ben sudan gecırmıyorum ama daha dırı olması ıcın sudan gecırılması tavsıye edılır genellikle. sızın damak zevkınızle alakalı, o yuzden en mantıklısı deneyıp farkı gormek ve makarnayı ona gore pisirmek.

benim annem sudan geciriyor ama ben gecirmeden seviyorum. sudan gecirince makarnanin makarna tadi gidiyor bence.

Amaç lezzetli makarnalar yapmaksa tavsiyem şu:

Makarna suyuna, kaynamasını müteakip bir tavuk bulyon atmak, kaynarken kapağını kapalı tutmak (daha yumuşak olması için - ara sıra, dakkada 1 falan kapağı açmak iyi oluyo, değilse taşması ihtimali var), süzdükten sonra yağda bi otuz saniye falan karıştırarak kavurmak (evet makarnayı)

makarna suyuna yağ ve tuz koymak default olduğu için yazmadım, tabi ki bu ikisi abartıya kaçmamak koşuluyla su kaynadıktan sonra eklenmeli

cok mantikli bi aciklamasi var:

kaynar sudan cikarinca makarna halen daha cok sicak oluyor

o haldeyken kendi buhariyla ha$lana ha$lana lapa olmasin, dokular birbirine yapi$masin diye $oyle bir sudan geciririm ben.

bu arada eger lezzetli makarna yapmak istiyorsaniz, i$in puf noktasi ha$ladiginiz suya bol bol tuz atmak. o kadar tuzu ememiyor makarna dolayisiyla sorun olmuyor. ama o tuz sayesinde makarnalar hic yapi$miyor, diri diri oluyor.

afiyet olsun

sudan geçirmezsen birbirine yapışır ya da hamurlaşır ama sudan geçirince de tadı bozulur, çözümü şudur; makarnalar kaynar sudayken suya biraz sıvı yağ dökmek böylece süzdükten sonra yapışmazlar ve tadı bozulmaz.

asla asla asla!


makarnanin irzina gecmekle esdegerdir

makarnanin tadi kabugunda mi ki islatinca tadi gitsin?

Makarna zaten suyun içinden çıkıyor. Sıcaktan yapışmasın diye sudan geçirmenin bir zararı olacağını düşünmüyorum.

lezzetli makarna yemek için bi önerim var..

makarnayı süzmeden önce tencerenin içinde bulunan sudan 4-5 corba kasıgı alın ve onu bı kabın ıcıne koyun.makarnayı süzün ve sudan GECIRMEYIN.süzdükten sonra tencereye koyun tekrar makarnayı ve o ayırdıgınız suyu gezdırın üzerinde..

birde bu sekılde deneyın farkı goreceksınız..

afiyet olsun (:

valla ben süzdükten sonra sudan geçiriyorum sonrada makarnayı buz gibi yiyorum. :(

Pisirdikten sonra hemen yiyecekseniz sudan gecirmenin bir manasi yok. Sos vs ne koyacaksaniz ustune koyar, sicak sicak yersiniz.

Hemen yemeyecekseniz, birbirine yapismalarini onlemek icin sudan gecirmekte fayda var.

Isin ozeti budur.

makarnanın suyu dökülmez, vitamini orda zaten. makarna pişdiğinde suyu bitecek kadar suyla makarna hazırlanmalı, :)

İnsanlar makarnayı Türkiye'de genellikle yumuşayana kadar kaynatıyorlar. Normal olanıysa italyanların "al dante" dedikleri usüldür. Yani makarna biraz diri kalmalıdır.Bizde fazla pişirildiği için bir de üstüne sudan geçirildi mi sonuç felaket oluyor.

1- suya yağ ve tuz eklemeyi unutmayın. arada sırada karıştırın.

2- çubuk makarnayı kırmanıza gerek yok. suyun içine attıktan sonra bir kısmı dışarda kalacak ama suya giren kısmılar yumuşadıkça makarnayı aşağı doğru ittiniz mi gerçek spagetti görünümüne kavuşursunuz.

3- İçme suyu ile kaynatın.(musluk suları tadını bozuyor ve sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Kireç vs.)

4- Su çok fazla olmasın. İstediğiniz diri kıvamdaki makarnaya ulaştığınz anda tencere içinde çok fazla su kalmamış olsun. Vitamin suyunda kalıyor çünkü ve süzülmeyle lavabodan aşağı gidiyor. yani vitamini kabuğunda değil suyunda.

5- Bu şekilde yaptığınız zaman süzmeye de ihtiyaç olmadan güzel bir makarna elde etmiş olacaksınız. ben süzmeyip tencereden kepçe ile almayı tercih ediyorum. sıcakken de üstüne sosunu döküyorum. Makarnayı makarna yapan da sosudur. kıymalı ve peynirli dışında farklı soslar yaratın ve deneyin. afiyet olsun.

lezzetli makarna yapmak çok da zor bişey değil, italyan arkadaşlardan öğrendiğim kadarıyla olay şudur.

makarna cinsine göre pişme süresü değişse de ortalama 5-10 dkkalık bir pişme ömrü vardır. makarna bi kere haşlandıktan sonra soğumadan fln yenilmelidir onun için makarnayı haşlamadan sosu hazır etmek gerekir.
makarnanın suyuna sadece tuz koymak yeterlidir. yağ koymanıza gerek yok, sosda var nasıl olsa. makarna dediğin piserken bi iki karıştırdın mı yapışmamalı zaten.

herneyse makarnayı damak zevkinize göre haşladıktan sonra (bazısı diri bazısı hamur sever ama diri olması makbuldur), suyunu süzün ve hiç soğuk sudan geçirmeden hazırlamış olduğunuz sosla bütünleştirin.

makarna sosun olmasını beklerse eğer soğudugundan yapışıyor sonra da hoş şeyler olmuyor..

afiyet olsun

ben sudan geçirmiyorum ama süzgeçteyken üzerine 1 bardak ılık su döküyorum canavar gibi oluyor.

süzdükten sonra tereyağ at içine sıcağıyla erisin mis ;D suya muya tutma yazıktır.

GEÇİRİLMEMELİ sadece pratik farklılığından kaynaklanan bir şey bu
bu basit bir şey haşlanan herşeyi süzdüğünde bile besin değerinden bir şeyler kaybediyor ki bir de üstüne üstlük yıkıyorsun makarnayı düpedüz.
bir çok şekilde bu uygulamadan kurtulabilirsin yapışıyor diyorsan haşlama suyuna sıvıyağ ilave et, süzdükten hemen sonra yağını ialve et, bazı makarnaları hiç süzmeden bile pişirebilirsin falan filan pratikle ilgili bunlar ama esası undan yapılan makarnanın yapışmasını engellemk için yapılan bir şeymiş bu da bi gelenek olmuş işte yoksa ben asla yıkamam makarnayı.bence öylesine bir yemek değildir makarna gerekli özeni göstermek gerekir.
bir bak istedigin mantıklı açıklama bu olabilir
www.gidasanayii.com/modules.php?name=News&file=article&sid=522

bu camsil tadında temizleyiciler iyi iş görüyor. evlerin camlarını silmek için olanlar hani.

cam organik, filtreli miltreli galiba. bi sorun olmaz di mi?

camsil vs. konusunda bir sorun olup olmayacağı konusunda pek fikrim yok açıkçası, birinden kesin bir şey duymadan kullanma diyeyim o zaman. akşamdan akşama taktığım için gözlüğü o kdar önemli olmuyor benim için.

bir süre sonra bezde biriken toz zerrecikleri çiziyor camı. silmeden önce camı bir sıvıyla ıslatmak gerekir. su en güzeli.

suyla temizle ben öyle yapıyorum süper oluyo.

arada yıkamak da lazım bulasık sabunuyla, diger zamanlar icin atlet yeter.

gözlükçülerde gözlük camı temizlemek için özel bir solisyon/temizleme sıvısı adı her neyse ondan var. bu temizleme zımbırtısı ile sildiğinde hem tozlanma hem de lekeler daha geç oluşuyor. bir nevi ahşap temizlemek için aldığımız prontolar gibi. :) daha geç kirleniyor olayın kimyasal boyutunu çözemedim zira işe yaradığı kesin.

20 yıllık gözlük kullanıcısı olarak söyleyebilirim ki:

yıka. her sabah sabunlu suyla yıka ve pamuklu bir bezle kurula. gün içinde ise parmak izlerini falan çıkarmak için güderiden yapılmış gözlük bezi kullan.

organik olmasaydı, yani normal cam olsaydı ise kağıt peçete önerirdim ama kağıt peçete organik camı çizer.

en guzeli atlet. daha guzel temizleyen birsey kullanmadim ben hayatimda. once hohla gozluk camini sonra da atletle.

Q9300 64bit zaten.

oradaki birisine sormustum 32 bit demisti?

işlemci 64 bit. işletim sistemin 32 bittir ondna öyle demişlerdir.

Aldigin zaman hemen dondurduysan ve simdi hala donuk ise yenebilir haldedir.

hiçbir şey olmaz, zaten o son kullanma tarihinii bu tür unutkanlıklara karşı tedbir olsıun diye erkene çekiyorlar, mesela ekim son tarihse adamlar temmuz yazıyor ki işi sağlama alıyorlar.

bi güzel hüplet, afiyet bal şeker olsun

@marmara34: son kullanma tarihini erken yazdiklarini sanmiyorum. Nerden duydun bunu?

Buzluk deyince benim aklima donduran kisim geliyor, normal buzdolabi kismi degil. Eger donmamis halde buzdolabinda sakladiysan o tavugu yeme.

buzluk derken, dondurucuyu kast ettim

tavuk eti bozulmaya daha eğilimli olduğu için şansını hiç zorlama derim.

verecegim cevap kimseyi baglamamakla beraber tamamen kisisel deneyimler uzerine kuruludur, dogrulugu veya sagliga zarari kesinlikle kuskuludur :)

Valla acikcasi zaten donmus halde ise gonul rahatligiyla ye, ustunden 1 ay gecmis donmus tavugu gayet guzel yemistim pisirip,

dolabin normal kisminda ise de, 3-5 gunu gecmemek kaydiyla yenebiliyor, ancak daha fazlasina ben dahi cesaret etmedim

yani eger 3 gun gecti olur muyum diyorsan, kicima gore hic bir sey olmuyor :D

benim de elimde herhangi bir kaynak olmamasına rağmen marmara34 e katılıyorum. Şirketler riske girmemek için son kullanma tarihlerini belli bir miktar geriye çekiyorlar. Bu asansör ün atıyorum max 300 kg ile çalışır diyip 500 kg la da sorunsuz çalışması gibi bir olay...

