Öyle bir şey yaklaşık son 10 senedir disklerde uygulanabilir değil.
fiziksel olmayan hatalar söz konusu ise atabileceğin herhangi bir format sorunu çözecektir.

yapma yav! Ama bazı boot cdler varmış cd den açıyormuşsunuzda bi takım format atıyormuşsunuz da en azından bad sectorlerin yayılmamasını sağlıyormuş falan!!! Yoksa beni mi kandırmışlar!

bad sector zaten bir nevi fiziksel hatadır. Bad sector sahibi olduğuna nasıl karar verdin?

low level format fiziksel hatalara(bad sectorlere) çare olmaz dendiği gibi. Ancak diskin mbr kayıtlar vs tabloları saçmaladığında en son çare olarak kullanılabilir. Low level format atmak için üreticinin sitesinde genellikle tool lar olur. Aynı zamanda bu toollar diagnostic özelliklerde içerir bence bunla bir tarayarak diskinizde gerçekten nasıl bir problem olduğunu anlamaya çalışın..

ned flanders, low level format disk üreticilerinin sitelerinde verdikleri toollarda genelde yanlış bir terim olarak kullanılıyor(onlar pek kullanmıyor gerçi).
en.wikipedia.org

low level formatting hard disks bölümünde açıklanmış.

Bence tekleyen harddisk ile hiç bir zaman uğraşmaya değmez, garantisi dolacak kadar eskiyecek hemen her disk 70-80$ a yenisi ile değiştirilebiliyor. verilerin riske atıldığına değmez bence.

bu formatta bad sectorlerden kurtulma oranı düşüktür, zaten bundaki amaç bad sectorleri düzeltmek deil işaretlemektir, oraya bir daha bilgi yazılmaz kapasiten bad sector kadar düşer ama en azından sağlıklı, veri kayıpsız bir harddiskin olur.

Bir disk bad sector vermeye başladıysa olabildiğince çabuk değiştirmenizi öneririm.

ingilizce var mı?

fl ogrenicegine ableton live ogrenmen daha hayirli olur.

bugün bana da geldi, hiçbir anlam veremedim. merakla araştırıyorum ben de ne olduğunu.

READER'S DİGEST türkiye'de yayınevi kurarak çalı$malarına ba$ladı. ve bu $irketin satı$ stratejisi gönderdikleri( bir ara da gazete insertü olarak her okura dağıtıldı) göndedikleri mektup değil tam anlamıyla satı$ amaçlı bro$ürdür. dikkatlice okunulursa bıdı bıdı bıdı yapın $unu kazanma $ansı elde edin türünden bir mesajla kar$ıla$acaksınız. amaçları size mektup yoluyla kitap satı$ı yapmak ve bunu yapanlar içinde bir iki ki$iye de hediyeler vermektir. bunun altında ba$ka derin anlamalar yada dolandırıcılık aramayın.

buyrun grekli intenet adresini de vereyim istediğiniz gibi ara$tırıp emin olun bence.
www.rd.info.tr

Anladığım kadarıyla, çekilişe katılma belgesini yolladığın zaman dergiye abone olmuş oluyormuşsun. Amaç abone toplamak.

Ödül diye verdikleri de harcanamayacak bir hediye çeki tarzındaymış.

banada geldi 2 gün önce. biraz araştırdım da...
aslında 100.000 ytl lik hediye için kitap veya dergi aboneligi gerektirmiyomuş. (bunun için ikinci seferlik birde senin göndermen gereken bir zarf daha gonderiyorlar bunda aboneliği kabul etmeyeceksin hepsi o.)
ama ev araba (veya her neyse) çekilişlerine de katılmak için abone olman gerekiyormuş.
aslında dergileride güzel diyolar ama ben yinede abone olmadan çekilişe katılacağım.

robinbook, eve yolladıkları mektupta "sadece" kupon ve çekilişten bahsediyorlar. İsme özel çıkarılmış koca mektup ve yanındaki ekte "kitap" kelimesi dahi geçmiyor.

Ben buna scam de derim, dolandırıcılık da derim. Gelsin diğer kuponlar bakalım...

Sakın doldurma, gönderme gibi bir gaflete düşmeyin, bana 2 yıl kadar önce geldiğinde çok araştırdım. Hayatınız boyunca spam gönderilerden, tacizlerden kurtulamazsınız. O çekilişe gönderme evrakı ile sizi daha bir çok şeye abone, üye sayarlar, deli ederler, borçlu bile çıkabilirsiniz ileride.
Aman diyim.

kediotu

www.yenisafak.com.tr

ve de hafif müzik....

iyi uykular...

nerede bulunur?
sözlükte baharatçılarda satılmamaktadır falan yazmışlar...

kediotu köklerinden yapılmış doğal kapsüller oluyor ya da aktarlar da satılıyor.. Kapsülleri denemedim hiç araştırmak lazım belki iyisini bilen vardır burda..

yarın iyce erken kalkın en dooğru yol budur..

Hiç uyumayarak bile denemelerim oldu, bünyeyi yeniden başlatmak adına... Ama gün boyu ruh gibi geziyorum, gün içinde orada burada ayakta uyuma diyebileceğim, en fazla 1 saatlik kestirmeler oluyor. Yine de eve gelince yatıp kafayı uyuduğum nadirdir. Ben istiyorum ki gün boyu zinde olayım, uyumak istediğimde tak uyuyayım...

papatya çayı, rezene çayı falan da iyi gelir.. bir de sarı kantaron..

Eczanelerde satılan efervesan magnezyum tabletleri var. Çak bir tane yatmadan yarım saat önce. Bak nasıl uyuyorsun. Doğaldır, ilaç değildir.
Ayrıca yanında, bir adet zinco ve bir adet de apikobal alırsan, bir testosteron booster elde etmiş olursun ki yine tamamen doğal olur.
(bkz: zma)

ilaç sayılmayan eczanelerde satılan bitkisel bir sedatifmiş.
yatmadan 1 saat önce bir kaşık.
(bkz: passiflora)

-doktor tavsiyesi değildir, (bkz: use at your own risk)-

remeron..her aksam yarim tablet..miss..

Ben de saat 6'dan önce, minibüsleri ve ezanı duymadan uyuyamıyorum. Bazen bir gün atlayıp erkenden sızıyorum ve düzene giriyor. Bir ara 11'de yatıp sabah 7'de saat kurmadan uyanır hale gelmiştim. Ama bunu koruyabilmek ve gerçek bir düzen haline getirmek çok zor, özen gerektiriyor. Alışkanlık haline gelmesi için de galiba birkaç hafta gerekiyor.

Bence doktorda arayın çözümü, uyku ciddi bir şey. Düzenin bozukluğundan dolayı, hiç güneş görmemenin ruhu karanlığa gömmesiyle çok daha büyük sorunlar çıkabiliyor. O bahsettiğiniz yorgun uyanmak da böyle bir şey olabilir; zira ben de ölü gibi geziyorum uyumadığım zamanlarda.

uyuyamamak ve yorgun uyanmak sürekli hale geldiyse yapacağın en iyi şey bi uyku kliniğine gitmek.çapa'da da var.yamulmuyorsam göğüs hastalıklarına bağlı olması lazım.bi gece yatarsın en azından neymiş öğrenirsin.

1.Doğadan'ın poşet elma çayı da uyutuyor.
2. Melisa yaprağı ( Annemin bahçesinden yolunmuş var bende. İstanbul, Cihangir taraflarına yolun düşerse verebilirim )

Çay işi aklıma yattı, sağolun.
Bahsi geçenlerin(kedi otu, papatya, rezene, sarı kantaron, elma, melisa yaprağı) hepsinden birazcık koyup demlesem ne olur? Yoksa hepsini ayrı ayrı demleyip mi içeyim ne yapayım?

pyro clustic flow Cihangir uzak bana, ama yine de çok sağolasın...

nervikan. tamamen doğal bi ilaç. melissa ve bişi otundan oluşuo. tavsiye ederim.

duzenli (ciddi) spor yapip da duzenli uyuyamayan tanimadim. cay, cicek, bocuk gibi gecici ve zorlama etmenler yerine dogal bir yolla yapmak uzun vadeli olmasini saglar.

@507
uzun vadeli olarak spor düşünebilirim, ancak şu an için finalleri atlatsam yeter.

günlerce uyuyamamış biri olarak diyeceğim şudur.
gece 3-4 gibi uyuma o gün hiç uyuma pas geç.gece saat 12 yi bulunca uykusuzuktan bayılacaksın direkt yat.gündüz 12 gibi uyanırsın.o gün de saat gece 12 de uyu .sabah erkenden en kötü 8.5 9 gibi kalkarsın uykunu almış biçimde sonrası öyle gider.bir sürü arkadaşıma uygulattım sonuç mükemmel.

kediotu bende işe yaramadı. yani kapsül olanı iki tane bile aldım bana mısın demedi. bünyeye göre değişiyor muhtemelen. süt ve süt ürünleri işe yarayabilir özellikle yogurt. bunun dışında rezene içmeyin derim bi de ishal olup tuvalete taşınmayın. adaçayı deneyebilirsiniz.

(bkz: delayed sleep phase syndrome)

geçenlerde böyle bir başlık açmayı ben de planlıyordum. uyku duzenim tamamen allak bullak idi. tek başıma yaşıyorum zaten, sabah kalkmamı gerektirecek okul duzeni de yok. hatta muhtemelen olayın tek başıma yaşamakla olduğuna karar verdim. tabi sigara, aile-arkadas ozlemi ve okuldan kaynaklanan stresler filan da cabası. aylardır arada düzelse de genel uyku düzenim sabah 7-8 gibi yatıp öğlen kalkmakla oluyor. öğlen kalkınca da uykum gelmediği için akşam n'apsam etsem uyuyamiyorum.

valerian root (baldrian / kedi otu diye de geçebilir)
st johns wort (sarı kantaron diye geçer aktarlarda bildiğim kadariyla)

bunları denedim, bi aralar uyuttu, ama sonra ona da bağışıklık mı kazandım bilemiyorum, onlar da artik bir boka yaramiyor, uykum gelmiyor napsam etsem, sonra sabah 8de artik uyumaya çalışmaktan yorgun bitap bi halde bayılıp sızıyorum.

alkol de bi nebze fayda ediyor ama işin ucunun kötüye gitmesi var, bokunu çıkarttığım zamanlar çok oluyordu.

ama şu var ki, annemlerin yanina eve gittiğimde çat diye uyuyabiliyorum kalkabiliyorum. aynı şekilde bi haftadir arkadaşlar ziyaretimde, tamam içip dağıtıyoruz zaman zaman ama biri daha olduğunda çok daha rahat uyuyabiliyorum.

bi de aynı şekilde kendini gün boyunca yorarsan (çok fazla yorulursan o da uykuya dalmayı zorlaştırır) o da uykunu daha rahat getirir.

benim önerilerim bunlar, tam da öneri değil de herneyse. ben de uygun doğal ve rahat bi çözüm isterim aslında, ama şimdi düzeldi gibi hadi bakalim gider umarim.

@radikalherif
Hiç uyumayarak yaptığım denemeleri ve sonuçlarını biraz yukarıda yazmıştım, yine de sağol...

@kurukafa
delayed sleep phase syndrome: "Aa bu benim lan" dedirten başlık oldu gerçekten...

herkese teşekkür ederim.

biri düğmeye basmıştır.

w9.gazetevatan.com

yasal seyler hacım.

oink i unutma.

Taşınabilir diske osx kurulabiliyor, eğer biosun usb den boot etmeyi destekliyorsa. Ben denemiştim olmuştu. Fakat USB2.0 bir diskin(ve portun) olduğundan emin ol yoksa çok yavaş çalışacaktır.

BIOS'da boot sırasını ayarlarken en tepeye USB koyarsanız olur tabi ama anakartın desteklemesi lazım...

boot sorunu ya$aman muhtemel.
once windows kuracaksin, sonra mac os kuracaksin. eger mac os boot dosyasini external disk'e atarsa (ki oyle yapacaktir kendi dosya sistemi orda oldugu icin) external disk olmadan windows'a gecemezsin.
buyuk ihtimalle bu $ekilde olmasi lazim.

kurukafa : yok gayet hizli calisiyor, su guc kaynagi olanlardan (ntfs zaten, fat32'i mac olursa dusunebilirim)

crown : bios destekliyorsa ve ikincil olarak dahili harddiski secersem olur diyorsun yani?

assert h : su soru geliyor aklima o zaman, yalnizca tek bir boot dosyasi mi var? yani windows ve mac os x'in bootlari kendi kurulduklari bolumde degil mi?
dogru anladiysam, tasinabilir harddiske kurabilirim ama illa ki mac os x'in acilis ekranindan mac veya windows secmek durumundayim, bir alternatifi yok yani (dolayisiyla harddisk her zaman takili ve acik olacak) ?

usb'den boot mümkün ama hem bunu destekleyen bir anakart hem de bunu destekleyen bir usb drive'a ihtiyacın var.

edit: cevap atrin'in mesajına değil, bir üsttekine.

Yok hayır, ben bir süre şöyle kullanmıştım:
Laptopumda windows ve ubuntu linux kurulu idi. Açılışta grub menüsünden ubuntu veya windows'u seçiyordum. Sonra external diske OSX kurdum. Harddiski takıp bios dan usb yi boot önceliğinde birinci sıraya aldığım zaman menüsüz sorgusuz sualsiz usb den boot ediyor ve osx açılıyordu. eğer internal hd boot menüsünde önde ise, usb disk takılı olsun veya olmasın grub açılıyor ve normal ubuntu-windows menüsüne ulaşıyordum.

ancak hızı ntfs veya fat32 olmasına göre değil usb versiyonuna göre belirlenir. son 2 sene içinde aldıysan bilgisayarını zaten muhtemelen usb2.0 dır. ancak macos kurarken ne fat32 ne de ntfs olmayacak o disk, macos hfs denilen bir sistem kullanır. ve o diskin içeriğine windowstan falan erişemezsin 3rd party programlar kurmadan(hfs explorer güzeldir, aynı zamanda windowsa bilgisayarım altında bir sürücü olarak gösterecek driverlar da mevcut). Aynı şekilde osx(en azından tiger) ntfs e yazmaz, ntfs e veri yazmak için yine 3rd party programlar kullanman gerekir. Arada bir tane fat32 tampon partition bırakırsan herhangi bir program kaullanmadan dosyalarını iki os arasında paylaşabilirsin o sürücü içinde. falan filan.

tam tersi oluyor da bu dediğiniz olmuyor. mac os x kurulabiliyor ama lisanslı olduğunu hiç sanmıyorum.

mac os x kuruluyor(ben kullanıyorum) fakat patched bir versiyonu gerekiyor ve çalışacağının garantisi yok. donanımın uyumlu olmalı ve şanslı olmalısın biraz. bulunan yeni yöntemler ile kerneli patchlenmemiş osxler de kurulmaya başlandı fakat leopard çalışıyor mu bilmiyorum bakmadım henüz, tiger kullanıyorum.

fakat yasal değil. gerçi lisans "only apple branded" bir bilgisayara kurmaya izin veriyor ama bilgisayarın üzerine apple logosu yapıştırıp "ben uygunum yasa bana bir şey diyemez" diyen kişiler mevcut, orasını bilemiyorum.

soru şöyle olsa daha tatminkar cevap verilebilirdi belki:
*pc makinede windows veya linux üzerine mac os x kurulabilir mi?(emulator programlar vb üzerinden)
**pc makine üzerine direk(herhangi bir işletim sistemi üzerinde olmadan) macos x kurulabilir mi?

