alırsın bence.

adamı evinize davet edin, evinizde dövüp öldürün, ardından adamın evine çıkıp çiviyi çaktığı çekici, bir peçete ya da eldiven gibi parmak izinizi bırakmayacak bir şeyle alıp ölen adamın eline tutuşturun. sonra da polisi arayın. nefsimüdafa'dan yırtabilirsiniz belki.

gardrop yeri degistirmeye basladi.. cikiyorum ben, yeter..

sabah haberlerinde gorusmek uzere..

yarına yetişemeyebilirsiniz. salı günü 3. sayfa ve anahaber kesin ama.

yarın o evden çıktıktan sonra anahtar deliğine kibrit çöpü ya da kürdan falan sıkıştırın, buarada cımbızla çıkartamayacağı şekilse olsun; ikinci bir kürdan-kibrit çöpünden yardım almanız gerekebilir, bunu düzenli yapın ama. çok eğleneceksiniz.

benim adıma da vurun. tüm kiracılara, özellikle öğrencilere gelsin..

not:işbu cevap yazarı, olayın adli sürece girmesi durumunda mesuliyet kabul etmez, o derece yavşak bi insandır afedersiniz.

Ve nooneatall küfürler savurarak girdiği komşu evinde duvara çiviyle çakılmış diğer komşularını görür

adam çiviyi kafasına saplamasın elemanın? bi haber versin bari merak ederiz

geldim.. adam sag.. ama cok saglikli degil..

yine sizinki çivi çakıyo bizim üst komşu gece 3 te et dövüyodu , düşünün ne manyaklar var.ama yinede ellerine sağlık :)

nooneatall evine geri döner.. elinde komsusunun çekiciyle beraber.. çekiçten yere damlayan kanın sesi alt kat komşusunu uyandıracaktır.

cekicte kan yok, ama kirik, o kadarini soyleyeyim..

benim de yandaki kızlar sevişiyo ya. birbirleriyle değil ama. size göre şanslı mıyım değil miyim bilemedim

"sen şimdi sinirini alamamışsındır, istersen bizim üst kattakine dal" desem ben de azmettirici mi saylanırım? bir de bunları konuşuyoruz diye ekşiduyuru yardım ve yataklıktan kapanır mı ki? peki bu durumda compumaster mı bizi uçurur biz mi onu uçurmuş oluruz?

hepiniz şanslısınız. benim yan komşular 50-55 yaşlarında evde kalmış iki kız kardeş. devamlı kavga ediyorlar geç saatlerde.

ya villada oturanlar ne yapsın

@nooneatall
rahatladin mi ustadim sen onu soyle bize ? simdi misil misil uyursun sen ?

durum devam edıyosa evıne gıdıp yapma o olayı..haneye tecavuzden ceza artar..

saçmalamayın.

çekici nasıl kırdın? korktum senden.

asayiş berkemal sanırım.

biostan speedstep'i kapatabiliyorsundur belki bir bak, tabi bu durumda enerji tasarrufu olayından feragat ediceksin ama adaptöre takılı olduğu sürece disable edebilirsin bence.

eger wista varsa ,secebilecegin uc moda göre enerji tasarrufu icin hizi ayarlar. korkulacak bise oldugunu sanmiyorum.eger saglam bir program yada oyun calistirirsan cpu ve ramin hizini görebilirsin.durduk yere niye calissin gariban. hem ekoloji var hem ekonomi var...

bi tane ful hd video indiriyorsun. ebesini sikip rahatlıyorsun.

çok ayrıntısını bilmiyorum ama şunu duydum: amman klavyeye dikkat

burdan ucuz olacağı garanti ama @kurukafanın dediği gibi arapça klavye almazsınız ama türkçe de olmaz, ingilizce olacak klavyesi ve garantisi 1 yıl uluslararası olacak, adaptör çıkışı farklı olabilir.

2 sene evvel Katar'dan HP laptop almıştım ben. Orada KDV gibi şeyler olmadığından; 300-400$ gibi daha ucuza gelmişti Türkiye'yle kıyaslanınca. Sanırım HP'nin Orta Doğu merkezi S. Arabistan'da; vergi konusu da Katar'a benziyorsa kesinlikle daha ucuza alınabilir. Türkiye'ye dönerken omzuma asıp da girdiğim için gümrük gibi bir sorun da olmamıştı.

Klavye ve işletim sistemi konusunda da şöyle söyleyeyim: Kurulurken -sadece bir seferliğine- Windows XP/Vista size soruyor Arapça mı yoksa İngilizce mi yüklemek istersiniz diye. İngilizce seçerseniz problem olmaz. Klavyede Latin harfleri normal gözükürken tuşların sağ alt tarafında daha küçük Arapça harfler var. Şu resimdekine benziyor; ama bunlar keyboard sticker olduğundan gerçek büyüklükleri yansıtmıyor sanki. Bendekinde Latin harfleri daha büyüktü gibi hatırlıyorum. (git: ecx.images-amazon.com ) Ayrıca içinden hem İngiliz tipi, hem de bizim kullandığımız tipte adaptör çıkmıştı.

Tavsiyem ürünü görmeden, sen getir biz kullanırız şeklinde almayacaksanız, karlı çıkarsınız. Fiyatlar modele ve kalitesine göre değişiyor haliyle. Yeterki internette biraz araştırın Arabistan'daki model ve fiyatları. Ona göre kafanızda maksimum fiyat belirlersiniz zaten.

afedersin ama ...ragi yemis iste pilin. yeni pil alinirsa problemin kalmaz gibi.

ben de aynı durumu şu şekidle yaşadım. yazın pil çok ısındığı için pili çıkarıp prizle kullandım laptopu. 3 ay sonra taktığımda benimki de şarj olmamaya başladı. halbüsü şarjını boşalttıktan sonra çıkarmıştım. bu neden olabilir?

(bu arada soruya soruyla karşılık veriyorum, ama sorudaki durum da benzer nedenden kaynaklanıyor olabilir. aynı durumdakileri bilgilendirmiş olalım)

li-ion pillerin şarjını boşaltıp saklamak, sağlığı adına yapılabilecek en kötü şeylerden biri. hatta li-ion pilleri tamamen boşaltmaktan kaçınmalısınız, ki o da tamamen boşalmadan önce güç vermeyi kendi keser. ama boşaltıp bir de saklayınca tamamen kurumaktan ve ömründen yemekten başka çaresi kalmıyor.

terp, senin de pilinin ömrü dolmuş anlaşılan, yeni ve bir arızası yok ise.

@kurukafa, tamamen yanlış biliyormuşum. 4 saat çeken pili yaz sıcağına harcadık yazık oldu.

teşekkürler bilgi için.

nasil yani?

ctrl + n 'ye basiyorsun, yeni dosya aciyorsun. boyutlara 2 - 2 yazarak "cm" seciyorsun. ve senin karsina 5 x 5 cm dosya mi getiriyor?

Yanlisiniz olmasin? Yoksa büyüteçle boyut büyüttügü icin mi size öyle geliyor acaba?

Yeni acilan dosyanin tepesinde 100% yazmasi gerekiyor tam boyutu görmek için.

O yüzden mi acaba?

büyüteç %100'de evet. abi 3 kişi temiz 3 saat uğraştık. bozuk mudur çin malı mıdır nedir anlamadım ben bu fotoşop.

resolution la alakalı
onun değerini düşürerek deneyin birde

2x2cm döküman açtığınızda "ekranda" 2x2cm lik bir döküman oluşmasını beklemiyorsunuz heralde? image menüsünden canvas size deyiverin orada 2x2 olarak gözüküyorsa sorun yoktur. eğer "ekranda" belirli bir boyut görmek ise amacınız, ilgilenmeniz gereken ölçü "pixel" olmalı.

cetvelle iki santimi olcun monitor uzerinden, daha sonra o alani secin, crop yapin. neden ozellikle 2 cm yapmaya calistiginizi ise ayrica merak ettim.

evet dünyanın kendi ekseni etrafında dönüş hızı yaklaşık 1668,9167 km/h dir. yani ekvatordaki bir nokta ya da farketmez yeryüzündeki herhangi bir nokta satte 1670 km yol alıyor. neye göre? dünyanın merkezine göre. eğer dünyanın çapı daha büyük olsaydı bu hızda yükselirdi. tam kutup noktasında bulunmamız pratik olarak mümkün değildir. bulunursak eğer, bizde kendi etrafımızda dönmüş oluruz. hem hızımız neye göre sıfır olmalı mı? bildiğiniz gibi dünya güneşin etrafında da döndüğü için herzaman güneşe göre de hızımız vardır.

uçakların uçuş süresi etkileniyormu bu durumdan? bahsettiğiniz uçağın dönüş hızından etkilenmesini araştırmak gerek onu bilemiyorum.

bu hız o kadar büyüktür ki saniyede 463,5 m ye denkgelmektedir. yani o robot yerden 1 sn zıplasa 463,5 metre doğuda bulur kendini. ama tam atladığı sırada zaten o hızdan etkilendiği için bunun olması mümkün değildir. yani bir hareketli kamyon kasasında zıplasanız gene aynı noktaya düşersiniz ama zıpladığınız anda kamyon dursa siz daha ileriye düşersiniz. çünkü yere göre belli bir hızla kamyondan zıplamış olursunuz. umarım anlatabilmişimdir.

son soruna yanit:
in.answers.yahoo.com

uçaklardaki yolculuk sürelerindeki farklar hava akımlarıyla ilgili. dünyanın dönmesiyle ilgili değil çünkü atmosfer de dünyayla dönüyor. yani bir hovercraftı havalandırıp havada 1 saat tutsan ekvatorda 1670 km yol kat edecek hali yok.

1) evet ekvatorun çapını 24 saate böleceksin kabaca.

2) burada konuştuğumuz hız dünyanın merkezine göre çizgizel hızdır. o yüzden evet, sıfırdır.

3) helikopter de etkilenir, ancak uçak 10 bin metrede uçtuğundan daha fazla etkilenir.

4) bu sorunun cevabı yukarıda bahsettiğimiz etki değildir. bir kere dünya batıdan doğuya doğru döndüğünden, sebep bu etki olsa, doğuya gitmek daha uzun sürmesi gerekirdi. çünkü o mantığa göre dünya da ayağının altından doğuya doğru gidiyor. doğru cevap ise havanın da bir akışkan olmasından kaynaklanıyor. dünya dönerken atmosfer de elinden geldiğince dünyayla birlikte hareket ediyor. farzetki hava yerine su var ve su akıyor. batıya doğru yüzerken akıntıya karşı yüzüyorsun ve dünyaya göre çizgizel hızın düştüğünden varış süren artıyor. bu sebepten dolayıdır ki doğuya doğru uçarken de çizgizel hızın artıyor ve varış süren kısalıyor. burada bahsedilen etki bir üst maddedeki etkiden çok daha belirleyici bir etkendir.

5) robot sorusu için.. robotu oldukça yükseğe zıplatman lazım =) yani bu soruda başka bir çok daha etken var, o yüzden biraz basitleştirerek başlamanda fayda var. ancak şöyle diyeyim, dönen veya hareket eden diyelim, bir cismin üzerinde zıpladığın zaman aslında düz zıplamıyorsun, eğik zıplıyorsun ve o yüzden bahsettiğin yer değişimi gerçekleşmiyor aşağı indiğinde. eğik atış falan hatırlıyorsan liseden düşey düzlemde ilk hızın senin zıplaman, fakat yatay düzlemde de ilk hızın dünyanın hızına eşit.

edit: 1) çapını değil, çevresini...

