hız testlerinde sıkıntı yoksa muhtemelen servis sağlayıcınin bir halt yeme durumu var, portları değiştirip, protokol şifrelemesini açıp filan bir deneyin olmadı.

protokol şifrelemesini açtım bir değişiklik olmadı. port işlerini hiç bilmiyorum, bir bakayım. teşekkürler.

ayarlarda gelen bağlantı için kullanılan port diye geçen, bir de o portu routerdan bilgisayarınıza forward ederseniz daha iyi olur tabi, belki işe yarar.

yasaktı isp saçmalamalarıydı derken ucuz yollu bir vps almak farz olmaya başladı.

portu denemedim ama internetten bakındığım kadarıyla o da işe yaramıyormuş. şu an bir sıkıntı yok gibi, vpn'yi açmadan normal hızda indirmeye başladı.

evet onunla ilgili muhtemelen, verileri yedekleyin önemli bişi varsa uçuşa geçebilir hard disk.

ultimatedefrag belki yardımcı olur. belki de sata kablosunda sorun vardır

ilk iş aldığın yere git.

nokia almak enayilik değil de fatura almamıs olmam enayilik. nokianın yetkili servisi faturasız bakar mı?

sizin kullandığınız telefondan değişik bir telefon alınca insan niye enayi oluyor anlamadım???

nokia şirketi duyurudaki bir kaç cincöz için üretim yapmıyor herhalde.

bir sürü insan nokia kullanıyor. hiçbir arızası, aksaklığı da olmuyor.

fatura niye almadın? indirim mi yaptı adam?

evet dostum, piyasa fiyatının bir miktar altına bulunca atladım...
imesini kontrol ettim imei kayıtlı diyor, telefonun garantisi devam ediyorsa değişim veya tamir talep edemez miyim teleservice e giderek?

bu kdv ödemeleri kalkınca fatura biriktirmeyi ve almayı bıraktık, ancak her zaman almak lazım fatura. özellikle elektronik ürünlerde garanti yerine geçtiğini unutmamak lazım.

e eskiden kullanım kılavuzunun içinde garanti belgesi oluyordu, onu imzalatıp, kaşeletiyordun. ondan yok mu?

yarın git adamdan fatura almaya çalış bari.

peki içindeki bataryayı filan çıkartıp tekrar taktın değil mi? bu lumia lar biraz geç açılıyor.

dostum, fatura alabilir miyim oradan bilmiyorum sonucta telefon daha önce biri tarafından gsm sirketinden alınmıs ve nakite cevirmek icin hic kullanılmadan sıfır yani paketi bile acılmadan satılmıs. jelatini bile uzerindeydi. o dediğin kullanım kılavuzu arka sayfasındaki garanti belgesi mevcut. ben diyorum ki şimdi direk nokianın teknik servisine gitsem onarım veya değişim yaparlar mı? sonucta benim isimim ve imzam hic bir yerde yok. acaba cok pis taklaya mı geldim.

batarya konusuna gelince bu tek parca telefon bataryayı cıkartamadım ama hard ve soft resetleri denedim, microsoftun sitesinden firmware ı bile update ettim. kac kere reboot attım bana mısın demiyor. telefon acılıyor ama hiç ışık, ekran yok. komple black.

kaşe, imza, tarih olmadan olmaz o. adamlar ne bilsinler senin o telefonu çalmadığını?

e ne bok yicem ben o zaman? patladık mı?

yarın dükkana git. fatura almaya çalış, garanti belgesini de imzalat.

sim kartın kesilen yeri durmuyor mu? içine geçirip eski telefona takabilirsin.

iyi de arkadaşlar ambalajı açılmamış telefonun bozuk olduğunu nereden anlayıp, sonra başkasına kakalıyorlar?

6. hisle mi?

@minik donut canavarı yazdıklarını okuyunca ben de bir 6. his geliştirdim. valla.

umalım böyle bir şey olmasın da ufak bir aksaklık olsun.

abi telefonu ilk taktığımda, windows tuşu klasik yanıp sönüyordu 10 dakika sonra power tuşuna bastım herşey gitti. ama telefon çalışıyor, annemin telefonundan çaldırdım gayet çalıyor ama ne ekranda ne tuşlarında ışık yok. kaç kere hard, soft reset denedim olmuyor.

yarın bu adam hiç bir şekilde almazsa garanti de imzalamazsa ne olacak? patlayacak mı bu alet bana? bunu düzelttirme şansım yok mu hiç bir yere?

benim için iade önemli değil sorunsuz çalışacaksa tamir olmasında da problem görmüyorum.

adamın garantiyi imzalamaması ya da geri almaması için dolandırıcının önde gideni olması lazım.

adı sanı bilinen bir dükkansa adam mutlaka geri alır.

@donut canavarı ben bu konularda biraz safım, ikinci el işlerinden de anlamam.

sen ayrıntılı anlatınca anladım bu işi nasıl yaptıklarını.

abi mekan izmirde, doğubank gibi bir yer çankayada, karşılıklı yanyana sürüsüyle telefon dükkanından bir tanesi... hepsi ahpab.

internette araştırıyom bu problemi yaşayanlar olmuş solution ları deniyorum bende işe yaramıyor. ya şans olsa kız doğarmışım anasını satayım.

Biz de öyle aldik telefonu adam faturasini verdi satan adam bırakmış. Yeni fatura kestiremezsin eğer başkası getirmiş al bunu sat demisse peşin para için. Aynı imeiye iki farklı fatura kesilmez. Garantisi de ilk alındığı tarihten başlar. İmei'den garantisinin çıkması lazım serviste ama kaç yıllık olduğuna falan bakamazlar. Bitmiş dolmuş da diyebilirler.

Lim5 telefon lumia 925 yani 1 yıllık falan aşağı yukarı, garantisi bitmiş olamaz. Beni rahatsız eden husus şu, bu telefon başkasının adına alındı ve ben mal gibi fatura almadım. Şimdi servise götürsem, beni kapıdan kovmasınlar?

Telefonun başkası adına olması bir şey değiştirmez de 1 yıllık telefonu hiç acmamalari çok acayipmis. Fatura bulmanı isteyebilirler ama sorgulayinca garantisinin çıkması lazım. Bir dene sen.

Instagram kullanmıyorum, son derece gereksiz bir uygulama olarak görüyorum ama kullansaydım koyardım. Zaten fotoğraf paylaşma platformunun amacı başka ne olabilir ki? Yemek fotoğrafı koymaktan çok daha iyidir, koyun.

ben genelde vücudumun, yediğim yemeklerin, çekimlerin resmini ekliyorum. ha şu anda ancak dağ resmi koyarım ama olsun onlarda duruyor

nişanlansam nikah fotoğrafımı tabi ki koyardım

edit: taytlı resimler koyuyorum +1

edit: hayvan gibi vücudum var ve aşçıyım. tabi ki yemek ve vücudumu koyacağım başka napayım, ne küfür ediyosunuz olm

taytlı fotoğraflarımı koyuyorum.

instagramım yok.

Uzun zaman boyunca neymis burasi diye actigim profil bos bos durdu, yaklasik birkac ay evel kullanmaya basladim. Gozume takilip da cektigim seylerden kafama gore paylasiyorum ki o da nadir.. selfie yok, arkadas markadasla orda burda fotografi yok, oyle kendimi eglendiriyorum.

Dugun dernek, kutlama, gezi su bu gibi fotograflari facebooka da zaten koymam. Gerekli kisiler ile bulut uzerinden paylasirim. Vs vs..

popomu paylaşıyorum burada; instagram.com

gördüğüm ilginç şeylerin -bana göre ilginç tabi- fotoğraflarını koyuyorum, bazen saçma salak selfielerimi de koyuyorum -ne bileyim böyle kafamda tuhaf bir şapka varsa, aptal bir surat ifadem varsa falan :D - maksadım eğlenmek ki öyle çok fotoğrafım da yok zaten. instagram bir nevi blog gibi, yani tumblr genelde fotoğraf-görsel üzerinden giden bir bloglar oluşumudur ya, instagram'da daha çabuk paylaşım yapabiliyorsun işte, gibi gibi.. ha gerçi ben blog olayını pek sevmem ama olsun, eğleniyoruz işte çoluk çocuk :D

Herkese açık degil profilim yemek ve vucudum hariç ne istersem paylaşıyorum

kedimin fotoğraflarını, minik obje fotoğraflarını, sonra gördüğüm komik ve ironik şeyleri bir kaç tane de kendi fotoğrafım var

armagan, popon paylaşılmayı hakediyor kesinlikle.

pasp, işte o eğlencenin arasında özel günlerin fotoğrafları olsa mı ki?

Ben genelde belgesel.

ben birinin nikah fotosunu görsem yadırgamam, koy derim. ben selfiieeeeee lerimi ve partilerden falan foto koyuyorum genelde

Coktan aza dogru siraliyorum selfie > ojeli eller > doga manzaralari > yemek

Kedi ve köpek fotoğrafları paylaşıp fabl yapıyorum. Kendi resimlerim ve arada aldığım değişik eşyalar, bazen siyasi içerikli resimler paylaşıyorum.

oldukça eğlenceli şeyler paylaşıyormuşsunuz, herkese açıksa cevaplara ekleyin isteyen takip etsin :)

ben de üzerine çok düşünmeden o an ne istiyorsam paylaşmaya karar verdim. :)

aa kusura bakma yaa ben sadece ilk cümleyi aldım :D yani devamını da okudum da evlenmediğim için kaale almadım demek ki ^_^ ya, birilerine zararı olmadığı sürece, isteyen istediğini eklesin, taraftarıyım ben. bıktım çünkü insanların -ve kendimin de- otu boku yargılamasından -hatta bu bile bir yargı, düşün- isteyen yemek eklesin, isteyen ayakkabı eklesin, isteyen selfie eklesin, isteyen poposunu eklesin, özgür bir ortam sonuçta. isteyen de bunları ekleyenlere laf etsin, ama insanlar birbirine kırılıp, üzülmesin. (ben niye bu aralar böyle duygusal ve buda stayla'yım bilmiyorum ama neyse :D regl dönemi falan yaklaşıyor sanırım asdlkadşksad) buraya eklemem ama instagram'ımı, tanımadığım kişileri eklemiyorum ben, biraz paranoyağım da kusura bakmayın :( yani sizlerle ilgili değili eminim iyi insanlarsınızdır ama kötü insan da çok var net ortamında, gerek yok. yoksa eklerdim yani, çok salak fotolarım var da, bakardınız siz de :D

güzel olduğunu düşündüğüm şeyleri yüklüyorum, kendi yaptığım bir pastayı mesela :p çiçek, böcek, doğa, gezip gördüğüm yerler vs. mesela şu; instagram.com asdfjgkhl

paps, çok ince ve zarifsin.

iste o kavunici balik, çok sevimli şeyler var takip ettim :)

Ben eskiden deviantart kullanırdım, sonnra flickr kullandım, şimdi de instagram kullanıyorum. Fotoğraf galerisi olarak kullanıyorum yani. Bazen kendi fotoğraflarımı ve sevdiklerimin fotoğraflarını da çeker koyarım. Hayatımdaki özel günlere ait, yani doğumgünü nişan gibi zamanların fotoğraflarını da koyarım. Yaptığı/yediği yemeği koyandan da rahatsızlık duymuyorum fotoğraf estetik ya da yemek ilginç olduğu sürece ama tutup da porsiyon döner fotoğrafı koymanın manası bence yok. En çok kedilerimin fotoğrafları var galerimde. En çok onların fotoğrafını çekmeyi seviyorum. Fotoğrafa merakı olan herkes için bence çok güzel bir uygulama. Çok iyi fotoğrafçılar var. Çoğunu takip ediyorum. En çok da huzurlu yerlerde, doğayla iç içe yaşayanları takip etmek güzel oluyor. Bazen yaptığım çizimleri de koyuyorum. Takip ettiğim ünlü hesapları da var. Bruce Springsteen'i, Beyonce'yi, Lupita Nyongo'yu takip ediyorum. Ayrıca kedi, köpek, aile/çocuk hesaplarını da takip ediyorum fotoğraf ve videolar yaratıcı ve etkileyici ise.