*ilkinin cevabı: evet kurulabiliyor. pearpc denen macos emulatörü ile windows/linux üzerine macos x kurabiliyorsun.
program opensource bir proje. adresi pearpc.sourceforge.net
bu programla ilgili kurulum ve benzeri daha ayrıntılı bilgiler ve diğer toollar için bir kaynak da şu var: pearpc.net
bir de bir ara cherryos denen pearpc muadili bir program vardı. ama artık yok.

**
ikinci sorunun cevabı da evet. lakin birkaç önşartı var. işlemcinin SSE2, SSE3 desteğinin olması gibi.
sonra "MacOSX install dvd JAS" gibi googlda arama yapıp kırılmış*cracklenmiş macos dvd sini indirmen gerek.(bu dvd intel ve amd işlemciler için faklı. hangi işlemciye sahipsen onun jas ile biten rarlarını indirmen gerek)
bu konu hakkında da ayrıntılı bir bilgiyi şuradan bulabilirsin:
www.arkasokak.net
edit: ikinci şık için lisans problemi olabilir. zira bu indirilen "MacOSX install dvd JAS" dvdsi bi şekilde kırılmış*patchlenmiş*cracklenmiş bir dvd galiba. bu nedenle illegal olma ihtimali var evet.

crack'li kurulabildigini biliyorum, crack'siz kurulabilir mi diye merak etmistim. pearpc guzel fikirmis, fullscreen destegi ve ram sorunu yoksa tabi.

leopard var kurulabilen.
iki farkli release var, biri hem sse2 hem sse3 destekli (toh release)
digeri ise sadece sse3 destekliyor. muhtelif yerlerde arama yaparak ula$abilirsin.
ama donanim baya sorun oluyor. ben kullaniyorum ikinci harddisk'im ile ama baya uyum sorunu var.

pearpc nin full screen desteği var. fakat emulator bir yazılım olduğu için haliyle performans sıkıntısı çekeceksin.

evt orjinal mac leopard dvd si pc ye kurulabiliyor ama oldukça zor, 2 hdd kullanılıyor netkas.org incele pc efi v8 kullanılıyor sanırım.

(bkz: partition magic)

acrinis disk director suite.

uyarı: hangi yazılımla olursa olsun böyle bir hamleyi yedek almadan yapmak kafayı duvarlara vurmaya sebep olabilir.

yok bisey olmuyor, elini korkak alıstırma.

benım hdd 8 parttion su sıralar. 2 os var ustunde de.

Gömülü haldeyse çıkarmak imkansız bildiğim kadarıyla. Hangi film belki başka bir kaynaktan bulmanıza yardımcı olabiliriz?

@montreal
Teşekkür ederim, ben de başka bir yerden indirebilirim de, üşendim şimdi açıkçası..

formati nedir yazmamissiniz ama o kismi kesmekten baska yontem yok galiba. altyazi da goruntunun uzerinde olduguna gore pek hos olmaz sanirim..

eğer asıl amacın, filme türkçe alt yazı ile birlikte izlediğinde yazıların birbirine karışıp rahatsız olmansa, bsplayer ve kmplayer altyazı dosyası altına siyah şerit çekebiliyor, böylece altyazılar karışmıyor.

malesef onun için yapılabilecek bir şey yok ancak altyazıyı gömüp encode ettiğini gördüğünüz kişileri gördüğünüz yerde döverek bu gibi olayların gelecekte başınıza gelmemesi için bir şeyler yapabilirsiniz. misal herkes gördüğü bir kişiyi dövse sanıyorum 2-3 sene içinde böyle bir problem kalmaz.

winamp'ın sdk'sını okumakla başlasan iyi olur.

işin mantığı şudur: gelen sinyali(hangi kaynaktan alacağın sana kalmış) kabaca 3 ayrı filtreden geçirirsin. Düşük frekanslar için lowpass, mid frekanslar için bandpass, üst frekanslar için highpass. tabi bu filtrelerin cutoff noktaları için biraz deneme yamulma yapman gerekebilir. Daha sonra bu 3 filtrenin ayrı ayrı çıkışlarını bir envelope follower dan geçirmelisin. envelope follower denilen nane son x sampledaki ses şiddetini sana belirli bir birimde verir. bunun çıkışındaki veriyi sana beslediğin inputun şiddetini verecektir kısaca. "lowpass-->env. follower" çifti, alt frekansların şiddetini, "bandpass-->env. follower" çifti mid frekansların şiddetini, diğeri de üst frekansların şiddetini verecektir. bu çıktıyı belirli biroranda scale edip progress barına verirsen sorunun hallolur sanıyorum.

Kolay gelsin.

fiziğim rezalettir ama neden olmasın. yumruk attığımızda zarar veren baş faktör sürtünme değil, bir nevi şeklini içeri doğru bozmak gibi bir şey. mermi de sürtünmesiz ortamda hızını kaybetmeyeceği için delip geçer.

diye düşünüyorum. salladığım belli olmasın. :P

yumruğun ve merminin atış hızına bağlıdır (merminin atış hızı saçma oldu biraz, ekseriyetle mermiler hızlıdır). sürtünmesiz ortam, objeyi yavaşlatmaz, aksine sürtünme olmadığı için yavaşlamasını engeller.

söz gelimi bir mermiyi ateşliyorsunuz. havanın sürtünme katsayısı normalin 10 katı diyelim. mermi havadayken sürtünmeden dolayı hızını kaybeder. hız kaybı yaşayan mermi hedefe ulaşırken etki gücü azalır.

diyelim ki sürtünme yok. o zaman hiçbir hız kaybı olmaz ve mermi çıktığı hızla (buradan tam emin değilim, belki ivmeleniyordur) hedefi vurur.

yumruk ise tamamen atış hızına bağlı. sürtünme olmadığı için daha zevkli atılır orası ayrı.

verecegi zarar olculemeyecek kadar kucuk derecede artar, baska farki olmaz.
Yer cekimi olmayisi yuzunden rakip *eger normalde yere dusurecek bir darbe almis ise*, bu yere dusme sirasinda alacagi ek hasari almaz sadece.

Sürtünmesiz de olsa, surat, inen yumruğun yahut çarpan merminin gücüne eşit miktarda ve ters yönde tepki vereceğinden gayet de zarar verebilir şeklinde atmak istiyorum. Hatta, ortam sürtünmesiz olduğu için, hıza bağlı olarak güç de artacağından daha fazla zarar verir diyerek atmanın sınırlarını zorlamak istiyorum.

sürtünme olmazsa tepki olur mu?

yani sürtünme aslında bi tepkidir ve misal arabalar yerin tepkisiyle ilerliyor. sürtünme olmasa yer tepki vermez ve tekerler olduğu yerde döner. sürtünme olursa yerden aldığı tepki ile ileri gider

surata inen bir yumruk, ya da değen bi mermi, sıfır sürtünmede ilk hareketini devam ettirir. sürtünme yok ise, dokular tepki vermiyor demektir ve mermi deler. yumruk da dokuları birbirinden ayırır, teorik olarak böyle. çünkü dokular birbirinden ayrılmamaya direnirse bu tepkidir ve yumruğun şiddeti kadar, birbirine yapışık dokular tepki verir

yumruk attigin zaman vucuttan kayip gitmezmi o yumruk? yada kurşun?

yumruk attigin zaman birisine elinin kaymasinin yani sira, o kuvvetin dik bileseni de vurmanla beraber seni arkaya, onuda ileri ittiren bi kuvet olusucak. dolayisiyla nasi zarar veriyosun sen bu adama? kurşunda da ayni... degilmi?

tamam f kuvetinin bilmemne yuzeyine(sabit degil) etkisi gibi dusunelim. bence surtunmesiz ortamda bi kuvvet bi yuzeyle etkilesirse ikiside ebesine kadar gider ama birbirine zarar vermez.

sürtünmesiz bi dünya diyo, vucuda da sürtünmez havaya da

vücuda değince merminin yön değiştirmesi için bi direnç, bi tepki gerekir ama işte sürtünmeyince olmaz o. yani merminin yumruğun yönü değişmez ve deler geçer. sürtünme olmazsa beden de olmaz, atomlar ayrılıp gider o ayrı

ayrica kursunun sana zarar vermesinin sebebi sanki senin yerden aldigin gucle (surtunmeden kaynaklanan) kursuna karsi koyman. kursuna karsi koymazsan kursun sana carpar seni ebesine, hayvan gibi ivmeyle firlatir

şimdi bahsedilen senaryoda sürtünmesizliğin bir limitinin verilmesi lazım. çünkü sürtünme olmayan bir evrende bahsettiğin senaryonun gerçekleşmesi dahi mümkün değil.

Çünkü sürtünmenin yan etkisi olarak gerçekleşen bir sürü faktörü de saymalıyız veya verilen limitler ile gözardı etmeliyiz.

Misal yumruk atacağız diyelim, ileri doğru hareketi sağlamak için ayağımızı bastığımız yerden(ki ayak basarak durmak diye bir şey söz konusu değildir, aslında vücut bütünlüğü diye bir şey bile söz konusu değil) sürtünme sayesinde destek alıyoruz demektir. Yani olmaz ha diyelim ki duruyoruz yerimizde, yumruk atmaya yeltenilen an vücudun milimlik ilk hareketinde bir yöne doğru kaymaya başlarız. Diyelim ki bizi tutan bir kemer var, kemer bile bizi sürtünme sayesinde olduğumuz şekilde ve doğrultuda tutuyor.

Yumruk atan kişi tarafında bu sorunları çözdük diyelim, bir de yumuğu yiyen kişi var. Yumruğun karşı tarafa dokunduğu anda, karşı tarafın vücudu herhangi bir kuvvet tarafından bulunduğu noktada sabit durması için engellenmediği için, dokunulduğu anda o kişi olduğu yerden uzaklara doğru yolculuğa çıkacaktır. yani sen yumruğunu yüzüne gömemeden o adam kolunun yetişriği mesafeden uzaklara doğru yolculuğa çıkmış olacaktır zira onu bulunduğu konumda tutan herhangi bir kuvvet yok.

Tabi ki burada bir faktör daha var, sürtünme kuvveti kuvvetin uygulanan yüzeye dimdik olmadığı durumlarda önemli. yani yumruğu, kurbanın yüzüne herhangi bir açıyla temas edecek şekilde atmadığımız sürece(ki elin ve yüzün dümdüz yüzeyler olmadığınıgöz önünde bulundurursak, bütün yüzeylerin tam 90 derece açıyla birbirlerine dokunmaları imkansız. kurbanı sürtünmesizliğin etkisi ile uzaklara fırlatacak bütü nkuvvetler el ve yüzün şekilleri itibariyle 90 derece açıyla uygulanan kuvvetler olacaktır. diğer kuvvetler ise sürtünme olmadığı için sıfırlanacaktır.

misal normal dünyada sürtünmeyi arttıracak şey, yumruk atınca kurbanın yüzü yumruğun etkisiyle biraz içeri çökecek ve el ile içeri esnemiş deri arasındaki sürtünme iyice artacak, yumruk o pozisyonda yüzde kaydığı zaman bir etki elde edilecektir. fakat vurulduğu zaman yüzdeki derinin içeriye doğru bükülmesi durumu, kurbanın durduğu pozisyon sebebiyle yumruğa gösterdiği atalet sebebiyle olacak. yani onu bulunduğu pozisyonda tutan bir kuvvet olduğu için sen yumruğun etkisini bekliyor olacaksın. fakat sürtünme diye bir şey yoksa, dha önce dediğim gibi, dokuma anında(hatta havanın etkisini de göz önünde bulundurrusak sen dokunmadan hemen önce, rüzgarın etkisi ile) kurban yumruğundan uzağa doğru hareketlenmeye başlamış olacaktır.

yani böyle bir durumu izole edip ele almanın pek mümkünü yok alsında. hiç bir yerde sürtünme yok diyorsak cevap, "zaten iki kişi yumruk atan-yumruk yiyen pozisyonunu alamaz bile, hadi aldılar diyelim, yumruk atan yumruk atmaya niyeltendiği anda, yiyen de yumruk ona yaklaştığı anda bulunduğu pozisyonlardan uzaklara doğru kaymaya bşlayacaklardır. bu durumda yumruğun karşı tarafa ulaşabilmesi bile şaibeli, diyelim ki ulaştı, o zaman sadece karşı tarafın yüzüne tam oalrak 90 derece ile gelen kuvvetler ona geriye doğru bir kuvvet uygulayacak(ama ayağının altında sürtünme olmadığı için onu ileri itmekten başka bir işe yaramayacak) diğer açılarla gelenlerin ise herhangi bir etkisi olamayacak" diyebiliriz.

Bunun dışında tartışabilmek için kimi limitler gerekir mesele ile ilgili. zira öyle bir fenomen olmasa zaten ne insan olabilir ne başka bir şey.

not: fizikçi falan değilim. kişisel aciz yorumumdur.

uzayda sürtünme var. sürtünme olmasa gezegenler ve hatta mekikler ilerleyemez, göktaşları ilerleyemez

uzayla ilgili bişey diyelim. uzay boşluk değildir. uzayda bi madde var ,ki yıllarca öteden çıkan ışıkları bile dalga dalga buraya kadar geliyor taşınıyor

sürtünme dediğin şey temastır. sürtünme olmazsa temas olmaz. bu kadar basit.

veremez. bu seye benziyor, birbirini iten miknatislara. surtunme olmadigi surece yumruk uzerinden kayip gidecektir.

başkasına zarar vermek, karşıdan verilen tepki kuvvetiyle ilgilidir aslında. Newton'un üçüncü kanununa göre, eğer bir şeye vurursan o da sana aynı kuvvetle geri etki eder. Bize zarar gelmesinin sebebi de, uyguladığımız tepki kuvvetinin o bölgedeki zayıf deri ve damarlar tarafından kaldırılamamasıdır. Bu yüzden sürtünmeyle tek alakası yumruğun hızını neredeyse ihmal edilebilecek boyutlarda azaltan hava sürtünmesidir.

sürtünme olmadan tetiği çekemezsin. biyolojim iyi değişldir ama yumruk atabileceğini de zannetmiyorum. de ki oldu yumruk yiyen kişi ivmeli hareket yaparken atan da aynı hareketi yapar, sürtünmesiz ortamda atanla yiyen sonsuza dek birbirinden uzaklaşmış olur:) tabanca için de aynısı geçerli gibi.. kurşunla kurşuna hdef olan kişi tek bir cisimmiş gibi toplam momentumu koruyacak şekilde hareket ederken kurşunu atan da ters yönde hareket eder diye ve kurşun kişi de tahribat yaratmaz diye atıyorum.

