Power çekiyor, diğerleri zayıf.

eksen dinliyorum ben hep, çekiyor. diğerleri hakkında pek fikrim yok ama sorun yaşadığımı hatırlamıyorum

pendik köprüsünü geçince direk gidiyor kanallar. kocaeli frekanslarına göz atın.

baktım onlara da, daha iyi değil :(

hava alanı dolayısıyla radar olduğundan fm sinyal bozucu var (hava trafıkte yegenım var o söylemişti).
gebzeye kadar uzanıyo sinyal kısıtlama.ondan sonra zaten frekanslarda değişiyor.

küçükçekmecedeyken sefaköyde oturuyordum, atatürk havalimanının dibi. orda bi sorun olmuyordu?

@kaptan memo, power çekiyormuş evet. ayarladım onu

benim de cekmiyor, antenim sikintili saniyordum. iyi oldu :)

sadece konu kısmına yazılan mailler saçmalık. kendi müdürüm de yapıyor. bazen attığın maile sadece "e" diye cevap veriyor, evet anlamında. zaman kıymetli tamam da, abartmaya gerek yok bence.

toplantı konusunda da, ben haber vererek kabul ediyorum ki toplantıyı ayarlayanın bilgisi olsun. kabul etmedim sanmasın. tarihi falan değiştirmesinler sonra.

Bu tip şeylerin bir raconu olduğunu sanmıyorum.

Mesela ben toplantıya katılıyorsam çoğu zaman gönderene haber vermiyorum ama katılmıyorsam veya şüpheli ise haber veriyorum.

Konuya mesaj yazarak mail gönderme olayını çok nadir görüyorum çevremde.

rembetiko var işte klasik ama şimdi düşününce benim de aklıma gelmedi. akşam bir bakayım.

Zorba?

Tam karsiligi degil ama benzer bir tat alacaginiz bir dilm var: tony gatlif - djam (aman doktor diye cevirdiler)

Öncelikle ya da derken da ayrı yazılırsa çok sevineceğim:) aklıma gelen Kurban- Yine klibi oluyor nedense Haydarpaşa diyince.

Haydarpaşa denince akla önce Haydarpaşa Garı gelir.

haydarpaşa'nın iniş merdivenleri.
boğa heykeli
haldun taner sahnesi
moda iskelesi
barış manço evi

kadıköy, eski süreyya sineması yeni süreyya operası.
kesinlikle sahildeki çay bahçesi,
kesinlikle sahildeki park.

haydarpaşa denince aklıma sadece vapur geliyor artık. trenler oradan göçeli çok oluyor.
aslında metrobüs istasyonunun dibindeki banliyö tren istasyonu ana simgelerden birisiydi ancak oradan da trenler göçeli baya oluyor.

evet mümkün.

yıldız sarayından yıldız parkına diklemesine geçecek yol yok. saraydan girdiğinizde yol sizi aşağı verecek, asariye caddesine çıkacaksınız, four seasons hotelin hemen karşısına. oradan devam edeceksiniz.

Eğer kaydedip satışa sunacaksanız evet.

Orjinal şarkının tamamı kullanacaksa muhtemelen telif gerekiyordur ama örneğin remikslerde daha çok o parçadan bir sample kullanılıyor. Bu sayede telif ödemiyorlar diye biliyorum.

shiftdelete.net

duymuştum da kontrol etmemiştim. bende de çıkmıyor.

Bayaadır bende de çalışmıyor

instagram, gifleri sağlayan aracı şirketle anlaşmasını iptal etti. giphy'de ırkçı gigler varmış.

Trt Arşiv’e baktın mı?
www.trtarsiv.com

Adı konulmayan kural gibidir, garanti bitene kadar yetkili, bittikten sonra özel.

Garantisi biten pejo aracımı hep yetkili servise götürüyorum. Satarken yetkili servis bakımlı arabalar daha kolay satılıyor.

Bir de camarom var, onun yetkili serviste ustası olmadığı için mecburen özel servise götürüyorum.

Motorumu da hep özel servise götürüyorum.

garanti bitene kadar yetkili +1

ama 200 lira içinde değeceğini sanmıyorum özele götürmeyi. iskonto falan yapar yetkili servis.

sıfır araba aldım, garantisi bitene kadar dayanamadım. sürekli sanayiye götürüyorum.

Her zaman yetkili servis.

aracı özel servis, motoru kendim

özel

malzemeleri kendim alıp ustaya gidiyorum. en temizi.
düzgün usta bulmak zor.

faks kağıtları değil mi onlar?

plotter kullandım yıllarca kendi kendine katlamıyor. kesiyor ama.

Gemilerde bazı elektronik cihazların otomatik yazıcıları bu tip kağıtlar kullanıyor. Evet o kağıtlar parşömen gibi katlanıyor.

Couchsurfing.org mu?

showaround.com

Piri diye bi app var ama

eski bir gece resepsyonisti olarak size şunu öneririm:

gece 2 de direkt otele gidip günsonu alıp almadıklarını anlamaya çalışın
günsonu almamışlarsa pazarlık yapın sizi sonraki güne c/in atmaları için

işe yarayacaktır :D

@regardless resepsiyonda verecekleri fiyatın online fiyattan çok daha yüksek olacağını düşünüyorum ki zaten tarih yaklaştıkça da bir miktar daha artıyor fiyat. Haksız mıyım?

Üstteki taktikten bağımsız olarak; bir gün öncesini seçmen gerekir.

Bonus soruya cevap: Uber veya Careem kullanın. Taksiden çok daha pahalı değil, fazlasıyla konforlu ve güvenli. Hatta özelden indirim kodu yollayabilirim istersen.

bir önceki günü seçmen lazım

Normalde bir gun oncesini seçmen gerekir, cunku bir sonraki gunun giris saati ogle saatleridir, onceki gece girebilmek icin bir onceki gunu satin almis olmak gerekir. Yukaridako taktigi bilmiyorum tabii ama normalde boyle.

Altını çiziyorum, otelin checkin/out saatleri 0:00 verilmiş.

@mikro patlama: havaalanına yakın olduğu için check-in saatini bu şekilde düzenlemeleri normal.

check in saatine göre rezervasyon yapmalısınız.eğer giriş saati gündüz ise bir gün öncesine yapmalısınız rezervasyonu.Ben gece 2 de gelen misafir/müşteriye ertesi gün girişinden oda vermem,hem adil değil hem de etik değil yeri geliyor uçuşu girişinin ertesi sabahına gelen kişiler bile sabah 7 geldiğinde odasını almak için bir gün önceden rezervasyon yapıyor.Ertesi gün girişli bir rezervasyon gelirse check in saatimiz gündüz 1 olduğu için boş oda dahi olsa ücretsiz almam.
büyük otellerinde alacağını sanmam çünkü kat sorumlusunu minibarcıyı garsonları ekstra çalıştırmak ve bilgilendirmek gerek.

otelle yazışıp en geç kaçta check in aldıklarını öğrenin. Normali bir gün öncesidir.

Apple Store nihahaha.

Şaka bir yana üç tane teknolojik aletim var, birini hepsiburada'dan birini Lydia'dan, birini n11'den almışım. Hoparlörleri rastgele bir siteden almıştım hatırlamıyorum.

Ben de hiç para vermiyorum. Genelde hediye geliyor bana teknolojik aletler. En son sanırım traş makinası ve el blenderı aldım bir teknoloji mağazasından.

İşin garip yanı elektronikçiyim ben de yarı profesyonel diyebiliriz. Gerçi bende meslek çok:)

Genelde flash bellek vs ufak tefek şeyler alırım.

ben elektronik takintili bir manyagim. mediamarkt'ta etrafa bakinip bakinip alacak yeni sey bulamadigimi bilirim...

Ben de bilişim sektöründeyim, yıllık maaşımın çok ciddi bir kısmını teknolojiye yatırıyorum. Evde iphone ile kontrol edilen akıllı ampülden tut, dijital yüzey termometresine kadar, xeon işlemcili sunucudan drone'a her türlü ıvır zıvır var. A101'den bile elektronik almışlığım var (aksiyon kamerası almıştım), acayip de meraklıyım bu konuya. Harcadığım paraya da çok acımıyorum, sıkılınca satıyorum.

link/foto yok.

Kelimeyi google trasnlate ile Bulgarca'ya çevirince Vrav diye bir yer çıktı.