İsteyen takip edebilir, herkese açık: instagram.com

genellikle selfie paylaşıyorum bkz instagram.com

kedi, kalem, oyuncak, esigara, ıvırzıvır ilginç gördüğüm şeyler, arada arkadaşlarla selfie öyle şeyler.

nikahımdan foto koyardım ama ne yalan söyleyeyim.

yediğim içtiğim hariç ne denk gelirse instagram.com

ben ilk açtığım zamanlarda arkadaşın muhabbet kuşunun fotoğrafını eklemiştim. 162 hafta yazıyor. instagram'ın da ilk açıldığı zamanlar işte. sarmadı ama beni, başka eklemedim. duruyordu öyle. ondan bi 8-9 ay sonra da anıtkabir'e gitmiştim onu koymuştum. 2 fotoğrafla duruyordu 2 yıldır bomboş. sonra kendime muhabbet kuşu aldım birkaç hafta önce, onun fotoğraflarını ekliyorum arada :) bu kadar. kendim fotoğraf çekilmiyorum zaten hiç. sevmiyorum.

Gittigim yerlerde cektigim fotograflari koyuyorum genelde.

deneysel takılıyorum genelde.

kedilerim ve ben

manzara,es ,dost, arkadas.

bende de aynı uyarıyı veriyor, bağlanamıyorum.

her hangi bir sıkıntı yok steam de şu an ankara itibariyle. bir de dün gece steam e update fln geldi belki onunla ilgili bi sorun yaşıyo olabilirsiniz

bende sorun yok. ve online kişi sayısı da her zamanki seyrini izliyor.

minik donut canavarı gözünün yağını yiyim düzeldi.

çalışıyor bende.

kızlara bakıp çıkıyoprum. bi de bi kaç gündür giremedim. ama üstünde durmadım da.

eh işte arada..

bir sözlük yazarı olarak ekşi sözlük'ü bol bol itin götüne soktum. fakat hiçbir zaman bu camianın bir parçası olduğumu, beğenmediğim şeyleri yaptığımı inkar etmedim ve bunları özellikle belirttim.

fakat bu ekşibişın'daki insan fotoğrafları beni utandırıyor desem yeridir. hele o yorumlar yok mu... orda birbirini yalayan, eli sikinde fotoğraflar arasında gezen insanlar sözlükte anadoluluları aşağılıyor, çomar deyip cinsellik hakkında sallayıp duruyor, ne kadar rahat ve şahane olduklarından bahsediyor vs...

direkt alakalı olmasa da şu örneği vereyim aklıma gelmişken: bu tip bir arkadaş vardı mesela, bana 1 ay boyunca ev sormuştu. sonra bizim ev arkadaşımız çıkmaya karar verdi. ilk olarak kendisine söyledim. dedim bayan, hanımefendi, bizimkisi çıkıyor. istersen sen gel, önceliği sana veriyorum ben.

1 aydır ev arayan rahat abla ne dese beğenirsin? ya cnm bir erkek olsa neyse de iki erkekle olmaz ya... gelmeyebilir, kesinlikle anlıyorum. ama buna sebep olarak sadece erkeği gösterdi lan kız.

ekşibişın da öyle bi yer. ikiyüzlülük, iğrençlik milletin paçalarından akıyor. internette olmanın verdiği rahatlıkla iyice kaypaklaşıp gerçekten uzaklaşıyorlar bana kalırsa.

bu söylediklerim sadece teşhir bölümü için geçerli. ben elim skimde toplamda 5 kez falan oraya girdim zaten başka bi yeriyle ilgilenmedim ekşibişın'ın. o yorumları, tiperi gördükten sonra oraya da girmez oldum.

velhasıl ekşibişın ekşici ılık götlülerin gerçek yüzüdür, teşhir bölümüyle başlı başına bir utanç duvarıdır.

biz duyuruda da kendimizi gösterdik, fotoğrafımızı koyduk. şu zamana kadar duyuru ifşaları hakkında eminim en az 500 yorum yapılmıştır. ve bunların taş çatlasa 50'si kalp kırıcı, kötüdür.

kişilerin çok daha anonim olduğu bu platformda bile insanlar birbirinin fotoğrafını insan gibi değerlendiriyor ama ekşibişın'da yalan dolan şaka komiklik (!) alıp yürümüş.

amk bana duyuruda paragraf döşediğim için "hayatsız" diyen adam, yeni fotoğraf ekleyen kadına "bu fotoğrafında kolyen yok :))" gibisinden laflar ediyor. biz en azından ekşibişın'da karının kızın kolyesini götünü kovalamıyoruz siktimin enteli.

(bu tamamen rastgele bir örnekti, son zamanlarda cidden "kolyen yok" ya da ona benzer bir yorum yapıldıysa sahibi alınmasın, en son ne zaman girdim onu bile hatırlamıyorum)

bazen. ciddi takılmak için uygun bir yer değil bition; çoğu kişi trollük için takılıyor orada.

bi kişi var takip ettiğim, diyalogda olduğum, arada o yeni bişeyler paylaşmış mı diye bakıyorum o kadar.

hoslandigim bir kiz var ona bakiyorum ben arada.

o ne diye birkaç kez girmiş olmam lazımdı. rajrex vücut sergiliyordu (ya da başka biri, emin olamadım şimdi). bir kadın fotoğrafı vardı millet güzel mi dil mi kavgasına girmişti. sonra da bakmadım hiç. zaman geçirmiyorum, keyif almıyorum. teşhircilikte instagramdan ne farkı var biri aydınlatsın.

bir kaç defa girdim baktım ve bu zamana kadar gördüğüm en boş beleş adamların toplandığı bir yerde zaman geçirmem açıkçası. söylenenlerin hepsine katılıyorum. açıkçası ben de orada fotoğraf paylaşan ya da yorumlayan insanlar adına utanıyorum.
insan götünü, bacağını neden teşhirir ki ya da neden sevgili bulmak için onlarca kez resimlerini yükler anlayamıyorum gerçekten.
bir de şöyle bir şey var, tanıdığın biriyse güzel-çirkin farketmez "burcucum çok güzel çıkmışsın", eğer yeniysen ortamda burnun büyük, ağzın büyük, kaşın gözünün üstüne vs. yorumlar bunlardan ibaret.

1,5-2 sene önce yoğun takılıyordum, ortam ve muhabbet güzeldi.

şimdi eskisi kadar girmiyorum, ara sıra aklıma gelince.

İki üç kere girdim gerçekten fotoğraf diyebileceğim fotoğraflar paylaşan insanlar vardı biraz gezindim sonra abuk subuk insanların abuk subuk resimlerine geldim. Bu mu bition yani? Et mi sergiliyorlar? Daha da girmem. Sub-ethada en çok takıldığım yer duyuru herhalde.

amma takılmışsınız teşhire. hayır bunları okuyan çaylaklar da yazar olduklarında soluğu ilk bition'da alıyorlar, bir şey varmış gibi:)
bition'ın sıkıntılı kesimi yöneticileri bence. hayır site de bir şeye benzese. yıl olmuş 2014, hala internetin en çok downtime'ı olan sitesi. adı bition olmasa kimse girip bakmaz bile.
abuk subuk kuralları var. erkekler adonis yayınlıyorum diye neredeyse tamamen çıplak fotoğraf koyabiliyor, kadınlarda meme ucu göründü mü, uuuu.
gerçi buradaki yanıtlara bakınca, çok da şaşırtıcı değilmiş.

ete gote takilacaklarina kafalarini calistirsalardi instagram'i bulurlardi. eksi sozluk'e, duyuruya niye giriyosam oraya da onun icin giriyorum, ilginc birsey var mi diye? vakit gecer mi diye ama yok gecmiyo bayadir girmiyorum.

milletin ne muhabbet cevirdigini de cok sallamiyorum acikcasi, o yonden elestirmeyi sacma buluyorum. guzel muhabbet bulursan takil bulamiyosan baska yere bak, internet bu, sayisiz secenek mevcut.

ha bi de ordan kizlarin fotolarini alip, o fotolarla sahte profiller olusturup uye toplayan bi dolu copcatan sitesi gordum :)

zaman geçirmiyorum, ilgimi çekmiyor. daha önce de demiştim, birileri çıplak fotoğrafımı yayınlasa haberim olmaz. o kadar bakmıyorum.

eskiden zaman geçirirdim ama şimdi birkaç kişinin mekanı olmuş meh biryer çokçok nadir bakıyorum, duyuruda yavaştan o kıvama geliyor gözümde açıkça öyle

biraz önce girdim uzun zaman sonra, bişi anlamadım çıktım. daha önce de toplasan 2-3 defa gene aynı 5 dakikalık girişlerim olmuştur. u-duyuruyu ise her gün girdiğim yerdir

kırk yılda bir. meh işte keyif kısmı.

4-5 sene önce takılıyordum o zamanki kadro daha geyikti byron, esismen, kaba simsek vs şu an günde 1 kere falan fotoğraflara bakıp çıkıyorum.