Evet

konu en başından beri ilgili olmasa da bana şu videoyu anımsatıyor (hani yumruklar, birbirinden uzaklaşmalar, sabit hızlar fln):

www.youtube.com

kayıp gitmekten bahsedilmiş. unutmayın ki yüzeye 90 derece açıyla uygulanmış bir kuvvetle aynı yönde gelen bir merminin ya da bir yumruğun kayma ihtimali yok, çünkü yatayda herhangi bir kuvvet yok.eğer mermi birinin karnına dik açıyla isabet ederse delip geçer. ha delip geçtikten sonra bir kısım enerjisini bize bırakır. ama, tamamen elastik bir çarpışma olarak düşünebilecek (sürtünmesiz koşulda) o etkileşimde merminin kütlesinin küçüklüğünden ötürü hayvani bir ivmeyle değil, belirli bir sabit hızda momentum korunacak şekilde hareket eder.

buz pistinde arkadaşınıza yumruk atmayı deneyin. ikiniz de geriye doğru kayacağınızdan 1. sürtünmeli ortamdaki destekli bir yumruk çakamazsınız. 2. yumruk eleman geriye doğru kaydığında daha az etkiye maruz kalacaktır. 3. yine de canı yancaktır yeterince eylemsizlik yaratacak bir kütlesi vardır çünkü. bir itmeyle vurma arasında fark vardır. elinizi tokat atacakış gibi havaya kaldırın. arkadaşınız yanağını avcunuza dayasın. bütün gücünüzle kolunuzu ileri tokat atar gibi ittirin. arkadaşınız 2-3 metre geriye gider ama canı pek yanmaz çünkü gücünüzün büyük bölümü o kütleyi itmek için harcandı, eridi gitti. aynı hareketi kolunuza aynı kuvveti vererek arkadaşınız 1 adım önünüzde dururken yapın. pek geriye gitmez ama canı çok yanar. çünkü gücün tamamına yakını suratında kaldı.

mermi vücudun içine girecektir. içeride yarattığı basınç organlara zarar verecektir. merminin açtığı delik değil, toplam enerjisidir asıl zararı veren. bunula ilgili olarak (bkz: balistik/#8900142). ateş eden kişi geriye doğru kayacaktır.


@efruz: uzayda sürtünme varsa cisimler neden yavaşlamıyor?

"hiçbir şekilde sürtünme yok" denmiş. bırakın praetiği, teoride bile olması mümkün değil bunun. yine de "acaba olsaydı" diye düşünür isek, sürtünmesiz bir ortamda hiçbir şey başka bir şeye zarar veremez. zira sürtünmesiz ortamda madde yoktur. sürtünme, maddeler arasında olur; eğer sürtünme yok ise, ortamda madde de yoktur ve sorunun geçerliliği kalmaz. ortamda madde de olmadığından kimse kimseye zarar veremez (çünkü kimse yoktur)

yumruk atıldığında veya kurşun bize değdiğinde tahribatı yaratan sürtünme değil, impulse denilen(türkçesini bilmiyorum) uygulanan kuvvetin zamana göre türevi alındığındaki olgudur.

yumruk yediğimizde suratımızın dağılması, derimizin ve altındaki dokunun zedelenmesi de bu impulse'ın ne kadar yüksek olduğuna bağlı. bir topa vurduğumuzda onun ne kadar hızlandığı da impulse ile ölçülür. kuvvet uygulanan cismin momentum değişimi olarak da düşünülebilir.

ortam sürtünmesiz olursa kurşun hız kaybetmeden gelir ve yine bizi deler. sadece eğer çok eğik açıyla geliyorsa belki bizden sekebilir ama deriyle teması "perfectly elastic" olmadığı için yine impulse'a bağlı olarak sıyırıp geçme ihtimali var. zarar verme ihtimali yani.

kısaca verilen zarar sürtünmeden ziyade kütle ve hıza bağlıdır. bunlardan sadece hız sürtünmeye bağlıdır, o da hava sürtünmesine. yer sürtünmesiz de olsa o anda yediğimiz impulse'dan ötürü zarar görürüz.

ayrıca bazı yorumlar yerçekimsiz ortama göre yapılmış ama ben öyle bir ibare göremedim.

gerrain yorumları okusa gözleri dolardı sanırım. : )

(ingilizce mühendislik okuyorum. eğer mesajda "öyle strong bir presence" havası varsa affola, türkçe terimleri bilmediğimdendir.)

yumruk olayında şöyle ki aparkat vurursan bişey olmaz ama zumzuk yine ayşağı yukarı aynı zararı verir. yani yüzeye dik gelecek olan kuvvet acıtır sadece, normalde yüzeye teğet gelen bileşke de sürtünme yüzünden acı verebilecekke sürtünmesiz ortamda bişeycikler olmaz. totalde sürtünmeliden daha az zarar verir.

kurşun ise yine delip geçebilir çünkü delip geçme yüzey direnci ile malzeme sağlamlığıyla bir nevi alakalı, yani dik bir kuvvet bir yüzeyi sürtünme olmasa da yeterinde gererse yırtabilir.

"we use the present continuous to talk about future when there is a fixed agreed plan" diye de bir tanımı varmış kendisinin.yani plan içermeyince değilmis compumaster.hayır ingilizcem de iyidir ama kardeşim hazırlık okudugu için kendime güveniyorum,özgüvenimi kaybettim.

konuşma dilinde ikisinin farkı yoktur. ancak yazarken doğru anlaşılması için going to kullanmak daha doğru bence.

Present Continuous Tense
------------------------

yakın gelecekte yapılacak, özellikle de planlanmış şeyleri anlatmak için kullanılmaktadır.
- I am seeing my dentist on Wednesday. (Çarşamba dişçimi göreceğim.)
- Polly is coming for dinner tomorrow. (Polly yarın yemeğe geliyor.)
- We are going on holiday next week. (Gelecek hafta tatile gidiyoruz.)



Be Going to
-----------

1- Yakın gelecekte yapmayı planladığımız , niyetlenilen eylemleri anlatmak için ( actions intented to be performed in the near future )

Örnek ( example ) : I am going to join a gym on Saturday.

2- Planlı eylemleri anlatmak için ( planned actions or intentions )

Örnek ( example ) : Now that she's passed her exams she's going to train to be a solicitor.

3- Yakın gelecekte kesinlikle olacağına dair kanıtları olan olayları anlatmak için ( evidence that something will definitely happen in the near future )

Örnek ( example ) : Those dark clouds mean ıt's going to rain soon.

4 - Hakkında emin olduğumuz şeyler ya da halihazırdayapmaya karar aldığımız yakın gelecek eylemlerini anlatmak için ( things we are sure about or we have already decided to do in the near future )

Örnek ( example ) : They are going to operate on his leg

"we're playing this sunday" british english diye dusunuyorum. amerikalilar her halukarda "we're gonna play" derler. "gonna" olayi Britanyada cok informal kacmakta iken, ABD baskani official speech'lerinde kullanir.

Bence türkçedeki karşılığından çok da farklı değil. Hiç düşünmemiştim üzerinde ama

"maçı bu cumartesi oynuyorlar" cümlesi ile "maçı bu cumartesi oynayacaklar" arasındaki fark ne ise bundaki de odur bence.

kızılötesi dalgalar ile ses verisi iletilebilir. www.amazon.com bu model neredeyse 5 yıldır satılıyor daha da eskileri var ir headphones diye aratabilirsin.

sanırım kablosuz iletim için kızılötesi arabirimini kullanan sistemlere deniyor. yani ses ile alakası yok aslında, ses digitale çevrilip kızılötesi ile iletilip kulağa erişeceği noktada decode ediliyor.

oncelikle kaynak dosyasini anlamamakla beraber 192 ve 256 arasinda - eger iyi bir ses sisteminiz ve kulaginiz yoksa - fark anlayamayacaginiz kadar azdir.ayrica dedigim gibi kaynak dosyayla da alakasi vardir. eger kaynak 128kbps ise siz onu 256 degil 2560a da ceviseniz fazla yer kaplamaktan baska ise yaramaz. sonuc olarak elektronik muzik veya klasik muzik dinlemiyorsaniz 192 yeterlidir.( hala kaynak dosyasi hakkinda bilgim yok. videoyu mu ceviriyoruz mp3 mu

bu programa youtubedan sectiginiz bi videonun linkini giriyorsunuz. o da mp3 olarak cikariyor size veriyor..

o zaman youtube da videolardaki seslerin kaliteli olmadigini varsayarsak 128 bile yeterlidir diyebiliriz.

192 kbps mp3lerde ses kalitesi/dosya boyutu oranı için idealdir, lakin videodaki ses zaten iyi kalitede değilse 192 yapmak da harddiskte yer israfı olacaktır, o durumda 128 bile yapılabilir (eskiden ideal olarak 128 denirdi zaten daha çok)

örneğin internetten rasgele indirdiğiniz mp3'lerin %90'ı 128'dir.

youtube'un sesi bişeye benzemez zaten ama ufak bir ekleme yapayım.
"ses zaten kalitesiz o yüzden düşük bitrate de sıkıştırsan da olur" yaklaşımı pek mantıklı değil. mp3 sıkıştırmasında ses kaynağın algılanan kalitesindne bağımsız olarak esas ve temiz kaynak olarak düşünülür, ve ne kadar yüksek bitrate kullanılırsa o aslına o kadar sadık olarak saklanır. bu yüzden düşük bitratelerde saklamak zaten youtube un bir şeye benzemeyen sesine bri darbe daha vurmak olacaktır pratik olarak. bu yüzden özellikle fazla deforme olmuş kaynakları mümkün olduğunca yüksek bitrate de saklamak gerekir, eğer iyice kötü sonuç almak istenmiyorsa. yani "ses zaten kötü 256ya gerek yok 128 yeter" yaklaşımı doğru değil.

128kbps cd kalitesi, 320kbpsde odada yanında çalıyormuş gibi olur derler.viyolonsel için geçerli bu. sarı uzun saçları, maviye çalan yeşil gözleri olucak sanatçının.

teknikte CD kalitesi 256kbps'dır derler(Bir kaç arama ile bulabilirsin). Pratikte ise rahatlıkta bunu diyenlerin alnını karışlayabilirsin...

orijinal cd'nin ses kaliteisini bozmadan mp3'e döndürebilemek için altın kablolu bağlantı parçaları satılıyordu bir zamanlar.

oysa bu nane dijital değil mi? ne gerek var ki altına?

cd kalites 128 diyen arkadaşa kulak nakli lazım yahu (nip tuckta yapıyorlardı)

youtube'dan indirilecekbişiy için tahminim 192 'den fazlasına gerek duymayacaksındır.

bi de sesin kalitesi sesi çıkaran alete bakar. çıkaran yazılımın işini ne kadar iyi yaptığına bakar (bu yüzden dijital ses her zaman analog sesten kötüdür ve kötü olacaktır)

dostum caps kurbağa olmuş :)

ben olsam web kamerada ona reddemeyecegi bir teklif sunardim.

şu super tatli fotografa bi bakabilirsek eminim yardimci olan cikacaktir.. ayrica kizin profili acikmi? dedigin gibi super tatli bir kizsa muhtemelen erkek arkadasi vardir ya da hergun bu sekilde 10+ mesaj aliyodur. hiç kasma, mutual friend varmi ona bak

fotoyu bilerek gosteremiyom hoş olmaz ayıp olur,kıskanıyom bi de :P
evet profili açık haberi yok galiba privacy olayından yakında haberi olur gunde 10 tane benim gibi biri çıkarsa.mtutal friend yok maalesef ama dediğin guzel bi fikir once mutual bi friendi bulayım ;) saol jay kay

diyalog gayet kötüye gitmiş görünen o ki... hele sonda attığın ingilizce mesaj olayı bitirmiş :S

lütfen beni arkadaşın olarak ekle yerine ortak bi ilgi alanından hareketle bi iki mesaj çekseydin, kız zaten seni eklerdi :)

bu kız için yapacak pek bişe yok gibi gözüküyor. önümüzdeki maçlara bakacaz artık :D

kusura bakma ama bundan sonra cacık olmaz. zaten bu kadar kolay aşık olabiliyorsan 2 güne kalmaz bulursun bi tane daha.

mesela şoyle bi cevap yazsam nasıl bi geri donuşu olur çok itici yada ezik yada yavşamış gibi vs olur

ben----
selam
ingilizce çalışıyorum TOEFL'a girecem,o yüzden genelde ingilizce konuşuyorum arkadaşlarımla ,alışkanlık oldu,hem sen de ingilizce biliyorsundur diye oyle yazdım.hem ben de çok hassasım Türkçe konuşma hakkında ;)

rahatsız etmek değildi niyetim seni .
TatlıKız lutfen kızma bana :)
hem benim ne suçum var ?
pekala farzet ki bende senin komşun okul arkadaşın veya tanıdığın olabilirdim.
hem benim elimde de değil ki şimdiye kadar seninle tanışıyor olmamak .
sadece eğer kabul edersen arkadaşın olmak çok istiyorum.
çünkü çok etkilendim senden muhteşem tatlı harikulade şeker bi sima'n sevimliliğin var.

kabul etmezsen de yapacak bişey yok.sadece çok üzülürüm.
of ya bari msn arkadaşın olayım izin ver ,ekleyebilirsin
ne biliyim işte canın falan sıkıldıgında konusacak birisi aradığında ben herzaman çok büyük memnuniyet duyarım ;
msn'im : [email protected]

abi facebook yerine hi5, yonja vs gibi yerlerde denesen şansını ? fotoğrafa bakıp nasıl aşık olunuyor anlayamadım bir türlü. hoşlandım desen eyvallah.

ayrıca hatun ingilizce anlamıyor, şu an kendisini hafif ezik hissediyor olabilir, şansın iyice sıfırlandı.

bir de hatunlara giden mesaj trafiğini bilsen, tek bir yaratıcı hamlen yok, karşı taraf için oldukça sıradan göründüğünü belirteyim. klasik ısrarcı tip.

abi kusura bakmada bir kızla tanışmak için ekşi duyurudan yardım almak nasıl bir ihtiyaçtır aklım almıyor.

burdan birinin verdiği süper öğütle kızla tanışsan mesela yarın bir gün, bu seferde gelip "sinemaya gidicez filmin kaçıncı dakikasında gerinme taklidi yapıp kolumu kızın omzuna atsam acaba bi el atın" diye mi soracaksın?

deneme yanılmadan başka yardımcın yok bence.

en iyi öğüdü de samuel beckett vermiş zaten: "hep denedin, hep yenildin. olsun. yine dene yine yenil. daha iyi yenil."

ya arkadaşlar saolun yorumlarınız için bu konu çok su goturur :) ben sadece nasıl bi cevap ile bu diyalogu dewam ettirebilirim onun hakkında bi fikir almak istedim.hem ben ilk goruşte aşık olmazsam zaten daha da olmam.çünkü neyi aradıkğımı çok iyi biliyorum ve bi insanın siması gülüşü aslında çok şeyi anlatıyor :)

hem resmimi silmedin, hem de konuşmalarımızı insanlara okutuyorsun.
of ya

facebook hesabımı kaparken şuna benzer bir seçeneği işaretlemiştim; "facebook is ending as a social drama for me".