Nerenin macfit'i bu hocam? :D

Şaka bi yana, gerçekten az.

MAcfit'in fiyatlarının çok düşük olduğu söyleniyordu. Doğru olabilir.

kurucu üyelere zam yapmıyor olması lazim. bir arkadaş kurucu uye olduğu yerde 40 tl ödüyor.

Bakırköy macfit. İyi bari kurucu olmanın avantajı demek bu :)

Yazdıklarının hiçbiri yok ama tek favorim Londra

mimari olarak barselona, roma ve prag. barselona’nın dali binaları var, şehir de benim favori şehrim her açıdan. roma’da ise her apartman ayrı bir sanat eseri. prag’da ise gotik mimarisi çok iyi. o prag kalesini görmelisin, fantastik bilgisayar oyunlarındaki korkunçlu kaleler gibi.

doğal güzellik olarak ise amsterdam çevresindeki edam volendam giethoorn gibi tatlış köyleri, milano çevresindeki como, lecco gibi gölleri ve bu gölleri çevreleyen dağları önerebilirim.

tabi bunlar dışında benim daha görmediğim ama çok merak ettiğim kuzey ülkeleri var. oraların doğası bi ayrı güzel diyollar.

yerel tat olarak avrupa’da adam gibi hiçbir şeye rastlamadım. domuz etinden yapılan yemekler dışında her şey buralarda da kolaylıkla bulunuyor zaten.

1-floransa
2-firenze
3-florence
4-florenz
5-florencia

londra en ustte ama yesil pasaportla gidilmiyor sanirim
berlin yasam ve modern mimari
firenze tarih mimari dogal guzellik tuscany yoresini gezerseniz. cinque terre de yapilabilir.
barcelona mimari yasam vb

fiyat performans ariyorsaniz prag

1- Londra
2- Budapeşte
3- Barcelona
4- Roma
5- Brugge

yerel tada ayri bi mesaj atayim

londrada fish and chips harici ingiliz yemegi yemeyin. ama milyon tane kaliteli restoran var thaisi mexicani lobsteri. lobster yiyin.

berlin - sabah kahvaltilarini pastanelerden aldiginiz seylerle yaparsiniz en guzeli bu heralde. et snitzeli (domuz degil inek eti) deneyebilirsiniz de cok da farketmez. doneri de meshur ahah.

firenzede bistecca yani biftek meshur. onun harici pasta pizza dolce takilirsiniz, italya zengin yemek konusunda ac kalmazsiniz.

barcelona paella diyebilirim tapas diyebilirim ama genel olarak zayif bence. seafood bulabilirseniz oyle takilin .

@kveldulv

Sanırım kıta avrupası demeliydim :) vize çıkartmama gerek kalmayacak yerleri arıyorum evet :)

gittiklerim arasından
1-paris
2-le havre
3-floransa
4-Amsterdam
5-roma

yazanlar yazmis zaten onlari tekrarlamak istemiyorum da ekleme olarak balkanlari da aklinizda bulundurun derim. belgrad olsun saraybosna olsun makedonyada ohrid olsun ozellikle dogasiyla cok guzel yerler. gidemedim ama hirvatistan da gayet guzel yorumlar alan bir yer.

1 edinburgh
2 stockholm
3 Prag
4 Bergen

barcelona
paris
kopenhag
floransa
amsterdam

@bartman

Balkanlar kesinlikle aklımda, hatta biraz fazlaca vakit ayırıp gezmek istiyorum. Vize istemediği için onu biraz öteliyebilirim diye düşündüm sadece. Pasaportumun süresinin bitmesine 1.5 yıl kaldı. Son 6 ayı zaten çıkamıyoruz. Şu 1 yıl içerisinde gezebileceğim bir rota olusturaym diyorum kendime :)

Barcelona
Roma
Viyana
Stockholm
Brugge

Şahsen gorduklerimden Almanya kentleri, Amsterdam, Zürih, sofya, Saraybosna, Budapeşte, Prag vs kıyasla bunlar. Özellikle ilk planda olmasa da Viyana sağlam bir araştırma ya da rehber ile gezildiğinde olağanüstü bir yer bence.

Gormediklerimden ise Portekiz kentleri sanki çok ilgi cekiciymis gibi geliyor. Bir de İngiltere.

paris
roma
prag
amsterdam
beşinci yok.

Stockholm
Edinburgh
Reykjavik (ve cevresi)
Barcelona
Amsterdam (buraya bagli olmasa da giethoorn dahil)

Bu listeye her biriyle esit derecede ikame edebilecegim londra, roma, porto, lizbon (sintra dahil), budapeste, bangkok (avrupa ile sinirlamadigin icin + budist mimari seversen egzotiktir), venedik, brugge, antwerp, munih, viyana, prag, tallinn, krakow, riga (biraz daha ikinci planda olmak uzere), dubrovnik ve split'i dahil edebilirim.

Favorim Floransa ve Roma. Onun disinda "bayildim buraya" dedigim Avrupa sehri olmadi ama Budapeşte ve Amsterdam da guxel diyebilrim. Amsterdam harika bir sehir ama gezmek icin o kadar da guzel olmayabilir. Sehrin atmosfero guzel bana sorarsan.

prag, floransa, roma, selanik

Volkswagen Passat sanki.
Uzmanlar daha net yanıt verir.

Volkswagen jetta/passat olabilir

Sigortacı tanıdığın varsa aracın plakasından sorgulatabilirsin. Plakası başka bir haber sitesinde verildi.

Bana başka bir açıdan Opel Insignia gibi geldi.
i.milliyet.com.tr

Burada videosu var

(git: www.msn.com )

Buyuk ihtimalle mk5 jetta.

B6 Passat ya da MK5 Jetta.

Passat mk6 dxsdcl7y7vn9x.cloudfront.net
Jetta olmadığını C sütununun şeklinden anlayabilirsiniz.

Passat. B6

www.tamga.org

Nacizane tavsiyem, sakın ilaç kullanmayı yarıda bırakma (artık iyiyim diye düşünüp, en büyük hata bu oluyor genelde), nurofen'i de iç ve sık sık duş al = )

doktor değilim ama kronikleşmesi demek farenjiti sürekli olman. yakın sürelerde... yani iyileşemezsen kısa bir süre sonra tekrar farenjit olabilirsin o yüzden ilaçlarını tam almalısın.

Hergün gargara yaparak boğazını temiz tutmaya çalış. Onun dışında klasik şeyler, bol sıvı tüket, havalar soğuduğunda boğazını soğuktan koru, vs.

nurofen, aferin gibi antibiyotik olmayan ilaçlar grip ve üst solunum yolları enfeksiyonu için yazılıyor ama tedavi edici özelliği yok, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkileri var. www.ilacrehberi.com

sarımsak yutabilirsiniz, bol bol ılık su, poşet çay olmayan gerçek bitki çayları (adaçayı, ıhlamur) için.. karbonatlı su ile gargara yapın, asitli içecekler içmeyin..uyuduğunuz odada kalorifer peteği varsa havayı kurutmaması için petek üstüne su dolu kap koyun ( özel kancalı petek için su kapları da satılıyor) tüm bunlara kış ayları boyunca dikkat edin,

benim kronik farenjitim var, sebebi burnumdaki deviasyon. burundan rahat nefes alamayınca özellikle gece ağızdan nefes almak ciddi rahatsızlıklara yol açıyor. bunu kontrol edin veya kbb doktoruna sorun derim.

Sebebini tespit etmek gerekiyor. Bende alerji var mesela. Sonbaharda antihistaminik icmeye basliyorum hasta olmamak icin. Kbb'ye danismak en iyisi.

Şurada yazmıştım
eksisozluk.com
Kopyalayıp yapıştırayım

kronik farenjiti olan insan zencefili elinden eksik etmemeli. yaş zencefili acı acı çiğneyince çok süper rahatlatır. toz zencefil süte veya bala veya hem süte hem bala karıştırılarak içilir/yenir. (en iyisi balla toz zencefili karıştırıp macun kıvamına gelince yemek) kök zencefil boş zamanda pastil gibi emilir. doğadan'ın zencefil limonlu çayı artık nefret getirene kadar içilir. farenjit 101 = zencefil. zencefil farenjitlinin kara gün dostudur.

boğazın testere, zımpara gibi olmasına aldırmadan bol sıvı alınmalı. zencefilin dışında adaçayı da antiseptik bir etkiye sahiptir. aynı zamanda hatmi ve papatya da farenjite iyi gelen şeylerdendir. adaçayı çok değerli bir şey ama çok da abanmamak gerek, östrojen pompası çünkü.