1 defa kedimin ekmek sepetine oturduğu fotoğrafını koydum komik diye, gelip nickaltıma "pis", "ekmek sepetine kedisini oturtuyor sonra oradan ekmek yiyor", "misafirliğe gitmemeli buna" filan yazdılar. bir daha da girmedim. :_(

ben de spoiler diyeyim başa

dizi resmen "kitaptan esinlenmiştir" halini aldı. 1. sezondan beri her sezon bir öncekinden daha fazla olmak kaydı ile uzaklaşıyorlar kitaptan.

bran'ı yakalattılar. utanmazlarsa jon snow ile buluşturturlar.

jaime payne yerine, bronn ile dövüşünce asıl bronn'un olaylar silinmiş olacak gibi. payne'i pek göstermeyecekler. yani ona para ödemek yerine, zaten oynayan bronn'a öderiz de diyor olabilirler, daha az oyuncu kullanalım diyor da olabilirler. o yüzden payne yerine bronn ile çıkabilir.

brynden tully'den kitapta da ses yok. zaten 4. ve 5. kitabın ilk yarısı arasında zaman farkı yok. mekan farkı var. 6. kitapta çıkar bir şeyler.

jon snow'un yanındaki adam, geçen sezon vargo hoat yerine kullandıkları bolton adamı locke diye bir tip. sanırım craster'ın yerine jon'a suikast düzenleyecek o alliser thorne emriyle.

1. kitap 298 ya da 297 yılından başlıyor. son olaylar sanırım 300 ya da 301 yılında olması lazım. yani yaklaşık 3 sene sanırım.

brynden tully'nin kale kuşatmasından bahsediyordum. 3.sezonda o da ziyafette gösteriliyordu. bir anda adam ortaya çıkarsa seyirciyi aptal yerine koymak olur o kıyımdan sağ salim nasıl çıktığını göstermemek (kitapta hiç gitmemişti düğüne)

bran'ı büyük ihtimal jon snow'la buluşturacaklar. çünkü jon'un bran'dan haberi vardı sam söyledi geçen bölüm oysa kitapta sam ağzını sıkı tutmuş söylememişti. biraz reytinge yönelen işler bu işler :)

bu arada şimdi aklıma geldi joffrey'in düğününde savaşan cücelerden kız olan yoktu.

kitaba sadık okurların tepkisini arttırarak çekecek dizi bu gidişle. mantık hatalarıyla da dolacak gibi

yanılmıyorsam cersei söylüyor ya da cersei'ye söyleniyor, brynden tully'nin kaçtığı. yani onda o bilgi var. ben kitabı diyorsun sandım.

jon ile bran'ı buluştururlarsa ne olacak? jon "bran kuzeye gidemezsin ama kale de güvenli değil?" deyip saçma sapan şeyler mi yapacak? saçmalıyorlar orada.

joffrey'in düğünündeki cücelerden kız olanın olmaması, ileride nasıl halledilecek onu da merak ediyorum. o kısmı tamamen çıkaracaklar sanırım ya da sonradan bir yerlerden sokulacak. zaten o düğün sahneleri benim için hayal kırıklığı oldu.

spolier sayılır mı bilemedim

magnarı ve thennleri yamyam ettiler ya daha ne diyeyim, iyice esinlenme moduna girdi dizi.

brynden tully'nin kaçtığı dizide bir şekilde gösteriliyor. red wedding hadisesi olmadan hemen önce işemeye gidiyor. sonrasında da karabalık'ı bulamadık şeklinde frey ve bolton arasında bir konuşma geçiyor. tekrar çıkarttıklarında mantıklı bir bağ olacaktır ama izleyicilerin çoğunluğu "bu kimdi ya?" diyecek.

muhtemelen vargo hoat'a jon'u öldürtecekler diye tahmin ediyorum.

bran ile jon buluşmaz, kıl payı fark ile birbirlerini kaçırırlar. bran'ın hikayesini daha heyecanlı kılmak için bu değişikliği yapmış olmalılar.

ben dizinin tekrar hikaye ile buluşacağını düşünenlerdenim. buna rağmen 4. sezon başarısız gidiyor. joffrey'in ölüm sahnesi çok cılız kalmış.

tools yazısı yüzünden muhtemelen, pttnin gözünü seveyim ucuza yırtıyorsun arada zira.

"Hangi kargo şirketi ne kadar masraf çıkarıyor

PTT: Siparişin verildiği ülkenin standart posta servisleri üzerinden yapılan kargo teslimlerini Türkiye’de gerçekleştiren PTT, gümrüğe takılan kişisel gönderiler için herhangi bir bedel talep etmiyor. Çekim işlemi için Kağıt bedeli, ardiye ücreti gibi masraflar için talep edilen bedel, bir kaç TL’yi geçmiyor.

DHL: Gümrüğe takılan kişisel gönderiler için müşteriye yapması gereken uygulamalarla ilgili bir yazı yolluyor. Bu yazıda, Gümrük Çekim Evrak ücreti olarak 150 TL, Transit Hizmet bedeli olarak da 130 TL talep edileceğine yer veriliyor. Müşteri, işlemleri tamamladıktan sonra, sıra ürünü çekmeye geldiğinde antrepo bedeliyle karşılaşıyor.

TNT: Gümrüğe takılan gönderilerden evrak bedeli adıyla 140 TL talep ediliyor. Eşyanın ağırlığı, değeri ve bekleme süresine göre değişen bedellerde, antrepo ücreti alınıyor.

Fedex: 150 TL ordino bedeli talep ediliyor. Gümrüğe takılan eşyalarda 75 TL’den başlayan antrepo ücreti isteniyor.

UPS: Ordino bedeli 150 TL talep ediyor. Antrepo bedeli adı altında, 25 Euro’dan başlayan ücret talep ediyor.

Yurtiçi Kargo: Gümrüğe takılan siparişlerde, 120 TL evrak bedeli alıyor. Ayrıca, 75 TL’den başlayan depoda bekleme bedelleri isteniyor.

MNG: Gümrük çekim evrak bedeli olarak müşterilerinden 150 TL alıyor. Antrepo ücreti ise ürünün ağırlığı, fatura bedeli ve depoda bekleme süresine göre değişiyor."

www.sergiobonelli.it buradan mr.no yu secip bi google translate yap.uzunca hikayesi var.orada geciyor olabilir.

"Lieutenant Pilot Drake takes part in a number of air battles above the Gulf of Lingayen, distinguishing himself by his skill and bravery. But Mister No has an aversion for discipline: following a quarrel with a high-ranking officer he is reprimanded and expelled with a dishonorable discharge from the airforce and forced to enlist... in the infantry! As a conscript in the 31^ Division, 3° Battalion, "

teğmenmiş er etmişler
www.sergiobonelli.it

yalnız mister no abimizden bir en azı yüzbaşılık beklerdim.

başta bana iyi fikir gibi gelmişti.
sonra izledikçe, okudukça ve fiyatlarını öğrendikçe saçma olduklarını düşünme eğilimim arttı.
başarabildiklerini düşündükçe hadi diyelim 200 lira verirsin bu artı işlevlere, ama daha fazlası saçma geliyor.

Hem lüzumsuz hem estetik değil. Çocukken taktığımız uzaktan kumandalı, hesap makineli saatler gibi.

google fossil ve bir kaç saat firmasıyla daha anlaşma yapmıştı yakın bir zamanda, eli kulağındadır eli yüzü düzgün akıllı saatlerin pazara çıkışı, şu ankiler at siki gibi aynı maalesef.

en dandik teknolojik fikirler listemde 3d ve mobil site ile beraber ilk üçümde.

daha çok yeni o yüzden çekici bir ürün göremedim, düşünce fena değil bakalım ilerde neler gelecek.

Türkiye'de maalesef uzun bir süre değişmez. Ancak iktidar partisinin önayak olup yasaklaması lazım ki Türkiye o seviyeye ulaşamaz bi 50 sene daha..

Değişmez, rahatsız olan vatandaş bile rakip partinin aracını her gün görüp kendi desteklediği partinin aracını görmezse "Nerede ulan bizimkiler? İşte bu yüzden adamlar kazanıyor" der, sonra o araçlar tekrar dolar ortalığa. Toptan yasaklanması lazım.

"ehee bak bizim partinin otobüsü" diyen mallar sürüsü varoldukça değişmez bu düzen.

bu mallık için devletten cukka(ödenek) alınması, bu hadisenin bildiğin sektör haline gelmiş olması filan ap ayrı zaten, o gördüklerimiz üzerine bizden alınmış vergilerle bize yapılan eziyet, daha adam olmamıza çok var maaleysef.

en kıytırık muhtar bile 5 ila 20.000 tl arası para harcıyor. sektörü var sen düşün.

www.piriform.com freesi de bayağı iş görür

no.

hayır ğardaş.

deymez, 24 dolara(yalan olması 29muş) aldım geçen cok daha iyi, 10 günde geldi kargo

mesajlar üzerine edit:

www.aliexpress.com

bu paradan daha azına bilinen marka bir çanta alabilirsin, son aldıklarım:
quicksilver 115 TL
zara 130 TL
adidas 140 TL

gerçek deri için verilebilir. eskidikçe güzelleşir o, sıkılmadığınız müddetçe yıllarca kullanabilirsiniz. gerçi markası, kalitesi nasıldır bilemiyorum.

Malzeme idare eder ama tasarım kötü. Bir bu kadar daha versen zaten çocuklarına bırakabileceğin kalitede çanta alabilirsin.

@prezarlatif

çakma deriye 50küsür lira verip adama değmez mi diyorsun??? :))))

derisi iyiye benziyor. bence tipini beğendiysen al.

o paraya okuz alinir

+1 öküz

hakiki deri erkek çantası zaten o fiyattan ucuza yok, markayı hiç duymadım yalnız, deri çanta alırken daha klasik daha evladiyelik modellere, daha bilindik markalara yürümek biraz daha mantıklı gibi yalnız.
örneğin matraş.

para basıyorsun heralde. yazık lan. ne anlıyorsunuz pahalı giyimden, eşyadan bunlar fani şeyler.

O paraya su alınır,bu alınır filan diye dusunmeyin sakın.Eger zengin degilseniz her zaman kaliteli mal almaya calisin,parasini amorti edecek seyler yani.Cunku bana gore ancak zengin olan insan bir urunu kalitesine bakmadan alir sirf kisisel zevki icin,iki gun sonra yirtilsa da ona koymaz.Ucuz mal alcak kadar zengin degilim diye bir laf vardir ya,cok dogru.Eger kaliteliyse ve ben iki gun sonra sıkılmam diyorsaniz,ihtiyaciniz ve imkaniniz da varsa alin hic cekinmeden.Elektronikten gidaya,giyimden kozmetige kadar her urunu alirken boyle dusunuyorum ve bu felsefeyi uyguluyorum sahsen.Bugune kadar da ucuz mal alan butun arkadaslarimdan karli ciktim.Adam 15 liraya tisort aliyor,2 gun sonra yakasi sarkiyor atiyor cope.Ne gerek var,yazik degil mi paraya.