şimdi hakikaten sosyal drama'ya dönüşmüş zihniyetleri görünce daha iyi anlıyorum ne kadar doğru bir şey yapmış olduğumu...

hata 1: bu kadar uzun mesajlar atılmaz cevap almadan. (sapık sanır kız seni, korkutmak yapabileceğin en yanlış şey) tek bir cümle yeterli olacaktı belki kızın sana adam gibi bi cevap vermesi için. ama artık o kısmı geçmişsin. önümüzdeki maçlara bakıcaz gerçekçi bi tespit olmuş yani.
hata 2: o kadar smayli manyağı yapılmaz mesajlar. mağrur ol biraz canım. aa..
hata 3: ingilizce zaten yazılmaz da, sen bi de bokunu çıkarmışsın bütün mesajı ingilizce yazmışsın, üstelik de hata yapmışsın ingilizce yazarken de.
hata 4: bi kere bile yüzyüze gelmediğin birine aşık olamazsın. o aşk değildir. çok beğenmişsindir, etkilenmişsindir, vs. geçer yani 3-5 güne.

üstelik belki kızı görsen, tam bi salak çıkıcak nerden biliyosun? belki fotoşop manyağı? belki süper güzel ama tek kelime edemiyo? belki devamlı hınkırıyo? belki zart zurt osuruyo her yerde? belki kıçını karıştırıp elini koklamak en büyük fantazisi? böyle şeyler düşün yani.. yardımcı olur :p

dayanamadım yazacam. bence sen de tersle kızı. kendini dünyanın en güzel kızı mı zannediyorsun falan de. ama daha zekice bir şekilde. verdiği cevaplara misliyle karşılık ver. çünkü görünen o ki muhabbet tıkanmış. böylelikle belki bi şansın olabilir. en büyük aşklar nefretle başlar hesabı. ya bloklar seni ya da tanışırsınız :)

umarım bu arkadaş sözlükten birinin kız arkadaşı değildir.. yok öyle ise zirvelerde bu tip sapıklıklar yapan arkadaşlara nasıl davranıldığını biri açıklasın..

Aklına gelen herşeyi yazmayaya programlanmışsın sanki, o zaman şu sözle devam edelim:

"Her söylediğini düşün fakat, her düşündüğünü söyleme"

dostum senin umutsuz bir vaka olduğunu düşünüyorum. ancak yaşın küçükse halen bir umut var. kıza boşuna başka mesaj atma, zira senden sonra çoktan lezbiyen olmayı seçip kendine de bir kız arkadaş bulmuştur. bu elim hadiseden gerekli dersleri çıkarman dileğiyle

tüh kurukafa benden önce yazmış :/

facebooktan kız kaldıran var mı ya hakaten? yonjalaşmış iyice ora da haberim yok. bu sitelerden msj atıp tanışma fln hikaye. hiç güzel bir kızın buradan erkek arkadaş edineceğine olanak veriyor musun? acı ama gerçek bu, etmez. eden varsa da bu kadar bol smile'lı bol sulu bir mesajı hiç etmez. aynı olayı gidip bir barda yapsan belki de şansın %50 daha fazla olur.

tek şansın hlathguth'un yöntemi

ne yazacagin hakkinda fikrim yok ama "tatlikiz", "güzelkiz" gibi sözcüklerden daha itici ve bayagi sözcük yok. bunlari kullanma derim ben.

bu kadar kitle toplandı, bi iki sosyal mesaj vermeden duramıyorum.

Women don't go online to socialize and make friends. They go online to do two things: meet a boyfriend and reject everyone else.

www.wired.com

görüldüğü üzere reddedilen olmak sıradan bir şey. önündeki maçlar da diyemiyorum keza dribbling'in de pek iyi değil. sen bence mecra değiştir, facebook'la myspace ile ömür geçmez.

muhtemelen fake account sahibi bir kişinin eğlenmek için açtığı fake bir duyuru.. lakin fake olması mı, yoksa gerçek olması mı daha acı ve endişe verici karar veremedim

ya olumsuz gorus yazan arkadaşlar dedeğiniz herşeyi anlayabiliyorum hak veriyorum size,lakin durum sandığınız gibi değil dediğim gibi çok su goturur bu konu ekşisozlukte facebook başlığında yazılmış zaten bi daha burada da tekrar etmenin manası yok
ha nedir ben bi soru sordum?
ona cevap vermenizi istedim,verirsiniz ya da vermezsiniz, o kadar konuyu başka yerlere çekmeyin istiyorum.

ona $oyle de: eksi sozluk'teki hlathguth benim!

$ahin k filmlerindeki alt metinleri incele, duygulu diyaloglara göz at. kadınlara yakla$mak hakkında bir fikrin olsun. valla.

bu duyuruyu ve cevaplari kopyala, yapistir, kiza gonder. en kotu ihtimalle cevabini begendigi biriyle temas kurabilmek icin seninle irtibata gececektir.

bir de "if i disturbed to you i will not send any message," demissin, sozunde dur.

"seni top friends olarak eklemek istiyorum" de bari...

lütfen şaka yaptığını söyle..

not: capture pls ltf t$k

seni ekşisözlükte meşhur ettim de.vallahi inanmam kanıtla falan derse (ki ütopya) burayı falan gösteririsin zaman kazanırsın.aa ben de orda çaylağım yazar olmak istiyordum zaten derse moderatör ismi ver ben guru yum falan de bu da sana zaman kazandırır ama en iyi ihtimalle zaman kazandırır ^^.

orası neresi aq derse de off yeter ben bile bunaldım :/

dostum mesaj falan cekme. ayrica ne oyle kole misali kizlarin pesinden kosmak. lan birak onlar senin pesinden ko$sun. bence bu kizla ugrasma belli cok havali bir tip

bunlar özel yazışma ise suç işliyorsun.

ekşi de yazarım istersen senin adınada bi başlık açabilirim vs. gibi bişey söyle anında versin..

tabi zatı muhterem ekşi yi biliyosa :P

ps : yazar olmadıgını yazdıktan sonra gordum..neyse caktırma oyleymıs gıbı davran..

bu sevdadan vazgeç arkadaşım.
bi kere kızın umrunda değilsin bu bir.
özel yazışmanı kopyalamışsın iğrenç bu iki.
bi daha rahatsız etmicem demişsin sözünü tut bu üç.
toplum sağlığı için mümkünse öle sağa sola aşk saçma bu dört.

tamam çok saolun arkadaşlar fikirlerniz için ,yazdım baya uzunca bişeyler gonderdim mesajı,olursa olur olmazsa da yapacak bişey yok sonuçta zorla guzellik olmaz ben şansımı deneyeyim de.takip ederseniz başlığı buraya yazarım kızın cevabını .
cevabı olumsuz olursa belki fotosunu da gosteririm size :P
google aratarak msn adresini de buldum :D

bu gidi$le tangayi da bulucan :)

tek önerim var, bu hastalıklı zihniyetten kurtul. böyle insanların sözlükte barındığından haberim yoktu (her ne kadar çaylak olsan da şimdilik). öncelikle bi başkasını nasıl böyle rahatsız edebiliyorsun anlamıyorum. hadi yaptın bi kere, ama sen onun rahatsız olduğunu göre göre taciz etmeye devam etmişsin. googledan msnini bulmak mı? oldu olacak ev adresini de bul, takip falan edersin.

yazık.

işte facebook'un zararları. durduk yere kızcağıza bir sapık dadanmış oldu (her ne kadar amacın öyle olmasa da kız bunu bilmiyor). kimbilir kıza hergün kaçtane öyle istek geliyodur, bunalmıştır. sen böyle yapınca ne olacak? kız kabul fln etmicek seni. bunu kabullen.

facebook'un zararı falan değil. facebook ne yapsın, adam internetten msn buldum diyor.. iş zihniyette, akılda, mantıkta, saygıda, kısacası insani değerlerde bitiyor.

not: pardon manoni soruna da cevap veremedik ama, idare edersin artık.. 2 bik bik yapar giderim ben

reeper haklısın, anlatmak istediğim şeyi o cümleyle ifade etmek yanlış. zihniyette bitiyor iş daha çok.

yolu yarılamışsın zaten. bir kere kızın senin 2. mesajına "of ya" diye cevap vermesi her şeyi açıklıyor. yani o da senin bu süper nazik yaklaşımlarından hoşlanmış ve biraz naz yapıyor.
"of ya" nın alt metni:
"of: ay bu benden hoşlanmış"..
"ya: biraz nazlanayım. ağırdan satayım kendimi."

üstelik hepsi bu da değil. 3. mesajında ingilizce de olsa anlaşılması kaçınılmaz "sorry, bye" gibi kesin ifadeler yazıp veda etmişsin. olayı bitirmişsin. buna rağmen kız diyaloğunuzun kesilmemesini, devam etmesini istediğinden "türkçe konuş" demiş.

burdan sonra gerisi teferruat zaten. bir yastıkta kocayın. kızla ilk buluşmaya giderken şu şarkıyı dinleyip gaza gelebilirsin: (bkz: hey jude/@axellennox)

ya arkadaşlar polemiğe girmek istemiyordum ama dayanamadım ya ne tacizi sapık ettiniz beni altı ustu kibar bi şekilde ondan çok hoşlandığıımı mesaj attım.bi şansımı deneyeyim istedim,kabul eder yada etmez buna o karar verecek zaten.ne var bunda bukadar ağır yorumlar geldi anlamadım.kız bekar in a relationship falan yazmıyor profilinde.ya herşey bi vesileyken tanışmaya illa barda okulda çayda çayırda çırada mı tanışmak lazım internet bi tanışma aracı niçin olmasın?

o değil de bizim yanıtlarımızı ticklemiyorsun, kendininkileri tickliyorsun. oldu mu bu şimdi? madem kendi yanıtların doğru olanlar, hiç sormasaydın bize soruyu o zaman?

(evet, böylesine saçma sapan bir konuyu bulandırmak için, gerekirse böyle de saçma sapan sığ bir adam olabilirim. yaparım bunu.)

vay be..cesarete bak..ben olsam uçakla balkonuna alçak çekerdim..inglizce mesajdan daha etkili olacağı kesin..

evet böylesine nadide bir gramer yapısına sahip ingilizce mesajdan daha etkili olacağı kesin.

aa, msn'den kız mail adresleri alıp eklesene bak bu da yeni aklıma geldi.
mesela [email protected] falan. işe yarayabilir. birinciyi reddetti, ikinciyi reddetti diyelim, üçüncüde kesin konuşur. sınır yok nasıl olsa. sınır tanımıyor gibisin yani. sınırlar kalksın.

öncelikle, profilinde in a relationship yazıyor olmaması single olduğu anlamına gelmez.. ayrıca biriyle beraber olmaması da muhatap olmak istemeyen birini böyle taciz etme hakkını vermez..

sokağa çıkın, insanlarla insan gibi tanışmayı öğrenin, internet'te sağlıklı bir davranış kalıbı geliştiremediğiniz ortada..

önceki mesajlarım işe yaramadıysa bir de şunu dene: ne olur ne olmaz bi de kız facebook hesabı aç. böyle genç tanınmamış yabancı bir ünlünün*** resmini koy profile. bu gibi durumlarda çok işe yarar, valla bak. baktın kız reddediyor, hemen fake kız hesabı ile esas kızı poke'le "bak eli yüzü düzgün bunun" de. kendimdeki sapıklık potansiyelinden korkuyorum sayende.

hatta oldu olacak kız kılığına girip kıza yanaş. bak budur en kral tavsiye. güven bana.

"trust me" yani senin anlayacağın...

yazın lem ne yazarsanız dünya size güzel,tuzunuz kuru

PS : kendi yazdıklarıma tik atmamın sebebi konu baya uzadı takibi kolay olsun diye.

şu dünyada bir kızın yapmaktan en keyif alacağı şeye imkan tanımışsın. zamanında irc'den tut, sonra icq'ya, msn'e, yonja'ya, en nihayetinde de facebook'a kadar bir çok online zımbırtıda nasıl adam ignore'ladığını, block'u nasıl çaktığını anlatmak için geberen sürüyle kız var sözlükte. onlardan da mı feyz almadın?.
senin iş yaş. bence sen kızı sittiret ve kendine yeni hedefler bul. bu kadar heyecan da yapma.

bunun sonucu noldu ya askfjlksaf?

evet arkadaşlar sonuç olumlu kabul etti arkadaşlığa :)
msn de muhabbet ediyoruz şimdilik bakalım ilerletebilecek miyim,
sanırsam benden de hoşlandı.

ahah ben de dayanamadim.
ve son mesajina ithafen manoni,

"atiyosun"

ahahah
sabah sabah

manoni son durum ne? :D

silmek istedigin bir program degil de dosyaysa,guvenli kip'te silebilirsin.

xp nasıl güvenli kipe girer?

unlocker

bilgisayarı aç, post ekranı geçerken sürkeli f8 e bas, karşına windows yüklemesinden önceb bir menü çıkacaktır. ordan güvenli kipi seçersen güvenlik kipte açılır. fakat silinmeyen dosya olayının sebepleri birden fazla. misal o an bir program kullanıyrosa programı kapat, olmuyorsa restart at belki o zaman silinir.

bunun dışında diskteki sorunlar yüzünden de olabilir, bir scandisk yaparsan düzelebilir.

unlocker süpermiş.
3 saniye sürdü silme işlemi. teşekkürler.

belki silinmesi daha basit bir dosyadır.ctrl+alt+del yap sistem yöneticisine göre o dosya bir şekilde çalışıyor mu kontrol et yada o dosyada ne varsa onu çalıştıran programı durdur.

yok sistem yöneticisinden kapatsam da fayda etmiyor. explorer exe %100 cpu tüketmeye başlıyor.

eksiktir o dosya ondandır. videoysa fln thumb generate edemıyordur fln. player dan ac diyip silebilirsin o sekilde olanları.

bir de eraser diye free bir program var silinmeyen dosyaları zorla silen

www.youtube.com

Zamanın piyasasına iki gömlek büyük bir kişiydi, ne oldu napıyor merak ediyorum. ah canım vah canım muhabbetinden sonra bir parçaya daha klip çekmişti sanki, neydi acaba o parça? belki o da bulunur.

hatırladığım kadarıyla ikinci klibini çektiği şarkının sözleri bilmeceli bulmacalı bişeydi, şarkının adı da bulmaca olabilir gibi geliyor bana.

bulmacali olan, ilk verilen youtube linkinde de yanda gozuken "hasret"mis.
www.youtube.com

bir de "sonsuz cile" ve "imparator zaman" iyiydi diye hatirliyorum.