çayların hepsini bir arada karıştırmayın ve çayları kaynatmayın. ayrı ayrı üzerine sıcak su dökerek demleyin, bekletin. ılıyınca için. zevk almak için değil, ilaç niyetine için.

bunları gargara yaparak içiyoruz, çünkü oradaki mikrop, pislik, artık ne varsa onları gargara yolu ile söküp mide asidinde öldürmeyi planlıyoruz.

çok sıcak ve çok soğuk şeyler, asitli-gazlı şeyler yasak. kendinizi çok narin, ortamı değiştiğinde bozulacak bir saksı bitkisi olarak görün. her şey ılık. çorba da, çay da, karpuz da ılık. oda sıcaklığından çok sapma göstermemeli ama sıcak içecekler içinizi de ısıtmalı. katı ve boğaz tahrişi yapabilecek yemeklerden (örneğin, patates kızartması) kaçınmak gerek, her şey olabildiğince sıvı ve besleyici olmalı. mercimek çorbasını elde yapın ve onu için.

ağız sürekli temiz olmalı, diş fırçalamak çok önemli. hasta olun olmayın, her gece yatmadan önce karbonatla gargara yapın. gün içinde aklınıza geldikçe ister için, ister gargara yapıp tükürün.

vitamin için meyve değil ama soğan, sarmısak yeyin ama soğanı abartmayın hastayken. acıdan kaçının, acı boğazınızı tahriş eder. yaygın kanı acının orayı pişireceğidir, kazın ayağı öyle değil. acı yok rocky, acı yok.

terlemeyin, üşümeyin. unutmayın ki saksı bitkisisiniz. klimanın pis havasından uzak durun. pencere açın bol bol, hava temiz olsun ama cereyanda da kalmayın. uyuyun bol bol ama uyurken ağzınız açık kalmasın. ağzınızdan nefes almayın. olmadı breathe right alarak burnunuzu açık tutun. uyurken "ağzı açık mı uyuyor" diye kontrol etsin birileri. eğer ağzınız açık uyuyorsanız uyku kliniğine. belki de septum deviasyonu var ve birçok şey ondan kaynaklanıyor. bir doktor türkiye'nin yaklaşık %60'ında septum deviasyonu olduğunu ama insanların farkında olmadığını söylemişti.

ayrıca, reflü varsa yüksek yastık kullanarak uyuyun. mide asidi siz uyurken boğazınıza gelip oraları tahriş etmesin.

alerji kaynaklıysa, ilaçlarınızı aksatmayın; onlar feci de uyku yapar. yatmadan önce alın onları. sonra da upuzun ve depderin uyuyun. alerji geçmeden farenjit yok olmaz, çünkü farenjiti alerji tetikliyor zaten. neye alerjiniz olduğunu bilin. örneğin, bir arkadaşımın yatak çarşafındaki mite'lara alerjisi varmış, bambu çarşaf almak zorunda kalmıştı. hatta bir ara da seksi saten çarşafları iki günde bir yıkayarak onlarla yatmak zorunda kalmıştı da, rahat edememişti "yatakta kayıyorum ben" diye. meğer pamuk çarşafa alerjisi varmış. bir alerji testi yaptırın, neye karşı ise alerjiniz onu bulun. farenjiti yapan o, ondan kurtulmadıkça farenjit de gitmez.

en hızlı rahatlatma yaş zencefilin ağız göz yana yana hatır hutur çiğnenmesi ile olur. hatta günlük hayatta da zencefil eksik olmasın, biri klima mı çalıştırdı, emmeye başlayın kök zencefili pastil gibi.

ekleme: bu illetten kurtulan biri olarak, kendimi kurtaran yolları söyleyeyim.
öncelikle herhalde 8-10 kere kulak-burun-boğaz polikliniğine gitmiştim. allerjiler, septum deviasyonları, reflüler, vb. kontrol edildi hep. ilk olarak istanbul'un havasına verildi suç. aslında haklıydılar da, uzun süre başka şehirlerde yaşadığımda hiç hasta olmuyordum. ancak, istanbul'da yaşamak zorunda olduğuma göre bir şekilde başa çıkmam gerekti.

ilk olarak, spor yapmak çok iyi geldi. bağışıklığı ne kadar arttırdığını anlatamam. düzenli spora başlayın mutlaka. daha önce hasta eden hareketlerin hasta etmediğini göreceksiniz.

ikinci olarak, dedim ya, saksı çiçeğisiniz. terlemeyecek veya üşümeyeceksiniz ama ikisinden birini tercih etmeniz gerekiyorsa, üşüyün. ne olursa olsun, terlemeyin. bu ne demek? ben toplu taşıma kullanan bir insanım. dolayısıyla kışın her dolmuş, otobüs, vb.den indiğimde sıcak yerden inip gideceğim yere kadar soğuk bir ortamda yürümek zorundayım. hastalığı en çok etkileyen kısmın burası olduğunu buldum. toplu taşımada paltolu paltolu sıcak sıcak oturup dışarı çıkmak çarpıyordu. artık toplu taşımaya biner binmez paltoyu çıkarıyorum. hafif serin oluyor ama içeri-dışarı sıcaklığını dengeliyor. araçlarda terlemeyin, terli terli araçlardan dışarı çıkmayın. ayakta duracaksam bile bir elimde paltomu ve çantamı beraber tutuyorum artık. palto yere düşmüşmüş, elimde kolumda taşıyamıyormuşum; bunlar farenjitten önemli değil. oturuyorsam palto mutlaka kucağımda ve iner inmez giyiyorum. içeride donmadığınız sürece serinlik olsun, sıcağa alıştırmayın bünyeyi araçların içinde. bunun da etkisi çok yüksek.

aychovski'nin yazısının linkini verecektim zaten kendisi vermiş.
beni sıcak duş almak ve zencefilli ballı macunlar satılıyor organik ürün mağazalarında onlar çok rahatlatıyor.

Herkese teşekkürler, şuan zencefil çiğniyorum (:
böyle bi tat yok yalnız /:

cool story bro.

doğru olduğunu sanmıyorum. ilk pizza hut 1989'da açılmış.
televizyonun bile her evde olmadığı zamanlarda kim nerden görecek de pizza siparişlerini arttıracak, koca ülkeye pizza girecek.. zaman içinde girmiş ve gelişmiş bence..

linkteki yazıyı okumuştum ve evet bence de öyle oldu.

Tarihin yanlış olduğunu ve Türkiye için geçerli olmadığını düşünüyorum.

İstanbul'da 80'li yıllarda Taksim'de "Kral ve Ben" pizza yapardı ve bizim gençlik bayıla bayıla yerdi. İnternet bilgisini copy-paste yapmanın haber olmadığını görüyoruz.

@SiyamkedisiZorro

abi 80'li yılların taksim'ini bilmem ancak 90'lı yılların çorum'u için düşünürsek bence makalede gayet mantıklı bir açıklama yapılmış. copy-paste derken nereden copy-paste bizi aydınlatır mısın?

çocukluğumda temel reis izlerdim deli gibi, hiç de ıspanak sipariş etmiyorum eve,öyle çok da sevmem valla.
insanlar komplo teorilerine bayılıyor, her duyduğumuza inanmamak lazım.

80’lerde çocuktum, ninja turtles çıkmadan pizza zaten meşhur olmuştu. Pizza pino bağdat caddesinin en popüler yerlerinden biriydi. Kral ve ben, kristal büfe bunların hepsi pizza yapardı. Bence de cool story bro

saçma sapan sunay akın hikayesi gibi bir şey, pizza'nın 90'larda tutmama sebebi direkt söylenebilir ki, alım gücü, pizza ve hamburger ucuz değildi, onun yerine pideciden pide/lahmacun söylemek hem fiyat/performans hem de lezzet olarak daha avantajlı idi. Şu anda ise et fiyatları sağ olsun, düzgün bir pide pizza fiyatında.

"1989 yılı...Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır." ifadesi yanlış. 1979 yılında İzmir'de birden fazla pizza dükkanı vardı, 83-84 gibi de eve-işyerine sipariş veriyorduk.