@mortifera
haklisin, tek ekleyebilecegim hava ve okyanus hareketleri dunyanin donme yonu, yercekimi ve hiziyla (daha dogrusu bu hizdaki farkla) alakali. corialis etkisi mi neydi. hava yercekimiyle uzerinde bulundugu kara parcasiyla donuyor, sonra kutba dogru gittikce bu hiz azaliyor (usendim aciklamaya, muhendis veya fizikcilere biraktim). ben surada (git: 51998) bunu demeye calistimdi ama cok kisa yoldan oldu. tabii lisesyi bitireli de 15 sene oldu:)

bu tartismalar isiginda c. sinan sagiroglu'nu anmadan edemiycem...

not: bunlar kuzey yarimkure icin

buldum rüzgarın adını!!!!

jet stream. troposferle stratosfer arası bi yerdeydi, ya da değildi. vallah budur.

not: alakasız olarak, bissürü değerli yazarı sözlük yerine burada bilgi paylaşırken görüyorum. acep ne ola?

@mrtksn,
evet odur. hatta şimdi baktım sağolsun wikipedia, sebebinden ticari kullanıma (evet uçaklar), ordan iklim değişikliğine etkilerini açıklamış.

en.wikipedia.org

not: aynı rotanın neden farklı sürelerde aşıldığının tam cevabı bu imiş.

entrapmen, sözkonusu başlıkta dünyanın dönüşüne bağlayan kişilerden bir ide bendim ama orada senin anlattığın gibi "zıplasak 400 metre öteye düşmüyoruz" gibi bir fenomenden bahsetmiyordum. dünyanın dönüşünün yarattığı nerdeyse sabit karakterde olan hava akımları uçan cisimlere özellikle yüksek hızlarda ciddi etkilerde bulunur. böyle bir şeyden bahsediyordum. Yoksa helikopterle yükselip olduğumuz yerde durarak bir günde dünyanın çevresini dolaşma imkanımız yok tabii ki.

şifresini bilmediğiniz bir rar dosyasını açmak imkansıza çok yakın.

şifreyi girmeden mümkün değil.

google dan arattırdığınızda programlar çıkacaktır fakat çalışır mı bilemem

içerik verdiğin şifre ile encrypt edilmiş olduğundan farklı bir şifre ile değiştirmek için önce decrypt edilmiş haline ihtiyacı var programın. bu yüzden önce açmadan yapmanın yolu olduğunu sanmıyorum.

(bkz: winrar/@assert h)

şifreyi biliyorum. ben sadece arşivi klasöre çıkarıp tekrar arşivle demeden şifreyi değiştirmek mümkün mü diye sordum.

ayrıca şifre kaybedildiğinde bulmak için ilkel de olsa program mevcut, belirlediğiniz aralıkta denemeler yapan programlar var. google'da ben de arattım bulamadığım için yazdım buraya.

4 yaşını tamamlamak üzere olan yeğenime heroes 3 oynatıyorum arada. çok seviyor. hele etrafta atla dolaşıp altın ve renkli kristaller toplamaya bayılıyor. ama önce bir oyun açıp çeşit çeşit asker yükledim heroya. haritayı kolay ayarlayıp savaşları da otomatik yaptırınca oldu gibi.

world of goo yu sever belki

eheh, bir adres şeyettirin yollim ben.

hızlı yemek yerken çok hava yutuyorsan gaz sancısı sırta kadar vurabilir.

olur öyle, birşeyin yok..
damar damar üstüne binmiştir..
gaz sıkışmıştır..
zaten kırılsa acıdan yerinde duramazdın..
ne diyorum ben?!
tedavisi senin de tahmin ettiğin üzere daha yavaş ve çiğneyerek yemekten ibarettir bu rahatsızlığının.

yemeği hızla yerken farketmeden öne doğru eğiliyor ve her seferinde belini zorluyor olabilirsin. dik durmaya çalış

kpss sonrası ösym nin yaptığı yerleştirmelerde bahsediyorsak eğer,hayır para yatırmıyoruz,en azından şimdiye kadar ösym nin öyle bir talebi olmadı.bir de her kurum gazetelere falan ilan verir,ösym den bağımsız olarak,onlarda da herhangi bir para falan yatırmıyorsunuz.şartları uyarsa başvuruyorsunuz işte.

teşekkürler, soruyu soran kişi şöyle diyor: "sınavdan önce bir şey yok, bu ayın 24'ünde ösym'nin sistesinden bir tercihler yapılacakmış onlar için para yatırmak gerekiyor mu acaba" diyor.

sınava girmeden zaten para ödendiği için istersek milyonlarca tercih yapalım para filan ödenmiyor.

printf içine %%s, %%d yaparsan olması lazım.

evet ben \%s bişeyler yapmayı denemişim hep de olmadı. aslında yani \ bu işaret kendisinin işlevini yok etmeye çalışırken %'de de kendisini yok ediyor aslında düşünülse bulunmayacak gibi değil, ama benim aklıma gelmedi. neyse gereksiz uzadı.

backslash la da olmaslı lazım \%s gibi

@thefirstfbli:
yok olmuyor öyle denedim dediğim gibi, şimdi bi daha denedim. derleyiciden kaynaklanan bir şeydir belki, bilmiyorum.

@gsgs:
yok sorduğum o değildi. ilk cevap tamam zaten sağolun.

valla yarım saat uğraştım yapıcam diye ehehe olmuyor yani, tam olarak olmuyor belki başka bir metodu vardır.

cmd+tab yapıyorsun
sonra parmaklarını bu iki tuştan çekip "hemen" cmd shift 3 yapıyorsun, o switcher fade out olurken alıyor görüntüsünü. biraz daha transparan oluyor sadece. hız çok önemli : )

applications'u ac
orda grab var
grab'in ayarlarindan timed screen capture var
bastiktan 10 saniye sonra screenshot aliyor
apple tab yap bekle alir.

pardon utilites'de application's da degil sabah sabah gozum gormemis.

50-100 arası, eğer özellikle ucuza çalışan bi tesisatçı bulmazsan.

su onun evine akıyorsa ve senin tesisatınla ilgili hiç bir sorun yoksa para istemesini saçma buldum. Geçen gün bir benzeri başımıza geldi, alt komşumuzun dairesine yukarıdan su geliyormuş, apartmanın pis su giderinin bizim daireden geçen kısmında çatlak varmış. tesisatçı geldi yaptı, e doğal olarak kendisi ödedi. bizim banyoda duvarı kırmak falan gerekti yapmak için.

yani sen bu adama "valla bende bir sorun yok" deseydin napacaktı? muhtemelen tıkanıklık sende bile değildi sadece en rahat senin evden ulaşılıyordu (1-2 metre boru soktu demişsin, su adamın evine bri şekilde akıyorsa muhtemelen genel bir yerden sızıyordur). senin suçun ne ki?

ha tabi senin evinde de bir sorun varsa ayrı.

1-2 metre boru, tıkanıklığın başka yerde olduğunu göstermez ki. yalnız bir opera'nın (ybo olarak anılacak) klozetinin giderinin ana gidere kaç metre sonra bağlandığını bilmiyoruz. döşeme kaplaması altından 1-2 metre gidip dikey pissu borusuna bağlanıyor olabilir (ben olsam öyle bağlatmazdım ama).
bu bi yana, senin dairendeki problemden aşağı daireye su gidiyorsa, onun masrafının sana (ybo) çıkması normal. apartmanın ortak bir yerinden bir problem varsa, apartmandaki herkese çıkar masrafı.

@gerrain: yani bu adam komşuluk falan düşünmemiş. fiyat neyse onu istemiş benden.
@kurukafa: ben de sorun yoktu. üstelik dediğim gibi hiç bir yeri kırmadı, sadece klozeti söktü. o kaa.
salaklık derecesinde saflık dedikleri benim durumum herhalde. bu işleri öğrenene kadar daha ne kadar kazık yemem gerekecek bilmiyorum.

gerrain, ybo'nun tuvaletinin borusu tıkanmış olsa, aşağıya herhangi bir yerden su gitmezdi sanıyorum. ybo'nun suyu gitmezdi, tuvaleti dolup taşardı. onda bir problem olmadığına göre başka bir şey olmalı.

benim dairenin üstünde başka daire yok. yani onun tuvaletinin tavanından su akıyorsa bir şekilde benden kaynaklanıyordur.

şu olabilir, döşeme altından giden borunun bi yerinde bi tıkanma olur, çatlama da olursa, su oradan ince ince sızar döşeme altındaki dolgu niyetine konan molozun bilmemneyin arasına. ordan da yerçekimi ile aşağı gider.
boru değiştirdi mi bu herif peki?

@gerrain: yoo değiştirmedi.

yok fedakarlığı sadece sen yapıyorsun :)

sirf bu yüzden dogum kontrol hapi kullanan kadinlar taniyorum.

seni plastik (mesela şişme hanımefendi) ne kadar tatmin ederse tersi durumda plastik kaplı bi şey de kadını o kadar tatmin eder diye akıl yürüteyim dedim.

cinselliğini salt klitorisi ile yaşayan ve dişiliğini pek sallamayan kadınlar genelde prezervatif olayını önemsemez çünkü fiziksel olarak çok fazla değişiklik yoktur, ilişkiye fiziksel iletim harici etki eden faktörler de kafada oldukça minimaldir/geri plana atılmıştır. fakat ciddi ve köklü bir ilişkide prezervatife kesinlikle hayır diyen bir sürü kadın bulmak mümkündür. kimisi erkeklerden daha çok önemseyebiliyor bu durumu. tabi bilemiyorum ama bunun bir his kaybı benzeri bir sebeple olduğunu sanmıyorum.

evet

Mümkün mertebe kullandırtmıyorlar partnerlerine. Biraz da psikolojik olsa gerek bu hissiyatsızlık meselesi.

partneri ile olan ilişkisine bakar.

partnerinin zevk almadığını biliyorsa onun aldığı zevkte de epey azalma olur tabi.

diğer türlü de azalır da, biraz psikolojik tarafı da var.

@mortifera'nın da dediği gibi partner zevk almıyorsa bayan da olaydan haz etmiyor pek.

ama hissiyatsız diye birşey olmuyor bayanlarda ama elbette prezervatif olmadan yaşanan seks en doğal ve en zevkli olan sekstir.

ilanı su adresten verebilirsiniz:
www.erkaseriilan.com.tr
ilan vermeniz zorunlu bildiğim kadarıyla ve de ilanınızın cıktıgı gün gazeteyi alıp ilanınızı kesip saklayın.

ben yeni uğraştım bu işlerle, öncelikle geçmiş olsun..

karakola gittim, vermiyoruz artık kayıp belgesi dediler. gazete ilanı da gerekmiyormuş. gidip yenisini çıkarttığınızda eskisi geçersiz oluyor. ama her ihtimale karşı siz yine de bir ilan verin..

eğer kaybolmasına ilişkin resmi tutanak zabıt vs yoksa ilanı vermeniz ve "kayıp" ibaresini kullanmanız gerekli. "çaldırma" söz konusu ise karakol gerekli. aslında çoğunluk çalınsa bile prosedürle uğraşmamak için ilanı veriyor.

bildirmekte gecikirseniz, bu da kanuna göre bir suç. nüfus idaresinden şöyle bir yazı veriyorlar.

"sayın sereia
nüfus cüzdanınızı kaybetmiş bulunmaktasınız. bununla ilgili savunmanızı en kısa sürede veriniz.nüfus cüzdanınızı neden kaybettiniz?

savunmam: kaybettim. (bu cevap kağıt üzerine onlar tarafından cevaplanmış ve daktiloyla yazılmış olarak veriliyor, en azından 96'da öyleydi)

xxx ceza ödemek zorundasınız."