Ben zamanında aramıştım, bunu yaptığını iddia eden pek çok program denemiştim ama edindiğim sonuç şu: içlerinde en iyisi bile ancak tek enstrümanlı bir parçayı kabul edilebilecek kadar iyi çevirebiliyor. Zaten kanal ayırma diye bir şey yoktu, yani bırakın 16 kanal, 5-6 kanallı bir midi dosyası bile elde etmeniz imkansız gibi bir şey. Eğer bulursanız haber verin bari :)

Benzer içerikli her soruya yazıyorum buna da yazmazsam ayıp olur.
Öyle bir teknoloji henüz mevcut değil. "Enstruman sesini diğerinden ayırmak" gizemleri tam anlamıyla çözülememiş insani bir eylem.

Ancak solo ve monofonik enstruman performanslarında yani aynı anda 1 den fazla nota çalmayan tek enstruman performanslarında çok güzel bir şekilde yapılabiliyor. Tabi ki burada temiz bir kayıt ve notaların güzel bir şekilde artiküle edilmiş olması esas. Ve son sonucu editlemek gerekiyor.

Bunun dışında güzel kaydedilmiş "solo" bir piyano kaydını bile(müziğin polifonik bir dokusu olduğunu varsayıyorum) ayrıştırmak günümüz teknolojisi ile mümkün değil. Şimdi hangi üniversite olduğunu hatırlamıyorum fakat 2-3 ay önce bir vatandaşın son araştırmasının paper'ı ve uygulamasına denk geldim. Tek ve polifonik enstrumanları ayrıştırabilmek için mümkün olabilecek bir teknikten bahsediyordu. Fakat uygulama pek iç açıcı değildi. Yine de bazı mesafeler katediliyor.

Bu işi yaptığını iddia eden programların erişilebilen çoğu örneğini zamanında tek tek denemiş, ve bu meseleler ile yatıp kalkan biri olarak yineleyeyim: olmaz o iş. :)

elimde orijinaline o kadar yakın midiler var ki introyu dinleyince orijinali mi, midi mi anlaşılamıyor. yani adamlar enstrümanların bendlerini bile orijinaliyle birebir aynı yapmış. yani o kadar olur. yeniden oturmuş da kanal kanal yazılmış gibi değiller sanki. bu kadar aynısını oturup baştan midi olarak yazmaları mümkün değil gibime geliyor. bu kadar gerçekçi midi nasıl oluyor peki?

MIDI denilen şey'in ses ile bir ilgisi yoktur bir ses sinayi değildir. Bir MIDI datası 3 unsurdan oluşur, on, off ve velocity. Sequencer adı verilen ve bu datayı diyelim ki yorumlamaya yarayan programlar verilen enstrüman bilgisine göre bu datayı işleyerek sese dönüştürürler. Midi bir kez yazıldı mı, diyelim ki klavye ile bir parça kaydettiniz bu on, off ve velocity değerleri ile istenildiği gibi oynanabilir. Ancak sequencer bu datayı ses sinyaline çevirdiğinde bu data özelliğini kaybetmiş olur ve tamamen audio sinyaline döner.

Bu bakımdan mp3 ü midi ye çevirmek tamamen imkansızdır. Ha elinizde ekipman mevcuttur mp3 ü siz çalar ve kaydedersiniz olur ama ne gerek var..Aslında tamamen imkansız demek saçma oldu düşündüm de sonuçta her şey 1 ve 0 lardan oluşuyor. Ama bu mantıkla bir word dosyasını da mp3 e çevirebiliriz ama sonuç çok anlamlı olmaz.

Son olarak, makale gibi olacak ama, bir şark mixlenmeden önce demiş olduğun gibi tracklerden oluşur ve mix esnasında bütün bu trackler 1 tane stereo track e indirgenir. Bis mp3 dosyasını açtığında mantık olarak her enstrümanın varklı bir frekans aralığı olduğundan ayrılmaları kolay olarak düşünülebilir ancak, örnek olarak bass ve kick drum frekans aralıkları bazı noktalarda kesişir ve birbirlerinin üzerine binmesin diye bu frekanslar traşlanaır mix esnasında (high pass filter, loww pass filter). bu bakımdan dediğin şey neredeyse bir mp3 ü alıp mixlenmeden önceki haline getirmek gibi bir şey düşününce çok zor geliyor bana...

yaparsan köşeyi dönersin :) zamanında ben daha düşük bir beklentiyle aynı şey üzerinde araştırma yapmıştım.

zamanında telefonların çoğu mp3 çalamıyordu, onun yerine midi çalabiliyorlardı. paralı melodi siteleri de size midi melodiyi mp3 haline getirip dinletiyordu, indirseniz de bir işe yaramıyordu.

ben de zaten bunun mididen farkı yok, kesin vardır çevirici programlar dedim ve google da çıkan sonuçların çoğunu denedim. hepsi fiyasko. taş devrinin tek kanallı melodisini bile midiye adam gibi çeviremediler.

@kibritsuyu: "elimde orijinaline o kadar yakın midiler var ki introyu dinleyince orijinali mi, midi mi anlaşılamıyor." demişsin ama bu garip bir şey değil aslında. Eğer kaliteliden de öte profesyonel bir ses kartın veya müzik istasyonu (music workstation) olarak da anılan profesyonel bir klavyen (korg, kurzweil, technics vs) varsa neredeyse akustiğe birebir uyan midi sesleri elde edebilirsin. Sonuçta midi denilen arayüz sadece "4. vuruşta a11 kodlu piyanonun 3. oktavdaki la sesini çeyrek ölçü boyunca seslendir" gibi bilgiler tutar, eğer bu komutu alan seslendirici kaliteli ise orjinali ile aynı sesler elde edersin. Midi'yi oluşturan kişi de klavyeye ve bilgisayar hakimse midi'yi sadece cep telefonlarından veya girilen web sitelerinin introlarında çalan şarkılarından duyan kişi o sesin midi olduğunu pek anlayamaz. Sonuçta midi mp3 gibi bir "ses" dosyası değil "seslendirme" dosyasıdır demek doğru olur sanırım. Aynı midi dosyası farklı cihazlarda farklı kalitede seslere dönüşür...

skipper'ın söylediklerine katılıyorum ancak mix esnasındaki frekans tıraşlaması genelde "birbirlerini ellemesinler" tarzında sert tıraşlamalar olmaz, hemen hemen bir miksteki bütün kanalların birbiri üzerine sarkan bölümleri olur.

kibritsuyu, anladığım kadarıyla sorduğun soru "hangi manyak bir midi dosyası için bu kadar ince çalışıp her ayrıntıyı elle tek tek yazmaya kasıyor, olabilir mi böyle bir şey?" diye soruyorsun.

evet var böyle insanlar, aslında böyle bir scene var. mesela parçaların orijinalleri yerine midilerini dinleyen birine denk gelmiştim. anlayamadığımdan motivasyonunu "orijinal kaydı-prodüksiyonu kanlı canlısı dururken neden midisini açıp dinliyorsun? mantığı nedir?" diye sorduğumda midiyi yazmaya kasan adamın ayrıntılara verdiği önem ve transkripsiyondaki ustalığından en az bir orijinal bir kayıttaki müzisyenlik kadar etkilendiğini söylemişti.

yani cidden parçaların transkripsiyonunu yapıp en ufak ayrıntısına kadar midi dosyasına çevirmeye çalışan bunu hobi edinmiş insanlar ve komüniteleri var. Ve dinleyicileri var. ben şaşırtıcı buluyorum ama öyle. :)

mp3 dosyalarında sadece salt piyano performanslarında berbat çıtasının biraz üzerinde sonuç elde edenlerini gördüm. ha eser qbase ile yapılmışsa ve sende kaynakları varsa o zaman elbette vokali açar kısar, gitarı geri çeker bateriye efekt verir dilediğini yaparsın, notaya bile tek dokunuşla dökersin :)

program gibi adamlar var diyelim.

bazı applicationlar var bunu yapan ama düzgün çalışmıyorlar. applications a girip profile visit kelimelerini felan aratırsanız örnekleri çıkacaktır

kimlerin gezdiğini değil, sadece kaç kişinin gezdiğini gösteren aplikasyonlar var. onlar da hatasız değiller. profili kimin gezdiğini hiçbir zaman öğrenemezsiniz(facebook öyle diyor).

öyle bi imkan yok, daha önce de sorulmuştu sanırım.

anca merope'nin dediği gibi profilimi kim ziyaret etti tarzı bir app. eklersen, ve profilini o app. ekli bi arkadaşın ziyaret ederse kaydediyor.

yani facebook'un öyle bi özelliği yok, tamamiye app. eklerken onayladığınız kutucukla app. yapıyor bu işi.

not: aplikeyşın yazamıyorum :(

Bende cevaplim madem herkeze tik veriyorsunuz. Bu mumkun degil zaten mumkun olsa etraf o applicationlarla dolardi. Sebebde sudur profil sayfasinda gordugunuz application kisminda ne yazacagini siz facebookun database'ine yaziyorsunuz ve o kendi databaseinden text olarak cekip orayi dolduruyor. Yani profil gosterildiginde kutucuklar farkli serverlardan cekilmiyor. Her aktif kullaniciniz icin ayri bir text veriyosunuz facebook'a kendisinin profiline eklenmesi icin. Birde fbml seklinde kendi taglari var onlari kullanarak cok basit script tarzi programlama da yapabiliyorsunuz. Misal suan profilime bakan kendim ise sunu goster degilse sunu goster diye ve bunlarda fbml taglarindan ibaret sadece. Ufff karisti iste.

teknik açıklamaları da bri kenara bırakırsak facebook böyle bir şeye imkan vermeyeceğini ve bunu teknik olarak ve biliçli olarak engellediğini beyan etmiş idi.

bu dedigini bildigim kadariyla yapamiyorsun. mp3 dedigin format kanal kaydi tutmuyor. ama hatirliyorum bende vokali almaya kasmıştım bi ara ve bi program gibi bisey bulmustum baya etkili ölcüde enstrumanlarin sesini azaltiyodu. ama yer yer sıçıyodu cok felaket.. (sanirim frekansindan falan biseyinden yapiyor, hiçte anlamamya)

şöyle söyleyeyim.

winamp eq'su ile bi parça yapabiliyorum. en azından davulu sağdaki üç kanalı azaltarak makul ölçüde kısabiliyorum. fakat bu üç kanal tremble olduğu için şarkının tremble'ı da baya azalıyor.

geyiktir belki ama, uzun süredir görüşmediğim bi aradaş, program vasıtasıyla yapabildiğini söylemişti. ismini hatırlamıyorum lakin. asparagas mıdır bilemedim

ya aslinda benim aramaya baslamamda oyle olmustu, birisi yaptigini soylemisti vs. asparagas gibi

mp3'ler stereo veya joint stereo'dan daha başka olabiliyor mu ki? topu topu 2 kanal var yani.

not: hiç anlamam bu işlerden, stereo=2 kanal diye hatırlıyorum sadece

fadetoreality nin dediğini yeni sürüm pacemaker yapıyor. orada remove vocal diye bi düğme var. vokalleri kimi şarkılarda nerede ise yok ediyor, ama bazı şarkılarda banamısın demiyor. ben satriani vsnin bir kaç şarkısında gitar ana enstrüman olduğu için bunu kullanarak gitarı kısmak için kullanıyorum kendimce.

(bkz: adobe audition) mp3 formatındaki şarkılarda vokal silme gibi özellikleri var...

tahmin edeceğin üzre süper sonuç vermiyor ama biraz uğraşırsan şarkı üzerinde, istediğine yakın bişeyler elde edebilirsin...

İstediğin şey teknik olarak günümüz teknolojisi ile imkanlı değil. Müzik dinlerken duyduğun bütün kompozit bir titreşim ve bunun içinden bir kısmına gitar, bir kısmına davul demen tamamen insani bir ayrım mekanizması sonucu oluşuyor. Doğada o aslıdna kompozit bir titreşim. Onları ayırıp belirli anlamlar yükleyen sensin. Ve bilgisayarın titreşimin ne kısmını neye ait olduğunu bilmek gibi bir imkanı yok malesef.

Fakat bazı şartlarda bazı numaralarla bazı şeyler silinebiliyor. Misal genelde vokal kanalı en ortada bulunur, diğer kanallar sağa sola panlanır kısmen de olsa. Örneğin sağ kanalın fazını ters çevirip sol kanalın üzerine bindirirsek, tam ortada olan sesler birbirini götürür ve sağa sola panlanmış sesler kalır. Vokal silme yaptığını iddia eden şeyler genelde böyle çalışır.

Her neyse, sonuç olarak yok böyle bir şey. : )

Yapabileceğin en iyi şey eq ile gitarın bulunduğu bant aralığını kısmak olacaktır(ki o bant aralığına gelen her şeyi kısmak demektir bu) fakat en azından kendin çalarak o sesi bastırabilirsin falan...

merak ettim türkçe bir kitabı ya da internetten olmayan bir kaynağı hocaları bulmuşta kuzeninden mi istiyorlar? biraz işi zor gibi geldi. ama bundan birkaç yıl önce bilim ve teknik ayrıntılı olarak bu bitki yetiştirme yönteminden bahsetmiş ve birçok basılı ya da internet üzerinde kaynak göstermişlerdi. bir bulmaya çalışayım...

arkadaşlar çok teşekkürler, bilim teknik arşivlerine ulaşmaya çalışmaya başlamıştım ki vampyria sağolsun hepsini paketleyip yollamış, çok makbule geçti gerçekten.

daha başka kaynaklar da bilenler yardımcı olmaya devam edebilir. :)
selamlar

O soruyu soran kişi olarak şunu diyeyim: Şu anda olmayan bir uygulama, fakat ocakta çıkacağı öngörülen bir yasa ile emeklilerin maaşlarının çalışmaya başlamaları durumunda büyük oranda veya tamamen kesileceğine dair bir bilgi var elimde, bunu da bize bir muhasebeci söylüyor. Ne kadar doğru olduğu konusunda kesinlikle bir fikrim yok.