Ederi bu mu ki derseniz o cantanin,tabi ki degil.Babam ayakkabici ordan biliyorum,bizim hersey dahil 50 liraya malettigimiz cizmeler 400 liraya satiliyor avmlerde.Sistem bu ama malesef.Turkiye icin konusursak ozellikle,ucuza deri urun alamazsiniz.Aklinizda bulunsun.Oyle bi noktaya geldi ki adamlar %50 suni deri kullandiklari ayakkabilara bile deri amblemi basabiliyorlar kilifina uydurup.

Neyse uzatmiyim,eger kaliteliyse ve uzun sure kullanirim diyorsaniz hic cekinmeden alin.

verilmez. gerçek deri ama demişler. o paraya alacağın gerçek deriyle deri çarşaf yaparsın. kadın çantası olsa belki derdim çünkü özenerek tasarlanmış bir model olurdu.

ben de farklı renkte ve markada benzerini aldım, yaklaşık aynı meblağa ve 5 aydır kullanıyorum, çok memnunum, ihtiyaç ve maddi gelir açısından değerlendirdiğinde mantıklı geliyorsa al derim elbette markayı bir araştır o konuda yorum yapamayacağım.

benimki şu: www.debenhams.com

EK: soldan ikinci resim şüpheye düşürdü beni, benim çantanın kapağında görünmez mıknatıs var, ileri-geri gitmesini önlüyor, seninkinde o yoksa belki yolda yürürken devamlı ileri-geri gider, uyuz eder diye düşünmedim değil. bu açıdan ya telefonla bunu öğrenir ya da bulunduğun yerde bu ürüne ulaşıp kontrol edebilirsen iyi olur bence.

galaxy s3
motorola moto g
gm discovery
dark evo x5
bunlara bir bakınırdım sizin yerinizde olsam artık bütçeye göre keyfe göre
ben olsam s3 alırdım bu durumda

2. el g2 bulunur tüm söyledikleriniz fazlasıyla yapılır.

iphone 4s

kesinlikle nexus 4. hiç düşünme.

sesi senheisser ayarında olacağına direk senheisser olsun cx 275s android uyumlu zira.

güzel bir öneri benim birde şöyle bir düşüncem oldu.telefonla gelen mikrofonlu headsetin kontrollöründen sonra güzel istediğim gibi bir kulaklık alıp onu lehimle birleştirmek.Böyle yapan birileri varmıdır yapılabilirmi acep.

www.instructables.com

varsa karaköy ve tahtakale
en olmadı ebay
www.ebay.com

ben de sormuştum geçen.
(git: 729253)

cevap gelirse takip olsun hem.

Marshall Major

kablosuz al evde kullanacaksan. hep özenmişimdir, güzeldir heralde.

grado sr-80i

illa alacağım diyorsan bence sanal kullanarak al.

Elden giriyorlarsa boşver.

bişey olmaz. https' ye güven.

@madafaka: hocam aynı siteden bahsediyoruz değil mi? anadolu ulaşım?

3 hafta önce filan aldım, sorun olmadı.

www.wikihow.com

dark brotherhood questlerini yap tavsiye ederim.
dağ bayır gezeceksin işte a bu ne o ne diye dalacaksın işin aslı.
ha birde modlar, örneğin bandolier modunu tavsiye ederim taşıma kapasitesi için, çanta modu neyin.

Sadece main quest kasarsan hem çabuk biter, hem de standart bi rpg gibi oynar geçersin. Elder scrolls serilerinin en büyük özelliği çok büyük bi sand box-açık dünya oyunu olması. İstersen ana göreve hiç bulaşmadan günlerce oynayabilirsin.

Sana tavsiyem ana görevi bırak. Dursun kaldığın yerde. Gez dolaş, yollarda gördüğün yardım isteyen adamlara yardım et. Dungeonlara dal. Darkbrotherhood görevleri keyifli olur evet, onları yap. ot çöp topla. sat, iksirler yap. bulduğun kitapları oku.

genelde %100 pamuk evet

0.
%100 pamuk.

pammık

Sıfır! Allah etmiye! Aazından yel assın!

işletim sistemi çok daha stabil, malzeme kalitesi mükemmel

ama vs konusuna gelirsek windowsun yapıp macin yapamadığı, aynı şekilde macin yapıp windowsun yapamadığı şeyler var

windows vs mac yazarsan cevaplarını bulabilirsin

ekstra birşey yapmıyor, daha stabil ve hızlı. ve şık.

arkasında ışıklı elma var.

eğer bilgisayara verdiğiniz paranın karşılığını tam olarak almak istiyorsanız ve virüs vb gibi saçma sapan şeylerle uğraşmak istemiyorsanız mac iyidir. ha ben bundan dolayı mı kulanıyorum, hayır. eğer grafik tasarım, fotoğrafçılık, video kurgu vb işlerle ilgili profesyonel olarak çalışıyorsanız işte mac'ın kıymetini asıl o zaman anlarsınız. sayfalarca yazabilirim ama şimdilik sadece bununla yetin.

apple'ın mac os ve iOS'larda en çok önem verdiği şey güvenliktir. yani mac'inize ya da telefonunuza virüs girmesi gibi bir durum yok gibi bir şey.

herkes virüs olayına değinmiş ama artık virüslerden korkmaya gerek yok bence. çünkü artık herkes bilinçli, mesela ben 2 senedir anti virüs falan kullanmıyorum. interneti doğru şekilde kullanırsanız virüs mirüs uğramaz size. ama cahil cesareti her programı her siteden indirmeye çalışırsanız virüs de olur tümör de olur.

konu başlığına gelince, mac kullanmak için arkadaşlarında dediği gibi grafikerci falan olmanız lazım farkı anlayabilmeniz için. onun dışında bi feyse sözlüğe girmek için mac almak çok saçma bana göre.

sivil admin'e katılıyorum bu arada, 3 yıllık toplama bilgisayarımda windows 7 kullanıyorum, hiç virüs programı kurmadım ve format atmadım. kaldı ki her ay 100 gb üzerinde film, oyun ve müzik indiriyorum. neye tıklayacağını bildikten sonra sıkıntı olmuyor güvenlik.

1 yıl oldu alalı. bir kere bile yavaşlamadı, kasılmadı, saçma sapan hatalar vermedi... her şeyiyle değer. verdiğim her kuruşu sonuna dek hak ediyor.

sekli var. gerisi fasa fiso. millet virus virus demis. apple'in onem verdigi tek sey sekildir. mac'lerin de guvenlik aciklari ve virusleri var. kim yok derse sallamis olur. olay su ki virus yazan yada sistemi kirmaya calisan kisiler hep windows'a odaklanir. neden? cunku piyasadaki bilgisayarlarin %80'i windows calistirir. %80'den bilgi calmak varken kim %10'luk bir kesim icin acik bulmaya calisir ki.

soylendigi gibi grafik tasarim ve render islerinde mac'ler iyidir. onun disinda elma disinda bir artisi yoktur. ince, hafif olsun diye mac alinmaz. windows calistiran ve ince, hafif, sekli guzel ve performansli bilgisayarlar da var. ornek vaio pro. macbook air agirliginda macbook pro performansinda cihaz. fiyat olarak da nerdeyse yarisi kadar. su anda hem mac hem pc kullaniyorum. pc kullanirken mac'teki su ozellik de olsa dedigim tek sey uygulamalarin yuklenme mantigi sanirim. app store olayi da guzel.

her şeyi geçtim, 2500 lira para verip aldığın laptopın 2 seneye götü başı oynuyor, 3-4 seneye en az 5 kere servise gitmiş oluyor. asus, lenovo, sony, samsung, toshiba, acer hepsi aynı. şu aletleri kullanıp da "abi 6 senedir kullanıyorum 1 kere bile sorun yaşamadım" diyeni bulamazsın. diyene de inanma en fazla soliter oynuyordur o alette. ama mesela git al bi macbook air, 10 sene kullan.

sürdürülebilir işletim sistemi ve güvenlik. bilgisayara kuracağım programların güvenliği hakkında senin yerine düşünmüş olan bir ekip var. tabii, virüsün, programın ne olduğunu bilmeyen, bilgisayarını koruyamayan birisinin macbook kullanmasına gerek yok. çok parası varsa şekil olsun diye alabilir.

bilgisayarın işlletim sistemi ile alakalı tıkanmalar, kitlenmeler vs. gibi her şey kullanıcının sorunu değil, bunu çözen, geliştiren bir yapı var. sen sadece yapman gereken işe odaklanıyorsun. yukarıda denildiği gibi "grafik tasarım, fotoğrafçılık, video kurgu vb." durumlar için veya iş adamı isen tercih sebebidir.

hızı, kompakt tasarımı ve de kendine has bir çizgisi var görünüm olarak.

sadece açılış ve kapanış hızı bile yeter bence.

müzik grafik sanat için uğraşırım dersen mac. açık ara fark mac.. kötü bi mac bile işini fazlasıyla görür hele...

oyun eğlence diosan diğeri...

hem mac hem windows kullanan biri olarak açıkçası son dönem premium ultrabook-laptoplar ile uçurum gibi bir fark kalmadı. windows 8 de bir yıl kasılmadan gidiyor artık. ama malzeme kalitesi olarak macbook önde tabi.

kurbağa kafası derdik biz küçükken.

edit: doğru ya biz de tuzluk derdik kurbağa kafası nerden çıktı.

biz tuzluk derdik.

tuzluk

tuzluk diye bilirim ben. www.google.com.tr

ama aslinda dikkatli bakinca yumurta kartonunu daha cok andiriyor :)

maliye denk getirirse, dikkatini çekerse evet.

binebilirler bayağı sağlamda cezası var. ya şans eseri denk gelirsin ya da satış yaptıklarından birisi şikayet ederse doğrudan babalara gelebilirsin. şikayet doğru çıkarsa, şikayet eden de cezadan pay alıyor, bu da şikayetleri arttırmaya başladı.

örneğin bu satıcıların çok büyük miktarda satış yapanları var, onların yasal bir dayanağı mı var yoksa onlar da tamamen şansına mı yürütüyorlar ?

buyuk miktarda satıs yapanların cogunun zaten dukkanı var ek olarak internet satışı yapıyor, ya da fatura kesebilcek şekilde gerekli düzenlemeleri yapıyolar, eskiden oyle bi zorunluluk yoktu internet satışları icin ama düzenlemeden sonra denetliyolar.

Mayonez ve hardalı karıştırıp zeytinyağı ile birleştirip biraz da kekik ekleyerek salata sosu olarak.