(12 sene geçmiş, 3-5 liralık bir cezaydı, hala bekliyorum isteyecekler diye. kağıt da bende mevcut)

bir an evvel ilan vermen gerekiyor. ilan vermen gereken gazete yanılmıyorsam ulusal çapta yayın yapan ve tirajı en az 25.000 olan bir gazete olmalıydı. bu konuda yanılıyor olabilirim. ayrıca nüfus cüzdanını kaybetmenin başka sonuçları da var:

74.125.77.132
adresinde nüfus hizmetleri kanunu 68. maddenin b bendine göre "... nüfus ve aile cüzdanlarını kaybedenlere ... yurt içinde ilçe nüfus müdürlüklerince, yurtdışında ise dış temsilcilik veya dış temsilciliklerde görevli memurlarca 50 YTL idarî para cezası verilir."

ayrıca nüfus cüzdanınız kötü amaçlı kişiler tarafından kullanılabilir (dolandırıcılık vs.) sizin böyle bir durumda mağdur olmamanız için böyle bir ilana gerek duyulur. siz bu ilanı verdiğiniz andan itibaren 3. kişilerin iyiniyeti kalkar ve siz sorumluluktan kurtulursunuz. neyse bunlar hukuki konular fazla kafa karıştırmak istemem. ayrıntılı bilgi isterseniz iyi niyet başlığındaki hukuki anlamını açıklayan entrylere bakınız.

ilan vermenin gerekliliği olayı geçen sene kalktı diye biliyorum.

ben iki kere kaybettim ikisinde de gayet kolaylıkla çıkardım. sadece mahallenin muhtarına uğramak gerekiyor. sadece kaybettim demek de yetiyor. karakoldan zabıt tutturmak ya da oraya buraya ilan vermek gerekmiyor.

Jimi Hendrix de böyle çalardı, adam ilk eline aldığına gitarı öyle tutmuş, sonra da öyle öğrenmiş çalmayı.

yanlış, jimi hendrix telleri ters çalmazmış.
böyle çalmak üzerine bir teknik yok, yani aslında tamamen kendisi kastırmış adam öyle çalmak için. yoksa çift saplı gitarda iki eliyle çalan adam da var, o telleri ters takmıyor ikisine de :)

klavyeyi sağ eliyle tutanlardan bahsetmiyorum. klavyeyi sol eliyle tutanlar için yapılmış gitarı sağ eliyle çalanlardan bahsediyorum.
programı izleyenlerden, buna dikkat eden başka biri var mı bilmiyorum ama adamın çaldığı gitarda kalın teller aşağıda inceler yukarıdaydı. adam neden bu kadar kasmış anlayamadım. yada ben mi yanlış gördüm?

(git: 3927)

sanırım aynı adam.

kibritsuyu
aynı adam olabilir, araştırmak lazım.

var böyle çalan adamlar. jimi hendrix bunlardan biri değil.
(bkz: doyle bramhall ii)

Yıllardır kendimi kandırmışım yani. Tüm camiadan özür diliyorum :)

duyuru olarak yazmıştım bir ara. tekrardan görünce söyleyeyim dedim..

satmak isteyen varsa talibim ben..

normaldir evet.

hah iyi sevindim o zaman ya. bozuk olmasin aman.

10804 yapabildim abi en fazla. mumkun degil gecemiyorum hala daha. iki saattir belli araliklarla ugrasiyorum ama i-ih mumkun degil daha egale edemedim kendimi.

rotor denilen aksam bozulmuş olabilir. başlatmak için ip kullanmayıp içindeki topa bastırdıysanız veya powerball'u düşürdüyseniz içindeki plastik bölümde göçmeler ve esnemeler oluyor. bu da yüksek rpm'lerde tıkırdamalara sebep oluyor. sağlıklı çalışan bir powerball çalışırken rahatsız edici tıkırdamalar yapmaz.

ama size güzel bir haberim var.

powerball'unuz orjinalse ve nsd powerball ise www.powerballs.com adresinden şikayetinizi bildirip arıza formunu yolluyorsunuz. bozulan parça tesbit ediliyor ve parçanın yenisi adresinize tamamen ücretsiz olarak gönderiliyor. iki yıl garanti diyorlar, kanmayın. powerball'lar ömür boyu garanti altındadır. test edilmiş, onaylanmıştır.

normal, o evrede rutinin dısında bi hareket yapıyor, cok sık dogrultu degistiriyor.

Normal diye biliyorum, zamanla gürültüsü de biraz artar ancak ilk geldiğinde de kedi gibi olmuyor zaten. Nafi bu aletin tek eksisi gürültüsüdür... Şunun sessizini yapsalar, büyük icat derim. Sırf gürültüsü yüzünden epeydir kullanmıyorum, evdekiler şikayet ediyor. Ben orta hızda sürekli kullanabilmeyi isterdim, misal tv izlerken, müzik dinlerken. Ancak o sesi yüzünden bir şey izlerken/dinlerken kullanmak pek mümkün değil.

@swallowed arsenic
Bahsettiğiniz şey Türkiye için de geçerli mi?
www.nsdpowerball.com.tr diye bir site var ama bilemedim/bulamadım...

Evet, yepyeni bir Powerball da bu durumda dediğiniz sesi çıkarır fakat bu hareketi yapmanız aşınmaya neden olacağından Powerball'unuzun ömrünü kısaltacaktır.

bu siteye özgü bir şey değil, internette genel olarak böyle yapılması daha uygun olur. çünkü spam robotları websitelerini tarar ve email adresne benzeyen adresleri toplarlar/kaydederler. daha sonra mail kutun "enlarge your penis" postaları ile dolar.

Bu webde bircok yerde yapilan bir sey. Adres toplayan botlar adresinizi okuyamasin diye yapiliyor.

Maillistler için mail tarayan programlar var. Mesela [email protected]'u görürse kopyalar database'ine. Ama ksksk et sksk.com diye görürse düz yazı sanar, kaydetmez.

e-posta spam zincirine halka olmasın diyedir.

yoksa kim ister enlarge your penis e-postasını? şahsen ben istemem...

hız eklemesi: i love mika!

oha saniyesinde on tane cevap verilmiş.
bir de bazı sitelerde mesela resim şeklinde olabiliyor e-posta adresleri, yine aynı nedenden dolayıdır o.

facebook'ta da mail adresleri resim şeklinde görünür. neden? işte bu yüzden.

ben depremden sonra kesildi diye biliyorum önlem olması için. depremden çok uzakta olan güneyde bile kesildi.

walla ben ankara gölbaşında uykuda yakalandım. deprem oluyor diye uyandığımda(deprem devam ediyordu) elektriğimiz kesikti dışarı çıkmak için sallanan apartmandan çıkışı zor bulduk karanlık bir sokağa çıktık.. sonrasında da çevreden önce elektrik kesildi diye anlatıldı hep.
belki lokal bişeydir belki denk gelmiştir o ana, madem öyle diyorsunuz..

ps:alaymızın elektriği ankara gölbaşından kontrol ediliyor bu arada

Samsun'da da kesikti elektrikler.
edit: deprem sırasını bilemeyeceğim. ben depremden yaklaşık 10 dakika sonra uyandım. kesikti elektrikler.

Istanbul Bahcelievler'de deprem esnasinda elektrikler kesik degildi. Daha sonra kestiler.

belki de trafolar filan ilk etkilenen yer olmustur o nedenle elektrik kesilmistir. trafo patlamasi, direk kaykilmasi filan olmadiysa elektrikler vardi her yerde gayet.

ben bütün türkiyede(???) elektrikler kesildi diye duymuştum.

istanbul acıbademde deprem gecesi saat 12 ile 3 arasında elektrikler yaklaşık 4 kere kesildi. deprem esnasında da kesikti.

Deprem olurken kesildi bizde de. Çok net hatırlıyorum ev sallanırken önümü görmek için ışığı açmıştım fakat 1-2 saniye yandıktan sonra her taraf karanlığa dönmüştü tekrar.

istanbul ataşehir, içerenköy civarında da deprem olduğunda elektrik yoktu, yani uykudan kalkmıştık deprem nedeniyle öyle farketmiştik artık depremden çok öncemi gitti bilmiyorum.

peki elektriklerin önceden kesilmesi neden ? komplo teorileri ?

Yalova'da da kesikti..
Edit: Merkez taraflarında kesikti diyeyim o zaman. Daha doğrusu depemin yarısında uyandım, uyandığımda yoktu elektrikler. Depremin etkisi ile gitmiş olması muhtemel.

valla bizde kesik değildi (yalova'daydım)

tekirdağ'da kesik değildi. dolayısı ile tüm yurtta kısmı asılsız.

depremden sonraki dakika içinde kesildi elektrikler diye hatırlıyorum. adalardan tüm istanbulu görebiliyordum ve anadolu yakasından başlayarak tek tek elektriklerin kesilişini izledim. güvenlik nedeniyle olduğunu varsıyorum.

birkaç saat sonra kesildi güvenlik gerekçesiyle.
biliyorum çünkü deprem anına kadar televizyon başındaydım.
yer: istanbul / şişli

mesaj kutun şişti ama benim de içimde kalmasın.

gebze'deydim. depremden saniyeler önce elektrik kesildi. hay miniskiim diye ayağa kalktım ve deprem başladı.

galiba depremin merkezi, elektrik şebekelerine uzaklığı, deprem dalgalarının önce onları vurması, akabinde benim bulunduğum muhite ulaşması gibi faktörler bu gecikmeyi yaratmış olabilir.

daha ilginci benim tam o anda telefonla konusuyor olmam. konustugum arkadaşım levent'te. telefon telsiz ve elektrik ile birlikte hat da uçuyor. ben hassiktir diyorum, 3-5 saniye sonra deprem basliyor, arkadasim hassiktir niye kesildi telefon diyor, 10- 15 saniye sonra deprem başlıyor. ilginç. bir bok anlamadım.

deprem olmasın.

ben depremde ataşehirdeydim, elektrikler kesilmedi. sabaha kadar kaç kere de asansörle inip çıktım. :)) sonra sabah kesilmiş olabilir.

sabah marmariste bile elektrikler kesikti.

bolu'da da kesildi hatta bir kaç gün kesik kaldı.

ben avcılar'daydım deprem başladıktan en fazla 5 saniye sonra da caddeye çıkmıştım. zemin katta oturuyorduk ve ben dışarı çıkarken elektrikler kesildi. yani depremden önce değil, deprem esnasında kesildi.

Ben de İzmir'deydim -ki bornova'da sağlam hissedilmişti deprem- elektrikler gitmemişti orada.

istanbul ataköy'deydim depremde. depremin hemen ardından telefon görüşmesi yapmıştık telsiz telefonumuzla. daha sonra biz dışarı çıkana kadar ki sürede elektriklerin kesildiğini ve giysileri fenerle falan aradığımızı hatırlıyorum.

muhtemelen belli yerlerde once, belli yerlerde sonra kesilmis. zira istanbul-goztepe'de bilgisayarin basinda oturuyorken, akabinde oda lambamin sallanmasi, benim odadan firlamam ve elektrikleri o ara gitmesi sirasidir benim hatirladigim. muhtemelen merkezi yerlerde depremin hemen saniyeler sonrasinda gitmistir, ya da sarsinti bunyeden bunyeye degistigi icin sarsilmadan once kesildi gibi gelmistir; fakat diger yerlerde guvenlik gerekcesiyle deprem sonrasinda kesilmistir.

savas.cikicak internet alisverisi cok farkli yere gelicek. abd buyuk ihtimalle liderligi kaptiricak bu ulke cin olabilir. arabalar degisicek bmw nin bir konsept arabasi var kumas kaplama oyle moddeller cogalacak. turkiye yine ab ye giremiyecek.yeni hastaliklar cikicak cunku soyle dusunebilirsin insanlar hastaliklar a tedavi buldukca hastalik kendini gelistirecek yeni hastaliklar cikacak usw.

en.wikipedia.org

www-03.ibm.com

Lisedeki din hocamız (derin bir insan olduğunu düşünüyorduk biz), "A" ile başlayan büyük bir ülkenin başına Müslüman bir liderin geçmesinin kıyamet alameti olduğunu söylemişti. Obama Müslüman çıkabilir. 2012 söylentileri de var zaten. Tırsıyorum.