Bu arada seni bilemem ama ben olsam yerim...

olabilir yeme derim. tavuk eti dayanıksızdır, bakteri üreyebilir -üremiştir demedim dikkat edersen.

walla ben yiyecem birazdan...sofrayı hazırladım bile..

bünyem dayanklıdır..öyle tarihi 3 gün geçmiş tavuk eti komas gibi geliyor bana..


bide yine böyle bi olay olmuştu 3-4 ay önce.. yine yemiştim bi güzel..hiç de bişe olmamıştı hatırladığım kadarıyla...dediğim gibi tavuğu alır almaz buzluğa koydum zaten..

@selimse: sirketlerin 500kg tasiyabielecek asansoru 300kg diye pazarlamalari, 10 gun sonra bozulma ihtimali olan tavugu 5 gun sonra bozulur diye satmalari cok mantikli degil. Bu sekilde para kazanmak cok zor olur.

Bu "tedbir olsun diye" oalyi tamamen geyiktir. Son kullanma tarihi birkac gun gecmis tavugu yediginde bir sey olmamasindan hic bir cikarim yapamazsin. Son kullanma tarihi yiyeceklerin aniden zehirli balkabagina donustugu tarih degildir.

Olabilir. Risk almaya değecek bir durum da yok zaten, birkaç gün tuvaletten çıkamadığınızda üzülürsünüz yemeseymişim diye. Hastalık yapıcı bakteriler açısından tavuk en riskli gıda ürünleri grubundadır ve 3 gün tolere edilebilecek bir süre de değil.

@mvpatakan: son kullanma tarihi buzdolabinda saklama icin gecerlidir. Eti aldiktan sonra hemen buzluga atarsan 1-2 ay dayanir. O durumda son kullanma tarihi konu disi kalir.

Konu acilmisken, donmus eti cozdukten sonra bir daha dondurmamayi oneriyor uzmanlar. Onun icin eti, yemegi vs yenecek porsiyonlarda donduruyorum ben. Hem cozerken hizli cozuluyor, hem de yemeyecegim tarafi buzlukta kalmaya devam ediyor.

yazın en çok gıda zehirlenmesi tavuk ürünlerinden gerçekleşmekte, nedeni ise soğuk zincirin kırılması ya da ürünün kötü koşullarda üretilmesi.
ürün bilinen marka ise, aldığın market ciddi bir fima ise ve eğer üründe sulanma, kokma yoksa tüketebilirsin demek istiyorum ama işin içinden gelen biri olarak tüketmeni tavsiye etmeyeceğim.

tavuk ÇOK tehlikeli, hele yazın. Açlıktan ölme durumu söz konusu değilse riske girmeye hiç değmez.

yedigine degmez bence.herhangi bir zehirlenme durumunde hastaneye en az 200ytl vereceksin ve olan sagligina olacak. bunun yerine 20 ytl- ya da kac liraysa- daha verip bir tavuk daha alabilirsin. bundan sonra da zamaninda tuketmeye ozen gosterirsin olur biter.

crossover konusunda hiç deneyimim olmamakla beraber, şu site ccs.exl.info
belki işinize yarayabilir.

Kabaca birbirinden ayırmanın limitini çizmek lazım. Eğer kabaca ayırmak istiyorsan, pasif filtreler ile bile yapabilirsin. 300-500hz altına bir lowpass -> kick. Trampet ise karmaşık, çünkü spektral dağılımı baya geniştir. bütün mid ve high range'de snare'in etkilerini duyabilirsin. Araya kaynağına göre dene yanıl ile bir bandpass filtre(dar bantlı olması bir şeyi değiştirmez, zira bu sesler birbirlerinden keskin bir şekilde ayrılmıyorlar, frekans sağılımları hep birbirinin üzerine biniyor) koyarak en azından kickten ve zillerden bir nebze ayırabilirsin.

Ama her filtre çıkışında naaparsan yap bütün elemanlar yine de duyulabilir olacaktır. Filtreyi jilet gibi yapman, kick drum'ı ayırmak hariç çok şey değiştirmez.

davulu ve trampeti ayırmak demişsin orası sakat olmuş. trampet davula göre sonuçta daha yüksek frekansta bir ses. tek filtre ile ikisini aynı anda ayırsan da aradaki bütün sesler de filtreden geçer.

adc kullanarak atmel ve pic ile yapabilirsin elbet, ancak analog seviyorsan analog olarak yapman daha zevkli olacaktır, ben olsam öyle yapardım. sinyalini dijitalleştirirsen daha sharp bir filtren olur. ama bir filtre için de kontroller kullanmak ne kadar mantıklı?

aklıma şöyle bir şey geldi, bir şarkıdaki her davul ve trampet sesinin verdiği frekansı bulup kendi kaydettiğin trampet ve davul seslerini çalacak şekilde dijital bir devre deneyebilirsin. ama trampet gibi ses veren enstrümanlar olacak, bu sebeple sorun olacaktır bu durumda.

Konuya yancı olarak eklemek isterim ki enstrumanın çıkarttığı harmonikler çokca zaman diğer enstrümanlar ile aynı frekansa düşüyor bu bakımdan şarkıdan enstrümanları ayırmak ütopik oluyor biraz, kaldı ki enstrümanı dinlenir hale getiren canlılık katan o harmonikler yoksa ses çok tek düze oluyor.

bir davul kaydının frequency analyzer grafiğine baktığımda çok gelişmiş algoritmalar kullanılmaksızın bu işin yeterli verimde yapılamayacağını görüyorum.

örneğin kick frekanslarının en yoğun bulunduğu aralık 50-300hz diyelim (emin değilim, kaldı ki miksaja göre değişir). kick'in harmoniklerini 1khz'de halen görebilirsin. üstelik trampet de 250-600hz filan olur, onun da harmonikleri ayrı...

ayırırsın ayırmasına, ama sesler pek bir şeye benzemez. kesinlikle yeterince temiz olmaz yani. sinek vızıltısı gibi olur mesela kick'ler.

e winamp'in eq'sunda iptidai bir deneyini yapabilirsin? aç bir rock şarkısı, 60-170 dışındaki tüm aralıkları sıfırla...

actionary'nin de dediği gibi sadece filtreleme ile bu iş yapılamaz. gaussian mixture model kullanılıyordu zannedersem müzikteki enstrumanları ayırmak için..

aslinda analog elektronik acisindan bakildiginda yapmak istedigin sey kolay degil.

bir paralel RLC resonant devreyi dusunelim. dar bant ile kastin yuksek Q ya sahip bir RLC filtresidir. Q = R*sqrt(C/L) ve wo = 1/sqrt(LC). wo = 600rad/sec desek, Q'yu da 1000 secersek bandimizin genisligi 0.1 hertz falan olur (BW=fo/Q), merkez frekansimiz da 100 hertz civarinda (wo/2pi=fo).

simdi buradaki kriter paralel direncin (R) ne olacagi, onu keyfimizce buyuk secebilirsek cok yuksek Q lara ulasabiliriz. fakat burada bizi limitleyecek olan sey kapasite ve induktor un kendi Q degerleridir. yani rezonant devrelerde kayip mekanizmalari paralel olarak isler ve en dusuk Q ya sahip komponent rezonatorun overall Q'sunu belirler.

herneyse, ulasabilecegimiz en yuksek Q yu hedefleyerek R = 1e9 diyelim. wo = 600 olarak alalim ve elimizdeki iki esitligi carpalim, Q*L = 1.6e6. bobin icin 10mikroHenry insafli bir buyukluk olacaktir (10-20 sarim falan). bu frekanslarda telin direncini DC dirence esit kabul edebiliriz ve 10mikroHenry 0.5 ohm civarinda bir direnc demektir. bu da Q = 1e11 eder. ancak goruldugu gibi simdi elimizde bir baska kayip mekanizmasi daha var, o da bobinin kendi ic direnci.

bobin'in kendi Q sunu hesaplayalim. seri rezonant devrelerde Q = 1/R*sqrt(L/C). C = 1e-12farad desek, L = 10mikrohenry icin Q = 6000 eder. bu su demek oluyor ki, Q degeri daha onceden hesapladigimiz gibi 1e11 degil, bobin kayiplari nedeniyle 6000 civarinda.

simdi tum bu sayilara denk gelen kapasite degerini hesaplayalim. 1/sqrt(LC) = wo demistik. buradan C = 0.2farad. cunku, C = 1/wo^2/L. 0.2farad ise bir bina kadar kapasite banki demek ve onun kendi ic kayiplari da cabasi. simdi burada acik bir tradeoff var. realistic C degerleri icin L yi yukseltmemiz gerekiyor ancak bu durumda da artan sarim sayisi sebebiyle artacak olan bobin kayiplari sistemin overall Q sunu dusuruyor. yani ortalarda bir yerlere dogru L ve C yi makul degerlere cekeceksin ve kayiplara razi olup mutevazi bir bant genisligine talim edeceksin.. highQ mikroFarad'lik bir kapasite bulmak pekala mumkun. fakat bu da miliHenry civarinda bir induktor eder ve iste onu highQ yapmak kolay degil.

tabii neden tek stage rezonant devre ile yetinelim? degisik devre topolojileri kullanarak bu sinirlamalardan kacmak her zaman mumkun olabilir ancak bu frekansta keskin bir filtre yapmanin zorluklarini gorduk, degisik katlar ekledikce baska problemler yasayacagini tahmin ediyorum (bu nokta biraz .$aibeli aslinda, emin olamadim soyledigimden).

bunun yerine bu frekanslarda digital bir filtre yapmak cok daha makul. cunku 1000 hertz lik bir bant en az 2000 hertzlik bir ADC gerektirir ve bu kapasitede kaliteli bir ADC her yerde bulunabilir. arkasina koyacagin cok dar bantli filtreleme yapacak processorun speclerini de hesaplayabiliriz ama useniyorum.

analog yapmak istemenin sebebi quantization noise'dan kacmak midir? nedir?

aslinda daha kibar ve flexible bir cozum $u olabilir:

quartz kristaller var, yuksek frekansta calisiyorlar ama yuksek Q sagliyorlar. ornegin bunlardan bir tanesi (nispeten low frekans bir device): www.2belettronica.it

bunun bandwith'i 1Hz civarinda, merkez frekansi 50KHz.

simdi elimizdeki ses sinyalini 49900Hz'te sallanan kare dalga ile carparsan, 100Hz'deki ses sinyalini alip 50KHz'e oturtmus olursun. filtrelemeyi 50K'daki quartz yapar, ardindan tekrar 49900Hz ile carparsin, ses sinyali filtrelenmis olarak eski yerine oturur.

fakat 150Hz i filtrelemek istiyorsan 49850Hz kare dalga ile mix ediceksin. kisacasi bir adet high-Q quartz kristal, iki adet mixer, bir adet voltage controlled oscillator, bir kac tane amplifier isini gorur. (bunu boyle yapan var midir acaba edaboard'culara sorabiliriz ogrenmek icin)

sen bunu boyle hallediver harmonic'leri nasil alacagini da dusunuruz.