çalışanın emekli maaşını kaldırırlarsa isyan çıkar bu ülkede. babam emekli çalışıyor, dedem emekli çalışıyor, dayım emekli çalışıyor.

bu ülkede emekli maaşı tek başına neye yetiyor ki tek maaşla geçinsin millet.

herkes yanlış anlıyor bu kesinti olayını. olay aldığınız emekli maaşının kesilmesi demek değil. çalışmaya başladığınız yerden alacağınız brüt maaştan yapılacak olan %7,5'luk kesinti. örneğin asgari ücret için brüt 585 liranızın %7,5'u 43,88 ytl.'si ssk işçi payı (sosyal güvenlik destek primi) olarak kesilecek. elinize 541 ytl. geçecek (daha vergi falan da var ama konu vergi olmadığı için bunu hesaplamadım). ssk aynı kesintiyi %14+%1 olarak çalışırken yapıyordu ama bu kesinti emeklilik hesabında kullanılıyordu. yani aynen çalışırken olduğu gibi ssk'ya maaştan kesinti yapılıp prim ödenecek. çalışırken bu primler emeklilik ,için kesiliyordu ama şimdi emekli maaşına hiçbir olumlu katkısı olmadığı halde kesilecek. kesinti kesinti denilen şey bu.

veya yine herhangi bir kurumdan (ssk bağkur) emekklisiniz. kendi işinizi kurdunuz. bunun için de bağkur'a yok yere yanlış hatırlamıyorsam her ay 65 ytl. ödeme yapıyorsunuz sosyal güvenlik destek primi diye. emekliliğe falan hiçbir katkısı yok. öyle havadan ödeniyor. emekli maaşınızı da alıyorsunuz eksiksiz. ama bu ödediklerinizin daha sonra emekli maaşına artı bir katkısı falan olmuyor. haybeye ödenmiş oluyor.

www.resulkurt.com

önce bu adresi oku. sonrad akısaca şunu söyleyeyim özetle.bir kişi bagkurlu ise ve işyerini kapatmadan iş hayatına devam edecekse emekli maaşından yuzde onluk bir oranda sgdp kesilir ama bunu senin bildirmen lazım yoksa on sene sonra gelip kardeş sen bildirmemişsin bak şu paraları faizi ile ver diyebilirler, ama diyorlar mı ben bugune kadar görmedim pek :=)

yazarken gördüm emekli sandıgı emeklisini, emekli sandıgı ile bilgim yok ama ssk bagkur ile ilgili sormak istersen her daim yardım edebilirim.ç ki dur bunuda araştırayım ben.

amarat
s.m.m.m.

( unvan sadece kıçımdan sallamadıgımı göstermek için yazılmıştır )

Mac degil de MacOS aslinda neyse. Ust duzey kullaniyorsan sana ilk basta biraz garip gelebilir ama kolay alışılıyor. Bu arada Mac almak istiyorsun diye anladigimdan eger cok zor gelirse MacOS kullanmak artik Mac uzerine XP yukleyebiliyorsun

gördüğünüz üzere hiç bilgim yok bu konuda. ben işletim sisteminden bahsediyorum, evet MacOS.

Mac sahibi olmak bence bu riske degecek bir sey o bakimdan senin yerinde olsam fazla dusunmezdim. Xp de yapabildigin ve Mac de yapamadigin seyler cok az mesela wmv uzantili dosyalari calistiramiyosun default olarak ama microsoft un bu is icin yaptigi codeclerini indiriyosun ne oldugunu annamadan quick time wmv de gostermeye basliyor gibi ufak tefek seyler.

pc'ye macos kuracam dersen hic bula$ma.
zira mac'teki kadar performans zaten alamiyorsun. ayrica bir suru donanim sorunu cikiyor. mesela ben kurdum mac os leopard (x86) ama ethernet kartini bile tanimiyor. bir $eyler buldum, deneyecem donunce falan filan.
onun di$inda kurcaladim biraz kullanimi rahat. bir sure sonra ali$iyor insan. mac de kullaniyorum zaten i$ yerinde, donanim olarak ahim $ahim bir fark yok (input devices).
ama i$te sana sorun cikaracak olan yazilim olur. onu nasil a$arsin bir fikrim yok malesef.

edit: ben o performansi alamami$tim. god oldum.

pcye macos kurucam diyorsan bulaş, en azından dene. sorun çıkabilir de çıkmayabilir de. benim laptopumda muadili bir macbook prodan daha performanslı çalışıyor macos mesela, ve tanımadığı tek şey wireless. ekran kartı ve onboard ethernet için sürücü yükledim bir de, benchmarklarda macbook proları geçiyorum. benimki gibi sıfır sorunla gayet performanslı ve stabil(haftada bir kapadığım oluyor bilgisayarı) şekilde kullanan kişiler tanıyorum. tabi doğru düzgün çalıştıramayan kişileri de, biraz şans işi yani.

Yardımcı olabileceğini düşünerek:

(git: 14176)

orijinal mac almaktan bahsediyorsaniz, dusunmeyin bile, alin.

cevap veren arkadaşlara tek tek teşekkür ederim. sözlükten de anafor ile konuştum (kendisi bu konuda aşırı bilgili ve sağolsun her sorumu ayrıntılarıyla cevapladı) sonuç olarak bence eğer pc ve mac (makina olanlar) arasında seçim yapmak gerekiyorsa kesinlikle MAC seçilmelidir, ben buna inandım. gelgelelim fiyat yüksek, işte orada bel büküyor biraz..

alacaksan bilkom'dan almamalisin.
tekel olduklari icin gecirebildikleri kadar geciriyorlar. yurtdi$indan getirtebilirsin (ki benbirpipodegilim'in duyurusu var mac book pro ile alakali). tabi iMac, power mac getirtmek zor olur ama dizustu du$unebilirsin.

düzenli olarak kulladığınız programların mac versiyonları veya muadilleri olup olmadığını da bir araştırın derim. unutmayın macos pek çok işi başarıyla yapabiliyor ama herşeyi değil.

mac güzeldir, şıktır, performanslıdır, görece sorunsuzdur vs. vs. ama pahalıdır. profesyönel olarak grafik ve müzik gibi işlerle uğraşmıyorsanız o paraya değip değmediğini iki kere düşünün derim. mac'le pc performansı karşılaştırmak çoğu zaman hatalı yapılıyor. aynı işlemciyi kullanan makineleri değil aynı parayı ödediğiniz makinelerin performansına bakın. eğer donanım hakkında bilgi sahibi iseniz mac'e ödeyeceğiniz parayla ondan çok daha güçlü pc toplayabilirsiniz. ayrıac özellikle imac almayı düşünenlar almadan önce sözlükteki imac başlığını okusunlar derim.

Virtual desktop modunu enable edin winecfg den, o zaman her şeyi görürsünüz.

iü'de ilk sene okul tecil ediyor sonra kendiniz halletmeniz lazım diğer seneler.. okuldan askerlik şubesine verilmek üzere öğrenci olduğunuzu kanıtlayan bi belge alıp askerlik şubesine teslim edeceksiniz hepsi bu.. "ne olur ne olmaz alıp askere götürmesinler beni" diyorsanız da bir başkası vasıtasıyla ya da posta/kargo gibi bir aracıyla gönderseniz de oluyor.. zaten okul da postayla gönderiyor sonuçta

@reeper redeemer
Cevap için teşekkür ederim, lakin benim iü'deki ilk senem bu ki o yüzden garip geldi üniye ilk başladığım sene kaçak durumuna düşmem, gerçi başka bir üniversiteyı bırakıp kaydolmuş idim buraya da..

öyleyse korkarım pek parlak gözükmüyor durum, çünkü bir lisans programından herhangi bir şekilde ayrıldığınızda (mezuniyet de olabilir terk de olabilir) size sadece 1 sene (o da artık 2 olmuş sanırım) tecil hakkı tanınıyor. ama ikinci bir lisans programına devam etme hakkı tanınmıyor maalesef..

tabi tam detay bilmeden atıp tutmam da doğru değil, bence en iyisi bi askerlik şubesine gitmeden arayıp telefonla durumu en ince ayrıntısına kadar anlatın, öyle bi bilgi almaya çalışın

tsk'nın sitesinde de epeyce bi bilgi olacaktı, oraya da bakmak isteyebilirsiniz

4 yıllık bir bölümü bitirdiyseniz ikinci üniversite nedeniyle tecil yapılmaz, ama herhangi bir nedenden kaydınız okulu bitirmeden silindiyse ikinci üniversiteye girdiğinizde tekrar tecilli olursunuz. okul unutmuştur tecili, ilk önce okulunuzun öğrenci işlerindeki ilgili kişi ile konuşun derim ben.

benim gibi panik bir adamdan şunu duymak sizi rahatlatacaktır: askerlik şubesi konusunda hiç panik yapmayın. aynı kağıt bana da geldi, götüm resmen üç buçuk hatta onüç buçuk atıyodu "aha askere alacaklar miki tuttuk" diye. kime sorduysam herkes farklı bişi söyledi, bi tek eliada şu an söylediklerimi söyleyip rahatlattı sağolsun. sonra tırsa tırsa askerlik şubesine gittim, bi baktım içerde sivil personel cirit atıyo. ben şubede de işlemlere askerler bakıyo sanıyodum. neyse girdim, bana kağıt geldi ama yüksek lisans yapıcam, o yüzden tecil ettirmek istiyorum dedim. içerdeki hanım da napıcağmı ne edeceğimi tek tek anlattı, diplomanın fotokopisi+4 fotoğraf getir işin bitsin dedi. bu kadar. siz de öğrenci işlerinden o okulda okuduğunuza dair öğrenci belgesi alıp üstüne fotoğrafınızı da yapıştırın ve askerlik ŞUBENİZE gidin, yani kütüğünüz nerdeyse ordakine. yabancı şubeye giderseniz onay, faks, geri faks, tekrar onay vs. derken çok uzun sürer iş, hem de siz yerli aday olduğunuz için kendi şubenizde işlemleriniz hemen hallolur.

tekrar söylüyorum, panik yapmayın. yaka paça askere alınma gibi bir şey söz konusu olamaz, o son yoklamanın amacı "askerlik çağın geldi, gelip durumunu bildir"dir. şubeye gittiğinizde en fazla dosyanızı oluştururlar, çok düşük bi ihtimal muayeneye gönderirler ve askere gidecekseniz bile (ki o da hemen olmaz) hangi tarihte gideceğiniz söylerler, o zamana kadar da tecilinizi halledersiniz zaten.

okul yollamayı unutmuş olabilir yada yolda kaybolmuştur evraklar. bir şey olmaz askere almaya karar verseler bile hemen alınmaz kimse :)
ekg-1 (boyle bi ismi var) bunu okuldan al git şubeye yönlendirirler. yada okula söyle yapsınlar ama ben olsam giderdim garanti olsun diye, hem muayene de ederler.

Cevap veren herkese teşekkür ettim, açıkçası sabah sabah yoklama kaçağısın mektubunu görünce feci tırsmıştım. Bu arada başkasının başına da aynı durum gelebilir diye not düşelim, iü tecil işlemlerini sallamayabiliyormuş.

(bkz: #8428924)
(bkz: #9474669)

okul bırakıp 2. üniversiteye giren hemen herkesin başına geliyor bu galiba. bu insanlar bir şekilde okul gerekli işlemleri yapsa da eski kaydı silip yenisini devreye alma işini beceremiyorlar. beni şubeden direk arayıp çağırmışlardı ve gittiğimde "şu anda iki üniversiteye kayıtlı gözüküyorsun, bizi mi kandırmaya çalışıyorsun?" demişlerdi, ki eski üniversiteden kaydımı alıp bizzat işlemlerimi gidip yaptırmıştım şubede... neyse. şube öyle korkulası bir yer değil "hohahahay yakalandın atın arabaya şunu ordan pırr askere" gibi bir durum söz konusu olamıyor zaten. okuldan belgeni al, işlemlerini yaptır.

beni de dikey geçiş yaptıktan sonra intibak senesinde sonra bir otobüs yolcuğulunda indirip içeri aldılar. gerekli evraklar yerlerine ulaşana kadar nezarette sabahladım.
allah gözbebeği kurumumuza zeval vermesin. aynı dosyanın içindeki evrak işleme konmamış cart curt dediler.

demem o ki aman ihmal etmeyin, üstüne düşün hemen halledin ilk iş günü.

konsevatuvarda master için bölüm dışından adam alırlar mı emin değilim.
şöyleki lisansa giriş için bile çok ciddi oranda uğraştırıyorlar insanları. özel derslerdir, kurslardır falan. işinin oldukça zor olduğunu düşünüyorum.

itü'nün vardı galiba sesle alakalı yüksek lisans programları. işin tekniğine yoğunlaşan daha çok. itü'nün sitesinden bir araştır derim.

mimar sinan icin konusuyorum, imkansiz otesi.

hatta ben de bilkent için konuşayım yine durum aynı.

değil sadece master yapmak, "ben orta 2'ye yatay geçiş yapmak istiyorum" diyen bir insanın bile neredeyse dileğine nail olamayacağı bir durumdur. ben de msü için konuşuyorum ama her konservatuar için durum aşağı yukarı aynı.

Lisans okusan? Misal Bilgi Muzik, burs istemezsen girmesi de kolay sayilir eskiye oranla. Bu yil 3 kez ek kontenjanla ogrenci alindi. Burslu zor ama imkansiz degil.

peki konservatuvar mezunu birinin master için les e girmesi gerekiyor mu. yoksa les yerine geçen yetenek testi gibi bişey mi var.

itü miam'a bak, farklı-değişik bölümlerden giren bir sürü kişi oluyor. teknoloji kompozisyon vs... ama bir enstruman çalıyor olmaktan öte bir altyapı gerekiyor muhakkak.

konservatuarda master yapmak için eskiden les'e girmek gerekiyordu. ancak şimdi gerekmiyor, bazı bölümler de çok düşük barajla alıyorlar. ama şunu söyleyebilirim; yetenek sınavı yapılyor ve o bölümün lisans seviyesinden mezun olmuş birinin birikimini istiyorlar. ki neredeyse o bölümden mezun olanın bile bazen şansı olmayabiliyor.

miam'a baktım zaten. bir de mail attım fakat cevap gelmedi. gidip konuşurum heralde. neyse cevap veren herkese teşekkürler.

fikir yürütüyorum; masaüstünde açık pencere, winamp, vs falan.. ha ben bugüne kadar hiçbir şeyi kapatmadım, zararını görmedim, o ayrı..

bazı programlar var. böyle firefox vs ile alakalı oluyor kapat kardeşim bunu diyor zira kendsine bişiyler ekliyor falan filan.

bunun dışında mesela oyun yüklerken hep der böyle kapatın arkadaki programları diye de ben hiç bir zaman bir faydasını görmedim (hız dışında)

Çoğu yazılım üreticisinin önlem olarak orya yazdıkları bir şey. Yüklenilen programın çalışmak için aktif olarak ihtiyacı olan ve gerekirse güncelleyeceği bir dosya o anda açık olan program veya programlar tarafından aktif olarak kullanılıyor olabilir ve değiştirilmesine-güncellenmesine sistem izin vermeyebilir. Bu durumda yükleme başarısız olur. Bu durum her bilgisayar ve her farklı açık yazılım kombinasyonu için farklı olabileceğinden olasılıklarla ilgili dev bir kitap yazmak yerine "kapat hocam her şeyi iki dakika, sonra açarsın yeniden" demeyi uygun görüyorlar. Yükleme işlemine etki edebilecek bir sürü olay var sonuçta, installer'ı dünyadaki bütün açık program kombinasyonları ile deneyemeyecekleri için böyle bir şey yazmaları normal, ne senin başın ağrısın, ne benim hesabı.

