelerden alıyorlarsa, ki alıyorlardır, o da etkilidir.

gugıla belediye + memur sayısı yazdım faaliyet raporu çıktı ilk sonuçta. 580 kişi çalışıyormuş binada. 8 duş azmış.

kapak kaldırım bunlar hep ölçüsüz işlerdi. bunlardan evvel sokaktan hayvanları toplamak lazım. şehirler kaldırım yüksekliğinde londra standardında olacak ama baldırınızdan ısırık alacaklar kedi pisliği çocuğunuzun bağırsağını düğümleyecek :)
0
lambırcek
(17.04.24)
(1)

camilerin içinde fotoğraf çekmek yasak mı?

william morris
bir araştırma için istanbul'da bazı turistik camilerin içinde fotoğraf çekmeye ihtiyacım var, büyük olanlarda sıkıntı çıkmaz diye düşünüyorum ama küçük çok ziyaret edilmeyen camilerde fotoğraf çekmeye çalışıp sorun yaşayan oldu mu hiç yakın zamanlarda?
bir araştırma için istanbul'da bazı turistik camilerin içinde fotoğraf çekmeye ihtiyacım var, büyük olanlarda sıkıntı çıkmaz diye düşünüyorum ama küçük çok ziyaret edilmeyen camilerde fotoğraf çekmeye çalışıp sorun yaşayan oldu mu hiç yakın zamanlarda?
0
william morris
(16.04.24)
yoo yasak değil
kadın-erkek örtü kurallarına uyman ve cemaati çekmemen yeterli
0
lambırcek
(16.04.24)
(39)

Evlilik ve tükenmişlik hissi, boşanma düşünceleri, tavsiye..

ustapasta
Selamlar, biraz uzun yazacağım. Doldum fakat tanıdığım biriyle dertleşmek istemiyorum. Eşimin mahremiyetini ihlal etmiş olurum diye tanıdık biriyle konuşmayı doğru bulmuyorum. O yüzden burada oversharing'in dibine vuracağım üzgünüm. Nasılsa kimse beni tanımıyor. Evli ya da başından evlilik geçmiş ki
Selamlar, biraz uzun yazacağım. Doldum fakat tanıdığım biriyle dertleşmek istemiyorum. Eşimin mahremiyetini ihlal etmiş olurum diye tanıdık biriyle konuşmayı doğru bulmuyorum. O yüzden burada oversharing'in dibine vuracağım üzgünüm. Nasılsa kimse beni tanımıyor. Evli ya da başından evlilik geçmiş kişiler (özellikle kadın) özelden yazarsa ne güzel olur.

Yaş 33, 5 yıllık evliyim. Eşimle severek evlendik, hala da seviyorum. Güvenilir, merhametli, iyi kalpli bir insan. Neşeli çocuk ruhlu biri, ailem de onu kendi çocuğu gibi sever. Sorun ne diyecek olursanız, sorun 5 yıl geçmesine rağmen hala oturmayan bazı şeylerin beni artık tüketmiş olması. Her şey ama her şeyin benim ittirmemle, benim iknamla yapılması. En basitinden, ikimiz de çalışıyoruz ve haftasonları 1 gün temizlik yapılması gerekli. Bunun için hala her haftasonu mutlaka bir gerginlik olur. “Ben bugün yapmayacağım sen kendi payına düşeni yap. Ben yarın yaparım. Şu zaman yaparım bu zaman yaparım.” İşten geliyorum o içerde yatarken ben yemek yapıyorum yiyoruz (yemek bende, bulaşık onda). Mutfakta bulaşıklar gece saat 10 11’e kadar bekler kokar. “Biraz yatayım yapıcam, yoruldum, maça gideyim gelince toplicam.” Her şey bir savaş evde. En basic rutinler bile devamlı gerginlik sebebi. Haftasonu temizliğimizi iki üç saatte halledip güle oynaya bir yere çıkamıyoruz. Kavga edip bozuşuyoruz ve tüm haftasonu evde küs geçiyor bazen. Böyle günlerde kendimi camdan atasım geliyor ruhum daralıyor. Onun çok da umrunda olmuyor. Karşımda 36 yaşında bir erkek değil de, annesi tarafından devamlı dürtülen 15 yaşında bir ergen var gibi hissediyorum. Bunlar basit örnekler ama demek istediğimi anlamışsınızdır. Hiç bir iş yapmadan yatarsak ondan iyisi yok, o zaman kavga etmeyiz. Sarılıp yatmak ister bütün gün.


Eşim çocukları çok seviyor, ben de istiyorum 10 aydır çocuk deniyoruz ancak henüz olmadı. Her ne kadar temas bağımlısı olsak da bu biraz şefkat ağırlıklı olmaya başladı, cinsellik çok çok seyrekleşti. Ovulasyon günleri dışında nadiren beraber oluyoruz. Belli günlerde olunca vazife gibi oluyor, kendimi çok kötü hissediyorum, istek duyamıyorum. Bunu onunla birkaç kez konuştum, bari şu ovulasyon günlerinde biraz beraber zaman geçirsek, biraz romantik bir ortam olsa da ben kuluçka makinesi gibi hissetmesem. Ama bir türlü aşamadık, tamamen tatsız isteksiz, çocuk yapmak üzerine yaşanan bir eyleme döndü. Açık açık ona cinsel yaşamımızdan inanılmaz mutsuz olduğumu söyledim. Güzellikle söyledim olmadı, kavga ettim olmadı. 60 yaşında bir çiftin yaşamı bizden iyidir, inanın artık uğraşmıyorum ve geçtim bu konudan.


Gelelim bugün kopan kavganın sebebine. Bu ay doktora gittim ve birkaç gün ovulasyon takibi yapıldı. Pazartesi yumurtlama gördü ve üç gün birliktelik olmasını önerdi doktor. Pazartesi yaptık iyi hoş. Salı yani dün akşam eve geldik, yemek faslı. Sonra aslında haftasonu yapması gereken fakat yine ertelediği bazı ev işlerini yaptı. Sonra dışarı terziye gitti, çıkmışken biraz arkadaşlarının yanına uğradı ve 22.30 civarı eve geldi.


Ben bu arada haftasonu memleketten topladığımız bazı taze otları ayıklayıp haşlayıp buzluğa atmakla meşguldüm. Amk otları tam gününü buldu fakat ertesi güne kalsa artık bozulacaktı. Uzun da bir iş. Neyse benim saat 00.30 gibi işim bitti. Bu arada salonda yatıyor, asla gelip yardım teklif etmiyor. Ovulasyon var değerlendirmemiz lazım, zaten saat geç olmuş. Yardımın dokunmasa bile gel, napıyosun canım de, bi ilgilen. İşim bitti salona geçtim yatıyor, eline sağlık dedi yanıma gelsene dedi. Gerçekten o kadar istemedim ki o an, duşa girip yatıcam dedim ve gittim, çıktığımda uyumuştu. O gece bir şeyler yaşanacaksa o akşam biraz daha ilgili olunmasını, moda girilmesini istiyorum, çok mu abes bir şey istiyorum ki?


Bu sabah kalktık, modum düşüktü. En değerli gün boşa geçmişti çünkü. Noldu diye sorduğunda kavga koptu. Beni suçluyor, bütün sorun akşam sana mutfakta yardım etmemem mi diyor. Bendeki birikmişliği asla ama asla anlamıyor, kaç kez anlatmama rağmen. Gece seni yanıma çağırdım gelmedin diyor. Artık vazife gereği yapılan randevulu ilişkilerden de sıkıldığımı söyledim. Ovulasyon zamanında da biraz isteksiz yapıverelim idare et diyor. Sanki o günler dışında yapıyormuşuz gibi. İnanılmaz kötü kavga ettik, birkaç kez ayrıl benden o zaman dedi, bana çok ağır bir cümle kurdu hatırladıkça gözlerim doluyor. Benden ayrıl o zaman, kendini yaptırtacak birini bulursun çok meraklısın ya zaten dedi (elbette bu kelimelerle değil). İnanamadım, hiç bu kadar ağır cümleler kurmazdık kavga ederken.


Bu lafı yutamıyorum. Her ay aynı günlerde, her haftasonu aynı günlerde aynı konulardan kavga etmekten artık tükendim. Dışardan bakıldığında iyi bir çiftiz, ayrı ayrı bakıldığında belki de iyi insanlarız. Ne desem yapar, ama kendisi asla bir şey planlamaz. Kendi kendine bir fikir ortaya atmaz. Bütün erkekler mi böyle? Ne istedin de yapmadım diyor, çok basit, ben o da bir şeyler istesin istiyorum. Her şeyi düşünmek zorunda kalmak istemiyorum, biraz ipleri eline alan, bu kadar edilgen olmayan bir eş istiyorum. Gerek güzellikle gerek kavga ile kaç kere konuştuk. Hep dikkat edeceğim diyor ama olmuyor.


Bu akşam eve gitmeyi düşünmüyorum o ağır lafın üzerine. Boşanmak istiyor muyum? Bilmiyorum, ama eşimi artık bu haliyle istemediğimi biliyorum. Eskisi gibi olsun istiyorum. Ben hiçbir kavgada ayrılık kelimesini kullanmam ama o bugün birkaç kez söyledi. Ayrılmak öyle zor geliyor ki. Yeniden bir hayat kurmak, bütün rutinlerinden vazgeçmek, hayatın tepetaklak olması. Bu ruh haliyle bunlarla başa çıkamayacak gibi hissediyorum. Çift terapisi işe yarar mı bilmiyorum.


Her akşam evde boş boş yatarak geçirdiğimiz bir hayat, ben talimat verdikçe sorunsuz olan, duygusal olarak çok bir şey beklemediğim evliliğim. Bütün evliliklerin sonu bu mu? Erkekler bu rutin yaşamı sorun etmiyor biz mi ediyoruz? Şiddet yoksa aldatma yoksa her şey okey midir? Artık intihar eden insanların ruh halini bile anlayabiliyorum. Eskiden çok şaşırırdım, madem hayatından vazgeçecek duruma geldin, bari her yolu dene, ölümden kötü ne olabilir evden ayrıl aç kal sürün, olmazsa yine intihar edersin derdim içimden. Şimdi anlıyorum, insan bunlarla uğraşmayı göze alamayacak, savaşamayacak kadar tükenmiş oluyormuş. Uğraşmak istemiyormuş sadece bitsin istiyormuş. Ayrılmak istemiyorum, tüm bunlarla uğraşacak, aileme laf anlatacak, yeni bir hayata başlayacak gücüm yok. Tüm bunları göğüslesem bile boşanınca hayat daha mı iyi olacak, bunun garantisi yok. Ama böyle de o kadar mutsuzum ki.
0
ustapasta
(13.03.24)
hocam şöyle bir şey var, evliliklerin çok azı aradaki sevgi ve aşkın azalmasından dolayı bitiyor, daha çok böyle sorumsuzluklar ve hayatı paylaşmamak yüzünden bitiyor ve bir taraf tükeniyor

sizin kafanızı karıştıran şey "ama çok iyi bir insan, aileme ve çevreye çok iyi"

bu düşünce karar vermenizi zorlaştırıyor, ben böyle bir insanın değiştiğini görmedim, 50-60 yaşına gelip hayatının çoğu böyle angaryalarla harcanmış, tükenmiş çok kadın var

hocam bir de korunun bu çocuk konusunu hemen araya sıkıştırmayın, çocuğunuz olursa bu sorunlarınızın üstünü bir süre daha örtecek, çocuk büyürken zamandan da yemiş olacaksınız, çocuk bir adet sorumsuz ebeveyn ve bundan dolayı sürekli gergin ve öfkeli ebeveynin olduğu çok huzursuz bir evde büyüyecek, çocuk olunca eşiniz değişmeyecek, siz yine ev işleri, ev dışı sorumluluklar, çocuk bakım sorumluluğu hepsiyle tek başına uğraşmak durumunda olacaksınız

33 yaş çok genç daha, siz içinde bulunduğunuz koşullar yüzünden enerjisiz ve karamsar hissediyorsunuz, 40ındaki kadınlar hayatı yeniden yaşamaya başlıyorlar daha mutlu daha enerjik
0
grimavi
(13.03.24)
Öncelikle şunu söylemeliyim,

Bu olanları maalesef çoğu evli çift yaşıyor. Erkek ve Kadın versiyonu olarak azıcık farklılıklarla çoğu yerde duyuyorum bunları. Yaşayanlardan birisi de benim. Bu yaşadığınızın erkek tarafındayım.

Her şeyi denedim, profesyonel ve geleneksel olarak tüm tavsiyeleri yumuşak başla uyguladım. Olmuyor.

7 yıl sonra Bebek oldu, onun hikayesi de çok başka ama; takibi ve tedaviyi de ben kontrol ediyorum tabi ki. Yani size şunu desem anlarsınız, eşim ne zaman regl olacak bilmiyor ve takip etmiyor. Kendisi de mühendis bu arada. Makina sahasında imkansızı ürettirmeyi başaran kadın. Demekki böyle, evilik başka bir yetenek.

Boşanmak, bana da yorucu geldi. Tam ciddi kararlar evresinde bir sürü major değişiklik ve kayıplarım oldu. Saldım.

Amatörce ama çok doğru; olmayınca gerçekten olmuyor.
0
achilles
(13.03.24)
@edmond honda aslında hiçbir iş yapmıyor değil. Her şeyi yarı yarıya yapıyoruz, ama sorun bunu bir rutin olarak kabullenememesi. Hep benim söylemek zorunda kalmam. Herkesin işi belli, o yapmazsa ben elimi bile sürmem onun işine.

Dünyanın en sevgi dolu insanı bu arada, yeğenim bile ona bayılıyor çok güzel anlaşıyorlar. çocuk yaparsak sevgisiz asla kalmaz ama ev işleri büyük sorun olur. Bu beni de çok düşündürüyor. Sevmekle olmuyor, sevgi dolu ama tembel.
0
🌸ustapasta
(13.03.24)
en doğrusu minik darılmaları biriktirmemek. az önce bulaşık nedeniyle kavga ettiğin insanla sevişmek istemiyorsun. istediği kadar seksi olsun. bunu aklından çıkarma. senin için de öyle değil mi? güzel güzel konuşun. ikiniz de adım atın. birbirinizi yıpratmamak için elinizden geleni yapın. umarım düzelirsiniz ama ayrılmak dünyanın sonu değil. bazı kalıplara girmek zorunda değilsin. evlilik kutsal değil.

edit: imkanınız varsa haftada bir iki kez yardımcı tutun. öncesindeki gün bulaşık temizlik yapmayın, onları da yapar. haftada 2 gün dışarıdan söyleyip bulaşık çıkarmadan işinizi halledin. bir gün arkadaş aile ziyareti yapın. bir gün de dışarıda yiyin :) haftada bir iki günden fazla evde yemek yapmayın. o kadar büyük dert olmaz. eşin bu ve bunu değiştiremezsin. belki orta yolu bulabilirsin. istiyorsan.
0
gabe h coud
(13.03.24)
evli değilim hiç olmadım. o yüzden evlilikle ilgili yerlere girmicem, yaşayanlar daha iyi bilir. ama şunu görmek zor olmasa gerek, şimdiden böyle olan bir adam çocuk olunca sizce kendiliğinden sorumluluk üstlenip de çocukla ilgilenir mi? sizi rahat ettirir mi? yoksa siz 'iki' çocukla uğraşırken heder mi olursunuz? bence cevap ortada. bu senaryoda evet çocuğa da yazık olur ama bence yazığın en büyüğünü kendinize etmiş olursunuz. 33 yaşında böyle hissetmek normal değil, bunu ömrünüzün geri kalanına da yaymayın, bu adamdan çocuk yapmayın.

bu ruh haline girmek mutlak son değil, normal değil, doğal değil, herkes böyle olur evlilik böyledir vs diye bir şey yok, yaşadıklarınız düzeltmeniz gereken şeyleri gösteriyor, kabullenmeniz gerekenleri değil. çocuk fikrinden vazgeçip ilişkinizi değerlendirip iyileştirmeyi deneyebilirsiniz, bunun için çift terapisi iyi olabilir. ama işe yaramazsa da gencecik bi insansınız ayrılıp çok da güzel fıstık gibi yaşarsınız, hem de büyük küçük kimseye annelik veya hizmetçilik etmeden.. savaşacak da bir şey yok. düzgün bi insansa zaten ayrılırken sorun yaşamazsınız. çevreniz dar kafalı değilse sonrası da sorun olmamalı. milyonlarca bekar var, nasıl yaşıyorlarsa öyle yaşayacaksınız. maaşınız varsa kendinize göre evinizi tutuyorsunuz ve sadece kendi mutluluğunuzu dert ederek keyifle yaşamaya başlıyorsunuz. çok güzel oluyor valla, istediğinizde istediğinizi yapıyorsunuz, kimseye hesap vermiyorsunuz, rica minnet iş yaptırmıyorsunuz, laf anlatmıyorsunuz, caz trip çekmiyorsunuz, başkasının derdiyle hantallığıyla uğraşmıyorsunuz, sadece kendinizi düşünüyorsunuz falan şahane bi hayat. daha heyecanlı ilişkiler de yaşayabilirsiniz, size kalmış, istemeseniz de yaşamazsınız, kafanız rahat oh mis. teknik ve halledilebilecek zorluklara takılıp hayatı kaçırmayın, içinde bulunduğunuz ruh halinde olumsuzluklara odaklanmanız normal, ama yaşayınca ya niye daha önce yapmamışım diyeceksiniz sadece. kendinizi sonunu bildiğiniz bu yorucu hayata hapsetmeyin. kendiniz için yaşıyorsunuz, iyileştikçe bunu daha iyi görür insan, iyileşmeye odaklanın.

hiçbirini yapmıyorsanız bile kendinizi seviyorsanız şu an katiyen çocuk yapmayın derim naçizane, denemelere son verin. (30k)

ek: söylediği lafı unutmuşum, direkt o kısım bile ayrılık sebebi ama neyse.. hak etmediğiniz lafları yutmayın. iyi insan falan filan diye onur kırıcı sözlerini alttan almayın. o kısma takılmışsınız diye açasım geldi ama hocam zaten ortalama insan iyi insan oluyor. bariz kötülük yapmadığı sürece herkes iyi valla. sıradan bi şey bence. tek başına tutunulacak bi özellik değil.
0
nic cage
(13.03.24)
İnsanların evliliklerini yürütmemelerindeki temel sebeplerden en önemlilerini saymissiniz. Kadınların çalışma hayatındaki sorumlulukları yetmiyormuş gibi eve gelince de sorumlulukların devam etmesi, erkeklerin anne evinden sonra eşlerini de evin işlerini yapmak zorunda olan kişi olarak mimlemeleri kültürel olarak bizde zaten çok yaygın. Bunu kavga ederek, kuserek de tamir edemezsiniz. Anlaması gerekir. Önemli nokta şu, anlamaya gönlü var mı?


İkinci nokta aslında evliliklerde çok çok önemli fakat bizde kültürel olarak konuşulmaz. Biten evliliklerin çoğunda cinsel problemler vardır. İnsanlar bunu yok sayamazsa boşanır, yoksa da hayatları boyunca evlilik doyumundaki en önemli noktalardan biri eksik olarak hayatına devam eder. Zaten kadının cinsel doyum bekledigini söylemesi de genelde abes karsilanir. Eşinizin söylediği söz karşısında kirilmissiniz ve bu gayet anlasilir. Ama o da zaten sorunun kendinden kaynaklı olduğunu düşündüğü için ve bunu kabullenmekte zorlandığı için agresif bir tutum takinmis.

Yukaridakilere katılıyorum, bence böyle bir durumda çocuk yapmayı bir süre erteleyin ve eşiniz de kabul ederse birlikte çift terapisine gidin. Çözülmeyecek noktadaysa boşanmak dünyanın sonu değil ama en azından çaba sarf etmiş olursunuz. Çözülecek bir sorun varsa da karşılıklı iletişimle cozebilirsiniz. Sevgi ve aşk ise çok farklı olgular. Aşk yıllar içinde elbette şekil değiştirir ama sevginin baki olması gerekir. Birbirinize vakit ayırın, rutinlerim dışına çıkmaya çalışın.

İlişkilerimize duygusal yatırım yapıyoruz, emek veriyoruz. Bu yüzden bittiğini kabullenmekte zorlanıyoruz bazen ama şunu aklimizdan cikarmamak gerekir; "her iyi insan ve iyi baba, iyi bir eş olacak diye bir kaide yok".

Not: ben de evli ve çocuksuz bir kadın olarak yazdım bunları.
0
fraise
(13.03.24)
hepsini okudum.

bence bu sorunu çözebilirsiniz. adam kötü bir adam değil anladığım kadarıyla.
bence çocuk için acele etmeyin. yani şu an çocuk için yeterince enerjiniz yok.
ev işlerini tekrar bir bölüştürün ya da konuşun.
kendinize çok vakit ayırın.
amk otunu bırak bozulursa bozulsun yani.
birbirinze güzel şeyler söyleyin. film izleyin falan.
yani birbirinze vakit bulamamanızın bütün sebebi bu ev işleri mi.
erkekler biraz daha vurdumduymaz oluyor ama bence eşiniz de elinden geldiğini yapıyor.

burada ayrıl falan diyenleri ciddiye almayın. bekara karı boşamak da kolay diye bir laf var.
bence bu evlilik kurtarılır.

ama söylediği o laf biraz ayıp etmiş bence ciddi değil sinirlenince ağzından çıkmış.
0
OgutucuRecep
(13.03.24)
Erkek tarafıyım. Harekete geçme konusunda çok benzer durumlar yaşadım. Zamanla ortada buluştuk.
Her ikinizin de birbirinize doğru adımlar atmanız gerektiğini düşünüyorum. Bulaşıkları yıkamaması değil sizin sorununuz, sizin uygun gördüğünüz saatte yıkamaması.
Siz her konuda onu harekete geçirmek zorunda hissettikçe dürtükleyen bir insan oldunuz, o da dürtüklenme olmadan hareket etmeyen bir insan oldu. Sorun, sorunu doğurdu.
Çift terapisinin işe yarayacağını düşünüyorum.

Akşam eve gitmeme kararınızı bence gözden geçirin çünkü orası sizin eviniz. Zaten iyi bir durumda değilken bir de rahat etmediğiniz bir ortamda uyumakla uğraşmayın.

Çok şanslısınız ki çocuk konusunda acele etmenize gerek yok, henüz 33 yaşındasınız. İlişkiniz istediğiniz hale gelene kadar o işi biraz duraklatabilirsiniz.

Burada okuduğumuz birkaç satırla "bu evlilik devam etmemeli" gibi bir sonuca varan olursa asla kulak asmayın. Yapıcı tüm tavsiyeleri dikkate alıp yıkıcı tüm tavsiyeleri göz ardı etmenizi öneririm.
0
michael_knight
(13.03.24)
bence adamın pasif rol almasından zaten bunalmışken bu çocuk meselesi tuz biber olmuş. bence çocuk konusunu erteleyip diğer sorunları çözmeye odaklanın ve gündeminizden ovulasyonu vs. çıkarın.

gördüğüm kadarıyla ve eşimi de düşünürsem çoğu erkek kendisinden bir şey istenmeden bir şey yapmamaya plan program yapmamaya eğilimliler, bu doğru.

edit: bu arada ettiği laf konusunu unutmuşum ciddi anlamda özür dilemesi gerekiyor. telafi etmesini beklerdim ve eve gitmeyebilirdim ben de.
0
sanguine mcqaer
(13.03.24)
okudum hepsini
çocuk yapma işini durdurun öncelikle böyle bir ilişkiniz varken. bu sağlıksız bir karar, bence. sonrasında da mutlaka iyi bir terapist bulup terapiye gidin birlikte. iki taraf da çözmek istiyorsa halledersiniz. kavga etmeden konuşma ortamı yaratıp oturup konuşun bir de. belli ki bir şeyler yaşandıkça kavga ederek konuşuyorsunuz. sorun çıkmadığı bir anda oturun konuşun, randevulaşın hatta dışarı çıkın bir yerde oturup bir şeyler içerken konuşun.
0
veritaslibertas
(13.03.24)
Genel olarak bu düşüncede misiniz yoksa bir an için sinirlendiğinizde mi böyle hissediyorsunuz?

Bence sıkıntınız büyük. Eşiniz sizin söylediklerinize rağmen konfor alanından vazgeçmiyor. Ben de evlenmeden önce elimi sürmezdim işe. Ailem sağolsun yapardı.

Şimdi evlilikten sonra işbölümümüz var ve uyuyorum buna. Ama buna eşim zorlamadı.Ben kendim uymak zorunda olduğumu idrak ettim. Kimse çocuk değil.

Hatta işleri bir an önce bitirelim de rahat rahat oturalım diyorum eşime de. Bir de bu kadar iş yapmıyor diye söylenirken çocuk düşünüyorsunuz. Çok ilginç.
0
drako
(13.03.24)
bu akşam eve gitmeyeceksen de haber ver yüzünü göresim yok, şuradayım vs gibi. habersiz eve gitmemek büyük hata olur.

ev işi olayı dışında nasılsınız? eğleniyor musunuz? mutlu musun? beraber vakit geçirmekten hoşlanıyor musun? birbirinize hala değer veriyor musunuz? bunların cevabını düşün. olumlu ise kurtarmaya bak. sen boşanmak istemiyorsun çünkü bence.

temizlikçi tutun imkan varsa. yani belli bu adam temizlik yapmak istemiyor. ve iki yetişkinin yaşadığı evde de her hafta detaylı temizlik yapmak gerekmiyordur bence. bizde 1,5 yaşında bebek ve kedi var mesela. bazen sadece süpürge yapıp geçiyoruz. tozu gördüğüm halde toz almadığım hafta sonları oluyor. onun yerine ailemle vakit geçirmeyi tercih ediyorum. gerçekten kılı kırk yaracak kadar önemli mi bu temizlik meselesi? yapmayın evi bok götürsün demiyorum da bazı haftalarda da olduğu kadar yapıverin. inan sen kafana taktığın için bu mesele bu kadar büyük görünüyor gözüne. akşam yemeğinden sonra 10-11e kadar bekler bulaşıklar demişsin. beklesin. ne kadar kokabilir ki? sonuçta 11de de olsa kaldırıyor. yani sen onun öğretmeni, annesi, ev arkadaşı değilsin. senin sınavından 100 almak zorunda değil. 5 sene kavga etmişsin, konuşmuşsun olmamış. demek ki başka bir yol bakılmalı.

ipleri eline alsın diyorsun, edilgen olmasın diyorsun ya. bu adamın karakteri. sen adamdan A değil B olsun istiyorsun. sen zaten A ile evlenmişsin. değişmesini beklemen saçma değil mi? hani farklı bi durum olur değişmesini beklersin ama adam karakter olarak pasif demek ki. şimdi şöyle düşün. sen çok planlı, programlı, her şeyin kendi istediği gibi yapılmasını isteyen birisin diyelim. eşin de 5 sene sonra gelsin desin ki ben bu kadar dominant bir kadın istemiyorum, pasif olsun istiyorum. sence olur mu öyle bir şey? insanın karakteri neyse odur ya, değişmez. hele otuzlardan sonra hiç değişmez. törpülersin, dikkat edersin ama bir yere kadar.

cinsellik konusuna gelirsek. bazı insanlar isteksizdir. bunu kabul edelim. bir de adam yanıma gelsene demiş. kendisine göre gayet hoş bi davet. sen de reddetmişsin. suçu kendinde görmüyor doğal olarak. o güne otları bırakmak, buzluğa atmak filan senin kafanda yarattığın, çok da gerekli olmayan bir iş. iki saatini harcayıp yoruldun ve hırsını ondan çıkardın. hayatımda ot haşlayıp dolaba attığımı hatırlamıyorum bu arada. neyse. sonuç olarak çok da istekli biri değil belli ki ve hamilelik takvimi işi iyice rutine bindirmiş iki taraf için de.

bence çocuk işini erteleyin. zaten bu temizlik durumu çocuktan sonra seni daha da delirtir. hele taze otu buzluğa atan bi insanın bebek ek gıdaya geçince yapacağı şeyleri düşünemedim bile. sen kendini yorarsın eşin sadece güle oynaya ilgileneceği kadar ilgilenir. gelsin daha büyük kavgalar.