Ninja'ların özellikle ilkokul çağı erkek çocuklarının annelerinden pizza istemesine etkisi doğrudur. 94 değildi ama, daha önce başlamıştı diye hatırlıyorum. Anneler de misler gibi pizza yapıyorlardı. "nasıl yapılacağını bilmiyorlardı" ifadesi de yanlış.

38 yaşındayım. apartmanın altında bir pastane vardı. bir gün kapı çaldı, pastanedeki eleman, elinde pizza "pizza makinemizin açılışı için apartmana pizza dağıtıyoruz" dedi (pizza makinesi dediği şey de bildiğin fırınmış sonradan öğrendim) ve bir tane pizza verdi. bu ninja kaplumbağalar'dan çok daha önceydi. ilk pizzayı o zaman yedim.

bu benim ilk pizza yiyişim. ama bundan da önce tunalı'da pizza pino vardı. annemler götürmüştü ama pizza diye bir şey bilmediğimizden lazanya yerdik. ama adında pizza geçtiğine göre yine ninjalardan çok önce gelmişti memlekete.

hikayede bahsedilen ise pizza hut. yine ninjalardan önce atakule'de açıldı. gereksiz pahalı ve lüks bir yiyecekti. hatta star 1'de gösterilen mistik pizzaisimli filmde peynirleri sünen pizzaları görüp canım çekmişti. bende ninjadan daha büyük etki bırakmıştır hatta.

mistik pizza filminin de tarihi 1988 imiş. hadi o dönemde memleketin televizyonunda yayınlanması 2-3 sene olsa yine ninjalardan önce. velhasıl biz pizzayı ninjadan çok önce tanıdık sevdik.

yaygınlaşması ninja kaplumbağalar diyebiliriz belki ama türkiye'yi pizzayla tanıştıran demek yanlış.

"Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir."

hadi ya neresi burası? ben en kral kavurmalı pideyi en kral pizzaya değişecek üni.linin yüzde 5.42'yi geçeceğini sanmıyorum. (küsüratlı diyeyim de)

tarihler sallama, Istanbul Yesilkoy'deki dilim pizzanin acilis tarihi 1980.

104

300 falan.

quality over quantity.

Sarı çizmlei mehmet ağa connection olsa ne olur.

393.

Cok daha fazla gelen talebi reddetmisimdir, is ya da sahsi baglantim yoksa kabul etmiyorum.

650. Hepsi tanıdığım kişiler.

65.

gerçek hayatta selam veremeyeceğim kişileri bağlantı olarak eklemiyorum.

kimse benim gibi kullanmıyormuş demek ki,
kendi firmam olduğu için ve genellikle avrupa ve usa'daki iş adamlarını ve teknolojilerini tr'ye getirdiğim için biraz düzgünse adamın profili direk ekliyorum. sonra hemen bir kişisel mesaj. dönüp dönmemesine göre meseleyi uzatıyorum.
genellikle hep tıkanıyor işler ama şu ana kadar 6 kişi ile iş yaptım linkedin'de tanışıp. bu da binde iki eder. çok mu az mı bilemiyorum. artı sektörden bilgi alma şansınız oluyor. eskiden baya 1-2 günü bu işe ayırırdım ayda. şimdi bakmıyorum fazla.

dopingin takım sporlarında yapılması gereksiz riskli. o kadar riske girip doping yapıyorsun, olmayacak bir gol atıyorsun performansın süper ama son dakikada kalecin hata yapıyor gol yiyorsun; boşa gidiyor. hadi basketbolda bireysel performans daha etkili diyelim, futbol gibi çok oyunculu takım sporlarında yapmanın bir anlamı yok. anlamlı olması için sürekli kullanılması lazım; bu riski de kimse almaz. ronaldo ve messi'yi hem ispanya ligi hem uefa hem de fifa'nın kollaması lazım, açığa çıksa(ki çıkması çok kolay) skandal olacak bu hareketi niye yapsınlar? dopingi yapanın riski almasını anlarım da bu kuruluşların o riski almasının anlamı yok; ronaldo messi olmasa futbol izlenemeyecek değil neticede.

Bisiklet camiasında yıllardır doping kullanılıyor. doping herkeste var, asıl mevzu artık dopingi kullanmak değil dozajını ayarlamak ve arkandaki şirketin gücü sayesinde bunu saklayabilmek.

öte yandan bisiklet camiasında sponsor gözüyle bakılınca adama verebileceğin hiç bir şey yok, koca froome'a abi biz sana sponsor olup forma hediye etçez dersen adam çok açık siktir git der (bu uç bir örnekti evet, ama 30k lık bisikletler falanlar filanlar da ulaşılmaz değiller). zira gelir düzeyleri çok yüksek pro sporcuların. bireysel sponsorların (takım onaylı bireysellerden bahsediyorum) yapıları artık doping sağlamak, kafa karıştırmak ve provokasyondan ibaret çünkü adamları adamları zorlayan tek şey başarı. yani neka büyük sponsor = oka büyük doping.

Kesinlikle haklısın. Bisiklet ve atletizm sporlarında yapılan doping kontrolü diğer spor branşlarına göre çok daha sıkı. Bence futbolda ve basketbolda bu iş çok daha fazla yapılıyor.

biz zaten sağlam bir yerdeyiz. çok kötü bir durumumuz yok.

twitter.com

Bu adami takip edin, sozluk yazari ayni zamanda. #palavradedektörü altinda bu konulardaki safsatalari duzeltiyor.

öyle çok sağlam bi yerde değiliz aslında savunma sanayi demirbaşları olan aselsan, havelsan, tai, roketsan vs firmalarının genel business modelleri 10 yıl önceki usa veya avrupa know-how'ını satın alıp onu günümüze uyarlamak.
yani ürün satışa çıktığında usa veya avrupa'lının malı son teknoloji 1m$ ise tr'nin ki benzer şeyleri yapan 700k-800k bandında satılıyor. parası olmaya ülkede 'aaa ucuzmuş lan bundan alalım' moduna giriyor veya 4-5 tane alacaksa bir tane garanti usa veya avrupa malı alıp gerisini bizden tamamlıyor.
bugün bizim övündüğümüz aselsan dünya savunma sanayi firmaları sıralamasında 80-90 sıralarında. her ülkeden bi firma girse zaten listeye.. neyse...

Haberler abartılı olsa da tamamen yalan değil. Savunma sanayinde bir çok projede %50'nin üzerinde millilik oranı bulunuyor. Evet hala bir çok teknolojiyi transfer ediyoruz, bir çok ekipmanın burada sadece montajı yapılıyor ama sonuçta bu bile bir know-how yaratılmasına yardımcı olutor.

Bu konuda Özden Örnek'in Milgem (Milli Gemi) Öyküsü isimli kitabını herkese tavsiye ederim. Tamamen dışa bağımlı halden, en azından bazı işleri Türkiye'de nasıl yapabildiğimizi anlatan ve bu konuda yaşanan sorunları ve yapılan hainlikleri anlatan güzel bir kitap.

Aselsan ve TAI altyüklenicisi olan firmalarda çalıştım ve çalışıyorum. Kendileriyle ve Milli Savunma Bakanlığıyla da bol bol muhattap oldum.

Türkiye baya uzun süredir kendi savunma sanayisini geliştirmek için korkunç paralar döktü ve döktüğümüz para karşılığında aldığımız sonuç "eh" seviyesinde. Eh dememe bakmayın, ülkede hala göçmemiş bir miktar beyin kaldıysa biraz da bu dökülen paralar sayesinde.

İş verimliliği ve iş kalitesi hala sürünüyor. Parçaların ciddi kısmı doğal olarak Çinden Tayvandan geliyor (Gerçi elektonik sektöründe kaçınılmaz) ama ortada ülkesini sevdiği için kalıp çalışan ve bir şeyleri bir araya getiren insan çok.

Not: Tank projesi gibi çoğu pr projesi ağır sıkıntılar içinde. Satış yaptığımız sistemler de genelde fiyat/performans olarak tercih ediliyorlar yurdumda mühendislik ve işçilik ucuz olduğundan.

sektörün göbeğinde birisi olarak şunu söyleyebilirim ki, durum gösterildiği kadar parlak değil. alıp tamamen yere vurmak da haksızlık olur ama.