'technology roadmap' seklinde arama yaparsan ayagi daha yere basan, olmasi daha muhtemelen seyleri bulabilirsin. mesela yari-iletkenler icin (bkz: http://www.itrs.net)

yapay kalple başlayan ve yapay böbrek, karaciger, mide şeklinde devam eden yapay insanların ortaya çıkması diyorum.

yakıt pilleri gündelik hayata girecek. boş bulduğumuz tüm arazilere güneş panellerinden tarlalar kuracaz. Türkiye için doğalgazla ısınma terk edilecek elektrikli ısınmaya geçilecek.
Hazar Deniziyle alakalı ciddi siyasi ve askeri olaylar yaşanabilecek merak edenler açsın araştırsın.

Bunların dışında organların klonlanması ve kansere çare bulunması da gerçekleşebilir.

dslr fiyatları düşecek.

nanoteknoloji'yi incelerseniz pek çok olasılık görebilirsiniz.

3g demode olacak.
iphone 3g görünce oha tepkisi vereceğiz.

uçan kaykay :)

teoriler de fazla bulunmakta, en saçma teori marduk olayı tabiki de, obama da onu takip ediyor, senelerdir insanlar dünyanın sonu veya kıyametten bahsederler, bu gerçek hiçbir zaman değişmez, bundan 100 yıl önce de insanlar bundan bahsediyorlardı, 1000 yıl önce de. insana gizemli geliyor çünkü...

tüpü bitiyor büyük ihtmalle.kaç snelik mönitör? yok daha yeni bu dersen bağlantılarını bi kontol et...

senın o alet omrunu tamamlamıs. o seylerin içinde katot tupleri olur, ekranı elektriksel bi alandır fln daha detaylı bilgiyi crt nedir ne degildir olarak okursan bulaiblirsin. bu seylerin bi omru oluyor. ya katot tupunu fln degistiricen ya da yenısını alacan. olay bu kadar. ekran kalitesi de gocmustur onun gerci, sktiret tamırı yenısını al.

renk kayması olunca tamircilerin söylediği "abi tüpü bitmiş" oluyo. ve o tüpler de bildiğim kadarıyla bayağı pahalı oluyo. yani monitörü değiştirmek mantıklı..

sorun bağlantı kablosunda da olabilir..bende öyle olmuştu

vurunca düzeliyorsa tüple falan alakası yoktur. vestellerde sık olan bir sorun, bilgisayardan gelen kabloda veya kablonun monitröe girdiği noktada bir yerde bir temassızlık var demektir. eğer görüntü sararıyorsa rgb bantlarından b olanı yani mavi olanı ekrana ulaşmıyor demektir, maviyi alınca görüntü sararıyor haliyle.

@serhankhan: dediğini yaptım ve oldu önce. ancak bir kaç dakika sonra yine gitti.

@kurukafa: çözümü nasıl yapıcaz?

modlogda birşey göremedim ben, en son nasıl bir entry girmiştiniz

ucurulali bir sure oluyor sanirim. Ayin 14 ile 2si arasinda olmasi muhtemel. Tatil donusu girememeye basladim hesaba. Sifremi mi unuttum acaba dedim ama sifre hatirlatta bana birsey gondermedi.

En son ne girdim hic hatirlamiyorum ne yazik ki.

entry silinme istatistiklerinde 1 gg gorunuyor.. sebebi bu olabilir mi? daha once entry'niz silindi mi? ucmussunuz, evet. hem de nickiniz baslik olarak acilmadan :(

Haa evet cok onceden 1 tane entryim silinmisti gg yuzunden. Baslik acilmisti adima ama standart bilmem kacinci nesil yazar tanimi vardi sadece ki onuda ben girmemistim. Sonra o entryde silinince baslik kalmadi.

en son entryn yaklaşık 2 sene önce silinmiş. bilemedim, uçmuş gözüküyorsun.

Peki var midir bunun bi yolu niye silindigini ogrenmek icin? Acaba biri hesabi hackledi sacma sapan seyler mi girdi dedim. Tatilde wireless ile baglandim cunku.

burayi okuyan moderatorler var, belki birisi cevaplar..

aynı isim ve mail i kabul etmiyor, boşuna uğraşmayın.
entryler verilmiyor bildiğim kadarıyla.
en son modlog tarigin: 08.08.2007 23:29:00

entry'lerini [email protected]'a mail atarak alabilirsin.

@galadnikov; sanirim o mail gonderme olayi, yazar olamadan ucanlar icin idi..

valla emailime gondermisler ama ben tatilden donup bakana kadar linkde gecersiz olmus.

tskler aldim simdi. Faydalida bisey yazmamisim aslinda ama kaybolunca degere biniyor.

sözleşme şartlarına bağlı. ama genelde plak şirketleri çok çakal oluyorlar, işlerini baştan ayarlıyorlar, onu belirteyim.

müzik grupları dağılmasalar da eserleri hakkında çok nadir söz sahibi olurlar zaten.

evet, hiçbir müzik grubunun albümünde "söz-müzik: athena" falan yazdığını görmeyiz ki zaten. kim yazmışsa onun adı yazar. grup halimde yazmışlarsa hepsinin birden adı yazar, dağılınca da hakkı bölüşürler haliyle.

tam olarak ne yaptığını anlamadım ama bütün kitapların bilgilerini doğru olarak alabiliyorsan, her kitap için bir değişkeni 1 arttırarak yapabilmen gerek, dediğin gibi.

uzun zamandir bakmiyorum bunlara ama sana daha once yazdigim bi kod parcasi vereyim:
pastebin.com
16. satira dikkat et.

for eachdeki containerin boyunu kesin size() gibi bi fonksiyonlar alabiliyorsundur.

ben bunu xquery vasıtasıyla yaptım. teşekkür ederim yine de cevaplar için. for-each'in içinde bi değişken tanımlayıp da onun üzerinden hesaplamayı beceremedim.

bence kalem götür, bazen orda verdikleri zor yazan yada bozuk şeyler olabiliyor. su götürebilirsin hatta yiyecek götürdüğünde de bişey diyeceklerini sanmam ama yiyebileceğini de sanmıyorum zira sürekli bişeylerle ilgilenmek zorundasın, ama bi sandviç yap at çantana 10 dakkalık arada yersin. nüfus cüzdanı götürmen yeterli olacaktır, order'ın çıktısını da al ne olur ne olmaz, bazen isim soyisim hatali yaziliyor ordaki listede, işe yarayabilir böyle durumlarda.

basarilar

ilginç, yerine göre değişiyor demek ki. ben girdiğimde hepimiz normal kimliklerle girdik, sormadılar bile imzalı bişey. sudur, yemedir içmedir makul seviyelerde serbest idi. her türlü kalem serbest idi. (istanbul-altunizade netron)

yükleme ekranında (yani parçaları sürükleyip bıraktığınız ekranda) sağ tıklayıp yeni klasör oluştur deyin.
veya parçaları cdye yazmadan önce ayrı ayrı klasörlere yerleştirip o şekilde cdye yazın.

cd tipi olarak yanlışlıkla audio cd seçiyor olabilir misin?

add folder(klasor ekle) add file(dosya ekle) gibi secenekler olmasin? dosya ekleye basarsan teker teker armak zorundasin. yani basima cok geliyor benim dalginliktan filan. bide tutup klasoru cd yazacaginiz programin uzerine tutup cekmesi bir cozum olabilir. bide aklima sey geldi. neroda yaziyorsaniz bir muzik cdsi olurstura tiklayinca boyle bise yapiyor olabilir ama tamamen atiyorum emin degilim bundan.

avira antivir
sonrasında full scan

kaspersky dene sen

rastgele programlarda rastgele işlemler esnasında oluyorsa ram problemi de olabilir. memtest yazıyorum.

ben kocaeli üniversitesinde ikinci ööğretim harcını 2. dönem yatırmayıp okula da gitmemiştim. yazın kaydınız silinmiştir diye eve yazı gelmişti. herhalde askerlik şubesine de o ara haber veriyorlardır.

gerçi 1 sene sonra lise diplomamı geri almaya gittiğimde "harç borcunu yatırırsan kaydını devam ettirebilirsin" dediler. 1 sene boyunca askerlik ile ilgili herhangi bir şey yapmadım, başıma bir iş de gelmedi.

Yani garip bir cevap olacak ama o işler biraz şans. Ben Okulu Ocak 2008 de bitirdim, benim askerlik yoklaması Haziranda geldi, onda da eylüle kadar sürem vardı.

Ama benimle mezun olan bir arkadaşa hala gelmedi. Yurt dışına da gitti geldi, işe de girdi...

Ama durumunuz özelinde bakarsak bir problem olacağını sanmıyorum. Yine de çok geciktirmeyin kontrolü derim ben.

laptopuma kazak gibi bişey yaptırdım, alelade bri sırt çantasında taşıyorum gayet güzel. bunların hazırları da var.

el çantasında "gel beni çal" diye bağırıyor sanki.

"normal çantaya ayrı bir bölme yapıp millete satıyorlar." konusunda hatalı düşünüyorsun,
targus iyidir, targus al.

tsb084 modelini kullanan bir tanıdığım var ama yurtdışından getirmişti burada var mıdır bilmiyorum ? varsa da fiyatı nedir?

not: fiyat aralığı belirtmemişsiniz.

yaklaşık iki yıldır sırt çantası ile dolaştırıyorum aleti.. ilk araştırmalarımda ben de targus'a falan rastlamıştım, hakkı var iyi çanta.. onun bi alt kalitesi caselogic'in miydi neydi tam hatırlamıyorum.. ha ben 30 milyona aynen senin dediğin tatta bişi almıştım.
üç bölmesi var arka kısımda bi laptop koyma yeri var, boşluk kısımlara da adaptör falan sokuşturuyorum, diğer bölümlere kalem defter eşya şemsiye zart zurt..

tecrübeyle sabittir birincisi elle taşımak hangi eline alırsan al istersen omzuna tak bir yerden sonra çok yoruyor, sırt çantasını iki omzuma da takıyorum, yine bir ağırlığı var elbet saatlerce gidince o da yoruyor ama kesinlikle elde taşıma ile mukayese edilemez..

ikincisi el çantalarına yeterince eşya koyamıyorsun.. benim gibi gezginsen mutlaka sırt çantası al..

üçüncüsü kurukafa'nın da dediği gibi, el çantasında laptop olduğu belli, ki malum günümüz şartları kapkaç vs daha kolay.. sırtınızda iki omzunuza taktığınız spor görünümlü bir çantadan laptop çıkardığınızda insanlar hayli şaşırıyor..

dördüncüsü, kalitesi elbet fiyatı ile değişiyor ancak bence o bölme olayına çok takılmayın, daha önemlisi çantanın alt kısmı yumuşak mı yani çantayı bir yere koyduğunuzda zarr görür mü ona bakın derim..

beşincisi bir de bunların üstüne benim gibi bisikleti sık kullanan biri iseniz, sırt çantası candır..

sirt cantasi daha saglikli. targus u öneririm ben de.

fiyat aralığı demişsiniz de max 70 ytl verebilirim.

böyle ilanları değerlendirseniz mesela:

www.sahibinden.com

2 yıldır sırt çantasında taşıyorum notebook'u istisnalar haricinde. bir kere eğer omzunu, belini belertmek istemiyorsan kesinlikle sırt çantası kullan. sağlık açısından bu şart gibi. dezavantajları var. bir kere özellikle yaz günlerinde sırtı inanılmaz terletiyor. ikincisi eğer çalışıyorsan ve çalıştığın yere ceketle gitme durumun varsa anasını ağlatıyor ceketin hakeza gömleğin.

ama ne olursa olsun sırt çantası iyidir. ben targus kullanıyorum daha söküğü yok çantanın. indragandi.com'dan 39 liraya almıştım. şu anda 70'den fazla olacağını sanmam.

sırt çantası aldığın için de "bir yerlere giderken tişört mişört bir şeyler sıkıştırırım" şeklinde düşünme sakın. adaptor, mouse, defter, kalem malem derken çanta doluyo.

edit: benim kullandığım ürün bu. bu arada indragandi bayağı şık indirimle satmış bunu. helal.