çocuk işini erteleyin. evlilik terapisi alın. ama gerçekten boşanma isteği varsa bir süre belirle. değişim görmek istediğini net bi şekilde belirt. baktın değişim yok o zaman boşanırsın.
0
elorelia
(13.03.24)
5 yıllık evli ve 20 aylık çocuk sahibi er birey olarak yazıyorum;

Sizin probleminiz çözülmeyecek bir problem değil ancak ikinizin de gönüllü olması ve psikolog desteği almanız gerekiyor. Buradan ya da cevrenizden alacağınız tavsiye ile çözemezsiniz.
Şunun kararını vermen lazım gerçekten bu kişi ile evliliğini devam ettirmek istiyor musun?

Eğer devam ettirmek istiyorsan eşini karşına alıp de ki "Ben seninle hayatıma devam etmek istiyorum ancak bu şartlarda değil psikolog desteği alalım" de o da eğer seninle devam etmek istiyorsa zaten kabul edecektir.

Eşimle iletişimimiz çok güçlü ve paylaşımcıyızdır ona rağmen çocuk olduktan sonra çok kez tartıştık çok zorlandık çünkü hem yorgun hem de tahammül azaldığı için sürekli gerginlik oluyor, çocuğun uykuları yeni oturmaya başladı ve ancak kendimize gelebildik bu problemleri aşmadan sakın çocuk yapmayın.
0
mirty
(13.03.24)
elorelia +1

1. çocuk işini erteleyin
2. genel temizlik için birini alın, haftalık ya da iki haftada bir mesela
3. mükemmeliyetçi tavrınızı törpülemeye çalışın, her hafta ev süper tertemiz olmak zorunda değil. bulaşıklar da 11 gibi makineye konsun, idare edilir bunlar

bu arada evli biri olarak yazıyorum, diğer şeyler bir yana, eşinizin itiraz etmeyip her programa katılması o kadar güzel bir şey ki. varsın program yapmasın, hepsine uyması bile güzel.
0
noxie
(13.03.24)
yazdıklarınız boşanmayı gerektirecek bir durum değil gibi, düzeltilebilir şeyler. eşiniz ev işleriyle çok istekli olmayabilir. peki boşanıp yeni birini bulduğunuzda istediğiniz gibi biri olacağından emin misiniz ve hatta birini bulabilecek misiniz?

erkeklerin büyük çoğunluğu eşiniz gibi. bence bi orta yol bulmaya çalışın.

bu arada eşiniz kötü konustuysa ayıp etmiş.
0
tabudeviren
(13.03.24)
teşekkür ederim fikirlerinizi okumak iyi oluyor öyle dolmuştum ki. Ot konusuna bu kadar takılmayın evet zamanlaması biraz saçma olsa da:) ot olmaz b.k olur, mesele yetişkin bir insana 5 yıldır hala devamlı ne yapması gerektiğini söylüyor olmak. Cevabın birinde dediği gibi bulaşık için tartıştıktan sonra kimse kimseyi arzulamaz. Birbirinden alakasız gibi görünen bu konular tamamen iç içe geçti ve birbirini etkilemeye başladı.

@eloreila ve diğer herkes, normalde (yani sorumluluklarımız söz konusu olmadığında) gayet iyiyiz. Beni hiç kırmaz hayır dediğini kolay kolay hatırlamam, ben de aynı şekilde ona değer veriyorum, mesela bu akşam eve gitmek istemiyorum ama ailemin evine de gitmek istemiyorum anlarlar onun hakkında kötü düşünürler diye:/ Sanırım gerçekten bizim en sık kavga nedenimiz ev işleri, haftada bir temizlikçi işini düşünebilirim. İkinci sorun bana göre cinsel yaşam, çocuk konusu zaten kötü olan şeyi daha kötü hale getirdi. Bunu bir süre erteleyeceğim. Eşime boşanmanın tüm zorluklarını göze alacak kadar katlanamıyor değilim, sadece bu döngüyü tekrar tekrar tartışmak ve çözememek beni yordu. Tükenmiş ve kendimi anlatamıyormuş gibi hissediyorum. O kadar laf anlatmama rağmen dün mutfakta yardım etmemem mi tüm sorun demesi mesela. Bunların beni ne kadar yıprattığını anlayamıyor, kendisi benim kadar etkilenmediği için.
0
🌸ustapasta
(13.03.24)
Selamlar henüz 2 yıllık evliyim (29E). Hepsini okudum bir şeyler karalamaya geldim.

Ben de ilişki anlatmayı veya okumayı çok severim o yüzden paylaştığınız için ve net, uzun yazınız için teşekkürler.

Biz de bu tarz olmasa da çok kavgalar ettik. Öncelikle şunu anlamak gerekiyor. Kadınların sorun ettiği şeyler bizim beynimizde "bu niye sorun şimdi ya", "bunu niye tartışıyoruz şimdi", "ben nerdeyim zaman dursa keşke uçsam gitsem şuan" gibi şekillerde yorumlanıyor. Yani önce bunu kabul etmek lazım. Ben de şu açıdan eşinize benziyorum, sorun sevmem, gerginlik sevmem. Evde yapılması gereken bir iş varsa o hemen yapılmayabilir yarın yaparım öbür gün yaparım haftaya yaparım. Evlenince tabi bu ertelemeleri biraz kısalttım. Ben biraz kısalttım, hanım biraz rahatlaştı derken ortada buluşmaya çalışıyoruz.

Bazen kadınların tepkileri o kadar anlamsız geliyor ki güne "bugün ne olsa da sorun yapıp büyütsem ve günü, seksi, hafta sonunu, geceyi mahvetsem..." diyerek başladıklarını düşünüyorum. Çünkü yaşanıyor bunlar yani.

Ne oldu diyorum hayatı sorguluyorum. Ne oldu yine yani çöpü mü atmadım gece film izlemedim ve odama mı gittim, belli bir gün geçti de çiçek veya hediye almayı mı unuttum, bulaşıkları mı dizmedim ne oldu??

Çünkü yetişkin bir kadın bunların herhangi biri yüzünden hem kendi hayatını hem partneri için hayatı zindana çevirebilir.

Ve sorun şi ki tam da sizin anlattığınız gibi bir şey anlatmadan bozuluyorsunuz ve neye bozulduğunuzu anlamamız gerekiyor. Bazen 50 kere de olsa söylemeniz gerekiyorsa söyleyin lütfen.

Gelin yardım et deyin. Ben şuna bozuldum deyin. Konuşun biraz iletişim lazım susarak, içten içe kurularak, içerlere gidip ağlayarak bize bir şey anlatamıyorsunuz bunu anlayın artık.

Biraz dümdüzüzdür ama anlarız yani. Ve de ne olsa da bozulsam diye değil de, ne olsa da ben bunu bir güzelliğe çevirebilirim, huzursuzluğa değil de huzura yorarım diye düşünmek lazım.

Siz bizden ince düşünüyorsunuz. Evi, kendinizi, bizi. Biraz salmanız gerekiyor eve de bişey olmaz ota da bişey olmaz. Yani olsa da bişey olmaz yani 3 günlük dünyada ot çöp yüzünden geri gelmeyecek zamanlar bir hiç uğrana gitmemeli ya.

Gidin sırnaşın onun yerine. Veya çok acilse iki ses edin yardım gelmiyorsa onu mutlu mutlu isteyerek yapın. Yok yapmak istemiyorsanız da salın gitsin. Bizim evde mesela bazen 2-3 günlük bulaşık duruyor, kim denk geliyorsa o hallediyor.

Ben hep evdeyim, bazen hanım gelmeden her yeri süpürüyorum, toparlıyorum, çamaşırları bulaşıkları yıkıyorum, yemek hazırlıyorum. Ama bazen de evde olmama rağmen tezgahın üstü bulaşık kaynıyor. Hanım da yorgun geliyor zaten bazen yapıyor bazen yapamıyor. Ama hiç bir zaman sorun etmiyoruz. En azından bu konuda çözdük bir şeyleri. Bizde de başka konular var.

Neyse, bunlar erkek gözünden bir yorum olsun diye yazdıklarım. Objektif bakarsam da şu çıkarımı yapıyorum. Evet bazen anlamıyoruz, dümdüzüz falan diyorum ama işin şu boyutu da var,

Kadın mutsuzsa yerde gördüğü çoraba bile bozuluyor. Ama mutluysa senin coraplarını yerim essek diyor icinden. Kadın mutluysa evin ortasına da sıcsan der ki "yalnız şu ortalıga sıcma olaylarını bir kaç bin yıl önce bırakmıştık hatırlatırım" der kaldırır yıkar.

Tam beyninizin çalışma yapısını anlamasam da mutsuzken pireyi deve yapıyorsunuz gibime geliyor. O yüzden sizin mutlu olduğunuz şeylere odaklanmalı, sizi üzecek şeylere takılmamanız lazım. Sorun ottan çöpten ziyada başka şeyler olabilir, biraz daha derine inip onları çözmeniz lazım.

Çocuk konusuna gelince, bence de sakın kalkışmayın. Mutsuz bir kadın olarak mutluluğu çocuk üzerinden bulmaya çalışmayın. Bir çocuğun en son isteyeceği şey kendisi mutsuz, ilişkisi kötü bir anne tarafından dünyaya getirilmektir.

Ben de bu sorunlarınızın çözülebileceğine inanıyorum ancak, baktınız çözülmüyor. Evliliğin kutsal olduğuna da inanmıyorum. Mutsuzsan ayrılacaksın. Hayata 1 kere geliyorsak öncelik kendi mutluluğunuz olmalı. Eşinizin veya çocuğunuzunki değil.

Siz mutlu olasınız ki eşinize, ailenize, arkadaşlarınıza veya ileride olursa eğer çocuğunuza verecek mutluluğunuz kalsın.

Netflix de "Kuvvetli bir alkış" ı izlemediyseniz birlikte izleyin belki çocuk yapmaktan biraz vazgeçersiniz :D

Teyzem geçen 60 yaşında boşandı. Çocuklar için katlandım yıllarca dedi. Katlanmak zorunda değilsiniz. Yani başından çözebilirsiniz. Bunu siz veya eşiniz kötü olduğu için değil, birbirinize uymadığınız için yapmalısınız. Uymak zorunda da değilsiniz ama zıtlığın uyumunu bile yakalayamıyorsanız o ilişkiyi sürdürmenin hiç bir anlamı yok.

Sanki ayrılsam başkası daha mı iyi olacak düşüncesi yanlış. Sorun daha iyi veya kötü olması değil zaten. "Daha uyumlu" olması. ki bu da vardır.

Ama bazen eşin 6 tane özelliği çok iyidir, 4 tanesiyle baş etmeye alışırsın, devam edersin. Bu da kafidir. Bazen de 9 özelliği çok iyidir, kim gelse eşinizi havada kapar, o kadar iyidir. Oma o kötü 1 tane özelliği size o kadar batar ki koşarak uzaklaşırsınız. Benim daha önce böyle bıraktığım uzun ilişkilerim oldu. Gram pişman değilim. Herkes dengini bulmalı. Zihnen, bedenen, ruhen, mantıken.. artık nereden bakıyorsanız.

İlla %100 anlaşılacak diye bir şey yok ama birbirinizi idare etmeyi, sorunları idare etmeyi öğrenmeniz lazım. Bakın katlanın demiyorum. Baş etmeyi öğrenmek lazım. Baktınız sizi çok zorluyor, olmuyor, ümitsiz vaka. O zaman bitirmek yanlış bir seçenek değil bana göre.
0
ananiyimioguz
(13.03.24)
Hepsini okudum o iş olmaz çocuk sahibi olmayın erteleyin önce aranızı düzeltin derim.
Eşiniz yanlış yapmış
40e 15 yıllık evliyiz
0
basond
(13.03.24)
Evli bir kadın olarak yorum yapmak istiyorum burayı okuyup gaza gelme. Bu saydığın sebepler boşanma sebebi değil.
Sadece sen yönetmeye yatkınsın, eşin de tembelliğe. Tıpkı benim evliliğim gibi :)
Başlarda bizim de böyle problemlerimiz oluyordu çünkü ben tembelim ev işi sevmiyorum yapmak da istemiyorum. Eşim de sizin gibi her şey tam düzenli ve muntazam olmalı diye düşüyordu.
Tezgahta patates soyarken neden altına bir şey sermemişim, neden salatalıkların kabuğunu orda kurutmuşum filan. Dedim bunun sana ne zararı var? Patatesi soyunca en son tezgahı siliyorum o yüzden altına bir şey koymak istemiyorum. Bu sadece bir örnek. Böyle onlarca olay vardı. Bir süre düşündü ve bana hak verdi. Haklısın aslında onun kimseye zararı yok ama ben alışmadığım için yanlış bir şey yapıyorsun gibi geliyor dedi. Dedim yanlış filan değil bu benim tarzım. Benim hayatım. Kimseye zararım yok.
Demem o ki bulaşığın 9 da değil de 11 de yıkanması kimseye zarar etmez. Hatta erkesi güne kalsın. Ne olabilir ki huzurdan önemli mi.
Kocam bu huylarını bıraktı valla 2 senedir cennette yaşıyorum. Kendisi için de öyle büyük bir stres kaynaği kalkmış oldu. Skeym tezgahı da bulaşığı da yani. Takıntı bunlar hep.
0
yenibirgüzelnick
(13.03.24)
yazacak çok şey var ama öncelik olarak çocuktan net olarak vazgeçin.
ondan sonra sağlıklı bir şekilde düşünüp karar verin.
çocuk sonrası boşanmak çok zor hele kadın için.
0
nuisance2
(13.03.24)
sorun sadece ev işleri meselesi ise bu konuda sorumluluğu daha fazla almanız gerektiğini düşünüyorum.
evet bencilce, fakat ev arkadaşı gibi iş bölümü yapmak erkeğin doğasına uymuyor.
modern yaşam erkekleri kadınlaştırıyor sonra da kadınların erkeğin bu şekilde olmasından rahatsız oluyor.

diğer konularda bir sorun olmadığından eminseniz kocanızı ev işlerine hiç bulaştırmayıp bir süre gözlemleyin(gerekirse yardımcı v.s.), bence işler değişecektir.

planlı çocuk yapma konusuna gelirsek, yumurtlama dönemi v.s. takip etmek bunları tamamen çöpe atın. aklınıze bile getirmeyin.
biz bu şekilde 1 yıla yakın uğraştık sonra ara verip normal sürece girdiğimizde çocuk olmuştu.
bu işlerde psikoloji > fizyoloji.
ayrıca kendinize eziyet etmenize gerek yok.
0
nuisance2
(13.03.24)
@ananiyimioguz teşekkürler kendi açından anlattığın için. Meşhur bir kitap var ya Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten, bana onu hatırlattı söylediklerin. İçeriği günümüze göre artık biraz seksist kalıyor ama bakış açımı bayağı değiştirmişti okuduğumda. Erkeklerin bizim gibi olmadığını ve olamayacağını kabul edersek ve bu ön kabule göre davranırsak mutlu olabileceğimizi anlamıştım. Orada da yazıyordu mesela, "Erkeklerin kadınların aklından geçenleri tahmin etme gibi bir sorumluluğu yok": Yalan yok buna çok içerliyorum ama dikkat etmeye çalışıyorum. Mesela ilk çocuk düşünmeye başladığımızda ayın o belli günlerine neden hiç dikkat etmiyor diye sinir olmuştum. Sonra gittim söyledim, her ay şu şu günler önemli, o günlerde lütfen biraz daha birbirimizle ilgilenelim ortam yaratalım, vazife gibi olunca kendimi kötü hissediyorum diye. Şimdi bunu bir iki kere söylemiş olmam ve tamam demiş olması yetmiyor mu? Her ay da söylenmez diye düşünüyorum, her ay gerekliyse pes.
Bir de ben bu kitabı okumuş ve biraz da olsa kendimi düzeltmeye çalışmıştım, ondan da okumasını rica ettim ama okumadı. Aklıma geldi şimdi :|
0
🌸ustapasta
(13.03.24)
Sizin biraz bosvermeniz biraz da kabullenmeniz lazim. Is sizin istediginiz gibi yapildi mi kismina değil is en sonunda yapildi mi kismina odaklanip sukretmek lazim, erkeklerin en beceriklisi bile bu kadar oluyor max, bunun otesi instagramda evin her tarafini fosur fosur yikayan adam.

Ovulasyon gunlerine bağlı seks yapmak sıkıcı ama garanti bir yontem. Ovulasyon takip ederken hamile kalamiyosam takip etmesem hic kalamam diye dusunmustum (kaldim). Ilk gun neyse de sonra ovulasyon donemi diye görev gibi 3 gun arka arkaya yapmak canimi sikiyordu mesela. Artik 3. gun naparsan yap gorev oluyor o.

Benzer yollardan gecmis biri olarak (35 k, 5 yil evlilik) duzelmeyecek şeyler değil ama iki tarafın da kendinden odun vermesi lazim biraz. Bence takmamayi ogrenmenin yollarini gelistirerek mutlu bir evlilige kavusabilirsiniz.
0
instant crush
(13.03.24)
@nuisance2 buna katılmıyorum ya, ev işleri erkeği kadınlaştırıyor diye hem dışarda çalışıp hem evin çoğu yükünü alırsak bizim suçumuz ne? O zaman erkekleşiyorum diyip dışarıdaki işimi bırakayım ben de. Çünkü bu kadar yükle ben de kadın olmaktan çıkarım.

çocuk konusunda da, evet yumurtlama takibi nefrettt bir şey. Ama işte dediğim gibi sık sık yapan bir çift olsak zaten denk gelir diye düşünerek özellikle o günleri kovalamam. Ama sık yapmayınca bari o günlerde olsun diye dikkat etmeye başlıyorsun ister istemez:|
0
🌸ustapasta
(13.03.24)
temizlik-yemek işinin kadının vazifesi olması bi şekilde insan örfüne yerleşmiş.

siz rolleri değişmişsiniz, kentli modern çift filan. kocanız yeni rolü pek de kabullenemediği ama söylemeye çekindiği için işi ağırdan alıyor bence.

"O zaman erkekleşiyorum diyip dışarıdaki işimi bırakayım ben de." evet. yapabiliyorsanız yapın. geçim de erkeğin yüküydü. roller değişti. insanlığın son birkaç yüzyılının macerası bu.

çocuk yapamama meselesi evlilikleri sarsıyor. bu normal.

çocuk yapamadığı için erkekliği incinmiş olabilir onun da. diğer ihtimaller de var, evlilik değil bekarlık istiyor olabilir ama bunlar spekülasyon olur.

boşanma lafzı hoş değil ama konuşulabilir

burada afedersiniz d*yy*sluk ettiği şey, gidip başkasından yaparsın demesi. çüş. karı koca birbirine böyle derse, hukuklarını büyük yaralar. o yara özürle bile tamamen kapanmayabilir.

bu sonuncu konuyu bi irdeleyin. meselenin ayıbını tane tane anlatın. pişmanlıkla af dilerse, gafletse söylediğini derse, bi şans verebilirsiniz. size kalmış.
0
lambırcek
(14.03.24)
bi twit vardı, evlilikte kadının en büyük sorunu yemeği kim yapacak değil bugün yemekte ne yapsak ne yesek sorunu. ben de bunu yaşıyorum. yemek işi bende ama cidden bugün napacağım olayı beni yoruyor mesela.

diğer konuda da kimi zaman benim kimi zaman eşimin motivasyonu veya enerjisi olmuyor. darılmamamızın sebebinin birbirimize açık olmak olduğunu düşünüyorum. her şeyimizi açık açık o an söyleyip bitiriyoruz. sonu kavga da olsa seks de olsa bunu yapıyorum ben
0
Hallegadola
(14.03.24)
12 yil evli erkek olarak yazayim.
Sizin durumunuzdaki ciftler bosansa evliliklerin yarisi falan biterdi.
Bence esinizin tabiatinda mutfakda zaman harcamak yok.Is bolumlerini tekrar kontrol edin.Gerekirse alisveris, temizlik vb. esinizin yapabilecegi isleri yapsin.
Esiniz muhtemelen sizin gecimsiz, yuzu gulmeyen, surekli dirdir eden sorun cikartan biri oldugunuzu dusunuyor.Ettigi gereksiz kufurden de bir seyleri yerli yerine oturtmaktan, huzurluzluktan biktigini gosteriyor.bence overthinking yapmayi birakip guler yuzlu biri olmaya calisin. Erkekler icin evin bal dok yala olmasi yada evde guzel yemek yapilmasi degil guler yuzlu ve anlayisli bir es daha onemlidir.Esinizin cocuk ruhlu oldugunu yazmissiniz.Bilmem farkinda misiniz ama cocuk ruhlu birine karsi despot anne rolunu oynuyorsunuz.Bu sekilde gecimsizlik olursa yatakta da sorun olmasi cok normal.Ben sizi daha haksiz buldum.Biliyorum bu yazdiklarim hosunuza gitmeyecek bana kizacaksiniz ama dusunmeye deger bence.Yangina korukle gitmeyin.
0
turkuaz
(14.03.24)
yani mutsuz bir evlilik evet ama toksik bir evlilik değil. sadece rutine ve tekdüzeliğe hapis olmuş gibisiniz. tutku, arzu ne bileyim heyecan kalmamış pek. çocuk yapsanız da eşinizden ekstra destek, anlayış göremeyebilirsiniz. bu sizi daha çok üzebilir. çok çocuk heveslisi olsa eşiniz kendisi zaten bu süreçte takip eder, elinden geleni yapardı.
bu arada şeyi anlıyorum özellikle uzun süreli denemelerde bir noktada neden olmuyor stresi ile beraber insan darlanıyor ve zul gelmeye başlıyor. ama bu başka bir bıkkınlık boyutu gibi. gençsiniz, bence hayatınızı mutlu olmadığınız bir ilişkide feda etmeyin, çocuğu da mutsuz ve anlamsız bir birlikteliğin içine doğurmayın.
anlıyorum anne olmak istiyorsunuz, ama sizin anne olma hakkınız, çocuğunuzun mutlu ve sağlıklı bir ailede büyüme hakkından daha öncelikli değil maalesef.
0
wild honey suckle
(14.03.24)
erkekler gene bildiğimiz gibi... "ne var canım daha fazla fedakarlık yapsan" noktasından bakmışlar.
eşinin sana ettiği laftan sonra diğer şeylerin konuşulmasını çok saçma buluyorum. o sebeple kısa kestim.
0
suyin
(14.03.24)
Benim düsüncem senden beklenen; tipik ev kadınlığı ama adama rahat da vermemişsin o da küfür etmiş. Mutlu değilsen yaşın gençken ayrıl.
0
Coma
(14.03.24)
tüm evlilik ile ilgili sorunların temel sebebi, farkında olmadan yükselen stres seviyemiz. Hızlı yaşam, strese, stres huzursuzluk ve tahammülsüzlüğe , ve bunlarda insan ilişkilerine olumsuz olarak yansıyor, diğer her şey bahane ve teferruattan başka bir şey değildir.

Bunun imkan elverdiğinde doğa içinde küçük bir köy ve ilçede yaşamak için plan yapın , hayatınız yavaşladıkta , toprak ve doğra ile temas ettikçe her şeyin yavaş yavaş düzeldiğini göreceksiniz.

Belki inanmayacaksınız ama deneyin, yoğun şehir hayatı insanın doğasına en baştan uygun değildir .Ne varki bu şekilde yaşamayı farkında olmadan zorlanıyoruz.
0
Rao
(14.03.24)
@Rao, başta kulağa mantıklı gibi gelse de benden 2 önceki kuşak köyde yaşamışlar ve köy ortamında da gayet kavga, atışma, küslükler, cinayetler, adam kaçırma, tecavüz, adam vurma.. biraz daha doğuya gidersek töreler falan...

Ya komşu komşuya bahçesine ağaç sarktı ve bişey yapmadı diye 3 yıl küs kalır mı?

Kalır, onların dünyası da o çünkü.

Babaannem alzheimer olmasaydı da anlatsaydı size neler çektiğini. Kırsalda yaşayan bir kaç nesil öncemizde katlanma diye bir şey vardı. Artık kadınlar 1900lerden sonra iş hayatlarına girdiğinden beri bu pek kalmadı. Kimse birinin kahrını çekmek istemiyor veya sesini çıkarıyor artık.

Yani ben kendi dünyamızı büyültmenin veya küçültmenin sorunu değiştireceğini düşünmüyorum. İnsanın olduğu her yerde huzursuzluk, kavga, atışma olurmuş gibime geliyor. Doğamızda var yani. İstediğiniz kadar küçültük, heidi gibi yaşayın, artık o dünya sizin için yine normal olacak.

Ama şehrin, işlerin, kalabalığın vb. bir dünya etkenin bizi aşağı çektiği konusunda haksız değilsiniz.

@ustapasta, tekrar gelmişken şeyi demeyi unuttum, evet yukarıda da yazmışlar, kadınlar mesela eleştirirler annen miyim ben senin diye ama anne gibi davranmaktan da alıkoymazlar kendilerini. Burada bir çelişki yok mu.

İlişkinin başlarında eşim biraz evhamlı ve biraz kontrolcüydü. Yemek yedim mi, camı kapattım mı, üstüme bişey aldım mı, üşüttüm mü, kurulandım mı vs vs saymakla bitmez. ya kontrol eder ya da arar sorardı sürekli.

Anlam veremeyeceğim şekilde strese girer, meraklanırdı. Huzursuz olurdu. Bazen bir şeyi yapmadıysam sinirlenirdi, küçük çocuğa yapar gibi söylenirdi.

Ben de aşırı sülalem rahat bir insanım. Onu gördükçe iyice heyheyleri geliyordu.

Sonra ne olduysa bir ara aydınlanma geldi. Ya ben niye strese giriyorum koca adam gece yemek yiyemedi mi, dolapta bişey yoktu aç mı kaldı falan diye, huzursuz oluyorum. Gider en kötü makarna yapar, hiç bişey olmazsa yemek söyler açlıktan ölecek hali yok ya.

Diye bir ara gelince söylenmişti. Ondan sonra da böyle kontrolcülük yaptığını görmedim.

Ben onun beni yine düşündüğünü başka şeylerde anlayıp hissedebiliyorum ama bu tarz konularda "annelik taslama" huylarından erkenden uzaklaşmasına ben çok sevindim.

Yani bazen kızdığınız şeyi siz kendiniz yapıyorsunuz, çok takılmamak lazım. Hem siz rahatlarsınız hem eşiniz.
0
ananiyimioguz
(14.03.24)
@ananiyimioguz

Her türlü senaryoda negatif örnekle her zaman vardır, buna şans vb artık ne derseniz.
Ancak şöyle bir durum var ki ,yaşanılan yere bölge insanına , vb. göre çok değişkenlik gösteren bir durum.
Kal di ki, bundan insanlar ve nesiller değişiyor, bundan 50 sene önceki ve bugün ki toplum yapısı aynı değil.

Tüm olumsuzluklara rağmen ,doğanın, sessizliğin, temiz havanın , türlü kirlilikten uzaktan durmanın ve yavaş hayatın insana katacağı pozitif etki gerçeğini değiştirmez.
0
Rao
(15.03.24)
@ananiyimioguz aslında hiç anaç biri değilimdir. Mesela dışarda bir planım varsa onun evde ne yediğini ne yiyeceğini sormuyorum, kadınlar olarak erkeklerin beslenmesinden sorumlu olmamalıyız diye düşünüyorum. Hani tepki anlamında sormamak değil, bunu sormak ya da düşünmek aklıma gelmiyor. Birçok kişi böyle değil. Mesela annemlere gittiğimizde eşim tişörtle balkona çıktıysa annem hemen bana döner, "kızım çocuk üşüyecek montunu ver istersen". "Çocuk" üşürse içeri gelip montunu alabilir sanki, bu kadar verici olmamalıyız. Bence bu durum erkeklerin de hoşuna gitmiyor zaten. Tatile giderken eşinin valizini hazırlayan kadınlar olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım, bunun baya baya yaygın olduğunu fark edince de şok yaşamıştım:D


Eşimin şahsi konularında müdahaleci değilim rahatım, kendi tercihleri sonuçta. Ama ev düzeni beni de etkilediği için her şeye de bana ne diyemiyorum işte. Biraz aşmaya çalışıyorum, bahsettiğim kitaptan sonra oldu bu hatta. Mesela eşimin annesi yemek konusunda çok kendini yoran biri değil, o da öyle alışmış. Önüne bir çeşit koysan ya da kahvaltı gibi geçiştirsen okeydir. Bizde ise yemek çok çok önemliydi, ben de öyle alışmışım öyle devam ettirmem gerekiyor gibi davranıyordum hep. İşten gelip üç çeşit yemek yapmak, ya da uğraştırıcı güzel yemekler yapmak için iki saat uğraşıyordum, haliyle çok yorulup hırçın oluyordum eşime kızıyordum. Ben iki saat ayakta yemek yapayım, o gelsin 10 dkda bulaşıkları toplayıp geçsin oh ne ala diye. Sonra kitapta okudum, sizden talep edilmeyen fedakarlıklar yapıyor ama karşılığını göremeyip üzülüyorsanız, belki de o fedakarlığı yapmamalısınız diye. O anda bir aydınlanma geldi, adamın benden üç çeşit yemek beklediği yok, ben kendime bu işi çıkarıyorum, hem yoruluyorum hem haksızlığa uğradığımı düşünüp kızıyorum. Üstelik annem çalışmıyordu, ben işten gelip neden bunu yapıyorum diye düşündüm ve bıraktım. Basit şeyler yapıyorum, yalnızca yemek konusunda değil diğer konularda da rahatladım.