%99.9 ihtiyacınız olmaz gerçi.

çok hassas bir adamım servisleri bile kapatıyorum.

valla eskiden öyleydi de (intel-ms işbirliğine yorumlardım windows göçerdi mesela durup dururken ya da bir oyun kodundan dolayı çalışmayabiliyordu-oyunda çakıyordu falan) yenilerini kullanıyorum sorunsuz.

vallahi ben i$yerinde amd athlon x2 ile cali$iyorum.
bir cok dilde programlama yapiyorum/yapiyoruz. hic sorun cikmadi $imdiye kadar.

bende ki nuh nebiden kalma(9sene) 1 kere öyle bir sorun yaşamadım.

Yok öyle bir şey, bir örnek veremeyiz. :)

intel'den daha fazla kar ediyorlarsa o yüzden diyolardır belki..

onu diyen bilgisayarcıların hepsi düz adam.

yok öyle bi şey...

mercury messenger

mercury java altında çalışan hantal çılgın gibi ram ve cpu yiyen rezil rüsva bir client hehehe sahte bu konudaki fikrimi iyi biliyor. Tek artısı: güzel gözüküyor. Bir de bir developer'ı var ki "source unu açmıyorum çünkü fork edip daha iyisini yaparlar kesin ühüh ühüh" gibi şeyler söylüyor.

aMsn iğrenç gözüküyor ama gerekli portu açarsan direk bağlantı ile dosya transferi yapabilen tek client o. Güzel gözükmesi için Tcl/Tk nın antialiasing destekleyen bir sürümü ile build edilmeli. Ubuntuforums.org da amsn antialias falan diye aratırsan bri tane scripte rastlayacaksın. o script güzel bir şekilde gerekli her şeyi indirip build edip sana cillop gibi gözüken süper bir amsn verecek.

Aha linki de bu:
ubuntuforums.org

Screenshot da var.

sizleri seviyorum gençlik. her ne kadar hayırsız olsanızda.

batucum seni 2 kere seviyorum :D

kurucum sen mercury'nin güzelliklerini hiç anlayamamışsın. tamam yazarı hafiften mal olabilir, java da hantaldır vesaire, ama şuan kullandığım 1 gb ramli makineyi bırak bir önceki 512 mb'li celeron'da bile sorunsuz çalışan bir msn idi kendisi. ayrıca tek tuşla screenshot gönderme onda, gelen dosya yarım kalsa bile geldiği kadarını değerlendirebilme şeysi (icq gibi) onda, tabbed chat'in en alası onda, derli toplu şirin tasarım onda, webcam desteği onda, sonsuz konfigürasyon onda.. bir yığın şey denedim mercury'nin üstüne tanımadım.

bu arada file transfer konusunda da gördüğüm en sorunsuz client mercury.

sahte, yazdıklarını okudum ve seni kınıyorum. sen haksızsın!
Evet mercurynin de kendine göre bir güzelliği var elbet, saydığım eksileri dışında.

tam bilemiyeceğim fakat bios upgrade edildikten sonra düzelebilir.Buna benzer bir problem ile karşılaşmıştım.Mouse oynatılgında pc açılıyrordu uzun bir süre uğraştık bios ayarlarına baktık herşey normal fakat bios un kendisindeymiş sorun.Upgrade ettik düzeldi sizin probleminizde bu şekilde düzelebilir.

Evet teşekkürler. Arkadaş setupa da giremediği için CD ile boot edebilmek için laptopun harddiskini sökmüş, sonra recovery cdsi ile boot edip yeniden bios yazmış. Sorun düzelmiş.

4:3 ve 16:9 dünya standardı olduğu için olabilir mi? ileride sen kare yaparsın standart budur dersin olabilir pekala.

kare monitör ben de görmedim hiç ama yapan varsa saçmalamıştır bence, ergonomi gereği. yan yana iki göz yerine (odak noktaları yatay eksende dizilmiş oluyor böylece) tek göze sahip olsaydık kare olabilirdi belki. hatta o zaman bile yuvarlak daha uygun olurdu sanırım.

..z....z..
z.x.o.x.z
..z....z..

x gözlerimizin odak noktaları, z lerde göz bu noktaya odaklandığında görülevilen son noktalar olsun. gördüğünüz gibi kolay görülen bölge bir dikdörtgen. bence bundandır.

bir de gözümüzü yatay yönde çok daha rahat kaydırabiliyoruz. belki de okuya okuya zamanla göz kasları bu şekilde esniyor. yukarıdan aşağıya yazılan dilleri konuşanlarda durum tersi midir bilmem. ama "widescreen" denilen standartta üretilen ekranlar bana çok rahat geliyor. msndi, çalışılan programın araç çubuklarıydı ıvır zıvır yanlarda, ortada da çalışılan nesne.

edit: mesaj giriş fontuyla, çıktı fontu değişik sanırım, kaymaları düzelltim. bir de tekrar düşündüm iki gözün aynı noktaya odaklanması lazım değil mi diya ama sonra yatay bir çizgi şeklinde odak oluşması mantıklı geldi. "c u m h u r i y e t" kelimesini bütün olarak görebiliyoruz peki ya

c
u
m
h
u
r
i
y
e
t

? daha zor değil mi?

katilmiyorum, soyle ki, ekran boyutu ve orani ne olursa olsun zaten gozunuzu odakladiginiz alan tas catlasa 15 cm2dir, sadece resim video gibi objelerde geneline odaklaniriz ki, bunun da belli bir oran formati olmasi gerekmez, yoksa kare resim cercevesi, sinema perdesi olmazdi.

evet tek dogru olasilik dunya standardi olmasi olsa gerek. ancak yine de anlamiyorum, muazzam satabilecek bir urun neden uretilmez? (iki kati fiyatina olsun yine de alirim, oylesine istiyorum) sonucta tv ekrani degil ki bu, bilgisayar monitoru ya, yap iste cesit cesit

benimki yalnızca bir tahmin tabii. doğru mudur bilmiyorum ama diğer görüş şöyle durmuş bence:

- 4:3 ve 16:9 neden standart, neden dik widescreen ya da kare yok?
- çünkü 4:3 ve 16:9 dünya standardı.

aslında bunu özel mesaj olarak yollamam gerekirdi ama iki kişi olunca farklı kanallardan iki konuşmayı devam ettirmeye üşendim, uzama ihtimaline karşı.

standarttir, cunku oyle baslamis. tipki diger butun standartlar gibi uzun sureli kullaniminin getirdigi aliskanligi devam ettirmekten ibaret. cunku bu film formati. benim uyuz oldugum nokta tv ile pc monitorunun ayni kefeye konmasi. tv'yi degistiremezsin anlarim, sinema standardindan, tv kanallarina kadar hersey degismek ya da uyarlanabilmek zorunluluguyla karsi karsiya kalir ama, pc oyle degil ki. katlanan klavyeden tut, ustu bilyeli mouse a kadar bin tane farkli urun var, monitor hep ayni. bi firma da degisik bir sey yapsin be, varsin filmleri oyunlari altta ustte siyah bantla goreyim, tercih meselesi, bana uyar.

iyi de kare monitor var diye biliyorum ben. Samsung yapmis. gayet de guzel yapmis hatta..

www.ucuzu.com

yaniliyorsam soyleyin...

91'de fln vestel kare televizyon yapmıştı gidip koşarak almıştık ne gerek varsa.

4:3 standardı q klavye gibi bir gerzeklikten değil (bkz: #6239502), cashkopat'ın belirttiği gibi gözlerin yanyana durmasından kaynaklanıyor. Yani sinema formatı kafadan uydurulmuş, uzun süreli kullanımdan doğan alışkanlık standardı değil, gereklilik.
Hiçbir monitör üreticisinin "altta ve üstte siyah bant olsun bana uyar" diyen büyük bir tüketici kitlesinin varolduğu düşüncesinde olduğunu sanmıyorum. Kare ekran insan gözü için uygun değil, bu kadar basit, anlamayacak bir şey yok. turkish tekila kızmasın ama, kare ekran için yanıp tutuşan, monitörün üzerindeki düğmeleri kullanarak görüntüyü kare şekline sokabilir. :)

islakkedicorbasi : kare degil, dikdortgen bir monitor o. tam olarak 1280 1024 piksellik diyebilirim.
divit : ben de monitor diyorum zaten, tv olmaz, uygun degil
inatci kahraman aga : niyetim tartisma yaratmak degil ama tv ve sinema disinda neredeyse tum gorsel sanat ve icerikte serbest orani gorebilirsiniz. standartlarin korunma nedeni butun uretimci firmalarin uyumlu calismasi gerekliligidir. nasil ki photoshopta crop yapabiliyorsunuz, ayni oynanabilirliligi tv ve sinemaya uyarlarsaniz cok cesitli orantilar olacaktir, aha buraya yaziyorum. ancak su an tv ve sinema customizable degildir, tek neden budur.

widescreenlerin kimisi dik de kullanılabiliyor bu arada.

gözlerimizin üs üste değil yan yana olmasının bi sonucu dik kullanmama hadisesi

şehir dışı diye bir tarife var. istanbul'da hiç açıldığını görmedim. yalova'da açmıştı bir taksici. geceden biraz daha fazla sanırım.

izmirde basima gelmisti, var diye diretmisti ama ben inmistim taksiden.

sanırın gece tarifesi %50 zamlı, şehir dışı ise %100 zamlı. istanbul'dan taksiye binip "çek kardeşim izmit'e" dediğinizde adam sizi bıraktıktan sonra boş olarak aynı yolu bir de geri döneceği için (izmit'ten de istanbul'a aynı anda gidecek kişi pek olmayacağından) konulmuş bir tarife. ama gece şehir içinde gece tarifesi yerine şehir dışı açmak ibneliktir diyebiliriz.

izmir'de şehir dışı açana denk geldim, var böyle bir tarife, gece tarifesinden biraz yüksek.. ancak istanbul'da bir taksiciyle konuşurken şehir dışı tarifesinin olmadığını iddia etti, gözüme mi inanayım meslek erbabına mı inanayım bilemedim..

Ben İzmir'de havaalanına giderken ya da havaalanından şehre gelirken şehir dışı tarife açılmasına şahidimdir, sağlam giren bir tarifedir kendisi.

varmı yokmu bilemiyeceğim ama eskide pahalı bir tarife varken artık izmir adnan menderes için gündüz tarifesi açılmaya başlandı.

Sanırım adama rahatlıkla "vay şerefsiz", "ibne" ve "homanagodumunçcuu" gibi homurtuyla karışık küfürler edebilirim sonuç olarak.

el ve ayaklada geçmeyen uyuşmalar özellikle uyuşmalarda yayılma oluyorsa zaman zaman nörolojik sorunların habercisi olabiliyor.karpal tünel sendromu olduğunu düşünmüyorum ancak hemen bir nörologa görünmeni tavsiye edebilirim. geçmiş olsun

Uzun süren ağrı ve/veya uyuşma bedenin sana verdiği "burada bir sorun var tamir etmeye çalışlıyorum" tepkisidir.3 gün uzun bir süre.Doktora gitmeni tavsiye ederim.Nöroloji, kalp damar bir çok konu ile alakalı olabilir.Acil şifalar.

Annemde 2 aydır tam olarak aynı sorun var. Sol elinin serçe parmağı ve biraz da yüzük parmağı uyuşuyor, karıncalanıyor bazen üşüyor, his kaybı var biraz.
Bir nöroloğa gitmeni tavsiye ederim. Kendisi gitti, sinirlerin bir şekilde zedelenmiş, düzelir ama düzelmesi uzu nsürer. Bu süre zarfında yardımcı olmak için b vitamini takviyesi gerekli dedi ama seninki tamame nayrı bir şey de olabilir. Sadece tecrübe paylaşıyorum.

Geçmiş olsun.

bi ara bende de olmuştu. o zamanlar araştırmıştım, bilgisayar başı oturması ve klavye-mouse ikilisinden kaynaklanıyor. kısa bir süre bilgisayar başındayken oturuşuma dikkat etmiştim. sonra kendiliğinden geçti.

bende uzun sürmediği için doktora gitmemiştim, tabi ki çok can sıkıcı olursa doktora gitmek gerekir.

body'e gittiğim vakit bir kaç ay sonra dumbbell ağırlığını oldukça arttırmıştım. sol dirsekten başlayıp serçe ve yüzük parmağında biten bir uyuşma hissi başladı 7/24 geçmek bilmiyordu. doktora gittiğimde "sinirleri zedelemişsin" dedi, bir kaç krem verdi, ayrıca çalışmayı bırakacaksın dedi.

bir kaç hafta içinde geçti ama dumbbell kullanınca tekrar başlıyor uyuşma hissi. doktora giderseniz sonuçlarını mesaj atarsanız sevinirim.

genelde boyun ile ilgili sorunlarda da böyle bir uyuşma görülebiliyor. nörolojik muayene sırasında doktorun istediği bir test var. el, bilek gibi birtakım bölgelere minik iğneler batırmak suretiyle yapılan, çok iç açıcı olmayan bir araştırma. ama sonuçları tatmin edebiliyor. bu da sonuç vermezse soluğu romatolojide alabiliyorsunuz. yani romatizmamsı bir sorundan da kaynaklanabiliyor.

tüm bunlar aynen sırasıyla annemin başına geldi, onu aktarmak istedim.

Taşı bitmiş olabilir mi?

ya taş bitmiştir. ya da çok az bir kısmı kalmıştır taşın yerinden çıkp sıkıştırmıştır orayı geriye doğru.

nadiren yeni çakmak taşı konulduğunda da olur aynısı. kesin çözüm için orijinal zippo sarf malzemeleri kullanınız.

sıkışıp sıkışmadığına emin ol derim öncelikle. aynı sıkıntı bende de olmuştu, çakamıyordum. uğraştım didindim, bir iki yerini eğip büktüm ve voila!

çakmak taşı bitmiş. yenisini al zaten bisürü veriyorlar bir pakette. bayağı bir idare eder seni.

kullanım bildirisinde nasıl yerleştireceğinde yazıyor.

free lossless audio codec. mp3, ogg vorbis, mpc gibi lossy (kayipli) muzik formatlarindan farkli olarak, bir nevi zip gibi wav dosyalari sikistiran codec. ortalama yuzde 50-60 civari sikistirabilmekte, boylece 4 dakikalik bir sarkiyi yaklasik 50 mb iken ancak 25 mb'a kadar kucultebilmektedir.

demis basligindaki arkadas.
mp3 ile olan kalite farki deliler gibi rahatsiz ediyosa insanlari oyle arsivlerler. ben olsam mp3 tutarim ama.

Flac kayıpsızdır, CD deki neyse onu duyarsın. Bedeli de biraz daha büyük dosyadır tabi.

en.wikipedia.org

her $eyi burda

saatli elektrik prizleri var yapı marketlerde satılıyor. en kolay yöntem bu bence.

modemin dial on demand'ini açıp. saat 7'de bilgisayarlardan internete girmeye çalışarak (dial on demand böyle çalışıyor sanıyorum, olmayabilir de) halledebilirsin. teoride olur, pratikte bilemem.