Veya kremaya ekleyerek tavuk için sos yapıyorum. Pişirerek tabi, direkt kremayı açıp hardal dökmüyorum. :D

Yada un, süt, tereyağı, hardalı beraber pişirip somonun yanında sürülebilir yağ kıvamında sos hazırlıyorum. Öyle işte.

ahanda tam bununla ilgili ben başlık açıcaktım fikir edinmek için, bayılıyorum bu merede çünkü.

sandiviçlerde, hatta bugün tosta da koydum, makarna sosu yapıyorum o kadar. diğer fikirler için takipteyim. bir de pınarın kavanozdaki hardalıyla şişedeki hardalı çok farklı, kavanozdaki bir müthiş.

tavuk veya etin marine karışımına ekliyorum. veya salçayla pişiriyorsam pişerken bir çay kaşığı ekliyorum.
kızarmış somonun üstüne ince bir tabaka halinde sürünce de güzel oluyor.

hardal seven adam alsın direk tohumunu istediği herşey ile kullanır.

hele hardalı seven birisi için evde yapılmış hardal gibisi yoktur.

et, tavuk, mantar, salata ve her nevi sandviçte.
et ve tavukta marine ederken karıştırıyorum.

arada bazen kaşıkladığım oluyor ama ben hardalı fazla seviyorum sanırım...

turlu yaparken sebzeler pismeye yakin biraz sulandirip ekliyorum. guzel tat veriyor.

onun disinda et, tavuk, patates yerken basroldedir cogu zaman.

salata, köfte, hamburger.

Açıkçası benim de ellerim sular seller gibidir. apple'larda daha hiç sorun yaşamadım. Ama eskiden lg crystal vardı onu zerre kullanamazdım. Benim önerim kaliteli ürünler kullanmanız. Eğer buna rağmen sorun yaşıyorsanız da verecek cevabım yok.

dokunmatik ekran için ekranın duyarlı olduğu kalemler olabilir belki. satılıyor diye biliyorum.

ısıdan algılıyor.telefonu elini dokunmadan sallayabilirsin soğuması için ya da üflersin.ordaki henüz soğumamış sıcak teri algılıyor dokunmatik o an.

kapasitif dokunmatik ekranlar adı üstünde kapasitansı algılar, insan derisinin kapasitansına göre ayarlanmıştır, yani dokununca dokunulan yer bir kapasitör(namı diğer kondansatör) gibi davranır ve dokunmatik onu algılar, eh ter de haliyle insan salgısı ve benzer kapasitansa sahip ancak deri ile aynı değil, iyi kalibre edilmemiş ise algılayıcı algılama sorunu yaratabilir.
dokunmatik ekran kalemi en mantıklı çözüm gibi görünüyor. dokunmatik eldivenler o kadar hassas değil, çok kullanışlı olmuyor.

görmedim ve duymadım.

milletin bunlara yamukları oluyor ama bunların kimseye yamukları olmuyor.

ben cidden bu adamlara asiri sempati besliyorum. cunku bir cok kisi burun kivirir ama adamlar cevreye duyarli bir is yapiyorlar. ha tamam cevre icin yapmiyorlar amac para ama, yaptiklari is bir amaca hizmet ediyor. o yuzden evde topladigim ambalaj atiklarini haftada bir bizim sokaktan gecen cocuklara veriyorum.

bir yamuklarini gormedim. deli oglanin dedigi gibi kafasini kaldirip yan bile bakmiyorlar. adamlar islerine konsantreler

çok üzülüyorum onlara, çok zor hayatları

onlara hayranim. bi yamukluk yapanini gormedim. hayranligimin sebebi, dilenciler gibi gotu serip para dilenmiyor, geri donusumle dunyaya fayda sagliyor,, ustelik karakter olarak da minibuscu, taksici gibilerinden daha duzgun insanlar.

hiç bi yamuklarını görmüşlüğüm yok, nerde görsem selamımı verir geçerim, kendini insan zanneden çoğu insandan daha insan hepsi amk.

eksisozluk.com

görmedim açıkçası, hayatları zor. üstte yok başta yok...

(bkz: çöpte dostoyevski buldum)

yamuk yapacak olsalar kağıt toplamazlardı bence.

çöpleri karıstırıyolar daha ne yamugu olacak

ne duydum ne gördüm, zaten yamuk adam olmadıkları için, "dilencilik, hırtlık, serserilik yapacağıma emeğimle paramı kazanırım daha iyi diyen insanlar olduklarından" bu işi yapıyorlar, çıkardıkları bir fanzin tarzı dergileri bile vardı hatta, saygı duyarım her zaman kendilerine.

ben de görmedim duymadım, yan gözle bile bakmıyorlar.

ufakken beni koşturmuşlardı. bir kere sadece.

Belediyenin alması gereken kutudan alıp kendi çalıştıkları firmaya götürüyorlar. Şimdi diyeceksiniz ki sonuçta o atıklar dönüşüyor, ne fark eder? Belediye o iş için bir sürü atık kutusu yapıp mahallelere koyuyor ve onların her hafta düzenli olarak toplanması için eleman alıyor, toplama ağı kuruyor. (Eleman, kamyonet, zamanlama) Haliyle belediyenin bu işten kar etmese bile biraz para kazanması lazım. Ama bu hizmetin belediye tarafından sunulmadığı şehirlerde sıkıntı yok, oralarda da bu dediğiniz kişilerin olması iyi oluyor.

Bir tek bana mı denk geldi yahu bu "yamuk"? 3 4 sene önce bisikletliyken birisi düşürmeye çalışmıştı beni. O gün bugündür de bi çekinirim. Ancak yolda gördüğüm kadarıyla bağzı insanlar yanlarından dahi geçmiyor. Oyle bi saçmalık yapmam ama dediğim gibi o olaydan sonra hep önyargılı oldum.

kaldırımı kullanmayıp yoldan gidiyorlar ya, kenara kaymıyolar bi gün arabayla giderken vurucam diye korkuyorum.
bu yamuk sayılabilir. gibi.

(bkz: logitech z5500)

nerden bulucaz abi onu? sıfır olarak? 906 satıyolar şimdi onun yerine o da çok para.

temiz ikinci el kovalamak lazım, yerine çıkandan köfte olmaz bence maaleysef.

yuh 1400 demişler o paraya dts dekoderlı filan yamaha amfi ve speaker alınır valla

not: ikinci el tabiki

800tl ye düşüyor haftasonu indiriminde. gtx 680 ekran kartı aldım acımadım paraya ama buna verdiğim paraya acırım.yok mu z5500 muadili bişey.

z5500 baktım 2. el fiyatına 800 1050 çeken bile var. ne balonmuş arkadaş, hifi sistem kurulur o paraya.

aynen yahu valla ben ezberden uygun fiyatlı alternatif buydu diye söyledim da işte arz talep dengesi fiyatı bozmuş logitech ürün fiyatlarını abartmış ayıp olmuş, o paraya hi fi sistem kurulur.
ekran kartı hayırlı olsun. ya ekran kartında hdmi varsa www.alibaba.com şöyle bir çevirici ile senin sıkıntıyı çözersin aslında sesi istediğin yere görüntüyü istediğin yere dağıtmakta iş görebilir. ya da optik çoklayıcı spdif switch diye geçer ile duruma göre kaynak seçini filan kotarabilirsin aslında.
kafandaki sistem şeması nasıl bişi ucuz yollu, ev sineması optik seçici/çoklayıcı filanla gene bütçeyi yarmadan olabilir o iş aslında.

www.vatanbilgisayar.com
65 tl ye buldum bu icatı optik to rca çevirici. ses sisteminin stereo girişinden 2+1 ses alabilirsem (önce mp3 çalar bağlayıp denicem) alıcam bu aleti. genelde usb'den yify ripleri izlediğim için, onlar da stereo olduğu için işimi görür.

icatı aldım ve bağladım. bütün hoparlörlerden ses geliyor. ses gayet kaliteli. filmler keyifli oldu sonunda.

Çuvala koyup uzak bir yere bırak, geri gelemesin. Öldürmekten daha insaflı bir çözüm olur. Belediye uğraşmaz öyle işlerle.

yok bunun çaresi. pencerenizi kapalı tutacaksınız, ya da tel takacaksınız.

valla giriş katında oturup camı, kapıyı açarsanız kediler içeri mutlaka girer. bir önceki kiracı ile alakası yok.

tek çözüm sineklik.

bende yaşadım bu salak durumu. ciddiyim sineklik taktır. hem maliyet yüksek te olmaz.

abi pencerene sineklik taktırsan? metal teller var. kediler için.

www.sineklik-sineklik.com

giremezler içeri.

bağır bence kediye

vasistas dendiğinde hep aynı sahne geliyor gözümün önüne:

eksisozluk.com
eksisozluk.com

şahsi önerim ise şu, kediyi elektrik süpürgesiyle kovala. çok korkuyorlar. sokak boşken yap bunu ki hayvan can havliyle kaçtığında araba vs altında kalmasın insanları korkutmasın.

selam selam. belediye birşey yapmaz, yapsa bile yapacağı şey hayvanı zehirlemek olur. belediyeyi düşünme.
sineklik en mantıklısı. biz de aynısnı tersi için yapıyoz. kediler dışarı çıkmasın diye camlara sineklik. :/

mea maxima culpa+bimilyon ayrıca.
o kedi o eve girer açıklık bulursa.

kedit: uzak bir yere atarsan kendi alanının ışında yaşayamayabilir bu arada. hayvanları kendi bölgelerinden uzaklaştırmamak lazım. o apartmanın bahçesi, etrafı onun evi, evinden atmak gibi düşün. hele bir de kendinden güçlü ayvanlara denk gelirse, parçalarlar.

elektrik süpürgesinde bir hususu, ekleme ihtiyacı duyuyorum, hayvan içerdeyken pencereyi kapatıp çıkışına izin vermeyerek süpürge borusuyla taciz et. zaten duvara tırmanacak. etrafta kırılan dökülen olmasın diye önceden biblo vazo vs kanara koy. hayvanı en az 20 tur döndür. içinden nasıl bi cendere burası diyecek ve bir daha evine girmeye cesaret edemeyecek. pencereyi aç. sktirsin gitsin.

süpürge sadece korkutacaktır. korku hayatta kalmamıza yarayan önemli bir duygudur. ben pragmatik bakarım. kediden parça koparıp eline vermiyoruz, topuklarına sıkmıyoruz. vakumdan ve süpürge sesinden korkuyorlar. nedensiz bir korku. fobi. bunu eve girmemeleri için kullanıyoruz. sirke salataya, limon kolonyası tıraştan sonra cilde sürülür. sineklik iyi fikir ama hayvanın tırnak törpüleyeceği tutarsa sinekliği bile yırtar.

ayrıca vasistas pencere hakkındaki entrylere link verdim yukarıda. bakarsanız göreceksiniz, kedinin o eve o pencereden girip çıkması kendisi için de tehlikeli. sağlam zıplayamasa giyotin gibi (benzetme kötü oldu idare edin) kaptırır boynunu. accık kafayı çalıştırın. şimdi sergeant hartman şu haliyle gelsin gözünüzün önüne:
quixotando.files.wordpress.com
ve şu soruya cevap verin:
do you maggots understand?

sineklik taktır. hayvana işkence etmeye gerek yok yazık günah.