Ama işte dışardan baktığında mesela iş paylaşımımız var. Etrafımda birçok kadın da "söylediğinde yapıyorsa ona da şükür" modunda. Fakat ben 36 yaşında bir insana devamlı ne yapılması gerektiğini söylemeyi kabullenemiyorum. Erkekler böyledir diyip geçmeyi de öyle, acaba böyle midir yoksa böyle mi alıştırıldılar? Dm'den bu "zihinsel yük" ile ilgili güzel bi çizim gelmiş onu da paylaşayım: ekmekvegul.net
Mesela ben de kahvaltı sonrası çayımı içerken yalnızca çayımı içiyor olmayı isterdim. Çay içerken akşam yemeğinin malzemelerinden neler eksik, dışarı çıkıp ne almak lazım diye düşünmek yerine. O zaman sen de düşünme diyip geçilemiyor, saat akşam 7 olunca o malzemeler bir anda belirmeyecek çünkü. Eşim olsa akşam yemeği saatine kadar bir şey düşünmez, saat 7 olunca duruma ayıkır. Bu kafa rahatlığı acaba nasıl bir şey, biz de bayılmıyoruz bir şey yaparken başka şey düşünmeye. Düşünen olmayınca ev işleri aksadığından mecbur kalıyoruz. Yahu mesela yemeği ocağa ısıtmaya koymuşum bir iş çıkmış beş dk içeri geçmişim, eşim mutfakta sigara içiyor telefonda bir şeyler izliyor. Mutfağa giriyorum ki cazır cuzur ses geliyor yanacak yemek nerdeyse. Mutfakta ama onu fark etmiyor mesela, çünkü kendisine söylenmemiş. Hani bu kadar obvious bir şeyin söylenmesi de biraz insanın zekasına hakaret sayılmaz mı? Bu kadarının da yapısal olduğu bence biz kadınlara yutturulmuş bir yalan.

Eşimle konuştuk bu arada. Ettiği kötü söz ile ilgili, sigarayı bıraktığı için bazen anlamsız bir öfke yaşadığını söyledi, bunun mazeret sayılmadığını biliyorum dedi ve özür diledi. Doktor sperm analizini görünce sigarayı bırakmasını istemişti, çocuk sahibi olmayı çok istediği için hemen bıraktı (oversharing reis online).

Temizlik konusunda da, temizlik günleri yaşadığımız gereksiz gerginlikler için şunu dedi, "ben sana sinir olmuyorum, temizlik yapma eylemine sinirli oluyorum. Yani temizlik yaptığım için gergin oluyorum." Ama bunu yapmak zorunda olduğumuzu, benim de bayılarak yapmadığımı, bu gerginliği bana yansıtmasının saçma olduğunu anlattım dikkat edicem dedi bakalım ne olacak. Çocuk gelince sorumluluğumuzun daha fazla olacağını, şimdi böyleysek ileride daha çok sorun yaşayacağımızı, o yüzden çocuk düşüncesini ertelemek istediğimi söylediğimde üzüldü. Artık daha düzenli olalım ben de dikkat edicem dedi. Temizlik için birini ayarlamayı düşünüyorum, en azından yüzeysel şeyler kalsın bize. Durumlar şimdilik böyle.
0
🌸ustapasta
(15.03.24)
". Tatile giderken eşinin valizini hazırlayan kadınlar olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım,"

amacım laf söylemek değil ama böyle düşünüyorsanız aile olmanız zor.
çok bencilce bir düşünce bence.
siz ev arkadaşı olarak görüyorsunuz bence.
0
nuisance2
(15.03.24)
@nuisance2 herkesin “kendi” valizini hazırlaması nasıl bencilce oluyor anlamadım. Tam tersi senaryo olsaydı ne diyecektiniz? Eşim benim valizimi hazırlasın o zaman öyle aile olalım, o olmuyor ama dimi? Çocuklar bile 3-4 yaşından sonra ne giyeceğini kendi seçmek istiyorken bu durum bana komik gelmişti ama görüyorum ki burada bile varmış:D
0
🌸ustapasta
(15.03.24)
"Mesela annemlere gittiğimizde eşim tişörtle balkona çıktıysa annem hemen bana döner, "kızım çocuk üşüyecek montunu ver istersen". "Çocuk" üşürse içeri gelip montunu alabilir sanki, bu kadar verici olmamalıyız"

komiklikten ziyade mevzu şu aslında, adam(kadın) üşümüyor olabilir. ama eşi tarafından en azından kendisini düşündüğüne yönelik jesttir, iyi hissettirir. adam(kadın) evde açlıktan ölmez belki, ama dışardaki eşin onu da düşünerek belki yemek hazırlayıp
bırakması da aynı şekilde jesttir. adam(kadın) valiz hazırlamayacak kadar yorgun olabilir. eşin valizi hazırlaması jesttir. adam(kadın) ilaçlarını takip etmeyi unutabilir. eşin bunu bilip onun yerine hatırlaması hoştur. bu tip ufak gibi görünen davranışlarla zaten bir aile ortamı oluyor. nuisance +1 ev arkadaşlığı konusunda.
0
sarahkerrigan
(16.03.24)
Parantez içinde hep kadın da yazmışsınız ama, pratikte bu tür “jest”leri yapanların genelde erkek olmadığını hepimiz biliyoruz.

Daha bugün twitterda bir video gördüm, erkek işten eve kadından önce geliyor ve yemeği hazırlamış oluyor, kadın bunu videoya almış ve gayet mutlular. Yorumları görmeliydiniz, aşağılama ritüeli demişler, kadın erkeği s.kiyor demişler, bir adam bunu nasıl kabul eder demişler:D mesele beraber yenecek yemeği erkeğin hazırlamış olması.

Tam tersini düşünelim, kadın işten eve erkekten önce geliyorsa yemeği hazırlamaması söz konusu bile olabilir miydi? Sanmıyorum. Gerçek hayatta neyin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. “Jest” yapan da, aman nolcak canım seviyorsa yapmalı, bunların hesabını yapıyorsa sevmiyordur denilen de kadın oluyor.

Konu benim konumdan çıktı şu an, şaşkınlıktan eşime şükrederek feminist manifesto yazıcam az kaldı:D
0
🌸ustapasta
(16.03.24)
okumaya bile dayanamıyorum bazı yorumları. sen bildiğin gibi devam et pasta bence...
0
suyin
(16.03.24)
(5)

afganlara neden afganlı diyorlar?

avatar is back
ülke: afganistan, vatandaşı: afganama herkes afganlı diyor. yanlış değil mi bu kullanım?
ülke: afganistan, vatandaşı: afgan

ama herkes afganlı diyor. yanlış değil mi bu kullanım?
0
avatar is back
(11.03.24)
Halk dilinde güya afganistanlı demek yerine onu kısaltmış gibi olunuyor bence.

Veya yakınındakileri suri değil de suriyeli diyoruz ya belki onun da sonuna hem lı li ekleyelim hem de kısa olsun diye bir kolaya kaçma olabilir.
0
ananiyimioguz
(11.03.24)
Halk ağzı ve hatta dil böyle bir şey. Aynısı yunan-yunanlı kullanımında da var, veya hint-hintli de benzer şekilde kullanılıyor. Şu an kimse sırplı demiyor, herkes sırp diyor ama belki 20 sene sonra sırplı kullanımı yaygınlaşacak. Sırplı diye bir kelime TDK sözlüğüne girecek vs.
0
pispinti
(11.03.24)
valla benim çevremde afganlı diyen kimse yok çok şükür ama anlatım bozukluğu bu işte.
afganlı, yunanlı, geri iade etmek, kendini intihar etmek, karşılıklı mektuplaşmak, ne... ne... bağlacının olumsuzluk eki almış fiille kullanılması gibi.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(11.03.24)
yanlış. herkes öyle demiyor
0
paintov
(12.03.24)
şöyle,
afgan diye bi ırk yok
afganistan, peştun türkmen özbek tacik ırklardan müteşekkil bi yer.
o yüzden afganistanlı, afganlı isabetli bi kullanım gerçekten

adı geçmiş mesela, suriyeli diye bi ırk da yok. levant halkı var. adı sanı unutulmuş, kaynaşmış soylar kavimler var.

türkiyeli de yok. aa bak gördünüz mü düşünürken nereye geldim kastım yoktu.
türkiyeliyi en çok türkler kullanmayı sevmiyor. kürtler de türküz demek çok anlamsız olduğu için siyaset sahnesinde kerhen türkiyeliyiz diyor.

özetle devletin milleti olmaz. modern devletler dandik ve tutarsız yapılar.
0
lambırcek
(12.03.24)
(5)

Marangozların sobalarında sunta gibi çevreye zararlı atıkları yakmaları

summerof69
Bu neden yasak değil? Sunta ve mobilyalar yüksek polimer/plastik oranına sahiptirler. Bu adamlar artan tahtaları yakıyorlar ve bütün o plastik dumanı bizim evlerimize giriyor. Dahası plastik yakmak kadar çevreye de zarar veren çok az şey vardır. Buna rağmen neden buna izin veriliyor?Türkiye'nin mobi
Bu neden yasak değil? Sunta ve mobilyalar yüksek polimer/plastik oranına sahiptirler. Bu adamlar artan tahtaları yakıyorlar ve bütün o plastik dumanı bizim evlerimize giriyor. Dahası plastik yakmak kadar çevreye de zarar veren çok az şey vardır. Buna rağmen neden buna izin veriliyor?

Türkiye'nin mobilya şehri İnegöl bunun için olsa gerek, bütün ilçe çapında okullar dahil bütün hanelerde soba kullanımını yasakladı.


www.genclermuhendislik.com

Bu yasak neden bütün marangozlara uygulanmaz? alışverişte poşet kullanmayarak çevreye zarar vermeyelim ama marangozlar istedikleri gibi plastik yaksınlar. Saçmalığa bak. Kaldı ki adamlar sobaya eline geçen her şeyi atıyorlar, çöplerini bile sobalarda yakıyorlar.

Yanık plastik solumaktan sinirim bozuldu. İlçe/il/ülke çapında bu yönde bir kanun geçmesi için biz sıradan vatandaşlar ne yapabiliriz?

teşekkürler.
0
summerof69
(11.03.24)
Yasak olmadığını kim zoyledi? Yere çöp atmak da yasak kapalı alanda sigara içmek gereksiz yere korna çalmak yaya geçidini ihlal etmekle yasak ve yaptırımları var ama uygulanmıyor. En büyük denetim bireyden başlar kamu kurumlarını harekete geçirende bireylerdir kamuoyu oluşturmak için kamu kurumlarını harekete geçirmek için bireylerin şikayetçi olmaları ve haklarını aramaları gerekir ama herkes halinden memnun gibi.
0
doharkoman
(11.03.24)
hocam özür dileyerek söylüyorum kötü anlamda algılamayın ama çok ponçiksiniz.

türkiye'de çevreyi korumak adı altına yapılan bütün uygulamalar göstermelik, adı çevreyi korumak için ama aslında para için, bir yerlerden para kazanmak için. evet kuralı konuyor, kanunu var ama bunun amacı çevreyi korumak falan değil.

poşetin paralı olması, poşet kullanılmasın, çevre korunsun diye değil. poşet kullanan işletmeler poşet başına devlete 38.5 kuruş katkı payı ödüyor. müşteriden 25 kuruş alıyor, devlete 38.5 kuruş ödüyor, çevre falan hikaye.

egzoz emisyonu, yaptırırsan çevre bakanlığına ücret, yaptırmazsan çevre bakanlığına ceza.

geri dçnüşüm kutuları, atık yağ, atık pil vs. hepsi bunları toplayacak şirketler kazansın diye.

oto sanayilerde kullanılmış motor yağı yakıyorlar sobada. kaldı ki atık bertaraf ücreti diye yağ boşaltmanın parasını da alıyorlar.

hal böyleyken, sunta gibi dışarıdan baktığında ahşap olan malzemeyi yaktı diye kimsenin kimseye ceza keseceğini pek sanmıyorum.
0
kibritsuyu
(12.03.24)
@kibritsuyu:

suntanın içinde ve dışında boya, tutkal gibi sentetik materyaller var. polyesteri, plastiği yakmaktan farklı değil. kimse egzosa 24 saat maruz kalmıyor. çocuğunuz pencereye/balkona çıktığı her anda bu suntanın yanmasıyla ortaya çıkan gazı soluduğunda da kendinize "ya ülkede ne hale gelmiş, senin dert ettiğin şeye bak" mı dersiniz?

"
Ağaç işlemeden ve sunta ve mobilya
üretiminden kaynaklanan atıklar neden
tehlikeli atık grubuna girmektedir?
Ağaç kabukları ve mantar atıkları
tehlikesiz,
Tehlikeli maddeler içeren talaş, yonga,
kıymık, ahşap, kontraplak ve kaplamalar
ile kontamine olmuş ahşap, cam ve
plastik atıklar tehlikeli atık grubuna
girmektedir.
Kapalı ortamlarda formaldehit ve asetaldehit gibi aldehit kaynakları;
mobilya, halı, ısıtma ve soğutma sistemleri ve sigaradır.
Formaldehitin kendisi ya da diğer kimyasallarla hazırlanan bileşikleri
mobilya imalatında; boyalarda ve kaplamalarda koruyucu olarak,
döşemeler ve perdelere kalıcı şekil verilmesi amacıyla zamk ve
yapıştırıcıların bileşeni olarak vb amaçlarla sıklıkla kullanılmaktadır.
Özellikle MDF ürünlerinde elyaf/resin oranı en yüksektir ve en fazla
formaldehit yayan üründür. Aynı zamanda mobilyalarda kullanılan
tekstil ürünleri de formaldehit kaynağı olabilmektedir. Formaldehit,
baş ağrısı, bulantı ve baş dönmesi gibi özgül olmayan belirtilerin
yanında boğazda iritasyon, allerjik reaksiyonlar, gözlerde kızarıklık,
sulanma, burun akıntısı vb belirtilere neden olmaktadır.
Özellikle kronik etkisi, kronik konjuktivit, farenjit, larenjit, bronşit ve
öksürüğe neden olabilmektedir.
Aynı zamanda kontakt dermatite, polen ve diğer alerjenlere bağlı
alerjik rahatsızlıkların ortaya çıkmasına ya da hastalık seyirlerinin
ağırlaşmasına neden olabilmektedir.
Formaldehitin astımın oluşumunda rol alabildiği ve astımlılarda
gece ortaya çıkan solunum güçlükleri ile ilişkili bulunduğu
bildirilmektedir.
Formaldehit, Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu tarafından
kanserojen özelliği açısından Grup 2A olarak sınıflanmıştır.
Yakın zamanda yapılan çalışmalarda formaldehitin özellikle
burun ve üst solunum yolu kanserlerine neden olabileceği ayrıca
ultraviyole’ye bağlı deri kanserlerinin gelişimine katkıda bulunduğu
bildirilmektedir
"
0
🌸summerof69
(12.03.24)
hocam haklısınız. ben size plastik yanığından çıkan dumandan rahatsız olduğunuz için ponçik demedim. bu memlekette hala, ne kadar sentetik madde içerse de ahşap görünümlü bir şeyi yaktı diye -istediği kadar kanun olursa olsun- birine gidip ceza yazılacağını, bunu engelleyebileceğinizi düşünmenize ponçik dedim. bana niye zararları hakkında bilimsel makale yazıyorsunuz, ben bunları biliyorum, savunmuyorum da.

günde binlerce kilometre yol yapan kamyonlarıa ucuz diye yakıt yerine koyuyorlar 10 numara yağı, zaten motor gitmiş. adam kara kara dumanları tüttüre tüttüre bütün türkiye'yi geziyor, hiç mi polise müfettişe denk gelmiyor? geliyorsa da nasıl devam ediyor işine? kapı gibi de kanunu var bunun. çevreyi düşünen adam 1 haftada şunları tamamen temizler, zor iş değil. hız cezası kesen kameralı radar araçları kara duman çıkaran her kamyonu tespit edip hem egzoz muayenesinden, hem çevre kirletmekten bassın cezayı bak ne oluyor. ama yok, elinde teknolojik imkan bile varken bunu yapmıyorlar. hani ne oldu çevre?

hal böyleyken müfettişin birinin gidip marangoz atölyelerini gezip, sobada ne yaktıklarını kontrol edip, içeriğindeki sentetik zararlı maddeyi tespit edip ceza kesmesi. isveç'te falan mümkündür belki. bunun türkiye'de olmasını beklemek maalesef çok ponçikçe.
0
kibritsuyu
(14.03.24)
kurallar uymak için değil =~ ceza kanunu göstermelik
ceza kanunu hakikaten arkasından dolaşılabilen bir şey olsa da, göstermelik değil. ancak yine de suçu önlemiyor. suçlar cezasız kalabiliyor. o halde ceza kanunu göstermelik mi yoksa 90 milyon insan ve 1milyon kmkare ülke ve 200bin etrafı gözleyen gözle bu kadar mı oluyor? doğru soru bu olmalı. çevre için de aynı soru geçerli.

zabıta gelecek uyaracak. ceza yazmak için 2 saat kavga edecek. hiçbir zaman canını yakacak kadar tehdit edemeyecek devlet bu hatayı yapanı.

bunu kesin önlemenin yolu o semtte yaşayanların örgütlülüğü. ama devletimiz örgüt değil birey birey bölünmemizi istiyor. modern insan bireycik olmalı. yoksa devlete de kafa tutarsın mazaallah.

bi de internetten örgütlenmek var. o da sıradan vatandaş için bi yol.

"geri dönüşüm kutuları, atık yağ, atık pil vs. hepsi bunları toplayacak şirketler kazansın diye."
sevabına mı dönüştürecekti? esas maksat kıymetli şeyi çöpe atmamak. kentsel dönüşümü hayrına yapmadığı için müteahhitler, rantsal dönüşüm diyenler de böyle. hanginizin sermayesi olsa gidip sıfır kâr ile iş yapar?
0
lambırcek
(14.03.24)
(8)

Motosiklet konusunda kaygılı sevgili

Piukh
En başından beri motosiklet sürmem konusunda evhamlıydı kız arkadaşım ama gerekli dikkati verdiğim ve yapısından ötürü evhama meyilli olduğu için çok dert edinmiyordum. 3 ay önce ufak bir kaza geçirdim ve köprücük kırığından ameliyat oldum. Haliyle şimdi konusunu dahi açamıyorum. Hafta sonları 2-3 s
En başından beri motosiklet sürmem konusunda evhamlıydı kız arkadaşım ama gerekli dikkati verdiğim ve yapısından ötürü evhama meyilli olduğu için çok dert edinmiyordum. 3 ay önce ufak bir kaza geçirdim ve köprücük kırığından ameliyat oldum. Haliyle şimdi konusunu dahi açamıyorum. Hafta sonları 2-3 saat, full ekipman kullandığımı aynı kazayı bisiklet ile de yaşayabileceğimi anlatsam da pek faydası olmadı. Geçen gün rüyasında motorla kaza yaptığımı gördü, gece gece uyandı 1 saat uyuyamamış. Sürme diye dayatamıyor da, motorla alakalı işleri duyunca yüzü asılıyor, morali bozuluyor.

O yüzden acaba eziyet mi ediyorum diye düşünüyorum. Sürmeyeyim desem yine içim gidecek. Uçayım kaçayım diye de sürmüyorum, mevzuyu böyle kafada rasyonelleştirmeye çalışıyorum kendi içimde.

Ne diyorsunuz?
0
Piukh
(06.03.24)
Motosikleti ben de çok tehlikeli buluyorum, sevdiklerim kullansa endişelenirim. Fakat;

Size verdiği tepkiler hadsizce geldi. Motor tutkunuzu hayatınızdaki insanın endişelerine göre hayatınızdan çıkardığınızda hem kendinize hem de karşınızdakine eziyet etmeye başlayacaksınız.

Siz motor kullanmaya devam edin kız arkadaşınız da endişesini içinde yaşayıp aşsın. Başka türlü sağlıklı değil.
0
ruhen hastayim ben
(06.03.24)
çok doğal verdiği tepki kız arkadaşınızın. bu konudan bağımsız her konuda onun endişelerini anladığınızı gösterecek şekilde iletişimde olun, özellikle belirtin bugün şöyle risksiz sürüş yaptım böyle yaptım şeklinde. o da gün geçtikçe yumuşayacaktır.
0
gule gule
(06.03.24)
bence hadsiz bir durum söz konusu değil, dayatmıyormuş kullanma diye kız arkadaşınız. oldukça da üzülmüş ve endişeliymiş, size değer verdiğini gösterir diye düşünüyorum.

zorunluluktan değil de arada keyfine sürüyorsun anladığım kadarıyla. sen sürmek isteyip sürmediğinde ne hissediyorsun vs. sen sürerken kız arkadaşın ne kadar stres yaşıyor diye teraziye koyduğumda ben bu tür konularda stres yaşayan kişiden yana olurum. yaptığım bir iş o süre boyunca eşimi, kız arkadaşımı vs. büyük stres altına sokacaksa yapmamayı tercih ederim, yapamadığım için mutsuz olup burnundan da getirmem gibi geliyor ama sınanmadan bilemeyiz tabii.
0
hrskrs
(06.03.24)
1 senedir motor süren biri olarak allaha emanet yaşadığımızı düşünüyorum.

Sizin savunma şeye benzemiş, yani biraz daha abartırsak: e ne var canım yolda yürürken de bir yerimi kırabilirim!!

Evet evde takılırken de bir yerinizi kırabilirsiniz ama risk yüzdesi diye bir şey var.

En güvenliden güvensize doğru yaya -> araba -> motosiklet diye sıralayabiliriz Bu bir gerçek.

Zevkleriniz mantığınızı körertmesin. Geçmiş olsun.

Eşim de pek razı değil ama ben zaten zevkinden ziyade trafikte şehir merkezine gitmek veya sakin yollardan tın tın civardaki gezilecek yerlere gitmek için kullanıyorum. Eşim de geliyor. Mümkün olduğunca yavaş kullanıyorum. Şimdilik bir şey olmadı ama kendisine sorsanız yine arabayı tercih eder. Park sorunu olmaması, rahatlık, her yere girebilmesi, patikalardan gidebilmesi vs. gibi avantajları olduğu için katlanıyor şimdilik.
0
ananiyimioguz
(06.03.24)
"aynı kazayı bisiklet ile de yaşayabileceğimi" bisiklet farklı mı sanki i1.sndcdn.com
türkiyede, şehrin kalabalık muhitlerinde 2 teker kaza getirir diye endişelenmek çok normal.
senden bi kaç gömlek büyük kaza yapanlar, ölümden dönenler motora tövbe ediyor çoğunlukla, ama ölümden dönmeleri tamamen nasip. dur bakiyim ne olacak diye zorlamamak lazım. sen bu hikayeleri bizden daha iyi bilirsin
0
lambırcek
(06.03.24)
köprücük kemiği neresiydi dediğim durum.

bu işin sonu yok. o kuşkularında haklı duruma geçmiş oldu. maalesef locked case. hiçbirşey ondan değerli değil, üstelemeyin. aksi durumda değer vermediğinizi bile düşünür.

imza: 6 yıldır birkaç şehir motosiklet süren yamahacı motosikletli.
0
baldan kaymak
(06.03.24)
Eşim de ilk tanıştığımız zamanlarda motora hevesleniyordu. İzin vermemiştim, aldırmadım motor filan. Tehlikeli bir şey olduğunu bile bile sürmek çok bencilce çünkü. Şimdi de öyle motor sürmek istiyorsa ayrılsın benden sonra sürsün. Beni her gün kocamın ölüsü mü gelecek eve endişesi ile yaşatmaya hakkı yok. Bu konuda tavrım net.

Seven insan endişelenir ayrıca bunu da not olarak ekleyeyim, aşığız ki kıyamıyoruz :))
0
Gradient_tabanlı_mor
(07.03.24)
Bi de kaza yapmissiniz.. ameliyat olmussunuz... sevgili uzulmese takmasa garipserdim. Seven insan takilir, cok normal, hakli. Sehir disinda heves gecirmelik ayda yilda bir surulur de surekli surseydi ben de bi dusunurdum. Resmen hayatindaki en onemli insanlardan birinden gelebilebilecek kotu bi haberle yasiyorsun. Hos degil.
0
nic cage
(07.03.24)
(5)

Yorgos Lentimos vs Nuri Bilge Ceylan

nundu
Az önce Poor Things'i izleyince aklıma geldi. Yorgos Lenthimos'un ilk duyduğum filmi Dogtooth Yunanca, Yunanistan'da çekilen bir filmken şimdi çektiği film yıldızlar karması, hollywood ünlüleri filminde oynamak için peşinde sıra olmuş gibi duruyor. Nuri Bilge Ceylan da Avrupa'da gayet bilinen, çekti
Az önce Poor Things'i izleyince aklıma geldi. Yorgos Lenthimos'un ilk duyduğum filmi Dogtooth Yunanca, Yunanistan'da çekilen bir filmken şimdi çektiği film yıldızlar karması, hollywood ünlüleri filminde oynamak için peşinde sıra olmuş gibi duruyor. Nuri Bilge Ceylan da Avrupa'da gayet bilinen, çektiği her filmi Cannes'da dakikalarca alkışlanan ve ödüller alan bir yönetmenken niye hiç uluslararası film çekme gayretinde bulunmadı? Böyle bir niyeti olsa böyle hollywood ünlüleriyle çalışabilir miydi mesela? Gerçi genelde Anadolu hikayesi anlatan biri gidip Amerika'da Arkansas'ın köyünü mü çekecek ayrı soru da şu an ülkedeki en kariyerli yönetmen o olduğu için kıstasa onu koyuyorum.

Bu arada sinefil biri değilim kesinlikle, Lentimos'un ilk izlediğim filmi Poor Things oldu, NBC'nin hiçbir filmini izlemedim. İkisi arasında kıyas yapma gibi bir derdim de yok da merak ettiğim NBC böyle bir işe niye girmiyor, girse de yapabilir mi?
0
nundu
(04.03.24)
"Gerçi genelde Anadolu hikayesi anlatan biri gidip Amerika'da Arkansas'ın köyünü mü çekecek"

Nbc'nin çekmek istese çekeceği en yakın amerikanvari film nomadland gibi bir şey olurdu sanırım. Yani evet, gidip oranın da yerel hikayelerini anlatmak isteyebilir ama buradaki kadar başarılı olabilir mi emin değilim. O yüzden heveslenmemiştir. Ama hadi dese, iyi de bir senaryosu olsa popüler amerikan oyuncuları toplayacak bir yapımı yönetebilir. Bağımsız çekemeyecek bile olsa A24 gibi indie destekçisi bir dağıtıcı/yapımcı bulur.
0
Bruce
(04.03.24)
Dogtooth Yunanca bile olsa evrensel bir hikayeydi. Konu, filmin dünyası ve karakterleri milliyetsizdi. Anadoluyu ve Türk insanını anlatan NBC'nin hikayeleri belli bi zümreye hitap ediyor. Bu açıdan Hollywood bir teklifle gelse bile o NBC'nin istediği iş olmaz bence. Özgürce istediğini de yaptırmazlar tahminen. Mesela Lanthimos'a yaptırıyor olabilirler çünkü adamın doğal modu evrensel ama garip hikayeler. Ki İngilizce yapınca da Lobster vs. beğenilmişti, sonra Oscar'a kadar gitti.