çalışmıyorum öğrenciyim. Ceket kesinlikle giymiyorum. Spor kıyafetler giyiyorum genelde zaten sırt çantası almamın nedeni de birazcık bu. Spor bir kıyafet giymiş birinin elinde el çantası saçma duruyor. Verdiğiniz öneriler için teşekkürler. 35 ytl gayet iyi bir fiyat bunu değerlendirebilirim.

firefox kullaniyorsaniz fireftp eklentisini deneyebilirsiniz.

firefox kullanıyorsan fireftp diye bir eklentisi var çok pratik, ayrı bir tabde çalışıyor.

firefox kullanmıyorum.

@zeke ühüüü ama valla bişi anlamadım. yarısı ingilizce yarısı türkçe çıktı. belki ben senin kadar becerikli ve zeki değilim. bunu hesaba katmadın sanırım.

olmazsa bakıcaz öyle aratıcaz, veya para vericez. üzerinden zaman geçmiş, bilgisayar değişti. programlar kaybolmuş. vardı benim bilgisayarımda halbukisi.

"bende vardı bu program diyecek" derken..
bende var da, size uyar mı?

soruyu, bsa'yı kızdırmayacak bir şey olarak mı anlamamız gerekiyor?

bsa derken?

www.coreftp.com
Bir ara okul serverındakidaki alanıma dosya transfer etmek için kullanmıştım. Öyle engin tecrübelerim yok, ayrıntılı olarak nedir ne değildir bilemiyorum ama bedava.

yok yok. internet sitesi yapacağız dedim. işyerinde kullanıcam demedim. home office benimkisi. :) aslında bir süredir bilgisayara lisanssız program yüklemiyorum akıllandım ama böyle her programa da para veremicem valla.

site basit bir şey olacak ama yine de yüklemek için program gerekiyor.

en son 3 küsür sene önce yapmıştım bu işleri, şimdi program kalmamış, baktım unutmuşum. cahilleşmişiz :))

siteyi kurunca da duyurusunu yapıcam. ekmek parası naparsınız.

link için teşekkürler. şimdi denicem.

@free spirit'e bir de burdan teşekkür edeyim. sağolsun çok yardımcı oldu. kaç sefer hata verdi filan. yükleyebildim programı.

total commander. açıkcası total commander olmayan bir bilgisayar düşünemiyorum. ftp'de yapabildiği binlerce şeyden biri. tek kısıtlaması açılırken 1-2-3 diye seçenek çıkıyor onlardan gerekli olanı seçmeniz. yani fazladan 1 tık.

@darknum, aslına bakarsan o programı ben de uzun süre kullandım. eskiden onun ismi windows commander'dı. aynen dediğin gibi çok kullanışlı ve de basit bir program.

şimdi total commander olmuş ismi. ancak onun da 1 aylık deneme versiyonunu bulabildim :(

direk internetten almak yerine gidip bi muzik marketten bakmak daha mantikli hocam. belli basli perdelerde cizirti olabiliyor. deneyerek almakta fayda var. cok cok cok kotu oldugunu dusunmuyorum. sonucta ucuz bi gitar ama ben de bu tarz bi baslangic gitari kullaniyorum simdilik. idare ediyor. daha da ilerlediginizde fiyat skalanizi yukseltip baska gitarlara yonelirsiniz.

başlangıçta genelde alınır bu gitar ama fazla bişey beklemeyin. gitardan dahi soğutabilir, eğer çok heves yoksa. çıtayı biraz yükseltebilirsen admira gitarları tavsiye edebilirim başlangıç için.

mydukkanda 5 lira daha ucuz.
www.mydukkan.com

kötü gitar elbette ama çalınıyor gayet. ben de kenarda klasik gitar dursun diye almıştım o fiyata bir gitar.
bu fiyat aralığında iyi bi ses beklenmez tabi ki. telleri yüksekse eşiği düşürtebilir gayet çalınır hale getirebilirsin.

ben de lagunayla başlamıştım, hocam bu gitar iyi değil demişti, ama benim işimi görmüştü zamanında. sen de onunla başla1 sene sonra onu yeğenine verir kendine bir admira alırsın

daha önce sorulmuştu anlatmıştım baya bişiler.
www.eksiduyuru.com

(git: ) yapamadım bi türlü yaa :( nasıl oluyodu ki bu?

bir de aklıma geldi. bu söylediğin gitarın kapak ıhlamur ağacı. gitarın kapağında kullanılmayan bir ağaç. çok daha öylesine bir gitar oluyor bu sebeple.

ucuz da olsa kapak/top/üst denilen kısmı, ladin(spruce) ya da cedar(sedir) olan bir gitar seçersen ıhlamur ağacına göre daha iyi ses alırsın.

aynısı bana da oluyor bazen. kafamın içinde televizyon açılıyormuş gibi... birden boyut değişiyor sonra hayat fade in (ve çınlama, genelde tek kulakta) ile kulaklarıma geri giriyor. sebebini bilmiyorum.

bana da olur kucukten beri. normaldir sanirim. hatta kucukken delirip doktora gitmistim kadin "kendini fazla dinliyorsun" demisti. psikologa gitseydik zamaninda boyle deli olmicaktik iste.. neyse :P

herhangi bir çınlama olsa sağ kulaksa iyi sol kulaksa kötü anıyolar seni diye geyik yapılabilirdi ama kulakların tıkanması garip biraz. kan basıncıyla ilgili bişey var gibi. yükseğe çıkınca olur, birden çok aşağılara bir yere girince olur ama durup dururken oluyorsa bir git baktır derim.

çene kemiği kırmak mı?
hiç duymadım öyle bir şey valla.
benim de aynı şekilde gömük bir 20'lik dişim çekildi.
yapılan işlemse, oradaki etin kesilip kemiğinin kaldırılıp altından dişin çekilip dikiş atılarak kapatılmasıydı.
alt çenedeyse dişiniz o zaman üst çeneye göre biraz daha fazla şişiyor.
benimki davul gibi şişmişti açıkçası ama herkesin farklıdır neticede. daha az da şişebilir ama şişiyo orası kesin :)
1 haftada iniyo ve iyileşiyo en şiş olanı bile..

ya işte dediğinizden... etin kesilip kemiğin kaldırılması işte.

aynı işlem kardeşime yapıldı, bir kaç ay önce. kontrol sırasında böyle bir şey olduğu ortaya çıktı ve anında müdehale edildi. rahat bir operasyondu. kardeşiminki kemik oyularak yapıldı ama kemik kendisini hemen yenilediği için sorun olmadı. yemeğini vs o tarafı zorlamadan yiyorsun. darbelerden fln koruman gerekiyor (kardeşimin öyleydi en azından)

aynı şey benim de bi arkadaşıma oldu o da ufak bi ameliyat geçirdi. bir iki gün zorluk çekti ama 1 haftaya düzeldi. abartılcak bişi diil.

aynısı bende var, acil bir şey olmadığı söylendi ama. bende de aynen bu şekilde, ucu biraz dışarda ma tamamen yan. eninde sonunda aldıracaksın dendi ama bir kaç senedir bir şey olduğu yok.

En fazla bir haftada iyileşirsin. Biraz şişik yanakla gezmek durumunda kalacaksın tabii. O kadar da olur. Doktorun da önerileri doğrultusunda buz kompres yapman iyileşmeyi hızlandırır. Bence ilk fırsatta çektirin. Kaçarak kurtulamazsınız. Ben bir de o şiş yanakla halı sahada top oynadığımı da söyleyeyim de bari içiniz rahatlasın :)Allahtan top gelmedi. Geçmiş olsun.

aynısı bende vardı, gittim, dişin üstündeki eti kesti, dişi çıkartırken diş parçalandı, dişin içeride kalan parçasını çıkarttı, dikti, oraya kanı tutsun diye pamuk mu ne koydu, eve yolladı, yattım, 1 haftada geçti.

bence bir film değildir ya, hani hiç bir boku beğenmeyen insan modelleri var ya, işte bri film gösterime girdiğinde muhakkak altında "yarısında çıktım" geyiği döner. bence çok seneler öncesinden gelen bir şey.

(bkz: film bitmeden sinemadan cikmak)
(bkz: film tam bitmeden sinemadan cikmaya calisan mallar)

ama cikan insanlar var gercekten, genellikle kanli vahsetli filmde gordum. ama sen bilmedigim bir furya'nin cikis noktasini sormussun onu bilemedim, ben kendi capimda cevap veriyorum oyle...

ben ilk defa irreversible filminde görmüştüm bu olayı. sinemanın yarısı boşalmıştı film bitene kadar.

genel değil de sözlükteki furyanın çıkış noktasını soruyorsan (bkz: ıssız adam)

(bkz: dayanamayip yarisinda cikmak/#14509443)

gotur hicbisey olmaz. 4-5 gunden nolucak. ha 28 kasimda yemissin ha 3aralikta

onu yemem işte

açınca belli eder. süt ürünler sinsi değildir, bozuksa feci kokar, kötü kokmuyorsa bozuk da değildir.

valla bence ayran yapılır ondan :)

kokmuyor, tadi da tatli

e niye son kullanma tarihi gectigi halde bu kadar guzel duruyor:) acmayinca birsey olmuyor mu yani birkac gun

yoğurtta rahat 15 gün falan aşabilirsin hiçbişey olmaz. tercübeyle sabit. hele açılmamışsa hiç düşünmez dalardım.

Bence yeme. Bırak bir iki gün sonrayı, bir iki gün öncesi bile yenmeyebiliyor. Tabii markadan markaya da değişir.

bozulmadan önce ekşir diye biliyorum ki ekşiyken bile sevip yiyenler var.

pas kuf koku yoksa yenir ya niye yenmesin. cok super oluyor hem beklemis yogurt hem eksiyor biraz hem yogunlasiyor kaymak gibi. oh mis.

bu kadar yazılandan sonra ye gitsin, bir şey olursa vebali burda ye diyenlere :)

o son kullanma tarihleri sağlık bakanlığı zoruyla bir takım prosedürler ve standartlar ile basılıyor.. süt ve süt ürünlerinde (yoğurt peynir süt vs hepsi) eğer kötü kokmuyorsa ve ekşi değilse yiyin bir şey olmaz.. (babamın işi nedeniyle az çok aşinalığım var bu konulara)

sadece o değil, pek çok gıda son kullanma tarihi geldi veya yaklaştı diye mucizevi bir şekilde bozulmaz.. uygun şekilde muhafaza edilirse uzun süre tüketilebilir.. tabi ürünün hava alması, uygun sıcaklıkta saklanmaması vb sebepler de son kullanma tarihinden önce bozulmasına sebep olur..

yani son kullanma tarihleri size bir fikir verir ama aslıdna kesin bir tarih değildir.

birazini yedim birsey olmadi.

Yoğurt denilen şey üstünde yazan son kullanma tarihinin 1-2 haftasına kadar aynen kalıyor anlamsızca. Sonra ekşimeye başlıyor. Doğal yazıyorlar ama içinde kesin bir şey var bu meretin.