Sanırım bir tekniker için boyumu aşacak bir soru sormuşum gibime geldi. Aynı zamanda bir odyofil olaraktan da sesteki değişiklikleri ışık ile grmek istiyordum. Lise 1 den beri babama sözüm var yapacağım diye (eskiden ışık modülatörü varmış), sonunda şimdi boardda kurdum çalışıyor. Eskiden trafo ile spot yakıyomuş, ben şimdi çıkışına Power LED türü şeyler düşünüyorum, hala da bir triyak koyma ihtimalim de var ama zero cross çok uğraştıracak gibi.

DSP ya da dijital filtrelerle ilgili bir bilgim yok (ne yazık ki, henüz)

Sesi sadece çakan, kısılıp çoğalan ışık şeklinde görmek istediğimden kabaca bir filtreleme tercih etmiştim. harmonik kısmı sorun olmaz.

Cevaplayan herkese de teşekkür ediyorum. Bu arada yeni öğrendim, şu arabalardaki kafayı sallayan köpekler gibi sağa sola dönen ışık robotlerını kontrol ettikleri zımbırtı (sanırım DMX) da bunu yapıyormuş. yıkıldım.*

www.museresearch.com

böyle bişey istiyosan sanırım 1-2 milyar seviyesindeki kartlar seni sarmıyacaktır.bunu yapsa yapsa pro tools sistemi yapar abi.inanılmaz güçlü dspleri var.dünyada 1 numara.
www.compel.com.tr

bende e-mu 1616m var ve cubase değilde ona benzer bir program olan sonar kullanıyorum(cubase çok problem çıkartıyo.)

abi bak aynı anda halion, kontakt,toontrack ezdrummer,ve bir kaç tane daha vst plugin açtığımı bilirim.ama tamamen ram ile ilgilide bir kısmı var bu olaylrın.

ve benim kartımın 16 tane asio sürücüsü var. buda demek oluyoki 8 tane vst program fln açabilirim.genelde steryo olarak kullanıyo büyük vst instrumentler.

xenon 2 falan olabilir mi?
renk olayını bilemiycem.

hmm xenon 2'nin screenshot'larina baktim, degilmis. bu oyun soldan saga dogru ilerliyordu.

Galaxian ?

i-ih bu da degil :( daha guzel grafikleri vardi diyebilirim. hatta hatirladigim kadariyla "p" ve "s" harfleri olan bonus puanlari da oluyordu

tubular worlds olabilir mi acaba ?

www.crackman.de

pulstar

oha pulstar cok benziyo fakat diilmis.. tubular worlds'de degilmis. ay cildiriciim ekie

www.bilgininadresi.netı-Üretimi---I

(bkz: bilgisayarda random sorunsali)

bildiğim kadarıyla random diye bir olay yok. bir program random komutunu çalıştırdığı anda işlemcinin o andaki saatinden bir rakam alıyordu (son rakamı mı ne öyle bir şey). her defasında random sayı elde etmek için de bu komutu yeniden çalıştırtıyordun, bu sefer farklı bir anda komut çalıştığı için farklı bir rakam geliyordu.

bilgisayar random sayı üretemez. pseudorandom sayı üretebilir. arada fark var yani. burada random sayılar belirli matematiksel formüllerle, deterministik olarak sentezlenir. yani aslında random değillerdir ama bizim rastgelelik eşiğimizin üstünde değerler üretirler. yoksa eninde sonunda kendilerini tekrarlarlar mesela... ama çoğu uygulama için dağılımı uniform ve kendini tekrar frekansı çooooooooook düşük olan standart algoritmalar yeterlidir. tabii ki öz hakiki random veriye ihtiyacı olan uygulamalar da bulunur, bu durumda dışarıdan destek almak elzem olur.
(bkz: quantum random bit generator service)

(bkz: rassal sayı)

pseudorandom da deniyor buna. yalancı rastgele yani.

siz bile bir randomization algoritması yazabilirsiniz. mesela o anki saatin saat, dakika ve saniye bilgilerini birbirleriyle çarpıp, sonucun basamaklarının toplamını alırsınız, şahane bir rastgele sayınız olur. hatta çıkan sonucun da basamaklarını çarparsınız, çıkan sonuca aynı işlemi bir daha uygularsınız filan... mesela dört basamaklı bir rastgele sayı istiyorsanız, birinci basamağa çıkan sonucun üçüncü basamağını, ikinci basamağa birinci basamağını filan atarsınız.

ben c++'ta yapmıştım birkaç sene evvel, rastgele notalar çalan bir programcık yazmıştım.

actionary, bahsettiğin yöntem pek şahane bir şekilde random sayı üretmez, yani o kadar iyi bir algoritma değil. bir kere saniyede bir sayı üretebilme gibi bir limitasyonu var heheh :) ve sonuçlar pek de random ve uniform dağıtılmış olmayacaktır.

Çalışmıyor/açılmıyor olayını biraz daha detaylandırabilirsin belki yardımcı olması açısından.

kaspersky engellemiş olabilir başımıza geldi ordan biliyorum pro-active defense ayarlarını kontrol ediniz.

harddisk'i tarar cunku aktif olarak. harddisk'e eri$im hizini du$urur, harddisk'in yava$sa ne kadar muthi$ bir sistemin olursa olsun zorlanirsin.

en basit haliyle, eriştiğin her dosya, sen erişemedne hemen önce taranıyor.

Elalemlerin bilgisyarı çat diye açılırken, ben niye çile çekiyorum? Bir senelik bilgisayar bu. Harddiski çok eski değil yani. Bir çözüm yolu yok mudur?

valla avira premium security suite kullanıyorum ve gerek vindowsun açılış hızından gerekse arka planda çalışırken yediği ramden çok memnunum. bunu yapan nod32 de var ancak premium security suite kadar verimli ve nitelikli değil.
bilgisayarı ilk aldığım gün üzerinde hediye gelen nortonu silip bunu yüklemiştim.

geceleri bomboş olan sahil yolunda bile trafik çevirmesi olduğunda araçlar birikiyor.

aynı mantık virüs programı için geçerli.

ayarları doğru yaparsan korunma/performans oranını tutturabilirsin. mesela salaklar için tüm dosyaları açmadan tara diye bir şey çıkıyor orada. oysa onu exe vs gibi ne üdüğü gerçekten belirsiz olabilecek dosyalara ayarlarsan ve ne bileyim indirdiğin 2000mb 'lık aviyi taratmazsan hızlıca kullanırsın.

Avast'ı bu konuda tavsiye ediyorum. Mis.

nod32 derim ben de. varlığı yokluğu belli değil. günde 2 kez update eder kendisini. virüs olsa hemen yakalar. mis.

çaresi bilinçli kullanıcı olup virüs programına ihtiyaç duymamak.

aşağı yukarı 15 senedir virüs programı kullanmıyorum, en fazla 2 kere virüs yedim, onlarda da ağlamadım çünkü riskini göze almıştım.

virüs programları aslında ya paranoyaklar ya da hakikaten paha biçilmez verileri olanlar içindir, onun dışındakilerin kullanmasını popülizme bağlıyorum.

arayıp hemen kapatinca son aranan numaralar listesine girdiginizde eger kayitliysa ismi gorebilirsiniz. aradiktan sonra beklemeye gerek yok yani.

süper ya nasıl düşünemedim...

ya da #31#

ofislerinde UFO ATSFI-01 ve UFO ATTFI-01 kullanan arkadaşım UFO ATTFI-01 nin daha sessiz olduğunu söylüyor,soğutması da iyiymiş

annem bir yerde görmüş, normal vantilatörden hiç bir farkı olmadığını söylüyor. kendien bile hayrı yokmuş.

benim arkadaşım o dik duranlardan aldı, hiç memnun kalmadı, geri vermeye çalışıyor.

kesinlikle tavsiye etmiyorum. hiçbirinden almamalı. etrafımda kullananların hiçbiri memnun kalmadı. satmaya çalışanlar bile var.

+1 diyerek ben de tavsiye etmiyorum diyebilirim.

resmen tükürüyor alet yahu. Sanayi vantilatörleri çok daha iyiler.

kurallar yerinde duruyor mu?

evet goruntleyip bir kontrol ettim aynen duruyorlar

office.microsoft.com

Bu durumda "kurallar sucks" oluyor.

gsm kismiyla ilgili,
-sebekelere verilen elektrik ayri bir kanaldan saglanmaktadir, gsm sebekeleri icin bunlarin hepsi ayni kaynaga baglidir. bu kaynakta sorun olmus olabilir.
-telekomunikasyon kurumu'un bu firmalara verdigi kanallarda sorun olabilir (link kesintisi gibi)
(bildigim kadariyla gsm 900'e 50, gsm 1800'e 100 kanal veriliyor, turkcell ve vodafone gsm 900 kullanmakta, avea da gsm 1800)

eğer bulunduğun yere devlet büyükleri falan geliyor ise, jammer kullanıyorlar bildiğim.

ana omurga genelde telekomdan çalışır.. yani gsm şirketleri de aslında belirli bir yerden sonra bazı illerde sadece telekom şebekesinden iletilmekte.. telekom kesilirse herkes kesilmiş sayılır.. evet..

Aydınlattınız beni çok teşekkürler hepinize...

e mümkündür.
gerçi hiç eşcinsel hayvanım olmadı daha önce de, hayvanlarda da oluyor diye biliyorum bu durum.
ha belki kafası karışıktır, ergenlikte olur öyle.. evet.

benim de bahcede baktigim kedilerden birini defalarca bastik tepesinde dunyanin en cirkin erkek kedileriyle. ama bi yandan da disi kedilerin tepesinde gordugumuz de oluyor, biseksuellik bile mumkun onu demeye getiriyorum aslinda :) (uykusuzum)

bizim burda mahalleli çocukların baktığı bir köpek vardı. üzerinde başka köpek görünce hayvanı kovalamışlardı mahalleden, mahallemize yakışmıyor diye.

Bildiğim kadarıyla yavru erkek kediler bu işin nasıl yapıldığını bu yoldan öğreniyor. Ya da arkadaş beni çok pis makaraya sardı hala farkında değilim.

horoz ve tavuklarda da örneğine rastladım bunun. ama daha çok güç gösterisiyle alakalı gibime geldi,ya da altta kalan horoz gururuna yediremedi bi türlü ayağa kalkamamıştı çünkü üsttekini kovalamamıza rağmen...