çok fazla çaba ve kaynak harcanıyor. fakat maalesef halen alt teknolojilerine sahip olmadığımız çok fazla konu var. dışa bağımlılık azalmakla birlikte halen çok yüksek seviyede.

en basit örneğini vermek gerekirse, zırh çeliği, zırh aluminyumu, bir çok alaşım ve özel seri hammadde ülkemizde üretilemiyor. zırh üretemeyen bir savunma sanayi ne derece milli olabilir?

belirli ürün gruplarında son üç yıl içerisinde çok ciddi aşama kaydedildi ve gerçekten dünyanın en iyileri ile kafa kafaya sonuçlar veren bazı sistemler hayata geçirilebildi, bunları da görmezden gelmek haksızlık olur.

fakat şunu da itiraf etmek gerekir ki, rüşvetin, yolsuzluğun, haksızlığın, hukuksuzluğun bu kadar döndüğü bir sektör daha yok ülkede. şu anda para buraya akıyor ve o nedenle bütün fareler de yemeğin olduğu yerde dolanıyor.

skagen

Swatch.

(bkz: orient)

Casio, o fiyat aralığında bir sürü çeşit bulunur.

Skw6007

Gshock

Bence mantıklı değil; ticari araç olduğu için her sene muayene zorunluluğu bulunuyor, yük taşımak için tasarlandığı için amortisörler vs. SUV'a göre daha sert ve 1. köprüden geçemezsin.

Suv olarak peugeot 3008e baktın mı? Yılı eski suvlara 100-120 verileceğine bence iyi seçenek.Ödül filan da almıştı. Amarok hiç mantıklı değil, aşırı sert onlar.

amarok ile ne yapılır:
dağda kamp yapılıyorsa arkasında odun taşınır.
kocaman köpek varsa ve arabanın içinde durmuyorsa o taşınır.
fiyatlardan hiç haberim yok ama şahsi olarak ben amarok tercih ederdim.

park yeri sıkıntı olur amarokla

alacağınız arabayla ne yapacağınızı buraya soruyorsanız öyle bir arabaya ihtiyacınız olmayabilir.

önce aracı belirleyip sonra ihtiyaçlarınızı sorgulayacağınıza(tüketim için tüketim)
önce ihtiyaçlarınızın ne olduğunu belirleyip ona göre araç baksanız daha iyi(ihtiyaç için tüketim)

Ben de farklı bir bakış açısından yanıt vereyim. Suv ile kamyonet kiyasliyorsaniz aklınızda kamyonet vardır. Bahsedilen dezavantajlar sorun değilse alın kullanın, keyfini çıkarın.

Havaalanının altında tren istasyonu var. Biz o istasyondan Malmö’ye çok kolay bir şekilde gitmiştik. Eminim Goteborg’a da tren vardır.

@kaptan memo; çok teşekkür ederim

Murat Adatepe
www.gazetekadikoy.com.tr

Kapalıçarşı.

Karaköy, Perşembe Pazarı. Tornacılar o bölgedeydi eskiden.

teşekkürler.
static.panoramio.com.storage.googleapis.com

sıkı giyinin kendinize dikkat edin.

sırf konuda amsterdam var diye yazmak istedim, gitmeyi en çok istediğim şehir.
amsterdam kalp ben.

Ben Brüksel kışında böbreklerimi üşütmüştüm. Dışarıda olunca sağlam giyinmek şart. İçlik ve sıcak tutan kaban/mont iş görür.

Brükselden bildiriyorum götünüz donar valla billa çok soğuk şu anda bile.

Ankara'dan daha soğuk olacağını sanmıyorum. Şu an Göteborg'dayım evet soğuk ama bir Ankara değil. Amsterdam da daha soğuk olamaz. Yani evet, kaban, bot, atkı bere şart. İçlik bünyeye bağlı ben giymiyorum pek de çarpmıyor şu an.

muhakkak içlik alın özellikle bacaklar için. amsterdam kanallardan dolayı mı blmiyorum ama çok soğuk oluyor. sanırım aralığa doğru gitmiştim ve dondum. mont değil de kaz tüyü bir kaban alın.

Sitilim bozulmasin falan demiyosan decathlondan bitane kayak montu al. Altina da iclik ya da kış pantolonu ya da ikisini birden giydin mi hiçbirşey olmaz.

gercek anlamda donarsin. gezmeye gitmissin cogunlukla disarida olacaksin o yuzden yanina ne alabiliyosan al. buff kesinlikle al

decathlona gidin
içlik alın kendinize alt-üst
eldiven, boyunluk, bere ve yağmurluğu da unutmayın

Holanda soğuğunun en pis tarafı nemli bir soğuk olmasıdır. Ne giyersen giy donacaksın. Ama içlik şart bence de.

Merhaba,
Oncelikle gitmeden once hava tahmini icin buraya bakabilirsiniz, hollanda icin en isabetlisi www.buienradar.nl

Hava sicakligi 3-8 derece arasi degisiyor genelde. Soguktan daha fazla yagmur ve ruzgar yipratici. Ruzgar sebebi ile semsiye kullanmak da guc olabiliyor yagmurdan korunmak icin.
Mobil/hareket halinde olacaginiz icin cok kalin giyinmek yerine birden fazla kat giymeniz daha rahat olacaktir.

Genelde t-shirt uzerine polar, onun ustune de yagmur/ruzgar gecilmez ince/hafif bir sey giyip cikiyorum yeterli oluyor. Kafa icin bere, su gecirmez ayakkabi/bot sart. Pantalonun altina iclik giymek size kalmis.

Eger bisiklet uzerinde mobil olacaksaniz ek olarak eldiven kullanmaniz gerekebilir bir de yagmura bisiklet uzerinde yakalanirsaniz pantalonunuz cok cabuk islanacaktir. Su gecirmez pantalonunuz yoksa yagmur hizlandigi gibi korunakli bir yerde durmaniz gerekli.

+ götüm donar mı?
- donmaz.

ben icime tshirt, ustume kalin mont giyip cikiyordum hep disari, bisiklete falan da bindigim oluyordu. hollandanin sorunu yagmurun cok yagmasi :/ polar+yagmur gecirmeyen bir sey is gorur. decathlonda cok guzel polarlar var ucuza.

dar kıyafetler üşümeyi önler. içliğin bi fonksiyonu da bu. pantolon da dar (skinny kesim) olursa iyi olur. değilse içlik şart.
atkı şart, rüzgarlı olduğu için üşütüyor

ama istanbul kışından beter değil. abartmaya gerek yok.

''Bence artık sen de, herkes gibisin''

birine söylenecek en ağır laftır kendisi..

Küçük İskender'in herhangi bir dizesi olabilir bence :)

Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak.
Bana göre en ağırı, acı dolu olanı bu ama ilişkisel açıdan bir şey ifade etmeyebilir.

aşk bu kızıl ötesi yaralı müzesi hareket edemem.

Ben seni hep sevgilim, ben seni hep, yüzünden geçen dalgalardan okudum.
Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum.
Annen seni inkar etmişti, aldım etime dokudum

Bence cok pahali. Gereksiz pahali. Bir de kim bilir ne kadar aidat gelecek.

dm

darphane taraflarında baktınız mı acaba ev?

abi bildiğim kadarıyla maslak 1453 batık bir proje. açılma taahhütü verilen hiçbir yer açılmadı ve hala inşaatlar da devam ediyor. yani araban vs. yoksa yaşanbielcek yer değil gibi.

biz geçen sene taşınıyorduk neredeyse 1+1'ler 1700tl idi.

şehire bu kadar uzak bir eve 2100 lira vereceksin ve üstelik o ev maslak 1453 olacak.

üstteki abi ablaların az bile yazmış, ben seni linç edebilirm şuracıkta. çok rica ediyorum şu adamın evlerinde oturmayın.

sana tavsiyem, metro hattı üzerinde bir ev bul. osmanbey, gayrettepe falan mesela. yol hiç de uzak değil metro ile. paylaşımlı evler oluyor, evlerine ev arkadaşı arayanlar oluyor, burada da ilanlar veriyorlar. onlara bakabilirsin. çok daha ucuza gelir.

Araban varsa kağıthane hamidiye mahallesine bak, nef’lere bak. Gelirinin ciddi bi kısmını vereceksen pahalı bence de.

Selamlar herkese,

Öğle tatilinde şurdaki cevapları görünce yazayım dedim.