Bu arada haklısın, Hollywood ülkelerin en başarılı yönetmenlerini alıp devşirme konusunda ustadır bir hocamın bununla ilgili kitabı vardı hatta.
www.aup.nl
0
nhk ni youkosu
(04.03.24)
lantimos başta yunan yeni dalga denen yönetmenlerdendi, son iki filmiyle birlikte kendini hollywood'a attı, yani kendi isteyerek böyle yönlendirdi kariyerini

nbc hem böyle bir şey istemesi hem de esnemesi gerekir ama böyle bir şey yapacağını sanmıyorum
0
grimavi
(04.03.24)
NBC kendi+eşi ve bazen bir kişi daha ekleyerek yazıyor, kendi yönetiyor, görüntü yönetimi-ses-cast vs.'ye aşırı dahil oluyor, kurguyu yine bizzat kendi yapıyor. Yapımcılığını da kendi yaparak başladı, birkaç film bir yapımcı ile çalıştı, sonra onunla bile devam edemedi. Sadece sponsorluk için bakanlıktan ve Avrupa'daki kurumlardan para alıyor ama kimseyi filmine karıştırmıyor. Yani kısaca auteur yönetmen. Hollywood'un film yapım yöntemleri ile taban tabana zıt bir yaklaşım. Adamlarda yapımcının çok büyük gücü var. Senaristler birden çok oluyor ve yönetmenden ayrı. Senaryoya marketing vs araştırmaları sonucunda müdaheleler oluyor. Görüntü yönetimi, ses vs tamamen ayrı kişi/ekiplerde. Kurguya yönetmen karışamıyor. NBC bu şekilde film yapmayı istemez. Zaten Uzak filmine kadar tek kamera, 2-3 kişilik ekiple film çekiyordu. Uzak'tan sonra 3 Maymun ve İklimler'i, ünlü olmasına rağmen küçük ekiplerle çekti. İlk defa Bir Zamanlar Anadolu'dada büyük ekiple çekti. Onda da bu kadar büyük ekiple çalışmanın, büyük prodüksiyon yapmanın kendisini çok gerdiğini vs söyledi. O filmde bile sesçisini değiştirdi. Kurgusunu yine kendi yaptı. Cannes'ın ısrarlarına rağmen kurgu sürecini acayip uzun zamana yaydı içine sinmesi için. Adam bu şekil mutlu oluyor.

Lanthimos öyle değil. O kafasındaki bazı fikirleri anlatmak istiyor. Hollywood tarzı yapımcı çok müdahele etmediği ve senaryo/kurguda da biraz söz hakkı olduğu sürece onun işine gelir. Hem ekonomik açıdan hem de iş yükü açısından rahatlatır.

Bu arada bu bağlamda İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino da ilginç bir örnek. O da İtalya'da yaptığı, bazısı çok yerel, bazısı yerel olmayan filmlerle ünlü oldu. Sonra hem Hollywood'la hem İngilizlerle filan filmler yaptı. Döndü yine Hollywood işbirliği ile yerel İtalya filmi yaptı vs.
0
perferil
(05.03.24)
nbc her filminde mühendislik bitirme projesi yapıyor

bi de ödüllü kısa filminden beri para işini fransızlara havale ediyor. kendi söylüyo. emerikanların değil filmi çektiren parayı veren firansızların beğenisine yakın filmler çekiyor. üsttekiler+1
0
lambırcek
(05.03.24)
(7)

Kuvvetli Bir Alkış - Annemi filme çekmişler

ananiyimioguz
Kuvvetli Bir Alkış'ı Netflix'te izleyen oldu mu? Normalde özellikle de bizim ülkemizde yayınlanan netflix dizilerini pek sevmem ama bu baya güzel olmuş bence. Bundan önce bir de Bir Başkadır'ı sevmiştim. Bunu da muhakkak izlemelisiniz toplumdaki herkesi tokatlıyor sıradan. Elbet sizin de payınıza bi
Kuvvetli Bir Alkış'ı Netflix'te izleyen oldu mu? Normalde özellikle de bizim ülkemizde yayınlanan netflix dizilerini pek sevmem ama bu baya güzel olmuş bence. Bundan önce bir de Bir Başkadır'ı sevmiştim. Bunu da muhakkak izlemelisiniz toplumdaki herkesi tokatlıyor sıradan. Elbet sizin de payınıza bir kaç tokat düşmüştür.

Fakat parça parça giydirmelerden ziyade filmin ana fikri olan anne var ya.

Hah benimki tam ondan.

-spoiler-

kısa dizi, aslında kendisi mutsuz, ilişkisi mutsuz, hayattan bir anlam, bir mutluluk bulamamış bir kadının, çocuk yaparak tüm hayatının merkezine çocuğu koyup, hayattan alamadığı mutluluğu, ilgiyi, sevgiyi, mücadeleyi, çocuğu üstünden gerçekleştirmeye çalışan bir kadını anlatıyor. Çocuğu doğurmuş olsa bile aslında hala karnında taşıyan. Emzirmeyi bırakmış olsa bile hala emzirmeye devam eden bir anne.

soru: ve ben de dizideki gibi çok içe kapanık, depresif bir çocukluk geçirdim. sürekli kendimle konuştuğum bir dönem oldu. liseden sonra açılsam da kelimelerle ilişkim bitmedi. hala sürekli gözlem yapıyorum, tartışmalarda uzun uzun edebi edebi baya baya sürdürüyorum tartışmayı. Böyle bir annenin çocuğu neden böyle oluyor?

-spoiler-

daha geçen yazmıştı acıklı acıklı ıslak kek yaptım bayadır yapmıyordum sadece sana yapardım gel ye diye.
ondan önce de senin adını seslendim tofi (köpeğimiz) pencereye koştu hemen özlemiş demek ki seni bekliyor diyor.

anne adımı söylersen bekler tabi diyorum.

şimdi belki kızacaksınız allahın ruhsuzu diye ama diziyi izlediğinizde daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum. sanırım toplumumuzda çoğu anne böyle.

küçükken de düşerim, olsun annem ben yanındayım.
sınavım kötü geçer, olsun annem ben yanındayım.
iş ararken strese girerim, olsun annem ben sana bakarım.

yahu bir sal gözünü seveyim git gez ülkeyi gez dünyanı gez yeni arkadaşlar edin, sohbet et muhabbet et. Yok. varsa yoksa ben. 30 yaşıma geldim ama o daha kendi hayatını yaşayamadı.

Evlenip gidiyorum artık ona da zorluk çıkarmıştı hatırlarsanız kavgalar edilmişti, ben karşı çıktığı için yeter artık benim yerime kararlar almayı bırak diye çekip gitmiştim. Sonra da diyor ki ben hep senin için yaşadım böyle kolay gidemezsin o zaman bana yaşatmadığın hayatı geri gel.

Ya dedim allah askına sanki ben olmasam sen hayatı yaşayan bir insandın da bunun sorumlusu olarak beni göremezsin hadi şimdi emekli oldun yaşa bakalım dedim. 1 senedir pek konuşmuyoruz hiç bişey de yapmamış yazlıkta oturuyor bütün gün. Arada yürüyüşe çıkıyorlar. Aklı da sürekli bende aramaya çalışıyor yazmaya çalışıyor.

Tekrar söylüyorum bu noktada bana kızacak, hayırsız evlat diyecekler ortadaki sorunu anlamak için kısa diziyi izlemenizi tavsiye ediyorum.

Fakat izleyince tekrar çok üzüldüm. Annemin kişiliğine, benim büründüğüm kişiliğe, kitlesel şekilde bunların yaşandığına..

Bunun çözümü nedir benim yapabileceğim bir şey var mı annem 60 yaşına geldi, onun yapabileceği bir şey var mı? hala ben nasılım diye düşünmekten kendi hayatını yaşayamıyor biliyorum.
0
ananiyimioguz
(03.03.24)
Diziyi izlemedim ama benim eşimin annesi de benzer durumda. Benzer diyorum ama bu kadar sert şekilde değil, bunun daha hafif versiyonu. Kadın yine de bir tık da olsa gerçekçi olabiliyor.
Ve bu durum en çok çocuklarına zarar veriyor. Çünkü sürekli el üstünde büyütülmüşler, bir dedikleri iki edilmemiş (hem anne tarafından hem dede vs tarafından). Ve şu an sosyal hayatta çok zorlanıyorlar, yapılan en ufak şeye darılıp sinirleniyorlar. Bazen diyorum hatta siz cam fanusta büyümüşsünüz ama gerçek dünya öyle değil diye, kızıyorlar tabi. Onlara göre sevginin tanımı bu olmuş ve onlar gibi olmayan insanlar yeteri kadar sevgi beslemiyorlar birbirlerine. Ulan anneyse bizimki de anne, bizi de leylekeler getirmedi ya da ağaç kovuğundan çıkmadık, biz de çocuk olduk ama hiçbir zaman bir dediğimin iki edilmediği olmadı.
Neyse çok da alakalı olmayabilir ama okuyunca anlatmak istedim. Zor bir durum, özellikle de çocuklar açısından zor bir durum bence. Çünkü bu tarz büyütülen insanlar dış dünyaya karşı fazla savunmasız ve hassas oluyorlar. İkinci olarak da böyle yetiştirilen insanların hayatına giren insanlar için zor bir durum. Çünkü ailesinden gördüğü muameleyi hayatındaki insanlardan göremeyince kendisine değer verilmediğini düşünüyorlar.
Gerçi sizde durum farklı, siz bunun yanlış olduğunu görüp tepki gösterebilmişsiniz ama çoğu kişi bunu yapamıyor.
0
pianeta
(03.03.24)
Komedi diye açtık fantastik dram çıktı. İnsanın çocuğu sağ salim yanındaysa başka bir şey istemiyor. Ha zaten isteyecek olsa çocuk yapmaz ya da büyütürken bırakır gider.
0
gece abisi
(03.03.24)
Anneniz sizinle bagli degil bagimli bir iliski kurmus anladigim kadariyla. Siz yetiskin olup, kendinizi ortaya koymaya calisiyorsunuz.

Elimden gelen bir sey yok dogru bir ifade degil. Siz artik bir yetiskinsiniz, kendi sinirlarinizi koymayi ve bunlari uygulamayi ve kendinize ve ihtiyaclariniza sahip cikmayi ogrenebilirsiniz. Annenizin "ben sana omrumu verdim" ifadesindeki surekli kurban olma psikolijisini, siz de 'annem bana boyle yapiyor, bir salmiyor, benim elimden bir sey gelmiyor' diyerek benimsiyor olabilirsiniz. Halbu ki bu da bir kurban rolune burunme durumudur. Boyle karsilikli gecinip gidebilirsiniz. Ya da yetiskin olarak farkli kararlar alip annenizle bagli iliskiler kurmaya calisabilir, kendinize ve hayatiniza sahip cikabilirsiniz. Bu da bir secim. Kontrol edebileginiz seyler, kendiniz ve kendi tavirlariniz. Kontrol edemediginiz seyler, anneniz ve onun davranislari. Kontrol edebildiklerinize odaklanin. Bu arada kolay oldugunu kimse soylemiyor, boyle bir taahhut yok, o kadar zor da degil. Kilit soru ne kadar kendi yasaminizi daha saglikli yasamak istediginiz.
0
kassiopeia
(03.03.24)
@planeta bence verdiginiz ornek benzer ancak duyuru sahibi bu bagimliligi kirip gercek iliskiler kurmak ve yasami daha saglikli bir yetiskin olarak yasamak istiyor diye anliyorum. Sizin verdiginiz ornekte ise, bu durumu sorgulamayan ve cocukluktan yetiskinlige gecmek istemeyen bir durum soz konusu, zira kusmek, trip atmak duygularini regule etmeyi bilmeyen cocuk tepkisidir, iliskilerde hep alici olmak, kendi gordugunu baskalarina dayatmak vs de saglikli ve sorumluluk almak isteyen yetiskin davranisi degil. Dolayisiyla ayni tarz anneden hep ayni tarz cocuk cikiyor diyemeyiz, bazilari da iliskideki garipligin farkinda oluyor ve kendi sorumluluklarini kendileri almayi ogrenmek istiyor.
0
kassiopeia
(03.03.24)
@kassiopeia
Yok ben de yazının sonunda bundan bahsetmiştim zaten. Duyuruyu açan kişi durumun yanlış olduğunun farkında, hatta tepkisini bile koymuş daha ne yapsın zaten. Ama çoğu kişide böyle olmuyor, en azından benim gözlemim bu. Çünkü bu tarz kişiler gerçekten fanusta gibi yetişiyorlar bence.
0
büyük engizisyoncu
(03.03.24)
oo yine annelik gömüyoruz geldim

hayattan alamadığı mutluluğu, ilgiyi, sevgiyi, mücadeleyi; iş, akademi, kariyer, maaş üstünden almakla anne olarak almanın farkı ne mahiyet olarak? :)

ilki bencilce diyecektim ama bencillik bile değil, ancak restorana zaraya yargıcıya 2. evi alırken müteahhite faydan dokunuyor filan. ötekinde product insan, onun da faydaları vardır heralde, sanırım

insan yetiştirmek bir iş zaten. başlı başına. bunu yapanın yaşanmamış bir hayatı olmuyor. öyle olsa gelmiş geçmiş 110 milyar insanın 100 milyarı bi hayat yaşamadı. anne olsan ya da çocuğun olsa nasipse, anlıycan. o bölümün kilidi şak diye açılacak.

şerh düşmek istedim. diğer konular göreceli. haklısındır.
0
lambırcek
(03.03.24)
@pianeta, yani yakın aslında ama tam dediğiniz şekilde de olmadı evet, annem fazla disiplinliydi çünkü ben 2 yaşımdayken boşanmışlar. Annem boşandıktan 20 sene sonra tekrar evlendi. Tek başına hem anne hem baba olmaya çalışıyordu. O yüzden bende öyle pek tek çocuk şımarıklılığı veya herhangi bir şımarıklılık oluşmadı. Sadece biraz birey olabilme, güçlü olabilme durumlarında eksik kalmış olabilirim. Bir de annem öyle uygulanabilir bir sevgi göstermeyi bilmiyordu sarılmak öpmek koklamak gibi. Arkadaş gibiydik daha çok. Ama ona rağmen üzerime titrediğini de her fırsatta bir şekilde gösteriyordu. Ama ben öyle bir şey beklemiyordum ki. Kendi hayatımı yaşayayım, kendi hatalarımı yapayım istiyordum. Annemse her şeyi bilmek istiyordu, nereye gittim, kimle gittim, ne yedim, ne harcadım vs. vs. Ben artık dayanamayıp annemle bu iletişimi keskin bir şekilde sınırlayıp yeni ilişkiler kurmaya başlayınca, ve kendisinin hiç bir şeyden haberi olmayınca (ya da çok az) olunca. Bu sefer de yeni ilişki kurduğum kişiye kurulmaya başladı. Sanki ben böyle değildim de beni hayatıma giren kişi bozmuş gibi düşündü sanırım. Halbuki benim savaşım sadece annemle yani dış dünyanın buna bir teması yoktu ki.

O yüzden bu durumları ona nasıl anlatacağım bilmiyorum. Annemin şu an evliliğimle ilgili bir derdi sıkıntısı olmasa da başlarda çok istemiyordu. Çok razı değildi. İstemeye gelmedi, nişana gelmedi, sadece düğüne geldi onu da artık dibinde yaptık gel bir zahmet yani. Geçenlerde bi bunalıma girdim çıktım evden kimseden habersiz telefonlarımı falan kapattım gittim bir parkta kitap okudum. Kimse bana ulaşamayına da annem öldüğümü sanmış ağlamış karakola falan gitmiş. Neden haber vermiyorsunuz ben senin icin canını veririm falan dedi. Ben boyle bir sey istemiyorum ki. Ve niye böyle bir şey yaptım evli barklı adam ben de bilmiyorum. Belki böyle yetiştirilmemin bir sonucudur. Belki az da olsa bir şımarıklılık kalmıştır. Bilmiyorum.

Dedi ki niye böyle yapıyorsunuz. Dedim sizin yüzünüzden yani bu yaşıma kadar yanındayız arkandayız dediniz ama evlenirken yoksunuz, eve geçtik yoksunuz, bir yuva kurmaya çalışıyoruz, yoksunuz. Sonra canımı verirdimler... e kılını kırpmadın bu mudur canını vermen. Bu arada kac yaşına gelmisim yanimda olmak zorunda değiller, çiftler kendileri de yuva kurabilirler fakat şu kısmı insanlara anlatamıyorum; madem öyle bi anda ortada bırakacaktınız, beni neden öyle yetiştirmediniz? Ben de o güçlükte bir karakter olurdum. Madem hayat böyleydi, önceden hazırlasaydınız o zaman
0
🌸ananiyimioguz
(03.03.24)
(11)

Ailenin cahil olmasi talihsizlik midir ?

Yourcousinmarvinberry
Yani iste anne veya baba, kardesler ve bazi akrabalar. Tabii sadece tahsil anlaminda demiyorum. inanilmaz dar kafali, hiçbir seye akli ermeyen ve sadece kendi dogrusunu empoze eden bir ailede dogup büyümek ciddi bir sanssizlik midir ?
Yani iste anne veya baba, kardesler ve bazi akrabalar. Tabii sadece tahsil anlaminda demiyorum. inanilmaz dar kafali, hiçbir seye akli ermeyen ve sadece kendi dogrusunu empoze eden bir ailede dogup büyümek ciddi bir sanssizlik midir ?
0
Yourcousinmarvinberry
(01.03.24)
25 yaşına kadar aile yanında takılanlar için tabi ki de şanssızlıktır. ama azıcık gözü açık dünyaya meraklı kişiler artık liseden itibaren kendi çevresini kurabildikleri, internetten her şeye erişebildikleri için bu tip şeyler geride kaldı. "kendi doğrusunu empoze eden" bunu aşmanın yolu, kendi ayakları üzerinde durmaktan geçiyor. parası olan işini gücünü kuran birine kimse bişey empoze edemez. 25 yaşında dahi aileden harçlıkla geçinen biri olarak kalırsa kişi, onu yapma bunu yap, doğru bu gibi dinletileri çok duyar, olağandır
0
avatar is back
(01.03.24)
avatar is back kısmen haklı ancak herkes o döngüden kaçamıyor. Kaçamayanı da yiyor o ortam
0
ferenc
(01.03.24)
evet. annem birinin gebe olduğu haberini alınca der ki: "ilk önce anası babası hayırlı ana baba olsun. yetiştirdiği evlat hayırlı olur"
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(01.03.24)
Şansızlık evet ama hiç anne babası olmayanın yetimin şansızlığının yanında esamesi okunmaz bence.
0
medre
(01.03.24)
sanssizlik olmasi icin ulkenin en az yuzde 50'sinin cahil olmamasi lazim ki yuzde 10 bile zor vardir.

ya bu yuzde 10'a denk gelir sansli dogarsin ya dipteki yuzde 10'a denk gelir sanssiz dogarsin. sizin bahsettiginiz profil ulkenin ortalamasi, gayet normal durum. turkiye'ye ozel degil, normal dagilim.
0
gule gule
(01.03.24)
Avatar, bahsettigin profildeki insan zaten aileden sansli dedigimiz kisi iste.

Yani aileler zaten bir yasa kadar çocuklarina destek verir, yapar eder ama her sey sadece bununla sinirlidir ve aile konusunda yeterince sansli olmayan bir birey, hayati düz hatta kimi zaman kötü sartlarda yasama döngüsünden çikamaz.
0
🌸Yourcousinmarvinberry
(01.03.24)
Bir makalede okumuştum, alt sınıftan birinin kendini kurtarma ihtimali %13 imiş.

Aile ne ise, kişi de o oluyor. Zincirleri kırıp güzel bir hayat yaşama şansı istatiksel olarak da çok düşük.

Boğaziçi’nde okuyorum; öğrencilerin çoğu üst sınıftan. Okula millet arabayla geliyor, Boğaziçi kazandı diye öğrencinin ailesi etilere taşınıyor. Bense Pendik’ten 4 vesait ile anca gidiyorum. Gidiş geliş 8 araç. Günde 4 -4.30 saatim yollarda geçiyor. Bu şanssızlık değil de nedir?

Ben aslında tıbba geçip kolay kendimi kurtarmak istiyordum. Ama şehir dışında ailemin okutmaya maddi gücü olmadığı için mecbur İstanbul’da kalmak durumunda kaldım.

Bunlara ek, ben meslek lisesinde okudum. Ailem ilkokul mezunu kişiler. Eğitim hayatıma bırakın ilgilenmeyi hep köstek oldular. Okulumdaki kişiler, Kabataş, Galatasaray, İstanbul erkek gibi liselerden mezunlar. Boğaziçi’nde bırakın Anadolu lisesini, fen lisesi mezunu bile kolay kolay bulamazsınız. Büyük kısmı marka liselerden mezun.

Aileniz eğitim hayatına yardım etmedikçe, Daha çocuksunuz, ileride ne olacak umurunuzda değil, sizi yönlendiren kimse de yok. Cağaloğlu lisesine nasıl girebilirsiniz?
Bu şanssızlık değil de nedir?

Ayrıca bizim akrabaların alayı ilkokul mezunu cahil kişiler. Bir tek ben okuyorum. Çoğu kuzenim benden küçük olmasına rağmen çalışmaya başladı. Amcam, zaten el oğluna gidecek neden kızımı okutayım diyor. Bu şartlara altında, o çocukların nasıl çevrelerinden sıyrılmalarını bekliyorsunuz?

Suç ve ceza’da geçiyordu: her şey insanın yaşadığı ortama bağlıdır, her şeyi belirleyen çevredir; insansa bir hiçtir.

Bu tarz cahil ailelerin elinde mahsur kalmış kişilerin hikayelerini okumak isterseniz şuraya bir bakın; yalnizyurumeyeceksin.com
0
substituent
(01.03.24)
Bir Amerikan filmi vardı. Büyük buhran zamanında, aile aç, evin çocuğu marketten bir salam çalıyor. Taktir göreceğini düşünüp eve getiriyor. Babası salamı alıp, çocuğu markete götürüyor, özür dileyip salamı iade ediyorlar.

İzbanda bir anne ile 3-4 yaş arası bir çocuğa rastlamıştım. Yanyana oturuyorlar. Anne, bir büyük geldiğinde kızın yer neden yer vermesi gerektiğini uzun uzun anlattı. Sonra yol boyu konudan konuya geçtiler. Kız sordukça anne kocaman bir insanla konuşur ciddiyetinde cevaplar veriyordu. Bir soruya kadın cevap veremedi. Bilmediği için özür dileyip, eve gidince bu konuyu kitaptan okuyalım dedi.

Restoranda bir gün bir baba ve yine 3-4 yaşlarında oğlu karşılıklı oturmuş yemek yiyorlar, sohbet ediyorlardı. Adam bir ara telefonuna bakıp Özür dilerim oğlum dedi. Çocuk niçin dedi. Adam bir mail geldi ve bunu okumam ve cevap yazmam gerekiyor, bir süre seninle ilgilenemeyeceğim için özür dilerim dedi.

Bir gün Hastanede bekleme salonuna iki kadın iki çocuk arabasıyla ve eteklerine yapışmış bir sürü çocukla gelip oturup sohbete başladılar. Çocuklarda bağrışmalar, koşuşmalar, yıkılıyo ortalık ve iki kadın hiç oralı değiller. Bir yaşlı kadın, kadınları ikaz etti. Kadın onlar daha çocuk, oynayacaklar tabi. Ne yapabilirim deyip muhabbetine geri döndü. O sırada sırt çantalı uzun saçlı, 3-4 tel sakallı, kaşı piercingli, muhtemelen üniversite öğrencisi bir çocuk, çocukların en küçüğünü yakalayıp, kırmızısı solmuş yangın ikaz levhasındaki kırmızının sarı mı kırmızı mı yoksa başka bir renk mi olduğunu sordu. Çocuk ara renkleri bilmiyordu. Uzun saçlı ona pembeyi, turuncuyu falan anlatmaya başladı. Sohbet uzadı. Diğer çocuklar koşmayı bıraktı orada toplandılar. Uzun saçlı onlara hastanenin yangın güvenliği hakkında baya bi ders anlattı ve millet kafa dinledi

Ailede eğitimin herşey olduğuna, anne babanın eğitimli olmasının çocuk için ne denli önemli olduğuna dair son günlerde tanık olduğum birkaç örnek.
0
Mirket
(01.03.24)
insanlar görgü ve akıl açısından ailesinin ortalaması olur.

bilgi olarak da alternatif zannettiği pozisyon, piyasada revaçta olan, ailesininkiyle benzer tutarlılıktaki şeylerdir.

bu sitede ailesine cahil gözüyle bakanlardan epey duyuru açıldı. bunlar ileri gençlikte ana babasına öfke duymaya başlayan kimseler. söyle bakalım nesi cahil'in arkası internet medyasındaki kalıplarla doluyor.

tahsil üzerinden cehalet damgası ise korkunç. bu zavallı fikirler halen revaçta.
umut sarıyakayanın neden rodostan göçmediniz diye dedesini dövdüğü bi karikatür vardı :) neden 150 senedir istanbulda yaşayan apartmanları olan amerikan kolejli değilsiniz diye ana babayı tepiklemek karikatürlerde kalmalı artık.

aslında bu basmakalıp yaklaşımlarla sözlükte alay ediliyordu 10 sene öncesine kadar. sonra bu eski tekerlemeler yeniden hortladı.

internet var ve internetle bilgi-akıl değil her türlü cehalet ve yalan daha kolay yayılıyor, hem de cahil terbiyecilerinin eliyle.
0
lambırcek
(02.03.24)
oturup uzun yazacagim. cunku bu konuya cok takiliyorum.

kisinin kendi kaderini kurabilecegi, kendi kaderinin efendisi oldugu hayatimda duydugum en buyuk palavradir, martavaldir. kisi zaten hicbir sekilde kendi kendisine belirlenmez. oncelikle genetigi anne babasindan alir. sonra ilk aile terbiyesini ve sonrasinda da ailesinin imkanlarini alir ve bunlarla beslenir. konustugumuz dil, benimsedigimiz degerler vs bircok sey bize toplum veya aile tarafindan verilir. bizim birebirde kendi kendimize olusturdugumuz hicbir sey yoktur. karakter, zeka gibi seyler de bize verilir. ne kadar uzun boylu oldugumuz, ne kadar zeki oldugumuzu vs secmeyiz. dogdugun aile, buyudugun mahalle de boyledir.

siniflar da buz gibi gercektir. acin bakin onemli buyuk sahsiyetlerin biyografisine. %90'i varlikli veya en kotu iyi durumdaki ailelerden gelir. cunku varlik yani para size toplumun olusturabildigi degerlerin ne kadarina ulasabileceginizi belirler. gecen fatih altayli'nin programini izliyorum. katilanlar celal sengor, ilber ortayli, murat bardakci, emrah safa gurkan vs. bu adamlarin hicbiri siradan halk degiller. altayli van'in onde gelen altayli ailesinden, celal tamek holding'in varisi, murat'in dedesi osmanli valisi, safa gurkan aralarinda en garibi ama onun da babasi tekfen miydi neydi onun genel muduru. yani hepsi zengin bu insanlarin. bu zenginlikle cok onemli iki sey ediniyorlar. birincisi o toplumun urettigi her sey onlarin onune koyuluyor. bir nevi insan zihni toplumun bu urunlerinden besleniyor. ikincisi de ailelerinin networkunu miras aliyorlar. babanin tanidigini sen de tanimis oluyorsun vs. yani sadece varlik degil network de geliyor. bunlara sahip olan insanlar kafalari da calisiyorsa alip yuruyor. calismayanlari bile alip yuruyor ve senin hayat boyu calisip ulasamayacagin yerlerde takiliyor.

benim hayatim bu sinif mucadeleleriyle gecti. neden mi? cunku alt sinifta dogan zeki bir insandim. bir insan hayatinda daha aci verici bir kombinasyon yoktur dostlar. orta ve ust siniftaki insanlar zaten kurtulmustur, veya gorece stabil hayatlar yasarlar. alt siniftaki aptal da kendisine verilen rolu sorgulamaz, benimser. cunku farkindaligi dusuktur ve olan bitenin farkina varmadigindan cok aci da cekmez. ancak alt sinifin zeki insanlari yanar kavrulur. farkindaliklari yuksektir ve bu yuzden durumun vehametini anlarlar. ancak ne kadar ugrasirlarsa ugrassinlar buyuk akintilara karsi kulac atamazlar. ornegin simdi turkiye cokerken alt siniftan muhendislik okumus bir insani dusunelim. dogru yonde kulac atsa bile yikilan ulkenin altinda kalacak bu adam. hayati boyunca duzgun bir arabaya binemeyecek, duzgun bir muhitte oturamayacak, rahat rahat farkli ulkelere gidip yeni kulturler goremeyecek.

her neyse. bir baska ornek. ankara'nin en iyi liselerinden birinde okudum. gecenlerde lise arkadaslarimin nerelerde, neler yaptigina baktim tek tek. irtibatimin koptuklarina da linkedin vs bir sekilde ulastim. cok aci bir gercek var. lisede ipod'u olan varlikli kesim yurtdisinda guzel kariyerlere sahip. geri kalan idare ediyor. alt siniftan gelenler ise tamamen kayip. basarinin ailenin gelir seviyesiyle orantili olduguna dair yapilan tonla calisma var zaten ama bunu yasayarak gormek, tanidigin yuzlere ve isimlere ilistirmek baska.

benimle ayni mahalledeki canavar gibi cocuklarin hepsi su anda kayip. fakir mahallelerden tek tuk iyi liseye giden cikar. onlar da universite sinavinda elenir cunku rekabet orada cok kizismistir artik. benimle ayni semtten ayni liseye giden diger arkadas da kayboldu. yapilamiyor abi cok zor, kayip gidiyor insanlar.

bak bir ben istisnai olarak bir seyler yapabildim benim cevremden. amerika'da guzel bir kariyerim var. ama buradaki kariyer sahibi turklerin hepsi turkiyenin orta veya ust kesiminden gelenler. tanistigim herkes besiktas, kadikoy veya cankaya cocuklari. keciorenliler, mamaklilar nerede? tamam biri benim ama digerleri nerede ulan.

neyse sozun ozu, evet talihsizliktir. ne olacagin dogdugun aile ve sartlarla belirleniyor buyuk oranda. bu gercegi ne kadar erken fark edip kabullenirsen o kadar rahatlarsin.
0
antikadimag
(02.03.24)
Cahillik kavramı Türkiye'de diploma ile bağdaştırılıyor. Bu da ayrı problem bence. Türkiye 90'larda memur ülkesiydi. Boktan bir bölüm okuyan bile memur oluyordu. Artan nufusla iş değişti. Artık üst sınıf zanaati olan kişiler.