Hayvanlarda da eşcinsellik oluyor, evet. Olabilir. Sizi görünce silkelendiyse, yaptığının yanlış olduğunu düşünüyordur. Nasıl bir ahlak dayattıysanız kediye artık, acıdım vallahi. Ehehehe. Kediniz de muhafazakâr olmuş anlaşılan. :)))

yok ya beni görünce silkelenmesi mama vereceğimi düşünmesiyle alakalı sanırım. tabii ben sırtımı dönüp gittim. :) homofobik değilim ama insanın evladının da ölee bölee olması üzüyormus yav.

halvet halinde görürseniz taş atın, değnekle vurun.
tüm dünyada böyle tedavi ediliyor bu sinsi hastalık ahahahaha.

ergen kediler arasında görülebiliyor bu durum, öğrenme sürecinin bir parçası, birbirleri üzerinde de deneyebiliyorlar. ama sizinki ergenliği geçmiş, genç bir kedi. acaba kısırlaştırılmış olabilir mi sizin haberiniz olmadan? bazen de büyük kediler, küçüklerin bu tür oyunlarına pek takmıyor, kendilerine zarar gelmedikçe oynasın yavrucak havalarında takılabiliyor...

muhtemelen power supply'indadir sorun. varsa bir sansiniz baska bir power sup takip deneyin.

Güç kaynağında sorun vardır bence de. Bilgisayarı yakmadan farklı bir güç kaynağı ile açmayı deneyin bir de.

işlemci fanı çalışmıyor olabilir.

aynı sorun bende de var(dı). sorun ne güç kaynağında ne de işlemci fanında. hepsini test ettim onayladım. bence ram gitmiştir. benim pc'de kontrol edemediğim bir orası kaldı. tabii eğer sorun benimki gibiyse ki buradan öyle gözüküyor.

ssg'nin bu konuda bir aciklamasi var midir yok mudur bilmiyorum ama benim sahsi gorusum sozluge girilen bir entry hicbir zaman silinmiyor. modlogdan gorunmeyecek sekilde silinenler de dahil.

sözlüktek entrylerin hiçbiri silinmiyor veritabanından. ama biri kafasıan göre entrylerine de bakamaz sanıyorum. yasal bri tebligat olmadığı sürece.

daimi olarak saklanıyor ve mahkeme isterse mecburen veriliyor, burası kesin ise kısa bir soru daha; artist olmasına yeterli titel sahibi biri sözlük yetkililerine kibar bir dille, ünvanını, konumunu vs. anlatarak ve belki başka şeytanlıkla (ki bu kişi şeytandan beter) xyzd yazarının ismini vs. öğrenebilir mi, moderatörler/ssg bu konularda tutumlu mudur, yoksa "bilgileri verelim de başımız ağrımasın" derler mi? bu konuyla alakalı başlık vs. varsa da olur.

marmara34, sanırım öyle bir şey olamaz, en azından yapmazlar yönetim kadrosu. mahkemeye intikal etmeden kişisel bilgilerin o şahıs veya kurumlara verilmez diye düşünüyorum. ama entry silinmesi talep edilirse, yapılabilir.

savcılık istemedikçe kişisel bilgiler verilmez

esas her isteyene bilgi verirlerse başları ağrır. savcılıktan bi yazı mazı gelmezse mümkün değil.

teşekkürler cevaplar için, rahatlamama yettti.

@kimi raikkonen ve ex moderatör @gerrain: peki diyelim ki bana hakaret eden yazara (gerrain olsun mesela) dava açacağım. adını sanını bilmiyorum. elimde bir tek nicki var. ben dava dilekçemi "davacı: benim gerçek ismim, davalı: gerrain" diye yazarsam beni kovalamazlar mı mahkemeden? hele bir de o nick küfürlü bir nickse, atıyorum "ebenin amı ali sami" diye bir nick varsa, dava dilekçeme "davalı: ebenin amı ali sami" mi yazacağım, nedir?

ya da davayı ekşi sözlük'e (ekşi teknoloji ltd. şti.) açacağım da sözlük mü yazara rücu edecek, nasıl olacak?

şöyle olsa gerek şimdi o: savcılığa başvuracaksın, diyeceksin ki şu-şu sitede şu takma adla yazan yazar şu yazısıyla bana hakaret etmiştir. kendisinin kimlik bilgilerinin öğrenilmesini arz ederim falan filan.
ordan savcılık ekşi sözlük'le irtibata geçip "şu adamın kimlik bilgilerini yollayın yoksa sizden biliriz" der. biz de yollamak durumunda kalırız. budur.

not: kimlik bilgilerini sadece ssg görebiliyor zaten, moderatorlerle de alakalı bir mevzu değil bu.

pdf formatında değil ama işine yarar belkim?
www.dlib.indiana.edu

icking-music-archive.org

voltempere klavyer burda pdf olarak var. 846'dan başlıyor.

920 küsür civarındaki küçük prelüd ve fügleri diyorsan onlar yukarıdaki arşivde yok.
emin değilim ama sanki emule'dan bulanabiliyordu.

Bunu yapabilmek için ya asp ya da php bilmen gerekli. Başlangıç seviyesindeki bir kullanıcı birkaç basit kodla bunu yapabilir. Basit forum örneklerini inceleyerek başlayabilirsiniz işe.

o zaman şöyle sorayım. bir görüş formu var. ona bişeyler yazılacak, yazılan şeyler benim mailime gelecek, sonra ben kontrol edip o sayfaya yerleştiricem görüşleri.

bu sadece html ile olabilir mi acep?

Bahsettiğin şey formmail. şu kodları dene bakalım çalışacak mı (Ben de denemedim :))

<form action="mailto:[email protected]?subject=mail başlığı" method="post" enctype="text/plain">
Adınız: <input name="ADI" type=text><br>
Soyadınız: <input name="SOYADI" type=text><br>
<input name="enter" type=submit><br>
</form>

verdiğin kodlarda submit etıklayınca outlook açıldı. aslında bu şekilde güzel olurdu da, benim istediğim yolla diyeceksin, bi sayfa çıkacak "gönderildi" diye. bu heralde sadece php, asp falanla mümkün. bravenet le ortaklığa devam edicem sanırsam. :) sağol yine de yardımın için.

kasma. surada hazirlari var. sec-begen-al: www.aspindir.com

rectoa, eğer php kullanabileceğin bir serverın var ise kendi sitem için yaptığım ufak fonksiyonel mail formu ve php dosyasını verebilirim sana, istediğin şeyi yapıyor. ilgilenirsen bir mesaj at.

bende de basit ve kullanışlı bi mail form var. isim soyisim görüş yazıp göndere basınca direkt mailine geliyor.

sözlükten mail adresinizi yazarsanız yollarım oraya...

@kurukafa: hocam o mail formu bana da yollayabilirsen sevinirim :) [email protected]

onemsiz i$lerde(guvenlik, muvenlik) kullandigim bir asp script'im var. i$ini gorur belki.

<%
Dim iMsg
Set iMsg = CreateObject("CDO.Message")
Dim iConf
Set iConf = CreateObject("CDO.Configuration")

Dim Flds
Set Flds = iConf.Fields
Flds("schemas.microsoft.com") = 1
Flds( _
"schemas.microsoft.com") _
= "c:\inetpub\mailroot\pickup"
Flds.Update

Set iMsg.Configuration = iConf
iMsg.To = "[email protected]"
iMsg.From = Request.Form.Item("from")
iMsg.Subject = Request.Form.Item("subject")
iMsg.HTMLBody = "<br /><br /> Bu mail <strong>" & Request.Form.Item("name") & " " & Request.Form.Item("surname") &"</strong> tarafindan gonderilmistir<br /><br />"
iMsg.TextBody = Request.Form.Item("msg")
iMsg.Send

Response.Redirect("done.html")
Set iMsg = nothing
%>

bu kodlari "sendemail.asp" gibi bir isimle kaydet. bunun html tarafi ise $oyle.

<form method="post" action="sendemail.asp">
<input type="text" name="name" class="form" id="f1" /> <!-- isim -->
<input type="text" name="surname" class="form" id="f2" /> <!-- soyisim -->
<input type="text" name="from" class="form" id="f3" /> <!-- kimden -->
<input type="text" name="subject" class="form" id="f4" /> <!-- konu -->
<textarea name="msg" cols="40" rows="6" id="msg" ></textarea> <!-- mesaj -->
<input type="submit" value="Gönder" />
</form>

script ile bo$ gecilmelerini engelleyebilirsin tabi textbox'larin.

biraz daha pahalıdır ama gercekten bianchi den şaşma derim ben.orta kalınlıkta tekerlek zaten %90 ı aynı artık tekerlek kalınlıkları 21 veya 24 olursa vites i daha iyi olur sanki aşırı bi fiyat farkı yoksa.

deltabisiklet'ten geotech modellerine bak. sedona borla'ya bak bir de fiyat/performans oranı süperdir. işin uzmanı değilim ama türkiyedeki bianchi bisikletler "tansaş bisikleti" olarak anılıyor genelde. eskiden iyilermiş de şimdi oyuncak olmuşlar da, dediğim gibi elimde somut bir veri yok bununla ilgili, ama geçen ay aynı şekilde bir araştırmaya girdim. sedona borla aldım sonunda.

kıçtan amortisörlü olmasın..

pesin ver 400e sedona borla al, sorularinin en iyi cevabi (aluminyum kadro, shimano takimlar, kaliteli) olur.

kurukafanın söylediği markalar iyidir dağ bisikleti alma derim tur bisikletleri işini görür amartisöre gerek yok evet hatta olması tercih edilmez

ayrıca durmak için ön freni kullanın.

Ben Bisan marka oneriyorum, saglam paslanmaz boyasi, hidrolik frenleri, modeline gore amortisor secenekleri ve genelde aluminyum jantlari var hafif oluyor.

Bazen yine de bisikletin kasasi agir olabiliyor, ancak 3-4 yil ayni bisikleti tam verimle kullanmistim calinana kadar.