Maslak bölgesine "şehir dışı" diyenler nerelerde oturuyorlar merak ettim.

jack of hearts "İşim de Maslak'ta" demiş, gidip "Metrobüsle ulaşım yapabileceğin yerlere bak" cevabı var! :))

Belli ki çoğunluk epeydir ev aramıyor, belirtilen kira aralığına Beşiktaş'ta ya da Gayrettepe'de bodrum katı ev bile bulursanız lütfen haber verin:)

Bahsedilen siteye gelirsek oraya birkaç kez gittim, kişisel nedenlerle en son ev tutacağım yer olur. Maslak'tan da epey mesafe var, akşamlari işyeri servisi yoksa taksiyle gitmeniz gerekebilir. Ancak spesifik olarak sadece Maslak diyorsanız, maalesef o civarda bulabileceğiniz en uygun kira.

Seyrantepe/Kağıthane/Çeliktepe/4 Levent/Kanyon'un arkalarına baktınız mı?
Site olmasa da bu fiyatlarda olan evler bulunabilir. Metroya ulaşımı da olur. Dedikleri gibi Hisar, Beşitaş vb tarafında oda tutulabilir, ancak anladığım kadarıyla siz ayrı ev düşünüyorsunuz.

PS. Eklemeyi unutmuşum, Levent Nef'te de kiralar bu civarda, hatta daha yüksek olabilir, etrafı nasıldır düşünüyorsanız bir bakın.

Kolay gelsin

2100 çok. O fiyata istinye ve/veya sariyer taraflarina dogru uygun sitelerde evler bulabilirsin.

2100 Depozito dahil fiyat mı? Depozitoyu da sor bence, bu tip sitelerde çok yüksek olabiliyor.

Hariç.

asıl soruyu cevaplamıyorum ama bir iki şey söylemek isterim bu siteyle ilgili. Ağaoğlu'nun kendi servisleri var İTÜ metro durağına getirip götürüyor. şehre uzak falan değil bence, servis 10-15 dakikada çıkartıyor, araçla 5 dk. işe gidiş geliş rutinini servis işi çözebilir ama onun dışında araç yoksa taksi mecbur. önünde camii içinde avm inşaatı devam ediyor, gürültü çamur falan ne bileyim. yağmur çok yağınca önündeki kavşağı su basıyor trafik kilitleniyor.

Müthiş kazık. 1+0 dairede yaşanmaz. otel odası tadındaki o daireye o kadar para verilmez.

Girin sahibinden’e, Sarıyer’de merkezde, çevre mahallelerde o fiyatlara temiz evler var.

somon ye kılçıksız olur rahat yersin.

bazı balıklar kılçıkları temizlenerek pişirilir bazıları ise temizlenmeden. genellikle büyük balıkların kılıçları tamamen temizlenir ama küçüklerde öyle bir şey mümkün değil. mezgit, tekir tavsiye edebilirim.

Fileto çıkartıp yiyebileceginiz balıklara yönelin.somon,levrek,cipura gibi büyük baliklara bakabilirsiniz.

Balığı aldığınız balıkçıdan temizlemesini isteyebilirsiniz. Küçük balıklar haricinde genelde yardımcı olurlar.

Denizanası salyasına falan çarpıyor olabilirsiniz. Bazı türleri çok yakar ama elektrik çarpması olayını duymamıştım. Türkiye'de mi oluyor bu dediğin?

Antalya’da. Denizanası falan olsa denizin aynı noktasında durması çok olası gelmiyor. Yosundan falan şüpheleniyorum ben de.

Antalyada yasayan biri olarak su denizanasi muhabbetini bir arastir derim cunku denizin aciklarinda buyuk denizanalari bulmuslardi bir kac ay once falan. Emin degilim. Tam olarak nerede oluyor bilmiyorum ama Konyaalti, Lara da pek olacagini sanmiyorum.

Sanırım Türkiye'de uber üzerinden hizmet verenler firmalar, bireysel araç sahibi yok diye okumuştum daha önce. Yine de en iyisi uber ile iletişim kurmak

Tr'da sadece büyük araç (minibüs) için uber var galiba.

@bos gezen;

uber'e sürücü olarak kayıt oldum, araç plakası ve ruhsat gibi belgeler sorunca sayfayı kapattım. yani bireysel araç sahiplerine açık bir sistem hatta diğer ülkelerde aracı olmayan şoförlere araç kiralama hizmeti de veriyorlar ama türkiye'de yokmuş.

@kaptan;

otomobil de var. sürücü olarak kayıt olurken araç tipini seçiyorsun.

Astarı yüzünden pahalıya geliyor hocam. Yakalanırsan ki yakalanıyorsun 60 gün arabayı bağlıyorlar ve ilkinde 2 bin küsür ikinci de 4 bin küsür cezası var. Ayrıca gbt ye işlendiği için kullandığın her arabada korsan muamelesi ile başbaşa kalıyorsun. Bir yakınımdan biliyorum illallah etti bıraktı

@goodman;

sicile işleniyor öyle mi? o çok kötü oldu, ceza meza yiyince uber üstleniyor da sicile işlenmesi hiç hoş değil.

yasal degil ise yapmanin bir anlami yok

nasıl yakalıyorlar, uber kullanarak mı? arabadaki yolcuları sorgulayamazlar ya?

Hocam kendi araban olmak zorunda değil. Başkasının arabası üzerinden çalışabilirsin bu şekilde tanıdığım var ama biraz piyasasına girmen lazım. İstersen bir gün uber çağır şoförle konuş. Tanıdığı vs vardır whatsapp grupları var seni alır. Kimisi var aracını veriyor kiraya. Anlaşırsan yaparsın. Cezalar da çok sorun değil bildiğim kadarıyla uber hepsini karşılıyor.

Biri kutulu oyun öbürünü download ediyorsun. Hd'de yeterli yerin yoksa kutulu alabilirsin.

birini ps4'ün 7-8 saatte indirip oynuyosun diğerini takıyosun oynuyosun. kutulu alırsan 35-40 tl'ye satma şansında var. ama oyunun alıcısı çıkarsa tabi. psn'den oyun almak biraz zor olabiliyor. kredi/banka kartı bilgilerini doğru girmen gerekiyor. adres kısmını doğru doldurmalısın. ps plus'ta her ay 4 oyun beleşe indirebilirsin. 10-15 oyunda bu tarz indirime giriyor. nba2k17 almak istersen kutulu 70 tl'den gönderebilirim sana:)

kutulu olması hiç önemli değil. çok oyun alan biri değilim satma işine de girmem.
geceden bırakırım yüklenir o da sorun değil.

biraz araştırdım da PSN biraz sorunlu diyolar. 2018'e gireceğiz hala sorunlu mudur yav? :)

bir de illa ki ps plus almamız gerekiyor mu? indire basıp indirip oynamak istiyorum. bu işler zorsa hiç uğraşmadan CD alacağım.

nolur biraz daha aydınlatın.

C-) Kardeşlikten oyun almak. Primary hesaplar 30-40dan gidiyor. En hesaplı yöntem budur. Dijital ve kutulu arasında fark yok. Koleksiyon yapmıyorsanız kutulu almak çok mantıksız.

oyunları online olarak oynamak istiyorsan psn plus almak zorundasın. 1 yıllığı 180 tl. psn sorunlu değil. sadece ödeme yaparken bazen sorun çıkıyor. mesela bende garanti bankası kartını 1 hafat kabul etmedi. enpara ile 1.ci işlemde aldı ödemeyi. oyun ve psn üyelik alacaksan adres bilgilerini büyük harfle ve doğru olarak gir. bankaya hangi adresi verdiysen psn hesabındada aynı adres bilgileri olsun. yoksa hata oluşuyor ve ödemeyi almıyor. online oynamayacaksan psn hesabı alman gerekiyor mu onu bilemedim bak. sıfır kutulu oyun almanada gerek yok. 2.el bak her yerde var. The Last of Us adlı oyun bi haftada bitecek tarzda bi oyun diye biliyorum. senin yerinde olsam 2.el alıp oynayıp satardım. online 49 tl'ye alsan 1 hafta sonra çöp olacak oyun. online versiyonları varsa bilemem tabi.

öncelikle eğer kutu cd elimde olsun gibi bir takıntın yoksa ps store üzerinden oyunu hazır güzel bir indirimdeyken kaçırma al derim. kutu versiyonu digital versiyon arasında fark yok. psn heabın varsa ekstra başka bir ödeme yapmana gerek yok. psn hesabın tr hesabı ise ve ödemeyi tr bankalarından birinin kartı ile yapıyorsan sorunla karşılaşmayacaksındır.
online multiplayer oynamak için ise psn plus üyeliğine ihtiyaç var. bu da yıllık 180 tl şu an.