Ben biraz geçince de yiyorum, henüz ölmedik, midemiz bozulmadı.

ye gitsin usta. yoğurt zehirlenmesinden birşey olmaz. yaz aylarında olsak yeme derdim ama. bide üzerine bak böle küf gibi bir tabak var mı diye. yoksa götür.

Tadı ekşimemişse yiyebilirsiniz, hiç bişey olmaz.

@ermanen
"Birazını yedim bir şey olmadı" nedir ya? Bambaşkaymış. Afiyet olsun.

Bildiğim kadarıyla FileInputStream "raw" dosyalardan okumak için kullanılıyor. Açmak istediğin videonun dosya yapısını ve sıkıştırılmışsa (encoded) sıkıştırmasını çözmeden içindeki piksel bilgilerine ulaşamazsın diye düşünüyorum. (emin değilim çünkü pure java altında bunu kullanan kod hiç yazmadım)

Bu gibi işler için processing kullanmanı şiddetle tavsiye edebilirim. (www.processing.org) Java üzerinde çalıştığı için yazdığın kod tamamen java kodu, ama kendine has güzel bir idesi ve multimedya işleri için oldukça kapsamlı kütüphaneleri, örnek kodları falan var. Java ile multimedia işleri yapmak istiyorsan oldukça işine yarayacaktır.

ya okuyor, bir takım değerler alıyorum ama hangi pixelin nesi olduğunu bilmiyorum.

hmm okuyordur muhakkak ama dosyanın kendisini okuyordur, anlatmak istediği şeyi değil? yani dosyayı byte byte okuyorsun fakat rgb değerlerini alman için dosya "raw" değil ise önce decode etmen gerekiyor diye düşünüyorum. mesela bir bmp dosyasında header'ı atladıktan sonra piksel bilgilerine ulaşabilirsin, ama jpg dosyasında ulaşamazsın önce içindeki veriyi decode etmen gerekir, falan. Demin fileinputstream'ın dökümentasyonuna baktım:

"A FileInputStream obtains input bytes from a file in a file system. FileInputStream is meant for reading streams of raw bytes such as image data. "

Diyor. Okumak istediğin dosyanın formatını tanıyan ve onu decode eden bir interface den çekebilirsin frame bilgilerini, ve o framelerin içinde de piksellere ulaşabilirsin. Mesela processing'deki Movie sınıfı bu işi halleder.

Olmaz. Harddiskin çipine program kurabilirseniz Nasa'dan direk çağırıyorlar mekiğin başına geç diye. Gerçi şimdi neler çıktı, benim terlik bile usb'ye bağlanıyor.

external bazi hdd lerde var bu ozellik ama fiyatlari cok yuksek.

emule tek başına çalışmıyor ancak gözlemleyebileceğin üzere "windows üzerinde" çalışıyor. yani emule çalıştırmak için windowsa ihtiyacın var, windows için ise... falan diye gider.

ama edonkey networklüsünü görmedim ama içinde kendine has bir linux kerneli çalıştıran ve bittorrent networkünden falan indirebilen external harddisk "kutuları" var evet. ve dendiği gibi biraz tuzlular.

hp'nin windows home server'i var, bu isler icin ideal.
Onun disinda, cooook ucuza cok basit bir makine toplanip, icine hdd yigilarak file server yapilabilinir.

uzaktan erişim diye birşey var, ben pek kurcalamadım ama bu dedikleriniz mümkün..tabi evdeki bilgisayarınız açık olmak kaydıyla..ayrıca bunu internet üzerinden şifreyle yapan siteler var..remoting control falan diye kurcalayın sağı solu, bulursunuz bir dünya tarif

(bkz: logmein)

(bkz: teamviewer)

Windows XP'nin içinde bu iş için Remote Desktop diye bir program var zaten, dediğiniz gibi o bilgisayarın başındaymışsınız gibi çalışırsınız. Tabi modem'den port yönlendirmesi yapmalısınız. Onun dışında amacınız sadece dosyalara ulaşmak ise ftp sunucu kurabilirsiniz bilgisayara, remote desktop'dan daha hızlı çalışır.

(bkz: openssh)

(bkz: radmin)
oldukça iyi çalışır

aslında iyi bir soru bence cevap adında gizli uyuşturuyor ne yaptığını bilmiyorsun gerçi onu alkolde yapıyor ama şöyle bir durum var alkol sigara uyuşturucuya oranla daha az zararlı onunla alakalı olabilir.

yasal olması için sanırım devletin bunu üretmesi, denetlemesi vs gerekir.. yoksa vergi kaçırmaktan tut sağlık sorunlarına pek çok şey çıkar..
e alkol de çok alırsan zehirlenir hastaneye yatarsın, küçük çocuk içse "cıs kaka o" dersin ama uyuşturucuyu nasıl açıklarsın çocuğa, çok alsan ölürsün direkt, devlet olarak bunu nasıl üretirsin nasıl satarsın felan..

sanırım yani..

Uyuşturucuların ve bunlar gibi maddelerin üretimi kontrol altında tutulamıyor. Kaldı ki; uyuşturucuların alkolle ya da sigara ile karşılaştırılması mantıklı değil. Uyuşturucu ile sonunuzu hazırlıyorsunuz direkt. Alkol ve sigarada daha uzun zamana yayabiliyorsunuz sonunuzu. Bir de, alkol ve sigarayı iradenizle de bırakabilirsiniz ama uyuşturucu için direkt tıbbî yardım gerekiyor.

öncelikle, uyuşturucu dediğinizde kesinlikle alkol ve sigarayı bu tanımın içinde tutmak gerekir. çünkü bugün yasal olan sigara ve alkolün, yasak olan maddelerden işleyiş ve etki açısından hiçbir farkı yoktur. zarar ve tehlikelilik oranına göre de belirlenmiyor yasal olup olmaması dikkat ederseniz. çıkıp bakkaldan alabileceğiniz alkol çok kolay doz aşımı yapılabilecek ve yapıldığında komayı takiben insanı öldürebilecek etkilere sahip bir maddedir. tütün de kanseri olsun damar sertliği/tıkanıklığı filan olsun, biliniyor.
asıl ölümcül yanlış tanımlamada. bütün algı ve duygu değişimi yapan maddeleri "uyuşturucu" adıyla anıyoruz. çatlayana kadar içseniz bile kesinlikle doz aşımından ölemeyeceğiniz kanıtlanmış olan esrar da uyuşturucu diye adlandırılıyor, kimyasal olan fakat yine doz aşımından ölemeyeceğiniz lsd de, fakat ufak bir doz aşımı ile ölebileceğiniz eroin de aynı kategoride değerlendiriyor. (çok içip ölebileceğiniz alkol hala markette duruyor.)
bu aynı kategoriye sokma yaşadığımız ülkede çok daha yaygın.
neden yasak olduğuna gelince, yetkililerin açıklamaları gençlerin zehirlenmemesi, sağlıklı bireyler yetiştirilmesi vs... konularında. tabii korkunç kazanç elde edilen sigara ve alkol için seslerini uyuşturucu kadar yükseltemiyorlar.
birçok kişi ile beraber bu konuda benim de görüşüm uyuşturucu sınıfına sokulan maddelerin ticaretini yapanların devleti dahil ikna edecek kadar kazanç sağlaması olabilir. bir de uzun zamandan beri piyasanın kaymağını yiyen tütün şirketlerinin esrar konusunda hükümetlere yaptığı kâr kaygılı baskılar da büyük etken, bu konuda amerika da kenevirin ekilmesi teşvik edilen bir bitki iken nasıl da bir anda dezenformasyon ve baskı ile hiçbir bilimsel kanıt olmadan yasaklandığını anlatan web sayfalarına bakabilirsiniz.
yasak konusunda şahsi görüşüm (1 kutu içerek öldürebilen eczane ilaçlarının kolayca alınabildiği bir dünyada) doz aşımı kolayca öldürebilen maddelerin kontrolünün sağlanmasının mantıklı göründüğü yönünde. fakat doz aşımı mümkün olmayan lsd ve esrar gibi maddelerin bu denli korkunç gösterilmesine de şahsen anlam veremiyorum. alkol ve sigarayı etkileri bakımından nasıl olur da uyuşturucuyla bir tutarsınız denmiş, bakın şu web sitesinde maddelerin gerçekteki tehlikelilik oranları fakat devlet bazında hangi tehlike sınıfına sokuldukları:
scienceblogs.com

kesin mafya vardır işin içinde..
herşeyin arkasından çıkıyorlar valla (ki hiç öle kurtlar vadisi neyin izlemem, bizzat gözlemlerimdir)

ben de şöyle bir şey duymuştum: marijuana çoğu iklime dost bir bitki, diğer yandan tütün belli coğrafi bölgelerde ve iklim şartlarında yetişebiliyor. dolayısıyla tütün üretiminin denetimi daha kolay olduğundan + tütün talebi daha inelastik olduğundan tütün ürünleri üzerinde oligopolistik yapı oluşturmak daha kolay. ancak marijuananın kolay yetişebiliyor olması söz konusu oligopolün oluşmasını engelleyecek ve marjları önemli oranda düşürecektir. yani marijuana, üretimi ve tüketimi tamamen legal bir bitki olsaydı ve philip morris marijuanalı sigaralar üreten bir şirket olsaydı, bugün kobi sıfatıyla asya finans'tan ticari kredi talebinde bulunuyor olurdu.

gelir kapısı olarak kontrol edilemiyor olmasından başka ciddi bir sebebi olduğunu düşünmüyorum. örneğin uyuşturucu sınıfında sigara, esrardan daha yukarı bir kademede, hem verdiği zarar, hem de bağımlılık yapma potansiyeli daha fazla. yani uygun şartlar oluşsaydı (üretim kontrol edilebilseydi ve para merkezleri tütün tarlaları yerine bu işe eğilseydi) bugün bakkalardan insanlar esrar alıyor olurdu ve belki tütün dolu tırlar narkotik ekipleri tarafından durdurulurdu, suç olurdu vs.

ama burada sigaranin daha fazla bağımlılık yapıcı olması ve endüstriyel olarak üretim aşamasında daha yerleşmiş esaslarının bulunmuş olması, ve getirdiği kar bu duruma sebep oluyor. yani özellikle bugün serbest olan şey esrar ve yasak olan şey sigara olsaydı, sigara tiryakilerine oranla çok daha az esrar tiryakisi olurdu, ve daha az zararlı olması da cabası olurdu. esrarın serbest olduğu ülkelerde yerli halk öyle günde 1-2 paket sigara içer gibi bu maddeye yönelmiyor hatta muhtemelen sigara tiryakileri daha fazladır. yani sonuçta: sigara işi daha karlı. üretimi daha kolay, kayda değer şekilde daha kolay olmasa bile yerleşik bir düzeni var.

hele alkol, esrardan da sigaradan da daha yüksek seviyede bir uyuşturucu. bunların hepsinin bağımlılık potansiyeli ve verdiği fiziksel zarar mesela atıyorum bir lsd den fazla. fakat lsd yasak bunlar serbest.

"amma attın ha" falan demeyesiniz diye şöyle bir link vereyim:
en.wikipedia.org

maddelerin bağımlılık yapıcılığı/fiziksel zarar grafikleri için:
tinyurl.com

mesela şu grafikte alkol ve tütünün yerine bakın, bir de bir şekilde bulundurduğunuz durumda narkotiğin götünüzden kan alacağı maddelere bakın.

amaç insan sağlığını gözetmek falan değil yani. tamamen duygusal.

not: bana göre bu cevapta lafı geçen maddelerin hiç biri hiç bir surette kullanılmamalı. yani devletlerin bunların kontrolünü insan sağlığı için yaptığına falan inanan kişiler var diye bazı uyuşturucuları diğerlerinden "iyi" gibi göstermiş olabilirim. öyle bişey yok, hepsi kötüdür, ve bunları yazan kişi tek kötü alışkanlığı olan sigaradan 2 sene önce kurtulmuş olmaktan mutlu, evli ve iki çocuk babasıdır.