Benimkinin modeli Bisan Legal Force du. 18 vites falan filan. Fiyatlari bilmiyorum su anda ancak 350 ytl yeterlidir diye dusunuyorum.

amortisörlü bisikletler yolda seni keser.

bana sorarsan salcano city sport al derim.
410 ytl peşin fiyatı ama 330 a almıştım ben.
aliminyum şase 28 jant mtb kadrolu ince tekerlekli yol bisikleti. ayrıca 21 vites. ön maşa amortisörlü ve v profil aliminyum jant.
bisiklet akıyo yolda. 100 km yapabiliyorum 1 günde

1- sakın ortadan amortisorlu bisiklet alma.. bahsettiğin paralara satılan ortadan amortisorlu bisikletler sen pedal bastıkça esneyerek uyguladığın gücü absorbe eder.. zaten ortadan amortisorlu bısıkletlerın harbi si, yani sadece alttan darbe geldiği zaman çalışan modelleri bole 3000ytl den başlar..

2- yazlık bisikleti alma.. hayatını yolda bulmadın.. her parçası her an kopabilir..

3- ülkemizde city bike kullanacak kadar temiz ve güzel yollar yok. city bikelar 28inc tekereğe sahip, amortisoru bulunmayan, yol bisikleti ile dağ bisikleti karışımı denilen ama kesinlikle yol bisikleti özellikleri olan bir bisiklettir. kaldırımdan öyle tak diye inemez.. bozuk yolda seni çok yorar.. yolun tüm girintisini çıkıntısını vucudunda hissedersin.. zordur yani.. bu sebeple önden amortisorlu, amrtisoru kitlenebilir özellikli mtb almanı onerırım.. yokuş çıkarken ön amrotisoru kıtlemek farzdır sunnnettır..

4- bütçeni biraz daha yükseltebiliyorsan ne ala.. ama yukseltemiyorsan o paralara düzgün bir ikinci el bisiklet kollar.. ya da delta bisikletin geotech modellerine bak.. en azından geotech alu kadro kitlenebilir özelliklli ön amortisor ve shimano setler sunmakta..

4- bisiklet alırken boy kilo orantına gore bedenını bul.. bunlar bi çok bisiklet forumlarında var.

5- bisiklet alırken kask almayı unutma...

başka sorun olursa msg atabilirsin.. sevgiler..

en.wikipedia.org

kaş olmasa terler alnımızdan direkt gözümüze ulaşır.

en basit olarak anlımızdan akan terlerin gözlerimize girmesini engellemek icin.

alından gelen terin vs. nin göze girmesini engellemeye yarıyor benim bildiğim. bir de şekil veriyor. linkte de yazdıgı gibi güneş ışığına karşı da koruması olabilir.

Kaşları ve kirpiklerini umuyorum ki geçici bir süreliğine olsa da(5-6 sene oldu gerçi, o ayrı ehheh) kaybetmiş biri olarak demek isterim ki, bunların ne işe yaradığını en çok denizden çıktıktan sonra anlıyorsunuz. Kafadan akan bütün su sürekli göze doluyor. Bir de güneş daha bir gözüne giriyor sanki insanın.

Bir de iletişimde de önemli bir yeri var bence, mimiklerinde kaşlarına yer verebilen kişiler için. Belki de çoğu canlının iletişiminde yeri vardır, ben köpeğimin ifadesini kaşlarından anlıyorum mesela.

güneş'in zort diye gözünüze girmesini engelliyor..

Bu iş için sıcak hava üfleyen ve kağıdı kaldıran özel bir makine var, onlardan kullanabilirsin...

en kötü ihtimalle saç kurutma makinesi işini görecektir.

bunları çıkarttıktan sonra bir de bütün duvarı zımparalatman gerekir. onu da göz önünde bulundur.

satis.praktiker.com.tr

bu iş görür mü

Çok büyük bir iş, allah kolaylık versin.
Bütün duvar kağıtlarını ıslat, fırçayla, su atarak, aduket çekerek, öyle veya böyle.

Sonra bir yerlerinden tutup çeksen, yapışkana denk gelmeyen yerler kolaylıkla süzülerek çıkacaktır, yapışkanın tam üstündeki yerler ise kaskatı duracaktır yerinde(beklediğinden çok daha fazla olabilir). Esas zahmetli olan bunlardan kurtulmak. Bunların kabalarını zımparayla tek tek alacaksın, ama hepsini çıkarmak mümkün olamayabiliyor. Üzerine boya gelince şişip kabarmaması için kenarları düz ve kağıttan arınmış olmalı. Sonra üzeri tekrar boyanacak. Boyanın altında kalıyor kalan parçalar pek kötü olmuyor.

ıslak fırça ?

sinirde ezilme/zedelenme olmus olabilir. ortopediye gitmelisin, nörolojiye sevk edebilirler seni.

ayağına değen parmakları az hissediyor olabilir misin?

bende de benzer bir durum olmustu, normalde parmagim acimiyorken sadece belirli bir yonde hareket ettirince aciyordu. sebebi ayagimi sert bir yere carpmam ve akabinde dokunun ezilmesi idi. zamanla gecti.

@kurukafa, qt 'yi compile edebildin mi, ayrica visual studio icin mi kkurdun onu? calistirabildin mi sorunsuz olarak?

Geçen gün yazdığın sorunu(bozuk texturelar ile alakalı olan) çözebildin mi? Eğer çözemediysen onla ilintili bir donanım arızası olabilir mi acaba?

başka oyunda dene, oyunun yoksa demo indir öle dene.. hiçbirinde olmazsa, oyun cd si takılınca patlıyor demekki alet deriz.

yaz aylarında sıcaklıga dayanamama gibi bir durumu var bu ps3'un,ozellikle gta4 gibi makinayı fazla zorlayan oyunlarda iyice ortaya cıkıyor bu durum,onunla alakalı olabilir belki ama makina garantili oldugu icin diger sorununla beraber bunu da ilet servise ve yapabilirsen degistir.

utorrent üzerinden silmeden tekrar indirmeyi deneyince en bastan indirmeyip sadece bozuk kısımları düzeltme ihtimali var bence:) denemeye deger ? yoksa degmez mi?

hmm kendisi pek bozuk olduğunu düşünmüyor ki seeding diyordu en son. Bakalım.. Başka tavsiyeler var ise açığımdır.

utorrentten torrent'i kaldir diyin sonra torrent'i tekrar ekleyin. ayni klasore ayni dosya ismiyle hic ellesmeden kaydet diyin. o inmemis veya bozuk olan kisimlari duzeltmeye ugrasacaktir. muhtemelen tamamlanirken bir hata olmustur. umarim ise yarar.

Teşekkürler arkadaşlar, biraz erken sormuşum denemeden etmeden. Format atmıştım bilgisayara şimdi yeniden kurdum torrenti tekrar ekledim. Tekrar kontrol edip %98.8 den tekrar devam etmeye başladı.

Daha da ötesi, sorun benim ramde imiş. Ram arızalı olduğu için ne md5 hashi doğru hesaplıyor, ne de utorrent chunkları doğru kontrol edebiliyormuş. uTorrent yeniden indirme işlemi sonrası yeniden kontrol edince başka chunklarda hata verince, bu arada 2 mavi ekran yiyince kıllanıp memtest86 testi yaptım da anladım. Tarihe not düşeyim.

get a mac

yaptığın çok kötü bir şey. bi de adama dilenci diyorsun. vicdanını rahatlamak istiyorsan adama gerçek para ver. böyle bir durumda sahte para veren birini görsem uçarak tekme atmak isterdim. tabi bu durumu kişisel algılama.

evet dilenci demişim pardon, hemen çalgıcı ile düzelttim ztn..

peki yarın gidip kendisine 5 lira versem, sıfırlanır mı olay?

keşke yapmasaydın. ama telafi için de gidip paraya boğayım adamı diye düşünme. vicdan işi sonuçta. belli ki vicdanın sızlıyor şu an. o yüzden cehennemde yanacak falan değilsin. "yaptım, yine yaparım" diye düşünmüyorsun en azından. ha çok istiyorsan gidersin 2 ytl verirsin adama, dünün üzerine daha çok sevaba girersin bence.

eger yarin gidip 5 ytl verirsen, ilahi capraz kurlara gore dengelemis oluyorsun.
allah kabul etsin. akordeon da ne guzel bir alettir, hala ders alamadim.

Bence akordeon çalmayı öğren ve adamın yaptığı şeyi yap, empati yapmış olursun ya da başka enstrüman çalmayı biliyorsan adamla birlikte çal, ufak bir anı, güzel bir mutluluk

Piyasadaki 1 liraların neredeyse yarısı sahte idi bir ara, hepimiz her gün kullanıyoruz.

Yani pratik olarak bir etkisi ve zararı yok, ama yine de bilerek böyle bir şey yaptığın için kendini kötü hissetmelisin.

Yarın gidip hakiki bir lira atmayı deneyebilirsin. :)

o parayı harcayabilirliğine bağlı aslında. kendisi anlamasa bile ekmek alacağı bakkal anlarsa, içinden küfür saydırabilir:) bir keresinde de bizim arkadaş patlayan sigara vermişti bir sokak çalgıcısına, onun vicdanı son derece rahat:))

@mrtksn

çokteşekkür ederim bu gerçekten işe yaradı,

adam para verdiğimde gülümsüyordu,
ama gülümsetmeden verirsem belki ödeşiriz
vicdanım da rahatlar
evet
gerçekten mutluyum şu anda teşekkürler(:

Ben anlamadım vicdanın rahatlama olayını, sorun bende mi :)

ps3 için özel olarak bir şey diyemeyeceğim ama bahsettiğin sorunlar bilgisayarlarda, ekran kartının ramleri bozulunca oluyor.

garantili alıp piyasadaki spot mallara gore 300-400 ytl fazla vermemizin sebebi boyle durumlar aslında,o yuzden vakit kaybetmeden goturun servisine ya da aldıgınız yere,hemen yenisini alın.

insanelymac forumlarına bak, temel bilgi kaynağı orasıdır.

o is biraz teferruatli bir is. senin bilgisayarina uyumlu patchlenmis bir versiyon bulman lazim. yok driver bulman lazim, efendime soyliyim chipset uyumlu olucakmis bilmemne bende ariyorum. bi cesit cozum bulursan haberdar et beni

zor beğenen biri, hakkında hiç bir şey bilmeyen kişilerin ona seçeceği generic şeyleri beğenmez muhtemelen. belki ilgi alanları konusunda kısaca bir bilgi versen daha isabetli tahminler yapılabilir.

evet fazla tatminkar olmasada yazdim.. yinede bunlarin disinda her turu fikre acigim

Sinematograf al, çok ilginç ve güzel olur

kaliteli erkekse ve demekse
-moleskine
-kol düğmeleri güzelinden( çok şey anlatır bea)
-illaki sevdiği bir kitap vardır, orjinal ilk baskısı (zaman+ para ile buluanbiliyor) ya da sevdiği yönetmen, hoşlandığı müzik türüne göre special yapabilirsiniz
-takı ama hssas seçim ister. abartmamak lazım extreye kötü giriyor
-çok güzel deri bir cüzdan
-sigara içiyorsa, güzel desenli bir tabla ya da uygun bir zippo
-fanatikse tabiki takımıyla alakalı bir şey
-ortam çocuğuysa güzel bir tavla seti, ya da işlemeli bir tesbih (99 luk değil)
-tabi her şeyden önce nasıl biri olduğu meselesi var, ince konular bunlar.