çuvala koyup uzak bir yere bırak diyeni çuvala koyup uzak bir yere bırakmak isterim.

süpürge ile evin içerisinde elektrikli süpürgeyle korkutup 20 tur attırmayı tavsiye edenin de peşinden silah sıkarak 20 tur açık alanda koşturmak istemiyor değilim. etinden et koparıyor değiliz sonuçta, 20 tur koşturur ardından bırakırız defolup gider.

ne biçim insanlarsınız yahu?

neyse, soruna gelince; belediyeyi çağırma, gelmeyeceği gibi olur da gelip yakalarsa ve barınağa götürürse de (ki kedi barınağı türkiye'de bildiğim kadarı ile istisna haricinde yok) barınakta sürünür hayvan, yakın zamanda da ölebilir barınakta. ne yapabilirsin; kedileri uzak tutmak için olan spreyler var, al onlardan sık girebileceği yerlere. sirke işe yarar mı bilmiyorum ama o da çözüm olur işe yarıyorsa denildiği gibi. korkutadabilirsin en olmadı ama üstte dediklerim hem daha insani çözümler olur, hem de korkutma ile ne kadar sürede uzak tutarsın bilemiyorum. korkutacaksan da işkence eder gibi 20 tur odanın içerisinde döndürme hayvanı elbette.

kediyi karşına al konuş. iki medeni memeli gibi yollarınızı ayırın. bak ne kadar duyarlısınız.

bakın ahlaki kaygısı olan değerli insanlar, aynısı bana yapılsa çok korkar çok üzülürüm, tamam, bunu görüyorum ve tekrar ediyorum. pratik bir çözüm önerdim. hayvanı sadece korkutacak. o bölgenin onun olmadığını düşünecek. bu bağlamda, arada sokağa çıkıp kedi kavgalarını izleyin diyorum. sokağın en yaşlı erkeğinin yüzündeki tırmık izlerine bakın. hepsi kendi statüsü için verdiği mücadeleden ve statüsü tuttuğu alanla doğru orantılı, tokatladığı genç erkeklerle de. anlaştık mı? zaten kaygı ve güvensizlik üzerine kurulu bir hayatları var, tek dertleşme biçimleri kaba kuvvet. pek hassas da değiller. iki kedi önüne birini doyuracak kadar yemek bırakıp güçlü olanın diğerine bir lokma vermeden hırıldaya tırmalaya yemeği tek başına tükettiğini görün. ne bileyim. bana kalsa ben sağa sola işeme taraftarıyım, bölge işaretlemek en zararsız çözüm ama kültürümüzde bu yok. yadırganabilir. hayvana fiziksel temasta bulunmadan yapılabilecek en iyi baskı bu. büyük feribot terminallerinde martılar insanların üzerine sıçmasın diye, havalimanlarında kargalar uçak motorlarına kaçmasın diye avcı kuşların seslerini ya da sürü kuşlarının tehlike çığlığını hoparlörden verirler. mantığı aynı. can havliyle kaçan martılar oyun oynamıyor, gerçekten avcı geliyor diye korku içinde kaçıyorlar. sadece bilin istedim.

evcil hayvanlar sebep-sonuç ilişkisini pek iyi kuramazlar. hele kediler bu konuda çok başarısız.

süpürgeyle 20 tur attırınca ödü bokuna karışacak kedi ertesi gün burada bana süpürge tutan manyak bi herif var buraya girmiyim diye düşünemez. ha ne olur: başka bi yerde süpürge sesi duyduğu anda oturduğu yerde içeri doğru sıçar korkudan. yani travmatik bir iz bırakmış olursun.

eğer sebep sonuç ilişkisi kurabiliyor olsalardı kediler inatla tezgahın üzerine çıkmazlardı. hayvanlar sadece anlık içgüdüsel tepki verebiliyorlar. neredeyse bütün davranışları etki-tepki üzerine.

-tezgaha çıkasım var. çıktım. sahibim bağırdı. bağırılmak korkutucu bir şey. daha önce bağırıldığımda fiske yemiştim. tezgahtan uzaklaşmalıyım.

bu kadar. 5 dakika sonra tekrar tezgaha çıkabilir. ya bağırılırsam? diye düşünemez. bağırılmazsa orada mutlu mesut takılır.

özetle, süpürge işkencesi pek mantıklı değil. en azından devamlı bir çözüm değil. illa süpürge içeren devamlı bir çözüm istiyorsan süpürgenin ağzıyla kafasına vura vura öldürmeyi deneyebilirsin. sonra da kafasını kesip pencerenin önüne asarsın. böylece bölgeni de işaretlemiş olursun arkadaşın dediği gibi.

tövbe yarabbim. ne insanlar var. tak sinekliği gitsin. kafa yormaya bile değmez.

elimizde başka yollar varken niye kediye işkence ediyoruz yahu? ben de elime yarı-otomatik tüfek alıp futbol sahasında 20 tur koşturayım seni dışarı çıkmana izin vermeden 20 tur boyunca, bu da pratik çözümüm olsun önerdiğin pratik çözümün çözüm olmadığını göstermek adına. ki elektrikli süpürge ile korkutmak işe yarar mı uzun vadeli olarak gitmesi için kedinin, ondan da emin değilim açıkcası.

gene kedigillerin sosyal yaşantısını göstermek ilginçmiş gerçekten. biz de alanımız olduğunu göstermek için kedi ile dişe diş kavga edip, galip gelelim; ardından da bölgemizi belirlemek için işeyelim, tekrar gelip giremesin rakibimiz. kedilik mi ilan ediyoruz kedi karşısında ne yapıyoruz? hazır yapmışken etrafa da dışkı bırakalım, avlarımız nereden yaklaştığımızı bilemesin. troll müsünüz değil misiniz gerçekten arada kalmıyor değilim.

(bkz: fraps)

taşınırdım. bir arkadaşım 4 yıl kadar samsun'da yaşadı ve gayet memnundu.

başka yer olsa düşünmeden giderim de bi kadın olarak eşinin ailesinin yanı ne derece rahat olabilirsiniz bilmiyorum. Akrabalardan nefret ederim de.

Taşınırdım. İstanbul'da yaşamak hem ekonomik hem sosyal açıdan her geçen gün zorlaşmaya başladı.

türkiyenin acı gerçeği herkes para getiren işi yapıyor gözlemlediğim kadarı ile ha sevdiği işi yapan var mı vardır illaki şimdi istanbulda kurulu bir düzeniniz var istanbuldaki bol kaynakları orada bulabilirmisiniz ? diğer yönden eşinizin ailesel bir problemi yoksa ailesine yakın olmak ve orada yaşamak isteyebilir. bu arada sizin aileniz ne der bu işe ?

hayat dedigin 3 gunluk zaman. istanbulda her gun trafik cekip tekduze ir hayat yasamaktansa daha kucuk bir sehirde daha mutlumyasamayi tercih ederim

ikiiz de isiizi samsuna tasiyabiliorsaniz ne guzel iste. istanbula arada gezmeye gelirsiniz, bir bokmyok istanbul da

işle ilgili bir problem oldu diyelim ki samsun'da. iş imkanları istanbul kadar geniş değildir diye tahmin ediyorum.

ileride çocuk sahibi olduğunuzda çocuk istanbul'da daha geniş bir perspektifle yetişecek, daha iyi eğitim alma şansına sahip olacak vs. diyelim ki samsun'a yerleştiniz. çocuğunuz üniversite tercihlerini istanbul öncelikli yapacak büyük ihtimalle eğer yurtdışı şansı yoksa tabii ki.

hal böyleyken, istanbul'un sağladığı sosyal imkanlar samsun'a göre çok çok önde.

önceliğiniz maddiyattan ibaretse samsun elbette ki daha rasyonel. ama istabul'da da yeterli miktarda kazandığınızı belirtiyorsunuz bu durumda samsun'a gitmenin pek bir anlamı yok.

eğer imkan varsa, samsun'daki devlet kadrosundan istanbul'a atanma fırsatı varsa, en azından gerekli süre dolana kadar samsun'da yaşanılabilir. bu durumda da siz tekrar istanbul'a döndüğünüzde aynı şartlara sahip işi bulabilecek misiniz riski var.

ben olsam istanbul'da kalırdım.

taşınırdım.

ben taşınırdım.

zaten eğer ki kafanızda soru işaretleri vardıysa neden o şehri yazdınız? eğer ki yazdıysanız atamalar yapılana kadar fikre de alışmış olmanız gerekmez miydi?

kaçkaçkaçkaçkaaaç

ben samsunluyum, size bir samsunlu olarak samimi cevaplar vereyim.

yaşınızın kaç olduğu önemli değil. samsun dediğiniz yer, biraz esenler, biraz nişantaşıdır. daha doğrusu, nişantaşında yaşayan esenler gibidir. ancak bu örnekten tek farkı, nişantaşı gibi eğlenceli bir yer olmaması. çok fazla gezilecek, akşam dışarı çıkıp takılacak, ya gidelim iki bira atalım denecek yeri yok. ultra muhafazakar bir yer, ama çok da fazla karışmazlar birbirlerine.

eğer derseniz ki bizim ne işimiz olur sık sık gece dışarı çıkmalarla, bar, club neyin de aramayız, işte o zaman samsun kötü değil. ama bi taksim'e çıkayım diyorsanız istanbul'da, samsun'da onu bulamazsınız.

Istanbuldan her yere tasinirim. Hem samsun guzel bi yer, samsunlular guzel insanlar

taşınırdım.

doğma büyüme samsunluyum. 10 yıldır istanbulda yaşıyorum. özels ektör çalışanıyım.

ben dahil bütün samsunlu olup istanbulda yaşayan arkadaşlarım, hepimiz bir gün mutlaka samsuna döneceğiz.

Esenler diyenlere inanmayın, gece hayatı, clubı fln istediğini taktirde 10 numaradır.

Samsun son 10 yılda çok değişti. Keşke dönmem için sizin gibi bir sebebim olsa. Hiç düşünmem.

Kesinlikle taşınırdım.