Cahillik bana göre dar görüşlülülük, yobazlık kombinasyonu gibi bir şey. Diğer türlü okul okuyacağım diye bir sürü emek, para pul boşa gidiyor. Yurtdışındayım, çoğu kişi binlerce doları eğitime döküp geri dönüyor. Öte yandan zanaatiyle gelenler - ki bunlara Türkiye'de cahil deniliyor - ciddi paralar kazanıyorlar.

Kısacası Türkiye'deki gibi test çözerek cahil olmayacağım falan demek de ciddi sıkıntı. Türkiye'de yaşamından memnun olmayan eğitimli tayfa gittiği yerde beklediğini bulamıyor. Türkiye'de üniversite okumadı diye cahil denilen biri bir meslek edinmişse gittiği yerin kralı oluyor. İlkokul mezunu bir tesisatçı, kaynakçı, oto tamircisi istediği her ülkede yaşıyor. Çok da sağlam para kazanıyorlar :)
0
ferenc
(02.03.24)
(2)

Mustafa Kemal'in siyasi hayatinda..

Yourcousinmarvinberry
Hukuki olarak özel bir dokunulmazligi var miydi yoksa bir suç islemesi durumunda günümüzde oldugu gibi hakkinda fezleke vs hazirlanabilir miydi ?
Hukuki olarak özel bir dokunulmazligi var miydi yoksa bir suç islemesi durumunda günümüzde oldugu gibi hakkinda fezleke vs hazirlanabilir miydi ?
0
Yourcousinmarvinberry
(28.02.24)
velev ki bir suç işleyecek olsa dahi, o makam devleti ve milleti temsil ettiği için (ki atatürk bu bilincin zirvesinde idi), aklı başındaki devlet erkanı işi o noktaya getirmeden, izzeti milliyeye zeval vermeyecek şekilde durumu en usule uygun şekilde toparlarlardı zannediyorum.
0
WithWorth
(28.02.24)
suç kavramı göreceli bir şey. 22'den sonra kanun bizatihi kendisi olduğu için istediği manevrayı yaptırabilecek kudretteydi zaten. her türlü muhalifleri, serbest fırkanın başına gelenler yargılananlar vs
0
lambırcek
(28.02.24)
(9)

Türkiye'de camiler

sanguine
Eskiden çok kafa yormuyordum da şimdi birkaç akrabami Sultanahmete getirdim mesela, içeri girdik hiçbir bok anlamıyoruz arapça okuyor artık dua mi ilahi mi. Okadar saçma geldi ki, türkum ibadet etmesem de Müslümanım. Arapça öğrenmek bilmek zorunda değilim ben, kendim Türkçe dua ediyorum edeceğim zam
Eskiden çok kafa yormuyordum da şimdi birkaç akrabami Sultanahmete getirdim mesela, içeri girdik hiçbir bok anlamıyoruz arapça okuyor artık dua mi ilahi mi. Okadar saçma geldi ki, türkum ibadet etmesem de Müslümanım. Arapça öğrenmek bilmek zorunda değilim ben, kendim Türkçe dua ediyorum edeceğim zaman. Almanya'da Avusturya'da Hollanda'da sayısız kiliseye gittim bütün ayinleri duaları kendi dillerinde yapıyorlar, Türkiye'de Rum Ortodoks kiliseleri de de Yunanca konuşuyorlar hep. Valla utanıyorum artık Türkiye'de camilere girerken, çok fazla coğrafya ve tarih bilgisi olmayan turist kesinlikle ayırt edemez Arap ülkesi eşittir Türkiye çünkü.

Niye bizim ibadet dilimiz Türkçe değil, vaazlar da mesela Türkçe sayılmaz yarısından fazlası arapça çünkü. Böyle kendimi ortaçağ Avrupasında zannediyorum, dini sadece belli bir kesim biliyor ulema gibi, ve satıyor
Halk da onlarin anlattığı kadar biliyor dinle alakalı ne biliyorsa. Çünkü Kur'an kursuna gidiyor mesela, harflerin okunuşunu öğreniyor duaların manasını değil.

Biz niye yerellestirememisiz, bütün Arap olmayan İslam ülkelerinde de böyle mi merak ettiğim soruyorum bilmiyorum. Ve niye kimse rahatsız olmuyor bu durumdan
0
sanguine
(26.02.24)
Çünkü İslamiyet Arap milliyetçiliğidir
0
allah yazdiysa bozsun
(26.02.24)
turist gibi yaklaş sen de anlamıyorsun madem. duayı da türkçe ediyor insanlar. cumaya filan gitseydin görürdün.

isveçli protestan, alman protestan kilisesine gittiğinde de bi b.k anlamıyor.
din böyle ulusa göre uyarlanan bi şey değil.

bu dinin dili -kuran arapçası-. bi kompleks duyacak olan zaten inanmıyor. malezyaya gitsen malayca mı öğrenicen camiye gitmek için :D

bilimin dilinin ingilizce-latince olması gibi. bilim yapmak için seve seve öğreniyor herkes. okullarda bilim mabedlerinde ingilizce konuşuluyor türkiyede de. kimse de neden böyle diye sormuyor. çünkü cevabı belli.
o yüzden kıyasların baştan hatalı
0
lambırcek
(26.02.24)
evet arap olmayan müslüman ülkelerde de böyle. bir de kaç kere vaaz dinlediniz bilmiyorum ama vaazlar hep türkçe. vaaz içerisinde ayetin arapçasını okusa dahi mealini verir ve onun üzerine türkçe konuşur vaiz.
duanızı istediğiniz dilde edebilirsiniz, kimse neden türkçe dua ediyorsun demez. hutbelerin sonunda da genelde hatip türkçe dua eder zaten.
0
mustafakesekci
(26.02.24)
Arapçanın ayrı bir derinliği vardır her Arap olan bile Kur'an-ı Kerim'i anlayamaz.
Bu neye benzer diye düşünürsek anayasamız var ve Türkçe yazılı. Onunla meşgul olan araştıran biri yine de bir hukukçuya, yani bu işin ehline danışacaktır takıldığı yerlerde.
bilinmeyen kelimelerde sözlüğe bakmak bile durumu kurtarmaz ilgili metnin açık şerh edilmiş hali gereklidir.

Kaldı ki burada ibadette dahil Türkçe olarak okumak dinlemek demek dünyanın başka yerinde de o bölgenin dilinde okunması istenecek.
aynı ayet bile herkesin zihninde farklı anlamlara gelecektir. Ayetlerin sadece tefsirindeki farklar değil, mealini bile çok farklı şekilde yazan ilahiyatçı veya hocalar var.

Arapça bir kelime bir çok manaya gelebiliyor. Hatta din ilimlerde kelimenin kullanım yerine göre manası da değişebiliyor.
Örnek olarak, dini kullanım (ıstılahta) olarak "fitne" kelimesi bazı yerlerde "imtihan" manasındadır.
Hatta bazı ayetlerde kelimeler var ki bildiğimiz manasında bile anlamlandırılamıyor.

Arapçada deve veya aslan kelimelerinin bile onlarca karşılığı var.

Kiliseleri örnek veriyorsun ama müslüman olarak zaten onlara benzememek gerekirken, onlar gibi yapalım.. demek ayrı bir sorun.

Evet bizim de günahımız var ve esasta şunu bilmek gerekir ki, dini olduğu gibi kabul ederek, ona olduğu gibi uymanın gerekliliğini kabullenmemiz lazım.
Dini kendimize uydurursak adeta durum manavda sebze meyve seçmeye döner.

Vaazlar Türkçe söylenir ama tabi ayet veya hadisler bazen mealinde bazen de arapça olarak okunabiliyor ve ardından yine hocalar tarafından açıklanıyor zaten.

Yerelleştirelim demek, müslümanlar arasında ortak kabullerin de ortadan kalkması ve ayrıca bölünmek demek değil midir?
0
diyecevaplandı
(26.02.24)
yerelleştirmek diye bir şey de olmaz gibi. din evrenseldir, bu sebeple zaten dinin dili olmaz. yani kullarını malay, paki, roman, inguş diye ayrı ayrı milletler yaratacak (rum 22) ama dinini bilebilmesi için de arapça bilmesini şart koşacak allah olur mu hiç. ibadetlerde de ön koşul ne dediğini bilmektir, ne dediğini bilmeyecek/anlamayacak kadar sarhoşsan namaz kılamazsın mesela (nisa 43). arapça bilmeyenin de arap diliyle namaz kılması aynı şarhoşluk hali gibi. gerisi din satıcılarının mahareti. zanaatkar yani din adamları, bir meslek öğrenip onunla geçiniyor adamlar, o duvarı yıkmak zor ve uzun vadeli plan gerektirir.
0
ensar
(26.02.24)
Abi dinde mantık arama. Inanacaksan inanip geç, inanmayacaksan zaten önemi yok. Kuran Türkçe okunsun dersen zaten ateist derler sana.
0
logisticsmanager
(26.02.24)
hristyanlık ve islamiyet'in tarihsel gelişimi farklı olmuş. bahsettiğin ülkelerde din sosyal yaşamda etkin değilken islam ülkelerinde hayatın her anına karışır hale gelmiş. bu da bazı dogmatik değiştirilmez kurallar oluşturmuş. arapça ibadet gibi. araplar kendi kültürlerini yaşatmak isterler elbette ama Türk bir kadın namazda Türkçe olarak "erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar....kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün." ayetini okuyup secdeye gitmek istemezdi.
0
jepa
(27.02.24)
rahatsizim, hatta dinden sogumamin baslica sebeblerinden biri mevzunun arapca odakli olmasi. ama bu bir tabu, yikilmaya calisilmis ve sonunda geldigimiz nokta malum..

islam tabu yikmaya uygun bir din degil. Hristiyanlik, Islam yaninda baya tasavvufi kalir.

bize herseyin hardcore'u denk gelmis genjler, hayati "nightmare" seviyesinde oynuyoruz.
0
cooperr
(27.02.24)
valla benim bildiğim türk kadınları "...fenalık etmesinden endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün..." ayetini öğrenince aşkla iman etti çünkü kroniklerden öğreniyoruz ki kadını her fırsatta sağlam dövüyor bizim türkler. örfte öyleymiş. şimdi de öyle sayılır.

tabii türkler 900 senesinde isviçre medeni kanununu icat etmiştir diyen tayfadan değilseniz işin gerçeği böyle.

yalnız her şeyi yazıp da ayetin önündeki 2 kelime "fenalık etmesinden" kısmını sansürletecek amma da basit hesapları var milletin
0
lambırcek
(27.02.24)
(9)

I. Dünya Savasi'ndan sonra ingiltere sömürgesi olsaydik..

Yourcousinmarvinberry
Diger "commonwealth" ülkeleri gibi refah içinde yasayabilir miydik ?(Hong Kong, Güney Afrika, Yeni Zelanda gibi)
Diger "commonwealth" ülkeleri gibi refah içinde yasayabilir miydik ?

(Hong Kong, Güney Afrika, Yeni Zelanda gibi)
0
Yourcousinmarvinberry
(25.02.24)
Hindistan, Pakistan, Irak, Gana, Nijerya vs İngiliz sömürgesi olup hiç de refah içinde olmayan onlarca ülke var. Hatta Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda dışında tersi örnek yok ki onlar da izole olmaları sayesinde geliştiler sakince
0
nundu
(25.02.24)
Niye Suriye'yi, Irak'ı, Lübnan'ı, Mısır'ı değil de oraları örnek verdin anlamadım.

Biz sömürülmezken kendi kendimizi bu hale getirebilen bir ülkeyiz. Sömürülürken kimbilir nasıl olurduk.

Ayrıca Sevr haritasında gördüğün gibi tek bir ülke olarak bırakmıyordu bizi sömürenler.

Ayrıca, Yeni Zelanda, Kanada gibi farklı bir ülke. Büyük coğrafya,Az nüfus, Kaynak fazla ama yaşam şartları zor. Onu bir kenara bırakırsak, saydığın diğer ülkelerde mutlu azınlık dışında bir refah olduğundan emin misin?
0
Mirket
(25.02.24)
Arka planda bir tür sömürgeydik zaten. Her türlü üretim planımız engellenir sümen altı yapılır ve dışarıya beyin göçü vermemiz bunun örneklerinden sadece biri.
Abdyle birlikte takip eden süreçte yeni yeni onların etkisinden uzaklaşmaya başladık.
İngiltere birinci dünya savaşı öncesi hakkımızda öyle refah gibi iyi şeyler düşünen bir ülke değil.

Şu an bile orta doğuda diplomasi yönünden etkinler ama başka devletler eliyle bu işleri yürütüyorlar.

Rusyayla ikinci yılını dolduran bu savaşta Ukrayna'nın talan edilmesinde ve savaşın hala bitmemesinde İngiltere'nin etkisi büyüktür.
Sonra da Putin'i yargılama hayalleri kurdururlar medyalarında (!)
0
diyecevaplandı
(25.02.24)
hayır. sömürge kelimesi ingiltere iki şekilde kullanılıyor: dominion, colony

dominion ingiliz göçmenlerin çogunlukta olduğu kendi kendini yönetebilen ülkeler: kanada, avustralya, yeni zelanda, güney afrika, vb
bu ülkelerde zaten doğal olarak halk cahil olmadıgı için refah içinde bir demokrası var. kendi kendilerini yönetiyorlar zaten

colony ise diğerleri: nijerya, gana, guyana, malezya, vb. bu ülkelerde halk cahil ve ingiltere doğrudan yönetiyor. bu ülkelerde refah pek yok

türkiye birinci grupta olmayacağı için değişen bir şey olmazdı.
0
benarrivo
(25.02.24)
kanada zaten batılı, yzelanda ve avustralya halkı batılı olan devletler. türkiye bu ülkelerden değil. diğer gelişmemişler tarafında. hiçbir batılı tarafımız yok. güney afrika gibi zengin beyazlar durumu da yok. ki güney afrika da gelişmiş bir ülke değil
0
paintov
(25.02.24)
türkiye ingilizlere yenildi zaten. ve istediği her şeyi aldı ingiltere. verilenlere asla ittihatçılar gibi göz dikmeyecek bir rejim ve bir anlayış tesis edildi. karşılığında buna denk düşen refahı verdiler. aralarına kabul ettiler.
0
lambırcek
(12.03.24)
Kesinlikle hayır. Nundu'nun örneği daha doğru. İki ihtimali var ya vali atayarak direkt koloni olduğunu yüzüne vura vura Ürdün-Filistin Bölgesi-Mısır civarında yaptıklarını yaparlardı ya da din ile uyutacak bir tek adamı başımıza dikip eğitim sisteminden uzaklaştırır gelişimin önünü keser ve sorgulamayan nesille sömürebildikleri kadar sömürürlerdi. İkincisi, taze cumhuriyet döneminde yapamadıkları halde sonradan başardıkları için tanıdık geliyor, değil mi?

Yukarıdaki İngiliz zaferi konusu tamamen hatalı bir yorum.
0
nawar
(12.03.24)
ingiliz etkisi o kadar güçlü savaşı kimin kazandığı ve kimin istediğini aldığı konusunda bile hurafelerle bezeli kafalar türetti.
0
lambırcek
(24.03.24)
ülke sömürge olmadı belki ama sömürülmekten beter edildi. Hiç bir ırk birbirinden üstün değildir, ama bir gerçek varki, ülke bu kadar kısır , dar ve başkaları ne der kafa yapısını çoktan terk etmiş olurdu.
0
Rao
(24.03.24)
(14)

Kötü niyet bu mudur?

skr1292
Bir arkadaşla aramızda geçen diyalogları birebir yazıyorum;Ben : Bugün öğlene kadar uyudumO : depresyonda mısın---Ben : aklımda şöyle şöyle bir iş fikri varO: Yapamazsın deneme bile---Ben: Abi işsizlik psikolojisi çok kötü insanın hayat enerjisi bitiyorO: Doğru ama sen niye bu kadar mutlusun onu anl
Bir arkadaşla aramızda geçen diyalogları birebir yazıyorum;

Ben : Bugün öğlene kadar uyudum
O : depresyonda mısın

---

Ben : aklımda şöyle şöyle bir iş fikri var
O: Yapamazsın deneme bile

---

Ben: Abi işsizlik psikolojisi çok kötü insanın hayat enerjisi bitiyor
O: Doğru ama sen niye bu kadar mutlusun onu anlamadım

---

Ben: Bugün ehliyet sınavım var
O: bu yağmurda işin çok zor

---

Ben: İngilizce için kitap aldım
O: 2-3 gün sonra çalışmayı bırakırsın iade et bence

---

Bütün bu diyaloglar bir yana yaşadığım şu olay bitirdi beni ;

bu arkadaşla normal bir şekilde sohbet ederken telefonum çaldı iş görüşmesine çağırdılar. Telefonu kapattım, arkadaşa söyledim iş görüşmesi için aradılar yarın görüşmeye gidicem diye. Abi yüzü bir düştü sanki çekip vurmuşlar gibi. İnanılmaz morali bozuldu. Bir anda durgunlaştı sessizleşti. Ben keyfini yerine getirmek için kıvrandım.
0
skr1292
(25.02.24)
(bkz: Dalyarak)

Belli ki kendi hayatı çok iyi gitmiyor, etrafındaki kimsenin de iyi gitmesin istiyor. Bilerek isteyerek zarar vermese bile iyiliğinizi istemiyor işte.
0
salihdt
(25.02.24)
“Ben keyfini yerine getirmek için kıvrandım.” Neden? Kesinlikle salihdt +1. Art niyetini rahatlıkla dışavurmaktan çekinmeyecek kadar kötü.
0
odiyus
(25.02.24)
heves baltalayan balta diye bi karikatür serisi vardı. onun baş karakterine benziyor.
son olay bambaşkaymış. bu kimse arkadaşın olmayı haketmiyo olabilir. yaptığından emin ol ve yol ver
0
lambırcek
(25.02.24)
saflığından faydalanıyor.
o senin keyfini yerine getirecek
hiç bir şey yapmamış oysa.
Araya mesafeni koy.

Bazı insanlar beden olarak büyüyor ama empati veya diğergamlılık olarak yerlerinde sayabiliyorlar.

Arada bazı oyunlar hazırla onun için.
Mesela kargodan gelmiş gibi kendine bir paket hazırla içine de güzel bir kaç eşya koy. bunları seni seven bir arkadaşın göndermiş gibi hareketler çiz.
yine bir arkadaşına, sen onun yanındayken aramasını söyle.
Seni akşam eve davet ettiğini söylesin o da duysun konuştuklarınızı.
Ona oldukça uygun indirimlerden aldığın eşyaları da göstermeyi ihmal etme.
senden yardım benzeri bir şey talep ettiğinde beklentisinin altında tavır sergile.
mesela borç olarak 500 mü istedi? 150 TL var ama markette bana lazım de.
psikolojik savaş neymiş görsün.

neyse, konunun mizahla kurgu edilmiş hali burada:
m.youtube.com
0
diyecevaplandı
(25.02.24)
Kıskanıyor enerjinizi emiyor hiçbir şey demeden engelleyin arkadaşlığınızı bitirin
0
Hallegadola
(25.02.24)
Ya iyidir kötüdür bilemem. Ama hayatını negatif yaşadığı belli. Sadece negatifleri görüp negatife odaklanıyor ve negatif duygularını paylaşıyor. Zihninde pozitif bir şey döndüğünü hiç sanmıyorum ben. Yani pozitif ve mutlu bir yanı olsa ve sana göstermese kötü niyetli derdim. Ama kendi negatif duygularını o kadar büyütmüş ki içinde pozitif bir şey kalmamış.

Ben olsam mesafe koyarım. Bu durumlar bulaşıcı. Bir şeyi 40 kere söylersen olur. Nasıl duygulara maruz kalırsan ona dönüşürsün. Görüşmeyı bırak bu insanla.
0
zimbirik
(25.02.24)
ben size daha iyi bi arkadaş olurum. buradan anlayabilirsiniz ne niyeti varmış.
0
baldan kaymak
(25.02.24)
Sizi kıskanıyor da olabilir, kötü niyetli de, eğer o da işsizse dümdüz mutsuz da. Tanımadığım için bir şey diyemem. Tek bildiğim arkadaştan uzaklaşmanız gerektiği. Kendi başını yesin :)
0
huzurlarinizda huzursuzluk
(25.02.24)
Ben de de var bu tarz valla artık yaşım gereği sanırım iyice sıkıldım yük gibi taşımaktan beni beğenmez ama yaptıklarımın da aynısını yapar. Öncelikle storylerimi görmesini engelledim, görüşmelere de gitmiyorum, wapptan cevap yazında da gruplardan cevap atmıyorum. Kendi mutsuz olduğundan sizin hayatınızın akışında gitmesini istemiyor, iyiliğinizi istemiyor kısaca.
0
esinikaybetmiscorap.
(25.02.24)
Kesin kıskanıyor bırak kudursun
0
turuncu tonlarda
(25.02.24)
cosmicstring +1

Sorunuzu okurken ben de aynı şeyi düşündüm. Neden hala arkadaşsınız anlamış değilim.
0
pispinti
(25.02.24)
o arkadasın bu mu?
www.eksiduyuru.com
0
benarrivo
(25.02.24)
@benarrivo

hayır hocam farklı kişiler.
0
🌸skr1292
(25.02.24)
Kendi içindekileri size yansıtmış gibi. Depresyondadır ve mutsuz hissediyordur. Acıyı paylaşmaya odaklanmış bakış açısı, sizin mutluluğunuz onu mutsuz etmiş daha çok. Arkadaşlığın gidişatı sizin yaklaşımınız ile belirlenecektir şimdi. Destek mi olacaksanız yoksa yalnız mı bırakacaksınız? Ne derdi var diye sorun, ne olsa derdi biter hayatı güzelleşir diye sorun, neye ihtiyacı varmış öğrenin merak ediyorsanız ve yardımcı olmak isterseniz.
0
hasmetizm 2046
(26.02.24)
(5)

Tavan ses yalıtımı

baruch
Yeni aldığım ve kredisini ödediğim evin üst katında gün boyu televizyonda bangır bangır klip dinleyen İranlı öğrenci var. Yatak odamın tavanına ses yalıtımı yaptırmak istiyorum. Bu konuda bilgisi veya deneyimi olanlar var mı? Ses yalıtım boyaları gördüm bunlar işe yarar mı?
Yeni aldığım ve kredisini ödediğim evin üst katında gün boyu televizyonda bangır bangır klip dinleyen İranlı öğrenci var. Yatak odamın tavanına ses yalıtımı yaptırmak istiyorum. Bu konuda bilgisi veya deneyimi olanlar var mı? Ses yalıtım boyaları gördüm bunlar işe yarar mı?
0
baruch
(25.02.24)
geçen soruldu
yalıtım boyaları işe yaramaz dediler
normal yalıtımı inşaat halinde yapmak gerek dediler, bu haliyle duvarlardan yine ses gelecekmiş
iranlıya bi operasyon çekmeniz lazım, nazikçe olmayanından
0
lambırcek
(25.02.24)
Şimdi burda herkes bir şey yazacak ama işin uzmanı olarak söyleyim. Bunların hiç biri işinize yaramaz. Tek çözüm o odada komple araya ses yalıtımı malzemesi koyup duvar içinde duvar ördürmeniz lazım. Onda bile yüzde yüzde sessizlik yakalayamazsın. Tek çözüm ortadoguluya operasyon çekmek
0
limonlu eksi
(25.02.24)
had bildirmek lazım maalesef.

akşam 10'da geliyor mu mesela ses? polis mi zabıta mı kimdi hatırlamıyorum gelip desibel ölçüyorlar odanızda. ses desibel sınırını aşıyorsa para cezası veriyorlar, birkaç kez olursa apartman olarak çıkartmaya yönelik aksiyonlar alınabiliyor.
0
gitdaddy
(25.02.24)
Yanıtlar için teşekkür ederim. Umarım ruh sağlığım bozulmadan atlatırım bu süreci
0
🌸baruch
(28.02.24)
kardeş fiziksel müdahale etmedin mi hala biz bilendik şurda bi deli rolü keserek çık önce alçak modda sonlara doğru tonu yükselterek tersle
bi kaç ay kafa dinleyeceksin
sonra yine yapacak
sen yine çıkacaksın
sonra yine...
0
lambırcek
(28.02.24)
(13)

İş takibimi geliştiremiyorum, tavsiyelere açığım …

Omelas'ı Terk Eden Köylü
Selamlar ahali,Yurtdışında uluslararası bir şirkette çalışıyorum, yakın zamanda yönetici oldum. İş tanımı olarak bir ürüne bakıyorum ve ürünü geliştirmek için satış ekibi, ürün geliştirme ekibi, data science ekibi ile birlikte toplamda 30 kişi ile çalışıyorum. Bizim ekip de 9 kişilik. Kişisel olarak
Selamlar ahali,
Yurtdışında uluslararası bir şirkette çalışıyorum, yakın zamanda yönetici oldum. İş tanımı olarak bir ürüne bakıyorum ve ürünü geliştirmek için satış ekibi, ürün geliştirme ekibi, data science ekibi ile birlikte toplamda 30 kişi ile çalışıyorum. Bizim ekip de 9 kişilik.
Kişisel olarak hayatım boyunca hiç not tutan bir insan olmadım. Lisede defterim hep eksikti, ünide kırtasiyelerdeki notlardan ve kitaplardan çalışırdım. Çalışırken sadece kafama daha iyi girsin diye not alır tekrarları yine kitaptan yapardım. Jr ve sr dönemlerinde bir şekilde götürüyordum ancak şu an çok fazla paydaş var ve işler sadece hafızamdan ilerliyor. Şu ana kadar bir sorun yaşamadım ancak bir yerde patlayacak bu farkındayım.
To-doist, notion, asana, one note, trello hepsini denedim ancak yok olmuyor. Düzenli tutamıyorum notları, alışmamış organda durmuyor don. Benim gibi bu süreci yaşayanlar nasıl yürüttü süreci çok merak ediyorum.
Her türlü önerinize açığım, beni düzenli bir insan yapın :(
0
Omelas'ı Terk Eden Köylü
(24.02.24)
" şu ana kadar bir sorun yaşamadım ancak bir yerde patlayacak bu farkındayım."