Bill Evans'ın Sunday At The Village Vanguard isimli caz albümünü öneriyorum, şiddetle öneriyorum.

siyah beyaz güzel bir fotoğraf,büyük boy olsun ama,çerçevelettir. özellikle ilgilendiği fotoğrflar olabilir. mesela portre (kendi portresi olabilir,ya da senin :> ) ya da odasının duvar rengire göre güzel bir tablo. odasını yaşama alanı oalrak bellemiş biri için çok güzel bi hediye olur bence. en azından benim için öyle :)


50-60-70 müziklerini biraz açsan? gittigidiyor'da çok güzel gramofonlar satılıyor 85 ytl ile 150 ytl arasında. yanına bi de plak alırsın işte... üff ..bu saydıklarımı bana alın valla öyle mutlu olurum ki anlatamam size :)

dogum gunune nekadar var? (internetten ama sansin olabilirmi diye soruyorum)

kavrulur, alev çıkmaz ama yanar için için.

fahrenheit 451 de yanar. tutki tava yerine sobanın üstüne attınız.

tutuşma sıcaklığı denen olay var, ona ulaşmadan yanmaz; ısısı artar.

amacın ne adamım =)))

of denerim ki ben bunu. bence yanmaz gibi, pişer belki.

Yanar gayet.
(bkz: sobalı evde büyümüş çocuk)

gerekli olan yanma ısısına eriştiği an alev alır. bu her madde için geçerli.

Kivilcim olmadan olur yani, onu da ekleyelim.

kağıt yanılmıyorsam 180derecede yanmaya başlıyordu.

Mesele şuymuş:
"Telekomünikasyon Kurumu tarafından tüm Gsm işletmecilerinden abonelerine ait TC kimlik numaralarını Merkez Nüfus İdare Sistemi üzerinden tamamlamaları istenmiştir.

Bu nedenle operatörler sistemlerinde TC kimlik numarası kayıtlı olmayan müşterilerine mesaj gönderimi yapmıştır.

Turkcell şu an da bu mesajı 5955 servis numarası üzerinden abonelerine ulaştırıyor.

Hattın yasal sahibi olan kişilerin 11 haneli TC Kimlik numaralarını Turkcell tarafından gönderilen mesaja cevap vererek veya 5955 kısa numarasına mesaj göndererek bildirmeleri gerekmektedir.

TC Kimlik Numaranızı bilmiyorsanız;

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne air tckimlik.nvi.gov.tr internet adresinden öğrenebilirsiniz.

31 Mayıs 2008 tarihine kadar TC Kimlik Numaralarının Telekomünikasyon Kurumunun bildirimi ve yasal zorunluluk sebebiyle tamamlanması gerekmektedir. Aksi taktirde bu eksik tamamlanana dek hattınız kısıtlanabilecektir.

5955 e göndereceğiniz mesajlar ücretsizdir."

bana da aveadan geldi. yeni yasadan dolayı istiyorlar. yalan hile dolan filan değil ama avea sağolsun 100 kere filan uğraştı nolur gir diye en sonunda da 50 kontör verecem bak gir şu numarayı diyince girdim. valla da yatırdılar 50 kontör.

evet avea dan gelirse o mesaj kontör yollayana kadar sallamayın. 1 süre sonra karşılığında kontör teklif edecektir. ben biraz daha pazarlık yapıpı 100 kontör istemeyi düşünüm hatta ama vazgeçtim sonra :)

donanim kaynaklidir. muhtemelen a$iri isinma. cpu fani, sicakligi kontrolu yapilmali once.

aşırı ısınma yüksek ihtimal. daha birkaç ay önce boğuştum bu sorunla.

cpu fanını kontrol edin, tozla tıkanmışlarsa temizleyin. sorun çözülmemişse fanı söküp altını iyice temizleyip, kurumuş yalıtkan pastayı temizleyip (parmağınızla dokunmadan, alkollü pamukla filan) yeni yalıtkan pasta (yalıtkan macun, bir adı daha vardı ama...) sürün ve geri takın.

bence bu işlem için biraz internette gezmelisiniz. ilk denemede başarılı olamayabiliyor.

güç kaynağı natürmort olmak üzere olabilir.

aynı sorun bende de vardı. (halen var).

bilgisayarım sürekli kitleniyor, ekran donuyordu. önce forma attım sorun devam etti. sonra cpu fanı dedim temizledim sorun devam etti. sonra ekran kartı dedim değiştirdim sorun düzeldi ama şimdi de 10 dk çalışıyor kitleniyor. ne zaman internete giriş yapim kitleniyor makine...

rami de değiştirecem bakalım.. sanırım ram.. :D

bendeki sorun güç kaynağının değişmesiyle düzeldi. şu ekşiduyuruya ne kadar teşekkür etsem azdır.

Geri sayım olmuyor hayır. Sorunun donanımdan olduğunu öğrendim, üstüne eğiliyorum, teşekkürler.

Bu saatten sonra değiştirme olacağını sanmıyorum.

hakikaten yuh ama eğer ümraniye beyazıt-beyoğlu bölgesi içerisinde sayılıyorsa öss'ye göre normaldir. ama böyle bir şey olamaz. çünkü anadolu yakasında da kadıköy ve gebze-tuzla olmak üzere iki tane bölge vardı yanlış hatırlamıyorsam. sizin durumuzda başkaları var mı peki?

bundan 5 sene evvel ataköy'de oturan arkadaşıma kartal'ı vermişlerdi. dolayısıyla durum normaldir. (daha doğrusu anormal olana normal diyoruz çünkü bunu hep yapıyor ösym, bize neden yer yercih ettirdiklerini de anlamış değilim, kafalarına göre verseler daha yakın yerlere isabet ettirebilirler.) yeri değiştiremeyeceğin için de şimdiden oraya nasıl ulaşabileceğine dair planlar hazırlarsan iyi olur.

olabiliyor böyle şeyler, tahmin etmesi imkansız bir algoritmaları var. istanbul anadolu yazmama rağmen, kocaelinde girmiştim en son(bizim semtten bir grup kişiyi oraya yollamışlar). bence sağdan sağdan gidersin erken çıkıp. : )

saolun cevaplar için..

*ösym götümü ye

eger sinava ilk girisinse cok yakinlarinda bir okulda giriyorsun. diger denemelerin, sectigin sinav merkezlerinin cok uzaginda oluyor. nisantasi'ndan firuzköy'e yollar adami sabahin bir körü bu osym hedesi.

www.milliyet.com.tr

Beterin beteri var.

neyse benim durumum pek de zor değilmiş örneklere bakınca :)

bu arada ben başvurumu internetten yapmıştım ve resim ekleme olmadığı için geçen seneki resim kullanıldı. 1 senedir uzayan saçım ve biraz sakal bıyık var. resim incelendiğinde ben olduğum anlaşılır ama görevlinin göz ucuyla bakıp "bu sen değilsin" deyip baştan savması gibi bi durum sözkonusu olur mu?

sınav kimliği ve nüfus cüzdanın tutuyorsa ve sınava gireceğin salonda adına kayıtlı sınav formu varsa tabii ki almak zorunda, istersen cinsiyet değiştir:)

trt'de duydukların muhtemelen gheorghe zamfir'in müzikleridir. ordan başlayabilirsin.

benim discmanim icin aldigim ilk deneme cd si tamamen pan flut parcalarindan olusmaktaydi. bulursam onu hepsini mp3 yapip size settircem bu aksam.

(bkz: yasaklı başlıklar)

o değil de madem yazıya kapalı var olan entryler niye silinmiyor?

Varolan entry'ler hukuki olarak sorun yaratmıyordur, zaten varolanlar diğerlerinin silinmesinden geriye kalan entry'ler oluyor. Ancak yeni bir şeyler yazılırsa muhtemelen sorun çıkacağından o riski almadan direk başlığı kilitliyorlar...

peki ben de bir soru sorsam, duyuruda dışarıya kapalı olarak böyle birşeyler tartışmak caiz midir acep?

@kurukafa ; teşekkür ederim gönderdiğin yerden epey okudum aydınlandım, ama mantığını anladım diyemem. yani bilumum yasadışı uyuşturucu maddeler hakkındaki deneyimlerini anlatan insanların legal bir biçimde internette dolaşmasına ve yazmasına müsade edilmiyor, ok. ama reçeteyle satılan yasal bir ilaç hakkında yazmak neden yasak? evet bunu reçetesiz kullanacak kadar salak insanlar var, ama eskidenmiş diye biliyorum ben.zira kapı gibi reçetem var benim.

ayrıca akineton, diazem falan eskiden kapalıymış "yasaklı başlıklar" başlığından anladığımız üzre.ki onlar da farklı amaçlar için kullanılabilen yasal ilaçlardı. bu neden hala kapalı?

@want2die ; evet devletin mantığı "ignorance is bliss" şeklinde, ama madem bu meret zararlı, neden eczanelerde satılıyor? ya da neden doktor yazdı bana? el birliğiyle beni öldürmek mi istiyorlar? ben paranoyak mıyım :)zararlıysa bilinmesi haricinde toptan yasaklanmalı değil mi?
her neyse. teşekkür ederim ;)

@talemon; soruyu acan istedigi gibi acabildigi icin sorun yok. tercih meselesi... neden caiz olmasin :)

bu tip "narkotik sebeple" kapalı başlıkların bazısı hatırladığım kadarıyla mahkeme kararı düzelince açılmıştı, bazısı unutulmuş olabilir.