Alkol, sigara ve en hafifinden en yükseğine kadar bütün uyuşturucuların yaptığı şey aynı. Beyinde ya reseptörleri blokluyorlar ya da fazla hormon salgılatıp aşırı duygular yaşatıyorlar.

Neden uyuşturucuların yasak olduğuna gelirsek, daha ölümcüller, beyin kimyasına daha fazla zarar veriyorlar, bağımlılık potansiyelleri alkol ve sigaraya göre daha yüksek.

İnternette uyuşturucu yüzünden, özellikle "oryin", yüzünden insanların vücutlarının ne hale geldiğini bir görün. Ya da "crack" denen şey yüzünden insanların neler hissettiğini, güzelliklerinin nasıl gittiğini, akıl sağlıklarını nasıl kaybettiklerini bir okuyun, fotoğraflara bakın. Alkol yüzünden mutanta dönen insan görmedim ben.

bir günde 15 litre rakı içmezsen alkol öldürmez.
ama 1 gram değil de 1,5 gram e işi bitirir. gibi gibi.

ama e ile sınırlı değil ki yasak maddeler. bunların narkotikler gibi insanı öldürebileni var (ki doktor yazınca adı ilaç olur, siz bulup kullanırsanız uyuşturucu olur) ne yaparsanız yapın öldürmeyeni var.
uzman kontrolü dışında kullanımı gerçekten hayatı tehdit edebilecek olan narkotikler dışındakiler alkol ve sigaradan daha zararlı maddeler değillerdir. beyin kimyasını da alkol ve sigara, marijuana'dan çok daha fazla bozar, herhangi bir uluslararası bilimsel yayının bu konudaki çalışmalarına bakabilirsiniz.
belki de yasağın sebebi insanların uyuşturucu kullanıp karar mekanizmasını kaybedip "toplum huzuru" nu bozması ihtimali olabilir. ama elimizde bunu en fena şekliyle yapabilen kapı gibi legal alkol var. eğer toplum huzuru, kişisel sağlık, vücuda zarar oranı gibi etkenler yüzünden uyuşturucu yasak olmuş olsaydı, alkol ve sigara da yasak olurdu. şu anki yasak da, ancak sigara ve alkol de yasak olsaydı mantıklı olabilirdi.
tam bu sorulan konuda binlerce web sayfası var, biraz araştırmayla uyuşturucu yasaklarının sağlık ile hiçbir ilgisi olmadığını, sadece kontrol edilmesi güç olduğu ve halihazırdaki yasal uyuşturucu (alkol,sigara) sektörünün dengelerini değiştirebileceği sebebiyle uygulandığını görebilirsiniz.

edit: esrar, alkol, ecstasy, sigara, eroin , bunların hepsi zararlıdır, kullanılmamalıdır.

burda gerçekten esrar ve lsd yi nerdeyse övecek yorumlar okudum ve şaşırıyorum. arkadaşlar uyuşturucular , ki hangisi olursa olsun, beyin hücrelerine yoğun zararlar verir ama daha fazlası sizin psikolojinizi bozar. hayat standartınızı değiştirir. kimliğinizi sorgulatır. kimse bana tutup da haftada iki üç gece içki içmenin , aynı tekrar sayısında ectasy veya lsd kullanmakla aynı sonuçları doğuracağını söylemesin. bu söyleyen ya cahildir , yada uyuşturucu müptelasıdır çünkü.

maddelerin zarar oranları belirlenirken insan vücuduna verdiği psikolojik ve fiziksel zararlar gözönünde bulundurulur.
ve evet alkol almak lsd ve ecstasy almaktan daha zararlı.
www.telegraph.co.uk
www.independent.co.uk

yukarıdaki linklerde bahsedilen bilimsel araştırma sonucunda ingiltere'de maddelerin tehlike sınıflandırmalarının değiştirilmesi gündemde.

"erkek(veya insan) herşeyin ölçüsüdür: olduğu şeyler ve olmadığı şeyler."

gibi bir çevirisi oluyor sanırım ama bir yere yazacaksanız daha üsturuplu çevirmek lazım. bu saatte alkollü bünyemle bu kadarını yapabildim.

bu cümleyi araştırdım ve herhangi bir metin içinde gelmemiş olduğunu öğrendim yani başı ve sonu yok. protagoras'ın bir sözüymüş ve yoruma açık olduğu söyleniyor. o yüzden kesin bir çeviri yapmakta yanlış olur ama ben şöyle anladım;

''insan bütün herşeyin ölçüsüdür: bunlar oldukları şeyler ve olmadıklarının dışındaki şeyler.''

en mantıklı olarak bu geldi bilmiyorum belki tam ingilizceden çevirsen böyle olmaz ama bu mantıklı gibi durdu benim için.

"insan her şeyin ölçüsüdür. şimdi filozof olduğum için buraya şekilli bir şey diyeyim, ilk cümlenin etkisi artsın."
google'da verdiğin şekilde aratınca protagoras'ın bri sözü olduğu anlaşılıyor.
en.wikipedia.org

İnsan, olduğu şeylerin olduğu kadar, olamadığı şeylerin; herşeyin ölçüsüdür.

"İnsan her şeyin, varolan şeylerin varolduklarının ve varolmayan şeylerin varolmadıklarının, ölçüsüdür"
Kaynak: tr.wikipedia.org

Bana mantıklı geldi bu.

"insan, şeylerin, ne olup ne olmadıklarının ölçüsüdür." anlam olarak en yakın içerik budur bence. eğer vereceğin emeğe değecek kadar önemliyse cümlenin grekçesini bulup grekçeden çevirtirsen sentaks ve contekst açısından daha uygun bir karşılık bulabilirsin.

harddisk, cd-dvd den daha güvenilir bir medyadır çoğu zaman. external harddisk kafasına estiği an göçebilir evet ama burada önemli olan bilgisayarının ve external diskinin "aynı anda" göçmemesi. yani riski dağıtmış oluyorsun. external disk çökerse yeni bir disk alıp yedeklerini tekrar aktarırsın. veya bilgisayarın çökerse externaldan yedeklerini geri alırsın, fakat ikisinin aynı anda gitmesi daha çok hırsızlık durumlarında olur. ikisi aynı anda bozuluyorsa şanssızsın diyelim ama en önemli verilerini üçüncü bir yere almayı düşünebilirsin. bir büyüğün dediği gibi "en az 3 kopyası olmayan dijital veri, aslında yoktur"

gerektiginde rapidshare kullaniyorum. rapiddisinda bikac siteye daha yukluyorum nolur nolmaz diye.

external ile birlikte işletim sisteminin olmadığı partisyonda tutabilirsiniz. tabi önemli veriden kastınız ne, boyutları ne kadar, erişim sıklığınız nasıl bunlar da önemli. sürekli editlenen text ağırlıklı dosyalarsa flash disk daha mantıklı olur.

bi external hdd aldım bir de eşitleme programım var güle oynaya kullanıyorum henüz başıma bi şey gelmedi.. zaten korka korka kullanıyorum kullandığım sırada, hani düşürmeyi geçin, hdd'yi kullandığınız sırada oynatmak, sallamak vs bile sakıncalı aslında.. ne olur ne olmaz hesabı..
hdd'nin avantajı, eşitleme programı ile kullanınca yeni eski verileri tanıyor ve direkt nokta atışıyla güncelleme yapıyor.. eksik gedik kalmıyor..

ayrı güç girişi isteyen harici sabit disklerin, veriyi ve enerjiyi usb portundan alanlara kıyasla daha dayanıklı olduğuna dair bir inancım var. yakında uygulamayı düşündüğüm yöntemde, yedeklemek istediğim veriyi hem ayrı güç girişi olan harici sabit diske, hem de usb den beslenen harici sabit diske kaydedeceğim.

istesen de ayırabileceğini sanmıyorum. benimkinin arka bahçemde bi iki kere kavgasına şahit oldum. 2 kedi top şeklini alıyor ve tırmalamaya başlıyorlar birbirlerini araya girebilene aşkolsun

Belki seninki ev kedisi oldugu icin senden korkmamıştır ama benim karşılaştıklarım sokak kedileri ve üzerlerine gidince ayrı taraflara doğru kaçıyorlar.

diğeri kaçmak istiyordu sanki ama benimkisi bırakmıyor gibiydi tam da emin değilim
kavgadan kastın patilerini birbirlerine doğru kaldırıp tıslamaları fln mı yoksa bariz birbirlerinie girmişler mi? üzerlerinde gidince kaçıyorlarsa tek vücut olmamışlardır o zaman heralde. ytine de bence ne olursa olsun ayırmamak lazım hem ayıran kişi için de tehlikeli.

ayırma ihtimaliniz varsa ayırın efendim, doğanın kanunu diye niye iki hayvanın da birbirine zarar vermesini izliyorsunuz? dökebiliyorsanız su dökün üstlerine. sıkıysa ayrılmasınlar. biraz ıslanırlar, belki üşürler falan ama gözlerinin kör olmasından iyidir.

ben de kedimle sokak kedisini yumak olmuş dövüşürken -salakça bir hareket biliyorum- kedilerden birini elime alıp uzaklaştırmaya çalışarak (ki sokak kedisi olan denk geldi) ayırdım. sonuç: tırmık ve ısırık dolu bir kol, 10 gün boyunca her 3 günde bir olunan kuduz aşılar, yaz tatilinde alkol alamama sıkıntısı vsvs. ellememek lazımmış. ha ama ayırdım mı ayırdım. benim kedimin burnunun kenarı kanıyordu. belki bıraksam daha beteri de olabilirdi.

her ne kadar teşebbüs etsem de ayırmayı beceremedim ben sokak kedisi kaçtı zaten benim kedimin de kulağını kanatmıştı hatta şişti fln sonra veterinere götürdüm pansumanla fln halletmiştik.
illa ayırıcam diosan uzun kollu fln bişiler gimek lazım mesela

mümkünse yavru kedilere karşı özellikle ayırın. bizim mahalledekiler baya dayak yiyorlar görüyorum. başında da bekleyemiyoruz yemesinler deyu ama...

@kibritsuyu: Her gördüğümde ayırıyorum zaten,iri bir (kemiklerim kalın) insan oldugumdan mıdır nedir bilmem beni görünce zaten kaçıyorlar,öyle su dökmeye filan gerek kalmıyor.

edilecek kavgayı geciktirmiş olursunuz sadece. onlar yine bir yerde birbirlerini bulup kavga ederler. içgüdüsel olarak ayırma taraftarıyım zaten üzerlerine şöyle bir yürüyünce ayrılıyorlar genelde ama sonuçta onlar kozlarını bir şekilde paylaşacaklardır.

ev kedisi görünümlü tasmalı falan bir şeyse ayırın kesinlikle, tırnakları kesilmiş olabilir çünkü.