patladıktan sonra o beklenen düzenin gelmesi ve bu huzursuzluğun meyvesini vermesi yakın gibi..
0
diyecevaplandı
(24.02.24)
Kompleks bir uygulamaya gerek yok. Gerekli gereksiz bütün yapılacakları not alacaksınız bir listeye. Telefonun notlar kısmı bile olur.
0
but that was just a dream
(24.02.24)
cebinde a6 not defteriyle dolaş aklına geleni yaz. akşam pcye geçirirsin. vakit alacak ama patlamaktan iyidir

@but +1. ben yazarken cevabı gözükmemişti
0
lambırcek
(24.02.24)
aynı soruna sahip biri olarak, duyuruyu takipte kalacağım. benim kötü olan hafızam da iyi değil, unutuyorum.
0
mizore
(24.02.24)
Bence excel yardımcı olabilir.
0
Ley
(24.02.24)
Yazili takip sart. Bir unutursun iki unutursun sonra islerin ve isteklerin sallanmaya baslar. Basit bir uygulamayla basla. Sadece not alma ve aldigin notu sana zamani gelince hatirlatma fonksiyonlari bile olsa baslangicta kafi. Trust me onlarca irili ufakli isi organize edip son detayina kadar takip ederken millet sok oluyordu. Hicbir ozel yetenegim yok. Tek kuralim vardi istenenler ve istediklerim seklinde her seyi kacirmadan kisa kisa not alip due datelere alarm kuruyordum. Hic zahmetli degil. Hatirlatacak kadariyla satirbasini bile yazsan yeter. Bazen tek anahtar kelime bile olur. Benim mevcut notlardan biri “fuck the bald” bu uc kelime kime ne zaman ne sekilde bir aksiyon alacagimi ve yanimda ne goturecegimi bana eksiksiz hatirlatacak.
0
w fre
(24.02.24)
Ben de mesleğim gereğince süreli İş takibi yapıyorum. Ajanda kullanıyorum. bana ne iş verilirse mutlaka bunları not alıyorum. yapınca da fosforlu kalemle üstünü çiziyorum. Ben de mesela online uygulama kullanamıyorum ama yazılı olduğu zaman, elimde kalem kağıt olduğu zaman bunu yapabiliyorum tavsiye ederim.
0
turuncu tonlarda
(24.02.24)
Hangi email servisi kullaniyorsun? Outlook ise coook guzel cozumler var. Youtube'da millet deli oneriler veriyor bize gerek bile yok
0
floydian
(24.02.24)
Slack kullanıyoruz
@floy
0
🌸Omelas'ı Terk Eden Köylü
(25.02.24)
Ben de senin gibiyim.Ajandalara aldigim notlara bile sonradan bakmiyordu eger cok spesifik bir sey yoksa.Tavsiyem onenote kullan.Bunu kesfettikten sonra is takibi not alma becerileri vs. cok gelisti bende
0
turkuaz
(25.02.24)
Uzaktan çalıştığımız için ve her şey slack üzerinden aktığı için birine atama gibi bir durumum olmuyor.
0
🌸Omelas'ı Terk Eden Köylü
(25.02.24)
Microsoft olsa el ile not + microsoftun onenote + todo + planner hepsini kombinasyon yaparsiniz diyecektim. Acayip iyi Microsoft:/
Bu noktada yazmak dışında net çözüm göremiyorum.
0
logisticsmanager
(25.02.24)
Fiziki ajdana hepsinden iyi.
0
dre mithatoğlu
(25.02.24)
(11)

Türklere benzemeyen anadolu insanı, bu insanları görünce ne hissediyor?

summerof69
Orta asya türklerine benzemeyen anadolu insanı arkadaşlar, bu türki cumhuriyetlerindeki insanları “kardeş” olarak görüyor musunuz? Yoksa, “ya biz bunlara hiç benzemiyoruz, nasıl kardeş oluyoruz” diye düşünüp, bir bağlılık/yakınlık hissediyor musunuz? Daha açık aorayım, kendinizi türkleştirilmiş, ana
Orta asya türklerine benzemeyen anadolu insanı arkadaşlar, bu türki cumhuriyetlerindeki insanları “kardeş” olarak görüyor musunuz? Yoksa, “ya biz bunlara hiç benzemiyoruz, nasıl kardeş oluyoruz” diye düşünüp, bir bağlılık/yakınlık hissediyor musunuz? Daha açık aorayım, kendinizi türkleştirilmiş, anadolu insanı olarak mı görüyorsunuz?

Mesela bu göktürkler “biz de , siz de türksünüz, kardeşiz” demiş :

youtu.be
0
summerof69
(20.02.24)
ben kardeş olarak görmüyorum. anadolu popülasyonu ile yapılan genetik çalışmalar da anadolu'daki orta asya etkisinin çok az olduğunu gösteriyor. kardeşim diyen varsa bile %99 ihtimalle kendisi türkleştirilmiş anadoluludur.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(20.02.24)
Bence insanlar bu tarz konulara yanlış yerden yaklaşıyor. İnsanları yakınlaştıran da uzaklaştıran da kültür.

Eğer biriyle benzer yemekleri tüketmekten hoşlanıyor, benzer esprileri duyunca göz teması kurup sırıtabiliyor ve benzer hayata bakış açılarına sahip olabiliyor, benzer durumlarda benzer tepkiler geliştirebiliyorsanız dış görünüşünden bağımsız olarak onunla yakınlık kurabilirsiniz.

Birbirleriyle soy bağı olan insanlar tarihte geriye gittikçe benimsedikleri tarihi kişiliklerin, coğrafyaların, dillerin ortak olduğunu fark ettiklerinde ister istemez bir yakınlık gelişiyor. Her iki kültürde de ortak yemekler, içecekler var. Neneden, dededen duyduğunuz eski bir sözcüğü bu kişilerin ağzından duyarsanız bu da bir yakınlık hissi doğuruyor vs. vs.

Dış görünüşün ne gibi bir etkisi olabilir ki?

Türkiye'deki insanlar bu gibi sebeplerle birçok farklı ülke insanına yakınlık hissediyor. Kimine daha fazla, kimine daha az.

Türkleştirilmiş anadolu insanı diyerek birçok şeyi kast ediyor olabilirsiniz. Bunun içinin doldurulması gerek. Siz tam olarak ne anlatmak istiyorsunuz?
0
akhenaten
(20.02.24)
Türk dediğiniz çok geniş bir çoğrafya da, büyük bir topluluk böyle bir durumda tek tip bir insan görmeyi beklemek yanlış olur.
Burada genetikten çok ortak dil, kültür, gelenek ve toplum yaşantısına bakmak gerekir.
Yüzyıllar boyunca yer değiştirmiş, farklı kültürler ile etkileşime girmiş bir halkın fiziksel özelliklerini tamamen korumuş olmasını beklemek çok mantıklı değil.

Sonuç olarak uzak bir çoğrafya da, izole kalmış bir halk değiliz.
Daha dün aşağıdaki habere bakarken bazı fotoğrafda ki detaylar çok tanıdık bazıları ise çok uzak geldi, giyim tarzları, binalar, çadırlar, insan tipleri bizim köyde yaylalarda gördüğüm şeyler bunlar dedim.

www.ntv.com.tr
0
sealth
(20.02.24)
"Kardeş" olarak görüyorum.

Sırf gözlerimiz çekik değil diye ötekileştirmenin ne anlamı var anlamadım. Bu farklı coğrafyanın zamanla getirdiği genetik bir özellik.

Şimdi de Türkleştirilmiş Anadolu insanı diye bir kavram çıkartıp bölücülük yapmanın anlamı da yok.

Türk devletleri maalesef Çin ve Rusya sömürgesi altında kaldığı için siyasi olarak birbirimizden koptuk.
0
durbidakka
(20.02.24)
Kültür olarak bakarsak Anadolu'da yıllardır yaşayan toplumlarla kültür benzerliğimiz, Orta Asya Türk toplumlarıyla olandan daha fazla bence. Dil olarak da Azerbaycan hariç öyle çok benzer dili konuşmuyoruz Orta Asya toplumlarıyla. İngilizler de anglo-sakson yani mantıken Saxonya'dan, Almanya'dan gelen bir toplum. Cermen kökenli ama gidip bir ingilize sen Almanları "kardeş" görüyor musun demiyoruz. Dil benzerliği de var sonuçta onlarda da ki İngilizce de aynı bizim gibi farklı dillerin çok etkisinde kalmış bir dil.

Ha bence bu konuyu dış görünüşe bağlamak çok doğru değil ama kültür olarak Orta Asya kökenli Türklerden ziyade Anadolu kültürüne yakın bir halkız. Türk/Türkiyeli mevzusuna girmenin gereği yok ama Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak Türk'üz fakat bi Kazak, Kırgız ne bileyim Çuvaş vs Türkleriyle kardeş miyiz bilemiyorum. Uzaktan kuzen olabiliriz en fazla ortak atadan gelme konusunda (ki yeterince geri gidersek tüm insanlık kuzen sayılır). Kardeş olmak için fazla uzak kaldığımızı düşünüyorum.

Ya yemekler olarak Anadolu coğrafyasında yaşamış ulusların yemekleri mi bizim bugünkü mutfağımıza daha yakın yoksa Orta Asya yemekleri mi mesela? Tabii ki oradan getirdiğimiz yemekler yok değil de genel olarak anadolu coğrafyası mutfağı bizim mutfağımız
0
nundu
(20.02.24)
Aidiyet hissi yeterli aslında. Sen kendini bir soya ait hissediyorsan, onlar da seni bağrına basıyorsa bu yeterli.
Ama bunun yanında dil birliğimiz var. Bir araya gelince çok anlaşamıyor olabiliriz. Ama örneğin bir Of'luyla bir Afyon'lu bir araya gelse onlar da anlaşamaz. Şive farkı lehçe farkı aynı dili konuştuğumuz gerçeğini değiştirmez.Dile etkileşimde bulunulan dillerden kelimeler katılmış, önceden kullanılan kelimeler unutulmuş olabilir. Bu da dil birliğimiz olduğu gerçeğini değiştirmez.
Kültür birliğimiz var. Bulunduğumuz coğrafyanın eski halkından ya da komşularıımızdan birşeyler almış olmamız, bu gerçeği değiştirmez.
0
Mirket
(20.02.24)
genetik işine girenleri doğru bulmuyorum. araştırmışlar yüzde 1 orta asyalıymış gibi palavralara inanmıyorum ve maksatlı buluyorum. siz türk değilsinize getiriyorlar. türküz anadoluluyuz. aynı dili konuştuğum, aynı kültürü paylaştığım insanlara yakınlık duyuyorum. balkanlardan başlayıp orta asyaya gidiyor.
0
paintov
(20.02.24)
sealth, paintov +1
0
air
(20.02.24)
Türk denen kavmin Anadolu'ya gelisinin üstünden daha 1000 sene gecmedi. Evrimsel sürec bu sekilde islemiyor. öyle, farkli cografyadan ötürü biz cekik gözleri kaybetmisiz gibi kerameti kendinden menkul atmasyon laflarla tartisacaksak birakalim. bir bilimsel calisma yapiliyor, bu amacla anadolu'dan veri toplaniyor ve sonuclar herkesle paylasiliyor. kimse bilimsel arastirma yaparken kücük mankurtlarin arasina nifak sokalim diye okul okuyup, fon pesinde kosmuyor.
Mutual intelligibility'si bile artik neredeyse tamamen kaybolmus dillerin ortak atasi disinda kültür olarak da bir ortakligimiz pek yok tek tük birkac sey disinda.
duygusal olarak kabul etmek isteyen kabul etsin, ama böyle bilimi bükmeye calisarak sacmalanin alemi yok.
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(20.02.24)
türke benzemeyen
türk ne. daha doğrusu türk hangisi. hangisi daha türk.
türk bi kavim, aşiret ama hangimiz özbeöz.
soruyu şöyle sorsak ayıplanır mıyız, türke benzemeyen orta asya insanı?
orjinin ne yani

yemek ve dil hatta kültürün bir kısmı heralde benzemeyecek. biri coğrafyaya diğeri etkileşimde olduğun dillere göre şekilleniyor.

ve şunlar türktür bunlar değildir diye bir bilimsel araştırma yok. genetik biliminin konusu değil bu.

yine de türk bir ırk. ben türk hissediyorum diyerek türk olunmuyor. bir ladino türk olamaz mesela. milletin kaş göz rengini veya ırkını şahıslar kendi tanımlarıyla eğip bükemez.
0
lambırcek
(20.02.24)
kendimi türk ve doğu romalı ataları olan bir anadolu insanı olarak görüyorum ve atatürk çizgisinde türk milliyetçisiyim. orta asyadakiler ile hiç alakam olmasa, tamamen türkleştirilmiş anadolu insanı olsam bile türk milliyetçisi olurdum.
0
benarrivo
(20.02.24)
(1)

Dune Part 2 gelmeden

kelbukel
İlkini de izlemedim.İkisini arka arkaya izlemeden önce sizce kitabı okunmalı mı?
İlkini de izlemedim.
İkisini arka arkaya izlemeden önce sizce kitabı okunmalı mı?
0
kelbukel
(16.02.24)
hayır
0
lambırcek
(17.02.24)
(25)

Böyle bir durumda bozulur muydunuz?

wild honey suckle
Diyelim ki evlendiniz. Düğünde hatırı sayılır miktarda altın takıldı. altın fiyatlarının yükselmesiyle beraber de iyice değerlendi. sürekli çift olarak yatırım yapma gereğini konuşuyorsunuz. ne eviniz ne şirket aracı haricinde kendi arabanız var. aylık geliriniz de iyi seviyede. yarın öbür gün kredi
Diyelim ki evlendiniz. Düğünde hatırı sayılır miktarda altın takıldı. altın fiyatlarının yükselmesiyle beraber de iyice değerlendi. sürekli çift olarak yatırım yapma gereğini konuşuyorsunuz. ne eviniz ne şirket aracı haricinde kendi arabanız var. aylık geliriniz de iyi seviyede. yarın öbür gün kredi çekseniz sorunsuzca ödeyebilme imkanınız da var.

ama eşiniz altınların kendisinin olduğunu söyleyip asla ortak bir yatırım yapılması ve belki ev alınması için dahi vermiyor. sonuçta siz bir ailesiniz bir şey yapılacaksa birlikte yapılacak. ama kadın tarafı sürekli altınları hariç tutup erkeğin kendi imkanlarıyla yatırım yapması gerektiğini iddia ediyor. ayrıca doğum günü, evlilik yıl dönümü gibi özel günlerde de sürekli olarak altın ziynet talep ediyor.

siz erkek olarak buna bozulur muydunuz? eşinizin size güvenmediğini ya da yarın öbür gün ayrılma ihtimalini gözettiğini düşünür müydünüz? yoksa tamamen bu erkeğin görevi, çalışsın kendisi alsın der miydiniz?
0
wild honey suckle
(16.02.24)
Güvene dayalı ilişki ve aile üzerine bir ton beylik laf edilir, hem ağızdan kolay çıkar hem kulağa hoş gelir ama evlilikler artık çok kolay bitebiliyor. Ev almak yatırım yapmak gibi büyük sorumlulukların altına evlenmiş dahi olsam her yönüyle uzun yıllar tanımadığım biriyle girmezdim. Sizin örnekte kadının ayrılık ihtimalini düşünerek böyle davrandığından çok emin değilim. Hem özel günlerde altın talep edip hem de ayrılık ihtimalini gözeterek kendini güvenceye alması pek örtüşmüyor. Gerçi ev alma imkanı varken altınları vermeyip iyi bir varsayımla kötü günlere saklıyor desek yine örtüşmüyor.

Anlattığınız olayda bence bir eksik var çünkü kadına hak verecek bir seçenek zorladak da çıkmıyor :)
0
beyfendi
(16.02.24)
yani bu kadın evlenmeden önce de böyledir. o zaman fark etmediniz mi gerçekten?

böyle bir kadını sizin fikirlerinize ikna etmek imkansızdır diyeyim size.

güvenip güvenmemeyle alakalı değil aileden öyle görmüş ve karakter olarak art niyetli olduğunu düşündüm.
0
Hallegadola
(16.02.24)
Eşiniz çalışıyor mu? Eğer çalışmıyorsa bu altınları belirsiz bir gelecekte karşılaşacağı problemlerde kullanabileceği bir teminat olarak görüyor olabilir. Bu size güvenmediğini göstermez. Davranış ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılır ancak ekonomik bağımsızlığı olmayan insanın böyle refleksler göstermesi anlaşılabilir. Siz bunu bir problem olarak görmüyor ve ev alınmasını elzem görüyorsanız evi eşinizin üstüne yapmayı deneyebilirsiniz belki bu şekilde daha kolay çözülür.

Eğer eşiniz çalışıyorsa yaptığı bence de çok anlamsız olmuş.
0
akhenaten
(16.02.24)
ben böyle biriyle evlenmezdim. diyelim evlendim boşanırım direkt.
böyle bencillik olmaz. evlilikte her şey ortaktır. ev arkadaşı almıyorsunuz hayat arkadaşı alıyorsunuz
0
jelly bear
(16.02.24)
Böyle evlilik olmaz. O zaman herkes kendi kazandığı parayı yesin eve de ona göre masraf yapsın.
Türk adalet sistemine göre düğünde takılan takılar gelinindir diyorlar orası doğru ama evlendiğin kişiyle ortak bir yatırım yapılmayacaksa neden evlenilmiş ki.
0
bigcaptain
(16.02.24)
@akhenaten konu kişi ben değilim:) arkadaşlarımdan gözlemlediğim bir durum. iki taraf da çalışıyor ve iyi sayılacak bir gelirleri var. o konuda bir sıkıntı yok.
0
🌸wild honey suckle
(16.02.24)
kendi geliri olsa bile türkiye'de bu şekilde davranan bir kadını kınamam ama birlikte de olmam, kaldı ki evlilik...

ilişkinin dinamiğine, içinde yetişilen ve yaşanmakta olan topluma göre bu normal olarak görülebilir. kimi yerlerde altınlara kızı geçtim gelinin ya da damadın ailesi çöküyor direkt. hatta daha da absürt durumları çevrenizde yoksa bile kadın forumlarında falan görebilirsiniz. evliliğin kimileri için evden, aileden kaçmanın tek yolu olduğu kimileri için de masrafları paylaşmak için yapıldığı bir ortamda bunlar yaşanmaması mümkün değil zaten.

ekşide vs kolay kolay birinin gelip de bu normaldir ya demesini beklemeyiz ama ülkenin belki yarısından fazlası için bu olağan bir durum bu özetle.
0
kanatlı kontun müşfik öpücüğü
(16.02.24)
Kadın evlendiğinde çok altın takılacagını biliyordu ve bunları nakite dönmek için bir erkek lazımdı ve sanırım bulmuş.

Erkek kişisi kadına bazı imalarda bulunsa ve iş ciddileşse muhtemelen erkek bir de suçlu olacak ve erkeğin aslında parayı saçma işler için harcayacagını kendisinin önlem aldıgını falan iddia edip üste bile çıkma olasılığı var.

ayrıl demem de böyle de evlilik olmaz deme hakkım var.
0
liberal
(16.02.24)
Kadın tarafı Maddi güvenliğini aşırı önemsiyor olabilir, kültürü sebebiyle altın seviyor olabilir, sevgi dili hediye almak olabilir. Bunları konuşabilmek gerekiyor. Adam Nasıl hissettiğini söyleyip onun nasıl hissettiğini sorarak istediğini bilgilere ulaşabilir fakat bunu yaparken yargıda bulunmamak kaydı ile. Maddiyat önemli bir eşik ilişkilerde, aşmak ilişkiyi farklı yerlere taşıyacaktır
0
hasmetizm 2046
(16.02.24)
Bu kadınla tanışıp da anlaşabilen adama niye bu düşünce garip geliyor ki ben buna şaşırdım mesela. Ülkemizde böyle düşünen geleneksel bir kesim var. Kendilerini çağa adapte etmek gibi bir dertleri de yok üstelik. Siz değişir mi sandınız?
0
ruhen hastayim ben
(16.02.24)
ruhen+1 bu sonradan belli olacak bir seye benzemiyor ustelik hem taki miktari cok hem gelirleri iyi diyorsunuz. yani uzerine konusulasi bir para soz konusu. dogum gununde ziynet istegi ayri tutuyorum bu konudan, dugunde takilan takilar ortak olmali. evlilikten sonra elde edilen mal varligi sayilir sadece noterde onaylatmiyorsunuz. evlilik akdine uymuyor paylasimsizlik. ama insanlar cok eslilik, paylasimli, donusumlu iliskiler yasadigi icin norma gore degisir bize ters gelse de. hangi koyden bulduysa muhtemelen bunlar onceden bilinen seylerdir. sonradan alinmaca gucenmece olmaz.
0
ala09
(16.02.24)
Benzer durumda bir çift arkadaşım var. kız asla altınları vermiyor araba almak için. 2 senedir ikna olmadı. 2 sene önce arabayı almış olsalar hem arabaları olacaktı hem de muazzam değerlenmiş olacaktı paraları.

kocakarı kafası işte altın yatırımı yapıyor aklınca. sorsan egeli modern çağdaş kız üstelik. bu arada kız çalışmıyor. üstteki arkadaşın dediği gibi ilerisi için sigorta gibi görüyor olabilir altınları. zira 2 kere çok ciddi boşanma eşiğine geldiler sudan sebeplerden.
0
yazar yazmaz yazan yazar
(16.02.24)
gelenek yasa masa bi şeyler var evet de ben şeyi anlamıyorum, kız tek başına olsa altın gelecek mi? hayır. evlendiği için altın geliyor ve bunda doğal olarak erkeğin de hakkı olmalı bence. ortak sayılmalı. ortak da yatırım yapılabilmeli veya ortak hesapta kasada bir yerde durmalı. "altın gelinindir" kafası modern, çalışan, kendine/eşine saygısı olan insanın zihniyeti olamaz. ha ama burada da bu kadın muhtemelen hep böyleydi, birden gelenekçi olmamıştır, adam bile bile evlenmiş ve durumları da iyiymiş, boşuna ağlamasını anlamadım. herkes aynı düşünecek diye bir şey yok. onlar için okeyse okeydir, dışardakilere dut yemek düşer. benim başıma gelse zaten paylaşırım da erkek tarafında böyle şeyler görürsem boşarım.
0
nic cage
(16.02.24)
"ayrıca doğum günü, evlilik yıl dönümü gibi özel günlerde de sürekli olarak altın ziynet talep ediyor."

bu ne yaa kadın erkeği temettüye bağlamış :D
çok rahatsız edici bi durum. kadın çalışmasa hadi neyse de çalışıyormuş. böyle bakan biriyle evli olmak acayip bir duygu. düşman başına.
0
tabudeviren
(16.02.24)
Kadinda bir guvensizlik yaratmis demek ki kocasi. Ben oyle dusundum. Kendini garantiye almis belli ki. Sorun yok bence normal.

Dugunde takilan altinlar geline ait diye bir sey yok mu yasada da zaten? Yoksa da, karisinin altinina goz dikmesin kimse ya... bana cig geliyor bu davranis.

Eve giren diger maastan yardim istenebilir ama dugunde takilan altin kadinin guvencesi olarak kenarda kalsin zaten.
0
Kittie
(16.02.24)
Dügünde takılanlar nasıl kadının oluyor onu anlamadım, muhtemelen dügünde takılanların çogu erkek tarafı tarafından takılmış, kadın tarafının akrabaları gelinin annesine düğün takılarını vermiş olma ihtimali çok fazla.

Bu duruma benzer bir tanıdık vardı çok yakın akrabam, kız böyle çiglikler yaptı ve şu an ayrıldılar. Ha kadın sonra pişman oldu ama iş işten geçti.
0
liberal
(16.02.24)
Bozulurum tabi ki nasıl bozulmam? Böyle saçma bir düşünce mi olur? Hukuken takılan altınlar kadınındır ama bunu daha şu aşamada düşünüyorsa eşiniz -ki bana göre eş olamamış kendisi- ayrılmak için demek ki bahane arıyor.

Yerinizde olsam kesinlikle hiçbir ev-araba olarak hiçbir yatırım yapmam. Zira iş boşanmaya gelince eşiniz altınlarını da alıp gidecek ve yaptığınız yatırımların da yarısını isteyecek. Eşiniz de biliyor ki altınları verip ev-araba alsa bu sefer altınları isteyemeyecek. O yüzden ben altınları tutayım diyor sanırım. Üstüne de maddi-manevi tazminat ile sizin yaklaşık 10 yılınıza ipotek koyacak. Ben de herhalde kendisinden gizli yatırım yapardım. Yani illegal yola girerdim. Zira eşinizle en ufak bir tartışmada yani eşinizin istemediği bir şeyi zorladığınızda eşiniz basıp gidecek. Siz de ona göre kendinizi hazırlayın. Eşiniz kendisini buna hazırlamış zira.

Ben olsam koşarak uzaklaşırım valla. Ben yazarken sinirlendim.
0
drako
(16.02.24)
evlilik demek hayat arkadaşlığı demek değil mi? en azından benim için böyle. bu durumda olmak istemezdim. çünkü kafamda direkt boşanmayhı düşünüyor. boşandığımız zaman altınlar ve alacağımız ev-arabayı isteyecek diye düşünürdüm. aranızda sevgi varsa mutlaka bunu konuşup halletmenizi dilerim
0
jepa
(16.02.24)
bu anlattıkların kabul edilebilir şeyler değil bence.
0
basond
(16.02.24)
Bozulmayı bırak boşanırdım, güven olmayan evlilik yürümez, 5 yıllık evliyim.
0
mirty
(17.02.24)
tipik türk kadını: türk geleneklerinde kadına tanınan avantajları da kullanayım, modernizmin getirdiği avantajları da kullanayım. hep bana hep bana. geleneksel olarak erkeğe tanına avantajları feminizm sayesinde eleştireyim, modernizmin erkeğe sağladıgı avantajları ise erkeği utandırarak yok edeyim.

geleneksel olarak türk aile yapısında erkeğin malı ailenindir, kadının malı kadınındır. düğünde takılan altınlar da kadınındır. dolayısıyla kocasına vermek istemez. koca çalısıp eve para getirir, ev alınacaksa, yatırım yapılacaksa koca yapar.

kocasına altın veren kadınlar sonrasında pişman olur. erkek altınları tamamlayacağım der ama tamamlamaz.

bu örnekteki aile modernizm ile gelenek arasında sıkışıp kalan tipik bir türk ailesi olmuş.
0
abelardo
(17.02.24)
ben boşanıyorum, şu an eski eşim yaptığı tüm korkunç şeylere rağmen kötü durumda olsa ve yatırım olarak benden bir şeyler istese verirdim sanırım. ama konu duygusal durumlara gelince ben bayağı aptallaşıyorum, kadın akıllıymış, aferin. kimse de böyle kadınla evlenilir mi falan demesin. hikayenin sonunda bu tip kadınlar kazanıyor.
0
deartheodosia
(17.02.24)
oturur konusurdum, "ev alalim, araba alalim, altınların hepsini degil bir kismini bozudrabiliriz bunlar icin" diye, niyet okumaya gerek yok. hepsini harcamamak her zaman daha mantikli. altin ortalama bir ailenin yapilabilecegi en uygun yatirim.
0
rallied
(18.02.24)
bu evliliğe devam eden erkek tarafının acilen psikiyatr ile konuşması gerektiğini düşünüyorum.
0
andlee
(19.02.24)
şimdi önermeleri alt alta sıralayalım

modern ve bir takım konuyla alakasız sıfatlara sahip kadınlar, altınları paylaşır
medeni kanun isviçre medeni kanunundan mülhemdir, moderndir
medeni kanunda altınlar kadınındır
o halde medeni kanun ve avrupa* modern değildir?!
modernlik algın baştan sona hatalı olamaz tabii

modern nedir ve neden iyidiri konuşmuyoruz bile

burada ayıplayan bir üslupla ve görev bilinciyle tutarlı olsun olmasın normatif değerler iddia etmek, beylik lafları sıralayıp bir şeyler iddia etmekle de bu kaideler değişmez. çünkü karşınızdaki örf 10bin yıllık :D

şimdi ali koçun karısı çalışmıyor. aileden zengin. üstüne koca parası yiyor. modern değil mi.
tam da orta sınıfı paralize edip birer işçi kılmak için uydurulan masallar.

o altınlar kadının güvencesi. basbayağı öyle. mesela erkek de kanuna göre evin reisi değil 20 küsür yıldır. ama kadının sigortası halen erkek üzerinden devam ediyor. yani reisi :D

bazı kadınlar, diğer kadınlara taş ocağı mahkumu gözüyle bakıyor. ben çalışıyorum bunca eziyeti çekiyorum o neden çalışmıyor da güvencesine sığınıyor, ayıplayayım da yapamasın kafasındalar.

bazı erkekler de, yine ben o kadar çalışıyorum enayi miyim hazır günümüzde bunları konuşmak mümkünken kendi yükümün yarısına kadarını kadına yükleyeyim de rahat edeyim kafasındalar.

kadınları rahat bırakın
0
lambırcek
(20.02.24)
(10)

Otomatik saat günlük sapma sorusu

prole
Elimdeki otomatik saatlerden 2 tanesi Seiko. Birinde 4r36 mekanizma var ve saat her pozisyonda neredeyse günde 20 saniye sapma yapıyor (geri kalıyor). 10 gündür ölçüyorum, -19, -20, -21 gibi yine kalibre specleri arasında stabil bir sapması var.Diğerinde ise 6r35 mekanizma var ve tam bir muamma. Sür
Elimdeki otomatik saatlerden 2 tanesi Seiko.