İstanbul'un imkanları geniş ama bu imkanları kullanmak isteyen insan sayısı çok daha geniş. Heryerde beklersiniz. Araban varsa trafikte gitmek için beklersin, yoksa toplu taşıma beklersin, bankaya gider kuyrukta beklersin vs. hep istanbul için kurban ettiğin bir vakit vardır. Bu arada soluduğun egzos dumanı,binlerce ağacın kesilip milyonlarca insanın gelmesiyle azalan oksijen vs derken istanbul çekilmez hale geliyor.
keşke fırsatım olsa bursaya dönsem :)

sigara, çakmak, selpak, ıslak mendil, kitap, parfüm, yedek şarj aleti, güneş gözlüğü, cüzdan. üşenmedim saydım

laptop + elektrik kablosu, bir adet kablosuz mouse
not defteri, uçlu kalem, uçlu kalem ucu, silgi, pilot kalemler
farklı renklerde 4-5 tane board marker

cüzdan, anahtar, çakmak, telefon, kulaklık filan montumun muhtelif ceplerinde olur.

cüzdanla telefon.
gerisi hallolur.

cüzdan, telefon, ıslak mendil, makyaj malzemelerinin bulunduğu diğer minik cüzdan, diş fırçası, diş macunu, parfüm.
edit: bboşalttım bunlar varmış:

img31.imageshack.us

Olm böyle de hiç eğlenceli olmadı lan. İnsan bi keps falan paylaşır. O son (benim kaçırdığım) duyuru kepsleşmesinden sonra keps paylaşmamaya yemin mi ettiniz aranızda.Bari sağdan soldan bulup benim diye paylaşsaydınız.

yedek şarj, yedek telefon pili, çok maksatlı çakı, cüzdan, telefon, kalem, defter, selpak, anahtar.

olm yapmayın böyle şeyler lan. flickrdekiler çok ilham verdi, gittim çanta bakıyorum asostan.

hangisi iyi sizce?
1- www.asos.com

2- www.asos.com

3- www.asos.com

4- www.asos.com

5- www.asos.com

2 favorim gibi, yorumları bekliyorum. takipteyim.

3 adet kalem(dolma kalem, tükenmez kalem ve uçlu kalem), ajanda, kitap(en az bir adet), anahtar, dergi(cnbc-e, ot, men's health, postkolik gibi dergilerden en az biri), netbook ve adaptörü, kafaüstü kulaklığım ve kılıfı (benim alet biraz büyük -o anlamda değil olm-)), mendil, parfüm, bazen de üst baş.

edit. tek terk, 2 +1.

Olmazsa olmazlar: telefon, cüzdan, sigara, çakmak ( bu olmasa da oluyor), kulaklık, güneş gözlüğü, telefon şarj aleti.

Çantamda genelde olanlar: yukarıdakilere ek kitap, kalem, parfüm, tablet, t-shirt, el kremi, poşet çay/kahve, ufak defter,

sağ cep tel, sol cep şirket tel. arka cep cüzdan. mont sağ cep mp3 player, sol cep anahtar. mot iç cep bozuk para.

bugun cantamda sunlar varmis:


genelde ek olarak mendil, sarj aleti, kucuk ayna oluyor.
neden yanima hesap makinasi aldigimi bilmiyorum.

edit: kimse keps koymamis ben de kaldiriyorum.
icinde olanlar: kitap, defter, kalem, cuzdan, anahtar, ruj, gozluk, pasaport, allik, toka, hesap makinasi ve metro karti

cüzdan, anahtar, telefon gibi standart donanım haricinde daimi olarak,
selpak, minik diş fırçası ve macun, ayna, minik tarak, şarj aleti, kulaklık, ayna, küçük tarak, minik boy diş fırçası ve macun, aşırı kuru havadan dolayı el kremi ve dudak nemlendirici. bir de kitap veya tablet.

ayakkabi (sporda kullandiim icin tasimak zorunda kaliyorum her gun)
yedek camasir
yedek tshirt
corap
dergi
anahtar
bozuk para
kalem
kagit mendil
karda bot kaymasin diye altina taktigim musta benzeri bi aparat
deodorant
parfum
dis fircasi
dis macunu
krem
cuzdan
iphone sarj kablosu
iphone yedek sarji
ipod
listerine
wax
bere
atki
gunes gozlugu

normal bir öğretim günü:

-dolmakalem yedek kartuş. mürekkep çözücü kalem. geodreieck
-selpak
-cüzdan
-yağmurluk (çanta için olan)
-kindle ve kılıfı, kulaklık, gerekiyorsa telefon haricinde ipod.
-kimi zaman el feneri (akşam bisikletle ne olur ne olmaz.)
-anahtarlık
-defter kitap
-kesik parmak eldiven
opsiyoneller
-3 metrelik 1,5 ton kapasiteli ip. ince
-2 karabina, çakmak, maket bıçağı
-kesik parmak eldiven

kalem silgi açacak hariç seninkinin aynısı...

çanta kullanmıyorum.
telefon cebimde, cüzdan elimde.
burada yazılanları görünce özendim valla.

macbook air, şarj aleti, 2 telefon, onların şarj aletleri, telefona uygun lens (foto makinası diyelim), onun şarj aleti, 2 adet usb flash disk, voltaj çevirici fiş, kulaklık, göz damlası, yüz için 2 krem, 2-3 kalem, not defteri. normal bir iş günü böyle. eğer şehir dışına falan gideceksem çok daha dolu oluyor içerisi. karı gibi çanta taşıyorum yani tabiri caizse. kremler falan bile var. mecburiyet.

www.facebook.com
bunlarda belki ilgini çeker

@divit

gazoz açaçaaanı kuzenimden hacıladım. kimselere vermem! çok pratik

@jedilance

eyvallah hocam. çaktım hemen laykı. güzelmiş.

www.dropbox.com

Telefon, kitaplar, tabanca, işle ilgili evraklar, mendil, su, dergi, pipo, tütün, çakmak, kartlar, defter.

Cüzdan
Anahtarlar
Ruhsat
Kalem
Not Defteri
Güneş Gözlüğü
Eldiven
Boyunluk - Atkımsı
Kulaklık
Şarj Aleti
Diş fırçası
Deodorant
Troid ilacım
Pudra-Ruj ikilisi
Dudak koruyucu zımbırtı

var kanka. nubuk süet giyersen öyle olur tabi. dediğin şey sğet olamayn bazı türlerde de var.

bende bi bot var suyun için de bile bekletsem, çıkınca üzerinden su yağ gibi akıp gidiyor. o tarz bir şey istiyorsun sen de. onların bir adı vardı ama unuttum water bilmem neydi.

yağmur botu var ya...şu plastik olanlar, yağmur botu diye ara.

kolayı var, köklüyorsun nanoyu!

www.youtube.com

nubuk veya süet yerine gerçek deri veya su tutmayan goretex botlardan giyerseniz bir şey olmaz, dışı nem tutmaz. Hiç görmeyim derseniz;
www.ortopedikayakkabi.com.tr
bunun gibi bir ürün kullanmanız lazım.

gerçek deri giyiyorum, nubuk bana gitmez zaten.

gore-tex ya da benzeri membranlı botlar.

gerçek deri giyiyorsan ve derisi ıslanıyorsa ayakkabının bakımı eksiktir net. boyasını eksik etme arada badem yağını ver, hiç bir şey olmaz. ha uğraşamam dersen cevap goretex

hitec, columbia, salamon... vs vs uzar gider. bu tarz outdoor ürünlerinde denilen şekillerde botlar var.

onun haricinde "düzeltme:goretex" (önceden waterproof yazmışım jpsartreye teşekkürler) özellikte olanlarda su tutmaz. sıçrama su geçirmez. bu özelliği koruması için ayakkabının belli aralıklarla waterproof spreyle korunması ateşten vs uzak tutulması ayağa tam oturan bir ayakkabı alınarak dikişlerin esnememesi vs gerekir.

en son olarak da eski ayakkabınız eksi derecelerde kaldığınız bir kamp ve 0 paranız varsa alınmış bir vazelin güzelce (deriye kumaşa vsvs)ayakkabıza emdirilerek waterproof özellik elde edilir. (ayakkabı terletir hava almaz sonra ama olsun. o havada ıslak ayak kötü sonlanır)

timberland deri modellerinde sorun yaşamıyorum derinin dışında öyle bir nem tutma falan olayı yok. su geliyor ve üstünden akıp gidiyo. bir bakım yapın isterseniz deriye.

Eger cok yagmurda kaliyosan waterproof degil goretexli botlari tercih et. İkisi ayni sey degil. Goretex yuzeyde su da tutmaz, suyu kesinlikle iceri de gecirmez.

kesinlikle goretex

Harley davidson?

Goretex özellikli herhangi bir bot alın.

çok sırıtır.

çocuklar için tasarlanmış sanki.

hehe çok sevimliymiş. bence insanlar takacaksa böyle saatler taksın. kendine ait bi ipucu veren, karakterinle uyum sağlayan, farklılık katan. ne o öyle standart herkeste aynı saatler var. ben seni destekliyorum.

Düşüncesi bile kötü, bi 10 yıl önce falan olabilirmiş ama.

blog.perpetuelle.com
şunları bul al diycem de çok tuzlular
ebayi eşele güzel uygun bişiler çıkar
bu saat çok küçük, erkeksen çok sırıtır.

www.amazon.com

www.amazon.com

çok tatlıymış. ben takardım şahsen. erkek olsam da takardım spor giyerken filan.

geri kalan kiyafetinle, karakterinle alakali. hayatinda herkes senin star wars fani oldugunu biliyorsa, renkli bir kisiligin varsa, kiyafetlerin sporsa neden olmasin?

Tamamen senin ruh haline bağlı bir şey de senin koluna olacak mı ? Bunu düşünmen gerekir bence :)

bence takmalısın.

bu saatle iş görüşmesine gelsen "yarın gel başla" derim, o derece.

amerikalıların çoğu öyle yiyor

(bkz: kulüp sandviç)

Yaptığı kesinlikle kulüp sandviç'e benzemiyor @kyha, zira Walt'un yaptığı sandviç'in içinde fındık ezmesi ve reçel görünümlü iki malzeme var sadece. Bununla birlikte ekmek kızarmış değil, kesmek için bastırdığı noktalar eziliyor.

@dqepb, yani halkın geneline yayılmış bir alışkanlık mı demek istiyorsun?

Benim asıl öğrenmek istediğim Crazy 8'ten görüp de beğendikten sonra hep o tarzda yapması mı yoksa ne bileyim suçluluk duygusuyla veya buna başka bir anlam yükleyerek yapması mı?

teknik itibariyle hani kabuğu hep kesiyor onlar, halbüki en güzel yeri orası da bilmiyor işte cavur.

amerikalıların "no crust sandwich" dedikleri olay. kenarını yemeyi sevmiyolar. bişeye yormamak lazım, öyle yiyo çoğu...

Öldürdüğü kişiyi hatırlatması için yapıyor. Buna benzer bir kaç hareketi daha var. Söylersem spoiler olabilir.