Birlikte yaşadaydık kesin açarlardı :)

Operasyonu çok maliyetli bildiğim kadarıyla.
Teknolojisinde bir şey olmasa gerek. Yüzlerce konteyner taşıyan gemi yapan bunu da yapar biraz mühendislikle beraber.

Nükleer enerjiyle çalışıyor uçak gemileri. Türkiye hala nükleer enerji konusunda tecrübesiz. O gemiye gerekli teknolojileri koymak zor olan. Yoksa o boyuttaki bir gemi kocaman bir kayık niteliğinde olur. Bir de ciddi anlamda çelik ve kaynak işçisi gerekli. Yapılabilir ama sıra ona gelene kadar çok iş var. Bana kalırsa ihtiyacımız da yok.

uçak gemisi çok zor bir olay.

ilk bakışta düz metal gemi gibi gelmiş olabilir sana ama orada ciddi bir mühendislik var. hadi projeyi sağlam bir mühendis ekibi oluşturdun yazdın çizdin. türkiyede bildiğim kadarıyla ne bu kadar büyük bir kızak ne de bu kadar büyük bir havuz var. hadi onlar da dert değil önce onları yaparsın. gelelim işçiliğe bizim tersaneler 2009 krizine kadar deli gibi gemi yapıyordu, aslında gemicik yapıyorlardı. 2009'dan beri türkiyedeki tersanelerde gemi yapılmıyor. sadece bakım yapılıyor. bu nedenle gemi "inşa" anlamında zaten çok bir bilgimiz yoktu ama 8 yılda olan bilgi de uçtu gitti.

bu arada bu tip gemilerin işçiliği inanılmaz önemlidir. hiç bir hataya yer yoktur. türk işçiyle bu kadar teknik bir şey yapmak çok zor. inanılmaz iyi bir kadro toparlanması gerekir ki neredeyse imkansız. türkiyede genelde işi iyi yapmaktansa denetçi yemeğe götürülür, karı ısmarlanır, o da olmazsa bıçak çekilir...

hadi bunları da hallettik. yıldızlar takımını oluşturduk başladık üretmeye. bu gemi nasıl yürüyecek? o gemi nükleer enerji dışında bir şeyle yürüyemez. cüssesinden falan kaynaklı değil. askeri stratejik nedenlerden dolayı. senin uçak gemine nükleer enerji koymana kim izin verecek? o nükleer enerji kaynağını kim kuracak? işte dışa bağlı olunca bu soruların sonu gelmez. o nedenle haddini bilip ilk önce uçak gemisi değil de ilk önce kendi buğdayını üreteceksin...

hadi bir şekilde yaptın. bir de bu aleti yüzdürmenin maliyeti var. öyle saldım gittim olmuyor. hayvan gibi eskort ediliyor korumak için.

Şurada örneğiyle açıklanmışı var: eksisozluk.com

Kolay bir iş değil sanırım. Rusya'nın bir tane uçak gemisi vardı, Suriye'ye getirdiler. Kaza üstüne kaza oldu. Geri çekip, bakıma aldılar.


Türkiye emperyal bir ülke olmadığı için uçak gemisine ihtiyacımız yok ama o büyüklükte bir gemi ve teknolojisini öğrenmek adına 1-2 tane yapılmasında fayda var.

Herkes %100 yerli yapmıyor zaten. Motor gibi bazı aksamlar gerekirse satın alınır.


.

Merhaba,

Öncelikle Türkiye uçak gemisi yapabilir. Bunun için gerekli olan tüm kaynaklara sahibiz. Yeterli uzunlukta kızağımız da var, gemi inşa etmek için bilgi ve tecrübemiz de var.

Şu anda 240 metrelik askeri geminin inşa edilmekte olduğunu hatırlatırım. Bu gemiye de dikine kalkış ve iniş yapabilen uçaklar için bazı ayarlamalar yapıldığını biliyoruz. (bkz: tcg anadolu). Bu gemiyi yaoabilen Türkiye uçak gemisi de yapabilir.

Neden büyütüldüğüne gelince; çok fazla ülkede uçak gemisi bulunmuyor. Sadece deniz aşırı politik hedeflere sahip ülkeler bu tip gemilere sahip oluyor. O yüzden biraz saldırgan bir hareket uçak gemisine sahip olmak. O yüzden ilgi çektiğini düşünüyorum.

Sınırlarından kalkan uçakların müdahale edemeyeceği kadar uzak ülkelerde savaşmak gibi hayallerin varsa uçak gemisi yapmayı düşünebilirsin.
Öyle bir hayalin yoksa, ara sıra ailenle alışverişe gitmek için otomobil almak dururken gidip otobüs almaya benzer ki salaklıktır.
İlla birşey yapmak azim ve kararlılığındaysan uçak yap. Uçak gemisi kusur kalsın.

Teknolojik yetersizlik değil, siyasi yetersizlik bizdeki. Zira deniz aşırı uzun süreli savaşlara girmek dışında bir işe yaramıyor uçak gemisi. Bizim öyle bir misyonumuz olmadığı gibi defansımızı bile zor yapıyoruz.

kolay bi iş olsa ruslar becerirdi bunca yıldır. uzaya gitmiş adamlar neticede. bi tane kıçı kırık uçak gemicikleri var 2 ayda bir bakıma sokuyorlar.

Geçen THY Singapur uçağında herkesin elinde orkide çiçeği vardı. Demek sorun olmuyor.

Hava yolunuzu veya Türk Hava Yolları'nı arayarak kesin bilgiyi öğrenebilirsiniz.

Binilir sadece dikkatli olun zarar gormesin

Bazı uçakları çok ufak sorun olabilir

www.lot.com

Cevaplar için çok teşekkürler! Benim baktığım sitede boy max 48 cm diyordu ama linkteki boyutlara göre çantada bir problem yokmuş

rammstein ile koko keyfi
4.bp.blogspot.com

bu olabilir mi

Kahkaha attım lan bu ne! Ramştayn kokoreççide ahahaha :)

Köfteciye gideni bilmiyorum ama benim aklıma şu görüntüler geldi.
im.haberturk.com
pbs.twimg.com

Abi bunlar değildi ama bunlar da bombaymış hahah

Meydanda içebilirsin, kimse karışmıyor. Yok ben sokakta içmem diyorsan kitchenette'in arka binasında terası muhteşem manzaralı hobo diye bir mekan var.

Hobo demeye gelmistim

bende hobo diyeyim diye gelmiştim

bende acatip merak ediyorum, dün gördüm daha. kafamda hiçbirşeye oturtamadım ne olabileceğini.

Ben de gördüm. Oldukça büyük bir tünel. Sabiha gökçen - kurtköy metro hattı ile ilgili olabilir.

sabihe gökçen'in genişletme çalışması için yapılıyor o tünel bildiğim kadarıyla. karşı tarafı da traşladılar. havaalanının pisti genişletilecek, trafik de pistin altına denk gelen bu inşa edilen tünellerden ilerleyecek benim bildiğim.

yolu tünel içinden geçirecekler, üzerinden de pist geçecek diye biliyorum ben de.

Ahmet Hamdi Tanpınar - Saatleri Ayarlama Enstitüsü

www.penguinrandomhouse.com

Bonus: Aslı Erdoğan

Yabancılar en çok Orhan Pamukl ve Yaşar Kemal'i severler

kaptan memo'ya katılıyorum. ek olarak vedat türkali ve sait faik diyorum.

yakup kadri - yaban / kiralik konak
Livaneli - mutluluk
peyami safa - dokuzuncu hariciye kogusu
Ahmet hamdi - saatleri ayarlama enstitusu

Hangi dilden okuma yapacak? Oguz Atay´in Tutunamayanlar´i yeni Almanca´ya cevrildi, baya da ilgi gördü. Nazim Hikmet´in neredeyse tüm eserleri cevrildi, Orhan Pamuk´un Kar´i da neredeyse tüm Avrupa dillerinde var.

Saatleri ayarlama enstitüsü +1
Orhan Pamuk, benim adım kırmızı, kara kitap, kafamda bir tuhaflık, masumiyet müzesi
Yaşar Kemal, ince memed
Elif Şafak, bit palas, mahrem

not: İngilizce dışında bildiği diller de kesin vardır ama klüp bu, tek ortak dil İngilizce olsa gerek.

hasan ali toptaş kitapları çevrildi ve aşırı ilgi ve beğeni görüyor.