Birinde 4r36 mekanizma var ve saat her pozisyonda neredeyse günde 20 saniye sapma yapıyor (geri kalıyor). 10 gündür ölçüyorum, -19, -20, -21 gibi yine kalibre specleri arasında stabil bir sapması var.

Diğerinde ise 6r35 mekanizma var ve tam bir muamma. Sürekli Kullandığım zaman -10, -18 gibi sapma yapıyor. Gece kadran aşağı bakacak şekilde bırakınca -6'lara düşüyor. Bazı pozisyonlarda günde -30, bazılarında -5 falan gösteriyor. Tamam, en sık kullanılan crown down, dial up, 12 down gibi pozisyonlarda sapmayı -8, -10 aralığında veriyor ama aletin yukarıda bahsettiğim 4r36 gibi bir standardı yok. Bakıyorum şimdi, 7 günde farklı ölçümlerde -3,-18 arasında gidip gelmiş. Diğeri ise hep -20 civarı.

1. İlk saati bir ayarlatsam tutarlılığı iyi yönde etkilenir mi yoksa değmez mi?
2. 6r35'te bir bokluk mu var? Deli dana gibi takılıyor. O kadar da para verdik...

Şimdiden teşekkürler.
0
prole
(13.02.24)
Seiko kalibreleri hakkında neredeyse hiç bilgim yok ama şunları söyleyebilirim:

1. 6R35, 4R36'ya göre daha iyi bir kalibre.
2. Bu seviyedeki Seiko'ların fabrika çıkış sapma süreleri arasında ciddi farklılıklar olur, normaldir.
3. Stabil sapma iyidir, makinede genel olarak bir sıkıntı olmadığını gösterir. 4R36 makine için günlük -20 muhtemelen idare eder seviyede ama içinize sinmiyorsa ayarlatabilirsiniz.
4. 6R35'in sapmasında pozisyondan kaynaklanan fark aralıkları muhtemelen fazla. Garantisi varsa yetkili servisle görüşün. Yoksa, iyi bir saatçi ile görüşüp ondan fikir alın.
5. 2006 sonbaharından bu yana farklı marka ve seviyelerde mekanik saat kullanan biri olarak naçizane tavsiyem, sapmaya fazla takılmamanız yönündedir. En stabil kalibrelere sahip markalardan biri olan Rolex de alsanız sapma olacak. Şanslıysanız günde 1-2 saniye sapar. Şanslı değilseniz günde 10 saniye sapmaları görebilirsiniz. Olur bunlar.
0
10551037
(13.02.24)
1. bence değmez böyle stabil bir fark için.
2. bence bu mekanizmada bir sıkıntı var. benim 4r38 farklı pozisyonlarda çok saçma değerler veriyordu. asla vaat edilen süreleri görmüyordu rezerv. servise yolladım. pallet forku kırıkmış sanırım değiştirdiler. seiko kalite kontrolüyle tanınan bi marka değil sonuçta :D garantisi devam ediyorsa gönderin gitsin.
0
glamdr1ng
(13.02.24)
Otomatik saat pismanliktir, saat romantiklerinin gazina gelmissiniz, gecmis olsun
0
freedonia
(14.02.24)
İyi bir saatçiye ayar yaptırabilirsin ama sapma yine olur.

Malesef otomatik saat pişmanlıktır. Sürekli masraf çıkarır.
0
ferenc
(14.02.24)
Konudan bağımsız anksiyeteni biraz coşturmuş bu saat işleri kanki. Günün zaman dilimini anlık öğrenmek bu kadar dert veriyorsa seçimlerini tekrar değerlendirmeni tavsiye etmek istiyorum kabul edersen.
0
hasmetizm 2046
(14.02.24)
Kanılarla akıl veren amma bol da dijital, quartz ve otomatik saatlerim var. Farklı zamanlarda farklı saatlerimi kullanıyorum. Yani saat bilmez değilim. Sorduğum soru özellikle 6r35'in "positional variance"ı ile ilgili. Ayrıca akıl verenler arasında akıllı saat kullanıcısı varsa ondan da vardı, tarzıma uymadığı için sattım.
0
🌸prole
(14.02.24)
yüksek sapma değerleri bunlar, fakat Seiko'nun kalite kontrolü de genelde kötüdür, herhalde kalibrasyonda sorun çıktı ya da eksik yapıldı

ilk saati ayarlatmakla uğraşmayın
garantisi devam ediyorsa ikincisi bir götürülebilir servise
0
edaddy
(14.02.24)
O mekanizmalara bu sapmalar normal.
0
baldur2
(14.02.24)
günde 20 hmm. casio f91w 20 günde 20 saniye sapıyor
0
lambırcek
(14.02.24)
@lambırcek, sıkıntı yok, askerden kalma f91w de var ve kullanıyorum ama sizinki biraz garipmiş. Benimki pil değiştirmeden ve hiç ayar yapmadan 5 senede 25 saniye saptı. Sizinki çakma olabilir.
0
🌸prole
(14.02.24)
(9)

restoranlar kalan yiyecekleri atıyor mudur, ne kadar atıyordur?

tabudeviren
akşam bi yerde yemek yerken acılı ezmenin yarısına gelince bir düşündüm:- ya başkasından kalan bir acılı ezmeyi tamamlayıp önüme getirmişlerse..o an bi tiksinme geldi.hiç çalıştınız mı böyle bir yerde, tanık oldunuz mu?daha önce birine götürdükleri ve o kişinin bir kaşık alıp bıraktığı acılı ezmeyi
akşam bi yerde yemek yerken acılı ezmenin yarısına gelince bir düşündüm:

- ya başkasından kalan bir acılı ezmeyi tamamlayıp önüme getirmişlerse..

o an bi tiksinme geldi.
hiç çalıştınız mı böyle bir yerde, tanık oldunuz mu?

daha önce birine götürdükleri ve o kişinin bir kaşık alıp bıraktığı acılı ezmeyi dökmeyip, tamamlayıp, yeni sipariş verene götürüyorlar mıdır? :(
0
tabudeviren
(11.02.24)
Siyasetin ve sosisin nasıl yapıldığını bilseniz rahat uyuyamazdınız diye bir laf var ya... (:
0
anon1m
(11.02.24)
Hiç belli olmaz. Ama olayı görmeden her an süpheyle bakmakta yanlış olur.

Buradaki mesele acılı ezme ile sınırlı da değil.
Daha ne tür etler yemeklere katıldı?
Sene doksanlar da "tamamen etsiz" sucuğun haberi bile çıktı.
İçine et yerine konanları siz düşünün artık.

Hazır akla gelmişken biraz mizah:
m.youtube.com
0
diyecevaplandı
(11.02.24)
restoranda çalışmışlar daha iyi cevaplar ama %90 , temiz bırakılmış içine başka şey karışmamış soslar vs'yi karıştırıp yeni müşterinin önüne veriyorlar. niye döksünler?

otellerde kalan pastalar haftanın bir günü karıştırılıp ek sostu şekerdi kakaoydu derken "özel pasta" diye satılıyor demişti ekşiden biri yıllarca otelcilik yapan.

michelin yıldızlı bir yere gitmişsen öyle bir şey gelmez muhtemelen. özellikle serpme kahvaltılarda ürünlerin çoğunun yeniden servis edildiğini düşünüyorum.

sorduğun acılı ezmeye gelirsek, tabağı bitirip azıcık bırakmışsın altında, onlarda olmaz zaten yıkayıp geçiyorlardır da %80'i duran bir tabağı da dökmezler bence.
0
avatar is back
(11.02.24)
restoran, kafede çalıştım hala mutfağı olan bir barda çalışıyorum, hepsinde o yemekler komiler tarafından çöpe atıldıktan sonra bulaşığa gelir, artan yemeği falan tekrar servis etmek çalışanların işine asla gelmez, bizim tembelliğimize güvenin :) ama şunu da söyleyeyim, bu sektörde asla olmaz diyemem, ben açıkçası dışardan yemeyi uzun zamandır bıraktım
0
fakat
(12.02.24)
a... tantuni'nin sahibi bi elinde kamera çöpten turşuları toplar geri kavanoza koyarken bi yandan ustaları fırçalayıp izinlerinden kesiyordu. internette bu vidyo
ezme, ısırılmış zeytin gibi de değil yeni kaba koydun mu sıfır ürüne dönüşüyor
ben de yiyorum şimdi farkettim yemiyim bari

cevap restorana kalmış, sahibinin ahlakına kalmış.
0
lambırcek
(12.02.24)
geçen hafta aynı olayı yaşadım ve aynı şeyi düşündüm, başkasından kalan acılı ezmeyi tamamlayıp mı koydular acaba diye. tırnak pideyi banarak yemiştim ve bir ara tabağın içinde ekmek parçası gördüm. ben mi düşürdüm bilemiyorum ama yüksek ihtimal yapıyorlardır. askerde gıcık kapılan komutanın çayına yapılanları görmüştüm :)

ayrıca @lambırcek +1 çöpten turşu ayıklayan dükkan sahibi videosu
0
Improbable
(12.02.24)
ben yediğim bazı yerlerde görüyorum, hiç dokunmamış bile olsam ezmeyi şunu bunu alırken tabakları üst üste koyup götürüyorlar, hiç dokunmadıysam bile servis edilmeyecek hale getiriyor yanımda. üzülüyorum ama masaya gelmiş bir şey tekrar servis edilemez. çalışan zaten onun yenmiş mi yenmemiş mi bi kaşık alınmış mı olduğunu hemen anlayamaz ki.

ama çok lüks bir yerde, ortalama yemeğin asgari ücrete denk olduğu bi yerde yakınım çalışmıştı. neler anlattı. orada bile durum böyleyse deyip dışarıdan çok az yemeye başlamıştı.
0
biseysorcaktim
(12.02.24)
Yerine göre değişir.
Zamanında Ankara'da bir Kızılay kafesinde garsonluk yapıyordum. Kahvaltıdan masadan dönen zeytinler çöpe atılmazdı, mutfakta ayrılırdı. Hatta patatesin yanında gönderilen soslar bile atılmazdı (eğer patates bandırılmışsa atılırdı ama hiç dokunulmamışsa ayrılırdı ama dokunulmadıysa bile üstüne hapşurulmuş olabilir sonuçta).
Aynı şekilde ekmekler de atılmazdı. Atıyorum masaya 10 dilim ekmek gitti, 5 dilim geri döndü. O 5 dilim ekmek dolabına geri koyulurdu, sonraki siparişte başka bir masaya giderdi. Sabah gelen ekmek akşam atılırdı bayatlayacağı için, onun dışında çöpe gitmezdi.

O yüzden bu tarz geri dönebilecek şeyleri hiçbir zaman yemem. Çok güvendiğim bir yer olması lazım yemem için.
0
pianeta
(12.02.24)
Restaurantımız var,
Asla öyle başkasının masasına gitmiş bir ürün dokunuşmamış olsa da geri dönüp ayrı bir müşteriye gitmez ya da üretime tekrar dahil olmaz.

Ama gerçekten dokunulmamış, hijyen açısından kötü hissettirmeyen şeyler restaurant çalışanlarının ve sahibinin masasına dönebilir. Ama çok nadirdir. Gerçekten dokunulmamış olması lazım, ıslak gıda, soslu şeyler falan dokunulmamış olsa bile çöpe gider.

Bir de kahvaltı servisinden kalan peynir ve salam vs her türlü kediye köpeğe gider.
0
zimbirik
(12.02.24)
(7)

nasıl olmuş?

konetsu
https://imgur.com/a/dXptJbjsalondaki aydınlatmayı tesisattan ayırıp dışarıdan hat çektim. şimdi fiş ile ups'e bağlı :) anlamayıp ne işe yarayacak diyen varsa, elektrik kesildiğinde ışıklar sönmeyecek işte. jeneratör de aldım kısa bir süre önce, ups'in şarjı bitmeden önce jeneratörü devreye almam yet
imgur.com

salondaki aydınlatmayı tesisattan ayırıp dışarıdan hat çektim. şimdi fiş ile ups'e bağlı :) anlamayıp ne işe yarayacak diyen varsa, elektrik kesildiğinde ışıklar sönmeyecek işte. jeneratör de aldım kısa bir süre önce, ups'in şarjı bitmeden önce jeneratörü devreye almam yeterli.

jeneratör yokken ups'in daha uzun süre yetmesi için tüketimi minimumda tutmaya çalışıyordum o yüzden yapmamıştım bu değişikliği. şimdi 30w tüketimin pek bi önemi kalmadı.

alttan kablo bağlayıp duvardaki anahtarla kontrol edilebilecek şekilde ayarladım, eskisi gibi yine kapatıp açabiliyorum da aydınlatmayı. tek sıkıntı o kablo yüzünden duvara sıfır monte edemedik biraz aralık kalıyor çerçevesi.

daha önce böyle harici aydınlatma ile idare ediyordum i.imgur.com
0
konetsu
(02.02.24)
güzel
ev seninse, tavandaki plastik kanal yerine aluminyum boru kanallardan al, özel bi ismi var
ya da siyah plastik kanal al
internet kutusunu da ups e bağla, yeni çelınc
0
lambırcek
(02.02.24)
@lambır kira. ve çok masrafa girmek istemiyorum. işlevsellik ön planda benim için ^^ maliyet yaratmadan daha iyi görüntü sağlayabilecek olsam ok ama sadece görsellik için masraf anlamsız geliyor biraz :D ki burada biraz kablo karmaşası oldu tamam ama zaten her tarafım kablo dolu. 5+1 ses sistemi+1100w müzik seti bağlı 2 tane ups çift monitör şu bu derken :D totalde bu değişimin yarattığı ek kalabalık 5% filan anca

internet kutusu derken? gpon terminali ve router var işte, fiber internet. fiber kabloyu pcnin yanına kadar çektirdim kurulum yapılırken. internet kurulumundan önce kablo kanallarını filan ayarlamıştım onlar zaten 4-5 yıldır ilk günden beri ups'e bağlı.

bu arada tavandaki o kablo kanalı zaten vardı. bu iş için yeni çekmedim. gölge monitöre düşüyordu diye biraz geriye çekmiştim, bu fotoğrafın perspektifine göre sağa yani.
0
🌸konetsu
(02.02.24)
@lambır siyah kanal derken, tavantan aşağı indiği kanal siyah i.imgur.com bu aslında beyazdı da duvarları boyarken bunu da boyamıştım. pc için çektiğim elektrik hattı için vardı bu kanal zaten. onu kullandım aydınlatma için de.
0
🌸konetsu
(02.02.24)
tesisattan ayırıp dışarıdan hat çekmek yerine ups'i lambanın buatından direkt olarak labyaya bağlasak olmaz mıydı?
0
kibritsuyu
(02.02.24)
Ev müstakil öyleyse, gpon terminali -1’de siz de 3. Katta bir dairede oturuyorsanız internet işi sökmez diyecektim. Ama mahallede elektrik gidince fiber her türlü gidiyor, bakır kablo olayı gibi değil.
0
herp
(02.02.24)
@kibrit jeneratörü tüm eve bağlamıyorum, ev tesisatından tamamen ayrı kullanıyorum.

bu lambayı her türlü tesisattan ayıracaktım yani. buattan yapsaydım bu işlemi dışarıdan buata kablo çekecektim sonuçta ve buat anahtardan daha uzak yani açıkta daha fazla kablo kalacaktı.

ama sonuçta da elde edeceğim tek şey lambanın anahtarına dışarıdan kablo çekmek yerine buata dışarıdan kablo çekmek olacak. onu şuan da yapabilirim kabloyu buata verip buattan anahtarın oraya indirebilirdim. dediğim gibi açıkta daha fazla kablo olur ama.

duvarda da tavanda da o kablo kanalları zaten vardı. lambanın pozisyonunu değiştirmek için tavana, bu duvarda priz olmadığından da pc için duvara kablo kanalı yapmıştım.

görsel olarak en temizi jeneratörü eve bağlamak ama o da ayrı problem. interlock kit veya transfer switch olmadığında backfeeding riski var hata yaparsan. male to male kablo gerekli. "suicide cord" olarak bilinir kendisi :D güvenli değil. bir de her seferinde buzdolabının vs. sigortalarını kapatmak lazım jeneratör küçük olduğundan, tabi bir de boşa benzin yakmamak için. bana en ideal çözüm yaptığım sistem gibi geldi.
0
🌸konetsu
(02.02.24)
@herp değil? apartmandayım 28 dairelik :D fttb ise dediğin gibi elektrik gidince binanın interneti gider sen routerı aktif tutsan da. ama ftth altyapıda gpon terminal dairende. saha dolabından terminale kadar olan bağlantı pasif fiber. saha dolabında da backup power oluyor. tüm mahallede elektrik gitse de internetim kesilmiyor.
0
🌸konetsu
(02.02.24)
(7)

Tuvalet giderinden sürekli kötü koku geliyor

chicha_v2
Zemin katta oturuyoruz, tuvaletin giderinden özellikle rüzgarlı günlerde leş gibi koku geliyor.Su döküyoruz birkaç saate buharlaştığı için tekrar koku geliyor.Arada uçucu yağ falan damlatıyorum ama o da en çok birkaç saat daha fark ettiriyor.Gideri ne ile kapatabiliriz? Çok sık yıkamıyoruz tuvaleti
Zemin katta oturuyoruz, tuvaletin giderinden özellikle rüzgarlı günlerde leş gibi koku geliyor.

Su döküyoruz birkaç saate buharlaştığı için tekrar koku geliyor.

Arada uçucu yağ falan damlatıyorum ama o da en çok birkaç saat daha fark ettiriyor.

Gideri ne ile kapatabiliriz? Çok sık yıkamıyoruz tuvaleti yıkayacağımız zaman açarız.
0
chicha_v2
(31.01.24)
www.trendyol.com

alaturka ise bu.
0
gabe h coud
(31.01.24)
Tuvaletin kendisinden değil abi tuvalette zemindeki su giderinden geliyor koku.

Tam ifade edememişim.
0
🌸chicha_v2
(31.01.24)
Su giderindeki Es'in uygun şekilde yapılmadığından olur. Kırıp yenilemek lazım.
Buharlaşma oluyor diyorsan su giderini hiç kullanmayıp gidere bir miktar yağ dökmek çözüm olabilir. Yağ sudan hafiftir ve buharlaşıcılığı azdır. Suyun üzerini kaplayıp suyun buharlaşmasını engeller.
Su dolu ağzı bağlı bir balon ya da poşeti tam giderin üzerine oturtmak da görsel anlamda güzel olmasa da sorunu çözer. (Tam şişik olmayacak, hafif lömbür lömbür olacak ki oturtulduğu yerin şeklini alıp bütün delikleri kapasın.)
0
Mirket
(31.01.24)
Rossman'da kötü koku giderici bir sprey var. Biz de kapalı havalarda daha çok yaşıyoruz bu problemi. Çok fayda sağlıyor. Kesin çözüm ise bina giderini komple yenilemekmiş :)
0
makarnacanavari
(31.01.24)
Her türlü kokunun nedeni bakterilerdir. Önce yüklü miktarda karbonat döküp, sonra bir kaç litre sirkeyi dökün gidere (beyaz veya normal sirke farketmez). İşe yarama ihtimali yüksektir.
0
alfired
(31.01.24)
kapak yapmalısın
ya da içi su dolu S parça koymalısın deliğe, su keser, havayı öteye geçirmez
amazonda saatler harcarsan tak-çıkar S parça bulursun bence, kırmana gerek kalmaz

tuvaletindeki yer giderinin çapı 7,5 cm (kontrol et)
sukar marka oynar kapaklı giderlerin çapı 9 cm

onlara benzer ama ufağını bi şekilde bulursan da olur
0
lambırcek
(31.01.24)
tuvaletin zeminle birleşim yerinden suyun içinden pis koku geliyordu. tuvaleti kırdırdım, tuvaleti gidere bağlayan S boruyu her nedense kesip zeminle sıfırlamışlar, ve sağa sola sallanıyordu tam oturmamıştı bu sebeple, borunun kenarından pis su tuvaletin taşına da akıyormus bizim kokunun sebebi buymuş. dogru bir boru ve iyi bağlantı ile sorun çözüldü 6 aydır sıfır koku. istanbulda yaptırdım 1500 e mal oldu yanlıs hatırlamıyorsam
0
delidiyorum
(01.02.24)
(7)

peteğin üstü sıcak altı soğuk

inheritance
havasına baktım, havası yok. su çıkıyor direkt. merkezi sistem termostatik vana var. en yüksek konuma getirdim, değişmedi. banyodaki petek eski usül onda sorun yok. bu peteğin nesi olabilir?
havasına baktım, havası yok. su çıkıyor direkt. merkezi sistem termostatik vana var. en yüksek konuma getirdim, değişmedi. banyodaki petek eski usül onda sorun yok. bu peteğin nesi olabilir?
0
inheritance
(31.01.24)
Su çıkar zaten peteğin içinden :) Önemli olan o suyun içindeki havayı da almak. Suyu tamamen boşaltın.

Thermostatic vana 5 konumunda altı yanmıyorsa hala problem vardır.
0
Mcfly
(31.01.24)
5-6 litre su boşalttım. hiç hava çıkmadı. 60 cmlik petekte ne kadar su olur? bir de peteğin havasını alırken vananın hangi konumda olduğu fark ediyor mu?
0
🌸inheritance
(31.01.24)
Petek üstleri sıcak altları soğuk ise petek temizliği konusunu bir araştırın derim.
0
Mirket
(31.01.24)
petegin içindeki pis su tortullaşıp agrılaşıp alta çöküyor. petege sıcak su girince de alt kısmı pas geçip üstten geçip gidiyor. petek temizligi probleminizi çözecektir
0
limonlu eksi
(31.01.24)
jepa
(31.01.24)
hava olunca üstü soğuk altı sıcak oluyor
senin peteğin normal, ısıtmama sebebi az açman olabilir

petek temizleme işi de yeni icat edilen bir şey, valiant servisi ve 30 senedir bu işi yapanlardan ciddiye almayanlar var, peteğin içindeki o kara akıntı peteğin iç yağı+kireçli su.

malum temizlikçi adam şovmen
0
lambırcek
(31.01.24)
dün yönetim birşeyler yaptı sanırım. bir ara komple soğudu tüm petekler, daha sonra tekrar açtıklarında altı da ısınmaya (üste göre az ama normalmiş sanırım) başladı.
0
🌸inheritance
(01.02.24)
(4)

Bilgisayarin yaninda su içme problemim. Şişe sorunsalı

Zetnikov
Arkadaslar soyle bi sorun var İcecegim suyu birseylere koyuyorum mesela cam şise yada plastik fakat suyun kokusu yada tadi bozulmaya basliyor aslinda bir ay da olmadan tukettigimi dusunuyorum.Tam olarak nerede hata yapiyorum bilmiyorumBana şöyle su koyacagim fakat bi sure sikinti cikarmayacak ürün y
Arkadaslar soyle bi sorun var

İcecegim suyu birseylere koyuyorum mesela cam şise yada plastik fakat suyun kokusu yada tadi bozulmaya basliyor aslinda bir ay da olmadan tukettigimi dusunuyorum.

Tam olarak nerede hata yapiyorum bilmiyorum

Bana şöyle su koyacagim fakat bi sure sikinti cikarmayacak ürün yada marka vs tavsiye eder misiniz. Yada soyle boyle yapmalisin dediginiz seyler
0
Zetnikov
(27.01.24)
1 ay çok değil mi ya?
Yani asgari 2-3 günde 1 şişeyi yıkamak gerekiyor. Özellikle de ağız ve iç kısmını.
0
Amaranta ursula
(27.01.24)
her gün yeni bir 1,5 ltrelik pet su alacaksın temiz .
0
jamswety
(28.01.24)
gayet normal o suyu içerken ağzından bakteri vs gidiyor suyun içine. bekledikçe de çoğalıyorlar.
0
orpheus
(28.01.24)
bardak kullan bardağı yıka
ya da
500 ml pet şişelerin bazısındaki aç-kapa tapasını kendi pet şişene tak ağzını değdirmeden iç
0
lambırcek
(28.01.24)
(3)

27 ocak 2024 türkiye'ye f-16 satışının onaylanması

tabudeviren
türkiye'de zaten bir sürü f-16 var, bu olayın esprisi nedir?
türkiye'de zaten bir sürü f-16 var, bu olayın esprisi nedir?
0
tabudeviren
(27.01.24)
Arada bilmediğimiz çok şeyler var olmalı.

İlk akla gelen bir kaç gün önce isveçin NATO üyeliğinin onaylanması olmalı buna sebep.
Ve dahadı üretici ortaklarından biri olduğumuz f-35 lerin de verilmesine kadar uzanacak gibi görünüyor yapılan bu son siyasi hamleler.
0
diyecevaplandı
(27.01.24)
türkiye'nin abd'ye f35 geliştirme ve üretim parası olarak verdiği birkaç milyar dolar var. 1 diyen var 5 diyen var ama meblağ baya büyük.

abd bildiğiniz gibi yok sana f35 dedi. bu arada paranı da geri vermeyeceğim dedi.
bu arada bazı senatörler bizimkilere demiş ki madem f35 alamıyorsunuz paranızı da alamıyorsunuz paranızı f16 olarak alın. o sebeple bizimkiler bari paramızı f16 olarak alalım diye uğraşıyorlardı.

yani gerçekten büyük saçmalık

sen mercedes'in son model tır üretimine ortak oluyorsun
örnek;
www.mercedes-benz-trucks.com
sonra almanya diyor ki yok sana mercedes falan paranı da vermiyorum
sende diyorsun ki bari eski kasa kamyon falan verin o da diyor ki tamam
al sana desoto kamyon
i0.shbdn.com

garajda yatan tüm desotoları paran karşılığı sana vereceğim diyor
sende iyi bari diyorsun.

mevzu bu.
0
duyurukullanıcısı
(27.01.24)
f16 tek çeşit değil. 50 senedir uçuyor. eski versiyonlar yenileniyor.

f35 alamadık diye f16 aldığımıza dair bir haberi ilk defa sözlükte duydum. bu uçakları herkes yenilerken biz çöpe atmalıydık heralde.
s400 ile f35in de herhangi bir alakası yok, böyle bir sebeple beklemiyor. hele batıdan uzaklaşıp yine batıdan f16 almaya mecbur kaldığımız anlatısı hayret ettirdi
f35e 2 milyar dolara yakın para verildi.
bu anlaşma 23 milyar dolar -her şey alınırsa diye yaptıkları tahmin-

ülkenin filosunun ana gövdesi f16. yeni bloğa (versiyon) onay geldi. ilgili duyuruda yazıyor zaten her şey. uzun uçuş ömürlü yeni gövde. yeni motor. aesa radarlar. podlar. jdamlar.