çok açık kalmış soru.
yapmak istediğin meslek ve senin bu mesleğe yatkınlığın becerilerin falan var mı?
almanya'ya gidip de porno aktörü olcam diyorsan vazgeç derim mesela. ben denedim almıyorlar.

porno değil ama sinema sektörü istiyorum. burada da alakasız bir biçimde işletme okudum, yani oraya gidip "sinema sektörüne girebilme şansım var mıdır?" da olabilirdi soru..

burada neden yapmak istemiyorsunuz peki?

illa gitcem türk sinema sektörü beni açmaz diyorsanız, burada birkaç kısa metraj çekip, uluslararası festivallere gönderip az çok isminizi duyurursanız bu isteğiniz daha kolay olabilir sanki.

durumun elveriyorsa(hatta bence elvermiyorsa bile zorlayarak, sadece kendinden sorumlu olduğunu varsayıyorum) bir kaç sene kaybetmemek için hayatını istemediğin bir meslek ile heba etme.

fakat strateji falan şart. damdan düşer gibi atma kendini. bilen birilerini bul, yardım al tırmala falan.

cevre ve baglanti olmadan bu isler zor..sinema sektorunu bilemem tabi cok kisa surede belki de iyi bir network yaparsin ama nerden baksan bu 6 aydan fazla surer belki de bir okulda bu tur bir egitim almaya baslasan (ing.de bu konuda milyon tane master programi var mesela) ve o sirada ufaktan adimlar atsan daha mantikli olabilir. tabi istemedigin isi yapma ama birden hevesle gidip cok cabalayip istedigin sonuclari elde edemezsen bu sefer fazlasıyla kafan bozulur bence. o yuzden onceden bir ongoru yap plan yap olmazsa sunu yaparim gibisinden en azindan alternatifin olsun..

sen iç onu. hiç dert etme hatta, çünkü bir süre önce ben de her gün şişe şişe kızılay maden suyu içiyorum diye annem tarafında şikayet edildim, tanıdık bir doktora. kadın "o meyve aromalılardan mı?" diye sordu, hayır cevabını alınca da "iç istediğin kadar, hiçbir zararı olmaz" dedi. iç yani, ama meyveli olmasın :)

Teşekkürler, yok aromayla falan işim, evet..

Benim buradaki çekincem, şişenin üzerinde "maden suyu" yerine "doğal minerali su" yazması. Burada doğal olanın ne olduğu da açık değil, ben üzerinde "maden suyu" yazmasını beklerdim, ondan şüpheye düştüm, bu isimlendirme oyunları yüzünden.

(bkz: #11777980) da doğal mineralli su nedir anlatıyor güzel güzel...

Dogal mineralli sudan degil, asil "sofra icecegi"nden korkacaksin.

entry'nin 1 tane "cok kotu" almasi yazarin en begenilen entry'leri listesinden du$mesini sagliyor. tekrar cikabiliyor tabi de zor oluyor artik.

benim tahminimce, yazarin infosundaki en begenilen entrylerindeki guzel entryler, zaman icerisinde cok fazla sukela almislardir, dolayisiyla gecen haftanin begenilenlerine giren entryden daha cok sukelasi vardir o entrylerin.

gecen haftanin en begenilen entrysi ise, o hafta cok oy almistir sadece.

bu demek degildir ki gelecek gunlerde o listeye girmesin bu..

bakalim dogru cikcak mi tahminim : )

geçen haftanın en beğenilen entryleri, son 1 hafta içinde girilmiş entrylerdir(yani eski bir entry son bir haftada çok oylanmışsa o listeye girmez), yazarın en beğenilen ilk 10 entrysi ise haftaların, belki ayların, belki de yılların oylarını taşıyordur üzerinde, ve toplamda, son bir haftada oylanmış entryden daha fazla şukela almış olabilir, gayet normaldir.

günümüzde genelde geçen haftanın en beğenilenlerine giren entryler yazarın da en beğenilen entryleri arasına girmektedir (çok eski bir yazar değilse) sebebi popüler başlıkların çoğalması, popülasyonun artması.. ancak bir takım kişiler "bu mu lan en beğenilen geçen haftanın entrysi" gibi düşüncelerle o entryi çok kötü bombardımanına tutmakta ve entry'nin yolculuğu kimi zaman zamanının ötesindeye kadar varmaktadır. ben bir kere öyle olan entry görmüştüm galiba.

haftanin en begenilen entryleri sadece en cok sukela almis entrylerdir. eger sukela kadar cok kotu almissa o entry (yani normalde sukela entry olarak kabul gormez bu durumda o entry, bir entrynin "guzelinden olsun" aramasinda gorunmesi icin sukela ve cok kotu farkinin en az 2 olmasi gerek) yine haftanin en begenilenlerine girer cok sukela almis oldugu icin ama ayni adette cok kotu almis oldugundan senin en begenilenlerine girmez. ben bi kere en begenilenlere girdim, hemen ertesi gun karmami dusurdu len o entry. iki kisiden 10ar kere sukela almis ama 10 yazardan birer cok kotu almis bir entry, hala guzelinden olsunda gorunmesine ragmen (cok kotu sukela farki 2den fazla oldugu icin) begenmeyen yazar sayisi begenen yazar sayisindan fazla oldugundan karmaya eksi yonde etki eder.

"iki kişiden 10'ar kere şukela almış" demişsiniz, sadece son verilen oy bir kere sayılıyor benim bildiğim.

bilim teknık de vardı baya bi.

bilim teknik nisan ya da mayıs sayısında güzel bir yazı var.

edit akbayram: ilk cevabı görmeden yazmışım, salakım.

ngm.nationalgeographic.com

cerncourier.com

www.nytimes.com

Dr. Fahri atabey caddesi, bildiğim kadarı ile, askerlik şubesinin tam karşısındaki sokak.

Eğer askerlik şubesinin sokağı ise üsküdardan iskele taksi 6-7 yazar, avrupa yakasından gelen Kadıköye giden tüm otobüsler yakınından geçer, zeynep kamil durağında inip yokuş aşağı yürüyeceksiniz 5-10 dakika sorsanız oralarda sölerler.

Otobüs için numara : 120 mec-kad,110 taksim-kad, 125 levent-kad, 127 ceviz-kad

tamamen sallıyorum ama oyun dvd oyunu ise ve iso'su da 4gb'dan büyükse, bir de harddiskinizin format FAT32 ise (eeh bee) şöyle bir problem olabilir, fat32 sistemi TEK bir dosyanın 4GB'dan büyük olması durumunu komik bir şekilde desteklemiyor. daha doğrusu aslında destekliyor da microsoft, insanları ntfs'e geçmeye teşvik etmek için XP'den sonra FAT32'ye 4GB'dan büyük TEK bir dosya attırmıyor komik şekilde.. böyle bir durum.. dosyayı ikiye bölenzi mesela?

anladım sorunun sebebi bu o halde tam 4.04gb yani 0.04le kaçırdık bu durumda iki parçalık rar'a çevircem olmazsa teşekkür ederim hallolmuştur ;)

antisocial, FAT32 aslında 4gb üstünü destekliyor demişsiniz ama gerçekten de tek bir dosyanın 4 gb'ın üstünde olması mümkün değil. yani başka bir program ile 4 gb üstü dosya yazamazsınız fat32 sistemine.

NTFSye gecmeni oneriyorum, tek bi calistir komutuyla 15 dakikaya FAT32yi NTFSye cevirebilirsin hicbir veri kaybi olmadan, NTFS varken fat32 kullanmanin hiçbir geregi yok, ben de bir süre gecmemistim NTFS'e, gectim rahat ettim valla.

(bkz: fat32 yi ntfs ye donu$turmek)

antisocial, bahsettiğin limitasyon "komik bir uyumsuzluk" veya "kasti bir engelleme" sebebiyle değil, teknik gerekçeler ile ortaya çıkmaktadır. fat32 sistemi, dizaynı sebebi ile maksimum (2^32) - 1 byte'a erişebiliyor, tek dosya için. Yani bu durum NTFS'e geçiş için, FAT32 üzerine getirilmiş kasti bir limitasyon sebebi ile ortaya çıkmamaktadır.

kolay bulamayacağı değişik gelen bir tadı olduğu için ve en zararsız olduğu için onu öneriyorlardır. deliler de çocuklar gibidir bakınız çocuklar da kolayı çok sever. kola için maç yaptığınız günleri hatırlayın. kola hem ulaşılabilir hem de değişikti bir zamanlar. ha büyüdük artık içmek istemiyorum pek ama yine ne içersin diye sorsalar kola diyorum. deli miyim?

elbette, fakat şöyle bir durum da var. kimsenin bu kişilere özellikle kola verdiği yada bir doktorun kendilerine kola tavsiyesi yok. şarap yada kola teklif et, kola diyorlar. veyahut su mu kola mı de, yine kola. şu güne kadar bir istisnasına rastlamış değilim.

enteresan, benim rahmetli dedem de vefat etmeden 1-2 sene önce kola bağımlısı gibi birşeydi. kolayı sudan daha fazla tüketirdi, halbuki pek sevmezdi o yaşına kadar.

kolada kafeın olması, kafeinin bağımlılık yapıyor olması, delilerin genelde bulunduğu çevredeki esnaf tarafından besleniyor olması ve kolanın kolay ulaşılabilirliği sokak delileri dediğimiz kişilerin ondan çok miktarda tüketmesini ve haliyle seviyor oluşlarını açıklayabilir, ki bende yaşadığım yerlerde bu tür durumlarla karşılaştım. zihinsel problemi olan diğer insanlarda şekerli şeylere karşı bir ilgi olur sanırım beynin beslenmeye daha fazla ihtiyaç duyduğunu düşünmesinden kaynaklanıyor olabilir, aynı zamanda kafeinin uyarıcı etkiside beynin kolayı insana zorla sevmesini emretmesi gibi bir sonucu doğurabilir. tabi bu benim hüsnü kuruntum da olabilir

ben de alıştırılma ile ilgili olduğunu düşünüyorum. konu hakkında pek bilgim olmamasına rağmen, bizim mahallemizdeki zihinsel engelli bir vatandaştan gözlemlediğim kadarıyla böyle. mesela bu kişinin ev dışı dünya ile ilişkisi 50 liranın(eski) bir şeyler almaya yettiği zamanlarda oluşmuş. Gördüğü her insandan 50 lira istiyor( elli... elli.... demek ve elini açmak sureti ile). Ve o para ile "gago" almak istiyor(gazoz). Zamanında buna alışmış, ben onu bildim bileli(yaklaşık bir 15 sene) elli... elli... gago.... diye dolaşıyor ortalıkta. Gazozunu aldığı zaman aynen senin dediğin gibi bir dikişte biiriveriyor, öyle bir iştahla içiyor ki gören herkesin içesi geliyor.