Yabancı iki arkadaşım Sait Faik'i çok sevdi.

www.amazon.com

yabancılar en çok orhan pamuk'u severler +1

okulun ilk senelerinde hangi yabancıyla tanışsam hepsinin elinde bir orhan pamuk kitabı vardı. çoğunlukla benim adım kırmızı.

3hafta kadar güneş görmemesi iyidir. Eğer çok görünmeyecek bi yerse deneyebilirsin. Ha ben olsam Eylül'ü beklerdim.

bence yazın geçmesini bekle. ben de son dövmemi nisan gibi yaptırdım, ondan hemen sonra bir tane daha istiyordum ki artık mayıs sonuna sarkmış olduğundan vazgeçip sonbahara öteledim. güneş, ter hep olumsuz etki (rengin solması gibi) yaratıyor. riske girmeye değmez diye düşünüyorum. hem denize havuza girme ihtimalin var ise bir süre onları da yapamıyorsun (2 hafta kadar sanırım).

Yazın yaptırdım rengi soldu ve canım yandı sıcakta.

ömrün boyunca taşıyacagın bişey sonucta, az daha bekle

Ne kadar geç ve ne kadar az güneş görürse, canlılığı o kadar uzun sürer. Yazın yaptırmanın bir diğer dezavantajı da havuzda veya denizde enfeksiyon kapma riskinin artması.

2 hafta denize girmeyeceksen olur. 50 faktör ile gayet güzel korursun güneşten. Zaten dövmeye 3 sene sonra da güneş koruyucu sürmek lazım. Çok çekiyor güneşi meret. Su geçirmeyen hava alan bantlar var şimdi. Dövmeci ondan yapıştırsa ilk 3-4 gün çıkarmazsın, en acılı kısmını hissetmeden, krem derdi olmadan atlatırsın. Ben denedim mükemmel icat. Bi de dövmenin rengi 6 ayda anca oturur. Solma değildir o her zaman. Kaliteli boya etkilemez o kadar. Yıllardır hiç dikkat etmediği halde rengarenk dövmesi var kamp arkadaşımın bacağında.

Arnavutkoy'deki guzeldi ama en son bir 5 yil oluyor gideli. Simdiki hali nasil bilmiyorum.

Onun disinda sosyal tesis deyince benim aklima karbonatli cay, sutu bozuk kahve, plastik karistirgac, yemek adina en fazla coft kasarli tost falan geliyor. Diger gittiklerim hep oyleydi.

İstanbul üniversite'sininki çok güzel ama memur olma şartı var herkesi almıyorlar.

Florya'nın da restoran kısmı güzel, kafeterya kısmı ayçovsky'nin dediği gibi,

Florya çok güzel ve çok kalabalık. Avcılar eh, yakınlardaysa tercih edilebilir.

Beykoz'da hem restaurant hem de cafeteryanın manzarası muhteşem. Yemekler idare eder.

Ben kasimpasadakini ve halicdekini seviyorum. Arnavutkoydeki de guzel

florya derdim ama asla bir şey yemeyin mide ağrısı çekersiniz.Aqua floryaya gittiğimde spor olsun diye oraya kadar yürüyüp bir şeyler içip manzara için güzel

küçükcekmece deki gol ve park kenarında. bence gayet güzel

Yıldız parkında ki köşkler güzel

önce flac çalabilen bir ana ünite alman gerek. örn: kenwood-electronics.co.uk

sonra o ana üniteyi besleyecek anfi ve bass/mid/tiz hoparlörler alman gerek. tesisatını da bprofesyonel bir oto müzik tesisatçısında yaptırman gerekir.

arabada flac dinlemenin anlami yok. 320kbps mp3 tamamdir.

tresorberlin.com

Berghain'i denemeyeni dovuyorlar zaten.
Tresor, golden gate, about blank, sisyphos aklima gelirse yine yazarim. Bir de aklima gelmisken Matrix cok popi ve main stream tarzi, ona gitmeyin bosuna.

sisyphos'a mümkünse gündüz gidin, çok keyifli bir ortamı var. küçük bir festival gibi.

tresor biraz basık ve daraltıcı ama tabi müzikler çok iyiydi. aslında kocaman bir sahnesi daha varmış, orada bazen büyük partiler yapıyorlarmış, o zaman çok güzel oluyormuş. bize denk gelmedi.

berghain'a da mutlaka gidin. dünya üzerinde böyle bir yer olabileceğine hiç ihtimal vermezdim. içeri girebilmek için neler yapmanız gerektiğini önceden araştırın ama. kuralları var çoğu kişiyi almıyorlar içeri.

F cluplara git kanka pisman olmazsin!!!

bende ikisi de var. şarjlı oral-b ve sıradan bir tane. şarjlı fırça kullananlara özenti, gösteriş düşkünü falan gözüyle bakardım ama diş probleminden ötürü doktor tavsiyesi ile almak zorunda kaldım. yıllarca ön yargılı yaklaşmışım. dakikada 4bin devir yaptığı için manuel ile aynı temizliğe ulaşmak çok zor. kullanımı rahat ve çok iyi temizliyor.

manuel diş fırçasını da arada bir dilimi ve damağımı fırçalamak için kullanıyorum.

Manuel

elektrikli alacak paramız yok o yüzden manuel.

senelerdir elektrikli

manuel ama elektrikli almak istiyorum.

evde elektrikli, çantada ki(iş yerinde vs kullandığım) manuel

manuel.

Manuel, elektrikli hiç kullanmadım. Almak istiyorum.

elektrikli.daha iyi temizliyor..pahalı diyenler olabilir ama diş sağlığı gerçekten önemli

Elektrikli denedim ama alışamadım bıraktım. O yüzden manuel kullanıyorum.

manuel

Ben şöyle birşey kullanıyorum. Elektrikli ile manuel arası bir fırça.
www.trendyol.com

Manuel ama elektrikli alıp denemek istiyorum +1

Alektirigli.

İlk başta bi deneyeyim dedim, sonra normal fırça kullanamaz oldum.

manuel. elektrikli almak istiyordum, konu da açmıştım burada fakat almamam gerektiğine ikna ettiler sağolsunlar.

manuel. hiç elektrikli diş fırçam olmadı.

Elektrikli

elektrink

manuel

manuel. şarjlı hiç kullanmadım ama o kadar para vermek gereksiz geliyor. önemli olanın fırça değil diş ipi olduğunu düşünüyorum.

manuel

Manuel.

manuel. hiç elektrikli kullanmadım.

oldum olası klasik diş fırçası. hiç elektrikli kullanma imkanım ve merakım olmadı.

emin olmamakla birlikte trafik ilgilenir mi acaba? hatta fotoğrafla şikayet alıyorlar hızlı dönüş alırsınız. park yerini işgal ediyorlarsa belki trafik olabilir.

zabıta ilgilenir bence. trafik de ilgilenir.

@veritaslibertas trafik web sitesi üzerinden mi fotoğraflı şikayet alıyor.

Eminyete ihbar yapmak isterseniz şu linki kullanabilirsiniz. Fotoğrafları da yükleyebiliyorsunuz.
www.egm.gov.tr

türkiye'deki trafikten tiksinme sebeplerinden biri daha. mümkün olan her yeri ara dostum. olmaz böyle bir sistem ya.

Örnek teşkil edebilir:

www.posta.com.tr

Bu habere göre siz haklısınız dükkan sahibi de suç işliyor. Ayrıca bildiğim kadarıyla pankart, tabela, bayrak vs hepsi özel izne tabi kafanıza göre asamaz ya da dikemezsiniz :D

Zabitaya sikayet ediosun. Yolu ve kaldirimi isgal ediyor diye soyle. Kamyonetle gelip o bayraklari adamın.. Bayraklari kamyonete yükleyip gidiyorlar.

bağlı oldugunuz belediyeye sikayet açıyorsunuz zabıtalar gelip kaldırtıyor. Aynı sorunu ben de yaşadım. 1 kişi koyduktan sonra sokağın yarısındaki işletmeler aynısını yapmaya başladı. Şikayetten sonra zabıta gelmiş sanırım sadece 1 2 işletme kaldırdı onlar da sonra tekrar koydular. devamlı bir çözüm için sanırım defalarca şikayet etmek gerekiyor.

Sokabilir