-kendimiz yapabildiğimiz halde amerikadan aesa radar alıyoruz(sözleşmede böyle yazıyor), çünkü amerikayla bozuştuk, onlar da bize yapabildiğimiz radarı satarak bedel ödetiyor.- gibi yorum yaparken dağı taşı delenler olsa da ciddi bi tarafı yok.

2 şey arasında sebep sonuç ilişkisini zorlamak en kolay düşülen hata, zira inanca uyacak şekilde düşünmek iyi hissettiriyor
0
lambırcek
(27.01.24)
(9)

Hangi tahin markası?

mungojerry
denediğiniz en iyi tahin markası hangisi?
denediğiniz en iyi tahin markası hangisi?
0
mungojerry
(25.01.24)
Ulaşılabilen en tazesi bence. Benim oturduğum şehirde her gittiğimde taze çekilmiş sıcak tahin bulabildiğim iki yer var. Tek işleri tahin ve helva. Oralardan alıyorum.
0
en bi orijinal
(25.01.24)
paketli olarak koska al geç
abdurrahman tatlıcı da olur
0
lambırcek
(25.01.24)
Servet Fethiye deneyip beğenmiştik baya. Hem tahinleri hem helvaları çok iyiydi.
0
nundu
(25.01.24)
okyay
0
kesmekes laleler
(25.01.24)
şimdiye kadar koska dan hep memnun kaldım
0
digits
(26.01.24)
Bir tahin fetişi olarak ben en çok germencik organik tahini beğendim.
0
thesomberlain
(26.01.24)
Servet fethiye.
0
mikahakkinen
(26.01.24)
seri uretim - koska

lokal - çanakkale helvacısı kadir usta (bambaska bir seviye)
0
cooperr
(26.01.24)
Tahin Tarsus'tur. O nedenle en ulaşılabiliri Okyay'dır.
0
prole
(26.01.24)
(5)

dyson'lar(süpürge) hiç indirime giriyor mu?

floydian
yoksa gidip bosch alacağım galiba.
yoksa gidip bosch alacağım galiba.
0
floydian
(23.01.24)
al. farkı yok hepsi aynı prensip
0
lambırcek
(24.01.24)
dysonlarin eski modelleri indirime giriyor, v8 ile v15i ayni anda satiyor adamlar..
0
cooperr
(24.01.24)
daha ucuza xiaomi var, bosch gibi o da aynı işi yapıyor, yedek parçaları ve sarf malzemeleri çok daha ucuz. dyson’a para harcamak çok gereksiz.
0
orient blue
(24.01.24)
giriyor, yada yanına ekstra bir başlık vs oluyor. ilk aldığında aynı ama diğerlerinin bataryası dyson kadar uzun ömürlü değil. az daha para ver dyson al derim.
0
hobarey
(24.01.24)
Samsung jet75e vardi 7600 liraya. Actim inceleme videolari izledim. Dyson v10 bundan belki cok ufak farkla daha iyi ama 20bin. Yorumlarimi yazacagim kullaninca.
0
🌸floydian
(24.01.24)
(9)

Kırmadan dökmeden ayrılmak

eternal_soul
Selamlar,Aralık başında tanışıp aralık sonuna doğru sevgili olduk. Sevgili olmadan önce o beni instagram'dan ekledi, sonrasında görüşmeye başladık. Uzun süredir öğlenleri gittiğim bir yerde zaten birbirimiz görüyorduk.Tüm bu süreçte geçtiğimiz hafta başına kadar hiç yaş konusu açılmadı. Her şey o ka
Selamlar,
Aralık başında tanışıp aralık sonuna doğru sevgili olduk. Sevgili olmadan önce o beni instagram'dan ekledi, sonrasında görüşmeye başladık. Uzun süredir öğlenleri gittiğim bir yerde zaten birbirimiz görüyorduk.

Tüm bu süreçte geçtiğimiz hafta başına kadar hiç yaş konusu açılmadı. Her şey o kadar güzeldi ki ne o ne de ben yaşlarımızı sormadık bile. Kendi çevremdekiler, bende olumlu bir değişiklik sezince konusu açıldı anlattım. Kaç yaşında diye sorduklarında cevap veremedim ki o anda içime bir kurt düştü. Onların da gördüğü birisiydi. Yaklaşık 24-25 yaşında düşünmüştüm.

Kendisine yaş konusunu açınca ilk o sordu, 35 yaşında olduğumu söyledim. Yaklaşık 28 yaşındayım gibi düşünmüş. Kendisine sorduğumda 18 dedi. evet 18. O anda kafamda yüzlerce soru işareti oluştu. Kendime çok kızdım nasıl daha önce yaşını sormam diye. Birisiyle tanışıldığında ilk sorulacak soruların başında geliyor... Yapım gereği de hiç bir zaman laylaylom ilişki içinde olmadım olamıyorum. Dolayısıyla nedense çok fazla vicdan yapıyorum.

Aslında yaşa takılan biri değilim, fakat 17 yaş gerçekten çok fazla. Özellikle evlilik vs düşündüğümde (Her ne kadar daha 1 -1.5 ay olsa da insan ilerisini düşünüyor, ne olacağını bilemese bile). En temelinde ben 50yaşına geldiğimde o 33 olacak, 60ımdayken 43 olaacak vs.. Onun arkadaş çevresinde yaş konusu geçtiğinde garip olacak vs. bilemiyorum.

Muhabbeti gayet sarıyor. O yönden hiç bir sıkıntı yok. Yaşlıyla yaşlı, küçükle küçük olabiliyorum. Fakat dediğim gibi ilerisini ciddi anlamda düşündüğümde kendisiyle bu durumun içinde olmak beni çok düşündürüyor. Sebebi de aşırı derecede bağlanmış durumda bana. Geçtiğimiz hafta 3 kez görüştük ve hepsinde de nutkum tutuldu açamadım konuyu.

Ona durumu nasıl anlatmam gerekiyor? Üzülmesini istemiyorum, ancak illa üzülecek. Üzüldüğünü görmekte beni çok üzecek. Yüz yüze mi yoksa telefonla konuşarak mı anlatmam uygun olur?
0
eternal_soul
(21.01.24)
Ben de bunu bu kadar düşünmene çok şaşırdım, sen 18 yaşında çocukla ne konuşuyorsun ki muhabbeti sarıyor diyorsun? Ben 28 yaşındayım ve ofiste 22 yaşındaki stajyelerin muhabbeti bile bayıyor beni. 18 yaşında çocuk nesine bağlanacak 1 aylık ilişkinin. Abartılı bi şekilde 2 gün babası ölmüş gibi ağlar sonra unutur ne kasıyosun. Birbirinizi acilen salın.
0
turuncu tonlarda
(21.01.24)
Üzülmeden ayrılık olmuyor ancak gerçek sebebi söylerseniz en azından karşınızdaki kişiye anlayıp zamanla sindirebileceği bir imkan vermiş olursunuz. Önür türlü sorularla boğuşur durur, süreç daha uzun geçer.

Arkadaş çevreniz muhtemelen uyuşmayacak, büyük ihtimalle çocuk vs. gibi konularda aynı zamanda aynı hevesi hissetmiyor olacaksınız. Onun mesleki açıdan şu an potansiyeli çok fazla ilerleyen yıllarda çok başka pozisyonlara doğru yolu açılıp çok başka yerlere gidebilme ihtimali var. Henüz çok genç ve hayattan beklentileri marjinal şekilde değişebilir. Şu anda hayatına birini alıp sonuna kadar onla mutlu kalmak gibi bir isteği vardır, bunda samimidir ancak o yaşta birisi böyle sözler veremez, bence vermemeli de zaten. Verse de güvenebilecek misiniz? Siz 18 yaşınızdaki gibi misiniz?

Çok fazla potansiyel sorun var.

Yani bu ayrılık kararını açıklarken bence sadece "ben seni düşünüyorum" gibi ıssız adam rolüne girmemelisiniz. Somut, gerçek sebepleri göstermelisiniz. Yaşı dolayısıyla yine de anlamayabilir ancak anlayacaktır.
0
akhenaten
(21.01.24)
Turuncu+1
Bir de 35 yasinda biri ile 18 yasinda biri ayni ortamda nasil bu kadar uzun sure birlikte olur anlamadim, lise terk filan mi? Mantiken kizin universitede filan okuyor olmasi lazim, sizin de isinizde gucunuzde olmaniz lazim. Yani hic mi hayatlariniza iliskin muhabbet gecmedi? Bir de nasil 17 yas kucuk biri ile, ki bu yaslarda bu kadar yas farki kesinlikle bir 20 sene sonrakinden cok daha acik hissediliyor, ayni muhabbet yapabiliyorsunuz? 33-50arasi, 35-18gibi hissedilmiyor.
18 yasindaki birinin cok uzulecegini sanmiyorum acikcasi, daha herhangi bir iliski bile dusunmeden deneyimleyecegi muazzam bir hayat var onunde, siz kafanizda buyutuyorsunuz sanki ama boyle diyince daha cok kucuk bir yerde liseyi bitirmis evlenmek isteyen bir kiz geldi gozumun onune, oyle ise uzulebilir tabii.
0
kassiopeia
(21.01.24)
Ya tamamen kendi fesatlığım da olabilir ama bana 1 aydır 18 yaşında olduğunu farketmemeniz çok inandırıcı gelmedi.

Hiç mi ne mezunusun diye sormadın? Hiç mi nerde okudun üniyi muhabbeti olmadı? Ne bileyim ne iş yapıyorsun demedin mi mesela? 35 yaşındaki birisi 25 im diyebilir ama 18 yaş ile 22 arasında bile uçurum var. Lütfen yani ya. Çocuk daha o geçen sene reşit değildi.
0
yenibirgüzelnick
(22.01.24)
yaşını bilmediğin biriyle nasıl sevgili oluyorsun yahu.

yaş farkı de geç. uzun uzun anlatılcak bi şey yok. onun için de iyi olur. yüz yüze yap.
0
jelly bear
(22.01.24)
3 görüşmede size bağlanması bile yeterince olgun olmadığının bir göstergesi; Sizin de bunu mantıklı bulup, kabullenmiş olmanız de fena. Yaşı kaç olursa olsun 1 ayda size birinin bağlanabilmesi size çok mantıklı geliyor mu gerçekten?
Eğer gerçek bir yetişkinse hayal kırıklıkları ile başedebilme becerisini kazanmıştır. Burada yılların emeğinden değil, 1 ayda yapılan bir kaç görüşmeden bahsediyoruz.
Dramatize etmeye, olayı arabesk melodram haline getirmeye gerek yok. Ne siz böyle davranın, ne de karşı tarafın davranmasına izin verin. Anlaşıldığını umuyorum ama aksi bir durum olmasın diye altını çizeyim. Sadece olayı drama çevirmeyin. Tabii ki kızla yapacağınız konuşma nezaket içermeli.
Bu arada yaş farkını farketmemiş olmanız benim de dikkatimi çekti. Mahremiyet çizgisini aşıp çok kişisel sorulara girmeye gerek yok ama o kadar saat konuşurken nasıl Farketmezsiniz?
0
strawberry first
(23.01.24)
Uzun uzun cevap vermek isterim tabii, verdiğiniz cevaplar ve fikirleriniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.

Bu sefer nasıl olduysa hep ondan soru bekledim, nedense o sormayınca ben de bir şey sormadım. Yakın arkadaşlarım kaç yaşında diye sorana kadar da aklımın ucuna gelmedi. 24-25 gibi düşünüp hayal edip kabul ettim belki de. Birisiyle tanışıldığında en temel soruların başında gelir, nasıl böyle bir amatörlük yaptım inanın fikrim yok. Belki de yıllardır sevgi duygusunun sarhoşluğunda olmamdan ötürü olabilir. Yıllardır duymadığım cümleleri duyduğumdandır. Çok uzatmak istemiyorum, lakin kendimi savunmak istedim.

Sonuç; 1ay önce telefonda güzelce konuşarak ve sebebini de belirterek ayrılmak istediğimi söyledim ve ayrıldık. Kendisi de beni haklı buldu ya da bulmak zorunda kaldı bilmiyorum. Geçen sürede arada bir yazdı, bazen de aradı. Normal şekilde konuştuk hep, ama en sonuncusunda bunun bir sonu olması gerektiğini belirttim.
0
🌸eternal_soul
(24.02.24)
sadece gelecek varsayımlarıyla vazgeçirmişler. şöyle olur da böyle olur.
şu anki BÜYÜK sakıncaya dair tek geçerli söz yok
tam aksini varsaymak kimsenin aklına gelmemiş nedense. ki sahada örnekleri var, çalışıyor, bu yaş farkıyla evli barklı insanlar var. eskiden sorulan benzer sorulara verilen örnekler var bu sitede bile.
görseydim yazardım
0
lambırcek
(25.02.24)
kardeşim sen nasıl 35 yaşındasın ya :)
kızın yaşını anlayamamış olman, bu zamana kadar sormamış olman, nasıl anlatacağım demen garip ve yaşına göre çocuksu oldugunu gösteriyor. o yüzden iyi anlaştınız bence
"ya ben seni daha büyük sanıyordum :)" diye giriş yapacaksın.
korkma üzülmez :) kendini bu kadar vazgeçilmez sanman da yine çocukça
0
benarrivo
(25.02.24)
(19)

Kendinize sevginiz, sayginiz var mi?

Kittie
Benim yok. Terapistim kendine cok sert davraniyorsun diyor. Hakli olabilir. Kendimi sevmiyorum ve ben saygi da duymuyorum bence kendime. Kendini seven sayan insanlar neler yapiyor mesela?Kiloma, dis gorunusume dikkat ediyorum.Mental olarak sevgi, saygiya ornekler verir misiniz daha cok?Ben genel ola
Benim yok. Terapistim kendine cok sert davraniyorsun diyor. Hakli olabilir. Kendimi sevmiyorum ve ben saygi da duymuyorum bence kendime. Kendini seven sayan insanlar neler yapiyor mesela?

Kiloma, dis gorunusume dikkat ediyorum.
Mental olarak sevgi, saygiya ornekler verir misiniz daha cok?
Ben genel olarak kendimi cok degersiz de goruyorum .
0
Kittie
(17.01.24)
Bence sen değersiz değilsin öyle düşünme. Ben de mesela kendime karşı çok hoşgörülü değilimdir hatta kendimi en çok ben eleştiriyorum ama başkalarına daha hoşgörülü davranıyorum. Belki de mükemmelliyetçiyimdir. Bu arada ekleme yapayım, bence sen kendini değersiz görmüyorsun sadece potansiyelinin üzerine çıkmaya çalışıyorsun o yüzden sert davranıyorsun. Kendini kusursuz görseydin o düşüncenin arkasında değersizlik duygusu yatıyor olabilir. Çünkü kendini aşırı değerli görmek aslında hissedilen değersizlik duygusunu maskelemekmiş.
0
rock n roll
(17.01.24)
var var, çok. narsist olabilirim.

gerektiği zaman sesini çıkarabilmek, hakkını savunabilmek mental olarak sevgi ve saygıya en güzel örnektir. dexter gibi belli prensiplerle yaşayan insanın kendine saygısı vardır, denilebilir.

bunlar olumlu pekiştirmelerle mümkün. bir ortama girdiğinde zekanla, konuşmalarınla sivriliyor musun? bir sınava girdiğinde kolaylıkla ilklerde yer alıyor musun? bazılarına göre çok zor olan konular senin için çok kolay mı? disiplinli bir şekilde amacına ulaşana kadar çalışabiliyor musun? hepsi olmasa da buna benzer kendin ile gurur duyabileceğin tecrübelerin varsa, başka bir konu önüne geldiğinde, herkes yapıyorsa ben daha iyisini yaparım de. buna bir çok örnek verebilirim. araba kullanmam gerektiğinde, bunu herkes yapıyorsa ben daha iyi yaparım dedim. şimdi çok iyi araç kullanıyorum. yabancı dilde de böyle, işte de böyle. örneğin yüzmek. koşmak. hayatın her alanına yetişip bir de haftada 70-100 km koşuyorum, mesela. yapman gereken adım atmak, çalışmak. çoğu insan hiç bir konuda istikrarlı bir şekilde çalışmaz. yaparsan, emek verirsen, olur. bu mottoyla, kendine güvenerek giriş hayat önüne ne çıkarırsa.
0
gabe h coud
(17.01.24)
kendime hayranım
0
abelardo
(17.01.24)
Kendini sevmemek nasıl oluyormuş yav böyle psikologlara da ayar oluyorum. Bence bir insana kendisinin verdiği değerin hiçbir anlamı yok çevre size değer verse siz de kendinizi değerli hissedersiniz, yani insan kendi kendini nasıl üzebilir ki
0
olaylar olaylar
(17.01.24)
Gabe h coud anlamadim ne dedigini.
Basariyla alakali bir konu degil ki bu. Oyle olsa kendimi sevmem gerekirdi.
0
🌸Kittie
(18.01.24)
Var tabii ki. Mesela geçen gün iş yerinde birinin eşie diyabet tanısı kondu. Benim de kafamın içinde konu konuyu açtı, pankreasımı düşündüm. Dedim yani, canım pankreasım, seni ne kadar çok seviyorum, ne kadar güzel çalışıyorsun beni yaşatıyorsun.
Kendinle alakalı bir değersizlik hissin varsa sana bunu hissettirmiş/hissettiren birileri olmuştur hayatında. Üzgünüm ama bunu kronik hale getirecek kadar etkilendiysen, muhtemelen senin değer verdiğin biri(leri)dir bu/nlar.
Belki annen, belki baban?
0
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim
(18.01.24)
Konusma ben konusuyorum: evet oyle bi durumum var. Bence de kaynagi o.
0
🌸Kittie
(18.01.24)
Kendimi seviyorum, kendimi tanıyorum. Ne iyi geliyor, ne iyi gelmiyor biliyorum. Bazen rahatımın yerinde olması yüzünden daha fazlasına kavuşabilecekken gereksiz bir gevşemeyle yerimde sayıyorum ama olsun.

Önce kendini tanıman lazım. Dışardan bakan birisi seni senden iyi görebilir ama en az onlar kadar kendini görebilmen lazım.
0
kimlanbu
(18.01.24)
seviyorum kendimi. hatamla doğrumla, sevabımla yanlışımla :)
saygım büyük ölçüde var gibi ama yer yer kendime yeterince dikkat etmediğim zamanlarda başta kendime saygımı sorgulayıp toparlanmaya gayret ediyorum. ikili ilişkilerde taviz verdiğim, alttan aldığım durumlardan sonra düşündüğüm oluyor. ama ilerleyen süreçte başımın ağrımaması için yaptığımı söyleyerek kendimi telkin ediyorum...
0
black holes in the sky
(18.01.24)
Kendisine sevgisi ve saygisi olan insan sinir koyabilen, ona neyin iyi gelip gelmedigini bilen ve buna gore tercih yapan, kendine verdigi sozu tutan, kendini koruyan ve kollayan insandir. Bunlar baskasinin size verdigi degerden bagimsizdir, zaten siz bunlari yaptikca ve tercihleriniz bilincli oldukca yani sizi kendinize iyi davranip, oz sevgi ve sayginiz arttikca size boyle davranmayan insanlardan da dogal olarak uzaklasirsiniz. Kendi ozgun/otantik benligini bilir ve sahip cikar, toplumun dayattigi inanclari degil kendi degerlerini ve inanclarini belirler ve ona gore yasar.
Kendi degerini, baskasinin ona verdigi deger uzerinden tanimlayan insan gucunu baskasina teslim etmis olur, herkesi memnun etmeye calisan bir bukalemun haline gelir, boyle insanlara da kimse pek saygi duymaz ztn. Insanlar otantik insanlara saygi duyarlar. Bunun patalojik narsisizmle bir alakasi yoktur, saglikli ego dedigimiz seydir.
0
kassiopeia
(18.01.24)
Ultra elestirel birisiyim, kendimi de cok elestiririm.
Kendimi pek sevdigim soylenemez, cikis noktama bakilirsa kendimi baya basarisiz birisi olarak goruyorum zaten.
Su anda cok farkli bir noktada olmam gerekirdi.
Bununla nasil basa cikiyorum? Kismet degilmis diyip kendimi rahatlatiyorum arada. Bir de cymbalta 60mg bu aralar iyi geliyor.
0
cooperr
(18.01.24)
Kendime karşı sevgim ve saygım var.
Elimden geleninin en iyisini yapmaya çalışıyorum olmuyorsa da nerede eksik kaldığımı tespit etmeye çalışıyorum.
En sevmediğim huyum insanları kırmak pahasına da olsa daha fazla hayır diyememem. Onun haricinde kendimle aram oldukça iyi :)
0
bartholomew87
(18.01.24)
kendine güven yoksa kendine sevgi ve saygı da yoktur, diye düşünüyorum.
0
gabe h coud
(18.01.24)
Sevgim de saygım da var. Bunlar benimle ilgili olan pek çok şeyi şekillendiriyor.
0
Amaranta ursula
(18.01.24)
Karar almam gerektiğinde kendime danışırım :)
Şaka gibi gelse de böyle bir durum var. Kararım anlık rahatlığımı mı destekliyor veya uzun vadeli mi olacak? Neler olmasını bekliyorum ve neden gibi kendine karşı içten ve sorumlulukla hareket etmek. Kendimi dinlerken yargılamamak ve sınırlarımı bilerek oluşabilecek olumsuz dönemlere hazır olacağımı ve gerçek sorunları anlık huzursuzluklarla maskelemeyeceğim konusunda öngörü ve kabul oluşturmak için kendime vakit ayırırım.
0
sadegazoz
(18.01.24)
Evet canım kendim.

Ben de kendimi çok eleştiriyorum ama üstüme de çok fazla gelmiyorum. Düzeltmeye çalışıyorum, daha iyi olmaya çalışıyorum, hedefim neyse ona ilerlemeye çalışıyorum.
0
jazzabel
(18.01.24)
Bir zamanlar pek yoktu. Bu aralar normal.

Geçen sene acayip kendime karşı bir sevgim ve saygım vardı. 10 üzerinden 9'du kendime olan sevgim ve saygım.

Dediğim gibi normal bu aralar. Standart diyebilirim.
0
put it in your appropriate place
(18.01.24)
hacırotti +1
douchebag -1

oysa sorun kendi içinde +1
suç başkalarındadır demiyorum, bazı süreçler-sebepler neticesinde insan bi tuzağa düşüyor, takılı kalıyor orada. kendi başına çıkan çok az

kendine güven yoksa kendine sevgi ve saygı da yoktur -1
kendime güvenim çok. kendime saygım yok. çalışmadı formül.

mizaç bence. üstteği 2 örneğin 2şer versiyonunda da mizaçları, ırsi mirasları ve onların akıp yolunu bulmasını kounşuyoruz. bence.
0
lambırcek
(18.01.24)
Bence yok ya şimdi de başka birinin peşinden gidiyorum.
0
Kahvedesu
(18.01.24)
(4)

Bir web sitesi vardı? Map bir şeydi? Bunu nereden yapabilirim?

Amaranta ursula
Merhaba arkadaşlar,Daha önce kullanmıştım ama şimdi ismi aklıma gelmiyor:/Böyle aktörler arasında bağlantılar kuruyorduk. Zihin haritası, iş planı gibi bir şeydi. Bir aktörün/ anahtar kişinin ya da bir yerin kimlerle ve nelerle ilişkili olduğunu gösteriyorduk. Hatta tasarlayanlar Turkiyeliydi. Neydi
Merhaba arkadaşlar,
Daha önce kullanmıştım ama şimdi ismi aklıma gelmiyor:/
Böyle aktörler arasında bağlantılar kuruyorduk. Zihin haritası, iş planı gibi bir şeydi. Bir aktörün/ anahtar kişinin ya da bir yerin kimlerle ve nelerle ilişkili olduğunu gösteriyorduk. Hatta tasarlayanlar Turkiyeliydi.
Neydi bu site?

Cevaplar için çok teşekkür ederim şimdiden.
0
Amaranta ursula
(17.01.24)
inheritance
(17.01.24)
@inheritance,
Çok teşekkür ederim ama aktorden kastım film/dizi aktörü değildi:D
Anahtar kişi önemli bir kişi olarak kastetmiştim:/

Aslında yapmak istediğim şeyi söylersem bekllki ihtiyacım olan şeye daha hızlı yanıt alabilirim.

Elimde bir ülkenin eyaletleri- o eyaletler altında şehirler - şehirler altında ilçeler- ilçeler altında da mahalleler var. Hepsi bir excelde mevcut. Atıyorum eyaleti seçince o eyalet altındaki şehirler yan taraftaki şutunda çıkıyor. Şehri seçince de o şehirdeki ilçelerin listesi yan sutunda mevcut. Bunu böyle ağaç dalları gibi nasıl haritalandirabilirim?
0
🌸Amaranta ursula
(17.01.24)
koc universitesinden birileri bulut halinde bağlantıları gösteren bi araç yapmışlardı
yanlış anlamadıysam excelde bile yapabilirsin.
online istiyosan "create XXX online"
XXX o tablolama şeklinin adı olmalı.
bi sayfada 3 kolon olacak. en solda şehir ismi. tıklayınca orta kolonda semt ismi. tıklayınca en sağda mahalleler. böyle değil mi. bazı web sitelerinde var
şöyle mesela şurada en tepede
namazvakitleri.diyanet.gov.tr

dediğime benzer değil ama şu var
app.creately.com
0
lambırcek
(17.01.24)
Hatırladım: graph commons idi.
0
🌸Amaranta ursula
(17.01.24)
(4)

şarjlı matkap seçelim mi

penceredengorunenmorbina
banyo duvarına raf asmak, dolap kurmak gibi temel işler için ev tipi şarjlı matkap alacağım. aldıktan sonra kullanımını youtube'dan öğrenirim.linkteki ürün bahsettiğim şeyler için yeterli mi? değilse bu fiyat bandında ne tavsiye edersiniz?https://www.trendyol.com/dozzer/alman-merkel-256vf-20-ah-cift
banyo duvarına raf asmak, dolap kurmak gibi temel işler için ev tipi şarjlı matkap alacağım. aldıktan sonra kullanımını youtube'dan öğrenirim.

linkteki ürün bahsettiğim şeyler için yeterli mi? değilse bu fiyat bandında ne tavsiye edersiniz?
www.trendyol.com
0
penceredengorunenmorbina
(16.01.24)
Kıyabileceğiniz max paraya kıyın ve en yüksek watt lı bosch marka şarjsız fişe takılan matkap alın.
0
gece abisi
(16.01.24)
raf asmak, duvarda delik delmek istiyor musun
öyleyse kablolu, darbeli matkap al, bilindik marka ve 600watt olsun. çin olmasın
sadece dolap vidası çevirmek için ahşapa vida atabilmek içinse en az 12 volt şarjlı al, bilindik marka. onlar da 2000 liraya yakın fiyat. 650 liraya alacağın 12 volt attlas ve piranhalar üzer
0
lambırcek
(16.01.24)
Ligdeki ürün 72 voltta değil 12 amper de değil. En fazla 12 volt bataryaya bakarak da 1,5 mAh olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca plastik mandren ve 10 mm.
Çelik mandren
13 mm
Darbeli
Bu üç özelliği taşıyan bir matkap alabilirsin. Ve mümkünse güç değerlerini gerçek gösteren bir marka olsun.
0
etna
(17.01.24)
www.hepsiburada.com

Bundan kullanıyorum. Yıllardır elim ayağım gibi. Tüm aletlerim Einhell. Tam bir f/p markası.
0
kukuleta
(17.01.24)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.