@divit: guzel fikir ama ben evde yokkende sistem duzenli calismali. kurmak icin evde olamam her zaman.

@carnicero: bahsettigin sey hakkinda hic bir fikrim yok

diviti'in dediği zamazingonun dijital olanları var. bir kere kur 10 sene kullan. 15-20 ytl falan olmalılar.
---
ek:
kontrol ettim. dijital olan 20ytl mekanik kurmalı olan 8ytl. tekzen diye bir yerin broşüründe gördüm.

evet ben dijitalinden bahsettim diğeri pek işe yaramaz.

O da başka prize takar? : )

olayı en basit ttnet aile şifresi ile çözersin. onda zamana göre ayar var diye duydum.
modemde access zamanı ayarlanabiliyor mudur acaba bakmak lazım.

ttnet aile sifresi hakketen bu isin dermani olmus. cizelgeden online olmak istediginiz zamanlari secip isaretlyeyebiliyosunuz.. gun ve saatte secebiliyorsunuz..

cevaplara tesekkurler.

ek: sifre 1 makine icin gecerliymis. 2. makine icin bi arkadasinizinkini kullanabilirsiniz dedi cagri merkezi elemani.

servage.

şu an açılmıyor ama servage
bağlantımı kontrol ettim.
---
edit:
servage 2-3 dk sonra açıldı. iki ayrı tarayıcı ile denemiş ve net hızımı ölçmüştüm. az önce sorunları vardı sanırım. ya da telekom..

Açıldı bende.

servage dan çok memnunum ancak dedicated vermiyor sanırım. yine de kullanacak olursanız aha kupon:
www.servage.net

bana +25gb ve +2 ay, size +25gb kazandırır.

Ayrıca referral olayı ile 2 ay ekleye ekleye para vermeden devam etmek mümkün oluyor.

ben dreamhost kullaniyorum (hatta bu site dreamhost). Mutluyum genelde.

(bkz: #11445880)

bildigim ve gordugum kadariyla yok boyle bir sey Turkiyede. acikcasi sebebini merak ettim ben simdi. niye yok lan?

ucuz iş gücü sebebiyle ayrıca inşaat artıklarından metali filan ayırmak isteğiyle ve zaman derdi olmadığı için patlayıcı kullanmıyorlar.

tonlarca patlayıcı kullanılıyormuş, ve cok hassas mühendislik gerekiyormuş. yani cok maliyetli

burda kimsenin acelesi yok, ve çevreyi rahatsız mı etmiş, haftalarca yolu tıkamış mı cok umrunda olmadığından, kasmıyorlar öyle

Türkiye'de yıkım genelde binayı tutan ana kolonların kesilmesiyle oluyor.Gördüğüm hep bu.

Teşekkürler. 10-20 saniye içinde kontrollü olarak yerlebir olacak bir bina gerekiyor onu da burada bulmam imkansız sanırım. Sağolun.

Nesini anlamadın, ne yaptın, nesi olmuyor?
Yoksa ödevi mi yapalım istiyorsun? 10 satırlık kod sonuçta ama ne istediğin önemli. : )

diziyi once yazdırıp sonra 1 ekleyip bi daha yazdıracaksın.

for donguleri kullanarak kolayca yapilir.
yazdim $oyle: www.caresiz.net

Buyrun efendim ödevde tarif edildiği gibi fonksiyonlar ile yaptım.

www.mytempdir.com

bu da fonksiyon icine parametre gondermeli olani, sec begen al.
www.caresiz.net

sanırım arkadaşın ödevinde main fonksyona gelen bir diziden bahsediyor, yani komut isteminde program çalıştırılırken gönderilen değerlerden, şunun gibi
c:\program 12 43 5 2 gibi, yanlış hatırlamıyorsam bunun için

void main(int argv, char* argc[])

kullanılıyor, argv gelen değer adedi, gelen değerlerde dizi olarak argc[] de saklı oluyordu, argc[] yi okut, tabi bunlar char olarak, bunları int e çevirmen gerekir(cint), sonra bir döngüde birer artır tekrar yazdır, bunun için diğer örneklerden yararlanabilirsin. doğru anladıysam tabi :)

Ben de başta Raven Pixie'nin yaptığı gibi anlamıştım ama sonra "heralde değildir ya" diyerek değiştirdim fikrimi.

Ogm şu işe bir açıklık getir, halk mağdur. :P

oyle oldugunu sanmiyorum ben. cunku ornek ciktilarda sayilar sonradan giriliyor. program cali$irken yani. onlar ya diziye aktarilacak ya da fonksiyon icine gonderilip i$lem yaptirilacak. iki $ekilde de ben yazdim zaten, $u durumda ba$ka da bir $ey benim aklima gelmiyor.

Yalnız işte senin yazdığın ikinci kodda her sayıyı increase fonksiyonuna ayrı ayrı parametre olarak veriyorsun. Ödevin istediği, fonksiyonun sadece diziyi ve boyutunu alması. Yani dizilerin döngüler ile etüd edilmesi gerekiyor. Yani ilk yazdığın kod ile ikinci yazdığını birleştirirsen tam oluyor ki o da benim gönderdiğimle aynı program olur. :)

o konuda haklisin bir $ey demiyorum zaten :)
ama i$te umarim kabul ettirebilir arkada$ hehe

safe mode'da unlocker ile silmeyi dene ?
ya da "safe mode with command prompt" ile, komut satirindan kendin silmeyi dene.

virüs olmadığını söyleyebilir miyiz?

$u durumda %100 virustur demek dogru olmayacaktir.

bi tane ckomut satırı acın, sonra da explorer exe yı kapatın task manager dan. komut satırından silin o dosyaları. bi ise yarayaiblir.

komut satırından silmek işe yaradı lakin. "del Yeni Metin Belgesi.exe" yazınca "yeni bulunamadı" demekte. nasıl yazmam gerekir. diğer dosyaların ismi bitişikti onlar silindi bu ayrı.(salak hissediyorum)

process explorer diye bir program var eskiden sysinternals'ındı sonradan microsoft lan biz neden bu kadar güzelini yapamadık diye satın aldı. ms'in sitesinden bulabilirsin. açamadığı handle görmedim şimdiye kadar.

silmek istedigin dosya adını aynı sekilde yazman gerkiyor. tab tusuyla tamamlıyordu sanki ilk harfini yazınca. ya da "dir" ile bak listeden. sonra tam adını yaz silmek istedigin dosyayı.

dos zamanından kalma cevap:

del yenime~1.exe

yazmayı dene. yani boşluğu koymadan bitişik yaz ve eklediğin ~1 işaretiyle birlikte dosya ismi 8, uzantısı 3 karakter olsun.

boşluk içeren dosyaları "" arasına almak da işe yarar olması lazım.
Dosyanın ismi nedir?
Fi tarihinde Windows XP yeni çıktığında "con" isimli bri dial up bağlantısı yaratmıştım. Dial up bağlantı sihirbazı içerdiği bir bug yüzünden bu isimde bir bağlantı yaratmama izin vermişti fakat con ismi reserved olduğu için normalde dosya ismi olması yasak. Bu yüzden silememiştim de öyle kalmıştı orada. Bilgisayar benim olsa bir şekilde silerdim heralde ama neyse. Belki böyle reserved bir isme sahiptir dosya diye soruyorum. Çok ufak bir ihtimal ama...

docs.info.apple.com
eski versiyonlar icin bu dokuman ama aynidir zannediyorum menuler.

"Turning Talking Alerts on or off." altinda anlatiliyor.

command + f5 yapsan düzelir bence.

ilk gün kaydolup 10 entry yazanlardan diyorsan evet.neden, kötü mü? tırstım şimdi..

parmak kaldırıyorum

ve ekliyorum: arkadaşlar merak etmeyin. sabır ve huzur içerisinde olun. şimdi yazar olup 1 ay sonra uçmuş olan binlerce kişi olacak. arada kaynamak yerine 5 ay da olsa bekleyip sakin bir zamanda yazmaya başlamak daha iyi bir girizgah olur yazarlık hayatımızda

günde ortalama 700-800 çaylağa bakılıyor diye okumuştum bir yerlerde. bu hesaba göre ilk gün çaylaklık entrylerini tamamlayanlara sıra gelmesi gerekiyordu. sanırım 4000 civarı kişi tamamlamıştı ilk gün. bu hesapla 700 x 14= 9800 kişiye bakılsa, tabi her gün aynı performans olmaz ama yinede sıra gelir diye düşünmüştüm. neyse bekleyelim bakalım.

şöyle düşünmek lazım, moderatörler de insan. gündelik işler, kendi hayatları, entryleri okurken sıkılma payı vs.vs. bu iş bir hayli uzun sürecek. ayrıca ilk günden 10 entry girip bekleyenler sıranın önünde yer alıyor diye bir şey yok. ben ilk günden bekliyorum fakat 6 gün sonra üye olup yazarlığı kabul edilen bile var. tamamen düzenlemiş oldukları algoritmaya göre belirleniyor kısacası. günde 2 saat çaylak entryleri ile ilgilenseler aylarca sürebilir bu durum...

diye biliyorum

ben de sofistike maymun gibi düşünüyorum, sanmıyorum günde 2-3 saatten fazla vakit ayırabildiklerini.ben 1 ay diye tahmin etmiştim, ona göre hazırladım kendimi. :)

Algoritmanın esasını takdir edersiniz ki bilemiyorum ancak bir tahmin üzerinden değerlendirmek gerekirse; 5 Kasım 2007 sabahı (sabaha karşı) 10 entry'yi tamamladım ben mesela -- henüz onaylanmış değil, hatta (bkz: #11500940)'daki duyurudan sonra -okuduğumda 17 adet entry yazmıştım- yedi tanesini sildim, sonra yine hafta içi sıkıntıdan bir üç entry daha girdim falan; şu an 13 entry ile onay beklemekteyim - acaba diyorum, hani tam 10 entry ve fazlası yahut entry'lerin toplamındaki karakter sayısına göre en azdan en çok olana doğru mu listeleniyor kullanıcılar? Hehe, yani nasıl bir kolaylık getirir orasını pek kestiremiyorum ama o kadar da mantıksız gelmiyor nedense.. Ya da kısaca sabretmeyi öğrenip pırıl pırıl kalmak en ferahı gibi. Ama hayır, biliyorum, vize haftasının ilk günü değerlendirmeye alınacak benim yazdıklarım muhtemelen, hayatım daha da şenlensin diye yapılıyor bunlar hep, farkındayım.

sürüyle var.

(tamamen tahmin) o gün ve sonrasında açılan hesaplara daha sonra geliyor. önceden olan ve aktif olarak kullanılan okur hesapları üste çıkıyor diye düşünüyorum yoksa şüpheniz mi var.

istatistiklere göre 12000 den fazla onay bekleyen çaylak var.

aslında entry tarihlerinden daha önemlisi nesildir bence. ben 2006'nın ilk günlerinden beri kayıtlı okurdum bu yüzden 4 kasımda saat 3 olmadan yazar oldum. benimle aynı özelliklere sahip başka bir arkadaşım da 1 hafta önce 10 tane entry girdirmemle beraber yazar oldu bir kaç saat içinde. ama ilk entry'sini 4 kasımda girip kış uykusuna yatmıştı. buradan anlaşılana göre nesil veya ilk entry girme tarihi pek önemli.

uz

çaylaklar için ayda bir entry girme zorunluluğu var. unutma. kaydın silinir.

Elmayı havucu vs ısırarak yiyin, dişlerinizi fırçalarken diş etlerini de fırçalayarak masaj yapın. Dişlerinizi fırçalamadan yatmayın...

Muhakkak diş taşlarınızı 6 ayda bir temizletin. Reklam geyiği gibi gelse de önemli diyorum.

Güçlendirmeden kastedilen "dişetlerim kanıyor, kanamasın" gibi bir durum ise, taşların temizlenme vakti çoktan geçmiştir. İçeride biriken kan gelecekte damak takmak zorunda kalıp kalmamanız arasındaki farkı oluşturabilir. O kan çene kemiğini eritip çenenin dişleri tutmasını engeller çünkü.

Dişçi değilim fakat yakın zamanda tecrübe edildiğini gördüm.

Böğürtlen suda kaynatılıp, bu su ile ağız çalkalanırsa ağız yaraları ve diş etleri iltihaplanmasına iyi gelir. Böğürtlen yaprakları çiğnenirse dişeti kanamaları durur. Limon çiğnendiğinde diş etleri kanamasını önler. Zeytinyağı diş etlerini güçlendir ve dişleri parlak yapar. Misvak diş etlerini kuvvetlendirir. Elma, ısırarak ve kabuğuyla yenirse dişleri temizler ve diş etlerini güçlendirir.

çoğu durumda şu işe yarar:
Windows cdsi ile bilgisayarı açıp recovery console a geç.
d: sürücüsünün cdrom olduğunu farzediyorum, konsolda:

extract d:\i386\hal.dl_ c:\windows\system32\hal.dll

sonra exit yaz. bir ihtimal düzelir.

onları denedim, olmak bilmedi bir türlü..
neyse kayıpsız bi format oldu, teşekkür ederim

Bir telefon kulübesinden arayın kart flan takmadan. Eskiden aranıyordu 0800'lü numaralar karta/jetona flan gerek kalmadan, az müşteri temsilcisine ahize üfletmemiştik küçükken.
Şimdi durum nedir bilemiyorum ama bi' deneyin çevrenizde varsa kulübe.

Bildiğim kadarıyla "00" Türkiye için uluslararası telefoh hattı numarası. Yani "00"dan sonraki 80, büyük ihtimalle bir ülkenin kodudur.

ücretsiz dediği, o ülke içinde ücretsiz oluyor olmalı.
Türk sitesi mi?

kasıtlı olabilir. 0800'e benzediği için aldanılabilitesi var.

00800 derken uluslararası çıkış kodu çevriliyor. ama 8, 80, 800 veya 8001 herhangi bir ülke kodu değil.

@mrtksn: o dediğin 444'lü hatlar. 0800'lü hatlar tamamen ücretsiz. arayana değil de aranan tarafa yazılıyor.

kız mı erkek mi?

Bizim Çıtır var, kız rott-kurt.

Ama sonradan keşke "Hürrem" koysaydım demiştim.

çakır

Erkek ama dişi ismi de söyleyebilirsiniz, ilerde lazım olur belki. Unisex isim de olabilir.

Sibirya kurdumuz vardı adı Fixxxer idi. Yakışıyordu.

tundra

haski.
(yaratıcılık mı? yok.)

nojo

winsy

panik. o olmassa manik de olabilir.

hiro !
(hizli soyleyince -kopegi cagirir gibi- gayet karizmatik duruyor : )

www.pcinspector.de bu i$e yarayabilir.