Valla ne zaman kavga eden kediler görsem höt! diye bağırarak ayıptır söylemesi ayağımı da yere sertçe vurarak kovalıyorum onları ve kaçıyorlar gerçekten. Her defasında oldu bu, en kötü ihtimal bulabilirseniz bir taş bulun ama onların üstlerine değil böyle yakınca bir yerlerine yine bir bağırma sesi çıkartarak atın, anında ayrılırlar bir daha da yaklaşmazlar birbirlerine.

bilmiyorum ama modlogdan @kibritsuyu deyip aktiviteyi görebilirsin orada sonuncu üstte görüküyor.

merak etme, eğer silinen entry olursa en üstte oluyor. 82 sayfa çöpüm var, her seferinde en üstte çıktı.

stresle ilgili olabilir belki, benim de sıkıntılı olduğum bir zamanda başıma gelmişti, kendiliğinden geçti sonra

bazı hijyensiz berberlerden falan da geçebiliyor. erkeği dişisi var diyorlar, ama ben teşhis edemem.

benim saçımda çıkmıştı geçti kendiliğinden.

aynı senaryo ile ben de 3-4 hafta traş olmadığım bi zaman fark ettiğim bu tip bi durumu sorgulamıştım. ama ilk defa bu kadar sakal uzattığım için öncesinde orda sakal var mıydı emin olamadım. ben kendimi o kısımda zaten çıkmıyordu demekki diye rahatlatmıştım. sakalı düzenli kesmeye başlayınca fark edilmiyor çünkü.
sanırım sakalkıran olunca bariz bir iz oluyor seyrelme değil.
sakalı kes ve 3-4 günde bir kesme işlemini sürdür. eski günlerine geri dönersen ve orda sakal olmadığını fark edemiyorsan sorun yoktur bence.

ismi alopecia areata dır. otoimmün bir hastalıktır, kimisinde böyle ufak parçalar halinde olur geçer, kimisinde yayılır, bütün kafaya veya vücuda kadar yolu var. (bkz: pierluigi collina)

bir bağışıklık sistemi rahatsızlığı ve ilerlerse tedavisi yok, sebebi bilinmiyor falan filan. ama %90 kişide bir şey yapmadan geçer gider.

şehir efsanelerinde söylendiği gibi, berberden veya ordan burdan geçen bulaşıcı bir rahatsızlık değildir, bağışıklık sisteminin yamuk yapmasıdır sadece. stres ile tetiklendiği "düşünülüyor".

neyin parçası olabilir?

iki adet transistör gibi geldi bana.

mrtksn'in de dedigi gibi, potansiyometre.

comptrol ve mrtksn'ye katılıyorum, pot bu ya, diğer adıyla reosta da denebilir.

bildiğin potans bunlar yahu, işte ayarlnabilir direnç. herhangi bir seviye kontrolü için kullanılabilir.

niye herkes ayni seyi yaziyor? :)

bu buyuk ihtimalle "single turn pot(ansiyometre)"
ve yine most probably radyo veya teypten veya buna benzer bir aletten cikmis olmasi lazim

arşivimde bir yerlerde olacağıdı ama bulamadım. bilgi üniversitesinde okuyan bir arkadaşın var ise söyle kütüphaneden alıp sana riplesin. iki tane rapidshare linki buldum ma eskiler silinmişler.

bende var. şimdi divshare e upload a başlıyorum. bir kaç saat sonra heralde tamamlanır.
eğer slsk kullanıyorsan daha iyi ve seri olur ama ben gene de divshare e atayım.

ek: www.divshare.com

pickup cover diyorlar, altında manyetik var. hem retro gözüküyor hem de sanırım başparmakla ordan destek alınabiliyor. Emin değilim ama bir de slap çalınıyorsa çok tel ona çarpıyor ve slap tonunu etkiliyor diye biliyorum (ama çok pis sallıyor da olabilirim, hiç coverlı bas ellemedim teller slap ile oraya ulaşmıyor olabilir). Mesela marcus miller'ın signature bassında var. (fotodaki o olabilir)

retro görüntü de şeyden geliyor: eskiden manyetikler etraftaki gürültüyü çok çektiği için böyle kapatılırmış üstü, şimdi modern manyetiklerde gerek yok böyle bir şeye çoğu zaman ama takınca retro oluyor falan.

edit: tel çarpması olayı ile ilgili herhangi bir referans bulamadım. uydurduğumu varsay. parmakla destek almaya yarıyor ve görüntüsü için kullanılıyor.

opeth deki elemanda kullanıyodu bundan..

Eski fender bass larda kullanılan bi aparat. Zannedersem manetikte oluşan uğultuyu azaltmak amacıyla kullınılıyormuş zamandında. Marcus millerın bass 60 küsür model fender jazz bass (Roger Sadowsky modifiyeli). Normalde eşik manyetiğinin üzerinde de olur bu coverdan. Ama roportajında niye çıkarmıyorsunuz diye sormuşlardı,yok işte jackson 5 albümünde görmüştüm, süper gözüküyordu, eşiktekini de tonal değişiklik yapabilmek için çıkardım, şimdi o olmadan çalamıyorum vs. demişti.

Hala retro / relic jazz basslarda bu pickup coverlar bulunuyor.

eğer eğitim alacaksan hocan sana bu konuda yardımcı olur. istanbuldaysan:
www.playistanbul.com

selam,
yaşın 15 üstüyse 4/4 boyunda keman alman gerekir. genellikle öğretmenler başlangıç için öğrenci kemanı dediğimiz orta kaliteden düşük keman önerirler. büyük paralar harcamaya gerek yok.

yaşınıza ve el kol boyunuza göre alacaksınız kemanı -ki tahminimce çocuk değilsiniz- 4x4lük keman almanız gerek bu durumda.
piyasada 150den başlıyor keman fiyatları diye biliyorum. 250ye düşük-orta halli bir keman alabilirsiniz ama ben keman almaya "keman çalan ve kemandan anlayan biri"yle gitmenizi tavsiye ederim.
fiyatları da ders veren kişiye göre değişir.

kursu güzel sanatlar fakültesi öğrencilerinden alabilirsiniz bence, kralı da öğretse kendiniz pratik yapmadığınız sürece çalamayacaksınız çünkü.. o yüzden iyi öğrenci daha uygundur fiyat olarak.

gecen sene sanırım laylaylom (tünelde) dan 120 ye almıştım ..

(bkz: ismek)

apartmandaki diğer evlerde var mı benzer sorunlar? Sigorta ile değil bir regülatör ile çözülür bu tip sorunlar diye düşünüyorum.

kaçaktan da oluyor o olay bir araştırın.

toprak hattı cektirin ya da varsa onu yenıleyin

evi sigortalatın, bırakın yansın

bunun sorunu voltaj daki ani yükselmeler ve düşmeler olabilir. malesef ülkemizdeki elektriğin kalitesi çok kötü. regülatör kullanın derim. kurukafa doğru söylüyor. apartmandaki diğer evlerde de varmı bu sorun. bir tek sizde varsa size gelen fazı kontrol ettirin. yine aklıbaşında bir elektirkçi bulup toprak hattı varmı kontrol edin. varsada yetmeye bilir iyice hesaplatıp ölçtürün. kaçaktan olsa varolan sigorta sisteminizin kesin tepki vermesi lazım son olarakta sigortaları bir kontrol ettirin. aklıma gelenler bunlar...

kaçaktan olma durumu geçtiğimiz aylarda babannemlerin apartmanında oldu. bina girişinde ana hat toprağa kaçak yapıyormuş. bu sebeple apartmanda kliması buzdolabı çöpe gidenler olmuştu. tabii tedaş yok öyle bişiy diyip işin içinden çıkmaya çalıştı ama sakallı dini bütün laz amcalar sağolsun hemen belediyeden bağlantılarını kullanıp kaçağı tedaşa buldurttular.

sanırım bu oyunu herkes kendi uydurduğu varyasyonlarla oynuyor ama orijinali şöyle bir şey diye biliyorum:
en.wikipedia.org

ihtimaller de işlenmiş.

6/36 + 2/36 + ( 1 - (1/36+2/36+1/36)) * (0.4)

= 8/36 + (32/36) * 4/10
= 0.22222222 + 0.88888888 * 0.4
= 0.22222222 + 0.35555555
= 0.57777777

öegh

düzeltme:

= 6/36 + 2/36 + 2 * 3/36 * 1/3 + 2 * 4/36 * 2/5 + 2 * 5/36 * 5/11
= 244 / 495

açıklama:

6/36 -> 7 gelirse kazanır
2/36 -> 11 gelirse kazanır
2 * 3/36 * 1/3 -> 4 veya 10 gelirse 1/3 ihtimalle kazanır
2 * 4/36 * 2/5 -> 5 veya 9 gelirse 2/5 ihtimalle kazanır
2 * 5/36 * 5/11 -> 6 veya 8 gelirse 5/11 ihtimalle kazanır

1/3 := (1/12)/(1/12+1/6)
2/5 := (1/9)/(1/9+1/6)
5/11 := (5/36)/(5/36+1/6)

bu da rehber olması için her bir toplamın gelme olasılıkları:

2 2.78% 1/36
3 5.56% 1/18
4 8.33% 1/12
5 11.11% 1/9
6 13.89% 5/36
7 16.67% 1/6
8 13.89% 5/36
9 11.11% 1/9
10 8.33% 1/12
11 5.56% 1/18
12 2.78% 1/36


yamuluyo da olabilirim, çok seneler geçti.

1/12 :: tek atışta 4 gelme ihtimali (veya tek atışta 10 gelme ihtimali)
1/9 :: tek atışta 5 gelme ihtimali (veya tek atışta 9 gelme ihtimali)
5/36 :: tek atışta 6 gelme ihtimali (veya tek atışta 8 gelme ihtimali)
1/6 :: tek atışta 7 gelme ihtimali

bu durumda örneğin;

1/3 := (1/12)/(1/12+1/6)
:= (tek atışta 4 gelme ihtimali) / (tek atışta 4 gelme ihtimali + tek atışta 7 gelme ihtimali )

şeklinde modelledim.

sanırım bileşik olasılıkla bunun ispatlanabiliyor olması lazım çok iyi hatırlamıyorum, yanılıyor da olabilirim ancak sonsuz toplam almak yerine bunun direk kullanılabiliyor olması lazım. benim aklıma yattı yani.

Vallahi dimağınıza sağlık üstadlar. Şimdi kazanma olasılığına 244/495 = %49.2929... diyorsunuz, öyle mi? Öyleyse çok güzel. Bu soruyu da sizi daha önce rahatsız ettiğim soruya [Olasılık Sorusu (senin kafan karışmış evlat)] açılım getirmek için sormuştum zira o soruda bahsettiğim zar oyunu işte bu oyundu. O soruda galadnikov ve desdinova, siz bana sanırım söz konusu oyunda kazanma olasılığının %50 olduğunu varsayarak yanıt vermiştiniz, o distribution plot'lar falan çünkü yamulmuyorsam %50-%50'lik bir şans modelinde geçerli (mi?). desdinova da randomizing algoritmasının zayıf olduğundan ötürü sapıtabileceğini söylemişti. Biz bi arkadaşla bu ihtimali göze alıp biraz daha elegant bi algoritmayla modifiye ederek denedik, gene aynı sonucu verdi: Bu oyunu 20 bin kere oynattığımızda ve bu işlemi 10 kez tekrarlığımızda kayıp-kazanç: 10-0; 100 kerede 80-20; 20 bin kerede 50-50 oluyor.

Son olarak şöyle sorayım bi de: Siz Zeus'sunuz. Oyuncuyu tepeden izliyorsunuz ömrü boyunca. Oyuncu çoluğun çocuğun rızkını Craps'e yatırıyor, 20 bin kere oynuyor bu oyunu. Apollo olayın başında soruyor: "Zeus, cebindeki 1000euro'ya bahis açıyorum. Bu adamın 20 bin oyununun en az 10001'inde adam kazanır diyorsan ve kazanırsan 10000euro nakit dönücem sana." Verir misiniz 1000 euro'nuzu? (10'luk sette bilgisayar neredeyse 0 ihtimal veriyor ya adama, ondan soruyorum. "Kardeş sen hepten yanlışlardasın, senin oyun kodunda bi yanlışlık var," deme hakkınız mahfuzdur, muhtemeldir).

Teşekkürler galadnikov ve diğer kafa patlatan arkadaşlar!!! ==> 0.0224 <== tam olarak buydu öğrenmek istediğim şey.