Ek olarak bir diğer düşüncem de kafeinli - gazlı ve şekerli içeceklerin içindeki kimyasalların, beynin ödül mekanizması ile etkileşime geçmeleri ile ilgili. Bu maddeler bazılarına bizim hayal edebileceğimizden fazla bir mutluluk duygusu veriyor olabilir. Belki de bizim kadar etkiliyordur ama normal hayat akışında beyin bu duyguyu onlara bizimki gibi hissettirmiyordur, ve relatif olarak hissettirdiği şeyin şiddeti bu yüzden artıyor olabilir(yani mutluluk mutsuzluk arasındaki dinamik genişlik normal bir insanınkinden çok daha geniş oluyor olabilir). uyduruyorum ama sadece...

bana danışabilirsin. sözlükten mesaj atıver.

bekleriz :)

(bkz: super baba/34)

fikret aksu.

fikret süper. (diye bilenler vardır)

u3 varsa onun için antivir vardı sanki.

diski takarsan shifte basılı tutarsan autorun çalışmaz. şüpheli diskleri bilgisayara takarken işe yarar.

autorun'ı kapatmanız virüslü flash diskten sisteme virüs bulaşmasını engeller. flash disk'in kendisine virüs bulaşmasını istemiyorsanız ise üzerinde yazma koruma anahtarı olan bir model kullanmanız gerek.

muhtemelen cmos pilin bitmi$tir. degi$tirirsen duzelir.

herhangi bir virüsle bağlantısı olabilr mi?

ben sistem saati ile ugra$an bir virus/trojan vs. duymadim valla hic.
olabilir de pek tabi.

bi de şöle bişi var, saat3'ü bir dakika geçe 4 sanyie sayıp tekrar sıfırdan 4'e kadar sayıyor, sonra tekrar sıfırlanıyor felan..
bu yüzden ne download yapmama, ne de scan yapmama izin veriyor..
4 saniye öncesine flashback'imsi şekilde dönüyor..
winamp'ta problem yok ama mesela..
yedeklesem pc'yi desem, cd yazmama izin verir umarım..
umarım pilden kaynaklanan bi durumdur..

antivirüs var mı? benimki de devamlı ileri gidiyor kaspersky'dan şüpheleniyorum.

pil sorunu bilgisayarı kapatıp fişini çektikten sonra etki gösterir. Seninki muhtemelen başka bir şey.

bir de bios'tayken yapmayı deneyin aynı ayarı, bakalım yine hemen eski haline mi dönecek?

@divit
evet, kaspersky 6.0 kullanıyorum..
üstelik lisansının bitmesinden bi kaç gün sonra böyle olması benim kafamda da "acaba kaspersky mi lan?" sorusuna neden oldu..

@386 dx
bios'tan da saat ve tarihi düzeltmeyi denedim; lakin sonuç gene aynı.. 4 saniye sonra tekrar 2004'e dönüş yapıyor..

kaspersky'i toptan kaldırıp bios'tan ayar yapacağım tekrar..
bu problemle karşılaşan başka arkadaşın olmaması da ayrıca kurcalıyor kafamı..

lanet olası kaspersky'i kaldırdıktan sonra halloldu problem..
bu bok büyük ihtimalle tarihe göre key verdiği için şaşırdı kaldı expired durumu olunca..
çok büyük hayal kırıklığına uğradım, 4 senedir bilgisayarıma bodyguard gibiydi..
neysem..
başka bi antivirüse sırtımıza yaslıcaz bu vakitten sonra..

yardımlarınız için çok teşekkrüler, şukela butonunuza tek tek basıcam hepinizin..

yagsiz patlami$ misir falan yiyebilirsin. makineleri var ya yapan onlarla yapabilirsin misal. + bol bol su.

diyet bisküvisi var.tadı yok ama olsun.doyuruyodur muhtemelen.bi de her diyetin olmazsa olmazı salata pek tabi.

salatalık olur marul olur, bilimum yeşile yüklenebilirsin. tuzsuz tabi ki. Ben deli gibi salatalık yerdim acıktıkça.az da olsa karın egzersizi de unutulmamalı, yoksa zayıflarsın ama göbek kalır.

tiroidlerini kontrol ettir.

bastirmak icin havuc, salatalik yiyorum bu aralar. bir de mevsimi yakin karpuz. hemen sisisriyo mideyi. daha once yazmistim buraya, mihalic peynri yontemim var. peynir gorunumlu tuz kitlesinden yiyorsun ara ara, sonra da abaniyorsun suya litre litre. yanina da yesillik, meyve arada, aciktikca. yag, islenmis seker, karbonhidrat almazsan bir sure sonra fidan gibi olursun. protein almayi unutma ama yagsiz tavuk vs.

Ogunlerde bol bol yesil sebze ye. Az yagli sebze yemekleri yaparsan/yaptirirsan, doyana kadar yiyebilirsin ve ac kalma sorununuyla bas etmek zorunda kalmazsin.

Aralarda acikirsan meyve, havuc, salatalik gibi seyler yiyebilirsin. Kesmezse az miktarda (3-5) diye biskuvisi.

Patlamis misiri pek onermiyorum, cunku yagsiz bile olsa misir kendi basina epey kalori icerir. Yani sagliksiz bir yiyecek demiyorum ama kilo verirken tok tutmasi icin kullanmamak daha iyi.

sabahları sıkı kahvaltı et. akşam yemeğini çok hafif tutmaya çalış. bol bol kurufasulye ye. çok acıktığında bir avuç beyaz leblebi yiyebilirsin. veya diğer arkadaşın dediği gibi yağsız patlamış mısır seni tok tutar.

2 ayda 15 kilo? tiroid bezlerini kontrol ettir bencede. tamam bazen kilo alabiliyor insan ama ay başına 7-8 kilo çok geldi bana. sanki hormonal bir olay gibi geliyor kulağa. üstelik sorun eğer tiroid bezlerindeyse kilo almamaya çalışmak kesinlikle işkenceye dönüşecektir bünye için.

Ben düşük yoğunluk lazer terapiyi önereceğim sana açlık noktaları üzerinde uygulanıyor ve açlık hissini azaltıyoruz ve uzman bir diyetisyen eşiliğinde sağlıklı kilo vermeni de sağlıyoruz.bize www.laserways.com sietsinden ulaşabilirsin .

"The most common simple time signatures are 2/4, 3/4, and 4/4. The 4 at the bottom indicates that the beat unit is the quarter note or crotchet. For example, 3/4 means three quarter-note beats per measure."

normalde nasil okunuyorsa burada da ayni okunuyormus.

en.wikipedia.org

not: sen ucak tasarlarken ben simulink'te baglama caliyordum :P

Direk nine four time, ten eight time desen de anlarlar.

burada cogu yaziyormus

getir.net

eyvalla sagolun. pek konusmadim zati. sana da simulinkle basarilar egotm.

benzer bi durumu ben de yasadım, 3 ay kadar kacak kullanmıstım zamanında. hic bir problem olmadı, ama bu senin yasamayacagın anlamına gelmiyor. daha sonra kablotv ye uye oldum, geldiler zaten varmis dediler, ne ugrastiriyorsun falan.. gittiler.

bi sorun olcagini sanmiyorum, sonuna kadar kacak kullan kardesim. ama birsey olursa bana gelme, tanımam.

içeri girip televizyonu kontrol etmezler, zaten buna hakları da yok. kablo tv nin yayınını kesme işlemi zaten ev içinden değil, dışından yapılıyor.

bir zaman sonra gelip kesebilirler. mesela en son kestirdiğimde iki ay sonra gelip kesmişlerdi. bir zaman sonra gelip kesmeyedebilirler. abonelik numaranızdan hala abone olup olmadığınızı ya da herhangi bir borcunuzun bulunup bulunmadığını araştırabilirsiniz.

ama başınıza herhangi bir dert açacağını sanmam. zira belli bir zaman sonra ödeme yapılmayınca zaten yayını kesiyorlar. sizde böyle bir durum da olmadığına göre kayıtlı abone olarak görünmüyor olmanız daha olası.

valla halam yaklaşık bir 3 sene kullandıydı öyle, bişey olmadıydı. Öyle bir kablo sarkıyordu, taktık görüntü geldi, bir daha da ellemedik.

cevaplar için teşekkürler. yıllarca gerek devletin gerek özel şirketlerin kucağında hoplatılmış bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak bu durumu asla atlamam. sonuna kadar sömürürüm.

ayni durumun sonunda tüm kullanilan aylarin faturasinin gelmesi ile biten versiyonu da var ama genelde kablodan birisi gelip apartman girisindeki kutuya bakip farketmedigi sürece sorun olmuyor.

hemmen iptal ettir derim.

fenerbahçedeki evimde kablo tv'yi 4 sene önce iptal ettirmiştim. zaten televizyon izlemem etmem (gerçekten izlemem) kablonet i de iptal ettirip adsl ye geçmiştim.

geçen ocak falan bir kağıt geldi kablotv bizi yayınları 4 sene kaçak izlemekle suçluyor, 4 sene yayın ücretini güncel tarife üzerinden ödememizi + gecikme fazilerini istiyor yoksa bizi mahkemeye vermekle tehdit ediyor. biz de itiraz ediyoruz falan ama yaklaşık 750 lira ödüyoruz kablonet'e.

yani adamlar akıllarınca sazan avlıyorlar. onlar kesmeyi unutsa bile sen suçlu duruma düşüyorsun. sonra fatura ve tebligat gelince de paşa paşa ödüyorsun çünkü davalı olursan bile "önce parayı ödeyin, davayı kazanırsanız geri öderiz parayı" diyorlar ve davanın başlaması demek yaklaşık 2 milyar kağıt ve bürokrasi masrafı, icra bedeli vs anlamına geliyor. aman diyeyim ben yandım siz yanmayın.

evde bulduğun kabloyu tv'ye sokup izliyorsun. hiç bir problem yok burada. aynı şey bizim arkadaşın da başına geldi. hiç para istemediler. isteyemezler de. imzan yok bir şeyin yok.

biz de ogrenci evimizde buldugumuz kabloyu tv'ye sokmustuk calisti. 4-5 yil kullandik, sonra da evden tasindik. hepimiz evlendik, hatta birimiz coluga cocuga karisti, hala bi ses yok. bize olmadi bisey. ama turkiye burasi, size olabilir de olmayabilir de.

valla senin ev çok aşağıda ama bazen çamlıcadaki bilfenin karşsındaki payvon bozması gece klübünden geliyor müzik sesi.

abi burası inliyor ya, fişek mişek atıyorlar ara ara bir de...

doğuş üni festivali var.ordan geliyodur.demet akalın falan çıkıcakmış.

evet muhtemelen öyle, demet akalın başladı şimdi... fakat şu saatte yasal bir limit var ise onun üstünde olduklarından emin gibiyim. doğuş bizim buraya yakın eyvallah, ama baya acıbadem hastanesinin oradan duyuyormuş arkadaşım. daha uzaktan da duyuluyordur eminim.
eh ne diyeyim, piç ettiler güzel bir akşamı...

Neyse ki saat tam 12 de kestiler.

Beşiktaş'tan gördüm valla fişekleri, ne coşkuymuş...