Asıl aradığım cevap buydu, öldürdüğü kişiyi anmak için...

Teşekkürler @Vexq

bios ayarlarını sıfırlayın bir gene oluyorsa hd i çıkartıp geri takın arada portlarını üflyeip bir temizleyin toz moz girmiş olabilir. hala olmadı ise
www.hiren.info hiren boot cd ile açıp hdtune var onun içinde onunla bir error scan attırın bad sector filan var mı
varsa kurtarılması gereken dosya varsa oradaki mini xp ile filan dosyaları artık harci disk mi olur ne olur oraya atıp yeni bir hard disk alın.

Televizyonlarda 2 çeşit yayın var günümüzde 16:9 ve 4:3. Gelen yayınların neredeyse tamamı 16:9 normal bir tv eğer çok çok eski değilse 16:9 olarak gelen yayınlara alt ve üst siyah bant koyarak düzgün bir şekilde göstermeli eğer bunu beceremiyorsa yapabilecek fazla bişey yok.

Günümüzde bu kadar ucuzlamışken yeni bir tv almanızı tavsiye ederim. Dışarıdan bir müdahale ile bi sorunu çözmek imkansıza yakın; ki gerekli ayarı denemişsiniz.

tüplü tv'nin yaktığı elektrikten edeceğiniz tasarruf yeni bir tv'nin taksitlerini öder. yeni bir televizyon alın en temizi.

bu ayarları hem tvde hem receiverde ayrı ayrı denediniz mi?

tchibo'yu deneyebilirsin.

eksisozluk.com kronotrop

tchibo (2)

bebek'te cup of joy, kadıköy'de çekirdek. bunlar adam gibi taze kahve yapan ender yerlerdendir.

starbucks ta iciyordum mesela ben espresso.. fena degil guzel sayilir
sonra bir cok kisiden lavazza onerisi aldim. gittim lavazza da ictim tek kelimeyle igrencti. bilmiyorum belki baristalari kotudur

bir tchibo delisi olarak hic orada kahve icmemistim sadece alisveris yapiyordum, gecen orada denedim espresso cook iyiydi. yani tchibo +2 .
cesit starbuckstaki kadar olmayabilir ama

espresso bazlı kahveler dediğime bakmayın, sadece americano içiyorum :)

Marshall'ın kalitesini bilmiyorum ama yarı fiyatına şunlar var: www.urbanears.com

Siyah. Marshall kulaklik da mi uretiyordu yahu? Iyiymis, ilk kez goruyorum.

edit: urbanears iyi genel olarak, evet.

urbanears gibi bir hata yapma. marshall'ın yanında sıfır. d&r arada bir kampanya yapıyor yarı fiyatına düşen kulaklıklar var. philips'in o'neil serisindekiler gayet iyi. urbanears ile kıyaslama şansım oldu orada, urbanears hikaye. marshall ile kıyaslayacak olursak, marshall dinleyeceğin türe göre uymayabilir. rock, blues ağırlıklı dinleyeceksen çok iyi.

@huan8 alternatif rock vb. dinliyorum. uygun olacağa benziyor. çok teşekkür ederim.

adam akilli headphone alsana. o paraya misler gibi headphonelar var. ben marley kullaniyorum mesela 2 senedir. cok iyi!>> www.thehouseofmarley.ca

ha bi de beats var tabii ama biraz pahali >> ca.beatsbydre.com

o parayı gözden çıkarmışken sennheiser cx 275s al bence, urbanears ve marshall'ın üreticileri aynı, öeh kulaklıklar ikisi de.

bence 2d izle. göz yorulması verır bu da.

cok cok az var atraksiyon.coook az. gerek yok 3d izlemeye. ama 3d olmayani var mi sinemalarda bilmiyorum

1-2 sahnede çok beğendim. normalde 2d'ciyim.

imkan varsa imaxe yoksa 2d ye git bence, imax harici 3dler çok kolpa hissi veriyor bana, baş ağrısı çektiğine değmiyor insanın.

Eğer ist ya da ank'da oturuyorsan IMAX izle.

Diğerleri hikaye.

bazi sahnelerde 3D gercekten super gozukuyor, bazi sahnelerdeki o derinlik duygusu guzel olmus ama tum sahnelerde bu derinlik olmadigindan ve bazi sahnelerde 3Dyi tutturamadiklarindan dikkatin dagiliyor. 2D izle derim, ben de ilkini 2D ikincisini 3D hfr izledim, keske 2D izleyeydim diyorum.

antalya'da imax olmadığı için 2d izlemeye karar verdim. tavsiyeler için teşekkürler.

1 guzel, 2 guzel degil.

1 iyi

2 yi alma
1 olur.

1 güzelmiş.

1.

@muti kahverengi hiç bir kıyafetim yok, aramız hiç iyi değil varsa yoksa siyah ağırlıklı.

zarada da vardı güzel bir deri ceket 1.ye benzer.

ilki güzel. şükela.

1 güzel 2 sik gibi.

bir kişi de 2. yi beğenmemiş:) sade siyah dışı alternatif arayışı sonucu karşıma çıkanlardandı, kahverengi-gri-yeşil-kırmızı falan tercih etmediğimden yine kaldık tek tesellim siyaha.

ikisi de iğrenç. hayvanlara işkence edilerek elde edilen kürk, deri gibi kıyafetlerin hepsi mide bulandırıcı.

cesaret etme konusunda, şehir efsanesi mi bilmem ama genelde haplı falan oluyorlarmış diyorlar.

eğer bulabilirsen oku, cevapların burada: mehmet kartal - hayatım harbiden roman

öncelikle hırsızı girdiği evde öldürmeye kim cesaret eder? aksine sen evinde bir hırsız görsen korkudan sen kaçarsın ne öldürmesi. ha istisnalar var elbet. ben genel olanı söylüyorum. dolayısıyla korkmalarını gerektirecek pek bi durum yok. sana nasıl onların yaptığı şey çok garip geliyorsa, onlar için de bu iş çok normal. korkması gerekenin kendileri olmadığını biliyorlar.

eğer şebeke gibilerse çok organize çalışıyorlardır zaten. nereye ne zaman nasıl gireceklerni bilirler. hırsızlıktan başka gasp,darp vs gibi işleri de vardır. ara sıra tecavüz de ederler.

Parasızlık, yoksulluk, hatta belki de açlık psikolojisiyle.

evine giren hırsızın kolunu kırdığı için tazminat ödemek zorunda kalan tanıdığım var... kodumun yasalarının onları koruduğunu iyi bildiklerinden korkuları yok pek.

hayattan pek bi beklentileri oldugunu sanmiyorum. en fazla 3-5 ay yatar cikarim mantigi genel hakim olsa gerek. ayrica kolaydan para kazanmis olmanin keyfine de alisiyorlar. bu yuzden surekli hirsizlik yapiyorlar. adam 10 kere iceri girip cikiyor ama hirsizlik yapmaya devam ediyor.

mahone'nin dedigi gibi, kendileri acisindan pek korkulacak bir durum yok, munferit olarak cesaretli ev sahiplerine denk gelme olasiliklari da oldukca dusuk.

Valla bir tanıdığımın mahallesinde gündüz gözüyle mahalle esnaflarından birinin evine girmeye yeltenen hırsız olay sonucu 12 ay, esnaf amca ve karısı 13 ay hapis yemişlerdi. Adam hırsızın üstüne tabancayla şarjör boşalttı, karısı da peşinden pompalıyla ateş ediyordu. yaşlı olmaları hırsızı delik deşik edemeden sadece kıçından ve bacağından vurabilmeleriyle noktalandı.

adamlar alışık.

10-15 günü buluyor para iadesi yapmaları.

yuh, sürüyor mu o kadar yau

3 4 gün civarı oldu bende genelde.

1 defa yaptım o da 10 gün filan sürmüştü.

1 defa yaptım, ellerine ulaştığı gün ya da ertesi gün yaptılar.

morhipo'da çok yaptım. üç günü geçmedi hiç biri. markafoni'de bir kere yaptım bi hafta sürmüştü diye anımsıyorum

herhangi bir playerla(örn: foobar2000) kısa yol ayarlarından add to playback queue = orta click seçerek yapabilirsin.

elbette ki AIMP. www.aimp.ru

www.techpowerup.com gpuz

kazanılmış hak olması lazım o durumda.

(bkz: succubus)

wall u izle bence.

zeitgeist biraz komple teorisine dönüyor (bkz: tinfoil hat)sonlarına doğru.Bence izleme.

Casablanca klasik bir film kız arkadaşınla falan izle.Romantiktir ama izle yine.Eski bir film ne kadar zevk alırsın bilmem

Seven Samurai güzel izle.Klasiktir.izle

Aynı Şekilde to kill a mocking bird bir klasiktir.Irkcılıkla ilgili eski bir film.

Bunların arasından ben casablanca derim

hangi kız arkadaş?? teşekkürler yorumlar için the wall'a öncelik tanıdım sırada casablanca var o zaman...

biostan kapalı olabilir mi ona bakın bir. bir ihtimal biostan kapatılmış olabilir, bir de aygıt yöneticisinde(bilgisayarım sağ tık yönet) ? işareti halinde hiç cihaz var mı, yani farklı bir kontrolcü ise driverı yüklenmemişse filan diye ona bakın bir.

1 tane neyinize yetmiyo - Dockers

4

1 camel active
1 flo
2 si no name

bi timberland outdoor var. onu kayağa gidersem yada çok zorlu soğuk havalarda giyiyorum
birde tommy var onuda bu havalarda giyiyorum

ama sorunun amacını anlamadım

1 camel active

Camel Active
YDS

1 scooter

1 lotto

hah amaçsız anket. 5.

1 dene lambırcek botumu 2001 senesinden beri giymekteyim.

1 the north face - çalışırken giyiyorum sette
2 tane daha markasız botum var full time dışarda çalışmadığım zamanlarda kullanıyorum günlük gibi.

2 : harley davidson, digerini unuttum darkproof mu oyle bi seydi 90 tllik bi seydi 2 sene once.

benim de 1 tane timberland var onu senelerdir giyiyorum başka bota da ihtiyaç duymuyorum ama herkes bot alıyor sürekli. eski botunu senelerce giyen bir ben mi varım diye düşünmekten kaynaklanıyor bu soru.

amaçsız diyenlere not: zorla yazdırmıyorlar cevapları.

2 tane
Biri cat digeri harley davidson

inci
zara
kemal tanca

12,5 falan.

9 çift. :D

2

biri cat, diğeri orijinal tsk malı, tsk malı olanı motosiklet sürerken giyiyordum soğuk günlerde, şimdi öyle duruyor.. motorculara tavsiyemdir.